Zaman Sizi Yönetmesin, Siz Zamanı Yönetin!

 Zaman geri dönüşü olmayan sınırlı kaynaklardan biridir. Bu sebeptendir ki zaman yönetimiyle ilgili bütün yöntemler temelinde “zamanı kontrol etmek”le ilgilidir. Peki, zamanı kontrol etmenin bir yolu var mı? Biz söyleyelim, planlı ve programlı olmak.

Yalnızca yapılacaklar listesi yapmayı önermek sizin zamanı yönetmenizi kolaylaştıracak tek başına etkili bir çözüm değildir. İnsanların çoğu plan yapmaları gerektiğini bilir ama bu planı nasıl düzenleyecekleri ve uygulayacakları konusunda zorlanırlar. “Nerden başlamalıyım? Hangi güne hangi işlerimi sığdırmalıyım? İşlerimi yaparken nasıl yapmalıyım? Odaklanma problemim varken planlarımı nasıl uygulayabilirim?” Bunlara benzer birtakım soruların zihninizin içinde dolandığını duyar gibiyim.

Bu yazımızda yapılacaklar listesi yaparken ve uygularken nasıl bir yol izlemeniz gerektiğinin üzerinde duracağız. Özetle etkili zaman yönetimi için yalnızca ne yapmanız gerektiğinin değil bu yöntemleri nasılhayatınıza daha kolay bir şekilde uygulayabileceğinizin de üzerinde duracağız.

 

Nereden Başlamalıyız ve Nasıl Devam Etmeliyiz?

Düzenli plan yaparken en zor gelen nereden başlayıp nasıl devam etmemiz gerektiğidir. Adım adım gidelim:

  • İşe aylık etkinlikleri görebildiğiniz bir takvim kullanarak başlayınız.
  • Bu takvime sabit etkinliklerinizi, mutlaka gitmeniz gereken ve günü belli olan toplantıları, buluşmaları konferansları vb. günleri not ediniz.
  • Takviminizi mutlaka her gün görebileceğiniz bir yere asınız.
  • Ardından aylık planınızdan yola çıkarak haftalık planlar yapacağınız için kendinize haftalık planlarınızı ayrıntılı bir şekilde yazabileceğiniz bir defter
  • Haftalık planınızı aylık çizelgenizden faydalanarak planlayınız.
  • Haftalık planınızı aklınıza gelen tüm yapılacakları öncelik sırasına koyarak düzenleyiniz. “Ben neyi daha çok önemsiyorum. Nelere öncelik veriyorum.” diye düşünerek öncelik sırası yapabilirsiniz.
  • Her gün akşam bir sonraki günün planını tek tek kontrol ediniz. Yeni değişiklikler olursa planı ona göre tekrardan düzeltiniz.

Günlük Planlarımızı Nasıl Organize Etmeliyiz?

Gün içerisinde sizin için önemli olan aktiviteleri diğer aktivitelerden önce tamamlamak sizi psikolojik olarak rahatlatacaktır. Önemli olan işler yapılmadığı sürece bu işler aklınızın bir köşesinde dolanır ve diğer işlerinizi etkili bir şekilde gerçekleştirmenize engel olur. Stresli ve endişeli olmanıza yol açar. Bu yüzden yapılacaklar listenizde önemli işlerin en üstte olmasına her zaman dikkat ediniz.

Yaptığımız Etkinliklere Nasıl Odaklanabiliriz?

Teknoloji çağının getirdiği olumsuzluklardan biri de “odaklanma problemi”. Etrafımızda çok fazla uyaran olduğu için yaptığımız işlere odaklanmak oldukça zor. 1980’lerin sonlarında Francesco Cirillo tarafından bulunan günümüzde hala aktif şekilde birçok kişi tarafından kullanılan basit ve etkili bir teknik, ”Pomodoro Tekniği” bu sorununuzu çözecektir.

Psikolojik araştırmalar sonucu saatler boyunca çalışmak stres düzeyinizi arttırarak motivasyonunuzu düşürecektir. Sizi verimli çalışmaktan alıkoyacaktır. Özellikle çok fazla zaman isteyen büyük işleriniz için hiç ara vermeden çalışmak yerine 25 dakika sizi engelleyen faktörlerden tamamen uzak durarak çalışıp ardından 5 dakika mola veriniz. Bu rutini üst üste 4 kere tekrarladıktan sonra 20 dakika mola verip tekrar çalışmaya dönünüz. Pomodoro odaklanmanızı arttıracak en basit ve etkili yöntemlerden biridir. Hem verimliliğinizi arttıracaktır hem de daha az vakit harcayarak birçok işi hızlıca halletmenizi sağlayacaktır.

