Çocuklarımızın ne kadar bilgiyi aldığını ve muhafaza ettiğini bilmek, ilerideki başarılarına dair öngörüde bulunmak ve onları en doğru şekilde yönlendirmek için büyük önem taşır. Psikolojik değerlendirmeler dünyasında Wechsler Intelligence Scale for Children, Fifth Edition ya da kısaca (WISC-V) bu bilgiyi edinmemiz için güvenilir yöntemlerden biridir. WISC-V, nörogelişimsel ve nörokognitif araştırma, psikoloji, teknoloji ve nüfustaki değişimlerde görülen gelişmeleri yansıtan 70 yılı aşkın araştırmaya dayanır ve bunlara uygun olarak sürekli revize edilir.

6 yaş ve üzeri çocuklar ve gençler için tasarlanmış olan WISC-V, bilişsel beceri ölçekleri arasında en güçlü alternatif olarak kabul ediliyor. WISC-V, daha esnek ve daha tatmin edici bir değerlendirme olarak çocuğunuzun becerilerine dair kapsamlı bir harita ortaya koyar.

WISC-V-öğrenme becerisi

Çocuğunuzun becerileriyle tanışın

Bu değerlendirmeyle çocuğunuzun genel entelektüel becerilerini ölçmenin yanı sıra derslerindeki ve genel anlamdaki performansını etkileyen özel bilişsel alanlara dair bilgi edinirsiniz. Görsel uzamsal yetenek, akıl yürütme ve görsel belleğe dair veriler bunlar arasında önde gelen alanlardandır. Sözel kavrama (VCI), görsel uzamsal beceri (VSI), akıcı akıl yürütme (FRI), işler bellek (WMI), işlemleme hızı (PSI) olmak üzere beş temel değerlendirme gerçekleştirir.

Sözel kavrama (VCI): Sözel akıl yürütme, anlama, kavram oluşturma gibi becerilerin yanı sıra kristalleşmiş zekayı ölçer. Kristalleşmiş zeka, çocuğun hayatı boyunca deneyim ve öğrenme yoluyla edindiği bilgi anlamına gelir. Bu değerlendirmede düşük performans gösteren çocuklarda öğrenme güçlüğü gözlemlenebilir. Bu çocuklar okumayı öğrenmede ya da sözel akademik alanlarda zorluk yaşayabilir.

Görsel uzamsal beceri (VSI): Çocuğun sözel olmayan akıl yürütme ve konsept oluşturma, görsel algılama ve organizasyon, görsel motor koordinasyon ve soyut bilgileri analiz etme ve sentezleme gibi becerilerini ölçer. Bu değerlendirmede düşük performans gösteren çocuklar; matematiğe dayalı konularda, bir yönlendirmeye göre model oluşturmada ya da görsel uyaranları ayırt etmede zorluk yaşayabilir.

Akıcı akıl yürütme (FRI): Çocuğu; niceliksel akıl yürütme, sınıflandırma ve uzamsal becerileri ve bütünün parçalarıyla ilişkilendirme konusunda değerlendirir. Bunun yanı sora çocuğun geçmiş bilgilerinden bağımsız olarak yeni sorunları çözme becerisi anlamına gelen akıcı akıl yürütme yeteneğini ölçer. Bu değerlendirmede düşük performans gösteren çocuklar kavramlar arası ilişki kurmada zorluk yaşayabilir.

İşler bellek (WMI): Çocuğun işitme dikkatini sürdürme, odaklanma ve zihinsel kontrol uygulama becerilerini değerlendirir. Bu değerlendirmede düşük performans gösteren çocukların yeni bilgi öğrenirken daha sık tekrarlamaları gerekir. Çünkü kısa süreli bellekte bilgi toplamada ve tepki vermede güçlük çekerler.

İşlemleme hızı (PSI): Çocuğun bilgiyi ne kadar hızlı ve doğru bir şekilde işleyebildiğini değerlendirir. Hızla ilgili zorluk çeken çocuklar, bilgiyi işleme ve çalışmalarını tamamlama için daha fazla zamana ve buna başlı olarak özel bir çalışma stratejisine ihtiyaç duyar.

Çocuğunuzun öğrenme becerilerine dair detaylı bilgi edinmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Terapi ve psikoterapinin genel olarak çok sayıda faydası olmasının yanı sıra, sanat terapisi geleneksel terapi yöntemlerinden ayrışan çeşitli yollarda önemli gelişmeler sağlar. Sanat terapisi, sanatın yaratıcı sürecini kullanarak terapi uygulama yöntemidir. Sanat terapisi özellikle kelimeleri kullanmada yetersiz ve tedirgin hissedebilecek çocuklar için kendini ifade etmenin etkin bir yolu olarak görülür. Sanat Terapisi Nedir ve Hayatımızı Nasıl Etkiler? yazımız bu konu için doğru bir başlangıç olabilir.

Sanat terapisi, diğer taraftan çocuklarla sınırlı kalmayıp yetişkinler için de büyük çözümler sunan bir yöntemdir. Aslına bakarsanız bu yöntemden herkes faydalanabilir. Terapist aracılığıyla olmaksızın bile büyük fayda sağlayan sanat, bir profesyonel eşliğinde benzersiz çıkış noktaları sunabilir.

Sanat terapisinin faydaları

Sanat yoluyla kendini ifade etmek, duygu ve düşüncelerinizi açığa çıkarmanızı sağlar. İçinden çıkamadığınız durumlar için rahat ve konforlu bir ifade süreci yaratır. Sanat terapisini bir resim ya da heykel dersi gibi düşünmemek gerekir. Çünkü burada muhteşem ve hatasız bir iş çıkarmanız beklenmez. Sanat terapisi seansında yalnızca içinizdeki yaratıcılığı kullanmanız yeterlidir.

