Günümüzde iş dünyası hızla değişiyor, bu nedenle başarılı bir kariyer hedefleyen gençlerin geleceğin mesleklerini ve mesleklerin gelecekteki yapısını iyi anlaması her zamankinden daha önemli. Teknolojik ilerlemeler, yapay zeka, otomasyon ve dijitalleşme gibi faktörler; yalnızca iş yapma biçimlerini değil, aynı zamanda geleceğin mesleklerini de şekillendiriyor. Bu dönüşüm, kariyer tercihlerinde dikkat edilmesi gereken yeni kriterler oluştururken, hangi mesleklerin popüler olacağı ve hangi yetkinliklerin daha çok aranan özellikler arasında yer alacağı gibi soruları da gündeme getiriyor. Bu yazıda, başarılı bir kariyer planlaması için geleceğin mesleklerini yakından tanımanın ve mesleklerin geleceğini öngörmenin önemine değineceğiz.

Geleceğin Mesleklerini Tanımanın Önemi

Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte birçok sektör dönüşüm geçirirken, bazı meslekler yok olmaya yüz tutuyor, bazıları ise önem kazanıyor. Geleceğin meslekleri, genellikle dijital beceriler, analitik düşünme ve yaratıcı çözümler gibi özellikler gerektiren alanlarda gelişim gösteriyor. Örneğin, dijital pazarlama uzmanlığı, veri bilimi, yapay zeka mühendisliği gibi meslekler hızla talep görmeye başlarken; bu alanlarda çalışmak isteyen bireylerin yalnızca temel bilgiye sahip olmaları yetmiyor. Aynı zamanda bu alanların gerektirdiği özel yeteneklere ve yenilikçi düşünce tarzına sahip olmaları gerekiyor.

Geleceğin mesleklerine dair bilgi sahibi olmak, iş dünyasında değişen talepler doğrultusunda kendini geliştirme fırsatını sunar. Bu da kariyer yolculuğunda daha doğru adımlar atmanıza, güçlü bir temel oluşturmanıza ve rekabet avantajı kazanmanıza yardımcı olur.

Mesleklerin Geleceği: Hangi Alanlar Öne Çıkacak?

  1. Yapay Zeka ve Makine Öğrenimi: Yapay zeka, robotik, makine öğrenimi ve otomasyon gibi teknolojiler, birçok sektörde büyük değişim yaratıyor. Örneğin, sağlık sektöründe tanı ve tedavi süreçlerinde, bankacılıkta risk analizi, müşteri hizmetlerinde chatbot uygulamaları gibi birçok alanda yapay zeka çözümlerinin önemi giderek artıyor. Bu nedenle, yapay zeka mühendisliği ve veri bilimi gibi meslekler gelecekte oldukça popüler olacak.
  2. Siber Güvenlik: Dijitalleşmenin hızla yayılması, güvenlik risklerini de beraberinde getiriyor. Siber saldırılara karşı önlem almak, verilerin güvenliğini sağlamak ve bilişim sistemlerini korumak, siber güvenlik uzmanlarına olan ihtiyacı artırıyor. Gelecekte siber güvenlik uzmanlarının, şirketlerin güvenliği sağlamak adına vazgeçilmez bir rol oynayacağı öngörülüyor.
  3. Veri Bilimi ve Analitik: Veriye dayalı karar alma süreçleri günümüzde birçok sektörde önem kazanmaktadır. Veri bilimi, toplanan verilerin analiz edilerek anlamlı bilgilere dönüştürülmesini sağlar. Bu nedenle veri analistleri ve veri bilimciler, özellikle büyük veri ve yapay zeka alanlarında çalışarak geleceğin mesleklerinde yerlerini alacaktır.
  4. Dijital Pazarlama ve İçerik Üretimi: Dijitalleşme ile birlikte markalar, online platformlarda varlıklarını sürdürebilmek için dijital pazarlama uzmanlarına ihtiyaç duymaktadır. İçerik üretimi, sosyal medya yönetimi, dijital reklamcılık ve SEO gibi alanlarda uzmanlaşan bireyler, gelecekte iş dünyasında büyük bir avantaja sahip olacaktır.
  5. Sağlık Teknolojileri ve Biyomedikal Mühendislik: Teknolojinin sağlık sektörüne entegrasyonu ile birlikte, sağlık teknolojileri alanında uzmanlıklar ortaya çıkıyor. Biyomedikal mühendisler, robotik cerrahi, yapay organlar ve ileri tanı cihazları gibi alanlarda inovatif çözümler üretebilir. Bu alanın gelecekteki sağlık hizmetlerini dönüştürmesi bekleniyor.
  6. Psikoloji ve Mental Sağlık: Giderek artan stres, yaşam koşullarındaki değişiklikler ve çalışma ortamındaki zorluklar, mental sağlığı ve psikolojiyi daha da ön plana çıkarıyor. Bu alanda özellikle terapistler, danışmanlar ve psikologlar, gelecekte daha fazla tercih edilecek meslek grupları arasında yer alacak. Özellikle çocuklar ve gençler arasında rehberlik ve mental sağlık destek hizmetlerine olan ihtiyaç artarken, bu alandaki uzmanlar önemli bir rol üstlenmeye devam edecek.

Meslek Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Geleceğin meslekleri kadar mesleklerin gerektirdiği yetkinlikler ve beceriler de önem taşıyor. Kariyer planlaması yaparken sadece popüler mesleklere yönelmek yerine, kendinize uygun olan alanı belirlemek ve bu alanda kendinizi geliştirmek çok önemlidir. Meslek seçimi yaparken dikkate alınması gereken bazı kriterler şunlardır:

  1. Kişisel İlgi Alanlarınız ve Yetenekleriniz: Meslek seçerken kişisel ilgi alanlarınızı ve yeteneklerinizi göz önünde bulundurun. Sevdiğiniz bir alanda çalışmak, iş hayatında daha mutlu ve motive olmanızı sağlar. İlgi duyduğunuz bir meslekte başarılı olma şansınız daha yüksektir.
  2. Gelecekteki Talep ve İş İmkanları: Seçtiğiniz mesleğin gelecekteki iş imkanlarını araştırın. Özellikle dijital beceriler gerektiren meslekler ve teknolojinin entegre olduğu alanlar, gelecekte daha fazla iş imkanı sunacaktır.
  3. Gelişime ve Yeniliğe Açık Olmak: Teknoloji hızla gelişiyor ve bu gelişmelere ayak uydurmak önem kazanıyor. Seçtiğiniz meslek ne olursa olsun, kendinizi sürekli güncelleyerek gelişime açık olmalısınız.
  4. Sosyal Sorumluluk ve Etik: Bir meslekte başarılı olmak sadece teknik becerilerle değil, aynı zamanda sosyal sorumluluk ve etik değerlere bağlılıkla da ilişkilidir. Topluma katkı sağlamak ve çevresel sorumluluk bilinciyle hareket etmek, kariyerinizde olumlu bir izlenim yaratacaktır.

Başarılı Bir Kariyer İçin Kendinizi Nasıl Hazırlarsınız?

Geleceğin meslekleri ve yetkinliklerini araştırdıktan sonra, kariyerinizi bu alanlarda geliştirmek için stratejik adımlar atabilirsiniz. İşte başarılı bir kariyer için atabileceğiniz bazı adımlar:

  1. Eğitim ve Sertifikalar: Geleceğin mesleklerine yönelik spesifik eğitimler ve sertifika programları, yetkinliklerinizi artıracaktır. Örneğin, veri bilimi, yapay zeka, dijital pazarlama veya siber güvenlik gibi alanlarda eğitim almak, bu mesleklerde öne çıkmanızı sağlar.
  2. Mentorluk ve Rehberlik Alın: Kariyerinizde deneyim kazanırken bir mentor ya da rehberden destek almak, daha sağlam adımlar atmanızı sağlar. Mentorluk, iş dünyasına dair pratik bilgiler edinmenize yardımcı olabilir.
  3. Dijital Becerileri Geliştirin: Dijitalleşen dünyada dijital becerilere sahip olmak büyük bir avantajdır. Kodlama, veri analitiği, dijital pazarlama gibi dijital yetenekleri kazanmak, kariyerinizde daha fazla fırsat elde etmenizi sağlar.
  4. Gönüllülük ve Sosyal Sorumluluk Projelerine Katılın: Sosyal sorumluluk projelerine katılarak hem topluma katkı sağlayabilir hem de kendinizi geliştirebilirsiniz. Bu tür projeler, kariyerinizde farklı bir bakış açısı kazanmanıza ve empati yeteneğinizi artırmanıza yardımcı olur.
  5. Kendinizi Sürekli Güncel Tutun: Özellikle teknoloji odaklı mesleklerde çalışıyorsanız, kendinizi sürekli güncel tutmalısınız. Yeni gelişmeleri takip ederek, sektördeki yeniliklere adapte olabilirsiniz.

 

Başarılı bir kariyer için geleceğin mesleklerini iyi tanımak ve mesleklerin gelecekteki yapısını anlamak, doğru tercihleri yapmanıza olanak tanır. Geleceğin mesleklerine ve gerektirdiği becerilere yatırım yaparak, kariyer yolculuğunuzda daha sağlam adımlar atabilirsiniz. Aba Psikoloji olarak, gençlerin kendilerine uygun meslekleri keşfetmelerine yardımcı olmayı hedefliyor, başarılı bir kariyer için gerekli olan rehberliği sunmaya özen gösteriyoruz. Kendinizi tanıyın, geleceğin mesleklerine hazırlanın ve başarı yolculuğunuzda emin adımlarla ilerleyin!

Read More

Güvenli bir yaşam sürmek, sadece fiziksel güvenliği sağlamakla kalmaz; zihinsel, duygusal ve dijital güvenliğinizi de korumayı gerektirir. “SECURITY FIRST” yani “Yaşam Güvenliğinizin Her Şeyden Önde Geldiğidir” sloganıyla yola çıkan ABA Psikoloji olarak, bireylerin kendilerini her alanda koruyarak daha sağlıklı bir yaşam sürmelerini destekliyoruz. Peki, hayatınızda güvenliği nasıl önceliklendirebilir ve psikolojik sağlığınızı nasıl koruyabilirsiniz? İşte güvenli bir yaşam için adım adım öneriler:

1. Tedbirli Olun

Güvende olmanın ilk adımı, her zaman tedbirli olmaktır. Günlük yaşamınızda ve dijital dünyada karşılaşabileceğiniz risklere karşı hazırlıklı olmak, kendinizi güvende hissetmenize yardımcı olur. Evde, işte, sokakta veya dijital platformlarda olası tehlikelere karşı nasıl tepki vereceğinizi bilmek, kaygı ve stres seviyenizi de azaltır. Dijital ortamda da güçlü parolalar kullanmak ve kişisel bilgilerinizi korumak gibi basit önlemler, zihinsel rahatlığınızı sağlar.

2. Kendinize Dikkat Edin

Kendinize dikkat etmek, fiziksel sağlığınız kadar ruhsal sağlığınıza da özen göstermek anlamına gelir. Düzenli olarak spor yapmak, dengeli beslenmek ve kaliteli uyku almak, zihinsel sağlığınız üzerinde pozitif etkiler yaratır. Aynı zamanda, stres yönetimi tekniklerini öğrenmek ve duygularınızı ifade edebilmek, psikolojik dayanıklılığınızı artırır. Sağlıklı bir beden ve zihin, kendinizi daha güvenli ve güçlü hissetmenizi sağlar.

3. Uyanık Olun

Günlük yaşamda uyanık olmak, potansiyel tehlikeleri ve olumsuz durumları daha hızlı fark etmenizi sağlar. Özellikle internet ve sosyal medya kullanımı sırasında kimlerle etkileşimde bulunduğunuza, hangi bilgileri paylaştığınıza dikkat etmek, dijital dünyadaki güvenliğiniz için kritiktir. Uyanık olmak, aynı zamanda çevrenizdeki insanlarla olan ilişkilerinizi doğru değerlendirmek ve manipülasyonlara karşı savunma mekanizması geliştirmek anlamına gelir. Bu farkındalık, psikolojik olarak da güçlü kalmanıza yardımcı olur.

