Kişilik özelliklerine göre meslek seçimi yapmak mesleki doyum, başarı ve mutluluk için oldukça önemlidir. Meslek seçimi yaparken çoğunlukla sınav başarısı, popüler meslekler ve mesleki kazanç dikkate alınır. Oysa meslekte başarıyla ilerlemek ve mutlu olabilmek için kişilik özellikleri, ilgi ve beceriler dikkate alınmalıdır.

Kişilik, doğuştan gelen mizaç özelliklerinin çevrenin etkisiyle şekillenmesi sonucu oluşur ve kolay kolay değişmez. Bu nedenle kişilik özellikleri, belirli bir sürede oluşan ve nispeten tutarlı davranış biçimleridir. Kişiliğe ait özellikler sayesinde kişiyi diğerlerinden ayırır ve kişinin olası davranışlarına yönelik tahminlerde bulunabiliriz. Dolayısıyla zaman içerisinde gelişen, kolay kolay değişmeyen bu tutarlı özelliklerin doğru meslek seçiminde rolü büyüktür.

Meslek seçimi kişiliğin bir ifadesidir. Dolayısıyla da bireyin kendisine uygun mesleği seçmeden önce kişiliği hakkında cevaplaması gereken pek çok soru vardır. Kişi bu sorulara uygun cevapları bulduğunda iş yaşamında mutlu olur. Meslek hayatındaki mutluluk kişisel yaşamda da huzur ve mutluluğu getirir. Bu yazıda kişilik özelliklerine göre doğru meslek seçimi yapmak için Holland’ın tipoloji kuramını ele alacağız.

Holland’ın Tipoloji Kuramı ile Meslek Seçimi Yapmak

Holland’ın tipoloji kuramının temel amacı bireylerin mesleki doyum elde etmesini sağlamaktır. Bu kuram, kişilik ile mesleklerin gerektirdiği etkinlik veya çevre arasındaki ilişkiye dayanır. Holland, bireyleri kişilik özellikleri açısından altı grupta toplar. Ayrıca bu grupların oluşturduğu çevreleri de aynı isimlerle gruplandırır.

Holland’ın altı kişilik tipi; Realistik (Realistic), Araştırıcı (Investigatory), Yaratıcı (Artist), Sosyal (Social), Girişimci (Enterprising) ve Düzenli (Conventional) kişilik tipleridir. Holland, bu kişilerin yaşadıkları çevreleri de aynı isimlerle kategorize etmiştir. Bunlar realistik çevre, araştırıcı çevre, yaratıcı çevre, sosyal çevre, girişimci çevre ve düzenli çevredir.

Bireyler bu tiplerden bir, ikisine ya da hepsine benzeyebilirler. Bireyin mutlu ve başarılı olabilmesi için kişilik tipiyle uyumlu çevre içerisinde yer alabilmesi gerekir. Dolayısıyla kişi hangi özelliğe sahipse, aynı özelliğe uygun mesleki çevrede mutlu olacak ve kendini geliştirecektir.

Realistik Kişilik Tipi ve Realistik Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Realistik kişilik tipine sahip bireyler soyuttan değil, somut olandan, teorikten değil pratik olandan hoşlanırlar. Gerek ilgi alanlarında gerek mesleklerinde alet, edevat ve araçlarla çalışmaktan hoşlanırlar. Mekanik yetenekleri diğer tiplere göre daha fazla gelişmiştir. Oldukça doğal, hoşgörülü ve sabırlı kişilerdir. Ayrıca statü, para ve maddi-manevi güçlü olmaya önem verirler.

Sosyal ilişkilerde ve aktivitelerde girişken değillerdir, iletişim kurmaktan ve sözel olarak kendilerini ifade etmekten hoşlanmazlar. Doğru meslek seçimi yapmak için çalışma alanlarını seçerken bu kişilik özelliklerini göz önünde bulundurmalıdırlar. Doğada hayvanlarla, toprakla iç içe çalışmak, fabrikada makinelerle, araçlarla çalışmak, tamir-onarım yapmak onlar için keyiflidir.

Mutlu olacakları çalışma ortamı iş makinelerinin olduğu, araziler, inşaat alanları, şantiye, maden, fabrika, tamir atölyesi, tarım arazisi, hayvancılık, sera olabilir. Otomativ tamiratı, elektronik tamiratı, tesisatçılık, teknisyenlik, bahçıvanlık, hayvancılık yapabilirler. Onlar için makinelerle, araçlarla ya da bitki ve hayvanlarla zaman geçirmek insanlarla sosyalleşmekten daha keyiflidir.

Daha kurumsal düzeyde çalışmak istenirse mühendislik yapabilirler, tamir eden değil icat eden olabilirler. Sanayi alanlarının gelişimi için proje üretebilir, ihtiyaçları tespit edebilirler.

Araştırıcı Kişilik Tipi ve Araştırıcı Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Araştırıcı kişilik tipine sahip bireyler bilimsel ve teknik konularla ilgilenmekten hoşlanırlar. Sosyal alanları bu kişilerin de oldukça zayıftır. Zekâlarını kullanabilecekleri alanlar, bilimsel ya da teknik araştırma ve okumalar yapabilecekleri ortamlar onlar için keyiflidir.

Sosyalleşmekten, başkalarının kişisel sorun ve ilgilerine vakit ayırmaktan keyif almazlar. Kendilerini gibi bilim ve tekniğe ilgisi olan kişilerle sohbet etmekten, tartışmaktan hoşlanırlar. Günlük hayattaki sohbet konuları da çoğunlukla bilim, teknik, araştırma sonuçları odaklıdır. Laboratuvarlar, akademik ortamlar onlar için oldukça keyifli yerlerdir. İnsanlarla iç içe olacakları, sosyal beceri sergilemelerini gerektirecek şekilde meslek seçimi yapmak onlara mutsuzluk getirecektir.

Göz önünde olmaktan, ilgi odağı olmaktan hoşlanmazlar. Çevrelerinde az ve öz kişi vardır. Analitik düşünen, eleştirel, meraklı, bağımsız, alçakgönüllü, pasif, çekingen, mantıklı kişilik özellikleri taşırlar. Biyolog, genetikçi, veteriner, cerrah, fizikçi, matematikçi ve antropolog gibi meslekler, araştırıcı mesleki tip grubunda yer alır. Bilim insanı olabilir, bilim odaklı çalışmalarda yer alabilirler. Araştırıcı tipe sahip bireyler araştırmacılık ile ilgili mesleklerden hoşlanırlar.

Yaratıcı Kişilik Tipi ve Yaratıcı Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Yaratıcı kişilik tipine sahip bireyler bilimsel araştırmalardan, teknik çalışmalardan ya da kurallı işlerden hoşlanmazlar. Onlar hayal güçlerini sınırsız kullanabilecekleri, özgür oldukları çalışma alanlarında daha mutludurlar. Materyalleri dönüştürmeyi, resmetmeyi, yazmayı, çizmeyi, üretmeyi severler. Kendilerini resim, müzik veya edebiyat gibi sanatsal alanlarda ifade etmeyi severler. Mesleki gelişimlerini de bu alanlarda gerçekleştirmek isterler.

Ruh halleri değişkendir, çok mutlu bir anlarında duygulanabilir, hiç beklenmedik olay ve durumlarda ilham bulabilirler. Karşılaştıkları problemleri artistik becerilerini kullanmaya çalışarak çözmeye çalışırlar. Sezgilerine güvenirler, kurallara uymaktan, sınırlandırılmaktan hoşlanmazlar. Ressam, sanatçı, dekoratör, moda tasarımcısı ve mimarlık gibi meslekleri tercih edebilirler. Mekanik işlerle meşgul olmalarını gerektirecek yönde meslek seçimi yapmak ya da kurallı çalışma ortamlarında bulunmak onlar için uygun değildir.

Mutlu ve başarılı olabilecekleri çevresel koşullar yaratıcılığı destekleyen ve yaratıcı ürünler çıkarılabilecek ortamlardır.  Yaratıcı ortam, rahat, açık, kişisel ifadeyi ve yaratıcılığı teşvik eden özgür ortamdır. Fotoğrafçılık, oyunculuk, yönetmenlik ve grafik tasarımcılığı gibi mesleklere de yönelebilirler.

Sosyal Kişilik Tipi ve Sosyal Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Sosyal kişilik tipine sahip bireyler için önemli olan diğerleridir. Bu kişiler diğer insanlara kişisel ve mesleki problemlerinde yardım etmeyi severler. Sosyal sorumluluk projeleri düzenlemekten ve projelerde yer almaktan keyif alırlar. Maddi kazançtan çok manevi tatmini önemserler. İnsanla etkileşimin olmadığı, tek düze, durağan, masa başı işler onlara uygun değildir. Bilgisayar karşısında tek başına çalışmaktan keyif almazlar.

Bu bireyler çalışma alanı olarak sosyal ortamları, sosyal meslekleri tercih ederler. Herhangi bir problemle karşılaştıklarında bu sorunları sosyal becerilerini kullanarak çözmek isterler. Yapıcı, birleştirici, uzlaştırıcı kişilerdir. Bir ekibin, grubun aranan yüzleridirler. Çözüm odaklı bir iletişim kurar, empatik dinler ve problemleri yapıcı bir dille çözerler. Takım olmaktan, grupla hareket etmekten keyif alırlar. Doğru Meslek seçimi yapmak için sosyal yönü olan işleri tercih etmelidirler.

Bu tip bireyler, dost canlısı, içgörü sahibi, sorumlu, sosyal, cömert, idealist, nazik, anlayışlı, ince düşünceli kişilerdir. Psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, psikolojik danışmanlar ve öğretmenler bu mesleki tipe sahip özellikleri taşımaktadır. Verimli çalışabilmeleri için sosyalleşebilecekleri, kendilerini sözlü olarak ifade edebilecekleri, insanlarla etkileşim kurabilecekleri ortamlara ihtiyaç duyarlar. Hastaneler, okullar, danışmanlık merkezleri, organizasyon alanları bu kişiler için keyifli ortamlardır.

Girişimci Kişilik Tipi ve Girişimci Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Girişimci kişilik tipi özelliklerini taşıyan bireyler çalışma alanlarında kendilerini gösterebilecekleri, ön planda olabilecekleri işlere yönelmekten hoşlanırlar. Özgüvenli, girişken, sosyal ve konuşkan kişilerdir. İkna kabiliyetleri gelişmiştir. Kelimeleri iyi seçer, beden dillerini etkili kullanabilirler. Görünüşlerine, diksiyonlarına oldukça önem verirler. Liderlik, yöneticilik, antranörlük, koçluk, patronluk onlar için uygun rollerdir.

İyi bir satışçı, reklamcı, mümessil, avukat olabilirler. Kendilerine ve yeteneklerine güvenen, maceracı, risk almayı seven, hırslı ve inatçı kişilerdir. Güçlü ve zayıf yönlerini iyi bilirler; güçlü yönlerine etkili kullanırken, güçsüzlüklerini de kontrol altında tutabilirler. Finansal ve ekonomik unsurların önemli olduğu ve ödüllendirilmek için risklerin alınabileceği ortamlarda çalışmaktan hoşlanır ya da kendi işlerini kurabilirler.

Düzenli Kişilik Tipi ve Düzenli Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Düzenli kişilik tipine sahip bireylerin önceliği gündelik yaşam alanlarından başlayarak yer aldıkları her ortamda düzen oluşturmaktır. Arşivlemek, kategorize etmek, sadeleştirmek onların verimli çalışabilmesi ve rahat edebilmesi için gereklidir. Ajanda tutmak, zamanı dahi dakikalara saatlere bölerek planlamak onlar için önemlidir. Sistemsiz, düzensiz çalışma koşulları onlar için uygun değildir. Kendilerine ait çalışma alanına sahip olmayı ve o alanın düzenine hakim olmayı isterler.

Kendi düzenlerine karışılmasından ve düzenlerinin bozulmasından hoşlanmazlar. Detaylı kayıt tutar, yazıları dosyalar, onları daha önce planlanmış bir düzende arşivlerler. Karşılaştıkları problemleri geleneksel yöntemlerle çözmeyi tercih ederler. Belli kurallara bağlı çalışmaktan hoşlanır, emir ve kurallara harfiyen uyum gösterirler. Belirsizlik onlar için önemli bir motivasyon kaybı kaynağıdır. Belirsizlik içerisinde strese girer ve çalışmalarından verim elde edemezler.

Düzen oturtamayacakları, çalışma saatleri belli olmayan, kuralları olmayan işlere yönelik meslek seçimi yapmak mutsuzluğu getirecektir. Kütüphane görevlileri, depo sayım memurları bu tipteki kişilere örnek sayılabilir. Dosyaların, klasörlerin, bilgisayar, fotokopi makinesi gibi sarf malzemelerinin yer aldığı çalışma ortamları onlar için uygundur.

Risk almaktan, değişikliklerden ve yeniliklerden hoşlanmaz, uyum sağlamakta zorlanırlar. Bu mesleki tipe sahip bireyler, banka veznedarı, postacı, muhasebeci ve sekreterlik gibi meslekleri tercih ederler. Bankalar, tapu ve vergi daireleri gibi kuruluşlarda büro işlerini yürüten bireyler bu mesleki tipin üyeleridir. Hayal güçleri zayıftır, kendilerine verilen işi ne artı ne eksi tam istenen şekilde yapmaya özen gösterirler.

Meslek Seçimi Yapmak Çok Yönlü Değerlendirme Yapabilmeyi Gerektirir

Doğru bir meslek seçimi yapmak için kişinin ilk önce kendini objektif şekilde değerlendirmesi gerekir. Bu değerlendirmeyi yapabilmek kolay değildir. Özellikle güçsüz yönlerimizi kabul etmekte çoğunlukla zorlanırız. Doğru bir mesleğe yönelebilmek için kişilik özelliklerimizi biliyor olmamız, güçlü ve zayıf yönlerimizi belirlememiz gerekir. Bununla da kalmaz doğru seçim için ilgi ve beceri alanlarımızın da göz önünde bulundurulması gerekir.

Sosyo- ekonomik düzeyimiz, bilgi birikimimiz, eğitimimiz, yaşadığımız kültür, tutumlarımız ve beklentilerimizde seçimimizi desteklemelidir. Bazen yeterli bilgiye sahip olmamak geleceğimiz için büyük fırsatları kaçırmamıza neden olabilir. Hayalini kurduğumuz meslek için yeterli ekonomik gücümüz olmadığını düşünerek hedefimizi değiştirebiliriz. Oysa burs imkanlarını bilmek hedefimizde ilerlememize destek olabilir.

Bizim için biçilmiş kaftan bir meslek şu an adı duyulmamış bir meslek olabilir ve biz ondan bir haber olabiliriz. Oysa şu an değerlendirmediğimiz bu meslek mezun olduğumuzda çok popüler olacak bir meslek olabilir. Geleceğin mesleklerini ya da mesleklerin geleceğini bilmek seçimlerimizi etkileyebilir. Yaşadığınız ya da yaşamak istediğiniz ülke, şehir dahi seçimlerinizden alacağınız verimi etkileyecektir.

Tüm bu süreci yürütmek ve yönetmek kolay değildir. Özelliklede meslek seçimine yönlendirildiğimiz ergenlik yaşlarında objektif değerlendirme yapabilmek oldukça zordur. Gençlerin üzerindeki sınav baskısı ve yaşadıkları gelecek kaygısı seçimlerine etki edebilmektedir.

Aba psikoloji olarak kariyer gelişiminizi önemsiyoruz. Kariyere bilinçli yön vermek sadece mesleki doyum elde etmek için gerekli değildir. Mesleğinizde elde edeceğiniz başarı ve mutluluk sayesinde hayatınızın her alanına mutluluğunuzu taşıyabilirsiniz. Biz Aba ailesi olarak bireylerin kendilerini ve yeteneklerini keşfetmesine destek oluyoruz.

Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz. Doğru meslek seçimi yapmak için bizimle iletişime geçebilir, stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hizmetimizi alabilirsiniz.

 

Read More

Meslek seçimi yaparken sıklıkla çoklu zeka kuramına göre mesleki yönlendirme yapılmaktadır. Çoklu zeka kuramı bireyin baskın zeka alanlarının belirlenmesinde elverişlidir. Ancak seçim yaparken sadece zeka alanının dikkate alınması doğru bir seçim için yeterli olmayabilir. Bireyin doğru mesleğe yönelebilmesi için ilgisinin, becerisinin, bilgisinin ve yeteneğinin o alana elverişli olması gerekir. Meslek seçimi yaparken değerlendirme bu nedenle çok yönlü yapılmalıdır.

Çoklu zeka kuramı bireyin mesleki ilgisini belirlemek için oldukça başarılıdır. Ancak seçim yaparken bireyin sadece mesleki ilgisi değil bilgisi, becerisi ve yeteneği de dikkate alınmalıdır. Örneğin bir bireyin müzikal alana ilgisi olabilir, ancak bilgi ve yeteneği olmayabilir. Başka birinin müzikal alanda bilgi ve becerisi vardır ama ilgisi yoktur. Ya da müzikal alanda onu ileriye taşıyacak sözel zekası yeterli olmayabilir.

Dolayısıyla başarılı bir kombinasyon için ilgi, bilgi, beceri, yetenek bir arada olacak şekilde mesleki yönlendirme yapılmalıdır. Bu yazımızda bireylerin zeka alanları göz önünde bulundurularak yönelebilecekleri mesleklere yer verilmiştir. Ancak meslek seçimi yaparken çok daha derinlemesine çalışılması gerektiği göz ardı edilmemelidir. Mesleklerin geleceği, geleceğin meslekleri bilinmelidir. Sosyo-ekonomik ve kültürel koşullar, karakteristik özellikler, beklentiler ve tutumlar da göz önünde bulundurulmalıdır.

