Ergenlik, bir insanın hayatındaki en önemli geçit törenlerinden biridir. Çocukluktan genç erişkinliğe geçişin bir işaretidir. Ve bu süreç aslında bir değişim, karışıklıklar ve keşif zamanı anlamına da gelir. 

Yetişme sürecinde olan ergenler, ergenlik süresince hem zihinsel hem de fiziksel gelişmeleri ve değişimleri deneyimlerler. Bu nedenle, vücutlarındaki değişikliklerle birlikte gençler ergenlik döneminden geçerken birçok duygusal iniş ve çıkışlar yaşarlar.

Ergenlik Ne Zaman Başlar?

Kızlar için ergenlik 11 yaş civarında başlar. Bu nedenle, kızlar 14 ve 16 yaşları arasında fiziksel olarak olgunlaşır. Erkeklerde ergenlik yaşları 10 ile 14 yaş arasında başlar. Ve çocuklar fiziksel olarak 15 ya da 16 yaşlarında olgunlaşırlar. Her çocuğun gelişim özelliklerine, genetik ve çevresel faktörlere göre bazı farklılıklar oldukça normaldir.

Bazı çocuklarda ergenlik, ortalamanınkinden belirgin şekilde erken başlar. Erken ergenlik, kızlarda 6 yaşından önce ve erkeklerde 9 yaşından önce ortaya çıkar. Ayrıca, 14 yaşına kadar ergenlik belirtileri olmadığında ise bu duruma gecikmiş ergenlik denir.

Ergenlik Gençlerin Ruh Halini Nasıl Etkiler?

 Gençler için ergenlik yeni duygular ve hislerle dolu heyecan verici bir zamandır. Bu nedenle, gençlerin ruh halleri, dürtüleri ve vücutları bu durumlardan etkilenir. Ergenlik ilerledikçe, ebeveynler çocuklarının duygularının ve ruh hali değişimlerinin büyüdüğünü ve daha yoğunlaştığını fark edecektir. Gençlerin yaşadığı ruh hali, seks hormonlarının östrojen, progesteron ve testosterondaki dalgalanmalardan kaynaklanmaktadır.

Ergenlere Psikolojik Testler Uygulanırken

Psikolojik testlerin en temel amacı, mümkün olan en kesin ve eksiksiz teşhise ulaşmaktır. Her ne kadar bu, tüm tedavi merkezlerinin bariz ve temel bir hedefi gibi görünse de, tanıların yanlış yapılması tedavi planında büyük boşluklar yaratarak ilerde nüksetmelere sebep olur. Ya da mücadeleler karşısında gençleri savunmasız hale getirebilir.

Psikolojik Testlere Başvurmak Ne Zaman Gereklidir ve Önemlidir?

Ebeveynler bir durumu düzeltmek için pek çok şey yapmaya çalıştıklarında ve çocuklarında oluşmaya başlayan birtakım davranışlar tekrarı görmeye başladıklarında, özellikle çocukların notları sürekli olarak zayıf olduğunda veya korkutucu olan duygusal ve davranışsal sorunlar olduğunda testleri uygulamak üzere bir uzmandan yardım almak sağlıklı olabilir. 

Ergenler bazen test edilmenin bir parçası olmak istemezler. Damgalandıklarını ve ötekileştirildiklerini hissedebilirler. O yüzden bir teste başvurulurken bu fikrin çocuğa sunulma şekli önemlidir.

References

Read More

Sevgi insanları bir araya getiren mutlu, güvende, huzurlu ve sakin hissetmeyi sağlayan çok güçlü bir duygudur. Bu nedenle ortaya çıkan bu duygudan seven ve sevilen her iki taraf da yararlanır ve ruhsal açıdan bir doyum yaşar. Fakat, hayat her zaman istenildiği gibi düzen içerisinde devam etmiyor ve bazen kaygılanıp strese girerek enerjimizin azaldığı durumlar oluyor. Bu durumlarda sevgimizi özellikle en yakınımızda bulunan ve ilgi bekleyen çocuklarımıza yeterince hissettiremediğimiz oluyor. Ancak çocuklarımızı sevmek ve onların sevildiklerini bildiklerinden emin olmak oldukça önemli. Çocuklarımıza sevgimizi göstermenin en etkili yollarını sizin için derledik.

Sevginizi Sınırlamayın

Çocuğunuz gecenin bir yarısı uyandığında, kızınız veya oğlunuz bir dersinden başarısız olduğunda veya biriyle bir tartışma yaşadığında kendinizi suçlu hissederek hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Bu durumda öfkelenmek yerine kendi içinizde mücadele ederek çocuğunuza olan sevginizin sınırsız olduğunu ve çocuğunuzun her zaman yanında olduğunuzu göstermelisiniz. Sabretmek, emek vermek ve koşulsuz sevmek en büyük armağandır.

