Motor beceri dünyaya geldiğimiz andan itibaren duyu organlarımızla, bedenimizle tepki verdiğimiz her türlü davranışı kapsamaktadır. Yaşamın ilk aylarında bu becerilerimiz çoğunlukla reflekslerden ibarettir. Nefes almak, göz kırpmak, yalanmak, yutkunmak gibi. Bu reflekslerin bir kısmı ömür boyu devam ederken bir kısmı da zaman içerisinde gelişir ve farklı davranışlara dönüşür. Gelişen bu davranışlara motor yetenekler, beceriler denmektedir.

Ömür boyu devam eden reflekslerin dışında gelişen bu davranışların temelinde öğrenme vardır. Öğrenmenin eşlik ettiği bu motor gelişim sürecine psikomotor gelişim adı verilir. Bireyin psikomotor gelişim süreci ince motor ve kaba motor olmak üzere iki farklı gelişim sürecini kapsamaktadır. Psikomotor gelişim sürecinde zihin, kaslar ve duyu organları birlikte çalışır.

Psikomotor gelişim sürecinde bireyin büyüme hızına paralel şekilde ilk önce büyük kas gruplarının kontrolü gelişir. Bu grubun gelişimiyle gerçekleştirilen eylemlere Kaba motor beceri gelişimi adı verilir. Emeklemek, adımlamak, yürümek, koşmak, zıplamak denge kurmak ve benzeri beceriler büyük kas grubunun geliştiğini ve kullanılabildiğini gösterir. Küçük kas gruplarının kullanılmaya başlandığı ince motor yeteneklerin gelişimi ise tutma, yakalama, çizme, kesme gibi becerileri kapsar.

Bu becerilerin gerçekleştirilmesinde küçük kas grupları rol oynamaktadır. Büyük ve küçük kasları kullanma becerisi gelişime paralel olarak her bireyde gelişir. Ancak bu kas gruplarının çok daha efektif kullanılabilmesi çaba ve çalışma gerektirir. Dolayısıyla bu beceriler herkeste gelişebilir olsa da yeterince üzerinde durulmazsa ihtiyaca yönelik gelişim gösterir.

Veya düzenli olarak egzersiz yapan birinin becerileri daha hızlı gelişirken egzersiz yapmayanın becerileri yavaş gelişir. Bu da zaman ve performans farklarını açığa çıkarır. Örneğin; fiziksel bir engel olmadığı sürece herkes koşabilir, fakat düzenli antrenman yapan ve hedefi olan bir atlet aynı sürede herkesten çok daha hızlı koşabilir.

Peki ince motor ve kaba motor beceri gelişimi için neler yapabiliriz? Çocukların psikomotor gelişimlerini desteklemek için ebeveynlere verebileceğimiz basit ve eğlenceli öneriler neler? yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Çocuklarda Motor Beceri Gelişimi Fiziksel, Duygusal, Zihinsel Gelişim ile İlişkilidir

Psikomotor gelişim sürecinin sağlıklı gerçekleşebilmesi için çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel açıdan da gelişiyor olması gerekir. Fiziksel gelişim boyun uzaması, iskelet sisteminin gelişmesi, kas oranının artması gibi düşünülebilir. Motor yeteneklerin efektif şekilde kullanılabilmesi için fiziksel gelişimin beceriyi gerçekleştirebilecek düzeyde gelişmesi gerekir. Bacak kaslarının vücudu ayakta tutabilecek kadar gelişmiş olması veya oturup kalkmanın, zıplamanın yapılabilecek kadar gelişmesi gerekir.

Büyük kaslar yeterince gelişmediğinde çocuğun gerçekleştirmeye çalıştığı becerilerde denge ve kuvvet güçlükleri görülür. Sendeleyerek yürüme, birkaç adımda bir düşme, koşarken takılma gibi. Kaslar tam olarak gelişim sağladığında ise dengede kurmak kolaylaşır. Aynı durum ince motor beceri kazanımı için de geçerlidir. Küçük kasların gelişimi sayesinde kaşık tutma, kalem tutma, düğme ilikleme, boyama, yazı yazma gerçekleşir.

Ancak bu becerilerin kazanılabilmesinde küçük ve büyük kasların gelişimi kadar zihinsel gelişimin de rolü büyüktür. Kas grupları gelişmiş olsa da kasların kullanımını harekete geçirecek olan zihinsel yeteneklerimizdir. Dolayısıyla çocuğun algılama, dikkatini verme ve sürdürme, tepki verme becerilerinin de gelişmiş olması gerekir. Neyi nasıl yapması gerektiğini algılayamayan, öğrenemeyen veya dikkatini veremeyen çocuk hata yapacaktır. Duygusal gelişim ise çocuğun harekete geçmesini, eylemde bulunmasını teşvik edecektir.

Kaba Motor Beceri Gelişimi için Çocuklara ve Ebeveynlere Önerilerimiz

Her insanda kas gelişimi büyük kas gruplarından küçük kas gruplarına doğru gelişir. Dolayısıyla bebek ve çocuklarda gelişecek ilk kas grubu büyük kaslardır. Büyük kas grubunun gelişmesi ise kaba motor yeteneklerin gelişimini sağlayacaktır. Büyük kas gruplarının gelişmesi sayesinde bebek başını dik tutmayı, oturmayı, emeklemeyi, tutunup kalkmayı, adımlamayı başarır. Bebek büyüdükçe dengede durmayı, yürümeyi, koşmayı öğrenir.

Sarılmak, itmek, atmak, zıplamak, merdiven inip çıkmak ve benzeri de kaba motor beceri gelişimiyle ilgilidir. Dans etmek, dengede durmak, basketbol, voleybol oynamak, yüzmek, jimnastik yapmak da büyük kasların gelişimiyle mümkündür. Büyük kaslar çoğunlukla ekstra bir çaba harcanmaksızın da kendiliğinden gelişecektir. Fiziksel, zihinsel bir gerilik veya beceri gelişimini etkileyecek bir hastalık olmadığı sürece yürüyemeyen çocuk yoktur.

Ancak kaba motor gelişimin desteklenmesi çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel gelişimini, akademik, profesyonel, sosyal, sanatsal başarısını arttırır. Peki ebeveynler veya çocuğun gelişim sürecinde etkin rol oynayan kişiler motor gelişimin desteklenmesi için ne yapabilirler?

Öncelikle kaba motor gelişimin desteklenmesi için seçilen aktivite, egzersiz veya oyuncaklar mutlaka çocuğun gelişimiyle uyumlu olmalıdır. Aksi halde çocuk gereğinden fazla zorlanabilir veya potansiyelinin altında faaliyetlerle zaman kaybı yaşanabilir.

Kaba Motor Beceri Geliştirme Etkinlikleri

  • Çizgi veya bant çekip üzerinde yürüme egzersizi yapabilirsiniz. Düz yürüme, tek ayak üzerinde yürüme, yan yürüme, geri geri yürüme gibi.
  • Seksek oynayabilirsiniz.
  • Top oyunları oynayabilirsiniz; voleybol, basketbol, futbol gibi.
  • Merdiven çıkma, inme oyunu oynayabilirsiniz. Bu oyunu bir seferde çıkılacak basamak sayısını artırarak zorlaştırabilirsiniz.
  • Kaba motor beceri gelişimi için koordinasyon istasyonu kurabilirsiniz. Bu istasyonu kurarken zorluk derecesine göre kolaydan zora doğru ilerleyebilirsiniz. Farklı aktivitelerin peş peşe yer aldığı ve gitgide zorlaştığı veya kolaylaştığı bir sıralama belirmeyebilirsiniz. Örneğin ilk oyun üst üste kutu dizme, ardından sek sek, ardından ip atlama veya hulohop çevirme, ardından tünelden sürünerek geçme olabilir. Bu faaliyetler çocuğunuzun yaşına göre ayarlanmalıdır, yapabildiği ve yapabileceği aktivitelerle bir koordinasyon istasyonu kurulmalıdır.
  • Tırmanma oyunları oynayabilirsiniz.
  • Her gün düzenli dans edebilirsiniz.
  • İp atlayabilirsiniz.
  • Yakalamaç oynayabilirsiniz.
  • Yakar top gibi toptan kaçma, topu yakalama oyunları oynayabilirsiniz.
  • Yüzdürebilirsiniz.
  • Trambolinde güvenli şekilde zıplamasını sağlayabilirsiniz. Yatakta, düşüp kendini yaralamayacağı şekilde de zıplatabilirsiniz.
  • Verilen komutlarla peş peşe koş, dur, zıpla, eğil şeklinde art arda hareket etmesini sağlayabilirsiniz.
  • Deve cüce oyunu oynayabilirsiniz.
  • Kaba motor beceri gelişimi için twister oyunu oynayabilirsiniz. Bu oyunda yeri serilen bir örtü ve örtünün üzerinde renkli daireler bulunur. Oyun moderatörünün verdiği talimatlara göre oyuncular el ve ayaklarını sırasıyla renklerin üzerine koyar. Amaç en uzun süreyle düşmeden dengede durabilmektir.
  • Çocuklar için tasarlanmış sürünme tünellerinden alabilir veya evde kendiniz sandalyelerden, yastıklardan tünel yapabilirsiniz. Siz de oyuna dahil olabilir sırasıyla tünelde sürünebilirsiniz.

Büyük kas grubunu çalıştıracak ve geliştirecek faaliyetleri dilediğiniz gibi artırabilir, oynadığınız oyun ve yaptığınız etkinliklere ödüller, puanlamalar katabilirsiniz. Böylece birlikte hem gelişir hem öğrenir hem de çokça eğlenebilirsiniz. Ebeveynlerin çocuklarıyla veya kardeşlerin birbirleriyle yapacağı bu faaliyetler kaliteli zaman geçirmeyi de sağlayacaktır. Kaliteli zaman ise en çok duygusal gelişimi destekleyecektir.

İnce Motor Beceri Gelişimi için Çocuklara ve Ebeveynlere Önerilerimiz

Büyük kas gruplarının gelişimini ilerledikçe küçük kas gruplarının da kullanım kontrolü artmaya başlar. Bir bebek küçük kas gelişimine baktığımızda ellerini kavuşturması, el ele tutuşması, eliyle ayağını yakalaması küçük kas gelişiminin başladığını gösterir. Bebek büyüdükçe daha kontrollü bir şekilde eliyle oyuncaklarını kavrar, yakalar, tutar, bırakır. Bir elden diğerine elindeki nesneyi geçirebilir. Suluğunu, kaşığını tutabilir.

Elindeki nesneyi veya yiyeceği ağzına götürebilir. Eliyle ve parmaklarıyla göstermek istediği şeyi işaret edebilir. Kumla, toprakla, hamurla oynayabilir. Boya kalemlerini tutabilir, karalama yapabilir. Zamanla karalamalar daha anlamlı şekillere dönüşür ve çocuk boya yapıp, resim çizebilir, yazı yazabilir. Ayakkabı giyme, üzerini değiştirme, bağcık bağlama, düğme ilikleme küçük kas gelişiminin sonucudur.

Küçük kas gelişimi sonucunda gerçekleştirilen bu ve benzeri faaliyetlere ise ince motor beceri adı verilir. Peki ince motor gelişimin desteklenmesi için ebeveynler çocuklarına neler yaptırabilir?

İnce Motor Beceri Geliştirme Etkinlikleri

  • Karalama, resim çizme, boyama faaliyetleri yaptırılabilir (kalem tutma, kaleme kontrollü yön verme)
  • Kesme, yapıştırma faaliyetleri yaptırılabilir, (makas kullanımı)
  • Yırtma, koparma faaliyetleri yaptırılabilir,
  • Takma çıkarma etkinlikleri yaptırılabilir,
  • Oltayla yakalama oyunları oynatılabilir, (bir ipin ucuna mıknatıs asılabilir ve mıknatıslı nesneler yakalamaya çalışılabilir. Bir çubuğun ucuna file takılabilir veya çukur bir kap yerleştirilebilir. Su dolu bir kabın içindeki nesnelerin bu aparatlı çubukla yakalanması istenebilir.)
  • Baloncuk yapma oyunu oynanabilir.
  • Düğme ilikleme
  • Ayakkabı bağlama
  • Saç tarama
  • Diş fırçalama
  • İpe, çubuğa boncuk dizme
  • Lego oynama
  • Bebek giydirme
  • Hamurla oynama
  • Parmak boyama
  • Puzzle
  • Taş boyama, kumaş boyama, ebru, heykel boyama gibi faaliyetler yapılabilir.
  • İnce motor beceri gelişimi için ayıklama, toplama, ayrıştırma oyunları oynanabilir. Örneğin; fasulye, nohut, bezelye bir kapta karıştırılıp çocuğun bu 3 gıdayı maşayla üç ayrı kaba toplaması istenebilir. Çocuk bunu yapmakta çok zorlanıyorsa daha büyük parçalarla bir karışım hazırlanıp çocuğun eliyle toplaması istenebilir. Parkta, kumsalda, ormanda benzer etkinlikler yapılabilir. Çocuktan bir poşete veya kaba deniz kabuğu, taş, kuru yaprak, çiçek toplaması istenebilir.
  • Saklanan nesneleri bulma oyunu oynanabilir. Örneğin; çocuğun sevdiği yiyecekler veya oyuncaklar belli bir alan içerisinde farklı yerlere saklanabilir. Çocuğun saklanan nesneleri bulması istenebilir.
  • İnce motor beceri gelişimi için ip veya çubuk dizme oyunları oynayabilirsiniz. Plastik pipetlerle, renkli plastik çubuklarla veya renkli kalın içi telli etkinlik ipleriyle bu faaliyeti yapabilirsiniz. Pipetleri istediğiniz boylarda kesip, birbirine geçirerek farklı şekiller verebilirsiniz. Veya ipleri süzgeç gibi delikli nesnelerden geçirebilirsiniz.
  • Oyuncakları su dolu bir kabın içine koyup yıkatabilir, sonrasında da bir bezle kurutmasını isteyebilirsiniz. Suyla ve mümkünse köpükle oynamak çocuğu hem rahatlatacak hem de çok eğlendirecektir.

İnce motor yeteneklerin gelişimine yönelik yapabileceğiniz faaliyetleri istediğiniz gibi değiştirebilir ve geliştirebilirsiniz. İnternetten bu konuyla ilgili sayısız fikre kolayca erişebilirsiniz. Yaratıcılığınızla siz de kolayca keyifli aktiviteler geliştirebilirsiniz.

Kaba ve İnce Motor Beceri Gelişimi ile İlgili Bilinmesi Gerekenler

Psikomotor gelişim olarak da bahsedebileceğimiz küçük ve büyük kasların gelişimiyle gerçekleştirilebilen faaliyetlerin çocuğa faydaları sonsuzdur. İnce ve kaba motor gelişimi destekleyerek ihtiyaçlarımızı daha kolay karşılar, yetenek gösterir ve fark yaratabiliriz. Ancak motor gelişiminle ilgili şu bilgileri de göz ardı etmemek gerekir. Her bireyin gelişim hızı birbirinden farklıdır. Bir çocuk diğerine göre daha hızlı emekleyebilir, yürüyebilir veya desteksiz oturabilir.

Aynı şekilde bir bireyin kendi gelişimi içerisinde de gösterdiği gelişim hızı dönemlere göre farklılık gösterebilir. Örneğin yaşam ilk yıllarında gösterilen gelişim hızı ergenlik yıllarındakinden çok daha hızlı olacaktır. Her bireyde gelişim basitten karmaşığa doğru ilerleyecektir. Aynı zamanda her aşama kendinden öncekine dayalı, kendinden sonraki aşama için hazırlayıcıdır.

Gelişim alanları birbiriyle etkileşim halindedir. Gelişim alanlarından birinde yaşanan olumsuzluk diğer gelişim alanlarını da etkiler. Motor beceri gelişimini desteklemek için yapılabilecekler kadar gelişimde meydana gelen gecikmeleri fark etmekte oldukça önemlidir. Gelişimde gerilik görüyor veya gelişimi desteklemek için farklı neler yapabileceğinizi öğrenmek istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Lise alan seçimi akademik ve mesleki yönelimimizi belirleyen en önemli aşamalardan birisi. Ancak bu aşamanın bilinçli ve verimli değerlendirilebilmesi için seçim sürecine gelmeden önce öneminin fark edilmesi gerekiyor. Alan seçimi ne kadar doğru yapılırsa bireyin akademik başarı ve mesleki doyum olasılığı o kadar yüksek oluyor. Ancak henüz lise eğitiminin başında yapılan bu seçim gencin geleceğine yönelik net kararlar vermesini zorlaştırabiliyor.

Aslında bu seçimi lisede yapılacak bir seçim olarak da düşünmemek gerekiyor. Mümkün olabildiğince erken dönemde hatta okul öncesi dönem itibariyle bireyin yönelimlerinin belirlenmesi gerekiyor. Karakteristik özellikler, ilgi ve beceriler, zeka alanı, öğrenme stili lise alan seçimi açısından önemli rol oynuyor.

Karakterimizin yaşamın ilk 6 yılında şekillendiğini, ilgi ve becerilerimizin de yine bu dönemlerde keşfedildiğini biliyoruz. Dolayısıyla okul öncesi döneme yönelik farkındalık gözlem ve bilinçli yönlendirme kariyerimiz için büyük önem arz ediyor. Zeka alanı, öğrenme stilleri de yine ölçme, değerlendirme yöntemleriyle kolayca tespit edilebiliyor.

