Psikolojik destek genelde ağır travmatik olaylar ya da hayattan zevk almama durumları için alınsa da aslında farklı işlevleri de vardır. Psikolojik destek neredeyse artık her bireyin almayı tercih ettiği bir hizmettir. Yoğun ve yorucu metropolitan hayatlarımızda stres ya da kısa süreli sıkıntılar bizi zihinsel olarak yorabiliyor. Fiziksel problemlerimizde bir doktora danışmayı alışkanlık haline getirmişken duygusal problemler için bir bilene danışmayı ihmal edebiliyoruz. Böyle bir hizmeti almak nedense bize abartı gelebiliyor ya da ihtiyaçmış gibi gelmiyor. Halbuki mental destek özellikle yoğun bir kariyere sahip olanlar için rahatlatıcı etki yaratacaktır.
Yoğun Çalışma Saatleri için Psikolojik Destek
Yoğun çalışanlar için psikolojik destek almanın önemli bir yeri vardır. Profesyonel hayatlarımız kendi bazı gerçek düşünce ve duygularımızı saklamamızı gerektirir. Bazı sosyal normlar çerçevesinde ve başkalarının bizimle ilgili düşüncelerinin değerli olduğu bir ortama sürekli maruz kaldığınızı düşünün. Bunu düşünmek zor olmamalı çünkü kariyer hayatımız tam olarak böyle bir ortama sahiptir. Sıklıkla kendimizi ve davranışlarımızı kontrol etme ihtiyacı duyarız. Ancak uzun vadede bu ihtiyaca yönelik duygularımızı ifade etme alanı açma ihtiyacı da duyabiliriz.
Mental destek söz konusu olduğunda özellikle güçlü, idari bir makamda olan otorite figürüne sahip bir iş hayatı olanlar için faydalı bir hizmettir. Bu tarz çalışanlar için eve geldiklerinde aileleriyle de duygusal paylaşımlar yapmaları zor olabiliyor. Kariyerinde güçlü bir otorite figürü çizmeye alışık olan kişi için çevresine gerçek düşüncelerini yansıtması da zorlaşabiliyor. Bundan ötürü psikolojik destek almak iş hayatında iç dünyayı dışa vurmak ve rahatlamak için bir ihtiyaçtır.
Stresli İş Hayatı için Mental Destek
İş hayatında yoğun stresli bir ortama sahip olan çalışanlar için psikolojik destek tartışmasız alınması gereken bir hizmettir. Stresli iş hayatı ilerde ciddi fiziksel sorunlara yol açabilir. Örneğin kalp krizinin temelinde stres problemleri yatmaktadır. Sürekli duyguların belli edilmemesi ve stresli ortama ilerleyen dönemlerde fazla maruz kalmak kişinin fiziksel problemler yaşamasına yol açıyor. Mental destek zannedildiği gibi sadece problemler üzerinden tavsiyeler verilen bir hizmeti sağlamaz. Sadece içinizi dökmeniz ve problemler ile ilgili paylaşımda bulunmanız bile bir psikolojik destek olabilir. Psikologlar sizi anladıkları ve sizi tanıyanlar gibi “Sen gibi biri nasıl böyle hissedebilir?” yaklaşımında bulunmadıkları için psikoloğa ihtiyaç duyabiliyoruz. Bazen bir sorunu sadece dinlenmesi için dile getirebiliriz. Stresimizin azalması için bu bir ihtiyaç olabilir. Bu ihtiyacı da en objektif yorum yapmadan karşılayacak kişi ise psikologlardır.
Psikolojik yaklaşım hayatın her alanında yer aldığı gibi kariyer hayatında da yer alır. Algı yönetimi dediğimiz alan iş hayatının yarısından çoğu diyebiliriz. İşe alımdan işinizin son yılına kadar yaklaşımınız kurduğunuz cümleler ve davranışlarınız insanların sizinle ilgili düşüncesini şekillendirmektedir. Birlikte çalıştığınız insanların sizle ilgili ne düşündüğü ve doğru iletişim diliyle anlaşabilmeniz kariyerinizde büyük farklılıklara yol açmaktadır. Kariyer üzerinde bir psikolojik yaklaşım geliştirmek başarıyı yakalamak için büyük bir fırsattır.
Henüz işe alınırken bile psikolojik yaklaşım belirlemenin size sağladığı fırsatlar olacaktır. Hepimizin bildiği üzere işe alınırken insan kaynakları yalnızca işle ilgili yetkinliğinizi ölçmez aynı zamanda karakterinizi de inceler. Krizler karşısında sakin bir yaklaşıma sahip olmak, ekip çalışmalarında başarılı olmak için başkalarıyla kurduğunuz iletişim hep psikolojik alt tabanlıdır. Hayatınızda genel olarak bir kriz yaşadığınızda verdiğiniz tepkiler ve sosyal ilişkilerdeki iletişim gücünüz alışkanlıklar ve karakterinizle alakalıdır. Kendi sınırlarınızı ve güçlü yanlarınızı bilerek buna göre psikolojik bir yaklaşım çizmek daha kariyerinizin başlangıcında bile farklı yerlere gelmeniz adına etkili olacaktır.
Kariyerde İlişkiler için Psikolojik Yaklaşım
Kariyer için ilişkilerde yaşanan çatışmalarda psikolojik yaklaşım sahibi olmak size kolaylık sağlayacaktır. IQ, mantıksal zeka her ne kadar önemli bir değer olsa da tek başına yetmiyor. EQ dediğimiz duygusal zeka da kariyer hayatında değerini ortaya koyuyor. Başkalarını anlayabilme, empati kurabilme, geri bildirim alabilme, yapıcı eleştirilere açık olma iş için özel hayat ilişkilerinden daha da kritiktir diyebiliriz. Bu yetenekler her ne kadar kişinin yapısı ve geçmiş deneyimleriyle bağdaştırılsa da üzerinde belli oranda değişiklikler yapılabilir. Hatalarınızı fark ederek kabul etmekle başlayarak kariyeriniz için ilişkilerle ilgili mental yaklaşım geliştirebilirsiniz.
Kariyerde Kendiniz için Mental Yaklaşım
Her şeyden önce kendiniz için bir psikolojik yaklaşım edinmenizi tavsiye ederiz. Herkes için mutlaka kariyer hayatının zorlu dönemleri vardır. Bu dönemleri atlatabilmek adına özel hayatta da psikolojik bir yaklaşıma sahip olmak gerekir. Kişinin kendine psikolojik olarak iyi gelecek uygulamaları bilmesi ve zaman zaman kendine vakit ayırması önemlidir. Kariyer hayatını önde tutan insanların bile arada bir zihinsel olarak dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Haftalık düzenli olarak kendilerine iyi geldiklerine inandıkları, kariyer hayatı dışında bir hobi edinilmesi iyi gelecektir. Bazen uzaklaşmaya ve farklı şeylerle uğraşmaya ihtiyaç duyarız. Sadece rahatlamak için değil büyük tabloya daha net bakmak için de uzaklaşmak bir ihtiyaçtır. Özellikle çözülmesi zor işler ara vermek gerekir. Bazı gizemler kafayı topladıktan sonra çözüme kavuşurlar. Dinlenmek aslında hız kazandırıcı dahi olabilir. Bu psikolojik yaklaşıma kariyerin başından beri sahip olmak kariyer hayatında duyguları etkili yönlendirmek ve hız kazanmak için bir ayrıcalıktır.
