Gittikçe yaygınlaşan corona virüsü yalnızca fiziksel değil ruhsal sağlığımızı da tehlikeye atmaktadır.

Ruhsal sağlığımız iki şekilde tehlikededir

  • Virüsün yayılmasından dolayı artan kaygı
  • Evden çıkılmadığı karantina durumunun ruhsal sağlığı tehlikeye sürüklemesi

Akıl Sağlığı Vakfı (MHF) ve Amerikan Psikoloji Birliği (APA)’ nın verdiği öneriler ve kurumumuzun “stres ve kaygı” konusundaki uzman bilgilerinden yararlanarak virüsle psikolojik olarak baş etmek için yapılabilecekleri listeledik.

1.Dayanaksız görüşlerden uzak durun

Virüsle ilgili dayanaksız bilgiler ortalıkta dolaşmakta. Edindiğiniz fazla ve yanlış bilgiler sizi korkutabilir ya da sizde ekstra kaygı yaratabilir. Bilindik ve güvenilir sağlık sayfaları ve doktorunuz gibi yalnızca güvenilir kaynaklardan bilgi almaya çalışın. Çok fazla ve bilinmeyen kaynaklardan bilgi edinmek sizi fazladan strese sokacaktır. Her duyduğunuza inanmayın. “Corona Virüsüne Karşı Koruyucu Önlemler” ve “Corona Virüsü Mitleri ve Gerçeklikleri”  blog yazılarımızı okuyarak güvenilir bilgiler edinebilirsiniz.

2.Çevrenizle iletişim halinde kalın

Özellikle karantina ve eve kapanma durumlarında çevreyle olan iletişim kesildiği için problemler yaşanabilir. İnsan sosyal bir varlıktır. Çevrenizle iletişim kurmaya devam edin. Telefon ve internet yoluyla sevdiklerinizle iletişim kurmayı sürdürmeye çalışın.

3.Günlük rutininizi sürdürün

Eve kapanmak sizi depresif hale getirebilir. Depresif ve karamsar ruh haline girmemek için günlük rutininizi sürdürebilmeniz faydalı olacaktır.

  • Yemek yeme düzeninizi koruyun
  • Uyku düzeninize dikkat edin
  • Duyduğunuz kaygıyla başa çıkmak için spor, yoga ve meditasyon yapın.

4.Çocuğunuzla konuşun

Çocuklar geleceğe bırakılacak miraslardır. Özellikle bu konuyla ilgili onları bilgilendirmek oldukça mühim. Çocuğunuzun bu konuyla ilgili ne duyduğunu ona sorun. Endişe uyandırmayacak şekilde olanları anlatın. Daha çok haber niteliğindeki bilgileri paylaşmaya çalışın. Alması gereken önlemleri ona açıklayın. Gerektiği kadar açıklama yapın  çünkü çok fazla bu konudan bahsetmeniz çocuğunuzda kaygı ve endişe uyandırabilir.

5.Sizi daha çok kaygılandıracak davranışları kontrol altına alın

Özellikle obsesif kompulsif bozukluğuna (OKB), anksiyete (kaygı) bozukluğuna, sahip bireyler böyle durumlarda diğerlerine göre daha çok endişe duyabilirler. Bu tip psikolojik sıkıntılarınız yoksa bile bu özel durumda kaygı ve endişelerinizin artması çok normal.

  • Sürekli internetten koronavirüs semptomlarını araştırmak
  • Olan olayları sosyal medya ve televizyon yoluyla sürekli, durdurulamaz bir şekilde kontrol etmek

Gibi davranışlar gereğinden fazla endişeli olduğunuzun göstergesi    olabilir.

Semptomlara yalnızca bir kere önlem almak için bakın. Sürekli incelemek sizde “Acaba bende virüsü kapmış olabilir miyim?” düşüncesi yaratabilir. Endişeden dolayı sizde olmayan belirtileri psikolojik olarak hissedebilirsiniz.

Günlük olayları takip etme oranınızı azaltın. Örneğin her akşam yalnızca bir kere haberleri güvenilir kaynaklardan takip etmek gibi uygulamalar etkili olacaktır.

