Lise tercihi üniversite tercihi kadar umursanmayan bir tercih sürecidir. Halbuki 5. ve 8. sınıf aralığında mantıklı düşünme ve alan dersleri görmekle beraber öğrenciler kendilik bilincine ulaşırlar. Bu bilincin iyi yönetilmesiyle sağlanan özgüvenle beraber öğrenciler kişiliklerini oluşturmaya başlarlar. Kişiliklerinin oturduğu dönemin sonunda lise tercihi yaparlar. Bu nedenle kişiliğini kavramış öğrenciler lise tercihlerini daha bilinçli şekilde yapmaktadırlar. Özgüven gelişimini zedelemeden liseye geçiş dönemi olan ortaokul ve lise dönemini atlatan çocuklar hayatları boyunca başarıyı daha rahat yakalayacaklardır. Lisede bilinç seviyesini yükselterek bir takım hedefler edinmiş öğrenciler için hayatlarının ileriki döneminde kendilerine yol haritası çizmek özgüvenle seçimlerini yapmak daha kolay olacaktır.

Lise Tercihi: Lise İçin Ne Zaman Hedef Belirlenmeli?

Lise sınavına girmeden önce 7. Ve 8. sınıfta lise tercihi için hedef belirlemek öğrencilerin motivasyonlarını arttıracaktır ve onları çalışmaya teşvik edecektir. Fakat hiçbir şey için geç değil. Sonuçlar açıklandıktan sonra da hedef belirlemek mümkün. Lise için önemli olan çocuğun kişiliğine, başarılı olduğu ve sevdiği alanlara göre yönlendirilmesidir.

Lise Tercihi Nasıl Yapılmalıdır?

Kişinin temel dersleri öğrendiği ortaokul döneminde hangi alana daha yatkın olduğu ortaya çıkmaktadır. Öğrenci sosyal bilimlere mi fen bilimlerine mi yoksa dil alanına mı daha yatkın bunu anlamak için ortaokul başarısı göz önünde bulundurulabilir. Bu doğrultuda okullar araştırılarak çocuğu yönlendirmek önemlidir. Bunun dışında lise tercihi boyutunda özgüven dikkate alınmalıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi özgüvenin bu dönemde sağlıklı bir şekilde korunması ileriki yılları olumlu yönde etkileyecektir. Bu anlamda öğrencilerin sosyal aktivitelere de önem veren liselere gitmeleri desteklenmelidir. Diğer bir dikkat edilmesi gereken nokta ise lisenin ortamının nasıl olduğudur. Yine özgüvenle örtüşen bir konu lisenin ortamıdır. Kişinin kendini rahat ve özgür hissedeceği bir lise ortamında okuması gelişimine katkı sağlayacaktır. Kendine olan güvenini korumasında etkin rol oynayacaktır.

Lise Tercihinde Velilerin Rolü

Velilerin lise tercihinde üniversite tercihine göre çocuklarına daha çok destek sağlamaları gerekir. Kendi  kişiliklerini, benlik anlayışlarını yeni yeni oturtan ortaokul öğrencileri desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Etraflarında onları en iyi tanıyanlar da anne ve babalarıdır. Çocukların hangi alanlara daha fazla yönelimleri olduğunu, kişilik gelişimlerini en iyi inceleyecek olan bireyler anne ve babalarıdır. Bu nedenle ebeveynlerin özellikle lise tercihi için çocuklarının gidişatlarını incelemeleri ve tercih konusunda önerilerle desteklerini sağlamaları gerekir. Çocukların kendilerini keşfetmeleri için sorular sormaları, ne istedikleri konusunda çocuklara fırsat tanımaları kendilerini keşfederek doğru lise tercihleri yapmaları için etkili olacaktır.

Lise Tercihinde Danışmanlık Almanın Önemi

Liseye geçmeden önce lise tercihi için danışmanlık hizmeti almak öğrencilerin ilerideki eğitim, kariyer hayatı ve sosyal gelişimi için faydalı olacaktır. Aba Psikoloji olarak liseye geçecek öğrencilere verdiğimiz destek daha çok özgüvenlerini korumalarına yöneliktir. Blog yazımızın başında da söz ettiğimiz gibi liseden önce ortaokul döneminde özgüven oluşumu gerçekleşmektedir. Bu nedenle Aba Psikoloji olarak bu dönem özgüveni destekleyici psikolojik destekler vermenin öneminin altını çiziyoruz. Özgüveni destekleyerek kişinin kendini tanımlamasını sağlamanın lise tercihi ve  ileriki yıllardaki gelişim için daha verimli olacağını düşünerek lise öncesi bu alana yönelik destekler vermekteyiz.

Read More

Üniversite Bölümleri Neye Göre Seçilmeli?” adlı bloğumuzda bölüm seçiminin meslek seçimi üzerindeki etkisinden bahsetmiştik. Bölümünüzü seçerken mesleğinizi seçme yolunda ilk adımlarınızı atıyorsunuz. Bu nedenle üniversite seçim döneminde kaygılarınızın ve tedirginliklerinizin artması çok normaldir. Fakat endişelenmeyin eğer üzerinde düşünerek seçimler yaparsanız süreci doğru yöneterek gelecek yolunda doğru adımlar atmış olursunuz. Bu kritik seçim sürecinde Aba Psikoloji olarak destek olmak istedik. Öğrenciler meslek seçimi nasıl yapacakları konusunda sık sık kafa karışıklığı yaşadığı için yol gösterici nitelikte bir blog yazısı yazmak istedik.

Meslek Seçimi için Yetenek Analizi

Yeteneklerinizi analiz etmeniz meslek seçimini kolaylaştıracaktır. Biz insanların yetenekli olduğumuz işlerde başarılı, başarılı olduğumuz işlerde yetenekli olma eğilimimiz vardır. Başarılı oldukça da mutluluğunuz ve hayat kaliteniz artacaktır. Kendi sınırlarınızı ve yeteneklerinizi bilmeniz meslek seçimi için önemlidir.