Aba psikoloji olarak meslek seçimi sürecinde danışanlarımızın hayal kırıklığı yaşamaması için çok yönlü değerlendirmeler yapıyoruz. Meslekleri sadece bugünüyle değil 40-50 yıl sonrasına yönelik gelişimiyle inceliyoruz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı yapıyor; kariyerinde mutlu, başarılı ve verimli bireyler kazanmayı hedefliyoruz.

Çoklu Zeka Kuramı Nedir?

Çoklu zeka kuramı 1983’te Gardner tarafından geliştirilmiştir. Bu kurama göre insan zekası IQ testiyle sınırlandırılamayacak kadar çok yönlü yetenekleri içermektedir. Çoklu zeka kuramına göre insan beyni sekiz zeka alanını içermektedir. Gardner, bütün insanlarda çeşitli zeka alanlarının var olduğuna inanmaktadır. Ona göre bir zeka alanı herkeste farklı ağırlıkta yer almaktadır.

Herkesin aynı zeka alanına sahip olması mümkün değildir. Nasıl insanlar fiziksel olarak birbirinden farklı ise zeka bakımından da farklıdırlar. Ayrıca Gardner, her bireyin doğuştan getirdiği zekasını iyileştirip, geliştirebileceğini öne sürmektedir. Gardner’a göre zeka türleri arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır ve beyin bir bütün halinde çalışır.

Örneğin yabancı dil bilen biri, bu dili profesyonel düzeyde kullanırken sözel zekasını kullanır. Dili sayesinde seyahat edip başka insanlarla tanışıp yeni ilişkiler geliştirirken sosyal zekasını kullanır. Bu bilgisini mesleğe çevirip turizm rehberi olabilir burada yine sosyal zekası devrededir. Bir akrobat işini yaparken dengede durmak için bedensel zekasını kullanır. Ancak mesafeyi, derinliği görsel-uzamsal zekasıyla ölçer.

Zeka Alanlarının Gelişimini Etkileyen Başka Faktörler de Vardır

Her insanda baskın olan farklı zeka alanları olsa da bu alanların gelişimi de bazı değişkenlere bağlıdır. Armstrong, zekaların gelişmesinde avantaj ya da dezavantaj yaratan çevresel etkenler olduğunu belirtmektedir. Bu değişkenlerde bireylerin meslek seçimi yaparken bireysel yönelimlerine etki etmektedir.

  1. Kaynaklara ulaşım şansı: Bir bireyin müzikal zeka alanı baskın olabilir. Ancak imkansızlıklar kaynaklı çocuğa müzikal alanda kendini geliştirme fırsatı verilememiş olabilir. Çocuk piyano, gitar, keman gibi bir enstrümanı hiç görmemiş ya da temin edememişse bu alanda kendini de geliştiremeyecektir.
  2. Tarihsel-kültürel faktörler: İçinde bulunulan yüzyıl, koşullar ve kültür neyi gerektiriyorsa zeka alanlarımızdaki yönelim de bundan etkilenecektir. Örneğin; matematik ve fene dayalı bir eğitim alan öğrencinin ister istemez bu alanda gelişimi olacaktır.
  3. Coğrafi faktörler: Kırsalda yetişmiş bir çocuk ile şehir merkezinde yaşayan çocuğun bedensel zekası çoğunlukla aynı değildir. Boş zamanlarını sokakta oynayarak ya da çobanlık yaparak geçiren çocuğun bedensel zekası daha çok gelişir. Şehir merkezinde, apartmanda büyümüş bir çocuğun ise bedensel zekasını geliştirebileceği alanlar daha sınırlıdır.
  4. Ailesel faktörler: Sanatçı olmak isteyen bir çocuğun ailesi, avukat olmasını istiyorsa sözel zekası bu yönde desteklenecektir.
  5. Durumsal faktörler: Kalabalık bir ailede büyümüş ve kalabalık bir ailede yaşayan bireyler doğalarında sosyallik olmadıkça, kendilerini geliştirmek için daha az zamana sahip olurlar.

Çoklu Zeka Kuramına Göre Meslek Seçimi Nasıl Yapılır?

Meslek Seçimi Önerileri: Sözel-Dilsel Zeka ve Meslek Seçimi

Sözel-Dilsel zeka alanı baskın olanların soyut ve simgesel düşünme becerisi yüksektir. Kavram oluşturma, dilbilgisi, şiir, hikaye yazma ve anlatma konularında beceriklidirler. Üstelik kelimeleri yaratıcı şekilde kullanabilirler, yazarlık ve anlatıcılıkta çok başarılı olabilirler. Mizah gibi güldürürken düşündürmeyi gerektiren içerikler üretmekte başarılıdırlar.

Sözel-dilsel zeka alanı baskın olan bireyler kendi ana dilini, gramer yapısını, sözdizimini profesyonelce kullanabilirler. Sözcüklerin telaffuzunu ve anlamını büyük bir ustalık ile kullanır başkalarının hatalarını da kolayca fark ederler. Yazılı ya da sözlü olarak etkili hitabet, ikna ve güdüleme yeteneğine sahiptirler.

Sözel-dilsel zeka alanı baskın bireyler meslek seçimi yaparken sözel ifade alanına ya da yazı alanına yönelebilirler. Yaratıcı yazarlık, edebiyat, editörlük, medya, gazeteci, şair, reklamcılık, tarih, kütüphaneci, olabilirler. Hukuk, Tercümanlık, siyaset bilimi, politika alanlarına da yönelebilirler.

Sayısal-Mantıksal Zeka ve meslek seçimi

Sayısal-Mantıksal zekası baskın olanlar matematik bilmeyi ve kullanmayı gerektiren alanlarda başarılı, verimli ve mutlu olurlar. Bu kişiler veri toplamayı, organize etmeyi, analiz etmeyi, yorumlamayı ve tahmin yürütmeyi severler. Nesneler arasındaki ilişkiyi daha kolay bulur ve problem çözme becerilerinde de daha yeteneklidirler. Soru sorarak düşünürler, araştırmacıdırlar ve bilgi edinmede meraklıdırlar.

Sayıları akıllıca kullanırlar, mantıksal modelleri, kategorileri, ilişkileri sebep ve sonuç ilişkilerini anlama yetenekleri vardır. Küçük yaşlardan itibaren strateji oyunlarından, bulmacalardan ve deney yapmaktan hoşlanırlar.

Meslek seçimi yaparken; Muhasebe, banka, bilgisayar sistemleri, mühendislik, yatırımcılık, araştırmacı, bilim adamı olabilirler. Uzay, fizik, kimya, matematik, elektrik-elektronik, nükleer mühendislik, ekonomi, finans, istatistik alanlarına da yönelebilirler.

Baskın giden başka bir zeka alanı daha varsa birden fazla alan değerlendirilerek meslek seçilebilir.

Görsel-Uzamsal Zeka ve meslek seçimi

Görsel-Uzamsal zeka alanı güçlü olan kişiler görsel uyaranları daha iyi fark eder, öğrenir ve hatırlayabilirler. Görsel alanı baskın kişilerin görme duyusu çok daha gelişmiştir. Görsel uyaranları diğerlerinden farklı değerlendirir ve fark edilmeyeni çok daha kolay fark edebilirler. Resimler, imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, 3 boyutlu nesneleri algılama, muhakeme etme ve görsel ögelerle açıklayabilme yetenekleri ön plandadır.

Düşünürken şekillerle, resimlerle düşünürler. Hayal güçleri daha kuvvetlidir. Görsel/uzamsal zekanın dili; renkler, şekiller, desenler, dokular, imajlar, resimler ve diğer görsel sembollerdir. Kağıtların kenarına şekiller çizerler. Haritaları, çizelgeleri ve diyagramları daha kolay okurlar. Çeşitli açılardan objeler arasındaki benzerlik ve farklılıkları tanıyabilirler.

Meslek seçimi yaparken yönelebilecekleri alanlar oldukça geniştir. Mimar, mühendis, ressam, artist, fotoğrafçı, kameraman, heykeltıraş, tasarımcı, dekoratörlük, grafiker, stilist, tasarımcı olabilirler. Kaptan, pilot, izci, endüstri mühendisi, şehir planlamacısı, koruma, ajan, asker, polis olabilirler.

Bedensel-Kinestetik Zeka ve meslek seçimi

Bedensel-Kinestetik zeka alanı baskın olan bireyler beden diline, kas gücüne hakim bireylerdir. Vücutlarını kullanarak ön plana çıkabilecekleri mesleklerde daha başarılı olurlar. Dans, cimlantik, tiyatro gibi sahne sanatları, antranörlük, spor dalları, psikodrama, oyunculuk gibi meslekleri seçebilirler.

Meslek seçimi yaparken denge veya aktif beden kullanımı gerektiren meslekler açısından çok başarılı olabilirler. Yoga, pilates, meditasyon gibi zihin ve beden uyumu gereken alanlarda da başarılıdırlar. Pandomim, akrobasi, kareografi de yönelebilecekleri meslekler içerisindedir. Cerrahlık ince motor beceri gerektiren bir tıp dalıdır. Görsel-uzamsal zeka alanı güçlü olan bireyler, bedensel zekaları da güçlüyse cerrahlığa da yönelebilirler.

Bu zeka türü, vücut hareketlerini kontrol etmeyi ve yorumlamayı, fiziksel nesneleri kontrol etmeyi ve yorumlamayı, vücut ile zihin arasında bir uyum oluşturmayı sağlar. Bilgiyi vücutlarındaki hislerle işlerler. Hareket etmeyi, kişilerle konuşurken onlara dokunmayı, jest ve mimiklerini kullanmayı severler.

Meslek Seçimi Önerileri: Ritmik Zeka ve Meslek Seçimi

Müzikal-Ritmik zeka alanı baskın olan bireylerin ritme ve seslere karşı farkındalığı daha yüksektir. Çevresel seslere, insan sesi ve müzik aletlerine karşı duyarlıdırlar. İnsanların ruh hallerini ses tonlarından, vurgulardan kolayca anlayabilirler. Her ne iş yaparlarsa yapsınlar ses ve müziğe ihtiyaç duyarlar. Konsantre olmaları müzik eşliğinde daha kolaydır. Müzik yoksa kendileri şarkı mırıldanır ya da parmakları, el ve ayaklarıyla ritim tutarlar.

Yeni bir şeyler öğrenirken melodik şekle getirerek akıllarında tutmaya çalışırlar. Bir müzik aletini kolayca çalabilirler. Enstrümanlara meraklıdırlar ya da hedefleri bir enstrümanı öğrenmek üzerine olabilir. Bir melodiyi bir kez duymaları, tekrarlayabilmeleri için yeterlidir. Müzikal-ritmik zeka alanı baskın bireylerde bir çok alan bir arada değerlendirilmelidir.

Notaların matematiksel uyumunu fark edebilmek için müzikal zeka ile birlikte sayısal zeka da baskın olmalıdır. Müzik aletlerinin etkin kullanımı için bedensel zeka da müzikal zekaya eşlik etmelidir. Beste, şarkı sözü gibi eserler verebilmek için iç dünyasını yansıtabilmesi açısından içsel zekanın da müzikal zekaya eşlik etmesi gerekir. Sözlerdeki ritmi yakalayabilmesi için sözel zeka alanından beslenebilir olması gerekir.

Meslek seçimi yaparken müzik ve ritim barındıran işlere yönelebilirler. Besteci, orkestra şefi, dansçı, müzisyen, müzik terapisti, müzik öğretmeni, şarkı sözü yazarı, ses mühendisi olabilirler.

Meslek Seçimi Önerileri: Doğacı Zeka ve meslek seçimi

Doğacı zekaya sahip bireyler doğaya yönelik her türlü ayrıntıya karşı diğerlerine göre çok daha duyarlıdır. Hayvanları ve doğayı korumaya yönelik özveriyle çalışırlar. Doğal çevreyi anlama, tanıma, bitki ve hayvanların türlerini fark etme konusunda becerikli, ilgili ve bilgilidirler. Doğa ve hayvan türlerine yönelik belgeseller izlemekten keyif alırlar. Doğada olmaktan, doğa ile iç içe yaşamaktan hoşlanırlar.

Toprakla, doğayla, hayvanlarla iç içe olduklarında dinlenir, sakinleşir ve enerji dolarlar. Doğanın verdiği mesajları fark eder ve doğru yorumlarlar. Doğa ile ilgilenen bilimlerde başarı gösterirler.

Doğacı zekaya sahip bireyler doğaya ve çevreye yönelik farkındalık kazandırmayı amaçlayan, duyarlı bireylerdir. Doğayı kirletmez, temiz tutulması için büyük çaba sarf ederler. Organik ürünler kullanır, çevreye zarar verecek materyalleri kullanmazlar. Doğal kaynakları bilinçli kullanmayı ve onlardan en iyi şekilde yararlanmayı hedeflerler.

Meslek seçimi yaparken; Ziraat mühendisliği, veterinerlik, meteorolog, biyolog, jeolog, coğrafya, zoolog, turizm, çevrebilimci olabilirler. Botanik ve zooloji, organik kimya, böcek bilimi, denizcilik, arkeolog, kaşif, çiçekçi, aktar da olabilirler. Dağcı, izci, çiftçi, bahçıvan, çoban, doğa fotoğrafçısı olabilir, belgesel çekebilirler.

İçsel Zeka ve meslek seçimi

İçsel zeka alanı baskın bireyler iyisiyle kötüsüyle, güçlü ve zayıf yanlarıyla kendilerini çok iyi tanırlar. Kendini iyi tanıyor olmaları potansiyellerini gerçekleştirmeleri açısından onlara yardımcı olur. Duygu, düşünce ve davranışları üzerinde kolayca hakimiyet kurabilirler. Gerektiğinde soğukkanlı, gerektiğinde empatik olabilirler. Kendilerine değer verir, kendileriyle meşgul olmaktan keyif alırlar. Özgüven, özdenetim ve özdeğer sahibidirler.

İçsel zeka sahibi bireyler hümanizme katkı sunacak mesleklerde daha başarılı olurlar. Hatalarından ders alır ve her zorluğu kendilerini geliştirecek deneyimler olarak kabul ederler. içsel zekâsı gelişmiş kişiler, neler yapabilecekleri konusunda neredeyse kusursuz bir öngörüye sahiptirler. Dolayısıyla, başladıkları işte başarılı sonuçlar elde etme olasılıkları yüksektir.

Meslek seçimi yaparken; yazar, şair, filozof, psikoterapist, psikolog, iş adamı, araştırmacı, sanatçı, heykeltıraş, ressam, hemşire olabilirler.

Sosyal Zeka ve meslek seçimi

Sosyal zeka alanı baskın bireyler kişilerarası sözlü ve sözsüz iletişim dilini kullanmada oldukça iyidir. Grup içerisinde aranan kişilerdir, grubu harekete geçiren, motive eden yapıdadırlar. Empati becerileri oldukça yüksektir. İletişime geçtikleri kişinin ruh halini kolayca fark eder ve onun frekansından konuşabilirler.

Kitleleri, grupları ve bireyleri etkileri altına alabilirler. İkna kabiliyetleri yüksektir, networkleri geniştir. Bir ortama girdiklerinde çoğunluk tarafından tanınan kişilerdir. Grupları organize etme yetenekleri vardır. Liderlik vasıflarını taşırlar. Bu nedenle iyi bir takım lideri, yönetici, koç, antranör olabilirler.

Sosyal zeka alanı baskın kişiler diğerlerini etki altına alabilir, başkalarının duygu ve düşüncelerini yönlendirebilirler. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alabilirler. Sosyal zekânın gelişmiş olması kişiye geniş bir çevre, sevilen kişi olma, kabul edilme gibi avantajlar sağlar.

Meslek seçimi değerlendirildiğinde; politikacılar, dini liderler, öğretmenler, psikologlar sosyal zeka alanının baskın olmasını gerektiren mesleklerdir. Halkla ilişkiler, mümessillik, satış elemanı, turist rehberi, emlakçı vb. olabilirler.

Read More

Çoklu zeka kuramına göre öğrencinin baskın zeka alanları belirlenerek verimli ders çalışma teknikleri geliştirilebilmektedir. Öğretmenlerin ders anlatım ve işleyiş şekilleri de çoklu zeka kuramından beslenerek her öğrenciye hitap edecek şekilde düzenlenebilmektedir.

Çoklu zeka kuramı 1983’te Gardner tarafından geliştirilmiştir. Bu kurama göre insan zekası IQ testiyle sınırlandırılamayacak kadar çok yönlü yetenekleri içermektedir. Çoklu zeka kuramına göre insan beyni sekiz zeka alanını içermektedir. Gardner, bütün insanlarda çeşitli zeka alanlarının var olduğuna inanmaktadır. Ona göre bir zeka alanı herkeste farklı ağırlıkta yer almaktadır.

Herkesin aynı zeka alanına sahip olması mümkün değildir. Nasıl insanlar fiziksel olarak birbirinden farklı ise zeka bakımından da farklıdırlar. Ayrıca Gardner, her bireyin doğuştan getirdiği zekasını iyileştirip, geliştirebileceğini öne sürmektedir. Gardner’a göre zeka türleri arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır ve beyin bir bütün halinde çalışır. Bu nedenle dersin anlatımından, öğrencinin dersi tekrar edişine kadar tüm öğrenme ve öğretim süreçleri çok yönlü düzenlenmelidir.

