Sosyal psikoloji insanların sosyal çevrelerindeki düşünceleri, duyguları, inançları ve hedeflerini inceleyen bilim dalıdır.  Muhtemelen önceden de insanların davranışlarının sosyal ortamlarda değiştiğini fark etmişsinizdir. Yalnızkenki davranışlarınızla etrafınızda birileri varkenkileri kıyasladığınızda arada bazı farklar göreceksinizdir. Verdiğiniz kararlar, duygularınız, inançlarınız ve davranışlarınız etrafınızda birileri olduğunda değişiyor olabilir. Bunun dışında yalnızca etrafınızda birileri olmasıyla ilgili değil yanınızda olan kişiye göre de davranışlarınız değişiklik gösterir. Mesela, iş arkadaşlarınızlayken farklı biri gibiyken yakın arkadaşlarınızla olduğunuzda tavırlarınız bambaşkadır.

Peki bu davranış farklılıkları neden ortaya çıkıyor? Sosyal psikoloji yapılan deneylerle çevremizdeki insanlar düşüncelerimizi, duygularımızı, hissettiklerimizi, davranışlarımızı, bakış açımızı şekillendirdiğini bulmuştur. Diğerlerinin etrafımızda olması seçimlerimizde ve davranışlarımızda değişimlere sebep olabilir. Yapılan deneylerden örnekler vermemiz olayı kafanızda somutlaştırmanızı sağlayacaktır. Davranış değişikliklerini daha iyi anlamanız için Asch’in uyum deneyini örnek verebiliriz. 1953’te yapılan deney sosyal ortamlarda çoğunluğa uyma eğilimi gösterdiğimizi gösterir. Deneyde katılımcılar basit bir soruya çoğunluk başka bir cevap verdiği için çoğunluğun verdiği cevabı vermeyi tercih eder. Örneğin bu deney verdiğimiz cevapların ve davranışların çoğunluğun yanıtına göre değişebildiğini gösteren bir deneydir.

Sosyal Psikoloji Araştırma Alanları

Sosyal ortamın etkisinin insan üzerinde yarattığı değişimi incelenirken bir çok farklı araştırma soruları ortaya çıkabilir. Sosyal etkileşimi içinde barındıran bir çok farklı alandan konu sosyal psikolojinin içerisinde yer alabilir. Örnek vermek gerekirse tavırların nasıl oluştuğu ve değiştiği konusunda araştırmalar bu alanın konularından biridir. Diğer konular şiddet, önyargılar ve ayrımcılığın nedenleri, kişilik ve grup içi davranışlar, sosyal etkiler, kişiler arası iletişim ve benzeri içeriklerden oluşmaktadır. Sosyal ortamdaki davranışları içeren her türlü araştırma konusu sosyal psikoloji alanının altında incelenebilir.

Neden Bu Alan Önemlidir?

Sosyal psikolojinin sosyal ortamların insanlar üzerindeki etkisini araştırması bilimsel bir kazançken başka faydaları da vardır. Sosyal psikoloji toplumsal problemler üzerinde de etkilidir. Bu alan bireysel iyi oluş, toplumsal sağlık, madde kullanımı, suç işleme, domestik şiddet, zorbalık, agresif davranışlar ve önyargılar üzerine odaklanır. Sosyal psikologlar zihinsel sağlık alanında doğrudan çalışmazlar. Fakat bu alanda yapılan araştırmalar sosyal faktörlerin etkisindeki davranışlara nasıl müdahale edilebileceği konusunda fikir vermektedir. Toplum sağlığı programları çoğunlukla ikna tekniklerine bağlıdır. İkna teknikleri ise sosyal psikoloji alanından türetilmiş bir tekniktir. İnsanlarda sağlıklı davranışları arttırarak tehlikeli olanlardan sakınmak için üretilen tekniklerdir. Diğer bir yandan insanların toplum içindeki davranışları hayatını etkilemektedir. Sosyal psikoloji alanında yapılan araştırmalar davranışları anlamakta da faydalıdır.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilir, Aba Psikoloji YouTube kanalını ziyaret edebilirsiniz.

Read More

Psikolojik öksürük kronik öksürüğe neden olan faktörler dışarıda bırakıldığında ortaya çıkan bir öksürüktür. Aslında bilim dünyasında ‘psikojenik öksürük’ olarak adlandırılmakla birlikte halk arasında ‘psikolojik’ ifadesi ile dile getirilmektedir. Bu tür öksürüğün bazı özellikleri bulunmaktadır. Öncelikle kuru bir öksürük yapısına sahiptir. Kişide birden çok kez görülen bu öksürük, her defasında bir önceki öksürüğe benzemektedir.

Bu tür öksürük uzaktan dahi rahatlıkla duyulabilecek bir seviyede olabilmektedir. Öksürüğün sıklığı bazı durumlarda kişinin günlük yaşantısını dahi etkileyebilmektedir. Ayrıca kişinin mutlu olduğu anlarda bu öksürük tipinin azaldığı da gözlemlenmiştir. Bu öksürüğe sahip olanlarla yapılan terapilerde, genellikle kendilerinin öksürüğün görülme öncesinde soğuk algınlığı geçirdiğine dair bir hikaye anlattıkları görülmektedir.

Psikolojik Öksürük Ne Şekilde Görülmektedir?

Psikolojik öksürük günlük yaşam içerisinde sıklıkla görülmektedir. Kişide genellikle uyku sırasında görülmemekle birlikte, uyku sırasında rastlanılan durumlar da olmaktadır. Çocuklarda görülen durumlarda, çocukların anne, baba ya da doktor gözetiminde olduklarında öksürüğün daha sık yaşandığı görülmektedir. Çocukların okula gitmek istemedikleri durumlarda ve anne ya da babanın dikkatini çekmek istediklerinde de öksürük sıklığının arttığına tanık olunmaktadır.