Geleneksel olarak sözlü ifadelerle gerçekleştirilen terapi sürecinde, söz yerine sanatı kullanmak önemli ölçüde rahatlama ve çözümleri keşfetme ile sonuçlanır. Kendinizi rahat ve güvende hissettiğiniz bir alanda yaratıcılığınızı kullanarak kendinizi keşfetme ve tanıma şansı bulursunuz. 

sanat terapisinin faydaları

Sanat terapisi pek çok sorunun çözümünde kullanılır

Çok sayıda psikolojik düzensizlik, rahatsızlık ya da hastalık için gereken çözüm sanat terapisinde gizli olabilir. Çünkü bu terapi yöntemi sayesinde çeşitli zihinsel ve hatta fiziksel belirtide olumlu gelişmeler olduğu biliniyor. Örneğin, anksiyete, fiziksel ağrılar ve gerginlik için sanat terapisi büyük çözüm sunar. Zihinsel bozukluklar, travma sonrası stres bozukluğu, bipolar bozukluk gibi hastalıklar için sanat terapisi tavsiye edilir.

Sanat terapisi özellikle sosyal becerilerin geliştirilmesinde rol oynar. Bu terapi yönteminin faydaları arasında insanların özgüvenini arttırmak ve kendi hayatının sorumluluğunu almak gibi sonuçlar da yer alır. Bu nedenle ergenlik çağındaki gençler için de ideal bir hal alır. Çekingenlik, utangaçlık ya da kendini ifade etmede zorluk yaşayan kişilerin bu sorunlardan kurtulmasına yardımcı olur. Zihinsel, duygusal ve hatta fiziksel olarak destekleyerek, hayat kalitesinin artmasında fayda sağlar.

Read More

Kişisel ve profesyonel başarınıza giden yolda geliştirebileceğiniz pek çok davranış vardır. Örneğin, düzenli olarak egzersiz yapmak sizi daha enerjik kılarak daha iyi düşünmenizi ve bedensel olarak daha sağlıklı olmanızı sağlar. Ancak her davranışın bu kadar çok efor ve bedensel hareket gerektirmediğini söyleyebiliriz. Mindfulness, sizi yormadan sakince başarıya götürecek yollardan biridir.

Mindfulness için genellikle sakince oturmanız, derin nefes almanız ve nefesinize odaklanmanız yeterlidir. Bu tam anlamıyla bir mindfulness pratiği olsa da dikkatli ve bilinci yüksek olmak için daha basit yollar da izleyebilirsiniz. Mindful yani bilinçli olmanın temelinde düşüncelerinizin farkına varmak yer alır. Böylece objektif olarak düşünebilir, duygularınızı tarafsızca ele alabilir ve yaptığınız şey üzerinde tam kontrol sağlayabilirsiniz.

Aslına bakarsanız bunu farkında olmadan gün içinde pek çok kez yaparız. Farkında olmadığımız zaman, bu halin içinde hızla ve kontrolsüzce çıkma olasılığımız da oldukça düşüktür. Yani farkında olmadan gerçekleştirdiğimiz mindfulness genellikle kısa sürer ve hızla düşüncelerimizi gerçekler olarak algılamaya geri döneriz. Bunun pek faydalı olduğunu söyleyemeyiz.

mindfulness-basari

Bu nedenle kasıtlı olarak bilincimizi yüksek tutmak için çaba sarfetmemiz gerekir. Böylece farkındalığımızı uzun süre yüksek tutma şansımız artar. Yüksek ve uzun süreli farkındalık ve bilinçli davranış bize stresle baş etme, karar verme ve duygusal zeka gelişimi konularında yardımcı olur.

Mindfulness nasıl başarı sağlar?

Böylesine basit görünen bir pratiğin başarıya olan etkisinden bahsediliyor olması şaşırtıcı gelebilir. Mindfulness’ın başarı sağlamasındaki en büyük etken zihnin ideal şekilde çalışmasını desteklemesidir. Yaptığımız her şey zihnimizin fonksiyonlarıyla elde edilir. Bilimsel araştırmalarsa, bu fonksiyonların geliştirilebileceğini gösteriyor.

Örneğin, zeki olmasına rağmen büyük başarılar göstermeyen birini tanıyor musunuz? Bu kişi zihnini yeterince iyi kullanmıyor olabilir. Belki iyi kararlar vermiyordur ya da öz disiplini yeterince iyi değildir. Bazı insanlarda çok yüksek IQ’ya sahip olmasalar da yüksek başarılar gösterebilir. Bu kişiler de doğru düşünce sistemini geliştirmiş olabilir.

Mindfulness sayesinde önümüzdeki en büyük engellere doğru yaklaşımı objektif olarak gösterebiliriz. Düşüncelerimizin kontrolünde yaşadığımız zaman, potansiyelimizi gerçekleştirmemiz zorlaşır. Diğer taraftan pozitif ve objektif düşünmeyi başardığımızda, hayatımızı kontrol altına alarak başarıya emin adımlarla ilerleyebiliriz. Düşüncelerimizin kontrolünden çıkarak nasıl düşüneceğimizi kendimiz belirleyebiliriz.

Read More

Akran zorbalığına maruz kalmak, yaşa veya cinsiyete bakılmaksızın herkesin başına gelebilir. Akran zorbalığı, çoğu zaman ergenlerin kim olduklarını keşfettikleri, kendilerini tanımlamaya çalıştıkları bir dönemde ortaokul ve liseler dahil olmak üzere okul çağında gerçekleşir.

Akran zorbalığı, ya da diğer bir kullanımıyla okul zorbalığı; bir ya da birden çok öğrencinin kendilerinden daha güçsüz öğrencileri kasıtlı ve sürekli olarak rahatsız etmesiyle sonuçlanan ve kurbanın kendisini koruyamayacak durumda olduğu bir saldırganlık türü olarak tanımlanabilir.