Etkili zaman yönetimi ile daha fazla bilgi almak isterseniz, Psikolog Merve Nuray’ın YouTube videosuna da göz atabilirsiniz.

Read More

Kaygı yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da baş etmesi zor bir duygudur. Hayal gücünü ve yaratıcılığı olumsuz duygulara odaklayan bu durum, sorunları ya da zorlukları yönetmeyi de zorlaştırır. Mükemmeliyetçilik olarak adlandırılan seviyeye ulaştığındaysa ortada bir sorun olmasa dahi yetersiz hissettirebilir.

Farklı duyguları hissetmek kaçınılmaz olsa da, baş etmekte zorlandığımız seviyeye ulaşması ortada müdahale edilmesi gereken bir durum olduğun habercisidir. Bu denenle çocuğunuz, yüksek seviyede kaygı hissediyorsa ona yol göstermeniz gerekir.

Cesaretini teşvik edin

Cesaret, zor zamanlarda ihtiyaç duyduğumuz becerilerden biridir. Üstelik, bir şeye cesaret ettiğimiz zaman başarısız olmayı da göze aldığımız anlamına gelir. Denemenin ve zaman zaman yanılmanın hayatı zenginleştirdiğini çocuğunuza öğretin.

Başarısızlığın doğal olduğunu anlatın

Zorlukları atlatmak zaman alabilir. Bu zaman içinde attığımız her adımda başarılı olamayabiliriz. Bu son derece doğal. Yapılması gerekense yeni yollar aramak. Çocuğunuza başarısız olduğunda, yeni bir yol aramanın ve çözüm odaklı yaklaşmanın önemini açıklamaya çalışın. Bugün kötü bir gün olabilir, ancak deneyerek iyi bir gün yaşanmasını sağlayabiliriz.

cocuk

Hataların faydalı olduğunu öğretin

Utanmak, çocukların da yetişkinlerin de önünde bir engele dönüşebilir. İnsanlar hatalı duruma düşmekten çekinerek utanabilir. Ancak hataların öğretici özelliğinin farkında olan çocuklar hata yapmaktan çekinmez. Büyük bir çelişkiyle karşılaşsalar bile bilgi ve becerilerini kullanmaya motive  olurlar.

Fikir almanın önemini vurgulayın

Her zaman her işi tek başımıza tamamlayamayabiliriz. Böyle zamanlarda bilgi ve fikir paylaşımı işi başarıyla tamamlamamızı sağlamaya yardımcı olur. Bu konuda yapabileceğiniz en iyi şey, uygun zamanlarda çocuğunuza fikrini sormak ve bu fikir üzerine konuşmak olacak. Çocuklar söylediklerinizdense yaptıklarınızı taklit ederek öğrenir.

“Öz sevgiyi” teşvik edin

Öz sevgi günümüzde önemi fark edilmiş duygulardan biri ve çocuklarımıza bunu öğretmemiz gerekiyor. Bazen hata yapmak ya da istemediğimiz bir deneyim yaşamak, başarısız ya da kötü olduğumuz anlamına gelmez, sadece başarısız veya kötü bir deneyim yaşadığımız anlamına gelir. Çocuğunuzun bunu bilmesi, öz sevgisini güçlendirir.

Ebeveynler için güzel ve doğru davranışları teşvik etmek kadar, olumsuz duygularla baş etmeyi öğretmek de çok önemli. Çocuklarınızın kaygılı oldukları anları fark etmek ve onlara ihtiyaç anlarında “fırsat eğitimi” vermek olumlu sonuç olmanıza yardımcı olur.

Read More

Hedef belirlemek tek başına başarıya ulaşmak için yeterli olmasa da önemli bir adım olduğunu inkar edemeyiz. Peki hedef belirleme yeterli değilse, başarıya ulaşmak için ne yapmak gerekir? Gelin biraz da bunu konuşalım.

Hedeflerimiz, ulaşmak istediğimiz yeri gösteren önemli bir referans noktasıdır. Peki doğru hedefi belirlemek ve belirlenmiş bir hedefe ulaşmak için ne yapmak gerekir?

