Her ebeveynin hayali çocuğunun özgüvenin yüksek ve ayakları yere basan bir birey olmasıdır. Özgüven konusunda her ne kadar çocuğun kişiliği büyük oranda etkili olsa da ebeveynlerin yetiştirme tarzının da büyük etkisi vardır. Bu konuda ebeveynlerin olumlu dokunuşları ve destekleri çocukların özgüvenlerinde gözle görülür değişiklere yol açacaktır.

İşte ebeveyn olarak uygulayabileceğiniz birkaç yöntem:

1.Özgün olduğunu hissettirmek

Çocuğunuzun özel olduğunu ona hissettirin. Herkesin başarılı olduğu konular farklıdır. Çocuğunuz başarılı olduğu alanı bulmaya çalışırken bir çok kez yenilebilir, başarısız olabilir. Bunun önemli olmadığını önemli olmanın “denemek” olduğunu ve herkesin farklı alanlarda başarılı olabileceğini ona anlatın ve hissettirin. Hiç kimsenin mükemmel olmadığını söyleyin.

2. Çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin

Ebeveynleri olarak çocuğunuzun her alanda başarılı olamayacağını kabul etmeye çalışın. Ebeveynler çocukları için en iyisini ve en mükemmelini isterler her zaman. Bir çok konuda başarılı bir çocuğa sahip olmak büyük önem arz eder. Fakat çocuğunuzu sahip olduğu yeteneklerle kabul etmeye çalışın. Çocuğunuz yapamadığı ve başarısız olduğu konularda sizden ,en yakınları olan ebeveynlerinden, negatif enerji aldığında kendini güvensiz ve yetersiz hissedecektir.

3.Destekleyici Davranın

Onu başarılı olduğu konular konusunda destekleyin. Çocuğunuzun ilgi alanlarına ağırlık vererek o konuda kurslara ve etkinliklere katılmasını sağlayın. Eğlenerek öğrenecek ve başarısına başarı katacaktır. Özgüveni bu yolla epeyce yükselecektir.

4. Başarısızlıklarla baş etmeyi öğretin

Her zaman başarılı olamayabiliriz. Eğer başarısızlıklar çocuğunuza ümitsizlik aşılıyorsa ve çocuğunuz bunu özelden genele aktarıyorsa bu özgüven eksikliği yaratacaktır.

“Zaten ben neyde başarılı oldum ki!”

 “Hep başarısız olacağım.”

“Başarısız birisiyim”

Gibi cümleler çocuğunuzun özgüvensizliğini gösterir. Bir alanda ya da bir kere başarısız olmak o alanda her zaman başarısız olunacağı anlamına gelmez. Başaramamanın bir öğrenme biçimi olduğunu ona öğretin. Başarısız deneyimlerimiz olmazsa neyi yapıp neyi yapamayacağımızı anlayamayacağımızı anlatın. Bazen de çalışma gerektiren konularda  başarısız olmamızın sebebinin hayatın bize “daha çok çalışmalısın.” deme biçimi olduğunu açıklayın. Sorunu kişiselleştirmemesi gerektiğini bir çok farklı alanda başarılarının olduğunu  hatırlatarak ona destek olun.

5.Onun yerine her şeyi yapmayı bırakın

Çocuğunuzun düşmesine izin verin! Eğer her konuda yardımcı olursanız çocuğunuz her konuda başarılı olacağını düşünebilir. İyi ebeveynler olacağız diye bazen sınırı aşabiliyoruz. Çocuğumuzun üzülmesine dayanamayıp istediği her şeyi mümkün kılmaya çalışıyoruz. Fakat çocuğunuzun kaybetmesine izin vermezseniz hayatta çok zorlanacaktır ve özgüven sorunları olması da kaçınılmaz olacaktır. Hayatta her zaman arkasını toplayan anne ve babası olamaz ne yazık ki. Kaybetmenin verdiği doğal süreci yaşamasına izin verin. Destek olmak ve müdahale etmeyi birbirine karıştırmamaya çalışın. Çocuğunuz kendi kendine mücadele etmeyi ve bir şeyleri elde etmek için savaşması gerektiğini öğrenmeli. Öğrenmeli çünkü yetişkinler olarak hepimizin bildiği gibi gerçek hayat mücadele gerektirir. Mücadeleye hazır olmak için çocuğunuzun buna alışık olması gereklidir.

 

 

Read More

Biz insanları diğer canlılardan ayıran en büyük farklardan birisi “bizden farklı olsalar bile diğerlerinin düşüncelerini ve inançlarını anlayabilmek” olarak saptanmıştır.

Nasıl oluyor da bir başkasının düşüncelerini anlayarak analiz edebiliyoruz?

Bir arkadaşım annesini yolcu ederken üzülüyor ve ben üzülmesinin sebebinin annesi gittiği için olduğunu anlayabiliyorum. Giden kişi benim annem olmasa da onun ne hissettiğini anlamak, duygularını çözümlemek pek de zor değil.

Öte yandan küçük bir çocuk için bunu anlamak mümkün olmayabilir. Örneğin, annesi süt doldururken izleyen bir bebeği hayal edin. İçeri sonradan gelen babasının da annesini süt doldururken gördüğünü düşünecektir. Kendisi bu olayı gördüğü için herkesin gördüğünü düşünmektedir. Bir başkasının kendisinden farklı bakış açılarına ve düşüncelere sahip olduğunu idrak etme yetisine henüz kavuşmamış bir bebek belli ki.

Başkalarının zihinsel düşüncelerinin bizden farklı olduğunu anlama, bizden farklı niyetlere, duygulara, isteklere, inançlara ve bilgiye sahip olabileceklerini kavrama becerisine “zihin kuramı” denir.

Yukarıda bahsettiğimiz annesinin süt doldurduğunu görünce bunu babasının da gördüğünü zanneden bebek muhtemelen 3 buçuk yaşından küçük bir bebek. Çocuklar ve bebeklerle yapılan araştırmalar sonucunda zihin kuramı becerisinin ortalama 3 buçuk yaşından sonra edinilen bir beceri olduğu ortaya çıkmıştır.

