Fark edilmeyen ergenlik sorunları gencin akademik, sosyal, kişisel ve duygusal gelişimine olumsuz etki edebilmektedir. Lise dönemi bireyin kariyer gelişimine yön verdiği son derece önemli bir dönemdir. Bu döneme denk gelen ergenlik sorunları gencin üzerindeki duygusal baskıyı artırmaktadır. Henüz önceliği anı yaşamak, eğlenmek, mutlu olmak, sosyalleşmek olan gencin bu dönemde geleceğe yönelik büyük tasarılar yapması beklenmektedir.

Bu sorumluluğa hormonal ve fiziksel değişim, duygusal ve düşünsel gelişim de eklenmektedir. Genç için bu dönem çocukluğa veda edilerek yetişkinliğe atılan adımları temsil etmektedir. Çocukluktan yetişkinliğe giden bu süreçte gencin üzerindeki baskı yoğunlaşmaktadır. Genç çocukluktan sıyrılıp büyümek istese de yetişkin hayatın sorumluluklarını üstlenmeye de kendini hazır hissedemeye bilir. Bu dönemde aile ilişkileri hala öncelikli ve önemlidir.

Ancak ergen ile ebeveynleri arasında çatışmalar da çıkabilmektedir. Ailenin gencin yeni rollerine yönelik beklenti ve kaygıları gence yansıtıldığında anlaşmazlıklar yaşanabilmektedir. Bu nedenle bu dönemde gencin sosyal desteğe ve akran ilişkilerine olan ihtiyacı artmaktadır. Yanlış ebeveyn tutumları, aile içi negatif iletişim modeli ve cezalandırma çocuğun ergenlikte aile yerine arkadaşa yoğunlaşmasına neden olabilmektedir.

Fark edilmeyen ergenlik sorunları, aile içi problemler, ebeveyn tutumları ve gerçekdışı beklentiler akademik başarısızlığı getirmektedir.

Lisede Akademik Başarıyı Düşüren ve Fark Edilmeyen Ergenlik Sorunları

Ergenlik dönemi fiziksel ve hormonal olarak çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Yeni çalışmalar ergenlik yaşının 10’a kadar indiğini söylese de genel geçer kabul ergenliğin 12-21 yaş aralığında olduğudur. Erkeklerde ve kızlarda başlangıç – bitiş yaşları farklılık gösterebilmektedir. Dolayısıyla Lise eğitimi ergenliğin yoğun yaşandığı bir dönemdir. Üstelik ergenliğin yanı sıra bu dönemde gencin farklı sorumluluk ve gelişim alanları da vardır.

Kariyere yön vermek, akademik başarı edinmek, sosyal ağı geliştirmek gibi. Gencin bu dönemde başarı elde etmenin yanı sıra karakterini tanıması, kendini keşfetmesi gerekmektedir. Genç aileden ayrı çok daha fazla zaman geçirmektedir. Bu noktada genç arkadaşlık ilişkilerini ve etkileşimde olduğu ortamları seçerken daha bilinçli olabilmelidir. Genç bu dönemde aileden ayrı olarak da kendini korumayı, savunmayı ve ifade etmeyi öğrenmelidir.

Bu dönemde hızlı bedensel, ruhsal, sosyal değişiklikler meydana gelmektedir. Dolayısıyla bu değişime adapte olmak hem ergen hem de ergenin ailesi için zordur. Aile ergeni anlamakta güçlük çekerken, ergen “anlaşıldım” duygusunu tam olarak yaşayamadığını düşünür. Dolayısıyla aile ile genç arasında yeterli ilişki ve iletişim kurulamadığında fark edilmeyen ergenlik sorunları açığa çıkabilmektedir. Bu dönemde ergenlerin depresif duygu durumunda artış görülebilir.

Anlaşılmıyor olma hissi gencin öfke patlamalarına yol açabilmektedir. Beden algısı ve dış görünüş genç için önemli hale gelmektedir. Dolayısıyla özgüven bu dönemde zedelenebilmektedir. Özgüven eksikliği sosyal beceri gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir. Sosyalleşmekte güçlük yaşayan genç arkadaşlık ihtiyacını karşılayamadığı için akran rollerini deneyimleyemeye bilmektedir. Bu dönemde karşı cinse merak ve karşı cinsle iletişim artmaktadır.

Gencin aile tarafından anlaşılmaması, kısıtlanması, arkadaşlık geliştirememesi, özgüven eksikliği gibi nedenler fark edilmeyen ergenlik sorunları gelişmesine yol açabilmektedir. Tüm bu problemlerin gencin hayatında etkilediği ilk alan performans alanı yani akademik başarısı olacaktır. Ailenin bu dönemde çocuğa yönelik farkındalığı yüksek olmalıdır. Çocuğun ihtiyaç duyduğu sevgi, ilgi ve destek aile tarafından karşılanmalıdır.

Fark Edilmeyen Ergenlik Sorunları Aile Desteği ile Azalmaktadır

Bu dönem hem çocuk hem de aile için oldukça çalkantılı bir dönem olabilmektedir. Aile çocuğunun büyüdüğünü kabullenmekte güçlük yaşarken genç ise kendisindeki fiziksel, duygusal, düşünsel değişikliklere uyum sağlayamayabilir. Aileyle çocuk arasında fikirler, beklentiler ve talepler noktasında anlaşmazlıklar yaşanabilir. Genç bu dönemde çocukluğa ait yaşam alanlarını, ailesinin çizdiği sınırları genişletme ihtiyacı duyacaktır. Ailenin bu ihtiyaca verdiği yanıt ilişkilerinin seyrini değiştirebilir.

Bu dönemde ebeveynin çocuğuyla ilgili kaygılarının artması, denetim sağlama cabası hatalı ebeveyn tutumları sergilenmesine neden olabilmektedir. Ailenin yüksek akademik beklentisi, mükemmeliyetçi yapısı ya da yüksek denetim ihtiyacı genci fiziksel ve duygusal olarak zorlayabilmektedir. Sosyalleşmek, yeni deneyimler edinmek ve ailenin egemenliğinin dışında kendini keşfedebilmek isteyen genç aileyle çatışabilir.

Ancak genç ve ebeveynleri arasındaki ilişki çatışmalı hale gelse de aile desteği genç için önemlidir. Genç, tıpkı çocukluktaki gibi hayatının bu yeni döneminde de ailenin desteğine, ilgisine, sevgisine ihtiyaç duyar. Fiziksel olarak büyümüş olması, pek çok noktada çevresindekilerle çatışıyor olması onun içinde yenidir. Çocukluktan yetişkinliğe doğru ilerlediği bu yeni hayat döneminde gencin rol modele ihtiyacı olacaktır.

Aile bu dönemi bebeklikteki, çocukluktaki ilk kazanımlar gibi görmelidir. Gençteki değişimi ilk adımlarını atan bir bebek gibi okula ilk kez başlayan bir çocuk gibi değerlendirilmelidir. Aile nasıl ki bebekliğe, çocukluğa ait ilk kazanımlarda çocukla beraber heyecanlandı, onu yüreklendirip, motive ettiyse bu dönem de böyle değerlendirilmelidir. Yetişkin hayatını prova eden, bağımsızlaşan, bireyleşen gencin bu yeni tecrübelerinde aile destekleyici olmalıdır.

Aile ile güçlü ilişkiler kurulduğunda fark edilmeyen ergenlik sorunları gelişmemekte ya da üstesinden gelinebilmektedir.

Genç Yeni Deneyimler Kazanırken Ailenin Koşulsuz Sevgisine ve Desteğine İhtiyaç Duyuyor

Onun yerine karar vermek, onun yerine eylemde bulunmak gencin gelişimini örseleyecektir. Bağımlı kişilik geliştirmemesi, kendi ayakları üzerinde durabilmesi için gence verilebilecek en büyük destek hoşgörü olacaktır. Hataları, başarısızlıkları ve bunların yol açtığı duygusal çıkışlar aile tarafından hoş görülmelidir. Cezalandırmak, sevgiyi koşullu vermek, kısıtlamak diğer gelişim dönemlerinde olduğu gibi bu dönemde de doğru değildir.

Ceza, baskıcı ebeveyn tutumu, sevginin daha az gösterilmesiyle fark edilmeyen ergenlik sorunları gelişebilir. Bunun yerine çocuğun neden- sonuç ilişkisini kurması ve hatalarından kendisini geliştirebileceği dersler çıkarması öğretilmelidir. Aile gence bu yeni dönemde yetişkinlik rolleriyle ilgili model oluşturmalıdır. Yetişkinler sorunlara nasıl yaklaşır, problemlerini nasıl çözer, iletişim dili nasıldır gence model olunmalıdır.

Aile Genç İçin Olumlu Bir Rol Model Oluşturmalı

Ebeveynler arası iletişim şekli, aile içi etkileşim, ailede sorunların nasıl çözüldüğü, ebeveynlerin sosyal ilişkileri önemlidir. Sorunlarını yapıcı şekilde çözemeyen, iletişimde güçlük yaşayan, sosyal ağı zayıf ebeveynlerin çocuğa sunacağı model yetersizdir. Aile çocuktan beklediği davranış, tutum ve kazanımları kendi hayatında da belli bir düzeyde gerçekleştirebilmelidir.

Genç Soru ve Sorunlarıyla İlgili Aileyle Konuşabilmeli

Fark edilmeyen ergenlik sorunları aile ile soru ve sorunlarla ilgili açık şekilde konuşulamadığında da gelişebilmektedir. Ailenin otorite kurma çabası çocuğun soru ve sorunlarını aileyle paylaşmasını engelleyebilmektedir. Bu dönemde gencin cinselliğe yönelik bilgi edinmeye ihtiyacı yüksektir. Gencin fiziksel ve hormonal değişimi cinselliğe yönelik daha gelişmiş bilgiye ihtiyaç duymasına neden olur.

Cinsellikle ilgili temel bilgiler aile tarafından çocukluk itibariyle çocuğa yaşına uygun şekilde aktarılmalıdır. Cinsellik çocukluktan itibaren ebeveynle konuşulabilir olduğunda genç yeni dönemde de soru ve sorunlarını ebeveynine açabilir. Artık gençler doğru bilgiyi internetten de edinebilmektedir. Ancak internetin genç tarafından nasıl kullanıldığı, maruz kaldığı bilginin doğruluğu cinselliğe yönelik algı ve tutumunu etkileyecektir.

Aile burada filtre görevi görebilmelidir. Cinsellik aile için çoğunlukla konuşması zor bir konu halini almaktadır. Ancak çocuğun bilgi ihtiyacını ailesinden de karşılayabiliyor olması kendini güvende hissetmesini sağlayacaktır. Bu sayede olumsuz cinsel deneyimler, istismar, suiistimal gibi travmatik yaşantılar aileyle çok daha rahat paylaşılabilmektedir.

Genç Kariyer Seçimi Yapmadan Önce Kendini Keşfetmelidir

Özgüven eksikliği, sosyal beceri eksikliği, sorumluluk alamama ve karar verememe durumları da gencin fark edilmeyen ergenlik sorunları içerisindedir. Özgüven eksikliği yaşayan gencin kendini grup içerisinde ifade etmesi, sosyal girişimde bulunması oldukça zor olacaktır. Özgüven ve sosyal beceri eksikliği gencin bu önemli yaşam döneminde geri planda kalmasına neden olacaktır. Kendini yeterince iyi ifade edemeyen, sorumluluk almaktan çekinen gencin sosyal ortamlarda kaygısı oldukça yüksektir.

Genç kariyerine yönelik seçim yaparken risk almamak için kendini zora sokmayacağı mesleklere yönelebilir. Sosyal yönü olmayan, topluluk içerisinde bulunmasını gerektirmeyen meslekleri öncelikli tercih edebilir. Gencin bir diğer davranışı ise sorumluluktan kaçmak ve risk almamak için seçimi aileye ya da okula bırakmasıdır. “Benim için en iyisini onlar bilir” mantığıyla çocuk kendini keşfetmeden yönlendirmeyle meslek seçebilir.

Tüm bunlar çocuğun hatalı seçim yapmasına neden olabilir. Doğru kariyer seçimi yapmak bireyin başarmaya yönelik motivasyonunu artıracaktır. Aynı zamanda gencin ilgi ve beceri alanına yönelik, karakteriyle örtüşen keyif alacağı bir mesleğe yönelebilmesi yaşam boyu doyum için gereklidir. Bu sayede genç başarılarından keyif aldığı kadar başarısızlıklarında da kendini yüreklendirebilir. Kariyer seçimi gencin kendisine ait bir seçim olmadığında motivasyon sağlamak zorlaşmaktadır.

Gencin kendini keşfetmesi, seçim yaparken kendi kararlarını verebilmesi ve sorumluluk alması gerekmektedir. Gencin seçimlerini olumsuz etkileyen özgüven ve sosyal beceri eksikliği mutlaka kariyer seçimi öncesinde geliştirilmelidir. Genç ilgi, beceri ve yetenek alanlarını keşfetmelidir. Okul Başarısı İçin Özgüven Nasıl Geliştirilir? Ve Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Çocuklarda Sosyal Beceri ve Ailenin Etkisi yazımız da sizin için faydalı olabilir.

Fark Edilmeyen Ergenlik Sorunları Yaşamamak için Gencin Etkin Zaman Geçirmesi Desteklenmelidir

Bu dönemde gencin ilgisiz kalması, zamanını verimsiz geçirmesi daha fazla kendi içine dönmesine neden olabilmektedir. Özellikle bu dönemde genç için fiziksel görünüş ve akranları tarafından beğenilmek önemlidir. Genç zamanını verimli değerlendiremediğinde, meşguliyetleri olmadığında fark edilmeyen ergenlik sorunları çok daha kolay gelişebilmektedir. Gencin bir spor, sana, aktivite alanına yönelmesi hem zamanını keyifli geçirmesi hem de sosyalleşebilmesi için önemlidir.

Enerjisini fiziksel aktiviteyle atabilen genç bireysel ve akademik yaşamında daha pozitif olacaktır. Bu sayede çocuğun stresini yönetmesi, olumsuz duygu ve düşüncelerle baş etmesi kolaylaşacaktır. Olumsuz enerjisini sağlıklı şekilde boşaltabilen genç için dikkatini toplamak, derse kendini vermek daha kolay olacaktır.

Gencin Arkadaşları ile Aile İletişim Halinde Olmalı

Bu dönemde gencin hayatında arkadaşlıkları çok daha öncelikli hale gelmektedir. Genç bu dönemde her türlü kararında arkadaşlarının fikirlerini önemseyebilmektedir. Arkadaşların ilgileri, seçimleri, yaşam stilleri genç için yönlendirici olabilmektedir. Fark edilmeyen ergenlik sorunları kimi zaman yanlış arkadaşlık ilişkileriyle de gelişebilmektedir. Dolayısıyla aile çocuğunun sanal ve gerçek ortamda en çok vakit geçirdiği arkadaşlarını tanımalıdır.

Aile bu dönemde riskli gördüğü arkadaşlık ilişkilerine karşı çocuğu kısıtlayabilmektedir. Ancak kısıtlamalar gencin aileyle inatlaşmasına, ilişkilerini gizli olarak sürdürmesine neden olabilmektedir. Aile kısıtlamak yerine çocuğunun bu arkadaşlıktan neden keyif aldığını gözlemlemelidir. Gencin arkadaşlarıyla tanışmak, zaman geçirmek, onların fikirlerini, hayallerini dinlemek bağ kurmak için gereklidir. Genç ailesinin karşısına çıkardığı arkadaşlarının olumsuz yönlerini daha kolay fark edebilir.

Ailenin kısıtlaması ya da eleştirileri olmadığında genç arkadaşlık ilişkilerini daha objektif değerlendirebilmektedir. Ailesiyle arkadaşlarının olumlu yönleri kadar olumsuzluklarını da konuşabilen genç için aile hala en iyi arkadaştır. Bu sıralamanın değişmesi ailenin gence ve arkadaşlık ilişkilerine olan yaklaşımına göre değişiklik gösterebilmektedir. Problemli genç ve aile ilişkilerinde genç aile desteğine ihtiyaç duysa da beklentilerini geri plana itebilmektedir.

Aile gencin arkadaşları kadar arkadaşlarının ailesiyle de tanışabilir, aileler arasında güven ilişkisi geliştirilebilir.

Fark Edilmeyen Ergenlik Sorunları ve Kariyer Gelişimi İçin Destek Alabilirsiniz

Fark edilmeyen ergenlik sorunları akademik başarıyı düşürüyorsa mutlaka destek alınmalıdır. Aba psikoloji hem gençlerin psikolojik destek ihtiyacını hem de kariyer danışmanlığı ihtiyacını karşılayabilmektedir. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planı çıkarmak gencin akademik hayatına ve kariyer gelişimine katkıda bulunmaktadır.

Read More

Boşanmış ailede çocuk psikolojisi boşanma öncesi, sırası ve sonrası yaşananlara ve ebeveyn tutumlarına göre değerlendirilmelidir. Çocuk için ebeveynlerinin artık birlikte olmayışı, evdeki ve ilişkilerdeki değişiklikler adaptasyon güçlüğüne neden olur. Her çocuk için ailesi güvenli limandır. Çocuk boşanma gerçeğiyle yüzleşene kadar çoğunlukla anne ya da babasından ayrı kalabileceğini hiç düşünmeyecektir.