Sözel- Dilsel Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Sözel-Dilsel zeka alanı baskın olan öğrencilerin soyut ve simgesel düşünme becerisi yüksektir. Kavram oluşturma, dilbilgisi, şiir, hikaye yazma ve anlatma konularında beceriklidirler. Üstelik kelimeleri yaratıcı şekilde kullanabilirler. Öğrendikleri bilgileri kelimelerle betimleyebilirler. Çok iyi not tutarlar. Hafızaları oldukça kuvvetlidir. Sözlük kullanmayı sever ve yeni kelimelere ilgiyle yaklaşırlar. Bulmacalardan büyük keyif alırlar.

Verimli ders çalışma önerisi olarak bulmaca hazırlama, makale yazma, araştırma yapma görevleri verilebilir. Konuyla ilgili kısa oyun ya da hikaye yazabilirler. Öğrenilecek konuya yönelik röportaj, söyleşi düzenleyebilirler. Öğrenilecek konuyla ilgili akılda kalıcı sloganlar oluşturabilirler. Okul dergisi, sınıf dergisi çıkarabilir, editörlük yapabilirler. Derslerde konu anlatımı yapabilir, sunum hazırlayabilirler.

Sözel-Dilsel zeka alanı baskın öğrenciler hangi ders için çalışıyor olurlarsa olsunlar öğrenme konularını hikayeleştirmeye çalışmalıdırlar. Yazarak çalışmak, kağıt-kalem kullanmak, öğrendiklerini kendi cümleleriyle not etmek öğrenmelerini kolaylaştırır. Aile bireyleriyle, sınıf arkadaşlarıyla öğrenme konusuyla ilgili beyin fırtınası yapabilir, bu sayede öğrendiklerini yaşantı içerisinde de pekiştirmiş olurlar. Sesli olarak konu tekrarı yapmak, soru çıkarmak, cevaplarını bulmaya çalışmakta öğrenmeyi kolaylaştırır.

 Mantıksal- Matematiksel Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Mantıksal-matematiksek zekası baskın öğrenciler veri toplamayı, organize etmeyi, analiz etmeyi, yorumlamayı ve tahmin yürütmeyi severler. Nesneler arasındaki ilişkiyi daha kolay bulur ve problem çözme becerilerinde de daha yeteneklidirler. Soru sorarak düşünürler, araştırmacıdırlar ve bilgi edinmede meraklıdırlar.

Sayıları akıllıca kullanırlar, mantıksal modelleri, kategorileri, ilişkileri sebep ve sonuç ilişkilerini anlama yetenekleri vardır. Küçük yaşlardan itibaren strateji oyunlarından, bulmacalardan ve deney yapmaktan hoşlanırlar.

Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken öğrenme konularına yönelik matrisler ya da çizelgeler hazırlayabilirler. Çalışma konusunu, problemi, harita ya da akış şeması haline getirebilirler. Zihin haritası çıkarabilirler. Sokratik sorgulama yapabilirler. Bu sayede derse yönelik öğrenilecek konuyu çok yönlü değerlendirebilir, bilgiler arasında neden sonuç ilişkisi kurabilirler.

5N 1K sorularını (Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden, kim) sorarak düşünmeleri öğrenmeyi pekiştirir. Öğrendiklerini matematiksel bir formüle dönüştürebilir, konuyla ilgili bir strateji oyunu hazırlayabilirler.

Görsel- Mekansal Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Görsel- mekansal zeka alanı baskın öğrenciler düşünürken şekillerle, resimlerle düşünürler. Hayal güçleri daha kuvvetlidir. Görsel/uzamsal zekanın dili; renkler, şekiller, desenler, dokular, imajlar, resimler ve diğer görsel sembollerdir. Kağıtların kenarına şekiller çizerler. Haritaları, çizelgeleri ve diyagramları daha kolay okurlar. Çeşitli açılardan objeler arasındaki benzerlik ve farklılıkları tanıyabilirler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken öğrenme konusuyla alakalı akılda kalıcı karikatürler çizebilirler. Ders notlarını, kitaptaki metinleri renklerle kodlayabilir akılda kalıcı hale getirebilirler. El kartları hazırlayabilir, öğrendiklerini hatırlatıcı kısa notlara çevirebilirler. Öğrendiklerini tablo haline getirebilir, sayısal bilgileri grafikleştirebilirler. Bilgisayar üzerinde çalışma yapabilir, 3 boyutlu çalışmalar tasarlayabilirler.

Öğrenilecek konuyla ilişkili ya da konuyu açıklayan resimler bulabilir, yetenekleri varsa çizebilirler. Farklı renklerle yazıların altlarını çizebilirler. Zihin haritası veya kavram haritası çıkarabilirler. Hikayedeki olayları sıralayan zaman çizelgesi ya da grafikler hazırlayabilirler. Öğrenme konularıyla alakalı videolar, sunumlar hazırlayabilirler.

Bedensel- Kinestetik Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Bedensel- kinstetik zeka alanı baskın öğrenciler beden diline, kas gücüne hakimdir. Bilgiyi vücutlarındaki hislerle işlerler. Hareket etmeyi, kişilerle konuşurken onlara dokunmayı, jest ve mimiklerini kullanmayı severler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak bu zeka alanına sahip öğrenciler öğrendikleri bilgileri başkalarına anlatabilirler. Ders çalışırken hareket halinde olabilirler. Spor yaparken, dans ederken, yürürken bir yandan da ders notlarına göz atabilirler. Sabit oturmaları gerekiyorsa ellerine kalem, top alarak onu hareket ettirebilirler.

Drama yoluyla, tiyatral etkinliklerle öğrenmeleri çok daha kolaydır. Öğrendiklerini jest ve mimikleriyle bir başkasına anlatmaya çalışabilir. Böylece öğrenirken hem eğlenir hem de anlatım şekli beden kayıtlarına geçerek hatırlaması kolaylaşır.

Müziksel- Ritmik Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Müzikal-Ritmik zeka alanı baskın olan bireylerin ritme ve seslere karşı farkındalığı daha yüksektir. Çevresel seslere, insan sesi ve müzik aletlerine karşı duyarlıdırlar. İnsanların ruh hallerini ses tonlarından, vurgulardan kolayca anlayabilirler. Her ne iş yaparlarsa yapsınlar ses ve müziğe ihtiyaç duyarlar. Konsantre olmaları müzik eşliğinde daha kolaydır. Müzik yoksa kendileri şarkı mırıldanır ya da parmakları, el ve ayaklarıyla ritim tutarlar.

Yeni bir şeyler öğrenirken melodik şekle getirerek akıllarında tutmaya çalışırlar. Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken öğrenme konusuyla ilgili tekerlemeler yapabilirler. Bilgiyi şarkı sözleri gibi besteleyebilir, melodik bir şekilde tekrar edebilirler. Ders konularını coşkulu bir şekilde, tonlama ve vurgularla sesli şekilde tekrar edebilirler. Konuyla ilişkili ya da konuya benzer temada şarkılar bulabilirler. Okurken ya da yazarken tempo tutabilirler.

Sosyal Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Sosyal zeka alanı baskın bireyler kişilerarası sözlü ve sözsüz iletişim dilini kullanmada oldukça iyidir. Grup içerisinde aranan kişilerdir, grubu harekete geçiren, motive eden yapıdadırlar. Empati becerileri oldukça yüksektir. İletişime geçtikleri kişinin ruh halini kolayca fark eder ve onun frekansından konuşabilirler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken grup ile çalışmaktan daha çok verim alabilirler. Etkileşim kurarak, başkalarına soru sorarak ya da anlatarak daha iyi öğrenirler. Münazaralar ya da röportajlarla öğrenmeleri daha kolay olur. Başkasına öğretmek, ders vermek ya da başkasının gelişimini takip etmek öğrenmelerini pekiştirir.

İçsel Zeka ve Verimli Ders Çalışma

İçsel zeka alanı baskın bireyler iyisiyle kötüsüyle, güçlü ve zayıf yanlarıyla kendilerini çok iyi tanırlar. Kendini iyi tanıyor olmaları potansiyellerini gerçekleştirmeleri açısından onlara yardımcı olur. Duygu, düşünce ve davranışları üzerinde kolayca hakimiyet kurabilirler. Gerektiğinde soğukkanlı, gerektiğinde empatik olabilirler. Kendilerine değer verir, kendileriyle meşgul olmaktan keyif alırlar. Özgüven, özdenetim ve özdeğer sahibidirler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak çalışırken öğrenmeleri gereken konuları kendi hayatlarını göz önünde bulundurarak içselleştirmelidirler. “Bu bilgi benim için neden gerekli? bunu nasıl işlevsel hale getirebilirim? değerlendirmelidirler.

Kendi sorularını çıkarmalı ve yine kendi cevaplarını oluşturmalıdırlar. Tarih, felsefe, sosyoloji, edebiyat gibi derslerde kişi, olay ve dönemlerle ilgili özdeşim kurabilirler. Kişi, konu ve dönemleri empatik değerlendirebilirler. Fen bilimlerine yönelik derslerde konulara yaklaşım günlük hayata katkısını değerlendirme odaklı olmalıdır. Bu bilgi nerede kullanılabilir, bu bilgiyi pratiğe nasıl dökebilirim diye değerlendirebilirler.

Doğacı Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Doğacı zekaya sahip bireyler doğaya yönelik her türlü ayrıntıya karşı diğerlerine göre çok daha duyarlıdır. Hayvanları ve doğayı korumaya yönelik özveriyle çalışırlar. Doğal çevreyi anlama, tanıma, bitki ve hayvanların türlerini fark etme konusunda becerikli, ilgili ve bilgilidirler. Doğa ve hayvan türlerine yönelik belgeseller izlemekten keyif alırlar. Doğada olmaktan, doğa ile iç içe yaşamaktan hoşlanırlar.

Verimli ders çalışma önerisi olarak çalışırken doğayla iç içe ortamlarda ders çalışabilirler. Ya da çalışma alanlarına doğadan figürler, organik nesneler koyabilirler. Öğrendiklerini doğayla bağdaştırarak değerlendirebilirler. Bu bilginin doğaya faydası nedir, bu bilgi doğada nasıl kullanılabilir gibi. Ders çalışırken doğa sesleri dinleyebilirler. Hayvanlar üzerinden hikayeleştirmeler yapabilirler. Tüm bilgileri hayatta kalma, doğal yaşamda var olabilme becerilerini destekleyecek şekilde irdeleyebilirler.

Öğrenme Stiline Göre Akademik Başarıyı Yükseltecek Ders Çalışma Teknikleri yazımızda verimli ders çalışma becerinizi geliştirmenize yardımcı olabilir. Size özel düzenlenmiş, öğrenme stilinize, zeka alanınıza göre hazırlanmış çalışma programları ile başarınızı artırabilirsiniz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyerinizi planlayabilir, geleceğinize bilinçli farkındalıkla yatırım yapabilirsiniz. Detaylı bilgi için Aba psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

 

 

Read More

Yabancı dil konuşma korkusu küreselleşmeyle birlikte kaçınılmaz hale gelen ikinci dil gerekliliğiyle fobi haline geldi. Bu fobi ikinci bir dili bilmiyor olmak değil, bilip de konuşamamakla ilgilidir. Pek çoğumuzun duyduğu ya da söylediği bir cümledir “anlıyorum ama konuşamıyorum.” İşte bu fobi de tam olarak okuyabilen, anlayabilen ya da yazabilen ama konuşamayanların yaşadığı korkudur.

Yabancı dil konuşma korkusu önüne geçilmediğinde kariyer gelişimini büyük oranda olumsuz etkilemektedir. Çok uluslu şirketler başta olmak üzere artık neredeyse tüm iş verenler yabancı dil yetkinliği aramaktadır. Bunun en önemli nedeni dünyadaki gelişmeleri yakından takip edebilmek ve doğrudan iletişim sağlayabilmektir. Ülkeler arası yazışmalar, görüşmeler, ziyaretler, toplantılar dil bilinmediği sürece zorlaşmaktadır. Çevirmen ile iletişim kurmak hem sıcak ilişkilerin kurulmasını engellemekte hem de daha maliyetli hale gelmektedir.

İşverenin beklentisi ikinci kimi zaman üçüncü dili bilen adaylar arasından seçim yapabilmektir. İyi üniversiteler bitirmiş, mesleki bilgisi ve tecrübesi olan adaylar dil eksikliği nedeniyle geri planda kalabilmektedir. Peki yabancı dil eğitimi ülkemizde uzun yıllardır eğitim müfredatının içerisindeyken İngilizce konuşamıyor olmamızın nedeni nedir? Yazımızda yabancı dil konuşma korkusu neden gelişir ve kariyerinizin önüne geçmesin diye neler yapabilirsiniz paylaşacağız.

Yabancı Dil Konuşma Korkusu: Zenoglosofobi Nedir?

Ülkemizde yabancı dil öğrenmek artık bir lüks değil zaruri ihtiyaç haline gelmiştir. Artık okul öncesi dönemden başlayarak tüm okullarda yabancı dil eğitimi verilmekte, dil öğrenmenin önemi vurgulanmaktadır. Ancak buna rağmen bireylerin en çok zorlandığı konuların başında yabancı dil konuşma pratiği gelmektedir.

Öğrenciler dil sınavlarından ve imkanları olduğu halde dil ağırlıklı okulları tercih etmekten kaçınıyorlar. Yetişkinler dil beklentisi yüksek olan, yabancı dilde hazırlanmış iş ilanlarına başvurmaya çekiniyorlar. Ülkemizde zorunlu eğitimin içerisinde yoğunlaştırılmış yabancı dil eğitimi olduğu halde her yerde dil kursları var. İnsanlar okulda yabancı dil öğreniyor, yeterli gelmiyor kurslara gidiyor. Takviye kitaplar, online eğitimler alınıyor. Ancak yine de ülkece yabancı dil konuşma konusunda oldukça gerideyiz.

Zenoglosofobi yabancı dil konuşma korkusu demektir ama yabancı dili öğrenmekten değil öğrendiklerini konuşmaktan korkmak anlamına gelir. Ülkemizde yaygın olarak öğrenilmeye çalışılan ve okullarda da müfredat dersi olan yabancı dil İngilizcedir. Peki okul öncesi dönemden itibaren öğretilmeye çalışılan bu dili konuşma noktasında çekince yaşamamızın nedeni nedir?

Yabancı Dil Konuşma Korkusu Neden Gelişiyor?

Yabancı dil konuşma korkusu birden fazla nedene bağlı olarak açığa çıkabilir. Karakteristik özellikler, yüklenen anlamın büyüklüğü, performans kaygısı, başarısızlık korkusu, özgüven eksikliği, yetersiz bilgi neden olabilmektedir. Kültür, sosyo-ekonomik düzey ve eğiticinin rolü de konuşmaya yönelik tutumu etkilemektedir.

Karakteristik Özellikler Korkuyu Tetikliyor

Karakteristik özellikler bireylerin konuşma pratiği için girişimde bulunmalarını engelleyebilmektedir. Özellikle mükemmeliyet beklentisi yüksek olan kişiler kusursuz konuşabilmeyi arzu etmektedir. Ancak kusursuz konuşabilmek için bol pratik yapmak ve bol bol yabancı dile maruz kalmak gerekir. Akıcı konuşabilmek doğru telaffuz, geniş bir kelime haznesi ve her konuda konuşabilecek genel kültürü gerektirir. Bu gereklilikler kendi dilimiz için de geçerlidir.

Yeterli bilgiye sahip olmadığımız bir konuda akıcı ve detaylı konuşmamız güçtür. Kelime hazinemizi geliştirmez, yeni kelimeler öğrenmezsek ifade gücümüz azalır. Konuşmamız sıradanlaşır. Öyleyse yabancı dilde konuşabilmek için de konuşulan konuya hakim olmak gerekir. Bütün bunları sürekliliği sayesinde konuşma becerisi kazanılır. Ancak hata yapmaktan hoşlanmayan, mükemmeli arayan kişiler için bu süreç oldukça sancılı geçmektedir.

Yabancı dil öğrenen birçok kişi dili konuşurken stres, endişe ve kaygı yaşadıklarını belirtir. Yabancı dil konuşma korkusu yaşayanlar eleştirilmekten, yanlış ifade etmekten ya da anlaşılamamaktan endişe duyarlar. Bu kişiler çoğunlukla mükemmeliyetçi veya otoriter ebeveynlerce yetiştirilmiş ya da böyle bir öğretmenden eğitim almışlardır. Dolayısıyla konuşmaya veya öğrenmeye yönelik zihinlerinde bariyerler vardır ve bariyerleri aşmak onlar için kolay değildir.

Yabancı Dil Derslerine Yüklenen Anlam Korkuya Etki Ediyor

Yabancı dil öğrenmeye yüklenen anlam da dil öğrenimini zorlaştırabilmektedir.  Yabancı dilin amacı farklı coğrafyalardaki diğer insanlarla aynı dili konuşabilmek ve iletişim kurabilmektir. Ancak yabancı dil konuşma safhasında ortaya çıkan kaygı durumu iletişimi daha başlamadan bitirmektedir. Bunun en büyük nedeni yabancı dil derslerinin müfredatta zorunlu bir ders olarak sunulmasıdır.

