Ergenlikte yeme bozuklukları sıklıkla obezite, anoreksiya nevroza ve bulumiya nevrozadır. Ergenin yeme davranışı bilinçli şekilde takip edilmediğinde aile veya çevre tarafından yeme bozukluğu fark edilmeyebilir. Bu da tedavinin gecikmesine neden olabilmektedir. Erken teşhis için yeme davranışlarının hangilerinin bir yeme bozukluğu belirtisi olduğunu bilmek önemlidir.

Yeme bozukluklarının klinik başvuru sıklığı erkeklere oranla kadınlarda daha fazladır. Her yaş aralığında görülebilen yeme bozukluğu ile ergenlik çağında daha sık karşılaşılabilmektedir. Akran zorbalığı, toplumun ideal beden algısı, ince bir bedenin güzellikle bağdaştırılması yeme bozukluklarını tetiklemektedir. Sosyal medya, televizyon aracılığıyla da ideal beden mesajı vurgulanmaktadır. Bu da gençlerin zayıf olanın daha sevilebilir, güzel ve değerli olduğu yanılgısına kapılmalarına neden olmaktadır.

Aile içi ilişkiler, ebeveyn tutumları, karakteristik özellikler, çevre ve deneyimler de eklendiğinde bozukluk gelişebilmektedir. Yeme bozuklukları ergenin fizyolojik sağlığı kadar, psikolojisini, sosyal ilişkilerini ve akademik performansını da olumsuz etkilemektedir. Ergenlikte görülen yeme bozukluğu türleri nelerdir? Ergenlikte yeme bozuklukları neden gelişir? Aileler bu konuda ne yapabilir? Yazının devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Ergenlikte Yeme Bozuklukları Kaça Ayrılır?

Yeme bozuklukları her yaşta görülebilir olsa da belirgin şekilde ergenlik yıllarında alışılmış bir davranış halini alır. Çünkü bu dönemde gencin odak noktası fiziksel imajı ve diğerlerinde bıraktığı izlenim üzerine kuruludur.

Genç başkaları tarafından beğenildiği sürece kendini beğenir. Ancak sevgi ihtiyacını yeterince tatmin edemeyen bireylerde aşırı yeme, yiyerek mutlu olma davranışları da sıkça görülür. Her şeyden önce beslenme fizyolojik bir ihtiyaçtır ve yemek yeme gereksinimi her birey için kaçınılmazdır. Yeme bozuklukları da ideal beden algısı ile fizyolojik beslenme ihtiyacı arasında kişinin yaşadığı stres sonucu gelişmektedir.

Ergenlikte yeme bozuklukları sıklıkla aşağıdaki 3 tipte görülmektedir;

Obezite

Dünya Sağlık Örgütü obeziteyi vücutta sağlığı bozacak oranda aşırı yağ depolanması olarak tanımlamaktadır. Obezite günümüzde dünya genelinde etkili olan önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Obezite çocukluk hatta bebeklik yıllarından itibaren başlayabilmektedir. Çocukluğunda obezite sorunu olanların 1/3’ü, ergenliğinde sorun yaşayanların ise %80’i yetişkinlikte obeziteye yakalanmaktadır. Bu nedenle erken teşhis son derece önemlidir, obezite oranlarını düşürmek için mutlaka çocukluktan tedaviye başlanılmalıdır.

Özellikle bebeklikte ve erken çocukluk yıllarında başlayan obezite çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimini olumsuz etkilemektedir. Ergenlikte fiziksel, bilişsel etkilerinin yanı sıra ciddi düzeyde özgüveni, benlik saygısını, sosyal iletişimi tahrip etmektedir. Ergenlik döneminde obezitenin varlığı ve süresi gencin psikolojik iyi halini de etkilemektedir.

Ergenlikte yeme bozuklukları çoğunlukla genetik kökenli olup, çevrenin ve kişiliğin etkisiyle de gelişebilmektedir. Obezitede de genetik yatkınlık oranı oldukça yüksektir. Dolayısıyla obezite ile mücadele eden ergenlerin ebeveynleri obeziteyi sorun olarak kabul etmezse tedavi gecikebilmektedir. Ergenlikte gelişen veya ergenliğe kadar süregelen obezite gencin hareketlerini sınırlandırmaktadır.