4. İletişim İçinde Olun

Güvenli bir yaşamın temeli, güçlü sosyal bağlar kurmaktır. Aileniz ve arkadaşlarınızla düzenli iletişim halinde olmak, hem duygusal hem de fiziksel güvenliğiniz açısından önemlidir. Zor zamanlarda destek alabilmek, kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. Aynı zamanda, sosyal çevrenizde yaşadığınız olumsuz durumları paylaşmak, çözüm yolları bulmanıza ve yalnız hissetmemenize katkı sağlar. Güçlü iletişim, hem sosyal hem de psikolojik sağlığınızı korumanıza destek olur.

5. İlişkilerinize Dikkat Edin

Hayatımızdaki insanlar, psikolojik sağlığımız üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Sağlıklı ve güvenli ilişkiler, kendimizi güvende ve değerli hissetmemize yardımcı olur. Öte yandan, manipülatif ve toksik kişilerle kurulan ilişkiler, psikolojik olarak zarar görmemize yol açabilir. Bu nedenle, çevrenizdeki insanların davranışlarını değerlendirmek ve kendinizi güvende hissetmediğiniz durumlarda sınırlar koymak önemlidir. İlişkilerinizde sınır koymak, kişisel alanınızı ve zihinsel sağlığınızı korumanın bir yoludur.

6. Sosyal Medya Kanallarınıza Özen Gösterin

Sosyal medya, günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş olsa da, bu platformlar üzerinde dikkatli olmak büyük önem taşır. Kişisel bilgilerinizi ve özel yaşamınızı sosyal medya üzerinden paylaşırken gizlilik ayarlarınıza dikkat edin. Tanımadığınız kişilerden gelen arkadaşlık isteklerini dikkatlice değerlendirin ve şüpheli bağlantılardan kaçının. Sosyal medyada paylaşılan olumsuz yorumlara karşı duyarsız kalmak ve kendinizi korumak, psikolojik sağlığınızı korumanıza yardımcı olur. Dijital dünyada bilinçli bir kullanıcı olmak, kendinizi daha güvende hissetmenizi sağlar.

7. Acil Durum Planları Yapın

Acil durumlar, hayatın beklenmedik anlarında karşımıza çıkabilir ve bu durumlarla nasıl başa çıkacağınızı bilmek, kendinizi güvende hissetmenize yardımcı olur. Olası kriz durumlarına karşı bir plan yaparak, hem fiziksel hem de zihinsel olarak hazırlıklı olabilirsiniz. Örneğin, ani stres ve kaygı durumlarında uygulayabileceğiniz nefes teknikleri ve rahatlama yöntemleri, sizi zor anlarda destekler. Ayrıca, aile üyeleriyle birlikte bir acil durum planı oluşturmak, güvende olmanızı sağlar ve endişe seviyenizi düşürür.

8. Güvenlik Eğitimi ve Psikolojik Destek Alın

Güvenlik ve psikolojik dayanıklılık, bazen uzman desteği almayı gerektirir. Özellikle travma yaşamış veya zorbalık gibi olumsuz deneyimler yaşamış bireylerin, profesyonel destek alarak bu süreçleri sağlıklı bir şekilde atlatmaları mümkündür. ABA Psikoloji olarak, kişisel güvenlik ve psikolojik destek konusunda bireylerin yanındayız. Güvenlik eğitimlerimiz ve danışmanlık hizmetlerimizle, ruhsal sağlığınızı ve güvenliğinizi korumanıza yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.

Sonuç: Güvenlik, Sağlıklı Bir Yaşamın Temelidir

Güvende hissetmek, fiziksel ve ruhsal sağlığınız açısından büyük bir öneme sahiptir. Hayatınızda bilinçli adımlar atarak, hem kendinizi hem de sevdiklerinizi koruma altına alabilirsiniz. ABA Psikoloji olarak, güvenli ve sağlıklı bir yaşam için size rehberlik etmekten mutluluk duyuyoruz. Her bireyin kendini güvende hissettiği bir yaşam sürmesi için buradayız.

Sorularınız ve danışmanlık talepleriniz için (0212) 287 86 06 numaralı telefondan bizimle iletişime geçebilirsiniz. Unutmayın, güvenlik sadece bir önlem değil, sağlıklı ve mutlu bir yaşamın anahtarıdır.

Read More

Öğrencilerin ruh sağlığı pek çok dış etken nedeniyle olumsuz etkilenebiliyor. Elbette stres seviyesinin yükselmesi öğrencilerin başarısını olumsuz etkiliyor. Stresin hem psikolojik hem de fiziksel etkileri bulunuyor. Stresle mücadele edilmediğinde depresyona varan sonuçlar ortaya çıkabiliyor. 2020 yılından bu yana pandemi dünyayı etkisi altına almış durumda… Elbette pandeminin etkileri nedeniyle dünya genelinde bir belirsizlik hakim… Hala birçok üniversite uzaktan eğitime devam etmeyi tercih ediyor. Dersler ve sınavlar online platformlar aracılığıyla yürütülüyor. Yeni varyantlar, yeni kısıtlamaları da beraberinde getiriyor.

Bu noktada; eğitim, kariyer gibi konularda planlama yapmak da zorlaşıyor. Bu süreç; öğrenciler için hayli zorlayıcı hale gelebiliyor. Peki; Covid-19 varyantları öğrencilerin ruh sağlığını nasıl etkiliyor?

Öğrencilerin Ruh Sağlığı Covid-19 Varyantlarından Nasıl Etkileniyor?

Öğrenciler için bir tele sağlık sağlayıcısı olarak hizmet veren TimelyMD, Covid-19 Varyantlarının öğrenciler üzerindeki etkisini araştırıyor. Şirket, kampüs sağlığı için araştırmalar yürüten ve çözümler sunan ilk öğrenci tele sağlık sağlayıcısı olarak biliniyor. Şirket, öğrencilerin yaşamları üzerinde olumlu bir etki yaratan tele sağlık teknolojisini kullanmak, oluşturmak ve geliştirmeyi amaçlıyor. Kampüs sağlığını ileriye taşımayı hedefleyen bir kolektif olarak faaliyet gösteriyor.

Tele sağlık, hizmetleri e-sağlık uygulamaları kapsamında yer alıyor. Sağlık personeli ile öğrenciler arasında telekomünikasyon teknolojilerinden faydalanarak iletişim kurmaya olanak veriyor. Aynı zamanda sağlık personellerinin eğitimi gibi çeşitli süreçleri de içerebiliyor. Sağlık verileri, teşhis, bakım bilgileri telefon, bilgisayar, televizyon gibi araçlar ile paylaşılıyor.

TimelyMD, pandemide yeni varyantlar gündemdeyken, “Öğrencilerin ruh sağlığı Covid-19 varyantlarından nasıl etkileniyor?” sorusuna yanıt bulmaya çalışıyor. Şirket tarafından yapılan yeni bir ankete göre on öğrenciden dokuzu üniversite kampüslerinde ciddi problemler olduğunu düşünüyor. Bu durum; bir mental sağlık krizini işaret ediyor. Öğrencilerin %70’lik kısmı pandemi sürecinde sıkıntı ya da endişe yaşadığını dile getiriyor.

Şirketin kurucu ortağı Alan Dennington, her öğrencinin mental sağlık konusunda farklı anlayışa sahip olduğunu söylüyor. Ancak buna rağmen, anket verileri öğrencilerin ortaya pandemi süreci boyunca yoğun strese maruz kaldığını gösteriyor. Peki; anket verileri yeni varyantlar noktasında neyi işaret ediyor? Ortaya çıkan yeni varyantlar öğrenciler üzerinde nasıl bir etki yaratıyor?

TimelyMD Verileri Öğrencilerin Ruh Sağlığı Hakkında Ne Söylüyor?

Ankete katılanların %70’i, Covid-19 salgını ve Delta ve Omicron varyantları nedeniyle duygusal sıkıntı yaşadıklarını söylüyor. Öğrencilerin %51’i, geçtiğimiz yıla oranla daha fazla stres ve kaygıya sahip olduklarını ifade ediyor. Geçtiğimiz yıl eğitimin uzaktan yürütülmesinin öğrencilerinin deneyimleri üzerinde olumsuz bir takım etkiler yarattığı biliniyor. Öğrenciler örgün eğitime dönmeye hazırlanırken ortaya çıkan varyantların daha fazla korku ve endişe yarattığı görülüyor.

Eğitimlerine uzaktan devam eden öğrencilerin %58’i bunun “doğru karar” olduğunu düşünüyor. Öğrencilerin %24’ü ise eğitimin yüz yüze devam etmesi gerektiğini savunuyor. Öğrencilerin %18’i yüz yüze veya uzaktan eğitimin birer seçenek olarak sunulması gerektiğini düşünüyor. Öğrencilerin seçme şansı olması gerektiğini savunuyor.

Anket ayrıca öğrencilerin ruh sağlığı konusunda daha fazla yardıma ihtiyaç duyduklarını ortaya koyuyor. Ankete katılanların %48’i uzaktan ruhsal ve fiziksel sağlık hizmeti almak istiyor. Öğrencilerin %41’i ise sosyal destek ve aidiyet duygusuna ihtiyaç duyuyor.

TimelyMD anketine katılanların yaşları 18 ile 29 arasında değişiyor. Katılımcıların %57’si dört yıllık kamu kurumlarında, %24’ü dört yıllık özel kurumlarda eğitim görüyor.  Öğrencilerin %19’u ise iki yıllık kurumlarda eğitimlerini sürdürüyor.

Öğrencilerin Ruh Sağlığını Koruyabilmesi İçin Neler Yapılabilir?

Uzmanlar, öğrencilerin sağlık sorunlarını çözmeye çalışmalarının iyiye işaret olduğunu ifade ediyor. Öğrencilerin %64’ü sağlık yardımı aradıklarını veya almayı düşündüklerini söylüyor. Öğrencilerin %58’i yaşadıkları stresle başa çıkmak için arkadaşları ve aileleriyle yüz yüze görüşmeyi tercih ediyor. Öğrencilerin %56’sı ise video veya telefon görüşmeleri yoluyla arkadaşları ve aileleriyle iletişim kurduklarını söylüyor.

Öğrencilerin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etki yaratan faktörler değişiklik gösterebiliyor. Katılımcıların %54’ü kaygı ve strese neden olan faktörler noktasında; eğitimlerinin kalitesinden söz ediyor. Pandeminin sosyal yaşamı etkilemesi kaygıyı ortaya çıkaran faktörler arasında yer alıyor. Öğrencilerin %34’ü öğrenme becerileri üzerindeki etkilerden söz ederek; odaklanma güçlüğü yaşadıklarını dile getiriyor. Bu durumun uzun vadede öğrencileri nasıl etkileyeceği konusunda soru işaretleri olduğu düşünülüyor.

Bu noktada; öğrencilerin eğitim ve kariyer planlamaları konusunda erteleme ve öteleme davranışından kaçınmaları gerekiyor. Erteleme davranışı zaman içinde stresin artması konusunda tetikleyici bir etken olabiliyor. Bu süreç boyunca ailelerin de baskıcı bir tutumdan kaçınması öneriliyor. Pandemi sürecinde kariyer danışmanlığı almak öğrenciler açısından faydalı olabiliyor. Bu sayede daha stratejik bir planlama yapmak mümkün olabiliyor.

Ruh Sağlığı ve stresle mücadele gibi konularda daha detaylı bilgi için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Kariyer danışmanlığı ve psikolojik destek için Doç. Dr. Gamze Sart ve aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, eğitim ve kariyere dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Açık Bilgilendirme Günü, Doç. Dr. Gamze Sart tarafından geleceğe randevu olarak nitelendiriliyor.  Etkinlik; Gamze Sart’ın sunumuyla gerçekleştiriliyor. Üniversite eğitiminin günümüzde oldukça önemli bir noktaya geldiği görülüyor. Üniversite mezunu olmak kariyer süreci için oldukça önemli bir katkı sağlıyor.

Geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği anlamında büyük değişiklikler yaşandığı ve yaşanacağı biliniyor.  Bu nedenle eğitim ve kariyer süreçlerine dair ciddi tedbirler alınması gerekiyor. Birçok alan dijital dönüşümün etkisiyle şekil değiştiriyor ve yeniden yapılanıyor. Bu süreçte değişime ayak uydurabilmek önem taşıyor. Buna yönelik olarak becerilerin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Gençlerin doğru alanlara yönlendirilmesi ve doğru alanlarda konumlandırılması gerekiyor.