Öğrencilerin derslere yönelik algısı kalmak ve geçmek üzerinedir. Lise, üniversite sınavlarında başarılı olmak için gerekli olan bilgi araçları olarak görürler dersleri. Oysa yabancı dil öğreniminin amacı karneye etki edecek bir puandan çok daha ötedir. Öğrencilerin yabancı dil eğitimini yaşam ve etkileşim alanını genişletecek bir araç olarak görmesi sağlanmalıdır.

Horwitz ve arkadaşları yabancı dil kaygısının “akademik ve sosyal ortamlarda performansın değerlendirilmesi” ile ilgili olduğunu ifade ederek bunu üç tür kaygı ile bağdaştırmıştır. Bunlar; “iletişim korkusu”, “sınav kaygısı” ve “olumsuz değerlendirilme korkusu” dur.

Pratik Eksikliği ve Maruz Kalma Yetersizliği

Yabancı dil konuşma korkusu gelişimine etki eden bir diğer faktör ise günlük hayatta pratik yapamamalarıdır. Ülkemizde yabancı dil konuşma sıklığı ve ortamı oldukça azdır. Turistik bölgelerde dahi insanlar yabancılarla konuşmaya çekinmektedir. Konuşmak zorunda kaldıklarında da büyük stres yaşamakta cümle kurmaya çalışmak yerine beden dilini kullanmaktadırlar.

Diyalog bitip, güvenli alana geçtiklerinde ise kurabilecekleri alternatif cümleler zihinlerine hücum etmektedir. Ancak beklenmedik anda kendilerine soru yöneltilmesi, konuşma için yeterli pratiklerinin olmayışı ve hatasız cümle kurma beklentileri iletişim girişimlerini engellemektedir.

Okullarda dahi yeterli konuşma pratiği derslerde yapılmamaktadır. Yazma, okuma, dinleme alanlarında öğrenciler kendilerini geliştirebilse de konuşma için zorunluluk bulunmamaktadır. Sınavlarda dahi konuşmaya yönelik değerlendirme bulunmamaktadır.

Dil öğrenme ve konuşma bireyin onu pratiğe dökmesi gereken durumlar ortaya çıktığında mümkündür. Anadilimizde de konuşma öncesi dönemde kimse bize dilbilgisi öğretmez, mükemmel konuşmamız beklenmez. Kurallı konuşmayı ve yazmayı çoğunlukla okul çağında öğreniriz. Onun dışında edindiğimiz dil evde ve sosyal yaşam içerisinde maruz kalma sonucu gelişir.

Kapalıçarşı gibi turistik bölgelerde ya da tatil beldelerinde esnafın eğitimi olmadan akıcı konuşabilmesi buna örnektir. Kurallı konuşmaz, mükemmel cümle kurmaya çalışmazlar. Hedefleri doğru iletişim kurmak, karşı tarafın anlayabileceği şekilde kendilerini ifade edebilmektir.

Yetersiz Bilgi ve Performans Kaygısı Yabancı Dil Konuşma Korkusu Gelişimini Destekliyor

Yetersiz bilgi sahibi olduğumuz her konuda performans sergilememiz beklendiğinde kaygı yaşarız. Bu yabancı dil için de olağan bir durumdur. Okullarda yabancı dil müfredata dahil edilmiş bir ders olsa da her okulun yabancı dil eğitim kalitesi aynı değildir. Kimi zaman ise okulun eğitim kalitesi yüksekken öğrencinin dil öğrenmeye ilgisi yoktur. Bazen eğitim iyidir, öğrenci ilgilidir ama öğretmenin yaklaşımı öğrenciyi dersten uzaklaştırır.

Sonuç olarak nedeni her ne olursa olsun bilginin eksikliği kaygının gelişimini besler. Performans kaygısı ve başarısızlık korkusu da yabancı dil konuşma korkusu oluşmasına neden olmaktadır. “Başarısız olacağım. Yanlış telaffuz edeceğim. Alay edecekler. Herkes gülecek.” Bu tarz negatif duygu ve düşünceler kişinin baskı hissetmesine ve potansiyeli altında performans sergilemesine neden olmaktadır.

Oysa turistler bizimle Türkçe konuştuğunda hepimiz mutlu oluruz. Dilimizi konuşma çabalarını taktir ederiz. Onlarla alay etmez, aksine eksik yanlış kurmaya çalıştıkları cümleleri anlamaya çalışırız. Ve onlara yardımcı olabildiğimizde de mutlu oluruz.

Aynı şey bizim yabancı dil konuşma serüvenimizde de geçerlidir. Konuştuğumuz kişiler bizi dinlerken anlamaya çalışırlar. Telaffuz hatalarımızı bulmaya odaklanmazlar. Çabamızı taktir eder ve ortak bir dilde anlaşabiliyor olduğumuz için mutlu olurlar.

Yabancı Dil Konuşma Korkusu Nasıl Yenilir?

Okul Öncesi Dönemde Yapılabilecekler

Okul öncesi çağda henüz önyargıların oluşmadığı dönemde çocukların yabancı dile maruz bırakılması yararlıdır. Berrak zihinle hem daha hızlı hem de doğru öğrenmeleri mümkün olacaktır. Erken yaşlardan itibaren çocuklarda yabancı dil öğrenimine ilgi ve merak uyandırılmalıdır. Okuma kitaplar, aktiviteler, müzikler, çizgi filmlerle ilgileri desteklenmelidir. Mümkünse evde de çocukla yabancı dil konuşulmalıdır.

Yabancı dilini geliştirmesi için pratik yapabileceği akranlarıyla bir araya gelmesi desteklenmelidir. Hataları değil, doğruları pekiştirilmeli, çabası her daim taktir edilmelidir. Dil bilmenin temel amacı çocuğa anlatılmalıdır. Dil öğrenimini bir performans unsuru değil, sosyalleşme ve evrenselleşme aracı olarak görmesi sağlanmalıdır.

Okul Döneminde Neler Yapılabilir?

Okul dönemi artık İngilizcenin ders olarak anlatılmaya başlandığı dönemdir. Burada işin içerisine puanlama girdiği için performans kaygısının gelişmesi olasıdır. Kaygının olumlu düzeyde tutulabilmesi için öğretmenin öğrencilere yaklaşımı ve derse yönelik tutumu son derece önemlidir. Öğretmen öğrencilerinin hatalarını vurgulamak yerine çabalarını taktir etmeli, yanlışlarını rencide etmeden düzeltmelidir.

Sınıf içerisinde bol konuşma pratiği yapılmalı, mümkünse ders içerisinde ana dil konuşturulmamalıdır. Derse katılım, soru sorma, soruya cevap verme olağan hale gelmeli öğrenciler interaktif eğitimden keyif almalıdır. Okul dışında da İngilizce konuşmayı teşvik edecek çalışmalar yapılmalıdır. Konuşma kulüpleri kurulmalı, öğrenciler okul dışında da yabancı dil konuşacak şekilde sınıf içerisinde eşleştirilmelidir. Ders içerisinde öğrencilere konu anlatımı yaptırılabilir, yabancı dilde münazaralar düzenlenebilir.

Öğrenciler yabancı dil konuşma korkusu yaşamamak için okul dışında dil pratiklerini artırabilecekleri alanlar araştırmalıdır. Online programlarla konuşma pratiği yapabilir, online konuşma sınıflarına katılabilirler. Kitap okuyabilir, yabancı gazete ve dergileri takip edebilirler. Sosyal medya aracılığı ile yabancı ülkelerden akranlarıyla iletişime geçebilirler.

Üniversite eğitiminde yurtdışı öğrenci değişim programlarına katılabilir, başka bir ülkede eğitimlerini bir süreliğine devam ettirebilirler. Staj programlarını çok uluslu şirketlerde yapabilir, iş ortamında da yabancı dile maruz kalmalarını sağlayabilirler.

Yetişkinlikte Neler Yapılabilir?

Yetişkinlikte dil öğrenimi çocukluktaki kadar kolay değildir. Sıfırdan öğrenmek zor olsa da imkansız değildir. Hızlandırılmış ve yoğunlaştırılmış dil programlarına katılabilirsiniz. Mevcut bilgiyi geliştirmek ise çok daha kolaydır. Belli düzeyde İngilizce alt yapınız varsa destek alarak kısa sürede konuşabilir hale gelebilirsiniz. Burada amacınızı doğru belirlemeniz konuşma motivasyonunuz için oldukça önemlidir. Konuşmayı neden istiyorum, konuşmaya neden ihtiyacım var? Sorularını yanıtlamalısınız.

Cevap kariyerinizde yeni fırsatlar edinmek ya da tamamen globalleşebilmek olabilir. Farklı ihtiyaçlarınızda olabilir. Ancak özellikle eğitim alırken amacınızın belli olması önemlidir. İş İngilizcesi ile günlük İngilizce eğitimi birbirinden farklı olacaktır. Konuşma kulüplerine katılmak, bol diyalog, sesli okumalar, müzik dinleme, film-dizi izleme faydalı olmaktadır. Yurtdışı seyahatleri düzenlemek, dili yerinde kullanmakta kişilerin öğrenme ve konuşma isteklerini artırmaktadır.

Yabancı dil konuşma korkusu kariyerinizin önüne geçmesin. Tüm çabanıza rağmen kaygınız performansınızı düşürüyor, iletişim kurmanıza engel oluyorsa profesyonel destek alabilirsiniz. İkinci bir dil dahi bazı meslekler için yeterli değildir. Kariyerinizde başarı elde edebilmek, fark yaratmak ve evrensel düzeyde gelişmeleri takip edebilmek için yabancı dil becerinizi geliştirmelisiniz.

Read More

Başarılı çocuklar yetiştirmek için ebeveynler bilinçli ödüllendirme yapabilmelidir. Ödüllendirme; maddi, manevi olabilir ya da bir aktivite alternatifi de ödül olarak sunulabilir. Ödüllerin yanı sıra olumlu davranışın kazanılmasını sağlayan olumsuz pekiştireçler vardır. Olumsuz pekiştireç ödül değildir ancak çocuğun davranış değiştirmesinde etkilidir.

Maddi ödüller, oyuncak, çikolata gibi somut ve para harcamayı gerektiren ödüllerdir. Manevi ödüller ise tebrik etme, sarılma, öpme, alkışlama gibi duygu ifadesinin olduğu davranış içeren ödüllerdir. Aktiviteli ödüller birlikte oynama, parka gitme, kitap okuma, film izleme gibi etkinlik içeren ödüllerdir.

Olumsuz pekiştireçler ise çocuğun davranışları sonucunda açığa çıkan olumsuz sonuçlardır. Çocuğun yere attığı oyuncağın kırılmış olması çocuk için olumsuz bir pekiştireçtir. Çocuk oyuncağının zarar görmesinden üzüntü duyar. Bu davranışı birkaç kez tekrar ederse çocuk oyuncaklarıyla oynarken kırılmaması için daha dikkatli olmayı öğrenir.

Derslerine çalışmadığı için düşük not alan çocuk için bu not olumsuz pekiştireçtir. Çocuk notlarının düşmesinden üzüntü duyar ve bir sonraki sefer notlarını yükseltebilmek için daha çok çaba sarf eder. Negatif pekiştireçler çocuğun olumsuz tecrübeden ders almasını ve tekrar etmemek için önlem almasını sağlamaktadır.

Ancak başarılı çocuklar yetiştirmek için çocuğun başarısızlığına ailenin vereceği tepki de önemlidir. Aile başarısızlık karşısında olumsuz yaklaşım sergilerse çocuk başarılı deneme yapmak için iç motivasyon geliştiremeyebilir.

Başarılı Çocuklar Yetiştirmek İçin Aileler Ödüllendirme Yaparken Nelere Dikkat Etmelidir?

Çocuklar özellikle maddi ödülleri tekrar tekrar alabilmek için ödüllendirilen davranışı tekrar etme eğiliminde olacaktır. Örneğin; güzel bir resim yaptığı için çikolata alan çocuk, çikolata almak için sık sık resim yapacaktır. Ta ki artık ödül gelmediğini fark edene kadar. Ancak bu durum ödüllendirilmeyen davranışların tekrar edilmemesi sonucu sönmesine neden olabilir.

Yani çocuk resim yapmanın hazzını çikolata ile bağdaştırır ve resim yaptıkça çikolata gelmezse resme olan ilgisini kaybedebilir. Oysa çocuğun davranış kazanırken amacı maddi ödül almak olmamalıdır. Bunun yerine amaç öğrenmek, başarmak, iyi hissetmek ve ihtiyacı karşılamak olmalıdır. Dolayısıyla başarılı çocuklar yetiştirmek için ebeveynlerin ödül verirken bazı hususlara dikkat etmesi gerekir.

Başarılı Çocuklar Yetiştirmek İçin Ödül Koşul Olarak Sunulmamalıdır

Aileler kimi zaman çocuklarına istenilen davranışları kazandırırken zorluk yaşayabilmektedir. Çocuğun yemek yemesi, uyku saatinde uyuması, dişlerini fırçalaması gibi davranışları aslında çocuğun birincil sorumluluklarıdır. Yine odasını toplaması, ödevlerini yapması gibi sorumluluklarda çocuğun alışkanlık edinmesi gereken görevlerdir. Ancak aileler bu alışkanlıkları kazandırırken zorlanabilmekte ve ödül sunarak davranışın gerçekleşmesini isteyebilmektedir.

“Yemeğini bitirirsen sana çikolata veririm.”, “Odanı toplarsan seni parka götürürüm.”, “Ödevlerini yaparsan 1 saat bilgisayar oynamana izin vereceğim.” Örneklerde de görüldüğü gibi çocuğa ödül kazanmak için görevlerini yapması söylenmektedir. Oysa bu görevler ucunda ödül olsa da olmasa da çocuğun sorumluluğunda olmalıdır. Ödülü hak etmeden davranışı sonucunda ödül alacağını bilen bir çocuk o davranışa yönelik negatif tutum sergiler.

“Bunu yapmam için ödül vereceklerse demek ki bu yapmaktan hoşlanacağım bir şey değil.” Dolayısıyla çocuk kendisinden istenenlere önyargıyla yaklaşacaktır. Oysa başarılı çocuklar yetiştirmek için ödül koşul olarak sunulmamalıdır. Bunun yerine çocuğa davranış kazandırırken istenen davranışın faydası, gerekliliği nedenleriyle açıklanmalıdır.

“Ödevlerini yapmalısın çünkü ödevlerini düzenli olarak yaptığında gün içinde öğrendiklerini hatırlar ve ödevlerini yaparken bu bilgileri tekrar edersin. Bilgiler tekrar edildiğinde daha uzun süre akılda kalır ve öğrenmen kolaylaşır. Ödevlerini yapmadığında bir süre sonra öğrendiklerini unutursun. Üstelik yeni bilgiler eklendikçe eski bilgilerini de hatırlaman zorlaşır. Ödevler daha iyi öğrenmen içindir. Ayrıca hepimizin sorumlulukları var, derse katılmak, öğretmenini dinlemek, ödevlerini yapmak öğrenci olarak senin görevlerin.”

Böyle bir açıklamanın ardından çocuk ödevini yaptığında ona “Aferin, sorumluluklarının bilincinde olarak görevlerini yerine getirmen çok güzel. Çaba gösterdiğin için seninle gurur duyuyorum.” Demek çocuk için manevi ödül olacak ve ailesinin taktirini kazanmış olmak onun bu davranışını pekiştirecektir.

Ödüllendirme Çocuğun Yaşı ve Potansiyeliyle Uyumlu Olmalıdır

Aileler çocuğa ödül verirken ödülün çocuğun yaşına ve potansiyeline uygun olmasına dikkat etmelidir. Bu detay ödülün türü her ne olursa olsun gereklidir. Örneğin aile çocuğa maddi bir ödül veriyorsa ödül seçilirken yaş, beceri ve potansiyel dikkate alınmalıdır. Henüz 3 parçalı yapboz yapabilen bir çocuğa 20 parçalı yapboz almak tatmin edici bir ödül olmayacaktır.

Yaşı ve potansiyeliyle uyumlu olmayan ödül çocuk kaç yaşında olursa olsun performans kaygısına yol açabilir. Çünkü çocuklar hediyelerini açmak ve oynamak isterler. Paketi heyecanla açtığında karşısında altından kalkamayacağı bir oyuncağı görmek çocukta kaygı yaratacaktır. Bilinçsizce seçilen bu hediye çocukta “Bu bana alındıysa yapabilmeliyim, yapamıyorsam yetersizim” duygusuna neden olabilir.

Aynı şekilde çocuğun temel ihtiyaçları da ödül olarak sunulmamalıdır. Beslenme, barınma, koşulsuz sevgi, güvenlik çocuğun temel ihtiyaçlarıdır. “ödevini yaparsan akşam yemeğini yiyebilirsin.”, “Odanı toplarsan seni severim.”, “Masayı toplamama yardım edersen ihtiyacın olan ders kitabını alırım.”, “Karnende pekiyi getirirsen montunu alacağım.” Ebeveyn olarak bunlar sizin zaten karşılamanız gereken ihtiyaçlardır. Çocuklar bu ihtiyaçları sizin desteğiniz olmadan sağlayamazlar. Temel ihtiyaçlar koşula bağlandığında çocukların aileye olan güveni sarsılır. Özgüvenleri, öz değerleri zedelenir. Başarılı çocuklar yetiştirmek için temel ihtiyaçlar ödül olarak sunulmamalıdır.

