Yurt Dışında psikoloji alanında kariyer imkanları nelerdir? Psikoloji mezunları hangi istihdam olanaklarını değerlendirebilir? Hangi alanlarda ya da kurumlarda iş bulabilirler? Son dönemlerde yurt dışı eğitime olan ilgi giderek büyüyor. Bununla birlikte; birçok kişi yurt dışı kariyer olanaklarını da araştırıyor. Öğrenciler genellikle, yurt dışı eğitimde tıp, sosyal bilimler, teknoloji, tasarım gibi alanları tercih ediyorlar. Psikoloji alanında yurt dışı eğitim ve kariyer olanaklarını değerlendirmek isteyenlerin sayısı da oldukça fazla…

Dünyanın pek çok farklı noktasında psikoloji alanında lisans ve lisansüstü eğitim almak mümkün olabiliyor. Birçok ülke psikoloji alanında çeşitli kariyer olanakları da sunuyor. Ancak; bazı ülkelerin psikoloji alanında eğitim ve kariyer olanakları bakımından daha fazla ön plana çıktığı görülüyor. Peki bu ülkeler hangileri?

Yurt Dışında Psikoloji Alanında Eğitim ve Kariyer İmkanları Sunan Ülkeler

Psikoloji alanında yurt dışı olanakları incelendiğinde özellikle Amerika ve İngiltere’nin ön planda yer aldığı görülüyor. Her iki ülke de sunduğu eğitim ve kariyer olanaklarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Her iki ülkenin de psikoloji alanında öne çıkan üniversiteleri dünya listelerinde en iyiler arasında yer alıyor. Amerika’da psikoloji eğitimi alınabilecek üniversitelerin başında Stanford Üniversitesi geliyor. Stanford Üniversitesi’ni; Harvard Üniversitesi ve Princeton Üniversitesi izliyor. UC Berkeley ve Yale Üniversitesi gibi prestijli üniversiteler de bu noktada ön plana çıkıyor.

İngiltere’de ise psikoloji bölümü söz konusu olduğunda Cambridge Üniversitesi ön plana çıkıyor. Cambridge Üniversitesi bu alandaki başarısı ile İngiltere sınırlarını da aşıyor. Psikoloji alanında sunduğu eğitim ve kariyer imkanları ile dünyanın en iyi üniversitesi olarak kabul ediliyor. İngiltere’de bu alanda ön planda yer alan bir diğer üniversite ise UCL olarak biliniyor.

Her iki ülkede de psikoloji alanında lisansüstü eğitim almak ve istihdam olanaklarını değerlendirmek mümkün olabiliyor. Psikoloji mezunları, sağlık, eğitim, araştırma-geliştirme gibi farklı alanlara yönelebiliyorlar. Rehberlik merkezleri, araştırma merkezleri, huzurevleri, özel eğitim merkezleri, hastaneler, cezaevleri ve hapishanelerde görev alabiliyorlar. Rehabilitasyon merkezlerinde görev yapma imkanı bulabiliyorlar. Okullar, şirketler, reklam ajansları gibi farklı kurumlarda çalışabiliyorlar. Kariyer danışmanı, sosyal hizmet uzmanı ya da adli psikolog olarak kariyerlerini sürdürebiliyorlar. Elbette bu noktada; gerekli eğitim, beceri ve donanıma sahip olmaları önem taşıyor.

Psikologların, eleştirel ve yaratıcı düşünme, problem çözme gibi becerilere sahip olmaları gerekiyor. Aynı zamanda güçlü bir iletişim becerisi psikologlar için en önemli özelliklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu beceriler hem eğitim hem kariyer süreci için önem taşıyor. Peki; yurt dışında psikoloji kariyer olanaklarını değerlendirmek için nasıl bir eğitime ihtiyaç duyuluyor?

Yurt Dışında Psikoloji Alanında Kariyer İmkanları İçin Nasıl Bir Eğitim Alınmalı?