Bu öksürüğe türüne sahip olan kişilerde sürekli olarak boğazı temizleme ihtiyacı bulunmaktadır. Duygusal tetikleyiciler yani olumsuz durumlar karşısında öksürüğün arttığı da görülmektedir. Öksürükle ilgili kişinin hikayesi dinlendiğinde genellikle geçmişte ya da şimdiki zamanda yaşanan olumsuz bir durumla karşılaşılmaktadır. Normal öksürüğü iyileştirici özelliği bulunan ilaçların, psikojenik öksürüğün tedavisinde işlevsiz olduğu da tespit edilmiştir.

Psikojenik Öksürük Nasıl Tedavi Edilir?

Bu durumu yaşayanların sahip olduğu öksürük tedavi edilmediğinde, kişinin uzun yıllar boyunca öksürükten mustarip oldukları görülmektedir. Durumun tedavisi için çok çeşitli tedavi yöntemleri önerilmektedir. Tedavinin ilk aşaması, öksürüğe neden olan herhangi bir medikal durumun olup olmadığının tespitine yöneliktir.

Çocuğun ve ailesinin psikolojik sorunlar karşısında rahatlatılması ve çocuğa zarar veren durumların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Durum, aileden kaynaklı bir neden dolayı ortaya çıkmışsa aile terapisine başvurulması çözümü kolaylaştıracaktır. Durumun çözüme kavuşturulması için;

  • Telkin terapisi,
  • Hipnoz yöntemi,
  • Konuşma tedavisine başvurulmaktadır. Psikolojik öksürük olgusunu ortadan kaldırmak üzere uygulanan bu yöntemlerin olumlu sonuçlandığına ilişkin çok sayıda sonuç bulunmaktadır.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca Aba Psikoloji Youtube kanalını takip ederek bu ve benzeri durumlar karşısında neler yapılması gerektiğine dair bilgi edinebilirsiniz.

Read More

Pandemide okulların açılması çocuklarımızın psikolojisi üzerinde önemli etkiler oluşturabilir. Daha önce farklı bir sınıf ortamında ders gören çocuklarımız, pandemi nedeniyle kontrollü bir eğitim alacaklar. Okula girişlerinde ateşleri ölçülecek olan çocuklar, ders aralarında eskisi gibi arkadaşları ile yakın mesafede bulunamayacaklar. Okula ilk girişte ve sınıfa girişlerinde dezenfektan kullanarak ellerini temizleyecekler.

Okulda maske takarak dersleri dinleyecek olan çocuklarımız, eski eğitim düzeninden bir hayli farklı şekilde öğrenim görecekler. Sonuç olarak bu durum çocuklarımızı psikolojik olarak da yakından etkileyecek. Pandemi döneminde çocuklarımızın pek çoğunun okulları özlediklerini görmekteyiz. Normal şartlarda okula gitmek istemeyen çocukların bile bu süreçte okula hasret çektiklerine tanık olmaktayız.

Pandemide Okulların Açılması Çocuklarımızı Mutlu Edecek Mi?

Pandemide okulların açılması pek çok çocuğu mutlu edecekken belli bir kesimi de tedirgin etmektedir. Sosyal kaygılar ve performans kaygıları bazı çocukları endişeye sürüklemektedir. Bunun dışında, çocukların geneli itibarıyla arkadaşlarını ve beraber oynadıkları oyunları özledikleri görülmektedir. Pandemi sürecinin uzaması ile birlikte çocukların da bu sürece adapte oldukları ve maske takmaya alıştıkları gözlemlenmektedir.

Çocukların pek çoğunda virüs bulaşma endişesi olsa da önlem aldıkları için bu durumdan etkilenmeyeceklerini de düşündüklerine tanık olmaktayız. Bu süreçte çocukların yakın temastan kaçınarak dikkatli olmaları, virüsün bulaşmasını önlemede en büyük etken gibi görünüyor. Çocuklarımızın bu süreçte eski oyun düzenlerinin de değişecek olması, bu döneme uygun oyunların ortaya çıkacağını göstermektedir.

Çocuklarımız Bu Süreçten Psikolojik Olarak Etkilenecekler Mi?

Çocuklarımızın pandemi dönemine ve dönemin gerekliliklerine adapte olduklarını görmekteyiz. Bu nedenle sürecin ilk başına göre şimdiki endişe seviyesinin çocuklarımızda azalmış olduğu söylenebilir. Bu süreçte gerekli önlemlere riayet edilirse çocuklarımızın sosyalleşme anlamında psikolojilerinin daha iyiye gideceği düşünülmektedir. İstisnai durumlar dışında genel anlamda çocuklarımızın psikolojisinin süreçten olumlu etkileneceği beklenmektedir.

Normal şartlarda online derslerin çocuklara pek çok katkısı göz ardı edilmemekle birlikte, sosyalleşme anlamında bazı çocukların evde kaldıkları dönemde yalnızlık hissine kapıldıkları da görülen durumlar arasında yer almıştır. Pandemide okulların açılması psikolojik anlamda çocuklarımıza olumlu olabileceği düşünülmekle birlikte alınan tedbirlere uyulması da sürecin yararlı olup olmadığını yakın zamanda gösterecektir.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji uzman kadrosu ile iletişime geçebilir, Aba Psikoloji Youtube sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Bu süreçte psikolojik desteğe ihtiyaç duyan çocuklarımıza her türlü desteği Aba Psikoloji olarak sağlamaktayız.

