Öğrenciler, öğretmenlerini sevdiklerinde ve onlara güvendiklerinde daha iyi öğrenirler. Bu nedenle her bir öğrenciyle iletişim kurmak büyük bir önem taşır. Bu durumun ebeveynler için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Bir çocuk, anne ve babasına ne kadar çok güvenirse fikirlerine ve önerilerine de o kadar çok değer verir.

Onları iyi yönlendirmek ve gençlere hedef belirlemede destek olmak için eğitmenlerin ve ailelerin dikkatli olması gerekiyor. Peki, onlara size en çok ihtiyaç duydukları dönemde en iyi desteği sağlamak için neler yapabilirsiniz?

Hedef belirlemek motivasyonu arttırır

Stanfordlu psikolog William Damon; bir hedefe sahip olmayı, hayatta bir numaralı motivasyon kaynağı olarak görüyor. Bunun için de belirlenmesi gereken öncelikli iki konu var: birincisi kendisi için neyin önemli olduğu ve ikincisi ise çalışmaları sonucunda nasıl bir hayat yaşamak istediği. Buna karşılık lise öğrencilerinin büyük kısmı yalnızca kendine söyleneni yerine getiriyor ve gerçek dünyadan koparılmış gibi bir hayat sürüyor.

hedef belirleme

Başarılı olmak isterken, başarılı olmanın tanımını kendi için tam olarak yapmamış çocuklar istenmeyen sonuçların ya da başarıya giden yolun verdiği stresle baş etmekte zorlanabiliyor. Diğer taraftan gençlerin hedef belirleme konusunda da pek rahat olmadıklarını biliyoruz. Bu aşamada ebeveynlerin ve eğitmenlerin yapabileceği en iyi şey tutarlı bir esneklik sağlamak.

Gençlerin kendine güvenini arttırın

İçinden çıkamadıklarını düşündükleri anlarda çeşitli aktivitelerle sahip oldukları becerilerin ve güçlerin farkına varmalarına destek olmak da gençleri desteklemenin en iyi yöntemleri arasında sayılabilir. Öğrencilerinizin ya da çocuklarınızın size ve özellikle de kendilerine güvenmeye ihtiyacı var. Böylece kendileri için anlam taşıyan alanları keşfederken, kişisel tercihlerini görmezden gelmeyecekler.

Öğrencilerin kim oldukları, ne yöne gitmek istedikleri ve hedeflerini nasıl başaracakları hakkında düşünmelerine yardımcı olmak onlara ne yapmaları gerektiğini söylemekten çok daha motive edicidir. Böylece, yalnızca kariyer anlamında değil, genel olarak hayattan beklentilerini fark ederler ve ayakları yere daha sağlam basar. Bu da belli bir hedef için yol alırken çevresel faktörleri en doğru şekilde değerlendirmelerine, dikkat dağıtıcı unsurları devre dışı bırakmalarına yardımcı olur.

Read More

Yeni bir okul dönemine ‘merhaba’ dediğimiz bu günlerde, öğrenciler başarılı olmak için hızla çalışmalara başladı. Okulda potansiyelinizi gerçekleştirebilmek ve hedeflediğiniz akademik başarıya ulaşmak için izleyebileceğiniz bazı stratejiler var. Güçlü yanlarınızı keşfetmek ve belirlediğiniz hedefe ulaşmak için kendinize güvenmeniz, pozitif olmanız ve dirençli olmanız gerekiyor. Gelin akademik başarıya götüren dört adımlık yolu birlikte inceleyelim.

Güçlü yönlerinizi keşfedin

Öğrenciler için güçlü ve zayıf yönleri keşfetmek ya da diğer bir deyişle kendinizi tanımak başarı için atacağınız ilk adım olmalıdır. İlköğretim öğrencilerinden doktora yapan akademisyenlere kadar herkes için kendini tanımak güncel bir ihtiyaçtır. Sürekli değişen çevresel faktörler ve kişisel beklentilerin yanı sıra çeşitlenen ve artan bilgi ve becerileriniz, kendini tanıma sürecinin önemini arttırır. Bunun için stratejik yetenek yönetimi hizmeti veren danışmanlar, becerilerinizi analiz ederek sizi en iyi şekilde yönlendirebiliyor.