Başarılı bir kariyere imza atmak ancak bu şekilde mümkün olabiliyor. Bu nedenle; “Open Day” olarak da adlandırılan Açık Bilgilendirme Günleri titizlikle yürütülüyor. Peki; Açık Bilgilendirme Günleri neden geleceğe randevu olarak nitelendiriliyor?

Açık Bilgilendirme Günü ile Geleceğe Randevu

Açık Bilgilendirme Günleri, geleceğe randevu olarak nitelendiriliyor. Çünkü şu an lise eğitimlerini sürdürmekte olan öğrenciler 2021 – 2025 yılları arasında mezun oluyorlar. Bu öğrenciler, 2025 – 2029 yılları arasında üniversite eğitimlerini tamamlamış oluyorlar. Günümüzde bir öğrencinin üniversite mezuniyetinin ardından 40 ila 60 yıl boyunca değer üretebileceği düşünülüyor. Bu; 2025 – 2029 yıllarında üniversiteden mezun olan öğrencilerin 2090 yılına kadar değer üretebileceği anlamına geliyor.

Bireylerin potansiyellerini gösterebilmeleri ve alanlarında fark yaratabilmeleri için doğru alanda konumlanmaları gerekiyor. Peki; doğru alan seçimi yapmak için nelere dikkat etmek gerekiyor? Öncelikle kariyer planlaması ve kariyer seçimi titizlikle yürütülmesi gereken süreçler olarak biliniyor. Kariyeri kurgularken stratejik hamleler yapmak önem taşıyor. Bu noktada; elbette kariyer danışmanlığı devreye giriyor. Açık Bilgilendirme Günü gibi etkinliklerle öğrencilerin doğru alanlara yönlendirilmesi planlanıyor.

Kariyer seçimi yaparken doğru uzmanlarla çalışmak kritik bir önem taşıyor.  Doç. Dr. Gamze Sart’ın uzmanlık alanının yükseköğrenim olduğu biliniyor. Bu alanda faaliyet yürüten danışmanları yetiştiriyor. Yani bir danışmanın çok ötesinde bir noktada bulunuyor.  Türkiye’de; yükseköğrenim ve kariyer süreçlerine hakim olan; bu alanlarda uzmanlaşan nadir isimlerden biri olduğu biliniyor.

Bu noktadan yola çıkarak; “Open Day” olarak da bilinen Açık Bilgilendirme Günleri’ni düzenliyor. Gençlerin eğitim ve kariyer süreçlerine doğru yön vererek onları başarıya ulaştırmayı hedefliyor. Gelecek 40 – 60 yıllık süreçte değer üretebilecekleri alanlarda konumlanmalarına odaklanıyor. Bu nedenle; Açık Bilgilendirme Günleri, geleceğe randevu olarak nitelendiriliyor.

Açık Bilgilendirme Günü ile Doğru Kariyer Seçimi

Açık Bilgilendirme Günleri; Harvard Üniversitesi, Stanford Üniversitesi gibi dünyanın önde gelen üniversiteleri tarafından da gerçekleştiriliyor. Bu etkinliklerle öğrencilerin doğru bilgilendirilmesinin sağlanması amaçlanıyor.

Öğrencilerin lise mezuniyet yılları ile üniversite mezuniyet yılları oldukça kritik olarak görülüyor. Dünyadaki her birey bir sınıflandırma ile anılıyor. Mezuniyet yılları bu sınıflandırmaların ana başlığını oluşturuyor. Bugün üniversitelerden mezun olacak gençlerin 40 – 60 yıl değer üretmesi önemli bir noktayı oluşturuyor. Kariyer planlaması bu anlamda önemli bir rol oynuyor.

Bu noktada; öğrencinin beceri ve yeteneklerinin doğru belirlenmesi gerekiyor. Geleceği kurgulayacak ve şekillendirecek gençler yetiştirmek kritik bir önem taşıyor. Bu anlamda yetenek testleri ile öğrencilerin hangi alanlarda başarılı olacağına bakmak gerekiyor. Ancak; bunun yanı sıra; mesleklerin geleceğini de öngörebiliyor olmak önem taşıyor. Dünyanın gelecekteki sosyo – ekonomik, politik, kültürel koşullarını değerlendiriyor olmak gerekiyor. Tüm bunları göz önüne alarak gençleri doğru alanlarda, doğru becerilerle konumlandırıyor olmak gerekiyor. Tüm bu süreçler için kariyer danışmanlığı almak önem taşıyor.

Açık Bilgilendirme Günü hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız için Doç. Dr. Gamze Sart ve aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, eğitim ve kariyere dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Kariyer hayatı için üniversite mezunu olmak neden önem taşıyor? Öğrenci adaylarının kariyerlerini kurgularken neleri dikkate almaları gerekiyor? Üniversite kişisel gelişim süreçlerini nasıl etkiliyor? Doğru üniversite seçimi yapabilmek için nelere dikkat etmek gerekiyor? Geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği kariyer seçimleri üzerinde nasıl bir rol oynuyor? Bölüm seçimi yapacak olan öğrenciler nasıl bir rol izlemeli?

Birçok öğrenci kariyer hayatını yalnızca iş hayatı, çalışma hayatı olarak değerlendiriyor. Aslında kariyer olarak tanımlanan kavram; yaşamın birçok alanını kapsıyor. Aile ilişkileri, sosyal statü, arkadaş çevresi, ait olunan gruplar gibi birçok unsur kariyerle doğrudan ilişkilendiriliyor. Bu anlamda doğru kariyer seçimi yapabilmek kişinin tüm yaşamı için kritik bir noktayı oluşturuyor. Kariyer hayatı ve bu sürece doğru atılacak adımları aslında lise yıllarından itibaren belirlemek gerekiyor. Öğrencilerin ilgi alanları ve yatkınlıklarını saptamak ve bu doğrultuda bir yol haritası çıkarabilmek önem taşıyor. Bölüm seçimi, üniversite seçimi gibi kritik kararların bu dönemde verilmesi gerekiyor. Böylelikle doğru zamanda doğru adımları atarak hedefe ulaşmak mümkün olabiliyor.

Bir yol haritası belirlerken kariyer danışmanlığından faydalanmak önemli bir nokta olarak karşımıza çıkıyor. Dünya hızla değişiyor ve geleceği kurgularken değerlendirilmesi gereken dinamikler farklılaşıyor. Doğru seçimler yapabilmek için kısa vadeli planlar halinde gelecek 60 yılı planlayabilmek gerekiyor. Bu süreçte geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği hakkında doğru öngörüler ortaya koyabilmek önem taşıyor. Elbette öğrencilerin bunu tek başına başarabilmesi her zaman mümkün olabiliyor. Bu anlamda uzman yardımına başvurmak doğru bir yaklaşım oluyor. Peki; üniversite mezunu olmak kariyer hayatını nasıl etkiliyor? Üniversite eğitimi almak neden önem taşıyor?

Kariyer Hayatı ve Üniversite Eğitimi Arasındaki İlişki

Bir öğrencinin lise ve üniversite eğitiminin yaklaşık 8 – 10 yıllık bir süreci kapsadığı biliniyor. Günümüzde üniversiteden mezun olan bir öğrencinin 40 ile 60 yıl arasında değer üretmesi bekleniyor. Değer üretebilmek ve fark yaratabilmek 21. yüzyılın en önemli anahtar kelimeleri olarak karşımıza çıkıyor. Artık öğrenci adayları eğitim süreçlerinde, başvuru ve kabul aşamalarında bu doğrultuda değerlendiriliyorlar.  Benzer bir durum kariyer süreçleri için de geçerli oluyor. İş hayatı ve çalışma hayatı için adayların potansiyeli değerlendiriliyor. İçinde bulunacağı iş alanında ne ölçüde değer üretebileceği ve ne ölçüde fark yaratabileceğine bakılıyor. Peki; üniversite mezunu olmak kariyer hayatı üzerinde nasıl bir rol oynuyor? Neden önem taşıyor?

Üniversite eğitimi aslında kariyer sürecinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Öğrenci adayları üniversite hayatları sürecinde akademik bir donanım elde ediyorlar. Ancak üniversite eğitiminin yalnızca akademik bilgi ve birikimden ibaret olmadığını bilmek gerekiyor. Üniversite öğrencilere farklı bir bakış açısı sunuyor. Kişisel gelişim anlamında önemli bir katkı sağlıyor. Kendi ayakları üzerinde durabilme fırsatı veriyor. Üniversite eğitimleri süresince değer üretmeyi başaran öğrenciler bunu kariyer hayatına da yansıtıyorlar. Kimi öğrenciler kendi girişimlerini hayata geçiriyorlar ve 21. yüzyılın ihtiyaçlarına bu şekilde çözüm üretmeyi seçiyorlar. Üniversite mezunları için daha geniş bir istihdam alanı olduğu zaten biliniyor. Üniversite mezunları akademik yaşantılarını devam ettirerek AR-GE süreçleri içerisinde yer alabiliyorlar.

Kariyer Hayatı Boyunca Başarıyı Yakalamak İçin Nelere Dikkat Etmek Gerekiyor?

Peki; gençler kariyerlerini kurgularken nelere dikkat etmeli? Gençlerin gelecek 60 yıl için doğru bir planlama yapmaları gerekiyor. Bu noktada mesleklerin geleceğine odaklanmak önem taşıyor. Dünya dijitalleşmenin etkisiyle hızla gelişiyor, değişiyor, pek çok alan yeniden yapılanıyor. Bu değişim karşısında hazırlıklı olmak büyük bir önem taşıyor. Gelecekte; yapay zeka, makine öğrenmesi gibi alanlar ön plana çıkıyor. Birçok meslek biçim değiştiriyor. Mimarlık, tıp, hukuk, eğitim, mühendislik ve benzeri birçok alan bu değişimden etkileniyor. Bu anlamda mesleklerin yakın gelecekte nasıl bir yapılanma içinde olacağını doğru tespit etmek gerekiyor. Öğrencilerin becerilerini, yeteneklerini ve akademik birikimlerini bu doğrultuda şekillendirmeleri önem taşıyor.

Kariyer hayatı ve kariyer süreçleri hakkında detaylı bilgi edinebilmek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız için Doç. Dr. Gamze Sart ve aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, eğitim ve kariyere dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Bilinçli Farkındalık ya da bir diğer adıyla Mindfulness, kişinin yaşadığı anın farkına varması anlamına geliyor. Bir diğer deyişle; şimdiki anın farkındalığı şeklinde ifade edilebiliyor. Bireyin yaşadığı anda hissettiklerini, düşüncelerini veya kendisi ve çevresiyle ilgili gerçekleşen olayları kavraması anlamına geliyor. Bu noktada kişinin yargılayıcı bir tavırdan uzak olması önem taşıyor. Yaşananları ve hissedilenleri, yargılamadan, değiştirmeden, olduğu gibi kavramak Bilinçli Farkındalığın temel noktalarından birini oluşturuyor.

Peki; Mindfulness ne işe yarar? Mindfulness tekniği, 1970’li yıllardan beri kullanılıyor. Bu teknik sayesinde anksiyete, depresyon, stres bozukluğu, panik atak gibi sorunların tedavisi mümkün hale geliyor. Buna ek olarak; bağımlılığın tedavisi içinde bu tekniğe başvurulabiliyor.

Bilinçli Farkındalık Neden Önemlidir?

İnsan; fiziksel beden, duygusal beden, entelektüel beden ve spiritüel bedenden oluşuyor. Bununlar birlikte; aile, arkadaşlar, kariyer, ait olduğu gruplar insanın yaşam biçimini, kişilik oluşumunu etkiliyor. Tüm bu olgular ile birlikte insan bir bütün olabiliyor. İnsan, fiziksel, duygusal, entelektüel ve spiritüel bedenini bütünselleştirebildiğinde bir denge yakalamak mümkün hale geliyor. Bu dört bedenin belirli bir noktada eş güdümlü olarak dengeye konulması, sıfır noktası olarak adlandırılıyor.

Mindfulness ne işe yarar?” sorusuna bu noktadan yola çıkarak yanıt vermek mümkün olabiliyor. Mindfulness pozitif psikoloji ya da pozitif nörolojiyi ifade etmiyor. Tam aksine; sıfır noktasını bulabilmeye olanak veriyor. Bilinçli Farkındalık, bireyin sıfır noktasında yer alabilmesini, dengede kalabilmesini mümkün kılıyor.