Başarı şansınızı arttırmak için gerçekçi hedef belirleyin

Yapmak istediğiniz her şeyi hedef olarak adlandıramayız. Bir isteğin hedefe dönüşmesi için bu isteğin enikonu düşünülmesi gerekir. Hedef olarak belirlemeden önce becerilerinizi, yeni beceriler kazanmak için önünüzdeki zamanı ve geçmiş deneyimlerinizi göz önünde bulundurun. Spesifik ve sonuç odaklı bir değerlendirme ile başarı şansınızı arttırabilirsiniz. Belirsiz bir hedef, belirsiz bir yol anlamına gelir ve sonuç da aynı şekilde belirsiz olacaktır.

Stratejik plan yapın

Gelişigüzel ilerlenen bir yolda başarılı olmak kolay değildir. Hem başarınızı garanti altına almak hem de yolda karşınıza çıkabilecek sorunları önceden görebilmek için stratejik planlama büyük önem taşır. Öngörülerle yapılmış bir stratejik plan yolun başında ihtiyaç duyacağınız becerileri fark etmenizi sağlar. Böylece yola çıktığınızda, her şeye hazır olma şansınız artar.

basari

Genellikle hedefe ulaşmak için çalışırken alt hedef başlıkları belirlemek faydalı olur. Bu akademik hedeflerden profesyonel ya da gündelik hedeflere kadar geniş bir yelpaze için geçerlidir. Tamamladığınız her bir alt hedef, önünüzdeki yolu daha iyi görmenizi sağlamanın yanı sıra motivasyonunuzu da arttırır. Karmaşık bir sürece girmektense, gideceğiniz yolu aşılabilir hale getirir.

Stratejik yetenek yönetimi, sahip olduğunuz beceriler ile ihtiyacınız olacak becerileri karşılaştırarak hangi yönlerden kendinizi güçlendirmeniz gerektiğini öğrenmenize yardımcı olur. Bazen hedeflerinizde revizyona gitmeniz gerekebilir. Bu tamamen doğal bir süreçtir.

Zaman çizelgesi çok önemli

Küçük esneklikler koyarak, her bir alt hedef ve son hedef için zaman belirleyin. Bunu yaparken de gerçekçi olmanız gerekiyor. Çünkü aksayan her bir detay, büyük resmi etkiler. Zaman çizelgenizin beklenmedik şekilde dışında kaldığınız anda, hesap etmediğiniz detayları göz önünde bulundurun ve tekrar bir zamanlama belirleyin. Bazen başarısız sonuçlanan denemeler, uzun vadede işinizi kolaylaştıracak bilgilere dönüşebilir.

Read More

Meditasyon yapmaya başlayan kişilerin çoğu, maymun zihin denen sürekli, hiperaktif ve kendi kendini yıkıcı düşüncelerden kurtulmayı hedefler. Diğer taraftan gerçek şu ki, meditasyon zihinsel ve duygusal kargaşaları yok etmez. Daha ziyade, deneyimlerimizle iç içe olmamızı sağlayan mekanı ve yumuşaklığı geliştirir. Böylece duygu ve düşüncelerimizin çağlayanıyla oldukça farklı bir şekilde ilişkileniriz.

Bu yazıda bahsedeceğimiz mindfulness uygulaması, özellikle duygusal karışıklık ve acıyı hafifletmek için tasarlanmıştır. Olumsuz ya da rahatsız edici bir duygu ortaya çıktığında, bir an durum aşağıdaki dört adımı kendinize hatırlatın. Bir şeylerin değiştiğini göreceksiniz.

Tanıma

Ne yaşadığımızı bilmedikçe, yaşadığımız duyguyla başa çıkmak neredeyse imkansızdır. Yani, ilk adım ne olup bittiğini fark etmektir. Sizi rahatsız eden bir sohbeti ele alalım. Rahatsız oluyorsanız bunu yok saymak yerine, hissettiğiniz duyguya daha yakından bakın. Bu duyguyla tanışmaya çalışın. Hissiniz öfke olabilir mi? Öfkeli olmak size nasıl hissettiriyor? Mindfulness pratiği burada başlıyor.