Read More

Öfke kontrolü ifadesi, öfke anında kişide ciddi sorunlar meydana getirebilen öfkenin kontrol edilebilmesini ifade etmektedir. Ev hayatı içerisinde öfkeli olan anne ya da baba, iş yerinde öfkeli bir ekip arkadaşı ya da trafikte öfkeli bir şoför olmak öfkenin kontrolünü gerektirmektedir. Öfke duygusunun insan için olumlu yanları da bulunmaktadır.

Ancak, pek çok zamanda, kontrol edilemediği durumlarda, işleri zora sokmayı sağlayan bir duygudur. Öfke duygusunun egemen olduğu sözlere bakıldığında; “Öfke ile kalkan zararla oturur.” ve “Keskin sirke küpüne zarardır.” gibi atasözleri karşımıza çıkmaktadır. Bazı insanlarda; gerek biyolojik kaynaklı gerekse de kişinin kendi yapısı nedeniyle öfkeyle baş etmek durumu kolay olmayabilir.

Öfkenin Kontrolü Nasıl Sağlanır?

Öfke ve öfke kontrolü birbiri ile ilişkili olan iki önemli kavramdır aslında. Öfke anında son derece sinirli olan kişi, sakinleştikten sonra, öfke anındaki durumu ile baş etmek için destek almak isteyebilir. Öfke, yapısı itibarıyla çok güçlü bir duygu olduğu için, pek çok kişi öfkesine yenik düşerek öfke ile baş etmenin imkansız olduğuna inanmaktadır. İnsan için, bulunduğu tüm İlişkide öfke kontrolü son derece önemli olmaktadır.

Öfke durumunu, tazyikli olarak akan bir su gibi düşünürsek, öfkeyi baskılayarak önleme eyleminin ne kadar yararsız olacağını anlayabiliriz. Öfke ve kızgınlık gibi duygularla baş edebilmek için çaba sarf etmek gerekmektedir. Öfke, sağlıklı bir şekilde yaşandığında, son derece işlevsel bir yapıya sahiptir. Kişiyi tehditlere karşı uyarmada ve yaşamsal tehlikelere karşı önlem almada öfke oldukça işlevseldir. Ancak kontrol edilemediği müddetçe öfke, kişinin kendisi ve çevresi için son derece tehlikelidir.

Öfke Kontrolü Uygulamaları: İnsan Neden Öfkelenir?

Öfke kontrolü uygulamaları için ilk olarak insanın neden öfkelendiği sorusunun cevabı bilinmelidir. Vücuda alınan bazı kimyasallar, kişide gerginlik ya da öfke oluşumuna neden olabilmektedir. Şeker hastalığı gibi hastalığa sahip olan bir kişi, öfke kontrolünde zorluk yaşayabilmektedir. Kadınların bir kısmı, adet dönemlerinde öfke patlaması yaşayabilir. Kişinin fizyolojik ihtiyaçlarının yeteri kadar karşılanmaması gibi durumlarda da öfke ön plana çıkmaktadır.

Sinirli olunan dönemlerde, normalde verilmeyecek tepkilerin verildiği fark edildiğinde, karşıdaki kişiye durum hakkında bilgi verilebilir. Bu sayede, normalde beklenmeyen tepkiler için daha kontrollü bir durum ortaya çıkacaktır. Aile içi öfke kontrolü söz konusu olduğunda da durum benzerdir. Kişi, tepki gösterdiği bir durumu içine attığında, bu olaydan sonraki bir zamanda öfkesini dışarı yansıtarak ciddi öfke sorunları yaşayabilmektedir.

Read More

Otizm çeşitleri konusu oldukça tartışmalı bir konu ve henüz bir sonuca varılmış değil. Fakat, otizm bozuklukları çok çeşitli mekanizmalar üzerinden farklı nedenlerle ortaya çıkabiliyor. Otizm çeşitleri, otizm testleri ve otizm aşamaları hakkında bilmemiz gerekenlere gelin birlikte göz atalım.

Yüksek İşlevli ve Düşük İşlevli Otizm

En önemli ayrımlardan bir tanesi; zihinsel geriliğin eşlik ettiği form ile zihinsel yetilerin ve zekanın normal ya da üstün olduğu form arasında… Bu bağlamda otizm çeşitleri; “yüksek işlevli otizm” ve “düşük işlevli otizm” olarak farklılık gösteriyor. “Otistik regresyon” denilen bir fenomen var. Bu da; ayrı bir alt tipi olacağının düşünülmesi gerektiği ve çocuklarda normal bir gelişimi takiben otizmin ortaya çıkabileceğini ifade ediyor.  Her ne kadar bazı çevreler tarafından ortaya çıkış nedeninin anne-babanın ayrılığı, taşınma, aşı gibi kaynaklara dayalı olduğuna inanılsa da bu durumun da genetik bir nedeni olduğu düşünülüyor. Otizm çeşitlerinin daha çok sayıda olması muhtemel ve otizm araştırmalarının en önemli hedeflerinden birini oluşturuyor.

Otizmde, epilepsi %30 oranında görülüyor. Epilepsi görülen tipler ve görülmeyen tipler arasında bir fark olması muhtemel… Otizm oldukça sık rastlanan bir hastalık. Erkeklerde görülme sıklığı ise daha fazla. Dolayısıyla otizm çeşitleri cinsiyetlere göre farklılık gösteriyor demek de mümkün. Henüz bilim bu konuda net bir cevap vermiyor. Fakat; otizmi anlamak için otizm çeşitleri hakkında bilgi sahibi olmak şart.