Yanlış İnanç Testi

“Kuklalarla anlatılan gösterimde iki kişi vardır. Kişilerden ilki günlüğünü yastığın altına saklayıp odadan ayrılır. İkinci kişi ilki onu izlemezken günlüğü kutudan alıp onu çekmeceye yerleştirir. İlk kişi günlüğü tekrar almak istediğinde nereye bakar?”

Araştırmaya göre ortalama 3 buçuk yaşından küçük çocuklar yanlış inanç testinde başarılı olamamışlardır. Kendileri ikinci kuklanın günlüğü kutudan alıp çekmeceye yerleştirdiğini gördüğü için “çekmeceye bakar” cevabını vermişlerdir.

Bu araştırma bize zihin kuramı becerisinin sonradan edinilen bir beceri olduğunu ortaya çıkarmaktadır.

Bunun dışında zihin kuramının beraberinde bize kazandırdığı birçok yetenek olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle zihin kuramı edinim evresinin çocuk gelişimi için önemli bir geçiş dönemi olduğu düşünülmektedir.

Problem çözebilme

Sosyal beceri gelişimi

Diğerlerini anlayabilme ve diğerlerinin davranışlarını ön görebilme (empati kurabilme)

Sosyal hayatımızda zihin kuramı büyük alan kaplamaktadır. Başkalarıyla iletişim kurarken onları anlamaktan tut onların davranışlarını sebeplendirmek ve hatta zaman zaman başkaları için çıkarlarımızdan sıyrılıp bir şeyler yapabilmek için zihin kuramının gelişimi oldukça mühim. Egosantrik düşüncelere sahip olan çocuğun dünyanın sadece kendine ait olmadığını anladığı evredir. Çocuk ve sosyal dünya arasında bir kapı varsa o kapıyı açan anahtar “zihin kuramı gelişimi evresi”dir.

Zihin Kuramı ile ilgili daha fazla bilgi almak için Doç. Dr. Gamze Sart ve Prof. Dr. Barış Korkmaz’ın vereceği Zihin Kuramı’na Giriş Eğitimi’ne katılabilirsiniz. Randevu için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Otizmli çocukları diğer çocuklardan ayıran en temel özellik: Sosyal dünya yerine çocuğun daha çok kendi dünyasına odaklı olmasıdır.

Zihin kuramı başkalarının niyetlerini, isteklerini ve düşüncelerini bizimkilerden farklı olsalar bile anlayabilme yeteneğidir. Bu yetenek sosyal ilişkilerin büyük bir çoğunluğunu kaplamaktadır.

Otizm spektrum sendromuna sahip çocukların temel problemi de sosyal ilişkilerdir. Bu çocuklar diğer çocuklara göre sosyal ilişkilere daha kapalıdır. İnsanlardan çok eşyalarla ilişki kurmayı tercih ederler.  İnsanlarla ilişki kurmayı tercih etmeyen çocukların çevresindeki insanların düşüncelerini ve niyetlerini anlaması oldukça zordur.

Otizm spektruma sahip bir çocuk sizi anlamakta zorluk çekebilir. Hatta tamamen normal ve beklenen bir durumdur. Zihin kuramı gelişimindeki aksamalar sonucu ortaya çıkan problemlerden birisidir.

Otizmli çocuklarda zihin kuramı nasıl geliştirilebilir?

  • Daha bol uyaranın bulunduğu çevrede yetişen çocukların zihin kuramı gelişiminin diğerlerine göre daha gelişmiş olduğu görülmektedir. Çocuğunuzu farklı insanlarla iletişim halinde tutun. Oyuncaklarla bile oynarken yanında onla oynayacak oyun arkadaşları olmasına özen gösterin. Çocuğunuzu televizyon ve görsel ögelerle baş başa bırakmak yerine ona siz hikayeler anlatıp şarkılar söyleyin.
  • “Miş” gibi yapabilmek zihin kuramı gelişimini gösteren önemli becerilerdendir. Evcilik oynamak “miş” gibi yapmanın en kolay yollarından biridir. Uyuyormuş gibi yapmak, elde kaşık olmadığı halde kaşık varmış ve yemek yiyormuş gibi yapmak… vb. Hatta duygular üzerinde bile çalışılabilir: Oyun esnasında iş yerinde anahtar unutulduğu için üzgünmüş gibi yapmak gibi.

Kelimelerle çalışmak zihin kuramını geliştirecektir:

  • Çocuğunuzla düzenli olarak her gün hisleriyle ilgili konuşmaya çalışın. Çocuğunuzun başkalarının duygu ve düşüncelerini anlaması kendininkileri de anlayabilmesinden geçer. Düzenli olarak “Bugün nasıl hissediyorsun?” diye sormayı ihmal etmeyin.
  • Çocuğunuzla kendi hislerinizle ilgili konuşun. Örneğin çocuğunuz size zarar veriyor. Böyle durumlarda bir ebeveyn olarak üzülmeniz çok normal. Fakat çocuğunuzun bunu isteyerek yapmadığını bilmenizi isterim. Çocuğunuzun sizi anlamakla ilgili sıkıntıları var. Üzüntünüzü saklamak yerine üzülerek bunu gösterin. Çocuğunuzun gösterdiğiniz halde sizi anlamaması da oldukça olağan bir durum. Göz teması konusunda sıkıntı yaşayan çocuğunuz belki de sizin üzüldüğünüzü görmedi bile. Mutlaka canınızın yandığını sözel olarak da ifade etmeyi ihmal etmeyin.

 

Basit görünen bu yöntemler çoğu uzman tarafından kullanılmaktadır ve otizmli çocuklarda büyük değişimler sağlamaktadır. Otizmli bireylerin diğerlerine karşı empati duyması, onları anlaması kolay değil. Bu yeti üstün derecede geliştirilemese de bahsettiğimiz uygulamalar yoluyla bazı gelişmeler sağlanabilir. Bunları düzenli olarak uygulayıp sabır gösterirseniz zamanla çocuğunuzdaki gözle görülür gelişmeleri göreceksiniz.