Akran  zorbalığı, genellikle göründüğünden daha ciddi bir sorun olarak önüne geçilmesi zorunludur. Bu şiddet biçimi maruz kalan kişinin baş etmekte zorlanacağı seviyede utanç duygusu yaşamasına sebep olabiliyor. Ne yazık ki, bunun sonucunda duygulanımsal bozukluklar ve hatta intihar girişimleri ortaya çıkabiliyor. Bu aşamada yapılması gereken en önemli şey zorbalığa uğrayan çocukların yanında olmak ve onları suçlamadan sevgiyle ve şefkatle desteklemektir.

Akran zorbalığı türleri nelerdir?

Zorbalık akrana psikolojik, duygusal, fiziksel ve hatta zihinsel taciz uygulamak şeklinde gerçekleşebilir. Günümüz toplumunda en yaygın görülen akran zorbalığı çeşitlerini anladığımız zaman zorbalığı uygulayan ve zorbalığın hedefi olan kişileri tespit etmek de daha kolay hale geliyor. Özellikle internetin ve teknolojilerin yaygın kullanımı sonunda daha da çeşitlenen ve artan akran zorbalığını fark etmek için ciddi bir çaba sarf etmek gerekebiliyor.

akran zorbalığı

Genel hatlarıyla akran zorbalığı şu şekilde kategorize edilebilir:

FİZİKSEL ŞİDDET: İtme, dürtme, tekmeleme, tükürme, vurma, ısırma, kulak çekme, tekme atmak ya da çelme takmak, kesici ya da delici aletlerle saldırma, ateşli silahlarla korkutma, oturacağı yere sivri bir cisim koyma, cisim fırlatma, vs.

SÖZEL ŞİDDET: Boy, kilo, diş yapısı, ten rengi gibi bedensel özellikleriyle alay etme; giysi ve gözlük gibi dış görünüş özellikleriyle alay etme; peltekliğiyle, kekemeliğiyle, aksanıyla ya da şivesiyle alay etme; küçük düşürücü lakaplar takma, kaba ve çirkin sözlerle (manyak, geri zekalı, ezik, vb.) hitap etme; sözlü olarak tehdit etme, vs.

SOSYAL ŞİDDET: Dışlama, oyunlara almama, grup dışında bırakarak yalnızlığa itme, görmezden gelme, konuşmama, diğer öğrencilerin de o öğrenciyle konuşmasını engelleme, diğer öğrencileri o öğrenciye karşı kışkırtma, hakkında dedikodu ve söylenti çıkarma, iftira atma, haksız şikayetlerde bulunma, çeşitli yerlere çirkin yazılar yazma.

CİNSEL ŞİDDET: Cinsel amaçlı dokunma, elle ya da sözle sarkıntılık yapma, cinsel çağrışımlı sözcükler kullanarak imalarda bulunma, giysilerini (etek, eşofman) kendi isteği dışında kaldırma ya da çıkarma, hakkında cinsel içerikli söylentiler yayma, tecavüz, vs.

EŞYALARA ŞİDDET: Eşya ya da yiyecekleri zorla alma, para ya da eşyaları çalma, haraç alma, zorla bir şeyler ısmarlatma, defter ya da kitaplarını karalama, eşyalarını izinsiz kullanma, vs.

Akran zorbalığı konusunda ebeveynler nasıl davranmalı?

Çocuğunuz zorbalığın maruz kalanı da olabilir, uygulayanı da. Her iki durumda da çocuğunuzla iyi bir iletişim geliştirerek bu sorunla ilgili onları yönlendirmeli ve destek olmalısınız. Yapabileceğiniz başlıca şeyleri aşağıda görebilirsiniz.

Çocuğunuza örnek olun

Çocuğunuz istediğinin gerçekleşmesi için saldırgan davranışlar gösterirse boyun eğmemelisiniz. Ancak bu noktada boyun eğmemeye çalışırken, duygusal, psikolojik, fiziksel vb şiddet uygulamadığınızdan emin olmanız gerekir. Çünkü çocuklar söylediklerinizden çok yaptıklarınızı taklit ederek öğrenir. Böyle durumlarda çocuklarla konuşarak, davranışlarını düzeltilmeye çalışmak yapılabilecek en iyi şeydir.

Çocuğunuza güvenli alan sağlayın

Ebeveynlerin çocuklarla eleştirel, saldırgan ya da aşağılayıcı bir şekilde konuşmaktan kaçınması gerekiyor. Çocuğun özgüven duygusunun gelişmesi büyük önem taşıdığından, çocukları dikkatli bir şekilde dinlemeli ve çocuğun yaşadığı sorunlara çocukla birlikte, konuşarak çözüm aramalısınız. Çocuğu sürece dahil edin, ona sorununu anlatmak için fırsat verin. Yarattığınız güvenli ortamda yalnız olmadığını hissetmesini sağlayın.

Çocuğunuz için doğru seçimler yapın

Günümüzde çocukların internete erişimlerinin artışı ile çocukların nelere maruz kaldığını kontrol etmek de zorlaştı. Yine de bu yapacak bir şey olmadığı anlamına gelmiyor. Çocukların eğilimleri konusunda da ebeveynlerin dikkatli olması önem taşıyor. Anne ve babalar çocukların izlediği televizyon programları, okudukları kitaplar ve oynadıkları bilgisayar oyunları konusunda seçici davranması gerekiyor.

Çocuğunuzun öğretmenleriyle iletişimde olun

Çocuğunuzun okuldaki davranışlarıyla evdeki davranışları farklılık gösterebilir. Uzun zaman geçirdiği, çok sayıda insanla bir araya geldiği okuldaki hal ve hareketleriyle ilgili bilgi almak için çocuğunuzun öğretmenleriyle sık sık görüşmeye çalışın. Dikkatinizi çeken bazı konular varsa, bunlarla ilgili öğretmenlere danışarak birlikte sorunlara karşı önemler alabilirsiniz.