Yine yaratıcılık ve özgünlüğün bu dönemde desteklenmesi ve pekiştirilmesi gerekiyor. Yaratıcı olabilmek ve özgün kalabilmek kariyer gelişiminde ayırıcı özellikler olarak karşımıza çıkıyor. Alan seçimi yaparken son sözün öğrencide olması ve öğrencinin seçim sürecinde etki altında kalmaması gerekiyor.

Seçim yaparken pek çok gencin son kararı öğretmenlerine veya ebeveynlerine bıraktığını veya arkadaşlarının seçimlerinden etkilendiklerini görüyoruz. Oysa alan seçimi gelecekteki mesleğimizi ve bir nevi yaşam biçimimizi belirleyen çok önemli bir adım. Seçtiğimiz alan bize meslek seçmek, profesyonelleşmek için yön verecek.

Bu seçimden sonra bazı mesleklere yönelme şansımız kalmamış olacak. Dolayısıyla lise alan seçimi önemli ve geri dönüşü zor olan bir karar sürecini içeriyor. Bu seçimi yaparken etki altında kalmamak, bağımsız düşünebilmekse özgüven, sorumluluk alma ve karar verebilme becerilerini gerektiriyor. Yine bu becerilerin kazanılması da okul öncesi dönemlere denk geliyor. Dolayısıyla alan seçimi yapmak için lise yıllarını beklemeden çok daha erken dönemde geleceğe yatırım yapmak gerekiyor.

Okul Öncesi Dönemde Kariyer Planı Yapmak: Küçük Ayaklar Geleceğe Büyük Adımlar Atsın yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Lise Alan Seçimi Yeterince Önemsenmezse Gelecek Kaygısı ve Mesleki Tatminsizlik Kaçınılmaz Olabilir

Yazımızın girişinde alan seçiminin kariyer gelişimimiz açısından ne denli önemli olduğuna değindik. Ancak yine belirttiğimiz gibi bu seçimin önemi pek çok genç tarafından geç fark edilir. Bilinçli ve deneyimli aile, bilinçli eğitmenler, okul veya özel danışmanlık gencin farkındalığını artırmakta etkili olabilmektedir. Ancak genç bu etkenlerden uzak kalıyorsa veya alan seçiminin önemini küçümsüyorsa seçim sürecine yeterli özeni göstermeyecektir.

Seçim yaparken gereken ilgi ve özenin gösterilmemesi ise seçim dönemi geldiğinde doğru karar vermeyi zorlaştırır. Sağlıklı karar verebilmek için gencin kendini iyi tanıması, ilgi ve becerilerinin farkında olması gerekir. Ne istediğini, nelerden keyif aldığını bilmesi seçim sürecini kolaylaştıracaktır. Lise alan seçimi karakter, beceri, ilgi, zeka alanı ve öğrenme stili kadar akademik başarıyla da ilişkilidir.

Pek çok öğrenci orta öğretimden liseye geçişte bocalar. Bu bocalamanın nedeni ortam değişikliği, arkadaş ve eğitim kadrosundaki değişim ve artan kurallar nedeniyle olabilmektedir. Ancak bocalamanın en önemli nedeni lise eğitiminin ergenliğin zorlu dönemine denk gelmesidir. Ergenlik dönemine yönelik belirti ve sorunlar gencin lise eğitimine odaklanmasını zorlaştırabilmektedir.

Artan fiziksel, hormonal değişiklikler sonucu genç bedenine yabancılaşmakta ve dikkatini derslerinden daha çok kendine ve akranlarına yönlendirebilmektedir. Dolayısıyla lisenin ilk yılı bocalama ve zorlanmalarla geçebilmekte ve ders notlarında düşüşler yaşanabilmektedir.

Öğrencinin Akademik Yükü Artabilir

Lise alan seçimi öğrencinin hangi alana yönelmek istediği kadar alan derslerine yönelik başarısıyla da ilgilidir. İlk sene öğrenciler tüm alanlara yönelik genel bir giriş eğitimi alırlar. Türkçe, Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji, Tarih, Yabancı Dil, Coğrafya gibi tüm alan derslerini alırlar. Yıl sonunda genel not ortalamaları ve derslere yönelik başarıları alan seçimlerine de etki eder.

Öğretmenler seçim sürecinde sınıf içi katılıma, sınav sonuçlarına ve gözlemlerine dayanarak yönlendirme yapabilirler. Dolayısıyla ilk yıl derslerine yeterince önem vermediğiniz için alan derslerinden düşük skorlar almış olabilirsiniz. Sayısal seçmek istiyor ve bu alanda ilerlemeyi hedefliyor ama ders notlarınız düşük olduğu için bu alanı seçmenize referans olunmuyor olabilir. Bu aşamada farklı bir alana geçiş yapmak zorunda kalabilirsiniz.

Düşük notlar yetersiz çalışmanın ve bilgi eksikliğinin sonucu olabilir. Bu da alan seçimi yaptığınızda arkadaşlarınızdan daha geride başlamanıza ve eşit sürede daha fazla konuyu tamamlamaktan sorumlu olmanıza neden olabilir.

İstemediğiniz bir alanı seçmek zorunda kalmanız ise akademik motivasyonunuzun düşmesine neden olur. İlginizin ve belki yatkınlığınızın olmadığı bir alanda eğitiminize devam ediyor olmanız yine akademik yükünüzü artıracaktır. Keyif almadığınız dersleri öğrenmek ve sürdürmek için arkadaşlarınızdan daha fazla enerji harcamak zorunda kalabilirsiniz. Üstelik bu motivasyon eksikliği sade3ce lise eğitiminizde değil tüm kariyerinizde de rol oynayabilir.

Hatalı alan seçimi sonucunda yöneleceğiniz meslekler de çoğunlukla hayal ve hedeflerinizle örtüşmeyecektir. Dolayısıyla bir ömür boyu mesleki motivasyon eksikliği ve tatminsizlik yaşamanız olasıdır. Gençler lise alan seçimi sürecinde ve sonrasında bu gerçekle yüzleşirler ve yolun başında gelecek kaygıları kendini hissettirmeye başlar.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Lise’de Doğru Alan Seçimi Yapabilirsiniz yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Lise Alan Seçimi Doğru Yapıldığında Akademik ve Profesyonel Başarı Olasılığı Yükseliyor

Alan seçimine yeterli önem verilip hazırlık yapıldığında ise öğrencinin seçiminden alacağı verim artıyor. Hedefine, hayallerine, bilgi, ilgi, beceri ve yetkinliklerine uygun bir alana yönelen öğrenci lise eğitimine çok daha motive şekilde devam ediyor. Kendi seçimini yapmış olmak ve seçiminin sorumluluklarını üstlenmek gencin eğitim hayatında karşılaştığı zorluklarla daha kolay baş etmesini de sağlıyor.

Alan seçiminde etkin rol oynayan öğrenci sorumluluk almanın yanı sıra eğitiminde daha ilgili ve farkındalıklı oluyor. Bu öğrenciler akademik başarılarını ve kendilerini nasıl daha iyi geliştirebileceklerini önemsiyor ve irdeliyorlar. Lise eğitimi süresince üniversite sınavına daha planlı ve programlı hazırlanıyor, meslek seçimi için ön hazırlık yapıyorlar. Sınava hazırlık dışında kişisel gelişimlerine ve donanımlarına da önem veriyorlar.

Bu bireyler lise alan seçimi sonrasında kariyerlerinde nasıl fark yaratabileceklerini ve öne çıkabileceklerini araştırıyorlar. Yabancı dil, bilgisayar programları, mesleki programlar ve benzeri gereklilikleri tamamlıyor ve kendilerini geliştiriyorlar. Bu öğrencilerin daha lise yıllarından mesleki network geliştirdiği, önemli kişi ve kurumlarla irtibat kurduğu ve referans topladığı da görülüyor.

Gönüllü stajlar, araştırmalar, projelerle özgeçmişlerini nitelikli şekilde dolduruyorlar. Dolayısıyla alan seçimini doğru yapan öğrenciler erkenden harekete geçerek akademik ve profesyonel kariyerlerine yatırım yapıyorlar. Başarılı ve Mutlu Bir Kariyer İçin Alan Seçimi Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Lise Alan Seçimi Yaparken Stratejik Yetenek Yönetimi Desteği Alabilirsiniz

Alan seçimi yapmadan önce ilgi alanlarınızı keşfetmeye, beceri ve yatkınlıklarınızı geliştirmeye odaklanın. Geleceğe yönelik hedefler belirleyin ve gelecekte nasıl bir hayat istediğinizi hayal edin. Dışarıdan gelen sesleri, korkularınızı ve önyargılarınızı bastırmaya çalıştığınızda iç sesinizin size söylemek istediklerine odaklanın. Geleceğe yönelik kaygılarınız hangi konuda yoğunlaşıyorsa o konuda ailenizden ya da profesyonelden destek alın. Yetersiz bilgi kaygının en büyük sebebidir.

Geleceğinize yön verebilmek için alanlar, meslekler ve yapmanız gerekenlerle ilgili çokça bilgi toplayın. Okulunuzdan mesleki ilgi ve yetenek envanterlerinin uygulanmasını, tercih sürecinde detaylı bilgi verilmesini, alanların tanıtılmasını isteyin. Tüm bu önerilerimizi hayata geçirirken daha profesyonel bir destek almaya ihtiyaç duyarsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Aba psikoloji ve Aba Kariyer olarak danışanlarımızın eğitim ve kariyer hayatlarını önemsiyoruz.

Lise alan seçimi sürecinin kariyer gelişimindeki önemini biliyor ve bu alanda etkin rol oynuyoruz. Seçim sürecinize destek olurken zeka, ilgi, beceri alanlarınıza odaklanıyoruz. Beklentilerinizi, ihtiyaçlarınızı, sosyokültürel ve ekonomik koşullarınızı da seçim sürecine dahil ediyoruz. Sizin için en iyi seçenekleri belirliyor belirleme sürecinde karakteristik özelliklerinizden de besleniyoruz.

Mesleki yönelimlerinizi, geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini de mutlaka değerlendiriyoruz. Danışmanlık verdiğimiz süre içerisinde paylaştığımız bilgilerin güncelliğine ve bilimselliğine önem veriyoruz.

Lise alan seçimi sürecinizde stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hizmetimizden faydalanmak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi planlayabilir, ilgi, yetenek ve yatkınlıklarınızı birlikte belirleyebiliriz. Alan seçimi yaparken kariyer danışmanlığı almak gençlerin kendilerine, ailelerin çocuklarına verebileceği en değerli armağandır.

 

Read More

Çocuk eğitiminde ödül kullanımının davranışı ve bilgiyi pekiştirmede ne denli önemli olduğunu hepimiz biliriz. Ancak ödüllendirmenin eğitimde sağlayacağı fayda yerinde, kararında ve doğru mesajlarla verildiğinde artacaktır. Amacı dışında, kontrolsüz ve ölçüsüz şekilde verilen ödüller bir süre sonra cezaya dönüşebilir. Çocuğun bir davranışı veya başarısı için verilecek ödül çocuğun başarısının önüne geçmemelidir.

Aksi halde başarıdan alınan haz yerini kazanılan ödülden duyulacak hazza dönüşecektir. Ödülün daha keyifli olduğunu fark eden çocuk ödüllendirilen davranışı yeniden ödül almak için tekrar edebilir. Bu da çocuğun davranışı ödüle bağlı olarak gerçekleştirmesine yol açabilir. Ödülün sıklığı veya derecesi azaltıldığında yani daha az keyif verecek bir ödülle yer değiştirildiğinde çocuğun o davranışa yönelik motivasyonu düşebilir.

Üstelik ödülün gelmemesi halinde çocuk kendini başarısız ve değersiz de hissedebilir. Oysa dengeli bir biçimde, doğru, çocuğun yaşına ve yaptığı davranışa uygun kullanılan ödül çocuğun öğrenmesini kolaylaştıracaktır. Çocuğun beklentileri de yetişkinlerle benzerlik gösterir. Çocuk motive olabilmek ve motivasyonunu sürdürebilmek için ödüllere ihtiyaç duyar. Bu ödüller pekiştireç görevi görür.

Çocuk eğitiminde ödül dendiğinde çoğunlukla aklımıza pahalı hediyeler, oyuncaklar, çikolatalar, abur cuburlar gelir. Oysa çocuk taktir içeren cümleler, alkış, kucaklaşma, bir öpücük de ödüldür. Pahalı bir hediye yerine defterine yapıştırılacak bir sticker, çizilecek bir yıldız da ödüldür. Çoğunlukla çocuğun ödüle verdiği değeri belirleyende bizim ödülü kullanış şeklimizdir. Çocuk için değeri hissettirilerek verilen sticker, alelade şekilde verilen pahalı bir hediyeden daha değerli olacaktır.

Peki ödül tam olarak nedir? Neler ödül değeri taşımaktadır? Çocuk eğitiminde ne tür ödüllere yer verilmelidir? Ödüllendirme hangi durumlarda ceza etkisi yaratır? Çocuğun davranışını pekiştirmek için ebeveynler farklı neler yapabilir? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Çocuk Eğitiminde Ödül Nedir?

Ödül bir koşula bağlı olarak verilen ve belli bir davranışın ortaya çıkmasını pekiştiren nesne, davranış, söz veya etkinliktir. Verilen ödülün amaca hizmet edebilmesi için çocuğun yaşına, ödüllendirilecek davranışın niteliğine ve çocuğun ihtiyacına uygun olması gerekir. Örneğin; odasını toplama sorumluluğu kazandırmaya çalıştığımız 3 yaşındaki çocuğumuza ödül olarak tablet almak hatalı seçimdir.

Aynı şekilde çocuğa kazandırılmak istenen davranış, bilgi, sorumluluk da çocuğun yaşı ve kapasitesiyle uyumlu olmalıdır. 3 yaşında bir çocuğun okuma yazma öğrenmesini beklemek çocuğu zorlamak olacaktır. Ebeveynler ödül sistemine çoğunlukla çocuklar özerklik kazanmaya başladığında ihtiyaç duyar. Bebeğinin ilk kelimeleri, ilk adımları veya ilk ek gıda deneyimleri için ödül arayışında olan ebeveyn sanırım yoktur.

Çocuğumuzun gelişimine dair bu keyifli deneyimlerimizde büyük ödüllere, pahalı hediyelere değil kocaman gülümsemelere, alkışa, kucaklamaya yer veririz. Çocuğumuzda mutluluğumuzla ve karşılaştığı bu coşkulu tezahüratlarla motive olur. Ne zamanki çocuk büyümeye, ebeveyninin belirlediği sınırları genişletmeye çalışır o zaman çocuk eğitiminde ödül farklılaşır. İşte tamda bu noktada çocuğumuza sunduğumuz ödüllerin onun davranışı kazanmasına yetmeyeceğini düşünürüz.

Ebeveyne göre eskiden bir gülümsememizle, çırptığımız ellerimizle motive olan çocuk şimdi daha büyük beklentilere girmiştir. Örneğin; odasını toplamayı öğretmek istediğimiz çocuğumuza sepete kendi başına attığı oyuncakları alkışlamamızın yeterli gelmeyeceğini düşünürüz. Bunun yerine çocuğun beklenti ve ihtiyaçlarını değerlendirmeden rüşvet niteliğinde önerilerde bulunuruz. “Odanı kendi başına toplarsan televizyon izleyebilirsin. Oyuncaklarını sepete doldurursan dondurma yiyebilirsin.” Gibi.

Bu rüşvetler çocuğa istenen davranışı kazanmak yerine ödüle odaklanmayı öğretir. Kazandırılmaya çalışılan her davranışta çocuk daha büyük beklentilere girmeye başlar. Dolayısıyla çocuk eğitiminde ödül davranıştan önce değil sonra sunulmalıdır. Çocuk bir ödül geleceğini veya bu ödülün ne olduğunu bilmemelidir. Ödüllendirme sonrası çocuğa bu ödülün her seferinde verileceği algısı yaratılmamalıdır.

Çocuk Eğitiminde Ödül Değeri Taşıyan Davranış ve Sözler Neler?

Çocuğun sadece başarısını değil çabasını taktir edip övmek çocuk için en değerli ödüldür. Böylece çocuk başarıyı sevgi elde etme unsuru olarak değerlendirmez. Aksi halde çocuk kendini sevilebilir ve değerli hissetmek için başarılı olmaya odaklanır. Her başarısızlıkta özgüvenini ve öz değerini yitirmeye başlar.

Ödül mutlaka zamanında verilmelidir, çocuk aldığı ödülün nedenini bilmeli, davranışıyla ödül arasında ilişki kurabilmelidir. Ödül ne olursa olsun zamansız verildiğinde işlevini yitirecektir. Örneğin; hafta sonu ödevlerini eksiksiz yaptığı için çocuğu ödüllendirmek istiyorsak ödülü ödevlerini yaptığını fark ettiğimizde vermeliyiz. Ertesi gün verilen ödülün hiçbir anlamı kalmayacak, çocuk motive edilmiş olmayacaktır.

Aynı şekilde çocuğa davranışından önce ödülünü vermek de ödülün etkisini düşürecektir. Çocuk eğitiminde ödül maddi ağırlıklı değil manevi ağırlıklı olmalıdır. Övgü ve sevgi dolu sözler, taktir, teşekkür, sıcak bir kucaklaşma, bir öpücük, alkış ve benzeri davranışlar kullanılmalıdır. “Öğrenmek için ne kadar istekli olduğunu görüyorum. Çabalaman çok güzel, öğrenirken keyif aldığını görmek beni çok mutlu ediyor. Seninle gurur duyuyorum.” Gibi.