Otizmli çocuklarda zihin kuramı ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek için Doç. Dr. Gamze Sart ve Prof. Dr. Barış Korkmaz’ın vereceği zihin kuramına giriş eğitimine davetlisiniz. Randevu için bize ulaşabilirsiniz.

Read More

Çoğu anne babanın krizi olan çocuklarda internet bağımlılığı, hareketsiz zaman geçirme, sosyal aktivitelerde bulunmama ve her şeye kolay ulaşma gibi yeni alışkanlıklar… Peki milenyum çocukları bu alışkanlıklara nasıl sahip olur? Ebevenyler bunun önüne geçmek için neler yapmalı?

Gündelik Sorumluluklar

Çocuklarınızın günlük yapması gereken sorumlulukları hatırlatarak ona sorumluluk verin. Uyandığında yüzünü yıkaması, yatağını toplaması, okula zamanında gitmesini hatırlatın ve bu süreçlerde ona destek olun.  Yatağını toplamak yerine beraber toplayın, sabah yüzünü yıkaması için banyoya kadar eşlik edin, okula beraber gidin. Ödev gibi sorumlulukları var ise zamanında yapmasını sağlayın ve dikkatini dağıtacak aktivitelerde bulunmayın. Ödevleri bittikten sonra beraber aktivite zamanları planlayın. Egzersiz yapın, hobiler için yönlendirmeler yapın, arkadaşları ile zaman geçirmesini ve sosyal becerilerini geliştirmesine destek olun.  Akşam yemeklerinde tabağına yemeğini koyup çekilmeyin. Ne kadar yemek istiyorsa tabağına kendisinin koymasına yardımcı olun. Hatta bulaşıkları temizlemesi için ondan yardım isteyin. Motor becerilerinin gelişmesinin yanında günlük yakması gereken kaloriler için yardım etmiş olursunuz. Yürüyüşlere çıkabilir akşam sinemalarına gidebilirsiniz. Aile iletişiminden yoksun olan çocukların motor becerileri, sosyal ilişkileri köreleceği gibi hareketsiz bir çocuk olarak hayatına devam edecek buda zamanla tembel, enerji sahibi olamayan, hedef koyamayan, üşenen bir çocuk olmasına neden olabilir. Çocuklarda tembellik ilerledikçe sağlığına da kötü yönde etki eder ve egzersiz yapmayan hareket etmeyen çocukların obeziteye yakalanma riski daha fazladır.

Rol Almak Değil Yol Haritası Çizmek!

Ebevenylerin en bu süreçte en çok yaptığı hatalardan biri ise çocukları için fazla koruyucu davranmasıdır. Onların sorumluluklarını üstlenmek çocuklardaki sorumluluk bilincini olumsuz etkiler. Okulların tekrar açılmasıyla ödevlerini ve projelerini yapmak için masa başına oturan ebeveynler çocuklarına katkı sağlamak yerine aşılaması gereken sorumluluk bilincini köreltmiş olacaktır. Çocukların ödevlerini yapmak yerine nasıl araştırılacağını anlatarak yön vermek ve çocuğunun kendisinin araştırmasını sağlamak en sağlıklı yöntem olacaktır. Araştırırken yeni şeyler öğrenmesine farkında olmasan engel olan ebeveynler aynı zamanda çocuklarının araştırması sonucu belleğini genişletmesine izin vermemektedir. Bu şekilde çocuklar sorumluluklarından kaçarak daha hazıra ulaşan daha emek sarf etmeden sorumluluklarının sonucuna sahip olmaya alışacaktır. Çocuğunuzun sorumluluklarını yapmak yerine nasıl yapacağını öğretip onu izlemek ve yapamadığı zaman yardım etmek daha sağlıklıdır.

Zaman Yönetimi

Zaman yönetimini çocukların tecrübesine bırakmak en büyük hatadır. Zamanı yönetmek sizin görevinizdir. Çocuğunuza zaman disiplinini aşılamak tamamen sizin sorumluluğunuzdadır. Sabahları yapması gereken sorumluları sürekli uyararak değil daha anlaşılır bir dil kullanmak ve sabırlı olmak gerekmektedir.  Sorumluluklarının sonuçlarına katlanması gerektiğini öğretin. Okula geç kalmaması gerektiğini, dersleri kaçırabileceğini ve sonucunda sınavlardan düşük not alacağını öğretebilirsin. Sabah kahvaltısından sonra dişlerini fırçalamazsa nasıl sağlık sorunlarıyla karşılacağını, trafik kurallarına uymazsa ne tür kazalar atlatabileceğini, hayvanlara saygı göstermezse ne kadar kötü bir insan olabileceğini, spor veya egzersiz yapmazsa sağlıklı büyüyemeyeceğini anlatın.  Günün hangi saatlerinde hangi aktivitelerin yapılması gerektiğini öğretin. Doğru zamanda doğru yerde olmasına katkı sağlayın. Sorumluluk bilincini aşılayarak onun da bir birey olduğunu hissettirin.

Bu şekilde büyütülen çocuklar, araştırma tekniklerini öğrendiği için isteği bilgiye nasıl ulaşabileceğini kavrar. Yaşamsal sorumluklarını yerine zamanında getirir, yatağını toplamak, odasını dağıtmamak, ödevlerini yapmak, dişlerini fırçalamak, spor yapmak veya hobi edinmek gibi alışkanlıkları edinerek sosyal bir birey olarak kendini yetiştirir. Her zaman algıları açık olan bu çocuklar tembelliğe yatkın değil araştırmayı, gezmeyi, yeni şeyler öğrenmeye istekli olur. Eğer çocuğunuzun gereğinden fazla tembel olduğunu düşünüyorsanız en kısa sürede kendinize bu şekilde bir yol haritası çizebilirsiniz. Çocukların rol modelleri her zaman ebeveynleridir, bunu unutmamak gerekir.

 

Read More

Deprem anında panik yapmadan endişeli ruh halimizi kontrol altına alabilmek oldukça zor. Geçmiş psikolojik araştırmalar yoluyla stresin ve endişenin  karar mekanizmamızı olumsuz olarak etkilendiği saptanmıştır. Stres ve endişenin etkisiyle esnek karar mekanizmamızı yöneten beynin ön korteksinde bir takım değişiklerin gerçekleştiği kanıtlanmıştır. Bu bilgilerden yola çıkarak deprem esnasında panik olunduğunda doğru kararlar vermenin zorlaştığını söylemek pek de yanlış olmayacaktır.