Read More

Çocukların duygusal gelişimi, diğer bütün gelişimlerine eşlik ederek çocuğu yetişkinliğe hazırlar. Bir çocuğun kişisel duygularını yönetebilmesi, başkalarının duygu ve ihtiyaçlarını anlaması ve pozitif ilişkiler kurabilmesi için güçlü bir temel oluşturması gerekir. Sosyal ve duygusal gelişim; çocuğun doğuştan gelen mizacı, kültürel etkiler, çevresindeki model davranışlar, çevresindeki yetişkinlerle ilişkilerindeki güven seviyesi ve sosyal etkileşim fırsatlarına göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle çocuğa iyi bir rehber olmak ve çocuklara duyguları öğretmenin yollarını keşfetmek gerekir.

Duygular neden önemlidir?

Şaşkınlıktan utanca, gururdan empatiye varana kadar gün içinde çok sayıda duygu yaşarız. Bu duygulara yaklaşımımız 4 yaşındayken farklı, 14 yaşındayken farklı olacaktır. İlerleyen yaşlarda ise işler daha da değişir. Her geçen gün yaşadıkları farklı duygulara verdikleri tepkiler ve bu duyguları yorumlama biçimleri; çocukların seçimleri, davranışları ve yaşamla ne kadar iyi başa çıktıkları üzerinde önemli etkiye sahiptir.

 

Bebeklikten itibaren duygusal gelişim

Bebekler sevinç, öfke, üzüntü ve korku gibi temel duyguları hissetmeye başlarlar. Daha sonra, çocuklar benlik hissi geliştirmeye başlarken, utangaçlık, sürpriz, şaşkınlık, utanç, suçluluk, gurur ve empati gibi daha karmaşık duygular yaşar. Çok küçük çocukların duyguları çoğunlukla hızlı kalp atışı veya karnındaki kelebekler gibi fiziksel tepkilerden oluşur.

Çocuk büyüdükçe, duygularını tanıma yeteneği gelişir ve duyguları da giderek düşüncelerinden etkilenmeye başlar. Kendi duygularının farkına varırlar ve başkalarınınkilerini daha iyi tanıyıp anlarlar.

duygusal gelişim

Duygusal gelişim; duyguların neler olduğunu öğrenmek, bunların nasıl ve neden ortaya çıktığı anlamak, kendinin ve diğerlerinin hislerini tanımak ve bunları yönetmenin etkili yollarını geliştirmek anlamına gelir. Çocuklar büyüdükçe ve farklı durumlara maruz kaldıkça duygusal yaşamları da daha karmaşık hale gelir. Dolayısıyla, bir dizi duyguyu yönetmek için geliştirilen beceriler, uzun vadede çok önemlidir.

Duygusal gelişim, bebeklik döneminde başlayan ve erişkin yaşta devam eden karmaşık bir süreçtir. Duygusal gelişim, küçük birer çocukken şu adımlarla başlar:

  • Duyguların neler olduğunu öğrenmek
  • Nasıl ve neden gerçekleştiklerini anlama
  • Kendi duygularını ve diğerlerinin duygularını tanımak
  • Bunları yönetmenin etkili yollarını geliştirmek.

Çocukların duygusal gelişimini desteklemenin 4 yolu

Ebeveynler ve eğitmenler, çocukların duygusal gelişimlerini desteklemek için önemli bir role sahiptir. Rollerini ise; çocuğun duygularına etkili bir şekilde yanıt vererek, duygularını nasıl yönettiklerini örneklendirerek ve çocuklarla duygular hakkında konuşarak performe ederler. Benzer şekilde, okul personeli, çocukların duygusal gelişimine önemli destek sağlayabilir.

Çocukların duygusal gelişimini desteklemek için yapılabilecekler konusunda kısa bir liste sunarak yazımızı tamamlayalım.

  • Çocuğunuz için rol model olun

Kişileri zorlayan duygulardan kaçış mümkün değildir. Bu nedenle çocuğunuza böyle duyguların hayatın bir parçası olduğunu gösterin. Hayatı bir anlamda zorlaştıran duygularla nasıl baş ettiğinize tanık olmaları onlar için model olacaktır. Örneğin, “Çok yorgun hissediyorum, bugün erken yatsam iyi olacak,” demek kulağa çok sıradan gelse de çocuğunuz için büyük anlam ifade eder.

  • Çocuğunuzla duygularını konuşun

Duygularımız hayatımıza bir şekilde anlam katan parçalarımızdır ve onlarla ilgili konuşmaya alışmamız gerekiyor. Yetişkinler için bile duygulardan bahsetmek zor olabilirken, çocuklar için henüz yeterince duyguyu tanımlayamadığı için bu iş biraz daha karmaşık hale gelir. Bu nedenle çocuklarınızla gün içinde hangi duyguları yaşadığınızı, duygulara isim vererek konuşmaya çalışın. Böylece çocuğunuz kendi duygularını tanıması ve duygularıyla ilgili konuşmasını kolaylaştırabilirsiniz.

  • Olumsuz duyguları konuşarak ifade edin

Yetişkinlerin birçoğu olumsuz duygularını ifade ederken duygularından uzaklaşarak sadece öfkeli sözler söyler. Bunun yerine gerçekten size kötü hissettiren şeyden bahsederek ve bunu yüksek ses kullanmadan konuşarak çocuğunuza öfkeli anlar için rol model olmaya çalışın. Çocuğunuz öfkelendiği zaman rahatlamalarına yardımcı olmak için asıl konuya odaklanın. Yüksek sesle konuşmaya, bağırmaya ya da hatta çığlık atmaya başladıklarında, onları asıl konuya döndürerek mevcut konuya önem verdiğinizi gösterin.