Karakter Analizi

Sadece yetenekleriniz değil karakteriniz de meslek seçimi için gözden geçirilmelidir. Kendine, karakterine uymayan tercihler yaparak seçtikleri alandan pişman olan öğrencileri sıkça duymuşsunuzdur. Bunu engellemek için kişinin kendisini iyi tanıması gerekir. Fakat üniversite tercihlerinin yapıldığı dönem kişiliğin yeni oturduğu 18 yaş dönemine denk gelir. Gençler kendilerini yeni keşfetmeye başlarken aynı zamanda bu zorlu kararı vermeleri istenir. Yaşın verdiği kendini betimlemekte zorlanma yakınların tanımlarıyla daha da netleşebilir. Öğrencilerin etrafındaki kişilerin “Nasıl biridir?” sorusuna cevap vermeleri meslek seçimi konusunda öğrenciye yol gösterici olabilir. Öğrencilerin kendileri üzerinde düşünerek başkalarının da düşüncelerini objektif değerlendirmeyi başararak üniversite tercihlerinde etkili olan meslek seçimini başarıyla gerçekleştirebilirler.

Meslek Seçimi için Acele Etmeyin

Meslek seçimi yapmak üniversite tercihi için önemli desek de mesleğinizin her ayrıntısını seçin demiyoruz. Genel hatlarıyla sahip olmak istediğiniz mesleklere karar vererek seçim yapın. 15 adım ötesini henüz düşünmenin zamanı değil. Bazı öğrenciler kendilerini kısıtlayarak çok spesifik alanlara yönelebiliyorlar. Fakat özellikle 21. yüzyılda geleceğiniz için bunu yapmak pek de mantıklı olmayacaktır. Örneğin elektrik mühendisi mi yoksa inşaat mühendisi mi olmak istediğinizi seçmeniz gerekir bu aşamada. Ancak inşaat mühendisi olup hangi sektörde çalışacağınızı ayrıntılı şekilde belirlemeniz sizi şuan için sınırlayacaktır.

Mesleklere daha genel bir bakış açısıyla yaklaşmaya özen gösterin. Genel hatlarıyla alanın sizin ilginizi çekmesi, o alanda yapılan mesleklerin hoşunuza gitmesi üniversite seçim aşamasında beklenen meslek seçimidir. Örneğin avukat olmayı seçebilirsiniz. Bu seçimi yapmak için de adaleti sağlamaktan hoşlanmanız ve okumaktan hoşlanmanız yeterli olabilir ama ticaret hukuku üzerinde ilerleyen bir avukat olmayı seçmek için çok erken. Alanda derin kararlar almak için daha çok yolunuz var. Bazı şeyler de okurken şekillenecektir. Mesleğin ya da bölümün içerisindeki yöneliminiz bölümünüzü seçtikten sonra süreç içerisinde, üniversite hayatındaki deneyimlerinizle şekillenecektir. 21. Yüzyılda tek bir alana yoğunlaşmak pek de akıllıca olmayacaktır. Gelecek kendi alanını yaratanlarındır. Birden farklı alanla kendinizi beslemeniz her zaman için faydalı olacaktır. Fakat acele etmeyin. Farklı alanlara yoğunlaşabilmek için genelden özele doğru gitmek gerekir. Seçtiğiniz alanın yanında kendinizi nasıl geliştireceğiniz, ne konuda spesifik olarak ilerleyeceğiniz okurken şekillenecektir. Acele etmeyin.

Okul, üniversite seçimi veya meslek seçimi için aklınız karışıksa, kendinizi tanımakta zorluk çekiyorsanız Aba Psikoloji ekibi olarak danışanlarımızın yanındayız. Stratejik yetenek, IQ ve EQ testleri yoluyla mesleki yöneliminizi öğrenebilir; eğitim ve kariyer danışmanlığı yoluyla geleceğinize emin adımlarla şekil verebilirsiniz.

Read More

Disleksi hastalığı ve öğrenme bozuklukları günümüzde oldukça önemli bir konu. Bunun önemi ise şöyle; Öğrenme bozukluğu olan öğrenciler ile uğraşmak normal öğretimin bir parçasıdır. Ayrıca bu hastalığa sahip kişilerin sayısı sanıldığından çok daha fazla.

Ama gördükleri ilgi ve farkındalık bu düzeyde değil. Hatta belki de toplum tarafından ve devlet tarafından en az tanınan engellerden bir tanesi diyebiliriz. Peki, öğrenme güçlüğü bizlere ne ifade ediyor? Öğrenme güçlüğü olan çocukların normal bir zekası olmakta. Fakat okumayı, yazmayı ve hesaplama yetisinin yeterli olmadığı görülmekte.

Disleksi Hastalığı ve Öğrenme Bozukluğu Aynı Şeyler Mi?

Öğrenme bozuklukları ve genellikle disleksi ile karıştırılır. Disleksinin öğrenme bozukluklarının tamamını kapsadığı düşünülür. Fakat disleksi hastalığı sadece okuma sorununa verilen bir isimdir. Ayrıca yazı bozukluğuna disgrafi ya da agrafi, hesap yapma bozukluğu olan kişilere ise diskalkuli isimleri kullanılmaktadır.

Bunlara ek olarak da sözel olmayan öğrenme bozukluğu, ince motor koordinasyon bozukluğu da öğrenme bozuklukları arasında gösterilen hastalıklardan diğerleridir. Ama bu hastalıkların büyük bir kısmı okuma zorluğu yani disleksi sıkıntısını yaşar.