Çocuğa zaman ayırmak, birlikte oynamak ödül olarak sunulmamalıdır. Çocuk ebeveyninin ilgisini, sevgisini görmek, birlikte zaman geçirmek için bir şeyler başarmaya ihtiyaç duymamalıdır.

Çocuk Eğitiminde Ödül Hangi Durumlarda Cezaya Dönüşür?

Ödül istenen davranışın kazanılmasını desteklerken ceza da doğru kullanıldığında istenmeyen davranışın sönmesini kolaylaştırır. Ceza çocuk eğitiminde önemli bir yere sahiptir. Ancak cezanın ne sıklıkta uygulandığı, niteliği, amacı, kapsamı eğitimdeki etkisini farklılaştırabilmektedir. Önceliğimiz ödüllerle davranış kazandırmak, istenmeyen davranışları görmezden gelerek sönmesini beklemek olmalıdır. Cezalar asla şiddet içermemeli, çocuğu korkutmamalı, gerilemeye yol açmamalı, çocuğun canını yakmamalıdır.

Cezanın halk dilindeki kullanımı negatif yüklü olsa da çocuk eğitimindeki yeri olumludur. Örneğin; ödevlerini yapmasını istediğimiz çocuğumuz ödevlerini yapmıyor, hatırlatmalarımıza rağmen sorumluluk almıyorsa ceza kullanılabilir. Ancak burada verilecek ceza çocuğun keyif aldığı bir şeyi geçici süreliğine elinden almak olmalıdır. Ödevlerini yapmayan çocuğun ödevlerini aksattığı günlerde televizyon izleme hakkı kaldırılabilir.

Uykudan önce masal okunmasını seven çocuğun, uyku vaktinde yatağı girmeyi reddediyorsa masal dinleme hakkı kaldırılabilir. Ancak çocuk verilen cezanın neden verildiğini, bu cezanın ne zaman sonlanacağını bilmelidir. Dolayısıyla çocuk eğitiminde ödül ve ceza verirken mutlaka nedenleri de açıklanmalıdır. Ceza sevilen etkinlik, nesne veya davranışın sınırlandırılması olsa da bazen hatalı ödüller de cezaya dönüşebilir.

Ödül beklentisi yaratıp ödül verilmiyor veya ödüllendirme geciktiriliyorsa çocuğun motivasyonu düşer ve davranış sönebilir. Dolayısıyla ödüllendirmedeki gecikmeler ceza etkisi yaratabilir. Ödül, beklentiyle örtüşmediğinde ve çocuğu tatmin etmediğinde ceza niteliği taşır. Örneğin; küçük başarılarında büyük ödüller kazanan çocuk büyük bir başarıda küçük bir ödülle demotive olabilir. Veya verilen ödül çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarıyla uyumlu değilse yine ceza etkisi yaratabilir.

Kız çocuğuna erkek oyuncakları almak (çocuğun ilgisini çekiyorsa alınabilir, ancak ilgisi yoksa motivasyon kaybı yaratacaktır). Çocuklarda ödül tutarlı olmalıdır. Çocuğun zaten yapmakta olduğu, yapabildiği bir şey için sonradan ödüllendirmede bulunmak çocuğu incitebilir. Daha önceki davranışlarının fark edilmediğini veya ne zaman yapıp yapmadığının bir öneminin olmadığını düşünebilir.

Çocuk eğitiminde ödül ve cezanın kullanımı istenen davranışların kazanılmasında oldukça önemlidir. Ancak çoğunlukla ödül ve ceza sistemi yanlış kullanılarak çocuğun duygusal ve davranışsal açıdan zarar görmesine yol açılır. Bu iki yöntem yanlış kullanıldığında kişilik, özgüven, öz değer zedelenebilmektedir

Read More

Yurtdışı eğitim günümüzde pek çok gencin hayali. Lise ve üniversite çağındaki öğrenciler eğitim hayatlarına yurtdışı deneyimini katabilmek istiyor. Günümüz gençleri yurtdışında eğitim almanın kariyerlerine sağlayacakları fırsatların farkındalar ve ailelerde bu konuda daha bilinçli. Artık öğrenciler yurtdışına açılmak farklı dillerde, kültürlerde deneyim kazanmak istiyor. Bugün Türkiye’nin neresinde olursanız olun internet ve dijital kaynaklar aracılığıyla dünyanın herhangi bir noktasına erişebiliyorsunuz.

Artık bilgiye ulaşmada eşit kaynaklara sahibiz. Bu kaynakları nasıl kullanıp, değerlendirdiğimizse bireysel tercihlerimize göre değişkenlik gösteriyor. Kimi öğrenciler eğitim almak veya mevcut eğitimlerini sürdürmek için Avrupa’ya, Amerika’ya yöneliyor. Kimi öğrenciler lise, lisans, yüksek lisans, doktora programları için yurtdışını tercih ederken kimileri de dil okullarına yöneliyor.

Yurtdışında eğitimine devam edebilecek maddi, manevi imkanlara sahip olmayan veya bu eğitim modelini tercih etmeyen öğrencilerse uzaktan eğitim programlarına katılabiliyor. Özellikle pandemiyle birlikte uzaktan yurtdışı eğitim programları cazip hale geldi. Pandeminin ilk yılında ulaşımdaki engeller, ülkelere gelen giriş çıkış yasakları eğitim alanında alınan önlemleri etkiledi.

Pek çok eğitim kurumu eğitim kademelerinde değişikliğe gitme kararı aldı ve uzaktan eğitimler zorunlu olarak başlatıldı. Bu deneyim hem öğrenciler ve öğrenci adayları hem de eğitim kurumları için uzaktan eğitime bakış açısını değiştirdi. Akademik eğitimi sürdürebilecek düzeyde yabancı dil bilgisine sahip olan öğrenciler için uzaktan eğitim cazip hale geldi.

Alınacak eğitimin süresi, gidilecek ülke, eğitimin konusu, eğitim alınacak kurum eğitim deneyiminden alınacak verimi belirliyor. Eğitim alınan ülkede çalışma hayatına atılmak, çalışma ve oturma izni almak da mümkün olabiliyor. Bu durumda yurtdışı eğitim için ülke değiştirenlerin bir kısmı gittikleri yerde yaşamlarını sürdürme kararı da alabiliyor. Kimi öğrencilerse eğitimleri sonrasında edindikleri deneyimler, kişisel, mesleki ve kültürel gelişimin ardından ülkelerine geri dönüyor.

Her iki seçiminde kendi içerisinde kişiye sağladığı kişisel, sosyal, akademik ve profesyonel faydaları var. Ancak yurtdışında eğitim alan her bireyin aynı kazanımları elde edeceğini söylemek gerçekçi olmaz. Peki yurtdışında eğitim almanın kariyerimize, mesleki gelişimimize faydaları neler? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ile Anadil Düzeyinde Yabancı Dil Kullanımını Artırabilirsiniz

Yurtdışına dil eğitimi almak için gidecek olanların karşısına sıklıkla “Türkiye’de de İngilizce öğrenebilirsin, dil okullarına gidebilirsin.” Engeli çıkmaktadır. Evet yaşadığınız ülkede de farklı diller öğrenebilir, varsa kurslara, eğitim okullarına kayıt yaptırabilirsiniz. Hatta dil öğrenmek için özel ders alabilir veya online eğitim programlarına katılabilirsiniz. Ancak yurtdışında dil eğitimi almanın en büyük avantajı dersler dışında da yabancı dil kullanmaya ihtiyaç duyacak olmanızdır.

Anadili sizden farklı olan bir ülkede ihtiyaçlarınızı karşılamak, sosyalleşmek ve öğrenmek için ortak dile ihtiyaç duyarsınız. Bu dil çoğunlukla İngilizcedir. Ancak kimi ülkelerde halk anadiline çokça bağlıdır ve İngilizce konuşmaya da gönüllü değildir. Dolayısıyla gittiğiniz ülkenin dile bakış açısını gitmeden öğrenmek sizin için faydalı olacaktır. Halkın konuştuğu dil ile sizin öğrenmeye gittiğiniz dil aynıysa çok şanslısınız.

Hem okulda hem de günlük yaşamda bu dile bolca maruz kalacak ve kullanacaksınız. Böylece diliniz Türkiye’de alacağınız yabancı dil eğitimine kıyasla çok daha hızlı gelişecek. Üstelik anadile yakın düzeyde kelime hazinenizi geliştirebilir, o bölgenin aksanını kazanabilirsiniz. Yurtdışı eğitim için gidiş nedeniniz akademik eğitim almaksa zaten belli yabancı dil yeterlilik koşullarını karşılıyor olmanız gerekir.

Çoğu okul kabul koşulları arasında yabancı dil yeterlilik belgesi ister. Bu belgeleri alabilmek için ülkenizde dil sınavlarına hazırlanmanız ve katılmanız gerekir. Kabul alan öğrenciler yine de ilk yılı dil okulunda geçirebilirler. Kimi zamansa direk eğitime başlanabilmektedir.

Yabancı öğrenci kabul eden çoğu üniversitenin eğitim dili İngilizcedir. Ancak halk arasında kullanılan yerel dil ülkenin kendi ana dilidir. İngilizce bilmek akademik anlamda kolaylık sağlasa da zamanla ana dile yönelik de pratik kazanılabilmektedir. Bu sayede de yurtdışı üniversite eğitimi İngilizce dışında bir dilin daha edinimini kolaylaştırmaktadır.

Dolayısıyla yurtdışı eğitim deneyiminiz aracılığıyla anadil düzeyinde yabancı bir dil daha kazanabilirsiniz. Hatta eğitim dilinizle ülkenin anadili farklıysa üçüncü bir dili de öğrenme fırsatı bulabilirsiniz. AP Sınavı Yaklaşıyor: Sınav Başarısı için Psikolojik Hazırlık Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ile Yaratıcılığınızı ve Vizyonunuzu Geliştirebilirsiniz

Yurtdışında üniversite eğitimi deneyimi pek çok açıdan yaratıcılığı ve üretkenliği desteklemektedir. Özellikle daha gelişmiş ülkelerde eğitim alan öğrenciler gördükleri, deneyimledikleri yenilikleri ülkelerine getirebilmektedir. Böylece ülkemizde henüz denenmemiş veya bilgisi yer almayan yenilikler hayata geçebilmektedir. Dolayısıyla yurtdışında alacağınız eğitim, yapacağınız staj kariyeriniz açısından yeni fikirlerin yeni ürünlere dönüşmesini sağlayabilir.

Yabancı bir ülkede eğitim, kariyer veya yaşam deneyimleriniz o ülkenin çalışma disiplininden, yaşam tarzından, kültüründen esintiler almanızı sağlar. Bu esintiler iletişim tarzınıza, çalışma felsefenize, disiplininize, hatta probleme ve çözüme bakış açınızı etkiler. Yurtdışı eğitim deneyimi aracılığıyla daha yaratıcı, yenilikçi ve vizyoner olabilirsiniz. Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ile Harika Mülakatlar Geçirebilirsiniz

Mülakatlar hem yeni mezunların hem de iş arayışında olan deneyimli adayların stres kaynağı. İstihdam oranlarının düşüklüğü ve işsizlik oranının fazlalığı üzerimizdeki kaygı yükünü artırıyor. Gençler büyük hayallerle başladıkları üniversite eğitimlerini gelecek kaygılarıyla tamamlıyor. Her yıl daha da zorlaşan iş bulma süreci adayların yetkinliklerini daha çok arttırma ihtiyacı duymalarına neden oluyor.

İyi bir üniversite diploması, nitelikli referanslar ve staj deneyimleri, en çok da yabancı dil bilgisi ve yurtdışı deneyimi fırsatları artırıyor. Pek çok kurum yıldan yıla globalleşiyor ve yurtdışına açılıyor. Aynı şekilde yabancı pek çok firmada her yıl ülkemize giriş yapıyor. Dolayısıyla her iki durumda da işverenlerin adaylardan iyi düzeyde yabancı dil beklentisi oluyor.

Yurtdışı seyahat gerektirecek pozisyonlarda yurtdışı eğitim deneyimi olanlar adaylar arasında öne çıkıyor. Yurtdışında yaşama deneyimi ve dil yetkinliği olan adayları tercih etmek işverenin elini kolaylaştırıyor. Dolayısıyla uluslararası arenada rol bulan bir firmayla mülakat yapacaksanız yurtdışı deneyiminizin faydalarını çokça hissedeceksiniz. Bu sayede mülakat öncesinde ve anında duyduğunuz kaygı ve stres daha düşük olacak. Kendinizi daha iyi ifade edecek, olumlu beden dili kullanacaksınız.

Yurtdışı Eğitim ile Özgüveninizi Destekleyebilirsiniz

Yurtdışında alacağınız eğitimin özgüveninize doğrudan etkisi olabilir. Nasıl mı? Belki gittiğiniz ülkede alışana kadar adaptasyon güçlüğü yaşayabilir, kendinizi yalnız ve uzakta kalmış hissedebilirsiniz. Aslında bunu şehir dışında eğitim alan öğrencilerde sıklıkla hisseder. Ancak yurtdışında sadece bölgeye değil, insanlara, dile, kültüre de yabancı kalırsınız. Adapte olup uyum sağlayabilmek ise sizi güçlendirir.

Yurtdışında yaşamayı öğrenirken ve uyum sağlamaya çalışırken konfor alanınızdan çıkmış olursunuz. Yeni insanlar tanımaya, kültürü öğrenmeye, ülkeyi, bölgeyi, yaşam stillerini öğrenmeye çalışırsınız. Ulaşımdan, sağlık sistemine kadar pek çok alanda yeni bilgiler edinmeniz ve ülkenizden çok daha farklı sistemleri kavramanız gerekir. Bunlar kendi ülkenizde zorlanmadan yapabildiğiniz, zorlandığınızda kolayca destek bulabildiğiniz konulardır.

Dolayısıyla kullanmadığınız veya yeterince zorlanmadığınız konular olduğu için ülkenizde bu becerileriniz bir süre sonra rutin alışkanlıklara dönüşür. Yurtdışı eğitim deneyimi sırasında problem çözme beceriniz gelişir, stresle başa çıkmayı, kendi başınıza motive olmayı öğrenirsiniz. Sorumluluk alır, zorlukların üstesinden gelirsiniz. Tüm bunlar sizi ilk etapta zorlayabilir. Ancak ülkenize geri döndüğünüzde veya eğitim aldığınız ülkede yerleşik yaşama geçtiğinizde faydalarını çokça görürsünüz.

Tüm bu zorlu deneyimler baş etme becerilerinizi geliştirirken, özgüveninizin de gelişmesini sağlar. Yurtdışında Üniversite Eğitimi Alacak Gençler için Psikolojik Hazırlık Önerileri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ile İstihdam Fırsatlarını Artırabilir, Çalışma Alanınızı Genişletebilirsiniz

Yurtdışında eğitim almanızın veya staj yapmanızın diğer avantajı ise çalışma alanınızın ve istihdam fırsatlarınızın artmasıdır. İstihdam fırsatlarını kaçırma nedenlerinin başında yabancı dil eksikliği gelmektedir. Dolayısıyla mesleki bilginiz, eğitim durumunuz, diplomanız ne kadar nitelikli olsa da yabancı dil eksikliğiniz sizi geri planda bırakabilir. Bu da sizi çoğunlukla yabancı dil beklentisi olmayan iş verenlerle sınırlı tutar.

Yurtdışında eğitim deneyimi ise yerli veya yabancı fark etmeksizin beklentilerinizi karşılayan tüm işverenlerle çalışabilme ayrıcalığı tanır. Aynı şekilde yurtdışı deneyimleriniz sayesinde kendi ülkenizle sınırlı kalmaksızın farklı ülkelerde de mesleğinizi sürdürebilirsiniz. Yurtdışında çalışma, oturma, vatandaşlık izni alabilir, yaşamınızı orada devam ettirebilirsiniz. Özellikle yenilikleri seven, yaşam alanını değiştirmek isteyen veya yurtdışında çalışma, yaşama arzusu olan bireyler için yurtdışı eğitim deneyimi fayda sağlayacaktır.

Özetle yurtdışında üniversite eğitimi almanın faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Yeni kültürlerle tanışır, kendi kültürünüzden farklı kültürleri öğrenebilirsiniz.
  • En az iki dil öğrenebilirsiniz.
  • Oturma ve çalışma izni alabilirsiniz.
  • Sınav koşulu aranmaksızın başka ülkelere geçiş yaparak eğitiminizi uzatabilirsiniz.
  • Hem okuyup hem çalışabilir, birikim yapıp eğitim masraflarınızı karşılayabilirsiniz.
  • Ülkenizde veya yurtdışında en iyi marka ve firmalarda kariyer fırsatı yakalayabilirsiniz.
  • Uluslararası düzeyde network edinebilirsiniz.
  • Daha kısa sürede eğitiminizi tamamlayıp iş hayatına atılabilirsiniz: yurtdışında pek çok lisans eğitimi 3 yılda tamamlanmaktadır.
  • Bulunduğunuz ülkenin vizesiyle komşu ülkeleri dolaşabilir hem okuyup hem dünyayı dolaşabilirsiniz.

Yurtdışı Üniversite Eğitimi için Sınavlara Psikolojik Hazırlık yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim Fırsatlarını Değerlendirmek için Kariyer Danışmanlığı Alabilirsiniz

Aba psikoloji olarak yurtdışında eğitim almak isteyen öğrencilerimizin eğitim hazırlıklarında, okul, ülke, yerleşim tercihlerinde destek veriyoruz. Kariyerlerini planlarken her bir detayı en ince şekilde değerlendiriyoruz. Yurtdışında eğitim almak isteyen danışanlarımıza bu işin mutfağında olan uzmanlarımızla destek veriyoruz. Kaliteli bir hizmet için özellikle üniversiteyi, akademik süreci ve tüm gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz.