  • Çocuğunuza şefkatle ve ilgiyle yaklaşın

Çocuklar olaylara ve duygulara nasıl tepki vereceklerini onlara yaklaşımlarınız üzerinden belirleyebilir. Bunun pek çok sebebi vardır. Çocuklarınız duygularına verdikleri tepkiyle bir davranışa başvurduğu zaman onlara sıcak, ilgiyle ve şefkatli şekilde davranmanız duygusal gelişim süreci için son derece faydalı olacaktır. Böylece sizin yanınızda baskı altında hissetmeyecekler ve onlara kendi duygularını fark etmek için bir alan açmış olacaksınız. 

Read More

Çocukların ders çalışmaya olan ilgisi zaman zaman artıp azalabilir. Bu iniş çıkışlar belli bir ölçüde doğaldır. Bununla birlikte, ciddi bir ilgisizlikle karşı karşıya kaldığınız zaman önlem alarak çocuğunuza uzun vadede yardımcı olabilirsiniz. Bu yazımızda çocukların ders çalışmayı neden sevmediğine ve ders çalışmaya olan ilgisini arttırmak için neler yapabileceğimize göz atacağız.

Çocuğunuzun ders çalışmayı neden sevmediğini öğrenmek için çocuğunuzu izlemek çok önemlidir ve bunun en önemli yollarından biri çocuğunuzla iyi bir ilişki kurmaktır. Sorunları hızlı ve etkili bir şekilde çözmek, ciddi sonuçlar yaşamadan atlatmanıza yardımcı olabilir. Çocukların ders çalışmayı sevmemesinin birçok nedeni olabilir. Bun nedenler; düşük akademik performans, motivasyon eksikliği ya da ilgisini kaybetme olarak ortaya çıkabilir.

1. Dinleme, konsantrasyon veya uzun süre oturmada zorlanma

Çocuğunuz dinleme, konsantre olma ya da uzun süre oturmaya devam etme konusunda zorluklarla karşılaştığında, ders çalışmaya olan ilgisi bundan ciddi şekilde etkilenebilir. Çocuğunuzun arkadaş edinmede zorluk çekmesi, arkadaşlarını çabucak kaybetmesi, konuşmalarla mücadele etmesi, durumlara aşırı tepki vermesi, iş yüküne ayak uyduramaması ve güvenilir olmaması size bu konuda ipucu verebilir.

Sosyal olarak kabul edilebilir ve edilemez şeyler hakkında çocuğunuzla konuşabilirsiniz. Bu konuşma sırasında onu gerçekten dinlediğinizden emin olun. Ayrıca, insanların ekip olarak nasıl hareket edebileceğini görmesi için bir grup sporu veya etkinliğe başlamasını sağlayabilirsiniz. Buralarda arkadaşlıklar edinip iletişim kurmayı öğreneceklerdir.

ders çalışmayı sevmek

2. Bulundukları yerde rahat hissetmeme

Siz elinizden gelenin en iyisini yapmış olsanız da, çocuğunuz herhangi bir nedenden dolayı rahatsız hissedebilir. Bu rahatsızlık çalışmalarını etkilemeye başlar. Gürültülü ve uyarıcı etkenin bulunduğu yerler genellikle ders çalışmak için elverişli değildir. Çalışma ortamını gözden geçirerek onları rahat hissettirecek ögelerin var olduğundan emin olun.

Yapılması gereken diğer bir şey, bol ışık bulunduğundan ve ders çalışmak için yeterli alana sahip olduklarından emin olmaktır. Odadaki dikkat dağıtıcı unsurları en aza indirin ve tutarlı bir çalışma rutin programlayın. Ders çalışırken ihtiyaç duyacağı her türlü materyali kolayca erişebileceği yerlerde bulundurun. Yapılan araştırmalar, insanların kişiselleştirebildikleri ortamlarda daha rahat hissettiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle çocuğunuzu kendi çalışma alanlarına kendi dokunuşlarını ekleyerek rahat bir çalışma alanı oluşturmaya teşvik edin. Rahat bir çalışma alanı yaratmak, ders çalışmayı eğlenceli hale getirmeye yardımcı olur.

3. Ders konularından hoşlanmama

Kabul edelim, kimse tüm ders konularından hoşlanmıyor. Hoşlanmadığımız konularda başarısız olma olasılığımız yükselir. Bu nedenle hoşlanmadığımız konuları çalışmak motivasyonumuzu arttırmanın bir yolunu bulmak önemlidir. Çünkü ne yazık ki, okul müfredatı ve daha başarılı olmak için öğrenilmesi gereken bilgiler bellidir.

Örneğin, matematik çocuğunuzun ilgisini çekmiyorsa, yalnızca kitaplarla çalışmak yerine daha ilginç hale getirmek için çeşitli oyunlar oynamayı deneyebilirsiniz. Yapabileceğiniz bir diğer şey de, bu konuların hayatlarını nasıl kolaylaştıracağı ve bu bilgilerin hayatta nasıl kullanıldığı hakkında onları bilgilendirmek olacak. Çocuklar genellikle gerçek dünyada hiçbir zaman bu bilgileri kullanmayacaklarını düşünüyorlar.

4. Konuyu çok basit ve sıradan bulma

Çoğu zaman çocuklar, yaptıkları işlerde yeterince meydan okuma olmadığını hissederler ve bu da düşük motivasyona neden olur. Durum buysa, ders çalışma yöntemini gözden geçirmekte fayda var. Örneğin, yapılması gereken ödevlerin hemen ardından zorlayıcı bazı konulara çalışmasını sağlayabilirsiniz.

