Hepimiz ara sıra odaklanmak, hareketsiz oturmak veya dürtülerimizi kontrol etmekle alakalı zaman zaman mücadele ederiz. Ancak dikkat eksikliği veya dikkat eksikliğiyle birlikte hiperaktivite bozukluğu olan bireyler bu tür durumlarla her gün uğraşmaktadır. Dikkat eksikliği kişinin benlik saygısını, sosyal, ailesel, iş ve okulla ilgili ilişkilerini ve çalışma yeteneğini ciddi anlamda sekteye uğratabilir. 

Neyse ki günümüzde geliştirilmiş tedaviler ve eğitim sayesinde bu tanıya sahip bireyler önemli gelişmeler kaydetmektedir.

Dikkat Eksikliği Nedir?

DEHB (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu), insanların davranışlarını kontrol etmelerini ve / veya dikkat etmelerini zorlaştıran nörobiyolojik bir hastalıktır. Genellikle çocuklukta teşhis edilir ve sıklıkla erişkinliğe kadar sürer.

Dikkat Eksikliğini Belirtileri Nelerdir?

DEHB’nin birincil semptomları odaklanma zorlukları, hiperaktivite (aşırı aktivite) ve dürtüsellik (sonuçları düşünmeden hareket etmek). DEHB olduğundan şüphe duyduğunuz çocuğun davranışları aşırı olmalı, 7 yaşından önce ortaya çıkmalı ve hayatındaki en az iki önemli alanı ciddi anlamla etkilemelidir. Örneğin; derslerini ve arkadaşlık ilişkilerini.

Hiperaktivite Olmayan Dikkat Eksikliği

Dikkat eksikliği bozukluğu (DEB), eğitime katılma zorluğu, okul çalışmalarına odaklanma, ödevlere devam etme, talimatları takip etme, görevleri tamamlama ve sosyal etkileşim gibi çeşitli davranış sorunlarına neden olan nörolojik bir hastalıktır.

Dikkat Eksikliği Olan Çocukların Temel Karakteristikleri

Hiperaktivite bileşeni olmayan DEB’li çocuklar sınıf etkinliklerinde sıkılmış veya ilgisiz görünebilir. Hayallere dalmaya ya da unutkanlığa yatkın olabilir, yavaş tempoda çalışabilir ve görevlerini eksik şekilde tamamlayabilirler.

Dikkat Eksikliği Olan Çocuğunuza Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz?

DEB’u olan çocuklar yürütme işlevinde genellikle eksikliklere sahiptir: önceden düşünme ve planlama, dürtüleri kontrol etme ve görevleri tamamlama yeteneği gibi. Bu durumda, çocuğunuzun kademeli olarak kendi becerilerini edinmesini sağlarken yanında rehberlik etmeniz ve direktifleri sık sık tekrar etmeniz faydalı olacaktır. 

DEB’na sahip olmanın çocuğunuz için de zorlayıcı ve sinir bozucu olduğunu kendinize sürekli hatırlatırsanız, olumlu, destekleyici yollarla cevap vermeniz çok daha kolay olacaktır. Sabır, merhamet ve bol destek DEB’li bir çocuğun en çok ihtiyaç duyacağı şeylerdir.

Olumlu Bir Tutum Sürdürün

 Çocuğunuzun DEB’nun zorluklarını çözmesine yardımcı olmak için sahip olduğunuz en önemli araçlarınız olumlu tutumunuz ve sağduyunuzdur. Sakin olduğunuzda ve odaklandığınızda, çocuğunuzla bağlantı kurabilmeniz, onun da sakinleşmesine ve odaklanmasına yardımcı olmanız daha olası ve kolaydır.

References

Read More

 

Fiziksel, ruhsal ve zihinsel yönlerden sağlıklı ve tutarlı bireyler yetiştirmek her şeyden önce anne-babaların davranış ve tutumlarından geçiyor. Desteklenerek büyütülen çocuklar, diğerlerine göre girişken, sorumluluklarının bilincinde olan, kendine güven duyan aktif bireyler oldukları için akademik hayatları ile iş yaşamlarında da başarılı oluyor. Ebeveynlerin nasıl destek göstereceği ise çocukların yaşlarına bağlı olarak değişiyor. Özellikle ergenlik gibi duygusal açıdan daha hassas geçen dönemde farklı yolları denemek gerekebiliyor. 

Destekleyici ebeveynlik aynı zamanda çocukların çevrelerindeki akranlarının baskısına karşı bir savunma geliştirmelerini ve duygusal açıdan dengeli olmayı öğrenebilmelerini de sağlıyor. Yazımızın devamında destekleyici ebeveyn tutumu ve davanışının nasıl olması gerektiğine birlikte bakalım. 

