Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren Avrupa ve Amerika’da yaygınlaşmaya başlayan sanat terapisi, profesyonel bir alan olarak tanımlanıyor ve geleneksel psikoterapiye bir alternatif olarak karşımıza çıkıyor. Bu iki terapi yöntemi de temelde danışanın farkındalığını ve içsel sorunlarının çözümünü hedefliyor. Ancak geleneksel terapiyle sanat terapisi arasında bazı temel farklar var.

Geleneksel Psikoterapi

Psikoterapi, konuya derli toplu yaklaşım tarzını ilk kez ortaya koyan Freud’dan beri yaygın biçimde kullanılıyor. Freud’un psikodinamik yaklaşımının en temel ürünü olan geleneksel psikoterapi genellikle danışan ve psikoterapistin diyaloglarına dayalıdır.

Terapist, güven ilişkisi içinde danışanı yönlendirerek onun ruhsal süreçlerini yürütmesine yardımcı olur. Bu durumda terapi süreci konuşma yoluyla gerçekleştirilir. Yani danışan, duygularını ve düşüncelerini tanımlayabildiği ölçüde doğrudan kelimelerle ifade edebilir.

Psikoterapistler de psikoterapinin biçimine göre yine konuşma yöntemiyle, bazen de ilaç takviyesiyle danışanın duygusal karışıklıklarını çözmesi yolunda tavsiyeler verebilir.

sanat terapisi

Sanat Terapisi

1940’larda uygulanmaya başlayıp 1960’lardan beri profesyonelleşmeye başlayan sanat terapisinde ise danışan üzerinde genellikle bir sanat eğitmeni ve terapist birlikte çalışır. Sanatın iyileştirici gücüne olan inanca dayanan bu yaklaşımda çoğunlukla resim, bazen de diğer plastik sanatlar kullanılır. Günümüzde sanat terapisinin ne ifade ettiğini daha önce paylaştığımız yazımızda daha detaylı görebilirsiniz.

Engelli çocuklara birtakım yaşamsal becerileri kazandırma amaçlı uygulanan bazı terapilerde müzik ve danstan da faydalanılabilir. Sanat terapisinde danışan, kendi iç dünyasını sanat araçlarıyla ortaya çıkarır. Böylece dışavurumcu bir terapi yöntemi uygulanmış olur. Sanat terapisinin konuşmanın aksine iletişimin soyut kanallarına yönelmesi, danışanın sözle ifade edemeyeceği bilinçdışı faktörleri ortaya çıkarabilir.

Özgür bir yaratım sürecine dahil olmak danışanın konuşarak halledemediği sorunlarının üstesinden gelmesine yardım edebilir. Ayrıca yaratım sürecinde zihnini meşgul eden sorunun kendisinden uzaklaşıp bir an için de olsa kişisel gücüne tekrar kavuşabilir.

Literatürde geleneksel psikoterapiyle ve onun çeşitli uygulanma biçimleriyle ilgili yapılan çalışmalar yöntemin köklü olması neticesiyle daha fazladır. Yaygın olarak başvurulan bir terapi çeşididir. Sanat terapisi ise, psikoterapideki en güncel yaklaşımlardan biridir. Bu nedenle sanat terapisi hakkındaki akademik çalışmaların sayısı da gün geçtikçe artıyor. Danışanın soyut süreçlerini merkeze alması özelliği dolayısıyla da git gide daha sık tercih edilmeye başlanan bir terapi yöntemidir.

Read More

Tatil döneminden sonra okula tekrar başlamakta zorlanan ve hatta okula gitmek istemeyen çocuklar ebeveynler tarafından günümüzde sık sık görülür. Tatil boyunca daha geç saatlerde uyanmak, sabah erkenden okul kıyafetlerini giymemek, sürekli derslere girmemek gibi etkenlerden sonra tekrar bunlara dönmeyi kabul etmek istemeyebilirler. Bu stresle birlikte çocuklarda endişe ve heyecandan ötürü mide bulantıları, baş ağrıları ve ishal görülebilir.

Bu süreçte ebeveynler ne yapmalıdır?

Tatil döneminde genel rutinlerinden çok uzaklaşmamaları için çocuğunuzun güne erken başlamasını ve güzel bir kahvaltı yapmasını sağlayın. Daha sonra gün içinde dilediğini yapmasını ödev ve ders tekrarları da yapması koşuluyla belli sürelerle izin verin. Bu sayede çocuğunuz okul düzenini devam ettirirken kendine özel zaman da ayırabilir, tatilin tadını çıkarabilir. Özellikle sömestr gibi kısa süreli tatillerde kontrolü tamamen bırakmamak gereklidir. Aksi takdirde geç uyuyup, geç kalkan ve derslerden tatil boyunca tamamen uzaklaşan çocuklarda tekrar okul temposuna geçmede zorluklar yaşanabilir.