Psikologlar söz konusu olduğunda eğitimin yaşam boyu devam eden bir süreç olduğu biliniyor. Psikolog olarak görev yapabilmek için elbette bir psikoloji bölümü lisans diplomasına sahip olmak gerekiyor. Ancak bu noktada; farklı eğitim düzeyleri farklı kariyer kapılarını açabiliyor. Psikoloji mezunları için lisans ve lisansüstü düzeylerde farklı kariyer olanakları ile karşılaşmak mümkün oluyor. Bu anlamda eğitim sürecini kariyer hedeflerine yönelik olarak planlamak gerekiyor. Psikoloji alanında yüksek lisans yaparak bir alt dalda uzmanlaşma şansı bulunabiliyor. Bu alanda akademisyen olmanın yolu açılabiliyor. Araştırma – geliştirme süreçlerinde yer almak mümkün hale geliyor. Kısacası; yüksek lisans eğitimi almak kariyer imkanları açısından önemli avantajlar sağlıyor.

Yurt dışında psikoloji eğitimi lisans düzeyinde 3 – 4 yıllık bir süreyi kapsıyor. Lisansüstü eğitim ise 1 – 2 yıl sürüyor. Bazı üniversiteler bu süreçte zorunlu staj talep edebiliyorlar. Aslında bu staj süreçleri öğrenciler için farklı kariyer seçeneklerinin kapılarını da açabiliyor. Benzer biçimde eğitim hayatı süresince öğrencilerin gönüllü yürüttüğü işler, mezuniyetin ardından bir istihdam alanı sağlayabiliyor.

Psikologlar Hangi Alanlarda Uzmanlaşabiliyor?

Peki; psikoloji eğitimi alanlar hangi alanlarda uzmanlaşabiliyor? Bu noktada; Klinik Psikoloji, Adli Psikoloji, Gelişim Psikoloji, Nöropsikoloji gibi alanlardan söz etmek mümkün olabiliyor. Eğitim Psikolojisi, Sağlık Psikolojisi, Uygulamalı Psikoloji gibi pek çok farklı alanda uzmanlaşılabiliyor. Klinik Psikoloji, Nöropsikoloji, Gelişim Psikolojisi ve Eğitim Psikolojisi sıkça tercih edilen alanlardan bazıları olarak biliniyor. Her bir uzmanlık alanı farklı kariyer imkanları sağlıyor.

Klinik Psikoloji, zihinsel ve duygusal davranış sorunlarına odaklanıyor. Depresyon, anksiyete gibi yaygın sorunların araştırılması, teşhis ve tedavisi ile ilgileniyor. Nöropsikoloji, beynin yapısı, işlevi ve davranışlar üzerindeki etkisini inceliyor. Nörolojik problemlerin teşhis ve tedavisine odaklanıyor. Gelişim Psikolojisi, anne karnından ölüme kadar olan süreçteki gelişim evrelerine odaklanıyor. Gelişimsel problemlerin teşhis ve tedavisi üzerine çalışıyor. Eğitim Psikolojisi ise öğrenme süreci, öğrenmeyi etkileyen faktörler gibi çeşitli konulara odaklanıyor. Gelişim ve öğrenme psikolojinden beslenen bir alt dal olarak karşımıza çıkıyor.

Yurt Dışında Psikoloji Mezunları Nasıl Bir Gelire Sahip Oluyor?

Her meslek alanında olduğu gibi kurum ve pozisyona göre elde edilen gelirler farklılık gösteriyor. Farklı kariyer imkanları değerlendirilerek farklı kazançlar sağlanabiliyor. Ancak genel olarak bakıldığında; Nöropsikologların daha yüksek kazançlara sahip olduğunu söylemek mümkün olabiliyor. Nöropsikologların, yıllık olarak bakıldığında 90 bin doları aşan ücretler kazandığı görülüyor. Klinik psikologların ise yıllık ortalama 80 bin dolar kazanç elde ettiği görülebiliyor. Adli psikologlar, eğitim psikologları ve gelişim psikologları için yıllık ortalama ücretler 60 bin dolar civarında seyrediyor.