Boşanma süreci yanlış yürütüldüğünde en büyük hasar gören aile bireyi çocuk olacaktır. Çocuk boşanma sonrası ebeveynlerinin birlikteliğini kaybeder, aynı ev içerisinde alıştığı yaşam düzenini kaybeder. Ebeveynleriyle zaman geçirebilmek için çocuğun her iki yeni düzene de uyum sağlayabilmesi gerekir. Annenin yeni hayatı ve babanın yeni hayatı çocuğa iki ayrı hayatı da benimseme gerekliliğini getirir.

Ebeveynler arası şiddetli geçimsizlik, çatışma ve şiddeti olduğu durumlarda çocuğun yetişkinlerine, kendine ve dış dünyaya yönelik algısı değişir. Güveni zedelenir, korkuları güçlenir. Sarsılmaz sandığı bir yapının yıkılıyor olması çocuğu incitir. Boşanma sürecinde çocuğun yaşadıkları boşanma sonrası çocukta duygu, düşünce, davranış ve tutum değişikliklerine neden olabilir.

Boşanmış Ailede Çocuk Psikolojik Olarak Nasıl Etkilenir?

Boşanma süreci hem çift hem de geniş aile bireyleri için zorlu bir dönemdir. Tüm olumsuzluklara rağmen bir yuvanın bozulması aile bireyleri için üzücü olmaktadır. Özelliklede çocuk olan ailelerde bu süreç daha yıpratıcı hale gelebilmektedir. Çocuğun süreçten etkilenmemesi için kontrollü ilerlemeye çalışan çiftler kendi duygusal çalkantıları nedeniyle kontrolü kaybedebilmektedir.

Geleceğin belirsizliği, boşanma sonrası yeni düzenin getirecekleri ve adaptasyon süreci yetişkinleri olumsuz etkilemektedir. Yaşanan kaygı, üzüntü, stres çocuğa yönelik endişeleri de ekleyince duygular çok daha şiddetli hale gelebilmektedir. Çevredekilerin evliliği kurtarma çabası, herkesin akıl hocalığı yapması, çocuğun hedef gösterilmesi ise süreci daha da zorlu bir hale getirmektedir. Duygusal olarak iyi durumda olmayan çift için bu dönemde ebeveynlik rolü geri planda kalabilmektedir.

Çocuk etkilenmemesi için resmin dışında bırakılabilmekte veya çocuğun etkilenebileceği düşünülmeden çocuk olayların tam ortasında kalabilmektedir. Boşanma öncesi ebeveynler arasında çocuğunda şahit olduğu problemler varsa boşanma nedeni çocuk için daha anlamlı hale gelmektedir. Ancak sözel veya fiziksel şiddetin, tehditin olduğu boşanma süreçlerinde çocuğun anne, baba ve sevgi algısı değişmektedir.

Bu durumda ebeveynlerini artık tanıyamayan, onlardan korkan ve geleceğinde onu nelerin beklediği bilmeyen bir çocuk çıkar karşımıza. Çift arasındaki sorunlara maruz kalan çocuğun duygusal kırıklığa uğraması kaçınılmazdır. Çocuğun çift arasındaki sorunlardan tamamen habersiz olması da doğru bir seçim değildir. Bu da çocuğun boşanmanın neden gerçekleştiğini anlayamamasına neden olmaktadır.

Hatta böyle bir durumda boşanmış ailede çocuk boşanma nedeni olarak kendini görebilmekte, suçluluk hissetmektedir. Çocuğun boşanma nedenini anlayabilmesi için neden- sonuç ilişkisi kurabilmesi gerekir. Dolayısıyla çocuğun boşanmanın nedenini anlayabilmesi için anne baba arasında yaşanan sorunları görüyor olması gerekir. Ancak sorunların çocuk önündeki ifadesi şiddet, saldırı, hakaret, küfür olmamalı, tüm bunlar çocuğun önünde yaşanmamalıdır.

Eskisi gibi yakın olmayan, beraber daha az vakit geçiren, anlaşmazlık yaşayan çiftlerin ayrılık süreci çocuk için daha kabul edilebilir olacaktır.

Çocuk Boşanma Kararından Nasıl Haberdar Olmalı?

Boşanma kararı netlik kazanmadan, her iki çiftte kararından emin olmadan çocukla bu bilgi paylaşılmamalıdır. Boşanma kararı sonrası çiftlerin sorunlarını çözüp, yeniden bir araya gelmesi olağandır. Dolayısıyla bu gelişme çift için tolare edilebilir olsa da çocuk için kabullenmesi ve eski düzene dönülmesi daha zordur. Çocuğun boşanmaya yönelik bilgi edinmesi, ebeveynleri barışsa bile böyle bir ihtimalin artık hep olabileceğini düşündürür.

Boşanma kararı çocuk ile paylaşılırken mümkünse iki birey bir arada haberi vermelidir. Çiftler bir arada bulunmak istemiyorsa çocukla ayrı ayrı konuşma yapılabilir. Çocuğa bu haber verilirken polyanacılık oynamak doğru değildir. Ne şekilde söylenirse söylensin bu haber çocuk için üzücü ve kaygı verici olacaktır. Önemli olan çocuğa ayrılık nedeni olarak kendisini görmeyeceği şekilde bilgi verilmesidir.

Boşanmış ailede çocuk kendi hayatında bir değişiklik olmayacağını, ebeveynlerini istediği zaman görmeye devam edeceğini bilmelidir. Anne ve baba çocuklarına yönelik sevgilerinin daimi olduğunu çocuğa anlatmalıdır. Çocuk yeni düzende de ebeveynlerinin hayatında olacağını, annelik ve babalık rollerinin değişmeyeceğini bilmelidir. Çocuğa bundan sonra neler olacağı, ne gibi değişiklikler yaşanacağı anlayabileceği şekilde anlatılmalıdır.

Alınan kararlardan, yapılacak değişikliklerden çocukta haberdar olmalıdır. Bundan sonra kimin nerede yaşayacağı, ne sıklıkla görüşüleceği çocuğa anlatılmalıdır. Çocuğun soru sormasına izin verilmeli, sorular onun anlayacağı şekilde cevaplanmalıdır.

Boşanmış Ailede Çocuk Psikolojisi: Aile Nelere Dikkat Etmelidir?

Çocuk boşanma sürecinde yoğun ayrılık anksiyetesi yaşar. Anne ve babasının artık bir arada olmayacak olması çocuğun “ben nerede, kiminle olacağım, bana kim bakacak?” kaygısını yaşamasına neden olur. Çocuk bu sorular eşliğinde yoğun bir terkedilme korkusu duyar. Sorularının yanıtsız kalması, yanıtların tutarsız olması çocuğun kaygılarını giderek şiddetlendirir. Boşanmış ailede çocuk özellikle evden ayrılacak ebeveynine yönelik kaybetme korkusu yaşar.

Ebeveynlerin şehir değiştirmesi, uzağa gitmesi, görüşme sıklığının bir anda azalması söz konusu olduğunda çocuğun adapte olması daha da güçleşmektedir. Boşanma süreci çocuk için oldukça zorlu bir dönemdir. Bu yeni döneme adapte olmaya çalışırken çocuğun farklı bir yeni durumla karşılaşması mümkün olduğunca önlenmelidir. Bu dönemde mümkünse çocuğun yaşam alanları değiştirilmemeli, çocuk alıştığı ev ortamında boşanma sürecine uyum sağlamalıdır.

Ev, semt, şehir, ülke değişikliği çocuk için beraberinde yepyeni zorlukları getirecektir. Yeni bir eve, semte, kültüre alışmak, sosyal çevre oluşturmak onu zorlayacaktır. Okula giden bir çocuksa bu dönemde okul, öğretmen, arkadaş grubu değişikliğine neden olacak bir karar alınmamalıdır. Boşanan bireylerden birinin boşanma sonrası evlilik durumu söz konusuysa mümkün olabildiğince ertelenmelidir. Çocuk yeni yapıya alışana kadar bu tarz kararlardan kaçınılmalıdır.

Çocuğa karşı olabildiğince hoşgörülü olunmalıdır. Sevgi, ilgi, saygı kesilmemelidir. Çocuk duygu ve düşüncelerini paylaşması için yüreklendirilmelidir. Çocuğa gün içerisinde mümkün olabildiğince zaman ayırılmalıdır. Bu süreç çocuk için bir yas sürecidir. Dolayısıyla yasta görülen duygu, düşünce ve davranış geçişlerinin görülmesi oldukça doğaldır. Boşanmış ailede çocuk boşanma nedeniyle evden giden ebeveynini suçlayabilir, olanların nedeni olarak giden ebeveynini görebilir.

Evde üzgün bir ebeveyn varsa yine çocuk karşı tarafı üzen ve terk eden olmakla suçlayabilir. Yine evde boşanma öncesi tartışmalar oluyorsa tartışmayı başlatan, agresif tutum sergileyen taraf suçlu kabul edilebilir. Küçük çocuklar boşanma sonrası üzüntü duyarken farkındalığı daha yüksek çocuklar öfke duyabilmektedir. Neden, sonuç ilişkisini kurabilen daha büyük çocuklar ve yetişkinliğe yaklaşanlar boşanmayı daha kolay kabullenebilmektedir.

Boşanmış Ailede Çocuk ve Çocukta Görülebilecek Olası Tepkileri

Çocuklarda boşanma sürecinde regresyon görülebilmektedir. Regresyon çocuğun kendini daha güvende hissettiği bebeklik dönemine yönelik davranışlarına gerilemesini temsil etmektedir. Çocuk anne ve babaya duyduğu özlemle sürekli kucaklarında olmak isteyebilir. Konuşmada gerilemeler, bebeksi konuşmalar görülebilir. Çocuk anne ya da babadan ayrılırken yoğun ayrılık kaygısı duyabilir. Sessizleşebilir, motor becerilerinde gerilemeler yaşayabilir.

Regresyon çocuğun olumsuz duygularıyla başa çıkmasına destek olur, çocuk için bir savunma mekanizmasıdır. Ancak çocuğun regresyonu göz ardı edilir beklediği ilgi ve şefkat verilmezse regresyon tehlikeli hale gelebilir. Aile çocuğu iyi gözlemlemeli çocuğun ihtiyaçlarını ihmal etmemelidir. Çocuklar boşanma sürecinde içe kapanabilir, daha sessiz ya da öfkeli hale gelebilirler.

Özellikle ihmal edilen çocuklar ailelerine tepki olarak araya fiziksel ve duygusal mesafe koyabilirler. Boşanmış ailede çocuk boşanma sürecinde özdenetimini kaybedebilir. Duygu, düşünce ve davranışlarda aşırılığa kaçabilir.

Depresif davranışlar, saldırganlık, ağlama nöbetleri, oyuncaklarına, eşyalarına zarar verebilir. Bu davranışlar çocuğun duygu patlamalarının sonucu olsa da altında yatan neden korku, kaygı ve “anlaşılmıyorum” duygusudur. Çocuğa bu dönemde ceza verilmemeli, duygularını bastırmasına neden olacak tutumlardan kaçınılmalıdır.

Boşanma Sürecinde Bu Davranışlardan Kaçınılmalıdır

Boşanma sürecinde çocuğun kendini suçlu hissetmesine neden olacak davranışlardan kaçınılmalıdır. Çocuk ebeveynleri arasında seçim yapmaya zorlanmamalıdır. Çocuğun yaşam alanı, gelişimi ve bakımı için en iyi koşulları verebilecek ebeveynin yanında kalması adına ebeveynler hem fikir olmalıdır. Çocukların kavgalarda ebeveynlerden birinin tarafını tutması teşvik edilmemelidir.

Eğer çocuğun taraf tutması istenirse, çocuk ile diğer ebeveyn arasında yaşanacak soğukluk çocuğun suçluluk duymasına yol açarak onu olumsuz etkiler. Çiftler çocuğu birbirlerine karşı doldurmamalıdır. Suçlayıcı konuşmalardan kaçınılmalıdır. Çiftler birbirlerini çocuk üzerinden tehdit etmemelidir. “Gidersen çocuğun yüzünü göremezsin, evlenirsen çocuğu göstermem” gibi tehditlerden kaçınılmalıdır. Boşanmış ailede çocuk görmeye alışkın olduğu aile büyükleriyle, akrabalarıyla görüşmeye devam etmelidir. Komşulardan, akranlarından bir anda ayrılmamalıdır.

Eşinizle probleminiz her ne olursa olsun bu problem ikiniz arasındadır. Siz birbirinizin hayatından çıkabilirsiniz ancak çocuğunuzun hayatındaki rolleriniz biriciktir. Çocuğunuzun sizi annelik, babalıktan çıkarması, yerine yeni bir anne, baba seçmesi mümkün değildir. Dolayısıyla onun kalbindeki ve zihnindeki anne, baba algısını zedelememelisiniz. Sizi sevmeye, size güvenmeye devam edebilmesi için çiftler olarak birbirinizin anne, babalık rollerine saygı duymalısınız.

Çocuğunuza eşinizin anneliğini, babalığını kötülediğinizde çocukta yaratacağınızın değersizlik duygusu kaçınılmaz olacaktır. Ebeveynler çocukla görüşme sürelerine ve planlarına sadık kalmalıdır. Görüşme tarihleri ve sıklığı mutlaka çocukla paylaşılmalıdır. Çocuğa bilgi verilen tarih ve saatte çocukla bir araya gelinmeli görüşmeler mümkün olabildiğince aksatılmamalıdır. Görüşme sürelerinde verimli zaman geçirilmeli, anne/baba görüşme süresini sadece çocuğa ayırmalıdır.

Her iki ebeveynin yaşam alanında da çocuk için belirli bir alan/oda bulundurulmalıdır. Boşanmış ailede çocuk istediği zaman diğer ebeveyniyle de kalabileceğini, oranın da çocuğun evi olduğunu bilmelidir. Çocuğun ayrılıktan olumsuz etkilenmemesi için sürekli hediyeler almak, büyük organizasyonlar yapmakta doğru değildir. Çocuk hediyelere ve etkinliklere alıştığında normal sürece dönüş yapmak daha da zorlaşacaktır.

Çocuğa verilen ilgi, sevgi azalmadan hayat normal seyrinde yaşanmaya devam edilmeli, abartılı hediyeler ve davranışlardan kaçınılmalıdır. Birden fazla çocuğun olduğu ailelerde, boşanma sonrası çocuklar mümkünse birbirinden ayrılmamalıdır. Ebeveyn kaybının yanı sıra kardeş kaybının yaşanması çocuğun duygusal yükünü artıracaktır. Bir arada kalan çocukların yeni düzene adapte olması çok daha kolaydır.

Boşanmış Ailede Çocuk ve Diğer Aile Bireyleri için Psikolojik Destek Göz Ardı Edilmemelidir

Boşanmış ailede çocuk ve diğer aile bireyleri için boşanma sürecinde ve sonrasında psikolojik destek almak adaptasyonu kolaylaştırmaktadır. Boşanmanın getirdiği kaos içerisinde eşlerinde kendilerine dönmesi, duygularının farkına varması zorlaşmaktadır.

Boşanma planlı da plansız da olsa çiftler için zorlu bir süreçtir. Ayrılığı isteyen birey özellikle çocuklar olduğunda kendini suçlu hissedebilmektedir. Ayrılığı istemeyen birey için de hem kendisi hem de çocuğunun iyi oluşu için psikolojik destek zaruri bir ihtiyaç haline gelebilmektedir.

Boşanmış ailede çocuk ya da çocukların boşanmaya tepkisi iyi gözlenmeli çocuktaki duygu, davranış değişiklikleri takip edilmelidir. Kaygı, depresyon, uyku-yeme sorunları, akademik başarısızlık gibi sorunlar görülebilir. Çocuk kendini suçlayabilir. Çocuğa psikolojik destek verilmesi ya da ailenin bu süreci daha iyi yönetmek için psikoeğitim alması faydalı olacaktır. Hem kendiniz hem de sizin için psikolojik destek almak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Çocuğun akademik başarısı için aile içi iletişim, aile bireyleri arası sıcak ilişki ve ailenin bir arada olması önemlidir. Ailenin birlikteliği ve iletişimin kalitesi bebeklikten yetişkinliğe kadar bireyin her döneminde oldukça etkilidir. Toplumun en temel yapı taşlarından biri olan aile, çocuğun başarılı bir yetişkin olmasını destekler.

Çocuğun özgüveni, sosyal becerisi, iletişim ve problem çözme becerisi ailenin rol modelliği aracılığı ile gelişir. Dolayısıyla ebeveynlerin birlikteliği, çocuklarıyla sağlıklı bir iletişimde olmaları ve gereksinimlerini karşılamaları çocuklar için önemlidir. Bireyin duygusal farkındalığının yüksek olduğu çocukluk ve ergenlik yıllarında aile içi sorunlar ve boşanma bireyin dünyasını olumsuz etkileyebilmektedir.

Dolayısıyla çocuğun akademik başarısı boşanma sürecinde ve sonrasında ilk etkilenen performans alanı olmaktadır. Yetişkinlikle beraber bireyin sorumlulukları, sosyal çevresi geliştikçe ve ekonomik olarak bağımsızlaştıkça boşanmanın birey üzerindeki etkisi azalmaktadır. Çocukluk yıllarında akademik temel oluşturabilmek için çocuğun akademik başarı edinebilmesi önemlidir. Lisede ise genç artık kariyerine yön vermeye başlayacaktır.