1. Aile İçi İletişim

Ebeveynlerin çocuklarına karşı duygularını açık bir şekilde ifade etmeleri son derece önemli. Yaptırım uygulamak yerine ılımlı bir şekilde anlaşma yollarının denenmesi gerekiyor. Bu durum sınırları belirli ancak yine de özgür olan bir ortam yaratmayı da sağlıyor. Çocukların anne babalarını rol model aldıklarını da düşünürsek ilk önce ebeveynlerin birbirlerini dinleyen ve çocuklarına öğretmek istedikleri davranışları önce kendilerinin yapması gerektiğinin bilincinde olan kişiler olması gerekiyor.

2. Birlikte Vakit Geçirmek

Çocuklarla birlikte kaliteli zaman geçirmek aile arasındaki bağları güçlendiren bir diğer ipucu olarak görülebilir. İyi bir dansçı, şarkıcı, sporcu veya sanatçı olmasanız dahi, çocuğunuzun ilgi alanına yönelik onunla sevdiği bir aktivitede birlikte bulunarak onu desteklediğinizi gösterebilirsiniz.

3. Yanında Olmak, İlgilenmek

Çocuğunuzla ilgilenmek, neler yaptığının farkında olmak ve onu umursamak desteklediğinizi göstermenin en iyi yollarından biridir. Ayrıca onun gösteri ve performanslarına katılmak, olmanız gereken yerde bulunmak, size kendisini ispat etmesine izin vermek de ebeveyn ve çocuk arasındaki duyguların güçlenmesini sağlayan bir davranıştır. 

4. Kararlarına Saygı Duymak

Lise veya üniversite seçimi gibi önemli karardan basit bir alışverişe kadar çocukların seçimlerine saygı duymak ve onlara hoşgörülü bir şekilde yaklaşmak da önemli. Onlara seçenekler sunmak, yaptığı hatalardan ders almasına izin vermek ve ortaya iyi işler çıkardığında başarısını içselleştirmesini sağlamak doğru ve sağlıklı gelişimi de beraberinde getiren yaklaşımlardandır. 

5. Dinlemek ve Cesaretlendirmek

Çocuğunuz sevdiği bir şeyden bahsetmeye başlayınca onu mutlaka dinlemelisiniz. Bu durum onu son derece mutlu edeceği gibi sizinle sevdiği şeyleri ve duygularını paylaşmaya devam etmesini de teşvik edecektir. Öte yandan zorluklarla karşılaştığında cesaret veren sözler söyleyerek baş etmeyi öğrenmesine ve güçlü kalmasına da destek olabilirsiniz.

Kaynaklar

Read More

Duygusal açıdan yoğun geçen dönemlerde kendimizi ifade ederken kelimelerin yetersiz kaldığı olabiliyor. Böyle durumlarda konuşarak ve anlatarak çözemediğimiz duygularımız sanatın yardımı ile açığa çıkarılıyor. Sanat terapisi (art theraphy) sayesinde iç dünyamızdaki düşünce ve gelgitler sanat formlarındaki sembol, metafor ve sözsüz mesajlarla anlam kazanıyor.

Sanat Terapisi Nedir?

Sanat ve terapinin birleşmesinden doğan sanat terapileri, kişilerin duygusal sağlıklarını geri kazanmaları ve yeniden sosyal bireyler haline dönüşmelerini sağlayan bir destek olarak tanımlanabilir. Yapılan her türlü sanatsal etkinlikte kişilere ait psikolojik ve duygusal alt tonlar keşfediliyor. Böylece terapiler bir iletişim yöntemi olarak sözle anlatılamayan duyguların doğal yoldan dışa vurumunu sağlıyor.

Terapilerin Faydaları

Terapilerde kişiler farklı yönlerini tanıyıp geliştirme fırsatı buluyorlar. Üstesinden gelinmede zorlanılan durumlar ile yüzleşmeyi sağlayan terapiler sonucunda kişinin özgüveni gelişiyor ve kendisine olan saygısı da artıyor. Duygusal dengenin artması aynı zamanda motive edici bir unsur olarak kişilerin hedeflerine ulaşarak başarı duygusunu tatmalarını sağlıyor.

Bedeninizi kullanmanız gereken dans gibi sanatlar, koordinasyon ve esnekliği geliştirirken sanatsal çalışmalar genel olarak konsantrasyonun gelişmesini sağlıyor. Terapilerde kazanılan yetiler sadece belli bir sorunun çözümünde değil, yaşamın her anında problemlere karşı yaklaşımları da değiştirip ve yaşam kalitesini artırıyor.

Terapilerde Hangi Sanat Dallarından Yararlanılıyor?

Sanat terapilerinin başarılı sonuçlar vermesi için sanatsal bir yeteneğin olması gerekli değildir.  Terapötik süreçler, sanatın değeriyle değil, sanatın bir araç olarak kullanılıp kişilerin duygu dünyalarına inmek için kullanılıyor. Sanat terapisiyle iyileşmek adına resim, tiyatro, hikâye anlatıcılığı, müzik, heykel, dans ve yazı gibi görsel ve performans sanatlarının her dalından faydalanılıyor.