Kabul etme

İkinci adım, birincinin uzantısıdır. Bu hissi kabul edin ve orada olmasına izin verin. Diğer bir deyişle, kendinizi bu duyguyu hissetme izni verin. Hissettiğiniz duygu için kendinize kızdığınız zaman başarıya ulaşma gücünüzün olmadığını kendinize sürekli söylemiş olursunuz. Ancak düşünceleriniz, karakteriniz değildir. Onları evinize gelen misafirler gibi düşünün. Onları selamlayın, içeri kabul edin ve izleyin.

mindfulness

Hislerinizi kötü ve yanlış olarak değerlendirmek yerine, acı verici olarak adlandırmak yeterlidir. Bu özsevginin oluşması için gerekli altyapıyı sağlar. Çünkü böylece herhangi bir duygunuz bastırılması gereken bir düşmana dönüşmemiş olur.

Araştırma

Artık açıklık ve merak duygusuyla sorular sormaya ve keşfetmeye başlıyorsunuz. Bu, takıntı veya suçlamadan çok daha farklıdır. Büyük bir hızla tetikleyicilere öfkelenmek yerine, duygunun kendini araştırmak gerekir. Merak ve duyguya yakınlık büyük oranda özgürlük verir. Hissettiğiniz duygunun nasıl ortaya çıktığını araştırın. Duygular aslında çeşitli ipliklerden dokunmuş karmaşık dokulardır. Örneğin, öfkenizin içinde üzüntü, çaresizlik veya korku olabilir.

TanımlamaMA

Son adımda, duygularınız üzerinden kendinizi tanımlamamayı öğrenmeniz gerekiyor. Belli durumlarda ve belli kişilere karşı öfkeli olmanız, sizi öfkeli bir insan yapmaz. Kendinize belli zamanlarda öfkelenme izni vermeniz, her zaman ve her koşulda öfkeli olduğunuz anlamına gelmez. Bu sonunda kendinize olan sevginizi unutmanıza sebep olabilir. Bunun yerine duygularınızın ortaya çıkışını, derinliğini, içeriğini görerek duyguyu kendi başına ele almanızda fayda var.

Read More

Oyun ve oyuncaklar, çocuklar için hem eğlence hem gelişim hem de iletişim araçlarıdır. Sağlıklı bir biçimde iletişim kuramayan çocuklar, bu ihtiyaçlarını oyuncaklar ve oyunlar aracılığıyla giderirler. Bunun farkına varılmasıyla da çocuklarla iletişimin bir yolu bulunmuştur ve saklı tuttuğu bazı konuları bile açığa vurması sağlanmıştır. Oyun terapisi bu iletişim yolunu kullanır.

Oyun Terapisi Nedir?

Çocuklar, yetişkinler gibi birçok ihtiyacı olan ve sorunlar yaşayan bireylerdir. Üstelik bu sorunlar giderilmediğinde içselleştirilerek tüm hayatlarını etkileyebilir. Sağlıklı bir iletişim becerileri de yetişkinlerle aynı olmadığı için de onlarla iletişim kurmada bazı farklı yöntemler kullanılır. Oyun terapisi de bu yöntemlerden biridir.

Oyun terapisi, çocukların oyun ve oyuncakları kullanarak kendilerini ifade etmesi ve bunun uzman bir kişi tarafından yorumlanması olarak tanımlanabilir. Bu süreçte terapi için kullanılan oyuncaklar özel olarak seçilir ve kendilerini güvenli hissedebileceği bir ortam sağlanır.

oyun terapisi

Oyun terapisinde yöntem çocuğun kendisini oyun terapistine açmasını sağlamaktır. Bunun için özel tasarlanmış bir oda kullanılır ve seanslara anne ve babalar katılmaz. Başlarda oyun terapisti sadece çocuğun güvenini kazanmayı hedefler. Çocuğun oyununa terapisti davet etmesiyle çocuk güvendiğini gösterir ve beraber süreç başlar. Bu süreçte kullanılan oyuncaklar, farklı anlamlar taşır. Örneğin vahşi hayvanlar, saldırganlık ve gücü ifade etmekteyken vahşi olmayanlar ise aile ve korunma gibi kavramları ifade eder. Bu tarz oyuncaklarla terapistle beraber oynamaya başlayan çocuklar da zamanla kendilerini terapiste açarak bazı durumların terapist tarafından yorumlanarak ortaya çıkmasını sağlar.

Oyun Terapisinin Faydaları Nelerdir?