‘İş yerinde panik atak belirtileri nelerdir’ ve “İş hayatında panik atakla nasıl baş edilir?” soruları gerek yöneticilerin gerekse çalışanların merak ettiği sorulardan birisidir. Özellikle yöneticiler yoğun stres altında çalıştıkları için panik atak belirtilerini daha sık göstermektedirler. Ancak çalışanlarda da panik atağa rastlandığı oluyor. Günümüzde bizi strese sokan birçok etken varken kaygı içerikli panik atak benzeri psikolojik problemler sık sık yaşanmaktadır. Özellikle belirtileri ise iş hayatında ortaya çıkmaktadır. Fakat iş hayatının düzeni gereği kişinin bu tarz psikolojik problemleri iyi yönetebilmesi gerekmektedir. Bu nedenle panik atakla nasıl baş edileceği üzerine bir blog yazısı yazmaya karar verdik.
Tetikleyicilerin Farkında Olmak
Panik atakla nasıl baş edilir? sorusunun ilk cevabı panik atağınızın ve tetikleyicilerin farkında olmaktır. Geçirdiğiniz kriz anının panik ataktan ötürü olduğunu bilmek ilk adım olmalıdır. Bunu fark eden kişi kendisini biraz olsun telkin etmeye çalışabilir. Öbür türlü kişi otomatikman panik atak geçirildiğinde hasta olunacağını, başına bir şey geleceğine yüksek bir inanç besler. Kişi ancak kendisinin panik ataklarının olduğunu bilirse kendini yatıştırabilir. “Sakin ol, gerçekten bir şey olmuyor.” diyerek atağını yatıştırabilir. Özellikle iş hayatı için tetikleyicilerin farkında olmak önemlidir. Kişinin panik ataklarının artmasını sağlayan bazı endişeli durumlar olabilir. Bu durumların farkında olarak kendini böylesi durumların içerisinde bulunmamak adına olabildiğince kontrol ederse panik atak krizi geçirme oranları azalabilir.
İş Yerinde Panik Atak Belirtileri: Nefes Egzersizleri
Panik atakla nasıl baş edilir? sorusunun diğer etkili yolu ise nefes egzersizleridir. Nefes egzersizleri kişinin sakinleşmesini sağlar. Ancak panik atak geçirenlerin nefes egzersizleri üzerine çalışırken sadece atak geçirdiğinde egzersizleri denemesi değil düzenli olarak alıştırma yapıyor olması gerekir. Panik atakta nefes kontrolü ve kan basıncı etkilenir. Yani atak geçirirse nefes kontrolünü kaybedecek ve düzensiz nefes almaya başlayacaktır. Dolayısıyla nefes egzersizleriyle nefesi tekrardan dengelemesi atağını dindirecektir. Fakat bunun için bu egzersizleri hayatına kazandırmış olması gerekir. Aynı bir sınava çalışırcasına eğer atak geçirirse ne yapabileceği üzerine nefes egzersizlerini aklında bulundurması için pratiği olmalıdır.
Kas Gevşeme Egzersizleri
Panik atakla nasıl baş edilir? sorusuna yanıt olarak vereceğimiz son cevap ise kas gevşeme egzersizleridir. Panik atak, psikolojik bir rahatsızlık olmasına rağmen fiziksel belirtilere yol açan rahatsızlıklardan bir tanesidir. Bu nedenle fiziksel belirtileri azaltmak da etkili yollardan birisidir. Kasların gerilmesi aynı nefesin düzensizleşmesi gibi panik atak sırasında sıkça rastlanan belirtilerden biridir. Kas gevşeme egzersizlerine çalışmak panik atak halindeyken yaşanan kas gerilmelerine karşı yapılabilecek antrenmanlardandır.
İş yerinde panik atak belirtileri gösteren çalışan sayısı tempolu, yoğun ve stresli yaşam koşulları kaynaklı günden güne artış göstermektedir. İş yerinde panik atak belirtileri gösteren bireylerde iş performansı olumsuz etkilenebilmekte ve kişiler panik atak belirtileri geçirdikleri ana ait tecrübelerinin tekrar yaşanması halinde panik atağın yeniden gelebileceği endişesi ile içe kapanma, performans gösterememe, işten uzaklaşma gibi kaçınma belirtileri gösterebilmektedir.
İş yerinde geçirilen panik atak deneyimi kişinin kendisi, çalışma arkadaşları ve iş veren açısından olumsuz sonuçlara neden olabilmektedir. Peki panik atak belirtileri yaşıyor ya da atak yaşayabilecek çalışma arkadaşlarınıza panik atak anında yardımcı olmak istiyorsanız neler yapa bilirsiniz?
İş Yerinde Panik Atak Belirtileri: Gerçekten Panik Atak Nedir?
Öncelikle sorunun tespiti ve çözümü için yapılması gereken ilk adım panik atağın ne olduğunu bilmektir. Panik atak gerçekte bir tehdit nedeni olmamasına rağmen kişinin tehlikede veya zor durumda olduğunu düşünmesine bağlı olarak duyduğu kaygı ve korku hissi olarak tanımlanır. Atak anında ortada herhangi bir tehlike bulunmasa dahi kişinin vücudu, büyük bir tehlikeyle karşı karşıyaymışçasına tepki verir.
Genetik faktörler, stres düzeyinin yükselmesi, yakın zamanda ya da çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar, uyuşturucu madde, sigara ve kafein kullanımı, panik atak belirtileri riskini arttıran etkenler arasında yer alır.
Tehlike duyumunun hissedilmesi kişide sempatik sistemin devreye girmesine ve “kaç ya da savaş” savunmasının oluşmasına neden olur. Sempatik sistemin yol açtığı nefes darlığı, terleme, vücutta karıncalanma, kalp atımında artış gibi fiziksel belirtiler “kalp krizi geçiriyorum” ya da “ölüyorum” gibi ciddi bir sağlık problemi yaşamakta olduğu düşüncesini doğurur ve bu korku fiziksel belirtilerinin daha da şiddetlenmesine neden olur. Panik atak belirtileri çoğunlukla stres ve kaygının yüksek olduğu, kişinin fiziksel olarak iyi dinlenemediği, uyku kalitesinin düştüğü, beslenme bozukluğu, yüksek oranda alkol, kafein, sigara kullanımının olduğu dönemlerde daha sık ve yoğun görülme eğilimindedir. Ancak panik atak belirtileri ortada herhangi bir problem yokken de kendini gösterebilir.