  • Rahat ve hızlı hareket edememe,
  • Çabuk yorulma,
  • Nefes nefese kalma, solunum güçlüğü,
  • Çarpıntı,
  • Her mevsim kolayca terleme,
  • Sürekli acıkma,
  • Dikkati sürdürme ve konsantrasyon güçlüğü,
  • Ergenliğin erken/geç başlaması,
  • Tüylenmede artış,
  • Tansiyon,
  • Cilt sorunları,
  • Sindirim sorunları görülebilmektedir.

Ergen obezitenin fizyolojik zorluklarıyla mücadele içerisindeyken çevrenin de alay etme, lakap takma, dışlama gibi yaklaşımları olduğunda süreç iyice zorlaşmaktadır. Çoğu durumda ergen kilo vermeyi arzu eder, ancak ilk motivasyon kaybında öğünler daha sık ve büyük porsiyonlar olarak geri döner. Şok diyetler, ağır sporlar obezite ile mücadelede tehlikeli ve kısa süreli etkiye sahiptir.

Uzun vadede sağlıklı sonuçlar alabilmek için mutlaka beslenme uzmanı ile yol almak gerekmektedir. Bu süreçte motivasyonun korunması ve obezitenin altında yatan psikolojik etmenler varsa tedavi edilmesi için psikologla da görüşülmesi önerilir.

Obezite, özellikle ergenlik dönemin devam ediyorsa destek alınması oldukça önemlidir. Aksi halde akran zorbalığı, aile için olumsuz iletişim gibi diğer faktörler de eşlik ettiğinde depresyon ve intihar girişimlerine kadar gidebilmektedir.

Anoreksiya Nevroza

Ergenlikte yeme bozuklukları denildiğinde ilk akla gelen anoreksiya nevrozadır. Anoreksiya nevroza sıklıkla ergenlik döneminde başlangıç gösterir. Anoreksiya yetişkinlikte de devam edebilir veya genetik, çevresel, psikolojik nedenlerle başlayabilir. Çok az beslenme, saplantılı denebilecek şekilde kalori hesaplama, yoğun egzersiz bu hastalığın belirgin belirtileridir. Bozukluğun ortaya çıkmasında asıl etken kişinin beden algısının bozulmasıdır.

Anoreksik bireyler ayna karşısına geçtiklerinde kendilerini olduklarından daha kilolu ve yapılı görürler. Ailelerinin veya arkadaşlarının aksini söylemeleri onlara yetmez. Öğünlerini düşük kalorili ve küçük porsiyonlar halinde tüketirler. Birkaç lokmada doyduklarını hisseder ve yeterli olduğunu düşünürler. Kilo almak değil gram artışları dahi onlar için yoğun stres nedenidir. Müdahale etmek için besinlerini daha da azaltır ve daha ağır sporlar yaparlar.

Psikolojik bir rahatsızlık olmasına rağmen besin alımındaki yetersizlik sonucu bireylerde ciddi sağlık sorunları açığa çıkar. Sindirim sorunları, ciltte bozulmalar, kurumalar, renk değişimi, saçlarda dökülme, kalp sorunları, dikkati sürdürme ve odaklanma güçlüğü görülür. Depresyon, depresif duygu durum, anksiyete, agresyon da anoreksiya sonucu gelişebilmektedir. Kızlarda hormonal denge bozulur ve adet kanamaları kesilebilir.

Ergenlikte yeme bozuklukları içerisinde yer alan anoreksiya tedavi edilmediğinde ölümcül olabilmektedir. Bu beslenme bozukluğu uzun süre sürdürüldüğünde tüm organlar süreçten olumsuz şekilde etkilenecektir.

Bulumiya Nevroza

Bulumiya nevroza örtük belirtiler vermesi nedeniyle çoğunlukla aile ve çevre tarafından geç fark edilmektedir. Yine çoğunlukla ergenlik yıllarında başlayan ancak yetişkinlikte de devam edebilen bir bozukluktur.