Oyun terapisinin birçok olayın çözümünde ciddi kolaylıklar sağladığı biliniyor. Ailede yaşanan boşanma ve çatışma durumları, evlat edinilme durumu, aile içi şiddet ve sevdiği bir kişinin ölümü gibi atlatılması ve ifade edilmesi zor vakalar, bu yöntem sayesinde çözülebilir. Oyun terapisi sayesinde çocuklar, çeşitli duygularla tanışıp, sorunları çözüme ulaştırmanın ötesinde genel anlamda gelişim kaydeder. Bu faydalara da göz atacak olursak;

  • Oyun terapisi sayesinde çocukların ifade etmekte zorlandığı duygular daha rahat ifade edilir,
  • İnsanlarla olan ilişkilerinin daha sağlıklı olması sağlanır,
  • Yaşadıkları sıkıntıyla mücadele etme becerileri gelişir ve çözüm üretmeye yönelik olmaları sağlanır,
  • Kendilerine olan güvenleri artar ve bununla beraber sorumluluk almaya başlarlar,
  • Sınırların farkına varırlar ve bunları belirlerler,
  • Korkularını yenerler.

Oyun Terapisi ile İlgili Diğer Yazılarımız:

Read More

Hem psikoloji biliminin katkıları hem de gündelik hayatta yaşadıklarımız öğrenme ile unutmanın birbirini takip ettiğini kanıtlıyor. Beynimizin herhangi bir tetikleme olmadığı müddetçe öğrendiğimiz yeni bilgileri hızlıca unuttuğunu biliyoruz.

Peki, neden unutuyoruz? Öğrendiğimiz bilgileri unutmamak mümkün mü?

Unutma taktiği

Yakınlarda Neuron dergisinde Blake Richards ve Paul Frankland imzasıyla yayımlanan bir makale, unutmaya dair doğru bildiklerimizi sorguluyor. Richards ve Frankland’a göre hafıza yalnızca bilgileri depo etmiyor, yeni edinilen bilgilerin gereksiz olanlarını eleyerek optimum bir karar alma süreci de işletiyor. Dolayısıyla unutmayı bilgilerin yavaş yavaş silinip gitmesine yol açan bir süreç olarak değil, hafızamızın arka planında sürekli işleyen evrimsel bir taktik olarak düşünmek gerekiyor. Yazarlar, unutmanın hafızanın bir arızası olmadığını, aksine unutarak hatırlama becerimizi en ideal şekilde güçlendirmeye çalıştığımızı vurguluyorlar.

unutmayi-onlemek

Gelgelelim, içinde yaşadığımız bilgi çağının talepleri bu evrimsel taktikle uyum göstermiyor. Bu durum, özellikle de hafızalarına sürekli yeni bilgiler depolaması gereken öğrencileri ve onlara kendi bilgilerini aktaran öğretmenleri ilgilendiriyor. Hafızamızı daha etkili kullanmamızı sağlayan yöntemler benimsemek, öğrencilerin öğrenme deneyimlerini daha işlevli hale getiriyor.

Daha az unutmak mümkün

Akran çalışması, bu etkili hatırlama yöntemlerinden biri. Yeni öğrendikleri bilgileri arkadaşlarına açıklayan öğrenciler hem aktif bir öğrenme sürecine giriyorlar hem de yeni öğrendikleri bilgileri tekrar edip pekiştiriyorlar. Benzer şekilde, öğrendikleri konulara dair sık sık pratik testler yapan öğrenciler, rekabet kaygısı olmadan yeni bilgileri içselleştirme fırsatı buluyorlar. Bu nedenle uzmanlar, öğretmenlere not değerlendirmesi yapacakları sınavların yanı sıra gündelik hayata ya da oyunlara dayalı pratik testler düzenlemelerini öneriyor.

Konuları art arda bitirmektense uzun süre boyunca geri dönüşlerle yeniden ele almak, öğrencilere belirli bir konuyu birçok kere gözden geçirmek imkanı verdiği için unutma ihtimalini azaltıyor. Ders anlatımına görsel materyalleri dahil etmek, öğrencilerin yeni bilgiler edinirken yalnızca yazılı ya da sözel değil görsel hafızalarını da çalıştırdığı için öğretmenlerin uygulayabileceği yöntemler arasında gösteriliyor.

Araştırmalar beynimizin daha etkili çalışma gösterebilmek için unutmaya devam edeceğini söylüyor. Yine de, öğrencilerin hatırlama yetilerini geliştirmek, kendileri için gerekli bilgileri unutmalarını engellemek, bu yolla daha işlevli bir öğrenme deneyimi edinmelerini sağlamak çeşitli yöntemlerle mümkün.

