Ergenlikte ebeveyn tutumu gencin nasıl bir yetişkin olacağını belirleyen son derece önemli bir etkiye sahiptir. Ergenlik dönemi gencin çocukluktan çıkıp yetişkinliğe hazırlık yaptığı ara dönemdir. Bu dönemin getirdiği pek çok değişim genç için yeni bir öğrenme sürecini ve uyum ihtiyacını doğurur. Ergenliğin getirdiği bilişsel, davranışsal, duygusal, hormonal değişim gencin adapte olmasını zorlaştırır.

Genç ergenliğin getireceği değişime ailesi tarafından ne kadar erken hazırlanırsa ve ailenin duygusal desteğini ne kadar hissederse adaptasyon da o kadar kolay oluyor. Genç için ailenin desteği ve varlığı ne kadar önemli olsa da ergenlikte akranlarla geçen zaman artıyor. Bu dönemde aileyle çatışmalar, anlaşmazlıklar yaşanabiliyor. Akranın gencin hayatındaki yönlendirici etkisi daha fazla olabiliyor.

Aileyle iyi ilişkiler varsa ergenlik dönemi tüm zorluklarına rağmen gencin aileyle iç içe olduğu dönemdir. Ancak aileyle ilişkiler zayıf olduğunda genç önemli ve güvenilir bir duygusal kaynağını kaybetmiş olur. Genç, yaşadığı sorunlarda yardım isteyecek sıcaklığı ailede bulamadığı gibi, hatalarında da yargılanmaktan korkabiliyor. Genç bu önemli dönemde aileyi yanında değil karşısında hissettiğinde yalnızlık hissi artıyor. Kendini daha güçsüz, savunmasız hissedebiliyor.

Oysa ergenlik gencin yetişkinlik rollerine hazırlandığı önemli bir dönem. Bu dönemde genç yeni rollerine hazırlanırken güvene, cesarete ve sağlıklı rol modellere ihtiyaç duyuyor. Zorlandığında, kırıklığa uğradığında yeniden motive olacak, cesaretlenecek gücü ise ailenin güven ortamında kazanmaya ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla ailenin çocuklukta olduğu gibi ergenlik döneminde de çocuğu koşulsuz sevmesi, destek vermesi, sağlıklı rol model sunması gerekiyor.

Ebeveynin hoşgörüsü, yeri geldiğinde demokratik yeri geldiğinde sıcak ve sevecen tavrı gence güven veriyor.

Ergenlikte Ebeveyn Tutumu Nasıl Bir Birey Yetişeceğini Belirliyor

Ergenlikte bireyin asıl ihtiyacı aileden tamamen kopmadan ama onlara bağımlı da olmadan yeni rollerini deneyimleyebilmek. Gençler bu dönemde kendi kararlarını alabilmek, sorumluluklarını genişletmek ve kısıtlanmak yerine cesaretlendirilmek istiyorlar. Yeri geldiğinde bir çocuk kadar savunmasız kalıp aileye koşabilmek, onların yanında huzur bulmak istiyorlar. Yeri geldiğinde tüm dünyayı karşılarına alacak kadar güçlü ve kararlı olabilmeyi arzu ediyorlar.

Gencin yaşadığı bu iki uçlu gelgitler genç kadar aileyi de yoruyor. Aile kimi zaman bu gelgitler karşısında endişeye kapılıp karşılarında hala küçük bir çocuk varmışçasına yasaklar, kısıtlamalar getirebiliyor, cezalar verebiliyorlar. Veya “madem bu kadar büyüdün ne istiyorsan yap ama başın sıkışınca gelme” diyerek gözdağı verebiliyorlar.

Ergenlikte ebeveyn tutumu olumsuz olduğunda ne aile ne de genç mutlu ve huzurlu olamıyor. Genç kendini sınırlandırılmış ve yalnız bırakılmış hissediyor. Genç ailesinin desteği olmadığında kaybedecek neyim var diye düşünebiliyor, daha riskli davranışlara yönelebiliyor. Veya aile desteğinin kaybı gencin özgüveninin zedelenmesine, içe kapanmasına neden olabiliyor.