Otizm Çeşitleri: Otizm Gelişmekte Olan Bir Beyinde Ortaya Çıkıyor

Otizm aşamaları konusuna gelecek olursak; ilk olarak otizmin gelişmekte olan bir beyinde ortaya çıktığını söylemek gerekiyor. Henüz doğmadan, beyin gelişimi sırasında bazı aksamalarla ortaya çıktığı düşünülüyor. Farklı otizm çeşitleri, farklı mekanizmalar üzerinden, farklı semptomlarla ortaya çıkıyor olabilir. Gelişimsel aşamalar genellikle çocuğun yaşına göre tespit ediliyor. İlk 8 aylık dönemde otizm belirtileri hakkında fikir sahibi olmak mümkün. 18 aylıkken bilimsel taramalar yapılabiliyor. Kesin tanı ise 3 yaşında konuyor. Bunun sebebi ise çocuğun konuşmaya başlamasının otizm konusunda ayırt edici bir özellik taşıması ve beyin gelişiminin 3 yaşına kadar hızlı bir gelişim göstermesi.

Otizm Çeşitleri: Otizm Testleri

Otizm testleri konusunda ise ne yazık ki tanı için kesin bir test yok. Biyolojik ya da psikolojik bir test yok. Yine de kullanılan ve güvenilen bazı testler mevcut. Bu testler klinik gözlemlere yardımcı oluyor. Hem bilimsel çalışmaların ilerleyişi açısından hem de çocuklardaki gelişimleri ölçmek açısından önem taşıyor. En çok kullanılan otizm testleri ise CARS (The Childhood Autism Rating Scale) ve ADOS (Autism Diagnostic Observation Schedule).

Otizm Tedavisi

Otizmin tedavisi yok. Yani beyindeki anormalliklerin tamamen düzeltilmesi mümkün değil. Ancak; bu durum çocukların adaptasyon yetisinin gelişmeyeceği ya da otizm belirtilerinin kendiliğinden ortadan kalkmayacağı anlamına gelmiyor. Otizmde %20 oranında hatta bazen daha yüksek oranlarda düzelmeler söz konusu olabiliyor. Bu da erken dönemde teşhis ve uygulanan terapilerle mümkün olabiliyor. Bazı formları aşma konusunda beynin kendi esnekliği, kendi özellikleri de etkili olabiliyor. Otizm tedavisinde zaman zaman ilaç terapileri uygulanabiliyor. Bunlar özellikle otizme eşlik eden uykusuzluk, saldırganlık, iştahsızlık, kendine zarar verici davranışlar üzerinde etkili oluyor. Ancak; otizmde ilaç tedavisinden ziyade otizmi kavramak ve bir yol haritası çizmek gerekiyor. Buna ek olarak otizmin seyri konusunda bilinçli olmak gerekiyor. Otizm çeşitleri, testleri ve aşamaları hakkında daha detaylı bilgi almak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Günümüzde hiperaktivite kavramı ile sıkça karşılaşıyoruz. Hareketli olan hemen her çocuk için “Bu çocuk çok hiperaktif!” cümlesini sıkça duyuyoruz. Peki; hiperaktivite nedir? Bu konuda neler yapılabilir?

Genellikle bu kavram ve dikkat eksikliği birlikte anılıyor. Ancak; “hiperaktivite ve dürtüsellik” ya da yalnızca “dikkat eksikliği” olarak da karşımıza çıkması söz konusu olabiliyor. Dikkat eksikliği yaşayan bireyler çok sık hata yapıyor, dinlemekte zorluk çekiyor, eşyalarını sık sık kaybedebiliyor ya da bıraktıkları yeri unutabiliyorlar. Dikkat eksikliği yaşayan bireyler için organize olmak ya da programlama yapmak oldukça zor olabiliyor. Dış uyaranlara karşı dikkatlerini sürdürmekte de güçlük yaşayabiliyorlar ya da dış uyaranlar ile dikkatleri kolaylıkla dağılabiliyor.

Hiperaktivite Tanısı ve Uygulanan Testler

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna sahip bir kişinin, akademik yaşantısının başlaması ile birlikte, okul ve aile ilişkilerinde problemler yaşaması sonucu bir uzmana yönlendirilmesi söz konusu olabiliyor. Ardından gözlem ve birtakım testlerle birlikte uzmanlar tanı koyabiliyor ve tedavi sürecini şekillendirebiliyor. Hiperaktivite Bozukluğu tanı sürecinde ya da derecelendirmesinde, “çeldirici” olarak adlandırılan uyaranlar içeren testler, envanterler, başarı testleri veya bilişsel performansı ölçen zekâ testleri uygulanıyor ve bu testler çocukların bu süreçte durumunu anlamak adına büyük bir fayda sağlıyor. Dikkat aynı zamanda duygusal süreçlere göre dalgalanma gösterebilen bir durum olduğu için; kaygı, depresyon gibi durumları da değerlendiriyor olmak büyük önem taşıyor.

Yetişkinler Hiperaktiviteden Nasıl Etkileniyor?

Peki; hiperaktivite bozukluğu yetişkinlik döneminde hayatı nasıl etkiliyor? Yetişkinlerde, uykuda düzensizlik görülmesi söz konusu olabiliyor. Hareketlilik, çabuk sıkılma, kendilerini doğru ifade edememe, anlaşılmadıklarını düşünme gibi durumlarla karşılaşılabiliyor. Öfke problemleri yaşanabiliyor, küçük tartışmalar kavgaya dönüşebiliyor. Duygusal iniş çıkışlar söz konusu olabiliyor.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna birtakım tanılar eşlik edebiliyor. Erişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olanlarda; depresyon, manik depresif bozukluk, kaygı bozukluğu, tik bozuklukları, Turet (Tourette) Sendromu, uyku bozuklukları, öğrenme güçlüğü ve kişilik bozuklukları ile karşılaşılabiliyor.

Tedavi Süreci Nasıl Gerçekleşiyor?