Disleksi Hastalığı Tanısında Kültürel Özelliklerin Etkisi

Türk dili için yapılmış okuma bozukluğu tanımlaması henüz yüksek bir seviyede maalesef değil. Halbuki Türkçe dili diğer dillere göre çok daha farklı bir dil yapısına sahiptir. Ayrıca diğer dillerde görülen okuma bozukluğu sorunları ya da biçimleri Türkçe ’de daha farklı biçimler alabilmekte.

Dolayısıyla bu alanda hep araştırmalar yapılması gerekiyor hem devlet tarafından bu çocukların sorunlarına önlem alınması gerekiyor hem de toplum farkındalığının arttırılması gerekmekte. Çünkü okuma ve yazma becerileri uygar bir birey olmanın en önemli unsurlarından birini oluşturmakta.

Okuma Güçlüğü Kendini Nasıl Belli Eder?

Bu hastalık genel olarak çocukların okuduğunu anlayamaması, gördüğü sözcükleri sese dönüştürememesi, imza hatası tarzında, B’yi D’yi P’yi karıştırma tarzında, bazen küçük yaşlarda ayna yazısı denilen yazıları tersten yazma olarak, okunulamaz derecede yazı yazmak, kağıdı düzgün kullanamamak, harf hataları yapmak, harflerin söylenmemesi veya ek olarak başka harfler eklenmesi gibi birçok şekilde karşımıza çıkmakta.

Öğrenme Güçlüğünün Popüler Niteliği

Öğrenme güçlüğü toplum tarafından oldukça korkulan ve çocuklara çok yanlış bakılmasına sebep olan bir hastalık gibi görünmektedir. Fakat dünya üzerinde bu hastalık ile tarihe adını yazdırmış pek çok sanatçı, devlet adamı ya da bilim adamı bulunmaktadır.

Bu isimlerden ilk akla gelen ise dünyaca ünlü bilim adamı olan Albert Einstein, İtalyan ressam Leonardo Da Vinci, Amerikalı sevilen ve başarılı oyuncu Tom Cruise gibi pek çok isim bu hastalığa sahip kişilerdir. Ayrıca ünlü İmparator Jul Sezar’da bu hastalığa sahip kişilerdendir.

Bu tarihi kişiler bu hastalıkları anlatarak kendilerini kanıtlamışlardır. Fakat her insan bu saydıklarımız ve benzerleri kadar şanslı olmayabilir. Disleksi hastalığı ya da öğrenme bozukluğu yaşayan bir çocuk farklı ve kendisini anlayan bir öğretmen ile karşılaşınca harikalar yaratabilir.

Read More

Otizm hastalığı son dönemlerde tüm dünya üzerinde oldukça artmış bir durumda. Hatta birçok araştırmacı bu duruma oldukça şaşırmış durumda. Otizm zamanında on binde 1 olan bir hastalıktı. İlerleyen yıllarda iki bin beş yüzde 1 oldu. Fakat günümüzde ise her 68 kişiden birinde olabilecek bir hastalık durumuna gelmiş durumda.

Bu konu ile ilgili birçok tartışma bulunmakta. Bilim adamları ve araştırmacılar bu konu üzerinde bölünmüş durumdalar. Bu görüşlerde bir tanesi endüstriyelleşmenin, gıdalarda kullanılan katkı maddelerinin, aşıların, hava kirliliğinin ve bazı vitaminlerin yetersiz alınması sonucu bu hastalığın arttığı görüşüdür.

Fakat yapılan araştırmalar daha çok bu hastalığa ait duyarlılığımızın artmış olması ve bu hastalığın tanınma kriterlerinin gevşemiş olması ile daha bağlantılı olduğunu göstermekte. Otizm hastalığı 1940’lı yıllarda tanımlanmış bir hastalıktır. Fakat tarihi bulgular bu hastalığın daha da önceden olduğunu bize göstermektedir.

Dolayısıyla biz tanıdıkça daha önce zihinsel yetersizlik ya da zihinsel gerilik olan çocuklarda bile bu tanı içerisine girmekteler.

Otizm Hastalığı Artması

Bu konuda bazı uzman kişiler ise bu hastalık ile ilgili daha farklı düşünmekte. Görev söz konusu olduğunda beyindeki bir hastalığı ortaya çıkarmak ya da görünebilir olması daha olanaklıdır. Örnek verilecek olursa disleksi adı verilen okuma sorunu olan bir çocuğu okuma ile alakalı bir görev vermeseniz bu kusur ortaya çıkmayacaktır.

Modern yaşamın sosyal içeriklerinde karmaşıklık, ince nüanslar, getirdiği bazı sorumluluklar artık hafif otizm belirtileri olan kişileri de tanımamıza yol açmıştır. Bu da otizmin son zamanlarda artmasına neden olan olaylardan bir tanesidir.

Geç Yaşta Baba Olmak Otizm Sebebi Olur Mu?

Bu artışlara sebep olan bir diğer konun da artan baba yaşı olarak gösteriliyor. Bu konuda yapılan araştırmalar yaşlı babalarda kaliteli sperm sorunları olmasından dolayı kaynaklanabildiğini belirtmekteler.

Fakat bu konuyla alakalı da karşıt bir görüş bulunmakta. Geç yaşta evlenen erkekler belki otizmi genelini taşıyan, karşısındaki kişi ile ilişki kurma konusunda sıkıntı taşıyan ve bu sıkıntıları yıllar içerisinde tamamlayabildikleri için evlenmiş olan kişiler olabilir.

Dolayısıyla zaten otizm genini hali hazırda taşıyor olabilirler. Ama evlenebiliyor olmaları bununda aktarılıyor olmasına ve bu sayının artmasına neden olabilir.

Farklı Kültürler Arası Evlilikler Otizm Sebebi Olur Mu?