Genç bu dönemde çocuklukta çizilen sınırları genişletmek istiyor. Gencin bu isteği ise aile tarafından sınırların tamamen kaldırılması gibi anlaşılabiliyor. Oysa genç “artık çocuk değilim, dolayısıyla tecrübe edinebilmem, hayatı öğrenebilmem için daha geniş sınırlara ulaşmama izin vermelisiniz” diyor. Ergenlik çağındaki bireyin hayatı deneyimleme, uyum becerilerini geliştirme, kendini ailesinden bağımsız bir birey olarak keşfetme ihtiyacı var.

Ailenin ise çocuğunun yeterince büyüyüp büyümediğine, bu süreci yönetip yönetemeyeceğine yönelik kaygıları var. Dolayısıyla bu iki uç düşünce çatışmaların açığa çıkmasına neden oluyor. Aile kaygı ve endişelerini çocuğa yansıtırken doğrudan düşüncelerini paylaşmak yerine güç gösterisine başlayabiliyor. İletişimin içerisine güç savaşı ve suçlayıcı bir dil girdiğinde iletişim çıkmaza giriyor.

Aile İçi İletişim Oldukça Önemli

Ergenlikte ebeveyn tutumu gencin iletişim becerilerini ve aile içi iletişimin yönünü de belirliyor. Özellikle “Sen dili”nin kullanımı gencin öfkesini artırabiliyor. Aynı şekilde ailenin de iletişimde ses tonu, beden dili ve tutumu değişiyor. Aile endişelerini anlatırken sen bunu istiyorsun ve bu isteyin bizim senin için endişelenmemize neden oluyor demek yerine “hayır yapamazsın, çünkü ben böyle istiyorum.” Demesi genci kızdırıyor.

Oysa iletişimde ben dilinin kullanımı iki tarafın çatışmak yerine birbiriyle empati kurmasını ve uzlaşmasını kolaylaştırıyor. Genç ailesine sınırlarını neden genişletmek istediğini anlattığında, aile neden kaygılandığını paylaştığında iletişim güzelleşiyor. Aile ile genç arasında açık ve doğrudan bir iletişim kurulamadığında genç yalan söyleme veya gerçeği hafifletecek şekilde değiştirerek aileyle paylaşma ihtiyacı duyuyor.

Açığa çıkacak çatışmadan, güç mücadelesinden kaçınmak için genç böyle bir yola başvurabiliyor. Oysa yalan veya gerçeğin saptırılması çok daha büyük risklere zemin hazırlayabiliyor. Yalan iki tarafın birbirine olan güvenini sarstığı gibi gencin karşılaşabileceği olası tehlikelerden ailenin haberdar olmamasına da neden oluyor. İletişim doğrudan, açık, empatik ve etkili olduğunda sorunlar çok daha kolay halledilebiliyor.

Etkin dinleme, empatik konuşma, sen yerine ben dilini kullanma, konuşma anında “şimdi ve burada” kalabilme, beden dilini ve ses tonu ile iletişimi destekleme ve iletişimde olumlu dili kullanma iletişimin kalitesini artırıyor. Aile İçi İletişim Eksikliği Nedenleri ve Sağlıklı Bir Birey Yetiştirebilmek İçin Aile İçi İletişim Nasıl Olmalı? yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Aile Gence Rol Model Olmalı ve Güven Vermeli

Sağlıklı benlik gelişimi için ergenlikte ebeveyn tutumu kadar ailenin sağlıklı rol model sunabilmesi de önemli. Gencin hayatından bebeklikten itibaren en etkili ve ilk model ebeveynler oluyor. Dolayısıyla ergenlikte ailenin problem çözme becerileri, iletişimi, özgüveni, sorumluluk bilinci gence model oluyor. Öfkesini yönetemeyen, stresle başa çıkamayan, iletişimi zayıf, sosyal becerileri eksik ebeveynler ise gencin benzer davranışlar geliştirmesine neden oluyor.