Birlikte Vakit Geçirin

Günlük koşuşturmalar içerisinde zaman çok hızlı akıp geçiyor ve çocuklar göz açıp kapayıncaya kadar büyüyor. Çocuklarınızın her anına şahit olmak, sevgi ve ilgi ile büyümelerini sağlamak için onları birinci önceliğiniz haline getirmeniz ve bunu hissettirmeniz gerekiyor. Bunun için akşamları veya hafta sonu birlikte aktiviteler yapmak, sinemaya gitmek, yürüyüşe çıkmak veya günün azından bir öğününde birlikte yemek yemek gibi onlarla birlikte olmak için her fırsatı değerlendirmelisiniz.

Dinleyin

Çocuklar bir şey anlattığında onları sabırla dinlemek, o anki hislerini anlamaya çalışmak ve konuya dahil olarak sorular sorup sohbet etmek onlara saygı duyduğunuzu ve sevdiğinizi göstermenin en iyi yollarından biridir. Onlarla konuşurken bağırmak yerine yumuşak bir ses tonu kullanmak da sevgiyi hissettirmek için iyi bir yöntem. Ayrıca çocuklardan oyuncaklarını toplamalarını, yemeklerini bitirmelerini veya ödevlerini yapmalarını istediğinizde emreden cümleler kurmak yerine komik mimiklerle ve mizahla anlaşmaya çalışmak da iyi bir ilişki kurmak için faydalıdır.

Fiziksel Temas Kurun

Sevgiyi göstermek için illa ki kelimelere ihtiyaç yoktur. Sarılmalar, yan yana geçerken şaka yollu temaslar, gıdıklamalar çocuk ve ebeveynleri arasında sevgiyi göstermenin fiziksel yollarıdır. Bazı ebeveynler veya bazı babalar fiziksel sevgi gösterirken zorlansalar da her çocuğun şefkate ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır.

Takdir Edin

Çocukların doğum günleri, mezuniyetleri veya okuldaki özel günlerinde onları kutlamak değerli hissetmelerini sağlar. Bu sayede sizin her zaman yanı başlarına olduklarını bilerek kendilerini güvende hissederler. Ayrıca çocuklarınıza yeri geldiğinde onlarla gurur duyduğunuzu ve inandığınızı ifade etmeniz özgüvenli ve kendi ayakları üzerinde duran bireyler olmaları için gereklidir.

Kaynaklar

Read More

Sınav Stresi Tam Olarak Nedir?

Test kaygısı ya da sınav stresi dediğimiz kaygı türü, sınavlardan önce biraz gergin olmaktan daha fazlasıdır aslında. Sınav kaygısı ile mücadele eden öğrenciler için, sınav öncesi biraz gerginlik bile performansı olumsuz yönde etkileyebilecek endişeler ve korkular yaratır.

Sınav kaygısı yaşayan öğrencilerin karnı ve başı ağrıyor olabilir. Belki ağzında bir kuruluk hissedebilir veya tuvaleti her zamankinden daha fazla kullanmak zorunda kalıyor olabilir. Kaslarında da biraz gerginlik hissedebilir veya vücudu biraz titrek ya da terli bir hal alıyor olabilir. Bütün bunlar olurken, sınavda başarısız olma düşüncesi de eklenince bu durumun çocuğun psikolojisini ve sınav performansını etkilemesi kaçınılmaz olur.

Neden Bazı Çocuklar Sınav Kaygısını Diğerlerinden Daha Fazla Tecrübe Ederler?

Bazı çocukların kaygıya daha duyarlı olmalarının birkaç farklı nedeni vardır. Sınav kaygısı genellikle öğrenme sorunları ile paralel gider. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ya da diğer öğrenme güçlüğü çeken çocuklar genellikle okulla ilgili endişe duyarlar ve bu endişeleri bir sınava girme zamanı geldiğinde yükselir.

Çocuklar, başarısız olmaktan korktukları için endişe duyuyorlar. Hata yapmaktan korkan ya da genel olarak kaygılı bir mizaca sahip olan çocuklar da sınav kaygısını diğerlerine göre daha fazla deneyimler. Tıpkı, erkek çocuklarının matematikte kızlara göre daha başarılı olduğuna inandırılan bir kız çocuğu gibi, belirli bir konuda başarılı olmayacaklarına inanan çocuklar da sınan kaygısını derinden hissederler.

Ebeveynler ve Öğretmenler Neler Yapabilir?

Ebeveynler, sınavlar sırasında çocukları için kolaylaştırıcı bir rol almalıdır. Unutmayın, çocuk sınavlardaki performansları konusunda zaten endişeli ve stresli hissediyor.