Otizmin artmasına sebep olarak gösterilen bir diğer sebep ise değişik uluslardan olan insanların evlenmesi. Bu durum ise şöyle açıklanıyor. Kendi kültüründe otizm özellikleri ile cazip görünmeyen ya da tuhaf gözükebilen bir kişi başka kültüre ait birisine daha olduğu gibi bir kişi olarak gözüne çarpabilir. Bu yüzden otizmli çocukların doğmasına olanak sağlayan bir sebep olarak gösterilebiliyor.

Otizm Hastalığı İçin Sebep Olan Diğer Etkenler

Otizm ile ilgili yıllardır yapılan araştırmalar bizlere pek çok sonuç çıkarmıştır. Bunun yanı sıra birçok çevresel faktör de yine otizme sebep olduğu bu araştırmalar ile ortaya çıkmış bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Özellikle bağışıklık sistemindeki hasarların otizm belirtilerine yol açtığı bulunmuştur. Enfeksiyonlar da aynı şekilde bu hastalığa sebep olmakta. İlerleyen yıllarda gelişen teknoloji ve elde edilen bilgiler bu hastalığın araştırılması için daha önemli bir hale geliyor.

Otizm Sıklığı

Otizm hastalığı sıklığı ilerleyen zamanlarda daha da artabilir. Bu artış belki de ilerleyen yıllarda her üç kişiden 1’i olarak bile değişebilir. Bu durum aslında hastalığın tanımının belirsizleşmesi ile alakalı bir durum.

Örneğin normal olarak nitelendirdiğimiz insanlar içerisinde bile otizm belirtileri gösteren insanlar bulunmakta. Bu yüzden bu alanda araştırmalar yapan önemli araştırmacılardan bir tanesi otizm spektrum bozukluğu yerine otizm spektrum durumları gibi bir yorum ortaya atmıştır.

Bu yorum otizm hastalık olarak değil bir durum olduğunu ifade etmektedir. Bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı otizm hastalığı ilerleyen yıllarda güncelliğini daha da koruyacak bir durum olacaktır.

Otizm sıklığı hem genetik yanlarıyla hem de sosyal sonuçları nedeni ile tüm dünyada üzerinde sıkça durulacak bir konu. Bu yönde yapılan araştırmalar bizlere ilerleyen yıllarda daha farklı ve daha kesin bilgiler ulaştıracaktır.

Read More

Kariyer danışmanlığı birçok kişi tarafından iş hayatına başlamadan önce alınması gereken bir danışmanlık olarak bilinmektedir. Aslında üniversiteye başlamadan önce kariyer danışmanlığı alınması gerekir. Sıklıkla üniversite öğrencileri seçtikleri bölümden ve iş imkanlarından memnuniyetsizlik duymaktadır. Bunu önlemek için üniversiteye gitmeden önce danışmanlık alınmalıdır. Doğru eğitimle doğru zamanda danışmanlık alarak geleceğinizi kendinize uygun yönde şekillendirmek hayat kalitenizi ve mutluluğunuzu arttıracaktır.

Kariyer Danışmanlığı ne Zaman Alınmalıdır?

Kariyer yönetimi lise 1’den itibaren alınması gereken bir danışmanlıktır. Özellikle Lise iki süreci ve lise üçe başlarken ki dönem oldukça önemli. Öğrencilerin kendilerine uygun alan seçimini gerçekleştirmesi gerekiyor. Bu süreçten itibaren öğrencinin kendi yetenekli olduğu alanları tespit etmekle beraber mesleki eğilimini biliyor olması gerekir. Bunun için ise kariyer yönünden danışmanlık gereklidir.

Geç kaldıysanız da ne kadar erken o kadar iyi düşüncesiyle yaklaşmak gerekir. Kariyer yönetimi her zaman alınabilecek bir danışmanlıktır. Eğer üniversite seçim dönemindeki bir öğrenciyseniz de kariyer danışmanlığı almanız bu kritik seçim döneminizde daha sağlıklı tercihler yapmanızı sağlayacaktır.

Meslek Seçimi için Kariyer Danışmanlığı

Kariyer danışmanlığının asıl işlevi kişilerin kendilerini tanımalarını sağlayarak kendilerine uygun mesleği seçmelerini kolaylaştırmaktır. Daha önceki “Üniversite Seçiminden Meslek Seçimine Giden Yol” blog yazımızda mesleğin nasıl seçilmesi gerektiğinden bahsetmiştik. Çoğu kişi kendilerini ve yeteneklerini analiz etmekte zorlanır. Bunun için kişilerin destek alması mühimdir. Bu süreç aslında çeşitli testler ve incelemeler yoluyla yani kariyer için alınan danışmanlık ile kolaylaşabilir.

Üniversite Seçimi için Danışmanlık

Kariyeri etkileyerek bir diğer faktör ise mezun olduğunuz üniversitedir. Çok sevdiğiniz bir alanda okusanız bile üniversitenin eğitim yapısı ve sosyal çevresi geleceğinizi etkileyecektir. Eğer okuduğunuz üniversite karakterinize ve ilgi alanlarınıza uygun değilse mesleki başarınızı etkileyen üniversite başarınız olumsuz etkilenecektir. Doğru üniversiteyi seçmek çevre tarafından tanınan üniversiteyi seçmek değildir. Doğru üniversiteyi seçmek size uygun alanlarda çalışan akademisyenlerin ve kadronun olduğu, üniversite sisteminin karakterinize uygun olduğu üniversiteyi seçmektir. Bu anlamda kariyer yönetimi işinizi kolaylaştıracaktır. Lise döneminde kariyer danışmanlığı alanlar için kariyer danışmanları size uygun olan üniversiteleri de tespit etmektedirler.