Tüm bireyler, bir yapının içerisinde hayatlarını sürdürüyorlar. Bu yapının içerisinde aile, arkadaşlar, okul ya da iş çevresi ve ait olunan gruplar bulunuyor. Tüm bunlar; dışsal yapının mikro kesimini oluşturuyor. Birey, yaşadığı dünyada elbette tek başına var olamıyor. Kendini bulunduğu ekosistem içerisinde var ediyor. Birey, Mindfulness tekniği çerçevesinde bir yaklaşım benimsiyorsa; dışsal yapıdan soyutlanmak imkansız hale geliyor. Birey aile yaşantısı içerisinde yaşadıklarıyla kendini şekillendiriyor. Okul ya da iş hayatında deneyimledikleri bireyin yaşantısına yön veriyor. Arkadaşlık ilişkileri, ait olduğu gruplara dair tecrübeleri bireyi doğrudan etkiliyor. Dolayısıyla birey tüm bu yapı içerisinde tüm bu unsurlar ile birlikte sıfır noktasını yakalayabiliyor.

Bilinçli Farkındalık Tekniği

Bireyler, ekosistem içerisinde kendi tekniklerini oluşturuyorlar. Fiziksel, duygusal, entelektüel ve spiritüel bedeni, doğru bir akış içerisinde yönlendirebiliyorlar. Böylelikle; bir amaç doğrultusunda belirli bir noktaya ulaşmak mümkün olabiliyor. Mindfulness Tekniği, bu akış içerisinde bireyin dengeli bir yolculuk yapmasına olanak veriyor. Birey, bu akış içerisinde bir devamlılık yakalamayı başarabiliyor. Mindfulness, bu fiziksel, zihinsel, duygusal altyapıyı oluşturmada önemli bir rol oynuyor.

Bireyin bilinç düzeyi arttıkça, memnuniyet düzeyi de doğru orantılı olarak artıyor. Bu anlamda bireyin farkındalığının artması son derece önemli bir nokta olarak karşımıza çıkıyor. Mindfulness, zihnimizdeki endişeleri uzaklaştırmamız noktasında yardımcı oluyor. İki nefes arasında farkındalıkla alınan bir nefes değişimin anahtarı oluyor.

Bilinçli Farkındalık hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız için Doç. Dr. Gamze Sart ve aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikolojiye dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Mindfulness bilinen diğer adıyla bilinçli farkındalık son dönemde oldukça ilgi görüyor. Bu konuda çok sayıda kitap yazıldı, yabancı dilden çeviriler yapıldı, eğitmenlik programları açıldı. Bilinçli farkındalık becerisi kazandırmaya yönelik çokça içerik üretildi ve özellikle sosyal medyada bu içeriklere yer verildi.  Bilinçli farkındalık ile beslenme, hareket etme, öğrenme, seyahat etme, iletişim, spor, çalışma odaklı temalar var.

Herkes kendi ilgi, beceri ve profesyonel alanını bilinçli farkındalık ile harmanlama eğiliminde. Bu beceriyi gerçek anlamda kazanabilenler için inanılmaz bir değişim ve dönüşüm oluyor.  Bilinçli farkındalık becerisi etkin bir şekilde kullanılmaya başlandığında olumlu etkileri belirgin şekilde bireyin hayatının her alanına yansıyor.

Mindfulness sayesinde bireyin bilişsel potansiyeli çok daha verimli şekilde potansiyele dökülüyor. Stresle başa çıkmak, duyguları fark edip yönetmek, problem değil çözüm odaklı olabilmek mümkün hale geliyor. Bireyin sosyal yaşamı da bilinçli farkındalık aracılığıyla daha etkin ve keyifli oluyor. İletişim başlatmak ve verimli şekilde sürdürmek ve paylaşılan andan keyif almak mümkün oluyor. İlişki kurmak ve sürdürmek de daha keyifli hale geliyor.

Profesyonel yaşamda da anda kalabilmenin ve anı yaşamanın faydaları oldukça fazla. Odaklanmak ve dikkati sürdürmek kolaylaşırken, yaratıcılık, ilişki kurma, organize olma, planlama gibi becerileri olumlu etkiliyor.

Peki mindfulness nedir? Bu beceriyi edinmenin sağlayacağı avantajlar neler? Bilinçli farkındalık becerisini kimler edinmeli? Kişiyi olumsuz etkileyecek herhangi bir dezavantajı var mı? Bu beceriyi nasıl geliştirebiliriz? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Bilinçli Farkındalık Nedir? Ve Bilinçli Farkındalık ile Akademik Hayatta Başarılı Olabilirsiniz yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Mindfulness Nedir?

Şimdiki zamanın farkındalığı, yaşanan anın ve o anda olup bitenlerin farkında olma halidir. Bu farkındalık duygular, düşünceler, davranışlara yöneliktir. Kişi bilinçli farkındalık becerisini geliştirdiğinde hem kendisinin hem de çevresinin farkına varır. Pek çoğumuz anı ıskaladığımızın farkına varmayız. Yemek yer, seyahat eder, spor yapar, sohbet eder, sevdiklerimizle bir araya gelir, dinlenir, çalışır, eğleniriz.

Ancak pek azımız bu eylemleri farkındalıklı yapar. Günlük yaşamın telaşı, gelecek kaygısı veya geçmişin pişmanlıkları, stres, korku, endişe bizi andan uzaklaştırır. Anda uzaklaştığımız her an ise kendimize ve çevremize yabancılaşırız. Hepimiz zaman içerisinde andan uzaklaştır ve andaymış gibi yapmayı öğrendik.

Keyif alırmış gibi, dertleşirmiş gibi, eğlenirmiş gibi, çalışırmış gibi. Mış gibileri daha sayfalarca uzatabiliriz. Oysa içinde bulunup da farkında olmadığımız hiçbir eylem bize tat vermez. Mindfulness becerisi tamda bu noktada bize hayatımızı, duygu, düşünce ve eylemlerimizi daha tadında yaşama fırsatı veriyor. Neredeyse hepimizin en mutlu anları ve en detaylı hatırladığı anıları çocukluğa dairdir.

Çocukluğumuzdan tatlar, kokular, sevdiklerimizle paylaştığımız güzel anlar hatırlarız. Havanın ısısını, gökyüzünün rengini dahi anımsarız. Sanki mutluluk veren tüm anılar çocuklukta yaşanıp çocuklukta bırakılmalıymış gibi sonrasında bir daha böyle güçlü anılar üretemeyiz. İşte bu yanılgının en büyük nedeni büyüdükçe anda kalma becerimizi kaybediyor olmamızdır. Büyüdükçe anda kalmaktan çok geçmişi düşünmeye ve geleceği planlamaya odaklanıyoruz.

Ne yediğimiz yemeğin ne aldığımız kokunun ne yaptığımız sohbetin, hatta gittiğimiz yolların dahi farkında değiliz. Bu farkındalıksızlık ise bize hayatımızın anlamsız ve değersiz olduğunu hissettiriyor. Mutlu olmanın, keyif almanın elde edilmesi zor şeyler olduğu yanılgısına kapılıyoruz. Mindfulness bize anı yaşama ve andan keyif alma farkındalığı kazandırıyor. Bu farkındalık kendimizden, sosyal, profesyonel ve akademik hayatımızdan aldığımız keyif ve tatmini de artırıyor.

Mindfulness ile Elde Edebileceğiniz Avantajlar Oldukça Fazla

Koşturmaca içerisinde yaşıyoruz. Bedenimiz dursa zihnimiz sürekli telaş halinde. İşe gidiyor, uzun saatler çalışıyor, eve dönüp evin sorumluluklarını yerine getiriyoruz. Zaman ayırmamız gereken ailemiz, arkadaşlarımız ve sorumluluklarımız var. Yapılacaklar listemiz uzadıkça uzuyor ancak ne yeterince zaman ne de enerji bulamıyoruz. Yolda, trafikte çokça zaman kaybediyoruz. Kimi zamansa zihnimizi boşaltmak için kendimizi saatlerce televizyona kaptırıyor veya internette zaman öldürüyoruz.

Kitap okuyor birkaç sayfa sonra okuduğumuzu anlamadığımızı fark ediyoruz. Yemek yiyor ama doyduğumuzu geç fark ediyoruz. Çünkü bedenimizin gerçekleştirdiği çoğu eylemde zihnimiz başka anlarda başka eylemlerde oluyor. Dolayısıyla anı ve zamanı ıskalıyoruz. Mindfulness becerisini hayatımıza katmaksa bize anda kalabilme avantajını sunuyor.

Peki Bilinçli Farkındalık ile Anda Kalmak Bize ne Sağlıyor?

  • Eylemlerimizi daha farkındalıklı bir şekilde gerçekleştiriyoruz bu da aldığımız keyfi ve verimi artırıyor.
  • Sorumluluklarımızı daha farkındalıklı bir şekilde, odaklanarak, dikkat kesilerek yerine getiriyoruz, dolayısıyla hata payımız azalıyor.
  • Eylemlerimizin farkında olduğumuz için zaman harcadığımız şeyleri daha iyi yönetebiliyoruz. Otokontrol geliştiriyoruz. Dolayısıyla televizyon karşısında, internette veya farklı bir eylemde gereğinden fazla zaman geçirmiyoruz. Bu sayede zamanı daha verimli kullanabiliyoruz.
  • İlişkilerimizin kalitesi artıyor. Başlattığımız veya dahil olduğumuz iletişimlerde karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini, beden dilini fark ediyoruz. Bu farkındalık daha kolay empati kurmamızı, daha verimli bir iletişim sürdürmemizi sağlıyor. Kurulan iletişimden ve ilişkiden aldığımız keyif ve doyum artıyor.
  • Daha kaliteli zaman geçiriyoruz. Kendimize, ailemize, sevdiklerimize veya iş ve sorumluluklarımıza daha nitelikli vakit ayırabiliyoruz.
  • Mindfulness becerisi ile stresle başa çıkmak kolaylaşıyor.
  • Problem çözme becerilerimiz gelişiyor, problem odaklı değil çözüm odaklı düşünmeye başlayabiliyoruz.
  • Kaygı düzeyimiz azalıyor.
  • Olumlu düşünce gelişiyor. Bardağın boş tarafına değil, dolu tarafına bakabilir hale geliyoruz.
  • Öz sevgi, öz değer ve şefkat gelişiyor.
  • Fiziksel sağlığımız iyileşiyor; kendimize ve içinde bulunduğumuz ana verdiğimiz değer bedenimize de yansıyor. Beslenme biçimimizden, aktivitelerimize, uyku düzenimize kadar fiziksel sağlığımıza etki edecek pek çok alanda iyileşme oluyor. Azalan stres ve kaygı sayesinde fiziksel ağrılar, kas spazmları azalıyor.
  • Ruhumuzda da iyileşmeler görülüyor. Bilinçli farkındalık becerisini geliştiren bireylerin düzenli meditasyon yapıyormuşçasına olumlu iç enerji kazandıkları görülüyor.
  • Olumlu şeyleri kolay sahiplenirken olumsuzları reddeder, onlardan kaçınırız. Bu da bizde baskı yaratır. Bilinçli farkındalık olumsuz duygu, düşünce ve davranışların da olabileceğini kabul etmemizi sağlıyor.

Mindfulness Tekniklerini Herkes Kolayca Öğrenebilir ve Uygulayabilir

Bilinçli farkındalık teknikleri herkes tarafından kolayca öğrenilebilir ve uygulanabilir. Öğrenme aşamasında profesyonel bir eğitmenden destek alabilir, eğitim programlarına katılabilirsiniz. Ancak henüz bu konuyla yeni tanışıyor ve kapsamlı bir eğitime zaman ve bütçe ayırmak istemiyorsanız kendiniz de başlayabilirsiniz. Bu konuda sosyal medyada sayısız içeriğe ulaşabilirsiniz.

Videolar izleyebilir, hatta bu alandaki profesyonellerin ücretsiz yaptığı canlı yayınlara katılabilirsiniz. Yine bilinçli farkındalık özelinde pek çok kitap bulunmaktadır. Bu kitapları satın alabilirsiniz. Mindfulness çalışan profesyonelleri sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz. Bilinçli farkındalık çalışma gruplarına, sosyal etkileşim platformlarına dahil olabilirsiniz.