Gençler bu dönemde ailelerinden güven istiyor. Genç “Bana, karakterime, başarabileceklerime ve öğrettiklerinizi devam ettirebileceğime güvenin. Ancak bana güvenirken beni tamamen desteksiz, savunmasız da bırakmayın. Evet elimi tutmanıza gerek yok artık, desteğiniz olmadan da yürüyebilirim. Ama orada olduğunuzu, tökezlediğimde, düştüğümde elimden tutacağınızı bilmeye ihtiyacım var.” Diyor.

Ergenlikte ebeveyn tutumu hoşgörülü, demokratik, destekleyici tutum olmalı.

Ergenlikte Ebeveyn Tutumu Hatalı Olduğunda Ergenlik Dönemi Sorunları Şiddetleniyor

Olumsuz ebeveyn tutumları Baskıcı – Otoriter tutum, aşırı hoşgörülü- gevşek tutum, tutarsız tutum, mükemmeliyetçi tutum, İhmalkar tutum olarak ayrılabilmektedir. Çocuklukta ve gençlikte ebeveynlerin sergilemesi gereken en sağlıklı tutum ise hoşgörülü-demokratik-destekleyici tutumdur.

Ergenlikte ebeveyn tutumu hatalı olduğunda ergenlik belirtileri daha olumsuz ve şiddetli geçirilebiliyor. Depresyon riski artıyor, özgüven zedeleniyor. Genç ailesinden göremediği ilgi ve desteği akranlarında ve riskli arkadaşlıklarda arıyor. Akademik başarı düşüyor, olumsuz alışkanlıklara yönelim artıyor. Ergenlerde Depresyon: Aileler Nelere Dikkat Etmeli? Ve Fark Edilmeyen Ergenlik Sorunları Lisede Başarısızlık Nedeni Olabilir yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Ergenlikte Ebeveyn Tutumu Baskıcı – Otoriter Olduğunda Gençte Pasif Agresif Davranışlar Gelişiyor

Baskıcı Otoriter tutumda ebeveynlerin iletişim tarzı çoğunlukla güç odaklı oluyor. Aile otoriter, baskıcı ve cezalandırıcı tavırlarıyla gencin korkmasına ve geri çekilmesine neden oluyor. Böyle bir aile ortamında genç duygu ve düşüncelerini ailesiyle paylaşmaya çekiniyor. Kimi zaman ebeveynlerin ikisi birden veya birisi daha baskıcı olabiliyor.

Erkeğin baskın olduğu ailelerde çocuk kadar kadın da otorite figüründen çekinebiliyor. Bu durum otoriteye boyun eğmeye neden oluyor. Kendini ifade edemeyen duygu, düşünce ve isteklerini doğrudan paylaşamayan gençte pasif agresif davranışlar gelişiyor. Kimi zamansa genç ailede gördüğü otorite ve baskıcı tavırları kendi akran ilişkilerine ve romantik ilişkilerine yansıtıyor. Ergenlikte ebeveyn tutumu baskıcı otoriter olduğunda gençlerde akademik başarı büyük olasılıkla düşüyor.

Ergenin özsaygısı ve özgüveni azalıyor. İletişim becerileri ve sosyal beceriler gelişmiyor. Genç kariyerinde de kendini geliştirmekte zorlanıyor. Bu gençler çoğunlukla ailenin karar verdiği mesleğe yöneliyor. Hayatlarındaki pek çok konuda da ailelerinin kararları belirleyici oluyor.

Ergenlikte Ebeveyn Tutumu Aşırı Hoşgörülü ve Gevşek Olduğunda Genç Çocukluk Rolünü Bırakamıyor

Aşırı Hoşgörülü- Gevşek ebeveyn tutumunda ise çocuk ailenin merkezine konuluyor. Çocuğun her istediği gerçekleştiriliyor, kurallar çocuk tarafından şekilleniyor ve neredeyse sınırlar ortadan kalkıyor. Sorumluluk verilmeyen, her ihtiyaçları aile tarafından karşılanan bireyler gelişiyor. Bu çocuklar ergenlikte ve yetişkinlikte de çocukluk rollerini bırakamıyorlar.

