Meslek seçimi yapıldığında sadece yapacağınız işin koşullarını ve elde edeceğiniz maddi geliri belirlemezsiniz. Bir meslek seçtiğinizde aynı zamanda hayatınızın gidişatına da önemli bir yön verirsiniz. Özdenetim, iç motivasyon, empati ve sosyal beceri avantajları ile duygusal zeka sahibi bireyler meslek seçimi sürecinde daha başarılı kararlar verebilmektedir. Meslek seçimi hayatınızın her alanına etki eden önemli bir karar süreci olduğu için duygusal zeka bu kararda önemli rol edinmektedir. Yazımızda duygusal zekanın ve meslek seçimi üzerindeki etkilerini paylaşacağız.

Duygusal Zeka (EQ) Nedir?

Duygusal zeka ile ilgili farklı tanımlamalar bulunsa da en gelişmiş tanım Goleman tarafından yapılmıştır. Goleman duygusal zekayı; kendini motive etme, aksiliklere rağmen yılmama, dürtülerini kontrol ederek isteklerini erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme, zorlukların öğrenmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkalarının yerine koyabilme ve umut besleme olarak tanımlamaktadır. Duygusal zeka ve meslek seçimi arasındaki ilişki üzerine alan çalışmaları oldukça fazladır. Çalışma sonuçları duygusal zeka artıkça bireylerin; iş, özel – sosyal hayat ve eğitim alanlarında hedeflerine ulaşabilmek için duygularını yönetebildiklerini göstermektedir.

Duygusal Zeka (EQ) Mesleki Başarıyı Artırıyor

Mantıksal Zeka (IQ), bir kişinin akademik başarısını, mantık yanını ve duygusal olmayan zekasını temsil etmektedir. Araştırmalar bireylerin Mantıksal Zeka (IQ) düzeyleri yüksek olsa da Duygusal zeka (EQ)  yüksek olmadıkça bazı mesleklerde tam performans gösteremediklerini desteklemektedir. Zeki insanların öğrenme, kavrama, sentezleme becerileri yüksek olsa da başarılı olmak için IQ’nun yüksek olması yeterli olmamaktadır. Kişinin başarısını etkileyen zeka düzeyinin dışında, zamanı yönetme, stresle başa çıkma, organize olma, iletişim, empati gibi becerilerinin de gelişmiş olmasıdır. Bu beceriler ise duygusal zeka becerileridir. Dolayısıyla bireylerin IQ’sundan çok daha etkili olan duygusal zeka düzeyidir. Ancak duygusal zekanın başarı üzerindeki etkisi bu özelliklerin kullanılabileceği meslekler için geçerlidir.

İnsan odaklı çalışmayı gerektiren pazarlama, hukuk, danışmanlık, hekimlik, öğretmenlik, hizmet sektörü gibi alanlar için yüksek duygusal zeka sahibi olmak avantajdır. Mesleki başarıyı desteklemektedir. Yüksek duygusal zeka insan memnuniyetinin ön planda olduğu ve çalışma koşullarının stresli olduğu alanlarda kişinin daha kolay çalışabilmesine destek olmaktadır. Ancak duygusal zeka insanla çalışılmayan, masa başı işlerle, tüm gün raporlar analizlerle sürdürülen bir işte başarıyı belirleyici bir özellik değildir. Ancak kişinin kendini motive etmesi noktasında destekleyici bir özellik olarak rol edinebilir.

Meslek Seçimi Motivasyonları Sadece Gelir Odaklı Değildir

Meslek seçimi yaparken bireyin motivasyonu sadece para kazanmak değildir. Karar sürecinde bireyin değer yargıları, inançları, beklentileri, hedefleri, çalışma koşulları da rol oynamaktadır. Örneğin; seçilecek mesleğin bireyin kişilik özelliklerine, kültürel değerlerine ve yaşama bakış açısına da uygun olması gerekmektedir. Meslek her şeyden önce yetenekleri kullanma, kendini geliştirme ve gerçekleştirme aracıdır. Dolayısıyla maddi kazanç yüksek olsa da kendini değerli, verimli hissetmediği, yapıcı ilişkilerin olmadığı bir ortamda kişiler için para belirleyici değildir.

Duygusal zekası yüksek bireyler; gelişmiş özdenetim sahibi, yüksek iç motivasyonu olan, empati becerisi gelişmiş ve sosyal ilişkilerinde başarılı bireylerdir. Duygusal zekanın getirisi bu pozitif kazanımlar bireylere meslek seçiminde yardımcı olduğu gibi meslek başarılarında da etki etmektedir. İnsan odaklı işlerde çalışmayı, grup çalışmalarını, ekip olmayı severler ve takım içerisinde de başarılı işler çıkarabilirler. Olumsuz çalışma koşullarında dış motivasyona gerek duymadan kendilerini motive edebilecek kaynaklar bulabilirler. Empati becerileri sayesinde başarılı bir çalışan, ekip arkadaşı ve lider olabilirler. Sosyal becerileri sayesinde kişilerarasında denge kurabilir, sosyal grup içerisindeki problemleri yapıcı şekilde çözebilirler.

Meslek Seçimi Yaparken Kendilerini Tanıyarak Seçim Yaparlar

Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler ilgilerinin ve profesyonel becerilerinin farkındadırlar ve meslek seçiminde bu ilgi ve becerilerle etkili iletişim kurabilmektedirler. Kişinin kendini, beklentilerini, ihtiyaçlarını biliyor ve önemsiyor olması meslek seçiminde kendisi için en doğru seçimi yapmasını desteklemektedir. Duygusal zekası yüksek bireylerin özdenetim sahibi olmaları meslek seçiminde dışarıdan gelen yönlendirmelerden bağımsız karar verebilmelerini sağlamaktadır. Bu bireyler neyi yapıp yapamayacaklarını bilmekte, başarısız olma ihtimalleri olan alanlarda mutsuz olacakları bilinciyle kararlarını iyi değerlendirmektedir.

Duygusal zekası yüksek birey için iş tatmini, mutluluk ve verim ne kadar önemliyse başarısız ve mutsuz olma riskini hesap etmekte o kadar önemlidir. Bu bireyler için sosyal etkileşimin az olduğu, masa başı, sistem üzerinden yürütülen işler cazip değildir. Yaratıcılıklarını kullanabilecekleri, fikirlerini paylaşabilecekleri, ekip ruhunun olduğu, pozitif ilişkilerin geliştirilebileceği çalışma ortamları onlar için daha değerlidir. Kendilerini nasıl motive etmeleri gerektiğini bildikleri gibi diğerlerinin de motivasyonunu önemser ve ilişkilerinde olumlu dil kullanma alışkanlığına sahiptirler.

Yüksek Duygusal Zeka Sözsüz İletişimde Farkındalığı Artırıyor

Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler beden dillerini iyi kullanabildikleri gibi diğerlerinin beden dillerini de iyi okurlar. Bu onlar için iş hayatında yaşamsal bir fonksiyondur. Mülakatlarda görüştükleri uzmanın beden dilini anlayarak konuşmalarına yön verebilirler. İş hayatında yapacakları bir konuşma ya da sunum sırasında dinleyicilerin beden diline göre anlatımlarını geliştirebilirler. Ayrıca çevrelerinin kendilerini nasıl algıladığını da beden dili gibi sözsüz iletişim becerilerinden fark ederler. Kendileriyle ilgili algının olumlu olmadığı ya da ilk intibada olumlu izlenim edinemedikleri ortamlarda bulunmak istemezler.

Başkalarının Duygu ve Düşüncelerine Yön Verebilirler

Duygusal zekası yüksek bireylerin özgüvenleri yüksektir. Beden dillerini iyi kullanırlar. Duygu ve düşüncelerini etkili şekilde ifade edebilirler. İnsanların duygu ve düşüncelerini de etkileme kabiliyetleri yüksektir. Bu nedenle yönetici, lider, iş veren pozisyonlarında çalışabilir ya da koçluk, psikolojik danışmanlık, mentorluk, terapistlik yapabilirler.

Liderlik rolünü üstlendiklerinde birlikte çalıştıkları kişilerin iş tatminlerine ve çalışan bağlılıklarına olumlu yönde etki ederler. Hitabetleri güçlüdür, kelimeleri iyi seçerler. Topluma yön verecek liderler olabilirler. Duygusal zeka sahibi bireyler toplumsal konularda, sosyal sorumluluk projelerinde söz ve rol sahibi olabilirler. Bu alanlara yönelik faaliyet içerisinde olmaktan keyif alır kendilerini tamamlanmış hissederler.

Meslek Seçimi: Mutlu Olmadıkları Çalışma Koşullarını Değiştirir ya da Terk Ederler

Duygularını iyi anlayabilen ve yönetebilen yüksek duygusal zeka sahibi bireyler, seçtikleri kariyerin duygusal sonuçlarını da iyi tahmin ederler. Hoşa gitmeyen sorumluluklar ve görevlerle uzun süre çalışamaz ve bu tarz mesleklerden kaçınırlar. Bu bireyler mutsuz oldukları çalışma koşullarını değiştirmek ve yeni iş fırsatlarını değerlendirmek için zaman kaybetmeden iş aramaya yönelirler. Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler, iş değişikliği öncesinde tüm kaynaklarını kullanarak çalışma ortamındaki olumsuzlukları düzeltmeye çalışırlar. Ancak yapının değişime uygun olmayışı ya da değişime direncin olması durumunda hemen harekete geçerler.

Kimi insanlar için maddi kazanç elde etmek daha önceliklidir. Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler için ise öncelik iş tatmini, iş huzuru ve çalışan bağlılığıdır. Maddi kazanç ise tüm bu duygusal kazanımlardan sonra gelmektedir. Saygınlık görmedikleri, olumlu kişilerarası ilişkilerin yer almadığı, mobing, çalışan verimliliğinin suiistimali gibi olumsuz koşullar altında çalışmazlar. Ancak maddi beklentilerinin de farkındadırlar ve zamanla duygusal ve maddi ihtiyaçları arasındaki dengeyi kurarlar.

Yüksek Duygusal Zeka Sahibi Bireyler İçin Her Yaşta Kariyer Değişimi Mümkündür

Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler bir mesleğin hayat boyu sürdürülecek önemli bir etkinlik olduğunun farkındadırlar. Meslek seçimi sürecinde kararlarını bu bilgiyi göz önünde bulundurarak verirler. Meslek seçiminde ya da çok daha erken dönemde örneğin lisede yapılan alan seçiminde hatalı bir tercih yapmış olabilirler. Ne kadar direnç gösterseler de seçimlerinde aile, öğretmen, okul görüşü etkili olmuş ve kendileriyle örtüşmeyen bir alana yönelmiş olabilirler. Ancak kariyerlerinde herkesten bağımsız karar verebilecek noktaya geldiklerinde değişikliğe gitmekten endişe duymayacaklardır.

İster lisede ister üniversitede ya da iş hayatlarında olsunlar, yüksel duygusal zeka sahibi bireyler kariyerlerinde radikal değişikliklere yönelebilirler. Pek çok insan için bu tarz keskin değişiklikler kaygı vericidir. Ancak bu bireyler için kar-zarar hesabı yaptıklarında değişiklik daha fazla umut veriyorsa denemekten çekinmezler. Mesleği değiştirmek kolay değilse, farklı bir alana geçilmiyorsa, bulundukları meslek grubu içerisinde farklı çalışma alanlarına yönelebilirler. Kendi işlerini kurabilir, hedefledikleri çalışma ortamını kendileri ve istihdam edecekleri kişiler için yaratabilirler.

Duygusal Zekayı ölçümlemek için birden fazla yöntem bulunmaktadır. Duygusal zeka (EQ) ya da Mantıksal Zeka (IQ) ölçümlerine katılmak, kariyerinizi belirlerken kişisel sonuçlarınızla planlama yapmak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlaması yaparak kariyerinize birlikte çok daha başarılı bir yön verebiliriz.

Read More

Ayrılık anksiyetesi nedir sorusu son dönemde merak edilenler arasında yer almaktadır. Her birey gelişimiyle paralel olarak belli yaşam dönemlerinden geçer ve her dönemin başlangıç evresinde adaptasyon güçlükleri yaşanabilir. Ergenlik, evlilik, çocuk sahibi olma, işe başlama, emekliye ayrılma gibi üniversiteye başlama da kişinin hayatında önemli bir yaşam dönemidir. Her önemli yaşam dönemi gibi üniversitenin de getireceği yeni sorumluluklar, roller ve riskler vardır. Tüm bunlar kişinin fiziksel, ruhsal ve bilişsel bütünlüğünü koruyabilmesi için yeni koşullara uyum sağlama becerisini gerektirir. Aksi halde kişinin sağlık bütünlüğü bozulur ve anksiyete, depresyon, özgüven kaybı gibi psikolojik sorunlara neden olabilir.

Üniversiteye başlamak yeni rollere uyum sağlamanın yanı sıra bir de bireyin ailesinden, arkadaşlarından, yaşadığı şehir ve alışkanlıklarından ayrılması gerekliliğini gündeme getirebilir. Bu ihtimal ise bazı öğrencilerin yoğun ayrılık anksiyetesi yaşamasına ve üniversite seçimi yaparken bu kaygının etkisiyle tercih yapmasına neden olabilmektedir.

Ayrılık Anksiyetesi Nedir?

Ayrılık anksiyetesi bireyin çocukluk yıllarında kendisine bakım veren kişinin yokluğunda özvarlığının tehlikede olduğunu hissetmesi olarak tanımlanabilir. Çocuklukta bu güven bağı temel bakım veren kişi iken İleri yaşlarda duygusal ve fiziksel ihtiyaçlar noktasında bağ kurduğu sevgili, eş, arkadaş gibi farklı bir kişi de olabilmektedir. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (DSM-V)’nda ayrılma anksiyetesi çocukluktan başlayarak ergenlerde ve yetişkinlerde de ortaya çıkabilecek bir bozukluk olarak belirtilmiştir. Aşağıda DSM-V’de yer alan tanı kriterleri yer almaktadır ve çocukluk döneminde görülen ayrılık anksiyetesi belirtilerinin büyük çoğunluğu yetişkin dönemde de görülmektedir. Aşağıdaki kriterlerden en az 3 tanesinin sürekli veya çoğunlukla kişide var olup olmaması ayrılık anksiyetesi tanısı konulup konulmamasında etkilidir:

  1. Aşağıdakilerden üçünün (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, kişinin evden ya da bağlandığı insanlardan ayrılmasıyla ilgili, gelişimsel olarak uygunsuz ve aşırı anksiyetenin olması.
  2. Evden ya da bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılma beklendiğinde yineleyici biçimde aşırı sıkıntı duyma
  3. Bağlandığı başlıca kişileri yitireceğine ya da onların başına bir iş geleceğine ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma
  4. Kötü bir olayın, bağlandığı başlıca kişilerden ayrılmasına yol açacağına ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma
  5. Ayrılma korkusundan ötürü, sürekli olarak, okula ya da başka bir yere gitmek istememe ya da gitmeyi reddetme
  6. Tek başına kalma, evde bağlandığı kişiler olmaksızın kalma ya da kendi için önemli yetişkin insanlar olmadan diğer ortamlarda bulunma konusunda isteksizlik gösterme ya da bu konuda sürekli ve aşırı bir korku duyma
  7. Bağlandığı başlıca kişilerin yakınında olmadan ya da evin dışında uyuma konusunda sürekli bir isteksizlik gösterme ya da buna karşı direnme

Başka Hangi Durumlar Tanı İçin Önemlidir?

  1. Ayrılma konusunda sürekli kâbuslar görme
  2. Bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılık söz konusu olduğunda tekrarlayan fiziksel belirtiler gösterme (baş ağrıları, karın ağrıları, bulantı ya da kusma gibi)
  3. Bu endişe, tasa ya da kaçınma daimi bir hal alarak çocuklar ve ergenlerde en az dört hafta, yetişkinlerde ise en az altı ay süre devam eder.
  4. Klinik bulgular eşliğinde bir rahatsızlığa ya da okul, iş, sosyal ve toplumsal alanlarda işlevsel azalmaya, başarısızlığa sebep olur.
  5. Bu bozukluk, otizmde görülebilen evden uzaklaşmaya karşı direnme, psikoz ilişkili bozukluklarda ayrılık ile ilgili varsanılar, agorafobide güven duyulan biri olmadan evden çıkmaya direnme, yaygın kaygı bozukluğu kapsamında değer verilen diğer bireylere kötü bir olay (hastalık gibi) gelmesinden endişelenme ya da hastalık kaygısı bozukluğunda sürekli hasta olma ile ilgili endişe duyma gibi diğer ruhsal bozukluklar ile daha iyi açıklanamaz.

Ayrılık Anksiyetesi Neden Gelişiyor?

Ebeveyn İle Kurulan Bağın Güvenilirliği

Ayrılık anksiyetesi nedenlerini anlayabilmek için öncelikle Bowlby’nin bağlanma teorisi kuramını bilmek gerekiyor. Bağlanma teorisinin kuramcısı John Bowlby’e göre bebek ile temel bakım veren (çoğunlukla anne) arasında bir bağ vardır; bu bağ bebeğin fiziksel, duygusal ihtiyaçlarına yönelik anneye verdiği mesajların anne tarafından doğru anlaşılıp yeterli ve zamanında karşılanması halinde güçlenirken; yetersiz, düzensiz ya da hiç karşılanmaması durumlarına göre de güvensiz bağlanmaya neden olmaktadır.