Düzenli nefes egzersizleri, meditasyon ve mindfulness çalışmaları fiziksel semptom hissetme oranınızı ve stresinizi azaltacaktır.

Bu dönemde alınabilecek önlemler için şu yazımıza göz atabilirsiniz.

Koronavirüs (COVID-19) İçin Alınabilecek Önlemler

 

Read More

Stresin çalışmaya olan motivasyonumuzu arttırdığını söylesek şaşırır mıydınız?

Stresli olmak sanıldığı gibi olumsuz bir şey değildir. Hayatımızda bizi zorlayan ve kısıtlayan durumlara verdiğimiz tepkiye stres denir. Bu tepkinin hayatımız için önemli bir işlevi vardır. Yeterli kadarı bizim yaptığımız işi önemsediğimizi ve o işle ilgili endişelerimiz olduğunu gösterir. Hatta bu duyulan endişe bizi daha iyi çalışmaya yöneltir. Fakat çoğu kişi stresin gereğinden fazlasını yaşar. Böyle bir durumda stres hayatımız için faydalı bir etkenken hayatımızın işleyişini engelleyen olumsuz bir tepkiye dönüşür. Bu olumsuzlaşan duyguyu yönetmek özellikle profesyonel hayatımız için oldukça önemlidir. İş hayatında başarıyı sağlayan insanların çoğu sanıldığı gibi stres oranı az olan insanlar değil stres yönetimi güçlü olan insanlardır.

İş hayatında stresle başa çıkmanın yollarını konuşmadan önce iş hayatındaki stres olmamızın sebeplerini bilmek önemli:

  • Uzun çalışma saatleri
  • Kısıtlı son teslim tarihleri
  • Görev değişiklikleri
  • Sıkıcı işler
  • İşe karşı yeteneğe sahip olmamak ya da yetersiz hissetmek
  • Uygunsuz iş ortamı
  • İş arkadaşlarıyla iletişim problemleri

Yukarıda verilen sorunlarla başa çıkmak için aşağıda listelediğimiz bilişsel-davranışsal terapi yöntemlerini uygulamanın büyük faydasını göreceksiniz.

Gevşeme Teknikleri: Gereğinden fazla stres hissettiğiniz durumlarda “ savaş ya da kaç” içgüdünüz uyanacaktır. Bu oldukça ilkel bir içgüdüdür. Beynin sizi olası tehdit durumlarından korumak için devreye soktuğu bir tepkidir. Fakat günlük hayatımızdaki stres kaynakları genellikle yüzleşmemiz gerekenlerdir. İşinizi yapmadan işten kaçmanız günümüz şartları için uygun bir çözüm değildir. Savaşmak bir çözüm olabilir fakat doğru yönetildiğinde. Savaşma içgüdüsü doğru yönetilmediğinde panikle hareket ederek işin hakkını veremeyip işleri berbat edebilirsiniz. Bu içgüdünün modern hayat biçimimize uyarlanması ve doğru bir şekilde yönetilmesi için üretilen teknikler “gevşeme teknikleri” dir.

Örneğin progresif kas gevşetme tekniği stresin getirdiği kas ağrılarını azaltmak için üretilen bir tekniktir.

Ayaklarınızı yukarı kaldırın. 10 saniye gergin, 20 saniye gevşek tutarak kaslarınızı sistematik olarak gerin ve gevşek bırakın. Kaslarınızı her gevşettiğinizde içinizden kendinize “sakin ol” deyin. Kaslarınızı gererken nefes alırken kaslarınızı gevşetirken nefes vermeye başlayın.

Bu uygulama ve buna benzer gevşeme teknikleri endişe, kaygı ve stresinizi azaltmanıza katkı sağlayacaktır.

Problem Çözme: Problem çözme tekniği kullanmak stresle etkili baş etme yöntemlerinden biridir. Size zorluklarla karşılaştığınızda hangi adımları atmanız gerektiğini öğretecek bir tekniktir.

Bu yöntem problemi tanımlamaktan başlayıp beyin fırtınasıyla potansiyel çözüm   yollarını bulmaya yöneltir. Daha sonra aksiyon planı ve seçilen çözümü test etmeyle devam eder.