Çalıştığımız alanlar itibariyle özellikle eğitim konusunda tüm aşamaların sistematiğini kurarak öğrencilerimize gereken desteği sağlıyoruz. Eğitim yüksek öğrenim ve özellikle de öğrencilerin kendi bireysel stratejik yetenek yönetimine bakarak değerlendirme yapıyoruz. Uyguladığımız test, envanter ve klinik değerlendirmelerle danışanlarımız için en doğru tercihleri belirliyoruz.

Aba psikoloji olarak tüm bu hizmetleri sağlıyor ve danışanlarımıza tüm ihtiyaç konularıyla ilgili rehberlik ediyoruz. Dolayısıyla Aba psikoloji olarak stratejik iş ortaklarımızla beraber sahip olduğumuz deneyimli kadroyla kariyer planınızda yanınızdayız.

Yurtdışı eğitim deneyimi için motivasyonu ve potansiyeli olan gençlerimizin hedeflerini gerçekleştirmelerine destek olmak istiyoruz. Yurtdışında eğitimin doğru planlandığında kariyer gelişimine son derece önemli etkisi olduğunu tecrübelerimizle biliyoruz. Potansiyeli olan pek çok öğrenci yurtdışında eğitim almaya yönelik önyargı geliştirebilmektedir.  Önyargılar ise uluslararası anlamda başarı elde edebilecek nice gencin potansiyelinin gerisinde kalmasına neden olmaktadır.

Siz de yurtdışı eğitim deneyimi edinmek istiyor veya karar vermek için uzman desteğine ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Aba Academy sayfamızdaki yazıları ve Aba Eğitim Youtube kanalındaki içerikleri de takip edebilirsiniz.

Read More

Etkili soru çözme teknikleri ile rekabet gerektiren ve süre kısıdı olan sınavlara hazırlık yapmak çok daha kolaydır. Çünkü sınavlarda hızlı okuyabilme, okuduğunu anlama, muhakeme, soru stillerini öğrenme sınav başarısı için gereklidir. Bu becerilerin gelişmesi ise belli tekniklerin öğrenilmesi ve sık sık kullanılması ile mümkün hale gelir. Böylece sınavda zaman daha verimli kullanılabilir ve zorlayıcı sorular daha kolay çözülebilir. Bu avantajlarsa bizi binlerce katılımcının önüne geçirebilir.

Biraz çaba ve zaman ayırarak kolayca öğrenilebilecek ve kullanılabilecek bu tekniklerse yeterince önemsenmemektedir. Lise, üniversite, dil, yurtdışı eğitim ve benzeri sınavlar öğrenciler için oldukça önemlidir. Hedefi, hayali ve başarma isteği olan her öğrenci için bu sınavlar önemli olduğu kadar zorlayıcıdır da.

Zorluğun nedeni ise uzun soluklu disiplin, özveri ve fedakarlık gerektiriyor olmasıdır. Sınava yüklenen anlam arttıkça öğrencilerin destek almak istediği kaynak arayışları da artmaktadır. Ancak çoğunlukla bu kaynakların da sınavların kendisi gibi elde edilmesi zor şeyler olduğu veya olması gerektiği düşünülür. Kolay, hızlı öğrenilebilen şeylerin başarıyı desteklemeyeceği veya yeterince işe yaramayacağı gibi hatalı bir inanış bulunmaktadır.

Etkili soru çözme teknikleri de bu hatalı inanışlardan biridir. Öğrenmesi kolay, kullanımı pratik ve işlevsel olan bu teknikler öğrenciler tarafından yeterince önemsenmez. Zorluk arayışı bu tekniklerin gölgede kalmasına neden olabilir. Oysa şans verdiğinizde, deneyip pratik yaptığınızda kısa sürede verim almaya başlayabilirsiniz. Bu teknikler size formüller öğretmez, ezber gerektirmez veya ders yükünüze yeni yükler eklemez.

Dilerseniz yazının devamına ilerleyerek kullanabileceğiniz teknikleri öğrenebilir, sınava hazırlık sürecinize bu teknikleri de dahil edebilirsiniz.

Etkili Soru Çözme Teknikleri Neler?

Sınava hazırlık sürecinde konu anlatımı çalışılır ve eksik konular tamamlanır. Öğrenilen bilgilerin uzun süreli belleğe yerleşebilmesi için günlük, haftalık tekrarlar yapılır. Ve bu bilgilerin pekiştirilmesi için mümkün olabildiğince çok soru çözülür. Bu üç aşamadan herhangi biri atlanırsa sınava eksik hazırlanılmış olacaktır. Yeterince konu anlatımı çalışılmazsa sınavda bilmediğiniz sorularla karşılaşma olasılığınız artar.

Yeterince çok tekrar yapılmazsa çalıştığınız konuları özellikle de stres anında hatırlamakta zorlanırsınız. Yeterince soru çözülerek pratik yapılmazsa zaman kullanımında zorlanır, çeldirici sorularda ikilemde kalır, kolayca hata yapabilirsiniz. Dolayısıyla sınava hazırlık sürecinin bu üç adımı da çok önemlidir. Öğrenciler sıklıkla konu anlatımın veya tekrar yapmaksızın bol soru çözmeye çalışırlar. Etkili soru çözme teknikleri de yeterince bilinip kullanılmaz.

Dolayısıyla test kitapçıklarında sayısız cevapsız veya yanlış soruyla karşılaşırlar. Soruları yanıtlamakta zorlanmak veya yanlış yanıtlamaksa motivasyonu kırar. Başarılı olmayı istemek motivasyon için oldukça perçinleyicidir. Ancak sadece istemekle başarı elde etmek mümkün değildir. Hayaller ve hedefler ne kadar büyükse karşılığında verilecek emek de o kadar büyük olmalıdır. Yazının devamında size soru çözmeyi sevdirecek ve performansınıza etki edecek önerilere yer vereceğiz.

Aşağıdaki teknikleri kullanarak sınava hazırlık sürecinizi keyifli hale getirebilir, başarı ihtimalinizi artırabilirsiniz.

1.     Turlama Tekniği

Etkili soru çözme teknikleri olarak arama yaptığınızda karşınıza en sık çıkacak teknik turlama tekniğidir. Turlama tekniğinin mantığı sınav kağıdını elinize aldığınızda ilk turda en önce kolayca çözebildiğiniz soruları çözmenizdir. İkinci turda çok kolay olmayan ama yine de rahat çözebildiğiniz soruları çözmelisiniz. Üçüncü turda sizi biraz daha zorlayacak soruları bitirmelisiniz. Turları bu şekilde zorluk seviyelerine göre bölüştürmelisiniz.

En son tura çözmekte zorlandığınız ve çözüm yolunu bulmak için çok daha fazla zaman harcayacağınız soruları bırakmalısınız. Bu tekniğin amacı zamanınızı daha verimli kullanmanızı ve motivasyonunuzu sürdürmenizi sağlamaktır. Aksi halde soruları sırayla çözmeye çalışırsanız daha çok zaman var düşüncesiyle zor sorularda çokça vakit harcayabilirsiniz.

Süre azaldıkça zaman baskısı artacağı için çözümü kolay olan sorularda dahi hata yapabilirsiniz. Aynı şekilde kolay soruları çözmeye zamanınızda kalmayabilir. Böylece çok daha fazla net yapabilecekken sınav sonucunda hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.

2.     Hızlı Okuma Tekniği

Hızlı okuma tekniği de etkili soru çözme teknikleri içerisinde yer almaktadır. Bu tekniği kullanabilir hale gelmeniz sınava hazırlık sürecinde ve sınav gününde çokça fayda sağlayacaktır. Hızlı okuma pratiğiniz sayesinde özellikle uzun paragraf ve mantık sorularını rakiplerinizden daha kısa sürede çözebilirsiniz. Ancak hızlı okuma becerisini geliştirirken mutlaka muhakeme ve yorumlama becerinizi de geliştirmelisiniz.

Bunu yapabilmekse çok okumak ve çok soru çözmekle mümkün olacaktır. Sınava hazırlık sürecinde öğrenciler çoğunlukla zaman kaybetmemek ve dikkatlerini dağıtmamak için kitap okuma alışkanlıklarına ara verirler. Oysa kitap okumak hızlı okuma becerilerinin gelişmesi için oldukça önemlidir. Ayrıca kitap okuyarak muhakeme becerinizi de geliştirirsiniz.

Kitap okuyarak geçireceğiniz keyifli zaman strese biraz ara vermenizi de kolaylaştıracaktır. Hızlı okuma tekniği hakkında daha detaylı bilgi edinmek için Okuma Alışkanlığı Kazanmak Sınav Başarısı Getiriyor! yazımızı okuyabilirsiniz.

3.     Soru Stillerini Öğrenme Tekniği

Soru stillerinin öğrenilmesi de etkili soru çözme teknikleri arasında yer almaktadır. Çözdüğünüz her denemede sizi zorlayacak soru kalıplarıyla karşılaşabilirsiniz. Özellikle sayısal derslerde farklı kalıplarla karşılaşmak mümkündür. Bu kalıpların önemli bir kısmı okulda öğretilmektedir. Ancak kalıp sorulara yönelik yeterince test çözmemek çözüm yolunun kolayca unutulmasına neden olabilir. Her deneme sonrası sizi zorlayan, çözemediğiniz veya gereğinden fazla zaman harcadığınız sorular varsa işaretleyin.

Bu soruları ilgili ders öğretmenlerinizle veya destek aldığınız profesyonelle paylaşın. Çözüm yolunu izleyin, notlarınızı çıkarın ve üzerine bol bol soru çözün. Ancak bu şekilde farklı soru stillerini öğrenebilir ve rakiplerinize oranla çok daha kısa sürede çözebilirsiniz.

Çözüm yollarını eğitmenlerinizden öğrendiğinizde sorunun çok kolay ve çözmesi çok keyifli olduğunu göreceksiniz. Bu da soru çözme isteğinizi artıracak ve soru çözerken daha çok keyif alacaksınız.

4.     Konu Anlatımı ile Bilgiyi Artırma Tekniği

Etkili soru çözme teknikleri içerisinde teknik olarak görülmeyen ancak verimi artıran en önemli çalışmalardan biridir. Bilmediğiniz veya yeterince hakim olmadığınız bir konuda verimli soru çözmeniz mümkün değildir. Konu anlatımı çalışmak, çalışırken detaylı bilgi toplamaya odaklanmak ve bu bilgileri ilişkilendirmek oldukça önemlidir. Örneğin; Coğrafya dersini sevmiyor olabilirsiniz. Ancak memleketinizi veya farklı ülkelere seyahat etmeyi seviyor olabilirsiniz.

Yer yüzü şekilleri, bitki örtüsü, tarım, hayvancılık vb. bilgileri sevdiğiniz ülke ve şehirlerle ilişkilendirebilirsiniz. Konu anlatımı çalışırken farklı kaynaklardan beslenebilir, farklı öğretmenlerin anlatım methodlarını dinleyebilirsiniz.

5.     Tekrar ile Bilgiyi Pekiştirme Tekniği

Bir diğer önemli teknik ise konu anlatımlarının tekrarlarla pekiştirilmesidir. Evet işe yarayan, sıkça kullanılan veya öğrenmesi keyifli olan bilgileri hatırlamak kolaydır. Ancak birde günlük hayatta karşımıza çıkmayan, bilme ihtiyacı duymadığımız alt detaylar vardır. Bu bilgiler tekrar edilmezse kolayca unutulabilir. Unutmamanın ise tek yolu tekrar etmektir. Sadece okuyarak tekrar etmek zorunda da değilsiniz.

Etkili soru çözme teknikleri kadar bilgi edinme ve öğrenme tekniklerinden de faydalanabilirsiniz. Örneğin; sesli çalışmaktan hoşlanıyor veya dinleyerek daha iyi öğreniyorsanız konu anlatımlarınızı kaydedebilirsiniz. Boş zamanlarınızda, yürürken, yolda giderken, spor yaparken bu kayıtları dinleyebilirsiniz. Görsel hafızanız kuvvetliyse ders notlarını resimlerle ilişkilendirebilir, duvarlara renkli post-itlerle hatırlatıcılar asabilirsiniz. Defterinize, kitabınıza, test kitapçıklarınıza renkli kalemlerle notlar düşebilirsiniz.

Doğru, yanlış ve çözümü zor olan soruları veya farklı soru stillerini renklerle birbirinden ayırabilirsiniz. Anlatarak ve öğreterek daha iyi öğreniyorsanız öğrendiklerinizi arkadaşlarınıza, ailenize anlatabilirsiniz. Böylece sınava hazırlık sürecinde zorlanan arkadaşlarınıza da destek olmuş olabilirsiniz.

Etkili Soru Çözme Teknikleri Kadar İşlevsel Olan Diğer Önerilerimiz

Tam olarak teknik kabul edilmese de aşağıdaki önerilerimiz de soru çözme hızınızı ve veriminizi artıracaktır.

1.     Olumluya Odaklanın

Etkili soru çözme teknikleri içerisinde yer verilebilecek bir diğer teknikte olumluya odaklanma tekniğidir. Sınav kitapçığını elinize aldığınızda soruların hiç de kolay başlamadığını görebilir ve tüm kitapçıkta bu tarz sorular olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak sınav kitapçıklarında sorular her öğrenciye farklı dizilimde gelmektedir. Bu dizilimlerse karışık olarak belirlenmektedir. Dolayısıyla sınav kitapçığı sınava hazırlanırken çözdüğünüz soru kitapçıkları gibi değildir.

Soru kitapçıklarından kolaydan zora doğru giden bir mantık vardır. Sınav kitapçıklarında ise kolay, zor ayrımı olmaksızın tüm sorular karışık gelir. Bu da kolay bir sorudan hemen sonra zor bir soruyla karşılaşabileceğimizi gösterir. Aynı şekilde zor bir sorudan sonrada kolay sorulara denk gelebilirsiniz.

Bu nedenle zor sorularda zaman harcamadan turlama yaparak daha kolay sorularla devam edebilirsiniz. Zor soruları en sona bırakmak üzerinizdeki zaman baskısını azaltacaktır.

2.     Hasar Hesabı Yapın

Etkili soru çözme teknikleri arasında yer verebileceğimiz bir diğer teknikte kendini değerlendirebilmektir. Bu tekniği hasar hesabı tekniği de diyebiliriz. Çözdüğünüz her denemeden veya soru kağıdından sonra doğru yanlış ve boş sayılarınıza bakmalısınız. Burada odak noktanız kendinizi geliştirip geliştiremediğinizi analiz etmeye çalışmanız olmalıdır. Örneğin; birkaç gün önce bu tarz soruları hiç çözemiyordum.

Öğrendiğim teknikle doğru adetlerimi artırabildim. Ya da bu konuyu iyi bildiğimizi sanıyordum ama son birkaç testtir bu konuda hatalarım çıkıyor yeniden gözden geçirmeliyim. Bu teknik sayesinde eksiklerinizi, hatalarınızı ve performansınızı görebilirsiniz.

3.     Kendinizi Tebrik Etmeyi Unutmayın

Çoğunlukla eleştiride bonkör, iltifat ve yüceltmede cimriyiz. En ufak bir hatamızı dahi saatlerce kafamıza takıp motivasyonumuzun düşmesine neden olabiliyoruz. Oysa çalışmak için ayırdığımız zaman, öğrenmek için verdiğimiz emek ve gösterdiğimiz gelişim taktiri hak ediyor. Kendinizi sık sık tebrik edin.

Boş zamanlarınızı çalışmaya ayırabildiğiniz, dikkat dağıtıcılarla başa çıkabildiğiniz, sorumluluklarınıza sahip çıktığınız için kendinizi tebrik edin. Çaba ve özverinizin farkında olmanız ve kendinizi yüceltmeniz çevrenizin de bunu daha iyi görmesini sağlayacaktır.

Etkili Soru Çözme Teknikleri Nasıl Bir Avantaj Sağlar?

Teknikleri öğrenmeniz ve kullanım becerinizi artırmanız sınav performansınızı, motivasyonunuzu ve başarı olasılığını artırır. Bu teknikler sayesinde rakiplerinizden farklı olarak daha kısa sürede daha çok soru çözebilirsiniz. Farklı soru stillerinin çözüm yollarını öğrenerek boş veya hatalı soru ihtimalini düşürürsünüz. Çözümü kolay ve pratik olan ama soru stili farklı olan bu sorularda yöntemleri bilmediğinizde gereğinden fazla zaman harcarsınız.

Zamansa sınavda en önemli kaynağımızdır. Ne kadar zaman artırabilirsek kontrol ve daha fazla soru çözümü için o kadar zaman bırakmış oluruz. Etkili soru çözme teknikleri sayesinde okuduğumuzu daha kolay anlar, çeldirici sorularda daha az hata yaparız. Tüm bu artılar sayesinde sınav sonucumuza olumlu yönde katkı sağlamış oluruz.