Güvenli bağlanma geliştiremeyen çocuklar dünyayı tehlikeli, beklenmeyen tehditlerle dolu bir yer olarak algılar. Çocuklar temel bakım veren kişiyle kurdukları bağın içeriğine göre kendilerini ve etkileşim içerisinde oldukları diğerlerini de güvenli ya da güvensiz olarak değerlendirirler. Ebeveynleri ile güvenli bağ kuran çocuklar ergenlik ve yetişkinlikte daha az bağımlı kişilik özellikleri gösterir ve ayrılık anksiyetesi taşıma riskleri de azalır.

Ebeveynlerin Hatalı Çocuk Yetiştirme Tutumları

Ayrılık anksiyetesi gelişiminin bir diğer nedeni ise ebeveyn tutumlarıdır. Özellikle aşırı korumacı yetiştirilen çocuklar okula başlama, üniversiteyi kazanma, evlilik gibi aileden uzaklaşmayı gerektiren yaşam döngülerinde yoğun kaygı yaşayabilmektedir. Bunun en büyük nedeni ailenin çocuğun özerkleşmesine, sorumluluk almasına ve büyümesine yeterince izin vermemesidir. Çocukların tüm büyüme sinyallerine ailenin “sen yapamazsın, sen daha küçüksün, dur ben yardım edeyim, ben de seninle geleyim” müdahaleleri ile engellemesi çocukların gerçek yaşam koşullarıyla karşı karşıya kaldığında yetersizlik hissetmesine ve “başaramayacağım, yalnız yapamam” korkusu duymalarına neden olmaktadır. Böyle bir aile yapısında yetişen çocuklar ailelerinden uzaklaşmak istememekte çeşitli mantığa uydurulmuş bahanelerle ayrılık ihtimallerinden kaçınmaktadırlar. Ayrılığın mecburi olduğu durumlarda ise bireyler derinden sarsılmakta ve depresyon, sosyal fobi gibi psikolojik rahatsızlıklar baş gösterebilmektedir.

Ebeveynlerin Mizaç Özellikleri

Ayrılık anksiyetesini besleyen bir diğer etken ise temel bakım veren kişinin mizaç özellikleridir. Annenin mizaç özelliklerinde güvensizlik, karamsarlık, kötümserlik, şüphecilik, huzursuzluk ve yetersizlik duyguları baskınsa annenin duygu, düşünce ve davranışları çocuklarda ayrılık anksiyetesi geliştirebiliyor. Annenin dış dünyanın tehlikeli ve felaketlerle dolu olduğuna yönelik inancı, çocuğa bir şey olacağına ya da ondan uzak kaldığında kendisine bir şey olabileceğine yönelik korkuları bireylerin ergenlik ve yetişkinlik döneminde evden uzaklaşmak istememelerine neden olmaktadır. Çünkü annenin temel kaygı ve korkuları rol model alınarak çocuğa da geçiş yapmaktadır.

Ayrıca ebeveynlerden birinin beklenmedik vefatı, geride kalan ebeveynin yeterli sosyal desteğinin olmayışı, boşanmış ailede çocuk olmak, ileri yaşlarda ebeveynlere sahip olmak ya da evde ağır hastalık sahibi bir bireyin olması da gençlerin üniversite döneminde ayrılık anksiyetesi yaşamasına neden olabiliyor.

Ayrılık Anksiyetesi Neden Üniversite Seçiminde Belirgin Hale Geliyor?

Çocukluktan itibaren ayrılık anksiyetesi geliştiren bireylerde kaygı bastırılabilir ya da kontrol edilebilir düzeyde olsa da üniversite dönemi anksiyetenin daha yoğun hissedilmesine neden olacak bir dönemdir. Genç bu yaşam döneminde sadece aileden ayrılmak zorunda kalmayacak, kendi ayakları üzerinde de durmaya çalışacaktır. Yeni ilişkiler geliştirecek, kendini insanlara tanıtacak, onlara güven verecek ve güven duymaya da ihtiyaç duyacaktır.

Ancak temel bakım veren ebeveynler ile kurulan yetersiz bağ yeni yaşam sürecinde geliştirilecek yeni bağlara karşı da güvensiz yaklaşılmasına neden olmaktadır. Ergenlik ve yetişkinlik sürecinde güvensiz bağ sadece aile temelli değerlendirilmemelidir. Kişinin hayatında önemli bir yere koyduğu duygusal arkadaşlıkları, romantik ilişkileri de bireyin ayrılık anksiyetesi duymasına neden olabilir. Aldatılma, mesafe söz konusu olduğunda ilişkide uzaklaşmalar hissetme gibi kişinin temel korkularını destekleyecek olumsuz tecrübeler ayrılık anksiyetesini artırabilmektedir. Tüm bu deneyimler “Ailem ve kendimi yakın hissettiğim diğerleri ihtiyacım olduğunda benimle olmadılar, demek ki ben değerli, güvenilir, sevilebilir değilim” düşüncesinin yinelenmesine neden olabilir.

Üniversite hayatında bireyin aynı zamanda kendini koruma, olası tehditleri fark etme ve onlarla başa çıkmayı da öğrenmesi gerekmektedir. Kendisinin ya da sevdiklerinin zarar görme ihtimali ile de karşı karşıya kalacak; “İhtiyaç halinde yanımda olamazlar” ya da “ihtiyaç duymaları halinde onlara yetişemem” endişesi duyulacaktır.

Ayrılık Anksiyetesi Kişinin Potansiyeliyle Uyuşmayan Tercihlere Yönelmesine Neden Olabilir

Tüm bu kaygı, korku ve geleceğe yönelik olumsuz senaryolar kişilerin üniversite seçimi yaparken tercihlerini ailelerinden uzaklaşmamalarını sağlayacak yönde yapmalarına neden olabilir. Anne-babanın yanında kalabilmek için puanı çok daha iyi üniversitelere yettiği halde gençler yaşadıkları şehirdeki bir üniversiteyi tercih edebilirler. Yaşadıkları şehirde kendileri için uygun bir bölümün olmaması halinde istemedikleri bir bölüme yönelebilirler.

Üniversite tercih sürecinde artan ayrılık anksiyetesi uzun süreli olduğunda, kişinin toplumsal sorumluluklarında, okulla ilgili akademik başarısında ya da diğer önemli işlevsellik alanlarında düşüşlere neden olabilmektedir. Bireylerin yaşadıkları yoğun anksiyeteye müdahale edilmediği durumlarda kişilerde uyku bozukluğu, depresyon, çökkün ruh hali, akademik başarıda düşüş, psikosomatik hastalıklar görülebilmektedir. Bu kişiler aile ortamından ayrıldıktan sonra girdikleri yeni sosyal çevre içerisinde güçlü ve yakın gördükleri kişilere duygusal olarak bağımlı hale gelebilmektedir.

Ayrılık anksiyetesi kişilerin yaşam fonksiyonlarını ve verimliliklerini olumsuz etkilemeye başladığında mutlaka psikolojik destek alınmalıdır. Üniversite tercih döneminde alacağınız stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hem kaygılarınızla başa çıkmanız hem de potansiyelinizle uyumlu tercihler yapmanızda size yardımcı olacak.

 

 

Read More

Bireylerin akademik hayatlarında ve iş yaşamlarında başarılı olması ilgileri, beklentileri, karakteristik özellikleri ve yetenekleriyle uyumlu olacak şekilde eğitimlerini ve mesleklerini belirlemeleriyle doğru orantılıdır. Ancak bunun olabilmesi için kişinin öncelikle kendisinin farkında olması gerekir. Karakterimiz, ilgilerimiz ve yeteneklerimiz çocukluğumuzdan itibaren kendini göstermeye başlar. Fakat pek çoğumuzun gelişim alanları, güçlü yönleri çocukluktan itibaren fark edilip geliştirilmez. Yetişkin yaşama geldiğimizde ise bu yönlerimizi köreltmiş hale geliriz. Kaç yaşında olursa olsun stratejik yetenek testi bireyin kendisine ve geleceğine yaptığı en değerli yatırım olacaktır.

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planı yapmak ise kişinin kaç yaşında olursa olsun potansiyelini fark edip kariyerine güçlü bir yön verebilmesi için önemlidir. Henüz eğitim hayatının başında olan biriyseniz başarılı, verimli, keyifli ve mutlu bir kariyer için stratejik yetenek testine katılmanız sürecin başından kazanan olmak için yatırım yapmanız anlamına gelir. İş hayatına atılmış ve tamamen yanlış bir meslekte olduğunu fark etmiş biriyseniz ya da “doğru yerdeyim ama kendimi nasıl göstereceğimi bilmiyorum” diyorsanız stratejik yetenek yönetimi yine sizin için en iyi kariyer planını oluşturmayı sağlar.

Stratejik Yetenek Testi Nedir, Nasıl Uygulanır?

Stratejik yetenek testi stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak isteyen danışanlara uygulanan bir testtir. Bu kapsamda uygulanan benzer bir çalışma Türkiye’de yapılmamaktadır. Stratejik Yetenek testi başta öğrenciler olmak üzere, akademik ya da kariyer planlarını kişisel özellikleri, beklentileri, ihtiyaçları ve ilgileriyle uyumlu şekilde planlamak isteyen herkes için gereklidir. Hemen her yaştan bireye uygulanabilir. Stratejik Yetenek Testi standart meslek ve ilgi envanterlerinden farklı olarak sonuçları sadece puan olarak verilen bir test değildir.

İlgi alanlarınız, becerileriz ve ihtiyaçlarınız analiz edildikten sonra test sonuçları çıkarılır. Elde edilen verilerin yorumlanması ve bu veriler ışığında öğrencilerin stratejik hedeflerinin belirlenmesi de uzman psikologların ve eğitimcilerin işbirliği ile gerçekleştirilir. Testlerin uygulanması 2-2.5 saat sürer ve sonuçlar 2-3 hafta içerisinde sizinle paylaşılır. Sonuçlar sizinle paylaşılırken tüm alt detaylar, hedefler ve öngörüleri de kapsayan bir sunum akademisyen psikoloğumuz Gamze Sart tarafından yapılır. Sunum sonrası kariyer planınızda ihtiyacınız olan yönlendirmelerin yapılması, gelişim alanlarınızın desteklenmesi ve varsa sorularınızın yanıtlanması için danışmanlık verilir.

Stratejik Yetenek Testi kapsamında bireyin güçlü yönlerinin, ilgi, ihtiyaç, beceri, öğrenme sitili, IQ, EQ, kişilik özellikleri özelinde değerlendirmelerin yapılabilmesi için bireye başta WISC-V olmak üzere 8 ayrı psikolojik test uygulanır. WISC–V, güvenilirliği kanıtlanmış bilişsel yetenek ölçümlerinin en sonuncusudur. The Wechsler Intelligence Scale for Children®–Fifth Edition’ın kısaltılmış halidir. Önceki versiyonlara göre daha fazla esneklik ve daha fazla içerik imkanı sunan WISC–V, kişilerin yeteneklerine dair ayrıntılı bir harita çıkarır. Değerlendirmeler sonucunda belirlenen kriterlere göre, bireyin sosyo–ekonomik ve kültürel çevresini de göz önünde bulundurarak kişiye stratejik plan hazırlanır. Tüm değerlendirmeler sonucunda bireylere 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefler ve öngörüler çıkarılır.

Stratejik Yetenek Testi Neden Önemli?

İçinde bulunduğumuz yüzyıl koşullarında başarılı bir kariyer inşa etmek sadece bireysel değil sosyal yaşamın refah ve mutluluğu için de oldukça önemli. Kişinin kendisiyle örtüşen, beklentilerini karşılayan, keyif aldığı, verimle ürettiği, çalışırken mutlu olduğu bir mesleği seçmesi mesleki tatminini yaşamayı sağlayacaktır. Bu tatminin vereceği haz sadece iş hayatında değil sosyal hayatından, aile içi ilişkilerine kadar olumlu yönde etki edecektir. Hepimiz günümüzün büyük bölümünü gelir elde ettiğimiz işlerimizi icra etmek için harcıyoruz. Mutsuz olduğumuz keyif almadığımız bir işte başarılı olmak, yaratıcı ve verimli işler çıkarmak mümkün değil. Böyle bir ortamda hele ki başarı odaklı bir bireyseniz örselenmeniz, hayal kırıklığına uğramanız kaçınılmazdır. Mesleki tatminsizliğiniz gün geçtikçe kendinize verdiğiniz değerin azalmasına, denemekten yorulmanıza ve enerjinizin düşmesine neden olacaktır.

Biz bireyin açığa çıkarılmayı bekleyen güçlü yönleri olduğuna ve bu alanları stratejik yetenek testi ile keşfedeceğimize inanıyoruz. Bilimsel kanıtlar ve klinik çalışmalarımızda bu inancı destekliyor. Hayat içerisinde başarılı olabilmek için aslında ne çok yatırım yapıyoruz. Eğitim için ayrılan bütçeler, özel dersler, test kitapları bunlarla da bitmiyor çok daha önemlisi çok büyük bir zaman harcıyoruz. Zaman en değerli servetimiz. Bunca emek ve zamanın ardından yürüdüğünüz bu uzun yolun tamamen yanlış bir yol olduğunu öğrenmek ne büyük hayal kırıklığı. Sizin içerisinde mutlu olmadığınız, kalıbınıza uyduramadığınız bir mesleği başkalarının taktir etmesi, parmakla göstermesi sizin için bir süre sonra hiçbir değer taşımayacak. Öyleyse zamanınızı, enerjinizi ve bütçenizi boşa harcamamak, yolun sonuna ulaştığınızda keşke dememek için stratejik yetenek testi ile kariyerinizi planlama ayrıcalığını kendinize tanımalısınız.

Stratejik Yetenek Testi çocuğunuzun sayısal ya da sözel hangi alana daha yatkın olduğunu, öğrenme stilini, genel yeteneklerini, ilgi alanlarını tespit etmeyi sağlar. Bu test aracılığıyla kişilerin, bilgiyi analiz etme ve işleme becerisi, niceliksel akıl yürütme becerisi, görsel hafıza gücü gibi konulardaki mevcut durumu tespit edilir. Aynı zamanda stratejik yetenek testi ile varsa dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlüğü gibi öğrencinin erkenden desteklenmesi ve ihtiyacına uygun eğitim almasını gerektiren yönleri de belirlenir.

Aileler Çocuklarının İyi Bir Kariyere Sahip Olmasını İstiyorsa Stratejik Yetenek Testi ile Tanışmalılar

Ebeveynler için çocuklarına iyi bir gelecek inşa etmek oldukça önemli. Çocuklarının mesleklerinde iyi yerlere gelmeleri, kendi ayakları üzerinde durmaları, iyi bir gelir düzeylerinin olması ve mutlu olmaları en büyük hayalleri. Aileler kendi geçtikleri zorlu yollardan çocuklarının geçmesini istemiyorlar. Küresel gerçeklik, teknoloji ve bilimin hızlı ilerleyişi insan yaşamını pek çok alanda olumlu etkilese de geleceğin en büyük dertlerinden biri artan işsizlik olacak. İyi eğitim almış, çok yönlü gelişmiş nice gencin iş hayatına atılamıyor oluşu, günden güne artan işsizlik oranları gençler kadar aileleri de tedirgin ediyor. Aileler çocuklarının iyi eğitim alması, yabancı dilden, okul dışı aktivitelere kadar her konuda kendileri geliştirmeleri için maddi manevi büyük çaba harcıyorlar. Ailelerin özverisini, endişelerini görüyor ve onlara destek olmak istiyoruz.

Aileler bazen artan kaygıları ve çocuklarına iyi bir gelecek bırakabilme telaşı ile çocuklarını yanlış alanlara ve mesleklere yönlendirebiliyorlar. Şu an ki sistem ailelerin eğitim aldığı dönemden çok farklı. Geçmiş yılların popüler meslekleri ile bugünün meslekleri örtüşmüyor. 10,20,30 yıl sonrasının popüler meslekleri de bugünle aynı olmayacak. Ailelerin ise bu işin içerisinde olmadığı sürece mesleklerdeki değişimi ve gelişimi takip etmesi kolay değil. Stratejik Yetenek testi size çocuğunuzun ilgi alanlarını, güçlü yönlerini, yeteneğini, bilgi düzeyini, gelişim noktalarını, karakteristik özelliklerini vermekle kalmayacak. Aynı zamanda yönelmek istenilen mesleğin geleceğini ve geleceğin mesleklerini de size anlatıyor olacağız.

Stratejik yetenek yönetimi ile yönlendirme yaparken aynı zamanda ailelerin ekonomik koşulları, ihtiyaçları, kültürleri de göz önünde bulundurulacak. Çocuğunuzun kendisine en uygun eğitimi almasını amaçladığımız gibi alternatif burs imkanları, yurtdışı eğitim olanakları konusunda da danışmanlık veriyor olacağız. Cinsiyet, sosyo-kültür, inanç bağlamında da seçimlerinize rehberlik edilecek.