Bulumia nevrozada kişi belli bir süre içerisinde normalden fazla olacak şekilde beslenir. Öğünlerini genelde tıkınırcasına yer ve aldığı yüksek kaloriyi dengelemek için tekrarlayıcı sağlıksız davranışlarda bulunur. Kendini kusturur (boğazına parmağını sokar), idrar söktürücü veya bağırsak boşaltımını hızlandırıcı ilaçlar kullanır. Uzun süre aç kalma ve ağır fiziksel egzersizler de görülebilir.

Ergenlikte yeme bozuklukları içerisinde yer alan bulumia tedavi edilmediğinde;

  • Kadınlarda adet düzensizliğine,
  • Kusmaya bağlı gelişen vücuttaki tuz, su, mineral dengesinin bozulmasına,
  • Kusmaya bağlı yemek borusunda meydana gelen tahribatlara (tahriş, yırtık gibi),
  • Mide delinmesi, kanaması gibi mide sorunlarına,
  • Ağız içi sağlığının bozulmasına, dişlerde sorunlara,
  • Kalp-ritm bozukluğuna yol açabilir.

Anoreksiya nevrozadan farkı bu bireylerin normal veya normalin üzerinde bir kiloda olmalarıdır. Dolayısıyla da dışarıdan bir bozukluk olduğu kolay kolay fark edilmez. Bu bireylerde tıkınırca yemek yeme atakları vardır, sıklıkla yedikleri karbonhidrat, şeker ve yağ ağırlıklı besinlerdir. Bu besinleri yedikten sonra yoğun pişmanlık ve suçluluk duyarlar.

Beslenme şekillerine veya vücut ağırlıklarına yönelik çevrenin eleştirileri bulumiyanın gelişmesini pekiştirir. Kişi hem sevdiği sağlıksız besinlerden hem de hayalini kurduğu vücut imajından vazgeçemez.  Tıkınma atakları çoğunlukla kaygı, stres, üzüntü durumlarında artış gösterir. Anoreksiyada olduğu gibi bulumiya da en sık kadınlarda görülmektedir. Anoreksiya kadar olmasa da ölümle sonuçlanma riski de bulunmaktadır. Bulumiya, anoreksiyaya oranla tedaviye daha fazla yanıt vermektedir.

Ergenlikte Yeme Bozuklukları Neden ve Nasıl Gelişir?

Ergenlikte yeme bozuklukları genetik yatkınlık, çevresel ve psikolojik faktörler sonucu gelişebilmektedir. Ailede yeme bozukluğu öyküsü varsa risk artmaktadır. Özgüven eksikliği, düşük benlik saygısı, olumsuz beden algısı da bozukluk gelişimini tetiklemektedir. Baskıcı otoriter tutum ve aşırı korumacı ebeveyn tutumları da yeme bozuklukları üzerinde etkilidir. Hatalı ebeveyn tutumları ile yetişen bireyler aile içerisinde kendi duygu, düşünce ve fikirlerini paylaşamazlar.

Sorumluluk alamayan, sürekli kontrol altında tutulan gençler için beslenme şekillerini kontrol edebiliyor olmak iyi hissettirir. Depresif kişilikler, sosyal anksiyete yaşayanlar ve yaygın kaygı bozukluğu olanlar risk altında olabilir. Medyanın, sosyal iletişim kaynaklarının, modanın da zayıflıyı idealleştirmesi gençlerde yeme bozukluklarının gelişmesine neden olmaktadır. Cinsel istismar ve travmatik yaşantılar da yeme bozukluklarının gelişmesini tetikleyebilmektedir.

Streste yeme bozukluklarının gelişimini belirgin düzeyde etkilemektedir. Kimi bireyler stres altında porsiyonlarını çoğaltır ve yeme sıklığını artırır. Kimilerinde ise iştah kapanır ve yetersiz beslenme görülür. Burada önemli olan stresin gelişmesine neden olan duygu ve düşüncelerdir. Bu tarz davranışlar stres, kaygı, üzüntü sonucu neredeyse herkeste görülebilir.

Mükemmeliyetçi ve/veya takıntılı kişiliklerde de risk artmaktadır. Ancak ergenlikte yeme bozuklukları tanısı koyabilmek için bu davranışların sıklığına ve süresine bakılması gerekir. Tanı koyabilmek için kişinin son üç aydaki yeme davranışlarına bakılır. Belirtilerin en az haftada 1 olacak sıklıkta tekrar ediyor olması tanı için önemlidir.