Bu dönemde alan seçimi, meslek seçimi, üniversite seçimi gibi önemli kararlar gencin hayatının merkezine yerleşmektedir. Çocuk ve genç için aile yıkılmaz, sarsılmaz temellere sahiptir. Birey aileden aldığı bu güvenle yoluna cesaretle devam edebilir. Aile bireyin özelliklede çocuk ve gencin denge merkezidir. Ailede bir sorun varsa çocuğun tüm yaşam alanlarındaki duygusal dengesi sarsılacaktır.

Boşanma çocuk ve gencin gelecek kaygısını besleyecek, ayrılık anksiyetesini ve aile birliğine yönelik güvenini sarsacaktır. Anne-babanın boşanmasıyla yeni bir döneme giren çocuk ve gençte duygusal sorunlar kolayca gözlenebilir. Kendini kötü hissetme ve içe kapanmayla başlayan süreç depresyona, riskli davranış ve arayışlara kadar gidebilir.

Çocuk ve gençlerde boşanma sonrası duygusal, düşünsel ve davranışsal farklılıklar görülebilmektedir. Kaygı bozuklukları, okb, ayrılık anksiyetesi, okul fobisi, akademik başarısızlık, regresyon, özgüven eksikliği, içe kapanma, sosyal fobi, uyku ve yeme bozukluğu, takıntı ve tikler bunlardan bazılarıdır. Yazımızın devamında boşanmış ailede çocuğun akademik başarısı ele alınacaktır. Boşanma çocuğun akademik başarısını nasıl etkiliyor? Düşen akademik başarı için aile neler yapabilir? Detaylarıyla bahsedeceğiz.

Çocuklarda Regresyon ve Nedenleri ve Oyun Terapisi ve Çocukluk Çağı Problemleri yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Çocuğun Akademik Başarısı Boşanma Sonrası Olumsuz Etkilenebiliyor

Akademik başarı bireyin doğru öğretim yöntemleriyle potansiyelinin üstünde başarı elde edebilmesidir. Akademik başarı bireyin performansı, motivasyonu, potansiyeli, zekası ve dikkat süresi ile ilişkilidir. Ancak akademik başarı için duygusal faktörlerde oldukça önemlidir. Sosyal destek, başarmaya yönelik motivasyon kaynakları, ailenin varlığı, desteği çocuk ve genç için oldukça önemlidir. Boşanma sonrası ebeveynlerin birliğinin bozulması gencin önemli bir motivasyon kaynağını kaybetmesine neden olmaktadır.

Ailenin varlığı, bütünlüğü ve işlevlerini yerine getiriyor olması çocuk için oldukça önemlidir. Aile çocuğun gözlerini açtığı ilk dünyadır. Çocuk tüm ilk tecrübelerini bu dünyada deneyimleyecek burada prova ettiği tüm becerileri gerçek dünyada uygulayacaktır. Dolayısıyla ailedeki bir kayıp, eksiklik ve değişiklik çocuğun duygusal dengesini bozacak, gücünü düşürecektir. Ailenin geçirdiği bu olumsuz süreç çocuğun gelecek kaygısını, kaybetme ve terkedilme korkusunu tetikleyecektir.

Kaygı, korku ve belirsizlik içerisinde debelenen çocuğun akademik başarısı düşebilmektedir. Aile, çocuğun yetiştirilmesinde, sosyalleştirilip topluma uyum sağlamasında, kimlik ve kişilik oluşumunda oldukça etkilidir. Çocuk önce ailede şekil alır, temellerini oluşturur ardından dış dünyaya açılarak bireysel kimliğini geliştirir. Böylece çocuk ve genç dış dünyada bir birey olarak yer edinmeye başlar.

Ailenin çocuğa tüm bu katkıları yapabilmesi için çocuğunun yanında olabilmesi gerekmektedir. Ebeveynin çocuğa rol model sunması, maddi ve manevi destek vermesi oldukça önemlidir. Ancak boşanma sürecinde yaşanan aile içi sorunlar ve sonrasında boşanmanın getirdiği yaşam değişiklikleri çocuk ve genci altüst edebilmektedir. Bu süreçte aile ebeveyn rollerini aksatabilmekte çocuk ve gencin duygusal ihtiyaçlarının karşılanması ihmal edilebilmektedir.

Dolayısıyla çocuk ve genç ebeveynlerinin boşanma sürecinde sosyal ve psikolojik açıdan süreçten olumsuz etkilenebilmektedir. Bu da çocuk veya gencin okul hayatına ve akademik başarısına olumsuz yansıyabilmektedir. Okul başarısını etkileyen pek çok değişken vardır. Aile içi ilişkilerin dengeli ve düzenli olması nasıl çocuğun başarısını olumlu açıdan etkiliyorsa düzensiz olması da başarıyı olumsuz etkilemektedir.

Boşanma Sonrası Çocuğun Akademik Başarısı Ebeveynler Tarafından Nasıl Desteklenebilir?

Boşanma sürecinde ebeveynin önem vermesi gereken ilk konu çocuğun psikolojisi olmalıdır. Çift arasındaki ilişki ne kadar sorunlu olursa olsun tartışmalar, kavgalar ve elbette şiddet, hakaret içeren negatif olaylar çocuğun yanında yaşanmamalıdır. Çocuk ebeveynleri arasındaki ilişkinin eskisi gibi olmadığını, problemler olduğunu gözlemlemelidir. Ancak çocuğa aksedilen problemler çocuğun anne ve babasına yönelik olumlu değerlendirmelerini etkilememelidir.

Çocuk ve/veya gence boşanma süreci sakin bir dille, abartıya kaçılmadan anne ve baba tarafından açıklanmalıdır. Varsa soruları yanıtlanmalı, duygu ve düşünceleri dinlenmelidir. Çocuğa bu süreçte alınan yeni kararlarla ilgili bilgi verilmelidir. Çocuğun/gencin yaşam alanında olacak değişiklik, evden ayrılacak ebeveyniyle nasıl ve ne sıklıkta görüşebileceği anlatılmalıdır. Geleceğe yönelik mümkün olduğunca belirsizlik yaratılmamalıdır.

Net olmayan konularda kaygı verici açıklamalar yerine “henüz bu konu netleşmedi, karar aldığımızda ilk seninle paylaşacağız.” Denilebilir. Her iki ebeveyninde yeni yaşam alanında çocuk için yer olmalıdır. Mümkünse ona da bir oda yapılmalı, odasının kendisinin hazırlamasına, eşyalarını seçmesine fırsat verilmelidir. Ebeveynler evliliklerini nasıl bitirirlerse bitirsinler birbirleriyle ilgili olumsuz duygu ve düşüncelerini çocuğa yansıtmamalıdır.

Ebeveynin diğerini kötülemesi, suçlaması çocuğun üzerindeki duygusal baskıyı daha da artıracaktır. İçe kapanık, duygularını yeterince paylaşmayan çocukların böyle bir dönemde daha da fazla içe kapanması olasıdır. Aile bu dönemde çocuğun sessizliğini dikkate almazsa akademik başarısızlığın dışında sorunların gelişmesine de fırsat verebilir.

Çocuğun akademik başarısı düştüğünde çocuk yargılanmadan, cezalandırılmadan dinlenmeli, başarıyı etkileyen kaygı ve düşünceleri üzerine konuşulmalıdır. Varsa çocuğun destek talebi karşılanmalıdır. Çocuğun hayatında kaygılanmasını gerektirecek bir yaşam değişikliği olmayacağı ona hissettirilmelidir. Anne ve baba boşanma sürecinde ve sonrasında çocuğa düzenli zaman ayırmaya devam etmelidir.

Bu dönemde çocuğun başarısını etkileyen önemli bir sorun çocuğun artık konsantre olmakta güçlük yaşıyor olmasıdır. Anda kalamayan sürekli geçmiş anılar ve geleceğe yönelik kaygılar taşıyan çocuk derse odaklanmakta güçlük yaşamaktadır. Çocuk bu dönemde olumsuz ortam ve durumlardan uzaklaşabilmesi, negatif enerjisini boşaltabilmesi için bilinçli yönlendirilmelidir. Spor ya da sanat çalışmalarına katılması, gün içerisinde egzersiz yapması çocuğu rahatlatacaktır.

Mindfulness çalışmalarına katılması, nefes egzersizlerini öğrenmesi, yoga veya meditasyon yapması faydalı olabilir. Çocuğun yaşına göre oyun terapisi yapılması ya da psikolojik destek verilmesi de faydalı olabilir. Mutlu Aileler Başarılı Çocuklar Yetiştiriyor! yazımızı da okuyabilirsiniz.

Boşanma Sonrası Çocuğun Akademik Başarısı Olumsuz Etkileniyorsa Psikolojik Destek Alınmalıdır

Bu dönemde açığa çıkabilecek akademik başarısızlıkların aile tarafından anlayışla karşılanması ve yapıcı şekilde desteklenmesi gerekir. Ancak çocuğun başarısız olmasına katkıda bulunan boşanma süreci ebeveynler için de yıpratıcı bir dönem olabilmektedir. Çocuğun yaşadığı kaygıların benzerleri ebeveynler için de geçerlidir. Dolayısıyla kendi duygu, düşünce ve endişeleri içerisinde bocalayan ebeveyn bu dönemde çocuğunu ihmal edebilmektedir.

Boşanma sürecinde ve sonrasında çocuk ve diğer aile bireyleri psikolojik destek alarak yeni döneme daha kolay adapte olabilir. Boşanmanın getirdiği kaos içerisinde eşlerin de kendilerine dönmesi, duygularının farkına varması zorlaşmaktadır. Bu nedenle psikolojik destek ihtiyacı çocuk ve/veya genç kadar ebeveynler için de gerekli olabilmektedir. Özellikle çocuğun/gencin akademik başarısı düşüyorsa destek ihtiyacı göz ardı edilmemelidir.

Boşanma planlı da plansız da olsa çiftler için zorlu bir süreçtir. Ayrılığı isteyen birey özellikle çocuklar olduğunda kendini suçlu hissedebilmektedir. Ayrılığı istemeyen birey için de hem kendisi hem de çocuğunun iyi oluşu için psikolojik destek zaruri bir ihtiyaç haline gelebilmektedir.

Boşanma sonrası çocuğun akademik başarısı iyi takip edilmelidir. Okul ve öğretmenlerle iletişimde olmak çocuğun okul ve sınıf içi durumundan haberdar olmak gerekir. Çocukların boşanmaya tepkisi iyi gözlenmeli çocuktaki duygu, davranış değişiklikleri takip edilmelidir. Kaygı, depresyon, uyku-yeme sorunları, akademik başarısızlık gibi sorunlar görülebilir. Çocuğa psikolojik destek verilmesi ya da ailenin bu süreci daha iyi yönetmek için psikoeğitim alması faydalı olacaktır.

Read More

Çocuklarda sosyal beceri mizaç, yetişme ortamı, ebeveyn tutumu ve rol modelin sosyal becerisine göre şekilleniyor. Çocuğun sosyal beceri düzeyi oynadığı oyunlardan başlayarak, yetişkin hayatta kariyerine kadar etki ediyor. Dolayısıyla çocuğunun akademik ve kariyer hayatına olumlu katkıda bulunmak isteyen aileler için sosyal beceri kazandırma önemli hale geliyor.

Çocuklukta sergilenen sosyal beceri eksikliklerinin negatif etkisi ergenlik ve yetişkinlikte karşımıza çıkabiliyor. Ergenlikte düşük sosyal uyum, olumsuz tepki verme, düşük akademik performans, sosyal ve duygusal yetersizlikler görülebilmektedir. Yetişkinlikte ise ergenlikte yaşanan bu aksamaların sonuçlarıyla karşı karşıya kalınmaktadır. Akademik hayattaki başarısızlık kariyeri olumsuz etkilemektedir. Aynı zamanda sosyal ilişkilerdeki yetersizlik yine bireyin kariyer gelişimini ve kişisel yaşamını olumsuz etkilemektedir.

Peki sosyal beceri nedir? Çocuklarda sosyal beceri ne zaman ve nasıl gelişir? Sosyal beceri kazanımında ailenin etkisi nedir? Yazımızın devamında soruların cevaplarını paylaşacağız.

Sosyal Beceri Nedir?

Sosyal beceri; bireyin başkaları ile olumlu etkileşimi başlatma ve sürdürme davranışıdır. Ancak bu beceri bu kadarla sınırlı değildir. Sosyal beceri sorumluluk alma, grupla bir işi yürütebilme, takım olma, uyum sağlama, empati kurma becerilerine de sahip olmayı gerektirir. Sosyal beceri sahibi bir birey aynı zamanda duygu, düşünce ve davranışları üzerinde özdenetim kurabilmelidir.

Karşılaşılan zorluklara karşı etkin problem çözme becerileri geliştirmek sosyal beceri için gereklidir. Sosyal beceriye yönelik kazanımlar çocuklukta başlamaktadır. Çocuk ilk sosyal davranışlarını, onlarla etkileşimde olan yetişkinlerin deneyimleriyle ve diğerlerini gözlemleme yoluyla kazanmaktadır. Çocuğun sosyal beceri kazanımında ebeveynin model olması gerekmektedir. Çocuk bu dönemde en iyi taklit yoluyla öğrenmektedir ve taklit için en güçlü argüman ailedir.

Aile içi iletişim ve etkileşimin yanı sıra ailenin çocuklarına yönelik tutum ve yaklaşımları çok önemlidir. Sosyalleşmede aile, akran ve kitle iletişim araçları önemli bir etkiye sahiptir. Çocukların sosyal beceri kazanımında aileden sonraki en önemli kaynak okul öncesi eğitim deneyimleridir. Okul öncesi eğitim sürecinde çocuklar akranları ile iletişime girerek, kurallara uyarak, kendisinin ve başkalarının haklarına saygı göstererek sosyal beceri geliştirir.

Çocuklarda Sosyal Beceri Ne Zaman ve Nasıl Gelişir?

Çocuklarda sosyal beceri, yaşamın ilk yıllarından başlayarak ebeveynler ve sonrasında çocuğun hayatında rol edinen diğer kişiler tarafından desteklenmelidir. Okul öncesi dönemden itibaren çocuğa sosyal becerilerin kazandırılmasında anne-baba ve öğretmene önemli görevler düşmektedir. Okul öncesi eğitimde yer verilen farklı etkinlikler ve kullanılan yöntemlerle, çocuklara sosyal beceriler kazandırılabilir. Etkinliklere katılımın desteklenmesi ve çocuğun girişimde bulunmaya gönüllendirilmesi çocukların uyum ve beceri kazanımını desteklemektedir.

Çocuklarda Sosyal Beceri Kazanımında Ailenin Etkisi Nedir?

Her davranışın öğrenilmesinde olduğu gibi sosyal becerilerin öğrenilmesinde de ebeveynlerin rolü büyüktür. Ebeveyn çocuğun dünyasında ilk sosyal kaynaktır. Çocuğun gözlerini açar açmaz ilk gördüğü kişidir ebeveyni. Çocuk için aile; sözsüz iletişim kurduğu, sesinin tonundan, beden dilinden ihtiyacını anlatabildiği ilk etkileşim kaynağıdır. Dolayısıyla çocuğun ilk taklit ögesi aile olacak, ebeveyn rol model seçilecektir.

Rol modelin duygu, düşünce ve davranışları üzerinde denetim sağlayabilmesi, iletişim modeli ve kendini ifade ediş biçimi çocuğun sosyal beceri kazanımını etkilemektedir. Ailenin sosyal yaşamı, ikili ilişkileri, gruplarla olan etkileşimi ve diğerleri tarafından nasıl algılandığı rol modelin sosyal beceri kalitesini belirler. Çocuk büyümesiyle beraber önce aile içerisinde ve yakın çevrede sosyal etkileşim ağını genişletir.

Ardından çocuk okul öncesi eğitim, oyun grupları ile öğretmen ve akranlarıyla iletişime geçer. Yaşlarının büyümesiyle çocuklar okul, kurs ve spor etkinlikleri gibi farklı ortamlara girer. Çocuklar ailelerinden kazandığı sosyal beceriyi yaşları büyüdükçe girdikleri yeni ortam ve kurdukları yeni etkileşimlerle güçlendirir.

Çocuğun sosyal beceri gelişiminde farklılıklara açık olma, hoşgörü, empatik iletişim yönlerinin de desteklenmesi gerekir. Aynı şekilde çocuk sosyal girişimlerinde desteklenmelidir. Bu noktada özgüven gelişimi bireyin kendini ifade etmesini kolaylaştırmaktadır.

Aile ile güvenli bağ kurulması, ailenin koşulsuz ilgi ve sevgisi özgüveni desteklemektedir. Aile çocuğa yaşıyla uyumlu sorumluluk vermeli, karar verme becerisi desteklenmelidir. Bu sayede çocuk sosyal girişimlerinde de kendini denetleyebilen ve motive edebilen bir birey olabilecektir.

Ebeveyn ile kurulan güvenli bağın yanı sıra ebeveyn tutumları da çocuklarda sosyal beceri kazanımına etki etmektedir. Çocuğun gelişimini destekleyen ebeveyn tutumu hoşgörülü, demokratik ve destekleyici ebeveyn tutumu olmalıdır.