  • Olumlu mesajlar verin: Araştırmalar, ebeveynlerin çocukları kendi kendilerine olumlu şekilde konuşmasını teşvik ettiğinde, rahatlama teknikleri sunduğunda ve çocuklara kaygının doğal bir duygu olduğunu anlattığında sınav stresinin azaldığını gösteriyor.
  • İletişime her zaman açık olun: Ebeveynlerin ayrıca çocuklarının öğretmenleriyle de açık iletişim sürdürmeleri gerekir. Çocuklar anne babalarına yansıtmadıkları kaygılarını öğretmenleriyle paylaşabilir ya da tam tersi olabilir.
  • Beklentilerinizi çok yüksekte tutmayın: Bunun yerine ebeveynler sınavlardaki başarının çocuklarının genel performanslarının sadece bir kısmını gösterdiğini anlamalıdır. Hiçbir sınav, bir öğrencinin bildiği veya yapabileceğinin mükemmel bir yansıması değildir.

References

Read More

Övgünün Gücü

Övgü güçlü bir şeydir. Bir öğrencinin öğrenmesini motive etme, rehberlik etme ve destekleme potansiyeline sahiptir. Ancak onu bambaşka bir yola da çıkarabilir. Övgülerimiz sonuçlara ve yeteneklere odaklandığında (“Çok zekisin!”, “Bu konuda gerçekten yeteneklisin!” gibi), sabit zihniyetin gelişimine katkıda bulunuyoruz aslında.

Sabit Zihniyetli öğrenciler performanslarını ne kadar “iyi” veya ne kadar “kötü” oldukları üzerine sabitleme eğilimindedir. Zekalarını ve kapasitelerini doğuştan ve değişmez olarak görüyorlar, bu yüzden kendilerini hangi konuda en rahat hissediyorlarsa onu yapıyorlar. Başarısızlık konusunda endişelidirler, bu da yeni bir şey denemeye o kadar da istekli olmadıkları anlamına geliyor. Sonuç olarak öğrenmeleri durgunlaşıyor.

İnsanları doğal yetenekleri için övmek yıkıcı etkiler yaratabilir.

Çocuklarımız becerilerin ve yeteneklerin ya sahip oldukları bir şey ya da sahip olmadıkları bir şey olduğunu düşünmeye başladıklarında ve başarısızlıkları tecrübe ettiklerinde ne olacak? Muhtemelen harap olacaklar. Sonuçta çok da iyi olmadıklarını düşünecekler. Çünkü doğuştan getirdikleri becerileri zaten onlardadır ya da değildir ve üstüne çalışılmazsa körelip gider. Öyleyse sonuçtan ziyade süreci övmek daha fazlasını yapma motivasyonunu ve gücünü verir çocuklara.

Sabit zihniyet ve büyüyen zihniyet

İnsan başarısı hakkındaki inançlara gelince, sabit bir zihniyet, örneğin zekânın neredeyse tamamen doğuştan olduğu inancıdır. Ya doğuştan akıllı ve zekisindir ya da değilsindir. Diğer taraftan, büyüme zihniyeti, başarının daha değişken olduğu ve zamanla zeka ve problem çözme yeteneklerinin geliştirilebileceği inancıdır. 

Çocuklara ne kadar akıllı ne kadar zeki olduklarını söylemekten ve değiştiremeyecekleri özelliklerini övmekten ziyade onlara çabalarının ne kadar değerli olduğunu, öğrenmeye ve başarmaya ne kadar yatkın olduklarını söylemeliyiz.

Öğrencileri yeteneklerinden ziyade çabaları için övdüğümüzde, zekâlarının dönüştürülebilir olduğunu anlamalarına yardımcı oluruz. Doğru eylem ve davranışlarla yeni beceriler kazanabileceklerini anlamalarına yardımcı oluruz.

Çocukların çabalarını överken…

Çabayı merkeze alan övgü çocuğunuzu motive etmek için harika bir yol olabilir. Söylediğiniz cümlelerin doğru şekilde hissedilmesi açısından bazı bileşenleri de cümlelerinizde kullanmanızda fayda var.

  • Samimiyet: Samimiyetsiz övgü, çocuğunuza onun daha iyisini yapabileceğine dair inancınızın olmadığını düşündürebilir. Aşırı gerçekçi olmayan övgü ise samimiyetsiz gelir ve çocuklar bunları hissetmek konusunda oldukça başarılıdır.
  • Gerçekçi standartlar: Çocuğunuzun çabalarını, büyümeyi ve hatalardan öğrenmeyi vurgulayacak şekilde övmeye çalışın. Bu, bir dahaki sefere başarılı olmak için ona çok fazla baskı uygulamaktan kaçınmaya yardımcı olabilir.