Geleceğin Mesleklerine göre Kariyer Danışmanlığı

Kariyer için danışmanlık sadece size uygun olanı seçmekte destek olmaz aynı zamanda geleceğin teknolojisi ve yönelimine uygun seçimler yapmanızı sağlar. Hangi alanda yetenekli olursanız olun eğer ki seçtiğiniz meslek tipi geleceğin yapısına uygun değilse işsiz kalma olasılığınız olacaktır. Teknolojinin hızla ilerlediği dönemlerdeyiz. Birçok insan gücüyle yapılan iş daha şimdiden robotlar yoluyla yapılmaya başladı. Bundan dolayı eğer teknolojinin yönelimini öngörüp eğitim ve kariyer seçimleri yapmazsanız iş bulma sıkıntısı yaşayabilirsiniz. Kariyer danışmanlığı üniversiteden önce size gelecek 30 yılı öngörerek çıkarımlarda bulunur. Böylelikle lisede daha ilerlemek istediğiniz alanı seçmeden geleceğin yöneliminin karakterinizle harmanlanmasıyla doğru, size uygun seçimler yapabilirsiniz. Bu yüzden de üniversiteden önce kariyer danışmanlığı almak geleceğinizi yüksek oranda etkileyecektir.

Read More

Lise tercihi üniversite tercihi kadar umursanmayan bir tercih sürecidir. Halbuki 5. ve 8. sınıf aralığında mantıklı düşünme ve alan dersleri görmekle beraber öğrenciler kendilik bilincine ulaşırlar. Bu bilincin iyi yönetilmesiyle sağlanan özgüvenle beraber öğrenciler kişiliklerini oluşturmaya başlarlar. Kişiliklerinin oturduğu dönemin sonunda lise tercihi yaparlar. Bu nedenle kişiliğini kavramış öğrenciler lise tercihlerini daha bilinçli şekilde yapmaktadırlar. Özgüven gelişimini zedelemeden liseye geçiş dönemi olan ortaokul ve lise dönemini atlatan çocuklar hayatları boyunca başarıyı daha rahat yakalayacaklardır. Lisede bilinç seviyesini yükselterek bir takım hedefler edinmiş öğrenciler için hayatlarının ileriki döneminde kendilerine yol haritası çizmek özgüvenle seçimlerini yapmak daha kolay olacaktır.

Lise için Ne Zaman Hedef Belirlenmeli?

Lise sınavına girmeden önce 7. ve 8. sınıfta lise tercihi için hedef belirlemek öğrencilerin motivasyonlarını arttıracaktır ve onları çalışmaya teşvik edecektir. Fakat hiçbir şey için geç değil. Sonuçlar açıklandıktan sonra da hedef belirlemek mümkün. Lise için önemli olan çocuğun kişiliğine, başarılı olduğu ve sevdiği alanlara göre yönlendirilmesidir.

Lise Tercihi Nasıl Yapılmalıdır?

Kişinin temel dersleri öğrendiği ortaokul döneminde hangi alana daha yatkın olduğu ortaya çıkmaktadır. Öğrenci sosyal bilimlere mi fen bilimlerine mi yoksa dil alanına mı daha yatkın bunu anlamak için ortaokul başarısı göz önünde bulundurulabilir. Bu doğrultuda okullar araştırılarak çocuğu yönlendirmek önemlidir. Bunun dışında lise tercihi boyutunda özgüven dikkate alınmalıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi özgüvenin bu dönemde sağlıklı bir şekilde korunması ileriki yılları olumlu yönde etkileyecektir. Bu anlamda öğrencilerin sosyal aktivitelere de önem veren liselere gitmeleri desteklenmelidir. Diğer bir dikkat edilmesi gereken nokta ise lisenin ortamının nasıl olduğudur. Yine özgüvenle örtüşen bir konu lisenin ortamıdır. Kişinin kendini rahat ve özgür hissedeceği bir lise ortamında okuması gelişimine katkı sağlayacaktır. Kendine olan güvenini korumasında etkin rol oynayacaktır.

Lise Tercihi Aşamasında Velilerin Rolü

Velilerin lise tercihinde üniversite tercihine göre çocuklarına daha çok destek sağlamaları gerekir. Kendi  kişiliklerini, benlik anlayışlarını yeni yeni oturtan ortaokul öğrencileri desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Etraflarında onları en iyi tanıyanlar da anne ve babalarıdır. Çocukların hangi alanlara daha fazla yönelimleri olduğunu, kişilik gelişimlerini en iyi inceleyecek olan bireyler anne ve babalarıdır. Bu nedenle ebeveynlerin özellikle lise tercihi için çocuklarının gidişatlarını incelemeleri ve tercih konusunda önerilerle desteklerini sağlamaları gerekir. Çocukların kendilerini keşfetmeleri için sorular sormaları, ne istedikleri konusunda çocuklara fırsat tanımaları kendilerini keşfederek doğru lise tercihleri yapmaları için etkili olacaktır.

Lise Tercihi Aşamasında Danışmanlık Almanın Önemi

Liseye geçmeden önce lise tercihi için danışmanlık hizmeti almak öğrencilerin ilerideki eğitim, kariyer hayatı ve sosyal gelişimi için faydalı olacaktır. Aba Psikoloji olarak liseye geçecek öğrencilere verdiğimiz destek daha çok özgüvenlerini korumalarına yöneliktir. Blog yazımızın başında da söz ettiğimiz gibi liseden önce ortaokul döneminde özgüven oluşumu gerçekleşmektedir. Bu nedenle Aba Psikoloji olarak bu dönem özgüveni destekleyici psikolojik destekler vermenin öneminin altını çiziyoruz. Özgüveni destekleyerek kişinin kendini tanımlamasını sağlamanın lise tercihi ve ileriki yıllardaki gelişim için daha verimli olacağını düşünerek lise öncesi bu alana yönelik destekler vermekteyiz.