Hedeflerinizi belirleyin

Önünüze belli hedefler koymak, aksiyon alma aşamasında büyük fayda sağlar. Bu hedefleri haftalık, aylık, yıllık ve hatta daha uzun vadeli olarak gruplara ayırabilirsiniz. Böylece her bir hedefin yapbozun parçaları gibi birbirini tamamlamasını sağlayabilirsiniz. Hedefleri belirlemek ayrıca, öğrencinin akademik bilgi ve becerilerinin gelecek planları için nasıl bir etki yaratacağını daha somut bir şekilde görmeye yardımcı olur. Bu hedefleri belirlerken ve hedefe ulaşmak için çaba sarf ederken kendinize bir esneklik payı ayırmanız da büyük önem taşıyor.

Akademik Başarıyı ArttırmakPozitif olun

İyi hissetmenin önemi göz ardı edilemez. Burada temelleri olmayan bir mutluluktan değil, yaptığınız işe ya da çalışmaya duyduğunuz heyecanın mümkün olduğunca var olmasından bahsediyoruz. Yaptığınız şey gerçekten ilginizi çekiyorsa, sınıf arkadaşlarınız ve öğretmenlerinizle iyi geçiniyorsanız daha iyi hissedersiniz. Bu da daha pozitif bir yaklaşıma sahip olmanıza yardımcı olarak akademik başarınızı ciddi oranda arttırır. Bu nedenle sevdiğiniz ve gerçekten ilgilendiğiniz alanları keşfetmeniz hatırı sayılır bir öneme sahip. İyi hissetmekle ilgili en sık önerilen yöntem, her gün o gün gerçekleşen ya da aklınıza gelen üç güzel şeyi bir kağıda yazmak. Denemeden bilemezsiniz!

Mola verin

Hedeflerinize ulaşmak, kendinizi tanımak ve başarıya ulaşmak için kendinizi bir kaosa sürüklemenize gerek yok. Ara vermeden uzun saatler boyunca çalışmak sizi daha başarılı yapmaz, yalnızca daha yorgun ve yaptığı işi sevmeyen birine dönüşmenize yardımcı olur. Bunun yerine belli aralıklarla mola vermek ve mola sürelerinde bulunduğunuz yerden kalkıp biraz dolaşmak. İmkanınız varsa biraz temiz hava almak geri döndüğünüzde odaklanmanızı büyük oranda olumlu yönde etkiler.

Read More

Yeterli uyku almanın her zaman hak ettiği değeri görmediğini söylemek herhalde yanlış olmaz. Özellikle önemli sınavlardan önce geç saatlere – hatta sabaha kadar uyanık kalıp ders çalışmayı tercih eden öğrencilerin bir kez daha düşünmesi gerekiyor. Çünkü, iyi bir gece uykusu uyumak yerine yapılacak her türlü işten çok daha değerli.

Bir araştırma, ders çalışmak için uykuyu feda etmenin aslında geri tepebileceğini gösterdi. Çalışma kapsamında 535 lise öğrencisi, 14 gün boyunca izlendi. Ne kadar uyudukları ve derste öğretilen konuları ne kadar iyi anladıkları ve test, kısa sınav veya ödevlerde nasıl performans gösterdikleri gözlemlendi.

Sonuç: Azalan uyku akademik problemlerin artmasına neden oluyor. Son gece çalışmaları gerekli olsa da, bunun kazancı kadar ve belki daha fazla kaybı olacağını unutmamak gerekiyor. York Üniversitesi’nde yapılan bir başka araştırma ise, araştırmacılar uykunun küçük çocuklarda dil edinim becerilerini artırmaya yardımcı olduğunu ortaya çıkardı.

Araştırmanın baş araştırmacısı Dr. Lisa Henderson, “Çocukların yeni sözcükleri hatırlama ve tanıma becerisi, eğitimden yaklaşık 12 saat sonra ve ancak uyku gerçekleştiğinde gelişti,” diyor. Çocuklar, bu eğitimlerden edindikleri bilgileri bir hafta sonra da hatırlıyordu. Yani, öğrendikten sonra yeterli uykunun alındığı durumlarda yeni sözcüklerin uzun süreli hafızada kaldıklarını söyleyebiliriz.

Uyku sırasında neler oluyor?