Peki Panik Atak Belirtileri Kendini Nasıl Belli Eder?
Panik atağın ne zaman başlayacağı bilinememekle beraber daha önce panik atak geçirmiş kişiler başlayan belirtilerden panik atak geçirmekte olduğunu fark edebilmektedir. Panik atağın belirtilerini bilmek atakla başa çıkabilmeyi kolaylaştıracaktır. Panik atak belirtileri çoğu zaman birkaç saat önceden kendini hissettirmeye başlasa da belirtilerin yoğunlaştığı ve zirveye ulaştığı ilk 10 dakikadan sonra azalarak sonlanır ve ortalama 30 dakika içerisinde kişi olağan haline geri döner.
Panik atak belirtileri kimi zaman çevrenin yanlış müdahalesi ve kişinin kendini güvende, rahat hissetmediği bir ortamda atak geçirmesi halinde daha uzun sürebilmektedir. Yaygınlığına bakıldığında panik atak öyküsü kadınlarda erkeklere oranla daha fazla izlenmektedir.
Panik atak aşağıdaki belirtilerin en az 4’ünün ya da daha fazlasının görüldüğü ve belirtilerin dakikalar içerisinde şiddetlendiği durumdur;
Göğüste baskı, ağrı hissi,
Nabzın artması,
Kalp çarpıntısı,
Nefes almakta güçlük,
Boğulma hissi,
Ağızda kuruluk,
Terleme,
Titreme ya da sarsılma,
Sıcak basması,
Uyuşukluk hissi,
Karıncalanma,
Mide bulantısı ya da karın ağrısı,
Kusma,
Baş dönmesi,
Bayılma hissi,
Denetimi kaybetme ya da çıldırma korkusu,
Kalp krizi geçiriyor hissi,
Ölüm korkusu.
İş Yerinde Panik Atak Belirtileri ile Başa Çıkmak İçin Neler Yapabilirsiniz?
Artık panik atağın ne olduğunu, hangi belirtilerle kendini belli ettiğini biliyorsunuz. Peki İş yerinde panik atak belirtileri ile karşılaşmanız halinde neler yapabilirsiniz?
Aşağıda sırasıyla listelenen adımları uygulayarak iş yerinde panik atak belirtileri ile çok daha kısa sürede başa çıkabilirsiniz.
Mola verin! Geçmişte tecrübe ettiğiniz panik atak öykünüz varsa iş yerinde panik atak belirtileri gösterdiğinizi belli eden atağın başlayacağına dair fiziksel duyumsamalar hissettiğinizde kendinize kısa bir mola verin.
Güvende ve konforlu hissedebileceğiniz ve mümkünse rahat hava alabileceğiniz cam kenarı, açık alan gibi ferah bir yere geçin.
Ani hareketlerden kaçının! Hareketlerinizdeki artış nabzınızı yükseltir ve bu da atağınızın geliş hızını artırır. Dingin kalmaya ve sakin hareket etmeye çalışın.
Yardım İsteyin! İş yerinde panik atak belirtileri gösterdiğinizde, panik anında kaygılanmayacak ve size rehberlik edebilecek bir kişiye bilgi verin ve size eşlik etmesini isteyin. Bu kişi bir iş arkadaşınız, yöneticiniz, şirket doktorunuz, şirket psikoloğunuz ya da kendi kişisel psikoloğunuz olabilir. Bu kişilere ulaşamıyorsanız telefonla da bir yakınınızdan destek isteyebilirsiniz.
Nefes Alın! Güvenli bir alanda, rahat edeceğiniz bir konuma geldikten sonra gözlerinizi bir noktaya sabitleyin ya da kapatın ve nefes egzersizi yapın. Daha önce nefes egzersizi çalışmaları yaptıysanız size en iyi geleni seçin ve uygulayın. Ya da bir elinizi karnınıza diğerini göğsünüze koyarak derin bir diyafram nefesi alın, bu nefesi içinizden 3’e kadar sayarak dışarı verin. Nefes alırken göğsünüzü değil karnınızı şişirmeye çalışın. Diyafram nefesi kalp atışlarınızın normale dönmesine yardımcı olacak ve panik atakta hissedilen kalp krizi hissinin minimuma düşmesini sağlayacaktır.
İş yerinde panik atak belirtileri gösterdiğinizde tüm bunlar aklınıza gelmez ise kendinizi rahatlatmaya odaklanarak sakince derin nefesler alıp verin.
Odaklanın! Nefes egzersizine devam ederken topraklanma egzersizi uygulayarak aşağıdaki adımları izleyin;
İş Yerinde Panik Atak Belirtileri: Topraklanma Egzersizi
Bu uygulama size kontrolün sizde olduğunu, şimdi ve burada olduğunuzu hatırlatacaktır.
Gözünüzle bir nesneye odaklanın ve onun detaylarını keşfedin,
Odadaki bir sesi duymaya ve onu tanımaya çalışın,
Bedeninizi duyumsayın ve bedeninize odaklanın, teninize değen kıyafetleri, takılarınızın vücudunuzdaki ağırlığını, saçlarınızın değdiği yerleri hissetmeye çalışın.
Etrafınızda var olan bir kokuyu duymaya ve bunun neye ait olduğunu bulmaya çalışın.
Mümkünse ağızınızda kalan son tadı bulmaya çalışın ya da sevdiğiniz bir yiyeceğin damağınızda bıraktığı keyifli lezzeti anımsamaya çalışın.
Hayal Edin! İş yerinde panik atak belirtileri gösterdiğinizde kendinize güvenli bir alan tayin edemediyseniz bulunduğunuz alan içerisinde güvende olduğunuz ve kendinizi iyi hissettiğiniz bir yerde olduğunuzu hayal edin.
Telkin Edin! Nefes çalışmasını yaparken kendinize “Bu yaşadığım bir panik atak belirtisi, her an gelebilir ve herkeste olabilir. Benden kaynaklı bir hata nedeniyle değil.” Gibi bir telkinde bulunun.
Hatırlatın! Geçmiş ataklarınızdan yola çıkarak bu atakta da kısa bir süre içerisinde belirtilerin azalarak yok olacağını kendinize hatırlatın.
Nefes egzersizine belirtiler son bulana dek devam edin.
Tüm bu çalışmalara rağmen atağa ait belirtilerde azalma yoksa iş yerinizden izin isteyerek eve gidebilir ya da mümkünse revirde istirahat edebilirsiniz.
Profesyonel Destek Alın! İş yerinde panik atak belirtileri tekrar edecek endişesi duyuyor ve bu endişeleriniz günlük yaşantınızı, sosyal girişimlerinizi veya iş hayatınızdaki performansınızı olumsuz etkiliyorsa bir psikolog ile görüşerek mutlaka profesyonel destek alın.