References

Read More

Sosyal medya bugünlerde hayatımızın merkezinde olan vazgeçilmezlerimizden biri haline geldi. 7’den 70’e hemen hemen herkes en az bir sosyal medya hesabına sahip. Özellikle milenyumdan sonra doğan ve teknolojinin gelişimi ile büyüyen nesil gün içerisinde eğlence, iş veya olup bitenlerden haberdar olup gündemi takip etmek için sosyal platformlarda bir hayli zaman geçiriyor. 

Neredeyse bağımlılık durumuna gelen sosyal medyada kullanıcılar sürekli aktif olma ve birkaç dakika önce kontrol etseler bile yeni paylaşılanları kaçırmamak için hesaplarını tekrar kontrol etme ihtiyacı hissediyorlar. Sosyal medyanın bu kadar aktif kullanılmasında akıllı cihazların teknik bakımdan oldukça donanımlı bir halde oluşu ile internete her an her yerden kolay ulaşabilme imkânı da etkili oldu. 

Görselliğin ve dikkat çekiciliğin ön plana çıktığı sosyal medya platformları üzerinden yaşanılan anı en güzel haliyle anlık paylaşma isteği yeni nesil arasında her geçen gün artıyor. Peki, yeni neslin sosyal medya kullanımındaki artışın sebepleri nelerdir? Bu sorunun cevabını öğrenmek için yazımızın devamını okuyabilirsiniz. 

Paylaşmak, İlham Almak ve Eğlenmek 

Yeni nesil yaşamlarını, yaptıkları şeyleri arkadaşları ile paylaşmaktan zevk alıyor ve hatta bazen sadece sosyal medyada yayınlamak için dahi bir yerlere gidip fotoğraflar çekiyorlar. Yemek yediğini, şu an nerede olduğunu göstermek, gezdiği yerlerde gördüklerini paylaşmak yeni nesil için eğlenceli ve sosyalleşmeyi sağlayan önemli aktarımlar olarak görülüyor. 

Kim Olunduğunun İfadesi

Sosyal medya yaşadığımız çağ özelinde bir kimliğe sahip olma ve var olmayı da karşılayan bir role bürünmüş durumda. Bu nedenle yeni nesil kim olduğunu fotoğraflar, yayınlar, paylaşımlar, retweetler ve hikayeler yoluyla ifade etme eğiliminde. Neleri paylaştıklarından ziyade kişiliklerini ve kimliklerini herkesin görmesi ve onları tanıması bu çağın gençlerine yeterli geliyor. 

Takipçiler ve Yorumlar 

Yapılan paylaşımlara gelen beğeni ve yorum sayısı yeni nesil için bir başarı ve gurur kaynağı olarak görülüyor. Takipçilerden gelen geri dönüşler aynı zamanda bir iltifat demek olduğundan genç neslin özgüveni ve kendilerine olan saygısı da sosyal medya hesaplarındaki arkadaş, beğeni ve yorum sayıları üzerinden artıp azalabiliyor. 

Olan Bitenden Her An Haberdar Olma

Yeni nesil olayları kaçırmaktan ve güncel konulardan geri kalmaktan tabir yerindeyse korkuyor. Sosyal medya siyasi konulardan magazin dünyasına kadar hemen her şeyi anında gösteriyor ve gündemden haberdar olmayı sağlıyor. Ayrıca sosyal medya sayesinde insanlar fiziksel olarak birbirlerinden uzakta yaşasalar da paylaşımları ile sanal da olsa mesafeleri aşıp beraber olabiliyorlar.  

Kaynaklar

Read More

İş ve okul hayatının getirdiği sorumluluklar, sağlık sorunları, maddi kaygılar ve aile hayatındaki problemler günlük yaşantımızda kaygılarımızın artmasına sebep oluyor. Herkesin yaşadığı bir duygu olan kaygı, sorunlarımızla baş etmemizi sağlarken, aynı zamanda tehlikeli durumlarda alternatif çözümleri hızlıca bulmamızı sağlıyor. Bu tür kaygılar normal kabul edilen ölçülü duygular olsa da ne yazık ki her zaman kaygı seviyemizi olması gereken değerde tutamıyoruz. 

Kaygılarımız bizi ele geçirmeye başlayıp günlük aktivitelerimizi yapmamızı engellediğinde ve huzursuz bir ruh haline bürünmemize neden olduğunda bu durum kaygı ya da diğer adıyla anksiyete bozukluğuna dönüşüyor. Uzun süreli ve aşırı bir endişelenme durumu olan ve yaşla birlikte artan anksiyete bozukluğunun çocuklarda görülme oranı ise %5 ila 18 arasında değişmektedir. Peki, çocuklarda anksiyete bozukluğu neden olur ve bu durumda neler yapılması gerekir?