Uyku, her birinde belirli bir amaca hizmet eden çeşitli evrelerden oluşur. İnsan vücudu önce fiziksel ihtiyaçlarını karşılar. Birinci ve ikinci evreleri hızlı bir şekilde geçen vücut, birkaç saatlik üçüncü ve dördüncü aşamaya erişir. Bu aşamada beyindeki nöronlar düzenli bir ritimle senkronize olmuş ve vücut kendini yenilemeye başlamıştır. Bağışıklık sistemi düzelir, kaslar ve kardiyovasküler sistemler canlandırılır. İyi bir uyku çekmek, ertesi günün keyfini çıkarabilmemiz ve bir gün önce yaptıklarımızı pekiştirmemiz için önemlidir.

Tipik bir altı-sekiz saatlik uyku gecesinin sonuna doğru, beyin Hızlı Göz Hareketi (REM) uykusu sırasında yenilenir. Bu, öğrenciler için hayati önem taşıyan bir evredir. Çünkü beyin bir gün önce edinilenleri bütünleştirir ve yeni bilgilere yer açmak için eski, gereksiz anıları temizler.

Ve sadece uykuda geçen saat sayısı ile değil – uyku kalitesi de tüm bunları etkiler. Kaliteli bir uyku için uykudan önce karbonhidrattan ve yatmadan önce parlak ekranlardan kaçınmak büyük önem taşır. Uykuya dalmakta güçlük çeken çocuklar için, ebeveynler derin nefes alma ve yavaş tempo müzik dinleme gibi rahatlama tekniklerini öğrenebilir. Böylece da nöronların daha hızlı senkronize olmasına yardımcı olarak çocuğunuzun ertesi gün için zinde uyanmasına destek olabilirsiniz.

Read More

Özellikle internetin hayatımızı ele geçirişi ve genel anlamda teknolojinin tarihi değiştirmesi kuşaklar arası farkları da daha belirgin hale getirdi. Henüz dünya X ve Y kuşaklarına yeni alışırken, Z kuşağı da büyümeye başladı. Belki bu kuşağın üyelerinden biri de sizin çocuğunuz.

Daha özgür bırakan ebeveynlik günlerine geri dönmek istiyoruz, ancak korkuyoruz. Çünkü dünya 20 yıl önce olduğundan çok daha tehlikeli görünüyor. Çocuğunuzu bir fanusta büyütmek istemiyorsanız, korkularla baş etmenin en iyi yolu ne yapmanız gerektiğine dair doğru bilgilere erişmek olacak.

Öncelikle Z kuşağını tanıyalım;

Z kuşağı hakkında tanımlayıcı bilgiler vermek gerekirse 1995 ve sonrasında doğan, internetin olmadığı bir dünyayı hiç görmemiş ve hayal etmekte bile zorlanan çocuklardan ve gençlerden bahsediyoruz. Bu kuşağın çocukları ve gençleri, dijital dünyayı öyle iyi tanıyor ki, en çok burada sosyalleşiyor ve zaman geçiriyorlar. Z kuşağına ebeveynlik yapmanın en zor yanlarından biri de belki de bu!

Çocuğunuzun teknolojiyle ilişkisini nasıl yönetmelisiniz?

Çocuklarımızın video oyunlar oynamasına izin verip vermeyeceğimiz konusunda henüz net bir sonuç yok. Bir tarafta teknolojinin çocuk gelişimi üzerindeki olumsuz etkileri üzerine araştırmalar sürerken diğer tarafta bir başka araştırma günde bir saat video oyunlar oynayan çocukların, video oyunlarına katılmayan arkadaşlarından daha sosyal, daha hiperaktif ve daha mutlu olduklarını ileri sürüyor. Ancak bu çalışma günde üç saatten fazla oynamanın zararlı olduğunu tespit etti. Sonuç olarak, kontrollü bir süre boyunca çocuğunuzun bu oyunlara katılımına izin verebileceğinizi söyleyebiliriz.