Elbette bu ücretler, ülke, bölge ve kurumlara göre farklılık gösterebiliyor. Çalışılan süre ve eğitim düzeyi de kazançları etkileyebiliyor. Bu anlamda net rakamlardan söz etmek mümkün olmuyor. Ancak psikoloji alanının yurt dışı seçenekler açısından bakıldığında yüksek kazanç sağlayan alanlardan biri olduğu söylenebiliyor.

Psikoloji alanında eğitim ve kariyer imkanları hakkında detaylı bilgi için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız için Doç. Dr. Gamze Sart ve aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, eğitim ve kariyere dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Yüz yüze eğitim 6 Eylül Pazartesi günü tüm kademelerde ve tam zamanlı olmak üzere başlıyor. Pek çok kademede eğitim ve öğretim son iki yıldır online ve uzaktan sürdürülüyordu. Yüz yüze devam ettirilen eğitim kademelerinde ise kısıtlamalar getirilmiş ve seyreltilmiş eğitim modeli uygulanmıştı.

Sınıflardaki öğrenci sayıları azaltılmış, kapalı alan ve temas gerektiren etkinliklere de ara verilmişti. Bu yılsa alınan yeni önlemler, artan aşılamalarla yeni eğitim dönemine yüz yüze başlama kararı alındı. Öğrenciler okul ortamını, akranlarıyla bir arada olmayı ve sosyal yaşamı çok özlediler. Dolayısıyla eğitimde sınıflara dönülecek olması öğrenciler için coşkulu ve heyecan verici bir haber oldu.

Ancak iki yıldır uzaktan devam eden eğitimde yüz yüzeye dönmek endişeleri de beraberinde getiriyor. Özellikle ebeveynler okulların açılıyor olmasıyla ilgili kaygı ve endişelerini çocuklara yansıtabiliyor. Nasıl korunacağız? Almamız gereken önlemler neler? Çocukların kaygı ve korkuları nasıl giderilebilir? Ve benzeri konularda merak edilen cevaplara yazının devamında ulaşabilirsiniz.

Pandemide Öğrenci Olmak: Daha İyi Hissetmek için Beslenme ve Aktivite Önerileri yazımızdan faydalanabilirsiniz. Ayrıca Pandemi Sürecinde LGS’ye Psikolojik Hazırlık Nasıl Yapılmalı? Ve  Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak yazılarımıza da bakabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Duygusal, Bilişsel ve Sosyal Gelişim İçin Oldukça Önemli

Akranlarla iletişimde olabilmek, aynı sosyal ortamı paylaşmak, bir arada olabilmek çocuk ve gençler için ihtiyaç. İki yıldır bu ihtiyacın karşılanabilmesi için fiziksel alanlar sanal ortamlara taşındı. Yüz yüze sohbet ve etkileşimlerin yerini online görüşmeler veya mesajlaşmalar aldı. Bu çağın çocukları ve gençleri teknolojiyle kardeş gibi büyüyor. Dolayısıyla dijital platformlar onlara hiç de yabancı değil.

Ancak onlar için bile fiziksel mesafeler rahatsızlık verici boyutlara ulaştı. Öğrenciler okul ortamını, okul düzenini, öğrencilik rutinlerini, sınıflarını özledi. Bu özlemin altında yatan pek çok ihtiyaç faktörü var. Pandemiden önce pek çok öğrenci okulun bu denli önemli ve değerli olduğunun farkında değildi. Sınavlara hazırlanmak, zaman baskısı, müfredat ve benzeri nedenlerle okulun olumlu yönleri geri planda kalıyordu.