Sosyal gelişimini tamamlayamayan çocuklarda ileriki dönemlerde “sosyal fobi” görülebilmektedir. Özellikle bireyin hayatında önemli bir gelişim dönemi olan ergenlik yıllarında sosyal fobi olasılığı artmaktadır. Başkalarının yanında konuşamama, yemek yiyememe, başkalarına hayır diyememe gibi anksiyete problemleri bu bireylerde görülebilmektedir. Bu nedenle ebeveynler, erken yaşlardan itibaren çocuklarının sosyal beceri kazanımlarına destek vermeli ve gelişimlerini takip etmelidir.

Çocuklarda Sosyal Beceri Kazanımı için Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Çocuklarda sosyal beceri kazanımını desteklemek için aile, okul öncesi eğitim ve okul oldukça önemlidir. Ancak sosyal beceri gelişiminin duraksadığı, yeterli olmadığı veya bir sebeple kazanımlarda gerilemeler yaşandığı durumlar olabilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda çocuk için profesyonel destek alınması kısa sürede çözüm elde etmeyi sağlamaktadır.

Aba psikoloji uzman kadrosu çocuklarda sosyal beceri üzerine çocuk ve ailelerle çalışmaktadır. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız alternatif psikoterapi yöntemleriyle danışanlarımızın hayat kalitesini artırmayı hedefliyoruz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. İçeriklerimizi takip etmek için Blog yazılarımızı ve YouTube kanalımızı takip edebilirsiniz.

 

Read More

Oyun çocuğun dilidir. Çocuk iç dünyasını oyunla dile getirir. Çocuk duygularını, düşüncelerini, korku ve kaygılarını, ihtiyaçlarını oyunla anlatır bizlere. Dolayısıyla oyun terapisi sayesinde çocukluk çağı problemleri ile çalışırken çocuğun dilini kullanır, onu anlayabildiğimizi gösterebiliriz. Oyun terapisi ancak bu alanda uzmanlaşmış bir terapist tarafından uygulanabilir.

Terapist oyun aracılığıyla çocuğun kendini ifade edebileceği, risk alabileceği, sosyal kuralları, sınırları öğrenebileceği ortamı oluşturur. Bu sayede çocuk yaşadığı sorunlar ile başa çıkabileceği, alternatif çözümler geliştirebileceği güvenli bir alana girer. Oyun terapisi özel olarak tasarlanmış bir odada terapist ve çocuk ile gerçekleşir. Terapi odasındaki oyuncaklar gerçek yaşamı temsil eden günlük hayattan eşyalar, insan ve hayvan figürleridir.

Oyuncaklar çocuğun ilgisini çekecek şekilde yıpranmamış, temiz ve yaşına uygun olmalıdır. Çocuk oyun içerisinde terapistiyle güven kurmaya başladıkça duygu, düşünce ve davranışlarını korkusuzca ifade etmeye başlar. Çocuk seanstan seansa oyuncakları ve hayal dünyasını kullanarak kendi oyununu kurar.

Çocuk kurduğu oyunlarda sözel olarak ifade etmekte zorlandığı duygularını özgürce yaşar. Oyun terapisti, çocuğun oyununu izler, sözlü ve sözsüz mesajlarını alır. Terapist objektif, yargısız, hoşgörülü ve koşulsuz şekilde çocuğa yaklaşır. Bu sayede çocuk ile terapist arasında terapötik ilişki kurulur.

Oyun terapisi nedir?

Oyun ve oyuncaklar aracılığıyla çocukların ihtiyaçlarını ifade etmelerine yoğunlaşan özel işleve oyun terapisi denir. Oyun terapistleri, çocuklar için güvenli bir ortam yaratmak üzere eğitim alırlar ve böylece çocukları istedikleri gibi oynamaya cesaretlendirirler. Terapi sırasında, duygusal problemleri ifade etmelerine yardımcı olan çeşitli oyuncaklar kullanılır ve çocukların hayal güçleri esas alınır.

Oyun çocuğun benliğini ve ruhunu rahatlatan ve hayata bakış açısını aydınlatan eğlenceli bir aktivitedir.

Oyun Terapisi Ne İşe Yarar?

Oyun çocuğun kendini ifade etme, kendini tanıma, kendini gerçekleştirme ve öz yeterliliğine destek olur. Oyun stres ve can sıkıntısı hissini hafifletir, çocuğu sosyal yaşam içerisinde etkileşimde olduğu diğerlerine olumlu bir şekilde bağlar. Yaratıcı düşünme ve keşfetmeyi teşvik eder, çocuğun duygularını düzenler ve özgüvenini güçlendirir.

Oyun sayesinde çocuk hayatta kalmak için gereken becerileri ve rolleri öğrenir. Korktuğu ya da merak duyduğu rollere giren çocuk korkusuyla yüzleşir, merakını giderir. Öğrenme ve gelişme en iyi oyun yoluyla teşvik edilir. Çocuklar, duygularını anlamlandırmada ya da konuşmada yetişkinlerden farklıdır. Bu yüzden yetişkinlerle yapılan terapi şekli çocuklara uymaz. Çocuğun alışkın olduğu oyun ortamı, çocuk yaşadıklarını ve duygularını ifade etmeyi kolaylaştırır.

Davranışlarını etkileyen kızgınlıklarını, korkularını, üzüntülerini, hayal kırıklıklarını anlayabilmek çocuk için oyunlar sayesinde mümkün olur. Oyun terapisi 2 ila 12 yaş aralığındaki çocuklarla uygulanabilmektedir. Çocuğun yaşı artıkça, oyunla ilişkisi azaldıkça oyun terapisinin de işlevi azalmaktadır. Dolayısıyla oyuna eklenen sözel iletişim ve çocuğa uygun diğer pedagojik teknikler terapi içerisinde oyunu destekler.

Oyun terapisi sayesinde çocuk hem içsel dünyasını hem de dış dünyasını terapi odasına ve terapistine yansıtır. Burada çocuğun duygu ve düşüncelerini görürüz. Sadece çocuğun duygu ve düşüncelerini değil oyun sayesinde ebeveyn tutumlarını, aile içi iletişimi ve çocuğun çevresini nasıl algıladığını da görürüz. Oyun ile çocuğun hem olumlu hem de olumsuz duygularını dinleriz.

Çocuk, öfkesini, kaygısını, korkusunu oyun aracılığı ile ifade edebilir. Bu sayede çocuk zarar görmeden ve yargılanmadan oyun içerisinde duygusal boşalım yaşar. Çocuk oyun içerisinde gerçek dünyayı prova eder, farklı rollere girer. Çevresiyle empati kurabilir. Merakını giderir. Çocuk dışa vurduğu iç dünyasındaki çatışmalarla oyun içerisinde korkusuzca yüzleşir.

Bu yüzleşme içerisinde kendi çözüm yollarını keşfeder, problemlerle nasıl daha yapıcı şekilde başa çıkabileceğini bulur. Tüm bu aşamalar çocuğun duygu ve düşüncelerini kabul etmesini, kendini daha kolay ifade etmesini sağlar. Oyun çocuğa cesaret verir, güven verir. Özgüvenini, özsaygısını ve otokontrolünü destekler.

Oyun Terapisinde Kullanılan Oyuncaklar

Oyun terapisinde kullanılan oyuncakları 3 gruba ayırabiliriz:

  1. Gerçek hayatı sembolize eden oyuncaklar, yani günlük hayattaki gerçek nesne ve kişilerin küçük boyuttaki benzerleri, Oyuncak ailesi, oyun evi, ev eşyaları, kuklalar, telefon, araba, uçak gibi.
  2. Yaratıcı oyuncaklar, sanat malzemeleri, kuklalar, oyun hamurları, boyalar, yapıştırıcılar, maske, boya kalemleri, legolar gibi hayal gücüne alan açan oyuncaklar
  3. Agresyonu açığa çıkaran oyuncaklar; kum torbası, hacıyatmaz, sinirli kuklalar, oyuncak silahlar, askerler gibi.

Oyun Terapisi İki Ayrı Dala ve Kendi İçinde Farklı Kollara Ayrılıyor

Yönlendirilmiş ve yönlendirilmemiş olarak iki farklı oyun terapisi modeli bulunuyor. Yönlendirilmiş oyun terapisi, ismindeki yönlendirmeden de anlaşılacağı gibi oyun içerisinde çocuğa direktif verilerek yapılıyor. Oyun terapistin yönlendirilmeleriyle ilerliyor.

Diğer bir oyun terapisi olan çocuk merkezli oyun terapisinde ise oyunun yöneticisi çocuktur. Terapist çocuğun oyununa çocuğun terapiste verdiği rollerle eşlik eder. Seansın gündemini çocuk belirler. Bu terapi modelinde terapistin görevi çocuğu takip etmek ve çocuğun duygu, düşünce ve davranışlarını yansıtmaktır. Böylece çocuk “anlaşıldım, fark edildim, duygu, düşünce ve davranışlarım kabul ediliyor” duygusunu yaşar.

Çocuk merkezli oyun terapisinin bir diğer uygulama alanı da ebeveynlere verilen psikoeğitim boyutudur. Filial terapi adını alan bu uygulamada aileler çocukları ile nasıl iletişime geçebilecekleri konusunda bilgi ve beceri kazanırlar. Filial terapinin de uygulama aralığı 2-12 yaş grubudur. 2-8 yaş grubunda alınan verim ise 8-12’ye göre çok daha yüksektir.

Bu teknikte aileler, oyun terapistleri tarafından Çocuk merkezli oyun terapisinin metodu hakkında eğitim alırlar. Psikoeğitimin yanı sıra terapist ailelere düzenli süpervizyon verir. Bu terapi şeklinde çocuk ve ailenin özel oyun saati ve bu saate özel kullanılacak oyuncakları vardır. 30 dakikalık bu oyun saati içerisinde oyunun kaptanı çocuk olacaktır.

Bu oyun içerisinde çocuk oyun alanında bulunan birçok oyuncakla dilediği birçok şekilde oynayabilecektir. Bu 30 dakikalık oyun seansları çocuğun özgüvenini destekler, karar alma becerisini geliştirir. Çocuk oyun içerisinde sorumluluk alır, insiyatif kullanır, problemleri çözmek için alternatif yollar düşünür. Çocuğun yönetici işlev becerileri gelişir. Ebeveyni ile iletişimi güçlenir. Güvenli bağlanma gelişir, ilişkilerdeki hasarlar tolere edilir.

Ebeveyn ve çocuk oyun içerisinde anda kalmaya odaklanır. Ebeveyn oyun sırasında tüm sorun ve sorumluluklarını, kaygılarını, yarının işini, dünün tasasını bir kenara bırakır. Yaptığı duygu, düşünce ve davranış yansıtmaları ile anda kalır. Çocuğun verdiği rollere girerek hem eğlenir hem de çocuğuyla kurduğu iş birliğinden keyif alır.

Bu oyun sırasında ebeveyn kendi çocukluğunu, ailesinden gördüğü ebeveyn tutumlarının ne kadarını çocuğuna uyguladığını da görür. Düzenli seanslar sonrası oyun odasından iyileşen bir çocukla, çok daha iyi hisseden bir ebeveyn çıkacaktır. Oyun terapisi türlerini kullanmak için spesifik sorunlar yaşanmasına gerek yoktur. Özgüven geliştirme, sosyal beceri kazanma, iletişimi güçlendirme gibi ihtiyaçlar için de çocukla herhangi bir oyun terapisi modeli oynanabilir.

Oyun Terapisi ile Hangi Çocukluk Çağı Problemleri Çalışılabilir?

Oyun terapisi ile çocuğun yaşı da dikkate alınarak tüm çocukluk çağı problemleri çalışılabilmektedir.

  • Çocukluk Depresyonu yaşayan çocuklar
  • Kardeş kıskançlığı yaşayan çocuklar
  • Takıntıları, tikleri olan çocuklar
  • Sosyal beceri eksikliği olan, arkadaşlık geliştiremeyen çocuklar
  • İştahsızlık, yeme problemleri yaşayan çocuklar
  • Uyku sorunları yaşayan, kabuslar gören çocuklar
  • Evlat edinilmiş veya terkedilmiş çocuklar
  • Ayrılık anksiyetesi yaşayan çocuklar
  • Rutin oluşturamayan çocuklar
  • Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayan çocuklar
  • Fiziksel/Duygusal İstismara uğrayan çocuklar
  • Kaygı, Korku yaşayan çocuklar
  • Regresyon (gerileme davranışı gösteren çocuklar; parmak emme, alt ıslatma gibi)
  • Hatalı Ebeveyn Tutumlarına maruz kalan çocuklar
  • Konuşma bozukluğu olan çocuklar (kekemelik, tekrarlayıcı dil, bebek konuşması)
  • Dikkat eksikliği ve hiperaktivite (aşırı hareketlilik) bozukluğu olan çocuklar
  • Impulsivite/dürtüsellik
  • Okuma bozuklukları
  • Okul fobisi
  • Sosyal içe kapanıklılık
  • Sebebi anlaşılamayan baş ve karın ağrıları
  • Boşanma sonrası adaptasyon sorunları yaşayan çocuklar

Çocukluk Çağı Problemleri ile Başa Çıkmak için Oyun Terapisi ve Psikoeğitim

Çocukluk çağı problemleri ile başa çıkmak için ailenin desteği yeterli gelmiyorsa mutlaka psikolojik destek alınmalıdır.  Duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını sözel olarak yeterince ifade edemeyen çocuklarla çalışırken oyun terapisi oldukça faydalıdır. Kimi zaman çocuk terapiye getirilmez ya da getirilemez.

Bu durumlarda da aileye verilecek psikoeğitim çocukluk çağı problemleri ile başa çıkılmasına yardımcı olur. Aile içi şiddet, geçimsizlik söz konusu ise çocukla çalışmanın ötesinde çift ve aile danışmanlığı alınması da yararlı olacaktır.

Aba psikoloji uzman kadrosu çocukluk çağı problemleri ile oyun terapisi eşliğinde çalışmaktadır. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız alternatif psikoterapi yöntemleriyle danışanlarımızın hayat kalitesini artırmayı hedefliyoruz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Çocuklarda regresyon kazanılmış becerilerin gerilemesi daha az gelişmiş bir hale gelmesidir. Her yaşta görülebilecek regresyon bir hastalığa bağlı gelişebileceği gibi psikolojik olarak da ortaya çıkabilmektedir. Regresyon sıklıkla çocukluk çağında görülmektedir. Çocuklukta kimi zaman bir kimi zaman ise birden fazla kazanımdaki gerileme aileleri endişelendirebilmektedir. Ailenin çocuktaki gerilemelere verdiği sözel, fiziksel ve duygusal tepki regresyonun seyrini etkilemektedir.

Elbette çocukluk kazanımlarını geri plana itip bebeksi davranışlar sergileyen çocuğun çevresine vermek istediği duygusal mesajlar vardır. Bu mesajlar kimi zaman ebeveyne duyulan özlemi, kimi zaman bir yeniliğe karşı adapte olamamayı temsil ediyor olabilir. Evdeki huzursuzluk, okula başlama, anne babanın ayrılması, yeni bir kardeş, ev-şehir değişikliği, sevilen birinin kaybı, kaybetme korkusu gerileme nedeni olabilir.

Çocuklarda Regresyon Hangi Davranışlarla Kendini Gösterir?

Regresyon çoğunlukla 3-6 yaş aralığında görülen gerileme davranışlarıdır. Regresyonda çocuğun kazandığı becerilerde gerileme görülür. Örneğin; tuvalet eğitimini kazanıp bezi çoktan bırakmış bir çocukta alt ıslatma görülebilir. Altına kaçırma davranışının sıklığı artabilir. Parmak emme, görülebilir. Emekleme, bebeksi şekilde konuşma görülebilir. Kendi yemeğini yiyebilen bir çocuk yemeğinin yedirilmesini isteyebilir. Doğru söyleyebildiği kelimeleri bilinçli olarak yanlış söyleyebilir. Sürekli kucağa gelmek, kucakta taşınmak isteyebilir.

Anneye ya da babaya düşkünlüğü artabilir. Sürekli bir gözetiminin bakımında olmak isteyebilir. Uyku düzeni bozulabilir. Emzik kullanmak isteyebilir, emzirilmek isteyebilir. Biberonla beslenmek isteyebilir. Anne ve babadan ayrılırken aşırı tepkiler verebilir. Ayrılık anksiyetesi yaşayabilir. Uykuya dalmada güçlük görülebilir, rutini bozulabilir. Bu ve benzeri davranışlar çocuklarda regresyon ihtimalinin değerlendirilmesini gerektirmektedir.

Ebeveynin veya çocuğun bakımıyla doğrudan ilgilenen kişinin bu süreçte iyi gözlem yapması gerekmektedir. Çocuk bu davranışları ne sıklıkla yapıyor, davranış görülmeden önce ne oluyor değerlendirilmelidir. Ne zaman açığa çıkıyor, tetikleyen öncü bir durum var mı bakılmalıdır. Psikolojide çocukta görülen bu gerileme davranışları çocuğun başa çıkamadığı duygusal gerilim, stres ve kaygının sonucudur.