Bilinçli farkındalık teknikleri birer meditasyon türüdür. Meditasyon ise odaklanmayı, konsantre olmayı, şimdi ve bu anda kalmayı ve gönüllü olmayı gerektirir. Başkasının yönlendirmesiyle bu tekniklerden verim alamayabilir, kendinizi çalışmalara veremeyebilirsiniz. Bilinçli farkındalık tekniklerinin birden fazla yöntemi bulunmaktadır. Hatta bu teknikler ilgi alanınıza, inançlarınıza, beklentilerinize, ihtiyaçlarınıza göre de değişebilir.

Ancak seçeceğiniz teknik ne olursa olsun tüm mindfulness tekniklerinin temel hedefi farkındalık yaratmaktır. Bu farkındalık yargısız ve bulunulan ana yönelik olmalıdır.

Bilinçli Farkındalık Tekniklerinden Bazıları:

  1. Basit Bilinçli Farkındalık Meditasyonu Tekniği: Rahat bir pozisyon alın ve sadece nefesinize odaklanın. Nefese odaklanmak sizin için zorsa bir renge, sayıya, kelimeye veya nesneye de odaklanabilirsiniz. Bu sırada zihninize düşünceler gelebilir, farklı duygular hissedebilirsiniz. Bu duygu ve düşünceleri nezaketle, yargılamadan kabul edin ve gönderin. Tekrar odağınıza geri dönün.
  2. Bedensel Farkındalık Tekniği: Ayak parmaklarınızdan başınıza kadar vücudunuzun her bir parçasını sırasıyla fark edin. Bunu yaparken nefes alıp verişiniz rahat olsun. Farkındalığı artırmak için ilgili bölgeleri kasıp bırakabilirsiniz. Vücudunuzdaki gerginliği, rahatsız eden kısımları, rahatlığı, gevşemeyi hissedin.
  3. Duyusal Mindfulness Tekniği: Bu tekniği uygularken gözlerinizi kapatabilir, kendinizi rahat hissedeceğiniz bir pozisyon alabilirsiniz. Ancak bu mümkün olmuyorsa bulunduğunuz anda herhangi bir durumdayken de tekniği uygulayabilirsiniz. Örneğin; kalabalık bir ulaşım aracında, yolda yürürken gibi. Farkındalık düzeyimize erişmese de her ortamın bir kokusu vardır, çok sessiz bir ortamda dahi duyabileceğimiz sesler vardır.

Veya tatlar. Elinize bir nesne veya yiyecek alabilirsiniz. Bir elma veya bir bardak, kalem olabilir. Gözlerinizi kapatabiliyorsanız kapatarak veya elinizdeki şeye bakmayarak onu ellerinizle inceleyin. Dokusunu, kıvrımlarını veya pürüzsüzlüğünü hissetmeye çalışın. Yumuşak mı, sert mi, ince mi kalın mı? Isısı nasıl? Sıcak mı, soğuk mu? Katı mı, akışkan mı, kıvamlı mı?

Koklayın, bir kokusu var mı? Bu kokuya benzeyen bildiğiniz farklı şeyler var mı? Tadabiliyorsanız tadın; ısırabilir, yudumlayabilir veya dilinizi değdirebilirsiniz. Herhangi bir tadı var mı? Peki bu deneyim size nasıl hissettiriyor? Bu yiyeceği veya nesneyi daha önce hiç bu halleriyle değerlendirmiş miydiniz? İşte mindfulness bize sıradan kabul ettiğimiz şeylere dahi farklı açılardan bakabilmeyi ve değer kazandırmayı sağlıyor.

  1. Duyguların Farkındalığı Tekniği: Öfke, kızgınlık, kaygı, stres, korku, sevinç, utanç ve benzeri duygularınızı fark edin, onları hoşgörüyle, yargısızca kabul edin. Bu duygulara isimler verin, size ne hissettirdiğine, bedeninizdeki etkilerine bakın. Ardından farkına vardığınız ve size ait olan bu duyguları uğurlayın.
  2. İstek ve Arzuların Farkındalığı Tekniği: Sigara, alkol, madde, cinsellik, şiddet ve benzeri istek ve arzularınız ile başa çıkın. Geldiklerinde size hissettirdiklerine, bedeninizdeki etkilerine bakın. Bu isteklerin zaman içerisinde azalarak kaybolacağını kendinize hatırlatın. Yargısız ve hoşgörüyle bu istekleri kabul edin ve geçip gitmelerini bekleyin.

Mindfulnes Eğitimlerimize Katılabilirsiniz

Aba Psikoloji olarak, bilinçli farkındalık yöntemiyle danışanlarımızın dikkat dağıtıcı, işlevsiz unsurları göz ardı ederek yer ve zamana odaklanmasına destek oluyoruz. Öğrenmeyle ilgili en önemli ve ilgi çekici kısımlar, dünyayı etkileyici hale getiren, kendine güveni ve kişisel gelişimi teşvik eden parçalardır. Bu bilgiden yola çıkarak bizde bilinçli farkındalık yöntemiyle bu parçaların izini sürüyoruz.

Mindfulness yöntemiyle gerçekleştirilen meditasyon çalışmalarının sosyal, bilişsel, duygusal ve profesyonel alandaki katkılarını danışmanlık deneyimlerimizden biliyoruz. Bilinçli farkındalık tekniği ile öğrenme sürecinin daha verimli gerçekleştiğini danışanlarımızın akademik sonuçlarında görüyoruz. Yöntemin danışanlarımızın dikkat sürelerine, odaklanmalarına ve bilgiyi işleme ve kazanma süreçlerine katkılarını ilgiyle takip ediyoruz.

Aba Psikoloji’de öncelik verdiğimiz bu yöntem, duygusal dengeyi destekleyerek odaklanma ve motivasyona dayalı öğrenme sürecine direkt fayda sağlıyor. Siz de bu avantajlardan faydalanmak ve mindfulness becerisini yetkinlikleriniz arasına katmak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz. Bilinçli farkındalık tekniği ile bireysel, sosyal, akademik ve profesyonel yaşamınızdan aldığınız verimi artırabilirsiniz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Bilingualizm (çift dillilik), dil kazanımı sürecinde her iki dile birden maruz kalarak ikisini de anadil düzeyinde öğrenmeye denilmektedir. Çift dil öğrenimi kimi çocuklarda konuşmada gecikmeye yol açabilmektedir. Bu durum aileleri endişelendirebilmekte ve çocukların iki dile maruz kalmaması için ailelerce önlemler alınabilmektedir.

Oysa çift dile maruz kalarak büyüyen çocukların bilişsel gelişimlerinde herhangi bir dezavantaja henüz rastlanmamıştır. Buna karşılık ana dil düzeyinde kazanılan çift dil becerisinin sağlayacağı pek çok avantaj vardır. Bu avantajların geleceğe yönelik olması ancak dil kazanımının çocuklukta başlaması ailelerin avantajları göz ardı etmesine yol açabilmektedir.

Çift dile maruz kalan çocukların çoğunlukla ebeveynleri farklı anadillere sahiptir. Veya çocuk ailesinin anadili edindiği ortamdan farklı bir ortamda dünyaya gelmiştir. Sosyal çevre, okul öncesi eğitim ve benzeri nedenlerle çift dil gelişebilmektedir. Bilingualizm için önemli etkenlerden birisi de “one person one language” metodudur. Bu met od ebeveynin çocukla iletişim kurarken sadece kendi anadili üzerinden iletişime geçmesine dayanır.

Örneğin babanın anadili İngilizce ve annenin anadili Türkçe olabilir. Öyleyse baba çocukla İngilizce konuşurken anne Türkçe konuşmalıdır. Bu örnekten yola çıkarak devam edersen babanın çocukla Türkçe iletişime geçmesi çocuğun dil gelişimini zorlaştıracaktır. Aynı şekilde annenin de çocukla İngilizce konuşması çocuğun karmaşa yaşamasına neden olacaktır.

Ebeveynlerin anadilden bağımsız olarak birbirlerinin dillerinde konuşuyor olması çocuğun aynı cümle içerisinde iki farklı dili kullanmasına yol açabilir. Kimi durumlarda da ebeveynler anadillerinden bağımsız olarak dillerini ana dil düzeyinde bilmedikleri ülkelere yerleşebilmektedir. Kariyer, eğitim, kültür, ortam değişikliği gibi etkenler bu sonuca yol açabilmektedir.

Ebeveynler ana dil düzeyinde yeni dile hakim değilken yeni bir bebekleri olabilmektedir. Bu bebek doğrudan bu ülkenin içine doğmaktadır. Dolayısıyla bilingualizm olabilmesi için bebeğin iki dile anadil düzeyinde maruz kalması gerekir. Ancak ebeveynler o ülkenin diline anadil düzeyinde hakim değildir.

Böyle bir durumda çocukta karmaşaya yol açmamak için mutlaka evde ailenin anadili konuşulmalıdır. Çocuk ikinci dili okulda ve sosyal çevrede öğrenmelidir. Aksi halde iki dillilik gelişimi mümkün olmayacaktır.

Bilingualizm (Çift Dillilik) Avantajları

Yapılan araştırmalar gün geçtikçe artmakta ve çift dilliliğin avantajları da artış göstermektedir. Daha eski yıllarda bu öğrenim sürecinin çocuğu olumsuz etkilediği ve hatta şizofreniye dahi neden olabileceği düşünülüyordu. Şimdiyse beynin gelişimini desteklediği, sosyal ve kişisel gelişim açısından da çokça faydası olduğu görülüyor.

Bir çocuğa anadil düzeyinde birden fazla dil kazandırılmak isteniyorsa doğumdan itibaren bu yönde ilerlenmesi öğrenme sürecini kolaylaştırıyor. Çünkü iki yaşındaki bir çocuğun beyninde, bir yetişkine oranla daha fazla sinaptik bağlantı vardır. Beyindeki bu sinaptik bağlantılar kullanılmadığında kaybedilir. Bu nedenle erken dönemde çocuğa iki farklı dil öğretmenin daha avantajlı olduğu vurgulanmaktadır. Dil edinimi, çocuk doğmadan önce başlar.

Dil ediniminde en önemli basamak “anlama”nın gelişmesidir. Genelde bebeklerin anlaması konuşmasından 6 ay ileridedir. Dolayısıyla, bebek 6 aylık iken hatta doğumundan itibaren iki farklı dile maruz bırakılabilir. Pek çok çocuk doğal bir şekilde bilingualizm kazanabilmektedir. Diğer insanlara kıyasla daha üstün empati becerisine sahip olabiliyorlar.

1.     Empatik İletişim Becerisini Destekliyor, Çözüm Odaklı Olmayı Kolaylaştırıyor

Anadil düzeyinde birden fazla dili biliyor olmak beden dilini ve duyguları daha kolay okumayı desteklemektedir. İki dil öğrenerek büyüyen çocuklar bilgi edinme ve bilgiyi geri getirme aşamalarında diğerlerine kıyasla daha hızlı olabiliyorlar. Ayrıca bu bireyler daha çözüm odaklı, esnek ve yaratıcı bir düşünce şekline sahip olabiliyorlar.

2.     Alzheimer Riskini Belirgin Şekilde Geciktiriyor

Akademik açıdan daha zayıf olan bireylerin dahi çift dillilik etkisiyle daha hızlı geliştikleri ve akranlarına yetişebildikleri görülmektedir. Çift dilli bireyler diğerlerine göre daha fazla zihin egzersizi yaptıkları için bunama ve Alzheimer riskleri azalıyor. Yapılan araştırmalar bu bireylerde diğerlerine kıyasla Alzheimer riskinin 5 yıl daha ötelendiğini göstermektedir.

Dikkat ve konsantrasyon süresine de olumlu katkıları bulunmaktadır. Bilingualizm aracılığıyla hafıza güçlenir, kelime hazinesi artar. Bu bireyler zihinsel olarak daha atik ve üretkendir. Ayrıca çift dilli bireylerin iletişimde daha özgüvenli, girişken ve çözüm odaklı olduğu da görülmektedir.

3.     Yaşam ve İş Alanında Alternatif Zenginliği Sunuyor, Çok Kültürlülüğü Destekliyor

Bir diğer olumlu katkısı ise elbette ki sosyal ve kültürel kazanımlarıdır. Daha fazla kültürle temas kurma olanağı sağlar. Bu sayede çok kültürlülük kişisel gelişimi besler.