Oysa okul bilginin edinildiği bir ortamdan ibaret değildi. Okulda yüz yüze eğitim aracılığıyla öğrenciler sosyalleşirler. Farklılıklar içinde uyum yakalamayı, empati kurmayı, hoşgörüyü, paylaşmayı, saygı duymayı öğrenirler. Okul sayesinde öğrenciler kendilerini değerlendirebilirler, adeta okul bir ayna görevi görür. Bu sayede çocuk kendini akademik, sosyal, karakteristik açılardan değerlendirir, sınıflandırır ve derecelendirir.

Okul ortamında kurallar vardır, disiplin vardır. Ve öğrenciler kural ve disiplinden hoşlanmıyor gibi görünseler de sınırları belli bir organizasyon içerisinde kendilerini daha güvende hissederler. Tıpkı evimiz gibi okulumuzda da konuşulan ve konuşulmayan kurallar olsun isteriz. Bu kurallar bizim sınırlarımızı belirler. Bu sınırlara sadık kalmak bizi güvende tutar. Yüz yüze eğitim ile öğrenmek daha kolay hale gelir.

Online eğitime kıyasla dikkat süresi sınıf ortamında daha uzundur. Öğrenmeye yönelik motivasyon çoğu öğrenci için sınıf ortamında daha yüksektir. Doğrudan iletişim kurabilmek, göz kontağı kurmak, iletişimde beden dilini kullanabilmek etkileşimin kalitesini artırır. Okulun sağladığı tüm bu kazanımlar öğrencilerin duygusal, bilişsel ve sosyal açıdan gelişmesini destekler.

Yüz Yüze Eğitim Ailedeki Rollerin Karışmaması ve Günün Sağlıklı Şekilde Planlanabilmesi İçin Önemli

Pandemi sürecinde sağlığımızı riske atmaksızın eğitime devam edebilmenin en verimli yolu online eğitime geçişti. Ancak ilk geçiş sürecinde pek çok zorluk ve aksama yaşandı. Eğitimlere katılabilmek için evdeki çocuk sayısı kadar bilgisayara ihtiyaç duyulması, internet ihtiyacı bunların bir kısmıydı. Önemli bir diğer konu ise çalışan ebeveynlerin durumuydu.

İşe gitmek zorunda olduğu için evden eğitim alan çocuğunu emanet edecek kimsesi olmayan ebeveynler çok zorlandı. Evden çalışan ebeveynler içinse çocuklarla bir arada çalışmak kolay değildi. Küçük ama kalabalık hanelerde herkesin çalışmak için ayrı bir alana sahip olması mümkün değildi. Bunlar da beraberinde aksaklıklara neden oldu.

Dikkatler kolayca dağıldı ya ebeveynler işlerini aksattı ya öğrenciler derslerini, evdeki küçük çocukları oyalamakta çoğu zaman abilere, ablalara kaldı. Dolayısıyla ev içerisindeki roller bozuldu. Günlük rutinler ve planlamalar da aksadı. Uyku, uyanıklık saatleri, yemek saatleri, öğünlerin niteliği değişti. Fiziksel olarak yorgunluk yaşamayan bedenler için uykuya dalmak zorlaştı. Öz bakım ve kişisel hijyen azaldı.

Okula gidip yüz yüze eğitim alınan dönemlerde öğrencilerin belli bir uyanma ve uyku saatleri vardır. Sabah erken kalkmak, okula gitmek, okulda tüm gün sıralarda oturmak, teneffüslerde koşturmak ve akşam eve dönmek yorucudur. Bu yorgunluğun bir diğer anlamı ise düzen içeren bir rutine sahip olmaktır. Okula gitmeyen öğrenciler ise çoğunlukla derslere dakikalar kala uyanıyorlar.

Kahvaltıyı geciktiriyor, evde okuldakinden daha az hareket ediyorlar. Dolayısıyla bu durum uyku saatlerini ve beslenme alışkanlıklarını da bozuyor. Okul ise tüm aile bireylerinin eski rutinlerine dönmesini kolaylaştırıyor.