Yetenek Testi ile Öne Çıkın

Stratejik yetenek testi gelişim alanınızı, mesleki yatkınlığınızı, hangi ülkede üniversite okumak istediğinizi, üstleneceğiniz rolleri ve finansal yeterliliklerinizi değerlendirerek size ayakları yere basan, gerçekleştirmesi mümkün olan hedefler belirleyerek kaliteli bir kariyer planı çıkarmaktadır. Stratejik yetenek testi hakkında daha detaylı bilgi edinmek, stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlaması yapmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Her yönüyle kendinizi keşfettiğinizde başarmak için önünüzde bir engel kalmayacak. Sizce de bu ayrıcalığı hak etmiyor musunuz?

Read More

21.yüzyılın kariyer hayatına hazırlık yapan en genç kuşağı hiç şüphesiz Z kuşağı. Bu kuşağın en yaşlı üyesi dahi henüz 20’lerinde. Teknoloji ve bilimin içerisine gözlerini açan, teknolojik cihazlar ve tabi ki internet ile el ele büyüyen bu kuşak diğer kuşaklara göre çok daha farkındalık sahibi. Aynı zamanda hem küresel değişim ve gelişim hem de eski kuşaklara oranla çok daha bilinçli ebeveynler tarafından büyütülmeleri daha “ben” odaklı yetişmelerini sağladı. Eğitim sisteminde de bakış açısı değişti, müfredatlar iyileştirildi. Tüm bunların ışığında artık pek çok genç kariyer planlaması yapmak için daha bilinçli hale geldi. Onlar kendilerini ve tabi ki yaşayacakları geleceğin yaşam koşullarını düşünüyor, şimdiden gelecekleri için en iyi yatırımları yapmaya odaklanıyorlar. Bu da kariyer danışmanlığı, hedef belirleme, stratejik yetenek yönetimi gibi konularla çok daha erken tanışmayı gerektiriyor.

Kariyer Planlama Neden Bu Kadar Önemli Hale Geldi?

Gençler artık kariyerlerini belirlemek için mezun olmayı beklemiyor, iş fırsatlarının ayaklarına gelmeyeceğini, üniversite bitirmenin istihdam olabilmek için yeterli olmadığını biliyor. Artık iyi üniversite okumak değil iyi bir lise eğitimi almak, okul dışı aktivitelere de önem vermek, çok yönlü kendini geliştirmek önemli. Yabancı dil bilmek, 2. hatta 3. dili de mutlaka öğrenmek istiyorlar. İmkanı olanlar yurtdışı eğitimini de mutlaka tecrübe etmek istiyor. Lisede yapılacak alan seçiminden üniversitede yapılacak stajlara kadar her şeylerini irdeliyor ve en iyisi olabilmesi için efor harcıyorlar. Çünkü artık herkes her şeyi biliyor. Eğitim dünyasında ya da iş hayatında aslında içinde bulundukları ve bulunacakları her ortamda sıkı bir rekabet var.

Öğrenciler Kendilerini Göstermek Zorunda

Bu kimi zaman girecekleri önemli bir sınavken kimi zaman yapacakları bir sunum, bir proje ya da bir mülakat oluyor. Öne çıkabilmek, farkını gösterebilmek için işe olabildiğince erken koyulmak gerekiyor. Bu rekabette avantajlı olan grup ise kariyer planlamanın önemini erken fark edenler. Profesyonel bir kariyer danışmanlığı alan öğrenciler sürecin başından sonuna kadar bilinçli ilerliyor. Hayallerini hedefe çeviriyor, hedeflerine ulaşabilmek için gerçekleştirmesi gereken amaçları bir bir gerçekleştiriyor. Yolda tökezledi mi ya da kendisine bu hedefin uymadığını mı fark etti o zaman yeni stratejilerle ana yoldan sapmadan yepyeni ara yollar planlanıyor. Biz bu sürece Stratejik Yetenek yönetimi diyoruz.

Peki Stratejik Yetenek Yönetimi Nedir?

Stratejik yetenek yönetimi, en akılda kalıcı haliyle bireylerin yeteneklerinin ve yetkinliklerinin yönetilmesi anlamına gelir. Stratejik yetenek yönetimi sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim süreçleri planlanır.  Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir ve bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planları belirlenir. Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmaları amaçlanır. Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır ve bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur. Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de değerlendirilerek oluşturulan plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar.

Aba Psikoloji’ de bu uygulama yapılırken bireyin stratejik yetenek yönetim hedeflerini belirlemek için psikologlar ve eğitimciler birlikte çalışır. Bu sayede katılımcı hakkındaki veriler hiçbir şeyi gözden kaçırmadan analiz edilir ve tüme varım yöntemiyle hedefler belirlenir. Stratejik yetenek yönetimi testlerinin uygulanmasının ardından belirlenen hedeflere ulaşılması için bireyin kişilik özelliklerine, ilgi alanlarına bilgi düzeyine, yeteneklerine uyacak şekilde bir yol haritası çizilir. Hedefler belirlenirken 3,6,12 ve 24 hedefleri ve öngörüleri kapsar ancak bu süre içerisinde kişinin hedeflerinde değişiklik ihtiyacı söz konusu olursa planlar yeniden düzenlenir ve değişikliğe gidilebilir. Bu nedenle hedeflerin bölünerek 3, 6, 12, 24 aylık sürelerle planlanması çok daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi Neden Önemli?

Yazının en başında da belirttiğimiz gibi günümüzde eğitim ve iş alanında rekabet oldukça yoğun. Kişilerin iyi okullara girebilmesi, iyi eğitimler alabilmesi ya da iyi yerlerde istihdam edilebilmesi için en başından hedefini belirleyip bu hedefe uygun hazırlanması gerekmektedir. Ancak bu kararı vermek o kadar da kolay değildir. Yıllarınızı verip okuyacağınız bölümü belirlemek çok daha önemlisi bir ömür boyunca yapacağınız mesleği seçmek bir anlık bir karar süreci olmamalıdır. Çoğu öğrenci bu süreçte karar verirken kendi ilgi, istek ve ihtiyaçlarını bir kenara bırakıp risk almaktan duyduğu endişe ile ailelerinin verdiği kararı seçebilmektedir. Önyargıları, korkuları ya da çevrelerinden edindikleri çarpıtılmış gerçekler cesaretlerini kırabilmektedir. Bu karmaşayla başa çıkabilmek, dış seslere değil de içinizdeki sese kulak verebilmek ve riskleri elimine etmek için stratejik yetenek yönetimi ile yola koyulmak en sağlıklı olandır.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak, ülkemiz şartlarında düşünüldüğünde daha da önem kazanmaktadır. Çünkü ülkemizde meslek seçimi genellikle üniversite öğrenimi yapmaya yönelik olarak algılanmaktadır, öğrenciler liseden sonra herhangi bir mesleğe yönelmeye çalışmaktadırlar. Liseli öğrenciler genellikle, seçecekleri meslekten, o mesleğin beklentilerinden ve kendi ilgi ve yeteneklerinden habersiz olarak seçim yapmaktadır. Bunun sonucunda üniversiteye giren gençlerin %50’sinden daha fazlası girdikleri daldan memnun değiller. İnsanın kişiliğini ve hayatını doğrudan ilgilendiren bir kararı verirken sonucu tesadüflere bırakmadan, bilimsel kanıtların ışığında vermesi gerekliliği bu yöntemin önemini vurgulamaktadır.

Stratejik yetenek yönetimi sayesinde kişiler, kendini keşfetme fırsatı yakalar. Böylece gençler doğru bölümleri ve üniversiteleri tercih ederek kendine en uygun akademik kariyer planı gerçekleştirir. Doğru kişilerin doğru bölüm ve okullarda olması, eğitim yıllarının verimli geçmesinin yanı sıra tüm akademik ve profesyonel hayatın mutlu geçmesi anlamına gelir. Stratejik yetenek yönetiminin en önemli katkılarından biri de küresel ve bilimsel bir bakış açısıyla kişilerin eğilimlerinin değerlendirilebilmesidir.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyerinizde Nasıl Bir Fark Yaratabilirsiniz?

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Size Uyan Hedefe Yönelirsiniz

Kariyerinizi bir kostüme benzetirsek Stratejik Yetenek Yönetimi size üzerinize göre dikilmiş, renginden, boyuna, kumaşından, dikişine her detayıyla size uyan elbiseyi sunar. Başkalarının size ödünç verdiği ya da size danışmadan giydirilmeye çalışılan giysiler gibi değildir. Stratejik yetenek yönetimi ile başından sonuna kadar sizi dinleyerek, ilgileriniz, ihtisasınız, becerilerinizle ve en önemlisi karakteristik özelliklerinizle örtüşen bir hedef planı oluşturulur. Bu sayede süreç içerisinde alacağınız riskler azalır ve hayal kırıklığı yaşama olasılığınız ortadan kalkar.

Başarı İçin Motive Olursunuz

Hedefiniz sizinle örtüştüğünde o hedefe ulaşmak için çok daha kolay motive olursunuz. Üstelik gözünüzü korkutacak uzak hedefler belirleyerek sizi bu yolculukta yalnız bırakmaz. 3 aylık döngülerle 6 yıla kadar varan bir periyotta hedef çıkarabilirsiniz. Bu da size uzak hedefe ulaşana kadar adım adım geçmeniz gereken kısa hedefleri gösterir. Her hedefi tamamladığınızda daha fazla motive olursunuz. Başarıyor olduğunuzu görmek asıl hedefe de ulaşabileceğiniz yönünde size içsel motivasyon sağlar.

Özgüveniniz Artar

Yine kostüm örneğinden gidecek olursak, size uyan ve sizin beğenilerinize göre hazırlanmış bir kıyafetin içerisinde kendinizi çok daha iyi hisseder ve kendinizi çok daha iyi gösterirsiniz. Siz elbiseyi özgüvenle taşırken elbise de sizi en iyi şekilde göstermek için tüm maharetini sergiler. İşte stratejik yetenek yönetimi ile belirlenmiş hedeflerde size uyan bir elbise ile dolaşmanın verdiği özgüveni verir. Yapabileceğinize yönelik inancınız yüksektir. Kendinizi, düşüncelerinizi ve beklentilerinizi çok daha özgüvenli ifade edersiniz. Eğitim hayatınızdan, ilişkilerinize, staj tecrübenizden, mülakatlarınıza kadar pek çok deneyimde özgüven ile kendinizi ifade edersiniz. Beden dilinizden, diksiyonunuzu, enerjinizden, söyleminize kadar her detayı olumlu etkiler.

Stratejik Yetenek Yönetimi Gelecekten Haberdar Olmanızı Sağlar

Nasıl mı? Stratejik yetenek yönetimi ile Mesleklerin geleceğini bilir, geleceğin de mesleklerini bilirsiniz. Bu sayede seçmek istediğiniz meslek gelecekte nasıl bir yön alacak, çalışma koşulları ne olacak, hala popüler olacak mı öğrenebilirsiniz. Gelecek 10 yıllar içerisinde mesleğinizde meydana gelebilecek potansiyel gelişmeleri erkenden bilerek gerekli hazırlıkları yapabilir şimdiden aldığınız eğitimleri bu yönde çeşitlendirebilirsiniz.

Stratejik Yetenek Yönetimi Kariyer Fırsatlarını Bilerek Hazırlanmanızı Sağlar

Öğrenciler pek çok mesleği gündelik hayatlarında tecrübe ettikleri kadar biliyorlar. Bu oldukça da normal. Önemi yeterince bilinmeyen ne çok meslek var oysa. Bilimden, üretime, sağlıktan, eğitime pek çok sektörde İsimlerini bilmediğimiz sadece vatandaş olarak ürün ve üreticiden haberdar olduğumuz meslek grupları. Yine aynı şekilde pek çok öğrenci ve aile mesleklerin çalışma alanları hakkında da yeterince bilgi sahibi değil. Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer danışmanlığı almak tüm bu noktalarda bilgi ihtiyacınızı doyuruyor.

Çalışma Ortamı ve Koşullar

Masa başı çalışma mı gerektiriyor, mobil olmayı mı? ofis ortamında grup içerisinde mi çalışılacak bir odada yalnız mı? Çalışma saatleri nedir, mesai, nöbet durumları var mı? Seyahat gerektiriyor mu? İleride bir aile kurduğunuzda düzeninizi bozmayı gerektirecek koşullar var mı? Örneğin; şehir değişikliği, atamalar gibi.

Mesleğe Kabul İçin Aranan Nitelikler

Seçmek istediğiniz ya da size uygun olduğunu tespit edilen meslekler için nasıl bir eğitim almak gerekiyor, eğitim kaç yıl sürecek? Hangi üniversitelerde bu eğitim veriliyor? mezuniyet sonrası istihdam olabilmek için almanız gereken bir üst eğitim var mı? (Sertifika programı, master gibi). İşbaşı yapabilmek için girmeniz gereken farklı sınavlar var mı? (Mesleki yeterlilik, dil yeterlilik, devlet atama sınavı, yetenek sınavı vb.)

Bu mesleğe kabul edilmek için yaş, cinsiyet, boy, ağırlık, duyu organlarının hassaslığı gibi nitelikler yönünden bir sınırlama ya da tercih durumu var mı? İş ne gibi yetenekler gerektiriyor (genel ve özel yetenekler açısından). Bunun yanında yabancı dil bilme, bilgisayar kullanma vb. yeterlilikler gerektiriyor mu? Tüm bu detayları erkenden öğrenmek mesleki seçeneklerinizi belirlemenize ve tercihlerinizi değiştirmenize neden olabilir. Bilmemek ise bu koşullarla sonradan karşı karşıya kaldığınızda hayal kırıklığı yaratabilir.

Meslekte İlerleme ve Kazanç Durumu

Her meslekte, mesleğe başlangıçta, gelişim döneminde ve uzmanlıkta aynı oranlarla gelir artışı olmaz. Kimi mesleklere çok iyi ücretlerle başlayabilirsiniz, kimisi için uzun süre az kazanmak ve hatta mesleki gelişim için kazandığından çoğunu eğitimlere ayırarak harcamak gerekir. Kimi mesleklerde iyi bir kazanç elde edebilmek için kendi işinizi kurmak gerekebilir. Bir meslekte yönetici statüsünde alabileceğiniz maaşı, başka bir meslekte uzmanken de rahatlıkla alabilirsiniz. Tüm bu alt detayları öğrenebilmek için stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak son derece önemlidir.

Her sağlıklı birey, yaşının ve içinde bulunduğu koşulların desteklediği biçimde kendini gerçekleştirebilmek ister. Ancak bireyin, kişiliğine, öz benliğine uymayan bir mesleğe yönelmesi, bireyin doğal gelişiminin olumsuz yönde etkiler. Sevilmeyen bir işte başarılı ve mutlu olmak güç olduğu gibi sevilen bir işte çalışmak kişinin daha verimli, başarılı ve mutlu olmasını destekleyecektir. Bu nedenle geleceğinize yapacağınız en güvenli ve değerli yatırım Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer danışmanlığı alarak gelecek hedeflerinizi belirlemek olacaktır. Stratejik Yetenek Yönetimi hakkında daha detaylı bilgi edinmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Üniversiteye başlamak, bireyin hayatındaki diğer önemli dönüm noktaları gibi kaygı uyandırıcıdır. Çocukluktan ergenliğe geçen birey fiziksek, zihinsel ve duygusal farklılıklar yaşar, büyümenin de getirdiği artan sorumluluklar ile yeni bir döneme girilir. Bu yeni dönem kaygı uyandırır çünkü beraberinde pek çok bilinmezliği getirir. Birey tam bu yeni döneme alışmaya başlamışken bir yeni dönem daha başlar; meslek belirleme, kariyer sahibi olma. Bu yeni dönem de beraberinde alınması gereken yeni sorumlulukları getirir ve yepyeni bir belirsizlik süreci daha başlangıç gösterir. Gelecek kaygısı öğrenciler için önemli bir problemdir.

Başarılı olabilecek miyim, iş bulabilecek miyim, kendimi geçindirebilecek miyim? Bir aile kurabilecek, onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek miyim? Bu yeni yaşam döneminde de sevilecek, değer görecek, “ben” olarak kabul edilebilecek miyim? Aslında yaşam döngüsünde yaşanan her önemli değişim bireye Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde sıraladığı ihtiyaçları karşılayıp karşılayamayacağının belirsizliğini yaşatır ve bu da kaygıyı doğurur. Tüm bu belirsizlikler ve geleceğin koşullarına yönelik beklentiler kişinin gelecek kaygısı içerisine girmesine neden olmaktadır.

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi (Maslow Teorisi) Nedir?

Maslow’un teorisine göre bireylerin içsel olarak karşılanmasına gereksinim duyduğu 5 temel ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçlar birey için büyük bir motivasyon kaynağıdır ve birey kendini hangi ihtiyaç basamağında hissediyorsa motivasyon kaynağı da o ihtiyacının karşılanıp karşılanmayacağına yöneliktir. Temel ihtiyaçlar karşılandıkça birey daha üst ihtiyaçların karşılığını aramaya başlar. Temel ihtiyaçlar karşılanmadığı durumda bireylerin daha yüksek ihtiyaçları karşılama çabaları ertelenmektedir. Maslow bireyin kişilik gelişiminin, bireyin içinde bulunduğu ihtiyaç kategorisinin niteliğine göre belirlendiğini söylemektedir. Yani birey için o an baskın olan gereksinimler hangi kategoriye ait gereksinimler ise kişinin kişilik gelişimi de bu kategorinin kişiye verebileceği yeterlilik düzeyinde olacaktır.