İş Yerinde Panik Atak Belirtileri Gösteren Birine Bu Adımları Bilerek Psikolojik İlk Yardım Desteği Verebilirsiniz!
Psikolojik İlk Yardım Desteği sadece sağlık personelleri tarafından değil uygulama adımlarını bilen, sakinliğini koruyabilen ve gönüllü olarak destek vermek isteyen her birey tarafından verilebilir. Panik atak geçiren bir kişinin karşısında ne yapacağımızı bilmediğimizde çoğunlukla kişinin kaygısının daha da yükselmesine neden olacak müdahalelerde bulunabilir ve yanlış uygulamalar yapabiliriz.
Oysa psikolojik ilk yardım desteği oldukça kolay ve etkilidir. Üstelik destek verilen kişinin çok daha hızlı normale dönmesine yardımcı olunduğu gibi kişinin üzerinde geçirilen atağa ait çok daha az negatif yaşantı hissinin kalmasında da etkilidir.
Neler Yapabilirsiniz?
Öncelikle yardımcı olacağınız kişiye ona destek olmak için orada olduğunuzu söyleyin.
Kişinin olumsuz bir hisse kapılmaması için mümkün oldukça müdahalelerinizi sözlü yapın ve fiziksel temas gerekecek bir durum söz konusu ise kişiden izin isteyin.
Sakin, dingin ve tane tane konuşun. Hızlı konuşmanız kişinin temposunu daha da yükseltebilir.
Yargılamadan, empatik ve destekleyici şekilde davranın.
Güvenli, rahat edebileceği ve rahat nefes alabileceği bir ortama kişiyi götürün ya da bulunulan ortamda bu şartları sağlamaya çalışın.
Düzenli diyafram nefesi (karından alınan sakin ve derin nefes) almaları için onları yönlendirin. Uygulamada zorlanırsa onunla birlikte siz de nefes egzersizi yaparak eşlik edin.
Nefes egzersizi ile beraber Topraklanma egzersizi uygulamaya başlayın.
Atağın fiziksel belirtileri dindikten sonra; kontrolün hala kişinin kendisinde olduğunu hissettirmek için ona karar verebileceği sorular sorun. Soru sorarken iki seçenek sunun ve ikisinden birini seçmesini isteyin. Karmaşık, seçim yapması zor sorular olmamasına özen gösterin.
Örneğin;
su mu istersin, sıcak bir içecek mi?
Ailene haber vermek ister misin? Eşini mi arayalım, kardeşini mi?
İşe geri dönmek mi istersin, eve gitmek mi?
Karar verebiliyor olması kişinin hem kendini daha iyi hissetmesini sağlayacak hem de dikkatini farklı şeylere yönlendirerek atağın etkisinden uzaklaşmasını kolaylaştıracaktır.
Atak sonrası kişinin kendini kötü hissetmesine neden olan düşüncelerden uzaklaştırmak için onunla konuşun ve yaşadığı durumun panik atağa bağlı olduğunu ve durumu yaşayan kişiler için bu belirtilerin oldukça olağan olduğunu kişiye anlatın.
Artık siz de ihtiyaç halinde iş yerinde panik atak belirtileri gösteren birine psikolojik ilk yardım uygulayabilecek bilgiye sahipsiniz.
Atakları Önlemek İçin Yöntemler
Alışkanlıklarınızı düzenleyin! Sağlıklı beslenme, fiziksel egzersiz, kaliteli ve yeterli uyku ile kafein, sigara, alkol kullanımının azaltılması gibi yaşam şeklinizi düzenleyin.
Nefes egzersizleri ve meditasyon gibi gevşeme egzersizleri öğrenin ve düzenli olarak uygulamaya çalışın. Bu sizi ataklarla daha kolay başa çıkmak için hazırlayacak.
Panik atak konusunda bilgilenin. Panik atak ve gerçek bir kalp krizi, bayılma, vb. arasındaki farkı öğrenin.
Bir profesyonelle görüşün! Bir sonraki atağı beklemek yerine tedaviye başlamak daha doğru olacaktır.
İş yerinizdeki yöneticinize, insan kaynakları birimine, çalışma arkadaşlarınıza, varsa iş yeri hekiminize panik ataklarınız hakkında bilgi verin ve beklentilerinizi, size nasıl yardımcı olabileceklerini anlatın.
Atak anında neler yapabileceğinizi sırasıyla yazın! Bu yazıya size iyi gelecek olumlama cümleleri Yazınızı kolay ulaşabileceğiniz bir yerde bulundurun ve iş yerinde panik atak belirtileri hissettiğinizde yazdığınız yazıyı gözden geçirin.
Sosyalleşin! Sevdiklerinizle ve size iyi gelen kişilerle daha sık bir araya gelin. Sosyal ilişkilerden uzak durarak izole olmak ataklarınızın sıklığını arttırabilmektedir.
Panik atak yaşayan diğer insanlarla tanışın! Yalnız olmadığınızı görmek, neler yapabileceğinizi öğrenmek ve daha bilinçli bir şekilde uygulayabilmek için faydalı olmaktadır.
İş yerinde panik atak belirtileri ile başa çıkmakta bu önerilerimiz yetersiz kalıyorsa, sıklıkla atakların yeniden geleceğinden endişe duyuyorsanız, her atak anında hastaneye gitme ihtiyacı duyuyorsanız, sosyal ve profesyonel hayatlarınız negatif etkilendiyse ve destek almak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Psikolojik sağlamlığı güçlendirme kariyer hayatında başarının anahtarlarından birisidir. Psikolojik sağlamlık kişinin kriz durumlarıyla baş etme becerisiyle ilgilidir. Bir darbe alan bardak paramparça olacaktır. Ancak plastik tekrardan eski haline dönebilecektir. Bu noktada beklenmedik bir riskle yüzleşirken esnek yaklaşabilmek, psikolojik sağlamlığa sahip olmak hayatı kolaylaştıracaktır. Özellikle kariyer hayatında sürekli riskler ve beklenmedik olaylarla karşılaşırız. Bu nedenle kriz yönetimini sağlayabilmek kariyer hayatı için mühimdir. Krizi iyi yönetenlerin psikolojik sağlamlığının güçlü olduğu düşünülmektedir.
İş Hayatıyla Özel Hayatı Ayırma
Psikolojik sağlamlığı güçlendirme başınıza iş dışında bir problem geldiğinde bile işe odaklanabilmenizi sağlar. Psikolojik sağlamlığı güçlü olan insanlar özel hayatlarında yaşadıkları problemleri profesyonel hayatlarına yansıtmamak konusunda oldukça yeteneklidirler. Yaşadıkları olayı bastırmazlar ancak iş hayatında da kendi hayatlarında yaşadıklarını bir kenara koyarak işlerine koyulabilirler. Aynı bir sandıkları varmış ve evde yaşanan sorunları o sandığın içine yerleştirmişler gibidir. Zaten anahtar ellerinde istedikleri zaman sandığı gidip açabilirler. Bu özgürlük sayesinde kariyer hayatında sandığı evde bırakıp zihnen ve bedenen görev yerindedirler.