Sanat Terapilerinin Kullanım Alanları Nelerdir?

Sanat terapileri, çocuk, ergen ve yetişkin her yaştan bireye uygulanabiliyor. Kişilerin duygularını ifade edebilmeleri yanında, bağımlılıkları yönetme, stres, kaygı, sosyal fobi veya fiziksel bir eksiklikle başa çıkma konusunda fayda sağlıyor. Sanat terapisi uygulama alanları çok fazla olmakla birlikte terapiler ile kişilerin yaptıkları sanatsal çalışmalardan yola çıkılarak duygu dünyaları analiz edilip teşhis konuluyor. Travma tedavisinde çokça yararlanılan sanat terapilerinde genellikle resimden yararlanılıyor. Kişilerin resimde kullandıkları çizgi, renk ve detaylar sorun hakkında önemli ipuçları veriyor.

Maske yapımı veya hikâye anlatıcılığı ile kişiler senaryo yazıyor, karakterler üretiyor ve bir nevi olay örgüsünü yaşayarak kendi iç dünyalarını konuşturuyorlar. Bu yöntem evlilik ve aile terapilerinde kişiler arası iletişimin sağlanmasını oldukça olumlu etkiliyor. Ayrıca kişilerin kendilerini ifade edebilmeleri kişisel gelişimleri için faydalı bir süreç meydana getiriyor.

Kaynaklar

Read More

Kişinin kendine verdiği değeri ve güveni ifade eden özgüven kavramı sosyal ilişkilerimizi, yaşam kalitemizi, okul ve iş hayatımızı derinden etkiliyor. Manevi bir ihtiyaç olan özgüven, çocukluk dönemi olan 3-4 yaşlarında oluşan bir duygu. Bu nedenle özgüveni yeterince gelişmiş çocuklar yetiştirmek her zaman ebeveynlerinden en önemli görevlerinden biri olarak görülmüştür. 

Çocukların benlik algısına sahip olmaları, kendilerini ne çok değerli ne de çok değersiz görmeyip oldukları gibi kabullenmeleri, problemlerle başa çıkabilme gücünü gösterebilmeleri ve yaşamdan zevk alabilmeleri için özgüvenli bireyler olarak yetiştirilmeleri gerekiyor. Peki, ebeveynler özgüvenli çocuklar yetiştirmek için neler yapmalılar? Gelin bu sorunun cevabına hep birlikte bakalım. 

Önemseyin

Çocuğunuzun kendini rahatça ifade etmeyi ve fikirlerinin arkasında durmayı öğrenebilmesi için her şeyden önce onun düşüncelerine önem vermeniz gerekiyor. Bir konu hakkında çocuğunuzun da fikrini alarak ve onu çözümün bir parçası olarak hissettirerek söz ve tavırlarınızla kendine güvenmesini sağlayabilirsiniz. 

Hatalardan Korkmamayı Öğretin

Çocukların ileriki yaşlarında başarısızlıktan korkmayan, risk almayı bilen cesur bireyler olmaları için başarısız olma korkusunu yenmeleri gerekiyor. Bu nedenle çocuğunuzun herkesin hata yapabileceğini; ancak önemli olanın hatalardan ders çıkarmak olduğunu öğrenmesini sağlayın. 

Beklentilerinizi Makul Tutun

Çocuğunuzun yaş ve kapasitesinden ne az ne de çok bir beklenti içerisine girmeyin. Gereğinden fazla koruyucu olmak veya çocuğu tamamen kendi haline bırakmak yerine onun yavaş yavaş kendisini geliştirmesine izin vermelisiniz. 

Cesaretlendirin

Çocuğunuz sizin isteklerinizi tam olarak karşılayamasa bile gösterdiği çaba için onu takdir edin ve her koşulda onu desteklediğinizi gösterin. Çocuğunuzun sadece başarılarına odaklanmak yerine onun neleri yapabildiğini görmeğe çalışın.

Kıyaslamayın

Çocukları kardeşleri veya arkadaşları ile kıyaslamak onları hayatlarının her anında kıskanç ve mutsuz yapacaktır. Hayat bir yarış değildir. Kıyaslamalar sadece çocukların utanç duymalarına ve kendilerini yetersiz hissetmelerine neden olacaktır. 

Yeteneklerini Keşfetmesine Yardımcı Olun

Çocuğunuzun çeşitli etkinlik ve faaliyetlere katılmasını sağlayarak ilgi alanlarını bulması ve yeteneklerini keşfetmesini sağlayabilirsiniz. Farklı alanlarda başarılı olduğunu görmek çocuğunuzun sosyalleşmesini ve kendine olan güvenin artmasını sağlayacaktır.