Farklı kültürlere temas edebilmek hoşgörü ve açık fikirlilik gelişimini de destekler. Ayrıca sosyal, akademik ve profesyonel çevrenin gelişimine de katkı sağlar. Çift dillilik sayesinde kişiler yaşam alanlarını çok daha fazla genişletebilir ve alternatiflerini çeşitlendirebilirler.

Anadil düzeyinde farklı bir dili bilebilmek daha çok iş imkanına, ülke, kültür fırsatlarına olanak sağlar. Dolayısıyla bilingualizm sayesinde bireyin seçim skalası genişler. Birey böylece daha fazla yaşam ve çalışma alanına, sosyal kaynağa ve kültürel zenginliğe sahip olur. Birden fazla dili anadil düzeyinde konuşup yazabilen bireyler diğerlerine göre kendilerini daha özgür ve özgüvenli hissedebilirler.

Bilingualizm (Çift Dillilik) Dezavantajları

Araştırmalar ve çift dilli birey sayısı artıkça bu özelliğin dezavantajlarının azaldığı ve avantajlarının arttığı görülmektedir. Ancak hala kanıta dayılı olmayan tartışmalar bulunmaktadır. Çift dilli bireylerin iki dil kazanımına bağlı olarak tek dilli bireylere oranla bir dile yönelik daha az kelime bildiği görülmektedir.

Çift dilli bireylerin iletişim içerisinde iki dilde birden düşünmeleri kaynaklı uygun ifadeyi bulmakta zorlandıkları düşünülmektedir. Bu durum çift dilli bireylerin doğru kelimeyi bulmakta diğerlerine göre daha fazla zaman kaybettiğini düşündürmektedir. Kimi ailelerde okul öncesi dönemde çocuk iki dile eşitçe maruz kalırken okulla bu oran değişebilmektedir.

Ebeveynlerden biri eğitim dilinde konuşuyor diğeri ise farklı bir dili anadil olarak kullanıyor olabilir. Dolayısıyla çocuk okulda yoğun olarak bir dile maruz kalır. Evde de diğer ebeveynin dili baskın dildedir. Bu durum çocuğun daha fazla maruz kaldığı dili kolaylaştırmasını sağlar. Diğer dile direnç gelişebilir. Bu da hedeflenenin aksine çocuğun bir dile diğerinden daha yatkın olmasına neden olabilir.

Bilingualizm (Çift Dillilik) Beklentisi Olan Aileler Dil Kazanım Sürecinde Nelere Dikkat Etmeli

Ebeveynler için çift dilli çocuk yetiştirmek heyecan verici olsa da emek ve özen isteyen bir süreci kapsamaktadır. Bu süreçte aşağıdaki önerilerimize dikkat etmek çocuğun öğrenme sürecini hızlandıracaktır. Ve dil kazanımı aile tarafından olumlu desteklenmiş olacaktır.

1.     Ebeveynler Çocukla İletişimde Kendi Anadillerini Kullanmalıdır

Yazının en başında da değindiğimiz gibi ebeveynlerin anadilleri birbirinden farklıysa mutlaka her ebeveyn iletişimde kendi anadilini kullanmalıdır. Yani baba İngiliz, anne İspanyol ise baba çocukla İngilizce, anne ise İspanyolca konuşmalıdır.

Ebeveynlerin yeterince hakim olmadıkları dillerde çocukla konuşuyor olması çocuğun dili kazanma sürecini zorlaştıracaktır. Çünkü bir iletişim ne kadar doğru, akıcı ve doğalsa içselleştirilmesi de o kadar kolay olacaktır. Farkında olmasak da hepimiz kendi anadilimizi konuşurken daha etkin bir beden dili kullanırız. İletişimimize jest ve mimiklerimizle güç katarız. Bu nedenle kendi dilimizde konuşurken daha özgüvenli konuşabilir, kendimizi daha iyi ifade edebiliriz.

Bu rahatlık ve esneklik algısı iletişimimiz aracılığıyla çocuğa da geçer. Bu sayede çocuk ebeveyninin anadilini çok daha kolay kazanır. Tam tersi olduğunda ise ebeveynin ifadeleri zorlaşabilir, iletişimdeki spontanite bozulabilir. Bu da çocuğun iletişim kodlarını yanlış almasına yol açabilir.

2.     Çocuk Her İki Anadile de Eşit Derecede Maruz Bırakılmalıdır

Bilingualizm (çift dillilik) için çocuğun her iki dile de eşit derecede maruz kalması gerekir. Ve bu maruziyet günün önemli bir kısmına yayılmalıdır. Çocuk girdiği farklı ortamlarda ve edindiği çeşitli deneyimlerde de dile maruz kalmalıdır. Böylece tek bir kişiyle kurduğu iletişimle kalmaz farklı insanların konuşma stillerini, ifade biçimlerini de deneyimler. Bu çeşitlilik çocuğun anadilinin gelişmesini ve zenginleşmesini sağlar.

3.     Çocuğa Kazandırılmak İstenen Diller Birbirinden Üstün Tutulmamalıdır

Bir diğer önemli konuysa anadil düzeyinde kazanılması istenen dillerin mutlaka önem derecesinin aynı tutulmasıdır. Örneğin çocuğun İngilizceyi ve Almancayı anadil olarak kazanması isteniyorsa çocuk İngilizceyi Almancadan veya Almancayı İngilizceden üstün görmemelidir. Bunu sağlayabilmek için çocuğun her iki dili de kullanmaya ihtiyaç duyması gerekir.

Yani çocuğun Almanca bilgisini edineceği ebeveyni annesiyse anne çocuğun İhtiyaçlarına diğer dilde yanıt vermemelidir. Aksi halde çocuk Almancayı öğrenmeye ve kullanmaya ihtiyaç duymayacaktır.

4.     Bilingualizm Hedefleniyorsa Mutlaka Öğrenme Süreci Keyifli Hale Getirilmelidir

Çift dil gelişimi için önemli bir diğer konu ise dil kazanım sürecinin keyifli hale getirilmesidir. Konuşmaya ve öğrenmeye heves uyandırmak ve bu süreci eğlenceli kılmak çocuğu teşvik edecektir. Kimi aileler öğrenme sürecinin olabildiğince hızlı ve kusursuz olmasını isteyebilir. Bu istek aceleci ve tahammülsüz davranmaya yol açabilir. Ancak dil kazanımı ve kullanımı süreç işidir.

Üstelik heveslendirilmeyen ve öğrenmeye motive edilmeyen çocukta direnç gelişebilir. Çocuk özellikle de kullanımı daha zor olan dilde direnç gösterebilir. Konuşmaya zorlamak, hata yaptığında cezalandırmak veya alay etmek öğrenme sürecini olumsuz etkileyecektir. Negatif yaklaşım yerine pozitif bir dil, sevgi, hoşgörü ve tahammül göstermek öğrenme sürecini hızlandıracaktır.

Çocuğun üzerindeki baskı azaldığında öğrenmek çok daha kolay hale gelecektir. Bu süreçte bol bol anadilde sohbet etmek, masallar anlatmak, kitap okumak, şarkı söylemek önerilmektedir.

Bilingualizm (Çift Dillilik) ve Kariyer Gelişimindeki Rolü

Çift dilliliğin avantajlarının en belirgin şekilde fark edildiği alan kariyer alanıdır. Çünkü iş verenler açısından adayların dil hakimiyetinin organizasyona faydaları oldukça fazladır. Bu dil ister birlikte çalışılan diğer şirketlerin anadili olsun isterse evrensel olan İngilizce olsun avantajlıdır. İşverenler için ikinci bir dile sahip olan çalışanlar tercih sebebidir. Bu sayede iş veren tercüman, danışman gibi aracılardan destek almaksızın işlerini yürütebilir.

Ayrıca anadil düzeyinde dil bilmek o dile mensup kişilerle daha kolay ve samimi iletişim kurabilmeyi sağlamaktadır. Sonradan kazanılan yabancı dil seviyesi anadilde konuşan insanlarla uzun ve samimi konuşmalar yapmaya yetmeyebilir. Özellikle anadilde konuşan bireylerin kullandığı mecazları, ima veya şakaları anlamak anadile hakim olmayanları zorlayabilir. Bilingualizm işe alım sürecine katkı ettiği kadar akademik ve mesleki gelişme de katkı sağlar.

Bu sayede alanınızda yazılan yabancı kaynakları anadilde okuyabilir, anadilde yorumlayıp, tartışabilirsiniz. Kaynakların çevirisini yapabilir diğer hakim olduğunu dile çeviri yapabilirsiniz. Uluslararası araştırmalarda ve çalışmalarda daha etkin rol alabilirsiniz. İki anadilden herhangi birinin konuşulduğu bir ülkeye yerleşebilir veya bu dilde iş yapan bir markayla çalışabilirsiniz. Dil tazminatı gibi haklardan da faydalanabilirsiniz.

Çift dilliliğin sağlayacağı avantajlardan faydalanmak istiyorsanız ebeveyn olmaya karar verdiğinizde bu alanda da araştırma yapmalısınız. Çift dil öğrenimiyle ilgili beklenti ve amaçlarınızı belirlemeniz nasıl bir öğretme methodu izlemeniz gerektiğini öğretebilir. Evde, okulda ve sosyal yaşam içerisinde izlenmesi gereken yollarla ilgili profesyonel destek alabilirsiniz.

Aba psikoloji olarak dil becerisini ve çeşitliliğini oldukça önemsiyoruz. Birden fazla dil bilen ve dil kullanım becerisi gelişmiş olan öğrencilerimizin kariyer gelişimlerini gözlemliyoruz. Siz de Bilingualizm (çift dillilik) sahibiyseniz kariyerinizi planlamak ve dil becerinizden en iyi şekilde faydalanmak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Kişilik gelişimi, bireyin sosyal ve fiziksel çevresi içinde tutarlı olarak gösterdiği kişilik özelliklerinin oluşumudur. Kişiliğin gelişimi doğumla birlikte başlar ve çocuk 6 yaşlarına geldiğinde büyük oranda tamamlanır. Doğumla birlikte başlandığı söylense de aslında kişilik anne karnındaki yaşantılarla da şekillenmeye başlamaktadır. Annenin gebelik sürecindeki duygu durumu, yaşantısal deneyimleri, gebeliğine yüklediği anlam ve bebeğiyle kurduğu doğum öncesi bağ kişiliği etkilemektedir.

Dolayısıyla doğum öncesinden başlayarak çocuğun ilk altı yılında temel etkileşim kaynağı ailesidir. Kişiliğin şekillendiği bu önemli zaman aralığında kişilik üzerindeki en belirgin rol aileye aittir. Ebeveynlerin kendi kişilik özellikleri, çocuk yetiştirme tutumları, aile içi iletişimleri, problem çözme becerileri çocuğa yansımaktadır. Ebeveynlerin birlikte ve ayrı ayrı sergiledikleri tavır, tutum ve iletişim stilleri çocuğun kişilik gelişimi üzerinde etkilidir.

Peki kişiliğin şekillenmesinde hangi unsurlar rol oynamaktadır? İdeal aile ortamı nasıl olmalıdır? Aile içindeki olumsuzluklar kişiliği nasıl etkilemektedir? Sağlıklı bir kişiliğin gelişebilmesi için bebeklikten başlayarak çocuğun ihtiyaçları nelerdir? Psikolojik destek almak gerekli mi ve hangi durumlarda destek almak düşünülmelidir? Yazımızın devamında cevaplara ulaşabilirsiniz.

Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Yaşam Boyu Başarıya Etkisi ve Ebeveyn Tutumları ve Karakter Gelişimine Etkisi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişilik Gelişimi için Ebeveynle Güvenli Bağ Kurabilmek Oldukça Önemli

0-2 yaş, çocuğun, fiziksel, zihinsel ve duygusal yönden en hızlı geliştiği dönemdir. Bu dönemde çocuğun sadece fiziksel gereksinimlerinin karşılanması yeterli değildir. Bebek yaşamın ilk iki yılında büyük ölçüde bakımıyla ilgilenen kişiye (çoğunlukla bu kişi anne) bağımlıdır. Dolayısıyla bakım verenle kurulan ilişkinin niteliği bebeğin zihinsel ve duygusal gelişimi için son derece önemlidir.