Pandeminin Olumsuz Etkileri ve Verimli Zaman Geçirme Önerileri ve Pandemiden Etkilenen Yakınlarınıza Siz de Psikolojik İlk Yardım Uygulayabilirsiniz! Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Tüm Avantajlarına Rağmen Aileleri Endişelendiriyor Olabilir

Okulları özledik, eski rutinlerimizi özledik, sosyal hayata karışmayı özledik. Ancak tüm özlemlere rağmen sağlıklı kalabilmek en büyük temennimiz. Ebeveynlerin en büyük endişesi virüsün okul ortamından öğrenciler aracılığıyla eve taşınması. Aşı yaygınlaşmış, pek çok birey aşılarını olmuş olsa da aşı hastalık kapmayı engellemiyor. Öğrencilerin önemli bir kısmı ise henüz aşılanmadı.

Bu da ebeveynlere “ya çocuğum hasta olursa?” veya “ya çocuğum hastalığı eve taşır ve risk grubundaki aile üyelerimizden biri için tehlike oluşturursa!” endişesi duyuyor. Hastalığa yakalanmak durumunda karantina sürecinde kaçırılacak derslerin nasıl telafi edileceği de başka bir soru işareti. Ancak herkesin en temel kaygısı yüz yüze eğitim sonrası hastalığı alma ve yayma ihtimali üzerinde yoğunlaşıyor. Tüm bu endişeler çocukların okulla buluşma sevincini gölgeliyor.

Özellikle çocuğu okula yeni başlayacak olan okul öncesi grubu velileri ve ilk öğretim velileri endişeli. Normalde de okula ilk kez gidecek olan çocuklar ve aileleri başlangıç öncesi yoğun kaygı duyabilirler. Ebeveynin farkında olmadan yansıttığı kaygılı haller çocuğun da kaygılarını pekiştirir ve zamanla çocukta okul korkusu, fobisi gelişebilir. Şimdi bu sürece birde pandemi faktörü eklendi.

Ailelerin okul, öğretmen seçerken gösterdiği hassasiyet şu an çok daha yüksek. Tabi hassasiyet ve beklentiler artıkça eğitime ayrılan bütçelerde de farklılaşmalar oluşabiliyor. Bu da ebeveynlerin karar sürecinde daha büyük zorluklar yaşamasına neden olabiliyor. Kimi veliler ise yüz yüze yerine eğitimin evden devam ettirilmesini tercih ediyor.

Anaokulu Seçimi Nasıl Yapılmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Beraberinde Okul Fobisini Tetikleyebilir Aileler Yapıcı ve Heveslendirici Olmalı

Hatalı ebeveyn tutumları, mizaç, gelişimsel özellikler, çevresel koşullar, rekabet ve kıyaslamalar okul fobisine neden olabilir. Çocuğun mizacı içe dönük, çekingen nitelikteyse okul korkusu gelişebilir. Ebeveynlerin mizaç özellikleri de okul sendromu gelişimini etkileyebilir. Ayrılık anksiyetesi; ebeveynlerin çocuktan ayrı kalmaya yönelik kaygıları çocuğun okula gitmek istememesine neden olabilir.

Çocuklar okula gittiklerinde ebeveynlerine üzüntü verdikleri için kendilerini üzgün ve suçlu hissedebilirler. Aynı durum pandemide okula başlayacak çocuklar için de geçerlidir. Ebeveynler çocuklarının okula gidecek olmasından duydukları üzüntü ve kaygıyı söz, davranış ve ifadeleriyle yansıtabilirler.

Sürekli hijyen kurallarını hatırlatmak, vücut kırgınlığı, hastalık belirtilerini hemen covid-19’a yormak çocukların doğal davranmasını engelleyecektir. Bu da öğrencinin kendi otokontrolüyle ev dışında, özellikle de yüz yüze eğitim ortamında davranabilmesini engeller. “Hasta olabilir veya hastalığı taşıyabilirim!” endişesiyle çocuk sınıf ve okul ortamında etkin hareket edemeyebilir. Ebeveynin kaygıları yoğunsa bu kaygıyı çocuğun veya gencin fark etmemesi mümkün değildir.