Deprem esnasında nasıl  tepkiler vermek bizi güvende tutar:

  • Sarsıntı anında masanın ya da sıranın altına saklanmak hasar görmenizi engelleyebilir.
  • Sarsılan ve uçan eşyalardan korunmada kafanızı ve yüzünü korumak en büyük önceliğiniz olmalı.
  • Farkındalığınızı ve dikkatinizi ana ve odadaki eşyalara vermek düşen objeleri görerek tedbir almanızı ve onlardan uzak durmanızı sağlayacaktır.
  • Sarsıntı sırasında olduğunuz yerde kalmayı deneyin. Sarsıntı bitene kadar yerinizi koruyun.
  • Sarsıntı sonrası hasarı kontrol etmek için kapının dış kısmını kontrol ederek dikkatlice dışarıya çıkmak tehlike seviyesini değerlendirmenize yardımcı olacaktır.
  • Depremin yarattığı şaşkınlık ve tedirginlik sonrası açık alanlara çıkmak ve binadan uzaklaşmak önemlidir.
  • Dışarı çıktıktan sonra içeri tekrar girmek için acele etmeyin. Hala hasar giderilmemiş olabilir. Ayrıca tekrar depremin olma ihtimalini her zaman göz önünde bulundurarak dışarıda bir süre beklemek sizin için en güvenlisi olacaktır.

Psikolojik olarak yapılması gerekenler:

Kabullenin

Maalesef deprem hayatımızın bir gerçeğidir. Bunu kabullenmek ve deprem sonrası yakınlarınızla bunu paylaşmak önemlidir. Tekrar olacağından ya da yaşanacağından korktuğunuzu yakınlarınızla paylaşın. Çevrenizdekilerin de endişelenmemesi için olumsuz hislerinizi kendinize saklamayın. Paylaşmak korkunuzu yenmenin yollarından biridir.

Tedbirli Olun

Bu gerçekle yüzleşmenin tek yolu tedbirli olmaktır. Ne kadar çok önceden tedbir alırsanız deprem yaşandığı süreçte kendinizi daha güvende hissedeceksinizdir. Bu da haliyle deprem anında stresinizi kontrol ederek soğuk kanlı davranabilme yetinizi arttıracaktır. Deprem planınızın olması, acil durum çantası hazırlamak sizi daha güvende hissettirecektir. Hatta deprem anında yapılması gerekenlerle ilgili eğitim ve ilk yardım eğitimi gibi eğitimlerin alınması kendinizi güvence altına almanızda  yüksek oranda faydalı olacaktır.

 Deprem Çantasında Olması Gerekenler:

  • El Feneri
  • Düdük
  • Defter
  • Kalem
  • Pil
  • Radyo
  • Giyecek (yazlık – kışlık eşya)
  • Su
  • Erzak
  • Nakit Para
  • Tuvalet Kağıdı
  • Islak Mendil
  • Pasaport
  • Sabun
  • Çadır
  • Tapu
  • Hijyenik Ped
  • Kimlik Kartları
  • Maske
  • Banka Cüzdanı Fotokopileri

Hayatınıza Devam Edin

Korkuyla yaşamak bazen sosyal hayatımızı durdurmamıza yol açar. Sosyal hayatınızda yaptığınız aktivitelere devam edin. Sağlıklı beslenmeye ve rutin etkinliklerinizi gerçekleştirmeye mutlaka devam edin. Hayat devam ediyor. Bu korkuyla yaşayarak kendinize zarar vermek olacaktır. Düzensiz beslenme, rutinlerden sapma, uykusuzluk anksiyetenizin artmasına yol açacaktır.

 

 

 

 

Read More

Disleksi, çocuklarda okuma, yazma becerileri edinirken yaşıtlarına göre daha farklı şekilde öğrenebilmesi hatta nörolojik kökenli bir farklılıktır. Zeka kaynaklı bir farklılık değildir. Disleksik çocuklarda okuma, yazma, hızlı okuma, okurken öğrenmek veya anlamak, okuduğunu aktarabilme becerisinin yaşıtlarına ve zekasına kıyasla beklenenin altında kalan okuma ve anlama bozukluğunun çok genel bir ismidir.

Disleksik Çocuklarda Eğitim

Bir diğer dille öğrenme güçlüğü olarak adlandırılan disleksi, yaşıtlarının performansının veya zeka seviyesinin altında kalan bireylerin okuma, yazma, öğrenme ve okuduğunu anlama gibi akademik alanlardaki performans düşüklüğüdür. Disleksik çocuklar yaşıtlarına göre yeni bir şeyi öğrenme, algılama ve konu takibi konusunda geride kalabilir ve tamamlamakta zorlanabilir. Bu nedenle standart öğretim disleksik çocuklara uygun değildir ve öğretim stillerinin farklı olması gerekmektedir. Öğrenme güçlüğü yani disleksi problemi olan bireylerin özel eğitim alması veya devlet okullarında özel bir eğitim alması gerekmektedir. Eğer özel eğitime veya devlet okullarında özel eğitim alamıyorsa ve akranlarından geride kalıyor, konu takibi yapamıyor ve geride kalıyorsa standart okul eğitiminin yanında ek olarak özel eğitim alabilir. Bu özel eğitimler disleksik çocuklara özel olarak hazırlanmış, onların anlayabileceği sade bir dil kullanarak anlatılan ve farklı tekniklerle ilerlemesi sağlayan eğitimlerdir.

Öğrenim güçlüğü yaşayan yani disleksik çocuklar, akranlarının rahatça öğrendiği günlük hayatını devam ettirebilmek için öğrendiği temel bilgileri öğrenmekte ve bu bilgileri doğru yerde kullanmakta zorluk yaşayabilirler. Bu bireyler genellikle;

-Haftanın Güleri

-Yılların Ayları

-Sağ-sol (yön bilgisi)

-Çarpım Tablosu

-Gece, gündüz ve zaman kavramıdır.