Anneyle bebek arasında kurulan bağın sağlıklı, bebeğin gelişimini destekleyecek yeterlilikte olmasına güvenli bağlanma denir. Annenin, emzirme ya da besleme tarzı, bebeğiyle kurduğu fiziksel temas ve onu rahatlatma biçimi bu bağın gelişimini destekler. Dolayısıyla çocuğun kişilik gelişimi de sağlıklı yönde ilerler. Annenin bebeğin ihtiyaçlarına duyarlılığı, bebeğe duygusal yakınlığı, yanında olduğu konusunda verdiği güven de oldukça önemlidir.

Bebeğin temel duygusal ve fiziksel ihtiyaçları yeterli ve düzenli şekilde karşılanmadığında kurulan bağın gücü zayıflamaktadır. Bu yetersizlik de güvensiz bağlanmaya neden olmaktadır. Bebek ebeveynine güvenli şekilde bağlanırsa kendi öz değerini ve çevresini algılayış biçimini bu güven üzerinden nitelendirir. Güvenli bağlanan bir bebek kendini değerli, yeterli, güvenilir hissederken çevresine yönelik de benzer anlamlar yükler.

Bebek sevilmeye, bakılmaya değer bir birey olduğunu daha bu dönemden kurduğu ilişkinin niteliğiyle kodlamaya başlar. Güvensiz bağ geliştiren bebek ise kendisinin sevilmeye ve bakılmaya layık olmadığı yanılgısına kapılır. Böyle bir bebek yetersizlik, güvensizlik ve değersizlik duygularıyla yoğrulur. Çevresini de güvenilmez ve tehlikeli olarak kodlar. Yalnızlık duygusu çok daha belirgin hale gelir. Öfke veya öğrenilmiş çaresizlik gelişebilir.

Kişilik Gelişimi Anne Karnında Başlıyor, Yaşamın İlk 6 Yılında Belirginleşiyor! Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişilik Gelişimi Ebeveyn Tutumlarıyla Şekil Alıyor

Ebeveyn tutumları kişiliğin belirlenmesin etkili rol oynuyor. Ebeveynlerin benzer roller sergilemesi ve birbirinden tamamen farklı olması da kişiliğin nasıl şekilleneceğini etkiliyor. Yaygın ebeveyn tutumlarına bakıldığında otoriter tutum, demokratik tutum, mükemmeliyetçi tutum, ihmalkar ve tutarsız tutumlarla karşılaşılabiliyor.

Otoriter tutumda daha çok ebeveyn ceza ve otorite gücüyle evde hakimiyeti sağlıyor. Fiziksel ve duygusal cezalar, sevgiden mahrum bırakma gibi olumsuz yaklaşımlar uygulanabiliyor. Bu ebeveyn tutumunun kişilik gelişimi açısından son derece zedeleyici olduğu klinik araştırmalarca da destekleniyor.

Bir diğer sağlıksız ebeveyn tutumu ise İhmalkar veya tutarsız ebeveyn tutumları. İhmalkar tutumda çocuğun varlığı ve ihtiyaçları sıklıkla göz ardı ediliyor. Dolayısıyla özgüven, öz benlik gelişmiyor. Çocuk fiziksel, duygusal ihtiyaçlarından mahrum ediliyor. Böyle bir aile ortamında güvenli bağ gelişmediği gibi kişi çevresini ve hatta kendisini de güvensiz buluyor.

Mükemmeliyetçi tutumda da yine sağlıksız kişilik özelliklerine yatırım yapıldığını görüyoruz. Mükemmeliyetçi ebeveynler gerçekdışı beklentilerle çocukları yıpratıyor. Sınav ve performansa yönelik kaygılar en çok bu ebeveynlerin çocuklarında görülüyor. Yetersizlik duyguları bu çocuklarda çok daha baskın hale geliyor.

Sağlıklı kişilik gelişimi için ise ihtiyaç duyulan ebeveyn tutumu demokratik-hoşgörülü ebeveyn tutumu. Bu tutumun başarılı ve tutarlı şekilde uygulandığı ailelerde ideal aile ortamı görülüyor. Bu ailelerde çocuk hata yaptığında cezalandırılmıyor. Bunun yerine hatalarından ders çıkarması ve neden sonuç ilişkisi kurması desteklenir.

İyi ve kötü deneyimlerde aile birbirinin yanında oluyor ve birbirine ışık tutuyor. Böyle bir ortamda yetişen çocuğun kişiliği de sağlıklı, dengeli ve tutarlı oluyor. Kendi içinde mutlu, huzurlu ve memnun olan çocuk sosyal çevreyle ilişkisinde ve davranışlarında da uyumlu ve dengeli oluyor. Ebeveyn Tutumları ve Karakter Gelişimine Etkisi ve Kıyaslama ve Rekabet Çocukları Nasıl Etkiliyor? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Ebeveynlerin Problem Çözme Becerileri ve İletişim Stilleri Kişilik Gelişimi Üzerinde Etkili

Aile içi iletişim modelleri ve elbette aile bireylerinin karşılaştıkları problemlere nasıl çözüm ürettiği doğrudan çocuğa rol model oluşturuyor. İdeal aile ortamında iletişim saygı çerçevesinde, suçlama ve hakaret içermeden, duygu ve düşüncelerin paylaşılmasıyla sağlanıyor. Aile bireyleri birbirleriyle iletişim kurarken etkin dinleme yapıyor, empati kuruyor ve ben diliyle konuşuyor. Küsme, trip atma, alaya alma gibi pasif agresif tepkiler kullanılmıyor.

İletişim kazalarına yol açabilecek kelimelerden ve olumsuz beden dilinden uzak duruluyor. İdeal aile ortamında meydana gelebilecek iletişim kazaları, kırgınlıklar veya tartışmalarda aile üyeleri sorunları çözmeye odaklanıyor. Ailede veya sosyal, profesyonel hayat içerisinde karşılaşılan problemlerle nasıl baş edildiği kişilik gelişimi için belirleyici.

Sorunlar konuşarak, medeni şekilde tartışılarak mı hallediliyor yoksa sesler yükseltilip, fiziksel güce mi başvuruluyor? Sorun çözme yöntemi olarak empati mi kurulmaya çalışılıyor yoksa açık arayarak zayıflıklardan faydalanmaya mı çalışılıyor? Aile İçi İletişim Eksikliği Nedenleri ve Sağlıklı Bir Birey Yetiştirebilmek İçin Aile İçi İletişim Nasıl Olmalı? yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişilik Gelişimi Tekrar Eden Olumsuz Fiziksel ve Duygusal Yaşantılarla Zedeleniyor

Ailede, faal olarak zaman geçirilen sosyal çevrede maruz kalınan fiziksel, duygusal şiddet karakter gelişimini zedeliyor. Bağırarak iletişim kurmak, vurmak, sevgiden mahrum bırakmak, ceza vermek, ihtiyaçlarını karşılamamak, alay etmek, hakaret etmek bunlara örnek verilebilir. Fiziksel ve duygusal şiddetin hakim olduğu bir aile ortamında ideal aileden bahsetmek mümkün değildir. Bu tarz ortamlarda çocuk ve ebeveyn arasında güvensiz, korkulu bağlanma söz konusudur.

Çocuğun özgüveni, benlik değeri ve özsaygısı gelişmez. Çocuk ebeveyni gibi otoriter gördüğü akranlarından, öğretmenlerinden ve diğer kişilerden de korkar. İçe kapanık, pasif bir kimlik geliştirebileceği gibi olumsuz yaşantıları da modelleyebilir. İsyankar, zarar veren, istek ve ihtiyaçlarını zorla elde eden bir kişilik geliştirebilir. Fiziksel, Duygusal, Sözel Şiddete Maruz Kalmak Çocuğun Dünyasını Nasıl Etkiliyor? Ve Çocuklarda Regresyon ve Nedenleri Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Ailenin ve Çocuğun Alacağı Psikolojik Destek Kişilik Gelişimi için Destekleyici Olacaktır

Sağlıklı ebeveyn tutumları sergilemek, çocuğunuzun karakter gelişimine daha yapıcı katkı sağlamak için psikolojik destek alabilirsiniz. Aile içi ilişkilerin iyileştirilmesinde, çift ve aile sorunlarının giderilmesinde aile danışmanlığından faydalanabilirsiniz. Ayrıca okul, bölüm, meslek seçmeden önce karakter gelişimi ve karakter analizi hakkında bilgi edinmek de oldukça önemli. Meslek veya alan/bölüm seçimi yapmadan önce çocuğunuzun kişilik testine katılmasını sağlayabilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Oyun Terapisi Nedir? Çocuk ve Aileler için Faydaları yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişilik gelişimi ve testleriyle ilgili bilgi almak veya diğer psikolojik hizmetlerimizden faydalanmak isterseniz bize ulaşabilirsiniz. Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak ve “Çocuğumu Hangi Uzmana Götürmeliyim?” Pedagog, Çocuk Psikoloğu ve Çocuk Psikiyatristi Kimdir? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Read More

Psikolojik destek yaşamın her evresinde her bireyin edinmesi gereken oldukça önemli bir hizmet. Nasıl ki barınma, beslenme, dinlenme gibi temel fizyolojik ihtiyaçlarımızı karşılıyorsak ruhsal ihtiyaçlarımızın da karşılanması gerekiyor. İnsanoğlu gündelik yaşam içerisinde pek çok psikolojik etkenle bir arada yaşıyor. Özellikle metropollerde maruz kalınan psikolojik uyaranlar çok daha fazla.

Ekonomik güçlükler, trafik, işsizlik, şiddet, iletişim aksaklıkları, travmatik olaylar, kazalar, saldırılan, hastalıklar insanları olumsuz etkiliyor. Pek çok olumsuz etkene doğrudan veya dolaylı olarak maruz kalıyoruz. Sosyal medya, televizyon gibi kaynaklar da global düzeyde pek çok olumsuzluğa maruz kalmamıza neden oluyor. Bugün bulunduğumuz noktadan dünyanın bir başka ucunda gerçekleşmiş bir olaydan etkilenebiliyoruz. Dolayısıyla psikolojik destek ihtiyaçlarımız da artıyor.

Gelişmekte olan ülkelerde psikolojik hizmetlere yapılan başvurular ikinci plana atılsa da gelişmiş ülkelerde durum çok farklı. Kişisel yaşam, akademik başarı ve kariyer gelişiminden başlayarak pek çok alan ve konuda insanlar psikolojik hizmetlere başvuruyor. Bu sayede sorunlar kronikleşmeden veya performansı ketlemeden ihtiyaç duyulan önlemler alınmış oluyor.

Gelişmekte olan ülkelerde ise psikolojik kaynaklara erişmek zahmetli ve oldukça maliyetli. Yüksek maliyetler psikolojik hizmetlere başvuruların gecikmesine neden oluyor. Pek çok birey kendini ifade edebilmek ve dinlenebilmek için bir uzmanla konuşmak istiyor. Konuşmak, objektif ve yargısız bir yaklaşımla dinleniyor olmak kişiye kendini iyi ve güvende hissettiriyor.

Artan önemine ve duyulan ihtiyaca rağmen psikolojik hizmetlerle ilgili önyargılar da hala devam ediyor. Psikolojik destek başvuruları çoğunlukla destek ihtiyacı kaçınılmaz hale geldiğinde yapılıyor. Psikolojik desteğe başvuran bireyler belki yıllardır baş etmeye çalıştıkları yaşantısal problemleri destek sayesinde kısa sürede atlatmak istiyor. Oysa yıllarca ötelenmiş bir ihtiyacın istenilen düzeyde karşılanabilmesi de zaman gerektiriyor.

Zamanında destek alınması ise sorunlar oluşmadan önleyici müdahale sağlıyor. Bu açıdan psikolojik danışmanlık hem önleyici hem de iyileştirici rol oynuyor. Peki ne zaman bir uzmanla görüşülmeli? Destek ihtiyacı olduğunda hangi birimlerle görüşülmeli? Uzman seçerken nelere dikkat edilmeli? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Psikolojik Destek Hangi Durumlarda Alınabilir?