Peki; tanı sürecinin ardından dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tedavisi nasıl gerçekleşiyor? Genel olarak, ilk adımda ilaç tedavisinin uygulanması tercih ediliyor. Tanı sürecinin ardından kişinin hayat koşulları ve durumuna bağlı olarak uzman doktorlar ilaç tedavi sürecini başlatıp takip ediyorlar. İlaç tedavisinin yanı sıra hayatı etkileyen durumlar ve yaşanan güçlüklere ilişkin; zaman yönetimi, planlama, organizasyon, sosyal beceri eğitimlerini içeren bireysel cognitive davranışçı terapiler ve grup terapileri uygulanabiliyor. Terapi süreci boyunca iş yaşamında, iş ilişkilerinde ve sosyal ilişkilerindeki problemlerle baş etme becerilerini geliştirmeleri ve farkındalık kazanmaları amaçlanıyor.

Hiperaktivite Bozukluğu kişinin tüm yaşamını ve ilişkilerini etkileyen bir problem. Özellikle çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite belirtileri gözlemliyorsanız bir uzmandan destek almak doğru olacaktır. Bu konu hakkında daha detaylı bilgi almak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir ya da YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Kardeş kıskançlığı sıkça karşılaştığımız bir konu… Kıskançlık öfkeli bir kaygı halidir. Kardeşi olan her çocuk yaşına ve kişilik özelliklerine göre kabullenme sürecini farklı biçimde yaşar. Kıskançlık bu süreçte meydana gelen doğal bir duygudur. Sevilen kişinin bir başkasıyla paylaşılmasından ve temelde güvensizlik kaynaklı bir duygu olduğundan söz edilir. Kardeşi olana kadar kendine yöneltilen ilgi ve dikkatin bir anda kardeşine yöneltildiğini gören çocuklar bu durumdan rahatsızlık duyabilir.

Kardeşinin dünyaya gelmesi ile birlikte kendisine ayrılan zamanın azalması, kardeşine karşı gibi görünen fakat aslında siz ebeveynlerine karşı olan kırgınlık kızgınlık gibi duyguların gelişmesine neden olabilir. Çocuğunuz bu dönemde kendisini terk edilmiş hissedebilir. Desteksizlik ve güvensizlik duygusuna kapılabilir.

Kardeş Kıskançlığı Belirtileri

Kardeş kıskançlığı ile birlikte, çocuğunuzun davranışlarında farklılıklar meydana gelebilir. Çocuğunuz kardeşini kıskanıyorsa bazı belirtiler gözlemeyebilirsiniz. Büyük çocuğunuz bebek gibi davranıp, emekleme, biberonla süt içme gibi gerileme davranışları gösterebilir. Kardeşinin doğumuyla birlikte sizden uzaklaşıp içine kapanabilir. Yemek yememeye, zayıflamaya başlayabilir. Büyük tuvaletini tutuyor ya da altına kaçırıyor olabilir. Bunlar kardeş kıskançlığı söz konusu olduğunda görülebilen belirtilerden bazıları olarak karşımıza çıkıyor.

Çocuklar Neden Kıskanır?

Peki çocuklar neden kıskanır? Yeni doğan bebek aile içi dengeleri tamamen değiştirir. İkinci çocuğunuzun dünyaya gelişi evin ilgi odağı olan ilk çocuğunuz için işlerin farklılaşmasına neden olabilir. İlk çocuğunuz her konuda evde ilk ve tek olmaya alıştıysa kardeşinin doğumuyla birlikte ailenin merkezindeki konumunun sarsıldığı hissine kapılabilir. Yeni doğan bebek kendisinden fazla ilgi görürse bu durum onu tedirgin edebilir.
Tabi ki kıskançlık her zaman büyük kardeşin küçük kardeşi kıskanması şeklinde gerçekleşmeyebilir. Tam tersi durumlarla da sıkça karşılaşıyoruz. İlk çocuğun ilk göz ağrısı olma durumu, ebeveynler tarafından daha özel bir yere sahip olduğu düşüncesi küçük kardeşin abla ya da abisini kıskanmasına sebep olabilir.

Rekabeti Arttıran Tutumlardan Kaçınmak Gerekiyor

Bu konuda ebeveynlerin tutumu büyük önem taşır. Kardeşler arası ayrımı pekiştiren tutumlardan kaçınmak gerekir. Anne-babanın ilgisi kardeşler arasında her zaman rekabeti arttıran bir konudur. Bu konuda çocuğunuzun bireysel özellikleri de elbette önem taşır. İletişimi daha güçlü olan kardeş daha fazla ilgi görebilir ya da daha başarılı olan çocuğunuz ilgi odağı konumuna gelebilir. Anne-baba olarak kardeşleri olumlu ve olumsuz yönlerine göre birbirleri ile kıyaslamanız hiçbir zaman doğru bir tavır olmayacaktır. Böyle bir tutum karşısında kardeş kıskançlığı daha ciddi problemlere evrilebilir. Kardeşler arasındaki ilişkiyi dengelerken rekabeti arttıracak davranışlardan kaçınılmalıdır.

Kardeş Kıskançlığı konusunda daha detaylı bilgi edinmek isterseniz aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, sorularınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Psikolojiye dair diğer videolarımıza ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

2 yaş sendromu, 18 ve 36. aylar arasında görülen bir durum. Hem çocuklar, hem de anne-babalar için zorlu bir dönem. 2 yaş, çocuğunuzun motor beceriler, duygusal ve sosyal anlamda değişiklikler yaşadığı bir dönem. Bu dönem, bebeklikten çocukluğa geçiş dönemi olarak da değerlendirilebilir. Çocuğunuz bu dönemde, bireyselliğini, kendini ve dünyayı keşfetmeye başlar.