Belirtileri Nelerdir?

Anksiyete, çocukların fiziki, duygusal ve davranışsal gelişimlerini etkilediğinden hem sosyal ve ailevi sorunlar yaşamalarına hem de okul başarılarında düşmelere neden olur. Anksiyete bozukluğu olan çocuklar sürekli huzursuz, gergin, sinirli, öfke nöbetleri geçiren, basit sorunları dahi büyüten, çevrelerindeki insanların sağlıklarından endişe duyan bir ruh hali içerisindedir. 

Ayrıca anksiyeteye sahip çocuklarda uyku sorunları, dikkat dağınıklığı ile baş ve karın ağrıları gibi fiziki rahatsızlıklar da görülmektedir. Kendilerinden beklenenin fazlasını yapmaya çalışan kaygılı çocuklar çevreleri tarafından sorumluluk sahibi ve olgun bireyler olarak görülse de bu yaklaşım aslında onların kaygı durumlarının daha da artmasına neden olabilir. 

Kaygı Bozukluğunda Genetik Yatkınlık ve Çevrenin Rolü

Kaygı bozukluklarının anne baba tarafından çocuklarına aktarıldığını öne süren ve kaygının genetik olduğunu savunanlar da vardır. Öte yandan kaygı bozukluğunda çocuğun yetiştiği çevre de önemlidir. Çocuklar ebeveynleri model alacaklarından onların davranışları ve hatta ruhsal durumları da çocuklarına yansır. 

Kaygılı ve mükemmeliyetçiliğe önem veren aşırı kuralcı anne babalar tarafından büyütülen çocuklarda anksiyete görülme sıklığı diğerlerine göre daha fazladır. Okul ortamında ise sessiz çocuklarla az iletişim kurulması, korkuları ile başa çıkmayı öğrenebilmeleri yerine onlar için her zaman güvenli bir ortam oluşturulması da kaygı halinin artmasında çevrenin etkilerine örnek verilebilir. 

Anksiyete Tedavisi

Çocukların kaygıları da yaşlarına bağlı olarak değişmektedir. İlk 2 yıl anne ve babanın yokluğundan korkan çocuklar 2 ila 5 yaş arasında hayali nesnelerden korkar hale gelmekte ve ilkokul çağında ise başkalarının önünde küçük düşme gibi soyut korkular hissetmeye başlar. Bununla birlikte kaygı sorunu ilaç tedavisi yanında aile ve çocuğun katıldığı terapilerden yararlanılarak tedavi edilebilir bir durumdur. Bu noktada ebeveynler çocuklarındaki değişimi fark ettiklerinde vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalıdır. 

Çocuklarda Anksiyete ile ilgili daha fazla bilgiye sahip olmak isterseniz; Anksiyete Çağım | Korku, Umut, Yılgınlık ve Huzur Arayışı 

 

Kaynaklar
Read More

Öğrencilerin çoğu ders esnasında anlatılan konuları öğrendiğini düşünse de bilgilerin zihinlerine kalıcı olarak yerleşmesi için okul sonrasında da bireysel olarak çalışmaları gerekiyor. Öğrenme süreci sadece okul saatleri ile sınırlı olmadığından konu ile ilgili alıştırmalar ve tekrarlar yapmak son derece önemlidir. Günlük veya haftalık olarak verilen ev ödevleri okulda öğrenilen bilgilerin kalıcı olmasını sağlayan en etkili yollardan biri. Öte yandan çocukların bazı derslere olan ilgisinin azlığı veya konuları öğrenmede güçlük yaşamaları ödev yapma isteklerini azaltabiliyor. 

Buna ek olarak yaşadığımız teknoloji çağında video oyunları, cep telefonları, sosyal medya gibi birçok faktör çocukların dikkatini dağıtarak onları ödev yapmaktan alı koyan faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Elbette çocukların oyun oynamaları gerekiyor; ancak oyuna ve okuldan sonra dinlenmeye ayrılan süre çocuk ve ebeveynlerinin ortak kararı ile belirlenmeli ve sınırlandırılmalıdır. Ayrıca çocuğun ödevini yapmayı istememesi veya ertelemesi durumunda ebeveynleri olarak ortak bir tutum sergilenmeli ve ödevin onun sorumluluğu olduğu öğretilmeye çalışılmalıdır.

Son derece önemli olan ödev yapma alışkanlığı çocuklarının akademik, zihinsel ve bireysel gelişimlerine birçok açıdan katkı sağlıyor. Yazımızın devamında ödev yapmanın kazanımlarına hep birlikte bakalım. 