Kaygıyla başa çıkmak ebeveyn için mümkün olmuyorsa profesyonel destek alınabilir. Ancak kaygı kontrol edilebilir düzeylerdeyse kaygının varlığından verim elde edilebilir. Ebeveyn çocuk veya gençle temel kaygılarını paylaşabilir. Ancak kaygılar paylaşıldıktan sonra mutlaka bu kaygılarla nasıl başa çıkabileceği de paylaşılmalıdır. Aynı şekilde çocuk veya gence okulda olmanın sağlık açısından riskleri olsa da pozitif kazanımlarının da olduğu anlatılmalıdır.

Tedbirli davranılıp, alınan önlemlere dikkat edildiği sürece okulda olmanın son derece faydalı olacağı aktarılmalıdır. Okul Fobisi ve Ailelere Öneriler ve Okul Korkusu Nedenleri ve Okula Yeni Başlayacak Çocuklar İçin Ailelere Öneriler yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.  Ebeveyn Tutumları ve Karakter Gelişimine Etkisi yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Başlamadan Önce Çocuklar Detaylı Bilgilendirilmeli

Kaygıyla başa çıkmanın en güzel yolu kayıta dayalı, bilimsel bilgiler eşliğinde hatalı ve eksik bilgilerin kapatılmasıdır. Kaygının en büyük tetikleyici yanlış veya eksik bilgilerdir. Bu nedenle ebeveynler önce kendileri covid-19 sürecinde alınması gereken önlemleri öğrenmeli ve olası riskleri gerçek kaynaklardan tespit etmelidir. Ardından ebeveynler edindikleri bu bilgileri çocuklarının yaşlarına göre uyarlayıp, onlarla da paylaşmalıdır.

Bilgi paylaşımı yapılmadan önce okula yönelik heves uyandırmakta son derece önemlidir. Çocuk okula yeni başlayacaksa okul temalı hikaye kitapları alınıp okunabilir. Çocuğun okul tecrübesi varsa eski okul deneyimleri, okul arkadaşları, öğretmenleri ile ilgili sohbetler edilebilir. Amaç çocuğun okula gitmek için heveslenmesini sağlamak olmalıdır. Ancak çocuğun okula gitmeye istekli olmasında en büyük destek ebeveynin de gönüllü ve istekli olmasıdır.

Yüz yüze eğitim başlamadan kaygıyla başa çıkmak için mutlaka çocuğa covid-19 kapsamında alınması gereken önlemler anlatılmalıdır. Hatta evdeki tüm aile bireylerine ebeveynlerden biri tarafından eğitim dahi verilebilir. Videolar, görseller ve hazırlanabiliyorsa slaytlar, afişler eşliğinde eğitim planlanabilir. Bu eğitim ortamı bir etkinliğe çevrilip, aktivite gibi de dizayn edilebilir. Eğitim sonrası soru cevaplar, bilgi yarışmaları yapılabilir.

Sosyal mesafe, temizlik ve maske kullanımı konusunda bilgi paylaşılmalı. Yine küçük çocuklarda bu bilgilerin yerleşmesi ve kaygı uyandırmaması için oyun ve kitaplardan faydalanılabilir.

Yüz Yüze Eğitim Gelişen Ekran Bağımlılıklarıyla Mücadele Etmeyi de Kolaylaştıracak

Salgın döneminde eve kapanmamız, eğitiminde online olarak sürdürülmesi her yaş grubundan bireyin ekran kullanımını artırdı. Derslerin online olması, akranlarla sosyalleşmek için online platformların kullanılması, boş zaman etkinliklerinin de dijital kaynaklarla yapılması bağımlılık geliştirdi. Türkiye zaten ekran kullanım oranının oldukça yüksek olduğu bir ülkeyken ekran kullanım oranlarımız pandemiyle daha da arttı.