Read More

Öğretmenler için çok sayıda dikkat dağıtıcı konuşma ve hareketin bulunduğu bir ortamda mesleğini sürdürmek zor bir göreve dönüşebilir. Bu nedenle aslında, genel olarak öğrencilere yönelik olarak önerilen mindfulness öğretmenler için de hayatı değiştiren bir yönteme olarak karşımıza çıkıyor.

Öğretmenliğin, keyifli olduğu kadar stresli olduğuna şüphe yok. Bu günlük işin seyrinden kaynaklanabileceği gibi, zaman zaman baş etmesi zor durumlarla da karşılaşılmasından kaynaklanıyor. Bedeni ve zihni nefes ve hareket ile rahatlatarak, duyguları kontrol etmeye yardımcı olan mindfulness, tüm dünyada öğretmenlere öneriliyor. Çünkü aktif dinleme ve diğer öğretmenlerle, ebeveynlerle ya da öğrencilerle kurulan iletişimin ideal şekilde kurulmasını sağlıyor.

Farklı kültürlerden ve aile yapılarından gelen çocukların bir odada bir araya geldiği bir ortamda odaklanmayı sağlamak için mindfulness önemli ölçüde yol gösterici. Aynı anda farklı özellikler taşıyan bir kitleye hitap etmenin zorluklarını yönetebilmek için, öğretmenlerin kendi duygularını da anlık olarak yönetebilmesi gerekiyor.

ogretmen-mindfulness

Doğru zamanda doğru yönlendirme için: mindfulness

Öğrencilerin kendi arasında yaşanan istenmeyen olayların yanı sıra dersin akışında gerçekleştirilmesi gereken değişiklikleri yönlendirmek bu yöntem ile kolaylaşabilir. Çocuklarla sürekli birebir iletişimde olan öğretmenlerin, kendi hayatlarında yaşadıkları duygusal iniş çıkışlar da düşünüldüğünde kendi duygularını kontrol etmeyi öğrenmesi büyük önem taşıyor.

Her öğretmenin, gerçek anlamda sinirlerini yıpratan ve pozitif yaklaşımda bulunmakta zorlandığı durumlar olmuştur. Bir rol model olarak önemli bir görevi sürdüren öğretmenlerin, pozitif ve üretken olabilmesi zaman zaman zorlaşır. Diğer taraftan bazı öğrencilerin sosyal becerileri zayıf olabilir ve bu öğrenciyle bağ kurmak özel bir çaba gerektirebilir. Böyle zamanlar için mindfulness, öğretmenlerin hayatını kolaylaştırır.

Üstelik kendi duygularını yönetmeyi bilen bir öğretmen, çocuklara duygularıyla nasıl baş edeceklerini çok daha iyi öğretir. Öğretmenlerin tek görevi, teorik bilgileri aktarmak değil, aynı zamanda öğrencileri hayata hazırlamaktır. Mindfulness yöntemini uygulayan bir öğretmen, çocukları hayata hazırlamada da uygulamayanlara göre daha başarılı olacaktır.

Mindfulness hakkında bilgi ve deneyim sahibi bir kişi, olumsuz durumlarla çok daha iyi baş edebilir. Karşısındaki kişinin içinde bulunduğu durumla baş edemediğini fark ettiğinde, çok daha etkin şekilde destek verebilir.

Read More

Çocuklar, her birey gibi tatil vakti geldiğinde kendini rahatlamış ve hayalini kurduğu şeyleri yapacak şekilde özgür hisseder. Bu sebeple çocukların tatillerinde ders çalışmalarını beklemek, tatil zamanlarımızda işyerine çalışmaya gitmeye benzer ve bu da çok istenilen bir durum değildir. Hatta bunun adı tatil değildir!

Bu sebeple tatillerde çocukların ders çalışması konusunda, fazla abartıya kaçmadan bir orta yol bulunarak çözüme ulaştırmak gerekir.

Kendilerini özgür hissetsinler

Çocuklar, hayal dünyaları ve enerjileri çok yüksek bireylerdir. Bu sebeple tatillerinde bırakın istedikleri gibi eğlensinler ve oynasınlar. Oyunların da onların gelişimi için gerekli ve son derece etkili olduğunu asla unutmayın! Okul döneminde çocukların uzak kaldığı bazı aktiviteleri istedikleri sıklıkta ve uzunlukta yapmalarına fırsat tanıyın.

cocuklarin-yaz-tatilinde-ders-calismasi-gerekir-mi

Onlara bu konularda kısıtlamalar ve yasaklar koymanız, o aktiviteyi daha cazip hale getirecektir. Bu sebeple; yaz tatilinde çocuklarınıza ılımlı yaklaşarak makul şekilde bilgisayar oynamak ve gücü kalmayana kadar dışarıda arkadaşlarıyla oyunlar oynamak için izin verin. Çünkü okul dönemi boyunca hep bunların hayalini kurdular ve bu uğurda bazı fedakârlıklar gösterdiler.