Psikolojik sağlamlığı güçlendirme krizleri bir avantaja çevirmeyi sağlar. Psikolojik sağlamlığı güçlü bireyler yaşadıkları krizlerle kendilerini geliştirirler. Her bir krizden bir çıkarım yaparlar. Bilinçdışı ya da bilinçli bir şekilde “Ben bu yaşadıklarımdan ne öğrendim?” sorusuna karşılık öğrendikleri bir cevap vardır. Dolayısıyla tekrardan benzeri bir krizle karşılaştıklarında nasıl davranacakları konusunda ve benzer bir krizi daha iyi yönetebilmek adına gerekli becerileri kazanmış olurlar. Ayrıca psikolojik sağlamlığı güçlü olan bireylerin başkalarının yaşadığı krizlerden de ders çıkarma özellikleri vardır. Psikolojik sağlamlığı güçlenmiş birisi başkasının yaşadığı bir olaydan yaptığı çıkarımlar sayesinde benzeri hatalara düşmeyebilir.
Psikolojik sağlamlığı güçlendirme yaşanan bir problem sonucunda çabuk toparlanma becerisi kazandırır. Her insanın bir problemi sindirebilmesi için belli bir süre gerekir. Ancak bazıları için bu süre daha kısa olabilir. Bu süreci kısaltansa psikolojik sağlamlığa sahip olmaktadır diyebiliriz. Yaşanan yeni koşullara çabuk adapte olabilmek psikolojik sağlamlıkla ilgilidir. İnsan alışkanlıklar ve rutinlerden zor vazgeçer. Bu nedenle rutini bozan bir faktörle karşılaşıldığında kişinin dengesi bozulur. Bu dengenin bozulmasına alışabilmek adına etkili baş etme yöntemleri geliştirilmelidir. Psikolojik sağlamlığı güçlü bireyler etkili baş etme yöntemlerini kullanmaktadırlar. Olaylara karşı yalnızca duygularla ya da yalnızca mantıkla değil (iki tarafın kombinasyonuyla tepkiler vermektedirler. Kendilerini iyi tanıyarak kriz karşısında onlara neyin iyi geleceğini bilirler. Çözülebilir problemlerde problemin çözümüne dair etkili fikir yürütürler.
İş ve eğitim hayatında motivasyon kişinin hayat kalitesini yüksek oranda etkilemektedir. Hayatımızın çoğunluğunu ya işte ya da okuyorsak eğitim hayatımızda geçiriyoruz. Eğer işe ya da okumaya motivasyonumuz azalırsa hayat kalitemiz de olumsuz etkilenir. Zaman zaman insanların motivasyonu düşebilir. Böyle bir durumda motivasyonu arttıracak metotları bilmek gereklidir. Sınavlar, okulda dersleri dinleme, ders çalışma ve iş hayatında çalışma motivasyonunu arttıran metotları blog yazımızda sizin için topladık.
Bir Tablo Oluşturun
İş ve eğitim hayatında motivasyon için işinizi yapmanız ya da derslerinize çalışmanızın altında yatan asıl nedenleri görünür hale getirmeniz gerekir. Eğitim hayatı için ulaşmak istediğiniz hedefi düşünün. Örneğin ortaokuldaysanız bir lise hedefi, lisedeyseniz üniversite hedefi koyabilirsiniz ya da gelecek hayallerinizi düşünebilirsiniz. İş hayatındakiler başarı hedefi koyabilir. Örneğin terfi etmek gibi bir hedef olabilir. Şimdi evinizin göreceği bir yerine bu hedeflerle ilgili tablo oluşturun. Tablonuza fotoğraflar yapıştırabilirsiniz ya da yazılar yazabilirsiniz. Hıdırellez dediğimiz hala günümüzde de kullanılan eski geleneğimiz. Aslında bunu destekleyici bir yaklaşıma sahiptir. Eğer dilediklerimizi görünür hale getirirsek günlük hayatta bize sıkıcı gelen şeylere direnme gücümüz artar. İleride alacağınız büyük ödülü arada bir kendinize hatırlatmakta fayda var.
İş ve Eğitim Hayatında Motivasyon: Küçük Ödüller
Çalışma ve eğitim hayatında motivasyon sıklıkla düşebilir çünkü emeğin karşılığını genelde geç alıyoruz. Ödül alamadığımız için yaptığımız işleri sürdürmek adına isteğimiz azalıyor. Bu nedenle çalışmalarda verilen aralar ve arada bir kendimizi ödüllendirmemiz küçük ama etkili motivasyon arttırıcılardır. Çok sık yapmadığınız sevdiğiniz faaliyetleri zorlu bir iş gününden sonra yapmak tekrardan işe koyulmanız için değerlidir. Hatta öğrenciyken teneffüsler ofisteyken verilen aralar bile motivasyonu korumak için elzemdir. Bu aralarda kişiye zevk verecek eylemlerin belli oranda yapılması tekrardan çalışmaya dönülme motivasyonunu arttıracaktır. Çalışma aralarında sevdiğiniz bir çikolatayı yemek, sevdiğiniz kahveyi içmek, nefes almak için dışarı çıkmak ve rahatlamak motivasyona etkilidir.
İş ve Eğitim Hayatında Motivasyon: Engelleri Tanıyın
Çalışma ve eğitim hayatında motivasyon düşüren engellerin önceden öngörülmesi faydalı olacaktır. Engeller insanın motivasyonunu düşürmektedir. Kişi karşılaştığı zorlukları özellikle çözemeyeceğini hissettiğinde pes etme eğilimi gösterir. Dolayısıyla eğer önceden çıkabilecek engeller tespit edilirse bu engellere karşı yapılabilecek etkili baş etme yöntemleri de analiz edilebilir. Böylelikle engellerin sizi caydırma ihtimali azalacaktır. Her başarısız olduğumuza inandığımız da ve aşılmaz gibi görünen engellerle karşılaştığımızda motivasyonumuz düşer. Bunu engellemek adına engelleri tanımanız büyük fark yaratacaktır.
Çocukların fiziksel gelişimdönemleri beş farklı alt başlıkta incelenebilir. Bilişsel, ince motor, kaba motor olmak üzere üç farklı alanda fiziksel gelişim tamamlanır. Bu alanlar sırasıyla değil bir arada gelişiyor diyebiliriz. Hatta her biri bir diğerine katkıda bulunmaktadır. Gelişimi ayrı düşünmek mantıklı değildir. Gelişim kademeli gerçekleşmez. Fiziksel gelişimle beraber duygusal gelişiminde tamamlanması devam etmektedir. Fiziksel gelişimin alt dallarını bilmek ebeveynlere katkı sağlayacağı için blog yazımızda alt dalları ele almak istedik.