2 yaş döneminde çocuğunuz sıkça, “Ben yaparım”, “Ben giyerim” gibi cümleler kurar. Motor beceriler anlamında isteklerini karşılayabileceği yetenekleri tam olarak gelişmemiş olsa da bireysellik kazanmak ister. Bu süreçte duygu durumunda dalgalanmalar yaşanması söz konusu olabilir. Bir an daha uyumlu ve neşeliyken bir anda sinirlenebilir. Bu durumun en temel sebebi; dürtü, duygu ve vücudu üzerinde kontrolü sağlamakta zorlanmasıdır.

Çocuğunuzun davranışlarının size yönelik olmadığını bilmeli ve bu dönemi ergenliğe benzer bir dönem olarak değerlendirmelisiniz. Sabırlı, açıklayıcı ve anlayışlı olmalısınız. Böylelikle çocuğunuz anlaşıldığını hissedecektir.

2 Yaş Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Peki; 2 yaş sendromu ne gibi belirtilerle kendini gösterir. Biraz bundan bahsedelim. Hırçınlık, aniden ortaya çıkan öfke nöbetleri, her şeye itiraz etme, kendi isteğini yerine getirebilmek için diretme, aşırı hareketlilik, dürtüsel tepkiler, ağlama nöbetleri, her şeyi tek başına yapmak isteme 2 yaş sendromu yaşayan çocuklarda en çok görülen belirtilerdir.

Ebeveynler Nasıl Davranmalı?

İstediği yapılmadığında inatlaşan çocuğa aynı şekilde karşılık verme yanlış bir tutumdur. Çocuğunuzun yapmayı arzuladığı şeyi kısa bir süre sonra unutacağını bilerek dikkatini hoşlanabileceği bir yöne çekmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.  Anne-baba olarak bilmeniz  gereken ilk şey; bu davranışların dönemsel olduğu ve yaşanan sorunların uzamadan çözülebileceğidir. Bilişsel gelişimin duayenlerinden Psikolog Vygotsky; çocuk gelişimini, “krizler ve devinimler”süreci şeklinde ifade eder.

Eğer çocuğunuzun yapmak istedikleri kendisine ve çevresine zarar vermiyorsa, karşı çıkmayarak onunla aynı fikirde olduğunuz hissini çocuğunuza aşılayabilir; bu dönemi daha rahat atlatabilirsiniz. Çocuğunuzun olumsuz davranışlarını görmezden gelip onu idare edebilir hatta bir süre ilgisiz kalabilirsiniz. Sinirlendiği zaman dikkatini oyuncaklara ya da ilgisini çeken başka bir şeye yöneltebilirsiniz.

Bu dönemde “Sen bilirsin.” cümlesini kurmaktan çekinmemelisiniz. Bu cümle hem çocuğunuzun istek ve itirazlarına saygı gösterdiğinizin bir göstergesidir, hem de çocuğunuzun enerjisini atabilmesine fırsat verir. Kıyafetleri ya da yapmak istedikleri konusunda ona seçme hakkı sunarak, büyüdüğünü hissetmesini sağlayabilirsiniz. Küçük görevler vererek kendisini önemli hissetmesini sağlayabilirsiniz. Aktivite planlayarak motor, bilişsel, emosyonel ve davranışsal durumlarına katkıda bulunabilirsiniz.

Beraber Hangi Aktiviteler Yapılabilir?

Sanat materyalleri ile duygularını dışa vurması konusunda yardımcı olabilirsiniz. İstediği oyuncaklarla oynayıp, istediği karakterleri, istediği biçimde yönetebilirsiniz. Böylece bireysellik anlamında çocuğunuzu desteklemiş olursunuz. Kartona renk isimlerini yazıp, çocuğunuzdan eşleştirme yapmasını isteyebilirsiniz ya da beraber parmak boyama etkinliği yapabilirsiniz. Böylece mukayese becerileri ve renk algısının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz.

Beraber tohum ekip, çiçek sulayabilirsiniz. Çatal kaşıkları yerleştirerek sınıflandırma becerisine katkı sunabilirsiniz. aba Psikoloji, “Eğlenerek Öğreniyorum” kitapları eşliğinde beraber vakit geçirebilirsiniz. 2 yaş sendromu ve 2 yaş için uygun aktiviteler konusunda detaylı bilgi almak ya da soru sormak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Bu yazımızda sizler için, “Uyku Nedir?”, “Çocuklara uyku eğitimi nasıl ve ne zaman verilmeli?” “Uyku sorunlarının çözümü için neler yapılmalı?” gibi soruları yanıtlamaya çalışacağız. Öncelikle; “uyku nedir?” sorusuyla başlayalım…

Uyku; bilincin dış uyaranların bir kısmını ya da tamamını algılamadığı, tepki gücünün zayıfladığı ve vücudumuzdaki pek çok organın etkinliğinin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu olarak tanımlanabilir. Uyku sırasında pek çok organ sistemi yavaşlar. Beyin ise tam bir durgunluk ya da dinlenme durumuna geçmese de etkinlik türünün değiştiği düşünülmektedir.

Uyku Sorunu Neden Ortaya Çıkar?

Bazı bebekler, tıpkı bazı yetişkinler gibi uykuya dalma konusunda çok daha yeteneklidir. Bazıları ise uykuya dalmayı öğrenmek için yardıma ihtiyaç duyarlar. Peki; bebeğiniz neden uykuya dalamıyor olabilir? Bebeğinizin henüz uykusu gelmemiş olabilir. Her bebeğin kendine has uyku saati vardır ve bazı bebekler uykuya daha çok ihtiyaç duyarken; bazıları ise daha az ihtiyaç duyar. Fazla uyaran olması bebeğinizin uykuya geçişini etkiliyor olabilir. Karanlık ve sakin bir odada uyumak, aydınlık ve gürültülü bir odada uyumaktan daha rahattır.