Artık teknoloji eğitim kurumlarında bile en önemli öğrenme aracı olarak kullanılıyor. 6 yaşından itibaren çocuklar için kodlama eğitimleri veriliyor. Dünyayı saran teknoloji, eğitimde de yeni bir döneme girmemize sebep oldu ve bu yaygın değişimlerin etkilerini henüz tam anlamıyla görmedik. Maker hareketi her yaştan insanı teknoloji ile birlikte yaratıcı fikirleri gerçekleştirmeye teşvik ediyor. Böyle bir dünyada çocukları tamamen teknolojiden koparmak onları geleceğe hazırlamak için en doğru seçenek olmayabilir.

Bunun yerine çocuğunuzu bilgisayar, tablet ya da akıllı telefon kullanarak neler yapabileceği konusunda bilgilendirmeniz gerekiyor. Bu cihazların zaman ve mekan sınırlamasını ortadan kaldırarak pek çok imkan sunduğunu göstermeniz ve bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmek için fırsat sunmanız büyük önem taşıyor.

Read More

Her çocuk eğitim ve yetiştirilme biçiminin yanı sıra kendine özgü yetenekler ve isteklere sahiptir. Bu yeteneklerin ve isteklerini keşfetmesi ve potansiyelini açığa çıkarması için anne ve babaların öğretmenlerle işbirliği içerisinde hareket ederek çocuğu desteklemesi gerekir. Bu nedenle çocuklara ne yapması gerektiğini söylerken aslında yapılması beklenen, ebeveynlerin kendi isteklerini dayatması değil çocukların kendini tanıması için onları yönlendirmektir. WISC-V, tam olarak bu ihtiyaca yönelik olarak hazırlanmış bir sınavdır.

The Wechsler Intelligence Scale for Children®–Fifth Edition’ın kısaltılmış hali olan WISC–V; genel olarak çocukların yeteneklerine dair ayrıntılı olarak bir harita çıkarmayı amaçlar. WISC, esasen öğrencilerin entelektüel olarak güçlü ve zayıf yönlerini özetlemenin yanı sıra genel bilişsel yetenekleri ve potansiyeli hakkında fikir verir.

Testin değerlendirilmesi, ideal bir kritere göre değil, çocukları akranlarıyla karşılaştırılarak yapılır. En genel anlamda, amaç bir çocuğun yeni bilgileri kavrama potansiyelini belirlemektir.

WISC-V için nasıl hazırlanmak gerekir?

Öncelikle söylemek gerekir ki; WISC-V bir IELTS, SAT ya da diğer sınavlar gibi çocuğunuzun bir yere kabul edilmesi veya bir bilgi seviyesini kanıtlamasına hizmet etmez. Bu nedenle çocuğunuz çalışarak veya bir şeyler okuyarak WISC-V veya diğer IQ testlerine hazırlanamaz.

Bu testler, ne bildiklerini veya ne kadar bildiğinizi test etmek için değil, bunun ötesinde teste katılan kişinin öğrenme kapasitesini belirlemek üzere tasarlanmıştır. Tipik olarak WISC gibi testler; sözlü anlama, görsel uzam, akışkan zeka, kısa süreli hafıza ve işleme hızı de dahil olmak üzere bilgiyi algılama ve işleme sürecini etkileyen değerlendirmeleri sağlayan görevlerden oluşur. Bu nedenle, testten önce yapmanız gereken tek şey çocuğunuzun dinlenmesine ve rahatlamasına dikkat etmek olacak.

WISC-V genellikle ve idealinde bir stratejik yetenek yönetimi değerlendirmesinin parçası olarak farklı testlerle birlikte uygulanır. Tüm bu testlerin sonuçlarını bir başarı puanı olarak göremezsiniz. Çünkü daha önce de bahsettiğimiz gibi burada söz konusu olan bir başarı ya da başarısızlık değildir. Farklı testler sonunda elde edilen veriler, profesyoneller tarafından yorumlanarak çocuğunuzun potansiyeli keşfedilir. Nihayetinde çocuğunuz için stratejik hedeflerinin belirlenmesi mümkün hale gelir.

Read More

Okul öncesi, ilkokul, üniversite ve hatta doktora… kaç yaşında olursanız olun akademik başarı beraberinde stres getirebilir. Bu nedenle bu yazıyı aslında hangi aşamada olursa olsun tüm öğrenciler ve akademisyenler için yazıyoruz. Akademik hayat çokça stres vadetse de bu stresle baş etmek için pek çok yöntem var. Bu yöntemleri ister kendiniz için isterseniz çocuklarınız için kullanabilirsiniz.