Mantık, problem çözme ve analiz yapma fiziksel gelişim dönemleri arasında bilişsel gelişimin kapsamına girmektedir. Düşünmek ve zihinsel kavrayış bilişsel gelişimle alakalıdır. Bilişsel gelişim beyin gelişimiyle gerçekleşir. Ergenlik bitene kadar beyinde büyük değişimler gerçekleşir. Özellikle ilk 6 yıl ve ergenlik dönemi bilişsel gelişim için değerlidir. Çoğu kişi beyin gelişimi denildiğinde fiziksel bir gelişim söz konusu değilmiş gibi düşünür. Ancak beynin yapısındaki değişimler fiziksel bir yapı değişikliğini de içerisinde barındırır. Bu nedenle beynin gelişimi de fiziksel gelişime dahildir.
2) Çocukların Fiziksel Gelişim Dönemleri: Kaba Motor Gelişimi
Kaba motor fiziksel gelişim dönemleri içinde en erken gelişim gösteren öge diyebiliriz. Kaba motor çocuğun ana kaslarını ve vücudunun büyük parçalarını hareket ettirebilme kabiliyetiyle alakalıdır. Tekmelemek, yürümek, koşmak, kolu uzatmak gibi vücudun büyük parçalarıyla yapılan her türlü kas kullanımı kaba motorun kapsamına girmektedir. Örneğin tekmelemek kısa süre sonra çocuğun yapabileceği bir eylemdir. Ancak yürümek daha uzun zaman alacaktır. Kaba motor gelişimi için doğumdan 6 yaşının sonuna kadar devam ediyor diyebiliriz. Zamanla çocuk kaba motor becerilerini kullanma konusunda uzmanlaşmaya başlar.
3) İnce Motor Gelişimi
İnce motor gelişimi kaba motor gelişimi gibi kaslarla alakalı fiziksel gelişim dönemleri arasındadır. Kaba motordan farklı olarak ince motor daha küçük kas gruplarını kapsamaktadır. Parmakları hareket ettirmek ve parmaklarla nesneleri kavramak ince motor becerileriyle ilgilidir. Küçük çocukların ince motor becerileri henüz gelişmemiştir. Örneğin çok küçük bir çocuğa kalem tutturamazsınız. İnce motor kas becerileri tam olarak gelişmediği için parmaklarla kavrayamaz. İnce motor becerilerini geliştirmek için çocuklarla parmaklarla yapılabilecek oyun aktivitelerini pratik yapmak gerekir. Hamurla oynamak, boyama yapmak gibi faaliyetler ince motor becerilerini destekleyecektir.
Yazmak dışında giyinmek, kaşık tutmak gibi günlük hayattaki sık sık yaptığımız faaliyetler için de ince motor becerileri gerekmektedir. Çocuğun ince motor becerilerinin geliştiği dönemleri göz önünde bulundurarak çocuktan yaşa uygun performans beklenmesi faydalı olacaktır. Özellikle fiziksel gelişim unsurları çocuğun elinde olmayan gelişimsel süreçlerdir. Bu nedenle çocuğu zorlamanın yaşından büyük becerileri yaptırmaya çalışmanın anlamı yoktur. Hatta çocuğun psikolojik gelişimini zedeleyerek kendine güveninde problemler yaratabilir. Fiziksel gelişim dönemleri hakkında detaylı bilgi almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.
Duygusal beden kişinin duygusal algısıyla alakalı bir kavramdır. Çocukluk döneminde fiziksel beden birinci basamak olarak sayılır. Fiziksel beden kişinin somut olarak fiziksel var oluşu algılamasıyla alakalıdır. Burada somut bir düşünce söz konusudur. Ancak duygusal beden farklı olarak kişinin soyutluk algısıyla alakalıdır. Somut algıdan daha sonra oluştuğu için ikinci basamak olarak sayılmaktadır. Fiziksel dünyayla ruhani dünyamızı birleştiren basamaktır.
Duygusal beden kişinin karakterini ve iç dünyasını içerir diyebiliriz. Kişinin duygu durumu ve genel hislerini bu bedenle tanımlayabiliriz. Çocuklar belli bir yaşa kadar kendilerini tanımlayamazlar. Ancak kendimiz üzerinden düşünürsek iç dünyamızın farkındalığına yetişkin olarak belli oranda sahip olduğumuzu anlayabiliriz. Size nasıl birisi olduğunuzu sorarlarsa aşağı yukarı kendi davranışlarınızı tanımlayabilir ve karakteriniz üzerinde yorum yapabilirsiniz. Yani duygusal dünyanızı tanımlamak size zor olmayacaktır. Fakat bir çocuk sinirli mi uysal mı, hareketli mi sessiz mi olduğunu tanımlayamayabilir. Aynı şekilde hislerle algılanan daha ruhani şeyleri belli bir yaşa kadar anlayamaz. Örneğin tanrı ve ölüm gibi soyut kavramları kavramak çocuk için belli bir yaşa kadar pek mümkün değildir.
Dengesizlikte Ortaya Çıkan Sorunlar
Duygusal beden konusunda sıkıntı yaşandığında bazı problemler ortaya çıkabilir. Duygusal olarak kendimizi huzursuz hissettiğimiz zamanları hepimiz az çok biliriz. Eğer genel olarak duygusal bedeni dengelemek konusunda bir takım sorunlar yaşıyorsanız iç huzurunuz sık sık sarsılıyor demektir. Güven problemleri, kaygılar, takıntılı düşünceler hep duygusal beden ile ilgili dengesizliklerin sonucunun da bir tür getirisidir. Herkesin zihni kriz anında olumsuz düşünceler üretir. Önemli olan o düşüncelere karşı koyabilmektir. Bu da kişinin kendini avutabilme yeteneğiyle ilgilidir. Kendini avutmakta yani duygusal beden dengesini kurmakta sorun yaşayanlar genellikle negatif düşüncelerde boğuluyor gibi hissederler.