Başka bir fikir ise çok net bir zaman çizelgesi belirlemek olabilir. Böylece yapılan iş basit olsa da belli bir süre içinde bitirmeye çalışmak işin içine biraz heyecan katarak motive edebilir.

ders çalışmak

5. Çalışarak performansını geliştiremeyeceğine inanma

Öğrenciler çabalarının performansını artırma ihtimali olduğuna inanmazlarsa, çok çalışmaya motive olmayacaklardır. Eğer bir görevi tamamlayamayacaklarını ve bu çalışmanın onları ilerletmeyeceğini düşünüyorlarsa ders çalışmak istemeyebilirler. Ayrıca, öğrencilerin bilgi ve öğrenme konusunda motivasyonlarını etkileyebilecek inançları vardır. Eğer öğrenmenin genellikle hızlı ve kolay olduğuna (ya da yavaş ve zor) inanırsa, zorluklarla karşılaştıklarında motivasyonlarını kaybedebilirler. Benzer şekilde, zekanın doğuştan gelen bir şey olduğuna inanıyorlarsa, ne yaparlarsa yapsınlar daha zeki olmayacaklarını düşünebilirler. Bu da çaba göstermemeleriyle sonuçlanır.

Durum böyle ise, onları motive ettiğiniz bazı öğrenme stratejileri belirlemelisiniz. Ayrıca, pratik yapmaları için onlara bol fırsatlar yaratın ve daha sonra onlara geri bildirim verin. Böylece çabalarının onlara neler kattığını görebilirler ve kendilerine olan güven artabilir.

6. Öğrenme güçlüğü

Entelektüel, bilişsel, davranışsal, gelişimsel veya zihinsel sağlık sorunlarına sahip çocuklar uyku bozuklukları, karın ağrısı, baş ağrısı, diyare, ajitasyon ve agresif davranışlar, geri çekilme, güven ve benlik saygısı kaybı, kaygı ve depresyon gibi birçok problem yaşayabilir. Bu, ders çalışırken yorulma ve ilgisini kaybetme, yeteneklerine güvenmeme ve kendileri hakkında olumsuz duygular gibi sorunlara sebep olur.

Yardımcı olmak için çocuğunuzun bu sorunlardan herhangi birine sahip olup olmadığını tespit edebilmek önemlidir. Öğrenme güçlüğü hakkında detaylı bilgi olmak için ilgili sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. En etkili çözüm ise, profesyonel bir yardım alarak çocuğunuzun öğrenme sorunlarını aşmasını desteklemektir. Bu, çocuğunuzun engellerini aşmasına ve ders çalışırken odaklanabilmesine yardımcı olarak onlara ihtiyaç duydukları bir avantaj sağlar.

Read More

Kendinizi ne kadar iyi tanırsanız gerek akademik gerekse profesyonel hayatta başarılı olmak için doğru stratejilere yönelme şansınız o kadar artar. Güçlü yönlerinizin hayatınızı kolaylaştırması ve hedeflerinize koşar adım yaklaştırması için öncelikle bunların neler olduğunu fark etmeniz gerekiyor. Güçlü yönlerinizin farkında olmak zayıf yönlerin geliştirilmesi kadar büyük bir önem taşır. Çünkü başarılı olmak için zayıf yönlerinizi güçlendirmekle kalmayıp güçlü yanlarınızı en etkin şekilde kullanmayı öğrenmelisiniz.

Stratejik yetenek yönetimi

Kendi kendimizin güçlü ve zayıf yönlerimizi tespit etmeye çalışırken her zaman objektif olmayabiliriz. Güçlü yönlerinizi keşfetmenin en iyi yolu bilimsel olarak kanıtlanmış, profesyoneller tarafından uygulanan testleri uygulamaktır.

Stratejik yetenek yönetimi, ilgi alanlarınız, eğilimleriniz ve ihtiyaçlarınızın belirlenmesi için ideal bir yöntemdir. Çünkü çocuklar ve yetişkinler için kendini geliştirme yolunda ilk adım olan kendini tanıma konusunda detaylı verilere ulaşılmasını sağlar. Stratejik yetenek yönetimi, başta WISC-V olmak üzere dünya çapında kullanılan 8 ayrı test uygulanır ve sonuçları uzman psikologlar tarafından değerlendirilerek kişilere özel yönlendirmeler yapılır.

güçlü ve zayıf yönler

Güçlü yönlere mi yoksa zayıf yönlere mi odaklanmalısınız?

Test sonuçlarını aldığınız zaman güçlü yönlerinizle gurur duyabilir ve zayıf yönlerinizi ortadan kaldırmaya odaklanabilirsiniz. Veya zayıf yönlerinizi görmezden gelerek güçlü yönlerinizi öne çıkarmaya çalışabilirsiniz. Böylece kendinizle daha fazla gurur duyabilirsiniz. Ancak bu sonuçları biraz daha işlevsel hale getirmek için tüm özelliklerinizi göz önünde bulundurarak kendinize bir strateji belirlemeniz gerekir.

Bu noktada yapılması gereken asıl şey, kendinizi zayıf ve güçlü yönlerinizle birlikte bir bütün olarak görmek olacak. Zayıf yönlerimizi öğrenmemizin tek sebebi bunlardan kurtulmak değil, aynı zamanda güçlü yönlerimizi nasıl bu özelliklerin telafisi için kullanabileceğimizi fark etmektir. Çünkü tüm zayıf yönlerimizi ortadan kaldırmak mümkün değil. Her zaman bazı konularda ‘çok iyi’ olmayabiliriz. Bununla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.

Güçlü yönlerinizin farkında olduğunuz zaman özgüveniniz ve bununla beraber genel performansınız artar. Bir görevi tamamlarken ya da kariyerinizi planlarken iyi olduğunuz konuları bilmek, doğru seçimleri yapmanızı kolaylaştırır. Diğer taraftan zayıf yanlarınız da kişisel gelişiminizin önemli bir parçası. Yeterince iyi olmadığınız konularda kendinizi geliştirerek genel performansınızın ciddi anlamda artmasını sağlayabilirsiniz.