Üstelik soru çözerken daha az zorlanmak ve daha az zaman harcamak alacağımız keyfi de artıracaktır. Sizin için uygun tekniklerle başlayıp, pratiğinizi artırabilirsiniz. Etkili soru çözme teknikleri dışında sınava hazırlanırken kariyer danışmanlığından da faydalanabilirsiniz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Tırnak yeme davranışı dürtü ve kontrol bozuklukları içerisinde yer alan psikolojik temelli bir davranıştır. Çocukluktan itibaren her yaştan bireyde karşılaşabiliriz. Çocuklarda başlangıç yaşı çoğunlukla 3-4 yaşlarıdır. Sıklıkla tırnak yeme alışkanlığının gelişimini tetikleyen bir duygusal faktör vardır. Stres de bu faktörlerin başında gelmektedir. Stresli yaşam, zorlu çalışma koşulları, sınava hazırlık, ergenlik çalkantıları, sosyal destek eksikliği bu davranışı tetikleyebilir.

Korku, yaşam alanı değişikliği, güvende hissetmeme, kaygı, öfke davranışın sıklığını artıracaktır. Ancak kimi zaman yetişkinleri taklit etme sonucunda da bu alışkanlık kazanılabilmektedir. Dışarıdan bakıldığında estetik ve hijyen açısından olumsuz izlenim bırakması, çevreden gelen tepkiler terapiye geliş nedenidir.

Tırnak yeme davranışı estetik kaygıların ötesinde ruhsal ve fiziksel açıdan da bireyi zedelemektedir. Stresini tırnaklarını yiyerek veya tırnak etlerini ısırarak azaltmaya çalışan birey aynı zamanda kendine zarar vermektedir.

Koparılan parçalar tırnak yapısında bozukluğa yol açabildiği gibi açık yaraların zor kapanması, mikrop kapma, enfeksiyon gibi riskleri de barındırmaktadır. Yaralı bölgelerin tekrar tekrar ısırılması ise söz konusu mikropların vücuda alınmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla tırnak yeme estetik, sosyal ve biyolojik açıdan zararlıdır. İleri vakalarda parmakların kullanımı da zorlaşabilmektedir.

Tırnak yeme alışkanlığı olan bireylere fizyolojik tedavi için doktor muayenesi ve sonrasındaysa psikoterapiye başvuru önerilmektedir. Çocuklarda Uyum ve Davranış Bozuklukları ve Çocuklarda Öfke Nöbeti Nedenleri? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz. Psikolojik Destek Ne Zaman Alınmalı? Yazımıza da göz atabilirsiniz.

Tırnak Yeme Davranışı Altında Yatan Nedenler Neler?

Bireyin çoğunlukla farkına varmaksızın yaptığı ve önüne geçmekte zorluk yaşadığı bu davranışın nedenleri aşağıdaki gibidir. Genetik, öğrenme, bilişsel süreçler ve psikolojik faktörler sonucunda tırnak yeme alışkanlığı gelişebilir.

  • Stres,
  • Kaygı,
  • Korku,
  • Öfke,
  • Özgüven Eksikliği,
  • Değersizlik hissi,
  • İstismara maruz kalma,
  • Şiddet görme,
  • Travma,
  • Travmatik olaya maruz kalma,
  • Taklit sınucu öğrenme,
  • Genetik faktörler,
  • Dikkat dağınıklığı,
  • Depresyon,
  • Tik,
  • Zeka geriliği,
  • Duygusal açlık, sevgisizlik, ilgisizlik,
  • Otorite figürü karşısında bastırılma,
  • Sosyal destek eksikliği,
  • Hatalı ebeveyn tutumları,
  • Akran zorbalığı,
  • Ani ortam değişiklikleri, (okul, ev, şehir, ülke)
  • İletişim problemleri,
  • Sevilen birinin kaybı ve benzeri psikolojik ve yaşantısal faktörler tırnak yeme davranışı için zemin oluşturmaktadır. Aynı nedenler davranışın sıklığının artması ve alışkanlığa dönüşmesi için de tetikleyicidir.

Kişilik Gelişimi için İdeal Aile Ortamı Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Çocuklarda Tırnak Yeme Davranışı Nasıl Önlenir?

Ebeveynler çoğunlukla çocuklarının tırnak yeme alışkanlığını anlamlandıramazlar. Bunun bir oyun mu yoksa duygusal bir baskının dışa vurumu mu olduğunu ayırt edemezler. Çoğunlukla bu davranış alışkanlığa dönüştüğünde harekete geçerler. Ancak alışkanlık kazanıldıktan sonra önünü almak biraz daha zordur. Ebeveynlerin en sık yaptığı hatalardan birisi de çocuğun bu davranışını ayıplama, yasaklama ve ceza uygulamadır.

Bu davranışın altında yatan tetikleyiciler iyi bilinmelidir. Ebeveynlerin çözüm önerisi olarak kullandığı tüm yöntemler çocuğun üzerindeki stres ve baskıyı daha da artıracaktır. Çocuğun dikkati farklı yöne çekilmeli, tırnak yeme davranışı gereğinden fazla vurgulanmamalıdır. Çocuğu engellemek yerine bu davranışın açığa çıkmasına neden olabilecek faktörler değerlendirilmelidir.

  • Çocuk okulda zorlanıyor olabilir.
  • Ebeveynlerin aile içi iletişimi olumsuz olabilir.
  • Akran zorbalığı veya akademik başarısızlık yaşıyor olabilir.
  • Ebeveynlerini kaybetme korkusu yaşıyor olabilir.
  • Çocuk travmatize olmuş ancak ifade edemiyor olabilir.
  • Yeterince anlaşılmadığını veya yeterince değerli olmadığını hissediyor olabilir.
  • Ebeveynler boşanma sürecinde olabilir.
  • Sevilen birinin kaybı sonucu yas belirtileri gösteriyor olabilir.
  • Kardeş kıskançlığı veya ebeveyne yönelik otorite korkusu duyuyor olabilir.

Dolayısıyla çocuğun korkusunu besleyen faktörler tespit edilip bu faktörler minimuma indirilmelidir. Tırnak yeme davranışı ile başa çıkmanın en verimli yolu olumsuz faktörlerin elimine edilmesidir. Çocuğa zaman ayırmak, ilgi ve şefkat göstermek, ihtiyaçlarını yerinde ve zamanında karşılamak davranış sıklığını azaltacaktır. Çocuğa mutlaka ev içerisinde sağlıklı ve güvenli bir aile ortamı inşa edilmelidir. Bu mümkün olmuyorsa mutlaka aile terapisi ile destek alınmalıdır.

Çocuğun kaldırabileceğinden büyük psikolojik yükler çocuğa yüklenmemelidir. Annenin veya babanın diğer ebeveynle ilgili sorunlarını çocuğa anlatması veya çocuğa yaşından büyük sorumluluklar verilmesi gibi. Örneğin; kendisi de küçük olan bir çocuğa kardeşinin bakımından sorumlu olma sorumluluğu yüklenmemelidir.

Davranışın azaltılması için çocuğun elleri olabildiğince ilgisini çekecek faaliyetlerle meşgul edilmelidir. Hamur, top, el işi kağıtları, kum ve su oyunları, lego, yap boz ve benzeri denenerek çocuğun keyif aldığı faaliyetler tespit edilebilir. Seçilecek etkinliklerde çocuğun iki elini de aktif olarak kullanacağı oyunlara odaklanmak önerilir.

Tırnak Yeme Davranışı Tedavi Edilebilir mi?

Tırnak yeme çoğunlukla çocukluk dönemi başlangıçlıdır ve yetişkinlikte de devam eder. Tedavi için bu nedenle çocukluk döneminde alınacak önlemler son derece önemlidir. Tırnak yeme alışkanlığının pekiştirilmemesi için fark edildiği anda görmezden gelinip çocuğa meşguliyet verilmelidir. “Tırnağını yeme, çok çirkin, iğrenç” gibi utandırıcı, korkutucu ve öfkelendirici tepkiler verilmemelidir. Davranışa yönelik bu tarz tepkiler davranışın sıklığının da artmasına neden olacaktır.

Bunun yerine çocuğa davranışına yönelik bir şey söylemeden elini oyalayacak meşgaleler verilmelidir. Meşgul etme çocuğun her yeme davranışında tekrarlanmalıdır. Eğer meşguliyet işlevsel olmuyorsa ve yeme davranışı sıklığı devam ediyorsa bir uzmandan destek alınmalıdır. Tırnak yeme davranışı atında yatan tetikleyici faktörlerin tespit edilmesi için uzman değerlendirmesi önemlidir. Odağın ortadan kaldırılmasıyla ve pozitif motivasyonla bu durum, tamamen ortadan kaldırılabilir.

Yetişkinlerde de önleyici müdahaleler benzerdir. Çocuktan farklı olarak yetişkinin ellerini kendi farkındalığıyla meşgul etmesi gerekir. Yemek yapma, el işi, örgü, maket, yap boz yapma, resim, heykel, ahşap işleri ve benzeri oyalayıcı olabilir. Tırnaklar olabildiğince kısa kesilmeli ve manikür, pedikür yaptırılmalıdır.  Bu sayede hem hijyen korunmuş ve enfeksiyon riski azaltılmış olur hem de güzel görünen eller tırnak yememek için motivasyon sağlar.

Can sıkıntısı, kaygı ve stres gibi duygusal ve fiziksel tetikleyicilerin de ortadan kaldırılması gerekmektedir. Tırnak yeme davranışı ile başa çıkılamadığında mutlaka profesyonel destek alınmalıdır. Tıpkı çocuklarda olduğu gibi tetikleyici faktörler araştırılmalıdır. Ayrıca acı oje kullanımı da tırnak yeme alışkanlığının bırakılmasına yardımcı olabilir.

Tüm bunlara rağmen tırnak yeme alışkanlığı devam ediyorsa, bilişsel ve davranışsal terapi yaklaşımları ile tırnak yeme hastalığı tedavi edilebilir.

Tırnak Yeme Davranışı Kişiyi Nasıl Etkiliyor?

Bu davranış bireyi sosyal, duygusal ve fizyolojik açıdan olumsuz etkiliyor. Olumsuz faktörlerin yarattığı baskıyı azaltmak için yapılan davranış zamanla bir kısır döngü yaratıyor. Rahatlamak için yapılan davranış aynı zamanda sorunların varlığını ve sürekliliğini de hatırlatıcı rol üstleniyor. Bu davranışın sosyal boyutları oldukça tahrip edici olabiliyor. Ellerdeki deforme olmuş görüntü ve yeme davranışı sosyal çevre tarafından fark ediliyor.

Ellerin hijyenik olmaması ve hatta açığa çıkan enfeksiyon ve tükürüğün yarattığı koku dışlanmaya yol açabiliyor. Bu bireyler sosyal yaşamlarında, eğitim hayatlarında arkadaşları ve iletişimde oldukları kişiler tarafından eleştirilebiliyor. Alay, tenkit kişilerin stres faktörünü daha da artırıyor. Bir diğer önemli konu ise iş hayatına yönelik. Ellerdeki deformasyon ve tırnak yeme davranışı hakkında bilgi veriyor. Dolayısıyla bu bireyler için mülakatlar dezavantajlı başlıyor.

Tırnak yeme hastalığının fizyolojik zararları da oldukça fazla. Parmak, tırnak ve tırnak etrafındaki dokunun hasarlanmasına dolayısıyla zaman içinde şekil bozukluğuna yol açabilir. Ellerdeki açık ve sık sık zarar gören yaralar enfeksiyon riskini artırıyor. Bağışıklık sistemi zayıflıyor ve kişi hastalığa daha meyilli hale gelebiliyor. Uzun dönemde tırnak yatakları zarar görerek tırnak kayıplarına ve şekil bozukluklarına yol açabiliyor.

Tırnaklara tel tedavisi uygulanarak tırnak yatağı düzeltilebilse de ilerlemiş vakalarda başarı oranı azalabiliyor. Tırnak yiyen kişinin tırnaklarını yutması durumunda, mide enfeksiyonu gibi rahatsızlıklar görülebiliyor. Ayrıca tırnak yeme alışkanlığı diş, diş eti, çene eklemi ve çene kapanık sorunlarına da yol açabiliyor.

Tırnak yeme davranışı duygusal tahribatlara da yol açıyor. Olumsuz beden algısına, özgüven eksikliğine, neden oluyor. Romantik ilişkilerde ve yeni arkadaşlıklar kurmakta zorluk yaşanabiliyor. Benzer sorunlar yaşıyorsanız fizyolojik muayene ve ardından psikoterapi ile hastalıkla başa çıkabilirsiniz. Bu davranış kaynaklı kariyerinizde karşılaştığınız zorluklarla ilgili olarak bizimle iletişime geçebilir, kariyer danışmanlığı alabilirsiniz.

 

Read More

Çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmek ebeveynlerin ve çocukla çalışan profesyonellerin ihtiyacı ve isteğidir. Çocuklarla keyifli ve uyumlu zaman geçirebilmek ebeveyn için mutluluk kaynağıdır. Ancak iletişim hataları, çocuğun verdiği mesajları yanlış okumak çoğunlukla birlikte geçen zamanı zorlaştırır. İnatlaşan, her şeye hayır diyen, istenilenleri yapmayan, sık sık ağlayan veya zorluk çıkaran çocukların verdiği önemli bir mesaj vardır.

Yeterince ilgi görmediklerini ve fark edilmediklerini hisseder, kendilerini göstermek için olumsuz davranışlara girişirler.  Pek çok çocuğun bu olumsuz davranışlarının altında anlaşılmama duygusu yatar. Kimi zamansa çocuklar ebeveynlerinin iletişim tarzlarını taklit ederler. Bağırarak konuşan, şiddet uygulayan veya küserek istediklerini elde eden ebeveyn veya kardeşler olumsuz rol model olurlar.

Aile bireylerinin birbirleriyle ve çocukla sağlıklı ilişki ve iletişim kuramaması çocuğun özbenliğini ve özdeğerini zedeler. Böyle bir ortamda çocuk sağlıklı kişilik oluşturmakta zorlanır. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmek çocuğun benlik değerini, özgüvenini artırır. Her ailenin problem çözme becerileri, iletişim tarzları, ebeveynlik stilleri ve stresle başa çıkma yöntemleri farklıdır.

Çocuk ailenin sahip olduğu bu kaynaklardan beslenerek sorun çözme becerilerini, iletişim tarzını geliştirir. Dolayısıyla ebeveynlerin çocukla kurduğu iletişimin kalitesi ve niteliği çocuğun iletişimine, kendine ifade ediş biçimine yansımaktadır.

Aile içerisinde sürekli bastırılan, görmezden gelinen veya söz hakkı verilmeyen çocuğun davranışlarında agresyon vardır. Bu agresyon çoğunlukla pasif olarak açığa çıkar. Anneye veya babaya doğrudan kızamayan çocuk eşyalarını fırlatabilir. Söz hakkı olmayan çocuk kendini ifade edebilme ihtiyacını karşılamak için kendisinden istenilenleri yapmamakta direnebilir. Aile içerisinde büyük ölçüde şekillenen çocuk sosyal yaşamda ve eğitim hayatında da benzer davranışlar sergiler.

Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak çocuğun hem bugününe hem de geleceğine yapılacak önemli bir yatırımdır. Kimi zamansa ebeveynlerin çocukla iletişimi oldukça iyidir ancak birlikte geçirdikleri zaman çok sınırlıdır. Yoğun koşullarda çalışan ebeveynler çocuklarına ayırabilecek yeterli zamanı yaratmakta zorlanabilir. Ancak yeterince ve kaliteli zaman geçirmemek çocuğun ebeveynine duyduğu özlemi artırır. Çocuk özlemini ifade etmek için ağlama, surat asma, öfkelenme, kapris yapma gibi davranışlar sergileyebilir.

Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak İçin Deneyebilecekleriniz

Çocuklarla sağlıklı bir iletişim geliştirmek ve sağlıklı bir model sunabilmek için aşağıdaki önerilerimizi dikkate alabilirsiniz. Çocuklarda Öfke Nöbeti Nedenleri? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

1.     İletişim Sırasında Çocuğun Boyuna, Göz Seviyesine İnin

Basit bir uygulama ile başlayalım. Bunu evde çocuğunuzla veya diğer aile bireyleriyle deneyebilirsiniz. Siz yere oturun ve karşınızdaki kişi ayakta dikilsin. Ayakta olan kişiden bir şey isteyin veya gününüzün nasıl geçtiğini anlatın. Ayakta duran kişi de sizinle iletişimi sürdürsün. Birkaç dakika sonra durun ayağa kalkın ve bu deneyimin size neler hissettirdiği üzerine konuşun.

Aynı uygulamayı karşı tarafı oturtup, siz ayakta kalarak da deneyimleyebilirsiniz. Çoğunlukla bu uygulamada oturan yani iletişim kurduğu kişinin aşağısında kalan kişi rahatsızlıkla anlatır. Kendini küçük, önemsiz, güçsüz ve çaresiz hissettiklerini ifade ederler. Çocuğunuza fark etmeden bu hisleri her gün yüklüyor ve çocuklarla sağlıklı iletişim kurmaktan uzaklaşıyor olabilirsiniz. Hele ki öfkelendiğinizde ve bağırarak konuştuğunuzda çocuğunuzun yaşayacağı duygular çok daha negatif olacaktır.

İletişimde eşit boy ve göz teması önerilir. Yani çocuğunuzla iletişim kurarken onun boyuna eğilebilir veya dizlerinizin üzerine çökebilirsiniz. Bunu yaptığınızda iletişim her ikiniz içinde daha keyifli olacaktır. Göz temasını sürdürme kişiye dinlendiğini ve önemsendiğini, şu an sadece onunla ilgilenildiğini hissettirir. Bu nedenle sağlıklı bir iletişim için karşımızdakinin boyuna inmek ve göz teması kurmak oldukça önemlidir.