Almaları gereken gelişimsel rollerin gerekliliklerini karşılamakta zorluk yaşıyorlar. Bu tarz ebeveyn tutumuyla yetişen çocuklar ailenin ilgisini, aşırı hoşgörüsünü ve koşulsuz kabulünü herkesten bekliyor. Ergenlikte genç, öğretmen, yönetici gibi diğer yetişkinlerden ve akranlardan aynı davranışı göremediğinde kırıklık yaşıyor. Genç yeni rollerine adapte olmakta güçlük yaşıyor, bağımsız hareket edemiyor, bireyselliğini kazanamıyor. Ailenin maddi, manevi ve fiziki desteğine ihtiyaç duyuyor.

Karşılaştığı sorun ve aksaklıklarda ailenin yardımına ihtiyaç duyuyor. İşleri kendi halletmeye çalışmak yerine ilk iş yardım çağrısında bulunuyor. Bu kişilerin yetişkin hayatta da problem çözme becerileri gelişmiyor. Kaldıramayacakları sorumlulukları alamıyor ve sorumluluklardan çekiniyorlar. Bu kişileri iş hayatında da yüksek kademelerde görebilmek mümkün olmuyor.

Ergenlikte Ebeveyn Tutumu Tutarsız Olduğunda Genç Duygularını Düzenlemekte Güçlük Yaşıyor

Ergenlikte ebeveyn tutumu tutarsız olduğundaysa ebeveynlerden biri veya ikisi duygu, düşünce ve davranışlarında tutarsızlık yaşıyor. Bir ebeveynin evet dediğine diğeri hayır diyebiliyor. Veya bu ebeveynler bir gün çocukla çok ilgiliyken başka bir gün oldukça ilgisiz davranabiliyorlar. Bir gün evet denilen ertesi gün hayır olabiliyor. Bir kez sevecen ve hoşgörü ile karşılanan durum başka bir sefer olumsuz karşılanabiliyor.

Bu da gencin ailesine ve ailesinin davranışlarına olan güvenini sarsıyor. Neye nasıl yanıt vereceklerini kestiremiyor olmak gencin aileyle olan iletişimini bir stres faktörü haline getiriyor. Genç ailede gördüğü bu tutarsızlığı kendi bireysel yaşamında tekrar edebiliyor. Arkadaşlık ilişkilerinde bir ilgili bir ilgisiz tavırlar görülebiliyor. Derslerinde ve sorumluluklarında bir gün çok disiplinli ve ilgili olan çocuk başa sefer sorumsuz olabiliyor.

Ergenlikte Ebeveyn Tutumu Mükemmeliyetçi Olduğunda Genç Daha Kaygılı Bir Birey Oluyor

Mükemmeliyetçi tutum sergileyen ebeveynler çoğunlukla gerçekdışı ve potansiyelin üzerinde beklentileri olan ebeveynler oluyor. Bu ebeveynlerde çoğunlukla kusurlara tolorans düşük oluyor. Ailenin çocuğa yönelik sevgi paylaşımı da koşullu oluyor. Sevgi ve ilgi için sorumlulukların yerine getirilmesi, başarılı olunması gerekiyor. Genç ailenin beklentilerini karşılayamadığında onların sevgisini kaybetme endişesi duyuyor. Genç mükemmellikten uzaklaştıkça yaşadığı kaygı ve stres azalıyor.

Sosyal anksiyete, sınav kaygısı, akademik başarısızlık, olumsuz beden algısı, depresyon ve benzeri gelişme olasılığı artıyor. Sınav Kaygısı Gençlerde Neden Oluşuyor? Yazımızı da okuyabilirsiniz.

Ergenlikte Ebeveyn Tutumu İhmalkar Olduğunda Gencin Özsaygısı Azalıyor

Ergenlikte ebeveyn tutumu ihmalkar olduğunda ise genç aile içerisinde kendini değersiz görüyor. Ailenin ihmal ettiği temel ihtiyaçlar gencin gelecek kaygısı geliştirmesine, özgüven kazanamamasına neden oluyor. Gençler riskli davranışlara, kötü alışkanlıklara, olumsuz arkadaşlıklara bu tarz ailelerde daha çok yöneliyor. Başarılı Bir Kariyer İçin Çocuk, Ergen ve Yetişkinlerde Duygu Düzenleme (Regülasyon) ve Mutlu Aileler Başarılı Çocuklar Yetiştiriyor! yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