Read More

Bugün anne-baba olanların çocukluğunda sosyal medya diye bir şey yoktu. İstisnalar olsa da pek çok anne ve baba, sosyal medyayı gençler kadar yoğun kullanmıyor ya da bu mecralar hakkında yeterince bilgiye sahip değil. Bu nedenle ebeveynler, sosyal medya konusunda çocuklarına nasıl yaklaşması gerektiği konusunda daha da zorlanabiliyor.

Çocuklarımızın online oldukları sırada neler yaptıklarını bilmemiz gerekiyor. Çünkü internet, olumlu katkılarının yanında olumsuz pek çok unsurla kontrol edilmesi zor bir alan haline geliyor. Diğer taraftan çocuklarımızı kontrol etmeye çalışırken onların bize olan güvenini yerle bir etmememiz önemli. Peki bunu nasıl yapacağız?

Her şeyden önemlisi ortalama 13-14 yaşından önce sosyal medyaya kendi başlarına girmeleri ve kendilerine ait bir hesap açmalarını engellemek. Sonrasında ise sosyal medya konusunda çocuklarımızı bilinçlendirmek yapabileceğimiz en önemli ve işlevsel şeylerin başında geliyor. Bunun için çocuğunuza sosyal medyayı kullanırken dikkat etmesi gereken şeyleri öğrenmekle işe başlayabilirsiniz.

Nazik ve saygılı olmak

Kötü ve acımasız davranışlar gerçek dünyada nasıl iyi karşılanmazsa, sanal dünya da durum aynı. Bu nedenle çocuğunuza sosyal medyada kuracağı iletişimin her türünde saygılı ve nazik olmaları gerektiğini hatırlatın. Örneğin, diğer insanlara zarar verici ya da onları utandırıcı mesajlar atmamaları gerektiğini söyleyin. Aynı şekilde, diğer insanların da onlara aynı nezaketi ve saygıyı göstermesinin önemli olduğunu belirtin. Baş edemedikleri durumlarda sizden yardım isteyebileceklerini bilmelerini sağlayın.

sosyal medya çocuklar

Paylaşmadan önce iki kere düşünmek

Sosyal medyada bazı insanların kişisel yaşamına dair pek çok ayrıntıyı paylaştığını görüyoruz. Sosyal medya paylaşımları, yetişkinler için bile büyük bir sorunken, çocuklar ve gençler için daha büyük sorunlara yol açabilir. Örnek vermek gerekirse, sosyal medyada ev adresi, bulundukları yerin adresi, telefon numaraları gibi bilgileri paylaşmamaları konusunda onları uyarabilirsiniz. 

Gizlilik ayarları kullanmak

Gizlilik ayarları önemlidir ve bu önemi çocuğunuza hatırlatın. Paylaştıklarını bütün dünyaya açmak yerine sadece arkadaşlarının görebileceği şekilde ayarlamak iyi bir adım olabilir. Diğer taraftan şifrelerini diğer insanlarla paylaşmamalarında fayda var.

Yabancılarla arkadaş olmamak

Gençlerin %17’si sosyal medyada tanımadıkları insanlarla arkadaş olduğunu ve bazen bu durumun onları tedirgin ettiğini söylüyor. Sosyal medyayı yalnızca gerçekten tanıdığı insanlar sınırında kullanmak önemli ölçüde güvenli alan sağlayabilir. Bu yüzden “Eğer bu kişiyi tanımıyorsan, onunla sosyal medyada arkadaş olma” demek basit, sade ve güvenli bir tavsiye olacak. Bu aşamada çocuklara, kendilerini tedirgin hissettiren kişilerle iletişimde kalmamanın önemini bir kez daha hatırlatıp, sosyal medyada da bunun aynı olduğunu söylemenizde fayda var.

Bilgisayar kullanımını ortak alanlarla sınırlamak

Evinizde çocuğunuzun kullandığı bilgisayarın sadece evin ortak alanlarında kullanılmasını sağlayın. Tek başına odasına çekilip internette gezinmesi güvenilir olmayan kişilerle iletişime geçmeleri, girmemeleri gereken sitelere girmeleri için harika bir ortam olabilir! Elinizden geldiğince böyle ortamların oluşmasına engel olun.

Read More

Çocuk psikoterapisi, neredeyse yalnızca çocuğun duygusal ve sosyal refahı üzerine odaklanan terapötik bir ilişkinin kurulması anlamına gelir. Yetişkin tedavisinden belli başlı birkaç noktada ayrışır.

Terapinin odağı

Çocuk terapisi ileriye yöneliktir. Çocuklar yetişkinlerden farklı olarak çok hızlı değişirler. Bu nedenle terapi süresince geçmişe odaklanmak zaman zaman işlevsiz hale gelebilir. Çocuk terapistleri, çocuklara güçlü bir benlik duygusu, duygusal güç, iyi ilişkiler ve iyi iletişim kurma konusunda yardımcı olmaya odaklanır.

Terapinin dili

Çocuk terapisinin dili büyük ölçüde sözsüzdür. Çocuk terapistleri, çocuklarla iletişim kurmak için çeşitli etkinlikler ve oyunlardan faydalanır. Çocuklar, belli bir yaşa kadar eylemleri ya da duyguları kelimelere dönüştüremez. Bu nedenle terapistler, çocukların kendini rahatça ifade ettiği dili kullanır.

cocuk terapisi

Terapinin ortamı

Dünyanın bugünkü hali çocuklar için bazen çok karmaşık gelebilir ve kendilerine dair farkındalık kazanmaları için eleştiriden ve beklentilerden uzak bir ortama ihtiyaç duyarlar. Benliğin keşfi terapist ve çocuk arasında güven ilişkisi kurulduktan sonra başlayabilir. Keşif sürecinin başarılı olması, terapistin gelişime açık ve iç gözleme uygun bir ortam yaratma becerisiyle büyük ölçüde ilişkilidir.