2.     Konuşurken Sadece Ona Odaklanın

Sıklıkla yaptığımız hatalardan bir diğeri de iletişim kurarken birden fazla şeyle ilgilenmemizdir. Oysa ilgimiz farklı bir noktadayken etkin dinleme yapmamız, çocuklarla sağlıklı iletişim kurmamız mümkün değildir. Çocuğunuz sizinle konuşmaya çalıştığında mümkünse işlerinize ara verip ona odaklanmalısınız. Boyuna inmeli, göz teması kurmalı ve farklı bir şeyle ilgilenmeden onu dinlemelisiniz.

Mimikleriniz ve beden dilinizle iletişiminizi kuvvetlendirmeli ve bu iletişimden keyif aldığınızı, etkilendiğinizi ona hissettirmelisiniz. Tabi her zaman işimizi bırakmamız ve çocukla etkin iletişim kurmamız mümkün olmayabilir. Böyle bir durumda dinliyormuş gibi yapmak, duymazdan gelmek veya kızmak doğru değildir. Bunun yerine çocuğunuza ilgilendiğiniz şeyin önemini, aciliyetini anlatabilir, işinizi bitirir bitirmez onu dinleyeceğinizi söyleyebilirsiniz.

Bunu yaparken yine boyuna inmeniz, göz kontağı kurmanız, sarılıp, öpmeniz olumlu duyguları pekiştirir. Çocuk geçiştirildiğini düşünmeden ebeveyninin müsaitliğini bekler. Ancak kimi zaman verilen sözler unutulabilmekte ve çocuklar hayal kırıklığına uğramaktadır. Çocuğunuza verdiğiniz sözü unutmamalı, verdiğiniz geri dönüş süresine sadık kalmalısınız. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak için konuşurken telefon, televizyon, bilgisayar ve benzeriyle oyalanmamak da oldukça önemlidir.

Eğer verdiğiniz söze sadık kalamamanıza neden olacak bir durum olduysa bunu mutlaka çocuğunuzla paylaşın. Yeni bir iletişim randevusu planlayın ve bu sefer kesinlikle randevunuza sadık kalın. Ertelediğiniz süreye bağlı olarak iletişim sürenizi de artırabilirsiniz.

3.     Beden Diliniz ve Cümlelerinizle Onu Dinlediğinizi Hissettirin

Çocuğunuzla iletişiminizi iyileştirmeye başlamadan önce iletişiminizdeki hataları tespit edin. Örneğin; konuşurken çocuğunuzu ne kadar dinliyor ne kadar dinliyormuş gibi yapıyorsunuz? Çocuğunuz “seni duydum” demenize rağmen tekrar tekrar aynı şeyleri söylüyor mu? Onu dinlemediğinizi düşünüp size sitem ediyor veya öfkeleniyor mu? Eğer bunlardan herhangi biri varsa çocuğunuz onu gerçekten dinlediğinizi hissetmiyor.

Konuşurken göz teması kurmanızı, bedeninizi onun olduğu yöne doğru yöneltmenizi istiyor. Anlattığı şeyler karşısında duygularınızı görebilmek istiyor. Bu nedenle beden dilinizi ve mimiklerinizi değerlendiriyor. Eğlendiğinizi, üzüldüğünüzü veya kızdığınızı ifadelerinizde görmeye çalışıyor. Ancak ifadeleriniz belirsiz olduğunda veya konuyla ilişkisiz olduğunda samimiyetiniz çocuğa geçmiyor. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmek için beden dili ve cümle seçimleri doğru uygulanmalıdır.

4.     Sen Dili Değil, Ben Dili Kullanın

Yine yetişkinler olarak sıklıkla yaptığımız bir hata iletişimde çokça sen diline yer vermektir. Çocuklarsa olumsuz örneklere maruz kalmadıkça iletişimde ben dilini kullanırlar. Örneğin; “yine odanı toplamamışsın, yeter artık sorumsuzluğun!” tamamıyla sen diliyle kurulmuş bir cümledir. Sen toplamamışsın, sen sorumsuzsun. Bu ifadeler yargı, eleştiri, memnuniyetsizlik içermektedir. Sen dili çoğunlukla suçlayıcı bir mesaj barındırır.

Suçlanmak ise karşı tarafı kendini aklamak ve korumak yönünde tetikler. Suçlanan bir birey veya çocuk kendini korumaya alır ve tüm kaynaklarını kullanarak savunur. Dolayısıyla bu noktada mantığa bürüme, yalan söyleme gibi istemediğimiz davranışlar görülebilir. Bunun yerine iletişimde ben dilini kullanmaksa empatiyi artırır ve çocuklarla sağlıklı iletişim kurmayı destekler.

Örneğin; “Odanı toplamadığını gördüm. Odanı böyle görmek beni üzüyor. Her gün odanı toplamak için çok uğraşıyorum; bu beni yoruyor ve üzüyor. Odanı toplarken bana yardımcı olman veya oyunun bittiğinde oyuncaklarını toplaman daha az yorulmamı sağlar. Bu davranışın beni çok mutlu eder.” Bu konuşmada ise yargı yok, duygu ve düşüncelerin sağlıklı bir şekilde paylaşımı var.

“Üzülüyorum.”, “Toplamak için uğraşıyorum.”, “Yoruluyorum.”, Yardımcı olman beni mutlu eder.” Bu cümlelerse kişinin kendi duygu ve düşüncelerine yöneliktir. Yargı, kinaye, eleştiri barındırmaz. Çocuk kendini savunmak veya korumak yerine ebeveyniyle empati kurar. Böylece iletişim daha sağlıklı hale gelir.

5.     Öfke Anında Dikkat Dağıtma Tekniği ile Odağını Değiştirin

Çocuğunuz öfkelendiğinde onun iletişim dalgasına kapılmak yerine tam tersi ilişki kurabilirsiniz. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak için sakin, dingin ve akıcı bir konuşma ile onu dinleyin. Öfkesinin nedenlerini öğrenmeye çalışın. Eğer bu işe yaramıyorsa yine sakin, dingin ama çocuğun dikkatini çekecek bir biçimde çocukla konuşarak dikkatini farklı bir yöne yönlendirebilirsiniz.

Örneğin; mağazada oyuncak almak için tutturan çocuğun dikkatini dağıtmak için farklı bir mağazanın vitrinini gösterebilir, etraftaki insanlara dikkatini vermesini sağlayabilirsiniz. Böylece çocuğun dikkati dağılır, öfkelenmesine yol açan konuya yönelik olumsuz düşünceleri azalır. Sakinleşir ve farklı şeylerle ilgilenmeye başlar. Bu teknik yetişkinlerde de işe yaramaktadır.

6.     Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak için Konuşma Ritminizi Düzenleyin

Çocukların öfkeli ve bağırarak konuşmasına ebeveynler çoğunlukla sinirlenir ve benzer tepkiler gösterirler. Aslında çocuğun öfkeli konuşması ve kendini bağırarak ifade etmesi iletişimi bu şekilde model almış olmasındandır. Dolayısıyla çocuğunuz sizinle veya başkalarıyla bağırarak konuşuyorsa kızmadan önce kendi iletişiminize bakın.

Siz de konuşurken kendinizi duyurmak veya ifade etmek için bağırma ihtiyacı duyuyor musunuz? Konuşurken sık sık bağırdığınızı fark ediyor veya bu konuda geribildirim alıyor musunuz? Öyleyse şimdi çocuğunuzun ve kendinizin düzensiz iletişim ritmini düzene sokmalısınız. Size bağırdığında bağırarak karşılık vermek yerine sakin ve düşük tondan konuşabilirsiniz. İletişimin en önemli kurallarından biri birbirine uyumlanmaktır.

Sizin sakinliğiniz ve dingin ses tonunuzla çocuğunuzun da öfkesi yatışacak, sesi alçalacaktır. Bunu başarabildiğinizde kısa sürede çocuğunuz sizin iletişim ritminize uyumlanır.

7.     Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak için İçeriği Yaşına Uygun Düzenleyin

Çocuklar iletişimi yaşlarına, gelişimlerine, ihtiyaçlarına ve ilgilerine göre oluşturulduğu zaman en iyi şekilde öğrenirler. İyi nitelikli ve verimli iletişim çocuk gelişiminin temellerini, bu gelişimi ve öğrenmeyi nasıl besleyeceğimizi anlamakla başlar. Yaşın ilerlemesiyle çocuklar daha karmaşık içeriği, bağlamları ve biçimleri hem anlayabilir hem de talep edebilir hale gelir. Her bir yaş grubunun kendine has özellikleri, bu özelliklerin gerektirdiği iletişim ihtiyaçları bulunmaktadır.

Sadece aile içi veya sosyal iletişimde de değil, medyada maruz kalınan içeriklerde de çocuğun yaşına ve ihtiyaçlarına uygunluk aranmalıdır. Çocuğun yaşının altında kalan içerikler gelişimini ketleyebilir veya çabuk sıkılmasına, dikkatini kaybetmesine neden olabilir. Yaşından büyük içeriklerse çocuğun kendini yetersiz hissetmesine, anlamakta zorlanmasına, ilişkilendirememesine neden olabilir. Ayrıca yaşına uygun olmayan içerikler çocuğun duygusal ve psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine de neden olabilir.

Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak için Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Aile içinde sağlıklı iletişim kurabilmek, stresle başa çıkmayı ve problem çözme becerilerini etkin kullanabilmek gerekir. Bu gereklilikler sağlandığında çocuklarla sağlıklı bir iletişim kurmak mümkün olur. Çocuğunuzla veya diğer aile bireylerinizle kurduğunuz iletişimi beğenmiyor ve daha iyisini arzu ediyor olabilirsiniz. Daha iyisinin olabileceğine yönelik inancınız zor durumlarla başa çıkmanızı da kolaylaştırır.

Eğer aile içerisinde veya çocuğunuzla olan iletişiminizde pürüzler olduğunu düşünüyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz. Alacağınız destek çocuğunuz veya sizin için bireysel destek veya genel olarak aile terapisi şeklinde de olabilir. Çocuklarla çalışırken oyun terapisi teknikleri etkin olarak kullanılmaktadır. Çocuğunuz veya kendinizle ilgili destek ihtiyacınız varsa detaylı bilgi için bizi arayabilirsiniz.

Aba Psikoloji olarak çocuklarla sağlıklı iletişim kurulmasını önemsiyor, aile içi iletişimin karakter gelişimini etkilediğini biliyoruz. Kullandığımız terapi ve danışmanlık modellerimizle danışanlarımıza ihtiyaç duydukları hizmetleri sağlıyorum.

Read More

Özgeçmiş hazırlamak özenli, planlı, nitelikli bir ön hazırlık sürecini gerektirir. Özgeçmiş hazırlarken olabildiğince tutarlı, ilişkili ve gerçeğe uygun bilgiler paylaşmak gerekir. Özgeçmiş işverenle aday arasında kurulacak ilişkinin kalitesinin belirleyecek önemli bir araçtır. Özgeçmiş (CV) hazırlarken adayın donanımı kadar işverenin beklentileri de göz önünde bulundurulmalıdır.

Özgeçmiş hazırlama sürecinde özensiz davranmak, yetersiz veya tutarsız bilgi paylaşmak, dizayna ve içeriğe önem vermemek iş verence kolayca fark edilir. Özensiz bir cv adayın başvurusunda yeterince gönüllü ve istekli olmadığını hissettirecektir. İş verenler çoğunlukla ilanlara başvuru yapan adayları tanımamaktadır. Dolayısıyla özgeçmişte yer alan bilgiler ve özgeçmişin niteliği işverene adayla ilgili genel geçer bilgi verecektir.

Çoğu aday özgeçmişte yazan bilgileri yüzeysel tutmakta mülakata gittiğinde detaylı bilgi paylaşmayı tasarlamaktadır. Ancak mülakata davet edilmek için de bir ön değerlendirme sürecinden geçilmektedir. Bu süreçte yine iş verenler ve insan kaynakları personelleri özgeçmiş üzerinden adayla ilgili değerlendirme yapmaktadır. Derli toplu, göze hitap eden, içeriği anlaşılır, düzenli ve tutarlı olan bir özgeçmiş daha kolay dikkat çekecektir.

Peki Özgeçmiş Hazırlamak için Yeterli Özen Neden Gösterilmiyor?

Mesleki tatminsizlik, olumsuz çalışma koşulları, hatalı meslek geçimi, motivasyon eksikliği, teknolojik cihazların verimsiz kullanımı nedeniyle özensiz özgeçmişler hazırlanabilmektedir. İyi bir özgeçmiş için özgeçmişte yer alan bilgilerin güncel ve anlamlı sürelerle sürdürülmüş olması da önemlidir. Kısa süreli iş tecrübeleri, yarıda bırakılmış eğitimler, uzun süre önce bırakılmış hobi ve faaliyetler özgeçmişte yer almamalıdır.  İyi bilinmeyen bir dil, program, sistem vb. hakkında özgeçmişte yeterlilik belirtilmemelidir.

İyi bir özgeçmiş hazırlamak için mutlaka bu ön hazırlığı yapmaya psikolojik olarak hazır olmak gerekir. Psikolojik hazırlık, kendimizi daha iyi ifade etmemizi, pozitif bir dil kullanmamızı, özenli olmamızı sağlayacaktır. Özellikle mesleğini sevmeyen, mesleki tatminsizlik yaşayan bireylerde özgeçmiş hazırlama süreci özensiz kalabilmektedir.

Dijital kaynakların yeterince etkin kullanılmıyor olması da hazırlık sürecini olumsuz etkilemektedir. Akademik olarak çok başarılı, kişisel gelişimine önem veren, pozisyon için son derece uygun adaylar özgeçmişteki başarısızlıkları nedeniyle işi kaybedebilmektedir. Çünkü bu adayların önemli bir bölümü iş verenlerin aday değerlendirme süreçlerine girememektedir.

Özgüven eksikliği, hatalı meslek seçimi, mesleki doyumsuzluk, çalışma hayatına yönelik ön yargı ve korkular kişiyi olumsuz etkileyebilir. Dolayısıyla psikolojik hazırlık en çok bu bireyler için önemlidir. Peki cv hazırlamak için psikolojik hazırlık nasıl yapılır? İş verenlerin dikkatini çekecek bir özgeçmişte nelere yer verilmelidir? Özgeçmişi zenginleştirmek için neler yapılmalıdır? Yazımızın devamında detaylara ulaşabilirsiniz.

İyi Bir Özgeçmiş Hazırlamak için Nasıl Bir Psikolojik Hazırlık Yapılmalı?

Özgeçmişinizi yeterli ve dikkat şekilde hazırlayabilmenizin ön koşulu bu hazırlığı yapmaya istekli olmanızdır. Motivasyonunuzun yüksek olması ise özgeçmişinizi nerede ve ne için kullanacağınıza ve bunu ne kadar istediğinize göre değişir. Yapmak istemediğiniz bir staja başvuruyor veya çalışmak istemediğiniz bir pozisyona aday oluyorsanız motivasyonunuz düşecektir. Motive olabilmek için öncelikle ne istediğinize karar vermelisiniz!

Doğru alan ve meslek seçimi yapmak, meslekte de yine sizin için doğru alt dala yönelmek motivasyon için önemlidir. Bu noktada iyi bir özgeçmiş hazırlamak için öncelikle kendinize iyi bir hedef belirlemiş olmanız gerekir. Hedef belirlerken de karakteristik özelliklerinizi, beklentilerinizi, ilgi ve becerilerinizi dikkate almalısınız. Aynı zamanda hedefinizi belirlerken iyi bir ön araştırma yapmalı ve yeterince bilgi toplamalısınız.

Staj veya iş başvurusu yapacağınız kurumları araştırmanız, referans almanız bu başvuruya yönelik aidiyetinizi artıracaktır. Belirlediğiniz hedefin size katkılarını ve avantajlı yanlarını da dikkate almalısınız.

Staj yapacağınız veya çalışmaya başlayacağınız bu kurum size ne vaat ediyor? Burada kendinizi geliştirebilir veya potansiyelinizi gösterebilir misiniz? Bu tecrübenizden sonraki adımı düşünecek olursanız yapacağınız bu staj veya iş deneyimi size bir fayda sağlayacak mı? Bu soruların yanıtlarını aramak da motivasyonunuzu etkileyecektir.

Gerçekten hazır olduğunuzda iyi bir özgeçmiş hazırlamak için çalışmaya başlayabilirsiniz. Özgeçmişinizi üzerinde bir resim ve sizinle ilgili yazıların olduğu bir kağıt olarak düşünmemelisiniz. Özgeçmişiniz sizin temsilcinizdir. Ona ne kadar özenirseniz değerlendirenler karşısındaki imajınızı o kadar artırmış olursunuz. Kariyer Gelişimi için Kaçırılmaması Gereken Fırsatlar Neler? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

İşverenlerin Dikkatini Çekecek Bir Özgeçmiş Hazırlamak için Neler Yapılmalı?

İşveren için önemli olan özgeçmişte yazan kişisel gelişim, mesleki bilgi ve beceriye dönük bilgilerin ne kadar uygulanabilir olduğudur. Dolayısıyla adayın özgeçmişte yer verdiği bilgileri uygulayabilir, kullanabilir olduğunu işverene göstermesi gerekir. Yeterli bilgi ve beceriye sahip olunduğunu işverene gösterebilmekse ilişkili faaliyetlerden örnekler vermekle mümkün olabilir.