Çocuk farkında olmaksızın kendini güvende hissedebilmek ve rahatlamak için erken psikoseksüel döneme geri dönüş yapmaktadır. Ailenin yaklaşımı, ilgisi ve hoşgörüsü ile bu dönem çok daha hızlı geçebilir. Ailenin yaklaşımı etkinin derecesini ve sürecini belirleyecektir.

Çocuklarda Regresyon Neden Gelişir?

Çocuklarda regresyon davranışının altında yatan temel faktör güven arayışıdır. Çocuk başa çıkmakta zorluk yaşadığı, adaptasyon güçlüğü çektiği bir durum karşısında gerileme gösterebilir. Regresyona neden olabilecek yaşam olaylarını şu şekilde özetleyebiliriz;

  • Eve yeni bir kardeşin gelmesi,
  • Taşınma, yaşam alanındaki köklü değişiklik,
  • Ebeveynlerinin boşanması,
  • Sevilen birinin vefatı (Anne, baba, büyükanne, büyükbaba gibi)
  • Bakıcı değişikliği
  • Okula başlama, okul değişikliği
  • Öğretmen değişikliği
  • Sevilen birinin uzun süreli rahatsızlığı, (kaybetme korkusu ve kendisiyle eskisi gibi ilgilenilemiyor olması)
  • Ebeveyn ile geçirilen vaktin azalması (anne-babanın yoğun çalışması, eve iş getirmesi ya da çocukla ev içerisinde yeterince ilgilenilmemesi)
  • Hatalı ebeveyn tutumları (Baskıcı, tutarsız, otoriter tutumlar gibi)
  • Ebeveynlerden birinin evden ayrılması
  • Aile içi şiddet
  • Çocuğun örseleyici bir cezalandırmaya maruz kalması
  • Çocuğun travmatik bir olay yaşaması ya da bu olaya şahit olması

Çocuklarda regresyon nedenleri değerlendirildiğinde en sık karşılaşılan problemler bu şekilde listelenmektedir. Ancak çocukta çok daha spesifik problemlerde söz konusu olabilir. Ailenin bu dönemde objektif gözlem yapabilmesi gerekir. Tespit edilen problemlere yönelik çocuğu ya da kendilerini yargılamadan konuya çözüm odaklı yaklaşabilmeleri gerekir. Örneğin; sürekli anne-baba kucağında olmak isteyen bir çocuğun anne-babasına özlem duyduğu oldukça açıktır.

Ailenin tutumu “daha ne kadar zaman ayırabiliriz” yerine “daha etkin zaman geçirmek için ne yapabiliriz” olmalıdır. Aileler bazen oyuncak, hediye ya da yiyeceklerle çocuğu mutlu etmeye çalışmaktadır. Ancak çocuğun regresif davranışlarında düzelme olmadığında aileler “ne yapsak olmuyor, çocuğumuzu mutlu edemiyoruz” düşüncesine kapılmaktadırlar.

Ancak çocuğun bu dönemdeki ihtiyacı maddiyattan çok daha öte duygusal boyuttadır. Bu dönemde alınan oyuncak çocuk için ebeveyniyle oyun oynayabildiği ölçüde eğlenceli olacaktır.

Çocuklarda Regresyon Fark Edildiğinde Nasıl Yaklaşılmalıdır?

Ebeveyn ve varsa temel bakım veren diğer kişiler bu dönemde çocuğa karşı kabullenici, anlayışlı, hoşgörülü ve destek olmalıdır. Bu dönemin geçici olduğu, çocuğun negatif duygu ve düşüncelerini boşaltmak için böyle bir savunma mekanizması geliştirdiği unutulmamalıdır. Çocuğa öfkelenmek, kızmak veya çocuğu cezalandırmak, sevgiden mahrum bırakmak bu dönemde uygulanabilecek en yanlış tutumlar olacaktır.

Eve bir kardeş geldiyse bir ebeveyn bebekle ilgilenirken diğer ebeveynde büyük çocukla zaman geçirmelidir. Bebekle vakit geçiren anne fırsat yaratabildiğinde büyük çocuğunu da yanına almalıdır. Bebeğin bakımıyla ilgili büyük çocuğa bilgi vermek, ufak sorumluluklar vermek işe yarayacaktır. Böylece çocuk anneyle iletişim kuracak, daha fazla zaman geçirebilecektir. Ayrıca bebekle ilgili konularda ebeveyne yardım edebiliyor olmak kardeşiyle de bağ kurmasını sağlayacaktır.

Sen artık büyüdün “abla oldun, abi oldun” demek doğru değildir. Bu yaklaşım çocuğun olumsuz duygularını şiddetlendirecek ve büyümeye direnç açığa çıkacaktır. Çocuklarda regresyon bu tarz hatalı tutum ve yaklaşımlarda daha da şiddetlenebilmektedir. Yeni doğmuş bir bebek kadar bakıma muhtaç olmasa da o da hala ebeveyninin ilgisine muhtaçtır. Sen artık büyüdün yaklaşımı çocuğun büyümeye hazırlıksız yakalanmasına neden olacaktır.

Biberon, emzik isteyen bir çocuk aşağılanmamalı dalga geçilmemeli ya da kısıtlanmamalıdır. İstediği nesneyle zaman geçirmesine fırsat tanınmalıdır. Çocuk bu şekilde duygularını boşaltacak ve rahatlayacaktır. Çocuğun duygusuna eşlik edilebilir. “Biberonunu istiyorsun, tabi ki onunla oynayabilirsin. Bebekken ben seni bununla besliyordum. Şimdi artık büyüdüğün ve bardak kullandığın için bunu kaldırmıştık. O senin, istediğin sürece kullanabilirsin.” diyebilirsiniz.

Çocuk kendisi biberonunu kullanabilir, biberonla oyuncaklarını besleyebilir. Duygusunu boşaltmasına fırsat tanındığında çocuk kendiliğinden rahatlayacaktır. Bu dönemde aile çocuğa etkin zaman ayırmalıdır. Belirli bir süre boyunca hiçbir şeyle ilgilenmeden anne ya da baba veya ikisi birlikte çocukla oynamalıdır. Oyunlar çocuk merkezli olup, ebeveyn çocuğun hayal dünyasına misafir olmalıdır. Oyun içerisinde ebeveyn çocuğun verdiği rollere girmeli, çocuğun yönetiminde oyunu oynamalıdır.

“Bu oyuncağı ne yapayım? Bununla nasıl oynayayım? Şimdi ne söylemeliyim?” gibi oyunun yönetmeninin çocuk olduğu çocuğa hissettirilmelidir. Oyun içerisinde çocuk kardeş kıskançlığını, okul korkusunu, kaygılarını canlandırabilir. Ebeveynin önyargısız, hoşgörülü ve sevgi dolu yaklaşımı çocuğa ihtiyacı olan güveni yeniden verecektir. Bu sayede çocuğun gerileme davranışları azalacağı gibi ebeveyniyle arasındaki ilişkisi de iyileşecektir.

Çocuklarda Regresyon Ne Zaman Profesyonel Destek Gerektirir?

Çocuklarda regresyon davranışları sıklaşmaya başladığında zaman kaybetmeden destek alınması sürecin daha yapıcı geçirilebilmesi için faydalı olacaktır. Çocuğun kaygısı ebeveynin kaygısıyla birleştiğinde yapıcı bir iletişim gelişemeye bilmektedir. Ebeveyn çocuğunun davranışlarından endişe edip istemsizce negatif tutum sergileyebilmektedir. Çocuk, ebeveyninin negatif tutumu karşısında hayal ettiğinin çok dışında bir yaklaşımla karşılaşmaktadır. Bu durum çocuğun güven ihtiyacını perçinlemekte ve dolayısıyla regresyonun şiddeti daha da artabilmektedir.

Bu nedenle aile kendi kaygısını yönetemiyor ve istemsiz çocuğa yansıtıyorsa mutlaka zaman kaybetmeden destek alınmalıdır. Çocuğun motor becerilerinde gerilemeler oluyorsa da aile beklemeden destek almalıdır. Kimi zaman çocuğun regresif davranışları gözden kaçabilmektedir. Çocuğun ilgi çekme çabası içerisinde olması şımarıklık olarak değerlendirilmektedir. İlgi isteği görülmeyen, durulmayan çocukta regresyon hızla ilerleyebilmekte ve motor becerilerin gerilemesine kadar gidebilmektedir.

Örneğin; merdiven çıkabilen çocuk artık çıkamıyorsa, yatağa, koltuğa tek başına çıkabiliyorken artık çıkamıyorsa ihmal edilmemelidir. Sosyal becerilerde görülen azalmada regresyonun ilerlediğinin bir göstergesidir. Çocuk göz temasından kaçınıyor, eskisi gibi konuşmuyor, konuşulanları duymazdan geliyorsa regresyonun ötesinde çocukluk depresyonuna giden bir seyir söz konusu olabilir.

Çocuklarda regresyon görüldüğünde çocuğa daha bilinçli yaklaşabilmek için kısa süreli profesyonel destek almak faydalı olabilmektedir. İhtiyaç halinde bu süre uzatılabilir. Oyun terapisi ile çocukla çalışılabilir. Aileye psikoeğitim verilebilir. Çocuk merkezli Filial terapi de aile ile çocuğun iletişimine olumlu katkı sağlayabilmektedir.

Aba psikoloji uzman kadrosu çocuklarda regresyon davranışlarıyla ilgili olarak çocukla ve ebeveynle çalışmaktadır. Konuyla ilgili detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. İçeriklerimizi takip etmek için Blog yazılarımızı ve YouTube kanalımızı takip edebilirsiniz.

Read More

Başarılı bir kariyer inşa edebilmek için çocukluktan itibaren problem çözme becerisi geliştirebilmek gerekiyor. Her bireyin hayatında sosyal ilişkilerin başlamasıyla beraber problemlerde başlangıç gösteriyor. Bu nedenle iletişime girmek, iletişimi sürdürmek gibi sosyal becerilerle birlikte karşılaşılabilecek sorunlara karşı problem çözme becerilerini de geliştirmek gerekiyor.

İnsan sosyal bir canlı dolayısıyla yaşamın ilk yıllarından itibaren sosyal ilişkiler kurulmaya başlıyor. Bu da beraberinde problemleri getiriyor. Bireyin yetişkin hayatta problemlerini sağlıklı şekilde çözebilmesi için çocukluktan itibaren problem çözme becerisi geliştirmesi gerekiyor.

Problem Çözme Becerisi Nedir?

Problem çözme becerisi, problem üzerine düşünebilme, ne ve nasıl yapılacağına karar verebilme, kaynakları kullanabilme ve bu yolla çözüme ulaşma becerisidir. Bir problemi çözebilmek için önce problemin ne olduğunun tanımlanması gerekir. Sonrasında probleme ve çözümüne ilişkin bilgilerin toplanması gerekir. Ardından uygun çözüm yolunun uygulamaya konulması ve sonucun değerlendirilmesi gerekir.

Tüm bunları yapabilmek için bireyin birtakım becerilere sahip olması gerekmektedir. Bu becerilerden en önemlileri; eleştirel düşünebilme, planlama ve organize edebilme, planı gözden geçirme ve değerlendirmedir.

Problem çözme becerilerinin kazanımı erken çocukluk yaşlarına dayanmaktadır. Çalışmalar 4 yaş itibariyle çocukların etkin problem çözme becerileri kazanabildiğini göstermektedir. Bu nedenle problemle çözme becerisi kazanımında ailenin rolü oldukça büyüktür. Ebeveyn tutumları, ebeveynin problem çözme modeli çocuğun beceri ediniminde olumlu ya da olumsuz etki edecektir.

Çocuğun başarılı bir kariyer geliştirebilmesi için aile çocuğun problemlerini çözmemeli, çözüm için sadece rol model olmalıdır. Aksi halde çocuğun problem çözme becerisi problemi aileye taşımaktan öteye geçmeyecektir. Böyle bir durumda çocuğun ailesinden uzakta bireyselleşmesi ve sosyalleşmesi mümkün olmayacaktır.

Ailenin gölgesinden ve korumasından uzaklaşamayan çocuk yapıcı problem çözme becerisi geliştiremeyecektir. Başarılı bir kariyer için ailenin gölgesinde kalmış bir bireyin kendini gösterebilmesi ve kariyerinde ilerlemesi çok mümkün olmayacaktır.

Çocuğunuzun Problemlerini Onun Adına Çözmek Yerine Ona Problem Çözme Becerisi Kazandırabilirsiniz

  • Çocuğunuzu bir sorun anında mutlaka dinleyin ve onun ihtiyaçlarını, isteklerini anlamaya çalışın
  • Çocuğunuza onu anladığınızı belirtin, onun düşüncelerini özetleyerek doğru anlayıp anlamadığınızı ona gösterin.
  • Çocuğunuzun duygularını isimlendirebilir, duyu organları, renkler, uzuvlar gibi duyguların da isimleri olduğunu ona anlatabilirsiniz. Duyguların sözlü ifadesini çocuğunuza öğretmeniz onun da duygularını tanımasını kolaylaştıracaktır.
  • Çocuğunuzun yaşadığı probleme yönelik kendi düşüncelerinizi onunla paylaşabilirsiniz. Bu sayede problem çözme becerisi kazandırırken kendi yöntemlerinizden de örnekler sunmuş olursunuz.
  • Çocuğunuzla beraber beyin fırtınası yaparak çözümler bulmaya çalışabilirsiniz. Burada ona çözüm yolu bulmak için derinlemesine düşünmeyi öğretmelisiniz. Fikirleri sizin vermeniz yerine onun bulmasını teşvik etmelisiniz. Basit ya da saçma önerileri olabilir. Onu eleştirmeden her önerisini değerlendirmelisiniz. Uygulanabilir hale getirmek için fikrini geliştirmesine yardım edebilir ya da olumsuz bir seçenek varsa nedenlerini paylaşabilirsiniz.
  • Çocuğunuza problemi ifade edebilmesi için ya da çözüm yolu bulabilmesi için düşünmeye sevk edecek açık uçlu sorular sorabilirsiniz.
  • Ne oldu? Böyle olunca sen ne hissettin? Peki sence o ne hissetmiş olabilir? Sen onun yerinde olsaydın böyle bir durumda ne hissederdin? Senin başına böyle bir şey gelmiş olsaydı sana ne yapılmasını isterdin? Böyle olmasaydı farklı olarak ne yapabilirdin? Gibi.
  • Bulduğunuz fikirleri not ederek kendi içerisinde uygulanabilirliğine göre bir sıralama yapabilirsiniz.
  • Listeyi baştan sona gözden geçirerek çocuğunuzun kendisi için en uygun alternatifi seçmesine eşlik edebilirsiniz.
  • Çocuğunuzla beraber kitap okuyabilir ya da film izleyebilirsiniz. Kitaptaki ya da filmdeki karakterler üzerinden beyin fırtınası yapabilirsiniz. Sence bu problemi çözmek için ne yapabilir? Sen böyle bir sorun yaşasan ne yapardın? Bu problem karşısında o ne hissetmiş olabilir? Ne olursa o daha mutlu olabilir?

Başarılı Bir Kariyer için Ona Balık Tutmayı Öğretin

Çocuğunuz başarılı bir kariyer geliştirmesini istiyorsanız onun için balık tutmak yerine ona balık tutmayı öğretmelisiniz. Böylece çocuğunuzun problemini çözmek yerine ona çözüme yönelik düşünmeyi ve uygulamaya geçmeyi öğretmiş olacaksınız. Problem çözme becerisi kazandırmak için bu çok daha sağlıklı bir yöntem olacaktır.

Çocuğunuzun duygu, düşünce ve fikirlerini dinlemeniz, ona zaman ayırmanız benlik gelişimi için önemlidir. Kaç yaşında olursa olsun çocuğunuza sofrada yer açmanız ve aile içi sohbetlerde ona da söz vermeniz gerekir. Dinlenen, fikirlerine saygı gösterilen, kendisine zaman ayırılan çocuklar çok daha özgüvenli gelişmektedir.

Evde kendini değerli hisseden çocuk sosyal yaşam içerisinde de bu değeri sürdürmek istemektedir. Dolayısıyla daha kaliteli arkadaşlık ilişkileri geliştirmekte ilgi ve sevgi görmek için zararlı ilişkilere girişmemektedir.

Başarılı Bir Kariyer İçin Problem Çözme Becerisi Geliştirmeye Destek Olan Ebeveyn Tutumu Hangisidir?

Anne babaların ebeveyn tutumları da problem çözme becerilerinin gelişimine etki etmektedir. Baskıcı otoriter ebeveyn modelinde çocukların duygu, düşünce ve problemlerine yeterince önem verilmemektedir. Bu aile modelinde ebeveyn güç gösterisi ile çocuğu bastırabilmektedir. Ceza, sözlü ya da fiziksel şiddet uygulanabilmekte ya da çocuğun duygu ve düşünceleri göz ardı edilmektedir.

Aşırı korumacı ebeveynler çocuğun bireyselleşmesine müsaade edememekte ve çocuğun problemlerini onun adına çözme eğilimindedirler. Tutarsız aileler çocuğun problemlerine bir kez aşırı ilgiliyse başka bir sefer ilgisiz kalabilmektedir. Bu belirsizlik çocuğun ailesiyle beraber kendi girişimlerine de güven duymamasına neden olmaktadır.