Örneğin; kıt kanaat geçinen bir ailenin üniversiteyi bitirmiş çocuğu, uzun dönem iş bulamamışsa bu kişinin önceliği iyi bir pozisyonda, yüksek maaş ve haklarla çalışacağı, saygınlık bekleyeceği üst düzey bir iş olmayacaktır. Bu birey hem geçimini sağlamak hem mesleki tecrübe edinebilmek için beklentilerini daha düşük tutarak iş arayışını sürdürecektir. Eğer arayış süreci uzun sürerse temel ihtiyaçlarının karşılanma ihtimali azalacağı için beklentisini değiştirerek belki de “ne iş olsa yapabilirim” beklentisine geçecektir. Buna karşılık mesleğini oturtmuş, belli bir tecrübeye ulaşmış kişi işinde motive olabilmek için maddi ya da pozisyona bağlı bir motivasyona ihtiyaç duyacak ve zam/pirim beklentisi ya da terfi arayışına girebilecektir.

Maslow’un belirlediği beş temel kişisel ihtiyaç aşağıdaki gibi sıralanabilir;

  1. Fizyolojik ihtiyaçlar (nefes alma, besin, yemek, su, cinsellik, uyku, sağlıklı metabolizma, boşaltım)
  2. Güvenlik ihtiyacı (beden, iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği)
  3. Ait olma, sevgi ihtiyacı (arkadaşlık, aile, cinsel mahremiyet)
  4. Saygınlık ihtiyacı (özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı duymak, başkaları tarafından saygı duyulmak)
  5. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı (erdemli, yaratıcı, içten, problem çözücü, önyargısız ve hakikatleri kabul eder olmak)

Bireylerin üniversite mezuniyeti, ilk iş deneyimi, iş değişikliği, askerlik, evlilik, çocuk sahibi olma, emeklilik gibi önemli hayat döngülerinde de Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi gündeme gelmektedir. Bu yeni hayat döngüsü içerisinde temel ihtiyaçlarımı karşılayabilecek yeterlilikte olacak mıyım? sorusunun cevabına yönelik belirsizlik kişilerin gelecek kaygısı duymasına neden olmaktadır.

Peki Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkmak İçin Ne Yapılabilir?

Öğrenciler için üniversiteyi kazandıktan sonra “kariyerimde ne yapacağım?” sorusunun cevabını bulamamak en büyük dert. Öğrencilerin büyük çoğunluğunun hayali üniversiteye gelene dek üniversiteyi kazanmak oluyor. Ama üniversiteyi kazandıklarında “biz şimdi ne yapacağız?” diyor ve adeta sudan çıkmış balığa dönüyorlar. Çünkü üniversiteye kadar sadece bu sınavı kazanmaya odaklanıyor sonrası için çoğunlukla bir plan yapmıyorlar.

Üniversiteyi kazanana kadar verilen emek ve yaşanan kaygı ne denli büyükse şu an gelece yönelik duydukları kaygının büyük olması da bir o kadar normal. Belli bir noktaya kadar bu kaygıyı hissetmek olumsuz değil aksine öğrenciler için oldukça faydalı. Kaygı her ne kadar bizi huzursuz eden bir duygu olsa da aynı zamanda bizi uyararak önlem almamızı ve hazırlık yapmamızı da sağlıyor. Kaygı hissettikçe bu duyguyu hafifletebilmek için çareler arıyoruz. Gelecek kaygısı hissedilmeye başlandığında da öğrenciler kaygıyla başa çıkmak için yöntemler geliştirirler. Aşağıda gelecek kaygısı yaşayan öğrencilerin bu duyguyla başa çıkmalarında yardımcı olacak önerilerimizi paylaşıyoruz.

Geleceğe Dair Somut Hedefler Belirlendikçe Gelecek Kaygısı Azalıyor

Üniversiteye hazırlanırken nasıl bir yol izlediniz? Örneğin; karakterinizle, ilgi alanlarınız, kişisel beklentileriniz ve yeteneklerinizle örtüşen, sevip mutlu olabileceğiniz bir meslek seçtiniz mi? eğer bu sorunun cevabı evet ise bugüne kadar oldukça başarılı bir strateji izlediğinizi söyleyebiliriz. Bundan sonrasında da benzer bir hazırlık yapmanız yani yeni dönem hedeflerinizi belirlemeniz sizin için son derece verimli olacak. Ancak bu süreci ilk başta bahsettiğimiz stratejiler ile geçirmediyseniz de endişe duymayın, iş hayatına yönelik şimdi yapabileceğiniz hazırlıklarla açığınızı olabildiğince kapatabilirsiniz.

Öncelikle üniversitenin ilk yılı balayı gibidir. Hedefine ulaşan ve istediği bir bölüm olsun olmasın artık bir üniversiteli olan öğrenciler yaşadıkları rahatlama ile bir rehavete kapılırlar. Üniversitenin ilk yılı çoğunlukla yeni ortamı keşfetme, arkadaş edinme, doğru yerde olup olmadığını değerlendirme ile geçmektedir. İkinci yılda ise farkındalık artar. İkinci yıl ayrışma yılıdır. Burada yöneleceğiniz alana göre ders seçmeye başlarsınız. Bu yıl aynı zamanda kariyerinizde fark yaratmak için ikinci bir yan dal da seçebileceğiniz bir yıl olmaktadır.

Özgeçmiş, Staj ve Yurtdışı Eğitim Fırsatları Önemli

Özgeçmiş yine ikinci yılın ikinci döneminde ağırlık verilmesi gereken yeni bir detay olarak çıkıyor karşımıza. Özellikle üçüncü sınıfın başında artık bir özgeçmiş oluşturmalısınız. Üçüncü sınıf çok kilit bir sınıf çünkü bu sınıf aynı zamanda üniversite yıllarının en verimli geçirilmesi gereken yılı. Dördüncü sınıf çok geç olduğu için üçüncü sınıfı öğrencilerin tabiri caizse dört karpuzu birden bir arada taşıması gereken bir yıl.

Üniversite yıllarınızda mutlaka her boşluğunuzu; yaz tatilleri, dönem tatilleri gibi stajlarla değerlendirmeye çalışın. Yapacağınız her staj mesleğinizi sürdürebileceğiniz çalışma alanlarını keşfetmenizi ve hangisinin size daha uygun olduğunu bulmanızı sağlayacak. Bu tecrübelerinizin sonucunda da kariyerinizin gelecek dönemini belirlemeye başlayacaksınız. Kariyer hedeflerinizi belirlemek ise gelecek kaygısı hissinizi hafifletecek.

Yine üniversite eğitiminiz içerisinde öğrenci değişim programlarını araştırabilir, eğitiminize yurtdışı eğitim tecrübesini de eklemeyi değerlendirebilirsiniz. Bu aşamada bütçe planlamaları da önemli hale gelecektir. Burs fırsatlarını da değerlendirebilirsiniz. Yurtdışı eğitim almak istiyor ancak gerekli hazırlıklar sürecinde nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız yurtdışı kariyer danışmanlığı alabilir ya da öğrenci ofisinizden destek talep edebilirsiniz.

Hedeflerinize Ulaşmak İçin Hazırlık Yapın Gelecek Kaygısı Yaşamayın

Hedefinizi belirginleştirdikten sonra artık bu hedefe erişmek için neler yapabileceğinizi araştırmak gerekiyor. Stajlarınızı verimli şekilde geçirdiyseniz staj yaptığınız yerlerde kendinize iyi referanslar toplamış olma ihtimaliniz çok yüksek. Burada iletişim becerinizin de iyi olması gerekiyor. Yine staj yaptığınız yerlerde mezuniyet sonrası istihdam olasılığınız olduğunu da unutmayın ve staj bağlantılarınızla ilişkilerinizi koparmayın.

İyi bir cv hazırlamak ve mülakat becerilerinizi geliştirmekte hedeflerinize ulaşmakta size yardımcı olacak. Olumsuz tecrübelerinizde motivasyonunuzu kaybetmeden nerede eksikleriniz olduğunu tespit edin. Eksiklerinizi iyileştirmeye odaklanmanız gelişmenizi daha da hızlandıracaktır.

Üniversitede eğitim aldığınız akademisyenlerle, asistanlarla, okul arkadaşlarınızla ve tabi ki staj yaptığınız bağlantılarla ilişkilerinizi sürdürmeye çalışın. Alanınızla ilgili seminerler, araştırmalar, konferanslara katılın ve network toplamaya odaklanın. Network ağınızın geniş olması iş bulma sürecinizi oldukça kolaylaştıracak.

Belirsizlikleri Netleştirmek Gelecek Kaygısı Duymanıza Engel Olacak

Öncelikle yeterli bilgi sahibi olmadığınız ve size kaygı veren her soru işaretini not edin. Sonrasında tüm sorularınızın cevaplarını arayın. Bu soruların mantıksız ya da gereksiz olduğunu düşünmeyin, eğer size kaygı veriyorsa sizin için mutlaka önemli detaylardır ve cevabını bulmanız da sizi rahatlatacaktır. İş bulma süreci, nerelere başvuru yapabileceğiniz, iş verenleri nasıl etkileyebileceğiniz, rakiplerinizin neler yaptığı, mesleki gelişim için sizden beklenenlerin neler olduğu gibi pek çok soruya yönelik cevapları araştırabilir araştırdıkça eksiklerinizi tespit ederek bir bir tamamlamaya çalışabilirsiniz. Yapacağınız tüm bu hazırlıklar gelecek kaygısı yaşamanızı engelleyecektir.

Etkili Problem Çözme Becerileri Geliştirmek Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkmaya Yardım Ediyor

Ne kadar hazırlık yaparsak yapalım her şeyi erkenden kontrol etmemiz mümkün değil. Elbette ki hayatın akışı içerisinde karşımıza çıkacak yeni engeller, belirsizlikler ya da aksamalar olacaktır. Önemli olan karşılaştığımız güçlükler karşısında sergilediğimiz tutum ve onunla nasıl başa çıkmayı seçtiğimizdir. Eğer zorluklarla baş etmek için size uygun, yapıcı ve çözüm odaklı problem çözme becerileri geliştirebilirseniz bu becerileri mesleğinizde dahil olmak üzere tüm yaşam alanlarınızda kullanabilir hale gelebilirsiniz.

Gelecek Kaygısı Yaşamamak için Sorumluluk Almayı Öğrenin

Sorumluluk sahibi olmak bireylerin erken yaşam dönemleri itibariyle geliştirmeleri gereken önemli bir beceridir. Sorumluluk sahibi bireyler çok daha kolay özdenetim geliştirirler. Stresle daha rahat başa çıkar, görevlerini ve kendilerinden beklenenleri yerine getirebilmek için daha planlı ve programlı şekilde hareket edebilirler. Sorumluluk sahibi bireyler zamanı daha verimli kullanır, daha başarılı işler çıkarabilir, potansiyellerini gerçekleştirmekte daha az zorluk yaşarlar. Şimdiye kadar sorumluluk alma yönünüz çok fazla gelişmediyse bugünden itibaren sorumluluklarınız üzerine daha fazla eğilebilirsiniz. Sorumluluk sahibi bireyler işlerini başkalarına yaptırmak yerine bizzat kendileri yapan, sonuçlarıyla yüzleşen bireylerdir. Sorumluluk sahibi bireyler daha rahat karar verebilir, kendi hayatlarının kontrolünü ellerinde tutabilirler. Gelecek kaygısı yaşasalar dahi bu kaygıyı başa çıkabilecek düzeylerde tutabilirler.

Sosyal Destek ve Aile ile Pozitif İlişkiler Önemli

Gelecek kaygısı yaşayan bireyler için çevrelerinde onları destekleyen arkadaşlarının ve sıcak aile ilişkilerinin olması çok değerlidir. Geleceğin olumsuz yaşam ihtimalleri ve belirsizliği karşısında kaygılar ile başa çıkmada aile ve sosyal destek oldukça etkilidir. Sevildiğini ve desteklendiğini bilen, yalnızlık hissetmeyen bireyler başarmaya daha kolay odaklanır. Sevdiklerinin desteğiyle kendini gerçekleştirmeye yönelik inancı perçinlenir ve kendini bu süreçte daha güçlü hissedebilirler. Bu dönemde kaygılarınızı aileniz ve sosyal çevreniz ile paylaşmanız sizi hem rahatlatacak hem de size olan inanç ve desteklerini görmeniz size iyi gelecektir. Aynı zamanda benzer süreçlerden geçen arkadaşlarınızla etkileşim kurmanız da bu duyguların sadece size özel olmadığını gösterecek ve yaşadığınız kaygının olağan olduğunu fark etmek sizi daha da rahatlatacaktır.

Gelecek Kaygısı Yaşamamak İçin Kariyer Planınızı Erkenden Oluşturun

Eğer yaşadığınız gelecek kaygısı ve stres düzeyiniz işlevselliğinizi bozacak düzeyde ise psikolojik destek almayı düşünebilirsiniz. Üniversite dönemi başarılı bir kariyer için ön hazırlık yapmanızı gerektiren oldukça önemli bir süreçtir. Bu dönemde daha emin adımlar atmak, mesleğe daha iyi hazırlanmak ve başarılı sonuçlar edinebilmek için bizimle iletişime geçebilir stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz.

Read More

Meslek seçimi, bireyin hayatı boyunca verdiği en önemli kararlardan biri, belki de birincisidir. Çünkü hayatımızın en güzel yıllarını bir mesleğe hazırlanarak diğer büyük bir kısmını ise onu icra ederek geçiririz. Üniversite yılları ise mesleğimizi seçtiğimiz ve mesleğe kabul koşullarını karşılamaya çalıştığımız yıllardır. Bu yüzden hayatımızın önemli bir noktasıdır üniversite. Öğrenciler bu önemi bilerek sınava hazırlık sürecinde yoğun stres yaşar ve hatta önemli bir bölümünde de sınav kaygısı yaygın olarak görülür. Üniversite sınavına hazırlanmak her öğrenci için belli düzeyde stres ve kaygı içerir. Kimisi için bu duygular çok baskın ve günlük yaşamı zorlaştıracak düzeydeyken kimisi için sınavla ilgili önemli konular karşısında hissedilir. Bu anlamda stratejik yetenek yönetimi önemlidir.

Kimi öğrenciler bu dönemde yolunu bulmakta zorluk yaşar. Hangi mesleğe yöneleceğini, hangisinin kendisi için daha uygun olduğunu belirlemekte zorlanır ve bu kararsızlık sınav hazırlık sürecine de etki eder. Kimisi sorumluluk almaktan kaçınır, karşısına çıkacak olumsuzlukları tek başına göğüslemek istemez ve kendisi yerine karar verilmesini bekler. Tüm bu saydıklarımız kişinin hayatı için bu denli önemli olan bir konuda hatalı karar vermesine neden olabilir. Bu yüzden biz öğrencilere Liseden başlayarak hedeflerini belirlemeleri ve kariyer planlarını oluşturmaları için stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı almalarını öneriyoruz.

Peki Stratejik Yetenek Yönetimi Nedir?

Stratejik yetenek yönetimi, en akılda kalıcı haliyle bireylerin yeteneklerinin ve yetkinliklerinin yönetilmesi anlamına gelir. Stratejik yetenek yönetimi sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim süreçleri planlanır.  Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir ve bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planları yapılır. Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmaları amaçlanır. Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır ve bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur. Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de değerlendirilerek oluşturulan plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar.

Aba Psikoloji’ de bu uygulama yapılırken bireyin stratejik yetenek yönetimi hedeflerini belirlemek için psikologlar ve eğitimciler birlikte çalışır. Bu sayede katılımcı hakkındaki veriler hiçbir şeyi gözden kaçırmadan analiz edilir ve tüme varım yöntemiyle hedefler belirlenir. Stratejik yetenek yönetimi testlerinin uygulanmasının ardından belirlenen hedeflere ulaşılması için bireyin kişilik özelliklerine, ilgi alanlarına bilgi düzeyine, yeteneklerine uyacak şekilde bir yol haritası çizilir. Hedefler belirlenirken 3,6,12 ve 24 hedefleri ve öngörüleri kapsar ancak bu süre içerisinde kişinin hedeflerinde değişiklik ihtiyacı söz konusu olursa planlar yeniden düzenlenir ve değişikliğe gidilebilir. Bu nedenle hedeflerin bölünerek 3, 6, 12, 24 aylık sürelerle planlanması çok daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi Neden Önemli?

Meslek seçerken verdiğimiz karar, bizim ilerde iş bulup bulamayacağımızı ya da iş hayatında mutlu ve başarılı olup olamayacağımızı belirler. Bu karar, hayatımıza ilişkin diğer kararları da büyük ölçüde etkiler. Meslek kişinin değer yargılarına, dünya görüşüne, günlük yaşama tarzına, başkaları ile ilişkilerine ve alışkanlıklarına bir yapı kazandıran kuvvetli etkilere sahiptir. Seçeceğimiz mesleği yapabilmemiz ve başarılı olabilmemiz için ise bu mesleği yapmak için gerekli niteliklere sahip olmak gerekir.

