Psikiyatrist ve psikanalist John Bowlby ve gelişim psikologu Mary Ainsworth tarafından geliştirilen bağlanma teorisi, insanlar arasındaki ilişkilerle ilgili psikolojik, evrimsel ve etolojik bir teoridir. Teorinin en önemli ilkesi; küçük çocukların normal sosyal ve duygusal gelişim için en az bir birincil bakıcıyla ilişki geliştirmesi gerektiğidir.

Bağlanma teorisine göre bağlanma ile ilişkili bebek davranışı, öncelikle stresli durumlarda bir bağlanma figürüne yakınlık arayışı şeklinde ortaya çıkar. Bebekler, kendileriyle sosyal etkileşimlerde bulunan ve altı aydan iki yaşına kadar olan dönemde yanlarında olan ve gereksinimleri karşılayan yetişkinlere bağlanır. Bu dönemde çocuklar için bağlama figürü güvenli bir üs olarak kabul edilebilir. Bu süreçte ebeveyn tepkileri bağlanma kalıplarının gelişmesine yol açabilir. Bağlanma figürünün kaybı söz konusu olduğunda ayrılık anksiyetesi, depresyon gibi davranışlar ortaya çıkabilir.

Bağlanma Teorisi ve Gelişimi

Gelişim psikoloğu Mary Ainsworth, 60’lı ve 70’li yıllarda yaptığı araştırmalar neticesinde bir dizi bağlanma örüntüsü teorisi geliştirdi. Bunlar güvenli bağlanma, kaçınan bağlanma ve endişeli bağlanma olarak sıralanabilir. Daha sonra dördüncü bir örüntü olarak, düzensiz bağlanma kavramını tanımladı. 80’li yıllarda teori yetişkinleri de kapsayacak biçimde genişletildi. Her yaştaki akran ilişkileri, romantik ilişkiler, cinsel ilişkiler, bebek veya hastaların bakıma ihtiyaç duydukları dönemler incelendi.

John Bowlby ise süreç içinde erken bağlanmaların doğasına dair kapsamlı bir teori formüle etmek için evrimsel biyoloji, nesne ilişkileri teorisi, kontrol sistemleri teorisi ve etoloji ve bilişsel psikoloji alanlarını içeren bir dizi alanı araştırdı. Teorinin gündeme geldiği ilk dönemlerde, akademik psikologlar John Bowlby’yi ağır şekilde eleştirdi ve psikanalitik doktrinlerden ayrılmakla suçladı ancak; bağlanma teorisi o dönemden günümüze dek erken sosyal gelişimi anlamada ve çocukların yakın ilişkilerinin oluşumuna yönelik araştırmalarda önemli bir role sahip oldu.

Bağlanma Teorisinin Yaşamımız Üzerindeki Etkileri

Bağlanma teorisi çerçevesinde yapılan araştırmalara göre; erken yaşlarda güvenli bağlanan çocuklar, diğer yaşıtlarına oranla daha az bağımlı ve daha özgüvenli olabiliyorlar. Bunun neticesinde, keşfetmeye hevesli ve çevrelerine karşı daha ilgili olabildikleri düşünülüyor. Güçlükler karşısında sorumluluk almadan kaçınmıyor ve kendilerine inanıyorlar. İlişki kurmakta ve ilişkileri yönetmekte daha başarılı olabiliyorlar. Güvensiz bağlanma söz konusu olduğunda ise ilgisizlik ve çekingen tavırlar ortaya çıkabiliyor. 0-6 yaş döneminde güvenli bağlanan çocukların diğer yaşıtlarına göre sosyal beceriler anlamında daha başarılı oldukları, akademik hayata daha rahat uyum sağladıkları düşünülüyor.

Araştırmalara göre güvenli bağlanan çocuklar güvensiz bağlanan yaşıtlarına oranla kendilerini daha az yalnız hissediyor. Güvenli bağlanmanın odaklanma ve öğrenme süreçleriyle de ilişkili olduğu düşünülüyor. Derslerinde daha yüksek başarı elde edebilmelerinin yanı sıra, ekip çalışmasına ve işbirliğine yatkın olmaları söz konusu olabiliyor. Akademik yaşantılarında ve ilerleyen süreçte iş yaşantılarında görev ve sorumluluk almaya hazır, başarıya odaklı, özgüvenli olabiliyorlar. Bununla birlikte ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkileri bulunan güvensiz bağlanma durumunun aksine; güvenli bağlanma olumsuz duyguları kontrol edebilme ve güçlüklere karşı dirençli olma noktasında bireyleri destekliyor.

Bağlanma Teorisi hakkında daha fazla bilgi edinmek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Desteğe ihtiyaç duyuyorsanız ya da sorularınız varsa bizimle iletişime geçebilirsiniz. Psikolojiye dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.