Read More

Nörogelişimsel bozukluklar ya da Nörogelişimsel sorunlar sağlık konusunda oldukça fazla çalışma isteyen konulardır. Bu konuda yapılan açıklamalar ilk başta insanlarda karamsarlık oluşturabilir. Bunun sebebi ise bu bozuklukları ortadan kaldırabilecek ne bir ilaç ne de bir teknik henüz yoktur.

Fakat bu bozukluklar için söylenebilecek en iyi yorumlardan bir tanesi ise beynin kendini düzeltme kapasitesi ve kendini telafi etme kapasitesi olmasıdır. İnsan beyninim eksikliklerini ortadan kaldırmak için geliştirilmiş özel eğitsel teknikler bulunmaktadır.

İnsan beyninin yine bozuk işleyişinden kaynaklanan ruhsal sorunları düzeltebilmek için geliştirilmiş psikoterapi teknikleri de bulunmaktadır. Bunlar toplumsal tarihin ve kültürün bizlere mirasıdır. Bu yüzden bu bozukluklar için yapılacak çok fazla şey vardır.

Nörogelişimsel Bozukluklar İçin Yapılması Gerekenler

Nörogelişimsel bozukluklar tedavi için bazı aşamalara ihtiyaç duymaktadır. Bu durumları iyi bir şekilde organize etmek ve planlamak gerekiyor. Etkinlik derecelerini ölçmek gerekiyor. Ayrıca bunlara ek olarak en çok merak edilen konulardan bir tanesi ise bu bozuklukların tedavi yöntemi.

Pek çok insanın kafasında bu bozuklukların tedavisi ile alakalı pek çok soru işareti bulunmakta. Bu bozuklukları ilaç ile mi tedavi edelim yoksa psikoterapi yöntemi ile mi tedavi edelim diye sorular oldukça fazla sorulmaktadır.

Özel eğitim ile tedavi yöntemi de son dönemlerde merak edilen bir tedavi yöntemidir. Yani iki uç görüş bu bozuklukların tedavisi için görülmekte. Bir grup sadece ilaç kullanmayı öngörmektedir. Bu ve benzeri durumlar dikkat bozukluğu ve otizm gibi sorunlar içinde vardır.

Ama sadece ilaç kullanmaya teşvik eden grubun bakış açısı oldukça yanlıştır. Çünkü gelişimsel bozukluklar ortadan kaldıracak bir ilaç henüz piyasada yok. Bu yüzden sadece ilaç kullanımı ile bu sıkıntılarda kurtulmak olası bir durum değil.

Ama diğer bir grup ise ilaç kullanmadan tedavi etmeyi ön görüyor. Ama öyle sorunlar var ki o sorunlar ikincil gelişen sorunlar. Davranış sorunları, saldırganlık, kendine zarar verme, iştahsızlık ve uykusuzluk gibi sorunların ortadan kaldırılmasına en büyük yardımcı bazen ilaç kullanımı oluyor.

Sıklıkla tekrar eden epilepsi hastalığı ya da kendine zarar verme gibi durumlarda özellikle ilaç kullanımı oldukça yararlı olabiliyor. Bu durumlar ise bizlere ilacın önemini göstermektedir.

Hem İlaç Hem de Psikoterapi

İki grubunda artısı ve eksilerini göz önüne aldığımız zaman bizlere tedavi için bazı noktalar göstermekte. Bu da hem ilaç hem de psikoterapi tedavi yöntemlerinin eşit olarak ve ölçülü olarak kullanılmasıdır.

Belki hafif olan olgular eğitsel teknikler ile psikoterapi ile tedavi edilebilir. Daha zor ve ağır olan olgularda ise ilaç kullanılması daha gerekli hale getirilebilir. Dolayısıyla bu sorunlara yaklaşımın bilimsel bir yaklaşım olması gerekmektedir.

Tıp Dışı Terapiler

İlaç ve psikoterapi tedavilerinin yanı sıra Nörogelişimsel bozukluklar için yapılan en kötü yaklaşım tıp dışı yapılan terapilerdir. Maalesef tıp dışı terapilere çok fazla prim verilmekte. Örnek vermek gerekirse bitkisel ilaç kullanmanın daha etkili ve zararsız olduğu düşünülür.

Ama bilinmesi gereken şudur ki etkili olan her şeyin aynı zaman bir yan etkisi de bulunmaktadır. Bitkisel ilaçların da diğer uygulanan tekniklerin de yan etkileri bulunmaktadır. Bu tür tedavilerin yapılması için ekip olarak ve mümkün olduğunca uzman kişi gözetiminde tedavi yapılmalıdır.

Aba Psikoloji internet sitesi ve sosyal medya uygulamaları içerisinde bu ve benzeri konular ile alakalı hem bilgiler bulabilir hem de uzman kişilerde bu konular ile ilgili yardım alabilirsiniz.

Read More

Zihinsel engelli kişiler herkesin hayatının her anında görebileceği ve çevresinde olan kişilerdir. Bu kişilere nasıl yaklaşılmalı ve bu engelin sebebi nedir gibi soruların cevaplarını iyi vermemiz ve bilmemiz gerekmektedir. Bu yüzden önce zihinsel engellin ne olduğunu tanımlamak ve ne olduğunu anlatmak gerekiyor. Bu tanımlama ise oldukça zor bir konu olarak dikkat çekiyor.

Çünkü testlere göre bu konuda kararlar verilmektedir. Sadece testler bu durum için yeterli değildir. Adaptif özelliklere yani uyum özelliklerine de bu konuda karar vermek için bakılmaktadır. Ayrıca bir takım sınıflamalar da bulunmaktadır.

Ama çoğunlukla bu yaklaşımlarda testlerin oldukça önemli bir yeri olmaktadır. Kesin bir karara varmak için testler belirleyici bir rol oynar.