Yüz yüze eğitim başladığında önemli kazanımlardan birisi de ekran kullanımının okul saatlerinde minimuma inecek olması. Ancak yine de öğrenciler ekran kullanımını sınırlandırmakta zorluk yaşayabilirler. Oyun, ekran bağımlılığı gibi faktörlerle mücadele eden bireyler için aşağıdaki yazılarımız faydalı olabilir. Dijital Çağda Öğrenci Olmak ve Oyun Bağımlılığı Çocukların Gelişimini Nasıl Etkiliyor? Yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

 

Read More

Alışılmış düzenin bozulması büyük küçük herkesi olumsuz etkiler. Fakat çocuklarda düzenin bozulması daha sarsıcı sonuçlar doğurabilir. Çocuğun hayatının herhangi bir alanında bozulan düzeni devrilen domino taşları gibi hayatının diğer alanlarına da etki edecektir.

Bu bağlamda doğru yönlendirmeyle işleri çözmek mümkün. Online eğitim gören çocukların etrafındaki tek uyarıcı anne babalarıdır. Anne babaların doğru müdahaleleri sayesinde çocukların yeni eğitim düzenine uyum sağlamaları kolaylaşacaktır.

Eğitim ve psikoloji alanında yaptığımız çalışmalara dayanarak yeni eğitim düzeninde önünüze ışık tutmaya geldik. Ebeveynleri olarak çocuğunuzu yeni düzene ,online eğitime, alıştırmak için rahatlıkla uygulayabileceğiniz yöntemleri derledik.

1.Dikkat Dağıtıcı Ögeleri Sınırlayın

Ders saatleri dışında çocuğunuzun elektronik eşya kullanımını kısıtlayın. Evde çocukların dikkatini dağıtacak bir çok elektronik eşya var. Online eğitim görürken de okul saatleri doğrultusunda çocuğunuza elektronik eşya kullanım limiti koymanız çocuğunuzun derslere odaklanmasını arttıracaktır.

2.Öğrenmek İçin Alan Yaratın

Çocuğunuzun online eğitimi esnasında kullanacağı özel bir alan yaratın. Okul ortamına benzer bir şekilde masanın olduğu ve koltuk, yatak gibi; konfor içerikli, dikkat dağıtıcı malzemelerin bulunmadığı bir alan tercih edin.  Ders gördüğü ortam ne kadar okul ortamına benzerse bir o kadar odaklanması ve derslere motivasyonu artacaktır.

3.Ara vermesine özen gösterin

Rutin ve program okula giden çocuklar için oldukça önemlidir. Çocukların okuldaki rutinlerine benzer rutinler yaratmaya çalışın.

  • Ders araları için okul zilini andıracak şekilde alarm kurmak
  • Öğlen dersleri bittikten sonra balkonda hava almalarını sağlayın

4.Arkadaşlarıyla Görüntülü Konuşmasına Fırsat Tanıyın

Sosyal çevrelerinden uzaklaşmak çocukları olumsuz etkileyecektir. Özellikle ilkokul grubundaki çocuklar için arkadaş ilişkileri değerlidir. Bu yüzden çocuklarınızın düzenli olarak arkadaşlarıyla görüntülü konuşmalara katılmasına özen gösterin. Destekleyerek sevdiği arkadaşlarıyla bağlarının sürmesini sağlayın.

5.Ekran Kullanım Süresini Kısıtlamaya Çalışın

Sürekli ekrana maruz kalmak çocuklarda baş ağrısı ve yorgunluğa sebep olabilir. Ders dinledikleri saatler dışında çocuğunuzun ödevlerini ya da kurs materyallerini çıktı almanız, basılı kitaplardan yaralanmanız fayda sağlayacaktır.