 

 

Read More

Anne baba ile kurulan güven bağı bir çocuğun sağlıklı gelişimi için temel ihtiyaçtır. Güven bağı kişilik ve karakter gelişiminde en temel duyguların başında gelir. Çocuk için güven duygusu ilk önce temel bakım veren anne ve babadan gelir. Doğumla beraber anne ile bebek ilk ten tene teması kurar. Anne bebeğin ağlamalarından ihtiyaç sinyallerini alır ve bu ihtiyaçlara yanıt verir. Verilen yanıtın doğruluğu, yeterliliği ve süresi bağın gelişimini etkiler.

Bebeğin ihtiyaçları sadece fiziksel ihtiyaçlar değildir. Duygusal ihtiyaçlarının da anne baba tarafından doyurulması gerekir. Fiziksel temasın devam etmesi, sevgi sözcükleri, ilgi ve şefkat verilmesi bağı güçlendirir. Zamanla kurulan göz teması bu güven duygusunun yerleşmesine katkı sağlar. Bebeğin duygusal ve fiziksel olarak sağlıklı gelişimi aynı zamanda zeka gelişimini de destekleyecektir. Ebeveynlerle kurulan bu bağ yaşam boyu bireyin kişilik ve karakter gelişimine etki edecektir.

Anne baba ile kurulan güven bağı çocuğun güvenli bir temel oluşturmasını sağlar. Bu temel sayesinde çocuk kendini ve etrafını korkusuzca keşfeder. Ailenin ilgisi ve verdiği güven çocuğun özgüveninin gelişmesini destekler. Aynı zamanda bu güven aracılığı ile çocuk sosyal hayat içerisindeki diğerlerini de güvenli bulur. Aile ile kurulan bu bağ çocuğun sosyal, bilişsel ve davranışsal olarak gelişmesini sağlar. Çocuk büyüdükçe ebeveynlerinden aldığı güven temeli üzerine sağlam ve dayanıklı bir duygusal yapı inşa eder.

Anne Baba ile Kurulan Güven Bağı Başarıyı Nasıl Etkiliyor?

Özgüven Gelişiyor, Sevgi Başarı Koşuluna Bağlanmıyor

Anne baba güven bağı çocuğun sağlam bir özgüven geliştirmesini sağlıyor. Çocuk aile içerisinde hata yapmaktan korkmuyor aksine hatalarıyla tecrübe kazanıyor. Cezalandırılma ya da sevgiden mahrum kalma korkusu olmayan çocuk güven ortamında özgürce deneyim kazanıyor. Bu sayede problem çözme becerilerini geliştiriyor. Sorunlarıyla nasıl başa çıkabileceğinin yapıcı çözüm yollarını öğreniyor. Çocuk bu sayede eğitim hayatında da hata yapmaktan korkmuyor. Özgüveni ve cesareti ile girişken tavırlar sergiliyor. Derse daha çok katılıyor ve başarısız olduğunda kırıklığa uğramıyor. Bunun yerine hatasını fark edip bir sonraki sefer için düzeltme fırsatı ediniyor. Başarısız olmaktan korkmuyor çünkü başarısızlığı Anne baba ile kurulan güven bağı açısından risk kabul etmiyor. Çocuk, ailesi tarafından koşulsuz sevileceğini, başarı ya da başarısızlığın bunu etkilemeyeceğini biliyor.

Anne Baba ile Kurulan Güven Bağı Çocuğun Öğretmen Algısını Etkiliyor

Aile içerisinde gelişen güven bağı çocuğun dış dünyaya yönelik algısını, tutumunu ve beklentilerini de belirliyor. Okula başladığında öğretmenini de üçüncü bir ebeveyn modeli olarak kabul ediyor. Hatalarına, başarısızlığına ya da başarısına öğretmeninin vereceği tepkiyi anne-babanın tepkisi ile bir kabul ediyor. Dolayısıyla koşulsuz sevileceğini ve performansının bu bağa etki etmeyeceğini düşünüyor. Burada ailenin kurduğu güvenli temeli zedelememek adına öğretmenlere çok büyük görevler düşüyor. Özellikle de okulöncesi ve ilköğretim dönemi öğretmenlerinin çocuklarla sağlıklı iletişim kurabiliyor olması gerekiyor. Aksi halde aile ne denli güven inşa etse de okul yaşamında öğretmenlerin olumsuz yaklaşımları ile çocuklar zedeleniyor.