Zihinsel Engelli Çocuklar

Zihinsel engellilikte söz konusu olan şeylerden bir tanesi ki özellikle küçük çocuklar söz konusu olduğu zaman zihinsel gecikme ile olan farkın belirlenmesidir. Yani insan beyni gelişen bir yapı olduğu için gelişmesinin geciktiği bazı yapılar zihinsel engellere sebep olabilir.

Fakat bu durumlar gelip geçici durumlardır. Beyin olgunlaşmasını tamamladıkça gecikmiş olan taraflarda bir şekilde normal gelişim sürecini zihinsel engelli kişiler bir şekilde bu gelişimi yakalayabileceklerdir.

Bu çocuklar normale dönebilecek çocuklardır. Bir anlamda öğrenme bozukluğuna, hiperaktif, dikkat bozukluğuna dönüşebilir bunlar. Ama normale doğru zamanla bir yakınlık göstermeleri oldukça olasıdır.

Zihinsel Gerilik ve Genetik

Zihinsel gerilik konusu dikkat edildiği zaman aslında genetik bir yapıdan bahis edilmektedir. Burada ise tartışma konusu oluşturan durumlar söz konusudur. Yine tıp bilimindeki gelişmeler sonucu daha tıp içi düşünenler ve tıp dışı düşününler ile aradaki farklılık olmaktadır.

Hafif Zihinsel engelli tanımı daha çok kültürel nedenlere bağlanmaktadır. Ama bu yaklaşım oldukça yanlış bir yaklaşımdır. Hafif zihinsel engellilikte de bir genetiklik var. Ağır engelde zaten biyolojik bir temel olduğu bilinmekte.

Sadece çevresel faktörler elbette ağır zihinsel engeliler için daha az rol oynamakta iken hafif engellilerde ise daha fazla rol alan bir faktör olarak dikkat çekiyor. Dolayısıyla engelli kişilere yaklaşım yapılırken bu durumlar göz önünde bulundurulmalıdır.

Engellilik ve Kültür

Tabi bunlardan bahsederken yapılan testlerde kültürel etkiler asla göz ardı edilmemelidir. Pek çok Afrika ülkesinde modern dünyada uygulanan testlerin bir kısmı uygulanırsa zihinsel engelli kişilerin çıkacağı oldukça söz konusu bir durum.

Bu nedenle zihinsel engellilik konusu nöropsikolog, genetik uzmanı, çocuk uzmanı, çocuk psikiyatrisi ve çocuk nörolojisinin bir arada ele alması gereken önemli ve oldukça kapsamlı bir konudur. Zihinsel Engelli konusu ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile de oldukça etkili ve önemli bir konudur.

Bu ve benzeri psikoloji konularında daha detaylı ve uzmanlardan bilgi almak için Aba Psikoloji resmi internet sitesini ve sosyal medya organlarını takip edebilirsiniz. Alanında uzman ve sayılı kişilerin yardımlarını sosyal medya üzerinden alabilirsiniz.

Read More

Beyin temelli eğitim nedir? Beyin gelişimi ne anlama geliyor? Beyin gelişiminde eğitim etkili mi? Beyin gelişiminde eğitimin önemi nedir? Reşit olma yaşı neden 18 olarak belirlenmiştir? Bu soruların yanıtlarına gelin birlikte göz atalım…

İnsan beyni çok önemli bir özelliğe sahip… Beynin gelişimi doğumdan sonra uzunca bir süre devam ediyor. Belki de insanı pek çok canlıdan ayıran önemli noktalardan bir tanesi bu… Bu durum “öğrenmenin yaşı olmaz” şeklinde bir deyişle de ifade ediliyor. Bu sosyal etkiler ve öğrenme süreçlerinin başlıcalarını; doğar doğmaz anne ile kurulan ilişki, daha sonra baba, aile, ebeveynlerin yetiştirme biçimi oluşturuyor. Daha sonra okul öncesi eğitim ve okul eğitimi ile süreç devam ediyor. Bilindiği kadarıyla beyin, gelişiminin temel özelliklerini 18 yaşa gelene kadar devam ettiriyor. Reşit olma yaşının 18 olarak belirlenme nedeni sadece hukuki değil… Bu durumun biyolojik bir arka planı da var. Davranışları organize etmek, davranışlardan sorumlu olmak, özgür iradenin oluşmuş olması, beyindeki bazı bölgelerin olgunlaşması gibi pek çok unsur bu yaşta tamamlanıyor. Reşit olma yaşının 18 olmasının biyolojik arka planını bu şekilde açıklayabiliyoruz.

Beyin Temelli Eğitim

Bu noktada önemli olan unsurlardan bir tanesi; eğitimin kendisini beyin temelli bir eğitime dönüştürebilmek diyebiliriz. Başlıca hedeflerden bir tanesinin bu olması gerekir. Peki; bu ne anlama geliyor? Beyin temelli eğitim ile neyi kastediyoruz?  Beyin temelli eğitim, kişilerin özelliklerine uygun ve elbette beynin genel çalışma prensiplerine uygun bir yöntemi geliştirmeyi ifade ediyor. Eğitim yöntemlerini ve eğitimi bu doğrultuda daha rafine hale getirmek anlamına geliyor. Yani kastedilen eğitim bilimlerini nörolojik bilimlere indirgemek değil.

Eğitimsel Nörobilim

İnsan bir makine değil. Ancak; insan sadece biyolojik bir varlık da değil. İnsan sosyal bir varlık. Etkileşimsel bir varlık. Sosyal, biyolojik ve psikolojik etkilerin hepsi insanda bir araya geliyor. Dolayısıyla eğitim sırasında kullanılacak tekniklerin insan beyninin nasıl öğrendiği bilgisi ile birleşmesinin olumlu sonuçlar doğuracağı düşünülüyor. Bu durum aynı zamanda artık kendini ispatlamış olan “Eğitimsel Nörobilim”in de konusu olacaktır. İngilizce’de “Educational Neuroscience” olarak anılan bu alanın daha ön planda olması söz konusu olacaktır. Beyin üzerine edindiğimiz bilgiler arttıkça diğer bilgileri anlamsız kılmak değil, biyoloji dışındaki bilgileri daha anlamlı kılmak için bir yol haritası çizmek hem bu alanın hem de uzmanların temel hedefleri arasında yer almalıdır.