Aşırı hoşgörülü ve çocuk merkezli bireylerde ise aile çocuğa rol model olmak yerine çocuğun olumlu olumsuz tüm problem çözme becerilerini desteklemektedir. Bu durumda da çocuğun yapıcı problem çözme becerisi kazanabilmesi mümkün olmamaktadır.

En sağlıklı ebeveyn tutumu Demokratik, Destekleyici ve Hoşgörülü ebeveyn tutumudur. Bu ebeveyn modelinde bireyin duygu, düşünce ve fikirlerine saygı duyulur. Evde çocuğun da söz hakkı vardır. Fikirler küçümsenmez ya da reddedilmez. Her fikre saygı duyulur ve fikirlerin olumlu olumsuz yönleri değerlendirilir. Aile çocuğun hatalarını cezalandırmaz, ders almasına ve tekrar etmemesine rehberlik eder. Böyle bir aile ortamında yetişen çocuk daha özgüvenli olur ve benlik değeri de daha yüksektir.

Başarılı Bir Kariyer İçin Ergenlikte Problem Çözme Becerisi

Ergenlik dönemi problem çözme becerilerinin çok daha önemli hale geldiği zamandır. Bunun nedeni ise ergenlik döneminde bireyin bir yandan fiziksel ve bilişsel olarak değişim ve gelişim yaşarken, başka bir yandan duygusal ve hormonal olarak gelişiyor ve değişiyor olmasıdır. Bunu yanı sıra genç bu dönemde geleceğine hazırlanmak, kariyerini inşa etmek, mesleğini belirlemek zorundadır. Tüm bunlar bireyin duygusal ve zihinsel olarak zorlanmasına neden olmaktadır.

Birey bu dönemde akademik, kişisel ve sosyal problemlerle karşı karşıya kalabilmektedir. Dolayısıyla gencin problemlerin üstesinden gelebilmesi ve problemleri etkili bir şekilde çözebilmesi için problem çözme becerisi kazanması önemlidir. Ergenlikte bireyin problem çözme becerisi geliştirebilmesi için tıpkı çocuklukta olduğu gibi aileye ihtiyacı olacaktır. Ergenlik dönemi aynı zamanda yetişkinliğin bir ön provasıdır. Dolayısıyla ailenin yetişkinlik rolleriyle ilgili gence rol model olması gerekir.

Çocuklukta verilen destek bu kez yetişkin problem çözme becerisine adapte edilerek gence sunulmalıdır. Çocuğun yaşı ilerledikçe ebeveyn çocuğunun duygu, düşünce ve kararlarında daha geri planda durmaya çalışmaktadır. Ancak gencin yaşamının bu zorlu döneminde duygusal desteğe ihtiyacı oldukça fazladır. İlgiyi, sevgiyi, güven ve desteği zararlı alışkanlıklarda ve ilişkilerde aramaması için gencin aile ilişkileri her daim güçlü olmalıdır.

Aile gencin problemleri karşısında seçtiği çözüm yollarını müdahale etmeden gözlemlemelidir. Seçimlerinin getirdiği doğal sonuçları yaşamasına ve bu yaşantılardan tecrübe kazanmasına müsaade edilmelidir. Genç böylece olumluların yanında olumsuz sonuçları da görebilecektir. Bu tecrübeler genci olgunlaştıracak ve sorunlara sağlıklı çözüm üretme becerisini geliştirecektir.

Her bireyin başarılı bir kariyer geliştirmek için problem çözme becerisi kazanması gerekir. Bu konuda zorlanıyor veya kendinizi geliştirmek istiyorsanız profesyonel destek alabilir kendinize ve kariyerinize yatırım yapabilirsiniz.

Read More

Okul öncesi eğitim başlangıç yaşı ebeveynler tarafından sıklıkla merak edilmektedir. Bunun en önemli nedeni ebeveynlerin çocuklarının gelişimine yeterli katkıyı yapamadıklarını düşünüyor olmasıdır. Özellikle 2 yaş sonrası çocuklara ev koşullarında yeterli sosyal, fiziksel ve bilişsel aktivite olanağını sunmak kolay değildir.

Aileler çocuklarının gelişimlerine daha profesyonel katkıda bulunabilmek için okul öncesi eğitim kurumlarını araştırmaktadır. Bu sayede çocuklarının ilgi, beceri ve yetkinliklerini daha kolay keşfedebileceklerini düşünmektedirler. Ayrıca çocuklar okul aracılığı ile sosyal beceriler kazanacak, paylaşmayı, uyum sağlamayı ve özerk olmayı öğrenecekler. Bu nedenle okul öncesi eğitim aileler için önemli bir gelişim kaynağıdır.

Kimi aileler ise anne-baba çalıştığı ve çocukla verimli zaman geçirebilecek bir aile büyüğü olmadığı için eğitim fırsatlarını değerlendirebilmektedir. Ailelerin beklentileri, koşulları ve çocuğun gelişim durumu okul öncesi eğitim başlangıç yaşını belirlemektedir. Yazımızda okul öncesi eğitime ne zaman başlanmalı ve başlangıç yaşı belirlenirken nelere dikkat edilmeli paylaşacağız.

İlk İki Yıl Evde Bakım Evde Eğitim

İlk iki yılda çocuk için dünyanın merkezi evidir. Bu dönemde çocuğun eğitim ortamı da ev olmalıdır. Evde anne ve baba ya da temel bakım veren diğer bir kişi çocuk için ilk eğitmendir. Çocuk yaşamının ilk yılı yılında temel bakım vereniyle kurduğu bağa göre dış dünyayı anlamlandırır.

Koşulsuz sevgi gören, temel ihtiyaçları yerinde, zamanında ve yeterli şekilde karşılanan çocuk kendini değerli kabul eder. Bu sayede çocuk ev ortamını güvenli ve temel bakım verenini güvenilir kabul eder. Çocuk hayatının merkezine yönelik bu olumlu algıları dış dünyaya yansıtır. Artık onun için dış dünya güvenli ve diğer sosyal kaynaklarda güvenilirdir.

Kendine yüklediği değer ve dış dünyaya yönelik algısı ile çocuğun özgüveni gelişir. Ancak bazen de çocuk temel bakım vereninden yeterli sevgi ve ilgiyi görmez. Çocuğun ihtiyaçları zamanında ve yeterince karşılanmamış olabilir. Bu durumda da çocuğun kendilik değeri ve dış dünya algısı güvensizlik ve değersizlik üzerine kurulacaktır. Bu çocuklarda özgüven ve öz değer gelişmez.

Okul öncesi eğitim için ilk iki yıl uygun değildir. Çocuk 2 yaşına kadar temel becerilerini geliştirir. Önce ihtiyaçları ana kucağında karşılanan çocuk emeklemeye başlayarak hareket alanını genişletir. Ardından 1 yaş itibariyle çocuklarda adımlama, yürüme başlar. Yürümeyle beraber çocuğun hareket ve etkileşim alanı daha da genişler. Diğerleriyle ilgilenmeye ve iletişime geçmeye çalışan çocuk gelişimiyle orantılı şekilde dil becerisi edinir.

2 yaş dolaylarında çocuklar kendilerini ifade edebilecek şekilde dili kullanmaya başlarlar. Artık oyuncaklarıyla daha uzun süre vakit geçirir, anne & baba yanında olmadan da keyifli zaman geçirebilirler. Çocuk duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını basit cümlelerle anlatabilir. Oyun kurar ve tek başına oynayabilir.

Bu dönemde çocuk keşfetmesi, deneyimlemesi ve gerçek dünyayı taklit etmesi için bol oyuncakla tanıştırılmalıdır. Bu oyuncak ve aktiviteler dışarıdan temin edilebileceği gibi ev ortamında anne baba tarafından da hazırlanabilir. Çocuk ilk iki yılını tamamladığında anne babadan daha bağımsız hale gelir, bireyselliğini fark eder ve karakterini oluşturmaya başlar.

2 Yaş Sendromu Okul Öncesi Eğitim İçin Dikkate Alınmalı

2 yaş sendromu, ismi nedeniyle olumsuzluk ifade etse de aslında her çocukta görülen ve görülmesi normal olan bir durumdur. Aksine görülmemesi çocuğun bilişsel ve duygusal olarak ebeveynleri tarafından bastırıldığını düşündürebilir. 2 yaş sendromu çocuğun anne babadan ayrı bir birey olduğunu fark ettiği döneme denk gelir. Bu dönemde çocuk kendi kararlarını almak, seçim yapabilmek, evde söz hakkı edinmek ister.

Aileyle her konuda çatışmaya ve inatlaşmaya girerek kendi özerk sınırlarını çizmeye çalışır. Çünkü mevcut sınırlar artık ona yeterli gelmemekte, kabuğunu kırmayı arzu etmektedir. Çocuğun bu dönemde en sık kullandığı kelime “hayır”, “istemiyorum” olabilir. Bu dönem ailenin hassas ve bilinçli davranması gereken bir dönemdir. Çocukla inatlaşmak, cezalandırmak, şiddet uygulamak ya da güç gösterisine girişmek yapıcı çözümler değildir.

Bu dönemde çocuğa kendini ifade edebilmesi için alan ve fırsat tanınmalıdır. Çocuk dinlenmeli, anlatmak istediklerine, tercihlerine kulak verilmelidir. Çocuk eğer yeterli dil becerisi kazanmadıysa kendini ifade edemediği ve anlaşılmadığı için daha öfkeli olabilir. Doğru gözlem yaparak çocuğa cevabı evet ya da hayır olacak şekilde kapalı uçlu sorular sorarak ona onu anladığınızı hissettirebilirsiniz.

Bu dönemde öfke nöbetleri, ağlama krizleri görülebilir ve aileler kendini çaresiz hissedebilir. Bu durumda çocuğunuzun negatif duygularını boşaltmasına fırsat vermelisiniz. Ancak kendine ya da size zarar vermemelidir. Güvenli bir mesafede göz kontağı kurabileceğiniz şekilde yakınında durabilirsiniz. İstediği an size sarılabileceğinin mesajını da ona vermeli, yargılamadan ya da utandırmadan yanında durabilmelisiniz.

Bu hassas dönemde okul öncesi eğitim başlatıldığında çocuklar evde istenmedikleri, cezalandırma odaklı okula gönderildiklerini düşünebilmektedir. Bu nedenle okul öncesi eğitime başlanırken iki yaş sendromuyla bağdaştırılmayacak bir dönemde başlangıç yapılmalıdır.

Tuvalet Eğitimi Okul Öncesi Eğitim İçin Dikkate Alınmalı

Okul öncesi eğitim için önemli olan başka bir konu çocuğun öz bakım becerisini kazanıp kazanamadığıdır. Okul öncesi eğitime başlarken çocuğun kendini daha iyi hissetmesi için tuvalet eğitimini kazanmış olması önemlidir. Akranlarının bezi bırakmış olması çocuğun kendini farklı hissetmesine neden olabilir. Üstelik bu dönemde artık çocuğa mahremiyet eğitiminin de verilmesi gerekmektedir.

Mahremiyetin öğretilmeye çalışıldığı dönemde çocuğun öz bakımı temel bakım veren dışında karşılanmamalıdır. Çocuğun tuvalet eğitimini kazandıktan sonra okul öncesi eğitime başlatılması çok daha sağlıklı olmaktadır. Tuvalet eğitimi çocuğun hazır oluş belirtileri gösterdiği gözlemlenmeye başladıktan sonra verilebilir.

Çoğu zaman tuvalet eğitimine 18. aydan sonra başlanılmaktadır. Ancak her çocuğun kas ve psikolojik gelişimi farklılık göstereceğinden bu süreç uzayabilir veya kısalabilir. Tuvalet eğitimi için önerilen yaş aralığı hazır oluş belirtileri de eşlik ediyorsa 24-36 ay arasıdır.

3 Yaş Okul Öncesi Eğitim İçin İdeal Başlangıç Yaşıdır

Çocuğunuzun ilk iki yılında anne- baba ilk rol modellerdir. Fakat çocuk yaş aldıkça farklı deneyimler ve örnekler görmeye ihtiyaç duyar. Dış dünyayı ve diğerlerini tanımak ister. Kelime hazinesini geliştirmesi, kültürel normları öğrenmesi, kendi beceri ve ilgilerini fark etmesi gerekir. Bunları deneyimleyebileceği en sağlıklı ortam ise okul öncesi eğitim ortamıdır.

Çocuk için ikincil önemli rol modelleri okul öncesi dönemde karşılaşacağı öğretmenleri olacaktır. Dış dünyaya açılan evin dışındaki yeni güvenli ortam ise okul ortamıdır. Akranlarını görür, gözlemler, taklit eder, değerlendirir. Ev ortamından daha geniş bir sosyal ağ içerisinde karakterini, duygularını ve davranışlarını fark eder. Bağımsızlaşır, problem çözme becerileri geliştirir ve iletişim kurmayı öğrenir.

Çocuk okul aracılığıyla kuralları, uyum sağlamayı, takım olmayı, paylaşmayı ve otokontrolü öğrenir. Çocuğun 3 yaşından itibaren düzenli bir okul hayatı olmalıdır. Bunun önemli bir nedeni de eğitim sisteminde 4+4+4 uygulamasına geçilmiş olmasıdır. Zorunlu eğitime geçişte çocuğun okula daha kolay adapte olabilmesi için okul olgunluğu kazanmasına erken dönemde destek verilmelidir.

Özellikle büyük şehirlerde büyüyen çocuklar zamanlarının büyük bölümünü apartman dairelerinde, kapalı alanda, doğadan ve doğal olandan uzak geçirmektedir. İhtiyaç duyduğu şekilde koşma, oynama, sosyalleşme fırsatı bulamayan bu çocuklar için okul öncesi eğitim ihtiyaçtır. Okul öncesi eğitim tecrübesi olmayan çocukların zorunlu eğitime başladığında güçlük yaşaması olağandır. Zorunlu eğitim için gerekli olan dikkat süresi, kurallara uyum, sosyal beceri okul öncesi eğitimde kazanılmaktadır.

Ayrıca yapılan etkinlikler, oynanan oyunlar ve kullanılan materyaller sayesinde çocukların ince motor becerileri de gelişmektedir. İnce motor becerinin kazanımı ve el göz koordinasyonu yazı yazma becerisi için oldukça önemlidir.

Okul Öncesi Eğitim Neden Gerekli?

Çocuğun ilk iki yıl evde temel bakım verenle beraber olması duygusal, bilişsel ve fiziksel gelişimi için oldukça önemlidir. Çünkü çocuğun koşulsuz sevgi ve koşulsuz bakım ihtiyacının doyurulması gerekmektedir. Ancak bu doyum sağlandıktan sonra çocukta hazır oluş belirtileri görüldüğünde okul öncesi eğitim mutlaka değerlendirilmelidir. Aksi halde çocuk için bir süre sonra evdeki deneyimleri tekrara girecek ve gelişimini yavaşlatacaktır.

Ev içerisinde oynanan oyunlar, uyaran yoksunluğu, yetişkinle kurulan sınırlı iletişim çocuğun gelişiminde yavaşlamaya yol açabilir. Okul öncesi eğitim ise çocuğun evdeki sınırlı yaşantısına yepyeni deneyimler ekleyecektir. Çocuk okul öncesi eğitim içerisinde önyargısız şekilde farklılıkları tecrübe eder. Akranlarındaki fiziksel, duygusal, davranışsal, gelişimsel farklılıkları görür. Farklı tutum, değer ve kültürleri deneyimler. İletişim kurmayı, sorunlarını çözmeyi öğrenir.

Girişimde bulunur, hata yapar, ders alarak yeniden daha iyisini yapmak üzere denemeyi öğrenir. Okul öncesi eğitimde sınav, puanlama yoktur. Çocuk bu sayede başarısızlıktan endişe etmez. Oyunla öğrenir, oyunla uyum gösterir. Dolayısıyla okul öncesi eğitim ev ortamından sonra çocuğun yumuşak geçiş yapabileceği değerli bir ortamdır. Buradaki deneyimler çocuğun zorunlu eğitime daha kolay geçiş yapmasını sağlar.

Okul fobisi, ayrılık anksiyetesi okul öncesi eğitim tecrübesi olan çocuklarda daha az görülür.

Evde Biricik Olan Çocuk Okul Öncesi Eğitim ile Gruptan Biri Olmayı Öğrenir

Çocuklar, özelliklede ilk veya tek çocuklar evin merkezindedir. Bu biriciklik duygusu çocuğun özgüven ve öz değer geliştirmesi için çok önemlidir. Ancak anne baba tarafından koşulsuz sevilen, övülen, desteklenen çocuklar bu ilgi ve kabulü herkesten bekler. Oysa gerçek dünya böyle değildir.

Okul öncesi eğitimde evinin biriciği olan pek çok çocuk bir araya gelir. Dolayısıyla hepsi en değerli olmak, ilk sırada olmak ister. Paylaşmak onlar için öğrenilmesi gereken zorlu bir beceridir. Çünkü evde bir kardeş yoksa daha önce bunu deneyimlememişlerdir. Öğretmenin herkese eşit mesafede durması çocuğa biricikliğini bir kenara bırakıp gruptan biri olmayı öğretir.

Okul öncesi eğitim çocuğa ikinci olmanın bir kayıp olmadığını öğretir. Bu sayede çocuk sırasını beklemeyi, paylaşmayı ve çoğunluktan biri olmayı öğrenir.