Bu nedenle birey kendi özelliklerine uygun olan mesleği seçerse başarılı ve verimli olacağı gibi psikolojik yönden de doyum sağlar ve mutlu olur. Ancak mesleğini seçme sürecinde olan öğrencilerin cevaplaması gereken önemli sorular bulunmaktadır;

  • Kendini, beklentilerini ve ilgi alanlarını yeterince iyi tanıyor mu? Pek çoğumuz kendimize yönelik yeterince bilgiye sahip değiliz. Güçlü yönlerimiz neler, zayıf yönlerimiz neler. Çevremiz bizi daha çok hangi yönlerimizle tanıyor. Aile içinde nasıl, sosyal yaşamda nasıl biriyiz. Tüm bunları yeteri kadar biliyor muyuz? Kendimizle ilgili farkındalığımız meslek seçimimizde oldukça önemli bir yere sahip.
  • Seçmek istediğimiz meslek ya da mesleklerle ilgili yeterince bilgi sahibi miyiz? Hangi üniversitede okumak bizi avantajlı hale getirir? Okurken yapmamız gereken farklı çalışmalar var mı (stajlar, araştırma çalışmaları vb.) mezuniyet sonrası ortalama iş bulma süremiz ne? Başlangıç düzeyde bu mesleğin maaş getirisi nedir? İlerleyen yıllarda maaş artışı nasıl olacak? Fiziksel özelliklerim, cinsiyetim, yaşım, kültürüm bu meslek için uygun mu? Yabancı dil, bilgisayar bilgisi gibi farklı donanımlar gerekiyor mu?
  • Seçmek istediğim meslek için seçim özgürlüğüm var mı? Ailemin bu seçimdeki rolü ne? Beni maddi, manevi destekliyorlar mı? Ailemi seçim sürecimde yanımda durmaya nasıl ikna edebilirim? Kuşkusuz bu sorular çoğaltılabilir ve verilecek yanıtlarda kişinin profesyonel bir danışmanlığa duyacağı ihtiyacı artırabilir. Stratejik yetenek yönetimi ile alınacak kariyer danışmanlığında çıkarılacak kariyer planı size tüm bu soru işaretlerine yönelik cevapları da sunuyor olacak.

 

Stratejik Yetenek yönetimi ile Üniversite Sınavına Hazırlanmak Başarıyı Nasıl Artırır?

Üniversiteye giren gençlerin %50’sinden daha fazlası girdikleri daldan memnun değiller. İnsanın kişiliğini ve hayatını doğrudan ilgilendiren bir kararı verirken sonucu tesadüflere bırakmadan, bilimsel kanıtların ışığında vermesi gerekliliği bu yöntemin önemini vurgulamaktadır. Stratejik Yetenek Yönetimi ile üniversite sınavına hazırlanmak öğrencilerin başarılı sonuçlar almasına destek olduğu gibi geleceklerinden de daha emin olmalarını ve hayal kırıklığı yaşamamalarını sağlıyor.

Kendiniz İçin En doğru Hedefi Belirlemenizi Sağlar

Hedef belirlemek sınav başarısı için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Öğrenciler belirli bir hedefleri olmadığında neden çalışmaları gerektiğini, çabalarının sonucunda ne kazanacaklarını somutlaştırmakta zorlanırlar. Ayrıca hedefsizlik kişilerin belirsiz bir yolda ilerlemeye çalışmalarına neden olur. Bu sadece sınava hazırlanmayı değil Lisede alan seçimi yaparken de doğru alana yönelmelerini engeller. Oysa kişiler ilgileri, bilgileri ve beklentileri ile uyumlu alana yöneldiklerinde kendileriyle örtüşen doğru mesleği bulmaları daha kolay olmaktadır.

Hatalı bir alan seçimi yapan öğrenci yolculuğun en başından yanlış yollara sapmış oluyor. Çünkü alan seçimi alan dışı kalan meslekleri seçebilme olasılığımızı ortadan kaldırmış oluyor. Alan seçiminden sonra mesleği belirlemek ve alan değiştirmeye karar vermek ise öğrenci için çok daha yıpratıcı bir sürecin başlamasına neden oluyor. Kimi okullar alan seçimine sıcak bakmazken, kimi zamanda geçilmek istenen bölümün kaçırılan derslerini yakalamak neredeyse imkansız hale gelmiş olabiliyor.

Büyük Hedefe Ulaşmak İçin Size Küçük Hedefler Verir

Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyer danışmanlığı aldığınızda size uygun hedefi belirlediğiniz gibi bu hedefe ulaşmak için size kısa ve uzun vadeli hedefler çıkarılır. Böylece hem bu hedefleri takip etmek daha kolay olur hem de kısa sürelerle başardığınız hedefler büyük hedefi de başarabileceğinize olan inancınızı artırır. Aynı zamanda kısa hedeflerinizi gerçekleştirirken hedeflerinizde değişiklik ihtiyacınız olursa yeni düzenlemeler yapmak sizin için çok daha kolay olacaktır.

Çok daha Kolay Motive Olur ve Dikkat Dağıtıcılara Karşı Özdenetim Sağlayabilirsiniz

Hedefinizi belirlemeniz sınava hazırlık sürecinizde çok daha kolay motive olmanızı sağlar. Ayrıca Stratejik yetenek yönetimi ile sadece hedef belirlemiş olmaz aynı zamanda hangi üniversiteleri tercih edebileceğinizi, gerekli puanı almak için nasıl bir çalışma yapmanız gerektiğini de öğrenirsiniz. Belirli bir hedefe ulaşmak için çalışırken, nerede olduğunuzu ve varmak için ne kadar daha yolunuz olduğunu takip edebilirsiniz. Bu da hem kendinizi daha kolay motive etmenizi sağlar hem de sizi engelleyen dikkat dağıtıcılar ve negatif faktörlere karşı özdenetim sağlayabilmenize yardımcı olur. “Benim ulaşmak istediğim bir hedefim var, öyleyse zamanı iyi yönetmeli, şu an bana faydası olmayan şeyleri dışarıda bırakmalıyım.” diyebilme becerisini size kazandırır.

Zaman Yönetimi, Öğrenme Stili, Verimli Ders çalışma Teknikleri

Sınava hazırlık sürecinde istenilen verimi almak için sadece hedef belirlemek yeterli değil. Öğrencilerin zamanlarını etkin kullanabilmesi için verimli ders çalışma tekniklerini de öğrenmesi gerekir. Aynı zamanda her öğrenci birbirinden farklı şekilde öğrenir. Biri için en verimli öğrenme stili görsel öğrenme stili iken, diğeri için işitsel ya da kinestetik öğrenme stili olabilir. Öyleyse bu süreçte verimli çalışabilmek için öğrenme stiline uygun bir çalışma programı geliştirmek gerekir. Stratejik Yetenek Yönetimi ile sınava hazırlık sürecinizde bu ihtiyaçlarınıza da yanıt bulursunuz.

Sınava Hazırlanırken Aynı Zamanda Kişisel Zamanlarınızı da Verimli Geçirirsiniz

Sınava hazırlanırken verimli ders çalışmak, plan-program yapmak ve bu planlara sadık kalmak çok önemlidir. Ancak aralıksız ders çalışmak verimli ders çalışmak değildir ve bir süre sonra çalışma isteğinizin azalmasına neden olur. Hem zihniniz hem bedeniniz yorulur ve ders çalışma zamanları gözünüzde büyümeye başlar. Stratejik yetenek yönetimi size ders çalışma süreleri dışında keyif alabileceğiniz aktivitelerle kendinizi motive etmenizi önerir. Etkili zaman yönetimi tekniklerini geliştirdiğinizde de kişisel ilgileriniz için ayırabileceğiniz vaktiniz kalır. Böylece akademik hayatınız ile kişisel yaşantınız arasında bir denge kurma imkanı bulursunuz. Bu denge daha mutlu olmanızı sağlar ve motivasyonunuza da olumlu etki eder.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Sınav Stresinizi Azaltır, Gelecek Kaygısı Duymazsınız

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyerinizi planlamanız sınava hazırlanırken yaşayacağınız sınav stresi ile başa çıkmanızı kolaylaştırır. Stresin en büyük nedeni sınava yüklenen anlam ve başarısızlığa yönelik olumsuz düşüncelerdir. Stratejik yetenek yönetimi ile hazırlık yaptığınızda potansiyelinizi görür ve başarılı olmak için yapmanız gerekenleri tespit edersiniz. Belirsizliğin ortadan kalkması ve önyargılardan uzak kendi potansiyelinize ait somut kanıtları görmek sizi rahatlatır. Gelecekte sizi nasıl bir yol haritası bekliyor; ne yaparsanız sonucunda ne olur bunu öğrenmiş olmak, potansiyel çalışma koşulları, maaş gibi mesleğinize yönelik detayları bilmek geleceğinize yönelik duyacağınız kaygıyı da azaltacaktır.

Siz ve Aileleriniz Arasında Uzlaşı Sağlamak için Bilimsel Kaynaklardan Faydalanır

Sınava hazırlık sürecinde öğrencilerin çoğunlukla karşılaştığı bir diğer konu ise kendi kariyer hedefleri ile ailelerinin beklentilerinin uyuşmamasıdır. Ailelerinin çocuklarına yönelik gerçekdışı beklentileri olabilmektedir. Aileler çocuklarının performansına, ilgilerine, yeteneklerine, karakteristik özelliklerine ya da potansiyeline bakmaksızın mesleki yönlendirme yapabilmektedir. Kendi kariyer tecrübelerinde ya da eğitim hayatlarında karşılaştıkları zorluklardan çocuklarını korumaya çalışırken istemeden daha büyük mutsuzluklara neden olabilirler.

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlaması yapıldığında öğrencinin ilgileri, becerisi, bilgi düzeyi, karakteristik özellikleri gibi meslek belirlemede önemli olan kriterler tespit edilir. Testlerden edinilen sonuçlar ve klinik değerlendirmeler ailelerle detaylı şekilde paylaşılır. Ailelere neden-sonuç bağlamında yapmak istedikleri mesleki yönlendirmenin çocuk için doğru olup olmadığı detayları ile anlatılır. Tıpkı danışmanlık alan öğrenciler gibi ailelere de mesleklerin geleceği ve geleceğin meslekleri detaylarıyla anlatılır. Ailelerin amacı çocuklarına mutlu olabilecekleri ve kendi ayakları üzerinde kolayca durabilecekleri bir gelecek inşa etmek olduğu için bu bilgiler ışığında ailelerde rahatlar ve çocuklarıyla ortak dil kullanmaya başlayabilirler.

Geleceğe Yönelik Alacağınız Riskler Azalır Hayal Kırıklığı Yaşamazsınız

Sınava hazırlanırken Stratejik yetenek yönetimi ile kariyerinizi planladığınızda geleceğe yönelik alacağınız riskleri azaltmış olur ve gelecekte hayal kırıklığına uğrama olasılığınızı eleminize edersiniz. “Başarılı olacak mıyım, bu meslek benim için uygun mu, bu meslekte iş bulabilir, iyi bir kazanç elde edebilir miyim” gibi geleceğe yönelik kaygılarınızın olası cevaplarını öğrenir ve kaygılarınızdan arınmış, berrak bir zihin ile sınava hazırlanırsınız. Stratejik Yetenek Yönetimi ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve kariyerinizi birlikte planlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Küresel dünyada teknolojinin hızla ilerlemesi ve bilimin günlük yaşama adapte edilebilir hale gelmesi, insan yaşamını etkileyen önemli sonuçlara neden oldu. İşgücü de işsizlikte küresel hale geldi. Bu gelişme ülkelerin ve bireylerin varlığını sürdürebilmesi için ekonomik, politik ve organizasyonel hedeflere ulaşma ihtiyacını beraberinde getirdi. Bu ihtiyaca en verimli şekilde cevap verebilmek için ise Kariyer danışmanlığı ve Psikolojik danışmanlık hizmetlerinin önemi ön plana çıktı.

Ülkemizde eğitim sistemi içindeki mesleki rehberlik ve kariyer danışmanlığı hizmetleri, daha çok liseden yüksek öğretime geçişe odaklanmaktadır. Her yıl üniversite sınavına girecek öğrenci sayısı artmakta, öğrenciler açıkta kalmamak için ilgi ve beklentileriyle uyumlu olmayan mesleklere yönelmektedirler. Bu yönelim beraberinde üniversite başarısızlığını, mutsuzluğu, iş bulamamayı ve ekonomik sıkıntıları getirmektedir. 21. yüzyıl yaşam koşulları doğru meslek ve kariyer seçiminin öneminin altını çizerken endüstri 4.0 gibi geleceğin yaşam standartlarını belirleyecek gelişmeler de kariyer danışmanlığının önemini artırıyor.

Bu yazıda Kariyer danışmanlığı hizmeti ile okul rehberlik servislerinde sunulan psikolojik danışmanlık hizmetinin farkını anlatacağız. Kariyer danışmanlığı nedir, Psikolojik danışmanlık nedir, hangi konularda ortak çalışırlar ve kariyer seçiminde hangisi daha önemli role sahip sizlerle paylaşacağız.

21. Yüzyılda Kariyer Seçimi Neden Bu kadar Önemli Hale Geldi?

21.yy.da bilimsel ve teknolojik gelişmelerde çok daha hızlı sonuçlar elde edilebilir hale geldi. Artık internetin ve teknolojinin hakim olmadığı yaşam alanımız neredeyse kalmadı. Günümüzde bu gelişmelerin dünyada geldiği son nokta; sanayileşmenin dördüncü evresini ifade eden Endüstri 4.0’dır. Bu gelişim insan gücünün yerini teknolojinin alacağına yönelik kaygıları da beraberinde getirmektedir. Bu olasılığı belirgin şekilde gerek eğitimde gerek sağlık ve sanayide görebiliyoruz.

Artık insanlar işi yapan olmaktan uzaklaşıp, işi robotlara, makinelere yaptıran konumuna geliyor. Bu da iş gücüne duyulan ihtiyacın azalmasına, eskiden çok daha fazla insanın istihdam edilmesini gerektiren alanlarda küçük grupların çalışmasının yeterli hale gelmesine neden oluyor. Ve hatta pek çok iş kolu bilim ve teknolojideki bu hızlı ilerleyiş sonucunda tamamen yok oluyor. Artık pek çok işimizi bilgisayar üzerinden halledebiliyoruz. ATM’ler, otomatlar, gişe görevlilerinin yerini alan elektronik kartlar… Evrilen dünya düzeni bize değişime adapte olabilme zorunluluğunu getiriyor. Teknolojinin ve bilimin getirdiklerine direnmek yerine uyum sağlamayı ve bu sistemlerin içerisinde mesleki kollar bulabilmeyi, sisteme dahil olmayı gerektiriyor. Bunu yapabilmenin en iyi yolu ise kariyer danışmanlığı almak.

21.yy.da gerekli olan temel yaşam ve kariyer becerileri; işbirliği ve takım çalışmasına yatkınlık, liderlik ve sorumluluk alabilme, girişimcilik ve kendini yönetme becerilerine sahip olmak. Aynı zamanda sosyal ve kültürlerarası iletişim kurabilme, kendine güven, esneklik ve uyum becerilerine sahip olma da gereken beceriler arasında kabul ediliyor. Bu alanda kendini sürekli yenileyen ve güncel gelişmeleri takip eden profesyonellerden destek almak değişen dünya koşullarına adapte olabilmeyi ve beklentileri karşılayabilmeyi daha kolay hale getiriyor.

Okullardaki Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmeti Nasıl İşliyor?

Bireyin yaşam içindeki konumunu, kendini ve yaşamını anlamlandırması, büyük ölçüde yaptığı iş ve meslek ile biçimlenir. Bu nedenle eğitim kademesinde Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetlerinin yer alması oldukça önemlidir. Ülkemizde zorunlu temel eğitim 4+4+4 (ilk-orta-lise) olmak üzere 12 yıldır. 12 yıllık eğitim süresinin özellikle son 4’ün de kariyer seçimi önemli hale gelmektedir. Öğrenciler lise eğitimlerinde mesleki ilgilerine yönelik alanlara dağılmakta ve bu alanlardan sorumlu olarak üniversite sınavına hazırlanmaktadırlar. Kariyer hizmetini verimli bir şekilde alamayan lise öğrencileri, üniversiteye devam edecekleri programları seçerken zorluk yaşamaktadırlar.

Bilinçsiz meslek kararı veren öğrenciler, üniversite eğitimlerinde başarısız ve mutsuz olmakta, değişiklik ihtimalleri yeniden zaman ve emek gerektirdiği için kolay olmamaktadır. Bu durum bireylerin mutlu olmadıkları ve başarı gösteremedikleri mesleklerde hayat boyu performans sergilemek zorunda bırakabilmektedir. Bu nedenle hem okul başarısını artırmak hem de doğru alan ve meslek seçimine yönlendirebilmek için okullarda Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık lisans programlarından mezun olan okul psikolojik danışmanları/rehber öğretmenler bulunmaktadır.

Okullarda Psikolojik Danışmanlık Birimi Ergenlik Dönemi Sorunlarına da Eğiliyor

Ergenlik çağındaki lise öğrencileri içinde bulundukları gelişim döneminin getirdiği zorluklar ve kariyer seçimi baskısı ile psikolojik desteğe ve rehberliğe daha çok ihtiyaç duyuyor. Ergenlere bu süreçte en iyi desteği verebilecek olan kişiler okuldaki psikolojik danışmanlar. Psikolojik danışmanlar öğrencilere alan ve meslek seçiminde rehberlik etmekle kalmamakta öğrencilerin özgüvenli, girişken ve aktif olmasına da yardımcı oluyor. Psikolojik danışmanlar meslek seçiminin yanında sınav kaygısı ile baş etme, zaman yönetimi, verimli ders çalışma, dikkat çalışmaları gibi okul başarısına yönelik çalışmaları da yürütüyorlar. Akran zorbalığı, ergenlik sorunları, özgüven eksikliği, olumsuz beden algısı, okul fobisi gibi ergenlerin zorlandığı konularda da çalışıyorlar. Aile ile öğrenci arasındaki meslek seçimine yönelik anlaşmazlıklarda köprü kuruyor ve uzlaşı ortamının sağlanmasına gayret ediyorlar.