Sorumluluk Verin

Sorumluluk duygusu ile çocuğun özgüven gelişimi birbirine bağlıdır. Çocuğunuzun kendi ihtiyaçlarını tek başına karşılamayı öğrenmesi ve bağımsız bir birey olması için ona sorumluklar vermeli ve onun başarılarını takdir etmelisiniz. 

Koşulsuz Sevin

Çocuğun özgüven kazanması ve kendini güvende hissetmesi için ebeveynlerinin sevgisini ona göstermesi gerekiyor. Onun varlığından duyduğunuz mutluluğu, başarısız olsa bile ona olan sevginizin değişmeyeceğini ve her zaman onun yanında olacağınızı dile getirmeniz son derece önemli. 

Kaynaklar

Read More

En temel anlamıyla bir iş alanında uzmanlaşmayı ifade eden kariyer, aynı zamanda çalışma hayatı boyunca elde edilen başarı, tecrübe ve sorumlulukları kapsayan bir sürecin tamamı olarak da görülüyor. İş yaşamındaki doyum ve başarı hissi bireylerin günlük yaşamlarındaki tutum ve davranışlarını da doğrudan etkiliyor. 

Diğer bir ifadeyle mutlu bir iş yaşamı olan kişiler aile ve arkadaşlarıyla da sağlıklı ilişkilere sahip oluyor. Bu nedenle hem doğru mesleği seçebilmek hem de halihazırda yapılan meslekte ilerleyebilmek için doğru ve etkili iş planlamaları yapmak gerekiyor. Yetenek ve ilgi testleri kariyer yönetimi yaparken etkili kararlar vermek için geliştirilmiş oldukça önemli testler olarak öne çıkıyor. 

Hedefe Yönelik Faaliyet Planlaması

Kariyer yönetimi eğitimi ile kişilerin ilgi ve yeteneklerine göre kariyerlerinde ilerlemeleri sağlanıyor. Kariyer yönetimini tanımlayacak olursak yeni bir işe başlama, terfi ve pozisyon değişikliği gibi birçok alandaki değişikliklerin planlanması olarak ifade edilebiliriz. Kariyer yönetiminin aşamaları için her şeyden önce bireylerin istek ve hedeflerinin net bir şekilde belirlenmesi gerekiyor. Buna ek olarak kişinin eğitim durumu, iş geçmişi ve kişisel becerilerine uygun olarak performansını maksimum seviyede gösterebileceği bir program hazırlanıyor. 

Kariyer yönetimi sayesinde kişilerin bir sonraki adımlarını ön görebilir olması ve çalışanların kurumlarına olan bağlılıklarının artması geleceğe yönelik hazırlıkların yapılmasını sağlıyor. Bu doğrultuda yapılan kısa veya uzun vadeli hedefler ile planlamaya uygun olan ve gerekli görülen eğitim, seminer ve etkinlikler gelişimde önemli rol oynuyor. 

Kariyer Yönetiminin Faydaları

  • Çalışanların memnuniyetleri ve motivasyonları artar
  • İş verimliliğin artması sonucu iş verenler ile kurumlar kazanç sağlar
  • Kurumların hedeflerine ulaşması kolaylaşır
  • Kurum içi hareketlilik sağlanır

Başarılı Bir Kariyer İçin Yetenek ve İlgi Testleri 

İlgi alanı testleri sevdiğiniz ve dolayısıyla başarılı olacağınız alanları keşfetmenize yarayan ölçümlerdir. Testler, seçimlerinize bağlı olarak en güçlü yanlarınızı belirlemede önemli bir rol oynuyor. Bu nedenle meslek seçimi, kariyer yönetimi ve iş planları yaparken ilgi testleri ile ana noktaları saptadıktan sonra hedefleri belirlemek başarılı bir kariyerin ilk basamağı olarak görülmelidir. 

Başarılı bir kariyer için yol gösteren diğer bir ölçüm ise yetenek testleridir. Bu testler de meslek seçerken yeteneklere uygun seçimler yapılması temeline dayanıyor. Bireysel özelliklerinizi tespit etmenizi sağlayan ve yatkın olduğunuz mesleği bulmanızı kolaylaştıran yetenek ve ilgi testleri birlikte kullanıldıklarında en başarılı sonuçları veriyor. 

Testler, etkili bir analiz için gerekli verilere sahip olduğu kadar sonuçlar da kısa süre içerisinde alınabiliyor. Bu durum kariyer süreci ve hedeflerin belirlenmesi için sürecin hızlanmasına da katkı sağlıyor.  