Ödüllendirirken Çocuğun İlgi ve Becerileri Göz Önünde Bulundurulmalıdır

Başarılı çocuklar yetiştirmek için ödül verirken çocuğun ilgi ve beceri alanlarına göre seçim yapılmalıdır. Kitap okumayı çok seven bir çocuk için kitaplar doğru bir ödül tercihidir. Ancak çocuk hikaye kitaplarını seviyorken ona bilim-sanat kitabı almak ilgisini çekmeyebilir. Yapışkanlı çıkartmaları çok seven bir çocuğa çıkartma kitabı almak doğru bir tercihtir. Ama bu çocuk hayvanları severken, arabalı bir sticker kitabı ilgisini çekmeyebilir.

Aynı şekilde bebeklerle oynamayı seven bir çocuğa lego almak iyi bir ödül tercihi olmayacaktır. Tabi ki çocuğun ilgi ve beceri alanlarını geliştirebilmek için çeşitli oyun, oyuncak alternatifleri sunmak doğrudur. Fakat daha önce deneyip ilgilenmediğini gördüğünüz ya da ilk kez deneyeceğiniz oyuncakları ödül olarak sunmamalısınız. Çocukların ilgi ve Beceri Alanları Nasıl Keşfedilir? Yazımız da size yardımcı olabilir.

Başarılı Çocuklar Yetiştirmek İçin Ödül Doğru Zamanda ve Yeterince Verilmelidir

Çocukta istenilen bir davranışın kalıcı hale gelmesi için ödüller mutlaka zamanında ve yeteri kadar verilmelidir. Zamanın da ve yeterince ödüllendirmek çocuğun istenilen davranışı tekrar etmesi için motivasyon sağlayacaktır.

Ödülün zamanında verilmesi gerçekleşen davranışın hemen ardından olmalı ya da söz verilen sürede gerçekleştirilmelidir. Ancak bu ödül günler, haftalar sonra olmamalıdır. Aksi halde çocuğun motivasyonu kırılacaktır. Özellikle manevi ödüller hemen gerçekleştirilmelidir. Çocuğun odasını topladığı fark edildiyse bu fark edildiği anda sözlü ya da davranışsal olarak ödüllendirilmelidir.

Yeterince ödüllendirmek ise ödüllendirmede abartıya kaçmamayı ya da ödülü yetersiz miktarda sunmamayı ifade etmektedir. Bir davranışı için bir koli şekerleme alınan çocuk benzer davranışlarda aynı ödüllendirmeyi bekler. Ancak benzer bir davranış için bir tane şekerleme verilirse çocuk o davranışı değersizleştirebilir. Büyük bir başarıyı çikolata ile ödüllendirirken, basit bir görevi büyük bir oyuncakla ödüllendirmek yetersiz ödüllendirmedir. Bu nedenle başarılı çocuklar yetiştirmek için verilen ödül, zamanında, yeterince ve performansla orantılı olmalıdır.

Başarısızlıklarda Çocuğa Manevi Destek Verilmeli Başa Çıkma Yolları Öğretilmelidir

Başarılar ödüllendirilirken başarısızlıklara sessiz kalınması çocuğun olumsuz duygular geliştirmesine neden olmaktadır. Ebeveyninin sessizliği çocuk için hiç hesap edilmeyen anlamlar taşıyabilir. Çocuklar “Ailemi mutlu edemedim.”, “Artık benimle gurur duymayacaklar.”,” Yeterince iyi değilim.”, “Yeterince iyi yapamadım.” Gibi olumsuz düşüncelere kapılabilirler. Bu nedenle çocukların başarısızlıklarında da onlara ihtiyaç duydukları manevi destek verilmelidir.

Bu destek kimi zaman kucaklama, sarılıp öpme olabilir kimi zaman üzüntüsünü dinleyip onu anladığınızı hissettirmek olabilir. Başarısızlığını kırıklık nedeni olarak kabul etmek yerine başarısızlığından ders çıkarması çocuğa öğretilebilir. Başarısızlık çocuklar için olumsuz pekiştireçtir. Yeterince ders çalışmayan çocuk için düşük notlar olumsuz bir ödül olacaktır. Ancak çalıştığı halde düşük not alabilmesi de mümkündür.

Aile çocuğu yargılamadan başarısızlıklarını gözlemlemeli, nedenlerini çocukla değerlendirmelidir. Ardından çocukla birlikte yapıcı çözüm önerileri geliştirilmelidir. Bu sayede çocuk başarısında da başarısızlığında da yanında olan bir ailesi olduğunu bilecektir. Bu da çocuğun performans kaygısı yaşamasını ve başarısızlıktan korkmasını engelleyecektir.

Korku, kaygı ve olumsuz düşünceler başarısızlığa neden olmaktadır. Başarı için ise çocuğun koşulsuz sevgi ve desteğe ihtiyacı vardır. Bu nedenle aileler başarılı çocuklar yetiştirmek için başarısızlıklarda da çocuğun yanında olabilmelidir.

Kazandırmak İstediği Davranış ve Sorumluluklar İçin Ebeveynler Önce Kendini Değerlendirmeli

Başarılı çocuklar yetiştirmek için çocuğa kazandırılmak istenen davranışlarda ebeveynlerin doğru rol model olabilmesi gerekir. Eşyalarına düzgün davranmasını istiyorsanız siz de eşyalarınızı güzel kullanmalısınız. Kitap okusun, ödevlerini zamanında tamamlasın istiyorsanız siz de kitap okuyan işlerini zamanında tamamlayan ebeveynler olmalısınız. Çocuklar en iyi rol model alarak öğrenirler.

Çocuklar bir davranışın doğruluğunu, yanlışlığını ya da gerekliliğini ebeveynlerinin davranış ve tutumlarıyla değerlendirirler. Ebeveynler çocuklarında bir davranışı ya da tutumu değiştirmek istediklerinde önce bu davranışın kendilerinde olup olmadığını değerlendirmelidir. Kendinizde değişikliğe gitmediğiniz sürece çocuğunuzda kalıcı değişiklikler oluşturmanız güç olacaktır. Kitaplık olmayan, evde ebeveynlerin eline kitap almadığı bir ortamda çocuklarında kitap okuma sevgisi kazanması güçtür.

Evde sürekli televizyon açıksa ya da anne babanın elinde sürekli telefon varsa çocuğunda dijital kaynaklara ilgisi yoğun olacaktır. Çabuk sinirlenen, öfkesiyle başa çıkamayan, problemleri yapıcı yollarla çözemeyen ebeveynlerin çocuklarında da yıkıcı davranışlar görülebilir. Dolayısıyla “söylediğimi yap, yaptığımı yapma” atasözü davranış kazandırmak için iyi bir öğüt değildir.

Başarılı Çocuklar Yetiştirmek İçin Verilen Ödülle Ebeveynin Beden Dili Uyumlu Olmalı

Çocuklar adeta bir duygu kapanıdır. Evde olup biteni, anne babanın ruh halini hemen anlarlar. Kendi duyguları kadar başkalarının duygularına yönelik farkındalıkları da yüksektir. Beden dilini ve sözsüz mesajları çok iyi okurlar. Bu nedenle başarılı çocuklar yetiştirmek için anne babaların çocukları ödüllendirirken vermek istedikleri mesaj ile beden dilleri uyumlu olmalıdır.

Çocuğunuzu ödüllendirirken duygularınız çocukta açığa çıkmasını istediğiniz duygularla uyumlu olmalıdır. Mesajınız “seninle gurur duyuyorum” ise ses tonunuz, beden diliniz ve cümleleriniz bu mesajı çocuğa hissettirmelidir. Ödül verirken çocuğunuzla kuracağınız iletişimin kalitesi oldukça önemli.

Konuşurken burnunuzla ayak uçlarınız aynı yöne bakabilmelidir. Bedeniniz başka yöne çevrilmiş başka işlerle uğraşıyorken başınızın çocuğa dönük olması çocuk için yeterli değildir. Çocuğunuzla ödül olarak etkinlik yapıyorsanız, etkinlik sürenizi tamamen ona ayırmalı, onunla ilgilenmelisiniz. Zihninizi meşgul eden farklı düşünceler olduğunda çocukla iletişiminiz verimsiz olacaktır. Dolayısıyla yarın yapacağınız işlerinizi, toplantılarınızı, ay sonu yapılacak ödemeleri bir kenara bırakmalı çocuğunuz için “şimdi ve burada” olmalısınız.

Başarılı çocuklar yetiştirmek için ebeveynler olarak rolünüz oldukça büyük. Elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken kimi zaman zorlanabilir, yeterliliğinizi sorgulayabilirsiniz. Bazen objektif olarak değerlendirilmek, kendinize ve çocuğunuza dışarıdan bakabilmek isteyebilirsiniz. Aba psikoloji olarak çocuk, ergen, çift ve ailelerin ihtiyaçlarını dinliyor, gereken psikolojik desteği veriyoruz. Ayrıca çocukluktan itibaren kariyer gelişimini önemsiyor her yaşta bireye kariyer danışmanlığı veriyoruz.

Read More

Başarılı bir kariyer için çocuk, ergen ve yetişkinlerde duygu düzenleme (regülasyon) becerilerinin gelişmesi gerekiyor. Bu beceri ilk önce anne karnında gelişmeye başlıyor. Doğum sonrası temel bakım veren ile kurulan ilişkiye göre duygu düzenleme becerisi şekilleniyor. Çocuklukta ise aileyle olan ilişkinin derecesi ve ebeveyn tutumları çocuğun duygu hakimiyetini etkiliyor. Sosyal çevrenin etkisi de çocuğun duygu gelişimine yön veriyor.

Ergenlikte bu beceri çocuklukta atılan temellere göre şekilleniyor. Yetişkinlikte edinilen duygusal deneyimler sonucu duygu düzenleme becerisi gelişiyor ya da tamamen köreliyor. Dolayısıyla kişinin duyguları üzerinde kontrol geliştirebilmesi, duygularını yönetebilmesi ve düzenleyebilmesi kariyerini doğrudan etkiliyor. Başarılı bir kariyer için bireyin duygu düzenleme becerilerini iç ve dış kaynaklardan yararlanarak geliştirmesi gerekiyor.

Duygu Düzenleme Becerisi Nedir?

Duygu düzenleme becerisi bireyin sahip olduğu bir duyguyu yönetmek üzere kullandığı tüm stratejilerdir. Bu duygu olumlu ya da olumsuz olabilir. Duygunun stratejik şekilde yönetilebilmesi için kişinin duygusu karşısında açığa çıkan ilk tepkiyi durdurması gerekiyor. Kişinin sağlıklı tepki verebilmesi için doğru tepki üzerine düşünmesi ve sonrasında daha olumlu bir tepkide bulunması gerekiyor.

Duygular üzerindeki bu otokontrol bireyin kişisel gelişimini, sosyal ilişkilerini ve kariyerini büyük ölçüde etkiliyor.

Yeterli duygu düzenleme becerisi edinilemezse kişinin çocukluktan başlayarak yetişkinliğe kadar duygu odaklı sorunlar yaşaması muhtemeldir. Oysa yeterli duygu düzenleme becerisine sahip olan biri duygularının farkındadır. Bu kişiler duygularını kolayca tanır, kabul eder ve dürtüsel davranışlarını kontrol edebilir.

Elbette ki negatif duygular da açığa çıkabilir, duyguları düzenleyebilme becerisi negatif duyguların açığa çıkmasını engellemez. Ancak bu beceri negatif duygularda dahi olumlu bir amaca uygun davranış sergileyebilmeyi sağlar. Başarılı bir kariyer için olumsuz duygular üzerinde özdenetim sağlanabilmelidir.

Duygu kontrolü sadece olumsuz duygular için değil yeri geldiğinde olumlu duygular için de kullanılmalıdır. Özellikle yetişkinlikte duyguların yeri, zamanı ve miktarı dengeli olmalıdır. Keyfinizin çok yerinde olduğu bir gün geçiyor olabilirsiniz ancak ekip arkadaşınızın morali bozuk olabilir. Sizin için iyi ama bir yakınınız için felaket bir gün olabilir. Bir cenazede olabilir ya da bir kazaya denk gelebilirsiniz.

Dolayısıyla sizin olumlu duygularınız diğerlerinin duygularına göre dengelenebilmelidir. Çocukken karnenizde tüm notları pekiyi gördüğünüzde sınıfta havalara uçabilir, dans edebilirsiniz. Ancak yetişkinlikte terfi ya da pirim aldığınızda aynı duygulara kapılsanız da aynı davranışları sergileyemezsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Çocuklarda Duygu Düzenleme Nasıl Olmalı

Duygu düzenleme bireyin anne karnındaki yolculuğu ile başlar. Dolayısıyla başarılı bir kariyer için daha anne karnındayken çocuğa olumlu duygular öğretilmelidir.  Mutlu, huzurlu, pozitif duygularla geçen bir hamilelikte bebeğin de tanıştığı ilk duygular pozitif olmaktadır. Bebek dünyaya geldikten sonra temel ihtiyaçları açığa çıkmakta ve bu ihtiyaçları karşılama yeterliliği bulunmamaktadır. Yani bebeğin temel ihtiyaçlarını karşılamak için bakım verene ihtiyacı vardır. Temel ihtiyaçlar ise beslenme, barınma, korunma ve sevgi ihtiyacıdır.

Temel bakım veren bu ihtiyaçları zamanında, yerinde ve yeterince karşıladığında bebekte güven duygusu gelişmektedir. İhtiyaçlarının karşılanacağını bilen bebeğin duyguları olumludur. Mutlu, güvende, sevgi dolu olan bebek stresten uzaktır. Ancak bebeğin ihtiyaçları yeterince ve zamanında karşılanmazsa yaşamsal riskler açığa çıkacak ve bebekte stres açığa çıkacaktır. Stres olumsuz bir duygudur ve bebeğin bu duyguyla başa çıkması mümkün değildir.

Bebek biraz büyüdüğünde yürümeye ve konuşmaya başladığında temel bakım verenden de kademe kademe ayrışır. Sosyal kaynaklarla iletişime geçer ve onlarla kurduğu iletişim de beraberinde yeni duygular getirir. Başkaları tarafından sevilme, kabul edilme çocuğun olumlu duygularının pekişmesini sağlar. Sosyal hayatta ötekileştirilen, varlığı kabul edilmeyen, değer verilmeyen çocuklar ise yine olumsuz duygular geliştirir.

Bu duygular sonucunda yıkıcı tepkilerin açığa çıkmaması için olumsuz duygularla nasıl başa çıkılabileceği çocuğa öğretilmelidir. Ayrıca başarılı bir kariyer için çocuğun sosyal yaşamında maruz kaldığı uyaranlar da aile tarafından değerlendirilmelidir. Çocuğun özgüvenini, girişkenliğini ve öz değerini etkileyecek sosyal koşullar gerektiğinde yeniden düzenlenmelidir.

Çocukların Duygu Düzenleme Becerilerini Geliştirmek İçin Öneriler

Sarılın, Sallayın ve Eğlenin

0-2 yaş dönemde duygular sözel olarak ifade edilemediği için duygu düzenlemede fiziksel temas önceliklidir. Çocuğunuz açığa çıkan yıkıcı duygularıyla başa çıkamadığında sakinleştirmek için önce ona sarılın. Hafifçe sallanmak çocuğa anne karnındaki huzurlu ortamı hatırlatacaktır. Bu nedenle sarıldıktan sonra çocuğunuzu hafifçe sallayın. Sallarken ona bir yandan da ninni söyleyebilir ya da beyaz gürültü sesleri dinletebilirsiniz.

Sakinleştikten sonra olumsuz duygularını olumlu ile değiştirmek için hoşuna gidecek basit aktiviteler yapabilirsiniz. Gıdıklamak, ce-e oyunu oynamak gibi.

Duygularını İfade Etmesine Fırsat Verin

Burada çocuk duygularını dile getirmekte, nasıl bir duygu hissettiğini anlatmakta zorluk yaşayabilir. Siz gözlemlediğiniz duyguları çocuğa sözel olarak yansıtabilirsiniz. Örneğin; kafasını bir yere çarptı ve canı acıdı, ağlıyor. “Oyun oynarken kafanı çarptın ve canın çok acıdı. Beklemediğin bir anda bunun olması seni korkutmuş olabilir. Şu an canın acıdığı için üzülüyor olman oldukça normal.”

Çocuğun bir yetişkin tarafından anlaşılmış olması onu rahatlatır. Üstelik bu duyguya karşı yetişkinin sakin tavrı çocuğunda sakinleşmesini sağlar. Çocuk bir daha böyle bir tecrübe yaşadığında daha sakin kalmayı dener.

Başarılı bir kariyer için duygu düzenleme becerisi duyguların bastırılması değildir. Duygunun fark edilmesi, açığa çıkan tepkinin bastırılması ve uygun tepkinin değerlendirilmesi sürecidir. Dolayısıyla ağlayan çocuğa “Bunda ağlayacak ne var.” ,“Tamam üzülme, ağlama” demek yerine “Canın acıyor olmalı.” “Çok canın yandı.” “Çok üzgünsün.” gibi duygu yansıtmaları yapılmalıdır.