Örneğin; Satranç oynamayı seven, bununla ilgili kurslara, müsabakalara giren birisi analitik yönünün güçlü olduğunu göstermiş olur. Gönüllü olarak kitap seslendirmesi yapan birisi için diksiyonunun iyi olduğu düşünülür. Sosyal sorumluluk projelerinde görev alan biri empati yönünü vurgulayabilir. Dijital platformlara kendi fotoğraf ve videolarıyla içerik üreten biri özgüvenini, dijital kaynaklarını kullanma becerisini gösterebilir.

İşverenlerin adaylardan beklediği organizasyona katkı sağlayacak kişisel kazanımlar özetle aşağıdaki gibidir. İyi bir özgeçmiş hazırlamak için bu beklentileri destekleyecek bilgilere özgeçmişte yer verilmelidir.

  • Stresle başa çıkabilme
  • Zor insanlarla iletişim kurabilme
  • İkna becerisi
  • Zorlu çalışma koşullarına adapte olabilme
  • Analitik düşünme
  • Takım içerisinde verimli çalışabilme
  • Yaratıcılık
  • Özgüven ve öz değer geliştirme
  • Empati yapabilme
  • Krizi yönetebilme
  • Zamanı verimli kullanma
  • Dikkati sürdürebilme
  • Diksiyon
  • Etkili beden dili kullanımı

Bu örnekleri kendi ilgi ve becerilerinizden yola çıkarak olabildiğince uzatabilirsiniz. İş veren için önemli olan tek yönlü olmamanızdır. İş dışında da ilgi ve beceri alanlarınıza yatırım yapıyor olmanız iş verenler için önemlidir. Ancak bazı meslekler doğası gereği kişisel aktivitelere ayırdığınız zamanları kısıtlayabilir.

İyi bir özgeçmiş hazırlamak için çoğu zaman göz ardı edilen bu bilgiler dikkate alınmalıdır. Dikkat Çeken Bir Cv için Kişisel ve Mesleki Gelişim Önerileri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Özellikle sabit gün ve saatlerde müsait olmanızı gerektiren etkinlikleriniz varsa bazı işler için tercih edilmeniz zorlaşabilir. Sık seyahat gerektiren, mesaisi ve nöbetleri olan, esnek çalışma saatleri içeren işler sizin için uygun olmayacaktır. Böyle bir mesleğiniz varsa mutlaka ilgi alanlarınızı da çalışma koşullarınıza adapte etmelisiniz.

İçeriği Zengin Bir Özgeçmiş Hazırlamak için Adaylar Kişisel ve Mesleki Gelişime Önem Vermeli!

Pek çok aday kişisel faaliyet alanlarına yönelik ilgi ve becerilerine özgeçmişlerinde yer vermek istemez. Kimisi bunu kişisel alanıyla ilgili gereğinden fazla bilgi vermek gibi düşünebilir. Kimisi ise mesleğiyle ilişkili olmadığını düşünerek alakasız bulabilir. Ancak kişinin iş dışı zamanlarını geçirdiği bu bireysel faaliyetler iş verene adayla ilgili önemli bilgiler verir.

Çok yönlü olmak, yaratıcılık, üretkenlik, çalışkanlık, verimli zaman yönetimi, iletişim becerileri, uyum bunlardan sadece bazılarıdır. Yine aynı şekilde mesleki bilgi olarak da özgeçmişte verilen bilgi işe giriş-çıkış tarihi, kurum adı ve pozisyon bilgisiyle sınırlı olmamalıdır. Adayın pozisyonuna ait görevlerini, sorumluluklarını, kuruma kattığı değeri, varsa fark yaratan çalışmalarını da paylaşması gerekir.

İş verenin önüne her gün benzer niteliklerde pek çok özgeçmiş gelir. Benzer üniversiteler, benzer bölümler ve iş tecrübeleri. İş verenin adaylara yönelik özgeçmişte yazan bilgilerden başka bilgisi ve referansı yoktur. Yani iş veren sizi özgeçmişinde yer verdiğiniz bilgiler kadar tanımaktadırlar.

İyi Bir Özgeçmiş Hazırlamak için Kişisel Gelişim Önerileri

İş verenin adaylar arasında seçimi kolaylaştıracak daha öznel bilgilere erişmeye ihtiyacı vardır. Hobileriniz, katıldığınız kurslar, kulüp üyelikleriniz, sosyal yardım çalışmalarınız, sanat, spor ilgileriniz sizin kim olduğunuzu yansıtır. İş veren bu bilgilere göz gezdirdiğinde elindeki özgeçmişin dinamik bir kişiye ait olduğunu hisseder. Böylece özgeçmişiniz diğerleri arasında öne çıkarak fark yaratır.

Kişisel gelişimin sadece iş bulma sürecinde değil hayatınızın pek çok alanında önemini fark edeceksiniz. Özellikle yurtdışı üniversite kabullerinde de okul dışı faaliyetlere katılım önemlidir. Üniversiteler de tıpkı iş verenler gibi bünyelerine katacakları öğrencilerin çok yönlü olmasını ister.

Okullarındaki öğrencilerin akademik bilginin dışında sanat, spor, sosyal sorumluluk alanlarında aktif olmasını beklerler. Stajlar ve iş bulma sürecinde işinize yarayacak olan referans edinme sürecinde de kişisel gelişim gereklidir. Dolayısıyla tüm bu bilgiler iyi bir özgeçmiş hazırlamak için yer verilmesi gereken niteliktedir.

Yurtdışı eğitim ve üniversite kabulleri hakkında daha detaylı bilgi edinmek için Aba Akademy sayfasını ziyaret edebilirsiniz. . Kişisel Gelişim, Üniversite ve Meslek Seçimi Başarılı Bir Kariyer İçin Ne Kadar Önemli! Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

İyi Bir Özgeçmiş Hazırlamak için Mesleki Gelişim Önerileri

Mesleğinizi en iyi şekilde yapabilmeniz için mümkün olan en iyi üniversitelerden eğitim almaya çalışın. Eğitim hayatınızı en verimli şekilde değerlendirin. Üniversite döneminde networkünüzü geliştirin. Akademisyenlerinizle ilişkilerinizi iyi tutun ve mesleğinize olan ilginizi gösterin. Onlardan iş arama sürecinde size yardımcı olacak referans mektupları toplamaya çalışın.

Mesleğinizdeki gelişmeleri yakından takip edin. Ücretsiz eğitimler de dahil olmak üzere mesleğinize yönelik eğitimleri kaçırmayın. Mesleğinizle ilgili sempozyumları, kongreleri yakından takip edin. Konuşmacı olarak katılma olanağınız varsa katılın. İyi bir özgeçmiş hazırlamak için mesleki bilgilerinizin güncelliğini koruyabilmeniz gerektiğini unutmayın.

Her yıl için en az bir staj tecrübeniz olsun ve mesleğinizin çalışma alanlarını daha öğrenciyken tecrübe edin. Staj yaptığınız alanlarda devam etme isteği duyarsanız mutlaka iş vereninizle irtibatınızı sürdürün. Çoğu kurum ihtiyaç halinde bünyesinde staj yapan adayları işe alım sürecinde öncelikli tercih etmektedir. Aynı şekilde staj yapacağınız alanların mesleki gelişiminize katkı sağlayacak donanımda olmasını da önemseyin.

Mümkün olduğunca mesleğinizde size yeni fırsatlar açabilecek dilleri öğrenmeye çalışın. Örneğin; bu meslekte kolaylıkla iş bulabilmeniz için İngilizce bilmeniz gerekiyorsa dilinizi ileri düzeye çıkarmaya çalışın. Başka bir ülkede sürdürebileceğiniz bir işiniz varsa ilk fırsatta o ülkenin dilini öğrenmeye başlayın.

Mesleğinizi sürdürmek için ehliyet sahibi olma, spesifik bilgisayar programları kullanabilme gibi koşullar gerekebilir. Öğrencilik yıllarından itibaren bu ihtiyaçları tamamlamanız iş hayatına hızlı atılmanızı sağlayacaktır. Sosyal medyayı ve network geliştirebileceğiniz sosyal ağları meslek odaklı kullanın. Mesleki bilgilerinizi paylaşabileceğiniz platformları aktif kullanmanız bilgi birikiminizi iş verene sunabileceğiniz bir portföy etkisi oluşturacaktır.

Dikkat çeken bir özgeçmiş hazırlamak için dijital dünya ile bağınızı koparmamaya özen gösterin. Başarılı Bir Kariyer İçin Öğrencilik Yılları Nasıl Daha Verimli Geçirilebilir? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunmaktadır. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlamaktayız. Kariyer planı yaparken IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle  danışanlarımızı yakından tanımaya çalışmaktayız. İyi bir özgeçmiş hazırlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Bipolar bozukluk, manik-depresif bozukluk olarak da bilinmektedir. Her iki kullanım da aynı psikolojik rahatsızlığı ifade etmektedir. Bipolar, belirtileri sıklıkla 15 yaş civarında başlasa da yaşamın her döneminde başlangıç gösterebilir. 15-24 yaş aralığında görülme sıklığı ise diğer dönemlere oranla daha yüksektir. Manik, hipomanik ve depresif ataklarla kendini gösterir. Bireyin eğitim hayatından başlayarak pek çok alanda zorluk yaşamasına neden olur.

Belirtiler kişinin çevresi tarafından fark edilse de kişinin kendine yönelik bir farkındalığı çoğunlukla yoktur. Ataklarda kişinin kendine veya çevresine zarar vermesi söz konusu olabilir. Ancak öfke ve yıkıma yönelik davranışlar çoğunlukla bireyin kendisine yöneliktir. Fark edilmediğinde veya tedavi edilmediğinde bipolar bozukluk intihar veya riskli eylemler yoluyla ölüme yol açabilecek bir rahatsızlıktır.

Hastalığın tedavisinde ilaç ve psikoterapinin birlikte yürütülmesi tedavi seyrini olumlu etkilemektedir. Hastaların %15’i hastalıktan tamamen iyileşirken, %45 kadarı yaşamları içerisinde farklı dönemlerde ataklarla karşılaşabilmektedir. Yazımızın devamında ortaya çıkış nedenlerine, belirtilerine ve tedavi sürecine detaylarıyla yer verilecektir. Bipolar bireylerde tedavi uygulanmaz veya tedavi yarım bırakılırsa eğitim, kariyer ve sosyal yaşam olumsuz etkilenecektir.

Bozukluğun 15-24 yaş aralığında belirti vermeye başlaması kariyer gelişimi açısından önemli bir döneme denk gelmektedir. 15-18 yaş aralığında çoğunlukla alan seçimi, üniversite tercihi, meslek belirleme gibi önemli kariyer adımları atılmaktadır. 20’li yaşlarsa üniversite eğitimi, staj, network geliştirme ve ilk iş deneyimlerinin yaşandığı döneme denk gelmektedir. Bu dönemde öncelikleri kişisel, mesleki ve sosyal gelişimi olması gereken bireyin mücadele ettiği konular farklılaşmaktadır.

Dolayısıyla bipolar bozukluk belirtileri gösteren bireyler için akademi veya profesyonel kariyer geri planda kalmaktadır. İniş çıkışlı ruh hali ve tutarsız davranışlar çevreyle ve aileyle olan ilişkilerin zedelenmesine neden olabilmektedir. Bipolar belirtiler, Borderline Kişilik Bozukluğu ile sıklıkla karıştırılmaktadır. Borderline Kişilik Bozukluğu Nedir? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Bipolar Bozukluk Nedir?

Uzun süre devam eden, farklı dönemlerde ataklar görülebilen bir duygu durum bozukluğudur. Manik, hipomanik veya depresif ataklarla kendini gösterebilir. İki uçlu duygu durum bozukluğu veya manik depresif bozukluk olarak da bilinmektedir. Psikiyatrik bir rahatsızlıktır ve çoğunlukla ilaç kullanımı gerektirir. Tedavi sürecine psikoterapinin de dahil edilmesi önerilmektedir.

Hastalarda belirgin bir mani, hipomani veya depresif duygu durum görülebilir veya her ikisi bir arada görülebilir. Bipolar ataklarında her türlü bireyin davranışları normalin dışında olacak ve dışarıdan dikkat çekecektir. Toplumda görülme sıklığı %2 civarı olan bipolar bozukluk erkek ve kadınlarda benzer sıklıkta görülmektedir. Genetik faktörlü olduğu düşünülen manik depresif bozukluğun yaşam olayları ve yaşam kalitesiyle tetiklenebileceği düşünülmektedir.

Mani ataklarında birey son derece neşeli, coşkulu ve hareketlidir. Kişinin neşeli hali rahatsız edici düzeyde dikkat çekici olabilir. Neşenin yanı sıra kişi kolayca öfkelenebilir. Engellenme, baskılanma veya eleştirilme durumlarında tepkisi oldukça keskin olabilir. Mani kişinin uyumunu ve işlevselliğini bozan bir süreçtir. Abartılı davranışlar, riskli deneyimler ve kontrolsüz harcama görülebilir. Kimi zamansa bu bozuklukta hipomani atakları görülebilmektedir. Hipomani, mani ataklarına göre çok daha ılımlıdır.

Birbirlerine belirti olarak benzerlik gösterseler de hipomanide kişinin işlevselliği ve üretkenliği manideki kadar bozulmaz. Bu nedenle hipomani ataklarının fark edilmesi sosyal çevre için daha zordur. Hipo mani için mani belirtilerinin çok daha düşük dozda seyrettiği bir atak diyebiliriz. Depresif ataklarda ise maninin tamamen zıt olan ruh hali görülür. Depresyon olarak tanımlanan bu dönemde üzüntü, ağlama, değersizlik/suçluluk hissi, enerji kaybı, haz kaybı, uyku problemleri ortaya çıkabilir.

Bipolar Bozukluk Belirtileri Nelerdir?

Bipolar ataklar mani halindeyken kişinin olabildiğince coşkulu, neşeli ve hiperaktif hissetmesine neden olur. Depresif dönemde ise kişi tam tersi şekilde durgun, mutsuz, karamsar ve hatta intihara eğilimlidir. Bu dönemde kişi kendisini ailesine, arkadaşlarına ve sorumluluklarına kapatabilir. Öz bakım ve işlevsellik azalacaktır. Mani ve depresif dönemde gözlenen belirtiler aşağıda yer almaktadır.

Teşhis için manide belirtilerin en az üçünün bir hafta boyunca her gün görülmesi beklenir. Depresif dönemde ise en az 5 belirtinin iki hafta süresince gözlenmesi beklenir.

Mani Dönemi Belirtileri

  • Uykuya yönelik problemler (uyku ihtiyacında azalma, uyuyamama, sık uyanma)
  • Oldukça yükselmiş (öforik) duygu durum
  • Enerjide artış, yerinde duramama, aşırı haraketlilik ve etkinliklerde artış
  • Dikkat ve konsantrasyonu sürdürme güçlükleri
  • Cinsel istekte artış
  • Çok para harcama, kumar, kontrolsüz ve ihtiyaç dışı alışveriş yapma
  • Kişinin kendi kabiliyeti konusunda gerçek olmayan inanışlara sahip olması
  • Düşünme ve konuşma içeriğinde artış
  • Tahrik edici, uygun olmayan davranışlarda artış
  • Bipolar bozukluk mani döneminde alkol ve madde kullanımında artışla da kendini gösterir
  • Adrenalini yüksek, riskli eylemlerde artış görülür

Depresif Dönem Belirtileri

  • Umutsuzluk, karamsarlık
  • Üzgün ve mutsuz hissetme
  • Kaygılı, endişeli olma
  • Yaşamdan zevk alamama
  • Cinsel istekte azalma
  • Enerji kaybı
  • Unutkanlık, hatırlamada güçlük yaşama
  • Konsantrasyon güçlüğü
  • Değersizlik hissi
  • Yeme alışkanlığında farklılaşma; iştahsızlık veya aşırı yeme
  • Fazla uyuma, gün içerisinde uyuma veya uykuya dalmakta güçlük çekme, geceleri sık uyanma
  • Çaresizlik ve değersizlik hisleri
  • Ölüm ya da intihar düşünceleri

Ergenlerde Depresyon: Aileler Nelere Dikkat Etmeli? Ve Ergenlikte Yeme Bozuklukları Neden Gelişiyor? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Bipolar Bozukluk Tedavi Edilebilir mi?

Klinik gözlem ve değerlendirme manik depresif bozukluk teşhisi için önemlidir. Ancak kesin tanı için psikiyatrik değerlendirme gerekir ve bunun için uygulanacak test, ölçek ve envanterler bulunmaktadır. Bipolar tedavisinde, akut alevlenme dönemlerinin tedavisi ve koruma tedavisi olmak üzere iki aşamalı tedavi yapılmaktadır. Hastalığın tedavisinde ilaç kullanımı oldukça önemlidir. Ancak sadece ilaç kullanmak tedavi için yeterli değildir.

Mutlaka ilaç tedavisine ek olarak psikoterapi desteği alınmalıdır. Bu destek terapistlik yetkinliği olan psikolog veya psikiyatrlar tarafından karşılanabilir. Psikoterapide manik ve depresif atakları tetikleyebilecek stres faktörlerinin etkisinin azaltılması, stresle başa çıkma yöntemlerinin geliştirilmesi hedeflenir. Genetik yatkınlığın yanı sıra beyin gelişimi ve beyin hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan nörotransmitterların da bipolar bozukluk gelişimine yol açabileceği düşünülmektedir.

Ayrıca bipolar hastalığına ek olarak başka hastalıklar da görülebilmektedir. Yemek bozukluğu, kaygı bozukluğu, madde kötüye kullanımı, obezite, migren atakları, tiroid ve kalp hastalığı gibi. Eğer bozukluğa eşlik eden sekonder bir rahatsızlık varsa mutlaka teşhis ve tedavi edilmelidir.