Kaynaklar

Read More

İş ve okul hayatının getirdiği sorumluluklar, sağlık sorunları, maddi kaygılar ve aile hayatındaki problemler günlük yaşantımızda kaygılarımızın artmasına sebep oluyor. Herkesin yaşadığı bir duygu olan kaygı, sorunlarımızla baş etmemizi sağlarken, aynı zamanda tehlikeli durumlarda alternatif çözümleri hızlıca bulmamızı sağlıyor. Bu tür kaygılar normal kabul edilen ölçülü duygular olsa da ne yazık ki her zaman kaygı seviyemizi olması gereken değerde tutamıyoruz. 

Kaygılarımız bizi ele geçirmeye başlayıp günlük aktivitelerimizi yapmamızı engellediğinde ve huzursuz bir ruh haline bürünmemize neden olduğunda bu durum kaygı ya da diğer adıyla anksiyete bozukluğuna dönüşüyor. Uzun süreli ve aşırı bir endişelenme durumu olan ve yaşla birlikte artan anksiyete bozukluğunun çocuklarda görülme oranı ise %5 ila 18 arasında değişmektedir. Peki, çocuklarda anksiyete bozukluğu neden olur ve bu durumda neler yapılması gerekir?

Belirtileri Nelerdir?

Anksiyete, çocukların fiziki, duygusal ve davranışsal gelişimlerini etkilediğinden hem sosyal ve ailevi sorunlar yaşamalarına hem de okul başarılarında düşmelere neden olur. Anksiyete bozukluğu olan çocuklar sürekli huzursuz, gergin, sinirli, öfke nöbetleri geçiren, basit sorunları dahi büyüten, çevrelerindeki insanların sağlıklarından endişe duyan bir ruh hali içerisindedir. 

Ayrıca anksiyeteye sahip çocuklarda uyku sorunları, dikkat dağınıklığı ile baş ve karın ağrıları gibi fiziki rahatsızlıklar da görülmektedir. Kendilerinden beklenenin fazlasını yapmaya çalışan kaygılı çocuklar çevreleri tarafından sorumluluk sahibi ve olgun bireyler olarak görülse de bu yaklaşım aslında onların kaygı durumlarının daha da artmasına neden olabilir. 

Kaygı Bozukluğunda Genetik Yatkınlık ve Çevrenin Rolü

Kaygı bozukluklarının anne baba tarafından çocuklarına aktarıldığını öne süren ve kaygının genetik olduğunu savunanlar da vardır. Öte yandan kaygı bozukluğunda çocuğun yetiştiği çevre de önemlidir. Çocuklar ebeveynleri model alacaklarından onların davranışları ve hatta ruhsal durumları da çocuklarına yansır. 

Kaygılı ve mükemmeliyetçiliğe önem veren aşırı kuralcı anne babalar tarafından büyütülen çocuklarda anksiyete görülme sıklığı diğerlerine göre daha fazladır. Okul ortamında ise sessiz çocuklarla az iletişim kurulması, korkuları ile başa çıkmayı öğrenebilmeleri yerine onlar için her zaman güvenli bir ortam oluşturulması da kaygı halinin artmasında çevrenin etkilerine örnek verilebilir. 

Anksiyete Tedavisi

Çocukların kaygıları da yaşlarına bağlı olarak değişmektedir. İlk 2 yıl anne ve babanın yokluğundan korkan çocuklar 2 ila 5 yaş arasında hayali nesnelerden korkar hale gelmekte ve ilkokul çağında ise başkalarının önünde küçük düşme gibi soyut korkular hissetmeye başlar. Bununla birlikte kaygı sorunu ilaç tedavisi yanında aile ve çocuğun katıldığı terapilerden yararlanılarak tedavi edilebilir bir durumdur. Bu noktada ebeveynler çocuklarındaki değişimi fark ettiklerinde vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalıdır. 

Çocuklarda Anksiyete ile ilgili daha fazla bilgiye sahip olmak isterseniz; Anksiyete Çağım | Korku, Umut, Yılgınlık ve Huzur Arayışı 

 

Kaynaklar
Read More

Öğrencilerin çoğu ders esnasında anlatılan konuları öğrendiğini düşünse de bilgilerin zihinlerine kalıcı olarak yerleşmesi için okul sonrasında da bireysel olarak çalışmaları gerekiyor. Öğrenme süreci sadece okul saatleri ile sınırlı olmadığından konu ile ilgili alıştırmalar ve tekrarlar yapmak son derece önemlidir. Günlük veya haftalık olarak verilen ev ödevleri okulda öğrenilen bilgilerin kalıcı olmasını sağlayan en etkili yollardan biri. Öte yandan çocukların bazı derslere olan ilgisinin azlığı veya konuları öğrenmede güçlük yaşamaları ödev yapma isteklerini azaltabiliyor. 