Okul Öncesi Eğitim için Karar Verirken Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Anne babalar çocuklarını okul öncesi eğitime başlatırken kararsızlık yaşayabilmektedir. Aileler çocuğum eğitime başlamaya hazır mı? okula göndermek çocuğumu duygusal olarak olumsuz etkiler mi? Okul olgunluğu için dikkat etmen gerekenler neler? Gibi pek çok sorunun cevabını aramaktadır. Okul öncesi eğitime başlamadan önce okulları dolaşmanız, özellikle okul öncesi öğretmenleriyle ve kurum psikologlarıyla görüşmeniz önemlidir.

Çocuğun gelişiminin ve okul öncesi eğitime hazır oluşunun değerlendirilmesi başlama kararı alabilmek için önemlidir. Ancak bu süreçte daha objektif ve profesyonel bir değerlendirme yapmak da isteyebilirsiniz. Aba psikoloji olarak çocukların okul olgunluğunu değerlendiriyor ve ailelere daha bilinçli yönlendirmeler yapıyoruz.

Uzman kadromuzda yer alan psikologlarımızla çocuklara IQ, EQ, gelişim, ilgi ve yetenek testleri uyguluyoruz. Çocuk okula ne zaman başlatılmalı, okul öncesi eğitim günde kaç saat haftada kaç gün olmalı bilgi veriyoruz. Okul seçerken nelere dikkat edilmeli, aileler çocuğu okul sürecinde nasıl desteklemeli rehberlik ediyoruz.

Read More

Başarılı çocuklar yetiştirmek için ebeveynler bilinçli ödüllendirme yapabilmelidir. Ödüllendirme; maddi, manevi olabilir ya da bir aktivite alternatifi de ödül olarak sunulabilir. Ödüllerin yanı sıra olumlu davranışın kazanılmasını sağlayan olumsuz pekiştireçler vardır. Olumsuz pekiştireç ödül değildir ancak çocuğun davranış değiştirmesinde etkilidir.

Maddi ödüller, oyuncak, çikolata gibi somut ve para harcamayı gerektiren ödüllerdir. Manevi ödüller ise tebrik etme, sarılma, öpme, alkışlama gibi duygu ifadesinin olduğu davranış içeren ödüllerdir. Aktiviteli ödüller birlikte oynama, parka gitme, kitap okuma, film izleme gibi etkinlik içeren ödüllerdir.

Olumsuz pekiştireçler ise çocuğun davranışları sonucunda açığa çıkan olumsuz sonuçlardır. Çocuğun yere attığı oyuncağın kırılmış olması çocuk için olumsuz bir pekiştireçtir. Çocuk oyuncağının zarar görmesinden üzüntü duyar. Bu davranışı birkaç kez tekrar ederse çocuk oyuncaklarıyla oynarken kırılmaması için daha dikkatli olmayı öğrenir.

Derslerine çalışmadığı için düşük not alan çocuk için bu not olumsuz pekiştireçtir. Çocuk notlarının düşmesinden üzüntü duyar ve bir sonraki sefer notlarını yükseltebilmek için daha çok çaba sarf eder. Negatif pekiştireçler çocuğun olumsuz tecrübeden ders almasını ve tekrar etmemek için önlem almasını sağlamaktadır.

Ancak başarılı çocuklar yetiştirmek için çocuğun başarısızlığına ailenin vereceği tepki de önemlidir. Aile başarısızlık karşısında olumsuz yaklaşım sergilerse çocuk başarılı deneme yapmak için iç motivasyon geliştiremeyebilir.

Başarılı Çocuklar Yetiştirmek İçin Aileler Ödüllendirme Yaparken Nelere Dikkat Etmelidir?

Çocuklar özellikle maddi ödülleri tekrar tekrar alabilmek için ödüllendirilen davranışı tekrar etme eğiliminde olacaktır. Örneğin; güzel bir resim yaptığı için çikolata alan çocuk, çikolata almak için sık sık resim yapacaktır. Ta ki artık ödül gelmediğini fark edene kadar. Ancak bu durum ödüllendirilmeyen davranışların tekrar edilmemesi sonucu sönmesine neden olabilir.

Yani çocuk resim yapmanın hazzını çikolata ile bağdaştırır ve resim yaptıkça çikolata gelmezse resme olan ilgisini kaybedebilir. Oysa çocuğun davranış kazanırken amacı maddi ödül almak olmamalıdır. Bunun yerine amaç öğrenmek, başarmak, iyi hissetmek ve ihtiyacı karşılamak olmalıdır. Dolayısıyla başarılı çocuklar yetiştirmek için ebeveynlerin ödül verirken bazı hususlara dikkat etmesi gerekir.

Başarılı Çocuklar Yetiştirmek İçin Ödül Koşul Olarak Sunulmamalıdır

Aileler kimi zaman çocuklarına istenilen davranışları kazandırırken zorluk yaşayabilmektedir. Çocuğun yemek yemesi, uyku saatinde uyuması, dişlerini fırçalaması gibi davranışları aslında çocuğun birincil sorumluluklarıdır. Yine odasını toplaması, ödevlerini yapması gibi sorumluluklarda çocuğun alışkanlık edinmesi gereken görevlerdir. Ancak aileler bu alışkanlıkları kazandırırken zorlanabilmekte ve ödül sunarak davranışın gerçekleşmesini isteyebilmektedir.

“Yemeğini bitirirsen sana çikolata veririm.”, “Odanı toplarsan seni parka götürürüm.”, “Ödevlerini yaparsan 1 saat bilgisayar oynamana izin vereceğim.” Örneklerde de görüldüğü gibi çocuğa ödül kazanmak için görevlerini yapması söylenmektedir. Oysa bu görevler ucunda ödül olsa da olmasa da çocuğun sorumluluğunda olmalıdır. Ödülü hak etmeden davranışı sonucunda ödül alacağını bilen bir çocuk o davranışa yönelik negatif tutum sergiler.

“Bunu yapmam için ödül vereceklerse demek ki bu yapmaktan hoşlanacağım bir şey değil.” Dolayısıyla çocuk kendisinden istenenlere önyargıyla yaklaşacaktır. Oysa başarılı çocuklar yetiştirmek için ödül koşul olarak sunulmamalıdır. Bunun yerine çocuğa davranış kazandırırken istenen davranışın faydası, gerekliliği nedenleriyle açıklanmalıdır.

“Ödevlerini yapmalısın çünkü ödevlerini düzenli olarak yaptığında gün içinde öğrendiklerini hatırlar ve ödevlerini yaparken bu bilgileri tekrar edersin. Bilgiler tekrar edildiğinde daha uzun süre akılda kalır ve öğrenmen kolaylaşır. Ödevlerini yapmadığında bir süre sonra öğrendiklerini unutursun. Üstelik yeni bilgiler eklendikçe eski bilgilerini de hatırlaman zorlaşır. Ödevler daha iyi öğrenmen içindir. Ayrıca hepimizin sorumlulukları var, derse katılmak, öğretmenini dinlemek, ödevlerini yapmak öğrenci olarak senin görevlerin.”

Böyle bir açıklamanın ardından çocuk ödevini yaptığında ona “Aferin, sorumluluklarının bilincinde olarak görevlerini yerine getirmen çok güzel. Çaba gösterdiğin için seninle gurur duyuyorum.” Demek çocuk için manevi ödül olacak ve ailesinin taktirini kazanmış olmak onun bu davranışını pekiştirecektir.

Ödüllendirme Çocuğun Yaşı ve Potansiyeliyle Uyumlu Olmalıdır

Aileler çocuğa ödül verirken ödülün çocuğun yaşına ve potansiyeline uygun olmasına dikkat etmelidir. Bu detay ödülün türü her ne olursa olsun gereklidir. Örneğin aile çocuğa maddi bir ödül veriyorsa ödül seçilirken yaş, beceri ve potansiyel dikkate alınmalıdır. Henüz 3 parçalı yapboz yapabilen bir çocuğa 20 parçalı yapboz almak tatmin edici bir ödül olmayacaktır.

Yaşı ve potansiyeliyle uyumlu olmayan ödül çocuk kaç yaşında olursa olsun performans kaygısına yol açabilir. Çünkü çocuklar hediyelerini açmak ve oynamak isterler. Paketi heyecanla açtığında karşısında altından kalkamayacağı bir oyuncağı görmek çocukta kaygı yaratacaktır. Bilinçsizce seçilen bu hediye çocukta “Bu bana alındıysa yapabilmeliyim, yapamıyorsam yetersizim” duygusuna neden olabilir.

Aynı şekilde çocuğun temel ihtiyaçları da ödül olarak sunulmamalıdır. Beslenme, barınma, koşulsuz sevgi, güvenlik çocuğun temel ihtiyaçlarıdır. “ödevini yaparsan akşam yemeğini yiyebilirsin.”, “Odanı toplarsan seni severim.”, “Masayı toplamama yardım edersen ihtiyacın olan ders kitabını alırım.”, “Karnende pekiyi getirirsen montunu alacağım.” Ebeveyn olarak bunlar sizin zaten karşılamanız gereken ihtiyaçlardır. Çocuklar bu ihtiyaçları sizin desteğiniz olmadan sağlayamazlar. Temel ihtiyaçlar koşula bağlandığında çocukların aileye olan güveni sarsılır. Özgüvenleri, öz değerleri zedelenir. Başarılı çocuklar yetiştirmek için temel ihtiyaçlar ödül olarak sunulmamalıdır.

Ödüllendirirken Çocuğun İlgi ve Becerileri Göz Önünde Bulundurulmalıdır

Başarılı çocuklar yetiştirmek için ödül verirken çocuğun ilgi ve beceri alanlarına göre seçim yapılmalıdır. Kitap okumayı çok seven bir çocuk için kitaplar doğru bir ödül tercihidir. Ancak çocuk hikaye kitaplarını seviyorken ona bilim-sanat kitabı almak ilgisini çekmeyebilir. Yapışkanlı çıkartmaları çok seven bir çocuğa çıkartma kitabı almak doğru bir tercihtir. Ama bu çocuk hayvanları severken, arabalı bir sticker kitabı ilgisini çekmeyebilir.

Aynı şekilde bebeklerle oynamayı seven bir çocuğa lego almak iyi bir ödül tercihi olmayacaktır. Tabi ki çocuğun ilgi ve beceri alanlarını geliştirebilmek için çeşitli oyun, oyuncak alternatifleri sunmak doğrudur. Fakat daha önce deneyip ilgilenmediğini gördüğünüz ya da ilk kez deneyeceğiniz oyuncakları ödül olarak sunmamalısınız. Çocukların ilgi ve Beceri Alanları Nasıl Keşfedilir? Yazımız da size yardımcı olabilir.

Başarılı Çocuklar Yetiştirmek İçin Ödül Doğru Zamanda ve Yeterince Verilmelidir

Çocukta istenilen bir davranışın kalıcı hale gelmesi için ödüller mutlaka zamanında ve yeteri kadar verilmelidir. Zamanın da ve yeterince ödüllendirmek çocuğun istenilen davranışı tekrar etmesi için motivasyon sağlayacaktır.

Ödülün zamanında verilmesi gerçekleşen davranışın hemen ardından olmalı ya da söz verilen sürede gerçekleştirilmelidir. Ancak bu ödül günler, haftalar sonra olmamalıdır. Aksi halde çocuğun motivasyonu kırılacaktır. Özellikle manevi ödüller hemen gerçekleştirilmelidir. Çocuğun odasını topladığı fark edildiyse bu fark edildiği anda sözlü ya da davranışsal olarak ödüllendirilmelidir.

Yeterince ödüllendirmek ise ödüllendirmede abartıya kaçmamayı ya da ödülü yetersiz miktarda sunmamayı ifade etmektedir. Bir davranışı için bir koli şekerleme alınan çocuk benzer davranışlarda aynı ödüllendirmeyi bekler. Ancak benzer bir davranış için bir tane şekerleme verilirse çocuk o davranışı değersizleştirebilir. Büyük bir başarıyı çikolata ile ödüllendirirken, basit bir görevi büyük bir oyuncakla ödüllendirmek yetersiz ödüllendirmedir. Bu nedenle başarılı çocuklar yetiştirmek için verilen ödül, zamanında, yeterince ve performansla orantılı olmalıdır.

Başarısızlıklarda Çocuğa Manevi Destek Verilmeli Başa Çıkma Yolları Öğretilmelidir

Başarılar ödüllendirilirken başarısızlıklara sessiz kalınması çocuğun olumsuz duygular geliştirmesine neden olmaktadır. Ebeveyninin sessizliği çocuk için hiç hesap edilmeyen anlamlar taşıyabilir. Çocuklar “Ailemi mutlu edemedim.”, “Artık benimle gurur duymayacaklar.”,” Yeterince iyi değilim.”, “Yeterince iyi yapamadım.” Gibi olumsuz düşüncelere kapılabilirler. Bu nedenle çocukların başarısızlıklarında da onlara ihtiyaç duydukları manevi destek verilmelidir.

Bu destek kimi zaman kucaklama, sarılıp öpme olabilir kimi zaman üzüntüsünü dinleyip onu anladığınızı hissettirmek olabilir. Başarısızlığını kırıklık nedeni olarak kabul etmek yerine başarısızlığından ders çıkarması çocuğa öğretilebilir. Başarısızlık çocuklar için olumsuz pekiştireçtir. Yeterince ders çalışmayan çocuk için düşük notlar olumsuz bir ödül olacaktır. Ancak çalıştığı halde düşük not alabilmesi de mümkündür.

Aile çocuğu yargılamadan başarısızlıklarını gözlemlemeli, nedenlerini çocukla değerlendirmelidir. Ardından çocukla birlikte yapıcı çözüm önerileri geliştirilmelidir. Bu sayede çocuk başarısında da başarısızlığında da yanında olan bir ailesi olduğunu bilecektir. Bu da çocuğun performans kaygısı yaşamasını ve başarısızlıktan korkmasını engelleyecektir.

Korku, kaygı ve olumsuz düşünceler başarısızlığa neden olmaktadır. Başarı için ise çocuğun koşulsuz sevgi ve desteğe ihtiyacı vardır. Bu nedenle aileler başarılı çocuklar yetiştirmek için başarısızlıklarda da çocuğun yanında olabilmelidir.

Kazandırmak İstediği Davranış ve Sorumluluklar İçin Ebeveynler Önce Kendini Değerlendirmeli

Başarılı çocuklar yetiştirmek için çocuğa kazandırılmak istenen davranışlarda ebeveynlerin doğru rol model olabilmesi gerekir. Eşyalarına düzgün davranmasını istiyorsanız siz de eşyalarınızı güzel kullanmalısınız. Kitap okusun, ödevlerini zamanında tamamlasın istiyorsanız siz de kitap okuyan işlerini zamanında tamamlayan ebeveynler olmalısınız. Çocuklar en iyi rol model alarak öğrenirler.

Çocuklar bir davranışın doğruluğunu, yanlışlığını ya da gerekliliğini ebeveynlerinin davranış ve tutumlarıyla değerlendirirler. Ebeveynler çocuklarında bir davranışı ya da tutumu değiştirmek istediklerinde önce bu davranışın kendilerinde olup olmadığını değerlendirmelidir. Kendinizde değişikliğe gitmediğiniz sürece çocuğunuzda kalıcı değişiklikler oluşturmanız güç olacaktır. Kitaplık olmayan, evde ebeveynlerin eline kitap almadığı bir ortamda çocuklarında kitap okuma sevgisi kazanması güçtür.

Evde sürekli televizyon açıksa ya da anne babanın elinde sürekli telefon varsa çocuğunda dijital kaynaklara ilgisi yoğun olacaktır. Çabuk sinirlenen, öfkesiyle başa çıkamayan, problemleri yapıcı yollarla çözemeyen ebeveynlerin çocuklarında da yıkıcı davranışlar görülebilir. Dolayısıyla “söylediğimi yap, yaptığımı yapma” atasözü davranış kazandırmak için iyi bir öğüt değildir.

Başarılı Çocuklar Yetiştirmek İçin Verilen Ödülle Ebeveynin Beden Dili Uyumlu Olmalı

Çocuklar adeta bir duygu kapanıdır. Evde olup biteni, anne babanın ruh halini hemen anlarlar. Kendi duyguları kadar başkalarının duygularına yönelik farkındalıkları da yüksektir. Beden dilini ve sözsüz mesajları çok iyi okurlar. Bu nedenle başarılı çocuklar yetiştirmek için anne babaların çocukları ödüllendirirken vermek istedikleri mesaj ile beden dilleri uyumlu olmalıdır.

Çocuğunuzu ödüllendirirken duygularınız çocukta açığa çıkmasını istediğiniz duygularla uyumlu olmalıdır. Mesajınız “seninle gurur duyuyorum” ise ses tonunuz, beden diliniz ve cümleleriniz bu mesajı çocuğa hissettirmelidir. Ödül verirken çocuğunuzla kuracağınız iletişimin kalitesi oldukça önemli.