Öğrenme güçlüğü olan çocuklar en çok okuma ve yazmada akabinde okuduklarını anlamada ciddi sıkıntılar çekmekte olduğu için okumaya olan ilgileri azalır. Bu çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak diğer çocuklara göre daha zordur. Bu  konuda anne babalara ve öğretmenlere ciddi görevler düşmektedir. Zor olduğu bilindiği için vazgeçmek yerine üzerine düşmek ve çocuklarınız için zaman ayırmalısınız. Bu sorunun üstesinden gelinmesi için büyüklerin yardımına ihtiyaç duyan çocukları yalnız bırakmamak gerekmektedir.  Okuma alışkanlığı kazanmak, çok kitap okumaktan geçtiği için ne kadar zor zaman ve emek harcanırsa çocuğa okuma alışkanlığı o kadar çabuk aşılanır. Çocuklar okuduğunu anlamının zorluğunun üstesinden gelecek eğitimler vererek okuduğunu anlamaya başlayacak olup, okuma alışkanlığını zamanla edinecektir. Bu konuda cesaretlenen ve motive olan çocukların ebeveyn ve öğretmenleri tarafından takdir edilmesi gerekmektedir.  Bu süreçte örnek olacak davranışlar sergilemesi gereken anne baba ve öğretmenlerin de çocuklarıyla beraber kitap okuma saatleri ayarlamalarını öneririz. Okumayı teşvik etmek için ona hak tanımanız önemlidir. Okuma saati sonunda ödüller, istediği kitapları almak gibi teşvik edici anlaşmalar yapabilirsiniz.

Anne ve babaların öncelikle çocuklarının disleksik bir çocuk olduğunu kabul etmeleri ve konu hakkında nasıl yaklaşması gerektiğine dair profesyonel destek almaları önerilir. Özel öğrenme güçlü aile desteği, öğretmen desteği veya özel bir eğitim alıyorsa özel eğitim hocalarının desteği ile süreci yürütmeleri gerekmektedir.

Öğretmenler ise, öğrenme güçlüğü olan öğrencilere denk gelebilme ihtimaline karşı yeterli bilgiye sahip olmalı ve disleksik çocuklara denk geldiğinde ailesi ile görüşmeli ve özel eğitim almalarının daha doğru olacağını anlatmalılardır. Bu öğrencilerin diğer öğrencilere göre desteğe ihtiyacının olduğunu bilmeli ve ek dersler almaları için psikolojik destek vererek yönlendirmeleri gerekmektedir. Bu öğrencilerin daha fazla desteğe ihtiyacının olduğunun bilincinde olarak öz güvenini zedelenemeden daha hassas yaklaşmalılardır. Disleksik çocuk eğitimleri ile ilgili uzmanlardan destek alabilir ve uzmanların yönlendirmelerine göre öğrencilere eğitim verme konusunda istekli olmalılardır.

Read More

2 Yaş Sendromu Nedir?

2 yaş sendromu, gelişim sürecinde olan çocukların, bebeklikten çıkıp artık birey olduklarını kabul ettirme dönemine verilen isim ve büyüme sancıları sürecine verilen genel bir isimdir. Bu süreç genellikle 18. ve 36. aylar arasında görülür. Bu sendrom anneler ve babalar aynı zamanda çocuklar için de yorucu ve stresli bir dönemdir. Çocuklar, bu süreç içerisinde henüz iletişim becerileri ve dil gelişimi kendilerini ifade edecek kadar gelişmediği için bir sonraki süreç olan ergenlik döneminden hemen önceki süreçte her şeye hayır deme, istediğini elde edene kadar huzursuz davranma ve ağlama, öfke nöbetleri, inatçı davranışlar, agresif tavırlar, bağırma gibi davranışlar sergilemektedir. Bu süreçte anne ve babaların çocuklarını dikkatli eğitmesi, onu anlaması, empati kurması ve bunun normal bir süreç olacağını kabullenerek, geçeceğinin bilinciyle sabırlı davranması gerekmektedir.  Çocuklar, bu dönemde anne ve babalarına artık bebek olmadığı kanıtlamak, dış dünyaya da artık bir birey olduğunu kabullendirmek, ebeveyn kontrolünden çıkmak istemektedir. Anne ve babaların en çok yaptığı hata ise bu dönemdeki çocukların gereğinden fazla agresif tavır sergilediğini, sürekli kapris yaptığını hatta şımarık huylarının başladığını düşünerek çocuklarına öfkeli yaklaşımlarıdır. Bu davranış ailenin zıtlaşmasına ve ebeveyn ile çocukların arasının açılmasına neden olabilir. Çocuklar anne ve babaların zıtlaştığını, öfkelendiğini görünce daha agresif bir tavır sergiler ve aradaki gergin duygu durumu gittikte artar. Ebevenylerin unutmaması gereken bir şey vardı o da, bu süreç geçicidir ve normal karşılanmalıdır. Hiçbir çocuğun karakterine bu işlemeyecek olup, süreci çocuğun psikolojisine zarar vermeden atlatmaları gerektiğini unutmaması gereken anne ve babalar için sabırlı olmalarını öneririz. 2 yaş sendromu genel olarak yukarıda anlatılanların yaşanıldığı bir dönemdir. Peki bu süreçte ebeveynler nasıl yaklaşmalıdır?

2 Yaş Sendromunda Anne ve Babalar Nasıl Davranmalı?

Anne ve babaların en dikkat etmesi gereken şey ise gelişim sürecinde olan çocuğun sağlıklı bir şekilde bu süreci atlatabilmesi için onu ne çok sınırlandırmak ne de tamamen özgür bırakmak gerekir. En sık yapılan hata ise her davranışını eleştirmek ve kısıtlamaktır. Bu çocuğun kendine olan özgüvenini ve kişilik gelişimini olumsuz etkilemektir.  Çocuğunuz ile iletişime geçerken onu sakinleştirebilecek ses tonunda, sabırlı bir tavırla sakin cümleler kurmalı, onu anladığınızı dile getirerek net ve basit cümleler ile iletişim kurmanızı öneririz. İroni anlam içerek cümlelerin tam olarak algılanamayacağı için çocuğunuzda öfke uyandırabilir. Ne anlatmak istiyorsanız sade ve basit bir dil kullanmanızı öneririz.