Sorumluluk Bilinci ve Özgüven Gelişimi

Ödev yapmak ve verilen görevi zamanında yerine getirmek çocuklardaki sorumluluk duygusunun gelişmesini sağlar. Sorumluluk duygusu çocukların hayatlarının her alanında kendi ihtiyaçlarını tek başına ve başkalarına bağımlı olmadan karşılayabilmeleri ile kendilerini rahatlıkla ifade edebilmeleri için oldukça önemlidir. Tüm bunlara bağlı olarak kendine yetebilen ve sorumluluklarını yerine getiren bir çocuğun aynı zamanda özgüveni de gelişecektir. 

Zaman Yönetimi 

Farklı derslerden verilen ödev sorumluluğu sayesinde çocuklar görevlerini zamanında bitirebilmek için zamanı yönetmeyi öğrenirler. Ödevleri yetiştirebilmek için önceden plan yapmak ve son teslim tarihlerine göre sıralamak da çocukların organize ve düzenli olmalarında etkilidir. 

Sabırlı Olmak

Ödev yapma sorumluluğu sayesinde çocuklar uzun saatler boyunca derslerine odaklanarak hem dikkatlerini tek bir şeye odaklamayı hem de sebat etmeyi öğrenirler. Unutulmamalıdır ki sabır ve çalışma başarının olmazsa olmazlarındandır. 

Okul Başarısında Artış

Çocuklar ev ödevleri ile öğrendikleri bilgileri pekiştirirken aynı zamanda yeni bilgiler edinirler. Alıştırmalar yapmak ise çocukların görsel, işitsel veya dokunsal olarak kendi öğrenme stillerini keşfetmelerini de sağlar. Böylece en verimli şekilde nasıl öğrenebildiğini bilen çocukların okuldaki başarıları da günden güne artacaktır. 

Bunun yanında ev ödevlerini öğretmenler de kendileri için bir ölçüm aracı olarak kullanabilirler. Şöyle ki ödevler ile öğretmenler derslerde ne kadar anlaşıldıklarını ve verdikleri bilgilerinin ne kadarının öğrenildiğini tespit edebilirler. 

Kaynaklar

Read More

Nöropsikiyatrik bir rahatsızlık olan dikkat eksikliği, çocukluk çağlarında ortaya çıkmaya başlayan ve tedavi edilmediği takdirde yaşam kalitesinin düşmesine neden olan bir sorundur. Genelde dikkat eksikliği ve hiperaktivite birlikte ortaya çıksa da bazı durumlarda tek başına da görülebiliyor. 

Genel bir tanımlama yapmak gerekirse dikkat eksikliği, çocuğun yaşına uygun olmayacak şekilde yaptığı işe odaklanamama, dikkatini uzun süre devam ettirememe ve birden fazla uyarana aynı anda dikkatini vermeye çalışması halidir. Dış veya iç nedenlerden dolayı dikkati çabuk dağılan çocuklarda aynı zamanda dalgınlık, başladıkları işleri bitirememe, sabırsızlık, karşısındaki kişiyi dinlemiyormuş gibi görünme ve unutkanlık gibi belirtilerde görülebiliyor. 

Okula başlama dönemi olan 7- 8 yaşlarından önce başlayıp ergenlik ve sonrasında da devam edebilen dikkat eksikliğinin erkeklere oranla kız çocuklarında daha fazla görüldüğü düşünülüyor. 

Dikkat eksikliği genetik faktörlere bağlı olarak %30 civarında ortaya çıkarken gebelik sürecindeki beslenme, alkol kullanımı ile zor doğumlar ve enfeksiyonların da dikkat eksikliğini tetiklediği düşünülmektedir. Zaman zaman her çocuk dikkat sorunları yaşasa da bu durum sürekli yaşanan bir hal almaya başladığında ebeveynlerin bir uzmandan destek almaları gerekiyor. 

Dikkat Eksikliği Tanısı Nasıl Konulur?

Dikkat eksikliğinde temel sorun, bir noktaya gerektiği kadar odaklanamama olduğundan çocuğun kimsenin göremediği ince ayrıntıları fark edebilmesi problemi olmadığının kesin kanıtı değildir. Bu sebeple tanının konulabilmesi için çocuğun gözlemlenmesi ve dikkat eksikliğinin ev ve okul gibi birden çok ortamda en az 6 aydan beri görülüp görülmediğinin kontrol edilmesi gerekiyor. 

Öte yandan çocuğun yaptığı işe ve yaşına bağlı olarak da dikkatini verme durumu değişebilir. Örneğin sorumluluk gerektiren ev ödevi yaparken dikkatini çabuk dağılan bir çocuk sevdiği bir oyuncağı ile oynarken daha uzun süre dikkatini tek bir noktada toplayabilmektedir. 