  • Sizi strese sokan problemi tanımlayıp yazın
  • Çözüm yolları düşünün
  • Çözüm yollarını sıralayarak listeleyin
  • Çözüm yollarını problem çözülene kadar sırasıyla deneyin

Sorunlar aklımızda dolanırken gözümüzde büyümektedirler. Bunları yazılı hale getirip çözümle ilgili planlar yapıp ardından planları aksiyona dökmek stresinizi azaltacak ve sizi rahatlatacaktır..

Mindfulness:  Mindfulness anda kalabilmek, şu ana odaklanabilmek anlamına gelmektedir. Stres gelecek ya da geçmiş odaklıdır. Geçmiş odaklı streste, geçmişte yaşadığınız bir deneyim yüzünden şuan yaşanan problem size çözülmesi zor gelmektedir. Gelecek odaklı streste ise gelecekte ne yapacağınızı düşünerek şuana odaklanamazsınız ve ne yapacağınızı düşünmekten sorunu çözmek için herhangi bir aksiyonda bulunmazsınız.

Mindfulness becerisi sizin bu anda kalamama alışkanlığınıza ket vuracaktır. Mindfulness becerinizi pratik yaparak güçlendirebilirsiniz. Bir rehber eşliğinde meditasyonlar yapmak ve yaptığınız eylemlerin farkına vararak yapmak (farkındalıklı bir şekilde yürüyüş yapmak gibi) sizi bu konuda geliştirecektir. Ayrıca bu konuda bir çok telefon uygulaması bulunmaktadır ya da mindfulness’la ilgili uzmanlaşmış hocalardan destek alabilirsiniz.

Aba Psikoloji olarak uyguladığımız mindfulness odaklı terapide ise depresyon ve anksiyete semptomlarınızı azaltmaya yönelik uygulamalar gerçekleştirmekteyiz.

Olumsuz düşünceleri tekrar gözden geçirmek: Stres ve endişesi kronikleşmiş kişi otomatik olarak olayları negatif yorumlamaya meyillidir. Kişi herhangi bir kanıt olmadığı halde olumsuz sonuçlara varabilir (“Patronum yetersiz olduğumu düşünüyor”) ve gerekenleri yerine getiremediği zaman gerçekleşecek olumsuzlukları düşünebilir (“Bu işi yeterince iyi yerine getiremezsem kovulurum.”).

Gerçekleşmemiş varsayımlarda bulunduğunuzun farkına varın. Olumsuzlukların gerçekleşme ihtimali varken neden olumluların da gerçekleşme ihtimali olmasın? Olumlu olasılıkları da düşünün ve gözden geçirin. Her şeyin olabileceğini ama bunun sizden bir şey kaybettirmeyeceğinin farkına varmaya çalışın.

Herhangi bir durumda yaşadığınız stresi kontrol edemiyor ve panik atağa dönüştüğünü hissediyorsanız, YouTube videomuzu izlemenizi tavsiye ederiz.

 

 

Read More

Sınav anında heyecanlanmanıza şaşmamalı. Önemsediğiniz bir konu üzerine deneniyorsunuz. Bununla ilgili heyecan duymak oldukça doğal. Fakat heyecanınızdan sınav öncesi çalışmakta zorlanma, sınav anında terlemeler ve konsantrasyon problemi yaşadınız mı hiç? Öyleyse heyecanınız “sınav kaygısı”na dönüşmüş diyebiliriz. Sınav kaygısı semptomları kendini farklı şekillerde göstermektedir. Kişilerde sınav stresine bağlı olarak kolayca dikkatin dağılması ya da dış uyaranlara karşı rahatsızlık duyma, mide bulantısı, titreme, huzursuzluk, isteksizlik, strese bağlı tırnak yeme , uykusuzluk ve endişe gibi davranışsal semptomlar görülebilmektedir.