Egzersiz yapmayı ihmal etmeyin

En klişe yöntemle başladığımızı düşünmüş olabilirsiniz. Evet, stresle baş etmek ya da motivasyon arttırmak söz konusu olduğunda egzersiz yapmak bu yazıdan önce birçok yerde önerildi. Diğer taraftan bunun ne kadar uygulandığı kocaman bir soru işareti. Harvard’da yapılan bir çalışma bile düzenli sporun stresi yendiğini söylese de, birçoğumuz bunu ihmal etmeye ve stresli olan diğer işlerimizi öncelikli tutmaya devam ediyoruz. Spor yapın, stresiniz azalsın ve başarınız artsın!

Stres

Not: Eğer bu yazıyı çocuğunuzu motive etmek için okuyorsanız, onu bir spora yönlendirmeyi düşünebilirsiniz.

Destekleyici insanlarla zaman geçirin

Stresle baş etmenin en önemli yöntemlerinden biri de destekleyici insanlarla birlikte zaman geçirmektir. Bir mola da sevdiğiniz biriyle yarım saat kahve içmek bile bütün haftanın güzel geçmesini sağlayabilir. Çocuğunuzun okulla ilgili stresi olduğunu düşünüyorsanız, bu destekleyici kişi siz olabilirsiniz. Onun rahatlamasını sağlayacak aktiviteler yapabilir veya onunla okul hakkında olumlu şeyler konuşarak yardımcı olabilirsiniz.

Mindfulness ile öncelik sıralaması yapmayı öğrenin

Farkındalık olarak Türkçeye çevirebileceğimiz mindfulness yöntemiyle, çevrenizdeki dikkat dağıtıcı ve işlevsiz unsurları dikkat dışı bırakarak içinde olunan yer ve zamana odaklanabilirsiniz. Üstelik hedeflerinizinve sorumluluklarınızın öncelik sıralamasını yapma becerisi kazanarak hedefe ulaşma süreçlerinizi yönetme konusundaki motivasyonunuzu sürekli yüksek tutmayı öğrenebilirsiniz.

Kendinizi/Çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslamaya son verin

Mesele akademi olduğu zaman, kendimizi başkalarıyla kolayca kıyaslayabiliyoruz. “Okumayı kim daha önce öğrendi?” sorusundan başlayıp “Tez sunumunu yaparken kim daha özgüvenli konuştu?” sorusuna varana kadar zamansız ve mekansız biz kıyaslamadan bahsediyoruz. Herkes bazı konularda çok iyi, bazı konularda daha az iyi olabilir. Kıyaslamalar değil, özgüveninizi arttıracak bir çalışmaya zaman ayırmak başarınızı ikiye katlar.

Read More

Yapılan çalışmalar yeni doğanlar kadar onlu yaşlarda çocuğu olan anneler için de sosyal desteğin oldukça faydalı olduğunu gösteriyor. Sosyal destek ağları annelerin genç çocuklarıyla ile daha yakın ilişkiler geliştirmesine yardımcı olabiliyor.

Kadınlar arkadaşları ve diğer kadınlar gibi farklı insanlardan destek aldığında, çocuklarıyla sıcak ilişkiler sürdürme olasılıkları artıyor. Ebeveynlik yıllarının ilk yılları fiziksel bakımı daha fazla gerektirse de, gençlik yıllarında duygusal olarak destek vermek önemlidir. Diğer taraftan kendi yetkinliklerine olan inançları sizi saf dışı bıraktığında nasıl davranacağınızı biliyor olmanız gerekiyor.

Gençler, yetişkinlere benzeyen kararlar verme yetenekleri konusunda daha yetenekli olduklarına inandıklarında, ebeveynlerin sınırlamalarına işaret ettiklerinde genellikle isteksizdirler.

Çocukluk döneminden çıkıp ergenliğe giren çocuklar, genellikle özerklik talepleriyle ortaya çıkarlar. Onları bu dönemde ne şekilde özgür bırakacağınız ve nasıl yönlendireceğiniz en önemli konu haline gelir. Diğer taraftan ebeveynler bazen bu konularda uzlaşamayabilir. Bu aşamada bir uzmandan fikir almak olumlu etki yaratacaktır.