Duygusal Beden Dengeleme
Bu bedenin dengede tutulması duygu dünyamızı düzenleyebildiğimiz anlamına gelir. Aslında çocukluktan kazanılan bir beceridir. Bakım verenin çocuğu kendini sakinleştirme ve avutma imkanı tanıması bu beceriyi geliştirecektir. Bu nedenle uzmanlar belli bir yaştan sonra ağlayan çocuğu bir süre kendi haline bırakmayı önerirler. Kendini sakinleştirmeyi öğrenebilmesi adına yapılan bir uygulamadır. Olumsuz olarak nitelendirilen duygular hayatın bir parçasıdır. Çocuğa bunlarla yaşayabilmeyi öğretmek kendini sakinleştirmeyi öğretmekten geçer. Bu nedenle duygusal bedeni dengelemek yaşanan olaya sükûnetle karşılık verebilmek kabul edebilmek ve şefkat göstermekle alakalıdır. Bu da bakım verenin tutumuyla ilgilidir. Bakım veren ne kadar çocuğun yaşadığı kriz durumlarını bu üç özellik özelinde karşılayabilirse çocukta bunu ondan öğrenecektir. İlerleyen hayatı için olumlu yönden etkili olacaktır.
Özellikle erken çocukluk ve ergenlik döneminde fiziksel gelişim büyük oranda etkisini göstermektedir. Çeşitli dış faktörlerin etkisiyle fiziksel gelişim hassas dönemlerde değişikliğe uğrayabilir. Çoğu kez atlanan ve bilinmeyen gelişimle ilgili iki önemli bilgi vardır. Bunlardan birincisi anne karnında bile hem fiziksel hem de psikolojik gelişimi etkileyen bazı unsurlar olduğudur. İkincisi psikolojik gelişimin maddi gelişimi dolaylı yoldan etkileyebildiğidir. Bu durumda gelişimi etkileyen unsurların üzerinde durmak kişinin psikolojik gelişimini de bir nevi ele almak gibidir. Psikolojik gelişim de maddi gelişim üzerinde etkisini gösterebilir. Özetle gelişim başlı başına tek parça halinde incelenmelidir ve iki yönünün birbiri üzerindeki etkisinin farkında olarak çocuk yetiştirilmek en sağlıklısı olacaktır.
Anne karnında annenin beslenmesi ve etrafındaki çevre fiziksel gelişim üzerinde etkisini göstermektedir. Anne eğer alkol, sigara ya da uyuşturucu gibi maddeleri kullanırsa çocuk üzerinde ilerleyen dönemlerde vücut gelişimi konusunda sıkıntılar gözlemlenmektedir. Büyümede gecikme, kas gelişiminde sıkıntılar ya da nörolojik alt yapılı zihinsel problemler annenin anne karnında yetersiz ve dikkatsiz beslenmesi sebebiyle ortaya çıkabilir. Psikolojik olarak annenin stresli bir hamilelik geçirmesi, travmalarla karşı karşıya kalması çocuğun hem psikolojik hem de vücut gelişimine olumsuz etkiler yaratabilmektedir.
Erken Çocuklukta Fiziksel Gelişim
Fiziksel gelişim açısından büyük önem taşıyan erken çocukluk dönemi 0-6 yaş arasındaki periyotu kapsamaktadır. Bu dönemdeki çocuğun ilk yılında yeteri kadar anne sütünden faydalanması ve sonrasındaki beslenme süreci vücut gelişimi için hassastır. Bu dönemde çocuklar hızlı bir şekilde büyümektedir. 3-6 yaş aralığındaki çocuklar her yıl yaklaşık 3 cm uzamaktadırlar. Çocukların yaşa göre gelişiminin takibinin yapılması özellikle bu hassas erken çocukluk döneminde çok önemlidir. 0-6 yaşta fark edilen vücut gelişimi problemi zihinsel gelişim konusunda ya da diğer olası fiziksel rahatsızlıklar hakkında bilgi verebilir.
Ergenlikte Gelişim
Ergenlik dönemi fiziksel gelişim konusunda son evre sayılmaktadır. Ergenlik döneminde çocukluktan çıkılıp kişinin yetişkin olmasında atılan son adımlar atılır. Gelişim açısından ses tonu değişimi, erkeklerde boyun uzaması ve kızlarda vücut hatlarının belirginleşmesi, regl olmak ergenlik döneminin tek gelişim unsurları değildir. Aynı zamanda beyinde de bazı yapısal değişimler ortaya çıkmaktadır beynin bazı bölgeleri gelişim göstermektedir. Beyindeki frontal korteks dediğimiz alnımızın olduğu yerdeki mantık üzerinde etkili bölgede gözle görülür değişiklikler görülmektedir. 20 yaşına kadar bu gelişim süreci gelişimle beraber devam etmektedir. Ergenlik belirgin olarak 13 ile 19 yaşında başlar. Ancak 9-12 yaş ergenliğin yavaş yavaş etkisini gösterdiği dönemlerdir. Bu dönemlerdeki fiziksel değişimde gecikme ya da erken ergenlik gibi belirtiler gelişimde sıkıntılar olabileceği konusunda mesaj verebilir. Bu nedenle özellikle çocuğun ergenlik döneminde duygusal, fiziksel ve psikolojik gelişimi ebeveynler tarafından incelenmeli ve ilgilenilmelidir.
Psikolojik stratejiler öğrencilerin sınavlarda maalesef fazla önem vermediği konulardır. Fakat bu stratejiler sınavda başarılı olmak için çalışmalar kadar ya da ders programları kadar önemli konulardandır. Pek çok öğrenci bu psikolojik olarak doğru hazırlık ve planlamalar yapmadığı için sınavlarda başarısız olmaktadır. Lise sınavlarından üniversite sınavlarına kadar pek çok konuda strateji yapmak oldukça önemlidir. Çok çalışmak çok tekrar yapmak kadar önemli bir konudur. Diğer bir yandan bu tarz stratejileri yanlış geliştiren öğrenciler de başarılı olamamaktadır.
Sınavlar için strateji nedir nasıl uygulanır konularında öğrencilerin bilgilenmesi oldukça etkilidir. Öğrencilerin doğru bir stratejiyi tek başına belirlemeleri oldukça zorlu bir uğraş olabilir. Öğrenciler ilk olarak kendilerine karşı objektif bir bakış açısı ile yaklaşmalıdır. Sınavın öğrenciye sunduğu imkanlardan nasıl çalışması gerektiğine kadar her bir şey için kendilerine objektif bir cevap vermelidir. Ayrıca bu stratejiler her bir sınav için farklı bir şekilde gerçekleştirilmelidir.
Örneğin lise sınavları için öğrencilerin yapacağı bir strateji ile üniversite sınavları için yapılacak bir stratejik aynı değildir. Özellikle psikolojik olarak öğrencilerin her bir sınava özel olarak kendilerini hazırlamalıdır. Yoğun bir araştırma yapılarak öğrenciler kendilerini bu sınavlar için özel olarak hazırlamaya çalışmalıdır. Çünkü her bir sınav için yapılacak psikolojik hazırlık farklıdır. AP sınavı için öğrencilerin kendilerini psikolojik olarak doğru hazırlaması son derece önemlidir.