Psikolojik hizmetlere başvurmak için spesifik bir problem yaşıyor olmaya gerek yok. Duygu, düşünce ve bunların etki ettiği davranışlar üzerine konuşmak için de destek aranabilir. Ancak çoğunlukla destek talebi psikolojik sorunlar kaçınılmaz bir hal aldığında yapılır. Kimi zaman bu belirtiler kişinin kendisini rahatsız eder. Kimi zamansa belirtiler çevre tarafından fark edilir ve kişi bir uzmana yönlendirilir.

Bazen hem kişi hem de çevre durumun farkındadır. Kimi bireyler psikolojik hizmetlerden destek almakta son derece gönüllüdür, kimi bireylerse bu ihtiyacı göz ardı etmektedir. Durum hangisi olursa olsun destek alacak kişinin psikolojik destek almaya gönüllü olması tedaviyi olumlu etkilemektedir.

Depresyon, anksiyete, fobi, mani, dikkat eksikliği, travma, yas, boşanma gibi psikolojik problemlerde profesyonel destek alınmaktadır. Ancak psikolojik desteğe ihtiyaç duyulan çoğu problem erken müdahale ile önlenebilmektedir. Eğitimde, öğretimde, kariyer gelişiminde, iletişim ve sosyal becerilerde de psikolojik hizmetlerden faydalanılabilmektedir.

Destek Alınabilecek Durumlar

  • Anne karnından başlayarak bebek ve çocuk psikolojisi için hamileler, baba adayları ve ebeveynler psikolojik destek alabilir,
  • Evlilik, boşanma, çocuk sahibi olma, okul seçme, kariyer belirleme, iş değiştirme gibi önemli süreçlerde de destek alınabilir,
  • Kişilerarası anlaşmazlıklarda özellikle çiftler ve aileler iletişim ve problem çözme tekniklerine yönelik destek alabilir,
  • Akademik ve profesyonel kariyere yönelik destek alınabilir,
  • Afet, kaza, savaş, saldırı, terör ve benzeri travmatik yaşantılara maruz kalan kişiler destek alabilir,
  • Alt ıslatma, 2 yaş sendromu, tuvalet eğitimi, kardeş kıskançlığı gibi çocukluk çağı problemlerinde destek alınabilir,
  • Bireyin yaşam kalitesini düşüren, işlevselliğini azaltan konularda destek alınabilir (performans kaygısı, sosyal fobi, panik atak, obsesif kompulsif bozukluk gibi)
  • Akran zorbalığı
  • Ergenlik çağı sorunları
  • Yaşlılık psikolojisi
  • Özel bakım gerektiren bireyler ve yakınları
  • Cinsel kimlik
  • Cinsel problemler (vajinismus, erken boşalma gibi)
  • Dikkat dağınıklığı, hiperaktivite, öğrenme güçlüğü
  • Yeme bozuklukları
  • İstismar ve ihmal
  • Adli süreçler
  • Stres
  • Kaygılar ve fobiler
  • Bunalım, intihar düşünceleri
  • Davranım bozuklukları
  • Alkol, madde bağımlılığı
  • Temel güven ve bağlanma problemleri ve benzeri pek çok konuda psikolojik destek

Kimlik arayışı, karakter analizi, performans artırma, hedef belirleme, zaman yönetimi, motivasyon ve benzeri durumlarda da destek talep edilebilir.

Psikolojik Destek Almak için Ne Zaman Bir Uzmanla Görüşülmeli?

Psikolojik açıdan destek sunabilecek bir uzmanla görüşmek için psikolojik problemler yaşamaya gerek yok. Zamanında ve düzenli şekilde alınan destek bireylerin kişisel, akademik, profesyonel ve sosyal hayatlarına verim sağlıyor.

Böylece gündelik stres nedeniyle yaşadığımız fiziksel gerginlik, iletişim kazaları gibi olumsuz sonuçlarla baş etmek kolaylaşıyor. Çözüm odaklı düşünce gelişiyor, düzenli destek aynı zamanda kişiye kendi psikolojik danışmanı olabilme ayrıcalığını sunuyor. Bireyler aldıkları destek sürecinde öğrendikleri ve uyguladıkları teknikleri yaşam boyu karşılaştıkları sorunların çözümünde kullanabilir hale geliyor.

Psikolojik destek için bir psikolog, psikolojik danışman, pedagog veya psikiyatri uzmanıyla görüşmeye ihtiyaç duyduğunuz her an başvurabilirsiniz. Başvurmak için sadece sorun yaşıyor olmaya da gerek yok. Kimi zaman kronikleşen problemlerimizi bir problem olarak görmeyi bırakırız. Veya yaşadığımız performans kayıplarının nedenleri psikolojik sorunlarımızken sorunları farklı kaynaklarda ararız.

Örneğin pek çok uyku probleminin nedeni psikolojiktir. Çok uyumak veya uyuyamamak fizyolojik bir probleme bağlı oluşabileceği gibi psikolojik temelli de olabilir. Diş gıcırdatma, kolayca öfkelenme, ağlama, bağırma, kilo alma veya verme psikolojik bir sorunun belirtisi olabilir. Destek almak için işlerin çıkmaza girmesini beklemek sorunun daha kompleks bir hale gelmesine ve kişilerin olumsuz etkilenmesine neden olur.

Boşanma sürecinde destek almak yerine evlilikteki problemler fark edildiğinde destek almak çok daha işlevsel olmaktadır. Bu nedenle baş etmekte zorluk yaşanan, kişinin bireysel ve sosyal yaşamını olumsuz etkileyen her konuda destek alınabilir.

Psikolojik Destek Nasıl Alınır?

Çoğunlukla psikolojik görüşmeler yüz yüze yapılmaktadır. Ancak özellikle pandemiyle birlikte online danışmanlık da son derece yaygın hale gelmiştir. Psikolojik hizmetten faydalanacak kişilere danışan, hizmeti sunacak kişiye ise danışman denilmektedir. Psikolog, pedagog, psikiyatrist başvurulabilecek psikolojik kaynakların bir kısmıdır. Psikolojik hizmetler de kendi içerisinde ayrışmaktadır. Psikolojik danışmanlık daha kısa süreliyken psikoterapi çok daha uzun sürmektedir.

Kimi durumlarda psikolojik desteğe uzman görüşüyle ilaç tedavisi de eklenmektedir. Danışman psikiyatrist ise ilaç düzenlemesi yapabilmektedir. Ancak görüşmeyi sürdüren kişi psikolog, pedagog veya psikolojik danışman ise psikiyatrik yönlendirme yapılması gerekmektedir. İlerlemiş, kendisine ve çevresine zarar veren, gerçeklik algısı kaybolmuş, oto kontrol kullanamayan bireylerde kimi durumlarda hastaneye yatış yapılabilmektedir.

Psikolojik destek yüz yüze ve online görüşmelerin dışında telefon veya mesajlaşma şeklinde de alınabilmektedir. Ancak bu iki görüşme türünün işlevselliği ve güvenirliği tartışılmaktadır. Görüşmeler ortalama 60 dakika sürmektedir. Kullanılacak tedavi yöntemi ve danışanın ihtiyacına göre görüşme sıklığı belirlenmektedir. Kimi zaman haftada bir veya iki görüşme yapılabilmektedir.

Görüşme sıklıkları 10 günde bir ve takip eden seanslarda ayda bir şeklinde de devam edebilmektedir. Çoğunlukla görüşme sıklığı ve süresi uzman tarafından danışana aktarılmaktadır.

Destek alan bireyler için mahremiyet ve güven ilişkisi son derece önemlidir. Bu nedenle danışman veya terapistin danışanla güvene dayalı bağ kurması gerekir. Danışanın görüşme içerisinde paylaştığı her şey onun özelidir ve danışanla danışman arasında kalmalıdır. Eğer danışanın paylaştığı vaka başka bir uzmanla paylaşılacaksa mutlaka danışandan yazılı onay alınmalıdır.

Psikolojik Destek Almak için Uzman Seçimi Nasıl Yapılmalı?

Destek almaya karar vermek kadar doğru kaynağı belirleyebilmek de önemli. Çoğunlukla psikolojik problemler için ilk başvurular psikiyatri kliniklerine yapılıyor. Bunun bir nedeni danışanların ilaç desteğiyle psikolojik sorunların fiziksel sorunlar gibi çözüleceğini umut ediyor olmalarıdır. Bir diğer nedeni ise psikiyatrik hizmetlere hastanelerde erişimin çok daha kolay olmasıdır. Ancak psikiyatrinin destek olacağı konularla bir psikoloğun veya pedagogun vereceği destek farklıdır.

Tıpkı tıbbi birimlerdeki farklılıklar gibi psikolojik kaynaklarda da farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin; iç hastalıkları uzmanı da tıp mezunudur, kulak burun boğaz doktoru da. Ancak ikisinin de uzmanlıkları birbirinden farklıdır ve fikir sahibi olsalar da birbirlerinin uzmanlık alanlarına girmezler. Psikolojik destek alırken de benzer bir süreç yer almaktadır. Her psikolog her psikolojik sorunla çalışamamaktadır.

Çocuk, ergen, yetişkin, çift, aile, cinsel terapi, spor psikolojisi gibi pek çok ayrı çalışma alanı bulunmaktadır. Bir uzman sadece boşanma süreciyle ilgileniyorken başka biri sadece çocukluk çağı sorunlarıyla ilgileniyor olabilir. Psikiyatri biriminden destek alırken de benzer ayrışmalar görülmektedir.

Çocuk, ergen ve yetişkin psikiyatrisi olarak ayrışabilmektedir. Ayrıca her psikiyatrist, psikolog veya pedagog terapist değildir. Ancak her uzman birbirinin çalışma alanıyla ilgili az da olsa fikir sahibidir. Dolayısıyla doğru kaynağa yönlendirmek için ilk değerlendirme sonrası sizinle bilgi paylaşabilir.

Psikolojik destek almaya karar verildiğinde mutlaka öncesinde görüşülecek kişiden ön bilgi alınmalıdır. Başvuru nedeni paylaşılıp, görüşülecek kişinin bu konuda uzman olup olmadığı araştırılmalıdır. Yapılan bu ön görüşme sayesinde hem zaman hem de maliyetten kazanç elde edilmiş olacaktır.

Üstelik yapılan hatalı seçimler kişinin kendisini tekrar tekrar anlatmasına neden olabilmektedir. Bu ise motivasyonu kırmakta ve çaresizlik hissini beslemektedir. Danışanlar sorunlarının çözümsüz olduğunu düşünebilmekte veya psikolojik hizmetlerin kalitesine olan güvenini kaybedebilmektedir.

Psikolojik hizmetlerden verim alabilmek için danışmanın yetkin ve yetkili olması kadar danışman ve danışan arasındaki uyum da önemlidir. Güven ve uyum ise terapi sürecinin verimini doğrudan etkileyen unsurlardır. “Çocuğumu Hangi Uzmana Götürmeliyim?” Pedagog, Çocuk Psikoloğu ve Çocuk Psikiyatristi Kimdir? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Psikolojik Destek ve Kariyer Danışmanlığı İçin Aba Psikoloji İle İletişime Geçebilirsiniz

Aba psikoloji ailesi uzman kadrosu ile her yaştan bireyle profesyonel şekilde çalışmaktadır. Gelişim değerlendirmeleri, kişilik ve yetenek testleri, dikkat ve algı testleri, IQ ve EQ testleri ile çocuk, genç ve yetişkinlerin yeteneklerini keşfediyoruz. Kariyer planlama, hedef belirleme, kariyer değişikliği, sınava psikolojik hazırlık ve performansa yönelik çalışmalar yapıyoruz.

Çocukluk çağı problemleriyle çalışıyoruz.  Bu problemlerin karakter gelişimini, sosyal, akademik ve profesyonel hayatı olumsuz etkilememesini hedefliyoruz. Gençlerle çalışıyor ergenlik çağı problemlerinin aynı şekilde akademik ve profesyonel yaşamdaki performansı olumsuz etkilememesi için destek oluyoruz. Aile desteğinin önemini biliyor ve ailelerle de bu süreçte çalışıyoruz. Sosyal beceri ve iletişim üzerine de çalışmalar yapıyoruz.

Psikolojik destek dışında stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hizmeti de sunuyoruz. Siz de destek arayışındaysanız ön bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Bizi Youtube hesaplarımızdan da takip edebilir, her hafta düzenli paylaştığımız içeriklerimizi izleyebilirsiniz.

Read More