Gelecek Kaygısı ve Ayrılık Anksiyetesi Yaşanmıyor, Kariyer Fırsatları Değerlendiriliyor

Anne babayla kurulan bağ gençlerin sağlıklı şekilde aileden bağımsızlaşmasını sağlıyor. Birey olmanın, kendi hayat düzenini kurmanın aile ile bağını zedelemeyeceğini bilen çocuk özdenetim geliştiriyor. Bu çocuklar geleceğe daha umutla bakıyor, risk almaktan korkmuyor ve kariyer fırsatlarını değerlendiriyorlar. Anne babadan ayrılmayı kaygı nesnesi olarak algılamıyor, ayrılık anksiyetesi yaşamıyorlar. Bu sayede eğitim hayatlarında, meslek hayatlarında ve özel yaşamlarında özgürce seçimler yapabiliyorlar. Çocuklar farklı şehirlerde ya da ülkelerde eğitim ya da iş fırsatlarını değerlendirebiliyor.

Yaşamın getireceği rolleri biliyor, bu rollere ön hazırlık yapıyorlar. Aileyi otorite ya da karar mekanizması olarak görmüyorlar. Ancak ailenin fikirlerine, desteğine ve erken yaşam tecrübelerine önem veriyorlar. Duydukları saygı, güven ve verdikleri değer hayatlarıyla ilgili önemli konularda ailelerine danışmalarına imkan veriyor.

Anne baba ile kurulan güven bağı çocukların kariyer gelişimine ve başarıya yönelik algılarına etki ediyor. Anne-baba, çocuk ilişkinizi değerlendirdiğinizde güven bağı kurulamadığını hissediyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz. Çocuğunuzun kariyer gelişimine destek olma istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik yetene yönetimi ile kariyer danışmanlığı hizmetimizden faydalanabilirsiniz. Kariyer gelişimi, psikoloji, aile ve çocuk konularında yazdığımızın diğer yazıları okumak isterseniz blog alanını inceleyebilirsiniz. Mutlu Aileler Başarılı Çocuklar Yetiştiriyor! ve Akademik Başarı ve Ailenin Etkisi ve benzeri yazılarımıza ulaşabilirsiniz.

 

 

Read More

Erken yaşta anne ile çocuğun iletişimi hayatın geri kalanındaki tüm ilişkilerde etkisini gösteriyor diyebiliriz. Bilimsel araştırmalara göre anne ile kurulan bağların gerek arkadaşlık ilişkilerinde gerek romantik ilişkilerde etkisini sürdürme ihtimali yüksektir. Hayata geldiğimiz ilk anda ilk sosyal ilişkimize annemizle başlıyoruz. Henüz anne karnındayken göbek bağıyla bağlı olduğumuz annemize doğduktan sonra bir süre süt ihtiyacımız içinde bağlantılı haldeyiz. İlk ilişki ve sosyal bağı en çok yanımızda olan bakım veren annemizden öğreniyoruz. Kişinin hayat serüveninin gidişatını yüksek oranda belirleyen erken yaştaki anneyle olan iletişimin etkilerini anlattığımız bir blog yazısı oluşturmak istedik.

 