Sınav kaygınızı azaltacak fikirleri sizin için derledik:

1. Semptomlarınızı Belirleyin

Yukarda belirttiğimiz gibi sınav kaygısının bir çok belirtisi olabilir. Hangi belirtileri      yaşadığınızı belirlemek sorunu çözmek için oldukça önemlidir. Endişenizi tetikleyen arttıran ya da endişelendiğinizde ortaya çıkan fiziksel hassasiyetlerinizi, düşüncelerinizi ve davranışlarınızı inceleyin. Sınava yakın dönemlerinizi ve sınav anındaki düşüncelerinizi gözden geçirin. Mesela sınavlardan önce genelde kendinizi baygın ve yorgun hissediyor olabilirsiniz. Ardından aklınıza “Kesin başarısız olacağım”, “Yapamayacağım.”, “Çok zor olacak ve başarısız olacağım.”, “Daha önce neyi başardım ki zaten.”  Gibi cümleler geliyor olabilir. Bu gelecekle ilgili olumsuz varsayımlarınız ve kendinize güvensizlikleriniz düşüncelerinize yansıyor demektir. Son olarak sınav anında  başkalarını inceleyip onların yapabildiğini bir tek sizin yapamadığınızı düşünüyor olabilirsiniz. Bunlar sınav kaygısının gözle görülür semptomlarından bazılarıdır. Kendinizde belirtileri keşfettikten sonra onları en aza indirmek veya kontrol altına almak için ilk adımı atmışsınız demektir.

2. Semptomları Ortadan Kaldırmak için Sağlıklı Stratejiler Belirleyin

Her birey kendine özgüdür. Bir stratejinin herkesin işine yarayacağını söylemek pek de mantıklı değildi. Bu yüzden kişilerde beliren belirtileri saptamak endişenin altında yatan sebepleri anlamak için oldukça önemlidir. Sınav kaygısı yaşayan bireylerin farkında olmasalar da gelecek kaygıları da yüksektir. Bu gelecek kaygısının verdiği olumsuz ya da endişeli düşünceler sınav kaygısının yaşanmasını tetikler. Düşüncelerinizi değiştirmek ya da düşüncelerinize karşı pozitif argümanlar oluşturmak tamamen düşüncelerinizin sebebini bilmekten geçer. Kişiler ancak düşüncelerinin sebebini bildiği zaman strateji oluşturabilirler.

3. İmajinasyon (Görselleştirme) Teknikleri Kullanın

Sınava yakın dönemlerde rahat bir pozisyonda sakince kendinizi sınava girmiş gibi hayal edin. Güvendiğiniz ortamda bunu yapmanız  beyninizin sınavı “tehdit” olarak görme eğilimini azaltacaktır. Orta beyin bölgesi beynimizin “savaş ya da kaç”  tepkisini yönetmektedir. Beyniniz bir olayı ya da durumu tehdit olarak gördüğünde orta beyin bölgesi aktive olur. Tehlike hissettiğimiz anlarda beynin uyarısıyla birlikte vücudumuz adrenalin salgılar. Salgılanan adrenalin aslında iyi bir şeydir. Bizi tehlikelere karşı dinç, aktif ve dikkatli tutar. Fakat sınav kaygısı ve stres bu adrenalinin çok fazla salgılanmasıyla oluşur. Vücudumuz fiziksel, biyolojik ve psikolojik olarak aşırı tepki verir ve bu da olumsuz sonuçlanır. Görselleştirme tekniği adrenalin salgılamanızı ve “savaş ya da kaç” tepkisini fonksiyonel bir şekilde kullanabilmeniz için oldukça faydalı olacaktır.

4.  Kendinize Karşı Anlayış ve Şefkat Geliştirin

Endişe ve kaygı beslediğiniz durumlarda kendinizle konuşmalarınızda olumsuz cümleler geçmesi oldukça beklenen bir durumdur.

“Ben başarısızım.”

“Aptal olduğum için yapamıyorum.”

“Yeterince zeki değilim bu yüzden kötü notlar alıyorum ve almaya devam edeceğim.”

Gibi cümleler sizi sadece daha kötü hissettirecek ve endişenizi tetikleyecektir. Endişenizin tetiklenmesi de potansiyelinizin altında bir performans göstermenize sebep olacaktır. Çoğu sınav stresi yaşayan insanların tatmin etmeyen sonuçlar almaları streslerinden ötürüdür. Sınav stresi yaşıyorsanız muhtemelen çok başarılı bir insansınız. Başarılı olduğunuz için sınavın sizin üzerinizdeki etkisini önemsiyorsunuz fakat gereğinden fazla düşünüp endişeleniyor, kendinizi strese sokuyorsunuz.