 

Çevrimiçi platformlar bağlantı kurmanıza yardımcı olabilir

Çocuğunuzun taleplerine saygı duymak ve sizi dinlemek istemedikleri bir dönemde onlarla konuşmak için çaba sarf etmeniz gerekebilir. Bu dönemde ayrıca güvensizlik duyabilirler. Böylece işler daha hassas bir hale gelir. Uzmanlar; ebeveynlik döngüsünün ergenlik döneminde ortaya çıkan sıkıntıları normale döndürerek daha açık konuşmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyor.

Bunu yapmak her zaman kolay olmayacağı için, uzman yardımının yanı sıra anneler için güvenilir arkadaşlarla konuşmak yardımcı olabilir. Çünkü anneliğin ilk dönemlerinde, kadınlar ebeveynlik sorunlarını kolaylıkla ifşa ederken çocukları büyüdükçe gençlerin yetiştirilmesinin zorluklarını tartışmak genellikle daha zordur.

Diğer taraftan bunun gerçekleştirildiği durumlara baktığımızda önemli sonuçlar elde ediliyor. Kadınlar, yanlış seçimlerin çocuklarını hayat boyu sürebileceğini düşünerek kendi ebeveynlik kararlarını birlikte değerlendirme fırsatı buluyor. Çocuklarının ‘kusurlu’ olmadığını, kendi endişelerinin onları birer kötü anne yapmadığını fark ediyorlar.

Yapılan çalışmalar kapsamında annelere yardımcı olabilecek bazı fikirler ortaya çıkıyor. Örneğin uzmanlar, topluluk gönüllüsü, yerel bir egzersiz sınıfına katılmak veya çevrimiçi bağlantı kurmak gibi yeni etkinlikler denemek suretiyle daha diğer annelerle yakın ilişkiler geliştirmelerini öneriyor. Bugün internette pek çok anne blogu kadınlara bu tarz konularda yol gösteriyor ve anneleri bir araya getirmeyi başarıyor.

Read More

Okulun ilk günü, birçoğumuzun hafızasında yer eder. Okul öncesi eğitim birçok açıdan çocukları, okulun ilk gününe hazırlasa da farklı bir konseptle tanışacakları ilkokul hem heyecanlı hem de stresli olabilir. Bu aşamada henüz çok küçük olan çocuğunuza destek olurken dikkatli olmanız gerekiyor.

Özgürlüğün korkulacak bir şey olmadığını öğretin

Tabii, buna öncelikle kendiniz inanın. Çocuğunuz büyüyor ve artık daha bireysel, daha özgür davranma eğilimde olacak. Bu bilgi sayesinde çocuğunuz tek başına neler başarabileceğini, katılımcısı olduğu bir gruba kendi iradesiyle pek çok şey katacağını öğrenecek.

Özgürlükten veya bireysellikten bahsederken onun yaşına uygun şekilde konuşmanız gerekiyor. Temel kişisel bakımını kendi kendine yapabileceğini, ellerini kendinin yıkayabileceğini, burnunu temizleyebileceğini ve kendi kendine yemek yiyebileceğini bilmesi önemli. Küçük adımlar, ileride büyük gelişmelere kapı açar.

Sosyal beceriler kazanmasına yardımcı olun

Sosyal olarak okula hazır olmak, akademik olarak hazır olmaktan farklıdır – hatta daha öncelikli olduğunu bile söyleyebiliriz. Sosyal beceriler, eğitimin büyük bir kısmını içerir. Anaokulunda öğrendiği paylaşım, sırasını bekleme, akranlarla oynama ve taklit oyununa girme gibi sosyal beceriler şimdi bir adım daha ilerleyecek.

İlkokula geçtiğinde derslerde diğerleri konuşurken dinleme, belli bir zaman içinde aktiviteleri tamamlama gibi daha sınırlı bir eğitim modeli ile karşılaşacak. Bu becerilerini zamanla geliştirecek de olsa, bu süreçte ona destek olmayı ihmal etmeyin.

 

Tuvalet eğitiminin önemini unutmayın

Özellikle heyecandan kaynaklı olarak, ilkokulda çocuklar tuvalet sorunu yaşayabilirler. Daha öncesinde tuvalete gitmek için beklemeyen çocukların, ilkokulda zorluk yaşaması normal görülebilir. Çünkü çocuklar her zaman vücutlarının gönderdiği sinyalleri son dakikaya kadar fark edemeyebilir.