Ancak okullardaki öğrenci sayısına oranlandığında kadroda yer alan psikolojik danışmanların sayısı yetersiz kalmaktadır. Bu eksiklik beraberinde ihtiyaç duyan öğrencilere yeterinde destek verilememesine neden olmaktadır. Psikolojik danışmanlar meslek seçimine yoğunlaşırken diğer gelişim sorunlarına ağırlık verememekte ya da ikisini bir arada götürmeye çalışarak her iki alanda da yeterli verimi sağlayamamaktadırlar. İlgi ve yetenek envanterlerinin uygulanması, değerlendirilmesi, öğrenci ve ailelerle sonuçlar üzerinden görüşmelerin yapılması zaman almaktadır. Ancak bu zamanı planlayabilecek uygun program yaratılamamaktadır. Öğrencilere yapılacak mesleki kariyer danışmanlığı sadece envanterlerin uygulanması değil aynı zamanda alternatiflerin sunulması, avantaj ve dezavantajların değerlendirilmesini de gerektirmektedir. Tüm bu koşullar sağlandığında sağlıklı bir yönlendirme yapabilmek mümkün olmaktadır. Bu hizmetin yeterli şekilde aile ve öğrencilere sunulabilmesi için okullardaki psikolojik danışman sayılarının artırılması gerekmektedir.

Peki Kariyer Danışmanlığı Psikolojik Danışmanlıktan Nerede Ayrılıyor?

Kariyer danışmanı, bireyin tecrübelerini de baz alarak, ilgi, yetenek ve niteliklerinin gelecekteki kariyerini verimli şekilde nasıl şekillendirebileceğini belirlemesinde bireye destek oluyor. Ayrıca kariyer danışmanı, bireyin kariyer geçiş fırsatlarını değerlendirmesini sağlıyor ve iş kaybı gibi travmaları yönetmesinde bireye başa çıkma stratejileri kazandırıyor. Kariyer danışmanlığında temel amaç, kısa dönemli olmaktan çok orta ve uzun vadeli kariyer sonuçları elde etmek oluyor.

Kariyer danışmanlığı yapacak bir uzmanın başarılı olabilmesi için koçluk, arkadaşlık, danışmanlık, psiko-sosyal destek, sponsorluk, iş başında eğitim gibi kişilere çok yönlü destek verebilmesi gerekiyor.

Kariyer danışmanı, bireyin ilgi, yetenek, bilgi, beceri ve sosyo-ekonomik koşullarıyla uyumlu bir kariyer seçmesine destek olurken aynı zamanda geleceğin yükselen meslekleri hakkında da kişilere bilgi veriyor. Bilim ve teknolojinin hızla ilerlediği günümüz koşullarında ayakta kalabilmek ve uzun vadeli işler yapabilmek için çağın gerisinde değil çağın beklentilerini karşılayabilir donanımda olmak gerekiyor. Kariyer seçimi sürecinde destek almayan kişiler değişen ve gelişen dünya fırsatlarından yeterli bilgi sahibi olamayabiliyor. Bu da kişinin seçim yelpazesini daraltıyor; kendisi ve iş dünyası hakkında yeterli olmayan bilgilere sahip olmasına neden olabiliyor.

Kariyer Danışmanı Bireyin Farkında Olmadığı Yönlerini Keşfetmesini Sağlıyor

Kariyer danışmanı, bireylerin farkında olmadığı ya da kullanma fırsatı bulamadığı güçlü yönlerini keşfetmesi ve kullanması için gereken yönlendirmeyi yapıyor. Kişilerin güçlü yönlerini sergileyebilecekleri fırsat alanlarını onlara gösteriyor. Güçlü yönleriyle ön plana çıkan bireylerde özgüven artar, ifade gücü gelişir, girişkenliğe yönelik çekinceler azalır. Böylece kişi kendisi, bilgi ve yetenekleri ile kariyer olanakları arasında ilişki kurmayı öğrenir ve çok boyutlu değerlendirme becerisini geliştirir. Edindiği stratejik düşünme ve etkili problem çözme becerileri ile kişi çağın getirdiği hızlı ve sürekli değişimler karşısında kendini güncelleyebilir hale gelir. Bu doğrultuda kişi kapasitesine güvenir, yenilik ve değişimlere ayak uydurabileceğine inanır ve zorluklarla da çok daha etkili başa çıkabilir.

Kariyer Danışmanı Karşılaşılan Duraksamalarda Yeni Fırsatlar Yaratma Becerisi Kazandırır

Kariyer danışmanlığına gereksinim duyulan bir başka konu ise kariyer gelişiminde yaşanan duraksamalardır. Örneğin; belli bir konumda uzun yıllar çalışmış ve mesleki tatmine ulaşmış bir birey pozisyonunda yükselmek isteyebilir. Ancak çalıştığı kurum yükselme fırsatı sunmuyor ya da çıkabileceği üst pozisyonlar boşalmıyor olabilir. Bu durum kişinin performansını düşürecek ve mesleki tatmininin azalmasına neden olacaktır. Bu hem birey hem de iş veren için olumsuz sonuçları beraberinde getirecektir. Kariyer danışmanı bu noktada kişinin beklenti ve mevcut koşullarını değerlendirerek alternatif kariyer fırsatlarının belirlenmesine destek olmaktadır.

Kariyer danışmanları aynı zamanda iş ve kişisel yaşam arasındaki dengeyi kurmakta zorlanan bireylere de danışmanlık yapmaktadır. Staj, mülakat becerisi, beden dili kullanımı, etkili cv hazırlama, referans oluşturma gibi kişinin meslek hayatında ihtiyaç duyacağı daha pek çok konuda da kariyer danışmanı kişilere destek vermektedir. İyi bir kariyer danışmanı yurt içi istihdam olanaklarının yanı sıra yurt dışı fırsatları da değerlendirmenizi sağlayacaktır. İyi bir kariyer danışmanı mesleğinizin hangi şehirlerde ya da ülkelerde daha iyi kazanımlar sağlayacağına yönelikte bilgi verebilecek yeterlilikte olacaktır.

Kariyer Danışmanlığı Hizmeti ve Okul Rehberlik Bölümü Değerlendirildiğinde

Türkiye’de eğitim kurumlarında görevli olan psikolojik danışman ve rehber öğretmenlerden beklenen en önemli görev öğrencilerin gelecek meslek ve kariyerlerine yönelik seçimler, kararlar ve hazırlıklarında yardımcı olmalarıdır. Ancak okullarda rehberlik kadrolarına yeterli istihdamın yapılmaması bu kademelerde çalışan uzmanların iş başarısını olumsuz etkilemektedir. Üstelik 21. Yüzyıl yaşam koşullarında danışmanlık hizmeti sadece okul ortamında değil her yaş grubundan yetişkinler için de önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu nedenle kariyer seçimi noktasında eğitim hayatında verilen rehberlik desteği oldukça önemli role sahip olsa da yeterli değildir. Bireylerin eğitim hayatlarında yapacakları okul, bölüm, alan gibi seçimlerden başlayarak, meslek seçimi ve iş hayatındaki kariyer fırsatlarının değerlendirilmesine kadar pek çok noktada danışmanlık verebilecek kapsamda bir hizmetin edinilmesi çok daha sağlıklı olacaktır.

Meslek Seçiminin Önemine Yeterince Önem Verilmiyor

Kariyer danışmanlığı ve psikolojik danışmanlık hizmetlerine yönelik yanlış algılar ve gerçekçi olmayan beklentiler günümüzde hala çok fazladır. Bu durum danışmanlık hizmetlerinden gereken desteğin zamanında alınmamasına neden olmaktadır. Zamanında ve gerektiği şekilde alınmayan destek bireylerin başarısız ve mutsuz olma ihtimallerinin yüksek olduğu mesleklere yönelmesine neden olmaktadır. Meslek hayatındaki mutsuzluk bireyin günlük yaşamına, sosyal ilişkilerine, evliliğine, aile huzuruna etki etmekte ve kişinin yaşamı çok boyutlu etkilenmektedir. Bu durumla başa çıkabilmek için kariyer danışmanlığı almaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bazen bu ihtiyaç seçilen mesleği tamamen değiştirmeği gerektirebilir. Kimi zamansa seçilmiş meslek üzerinden gidilebilecek alternatif çalışma alanlarını değerlendirmek gerekebilir.

Hayatınızın Her Döneminde Kariyer Danışmanlığı Alabilirsiniz

Kariyer danışmanlığı hizmetinin psikolojik danışmanlıktan en büyük farkı bu hizmetin sadece okulda değil, kişinin tüm mesleki yaşamı boyunca devam ettirilebilir bir hizmet olmasıdır. Kariyer danışmanı bu nedenle sadece eğitim ortamında değil, eğitim sonrasında da hizmet verebilecek bağımsız bir konumda bulunmaktadır.

 

Read More

Uzun paragraf soruları okumak ve okuduğunu doğru anlamaya çalışmak neredeyse sınava hazırlanan tüm öğrencilerin zorlandığı ortak konudur. Sadece sözel derslerde değil artık sayısal alana ait sorularda da uzun paragraflar karşımıza çıkıyor. Bu da hem hızlı okuma alışkanlığı edinmeyi hem de okuduğunu doğru anlayabilme becerisini gerektiriyor. Kelime dağarcığının geniş olması ve muhakeme becerisinin de gelişmiş olması sınavlarda öğrencileri kazananlar arasına çıkartıyor.

Yazımızda düzenli kitap okumanın sınav başarısına nasıl etki ettiğini ve daha hızlı kitap okumak için hızla okuma tekniği önerilerimizi paylaşacağız.

Kitap Okuma Alışkanlığı ile Sınav Başarısı Nasıl Sağlanır?

Düzenli kitap okumak öncelikle sınav sorularını okurken dikkatimizi daha uzun sürelerle soruda tutabilmeyi sağlar. Çünkü kitap okurken de kitap sayfalarında uzun süre odaklanırız. Kitap okumak kelime dağarcığımızı geliştirir ve sınavda bilmediğimiz kelime ile karşılaşma riskimiz azalır. Kitaplar da sınav kitapçıkları gibi sade, görsel olmayan düzendedir. Dolayısıyla kitap okurken aynı zamanda sınav kitapçığındaki düzene de alışmış oluruz. Sınavda zamanı yetirebilmek son derece önemlidir. Öğrenciler zamanı verimli kullanamamaktan ve soruların hepsine bakacak kadar zamanının kalmamış olmasından sitem eder. Bunun altında yatan temel neden yeterince okuma alışkanlığı olmayışıdır. Soruyu anlamak için yavaş okuyan, kelimeler arasında debelenen öğrencilerin hem dikkati çok çabuk dağılır hem de fazladan zaman kaybederler dolayısıyla sınavı zamanında tamamlayamazlar.

Kitap Okuma Alışkanlığı Sözel Kadar Sayısal Bölüm İçin de Önemli

Kitap okuma alışkanlığı olan bireyler okurken kelimeleri değil cümleleri görerek okumaya alışır. Bu hızlı göz sıçramaları sayesinde soruyu çabucak anlar ve hemen çözüme geçebilirler. Deneme sınavları, LGS ya da üniversite sınavlarında başarılı olmak için okuma alışkanlığı ve hızlı okuma becerisi edinmek son derece önemlidir. Okumaya yönelik ilgi özellikle sayısal öğrencilerinde daha az olabilmektedir. Oysa hızlı okuma ve okuduğunu anlama sadece sözel dersler için avantaj sağlamaz. Artık matematik, biyoloji, fizik, kimya soruları da uzun ve oldukça detaylı.

Sayısal sorularının son sınav sistemine göre uzun metinlerle birlikte soruluyor olması, mantık ve muhakeme gerektiriyor olması, sayısal dersler için de kitap okumanın gerekliliğini gözler önüne sermektedir. Soruyu çözebilmek için önce sorunun tam olarak ne sormak istediğini anlayabilmek gerekir. Şıkların birbirine yakın olması ise ufacık anlam hatalarının dahi yanlışa götürmesine neden olacaktır. Dolayısıyla ister sözel ister eşit ağırlık öğrencisi olsun kitap okuyan öğrencilerin okumayanlara karşı mutlaka avantajları olacaktır.

Sözel ve eşit ağırlık öğrencilerinin de Türkçe sorularda zorlandığı, uzun paragrafları okumak istemediği ve yanlış yorumladığı sınav sonrası sonuçlarda açıkça görülüyor. Bu da bize okuma alışkanlığı kazanımının öğrencilerin büyük çoğu için yetersiz olduğunu gösteriyor. Okuma alışkanlığı olan öğrenciler sıklıkla karşılaşılan anlatım bozukluğu sorularını da kolayca çözebiliyor. Okuma alışkanlığı cümledeki bozukluğu hemen fark edebilmeyi sağlıyor. Ayrıca dil bilgisi hatalarını da okuma alışkanlığı olan öğrenciler çok daha kolay fark edebiliyor.

Hızlı Okuma Alışkanlığı Kazanmak İçin Uygulayabileceğiniz Pratik Teknikler

Buradan itibaren okuyacaklarınız uygulaması pratik ve eğlenceli hızlı okuma alışkanlığı kazanmayı destekleyen egzersizlerdir.

Kelime Haznesini Geliştirmek

Ana dilinizde kelime hazinenizin fazla olmasının önemini fark etmekte zorlanıyor olabilirsiniz. Eğer yabancı dil bilginiz varsa kelime biliyor olmanın rahatlığını daha iyi anlarsınız. Kelime bilmek hem konuşmanızın daha akıcı ve keyifli olmasını sağlar, hem de konuşurken duraksamalarınız olmaz. Bu da hem sizin için hem de sizi dinleyenler için iletişimin daha sağlıklı olmasını sağlar. Aynı şey yazı için de geçerlidir. Yeni kelimeler öğrendiğinizde okuma hızınız artar. Okuduğunuzu daha kolay anlarsınız ve daha rahat okuma alışkanlığı edinirsiniz.

Kelime haznenizi geliştirmek için ilgilerinizle örtüşen kitaplar seçin ancak seçimlerinizi her seferinde sizi biraz daha zorlayacak kitaplara yönelerek yapın. Bu sayede yeni kelimelerle karşılaşma fırsatınız olacak. İlk kez karşılaştığınız kelimelerin anlamını araştırın. Bu kelimeyi pekiştirmek için yeni cümleler içerisinde kurun ve birkaç gün boyunca bu kelimeleri günlük hayatta kullanmaya çalışın. Dilimize yerleşmiş yabancı kelimelerin anlamlarını da öğrenmeye çalışın. Sınavlarda bu kelimeler bol bol karşınıza çıkacak.

Geçmiş sınavların sorularını okuyun, bilmediğiniz kelimeleri araştırın ve yukarıdaki önerileri uygulayın.

Sadece Gözünüzle Okumaya Çalışın

Parmağı okunan satır üzerinde hareket ettirmek ya da sesli okumak okuma hızınızı düşürür ve üstelik çok daha hızlı yorulmanızı sağlar. İçinizden okuduğunuzda ya da parmağınızla takip etmediğinizde anlamakta zorlanacak hale gelirsiniz. Bunun önüne geçebilmek için bu alışkanlığınızı mutlaka değiştirmelisiniz. Okuma sırasında okuma görevini gözlerinize bırakın. Takip işini bırakın sadece gözünüz yapsın. İlk zamanlar alışkanlığınızı bırakmak sizi zorlasa da zamanla çok daha hızlı ve keyif alarak okumaya başlayacaksınız. Ayrıca soruları sınavlarda sesli ya da mırıldanarak okuma imkanınız olmayacak. Bu alışkanlığınızı bırakmayı sınav gününe ötelerseniz dikkatinizi toplamak sizin için çok daha zor olabilir.

Okuma Alışkanlığı Edinmek İçin Dikkatinizi Odaklamayı Öğrenin

Kitap okurken, özellikle de okumak için yeterince motive değilsek ya da okuduğumuz kitap ilgimizi çekmiyorsa çok çabuk dikkatimiz dağılır. Telefon, etraftaki obje ve nesneler, dışarıdan gelen ses ya da düşüncelerimiz, hayallerimiz bizi kitabın satırlarında uzaklaştırabilir. Dikkatinizin dağıldığını fark ettiğinizde dikkatinizi sayfaya yeniden odaklamanızı öneririz. Ayrıca her paragraf geçişinde kendinize “bu paragraf ne anlattı” diye sorabilir, böylece dikkatinizin dağılıp dağılmadığını takip edebilirsiniz. Bu teknik zamanla okumaktan keyif almanızı ve okuma alışkanlığı geliştirmenizi sağlayacak. Ayrıca LGS’ye Hazırlanırken Dikkat Dağınıklığı ile Başa Çıkma Önerileri yazımızda sizin için faydalı olabilir.