Ebeveynlerin Çocuklarına Yaklaşımı Nasıl Olmalı?

  • Çocuğunuzun yaşına ve gelişimine uygun, basit ve anlaşılır kurallar koymalısınız. 
  • Çocuğunuz kurallara uyduğunda onu ödüllendirip teşvik ederek olumlu davranışının pekişmesini sağlamalısınız. 
  • Gerektiği yerde esnek ama her zaman tutarlı olmaya özen göstermelisiniz. Bir başka deyişle çocuğunuzu aynı davranış için bir gün ödüllendirirken bir gün cezalandırmamalısınız. 
  • Çocuğunuzun hayatını kolaylaştırmak adına gününü planlamalı, düzenli uyumasını sağlamalı ve onun için bir rutin oluşturmalısınız.
  • Çocuğunuzla konuşurken mutlaka göz teması kurarak ona değer verdiğinizi belli etmelisiniz. 
  • Çocuğunuzu başkaları ile kıyaslamadan kaçınmalısınız. 
  • Çocuğunuza her zaman sevginizi göstermeli ve her koşulda onun yanında olacağınızı hissettirmelisiniz. 
  • Çocuğunuzun olumsuz davranışlarından çok yaptığı olumlu hareketlere odaklanmalı ve ona karşı her zaman sabırlı olmaya özen göstermelisiniz. 

Çocuklarda Dikkat Eksikliği ile ilgili Diğer Yazılarımız;

Kaynaklar
Read More

Ebeveynler çocuklarını büyütürken her şeyin en iyisini yapmaya çalışır ve çocuklarının kendine güvenen, başarılı ve sağlıklı bireyler olmalarını amaçlarlar. Çocukların fiziksel, ruhsal ve entelektüel gelişimlerini desteklemenin ve onları geleceğe hazırlamanın en etkili yollarından biri de müzik eğitiminden geçiyor. 

Çocuklar erken yaşlardan itibaren kendi başlarına veya bir grup içerisinde şarkı söyleyip dans ederek ya da bir müzik aleti çalarak yetenekleri ne ölçüde olursa olsun müziği hayatlarına dahil etmiş oluyorlar. 

Tarih boyunca bir eğitim aracı olarak kullanılan müziğin çocuğun gelişimindeki önemi bir hayli yüksek olduğundan müzik sevgisinin önemli bir evre olan okul öncesi dönemde kazandırılması gerekiyor. 

Beyin Gelişimini Sağlar

Müziğin sağlık üzerinde bilimsel olarak da kanıtlanmış etkileri bulunuyor. Araştırmalara göre müzik, hafızayı güçlendiriyor, bilişsel gelişimi sağlıyor, beynin işlem merkezini ve okuma, yazma, matematik ve duygusal gelişimden sorumlu bölümlerini geliştiriyor. Günlük hayatlarında müzikle uğraşanların beyin fonksiyonlarının diğerlerinden farklı olduğu düşünülüyor. 

Sosyal Becerilerin Gelişmesine Yardımcı Olur

Çocuklar büyürken sosyal uyum sağlama noktasında zorluklarla karşılaşabiliyor. Bir müzik aleti çalmak için kursa gitmek, bir koroda şarkı söylemek gibi etkinlikler ise çocukların kendilerini ifade etmelerini, ikili ilişkiler kurmalarını ve sosyalleşmelerini sağlıyor. 

Özgüven Kazanmayı Sağlar

Müzik aleti çalmayı öğrenmek çocukların benlik saygısı kazanması ve kendilerine güvenmelerine yardımcı olur. Yeteneği olduğunun farkına varan ve bunu kendi başına geliştirdiğini gören çocukların özgüvenleri daha yüksektir.

Psiko-Motor ve Dil Gelişimini Etkiler

Şarkı söyleme solunum kontrolü ve akciğer gelişimini sağlarken müzik aletleri kasların gelişimi ile psiko motor gelişiminde etkilidir. Şarkı ve tekerlemeler ile kelimeleri doğru telaffuz etmeyi öğrenmek ise müziğin çocuğun dil gelişimine etkisi olarak görülüyor. 

Yaratıcılığı Artırır

Müzikle uğraşan, şarkı sözü yazan, beste yapan ve dans eden kişiler aynı zamanda yaratıcı insanlardır. Müzikle birlikte yaratıcılıkları artan çocuklar, hayatlarının diğer alanlarında da farklı noktaları görebilen, sorunlar karşısında alternatif çözümler üretebilen bireyler haline gelirler. 