Yaz tatilleri, çocukların okul dönemi boyunca hayatlarının bir parçası olacaktır. Bu sebeple bu zamanı çocukların doğru bir şekilde algılamasını da sağlamak gerekiyor. Okullar ilk tatile girdiğinde bazı şeylerde serbest bırakmak heveslerini almaları açısından önemlidir.

Fakat burada sonsuz bir izinden söz etmiyoruz. Çocukların okul döneminde edindiği bilgilerinin zayıflamasını engellemek ve varsa eksiklerini tamamlamak için ders çalışmaları da gerekiyor. Fakat daha önce de belirttiğimiz gibi fazla abartıya kaçmadan, orta yolu bularak!

Dikkat edilmesi gerekenler

Bu dönemin, çocuklara ait bir dönem olduklarını fark ederek onların kendilerine ait bir plan belirlemelerine izin verin. Kendi uyku düzeninde okul dönemine nispeten özgürlük tanıyın  ve zararı olmayacağını düşündüğünüz aktiviteleri yapmasına destek olun. Katılmak istediği bir aktivite ve spor branşı varsa, ona yardımcı olmanız aranızdaki bağı ve güveni de geliştirir.

Çocuğunuzun derslerindeki durumunu tekrar gözden geçirip, eksiklerini belirlemeniz faydalı olur. Yaz tatilinin sadece bu şekilde geçmemesi gerektiğini ona uygun bir dille aktararak, eksik olduğu konuları tamamlamaları ve bilgilerini unutmamaları için ders çalışması gerektiğini anlatın. Heveslendiği ve hayalini kurduğu şeyleri gerçekleştirmek ve bunları yaparken ebeveynlerinin de desteğini hissetmek, onların yeni okul dönemine daha enerjik ve daha konsantre bir şekilde başlamalarını sağlayacaktır.

Read More

“Özür dilerim”, “Af edersin”, “Pardon” gibi ifadeler, etrafında dönen sohbetleri dinleyen bir çocuğun duyacağı ilk cümlelerden arasında yer alıyor. Gündelik hayatta sık sık sarf ettiğimiz bu cümle, çocuk gelişimi açısından oldukça önemli bir işleve sahip. Çocukları özür dilemeye ve özre karşılık vermeye teşvik etmek, onların empati duygularını geliştirmelerinde ve başka insanlarla sağlam ilişkiler kurmalarında önemli rol oynuyor.

Empatinin anahtarı: “Özür dilerim”

Virginia Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırma, özür dilemenin çocuklarda empati gelişimine nasıl katkı sunduğuna dair önemli veriler ortaya koyuyor. Araştırmacılar, 6-7 yaşlarındaki bir grup çocukla kendi içlerinden bir asistandan plastik kaplar kullanarak kule yapmalarını istiyorlar. Araştırma asistanı, çocuklardan biri kulesini tamamlamak üzereyken “kazara” kuleyi yıkıyor. Ardından asistan ya özür diliyor ya da hiçbir şey demiyor.

empati

Kulesini yıkan asistanın özür dilemesi, çocuk için ilk başta büyük bir etkiye yol açmıyor. Kendilerinden özür dilenen çocuklar en az diğerleri kadar kötü hissettiklerini belirtiyorlar. Fakat özrün değeri daha sonra ortaya çıkıyor: Araştırmacılar çocuklardan asistana çıkartma vermelerini istediğinde, kendilerinden özür dilenen çocuklar kulelerini yıkan asistana karşı daha cömert davranıyorlar. Eğer asistan kulenin yeniden yapımında çocuğa yardım etmeyi teklif ederse, bu hem çocuğun daha mutlu hissetmesini hem de asistana karşı daha cömert davranmasını sağlıyor.