Görsel algılama kapasitenizi yükseltin

Evde kelime çalışmaları yaparak kelimeleri daha hızlı tanımayı öğrenebilirsiniz. Bir a4 kağıdına 2 harfli 3 harfli, dört harfli 5 harfli, 6 harfli, 7 harfli kelimeleri alt alta ve yan yana yazınız ardından gözlerinizi bu kelimeler üzerinde hızlıca gezdirerek kelimeleri okumaya ve anlamını düşünmeye çalışın. 10 saniyede ne kadar çok kelime hatırladığınıza bakın ve bu rakamı her seferinde biraz daha artırmaya çalışın.

Ne kadar çok Kitap O kadar Çok Okuma Alışkanlığı

Çok kitap okumak en doğal hızlı okuma tekniğidir. Ne kadar çok kitap okursanız kelimeler yerine cümleleri görme yetiniz o kadar hızlı gelişir. Kelime hazneniz artar ve geçişleri artık otomatik olarak tanımlamaya başlarsınız. Ayrıca çok okumak daha çok okumayı sağlar. Okumayı sever ve alışkanlık haline getirirseniz, fiziksel bir ihtiyaç gibi okumaya da ihtiyaç duyar ve her fırsatta ona zaman ayırmaya çalışırsınız.

5N1K Hızlı Okuma Tekniği

Bu teknik okuduğunuz kitap ya da metni kim, ne, nerede, nasıl, ne zaman sorularını sorarak okumanızı öneriyor. Bir gazetecilik tekniği olan 5N1K okuduğunuz metinleri bir gizemi çözer gibi irdelemenizi istiyor.  Bu egzersizi uygulamayı alışkanlık edindiğinizde soruların cevapları metni çok daha iyi hatırlamanızı sağlıyor.

İz taşı Koyma Tekniği

İz taşı tekniği, bir metni okumaya başlamadan önce ona bir iz taşı koymanızı yani göz atmanızı öneriyor. Bu aşamada tüm metni okumuyorsunuz. Başlıklar, alt başlıklar, üst ve alt paragraflara göz atmanız yeterli. Özet alanı varsa ön okuma yapabilirsiniz. Böylece metni okumaya başladığınızda konuya çok daha aşina oluyor ve çok daha hızlı okuyabilirsiniz.

Yazıda paylaştığımız tekniklerden ilginizi çeken birkaç tanesine düzenli olarak vakit ayırdığınızda hızlı okuma alışkanlığınızın geliştiğini fark edeceksiniz. Hızlı okuma alışkanlığı ise kısa sürede sınav başarısını destekleyecek hale gelecektir.

Read More

İlgimizi çekmeyen, yeterince merak duymadığımız, işimize yaracağına inanmadığımız ve doğrudan bizimle ilgili olmayan konularda dikkati toparlamak hepimiz için zordur. Ancak bu koşullar altında da dikkatimizi yoğunlaştırmak zorunda olduğumuz anlar mutlaka olacaktır. Örneğin; ilgimizi çekmiyor olsa da başarılı olabilmemiz için öğrenmemiz gereken bir dersi dinlerken derse odaklanmak zorundayız. Bir toplantı sırasında bizim için önemli ayrıntıları kaçırmamak için dikkatimizi konuşulanlara yönlendirmeliyiz. Altına imza atacağımız önemli bir formda yazan yazıları yanlış bir karar vermemek için dikkatli okumalıyız.

Öyleyse hayatımızda sadece sevdiğimiz, ilgilendiğimiz ve işimize yarar şeylere değil içerisinde bulunduğumuz, önem arz eden her durum ve koşula dikkatimizi verebilmeliyiz. Peki bizim için önemli olan, dikkatimizi vermek zorunda olduğumuz şeylere nasıl odaklanabiliriz? Yazımızın devamında sınava hazırlık yaparken dikkat dağınıklığı ile baş etmek ve dikkati toparlamak için uygulanabilecek teknikleri önereceğiz.

Dikkat Dağıtıcılar Her An Bizimle

Biz ne kadar dikkatimizi toparlamaya çalışsak da çevremizdeki dikkat dağıtıcı faktörler git gide artıyor ve dikkati toparlamak zorlaşıyor. Telefonlar, tabletler, bilgisayar, televizyon, akıllı saatlerimiz, sık sık gelen e-posta ya da anlık mesajlar. Bilgisayar ekranına düşen reklamlar. Dışarıda akan trafik ve gündelik hayatın getirisi sesler. Dikkati toparla becerilerini geliştirebilmenin önemli bir koşulu da tüm bu dış uyaranları perdeleyebilmek ve kendi kabuğuna çekilebilmek. Hepsini hayatımızdan çıkarmak ve artık kullanmıyorum demek gibi bir ihtimalimiz bugünün koşullarında yok. Onlar hayatımızın önemli bir parçası haline geldi ve dezavantajlarına rağmen avantajlarının da keyfini sürüyoruz.

Bu noktada yapılabilecek en sağlıklı şey sınava hazırlanırken verimli çalışabilmek için dikkati toparlamak noktasında bizi zorlayan tüm uyaranlara kısa bir mola vermek olmalı. Ders çalışma alanınızı teknolojik cihazlarınızdan arındırmak, onlara ayıracağınız vakti ders molalarında değerlendirmek dikkat dağıtıcılardan sizi büyük ölçüde koruyacaktır. Kabul etmeliyiz ki ne kadar sevsek ve keyif alsak da onlarla zamanın büyük çoğunluğunu kaybediyoruz. Kaybettiğimiz her değerli zaman bizi geleceğimizde keyifle yapacağımız mesleğimize ulaşmaktan uzaklaştırıyor. Sınava Hazırlık Sürecinde İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı ile Başa Çıkma Önerileri yazımız da sizin için faydalı olabilir.

Dikkati Toparlamak Neden Bizim İçin Bu kadar Zor!

Aslında zor değil. Dikkat üzerine yapılan çalışmalar zihnimizin dikkat çekici bulduğu uyaranları eşleyerek, önce kısa süreli belleğe aktardığını ve burada geçici süre ile depoladığını söylüyor. Geçici olarak depolanan bilgiler, içsel yaşantı ve gereksinimlerle örtüştüğü oranda, ön öğrenmelerle yeniden örgütlenerek uzun süreli belleğe gönderiliyor. Bu da bize 5 duyu alanımıza giren bütün uyaranların eşit şekilde dikkat alanımıza girmediğini söylüyor. Yani bizler duyusal alanımıza giren uyaranlardan dikkat çekici bulduklarımızı fark ediyor ve kısa süreli belleğe gönderiyoruz. Kısa süreli bellekte bu uyaranın ilgilerimiz, ihtiyaçlarımız ya da içsel yaşantılarımızla örtüştüğünü yani işimize yarayabileceğini kabul edersek uzun süreli belle gönderiyoruz.

Yani çalışma alanınızda bir ders kitabı ve bir de sevdiğiniz bir dergi varsa içsel yaşantılarınızın yapacağı tercihe göre ikisinden birine yöneliyorsunuz. Zihninizdeki eski kayıtlar “bu dergi çok eğlenceli” diyor, başka bir kayıt ise “bu kitap çok sıkıcı” diyorsa dikkatiniz dergiye yöneliyor. İşte bu yüzden çalışma alanınızda potansiyel dikkat dağıtıcıları en başından bulundurmamak en sağlıklısı oluyor. Çalışma ortamının dikkat dağıtıcılardan arındırılarak yeniden dizayn edilmesi teknolojik cihazlar ve internet kullanımının verimli bir çalışma süresinden sonra ödül olarak değerlendirilmesi de dikkatin dağılmasını önlemekte faydalıdır. Dikkat dağıtan seslerden uzaklaşmak için bir şey dinlemeden kulaklık takmak duyulan sesleri azaltmaktadır. Sözsüz, zihni yormayan müzikler dinlemekte dikkatin dağılmasını engelleyecektir.

Dikkati Toparlamak İçin Öğrenilecek Bilginin Neden Gerekli Olduğunu Kendinize Hatırlatın!

Tüm bireyler gibi öğrenciler de işlerine yarayacak, uzun vadeli kullanabileceklerine inandıkları bilgileri edinmekte daha az zorlanıyor. Yine aynı şekilde sevdikleri dersleri daha uzun süre odaklanarak dinlerken, ilgilerini çekmeyen ve zorlandıkları derslerde dikkati toparlamak daha zor hale geliyor. Bunun önüne geçmek için öğrenciler derse girmeden önce kendilerine bu dersi öğrenmeye neden ihtiyaçları olduğunu hatırlatmalılar. Bu ihtiyacı günlük yaşam becerileriyle eşleştirebilecekleri gibi, “sınıfımı geçmek, sınavı kazanmak, üniversiteye gitmek” gibi hedeflerle de eşleştirebilirler.

Ayrıca öğrenciler dikkatlerini çabuk kaybettiklerini fark ettikleri ders ve konular için öğrenmeleri gereken içeriğe yönelik zihinsel bir çaba sarf etmeliler. Dikkat toplama, istek üzerine bilincimizin bir konu üzerine toplanması halidir.

Psikolojik Alt Nedenler Çözülmeden Dikkati Toparlamak Zor

Öğrencilerin okulda dikkatlerini yeterince toplayamamalarının temel nedenleri derse yönelik yetersiz ilgi, başarı güdüsünün düşük olması, okul ve sınav korkusu, verimsiz çalışma teknikleri sayılabilir. Öğrencilerin dikkatlerini odaklamada başarı elde edebilmeleri için öncelikle dikkatlerinin dağılmasına neden olan bu alt nedenleri çözmeleri gerekmektedir.

Verimli ders çalışma teknikleri geliştirmek, zamanı verimli kullanmayı öğrenmek ve sınav kaygısı ile başa çıkma becerilerini geliştirmek öncelikli olmalıdır. Dikkati toparlamak için yardımcı olacak Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımızı da okuyabilirsiniz.  Öğrenciler derslere olan ilgilerini en iyi kısa ve uzun süreli hedefler belirleyerek çözebilirler. Hedefsizlik, motivasyonu olumsuz etkilemekte ve ders çalışmak anlamsız hale gelmektedir. Öğrencilerin hayatlarındaki belirsizlikten kurtulması ve geleceğe yönelik belirgin hedefler çıkarmaları gerekiyor. Kariyer seçimi yapmak ve seçim sürecinde kariyer danışmanlığı almak dikkati toparlamak için kişiye ihtiyacı olan motivasyonu sağlayabiliyor.

Öğrenme Stiline Uygun Çalışmak Dikkati Toparlamak İçin Oldukça Yardımcı

Dikkati toparlamada kişinin yetenekleri ve ayrıca çalışma şeklinin de etkisi var. Bu nedenle öğrenciler öğrenme süreçlerinde yeteneklerinden faydalanmalıdır. Öğrenme stilleri çalışma şekline dahil edilmeli öğrenciler en iyi hangi stil ile öğreniyorlarsa o stile uygun şekilde ders çalışmalıdır. Kişinin daha kolay öğrenebildiği bir metod ile çalışıyor olması dikkatini çok daha uzun süre odaklayabilmesini sağlayacaktır.

Yine dikkatin dağılmasını engellemek için özellikle zorlanılan derslerde sık sık kısa süreli molalar verilmelidir. Zihin kavramakta zorlandığı bilgilerde çok daha çabuk yorulur ve dikkatte daha kolay dağılır. Öyleyse kendinize çalışma planı çıkarırken zorlandığınız derslerin aralarına 25-30 dakikada bir 5 dakikalık molalar koymanız faydalı olacaktır. Bu konuda Pomodoro tekniğini araştırarak, mola düzeniyle ilgili daha detaylı bilgi alabilirsiniz.

Ders çalışmaya dikkatinizin çabuk dağıldığını fark ettiğiniz derslerde başlamanız da faydalı olacaktır. Aksi halde hem zihniniz hem vücudunuz yorulduktan sonra bu derslere çalışmaya başlamak dikkati toparlamakta daha fazla zorlanmanıza neden olacaktır. Ders programı çıkarmak, hangi derse ne kadar süre ile çalışacağını ve sırada ne olduğunu önden bilmekte dikkatin toparlanmasına yardımcı olmaktadır.

Düzenli Uyku, Egzersiz ve Beslenme Dikkati Toparlamak İçin Gerekli

Düzenli ve yeterli uyku uyumakta zihnin ve vücudun dinlenmesi için gerekli. Kaliteli bir uyku için günün doğru zamanlarında uyumaya özen göstermek, uyku saatlerini gece geç saatlere bırakmamak ve erken yatıp erken kalkmak hem öğrenmeyi kolaylaştırıyor hem de vücut daha iyi dinleniyor. Ayrıca öğle saatlerinde 30 dakikalık bir şekerleme yapmakta günün devamında duyulacak enerjiyi toparlamak ve dikkati artırmak için faydalı.

Sağlıklı beslenmek ve dikkat üzerinde olumlu etkisi olan besinleri günlük menülere dahil etmek de dikkat toparlamak adına olumlu etki sağlayacaktır.

Fiziksel egzersiz, meditasyon ve nefes çalışmaları da dikkatin kolay toparlanabilmesini sağlamaktadır. Ders çalışmaya başlamadan önce 15 dakika kadar egzersiz veya yürüyüş yapmakta dikkati toparlamak için oldukça faydalı. Bu uygulama odağı ve enerji seviyenizi arttırıyor. Egzersizi açık havada, bol oksijen alınabilecek bir alanda yapmak ya da egzersiz yapılacak odayı öncesinde havalandırmakta dikkat süresini olumlu etkiliyor.

Öğretmenler Derslerde Dikkat Dağınıklığını Önlemek İçin Ne Yapabilir?

  • Farklı öğrenme stillerine göre ders bütüne hitap ederek anlatılmalıdır. Öğrenme ortamında öğrenmeyi kolaylaştıracak araç gereçlerden faydalanılmalıdır.
  • Ders monologlar halinde değil interaktif şekilde işlenmelidir.
  • Öğrencilere ders içinde konuyla alakalı sorular sorulmalı, her an kendilerine soru yöneltilebileceğini öğrenciler bilmelidir.
  • Öğrencilere sık sık geri bildirim verilmeli, çabası ve öğrenme azmi taktir edilmelidir.

Dikkati Toparlamak İçin Kullanabileceğiniz Bu Basit ve Keyifli Teknikleri Deneyebilirsiniz

Geriye Doğru Sayı Sayma

Dikkatinizin dağıldığını fark ettiğiniz anda ilgilendiğiniz işi bırakın ve odaklanın. Zihninizden 100’den geriye doğru 3 sayı atlayarak saymaya çalışın. Hata yaptığınızda tekrar başa dönün ve yeniden saymaya başlayın. 100, 97, 94,91, 87… Bu çalışmayı zorlaştırmak için daha büyük sayılardan başlayarak yapabilirsiniz. Düşeceğiniz rakamları da değiştirebilirsiniz.

Kelime Sayma Egzersizi

Bir kitap ya da üzerinde yazılar olan herhangi bir doküman alın. Rastgele bir paragrafını seçin ve bu paragrafta geçen kelimeleri tek tek sayın. Sonraki aşamada elinizi kullanmadan sadece gözlerinizi takip ederek sayın. Bir süre sonra bu çalışma size kolay gelmeye başlayabilir. O zaman paragraf sayısını artırın ve tüm sayfayı sayana kadar bu işlemi devam ettirin. Hem dikkatinizi toparlamanızı sağlayacak hem de sınavlarda test kitapçıklarındaki uzun paragrafları satır atlamadan okumanızı kolaylaştıracak.

Kelime Tekrarı Egzersizi

Kendinize ilham veren basit bir kelime seçin. Bu kelimenin size iyi gelen bir kelime olması önemli. “Başarılıyım”, “Sağlıklıyım”, “Değerliyim” gibi bir kelime olabilir. Aklınızda bu kelimeyi 5 dakika boyunca tekrar edin. Bu çalışma size kolay gelmeye başladığında süreyi 10 dakikaya çıkarın.

Nesneyi Tanıma Egzersizi

Etrafınızdaki herhangi bir nesneyi ya da bir meyve, sebzeyi Bir elinizde tutun. Bu nesneyi her yönüyle inceleyin. İncelerken sadece onu düşünün. Nesnenin her tarafını inceleyin ve diğer düşüncelerin aklınızda yeri olmadığını tekrar edin. Nesneyi beş duyu organınızla hissedin. Bu egzersizi sessiz bir ortamda yapmaya özen gösterin. Bu egzersizi bir meyve ile yapmak dokusunu ve kokusunu daha iyi hissedebilmenizi kolaylaştırır. Ancak en yakınınızdaki basit bir kalemle de yapabilirsiniz.

 Kelime Bulma Egzersizi

Bir kitap alın ve kendinize bir sayfa aralığı belirleyin. Bir kelime belirleyerek bu kelimenin belirlediğiniz aralıkta kaç defa geçtiğini bulun. Bunu her defasında daha az sürede daha çok sayfa aralığında yapın.

Parmakla Şekil Çizme Egzersizi

Kolunuzu karşıya tutun ve işaret parmağınızı yukarı kaldırın. İşaret parmağınızın omuz hizasında durmasına özen gösterin. İşaret parmağınızla sekiz çizin ve gözünüzle takip edin. Egzersiz boyunca başınızın sabit durmasına özen gösterin.