Buna ek olarak yaşadığımız teknoloji çağında video oyunları, cep telefonları, sosyal medya gibi birçok faktör çocukların dikkatini dağıtarak onları ödev yapmaktan alı koyan faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Elbette çocukların oyun oynamaları gerekiyor; ancak oyuna ve okuldan sonra dinlenmeye ayrılan süre çocuk ve ebeveynlerinin ortak kararı ile belirlenmeli ve sınırlandırılmalıdır. Ayrıca çocuğun ödevini yapmayı istememesi veya ertelemesi durumunda ebeveynleri olarak ortak bir tutum sergilenmeli ve ödevin onun sorumluluğu olduğu öğretilmeye çalışılmalıdır.

Son derece önemli olan ödev yapma alışkanlığı çocuklarının akademik, zihinsel ve bireysel gelişimlerine birçok açıdan katkı sağlıyor. Yazımızın devamında ödev yapmanın kazanımlarına hep birlikte bakalım. 

Sorumluluk Bilinci ve Özgüven Gelişimi

Ödev yapmak ve verilen görevi zamanında yerine getirmek çocuklardaki sorumluluk duygusunun gelişmesini sağlar. Sorumluluk duygusu çocukların hayatlarının her alanında kendi ihtiyaçlarını tek başına ve başkalarına bağımlı olmadan karşılayabilmeleri ile kendilerini rahatlıkla ifade edebilmeleri için oldukça önemlidir. Tüm bunlara bağlı olarak kendine yetebilen ve sorumluluklarını yerine getiren bir çocuğun aynı zamanda özgüveni de gelişecektir. 

Zaman Yönetimi 

Farklı derslerden verilen ödev sorumluluğu sayesinde çocuklar görevlerini zamanında bitirebilmek için zamanı yönetmeyi öğrenirler. Ödevleri yetiştirebilmek için önceden plan yapmak ve son teslim tarihlerine göre sıralamak da çocukların organize ve düzenli olmalarında etkilidir. 

Sabırlı Olmak

Ödev yapma sorumluluğu sayesinde çocuklar uzun saatler boyunca derslerine odaklanarak hem dikkatlerini tek bir şeye odaklamayı hem de sebat etmeyi öğrenirler. Unutulmamalıdır ki sabır ve çalışma başarının olmazsa olmazlarındandır. 

Okul Başarısında Artış

Çocuklar ev ödevleri ile öğrendikleri bilgileri pekiştirirken aynı zamanda yeni bilgiler edinirler. Alıştırmalar yapmak ise çocukların görsel, işitsel veya dokunsal olarak kendi öğrenme stillerini keşfetmelerini de sağlar. Böylece en verimli şekilde nasıl öğrenebildiğini bilen çocukların okuldaki başarıları da günden güne artacaktır. 

Bunun yanında ev ödevlerini öğretmenler de kendileri için bir ölçüm aracı olarak kullanabilirler. Şöyle ki ödevler ile öğretmenler derslerde ne kadar anlaşıldıklarını ve verdikleri bilgilerinin ne kadarının öğrenildiğini tespit edebilirler. 

Kaynaklar

Read More

Ebeveynler çocuklarını büyütürken her şeyin en iyisini yapmaya çalışır ve çocuklarının kendine güvenen, başarılı ve sağlıklı bireyler olmalarını amaçlarlar. Çocukların fiziksel, ruhsal ve entelektüel gelişimlerini desteklemenin ve onları geleceğe hazırlamanın en etkili yollarından biri de müzik eğitiminden geçiyor. 

Çocuklar erken yaşlardan itibaren kendi başlarına veya bir grup içerisinde şarkı söyleyip dans ederek ya da bir müzik aleti çalarak yetenekleri ne ölçüde olursa olsun müziği hayatlarına dahil etmiş oluyorlar. 

Tarih boyunca bir eğitim aracı olarak kullanılan müziğin çocuğun gelişimindeki önemi bir hayli yüksek olduğundan müzik sevgisinin önemli bir evre olan okul öncesi dönemde kazandırılması gerekiyor. 

Beyin Gelişimini Sağlar

Müziğin sağlık üzerinde bilimsel olarak da kanıtlanmış etkileri bulunuyor. Araştırmalara göre müzik, hafızayı güçlendiriyor, bilişsel gelişimi sağlıyor, beynin işlem merkezini ve okuma, yazma, matematik ve duygusal gelişimden sorumlu bölümlerini geliştiriyor. Günlük hayatlarında müzikle uğraşanların beyin fonksiyonlarının diğerlerinden farklı olduğu düşünülüyor. 

Sosyal Becerilerin Gelişmesine Yardımcı Olur

Çocuklar büyürken sosyal uyum sağlama noktasında zorluklarla karşılaşabiliyor. Bir müzik aleti çalmak için kursa gitmek, bir koroda şarkı söylemek gibi etkinlikler ise çocukların kendilerini ifade etmelerini, ikili ilişkiler kurmalarını ve sosyalleşmelerini sağlıyor. 