Altına kaçıran çocuğunuzun bunun büyük bir sorun olarak görmemesi için size görev düşüyor. Okula başlamadan önce çocukların tek başına tuvalete gitmeyi öğrenmesi çok önemli.

Güvenlik önlemlerini almaya çalışın

İlkokula başlayan çocuğunuz okul öncesi eğitimi görse de görmese de artık daha fazla yabancıyla karşılaşacağını unutmayın. Çocuğunuza bedenine kimlerin ve nasıl dokunabileceğini öğretin. İstemediği bir konuşma ya da bedensel temas söz konusu olduğunda tepki göstermesi gerektiğini öğrenmesine yardımcı olun.

Read More

Bazı çocuklar için yeni okul yılının başlangıcı zor bir sürece dönüşebilir. Yazın özgürlüğü, yerini okul rutinine bırakırken, çocuklar ebeveynlerinin desteğine ihtiyaç duyar. Bu süreçte çocuğunuzun stresini duygusallaşmalarından, uyku sorunu yaşamalarından ya da ani tepkiler vermeye başlamalarından kolayca fark edebilirsiniz. Peki, çocuklarınıza bu dönemde nasıl destek verebilirsiniz?

Tatil dönüşleri hepimizin bir parça zor olabilir. Çocuklar için de okula dönüş böyledir. İyi haber: Okula dönüş stresi, çocuğunuzun okulu sevmediğini göstermez, yalnızca değişen rutinlere alışmak zor gelir. Yine de çok yaygın olması ve ‘normal’ bir süreç olması bu konuyu görmezden gelmeyi gerektirmiyor. Bu nedenle çocuğunuza bu zor zamanları atlatırken yardımcı olmaya çalışın.

Aslında uzmanların bazı önerileri, her an dikkat edilmesi gereken konulara ve yaklaşımlar dikkati çekse de belli dönemlerde daha özenli olmakta fayda var.

Çocuğunuzu dinleyin

Çocuğunuz size bir sıkıntısından bahsetmek istediği zaman, onu küçümsemeden ve eleştirmeden dinleyin. Size ihtiyaç duyduğunda orada olduğunuzu bilmesi bütün hayatı boyunca sıkıntıları aşmada önemli bir etki yaratır. Okula dönüş zamanlarında, heyecanını ya da stresini anlatmaya çalıştığında görmezden gelmeyin ve sizinle duygularını paylaşmasına izin verin.

Size ne anlattığına dikkat edin

Her çocuk için okula dönüş az da olsa stresli – ya da en azından heyecanlı olsa bile, böyle hissetmelerine sebep olan şeyler değişken olabilir. Onları dikkatle dinlemek ve stresli olmalarının asıl kaynağını öğrenmek çocuğunuzla kurduğunuz bağı güçlendirir. Üstelik ona daha iyi yardımcı olmanızı sağlar. Arkadaşları mı, dersler mi yoksa öğretmenler mi panik duymasına sebep oluyor? Bu duyguları pek çok anlama gelebilir. Dikkatle dinleyin!

Dümeni ele almalarına izin verin

Bırakın sorunlarını sizinle paylaşıp biraz olsun rahatladıktan sonra kendi çözümlerini üretsinler. Çocuğunuza neyin onu daha iyi hissettireceğini sorun ve onun önerilerine kulak asın. Sizden yardım istedikleri zaman birlikte bir çözüm üretmek üzere onlara desteğinizi sunun. Biraz daha etraflıca düşünebilmelerine yardımcı olun. Okulla ilgili güzel şeylerden bahsedin ve olumlu duygularla heyecanlanmasını sağlayın.

Öğretmenleriyle iletişime geçin

Öğretmenlerle iletişime geçmek, genellikle çocuğun sorunlarını kabul etmek anlamına gelir ve bu durum bazı ebeveynler için zor olabilir. Ancak bunun anne ya da baba olmanın sorumluluklarından biri olduğunu unutmamalısınız. Çocuklarınızın size ihtiyacı var ve bu utanmanız gereken bir şey değil. Aksine, çocuğunuzun size açık olması ve duygularını belli etmesi olumlu bir durum.