Yukarıdaki cümleleri kurmak yerine kendinizle olumlu konuşmayı deneyin.

“ Kendimle gurur duyuyorum.”

“ Sınav için yeterince çaba gösterdim.”

“Sınav notum beni ve kim olduğumu tanımlamaz.”

“Bir kerelik ölçülen performansım başarısızlığımı simgelemez.”

Gibi cümleler kurmayı kendinize alışkanlık haline getirin. Bunun dışında size güvenen insanları düşünüp kendinizi onların inançlarıyla desteklemek ve geçmiş başarılarınızı düşünmek de kendinize olan güveninizi yerine getirecektir.

5. Sınava Bakış Açınızı Değiştirin

Bir durumu nasıl gördüğümüz tepkilerimizi ve duygularımızı etkilemektedir. Sınavın geleceğiniz üzerinde büyük ve değişmeyecek etkiler yaratacağını düşünmek sizi daha fazla kaygılandıracaktır. Sınavı deneyim ve bir macera olarak görün. Tek bir durumun sizi başarılı ya da kaybeden olarak tanımlamayacağının farkına varın. Her başarı hikayesi kendini farklı şekilde gösterir belki de bugün yaşadığınız başarısızlık sizi daha büyük başarılara götürecektir. Kayıpların kazanca dönüşeceği konusunda umudunuzu kaybetmeyin. Unutmayın hayatta telafi edilemeyecek hiçbir şey yoktur.

6. Psikolojik Destek Almaktan Çekinmeyin

Eğer kaygınızla tek başınıza baş etmekte zorlanıyorsanız destek almaktan çekinmeyin.

Sınav kaygısı Aba Psikoloji ekibimizin özel ilgi alanlarından biridir. Bu konuda yaşadığınız sıkıntılarınız için uzmanlarımız eşliğinde size uygun metotları keşfederek yardımcı oluyor, sınavlarınızın yoğunlaştığı stresli dönemlerinizde sizi yalnız bırakmıyoruz.

Read More

Tüm dünyayı büyük riskine sürükleyen Corona virüsü (COVID-19) ile ilgili her kafadan farklı sesler çıkmakta. Dünyayı kasıp savuran bu virüsle ilgili fikri olmayan ya da beyan etmeyen birini bulamazsınız. Gördüğünüz ve duyduğunuz her bilgiye inanmamakta fayda var. Aba Psikoloji ekibi olarak gerçek ve güvenilir bilgi vermeye yüksek oranda özen göstermekteyiz. Dünya Sağlık Örgütü(WHO), Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC), Akıl Sağlığı Vakfı (MHF)  ve Amerikan Psikoloji Birliği (APA)’ nden edindiğimiz bilgiler  ve makaleler doğrultusunda sizi en iyi şekilde bilgilendirmek için hassas konunun üzerinde durarak araştırmalar yaptık.

Bu kritik dönemde birer birey olarak hem kendimizi, hem de etrafımızı korumak için gerekli ve doğru önlemleri almamız gerekiyor.

Dünya sağlık kuruluşlarının ve araştırmaların önerdiği önlemler:

1. Gözünüze, burnunuza ve ağzınıza dokunmaktan kaçının

Neden? Gün içerisinde ellerimizi aktif olarak kullanıyoruz. Ellerle bir çok yüzeye dokunuyoruz. Her ne kadar ,durumum hassasiyeti doğrultusunda, gün içerisinde ellerinizi oldukça az kullansanız da ya da düzenli olarak yıkasanız da fark etmeden bir yerlere dokunmuş olabilirsiniz. Göz, burun ve ağız yoluyla virüsün vücudunuza girme ihtimali oldukça yüksektir.

2. Ellerinizi Sıklıkla Yıkayın

Ellerinizi sıkılıkla, her yıkamada en az 20 saniye sabun ve suyla yıkayın. Özellikle dışardan geldiğinizde, burnunuzu sildiğinizde, hapşırdığınızda ve öksürdüğünüzde mutlaka ellerinizi yıkayın. Eğer sabun ve su yakınlarınızda yoksa en az %60 alkol içeren el dezenfektanı kullanın. El dezenfektanınızı  ellerinizi birbirine ovuşturarak kullanın. İki elinizin her yerine sürdüğünüzden emin olun.