Özgüven Kazanmayı Sağlar

Müzik aleti çalmayı öğrenmek çocukların benlik saygısı kazanması ve kendilerine güvenmelerine yardımcı olur. Yeteneği olduğunun farkına varan ve bunu kendi başına geliştirdiğini gören çocukların özgüvenleri daha yüksektir.

Psiko-Motor ve Dil Gelişimini Etkiler

Şarkı söyleme solunum kontrolü ve akciğer gelişimini sağlarken müzik aletleri kasların gelişimi ile psiko motor gelişiminde etkilidir. Şarkı ve tekerlemeler ile kelimeleri doğru telaffuz etmeyi öğrenmek ise müziğin çocuğun dil gelişimine etkisi olarak görülüyor. 

Yaratıcılığı Artırır

Müzikle uğraşan, şarkı sözü yazan, beste yapan ve dans eden kişiler aynı zamanda yaratıcı insanlardır. Müzikle birlikte yaratıcılıkları artan çocuklar, hayatlarının diğer alanlarında da farklı noktaları görebilen, sorunlar karşısında alternatif çözümler üretebilen bireyler haline gelirler. 

Disiplinli ve Sabırlı Olmayı Öğretir

Sabır ve disiplin müzik için en önemli iki noktadır. Örnek vermek gerekirse koroda şarkı söyleyenleri düşünün, muntazam bir uyum içerisindedirler. Bunun nedeni onların koro şefinden gelen sinyali beklemeleri ve sabırlı olmalarından kaynaklanır. Ayrıca müzik aletini iyi çalabilmek için notaları öğrenmek veya dans figürlerini eksiksiz yapabilmek için disiplinli bir şekilde defalarca prova ve tekrarlar yapmak gerekir. 

Dinleme Becerisi ve Konsantrasyonu Geliştirir

Özellikle 3 yaşından sonra dinleme becerileri gelişmeye başladığından bu yaştan itibaren verilen müzik eğitimi çocukların sessiz kalmaları ve dinlemeyi öğrenmelerini sağlıyor. Buna ek olarak dikkatini tek bir noktaya verebilme ve konsantre olmayı da müzikle öğreniyorlar. 

Kaynaklar

Read More

İletişim gücü yüksek, özgüvenli, empati yeteneği gelişmiş, fiziksel ve ruhsal açıdan sağlıklı çocuklar yetiştirmek hiç şüphesiz her anne babanın en büyük gayesidir. Peki, çocukların ileriki yaşlarında manevi açıdan doyuma ulaşmış mutlu bireyler olmaları için ebeveynlerinin onları geleceğe nasıl hazırlamaları gerekiyor? Bu sorunun cevabı için yazımızın devamını okuyabilirsiniz.  

Çocuğunuzu Büyüteceğiniz En İyi Mahalleyi Seçin 

Çocukların gelişiminde çevrenin etkisi yadsınamayacak derecede önemlidir. Çocuğunuzun okuluna yakın, güvenli ve saygın bir mahallede oturmak oldukça avantajlıdır. Çocuğunuzun doğru kişilerle kuracağı arkadaşlık ilişkileri sosyal uyumu sağladığı için sosyal becerileri yüksek bir birey olarak yetişmesini sağlar. 

Mutlu Olmaya Odaklanın 

Duygular bulaşıcı olduğundan çocuklar ebeveynleri stresli ve gergin olduklarında bu durumu hissediyorlar. Çocukların pozitif olmayı, olaylara olumlu bir bakış açısıyla yaklaşmayı öğrenebilmeleri için anne babaların hem bireysel olarak mutlu hem de ikili ilişkilerinde saygılı olmaları gerekiyor. 

Birlikte Aktiviteler Yapın

Çocuğunuzun iş birliğini öğrenmesi ve takım çalışmasına yatkın olması için ev içerisinde yapılan günlük işlerde ona da görevler verebilirsiniz. Sofra toplanırken veya temizlik yapılırken ondan ufak yardımlar isteyebilirsiniz. Bu tarz paylaşımlar yararlı aktiviteler olmaları yanında birlikte vakit geçirmeniz için de önemlidir. Ayrıca birlikte yürüyüşe çıkmak, oyun oynamak gibi aile ritüelleri de düzenleyerek çocuğunuzun duygusal paylaşım ile sosyal ilişkilerinde güçlü bağlar kurmayı öğrenmesini sağlayabilirsiniz. 

Kitap Okuma Alışkanlığı Kazandırın 

Çocukların duygusal gelişimleri, düşünme becerileri ve öğrenme hızlarının artışı kitap okuma alışkanlığı ile doğru orantılıdır. Bunun nedenle anne babaların da çocukları ile birlikte kitap okumaları ve onlara rol model olmaları gerekiyor. Ayrıca sayısal becerilerin gelişmesi için erken yaşlardan itibaren çocuklara matematik öğretilmeye başlanılması ilerideki okul başarısını da etkiliyor. 