Yapılacak doğru psikolojik hazırlıklar öğrencilerin bu program boyunca öğrencilerin daha az stres ve kaygı oluştuğunu gözler önüne sermektedir. Aynı şekilde IB gibi zorlu uluslararası sınavlarda da yapılacak doğru psikolojik hamleler öğrenciler hem bu zorlu sınavda başarıya sürüklemekte hem de yurt dışında kaliteli üniversiteler yerleşmesini sağlamaktadır. Yani bu psikolojik hamleler sadece sınavlar için değil sınav sonrası yaşanılacak durumlar için de etkilidir.
Psikolojik Hamleler İçin Destek Almak
Bu tarz psikolojik hazırlıklar için sadece öğrencilerin kendilerini tanıması ve bilmesi yeterli olmamaktadır. Öğrenciler en doğru stratejiler için öğrenciler sınavların içeriğini ve anlamını da iyi bir şekilde bilmelidir. Öğrenciler hem psikolojik stratejiler geliştirmek hem de sınav içeriklerini araştırmak konusunda sıkıntı yaşayabilirler. Bu durum çok fazla zaman kaybına sebep olmaktadır. Bu yüzden öğrenciler sınavlara en doğru şekilde hazırlığı yapmak için psikolojik danışmanlık hizmetlerinden destek almaktadır. Bu tercih öğrenciler için en doğru stratejileri belirlemelerini sağlayacaktır.
Doç. Dr. Gamze Sart Youtube adresini ziyaret ederek sınavlar için doğru psikolojik stratejiler için detaylı videolara göz atabilirsiniz. Aba Psikoloji internet sitesinden en doğru psikolojik stratejiler ile alakalı destek alabilir ve blog yazılarımızdan bu konu ile alakalı yazılara ulaşabilirsiniz. Sınavlara yapılacak hazırlık ve stratejiler için Aba Yurt Dışı Eğitim internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Sayısal alan ve sözel alan seçimleri lise dönemlerinde öğrencileri oldukça zorlayan bir tercihtir. Öğrencilerin hayatlarının geri kalan kısmını etkileyecek bu seçimi yapmak için öğrencilerin anlık karar vermemesi gerekmektedir. Çünkü anlık verilen kararların ilerleyen yıllarda telafisi çok zor hatta hiç olmayabilir. Genel olarak öğrenciler ders notlarını göz önünde bulundurarak ya da istediği mesleğe göre alanını belirlemektedir. Fakat bir alan seçiminin doğru yapılması için bunlardan fazlasını ihtiyaç duyulmaktadır.
Ayrıca alan seçimleri öğrencilerin lise dönemlerine denk geldiği için öğrenciler bu dönemde bazı değişime girerler. Psikolojik, hormonsal ve fiziksel değişimler bu dönemlerde öğrencilerin yanlış tercih yapmasına sebep olabilir. Diğer bir yandan sayısal bölümler öğrencileri kimi zaman daha fazla cezbettiği için de bu alana yönelen öğrenci sayısı fazla olmaktadır. Bu tercihler devamında başarısız bir iş ve okul hayatını beraberinde getirebilir. Biz de Aba Psikoloji olarak öğrencilerin sayısal bölüme olan yatkınlığını anlamak için yapması gerekenleri anlattık.
Sayısal Alan İçin Yatkın Olup Olmamak
Sayısal bölümleri ile eşit ağırlık bölümleri arasında pek çok fark olduğu için bu iki alan arasında tercih en doğru şekilde yapılmalıdır. Eşit ağırlık bölümleri herkesin bildiği gibi daha sözel ağırlıklı ilerlese de sayısal alanların içerisinde de sözel olan bölümleri bulmak mevcut. Alan seçimi yapmak için ilk olarak kendi kendinize dürüst bir konuşma gerçekleştirmelisiniz. Eksik yanlarınızı, istediğiniz mesleği, yetenekli olduğunuz alanları ve başarılı olacağınız alanları doğru bir şekilde belirlemelisiniz.
Sayısal alan sadece mühendislik ya da tıp alanından oluşmuyor. Ya da sadece bu meslekleri tercih eden insanlar başarıya ve çok paraya ulaşmıyor. Pek çok öğrenci sadece sayısal bölümleri iş imkanı için tercih ediyor. Fakat arka planda sözel ve eşit ağırlık bölümlerinde de en az sayısal kadar iş imkanı bulunuyor. Sayısal meslekler ve maaşları bu alanın seçilmesi açısından öğrencileri oldukça etkiliyor. Fakat sadece bunlar için bu alana yönelen öğrenciler ilerleyen dönemlerde oldukça pişman oluyor.
Hem maddi kazanç sağlayamıyor hem de sevmedikleri işleri ömürleri boyunca yapmak zorunda kalıyor. Ya da maddi kazanç sağlamalarına rağmen istemedikleri ve sevmedikleri işlere mahkum oluyor. Öğrenciler hangi alanda hangi mesleği okuyor ise bunu sevdikleri için ve yetenekli oldukları için seçmelidir. Bunlara ek olarak internet üzerinden yapılan sanal testlere göre ya da yönlendirmelere göre de alan seçimi yapmak son derece yanlıştır.
En Doğru Alan Seçimi Nasıl Yapılır?
Sayısal meslekler ya da alanlar sizi cezbetse de bu alanı tercih etmeden önce kendinizi iyi tanımlamalısınız. Biz genel hatları ile anlatsak da bu konuda en doğru tercihi vermek için psikolojik danışmanlık almanız ve alan seçimini öyle belirlemeniz en doğru karar olacaktır. Çünkü her şeyin ötesinde insan beyninin çalışma şeklini anlamak ve yorumlamak üzerine eğitim almış kişiler bu anlamda size en doğru ve en kesin bilgileri verecektir. Bu konuda destek almak için Aba Psikoloji adresini ziyarete edebilirsiniz.
Sayısal alan ya da sözel alan için en doğru tercihi ancak bu şekilde sağlayabilirsiniz. Diğer türlü internet üzerinde elde edilen bilgiler sadece genel konulardır. Bu yüzden pek çok öğrenci resim, müzik ya da başka bir sanat dalındaki yeteneğini yıllar sonra keşfedebiliyor. Öğrencilerin aileleri yüzünden de belli başlı alanlara yönelmesi de meydana gelebiliyor. Aileler öğrencileri sadece bir meslek için zorlayarak öğrencileri istemediği alana yönlendirebiliyor. Bu sebepten dolay ailelerin de bu konuda bilgilenmesi gerekiyor.
Doç. Dr. Gamze Sart Youtube adresini ziyaret ederek sayısal alan seçimi hakkında bilmeniz gereken konularda videolara ulaşabilirsiniz. Aba Psikoloji internet sitesinden sayısal ve sözel bölümleri arasında en doğrusunu tercih etmek için destek alabilirsiniz. Lise dönemlerinde uluslararası sınavlardan ve diğer sınavlardan destek almak için Aba Yurt Dışı Eğitim sitesini ziyaret edebilirsiniz.