Kelimeler fark yaratır

Karşı taraftan “özür dilerim” cümlesini duyan bir çocuk, üzüntüsüne sebep olan kişinin kendini kötü hissettiğini anlıyor, onun bir daha böyle bir şey yapmayacağına dair güven geliştiriyor. Kendini karşısındaki insanın yerine koymaya daha hazır hissediyor. Öte yandan yalnızca özre karşılık vermek değil özür dilemeyi içselleştirmek de empati duygusunun gelişimine katkı sağlıyor. Her bireyin bazen hata yapabileceğini, hatayı kabullenip özür dilemenin ve hatayı telafi etmeye çalışmanın utanç duymaktan daha değerli olduğunu öğrenen çocuklar için karşılaştıkları zor durumlara başka insanların görüş açılarından bakmak daha kolay oluyor. Böyle bir bilince sahip çocuklar, kendi kelimelerinin de başkalarının kelimeleri kadar güçlü olduğunu ve özür dilemenin de özre karşılık vermek kadar değerli olduğunu bilen sorumlu bireyler olarak yetişiyorlar.

Çocuklar da yetişkinler gibi kendilerini keyifsiz durumlarda bulabilirler. Özür dilemenin önemini kavrayan çocuklar, bu zor durumlarla baş ederken kendilerini başkalarının yerine koymakta ve yara almış ilişkilerini tamir etmekte daha başarılı oluyorlar.

Read More

Okul öncesi eğitimde el işi, büyük önem taşır ve eğitim programında geniş bir yer kaplar. Ancak bu işlerin çoğu daha önceden belirlenmiş bir sonuca varmak, bir ürün elde etmek için yapılır. Daha önceden kesilmiş kağıtları bir araya getirmek, belli çerçevede resimler yapmak gibi görevleri kapsayan el işi çalışmalarının çok daha etkili bir alternatifi var: “Süreç sanatı”.

Süreç sanatı nedir?

Süreç sanatı kısaca, sanat çalışması sürecine vurgu yapan, yaratım sürecini eserin konusu ve en önemli kısmı olarak gören yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre, sürecin sonunda elde edilecek olan eserdense yaratım çalışmalarının kendisi önem kazanır. Geleneksel anlamdaki el işi çalışmalarında, ürün odaklı bir süreç yürütülürken gözden kaçırılan pek çok detaya süreç sanatı ile hak ettiği değer verilmiş olur.

surec sanati

Gelişim çağındaki çocuklar için, boyalarla ya da kille uğraşmak önemli kazanımlar sunarken, halihazırda ellerine verilen kağıtları bir araya getirmenin katkısı nispeten çok azdır. Bir şey üretirken neler yaptığına dair farkındalık ve deneyimin en önemli katkılarından biri problem çözme becerisinin gelişmesidir. Bunun yanı sıra özgüveni yüksek, yaratıcılığı ve motor becerileri gelişmiş çocuklar yetiştirmek için de süreç sanatından faydalanılabilir.

Süreç sanatında erişilmeye çalışan ideal bir eser ya da tamamlanması gereken bir proje yoktur. Örneğin, çocuklar eserlerinde göz yapmak istediklerinde, yanıbaşlarında duran pamuk toplarını ya da siyah rengi kullanmak zorunda hissetmez. Yaratıcılık potansiyellerini sonuna kadar kullanarak istedikleri materyal veya renkle göz yapabilirler. Bu küçücük detay bile büyük önem taşır. Neden mi?

Süreç sanatı ne kazandırır?

Yukarıdaki örnekle devam edelim. Çeşitli malzemeleri kullanarak bir köpek yapan çocuk için gözün ne şekilde yapılacağı, çözülmesi gereken bir problemdir. Problem üzerine düşünmesi ve alternatifleri denemesi/değerlendirmesi için fırsat bulduğunda, bir problemi çözmede ne çok seçenek olabileceğini keşfeder. Böylece sonucun doğru – yanlış ya da güzel – çirkin olmasına göre değil, duruma göre en uygun ya da o sırada tercih ettiği seçeneği uygulayabileceğini öğrenir.

Bu yaklaşım büyük oranda eğitimcileri ilgilendiriyor gibi görünse de, aslında ebeveynlere de önemli bir rol düşüyor. Duvarlara, buzdolaplarına çocuklarının ürettiği eserleri asmaktan, hemen hemen tüm ebeveynler hoşlanır. Bu çocuğun çalışmasını teşvik ve takdir etmek için de çok önemlidir. Ancak, bu eserleri seçerken ve yorumlarken güzel – çirkin ayrımı yapmamak, çocukla konuşurken ne yaptığındansa nasıl yaptığını sormak okul öncesi eğitimde süreç sanatı yaklaşımının evde de devam ettiği anlamına gelir.

Read More