Bebeğiniz fiziksel temasa ihtiyaç duyuyor olabilir. Kucağınıza almanız ya da yanında yatmanız uykuya geçişini kolaylaştırabilir. Bebeğiniz kucağınızda ağlayarak stresini atmaya ihtiyaç duyuyor olabilir. Anne-baba olarak sizin gergin oluşunuz bebeğinizin uykuya geçişini etkiliyor olabiliyor. Bu sebeple kendinizi rahatlatmanız önem taşır. Bebeğiniz, 2 yaş sendromu yaşıyorsa söylenenleri yapmak isteyebilir, uyumaya itiraz edebilir.

Uyku Eğitimi Hangi Ayda Başlamalı?

Uzmanlar, bebeğin gelişimine göre 4-6 aydan sonra uyku eğitimi verilmesini öneriyor. Uyku sorunları konusunda tek bir doğru bulunmuyor. Her bebek ve her aile için çözüm yolları farklı olabiliyor. Buna rağmen;  çok kullanılan 2 yöntemi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Uyku Eğitimi: Ferber Yöntemi

İlk yöntem “Ferber Yöntemi”. Bu yöntem; bebeğin kendi kendine uykuya geçmesini ve yalnız yatmayı öğrenmesini hedefler. Ferber Yöntemi, 7 aydan büyük bebekler için uygulanabilir. Uygulama sistemli ve programlı yapılmalıdır. Aile büyüklerinin de bu yönteme destek vermesi önem taşır.

Bu yöntemi uygulamaya karar verirseniz öncelikli olarak uyku ritüelleri oluşturmalısınız. Bu noktada;  ılık bir banyo, ninni ya da hafif bir masaj uygun olabilir. Bu ritüelleri, uyguladıktan sonra çocuğunuzu yatağına koyup ve odadan dışarı çıkmalısınız. 3 dakikalık aralarla odaya girip bebeğe orda olduğunuzu hissettirmeli, kucağınıza almamalı, konuşmamalı ve ilgi göstermemelisiniz. Odaya girme süreniz zaman geçtikçe daha aralıklı hale gelmeli. Yaklaşık 10 günlük bir süreç içerisinde bebeğinizin kendi kendine uykuya geçme davranışını gösterdiğini göreceksiniz. Bu süreçte eğer isterse oyuncağıyla uyumasına izin verebilirsiniz.

Co-Sleep Yöntemi

Co-Sleep Yöntemi, güven ortamı sağlanarak, çocuğa kendi kendine uyumayı öğretmeyi hedefler. Çocuklar ne kadar küçük yaşta olursa bu yöntem o kadar etkili olur. Bu yöntemi her yaştaki çocuklar için uygulayabilirsiniz. Çocuğunuza zorlayıcı, ısrarcı ya da cezalandırmaya yönelik bir tutumla yaklaşmamanız her yöntemde olduğu gibi burada da önemlidir.

Bu yöntem için de tıpkı Ferber Yöntemi’nde olduğu gibi uyku ritüelleri oluşturmak gerekiyor. Bu ritüelleri sadece uykudan önce yapmak çocuğunuza uyku vaktinin geldiğinin ipucunu verecektir. Ritüellerin ardından, çocuğunuzu yatağına koyup, yanına oturun. Çok fazla ten teması kurmadan ona telkinler verin ve uyuyana kadar bekleyin. Uyuduğunu hissettiğinizde odadan uzaklaşın. Bu adımları en az 5 gece tekrar edin. 5. Geceden sonra odanın kapısına yakın bir noktada bekleyin. Yaklaşık 15 günün sonunda çocuğunuza iyi geceler dileyip odasından ayrılmanız yeterli olacaktır.

Uyku eğitimi söz konusu olduğunda doğru yöntem ya da kesin doğrular yoktur. Önemli olan anne-baba olarak sizlerin en uygun uyku metodunu bulabilmenizdir. Bahsettiğimiz yöntemlerden birini kullanmak isterseniz, tüm adımları eksiksiz biçimde yerine getirdiğinizden emin olmalısınız. Uyku eğitimi konusunda sorularınız varsa aba Psikoloji ile iletişime geçebilir, daha fazla bilgi için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Sınav öncesi çocuklarımız için oldukça kritik ve önemli bir süreçtir. Çocuklarımızın bu dönem içerisinde neler yapacağı oldukça merak edilmektedir. Aileler bu süre zarfında neler yapacağı konusunda uzmanlara çok fazla soru sormaktadır. Çocuklarımız sınavlardan önceki dönemlerde ders mi çalışmalıyım yoksa dinlenmeli miyim diye çok fazla düşünmektedir.

Ya da bunun dışında, “son tekrarlarımı nasıl yapayım” gibi sorular çocuklarımızın zihnini çok fazla karışmaktadır. Bu dönemde en başarılı ya da en çok çalışan öğrenciler bile son haftalarda çok fazla stres yapmakta ve kendilerini sıkıntıya sokmaktadır. Çünkü çocuklarımızın sınav dönemi yaklaştıkça stres ve gerginlik oranları artmaya başlar. Peki, bu stres ile nasıl başa çıkabiliriz?

Sınav Yaklaştıkça Neden Çocuklarımız Gerilir?

Sınav öncesi ailelerin ilk olarak bilmesi gereken konu çocuklarımızın neden bu kadar gerildiğidir. Aileler çocuklarının neden gerildiğini ya da stres yaptıklarını anlaması bu konuda çocuklarına yaklaşımlarının daha düzgün ve doğru olmasına sebep olacaktır. Bunun en baş sebebi ise öğrencilerin yıllarca süren emeğinin karşılığını alacak olmalarıdır.