Konuşurken burnunuzla ayak uçlarınız aynı yöne bakabilmelidir. Bedeniniz başka yöne çevrilmiş başka işlerle uğraşıyorken başınızın çocuğa dönük olması çocuk için yeterli değildir. Çocuğunuzla ödül olarak etkinlik yapıyorsanız, etkinlik sürenizi tamamen ona ayırmalı, onunla ilgilenmelisiniz. Zihninizi meşgul eden farklı düşünceler olduğunda çocukla iletişiminiz verimsiz olacaktır. Dolayısıyla yarın yapacağınız işlerinizi, toplantılarınızı, ay sonu yapılacak ödemeleri bir kenara bırakmalı çocuğunuz için “şimdi ve burada” olmalısınız.

Başarılı çocuklar yetiştirmek için ebeveynler olarak rolünüz oldukça büyük. Elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken kimi zaman zorlanabilir, yeterliliğinizi sorgulayabilirsiniz. Bazen objektif olarak değerlendirilmek, kendinize ve çocuğunuza dışarıdan bakabilmek isteyebilirsiniz. Aba psikoloji olarak çocuk, ergen, çift ve ailelerin ihtiyaçlarını dinliyor, gereken psikolojik desteği veriyoruz. Ayrıca çocukluktan itibaren kariyer gelişimini önemsiyor her yaşta bireye kariyer danışmanlığı veriyoruz.

Read More

Ebeveynler Çocuklarının hayat boyu başarı elde edebilmesi için ilk önce çocuklarına okumayı sevdirmelidir. Çocukların öğrencilik yıllarından başlayarak akademik ve mesleki hayatlarında başarılı olabilmesi için okuma alışkanlığı edinebilmesi gerekir. Bu nedenle anne ve babalara sıklıkla “Çocuklarınıza Okumayı Sevdirin” demekteyiz.

Okuma sevgisi yani kitap okuma alışkanlığı bireylerin erken yaşlardan itibaren kazanması gereken bir beceridir. Çünkü hayat boyu başarı için kazanılması gereken en önemli beceri okuma alışkanlığıdır. Hangi bölümü seçerseniz seçin, hangi mesleğe yönelirseniz yönelin hayatınız boyunca okuma alışkanlığının faydalarını görebilirsiniz.

Okuma alışkanlığı öğrencilik yıllarında derslerde daha başarılı olmaya yardım eder. Böylece öğrenciler okuduğunu daha kolay anlar, dersleriyle ilgili okuyarak daha fazla bilgi edinirler. Sınavlarda okuma alışkanlığı olan öğrenciler okuma alışkanlığı olmayanlara oranla daha hızlı okurlar ve okuduklarını daha çabuk anlarlar.

Meslek hayatında da iyi bir okur olarak mesleki gelişmeleri yakından takip edebilirler. Kelimeleri mesleğinde daha iyi kullanır kendilerini çok daha başarılı ifade edebilirler.

Kitap okuma alışkanlığı iyi bir okur olmayı da sağlar. Sadece ilgiye ve mesleğe yönelik değil gündeme dair konularda da iyi bir okuyucu olmayı sağlar. Dünyadaki gelişmeleri yakından takip edebilir ve fırsatları ya da riskleri daha kolay değerlendirebilirler. Hayat boyu başarı için okuma alışkanlığı ne kadar erken kazanılırsa etkisi o kadar fazla olacaktır.

Elbette çocuklar okumayı sökmeden kitap okuyamazlar ama kitap okuma alışkanlığını çok küçük yaşlarda kazanabilirler. Her döneme uygun kitaplar bulunmaktadır.

Hayat Boyu Başarı İçin Çocuklara Okuma Sevgisi Nasıl Kazandırılabilir?

Aileler çoğunlukla eğer ilgileri varsa çocuklarının okuma sevgisini kendiliğinden kazanacağını düşünürler. Oysa erken çocukluk döneminde çocukların tüm ilgi ve beceri alanları ailenin bilinçli yönlendirmeleri ile güçlenir. Dolayısıyla okuma sevgisi ve alışkanlık kazanımı için aileye önemli bir rol düşer.

Kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için çocuklara öncelikle kitapları sevdirmek gerekir. Sevilmeyen, zoraki yapılan hiçbir etkinlik çocukta ilgi uyandırmaz. Aileler çocuklarının okuma ilgilerini geliştirebilmek için farklı içeriklerde kitaplar temin etmelidir. Kitapların çocuğun yaşıyla uyumlu olması ilgisini çekebilmesi için oldukça önemlidir. Ailelerin çocuklarına alışkanlık kazandırabilmek için kendilerinin de bu alışkanlığı edinmesi gerekir. Çocuklar en iyi rol model alarak alışkanlık geliştirirler.

Evde okuma saatleri yapmak, uyku öncesi kitap okuyarak günü sonlandırmak çocuk için keyifli olacaktır. Okunacak kitapları seçerken çocuğun karar vermesini desteklemekte kitaplara duyacağı ilgiyi artıracaktır. Kitap üzerine sohbet etmek, resimlerini değerlendirmekte kitap okuma sürelerini eğlenceli bir aktiviteye dönüştürecektir. Kitaplar çocuğun ilgisini çekmediğinde farklı içerikte kitaplar denenmelidir.

Kitap okuma saatleri çocukla ebeveyni arasındaki duygusal bağı da güçlendirecektir. Hayat boyu başarı için ebeveynle güvenli bağ kurma kitap okuma alışkanlığından çok daha önceliklidir. Bu nedenle düzenli olarak çocukla birlikte kitap okumaya zaman ayırılmalıdır.

Okuma Alışkanlığı Kazanmanın Çocuk İçin Faydası Nedir?

Okuma alışkanlığı geliştirmek çocuğun bilişsel, sosyal ve psikolojik gelişimine katkıda bulunur. Kitaplar sayesinde çocuğun yaratıcılığı gelişir. Dikkat süresi uzar, kelime hazinesi genişler. Kitap okumayı seven bir çocuk edindiği gelişmiş dil becerisi ile kendini çok daha iyi ifade eder. Çocuğun hayal gücü kitaplar aracılığı ile gelişir. Farklı dünyalara misafir olur, hiç bilmediği tecrübeleri kitaplar aracılığı ile deneyimler.

Duygularını kitaplar aracılığı ile tanır, kabullenir ve duygusal boşalım yaşar. Bazı kitaplar ise bilgi odaklıdır ve çocuğun bilgi birikimine katkı sağlar. Çocuklar doğayı, tarihi, dünyayı, meslekleri ve benzeri kitaplarla öğrenebilirler.

Çocuk kitaplar aracılığı ile tanıştığı karakterler üzerinden kendini tanır, anlamlandırır. Sadece kendini değil başkalarına yönelik farkındalığını da geliştirir, empati kazanır. Çocuk kitap aracılığı ile sorumluluk almayı, dürüstlüğü, yardımlaşmayı, çalışkanlığı ve daha fazlasını öğrenir. Çocuk doğru ve yanlışları ayırt etmeyi, neden-sonuç ilişkisini kurmayı da yine kitaplar sayesinde öğrenecektir.  Hayat boyu başarı için özellikle empati, sorumluluk becerisi ve neden sonuç bağını kurabilme önemlidir.

Kitaplar sayesinde çocuklar, farklı hayatlara misafir olur. Başka çocukların dünyasını ve yaşam koşullarını görür. Başka kültürleri, dilleri ve inançları tanır. Okuma sevgisi çocuklara kendisiyle aynı duygu, düşünce ve tutumlara sahip çocukları gösterir. Yalnız olmadığını, böyle hissetmesinin normal olduğunu anlamlandırmasına yardımcı olur. Mutlu sonlar çocuğun zorluklarla başa çıkarken çabasının sonucunda kazanımının olacağı inancını aşılar.

Ancak her zaman mutlu sonla biten kitaplar okunmamalıdır. Kıssadan hisse kendine pay çıkarabileceği, ders alabileceği kitaplara da mutlaka okuma sürelerinde zaman ayırılmalıdır. Bu sayede çocuğun problem çözme becerileri gelişir. Kitap okumak çocuğun güvenli bir ortamda gerçek dünyaya hazırlanmasını sağlar.

Okuma sevgisi edinen bir çocuk için kitaplarla geçirilen vakit boş zaman etkinliği değildir. Çocuk okumaya yeterli ve düzenli şekilde zaman ayırmak ister ve bunu başaramadığında kendini eksik hisseder. Hayat boyu başarı için kitap okuma alışkanlığı önemli bir kişisel gelişim alanıdır.

Hayat Boyu Başarı İçin Okul Öncesi Dönemde Okuma Sevgisi Nasıl Kazandırılmalı?

“Ağaç yaşken eğilir” atasözü hayat boyu etkisini sürdürmesini istediğimiz her şey için geçerlidir. Bir çocuğa okuma sevgisi henüz okumayı bilmediği yıllardan başlayarak kazandırılabilir. Okuma sevgisini kazandırmak için çocuğunuzun anne karnında olduğu dönemlerden başlayarak kitap sevgisini filizlendirebilirsiniz. Anneler, babalar gebelik sürecinde bebeğe gün içerisinde sesli okumalar yapabilirler.

Doğumdan sonra gün içerisinde özellikle uyku vakitlerinde çocuğa ninniler söylenip masallar anlatılabilir. Biraz daha büyüyüp kitapları anlayabilir hale geldiğinde çocukla birlikte kitap okunabilir. Çocuk için ilk etapta önemli olan resimler olacaktır. Dikkat çekici görsellerle hikayeyi resimlerden keşfedebileceği kitaplar ilk olarak tercih edilebilir.

Çocukların dikkat süreleri kısadır ve dikkatleri kolayca dağılır. Bu nedenle ilk aşamalarda kısa kitaplar seçilmelidir. Zamanla dikkat süreleri de gelişecek ve kitap okuma alışkanlığı bu gelişimi destekleyecektir. Hayat boyu başarı için kariyere yönelik temeller çok erken yaşlarda atılmalıdır.

Çocuğunuza kitap okurken ses tonunuzu, mimiklerinizi kullanmanız kitaba ilgisini artıracaktır. Kukla gösterileri ve oyuncak figürlerle hikayelerin canlandırılması da çocuğun ilgisini çekecektir. Çocuğun kitaba ilgisini sürdürmek için okuma sırasında sesinizin ritmini ve tonlamasını değiştirebilirsiniz. Sayfalar üzerinde sorular sorarak, kitabın devamında farklı neler olabileceğine yönelik beyin fırtınası yapabilirsiniz.

Çocuğunuz henüz konuşmuyor olabilir ancak konuşmuyor olması sizi anlamadığı anlamına gelmemelidir. Kitap okuyarak çocuğunuzun dil gelişimine de katkıda bulunursunuz. Kitaptaki renkleri, objeleri gösterebilir, isimlerini sesli olarak telaffuz edebilirsiniz. Henüz dile getiremese de neyin ne olduğunu öğrenmesinde ona büyük katkısı olacaktır.

Alışkanlık kazandırabilmek için her gün belirli saatlerde okumaya zaman ayırın. Kitap okurken çocuğunda kitabı tutmasına, sayfalarını değiştirmesine fırsat verin. Mümkünse gün içerisinde fırsat bulamıyorsanız bile uyku öncesinde mutlaka kitap okuyun.

Okul Döneminde Okuma Sevgisi Nasıl Kazandırılmalı?

Okul öncesi dönemde okuma alışkanlığı kazanmış bir çocuk için okul döneminde alışkanlığını sürdürmek kolay olacaktır. Üstelik okumayı öğreniyor olması kitaplara yönelik ilgisini de perçinleyecektir. Kitap sevgisi sayesinde çocuğun okumayı öğrenme süreci daha keyifli olacaktır. Üstelik çocuğun okuma kaygısı yaşama olasılığı da azalacaktır.

Okuma alışkanlığını örseleyen en büyük etkenlerden biri teknolojik aletlerin çocuğun kullanımına bırakılmasıdır. Okul çağına gelmesiyle beraber “artık büyüdü” düşüncesiyle aileler teknolojik cihazların kullanımına izin verebilmektedir. Ancak buradaki renkli dünya, uyaran çeşitliliği çocuğun dikkat süresini olumsuz etkileyecektir. Bilişsel gelişim, dikkat ve dil becerisi olumsuz etkilenecektir. Çünkü teknoloji aracılığı ile maruz kalınan içerikler tek yönlüdür.

Televizyon, tablet, telefon gibi cihazlarda interaktif içerikler çoğunlukla yoktur. Ayrıca çocuk bu kaynaklardan aldığı uyaranlara yanıt veremez. Çocuğun dil gelişimi, hayal dünyası, yaratıcılığı olumsuz etkilenir. Anne baba ile okuma sürelerinde geçirilen birliktelikte zamanla azalır. Teknoloji kullanımı denetlenmediğinde çocukların kitap sevgisi yaralanacak, onarılması güç hasarlar oluşacaktır. Hayat boyu başarı için dikkat dağıtıcı teknolojik uyaranlara çocukluk yıllarında olabildiğince az zaman ayırılmalıdır.

Kitapların ev içinde çocukların ulaşabileceği yerlerde olması oldukça faydalıdır. Mümkünse odalarında ya da evdeki bir kitap köşesinde çocuğun kitaplarına da alan açılmalıdır. Bu kitaplara olan heveslerini ve okuma sevgilerini artıracaktır. Kitap almak için kitapçıya birlikte gitmeli, farklı kitapları incelemesine ve kendi seçimini yapmasına izin vermelisiniz.

Kitap seçerken çocuğun seçim yapmasına fırsat tanımak önemlidir. Ancak doğru içerikler seçebilmesi için kitapları önce sizin değerlendirmeniz sonrasında birkaç seçenek belirleyip kararı çocuğa bırakmanız faydalı olacaktır. Çocuğunuzun farklı kültürleri tanımasını istiyorsanız dilimize çevrilen hikaye kitaplarına da kitaplığınızda yer vermelisiniz.

Kitap Okuma Alışkanlığı Kazandırmakta Zorlanıyorsanız Önerilerimizi Deneyebilirsiniz

Çocuğunuza kitap okuma alışkanlığı kazandırmakta zorluk yaşıyor olabilirsiniz. Daha önce ilgisi varken bu ilgiyi kaybetmiş ya da hiç ilgi göstermemiş olabilir. Bu ne kadar üzücü olsa da altında yatan nedenleri öğrenmek yeniden denemek için size ipucu verebilir. Aksi halde hayat boyu başarı için çocuğunuz önemli bir kaynağı kaybetmiş olacaktır.

Çocuğunun okuma alışkanlığı kazanamamasından üzüntü duyan ebeveynlere öncelikle kendi okuma alışkanlıklarını gözden geçirmelerini önermekteyiz. Eğer az kitap okuyor, kolaylıkla yarım bırakıyor, kitaplara ilgi duymuyorsanız çocuğunuzun sizi model alması olasıdır. Çocuğunuzla birlikte siz de kitap okuma alışkanlığı edinmek için çabalayabilirsiniz.

Birlikte kitap alışverişine çıkabilir ilginizi çekecek kitapları seçerek işe başlayabilirsiniz. Düzenli olarak okuma saatleri belirleyebilir, bu saatler içerisinde tüm aile bireyleri birlikte kitap okuyabilirsiniz. Okuduğunuz kitapları birbirinize anlatabilir, üzerine sohbet edebilirsiniz.

Okuma alışkanlığı kazandırırken zorlama, kıyaslama gibi çocuğunuzu olumsuz etkileyecek yaklaşımlarda bulunmamalısınız. Küçükte olsa çabalarını desteklemeniz kitaplara ilgi duymasını destekleyecektir.

Telefon gibi dikkati kolayca dağıtan uyaranlarla fazla vakit geçiriyorsa özellikle uyku saatlerine yakın kullanımı kısıtlayabilirsiniz. Hayat boyu başarı için dikkat dağıtıcı unsurlara karşı koyabilmek önemli bir kazanımdır. Okumayı sevebilmesi için ilgi alanları ile uyumlu kitaplar tercih etmesine fırsat tanımasınız. Örneğin karikatürleri, bilmece kitaplarını seven bir çocuk yaşıyla örtüşen içerikleri tercih edebilir. Bilimi seven bir çocuk bilim temalı kitaplar alabilir.

Okumayı öğrense de okuma seanslarınıza devam etmeniz önemlidir. Bir sayfayı onun başka bir sayfayı sizin okumanız gibi. Zamanla okuma alışkanlığı gelişecek ve okuma hızı artıkça bireysel okumalar yapmaya yönelik talebi de artacaktır.

Hayat Boyu Başarı İçin Okuma Alışkanlığını Engelleyen Riskleri Erkenden Belirleyin

Çocuğunuz tüm çabalarınıza rağmen okumaya ilgi duymuyor olabilir. Bunun altında yatan birden çok neden olabilir. Dikkat eksikliği ve hiperaktiviye, özgül öğrenme güçlüğü bu nedenlerden bir kısmıdır. Okumaya yönelik performans kaygısı ya da korkuları da çocuğun okuma alışkanlığını etkileyebilir. Bu nedenle çocuğunuzun okuma alışkanlığını engelleyen fiziksel, bilişsel, psikolojik nedenlerin tespit edilmesi oldukça önemlidir.

Aba psikoloji olarak yaptığımız test, uygulama ve değerlendirmeler ile çocuğunuzun ilgi ve ihtiyaçlarını belirleyebilmekteyiz.  Hayat boyu başarı için önlem almayı ihmal etmemelisiniz. Erken teşhis ve müdahale için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More