Duygularını Uzuvlarını Tanıtır Gibi Tanıtın

Çocuklarda yetişkinler gibi mutlu, üzgün, korkmuş, öfkelenmiş, şaşırmış olabilir. Bir yetişkinin temel duygularına çocukta sahiptir. Ancak duygularını isimlendirmeyi, tanıtmayı çocuk öğretilmediği sürece bilemez. Bunun için çocuğunuza uzuvlarını, duyu organlarını, renkleri, nesneleri tanıtır gibi duygularını tanıtmalısınız. Bunu yaparken duygu kartları hazırlayabilir, stickerlar, resimler kullanabilirsiniz. Duygu canlandırmaları yapabilir, tüm bunları bir oyuna çevirip eğlenirken öğrenmesini sağlayabilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Nefes Egzersizi Öğretin ve Fiziksel Egzersiz Yaptırın

Fiziksel egzersiz yapmasını sağlayın Çocuğunuzun yürümesini, koşmasını ya da zıplamasını sağlayabilirsiniz. Hareket etmek duygularını düzenlemesine yardımcı olacaktır. Bu egzersizleri birlikte yapabilir, siz de ona eşlik edebilirsiniz. Beraberlik duygusu çocuğun olumlu duygular geliştirmesini de destekleyecektir.

Çocuğunuza diyafram nefesini öğretebilirsiniz. Bunu öğretmen zor oluyorsa içinden 1’den 10’a kadar saymasını ve bunu sakinleşene kadar sürdürmesini öğretebilirsiniz.

Model Olun, Çabasını Taktir Edin

Çocuk duygu düzenleme becerisini ailesini gözlemleyerek de öğrenebilir. Ebeveynlerin duygu düzenleme becerisi çocuk için model oluşturur. Duygularınız üzerinde hakimiyet kurabiliyor ve duygularınıza istediğiniz gibi yön verebiliyorsanız çocuğunuzda davranışlarınızı örnek alacaktır. Çocuğun duygu düzenleme becerisinin pekiştirilmesi, çabasının taktir edilmesi de çocuğun duygu kontrolünü öğrenmesini destekleyecektir.

Başarılı Bir Kariyer İçin Ergenlerde ve Yetişkinlerde Duygu Düzenleme Nasıl Olmalı

Ergenlik donemi, yaşamın en zorlu dönemlerinden biridir. Birey bu dönemde fiziksel, zihinsel ve hormonal olarak değişir. Üstelik bu dönem ergenin birden fazla sorumluluğu üstlendiği önemli bir dönemdir. Gencin bu dönemde kendini tanıması, ilgi alanlarını keşfetmesi, bağımsızlaşması ve kendine bir kariyer çizmesi gerekir.

Bu zorlu dönemde sık sık istenmeyen duygu ve davranışlar açığa çıkabilir. Gencin başarılı bir kariyer için duygu düzenleme becerilerini geliştirmesi gerekir.

Yetişkinlik dönemi ergenlik kadar karmaşalar içermese de daha fazla sorumluluk üstlenilen önemli bir dönemdir. Bu dönemde kariyerde başarı elde etmek, aile kurmak, yaşam standartlarını iyileştirmek gibi sorumluluklar üstlenilir. Bu sorumluluklardan birinde bile olumsuzluk yaşansa diğer yaşam alanlarına olumsuz duygular etki edebilir. Bu nedenle bireyin başarılı bir kariyer için duygu düzenleme becerilerini geliştirmesi gerekir.

Sadece kariyer için değil hayatının her alanında mutlu olabilmesi için yetişkinlerin duygu kontrolü kazanabilmesi gerekir.

Ergen ve Yetişkinlere Duygu Düzenleme Becerilerini Geliştirmek İçin Öneriler

Olumsuz Düşünceleri Daha Olumlu ya da Nötr Duygularla Değiştirin

Duygu ve davranışlarımızı açığa çıkaran düşüncelerimizdir. Olumsuz duygu ve davranışlarımızı besleyen de olumsuz düşüncelerimizdir. Bu nedenle duygu düzenleme becerisi geliştirebilmek için ilk önce olumsuz düşüncelerinizi fark etmelisiniz. Düşüncelerin farkına varmak kolay değildir. Durup, değerlendirmeyi gerektirir.

Kimi zaman herhangi bir düşüncemiz olmadığını zannederiz. Başarılı bir kariyer için bu düşünceleri yakalamak ve değiştirmek için egzersiz yapmak gerekir. Temel düşüncenizi bulmak için kendinize sorular sormalısınız.

Bu duygumun altında yatan düşüncem ne? Bu düşüncem neden bu duyguya neden oluyor? Bu düşüncem ne kadar gerçeği yansıtıyor? Bu duygumu daha yapıcı bir duygu ile değiştirmek için farklı ne düşünebilirim? Bu yeni düşünce daha olumlu duygular hissetmemi destekliyor mu?

Nefes Egzersizi Yapın Fiziksel Aktivitelere Zaman Ayırın

Nefes egzersizi ve fiziksel aktivite olumsuz düşüncelerle başa çıkmaya yardımcı olmaktadır. Nefes egzersizleri sakinleşmeyi ve çok daha olumlu duygulara kapılmayı sağlıyor. Nefes çalışmaları sayesinde olumsuz duyguları pekiştiren yüksek nabız, fiziksel gerginlik, kan akış hızı normale dönüyor. Bu da kişinin kendini daha dingin ve huzurlu hissetmesini sağlıyor.

Fiziksel egzersizler de aynı şekilde kişinin olumsuz düşüncelerle başa çıkmasını sağlıyor. Egzersiz yapan bireyler negatif enerjiyi egzersizle beraber boşaltıyor.

Olumsuz Duygunuzun Açığa Çıkardığı İlk Tepkinin Tam Tersini Yapın

Duygular davranışlarımıza etki eder. Olumsuz duygular ise olumsuz davranışları tetikler. Başarılı bir kariyer için olumsuz davranışları kontrol altında tutabilmek gerekir. Bunu yapabilmenin en kolay yolu olumsuz duygu karşısında vücudunuzun vereceği ilk tepkiyi fark edip durdurmaktır. Tepkinizi baskılamaya çalışırken nefes egzersizi yapabilir ve daha yapıcı bir tepki için alternatif üretebilirsiniz.

Örneğin; çok iyi hazırlandığınız bir sunum beğenilmediğinde üzülüp kırıklığa uğramak ya da öfkelenip kızmak yerine konuşabilirsiniz.  Yöneticinize daha detaylı geri bildirim almak ve nerede eksik olduğunuzu öğrenmek için toplantı talep edebilirsiniz. Böylece zaman kazanmış olur ve toplantı süresine kadar biraz daha sakinleşebilirsiniz. Toplantıda konuşmak üzere sorularınızı çıkarabilir ve duygularınızı yöneticinize daha iyi ifade edebilirsiniz. Bu sayede çok daha yapıcı ve profesyonel bir tepki göstermiş olabilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Açığa Çıkan Duygunuzun Tam Tersini Hissettirecek Aktiviteler Yapın ya da Hayal Edin

Öfkelendiğinizde ya da üzüldüğünüzde duygularınızı olumlu yönde değiştirecek aktivitelere yönelebilirsiniz. Eğlenceli bir film izlemek, fıkra ya da capsler okumak, güldüren videolar izlemek gibi. Ayna karşısına geçip öyle hissetmeseniz de gülümseyebilir hatta birkaç kez kahkaha atabilirsiniz. Bu davranışlar içinizden gelmiyor olsa dahi zihninizi kandırmak için “miş” gibi yapmanız duygunuzu değiştirmeye yarayacak.

Meditasyon, yoga gibi zihni arındıran, vücudu dinginleştiren ve esneten çalışmalar da olumsuz düşüncelerle başa çıkmayı kolaylaştırıyor. Tüm bunları yapabilecek ortamınız ya da fırsatınız yoksa kendinizi yapıyormuş gibi hayal edebilirsiniz. Hayal etmekte en az yapmak kadar duygularınızın değişimine etki edecektir. Sizi mutlu edecek ya da gülümsetecek bir anınızı düşünebilir ya da zihninizde yeni bir imaj canlandırabilirsiniz.

Başarılı bir kariyer için çocuklukta duygu düzenleme becerisi kazanılmalıdır. Ergenlikte ve yetişkinlikte ise bu beceri yaşın getirdiği yeni dönem ve tecrübelere uygun şekilde geliştirilmelidir.

Read More

Pek çok şeyde olduğu gibi başarılı olmak için de önce psikolojik hazırlık yapılmalıdır. Psikolojik hazırlık sürecinde bireyin başarmaya duygusal anlamda hazır olması gerekir. Ancak bu hazır oluş karşısına çıkabilecek olumsuzluklar karşısında da hazırlıklı olabilmeyi gerektirir. Ayrıca bireyin başarma yolculuğunda duygu, düşünce ve isteklerini doğru bir şekilde ifade edebilmesi gerekmektedir. Başarılı olmak için bireyin kendi problem çözme becerilerini geliştirmesi ve kendi çözüm yollarını üretmesi gerekir.

Gelişmiş bir duygusal zeka, empatik iletişim becerisi de başarı için gereklidir. Ayrıca başarmak için meraklı ve istekli olmakta bireyin sahip olması gereken psikolojik hazırlık envanteri içerisindedir. Başarı için özgüven, girişimcilik, sorumluluk alma ve karar verebilme becerileri de oldukça önemlidir.

Başarılı Olmak İçin Hedeflerinizi Belirleyin Sizi Olumsuz Etkileyen Belirsizlikleri Ortadan Kaldırın

Başarının en büyük engellerinden biridir belirsizlik ve hedefsizlikte geleceğe yönelik bir belirsizliktir. Başarmaya yönelik planlı bir hedefi olmayan birinin başarmak için yeterli psikolojik hazırlığı yoktur. Bu süreçte öncelikle geleceğe yönelik planlı hedefler belirlemeniz gerekir. Hedefleriniz sizi yansıtmalı, kişiliğiniz, ilgi ve yetenekleriniz ve sonuca yönelik beklentilerinizle uyumlu olmalıdır. Hedefler belirlendikten sonra bu hedeflerin karşınıza çıkarabileceği potansiyel olumsuzluklar ve riskler belirlenmelidir.

Başarılı Olmak İçin Gerçekçi Hedefler Belirleyin

Başarılı olmak için hedef belirlemek yetmez, belirlenen hedefin erişilebilir olması gerekir. Potansiyelinizi göz önünde bulundurarak çıkabileceğiniz en yüksek performansı hedeflemelisiniz. Ancak bu performans gerçekçi olmalıdır.

Matematikle arası iyi olmayan birinin matematik ağırlıklı bir meslekte başarılı olması gerçekçi bir hedef değildir. İş hayatına yeni atılmış birinin 1 yıl içinde yöneticiliğe terfi etmeyi hedeflemesi gerçekçi değildir. Düzenli çalışmayan, gerekli ön hazırlıkları yapmayan bir öğrencinin üniversite sınavında derece yapmayı hedeflemesi gerçekçi değildir. Dolayısıyla bir hedef belirlerken bu hedefin performansımız, potansiyelimiz ve belirlediğimiz süre açısından gerçekçi olması gerekiyor.

Başarılı Olmak için Motivasyon Kaynaklarınızı Belirleyin

İyi bir psikolojik hazırlık olumsuzluklarla başa çıkabilmek için iç ve dış motivasyonlara sahip olmayı gerektirir. Başarmaya yönelik isteğiniz ve başaracağınıza yönelik inancınız iç motivasyonunuz olmalıdır.  Elde edeceğiniz gelir, yaşam standartlarınızdaki artış, terfi gibi maddi kazançlar ise dışsal motivasyonlar olacaktır. Başarılı olmak için motivasyon kaynaklarınızı belirlemelisiniz.

Başaracağınıza İnanın ve Başardığınızı Hayal Edin

Başarılı olmak için başarmanın hayalini kurmak da iyi bir psikolojik hazırlık methodudur.  Düzenli olarak hayal kurmak ve özellikle yorulduğunuz, motivasyonunuzu kaybettiğiniz zamanlarda hayal kurmak başarı için sizi güdüleyecektir. Başarmak istediğiniz hedeflerinizi resmedebilir, kendinize hayal panosu oluşturabilirsiniz. Başarı için sizi motive edecek yazılar yazabilir bu yazıların çıktılarını alabilirsiniz. Tüm bunları telefonunuza, bilgisayarınıza arka plan yapabilir ya da odanızda kolaylıkla görebileceğiniz bir yere asabilirsiniz.

Problem Çözme Becerilerinizi Güçlendirin

Başarılı olmak için olumsuzluklarla mücadele edebilmek gerekir. Bu olumsuzluklar performansınızda meydana gelen düşüşler de olabilir başarıya ulaşmanızı yavaşlatan aksilikler de. Bu süreçte problemlerle karşılaşabilir, stres yaşayabilir ve hatta umutsuzluğa kapılabilirsiniz. Ancak psikolojik hazırlığınızı iyi yaptığınızda tüm bu olumsuzluklarla kolayca başa çıkabilirsiniz.

Başaracağınıza yönelik inancınız karşınıza çıkabilecek tüm olumsuzluklardan daha büyük olmalı. Olumsuzlukların sizi yıldırmasına fırsat vermeden başarısızlıklardan ders çıkararak başarmaya doğru ilerleyebilirsiniz. Bu yolculukta kimi zaman adımlarınız yavaşlayacak kimi zamansa hızlanacak. Önemli olan adım atmaya devam etmek için isteğinizi kaybetmemenizdir.

Başarılı Olmak İçin Başarı Hikayeleri Okuyun

Hiçbir başarı kolay elde edilmiyor. Bugün pek çoğumuzun bildiği başarılı isimlerin, markaların hikayelerine bakıldığında başarmanın emek istediği görülüyor. Başarı satın alınmıyor, başarı kimseye hediye edilmiyor.

Başarılı isimlerin hikayeleri bize başarılı olmak için ayrıcalığa gerek olmadığını gösteriyor. Bu hikayelerde gerçekten istediğinizde imkansızlıklar içerisinde de başarıyı yakalayabileceğinizi görüyorsunuz. Siz de model aldığınız kişilerin başarı hikayelerini okuyabilir emeğinizin sonunda başarabileceğinize daha çok inanabilirsiniz.

Başarılı Olmak İçin Kariyer Danışmanlığı Edinebilirsiniz

Aba Psikoloji olarak, danışanlarımıza daha iyi bir akademik yol izleyebilmeleri için yardımcı oluyoruz. Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz.

Başarılı olmak için artık çok daha bilinçli kariyer hedefleri planlamak gerekiyor. Stratejik yetenek yönetimi ile uyguladığımız kariyer danışmanlığı hakkında bilgi almak için bizimle iletişime geçebilir kariyerinize bilinçli yön verebilirsiniz.

 

Read More

Dijital çağda ebeveyn olmak çocuklarımızı dijitalleşmenin olumsuz etkilerinden koruma becerilerini geliştirmeyi gerektiriyor. Dijitalleşme küçükten büyüye hepimizin hayatında kolaylaşma sağlasa da özellikle çocukların gelişiminde negatif etkilere neden oluyor. Bu da ailelerin çocuklarına dijital kaynakları sunarken daha bilinçli olmasını, farkındalıkla gereken önlemleri almasını gerektiriyor. Aileler çocuklarının bilişsel, fiziksel, duygusal ve davranışsal gelişimini geriletmeyecek şekilde dijital kaynakları denetlemesi gerekiyor. Yani dijital çağda ebeveyn olmak çocuklara güvenli, etkili ve verimli dijital kaynak kullanımını öğretmeyi gerektiriyor.

Bu yazıda ailelere dijitalleşmenin olumsuz etkilerinden çocuklarını koruma önerilerini paylaşacağız. Aynı zamanda dijital kaynaklar nasıl daha faydalı hale getirilebilir değerlendireceğiz.

Peki Dijital Çağ Nedir ve Dijital Kaynaklar Neleri Kapsamaktadır?

Yaşadığımız yüzyıl aynı zamanda Dijital çağ olarak anılmakta başka bir deyişle bilgi çağı olarak da ifade edilmektedir. Dijital tüm bilgilerin yazılımlar aracılığı ile dijital ortama taşındığı çağdır. Günlük hayatımızdan başlayarak, eğitim, sağlık, kurumsal hayat gibi her alanda dijitalleşmenin hakimiyeti bulunmaktadır.

Dijital ortama taşınan tüm bu bilgilerin insana ulaşması ise dijital ekranlar aracılığı ile olmaktadır. Bu da beraberinde gün içerisinde sınırsız dijital uyarana maruz kalmamız anlamına gelmektedir. Dijital kaynaklar bilgiye edinmek için kullandığımız tüm teknolojik cihazlardır. Televizyon, tablet, telefon, bilgisayar, akıllı saat, kitap okuyucu gibi pek çok cihaz dijital kaynaklarımızdır.

Ebeveyn olmak büyük sorumlulukları beraberinde getirir. Ancak dijital çağda ebeveyn olmak sorumluluklar noktasında çok daha bilinçli olmayı gerektirmektedir. Dijital kaynaklara maruz kalma oranımız oldukça yüksektir ve kullanımı denetlenmediğinde hepimiz için yıkıcı etkileri olabilmektedir.

Çocukların teknoloji bağımlılığı geliştirmemesi ve dijitalleşmenin çocukları olumsuz etkilememesi için aileler çocuklarına farkındalık kazandırmalıdır. Dijital kaynaklar bilinçli kullanıldığında yararları oldukça fazladır. Aileler çocuklarının bu kaynakları bilinçli kullanmayı öğrenmesine yardımcı olmalıdır. Aileler çocukların öz denetim becerisini pekiştirmeli ve çocuklarına teknoloji kullanımı açısından sağlıklı rol model olmalıdırlar.

Dijital Çağda Ebeveyn Olmak Anne Babalar İçin Nelere Dikkat Etmeyi Gerektiriyor?