Terapinin hedefleri

Mevcut sorunların çözümünün yanı sıra çocuk terapisinin öncelikli hedefi benlik saygısının geliştirilmesidir. Bunun yanı sıra iletişim becerisinin geliştirilmesi, gelişimin teşvik edilmesi, duygusal bilgi birikimi oluşturulması gibi hedefler de çocuk terapisinin başta gelen hedefleri arasında yer alır.

Çocuğumun terapiye ihtiyacı olduğunu nasıl anlarım?

Çocuğunuzun duygusal veya davranışsal bir sıkıntısı varsa, mümkün olan en kısa zamanda onu bir terapistle bir araya getirmelisiniz. Ancak henüz duygu ve düşüncelerini kelimelerle iyi ifade edemeyen çocukların terapiye ihtiyacı olup olmadığını anlamak her zaman kolay değildir. Bir çocuğun acilen terapi görmesi gerektiğini gösteren öncelikli üç semptomu, yeme bozukluğu, aile öyküsü ve kendine zarar verme olarak sıralayabiliriz.

Diğer taraftan boşanma, okul değiştirme ya da bir kardeşin doğumu gibi durumlarda mutlaka terapiye ihtiyaç vardır diyemeyiz. Böyle durumlarda çocuğunuzu gözlemlemeniz gerekir. Eğer uzun süren sorunlar yaşıyorsa ve bu durumlarla baş etmeye çalışırken zorlanıyorsa – yeme alışkanlıklarında bozukluk veya kendine/başkalarına zarar verme gibi – vakit kaybetmeden bir terapiste danışmanızı öneririz.

Read More

Yeni bir şey öğrenmek keyifli olsa da, her zaman kolay değildir. Bu nedenle öğrenmeyi öğrenmek, süreci kolaylaştırmak adına atılacak en etkili adımlardan biri. Metacognition olarak daha önce de dile getirdiğimiz bu yöntem, belli bir hedefi olan pratikler ve yaklaşımlar geliştirme üzerinden işler. Öğrenme sürecinde beynimizin nasıl çalıştığını bilmek, kendi sürecimizi yönetmemize yardımcı olur.

Odaklanmış ya da gezinen zihin

Öğrenmeyi öğrenme sürecinin başında odaklanmış ve gezinen zihin arasındaki farkı görmeye çalışmamız gerekir. Bir yolculuğa çıktığınızı düşünün. Bazen en hızlı şekilde varış noktasına gitmek bazen de etrafı izleyerek ve yolda neler olduğunu fark ederek yolun sonuna ulaşmak isteriz. Bunlardan biri iyi, diğeri kötü değildir. Önemli olan hangisine ihtiyacımız olduğunu yolun başındayken tespit edebilmek.

Odaklandığımız zaman, kısa vadeli sonuçlara erişmemiz kolaylaşır. Böylece zamandan kazanır ve spesifik bir hedefe hızla varabiliriz. Bazı durumlarda buna ihtiyacımız olsa da, bazen gerçekten ne öğrenmeye çalıştığımızı anlamak için biraz daha geniş bir algıya gerek duyabiliriz. Zihnimiz gezinirken de öğrenmeye devam eder ve öğrenirken eski bilgilerimizi birbiriyle ilişkilendirmemiz kolaylaşır. Daha fazla detayı fark ederiz.

Bilgi zinciri oluşturma

Bir konuyu tüm detaylarıyla öğrenmek ve sebep sonuç ilişkisini en iyi şekilde kurmak için bilgiyi parçalara ayırmak önemlidir. Tabii öğrenme sürecinin sonunda bu parçaları bir zincir gibi güçlü ve ilişkisel olarak bir araya getirebildiğimiz sürece. Örneğin, belli başlı denklemlerin nasıl çözüleceği üzerine çalışırken, sonuca giden yoldaki detayları öğrendiğinizde bu denklemleri daha karmaşık problemlere uygulamanız kolaylaşır.

Basit bir denklemin tam olarak neyi çözdüğünü öğrenmek, (karmaşık bir problemi bir zincir olarak düşünürsek) bu denklemin hangi zincirin yerini alması gerektiğini fark edebiliriz. Bu, neden ve nasıl olduğunu sorgulamadan bir denklemi ezberden çözmekten çok daha farklıdır. Çünkü ezberden çözüm yolunu öğrendiğinizde, aynı denklemi farklı konseptlerde çözmekte zorlanabilirsiniz.

öğrenmeyi kolaylaştıran yöntemler

Metafor veya benzetmeler

Yeni bir şeyi öğrenmeye çalıştığınızı farz edelim. Öncelikle bunun öğrendiğiniz ya da öğreneceğiniz ilk şey olmadığını hatırlayın ve rahatlayın. Üstelik eski bilgileriniz – en basit olanları bile – yeni bilgiler edinmenizi kolaylaştırır. Bir örnekle açıklayalım: elektronların akışını öğrenmeye çalışıyorsunuz ve bunu tam olarak anlamakta zorlanıyorsunuz. Bunu suyun akışına benzeterek görselleştirebilir ve sizin için daha basit bir konuya dönüşmesini sağlayabilirsiniz.

Ertelemeyi erteleyin

Çalıştığınız konu sizi gerçekten zorluyorsa, kitabı kapatıp öğrenme işini başka bir zamana ertelemeyin. Gerçekten bunaldığınızı hissediyorsanız, kısa bir mola vererek çalıştığınız ortamdan uzaklaşabilirsiniz. Stratejik olarak 25 dakikalık bir çalışma süresi belirleyip sonrasında 5 dakika mola vermenin verimli sonuçlar getireceğini söyleyebiliriz. Zorlandığınız anda pes etmek yerine, farklı yollar deneyin. Sonunda başardığınızı görmek, buna değecek!

Read More