3. Solunum hijyeni uygulayın

Solunum konusunda hijyen ve hassasiyet gösterin. Öksürdüğünüzde ya da hapşırdığınızda ağzınızı elinizle değil bükülmüş dirseğinizin iç tarafıyla kapatın. Kağıt mendil kullanmayı tercih ettiğinizde bir kez kullanılmış mendilinizi tekrar kullanmayın ve kullandıktan sonra hemen atın.

Neden? Solunum yoluyla virüsü başkasına geçirme ihtimaliniz oldukça yüksektir. Virüsün sizde olmadığını düşünseniz bile bu konuyla ilgili kesin konuşamazsınız. Virüs henüz etkilerini göstermemiş olabilir ya da  fark etmeyerek normal bir nezleniz olduğunu düşünebilirsiniz. Etrafınızı korumak için önlem almakta fayda var.

4. Yakın temastan kaçının

Hastalık belirtisi gösterdiğinizde etrafınızdakilerden uzak durun. Genel olarak insanlarla fiziksel temas kurmamaya özen gösterin. Selamlaşırken bile tokalaşmak ya da öpmekten kaçının.

5. Hastalık belirtisi gösteriyorsanız maske takın

Eğer herhangi bir hastalık belirtisi gösteriyorsanız özellikle etrafınızda başkaları varken maske takın.

Eğer hasta değilseniz maske takmanıza gerek yok. Hasta ve çeşitli sebeplerden maske takamayan (solunumda ekstrem zorlanma gibi sebeplerden)  birisine bakıyorsanız maske takmanız gerekmektedir.

6. Eğer ateşiniz, öksürmeleriniz ve nefes almakta zorlanmalarınız varsa hemen tıbbi önlemler alın

Eğer kendinizi iyi hissetmiyorsanız evde kalın. Eğer öksürük, nefes almakta zorlanma veya ateş belirtileri gösteriyorsanız tıbbi yardım alın ve öncelikli olarak bir sağlık kuruluşunu arayın. Yerel sağlık kurumunuzun tavsiyelerini ve tedavi önerilerini dikkate alın.

Neden? Ulusal ve yerel kurumlar yaşadığınız çevreyi dikkate alarak size verilebilecek en güncel bilgiyi vereceklerdir. Önceden aramanız sağlık kuruluşunun sizi doğru sağlık yönlendirmeleri yapmalarını kolaylaştıracaktır. Bu sizi koruyarak virüsün ve diğer enfeksiyonların yayılma ihtimalini azaltacaktır.

7. Sağlık kuruluşlarıyla irtibat halinde olup tavsiyelerini takip ederek uygulayın

COVID-19 ile ilgili son gelişmeleri takip ederek haberdar olun. Ulusal ve lokal sağlık kuruluşlarının ve yetkililerin verdiği tavsiyelere uyun.

Neden? Ulusal ve lokal yetkililer virüsün bulunduğunuz bölgedeki yayılma oranı ve riskiyle ilgili en güncel bilgiye sahiptirler. Onlar bulunduğunuz bölge doğrultusunda kendinizi ve etrafınızı nasıl korumanız gerektiğiyle ilgili en iyi önerileri vereceklerdir.

8. Eğer uzun süreli sağlık problemleriniz varsa ve 60 yaş üzeriyseniz dikkat edin

Araştırmalar ve ölüm oranları yoluyla risk altındaki insanlar tespit edilmiştir:

*60 yaş üzeri bireyler

Aşağıda listelenenlere benzeyen ciddi medikal problemleri olanlar:

*Kalp rahatsızlığı olanlar

*Diyabet hastaları

*Akciğer hastaları

Eğer bu risk gruplarına dahilseniz normal bir vatandaşa göre ekstra önlem almanız sizin ve etrafınızdakilerin sağlığı için önemlidir.