Günümüz anne babalarının kendi çocukluk deneyimleri ile çocuklarının çocukluk deneyimi birbirinden çok farklı. Bugünün ebeveynleri çocukluğunda bilgiyi daha çok deneyerek öğreniyordu; sokakta oyun oynuyor akranlarıyla sosyalleşiyordu.

Televizyonlar yine vardı ama bu kadar fazla ve çeşitli içerik onların çocukluk döneminde yoktu. Her evde bilgisayar yoktu. Telefonlar bu kadar gelişmemişti. İnternet çok daha maliyetli ve sınırlıydı. Dolayısıyla fiziki ilişkiler devam ediyor, dijital kaynaklar bugünkü kadar yoğun kullanılmıyordu. Kısaca dijital çağda ebeveyn olmak ile çocuk olmak birbirinden oldukça farklı.

Bugünün çocukları ise dijital çağın içerisine doğuyorlar. Doğdukları an itibariyle an be an fotoğrafları çekiliyor video kayıtlarına alınıyorlar. Her hareketleri dijital bir kareye dönüşüyor.

Çoğu evde gün içerisinde yoğun olarak telefonla konuşuluyor, televizyonlar izlenmese dahi açık bırakılıyor. Dolayısıyla çocuklar teknolojiyle el ele büyüyor ve teknolojiden arındırılmış bir yaşamın nasıl olduğunu bilmiyorlar. Ancak bu noktada ebeveynin tutumu da çocuğun dijitalleşmeye bakış açısını etkiliyor.

Dijital Çağda Ebeveyn Olmak Yerine Dijital Çağda Bilinçli Ebeveyn Olmak Gerekiyor

Dijital çağda ebeveyn olmak ile dijital çağda bilinçli ebeveyn olmak birbirinden oldukça farklı. Dijitalleşmenin yeni dönemlerinde aileler dijital uyaranların insan üzerindeki negatif etkisini henüz bilmiyordu. Özellikle çocukların bilişsel, duygusal, fiziksel ve davranışsal gelişiminde yol açtığı tahribatlardan pek çoğumuz habersizdik.

Bu dönemde çocuklar kontrolsüzce dijital kaynaklara maruz bırakıldı. Televizyon karşısında saatlerce oturtulan bebekler, tabletle yemek yedirilen, seyahat boyu elinde televizyon tablet olan çocuklar yetiştirildi. Bu çocuklarda zamanla dikkat dağınıklığı, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik görülmeye başlandı.

Okulda dersi dinlemekte zorlanan, okumaktan sıkılan ya da okuduğunu anlamakta güçlük çeken çocuklar büyüdü. Yapılan çalışmalar sonucunda teknolojinin ve dijital uyaranlara kontrolsüz maruz kalmanın olumsuz etkileri üzerine ebeveynler bilgilendirildi. Şimdi aileler çok daha bilinçliler. Ancak çocuklara sınır koymak, öz deneyim kazandırmak özelliklede teknoloji bağımlılığı geliştiren çocuklarda kolay değil.

Ebeveynler Çocuklarına Sınır Koyabilmeli

Çocuklara iki yaşından önce televizyon izletilmemeli, telefon, tablet gibi dijital kaynaklar ellerine verilmemelidir. 2 yaşından sonra ise kısıtlı sürelerle ve ebeveynin belirlediği içeriklerle kullanım hakkı tanınmalıdır. Çocukların teknolojik ürünlerle yoğun etkileşimi bilişsel gelişim üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır. Dolayısıyla dijital çağda ebeveyn olmak çocuklara bilinçli sınır koyabilmeyi gerektirmektedir.

Okul öncesi dönemde çocukların beyni hızlı bir gelişim sürecindedir. 7-8 yaşına kadar çocukların zeka gelişiminin neredeyse tamamı oluşmaktadır. Bu nedenle küçük çocuklar yaşamın ilk yıllarını dijital kaynaklardan olabildiğince uzak geçirmelidir. Çok renkli, çok sesli, uyaran fazlalığı olan oyuncaklar da çocukların uzun süreli kullanımına bırakılmamalıdır. Çocuklar teknolojik cihazlar yerine kitaplar, eğitsel materyaller, oyuncaklar, hamurlar gibi yaşına uygun materyallerle kaynaştırılmalıdır.

Çocuk mümkün olduğunca akranlarıyla vakit geçirmeli, fiziksel enerjisini koşarak, oynayarak, eğlenerek boşaltmalıdır. Evde hareketsiz kalan, sürekli ekran karşısında tek yönlü uyaranlara maruz kalan çocukta negatif enerji birikir. Bu çocuklar daha öfkeli, dürtüsel, saldırgan ve tahammülsüz olabilirler. Ekranda maruz kaldıkları renk patlamaları, hızlı görsel geçişler bu tempoya zihinlerinin alışmasına neden olur.

Bir süre sonra çocuk okunan kitaptan keyif duymaz. Renkler cansız, konular keyifsiz gelmeye başlar. Üstelik dikkati kolayca dağılır. Çocuğunuza sınır koymanız, 2 yaşından sonra yaşına uygun sürelerle dijital kaynakları kullanmasına müsaade etmeniz önerilmektedir. İçerikleri mutlaka öncesinde siz uygunluk açısından değerlendirmelisiniz. İçerik çocuğun yaşına uygun mu? verdiği mesaj nedir? çocuk bu içerikle ne kazanabilir ebeveynler değerlendirmelidir.

Çocuğunuza Keyifli Alternatifler Bulun ve Ona Zaman Ayırın

Dijital çağda ebeveyn olmak oldukça zor. Eskiden aileler çocuklarının arkadaşlık ilişkilerini takip eder, gittiği sosyal ortamların güvenilirliğini kontrol ederdi. Şimdi ise çocuklar fiziken evde ve yalnız olsalar da sanal dünya sayesinde diledikleri herkesle sosyalleşebiliyor her ortamda bulunabiliyorlar. Bu durum ailelerin çocuklarını denetlemesini zorlaştırıyor.

Çocuğun tehlikelere karşı bilinçli farkındalık geliştirebilmesi için ise aileyle daha sıcak ilişkilerin kurulması gerekiyor. Çünkü ailede sevgiyi, ilgiyi, güveni bulan çocuk sanal dünyada ya da dışarıda bu arayışlara girmiyor. Çocuk ailesine kendini yakın hissettiğinde hatalarıyla yüzleşmekten ya da zorlandığında ailesinden destek almaktan çekinmiyor.

Çocukların iç dünyasını bilebilmek ve denetlemeye gerek kalmaksızın onların nasıl bir dünyada yaşadığını öğrenebilmek için iyi ilişkiler geliştirmek gerekiyor. Bunu sağlayabilmenin ilk koşulu ise çocukla etkin zaman geçirebilmek. Ancak çocukla zaman geçirirken etkin iletişim kurabilmek ve keyif alabilmek gerekiyor. Bu nedenle de beraber vakit geçirirken karşılıklı doyum alabilmek için ebeveynlerin dikkat etmesi gereken hususlar var.

Öncelikle ebeveynlerin çocuğuyla vakit geçireceği zamanlara farklı iş planları koymaması gerekiyor. Fiziken, ruhen, zihnen ebeveynin çocuğuyla birlikte olması gerekiyor. Ebeveynin çocuğuyla iletişim kurarken parmak uçları ile burnunun aynı yöne bakması gerekiyor. Çocuğuna “ben şu anda şimdi ve burada seninleyim” mesajını ebeveynin davranışlarıyla çocuğa hissettirmesi gerekiyor. Dijital çağda ebeveyn olmak kendi duygu ve düşüncelerin üzerinde daha fazla denetim sağlamayı gerektiriyor.

Ebeveynin çocuğuyla zaman geçirirken gündelik işlerine, sorumluluklarına, dış dünyada olup bitenlere zihnini kapatması gerekiyor. Ertesi gün yapacağı yemeği ya da işyerindeki bir sunumu düşünen ebeveyn şimdi ve burada çocukla birlikte olamıyor.

Çocuklar ise duygu kapanı; ebeveynin beden dilinden, ses tonundan o an kendisiyle olup olmadığını anlıyor. Bu durum birkaç kez tekrar ettiğinde çocuk kırıklığa uğruyor. Bir süre sonra ebeveyninden uzaklaşıyor, oyun tekliflerini reddediyor ve çocuk pasif agresif davranışlar sergiliyor. İlgi ve sevgiyi beklediği şekilde alamayan çocuk temin edemediği ihtiyaçlarını farklı ortam ve kişilerde arıyor.

Dijital Çağda Ebeveyn Olmak Bilinçli Rol Model Olmayı Gerektirir

Günümüz ebeveynleri medya kullanımı göz önünde bulundurulduğunda 3 gruba ayrılmaktadır. Medya odaklı ebeveynler günlerinin büyük bir bölümünü medya araçları karşısında geçirmektedir. Bu ebeveynlerde günün yaklaşık 11 saati ekran karşısında geçmektedir. Dolayısıyla yemek yerken, ailecek sosyalleşirken, iş yaparken ya da dinlenirken ekrana maruz kalmaya devam ederler.

Ortalama medya kullanan ebeveynler ise günde 4-5 saatlerini ekran karşısında geçirirler. Bu aileler medya merkezli ailelere göre ekran kullanımını daha denetimli hale getirmektedirler. Ancak yine de ekran karşısında geçen zaman onlar için keyiflidir.

Sınırlı medya kullanıcısı ebeveynler ise ekran karşısında ortalama 1-2 saat geçirmektedir. Bu da onların ekran odaklı olmadığını ve günlerinin büyük çoğunu ekran dışı etkinlik ve uğraşlarla geçirdiğini göstermektedir. Dijital çağda ebeveyn olmak zamanın farkına varılmaksızın geçmesini sağlayan dijital kaynakları bilinçli kullanabilmeyi gerektiriyor.

Zamanı verimli geçirmek için ebeveynlerin çocuklarla birlikte teknolojiden uzak etkinlikler yapmaya özen göstermesi gerekiyor. Ancak bunu yapabilmek için ilk önce kendileri ekran kullanımına ayırdıkları zamanı denetlemelidir. Çocuklar en iyi model alarak öğrenirler. Ebeveynlerinin televizyon, tablet, telefon karşısında saatlerce vakit geçirdiğini gören çocuğun dijital kullanımını kısıtlamak kolay değildir.

Ebeveynlerinin elinde sürekli telefon gören çocuk için telefon ilgi çekicidir. Ebeveyninin elinde sürekli kitap gören bir çocuk için ise kitap daha ilgi çekicidir. Hayat Boyu Başarı İçin Çocuklarınıza Okumayı Sevdirin yazımız çocuklarınıza okuma alışkanlığı kazandırmanıza yardımcı olabilir.

Öyleyse ailelerin kendi dijital kaynaklarını ve bu kaynaklara ayırdıkları zamanı düzenlemesi gerekir. Ebeveynleri aynı düzeni çocuklarının kullanım alışkanlığı üzerinde de yeniden sağlaması gerekir.

Ancak dijital kaynakları yasaklamak ya da herhangi bir açıklama yapmadan çocuğu ekrandan uzaklaştırmak çözüm değildir. Dijital çağda ebeveyn olmak çocuğa ekran karşısında geçireceği vakit yerine yine keyif alabileceği alternatifler sunmayı gerektiriyor. Günün hangi saatlerinde ve ne kadar süreyle dijital kaynakların kullanılabileceği çocuğa en başından söylenmelidir. Sınırların belirli olması, bilinçli rol model olunması ve alternatifler sunulması çocuğunda bilinçli farkındalık kazanmasını sağlayacaktır.

Dijital Kaynaklar ve Dijital İçeriklerle İlgili Bilgi Edinin

Ebeveynlerin çocuklarını dijital kaynaklarla tanıştırmadan önce hangi yaşta ne tarz içerikler izlenebileceğini araştırması gerekir. İçeriklerin yaşa uygunluğu, kalitesi ve eğiticiliği değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme sadece izleyeceği film ve çizgi diziler için değil oyunlar ve dijital aktiviteler için de yapılmalıdır. Çocuğun hangi yaşta hangi kaynakları ne kadar süreyle kullanabileceği de öğrenilmelidir.

Bazı oyunlar çocuklar görsel-işitsel dikkat sürelerini, aritmetik becerilerini, dil gelişimlerini geliştirmektedir. Ancak bu oyunlara fazla maruz kalmak olumlu kazanımların yerini pek çok gelişim alanında gerilemelere bırakabilmektedir. Bu nedenle dijital çağda ebeveyn olmak çocuklara sunulan teknolojik ürünler hakkında bilgili olmayı gerektirir.

Özellikle okul döneminde çocuğu olan aileler çocuklarının gelişimlerini destekleyecek dijital içerikler konusunda uzmanlardan destek alabilir. Dijital içerikleri belirlerken çocuğun baskın zeka alanı da değerlendirilmelidir. Bir çocuğun ilgisini çeken oyun, aktivite başka bir çocuğa sıkıcı gelebilir. Yine içeriklerin mutlaka çocuğun yaşına, gelişimine uygun olarak seçilmesi çocuğun olumsuz etkilenmemesi için önemlidir.

Çocuk zorlandığı bir oyunda hem ilgisini kaybedecek hem de başarısızlığın getirdiği yetersizlik duygusunu pekiştirmiş olacaktır. Tüm bunlar sağlandığında dijital çağda ebeveyn olmak çok daha kolay ve keyifli hale gelebilmektedir.

 

Read More

Dijital çağda öğrenci olmak Z kuşağı bireyleri için hiç kolay değil. Çünkü dijital çağ bu kuşağın doğrudan içine doğduğu çağ. Z kuşağı hayata gözlerini açtığı günden bu yana teknolojiyle ve dijital kaynaklarla birlikte büyüyor. Adeta el ele gelişiyor ve değişiyorlar. Dolayısıyla dijital dünya içerisinde büyüyen bu çocukların en iyi bildiği şey teknoloji ve dijital kaynaklar.

Onlar daha emeklemeden, konuşmaya başlamadan teknolojik cihazları kullanıyor dijital içeriklere maruz kalıyorlar. Öyleyse dijital çağda öğrenci olmak eğitimin, öğretimin ve öğrenme kaynaklarının da dijital çağa uyması gerekiyor. Sadece eğitim methodları ya da kullanılan kaynaklar değil, eğitim veren öğretmenler de dijital çağı yakalayabilmeli.

Eğitim, kullanılan kaynaklar ve eğitimciler dijital çağa ayak uyduramadığında dijital çağda öğrenci olmak zorlaşıyor.

Dijital Çağda Öğrenci Olmak Z Kuşağı İçin Neden Zor

Bilim ve teknoloji hızla ilerlese de henüz eğitim sistemimiz, eğitim kaynaklarımız dijital çağın hızını yakalayamadı. Nüfus ve eğitim alan öğrenci sayısının yüksekliği, ekonomik refah düzeyi eğitimde dijital kaynakların kullanılabilmesini sınırlandırıyor.

Özel okullar ve büyükşehir okulları bu konuda biraz daha iyi durumdalar. Ancak özellikle kırsal bölgelerde, sanayileşmenin olmadığı şehirlerde eğitim kaynakları yeterli değil. Dijital kaynakların sınırlı olması zaman yönetimi, dikkat süresi açısında bu öğrencilerin başarısına katkı sağlıyor. Fakat dijital öğrenme sistemlerinden mahrum kalmaları mevcut potansiyellerini göstermelerinin önüne geçebiliyor.

Öğretmenlerin dijital çağ yaşı da öğrenmeyi etkiliyor. Dijital çağ yaşı ne demek? Genç öğretmenler teknoloji ve dijital kaynakları kullanma konusunda daha yatkın olabiliyorlar. Ancak teknolojinin içerisine doğmayan, dijital kaynaklarla büyümeyen Z kuşağı dışında kalan diğer kuşaklar bu konuda zorlanabiliyorlar. Tabi burada asıl belirleyici olan öğretmenlerin hangi kuşağa ait olduğu değil.

Emekliliğine yaklaşmış bir öğretmen de pek tabi ki dijital kaynakları kolayca kullanabilir. İşte dijital çağ yaşı da bu noktada devreye giriyor. Teknoloji ve dijital kaynaklarla ilgilenilen süre kişinin dijital yaşını belirliyor.

Dijital çağa geçiş döneminde doğmuş bir birey imkansızlıklar ya da ilgi eksikliği nedeniyle dijital alanda kendini geliştirmemiş olabilir. Daha ileri yaşlarda biri ise teknolojiyle geç tanışmasına rağmen ilgisi ve merakı sayesinde kendini geliştirebilir. Dolayısıyla dijital çağda başarılı öğrenciler yetiştirebilmek için dijital çağı yakalamış öğretmenler gerekiyor.

Dijital Çağda Öğrenci Olmak Akademik Başarı İçin Pek Çok Alanda Özveride Bulunmayı Gerektiriyor

Günümüzde hala sınavlar kağıt kalem ile yapılıyor. Dolayısıyla dijital çağda öğrenci olmak dijital alışkanlıklara rağmen geleneksel bilgi ölçme yöntemlerine uyum sağlamayı gerektiriyor. Bunu başarmak kolay olmasa da başarılı olmak isteyen öğrencilerin bu uyum için çabalaması gerekiyor.

Sadece sınavlar değil derslerin de büyük bölümü dijital kaynaklarla sürdürülmüyor. Eğitim de henüz hala yeterince interaktif değil. Oysa bu dönemin öğrencilerinin dikkatlerini sürdürebilmesi için interaktif anlatıma ihtiyacı var. Tüm bu eksiklikler nedeniyle dijital çağda öğrenci olan bireylerin dikkat sürelerini geliştirmeye ihtiyacı var. Aksi halde derslerde kolaylıkla dikkatleri dağılabilir, okuduklarını ya da dinlediklerini takip etmekte zorlanabilirler.