6.Diğer Velilerle İletişim Halinde Kalın

Sanal yollarla diğer velilerle iletişiminizi kesmeyin. Tüm çocuklu aileler için evden eğitim yeni bir deneyim. Başkalarının deneyimlerinden faydalanın ve deneyimlerinizi paylaşın.

7.Program Yapın

Çocukların sürekli evde olması onlara yapılacak sorumlulukları olmadığı izlenimini verebilir. Bundan ötürü çocuğunuz ve kendiniz için haftalık  programlar yapın. Çocuğunuzun ders dışında yapacağı ödevleri ve projeleri düzene sokun. Aksi taktirde eğitim düzenleri bozulan çocukların beslenme ve uyku düzenleri de bozulacaktır.

8.Çocuğunuzun Tatildeymiş Gibi Davranmasına İzin Vermeyin

Bu zamanlar çocuklara tatil gibi gelebilir. Lakin çocukların eğitimlerinin devam ettiğinin farkında olmaları gerekmektedirler. Çocuğunuzun ders saatlerine uyduğuna ve ödevlerini tamamladığına emin olun.

9.Programınıza Eğlenmeyi Eklemeyi Unutmayın

Çocukların sosyal hayatlarındaki eksiği kapatarak eğlenmeleri de gereklidir bu süreçte. Belki de çocuğunuzla yoğun iş hayatınız sebebiyle bu kadar vakit geçiremiyordunuz. Durumu bir avantaja çevirin ve akşamları çocuğunuzla ailecek oynanabilecek çeşitli oyunlar oynayın.

 

Read More

Stratejik Yetenek Yönetimi öğrencilerin yeteneklerini ortaya çıkartan bir yöntemdir. Özellikle İngiltere, Amerika, Japonya gibi ülkelerde stratejik yetenek yönetimi sistemi uygulanmaktadır. Bu yöntem sayesinde, kişiler yeteneği olduğu mesleklere yönlenebiliyor ve işletmecilerde bu anlamda yeteneği olan kişileri işe alabiliyorlar. Böylelikle daha verimli ve dinamik bir çalışma sistemi elde edilebiliyor.

Stratejik Yetenek Yönetimi, özellikle 6-12 yaş, 12-18 yaş, 18-25 ve 25 yaş üzeri gençlerin kabiliyet ve yeteneklerini ortaya çıkarmak gerekiyor. Bu yaş aralıkları, gelişim ve dinamizmin en verimli zamanlarıdır. Bu nedenle yetenek yönetiminin çocuklarda ve gençlerde iyi bir şekilde analiz edilip saptanması, gelecekteki hayatları için önemlidir.

Stratejik Yetenek Yönetiminde en önemli unsurlardan biri saptamadır. Bu nedenle öğrencilerin yeteneklerini doğru saptayabilmek için bazı psikolojik testler bulunuyor (IQ&EQ, Liderlik, Girişimcilik veya İnovasyon gibi). Bu testler kişinin yetenek ve becerilerini belirleyen testlerdir. Bu testler eğitimciler için sadece ön bir değerlendirmedir.

Öğrencilerin özellikle ilkokul çağlarından itibaren bedenen, ruhen ve beynen birçok konuda gelişim gösterirler. Bu gelişimleri nasıl değerlendirip gerçek istek ve becerilerini ortaya çıkaracaklarını bilmeleri gerekiyor. Bu anlamda Stratejik Yetenek Yönetimi, öğrencilerin ilkokul, orta okul ve Lise çağlarında hangi üniversitede okuması gerektiğini, hangi ülkeyi seçmesi gerektiğini sonrasında da öğrencilere eğitimine yön verecek stratejiler belirlemektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi, gelişen bu global dünyaya öğrencileri entegre etmek için kendilerini keşfetmelerini ve doğru bir eğitim hayatı ile iş dünyasına da hazırlanabilmelerini hedeflemektedir.

Konu ile ilgili daha fazla bilgi almak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube videosuna göz atabilirsiniz.

Read More