Read More

Deprem anında panik yapmadan endişeli ruh halimizi kontrol altına alabilmek oldukça zor. Geçmiş psikolojik araştırmalar yoluyla stresin ve endişenin  karar mekanizmamızı olumsuz olarak etkilendiği saptanmıştır. Stres ve endişenin etkisiyle esnek karar mekanizmamızı yöneten beynin ön korteksinde bir takım değişiklerin gerçekleştiği kanıtlanmıştır. Bu bilgilerden yola çıkarak deprem esnasında panik olunduğunda doğru kararlar vermenin zorlaştığını söylemek pek de yanlış olmayacaktır.

Deprem esnasında nasıl  tepkiler vermek bizi güvende tutar:

  • Sarsıntı anında masanın ya da sıranın altına saklanmak hasar görmenizi engelleyebilir.
  • Sarsılan ve uçan eşyalardan korunmada kafanızı ve yüzünü korumak en büyük önceliğiniz olmalı.
  • Farkındalığınızı ve dikkatinizi ana ve odadaki eşyalara vermek düşen objeleri görerek tedbir almanızı ve onlardan uzak durmanızı sağlayacaktır.
  • Sarsıntı sırasında olduğunuz yerde kalmayı deneyin. Sarsıntı bitene kadar yerinizi koruyun.
  • Sarsıntı sonrası hasarı kontrol etmek için kapının dış kısmını kontrol ederek dikkatlice dışarıya çıkmak tehlike seviyesini değerlendirmenize yardımcı olacaktır.
  • Depremin yarattığı şaşkınlık ve tedirginlik sonrası açık alanlara çıkmak ve binadan uzaklaşmak önemlidir.
  • Dışarı çıktıktan sonra içeri tekrar girmek için acele etmeyin. Hala hasar giderilmemiş olabilir. Ayrıca tekrar depremin olma ihtimalini her zaman göz önünde bulundurarak dışarıda bir süre beklemek sizin için en güvenlisi olacaktır.

Psikolojik olarak yapılması gerekenler:

Kabullenin

Maalesef deprem hayatımızın bir gerçeğidir. Bunu kabullenmek ve deprem sonrası yakınlarınızla bunu paylaşmak önemlidir. Tekrar olacağından ya da yaşanacağından korktuğunuzu yakınlarınızla paylaşın. Çevrenizdekilerin de endişelenmemesi için olumsuz hislerinizi kendinize saklamayın. Paylaşmak korkunuzu yenmenin yollarından biridir.

Tedbirli Olun

Bu gerçekle yüzleşmenin tek yolu tedbirli olmaktır. Ne kadar çok önceden tedbir alırsanız deprem yaşandığı süreçte kendinizi daha güvende hissedeceksinizdir. Bu da haliyle deprem anında stresinizi kontrol ederek soğuk kanlı davranabilme yetinizi arttıracaktır. Deprem planınızın olması, acil durum çantası hazırlamak sizi daha güvende hissettirecektir. Hatta deprem anında yapılması gerekenlerle ilgili eğitim ve ilk yardım eğitimi gibi eğitimlerin alınması kendinizi güvence altına almanızda  yüksek oranda faydalı olacaktır.

 Deprem Çantasında Olması Gerekenler:

  • El Feneri
  • Düdük
  • Defter
  • Kalem
  • Pil
  • Radyo
  • Giyecek (yazlık – kışlık eşya)
  • Su
  • Erzak
  • Nakit Para
  • Tuvalet Kağıdı
  • Islak Mendil
  • Pasaport
  • Sabun
  • Çadır
  • Tapu
  • Hijyenik Ped
  • Kimlik Kartları
  • Maske
  • Banka Cüzdanı Fotokopileri

Hayatınıza Devam Edin

Korkuyla yaşamak bazen sosyal hayatımızı durdurmamıza yol açar. Sosyal hayatınızda yaptığınız aktivitelere devam edin. Sağlıklı beslenmeye ve rutin etkinliklerinizi gerçekleştirmeye mutlaka devam edin. Hayat devam ediyor. Bu korkuyla yaşayarak kendinize zarar vermek olacaktır. Düzensiz beslenme, rutinlerden sapma, uykusuzluk anksiyetenizin artmasına yol açacaktır.

 

 

 

 

Read More