Disiplinli ve Sabırlı Olmayı Öğretir

Sabır ve disiplin müzik için en önemli iki noktadır. Örnek vermek gerekirse koroda şarkı söyleyenleri düşünün, muntazam bir uyum içerisindedirler. Bunun nedeni onların koro şefinden gelen sinyali beklemeleri ve sabırlı olmalarından kaynaklanır. Ayrıca müzik aletini iyi çalabilmek için notaları öğrenmek veya dans figürlerini eksiksiz yapabilmek için disiplinli bir şekilde defalarca prova ve tekrarlar yapmak gerekir. 

Dinleme Becerisi ve Konsantrasyonu Geliştirir

Özellikle 3 yaşından sonra dinleme becerileri gelişmeye başladığından bu yaştan itibaren verilen müzik eğitimi çocukların sessiz kalmaları ve dinlemeyi öğrenmelerini sağlıyor. Buna ek olarak dikkatini tek bir noktaya verebilme ve konsantre olmayı da müzikle öğreniyorlar. 

Kaynaklar

Read More

The Wechsler Preschool and Primary Scale of Intelligence (WPPSI) ya da Türkçe çevrilmiş haliyle Wechsler Okul Öncesi ve Birincil Zekâ Ölçeği olarak anılan WPPSI IV, testin son versiyonunu ifade etmektedir. İlk olarak 1967 yılında David Wechsler tarafından geliştirilmiştir. Yayınlanmasından bu yana 1989, 2002 ve 2012 yıllarında 3 kez revize edilmiştir. 

Bireysel olarak uygulanan test, 2, 5 yaş ile 7 yaş 7 aya kadar olan çocuklar için tasarlanmıştır. Çocuğun akademik başarı ve okul becerilerini ölçmekten ziyade çocuğa ideal bir ortam sunulduğunda neleri başarabileceğini tahmin etmeye çalışmaktadır. 

Test, çocukların problem çözme, düşünme süreçleri ve karar verme becerilerindeki gelişmeyi ölçmektedir. WPPSI IV, bilişsel yetenek alanlarını ölçen ve bireysel olarak uygulanan çeşitli alt testlerden oluşmaktadır. 

Test Nasıl Yapılır?

Testlerin bu konuda eğitim almış uzman psikologlar tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 45- 50 dakika süren testler eğlenceli bir ortamda yürütülmektedir. Test öncesinde çocuğu hazırlamaya gerek olmayıp yalnızca daha doğru sonuçlar alınabilmesi için çocuğun hasta olmamasına dikkat edilmelidir. Ayrıca çocuk uykusunu almış ve kahvaltısını yapmış olmalıdır. 

Alt testler nelerdir? Neyi Ölçerler?

WPPSI IV, 14 alt testten oluşmaktadır. Küçük çocuklar için tasarlandığından onlardan ilk etapta bloklar kullanarak bir tasarımı yeniden inşa etmeleri beklenir. Görsel detaylara dikkat etme becerisi, bütüne bakabilme ve bağ kurabilme yetileri ile motor becerileri ölçülmektedir. Testler sayesinde kelime ve kavramlar arasında karşılaştırma yaparak sözlü akıl yürütme ve anlama becerisi ile sözel uyaranlara olan dikkat de tespit edilmektedir. Ayrıca kavramsal düşünme ve sınıflandırma yeteneği, konsantrasyon, hafıza, bilişsel beceriler de saptanabilmektedir.  

Test Sonuçları Nasıl Değerlendiriyor?

Testin sonuçları okullarla ebeveyn izni ile rapor halinde paylaşılmaktadır. Bireysel testler daha doğru sonuç verdiği gibi eğitimde rehberlik yapmak ve daha doğru kararlar verebilmek için de sağlam bir temel oluşturmaktadır. Test sonuçları yüzdelik olarak gösterilmektedir. Buna göre örneğin çocuk %50’lik dilime girmişse bu durum onun ortalama ve yaşına uygun olduğunu göstermektedir.

Testlerin Okul Öncesinde Dönemde Uygulanmasının Önemi

Okul psikologları genellikle test ölçeklerini kullanmakta ve öğrenciler hakkında daha detaylı bilgiler edinmektedir.  Test ile çocukların potansiyelleri erken bir yaşta ortaya çıkarıldığından aile ve eğitmenlerin çocuğun gelecekteki akademik ve sosyal performansını doğru ve etkili olarak şekillendirmeleri sağlanmaktadır. Ayrıca testler çocuğun öğrenme ve sınıfa uyum sağlamadaki sorunlarının tespitini sağladığından oluşabilecek muhtemel sorunlara da erken çözümler bulunmasını kolaylaştırmaktadır. 

WPPSI IV Testi ile ilgili Detaylı Bilgiler;

Kaynaklar

Read More