Çocuklarınızı Doğru Şekilde Takdir Edin 

Anne babaların çocuklarını ne şekilde övdükleri önemlidir. Çocuklar bir sınavda başarılı olduklarında veya bir yarışmada dereceye girdiklerinde onlara zeki ve yeteneklisin demek yerine çabalarının ve düzenli çalışmaların sonucu bu başarıyı elde ettin diye takdir etmek gerekiyor. Bu durum çocukların başarmanın çok çalışmak ile ilgili olduğunu anlamalarını ve kendilerine güvenmelerini sağlıyor.

Sağlıklı Yaşamayı Öğretin

Başarılı bir hayatın olmazsa olmazlarından bir diğeri de sağlıklı bir yaşam tarzına sahip olmaktan geçiyor. Çocuklarınızın tüm gün bilgisayar oyunları ile vakit geçirmeleri yerine onları spor yapmaya teşvik edebilir, birlikte aktiviteler yapabilirsiniz. Bunun yanında düzenli bir şekilde uyuma ve sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmalarına da yardımcı olmalısınız. 

Kaynaklar

Read More

The Wechsler Preschool and Primary Scale of Intelligence (WPPSI) ya da Türkçe çevrilmiş haliyle Wechsler Okul Öncesi ve Birincil Zekâ Ölçeği olarak anılan WPPSI IV, testin son versiyonunu ifade etmektedir. İlk olarak 1967 yılında David Wechsler tarafından geliştirilmiştir. Yayınlanmasından bu yana 1989, 2002 ve 2012 yıllarında 3 kez revize edilmiştir. 

Bireysel olarak uygulanan test, 2, 5 yaş ile 7 yaş 7 aya kadar olan çocuklar için tasarlanmıştır. Çocuğun akademik başarı ve okul becerilerini ölçmekten ziyade çocuğa ideal bir ortam sunulduğunda neleri başarabileceğini tahmin etmeye çalışmaktadır. 

Test, çocukların problem çözme, düşünme süreçleri ve karar verme becerilerindeki gelişmeyi ölçmektedir. WPPSI IV, bilişsel yetenek alanlarını ölçen ve bireysel olarak uygulanan çeşitli alt testlerden oluşmaktadır. 

Test Nasıl Yapılır?

Testlerin bu konuda eğitim almış uzman psikologlar tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 45- 50 dakika süren testler eğlenceli bir ortamda yürütülmektedir. Test öncesinde çocuğu hazırlamaya gerek olmayıp yalnızca daha doğru sonuçlar alınabilmesi için çocuğun hasta olmamasına dikkat edilmelidir. Ayrıca çocuk uykusunu almış ve kahvaltısını yapmış olmalıdır. 

Alt testler nelerdir? Neyi Ölçerler?

WPPSI IV, 14 alt testten oluşmaktadır. Küçük çocuklar için tasarlandığından onlardan ilk etapta bloklar kullanarak bir tasarımı yeniden inşa etmeleri beklenir. Görsel detaylara dikkat etme becerisi, bütüne bakabilme ve bağ kurabilme yetileri ile motor becerileri ölçülmektedir. Testler sayesinde kelime ve kavramlar arasında karşılaştırma yaparak sözlü akıl yürütme ve anlama becerisi ile sözel uyaranlara olan dikkat de tespit edilmektedir. Ayrıca kavramsal düşünme ve sınıflandırma yeteneği, konsantrasyon, hafıza, bilişsel beceriler de saptanabilmektedir.  

Test Sonuçları Nasıl Değerlendiriyor?

Testin sonuçları okullarla ebeveyn izni ile rapor halinde paylaşılmaktadır. Bireysel testler daha doğru sonuç verdiği gibi eğitimde rehberlik yapmak ve daha doğru kararlar verebilmek için de sağlam bir temel oluşturmaktadır. Test sonuçları yüzdelik olarak gösterilmektedir. Buna göre örneğin çocuk %50’lik dilime girmişse bu durum onun ortalama ve yaşına uygun olduğunu göstermektedir.

Testlerin Okul Öncesinde Dönemde Uygulanmasının Önemi

Okul psikologları genellikle test ölçeklerini kullanmakta ve öğrenciler hakkında daha detaylı bilgiler edinmektedir.  Test ile çocukların potansiyelleri erken bir yaşta ortaya çıkarıldığından aile ve eğitmenlerin çocuğun gelecekteki akademik ve sosyal performansını doğru ve etkili olarak şekillendirmeleri sağlanmaktadır. Ayrıca testler çocuğun öğrenme ve sınıfa uyum sağlamadaki sorunlarının tespitini sağladığından oluşabilecek muhtemel sorunlara da erken çözümler bulunmasını kolaylaştırmaktadır. 

WPPSI IV Testi ile ilgili Detaylı Bilgiler;

Kaynaklar

Read More