Çocuklar ile geçireceğiniz zaman her zamankinden daha önemli olduğu bir süreç içerisinde olduğunuzu unutmamalısınız. Çocuğunuzla bireysel olarak zaman geçirmek, oyun oynamak ve oyun oynarken bürünülen rol ile çocuğunuza eğitim verilmesi gerekmektedir. Çocuğunuzla iletişime geçmek istediğiniz zaman yukarıda kalarak ses tonunuzu ayarlamayarak uyarmak yerine, çocuğunuzun boy hizasına gelerek sakin bir sonuyla gerekli uyarıları yapmanızı öneririz. Bu tavrınız sonucunda çocuğun çıkaracağı ders onu dikkate aldığınız ve bir birey gibi onu önemsediğinizi hisseder. Çocuğunuzun sakinleşmesi ve öfke nöbetli geçirmemesi  için onun başa çıkabileceği sorumluluklar ve görev verin ve başarılı olması durumunda onun öz güvenini tazeleyecek şeyler söyleyerek cesaretlendirin. Çocuğunuzla sadece evde değil dışarıda da zaman geçirmeniz gerekmektedir. Enerjisini atmasına izin verin, tehlikeli olmalı sürece düşmesini sonrasında ise kendisinin kalmasına izin verin ve cesaretlendirin. Israrla yapmak istediği bir aktivite var ise siz de ısrar edip vazgeçirmek yerine dikkatini başka bir yere çekerek ısrarından uzaklaştırın. Bu süreçte dikkat dağınıklığı keşif açlığı yüksek olduğundan odak noktasını çok hızlı değiştirebilirsiniz.

 

 

Read More

Çoğu çocuk sorunlarını ebeveynleriyle paylaşmakta zorlanır. Peki, neden? Onları gerçekten rahatsız eden olayları en yakınları, en güvenebilecekleri insanlarla, ebeveynleriyle, paylaşmakta neden zorluk çekerler?

Sorunlarını paylaşmakta güçlük çeken çocuklara neden sorunlarını paylaşmadıkları sorulduğunda “Ailem beni anlamıyor.”, “Evde beni dinlemiyorlar.”, “Beni, düşüncelerimi ve kararlarımı umursamıyorlar.” … vb. cevapları duymanız şaşırtıcı olmayacaktır. Her anne baba çocuğunun iyiliğini düşünür ama özellikle araya duygusal bağlar girince anne ve babaların iletişim konusunda yaptığı birkaç basit hata bulunmaktadır. Yalnızca bu hataları düzelterek çocuğunuzla olan iletişiminizde mucizevi değişimler yaratabilirsiniz.

Ebeveynlerin duygusal yaklaşımları sebebiyle ortaya çıkan temel problem çocuklarının sorunlarına “empati” yerine “sempati” ile yaklaşmalarıdır.

Çocuğuna değer veren her anne baba gibi siz de büyük ihtimalle ilk tepki olarak çocuğunuzun problemini duyduğunuz an onunla aynı hisleri paylaşıyorsunuz. Çocuğunuzun hissettiği üzüntü, sinir, stres gibi olumsuz hisleri direk sizde hissediyorsunuz. Yani, aslında çocuğunuza karşı duyduğunuz sempati duygusunu doğrudan yansıtıyorsunuz. Fakat çocuğunuzla sözlü iletişime geçerken bu duyguları yansıtacak cümleler kurmak çocuğunuza iyi gelmeyecektir.

Sempati içeren cümle örnekleri:

“Endişelenme”

“Böyle düşünme”

“Umutsuzluğa kapılma”

“Böyle olma”

“Kızma”

“Sen çok hassassın”

Gibi cümlelerden uzak durun. Bunun yerine empati kurduğunuzu gösteren cümleler kurun. Çocuğunuz olumsuz duygular hissettiği için bir ebeveyn olarak üzülmeniz ve aynı şekilde hissetmeniz, ardından bunlara engel olmaya çalışmanız oldukça doğal. Fakat çocuğunuzun olumlu duygularla birlikte zaman zaman olumsuz duygular da hissetmesi her insanda olduğu gibi çok doğal ve yaşanması gerekmektedir. Onu ve duygularını anladığını hissettirmeniz çocuğunuzla kuracağınız iletişimi güçlendirecektir.

Empati içeren cümle örnekleri:

“Anlıyorum, bu gerçekten büyük bir problem.”

“İnan bana bende aynı şeyleri yaşasaydım aynı şekilde hissederdim. Böyle hissetmek en büyük hakkın.”

“Hayal kırıklığına uğraman çok normal. Bende senin yaşlarındayken böyle konularda hayal kırıklığına uğrardım.”

“Kızgınsın, anladım. Eminim ki mantıklı bir sebebi vardır. Nedenini duymak isterim.”

Gibi cümleler kurmanız sizin tarafınızdan anlaşıldığı hissini verecektir. Ardından onu anlamanız, çocuğunuzun problemi çözme aşamasında sizden tavsiye almasını sağlayacaktır. Üstelik çocuğunuzun onun her zaman yanında ve ona destek olduğunu hissettiği ebeveynleri olması problemlerini büyütmemesine ve sosyal hayatında kendine güveninin artmasını sağlayacaktır.

Ebeveyn olarak çocuğunuzun üzülmesi, başarısız olması gibi durumları kabullenmek oldukça zordur. Fakat çocuğunuzu gerçek hayata hazırlıyorsunuz. Ne yazık ki her zaman yanında olamazsınız. Çocuğunuz her zaman mutlu ve başarılı olamaz.

  • “Nasıl futbol koçun seni yedek listesine alabilir? Hemen arayıp bunu çözeceğim.”

demek doğru bir çözüm değil.