Çocuklarımız YKS sınavı gibi sınavlara yıllarca emek verdiler. Sınav ile çocuklarımız artık bu emeklerinin karşılığını alacaklar. Bir tarım işçisi gibi çocuklarımızın yıllarca ekip biçtiği eğitimlerinin filizlenmesini ve meyvesini vermelerini beklemeleri sırasında heyecanlanmaları gerilmeleri oldukça normaldir. Özellikle yıllarca süren bu emeğin tek bir gün ve belli bir saat içerisinde sonuçlanacak olması çocuklarımız için oldukça heyecanlandıracak bir durum olmaktadır.

Sınav Öncesi Son 21 Gün Stres Nasıl Giderilir?

Sınav öncesi stres nasıl giderilir diye merak ediyorsanız sizler için Aba Psikoloji olarak bir liste hazırladık. Sınavlardan önceki dönemlerde gerginliğinizi kontrol altına almanız bu süreç içerisinde oldukça önemli olacaktır. Bu yüzden ihtiyaçlarınızı atlamadan son dönemi en faydalı şekilde geçirmeniz sizler için en faydalısı olacaktır. Bu anlamda çocuklarımızın olduğu kadar velilerimizin de dikkat etmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır.

1 – Son Hafta Uykusuzluğa Dikkat

Son haftalarda çocuklarımızın tekrar yapması ve deneme çözerek bildiklerini tekrar etmesi oldukça önemlidir. Fakat özellikle son 1 hafta çocuklarımız dinlenmeye ihtiyaç duymaktadır. Bu anlamda molalar vermesi onlar için çok faydalı olacaktır. Genel olarak öğrenciler son haftalarda kendilerini daha fazla çalışmaya zorlayarak yıpratabilirler.

Öğrenciler konu yetiştirmek ya da daha fazla soru çözmek için uykularından feragat edebilirler. Fakat çocuklarımızın uykusuz kalması onların gerginliğinin ve stresinin daha fazla artmasına sebep olacaktır. Bu yüzden öğrenciler uykuları geldiği zaman kendilerini daha fazla yormadan direk uyumaları gerekir.

2 – Sınav Öncesi Son 21 Gün: Sınav Öncesi Beslenme Düzeninin Önemi

Sınavdan önce rahatlamak için çocuklarımızın pek dikkat etmediği konulardan bir tanesi beslenmektir. Bu stres ve telaş içerisinde çocuklarımız sağlıklı beslenmeyi ikinci plana atabilirler. Fakat son haftalarda besin değerlerinin yüksek olması çocuklarımızın daha iyi performans göstermesine sebep olmaktadır.

Çocuklarımızın çalıştıklarını işleme sokan mekanizma beyindir. Beyinin bu anlamda iyi çalışması ve tam performans göstermesi için çocuklarımız bu dönemlerde beslenmelerine çok dikkat etmelidir. Fazla şekerden ve karbonhidrattan uzak durmak ve yumurta gibi bol proteinli besinler ile beslenmeleri çocuklarımız için en iyi sonuçları doğuracaktır.

Buna ek olarak sınavdan önceki dönemlerde çocuklarımızın su tüketimine çok dikkat etmemiz gerekmektedir. Su tüketimi konusunda çocuklarımızı uyarmalı ve bol bol su içmelerini sağlamalıyız. Su da diğer besinler gibi beynin çalışmasında oldukça önemli bir etkiye sahiptir.

3 – Dinginlik Arttırıcı Aktiviteler Çocuklarımıza İyi Gelir

Bu zorlu zamanı çocuklarımız yoga, yürüyüş ya da dinlendirici müzikler dinleyerek zihinlerini ve psikolojilerini koruyabilirler. Bu anlamda bedenin ve zihnin bir bütün olduğu gerçeğini bilmemiz gerekir. Son hafta stresi çocuklarımızın bedenine yansıyacaktır. Bedensel dinginlik sağlayacak aktiviteler bedeni dinlendirdiği kadar zihni de dinlendirecektir.

4 – Düşen Netler Canınızı Sıkmasın

Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu sınav öncesi netlerinin düştüğünü fark eder. Bu sizleri sakın olumsuz etkilemesin. Daha önceden de sizlere söylediğimiz gibi yıllarca süren emeğin karşılığını alacağınız için oldukça doğal bir gerginlik durumu yaşayabilirsiniz. Bu gerginlik özellikle sınav yaklaştıkça sizleri daha fazla rahatsız edebilir.

Doğal olarak da sizlerin bu gerginliği sosyal hayatınıza yansıyacağı gibi aynı zamanda netlerinize de yansıyabilir. Bu durumda net düşüşlerinin gerginlik ve stres odaklı olduğunun farkına varmanız çok önemlidir. Daha sonra ise netlerinizi arttırmaktan önce son hafa sınav kaygınızı azaltmaya yönelmeniz gerekmektedir. Aba Psikoloji gibi bu alanda uzman kuruluşlardan yardım alabilir ve bu dönemi daha sağlıklı geçirebilirsiniz.

5 – Sınav Öncesi Son 21 Gün: Doğaya Karışın

Açık havalarda yürümek, eğer imkânınız var ise ormanlık ya da yeşil alanda vakit geçirmek sınava girecek çocuklarımızın rahatlaması için oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Çıplak ayak ile toprağa basarak kendinize topraklama yapabilirsiniz. Bu sizin çok basit gelebilir. Fakat yaptıkça etkisini kendiniz hissedeceksiniz.

Sınav öncesi yapılması gerekenler listesinde kendinizi topraklamayı hiç hafife almayın. Dünyada doğaya ait olmayan canlı yoktur. Çocuklarımız özellik sınav süresince doğadan çok ayrı kalmaktadır. Topraklama ile çocuklarımız bedenlerini fiziksel ve zihinsel olarak dengelemek için bir bağ kuracaklardır.

Read More