Anne ile Çocuğun İletişimi: Bağlanma Biçimleri

1.     Güvenli Bağlanma

Anne ile çocuğun iletişimi erken dönemde eğer güvenli bir bağlanmayla ilerlediyse gelecekte de yüksek olasılıkla başkalarıyla olan ilişki bağları güvenli kuruluyor. Peki güvenli bağlanma derken neyi kastediyoruz? Güvenli bağlanma ebeveynin desteğini hissettirdiği gereken yerlerde yardımcı olduğu bir tutumdan ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra güvenli bağlanmayı sağlayan ebeveynlerin çocuğa aşırı müdahale etmeden belli güvenlik önlemleri çerçevesinde özgürlük sağladığını söyleyebiliriz. Yani bu bağlanma ortamını sağlayan ebeveyn daha çok koruyucu yaklaşımlar sergileyerek gerektiğinde yardımcı olurken çocuğa kendi kendine deneyimleme şansı da verir. Güvenli bağlanmanın olduğu anne-çocuk ilişkisiyle büyüyen çocukların hayatlarının ileri safhalarında da ilişkilerini güvenli bağlarla kurduğu gözlemlenmiştir. Ne fazla bağımlılık tutumu sergilerler ne de kendilerini herkesten geri çekme eğilimi gösterirler. Bu kişilerin gerek arkadaşlık gerek romantik ilişkilerde etrafına ve kendilerine güvenleri yerinde ve sağlıklı bir gidişattadır.

2.     Anne ile Çocuğun İletişimi: Kaygılı Bağlanma

Erken dönemdeki anne ile çocuğun iletişimi () kaygılı düzeydeyse bu ileride de kişinin çevresiyle olan güvensiz bağlanmaların olasılığını arttırmaktadır. Çocuğun çok üzerine titreyen bakım veren tutumu kaygılı bağlanmaya yol açabilmektedir. Çocuğun her ihtiyacı olduğunda yardımcı olmak, onun yerine düşürmek, her sorunu çocuk için çözmek aslında ilerisi için faydalı değildir. Böyle bir anne tutumuyla büyüyen çocuklar ileride sürekli başkalarının onayına ve yardımına ihtiyaç duyabilirler. Yalnız başına kalmakta zorlanabilir ve dışarıya, diğer insanlara bağımlılık yaklaşımı geliştirebilirler. Başkalarının onu bırakıp gideceğinden duyulan kaygıdan, yalnız kalma korkusundan  ötürü kişi diğerlerine ekstrem bağlılık gösterebilir. Başkaları için değişme ve başkalarının isteklerine göre hareket ederek kendi isteklerini bastırma tutumları sergileyebilir.

3.     Kaçıngan Bağlanma

Anne ile çocuğun iletişimi kaçıngan bağlanma üzerineyse ilerleyen dönemlerde de kişinin başkalarıyla bağ kurmada kaçıngan tutum sergileme olasılığının yüksek olduğunu söyleyebiliriz.  Kaçıngan bağlanma bakım verenin ilgisizliğinden ortaya çıkmaktadır. Bazı ebeveynler düpedüz ilgilenmemeyi tercih edebilirken bazı ebeveynlerde çocuğun kendi kendine bir şeyleri yaparsa güçlü olacağına inanmaktadır. Halbuki bu tutum çocuğun ileriki hayatında da bağ kurmada problemler yaşamasına neden olabilir.

4.     Korkulu/ Kaçıngan Bağlanma

Anne ile çocuğun ilişkisi korkulu kaçıngan bağlanma üzerine kurulduysa güvensiz bir bağlanma modelinden doğan ilerleyen dönemlerde sıkıntılar ortaya çıkabiliyor. Annenin kafa karıştırıcı bir kollayan bir ihmal eden tutumu çocuğu korkulu kaçıngan bağlanma stiline sürüklemektedir. Çocuk bir türlü güven alanı oluşturamadığı için bir takım problemler yaşamaktadır. Genelde bu tür bir anne çocuk ilişkisiyle büyüyen bireylerin ileriki dönemlerinde başkalarıyla bağ kurmakta zorluk çekerler. Çoğunlukla kendilerine verdikleri değer konusunda da problemler yaşarlar. Ayrıca başkalarına yaklaşmak konusunda da sıkıntı çekebilirler. Çünkü sevgilerinin karşılık bulmayacağından korku duyarlar. Karşıdakinin meşguliyetten doğan ufak ilgisizlikleri onları tedirgin edebilir. Sevilmediklerini ve önemsenmediklerini düşünebilirler. Fazla ilgi beklentisi içerisinde ilişkilerden kaçabilir ya da bulundukları ilişkileri ilgisizlik hissiyatı duydukları için sonlandırabilirler.

Anne ile çocuğun iletişimi ve benzer konularda videolara ulaşmak için aba Psikoloji YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More