  • “Demek yedek listesindesin. Üzücü, seni anlayabiliyorum. Fakat dünyanın sonu değil ya! Hem birazcık daha çabalarsan, elinden geleni ardına koymazsan eminim ki koç başarını görüp taktir edecektir ve yedek listeden çıkaracaktır seni.”

demek daha etkili ve çocuğunuzun başarısızlıklarını daha olumlu karşılamasını sağlayacaktır. Böylelikle elde etmek istediği hedefleri konusunda çaba göstermesi gerektiğini öğretmiş olursunuz. Çocuğunuz hayatta her istediğinin annesi ve babası tarafından sunulduğu gibi altın tepside sunulmayacağını anlamış olur. Bu tip müdahalelerde bulunursanız çocuğunuz sizin müdahale edemediğiniz ilk başarısızlık ve üzüntü hissinde toparlamakta zorlanacaktır. Olaya müdahaleniz yalnızca problemi kısa süreli çözüme kavuşturmuş olur.

Read More

Özellikle çocuk ve ergenlerde sıkça rastlanan akran zorbalığı günümüzün şartlarında artmaktadır. Sosyal medya ve internet hayatımıza bu konuda yeni bir terim bile kazandırdı: “siber zorbalık”. İnternet yoluyla zorbalık, zorbalık yapılan kişiyle yüz yüze irtibata geçilmediği için zorbalığı kolaylaştırıyor ve zorbalığın artmasını sağlıyor. Üstelik zorbalığa uğrayan kişide diğer insanların zorbalığa uğradığını görmeleri dolayısıyla daha çok olumsuz etki bırakıyor.

Akran Zorbalığı Nedir?

Akran zorbalığı önceleri öğrencilerin kendi istekleri yerine gelsin diye diğer öğrencilere uyguladıkları fiziksel şiddet olarak tanımlanmaktaydı. Fakat artık akran zorbalığı biraz daha farklı tanımlanmaktadır. Kurban ve zorba arasında güç dengesizliği bulunan ve tekrarlanan her türlü fiziksel ve psikolojik şiddet, agresif davranış gösterisi akran zorbalığı kategorisine girmektedir. Akran zorbalığı ve şiddet benzer özellikler gösterse de ikisi birbirinden farklı şeylerdir.  Bir eylemin akran zorbalığı olarak görülmesi için yalnızca şiddet içermesi yeterli değildir. “Güç dengesizliği” ve “tekrarlanması” diğer koşullardır.

Neden Akran Zorbalığı?

Akran zorbalığı yoluyla sosyal kabulün ve popülaritenin artması akran zorbalığının çocuklar arasında çekici olmasını sağlayan baskın faktörlerden birisidir.

Herhangi bir spor dalında başarılı olmak da çocukları arkadaşları arasında havalı kılarken başka bir arkadaşının giydiği kıyafetlerle alay etmek de arkadaşları arasında çocukları havalı kılıyor.

Akran zorbalığıyla ilgili yapılan bir araştırmaya göre zorbalığı yapan çocuklar sınıf arkadaşları tarafından “havalı “olarak nitelendirilmişlerdir. Zorbalığa baş vuran çocukların arkadaşları tarafından havalı bulunması zorba davranışlarda tekrara yol açmakta ve çocukların bu yolla sosyal hayatlarında kendilerini yeterli hissetmelerini sağlamaktadır. Akran zorbalığı yapan çocuklar güçlü ve özgüvenli karaktere sahip gibi görünseler de çoğunlukla özgüven problemleri yaşadıkları için kendi içlerinde yaşadıkları bu problemlerini başka çocuklara zorbalık yaparak bastırırlar.

Bunların dışında aile içindeki davranışlar ve yakın çevrenin davranışları çocukları zorbalığa itebilir. Çevresi tarafından benzer davranış biçimlerine maruz kalan çocuklar bu davranışı öğrenerek başka çocuklar üzerinde uygulamayı alışkanlık haline getirebilir.

Öğretmenler zorbalığı nasıl önleyebilirler?

İlkokul ve ortaokul çağında sıkça görülen zorbalık öğretmenlerin müdahaleleriyle daha etkili ve kolay bir şekilde azalma gösterecektir. Bu yüzden bu konuda öğretmenlere büyük görev düşmektedir.

  • Öğrencilerle saygı ve sevgi yoluyla etkili iletişim kurun: Çocuklar arasındaki zorbalık sıklıkla yetişkinler tarafından fark edilmemektedir. Zorbalığa uğrayan çocuklar genellikle utangaç ve çekingen çocuklardır. Bu nedenle yetişkinlere zorbalığa uğradıklarını söylemek onlara zor gelmektedir. Öğretmenler ne kadar sevgi ve saygıyla yaklaşırsa zorbalığa uğrayan çocuklar da o kadar çok kendilerini ve yaşadıkları sıkıntıyı açıkça ve utanmadan ifade edebilirler. Öğretmenlerin çocuklarla etkili iletişime sahip olması zorbalık yapan çocuklara yaptıkları eylemin yanlış olduğunu açıklamak için de önemli ve etkili bir faktördür.
  • Akran zorbalığıyla ilgili sınıf içi etkinlikler düzenleyin: Sınıfta öğrencilerle birlikte akran zorbalığını ve akran zorbalığının etkilerini ve nasıl çözülebileceğini tartışın. Çocukların bunu kendi içlerinde tartışmasını sağlayın. Akran zorbalığıyla ilgili filmler ve çeşitli videolar yoluyla tartışmalar düzenlemek, zorbalığa uğrayan figürlerin hissettiklerini tanımlamak zorbalığı azaltmakta oldukça etkili bir yöntemdir.
  • Harekete geçmekten çekinmeyin: Herhangi bir zorbalık durumunda zorbalığa baş vuran çocuğu görüp uyarmamanız bu hareketi onayladığınız anlamına gelmektedir. Anında çocuğa yaptığı şeyin yanlış olduğu konusunda uyarıda bulunun. Bu uyarı hareketin tekrarlanma olasılığını düşürecektir.
  • Rehber öğretmenleri olarak zorbalık konusunda zorbalığa uğrayan ve zorbalığa baş vuran çocukların gözlemlenmesi, aileleriyle konuşulması zorbalığın engellenmesi için oldukça önemlidir.

Aileler zorbalığı nasıl önleyebilir?