Beyin gelişimi, beyin gelişiminde eğitim etkisi, beyin temelli eğitim ve benzeri konularda daha detaylı bilgi ve sorularınız için aba Psikoloji ile iletişime geçebilir, web sitemizi ziyaret edebilirsiniz

Read More

Ödev yapma ve ders çalışma akademik yaşantının bir parçası… Artık, akademik hayat olarak nitelendirdiğimiz okul ve eğitim hayatı 5 yaş civarında başlıyor. Ödev vermek konusundaki yaklaşımlar kurum ve öğretmenlere göre değişiklik gösterse de 1. sınıf itibariyle çocukların görev ve sorumlulukları arasında ödev yapmak yer alıyor. Peki; çocuklarda ödev yapma ve ders çalışma alışkanlığı nasıl kazanılır?  Çocuğuna ders çalışma alışkanlığı kazandırmak isteyen ebeveynler için ne gibi prensipler vardır?

Çocukların sorumlulukları ödev yapmaya başlamak ile değil kabiliyetleri gereği yapabilecek oldukları işlerle başlıyor. Motor kabiliyetleri yeterli ölçüde gelişen bir çocuğun; kendi kendine giyinebilmesi, kendi kendine yemek yiyebilmesi ev içerisindeki iş bölümünde belli görevlerinin olması bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

Ders Çalışma ve Ödev Yapma Alışkanlığını Etkileyen Faktörler

Ödev yapma ve ders çalışma alışkanlığı her yaştaki bireyler için söz konusu olan bir sorumluluk ve aynı zamanda yaşanabilen bir problemdir. Peki; hangi yaş dönemlerinde hangi durumlar bu alışkanlığı etkiliyor olabilir?

Az önce de sözünü ettiğimiz gibi henüz oyun çağındaki çocukların akademik hayat için adım atmalarıyla birlikte ödevleri olabiliyor. Ödevlerini yapacağı zaman dilimi hakkında çerçeveleyici şekilde konuşmak ya da çocuğu yönlendirmek zihnen bir sınır koymuş olmak anlamına geliyor ve bu motivasyon konusunda yardımcı olabiliyor. Fakat bunun yalnızca ders ve ödevler konusunda değil günlük yaşamdaki tüm faaliyetler için uygulanıyor olması gerekiyor. Zaman kontrolünün etkili biçimde uygulanması ancak bu şekilde mümkün hale gelebiliyor. Zihnen çizilen sınırın görselleştiriliyor olması önem taşıyor.

Motivasyon Konuşmaları Önem Taşıyor

Eğer çocuğun sorumlulukları konusunda bir problem yaşanıyorsa, bunu durumu ders esnasında ya da ilişkinin gergin olduğu bir zamanda olmamak kaydıyla özel olarak ayrılan bir zaman dilimi içerisinde paylaşmak gerekiyor. Bu durumu paylaşırken baskılayıcı ya da karşılıklı çatışmayı güçlendirecek diyaloglardan kaçınmak önem taşıyor. Özellikle ergenlik dönemindeki gençler için bu noktada dikkatle hareket etmek gerekiyor. Ergenlik dönemindeki bireylere sorumluluk ve ödevlerinin gerekliliğini motivasyon konuşmaları ile anlatmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Zaman zaman bu tip konuşmaları bireyin kendi kendine yapması ve motivasyon kaynaklarını keşfetmesi de söz konusu olabiliyor. Uzun vadede neler planlıyor? Bu planlarını yerine getirebilmesi için ona neler yardımcı olabilir? Kimler yardımcı olabilir? Ne tür desteklere ihtiyacı var? Bunun üzerine nasıl bir plan ona yardımcı olacaktır? Hedeflerine ulaşması ve çalışmaları konusunda performansını engelleyen riskler var mı? Bunların önüne nasıl geçebilir, ne tür önlemler alabilir? Bu soruları yanıtlayabiliyor olması, ders çalışma sorumluluğunu yerine getirmesini ve çalışmasını engelleyecek konularda hem kendisine hem çevresine karşı “Hayır!” diyebilmesini sağlayacak önemli faktörler arasında yer alıyor.

Etkili Bir Çalışma İçin Nelere Dikkat Etmek Gerekiyor?

Etkili ve verimli bir ders çalışma için ortam ve düzen önem taşıyor. Motivasyon düşüklüğü ve erteleme davranışını engelleyebilmek için düzen birincil şart… İkinci olarak ders çalışma alışkanlığı olmayan bir kişinin kendisi için doğru ve gerçekçi bir zaman belirlemesi gerekiyor. Aynı anda iki işi birden yapmaya çalışmak verimi düşüren bir durum… Etkili çalışma yöntemlerinde en çok önerilen zamanlama; 25 dakika çalışma ve ardından 5 dakika mola verme şeklinde gerçekleşiyor. Bu durum hafıza ve bilgiyi depolama anlamında da önem taşıyor. Cep telefonunu yakında bulundurmak verimin ve motivasyon düşmesi noktasında en dikkat edilmesi gereken unsurlardan bir tanesi… Çünkü dağılan dikkati toplamak oldukça güç olabiliyor.

Ders çalışma, ödev yapma, öğrenmeye dayalı beceriler, bilgileri uzun süreli hafızaya iletme yöntemleri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Kendinize özel yöntemleri keşfetmek için test yaptırabilir ya da bu konuda danışmanlık hizmeti alabilirsiniz. Konu hakkında detaylı bilgi ve destek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More