Bunu yapabilmek için dijital kaynakların kullanım sürelerini düzenlemek gerekiyor. Yine dijital kaynaklar kadar kitap, dergi, defter gibi matbu kaynakların kullanımına da önem verilmeli.

Sosyal medya, oyun konsolları, ilgi çeken internet sayfaları keyifli vakit geçirmenizi sağlıyor. Ancak kimi zaman dijital kaynaklarla geçirdiğimiz zamanın büyüklüğünün farkına varamıyoruz. Zamansa en değerli kaynağımız. Zamanı verimli kullanmaya özellikle öğrencilik yıllarımızda çok ihtiyacımız var. Çünkü bu yıllar sadece eğitim aldığımız, yeni bilgiler edindiğimiz yıllar değil. Öğrencilik yıllarımız aynı zamanda yaşam standartlarımızı belirleyecek kariyer gelişimimize yatırım yaptığımız yıllardır.

Dijital Kaynakları Bilinçli ve Verimli Kullanmak Başarıyı Destekliyor

İnternet ve teknoloji ile aranıza mesafe koymanız güç olabilir. Ancak bu kaynakları daha bilinçli ve işlevsel şekilde kullanabilirsiniz. Online eğitimlere katılabilir, zorlandığınız derslerle ilgili videolar izleyebilirsiniz. Online deneme sınavlarına katılabilir performansınızı gözlemleyebilirsiniz. Arkadaşlarınızla online birbirinize iyi olduğunuz konularda ders anlatabilirsiniz. Mesajlaşmalarınızda soru cevaplar yapabilir, sohbet ederken öğrendiklerinizi pekiştirebilirsiniz.

Dijital çağda öğrenci olmak hareketsizliği de beraberinde getiriyor. Özellikle pandemi sürecinde çok fazla evlerde kaldık ve dijital kaynaklarla geçirdiğimiz süre de artı. Çünkü eğitim de online ilerliyor. Evde zaman geçirecek yeterli aktivite alanımız olmadığı için hareketsiz ve ekran karşısındayız. Ancak hem bilişsel hem fiziksel gelişim çağında olmanız hareket etmenizi gerektiriyor.

Fiziksel egzersiz yapan, temiz havada yürüyen, nefes çalışmaları yapan öğrenciler negatif enerjilerini kolaylıkla atıyorlar. Uyku ve beslenme düzenine dikkat eden, egzersizi de hayatından eksik etmeyen çocuklar çok daha kolay öğreniyor ve daha başarılı oluyorlar.

Dijital Çağda Öğrenci Olmak Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceğini Bilmeyi Gerektiriyor

Dijital çağda öğrenci olmak kısa ve uzun vadeli hedefler belirlemeyi gerektiriyor. Hedef belirleyebilmek ise bireyin kendini iyi tanımasını, ilgi ve beceri alanlarını keşfetmesini gerektiriyor. Ayrıca bireyin sosyo-ekonomik koşullarını da göz önünde bulundurması gerekiyor. Bulunduğumuz yüzyılda kariyer fırsatları ayağımıza gelmiyor. Çok iyi eğitimlerle bezenmiş, olağanüstü özgeçmişler dahi işverenlerin dikkatini çekmeyebiliyor.

Gelecekte bu rekabet daha da artacak ve iş bulmak zorlaşacak. Kariyer fırsatlarını yakalayabilmek için iyi bir eğitimin dışında, doğru mesleği seçmek, kişisel ve mesleki gelişime önem vermek gerekiyor.

Bu noktada öğrencilerin geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini bilmesi gerekiyor. Bu bilgi sayesinde hedefledikleri mesleğin gelecekteki potansiyelini değerlendirmiş oluyorlar. Kolay iş bulabilir miyim? Mesleğimde yükselebilir miyim? Kariyer fırsatlarını yakalamak için şimdiden neler yapabilirim? Sorularının olası yanıtlarını değerlendirmiş oluyorlar. Kimi zamanda öğrencinin mesleki hedefi gelecekte rolü olmayacak bir mesleğe yönelik oluyor. Bu durumda da öğrenciye hedefiyle paralel niteliklerde yeni hedefler ve meslek planları çıkarılabiliyor.

Dijital Çağda Öğrenci Olmak Kariyer Danışmanlığı ile Çok Daha Kolay

Aba Psikoloji olarak, danışanlarımıza daha iyi bir akademik yol izleyebilmeleri için yardımcı oluyoruz. Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz.

Dijital çağda öğrenci olmak artık çok daha bilinçli kariyer hedefleri belirlemeyi gerektiriyor. Stratejik yetenek yönetimi ile uyguladığımız kariyer danışmanlığı bulunduğunuz çağın beklentilerini karşılamanızda size destek olacaktır. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilir kariyerinize bilinçli yön verebilirsiniz.

Read More

Sınava yönelik olumsuz düşünceler başarısızlık nedeni olabilmektedir. Olumsuz düşüncelerinizin hazırlık sürecinizi ve sınav performansınızı olumsuz etkilememesi için önce sınav algınızı değiştirmeniz gerekiyor. Olumsuz düşünceler motivasyonu etkiliyor, çalışma temposunu düşürüyor ve konsantrasyon güçlüğüne neden oluyor. Tüm bu etkenler bir araya geldiğinde öğrenci çok başarılı olsa dahi potansiyelinin altında performans gösteriyor.

Öğrencilerin başarısızlıkla başa çıkabilmesi performanslarını etkileyen olumsuz düşüncelerini tespit etmesi gerekiyor. Sonrasında tespit edilen olumsuz düşüncelerin gerçeklik payının değerlendirilmesi gerekiyor. Kimi zaman bu düşünceler gerçekdışı iken kimi zamanda gerçeği yansıtabiliyor. Olumsuz düşünceler gerçekle uyumlu olduğunda mutlaka performans düşüklüğüne neden olan faktörlerin iyileştirilmesi gerekiyor.

Sınava Yönelik Olumsuz Düşüncelerinizi Tespit Ederek Sınav Algınızı Değiştirin

Sınava hazırlık süreci her öğrenci için zorlu bir dönemdir. Bu dönemin beraberinde getirdiği zorluklara yönelik her öğrencinin farklı başa çıkma mekanizması vardır. Kimi öğrenciler bu zorlu dönemi daha kolay geçirebilirler. Çoğu öğrenci için ise başa çıkma kaynakları yetersiz olabilmektedir. Bu dönemin koşullarıyla başa çıkmakta aile ile ilişki, sosyal destek, ilgi alanları ve öğrenme kabiliyeti etkilidir.

Ancak mükemmeliyetçilik gibi bazı mizaç özellikler ve sınava yönelik gerçekdışı beklentiler başarısızlığa neden olabilmektedir.  Aynı şekilde yetersiz sosyal destek, zayıf aile ilişkileri, ilgi alanının olmayışı, başarının sevgi koşulu olması olumsuz düşünceleri tetiklemektedir. Öğrenme güçlüğü, dikkat ve konsantrasyon güçlüğü gibi bilişsel faktörler de olumsuz düşüncelere neden olmaktadır.

Sınava yönelik olumsuz düşünceler sıklıkla şu şekildedir; “Ya başarısız olursam? ‟, “Çalışmalarım yeterli değil.”, “Yeterince iyi değilim.”, “Sınav süresi çok kısa, soru sayısı çok fazla.”, “Rakiplerim kadar iyi imkanlara sahip değilim.”, “Sınavda her şeyi unutacağım, bu kadar şeyi hatırlamam mümkün değil.”, “Rezil olacağım, insanlar benim yetersiz olduğumu düşünecek.”, “Ailemi hayal kırıklığına uğratacağım.”, “Başarısız olursam sınava yeniden hazırlanmam çok zor olacak.”

Öğrencilerin bu düşüncelerle başa çıkabilmesi için önce hangi düşünceleri olduğunu fark etmesi gerekir. Bu bilinçli farkındalık gerektiren bir süreçtir. Öğrencinin motivasyonunu düşüren, dikkatini dağıtan, geleceğine karamsar bakmasına neden olan tüm düşüncelerini belirlemesi gerekir. Bu düşünceleri yakalamak kolay olmayabilir. Özellikle yerleşmiş, benimsenmiş düşüncelerin fark edilmesi güçtür. Öğrenciler olumsuz düşüncelerini belirleyip mümkünse not etmesi gerekmektedir.

Sınava Yönelik Olumsuz Düşünceler Tespit Edildikten Sonra Gerçeklik Değerlendirmesi Yapılmalıdır

Olumsuz düşüncelerinizin artık neler olduğunu somutlaştırdınız. Şimdi sıra onlar üzerine gerçeklik değerlendirmesi yapmaya geldi. Performansınızı objektif bir gözle mi değerlendiriyorsunuz yoksa kendinize haksızlık mı ediyorsunuz buna bakmalısınız.

Gerçeklik değerlendirmesi yaparken kendinize soracağınız sorulara doğru cevaplar vermeniz oldukça önemli. Bunu kendi gözünüzle yapmakta zorluk yaşıyorsanız bu değerlendirmeyi sizin için daha objektif olabilecek birinin yapmasını rica edebilirsiniz. Ya da kendinizi başkasının gözünden değerlendirebilirsiniz.

Değerlendirme yaparken şu 3 soruyu kendinize sormanız size yardımcı olacaktı;

  1. Şu an Ne oluyor? (bu bir olay ya da bir düşünce, duygu, dürtü olabilir)
  2. Bu olan benim için tehlikeli mi?
  3. Peki bununla başa çıkabilir miyim?

Birinci soruda kişi olayı kendi algılayışına göre ele almalıdır. İkinci soruda bu olayın kendisi için tehlikeli olup olmadığını değerlendirmelidir. Üçüncü soruda ise tehlike söz konusu ise başa çıkmak için sahip olduğu kaynakları değerlendirmelidir. Burada sahip olunan fiziksel, sosyal, psikolojik çözme becerileri ve maddi başa çıkma kaynakları değerlendirilmelidir.

  1. Şu an Ne oluyor?
  • Önemli bir sınava hazırlanıyorum ve sınava yönelik olumsuz düşünceler taşıyorum. Başarısız olacağıma inanıyorum.
  1. Bu benim için tehlikeli mi?
  • Bu benim için çok önemli bir sınav. Başarılı olmak istiyorum. Ailem ve sevdiklerim benden başarılı olmamı bekliyor. Başarısız olmam durumunda eğitim hayatımın olumsuz etkileneceğine, akranlarımın eğitim fırsatlarının gerisinde kalacağına inanıyorum. Bu yüzden kendimi tehlikede hissediyorum. Sınav başarısı benim için önemli.
  1. Bu duygu, düşünce ve kaygılarla başa çıkmak için ne yapabilirim?
  • Kendime çok yükleniyor ve başarısız olacağımı düşünüyorum. Ancak bir yandan da özveriyle çalışıyor, öğrenmek için çok çaba sarf ediyorum. Öğrenmeyi ve başarmayı korkularıma rağmen çok istiyorum.
  • Ders çalışma tekniğimi gözden geçirebilir, daha iyi nasıl çalışabileceğimi öğrenebilirim. Zamanı verimli kullanma tekniklerini öğrenebilirim. Kaygımı azaltmak için meditasyon, nefes egzersizi çalışmaları yapabilirim. Eksik olduğum ve öğrenmekte zorlandığım konular için öğretmenlerimden ve arkadaşlarımdan yardım isteyebilirim. Ek ders alma imkanım olup olmadığını ailemle değerlendirebilirim. Önümde yeterince zaman var ve ben başarılı olmayı arzuluyorum. Öyleyse ben başarabilirim.

Bu tekniği, kaygı duyduğunuz her koşulda uygulayabilirsiniz. Sınava yönelik olumsuz düşünceler taşıyan arkadaşlarınıza da bu tekniği önerebilirsiniz.

Başarısızlığa Yönelik Gerçekçi Tespitler Fırsata Çevrilip Eksikler Giderilmelidir

Yukarıda yaptığımız çalışma ile sınava yönelik gerçekdışı ve gerçekçi düşüncelerinizi tespit etmiş olmalısınız. Şimdi ise sıra tespit ettiğimiz gerçekçi olumsuz düşünceler için önlem almaya geldi. Zamanı yönetmekte zorluk yaşıyor ve sıklıkla ödevlerinizi, çalışma konularınızı yetiştiremiyor olabilirsiniz. Bu da zaman baskısı yaşamanıza ve yetiştiremeyeceğim endişesi ile motivasyonunuzu kaybetmenize neden oluyor olabilir.

Zaman baskısı sınava yönelik olumsuz düşünceler edinmenizi de tetikleyecektir. Etkili zaman yönetimi tekniklerini öğrenmeniz bu olumsuz düşünceden kurtulmanıza yardım edecektir. Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımızı okumanız da bu konuda size yardımcı olabilir.

Yeterince iyi çalışmadığınızı düşünüyor ve akranlarınızın gerisinde kaldığınıza inanıyor olabilirsiniz. Verimli ders çalışma tekniklerinin bilinmiyor olması bu düşüncenin gelişmesine neden olabilmektedir. Yine dikkat dağıtıcı faktörlere karşı koyamamak dijital uyaranlarla çok fazla zaman geçirmekte verimli çalışmayı etkileyebilmektedir.

Öğrenme Stiline Göre Akademik Başarıyı Yükseltecek Ders Çalışma Teknikleri yazımız size bu süreçte yardımcı olabilir. Sınava Hazırlık Sürecinde İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı ile Başa Çıkma Önerileri yazımıza da bakabilirsiniz.

Ailenizin performansınıza yönelik gerçekdışı beklentileri olabilir. Bu beklentiyi sizi motive etmek için ya da sizin potansiyelinizi bilmedikleri için taşıyor olabilirler. Size destek olmak isterken olumsuz etkilediklerini fark etmiyor olabilirler. Ailenizle duygu ve düşüncelerinizi konuşmanız üzerinizde bu baskıyı taşımaktan çok daha iyi sonuçlar getirebilir.

Sınava yönelik olumsuz düşünceler kimi zaman hiç farkında olmadığımız eksikliklerimiz sonucunda da açığa çıkabilmektedir. Yeterli okuma alışkanlığınız yoksa ya da hızlı okuma becerisi üzerine çalışmadıysanız okuma süreniz de sınav performansınızı etkiliyor olabilir. Okuma Alışkanlığı Kazanmak Sınav Başarısı Getiriyor yazımızı bu eksikliğinizi geliştirmek için okuyabilirsiniz.

Sınava Yönelik Olumsuz Düşünceler ile Başa Çıkmak İçin Olumlu Kaynaklar Geliştirilmelidir

Sınava yönelik olumsuz düşünceler ile başa çıkmak için akademik çalışmaların dışında da kaynaklara ihtiyaç vardır. Sosyal ilişkilerinizi geliştirmeniz, okul ve ders çalışma süreleriniz dışında akranlarınızla vakit geçirmeniz size iyi gelebilir. Onların çalışma stillerini gözlemlemek, onların da kaygıları olduğunu görmek size yalnız değilim duygusunu yaşatacaktır. Kaygılarıyla daha kolay başa çıkabilen arkadaşlarınızla bir araya gelerek onların başa çıkma becerilerini öğrenebilirsiniz.

İlgi ve beceri alanlarınızı keşfedebilirsiniz. Bu alanlara yönelik yapacağınız okul dışı etkinlikler negatif enerjinizi atmaya destek olacaktır. Sınava hazırlık sürecinde ilgi alanlarına vakit ayırmaya devam eden öğrenciler sınavlarda daha başarılı olabilmektedir.

Nefes egzersizlerini öğrenmeniz, fiziksel aktiviteye vakit ayırmanız sınava yönelik olumsuz düşünceler ile baş etmeyi kolaylaştırır. Meditasyon ve olumlama çalışmaları yaparak da olumsuz düşünceler ile başa çıkabilirsiniz. Tüm bunlar hem fiziksel hem de zihinsel olarak rahatlamanızı sağlayacak psikolojik iyi oluşu destekleyecektir.

Mola sürelerinizi de planlı şekilde ayarlamalısınız. Sınava hazırlık sürecinde yapılan önemli hatalardan biriside ders çalışırken yeterince mola verilmiyor olmasıdır. Oysa dikkat süremiz bellidir ve bu sürenin üzerine çıkıldığında çalışmanın verimi düşecektir. Üstelik uzun süre mola vermeden çalışmak zihnen ve bedenen yorgunluğa neden olacaktır.

Yeterince mola yapılmadığında ders çalışmak keyifsiz hale gelecek ve ders çalışmaya yönelik olumsuz düşünceler gelişecektir. 25-30 dakikada bir 5 dakikalık molalar verebilirsiniz. Ayrıca 2-3 saatte bir 20-25 dakikalık uzun dinlenme araları planlanmalıdır.

Sınava yönelik olumsuz düşünceler ile başa çıkmak için önerilerimiz yeterli değilse mutlaka profesyonel destek almalısınız. Bizimle iletişim kurabilir, sınava hazırlık sürecinde hem psikolojik hem de kariyer odaklı destek alabilirsiniz. Sınav Kaygısı Sınav Başarısı İçin Faydalı Hale Nasıl Getirilir? yazımızı da okumanızı öneririz.

 

Read More