Kalem Egzersizi

Elinize bir kalem alın. Kalemin tepe noktasına 3 dakika boyunca bakın. Bunu yaparken tüm gereksiz düşünceleri aklınızdan çıkarmaya ve kalemin tepesine odaklanmaya özen gösterin.

Çiçek Bahçesi Egzersizi

Gözlerinizi kapatın. Bir çiçek bahçesinde yürüyüş yaptığınızı hayal edin. Zihninizde çimenlerin, bitkilerin ve çiçeklerin kokularını ayırt edin ve hissedin. Her egzersiz de daha fazla kokuyu hayal edin.

Tüm çalışmalarınıza rağmen, dikkati toparlamak sizin için çok zor oluyorsa profesyonel destek alabilir bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Sınav kaygısı çağımızın oldukça önemli bir sorunu haline geldi. Öğrencilerin aşırı mükemmeliyetçi ve rekabetçi yapıda olması, aile ve öğretmenlerin bu yönleri pekiştirmesi sınav kaygısını besliyor. Oysa sınava girecek her bireyin sınav öncesi, sınav sırası ve sonrası heyecan duyması olağan. Hatta bu heyecan sınava yeterince hazır olmak için teşvik ederken, sınav sırasında da dikkati toparlamayı kolaylaştırıyor. Ancak ailelerin ve öğrencilerin sınava yönelik gerçekçi olmayan beklenti ve inançları, sınavdaki başarının karaktere atfedilen bir değer haline getirilmesi sınav başarısını engelliyor.

Sınav kaygısı sağlıklı düzeyde tutulduğunda, kaygının getirdiği heyecan ve olumsuz duygularla nasıl baş edileceği öğrenildiğinde sınav başarısı beraberinde geliyor. Peki sınav kaygısı, sınav başarısına nasıl dönüştürülür? Yazının devamında size yardımcı olabilecek önerilerimizi paylaşacağız.

Sınav Kaygısı Sınava Yönelik Olumsuz Düşünceler Değiştirildiğinde Sınav Başarısı Sağlıyor

Öğrencilerin sınav kaygısı yaşıyor olmalarının en büyük nedeni gittikçe artan olumsuz düşüncelerinin gerçekliğine olan inançlarıdır. Öğrenciler değer verdikleri kişilerin kendilerinden çok fazla şey beklediğini fark ettiklerinde onları üzecek olmanın kaygısını duymaya başlıyor. Bu kaygıyı dindirebilmek için çevrelerine davranışsal ve sözlü mesajlar vererek aslında bekledikleri kadar iyi olmadığını göstermeye çalışıyor. “Yeterince iyi değilim”, “sınavı kazanmak çok zor”, “çalışıyorum ama başarısız olacağım.” benzeri düşüncelerini dile getiriyor ve “benden bu kadar fazla şey beklemeyin” demeye uğraşıyor. Ancak bu beklentiyi düşürme çabası ile söylenen sözler zamanla öğrencilerin gerçek düşünceleri haline gelmeye başlıyor. Üstelik başarısız olunmuş bir deneme, tam olarak anlaşılmayan bir ders ya da hatırlanmakta zorlanan konular varsa olumsuz düşünceler iyiden iyiye pekişiyor.

Kişinin kendini rahatlatmak ve çevresindeki yoğun beklentiyi düşürmek için uyguladığı bu strateji zamanla gerçek kaygı haline geliyor, fiziksel belirtiler açığa çıkıyor ve sınav başarısı düşüyor. Öğrencilerde zaman içinde heyecan, huzursuzluk, terleme, çarpıntı, mide bulantısı, karın ağrısı görülmeye başlıyor. İştahta düşüş, yeme bozukluğu, uyku problemleri de eşlik edebiliyor. Ders çalışmayı erteleme, özgüven eksikliği, dikkat dağınıklığı ve konsantre olmakta güçlük gibi problemler görülebiliyor. Zamanla öğrencinin zihnine “başarısız olacağım, ne kadar uğraşsam da her şeyi öğrenmem mümkün değil.”, “yeterince iyi öğrenemiyorum. Rakiplerim benden çok daha iyi.” Düşünceleri hakim oluyor.

Peki Olumsuz Düşünceleri Nasıl Olumluya Çevirebiliriz?

Öncelikle öğrencilerin olumsuz düşüncelerini tespit etmesi gerekir. Düşüncelerimiz çok hızlıdır ve bazen onları düşündüğümüzü bile fark etmeyiz. Bu noktada yanlarında bir not defteri bulundurmaları öğrenciler için faydalı olacaktır. Olumsuz düşüncelerini belirleyene kadar bu not defterini taşımaya devam edebilirler. Zihinlerine gelen her olumsuz cümleyi deftere yazmaları gerekecek. Örneğin; ders çalışma anında “aptalsın, anlamıyorsun” düşüncesi zihinlerinden geçiyorsa bunu hemen kağıtlarına yazmalılar. Şimdi bu olumsuz cümlenin yanına daha büyük harflerle olumlu cümlelerini yazmaları gerekiyor. Örneğin; “Düzenli olarak ders çalışıyor ve öğrenmek için tüm kaynaklarını kullanıyorsun. Bu düşüncen gerçek değil ve çok daha zorlarının üstesinden geldiğin zamanlar oldu. Herkes gibi sen de öğrenebilirsin. Gerçekten anlamıyorsan öğretmenlerinden ya da arkadaşlarından destek talep edebilirsin.” şeklinde yapıcı bir dille olumlu cümle karşılıkları yazılmalıdır. Tüm olumsuz cümlelere karşı olumlu cümleler yazıldıktan sonra öğrencinin bu çalışmayı pekiştirmesi gerekiyor. Zihnine gelen her olumsuz cümlede defterini açıp olumlu cümleyi sesli olarak okuması olumlu düşüncenin pekişmesi ve olumsuz düşünmenin sönmesini sağlayacak.

Sınav Kaygısı Artığında Şu 3 Sorunun Cevabını Arayın

Stres ve kaygı uyandıran bir durumda kendinize şu 3 soruyu sormanız kontrolün hala sizde olduğunu, rahatsızlık veren duygu ve düşünce ile başa çıkabileceğinizi size hatırlatacak.

  1. Şu an Ne oluyor? (bu bir olay ya da bir düşünce, duygu, dürtü olabilir)
  2. Bu olan benim için tehlikeli mi?
  3. Peki bununla başa çıkabilir miyim?

Birinci soruda kişi olayı kendi algılayışına göre ele almalıdır. İkinci soruda bu olayın kendisi için tehlikeli olup olmadığını değerlendirmelidir. Üçüncü soruda ise tehlike söz konusu ise başa çıkmak için sahip olduğu kaynakları değerlendirmelidir. Burada sahip olunan fiziksel (bireyin sağlığı, enerjisi ve dayanma gücü vb.), sosyal (somut ve duygusal destek), psikolojik (inançlar, problem çözme becerileri, benlik saygısı, ahlaki değerler vb.) ve maddi (para, aletler vb.) başa çıkma kaynakları değerlendirilmelidir.

  1. Şu an Ne oluyor?
  • Önemli bir sınava hazırlanıyorum ve başarısız olacağıma inanıyorum, sınav kaygısı yaşıyorum.
  1. Bu benim için tehlikeli mi?
  • Bu benim için çok önemli bir sınav. Başarılı olmak istiyorum. Ailem ve sevdiklerim benden başarılı olmamı bekliyor. Başarısız olmam durumunda eğitim hayatımın olumsuz etkileneceğine, akranlarımın eğitim fırsatlarının gerisinde kalacağına inanıyorum. Bu yüzden kendimi tehlikede hissediyorum. Sınav başarısı benim için önemli.
  1. Bu duygu, düşünce ve kaygılarla başa çıkmak için ne yapabilirim?
  • Kendime çok yükleniyor ve başarısız olacağımı düşünüyorum ama bir yandan da özveriyle çalışıyor, öğrenmek için çok çaba sarf ediyorum. Öğrenmeyi ve başarmayı korkularıma rağmen çok istiyorum. Ders çalışma tekniğimi gözden geçirebilir, daha iyi nasıl çalışabileceğimi öğrenebilirim. Zamanı verimli kullanma teknikleri öğrenebilirim. Kaygımı azaltmak için meditasyon, nefes egzersizi çalışmaları yapabilirim. Eksik olduğum ve öğrenmekte zorlandığım konular için öğretmenlerimden ve arkadaşlarımdan yardım isteyebilir, ek ders imkanım olup olmadığını ailemle değerlendirebilirim. Önümde yeterince zaman var ve ben başarılı olmayı arzuluyorum. Öyleyse ben başarabilirim.

Bu tekniği, kaygı duyduğunuz her koşulda uygulayabilirsiniz. Sınav kaygısı yaşayan arkadaşlarınıza da bu tekniği önerebilirsiniz.

Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri ile Verimli Ders Çalışıldığında Sınav Kaygısı Azalıyor

Zamanı verimli kullanmak öğrencilerin derslerinin yanı sıra sosyal hayatlarına, hobilerine ve kişisel ihtiyaçlarına daha fazla zaman ayırabilmelerini sağlar. Bu sayede deşarj olabilen, ders dışı aktivitelerle enerjisini atabilen, sosyalleşen öğrenci kendini daha iyi, değerli hisseder. Odak noktası sınav başarısından uzaklaştığında zihinsel ve fiziksel olarak rahatlar, üzerindeki duygusal baskı azalır. Bu sayede öğrenci ders çalışmaya geri döndüğünde daha olumlu düşüncelerle çalışmaya başlar.

Etkili zaman yönetimi teknikleri hakkında bilgi almak isterseniz, Pomodora, Eisenhower Matrisi gibi verimli zaman yönetimi tekniklerini anlattığımız; Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımıza bakabilirsiniz. Etkili zaman yönetimi tekniklerini düzenli şekilde kullanmaya başladığınızda sınav kaygısı düşecek ve sınav başarısı beraberinde gelecektir.

Dikkati Dağıtan Faktörler Azaltıldığında Sınav Kaygısı Azalıyor Sınav Başarısı Artıyor

Dikkat dağıtıcı unsurlar sadece sınava hazırlık sürecinden değil tüm aktivitelerimizden aldığımızı verimi azaltıyor. Kitap okurken, film izlerken, bir işi yetiştirmeye çalışırken, araba kullanırken, arkadaşlarımızla bir aradayken de anı yaşamamızın önüne geçiyor. Sosyal medya kullanımı, internet, cep telefonu, tablet gibi teknolojik cihazlarla ilgilenirken aynı anda başka şeylere odaklanmamız çok zor. Bu nedenle ders çalışma sürelerimizde çalışma alanımızı dikkat dağıtıcı unsurlardan olabildiğince arındırmalıyız.

Herkes için dikkatinin dağılmasına neden olan çevresel faktörler ve eşyalar birbirinden farklı olabilir. Sizin için masanızda duran bir kitap dikkatinizin dağılmasına yetecekken başkası için bir resim, telefon ya da müzik çalar dikkati dağıtabilir. Dağınık bir ortamda çalışamıyor olabilir ya da çalışma alanınızın ısısı, ses ve ışık gibi detayları dikkatinizi etkiliyor olabilir. Öyleyse dikkatinizi dağıtan tüm unsurları tespit etmeli ve odaklanmanız için gerekli olan koşulları hazırlamalısınız. Dikkat dağıtıcılara hayır diyebildiğinizde ders çalışma veriminiz artacak ve bu da beraberinde sınav kaygısı yaşamanızın önüne geçecektir. Yeterli ve verimli çalışıyorum hissi sınav başarısı getirecektir.

Öğrenme Stilinize Göre Ders Çalışıldığında Sınav Başarısı Artıyor

Öğrenme stilinizi bilmeden ders çalışmaya çalıştığınızda dikkatiniz kolayca dağılır, çabuk sıkılır ve ders çalışmak istemezsiniz. Çünkü herkesin öğrenme stili farklıdır ve verim alabilmek için çalışma şeklinin de öğrenme stiline göre düzenlenmesi gerekir. Siz görsel olarak daha kolay öğrenebilen bir öğrenciyseniz daha çok görsel materyallerle çalışmalı, yazarak, okuyarak tekrar etmelisiniz. Hatırlamanızı kolaylaştıracak renkli kağıtlar, post-it ve resimler sizin için öğrenmeyi kalıcı ve keyifli hale getirecektir.

İşitsel öğrenme stiline sahip bir öğrenciyseniz sizin için dinleyerek ya da sesli tekrarlar yaparak öğrenmek daha kolay olacaktır. Yine öğrenirken sözsüz müzikler dinlemek öğrenmenizi kalıcı hale getirecektir. Duyusal öğrenme stiline sahipseniz, öğrenmeniz gereken konuları yaparak, deneyerek ya da bizzat yerinde araştırarak ya da öğreten konumuna geçip bizzat başkasına öğretmeye çalışarak daha iyi öğrenebilirsiniz. Sınav kaygısı ile başa çıkmak ve sınav başarısı elde etmek için öğrenme stilleriyle ilgili daha fazla bilgi edinmek isterseniz Öğrenme Stiline Göre Akademik Başarıyı Yükseltecek Ders Çalışma Teknikleri yazımıza bakabilirsiniz.

Yaşam Tarzında Yapılan Düzenlemeler Kaygıyı Azaltıyor

Düzenli ve yeterli uyku vücudun dinlenmesi ve gün içerisinde öğrenilen bilgilerin sentezlenmesi için oldukça önemlidir. Ayrıca kaliteli uyku beynin de dinlenmesini sağlayacak ve gün içerisinde odaklanmayı kolaylaştıracaktır. Düzenli uyku sayesinde dolaşım sistemi de daha sağlıklı çalışır, sinir sistemi rahatlar, stres ve fiziksel gerginlik azalır. Uykudan verim alabilmek için çok geç saatlerde yatmamak ortalama 7-9 saat uyumak ve mümkünse öğle saatlerinde 30 dakikalık şekerleme uykusu yapmak öğrenme verimini artırmaktadır. Uyku evreleri de öğrenme üzerinde etkilidir. Derin uyku dediğimiz REM uyku fazında gün içinde öğrenilen bilgilerin hafızaya yerleşmesinde ve daha kalıcı bilgi edinilmesinde etkisi vardır. Bu nedenle derin uyku saatlerinin olumsuz etkilenmemesi için uyku sürelerinde uykuyu bölebilecek teknolojik cihazlardan uzak durulmalıdır. Ayrıca uyunan odanın uyku sırasında ışık almaması ve sessiz olması da uyku kalitesi için önemlidir.

Sağlıklı beslenme de stres ve kaygıyı azaltır ve öğrenmeyi kolaylaştırır. Okul çağı dönemde çeşitli besinlerin gün içerisinde yeterli ve dengeli şekilde tüketilmesi gerekir. Okul çocuklarında enerji ve besin öğelerinin yetersiz alımı, büyüme, gelişme ve okul başarısını olumsuz etkiler. Bu nedenle öğrencilerin gün içerisinde dört besin grubundan ihtiyaçlarıyla orantılı şekilde besin alması gerekir. Öğrenciler güne mutlaka kahvaltı ile başlamalı, günlük 3 ana öğününün alımını ihmal etmemelidir. Gelişim çağında olan öğrencilerin hem büyüme hem de etkin öğrenme sürecinde harcadıkları enerjiyi yerine koyabilmesi için ana öğünlerin dışında ara öğünlere de ihtiyacı vardır.

Fiziksel egzersiz de en az uyku ve beslenme kadar sınav kaygısı ile başa çıkmada etkilidir. Gün boyu okul sıralarında, evde de ders çalışma alanlarında oturarak hareketsiz vakit geçiren çocuklar doğalarına aykırı şekilde sınırlandırılmaktadırlar. Oysa çocukların hareket etmesi, enerjilerini atması gerekir. Gelişim çağındaki öğrencilerde uzun süre hareketsiz kalma, bilgisayar başında zaman geçirme ya da uzun süre deftere kapanarak yazı yazma iskelet- kas gelişimi için zararlıdır. Henüz gelişim sürecinde olan çocukların eklem ağrısı, şekil bozukluğu, kas spazmı, tutukluk gibi fiziksel rahatsızlık yaşamaması için egzersiz yapmaları gerekmektedir. Egzersiz hem fiziksel gelişimlerini destekleyecek hem de biriken enerjilerini sağlıklı yollarla boşaltma imkanı tanıyacaktır. Hareketsizlik artan ağrıların yanı sıra mutsuzluk, olumsuz duygu ve düşünceleri beraberinde getirmekte stres ve kaygıya neden olmaktadır.

Sınav Kaygısı Artıyor ve Sınav Başarısı Olumsuz Etkileniyorsa Destek Almayı İhmal Etmeyin

Kimi zaman duyulan sınav kaygısı ve başarısız olma korkusu çabalarımızdan daha baskın hale gelebilir. Kaygınızla başa çıkamadığınızı, fiziksel, bilişsel ve duygusal olarak olumsuz etkilendiğinizi hissediyorsanız destek almayı ihmal etmeyiniz. Sınav başarısı ne kadar önemli olsa da çok daha önemli olan “sizsiniz”. Kaygınızı kontrol altına alamıyor ve okul başarınız olumsuz etkileniyorsa mutlaka psikolojik destek ve kariyer danışmanlığı almalısınız.

 

Read More