 

 

Rutinleri erkenden başlatın

Okula başladığı zaman erken kalkması gerekecek olan bir çocuğun bundan birkaç hafta önce erken yatıp erken kalkmaya başlaması hızlı bir değişimden kaçınmak için iyi bir seçenek. Rutinin hızlı değişimi duyguların da hızlı değişimi anlamına gelir. Çocuğunuzun sürece alışması için yavaş yavaş kitap okumayı arttırmak, daha erken saatte yatağa girmek gibi rutinlerin tarihini öne alın.

Sonuç

Bu dönemde çocuğunuzun beklediğinizden fazla tepkisel ve stresli olduğunu düşünüyorsanız bir uzmana danışmak faydalı olabilir. Özellikle her zamanki davranışlarında değişiklik gözlemliyorsanız, öfkeli veya çok dalgın tavırlar sergiliyorsa mutlaka bir pedagog veya psikolog yardımı almanızı öneriyoruz.

Read More

Etkileşim öğrenmenin en önemli parçalarından biri olarak, öğrencinin etkin bir katılımcı olmasını gerektirir. Öğrenmeye götüren etkileşimi, siyah ve beyaz gibi kategorize eden çok sayıda eğitimci olsa da, bu etkileşim üç boyutludur. “Derste çok konuşan kişi en fazla etkileşimi sağlar, konuşmayanlar ise dersle tamamen ilgisizdir” görüşü yavaş yavaş tarihe karışıyor.

Günümüzde etkin bir katılımcı olmak; oyunda davranışsal, duygusal ve bilişsel katılımı gerektiriyor. Tek başına davranışın öğrenmenin güçlü bir ölçüsü olmadığı artık ortaya çıktı. Öğrenmenin sinirbilimi hakkında bulunan bir başka şey ise duyguların bilişe yönelmesi. Tam bir etkileşimin sağlanması için öğrencinin edindiği bilgilerden bir anlam üretebilmesi gerekir. Öğrencilerin şu sekiz özelliği taşıması etkin katılım sağladıklarının en büyük göstergesidir:

  • Etkinlik, strateji, görev veya fikir öğrencinin yanıtını kişiselleştirmesine izin veriyor mu? Yaşam deneyimlerini etkinliğe getirebilir ve kendi deneyimlerine dönüştürürler mi?
  • Açık ve modellenmiş beklentiler var mı?
  • Öğretmenin ve sınavın ötesinde bir izleyici hissi var mı? Faaliyetin başkası için değeri var mı?
  • Sosyal etkileşim var mı? Öğrenciler öğrenme ve etkileşim hakkında konuşma fırsatına sahip mi?
  • Duygusal güvenlik kültürü var mı? Hatalar, öğrenme fırsatı olarak değerlendirilir mi?
  • Öğrenciler etkinlik içinde seçim yapma fırsatı buluyor mu?
  • Bu otantik bir etkinlik midir? Bu, öğrencinin dünyasına doğrudan bağlanması gerektiği anlamına gelmez, ancak gerçekle bağlantı kurmalıdır.
  • Görevi yeni ve eğlenceli mi? Çocuklar sıkılırsa, etkileşim kurmakta zorlanırlar.

Bu koşulların hepsini aynı anda yerine getirmek zor olsa da, en az üçünün sağlanması çocukların ne kadar öğrendikleri konusunda büyük fark yaratıyor. Öğretmenlerin bir görev ya da etkinlik tasarlarken bu özelliklerin en az üçüne yer vermesi gerekiyor.

 

Öğrencilere aktif şekilde katılmayı sağlayacak bir şeyler verin

Etkileşim ve etkin katılım konusundaki öneriler ve stratejiler çoğu kez öğretmenlere ve ebeveynlere daha fazla emek vermesi gerektiğini fark ettirir. Zaman değerlidir ve zamanı en iyi şekilde kullanmak için işbirliği, yorumlama, geliştirme süreçlerini zenginleştirecek şekilde hazırlık yapmak büyük önem taşıyor. Öğrencileri tanımak ve onların ilgisini çekecek aktiviteleri keşfetmek için ebeveynlerin ve öğretmenlerin kendini geliştirmesi gerekiyor.

 

Read More