Hastalığın gelişmesini önlemek ve belirtilerin şiddetini azaltmak için yaşam kalitesinin artırılması gerekmektedir. İlaç tedavisi ve psikoterapiye ek olarak yaşam alanlarının düzenlenmesi ve psikososyal destek alınması gerekir.

Bipolar Bozukluk Belirtileri ile Başa Çıkmak için Neler Yapılabilir?

Hastalığın açığa çıkmasını önlemek veya belirtilerin azaltılmasını sağlamak amacıyla yaşam kalitesini artırmaya yönelik faaliyetler yapılmalıdır.

  • Düzenli ve yeterli uyunmak, uykudan önce son ve uyandıktan sonra ilk yapılan faaliyeti düzenlemek gerekir. Örneğin yatmadan önce telefonla ilgilenmek yerine kitap okumak, müzik dinlemek, meditasyon yapmak gibi.
  • Bipolar bozukluk belirtileri ile başa çıkmayı kolaylaştırmak için nefes teknikleri ve nefes çalışmaları öğrenilmelidir. Nefes egzersizlerine sabah güne başlarken ve gece yatmadan önce zaman ayırılmalıdır. Doğru egzersizleri öğrenmek için Gevşeme Teknikleri ile Yaşam Kalitenizi Artırabilirsiniz! Yazımızdan faydalanabilirsiniz.
  • Yaşa ve vücut tipine uygun sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığı kazanılmalıdır. Kafain ve karbonhidrat ağırlıklı beslenme şeklinden uzak durulmalıdır. Doktor kontrolünde doğru bir beslenme planı oluşturulmalı bu plana mümkün olduğunda sadık kalınmalıdır. Beslenme düzenini kilo vermek veya hastalıktan korunmak için değil bir yaşam biçimi olarak benimsemek önerilmektedir.
  • Mümkün olduğu kadar egzersiz yapılmalıdır. Gün içerisinde 15-20 dakikalık egzersizlere zaman ayırmak dahi hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyecektir.
  • Stres bipolar bozukluk belirtilerinin açığa çıkmasına yol açan en önemli tetikleyicilerden biridir. Eğitim hayatında, meslekte, sosyal yaşamda veya aile içerisinde yaşanan stres hastalığı tetikleyebilir ve belirtileri artırabilir. Bu nedenle mümkün olduğunca stresli yaşam alanlarından uzak durulmalıdır. Stresle başa çıkma teknikleri öğrenilmeli ve stresten uzak kalmak için yapılabilecekler üzerine çalışılmalıdır.
  • Varsa alkol, madde kullanımı azaltılmalı ve mümkünse tüketimi bırakılmalıdır. Alkol ve madde kullanımının hastalığın tetiklenmesinde, belirtilerin artmasında etkili olduğu göz ardı edilmemelidir.
  • Öfke mani ataklarında sık karşılaşılan bir belirtidir. Kişinin öfkesi çoğunlukla kendine dönüktür ancak şiddetlidir. Kimi zaman çevreye yönelik öfke ve saldırganlık da görülebilir. Öfke kontrol becerisi geliştirilmeli ve mümkünse hastanın sıklıkla iletişimde olduğu kişiler de öfke kontrolünde destek olmak üzere kendilerini geliştirmelidir. Bilinçli Farkındalık ile Öfke Kontrolü yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Bipolar Bozukluk Tedavi Edilmediğinde Bireyin Yaşamı Nasıl Etkilenir?

Manik depresif bireylerin gösterdiği belirtiler fark edilmeyebilir veya göz ardı edilebilir. Özellikle ergenlik çağında başlayan belirtiler aile ve çevre tarafından ergenlik etkisi olarak değerlendirilebilir. Üniversiteyi aileden uzakta okuyan veya yalnız yaşayan, sosyal etkileşimi az ve düzensiz olan bireylerde de belirtilerin fark edilmesi zorlaşabilir. Bipolar belirtileri çoğunlukla bireyin kendisi tarafından fark edilmemektedir. Bu da tedaviyi başlangıç sürecini geciktirmektedir.

Ailenin veya çevrenin yönlendirmesi tedaviye başlangıcı kolaylaştırmaktadır. Fark edilmeyen ve tedavi edilmeyen Bozukluk akademik başarısızlığa yol açabilir. Yaşanacak dikkat dağınıklıkları, konsantre olamama, devamsızlık, kurallara aykırı davranışlar olumsuz akademik sonuçlara yol açabilir. Bu bireyler için üniversiteye hazırlanmak, sınava çalışmak veya akademik derslerde performans göstermek zordur. Kişilik Gelişimi için İdeal Aile Ortamı Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Bipolar bozukluk tanısı alan bireylerde okulu bırakma, okuldan atılma gibi istenmeyen akademik sonuçlar görülebilir. Üniversite eğitimlerinde de derslere katılmama, devamsızlık, sosyal iletişimde problemler, kurallara aykırı davranışlar görülebilir. Otorite figürleriyle sorunlar yaşayabilirler. Sosyal desteği olmayan yalnız bireylerde intihar girişimleri çok daha fazla görülebilmektedir. İş hayatında da mülakatlarda başarısız olma, iş hayatında beklenen performansı sergileyememe ve sık iş değiştirme görülebilir. Dikkat Çeken Bir Cv için Kişisel ve Mesleki Gelişim Önerileri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

İkili ilişkilerde partnerlerle sorun yaşanabilir. Sosyal uyum ve ilişkileri sürdürmekte güçlük çekilebilir. Bu bireylerde boşanma ve sık partner değiştirme olasılığı daha yüksektir. Ebeveynlik rollerinde de tutarsız bir ebeveynlik tutumu sergilenebilir. Çok sevgi dolu, ilgili, neşeli bir, destekleyici bir rolden öfkeli, hırçın, saldırgan bir role geçiş yapılabilir. Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Yaşam Boyu Başarıya Etkisi yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Bipolar bozukluk tüm bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda tedavisi ihmal edilmemesi gereken psikolojik/psikiyatrik rahatsızlıktır. Tedavisi olan bu bozukluğun yol açtığı olumsuz etkilerden kurtulmak mümkündür. Tedavi sürecinde ve sonrasında hastalık kaynaklı karşılaşılan yaşamsal zorluklarda da azalma görülecektir. Kişinin sosyal uyumu, bireysel farkındalığı, üretkenlik ve sürdürebilirlik becerileri gelişecektir. Tedavi ve belirtilerin yol açtığı olumsuzluklarla başa çıkmak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Staj başvurusu süreci sıklıkla meslek liselerinde ve üniversitede karşımıza çıkmaktadır. Zorunlu stajlar meslek liselerinde ve üniversitede mezuniyet şartları içerisinde yer alabilmektedir. Zorunlu stajların yanı sıra gönüllü olarak yapılabilecek stajlar da vardır. Staj, bireyin mesleki tecrübe edinmesini, iş dünyasını tanımasını ve network edinmesini sağlayan mesleki prova niteliğindedir. Dolayısıyla staj yapılacak alanı, kurumu, markayı belirlerken ön hazırlık yapılmalıdır.

Hazırlık sürecine geçmeden önce ise staj yapma nedeninin, stajdan beklentinin ve staj programına yönelik önceliklerin belirlenmesi gerekir. Staj programları dönemsel, aylık, haftalık ve benzeri şekilde farklılaşabilmektedir. Staj yapan öğrencilere ise stajyer denilmektedir. Her kurum bünyesinde stajyer bulundurmamaktadır.

Kimi firmalarda her yıl düzenli olarak staj programı çalışıp yayınlanır ve işe alım yapar gibi stajyer alınır. Kimi firmalar ise stajyer bulundurur ancak belli bir staj programı hazırlamazlar. Staj başvurusu yaparken önceliklerin belirlenmesi başvuru yapılacak sektörün, firmanın daha sağlıklı seçilmesini sağlar. Böylece stajyerlik sürecinizde sürprizlerle karşılaşmaz, zaman kaybı ve hayal kırıklığı yaşamazsınız.

Peki staj yapacak olan öğrenciler önceliklerini neye göre belirlemeli? Öncelik belirlerken nelere dikkat edilmeli? Öncelik belirlemenin sağlayacağı avantajlar neler? Yazımızın devamında soruların yanıtlarına detaylarıyla ulaşabilirsiniz.

Kariyer Gelişimi için Kaçırılmaması Gereken Fırsatlar Neler? Ve Başarılı Bir Kariyer İçin Öğrencilik Yılları Nasıl Daha Verimli Geçirilebilir? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Staj Başvurusu Nasıl Yapılır?

Başvuru sürecinde her sektörün ve bu sektörlere bağlı olan kurum, kuruluş ve firmaların farklı talep ve beklentileri olabilmektedir. Dolayısıyla başvuru yapmadan önce staj yapmak istenilen adresler belirlenmelidir. Ardından mümkün olabildiğince erken dönemde bu firmaların stajyer alım süreçleri takip edilmeye başlanmalıdır. Başvuru sürecinde talep edilen evraklar önceden hazırlanmalı, eksikler varsa başvuru tarihine kadar tamamlanmalıdır.

Her firmanın stajyer alım dönemleri farklılık gösterebilir. Kimi firmalar yaz boyu alım yaparken kimileri Eylül döneminde alım yapar ve stajyeri yıl boyunca bünyesinde tutar. Dolayısıyla başvuru koşulları kadar başvuru dönemini kaçırmamak için başvuru tarihleri de takip edilmelidir. Yine her firmanın ve sektörün stajyer ihtiyacı farklılık gösterin. Kimi firmalar bir ay süresince haftanın her günü gelecek bir stajyer ister.

Kimi firmalarsa haftanın en az iki günü olacak şekilde yıl boyunca stajyer bulundurmak ister. Bu durumda da başvuru yapmadan önce kurumun stajyer beklentileri iyi öğrenilmelidir. Aksi halde ders saatlerinizle staj günlerinizi planlamak zorlaşabilir. Tüm bu bilgileri edinip, en uygun seçeneği belirledikten sonra staj başvurusu yapmak için özgeçmiş hazırlamalısınız.

Hazırladığınız özgeçmişi kuruma direk elden verebilir veya talep ederlerse mail adreslerine gönderebilirsiniz. Kimi firmalar başvuracak adayların özgeçmişlerinin firma tarafından hazırlanmış formatta doldurulmasını ister. Dolayısıyla siz firmaya özgeçmişinizi götürseniz veya gönderseniz bile size kendi özgeçmiş formlarını gönderebilirler.

Başvuru sonrası adaylar işe alım sürecinde olduğu gibi kriterleri karşılamaları halinde mülakata davet edilirler. Mülakatta da başarı gösteren adayların belirtilen gün ve saatte staja başlaması beklenir. Dikkat Çeken Bir Cv için Kişisel ve Mesleki Gelişim Önerileri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Staj yapacağınız adresi belirlerken şehrinizle veya ülkenizle de sınırlı kalmak zorunda değilsiniz. Dileyen, imkanı olan ve fırsat yaratabilen öğrenciler yurtdışında da staj yapabilirler. Özellikle mesleği uluslararası iş yapmaya uygun olanlar yurtdışı staj fırsatlarını yakından takip etmeli ve değerlendirmelidir. Karar sürecinde bilgi almak için Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Staj Başvurusu Yaparken Öncelikleri Belirlemek Nasıl Avantaj Sağlar?

Başvuru sürecini kısaca anlattık. Şimdi başvuru aşamasına gelmeden önce nelere dikkat etmemiz gerektiğini ve ön hazırlık yapmanın avantajlarını paylaşacağız. Staj süreci mesleğe hazırlık yapmanın en önemli aşamasıdır. Eğitim hayatında edindiğimiz akademik bilgiler son derece önemli olsa da pratikte bu bilgilerin çok azını kullanırız. Dolayısıyla staj yapmaksızın mesleğe atılan bireyler iş hayatında şaşkınlığa uğrayabilirler. Staj yapmaksa bu şaşkınlığı mezun olmadan önce atlatmayı sağlar.

Staj yaparken deneyim edinmenin yanı sıra mesleğin hangi dalında çalışacağımızı da belirleyebiliriz. Her mesleğin farklı çalışma alanları vardır. Mesleki liseye başladığınızda veya üniversiteye geçtiğinizde çalışmak istediğiniz meslek dalı hayaliniz çok farklı olabilir. Eğitim sürecinde size çok cazip ve ilgi çekici gelen meslek dalı iş hayatında hayal kırıklığı yaşamanıza neden olabilir.

Eğitim hayatınız süresince meslek alanınıza yönelik ne kadar çok staj başvurusu yaparsanız doğru dalı bulmanız o kadar kolaylaşır.  Staj yaparken çalışma koşullarını görebilirsiniz, mesleğin avantaj ve dezavantajlarını gözlemleyebilirsiniz. Staj sürecinde mesleğinizle ilgili referanslar toplayabilir, networkünüzü geliştirebilirsiniz. Ayrıca staj yaptığınız firma sizden memnun kalırsa mezuniyet sonrası iş başvurusu için ilgililerle iletişim kurabilirsiniz.

Kurum kültürünü biliyor olmanız, deneyimleriniz ve bıraktığınız intiba sizi diğer adaylardan ayıracaktır. Pek çok firma işe alım sürecinde stajyerlerine öncelik tanımaktadır. Staj yaptığınız kurumda işe alım ihtiyacı yoksa size referans olarak sizi farklı firmalara yönlendirebilirler.

Bir diğer önemli kazanımsa iş hayatını ve gelecekteki meslektaşlarınızı görerek eksiklerinizi belirleyebilmeniz olacaktır. Örneğin; staj tecrübeniz süresince yabancı dil eksiğinizi fark edebilirsiniz. Sunum yapma, Office programlarını etkin kullanma, diksiyon ve benzeri eksiklerinizi belirleyebilirsiniz. Üstelik henüz öğrenci olmanız ve mesleğe atılmak için önünüzde zamanın olması eksiklerinizi tamamlamanız için de fırsat yaratmanızı sağlar.

Mesleğinizde size avantaj sağlayacak bilindik, güvenilir ve nitelikli bir firmada staj başvurusu yapmanız da avantajlıdır. Büyük ve köklü bir firmada stajyer olmak özgeçmişinizin çok daha kolay fark edilmesini sağlar. Staj yaptığınız firmada işe başlayamasanız bile özgeçmişinizde bu deneyimin yer alması diğer firmaların ilgisini çeker. Bu da işe alım sürecinizi hızlandırır.

Staj Başvurusu Yaparken Nelere Dikkat Edilmelidir?

İlk önce staj türü belirlenmelidir. Bu zorunlu bir staj mı yoksa gönüllü bir staj mı olacak. Zorunlu bir staj yapılacaksa hedef belirlenmelidir. Hedefiniz okulunuzun beklentisini karşılamak mı yoksa verimli bir staj süreci geçirmek mi olacak? Çoğunlukla yaz dönemine denk gelen zorunlu stajlarda öğrenciler gönülsüz olabilmektedir.

Gönülsüz olmaları marka, kurum, sektör ayrımı yapmaksızın olabilecek en rahat staj programına yönelmelerine yol açmaktadır. Gönüllü staj yapanlarsa stajdan tam verim almayı hedeflemektedir. Bu da motivasyonlarına ve performanslarına etki etmektedir.  Staj başvurusu yapmadan önce stajın önemi içselleştirilmelidir. Staj programından elde edilecek avantajlar ve uzun vadede stajın kazandıracakları değerlendirilmelidir. Staj sürecine ayrılacak zaman ve enerji de planlanmalıdır.

Staj yaparken akademik bilginizi pratiğe dökme veya bu konuda nitelikli gözlem yapma fırsatı edinmek isteyebilirsiniz. Ancak her stajda bu fırsatları yakalamanız mümkün olmayacaktır. Kimi firmalar stajyerlerinin kazanımlarına ve gelişimlerine çok önem verir. Staj sürecini profesyonelce planlarlar. Kimi firmalarda ise stajyerler ofis işlerine destek olan, fotokopi çeken, evrak düzenleyen statüde kalabilir. Hatta mesleğine yönelik hiçbir gözlem yapma fırsatı da yakalayamayabilir.

Dolayısıyla staj başvurusu yapmadan önce firmanın size sunacağı fırsat ve olanakları öğrenmelisiniz. Böylece kendi beklentilerinizle firmanın sağlayacaklarının ne kadar örtüştüğünü değerlendirebilirsiniz. Başvuru yaptığınız kurumun sizin karakteriniz, yaşam biçiminiz, inanç ve değerlerinizle ne denli örtüştüğü de sizin için önemli olabilir.

Staj yapacağınız kurumların sizin start noktanızı oluşturacağını göz önünde bulundurmalısınız. Çıtanızı ne kadar yüksekte tutarsanız iş hayatına da o kadar yüksekten dahil olursunuz. Aksi şekilde çıtanızı kolaya kaçmak için ne kadar alçak tutarsanız iş hayatınız da o kadar alçaktan başlayabilir.

Bu nedenle staj başvurusu yapmadan önce ne istediğinize ve staj sürecinden beklentilerinize karar vermelisiniz. Staj tecrübelerinizin ileriye dönük hedeflerinizle ne kadar örtüştüğüne dikkat etmelisiniz. İş hayatında sizin için fayda sağlamayacak aksine sizi olumsuz etkileyecek staj tecrübeleriniz varsa bunlara özgeçmişinizde yer vermek zorunda değilsiniz. Staj sürecinizi planlarken profesyonel kariyer danışmanlığı alarak akademik ve profesyonel hedeflerinize daha kolay erişebilirsiniz.

Read More