Ergenlikte Yeme Bozuklukları ve Ailelere Öneriler

Yeme bozukluklarının tedavisinde aile oldukça önemli bir role sahiptir. Erken teşhis ve tedavi için ailenin yeme bozuklukları konusunda bilgi sahibi olması oldukça önemli. Aile çocuğun beslenme şeklinden şüphe duyuyorsa mutlaka bir uzmana başvuru yapmalıdır.

Ergenlikte yeme bozuklukları ile başa çıkmak için çocukluktan itibaren özgüvene ve benlik gelişimine destek olunmalıdır. İdeal aile içi iletişim ve ebeveyn tutumu ile çocuk ve erkene ihtiyacı olan güven ortamı sağlanmalıdır.

Beslenme Ödül veya Ceza Aracı Olmamalıdır

Aile erken yaşlardan itibaren çocuğun beslenmesinde etkin rol oynamalı ve ideal beslenme düzeni hakkında bilgi edinmelidir. Çocuğun sağlıklı gelişimi için ne sıklıkta ne kadar, hangi besinleri alacağı aile tarafından takip edilmelidir. Erken yaşlardan itibaren bilinçli ve sağlıklı beslenen çocuklarda ergenlikte yeme bozukluklarının gelişmesi daha düşük olasılıktır.

Çocukluktan itibaren beslenme düzeni ödül veya cezadan bağımsız olmalıdır. “Yaramazlık yaptığın için akşam yemeği yemeyeceksin veya “bugün uslu durduğun için meyve yiyebilirsin” gibi. Beslenme koşullara bağlı olmamalıdır. Beslenme her canlının ihtiyacıdır ve besinler üzerinden disiplin sağlanmamalıdır. Ayrıca çocuk sağlıksız besinlerle de ödüllendirilmemelidir. Ödüllerin sağlıksız gıdalarla verilmesi çocuğun sağlıklı besinlere ön yargıyla yaklaşmasına neden olabilmektedir.

Aile Kendi Beslenme Davranışı ile Çocuk ve Ergene Rol Model Olmalıdır

Aileler, çocuklarına doğru beslenme konusunda kendi beslenme davranışlarıyla da rol model olmalıdır. Ana öğünlerin yanı sıra ara öğünlerin de olması özellikle tıkınırcasına yeme davranışının açığa çıkmasını önlemektedir. Mutlaka beslenme ihtiyacının belirlenmesi için bir beslenme uzmanından destek alınmalıdır.

Çocuk ve/veya ergenin beslenme ihtiyacı cinsiyete, yaşa, boya ve günlük aktivite miktarına göre farklılık gösterebilmektedir. Bu nedenle yeterli ve ideal beslenme menüsünün bir uzman tarafından hazırlanması çok daha sağlıklıdır.

Ergenlikte Yeme Bozukluklarının Teşhis ve Tedavisinde Mutlaka Uzmanlardan Destek Alınmalıdır

İç Hastalıkları uzmanı (dahiliye), beslenme uzmanı ve psikolog/psikiyatrist tedavi sürecinde iş birliği içerisinde çalışmalıdır. Fizyolojik tedavi ve beslenmenin yeniden düzenlenmesinin yanında gence mutlaka psikolojik destek de sağlanmalıdır. Ancak bu sayede bozukluğun gelişimini tetikleyen çevresel ve psikolojik alt nedenler çalışılabilir.

Tedavi sürecinde psikolojik desteğin ihmal edilmesi sıklıkla hastalığın yeniden nüksetmesine yol açmaktadır. Tedavi sürecinde uygulanacak psikoterapi ve psikoeğitim ile hastanın psikolojik ve fizyolojik iyi hali dengelenebilmektedir.

Ergenlikte yeme bozuklukları genetik yatkınlık sonucu gelişiyorsa ailenin fark etmesi zorlaşabilmektedir. Aile bireyleri birbirlerinde gördükleri bu bozukluğu normal kabul edebilir ve olumsuz etkilerini inkar edebilir. Eğer bozukluk aile içi sorunlar ve ebeveyn tutumları kaynaklı gelişiyorsa mutlaka aile danışmanlığı da alınmalıdır. Ergenlikte Ebeveyn Tutumu Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz. Detaylı bilgi ve psikolojik destek için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.