  • Davranışlarınıza dikkat edin: Ebeveynler davranışlarıyla çocuklarına rol modellerdir. Çocuklar ebeveynlerinden gördükleri davranışları taklit etmektedirler. Toplum için de özellikle çocuğunuz yanınızdayken başka insanlara olan davranışlarınıza dikkat edin. Hem çocuğunuzla hem de çevrenizle etkili ve kibar yolla iletişim kurmaya çalışın.
  • Çocuğunuza davranış rehberi olun: Erken yaştan itibaren çocuğunuza yapılmaması gereken davranışlar konusunda uyarıda bulunmak zorbalığı engelleyecek pozitif etkenlerden biridir. İtmek, dövmek ve vurmak gibi eylemlerin yanlış olduğunu anlatmak ve sıra beklemek, empati kurmak gibi olumlu davranışları aşılamak çocuğunuzu zorbalık yapmaktan alıkoyacaktır. Üstelik kendisine zorbalık yapıldığında bunu sizinle paylaşabileceğini bilmesi ve zorbalığa karşı nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmesi zorbalığa uğramasını da engelleyecektir.
Read More

Erken Ergenlik Nedir?

Erkek ve kız çocuklarında yaş olarak farklılık gösterse de çocukluk döneminden yetişkinlik dönemine geçiş sürecine ergenlik denir. Çocukların büyüme hormonlarının çok hızlı çalıştığı ve bedenlerinde hızlı değişimlerin olduğu bir dönemdir. Bu süreç boyunca salgıladıkları hormon ile hem fiziksel olarak hem de cinsel üreme kapasitesi kazanılıyor.

Ergenlik ortalama 3 yıl sürer ve bu süreçte çocukların fiziksel olarak, duygusal olarak, bedensel olarak hem de hormonal olarak değişiklikler yaşar. Ergenlik sürecine giriş kız çocuklar için ortalama 8 yaşında başlarken erkek çocuklar için dokuz yaşında başlar. Kız ve erkek çocuklar için bu yaşlardan önde ergenliğe girilmesine erken ergenlik denir.

Kız çocuklarında ergenlik bulguları 10 yaşına takiben göğüslerin belirginleşmesiyle başlar. 12-13 yaş aralığında ise kız çocukları ilk adet kanamalarını yaşamaya başlar. 8 yaş ve 13 yaş arası kız çocukların ilk adet kanamalarını yaşaması normal olarak kabul ediliyor. Fakat kız çocuğunun sekiz yaşından önce meme gelişiminin başlaması, genital bölge veya koltuk altının tüylenmesi erken ergenlik(erken menarş)  olarak yorumlanmaktadır. Aynı zamanda bu belirtiler eğer 13 yaşına kadar görülmez ise buna da gecikmiş ergenlik denir.

Erkek çocuklarda ise 11 yaşından itibaren başlayan ergenlik değişimlerinde testis hacminde artış olmakla beraber genital bölgesinde ve koltuk altında tüylenme olarak gözlenmektedir.

Erken Ergenlik Belirtileri Nelerdir?

Son yapılan araştırmalarda erken ergenliğe giren çocukların sayısı git gide artmakta. Ülkemizde ise kız çocukları üzerinde yapılan araştırmalara göre ortalama adet görme yaşı 12-12,5 olarak belirtiliyor. Erkek çocuklar için yapılan araştırmalar ise dünya üzerinde yapılan araştırma sonuçlarına daha yakındır. Erkek çocukların ergenliğe girme yaşında bir değişiklik olmadığı sonucu ortaya çıkıyor.

Yapılan klinik araştırmalar sonucu erken ergenlik teşhisinin konulması için kız çocuklarının sekiz yaşında, erkek çocukların ise dokuz yaşında olması gerekiyor. Fakat erken ergenlik ikiye ayrılıyor. Eğer ergenlik sürecine girmiş kız veya erkek çocuğunuzun beynindeki hipofiz-hipotalamus bölgesinden kaynaklanan hormonlar ile ilgiliyse merkezi ergenlik fakat cinsiyet hormonları salgılayan organlarla ilgiliyse çevresel yani yalancı ergenlik olarak tanımlanıyor.

Erken ergenlikte çocuklarınız kimlik yaşına göre henüz çocuk sınıflandırması içinde olmasına rağmen bedensel olarak ergenliğe girmiş ya da bir yetişkin olarak görünebilir Bu da çocukların toplum içerisindeki beklentileri değiştireceğinden çocuklarınız için zor bir dönem olabilir. Erken ergenlik, çocuğunuzun duygusal, sosyal anlamda karmaşık duygular yaşamasına ve sosyal olarak dışlanmasına bile neden olabiliyor.

Çocuklarımız Neden Erken Ergenliğe Giriyor?

Aslında erken ergenlik değişen zamanla görülen hastalıklardan biridir. Buna coğrafi etkenler, sağlıksız beslenme biçimi, çevresel faktörler, obezite gibi etkenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Erken ergenliğe girme yaşı ne kadar düşükse araştırıldığı zaman altından çıkacak olan hastalık veya bir rahatsızlık o kadar fazla olur.

Erken Ergenlik Tedavisi Nasıl Yapılır?

Erken ergenlik yaşayan çocuklarda eğer var ise vücudunda bulunan tümör, kist veya altında yatan hastalıkların tedavisi ile sürece başlanır. Tedavi sırasında doktorunuzun tavsiyelerine uyulması ve onun yapacağı takvime göre değişmekle beraber aylık veya üç aylık periyotlarla düzenleniyor.  Enjeksiyonlar ile aydan aya veya üc ayda bir gonadotropin salgılatıcı hormonlar analoğu ismiyle bilinen ilaçlar uygulanıyor. Bu tedavinin amacı erken ergenliğe giren çocukların vucüdundaki hormon salgılanmasının ertelnmesi veya durdurulmasıdır. Tedavinin seyrine göre her ayda bir veya üç ayda bir çocukların vücudunda bulunan hormon düzeyi kontrol ediliyor ve çocukların kemik yaşlarına göre tedavinin sonlanması veya devam ettirilmesi öneriliyor.

Read More