Eğer çocuğunuzda bu süreçte okula karşı ciddi isteksizlik durumları gözlemliyorsanız mutlaka okul rehberlik servisinden yardım alın. Okuldan yardımcı fikirler mutlaka gelecektir. Bununla birlikte problemin çözümünde farklı kişilerin de bulunması sorunun daha etkili bir şekilde çözülmesini sağlar.

cocugunuz-okula-gitmek-istemiyor

Çocuğunuza okulu nasıl sevdirebilirsiniz?

Çocuğunuza güç gösterisi yaparak okula gitmesi gerektiği konusunda baskı yapmanız okuldan nefret etmesine sebep olabilir. Baskı yapmamaya özen gösterin. Ayrıca, aşağıdaki 4 temel adımın çocuğunuza okulu sevdirmenize yardımcı olacağını düşünüyoruz.

Empati kurun. Ona neyin yardımcı olabileceğini anlamak için kendinizi onun yerine koyun. Ebeveynlerinin kendisini anladığını bilen bir çocuk onları üzmekten kaçınmayı tercih edecektir.

Güvende hissettirin. Çocuklar genellikle sınıfta kalabalık içine kontrollerini yitirmekten ve kendilerini ifade edememekten dolayı korku yaşarlar. Çocuğunuz bu problem yüzünden okula gitmek istemeyebilir. Çözüm olarak, okuldaki öğretmenleri ile görüşerek ona kendini iyi hissetmek için gidebileceği güvenilir bir alan belirlemelerini isteyin.

Sabırlı olun. Bunun bir süreç olduğunun farkına varın, bu zaman boyunca çocuğunuzu çok fazla zorlamayın ve aceleye getirmeyin.

Pozitif olun. Unutmayın ki depresif hissettiğiniz bir zaman içinde yapacağınız her eylemin başarısızlıkla sonuçlanacağını düşünürsünüz. Bu konuda çocuğunuza karşı pozitif olun, onu motive edin.

Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için konuyla ilgili bir diğer yazımızı okuyabilir ya da bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Hepimiz kendi hayatımızın ana karakteriyiz. Tüm insanlar gibi, çevreyi kendi benliğimiz doğrultusunda algılayarak deneyimlere dönüştürüyoruz. Bu deneyimleri olumlu yönde şekillendirmek ise kendimizi tanımamıza bağlı. Hem kişisel hem de profesyonel hayatımızda istediklerimizi gerçekleştirebilmemizin yolu öncelikle bizden geçiyor. Akademik başarı da bunlardan azade değil, yani akademik anlamda başarıyı yakalamak için de kendimizi tanımaya önem vermemiz gerekiyor.

Akademik başarı için öğrenme biçimimizi anlamak

İçinde bulunulan anı farkındalık içinde yaşamak olarak tanımlanan mindfulness, bizi akademik başarıya götüren ana yollardan biri. Mindfulness eğitimi bizi öğrenme anına odaklar ve o anın içinde kendimizi dinlemeye yöneltir. O anda ne hissettiğimizin, ne yaptığımızın farkında olmak akılda kalıcılığı ve öğrenme kalitesini arttırır.

Mindfulness eğitimleri kendimizi tanıyarak verimli öğrenme şeklimizi keşfetmemize yardımcı olur. Örneğin, ne kadar analitik olduğumuz ya da görsel ve işitsel kanallarla daha hızlı öğrenip öğrenmediğimiz akademik başarı için cevaplanması gereken sorular. Böylece öğrendiklerimiz bizim için daha anlamlı hale gelir, onları hayata geçirerek akademik başarımızı yukarı taşıyabiliriz.

akademik başarı mindfulness

Mindfulness ile duyguları ve sınırları fark etmek

Beynimizdeki duygusal ve düşünsel süreçler, birbiriyle çok yakından bağlantılı. Dolayısıyla duygularımızı tanımak ve kontrol etmek, akademik başarı için hayati önem taşıyor. Mindfulness ile kendi duygularımızın bedensel ifadelerini ve anlamlarını keşfederiz. Bu da bize duygularımızın öğrenme sürecinde neyi desteklediğini ya da neyi engellediğini fark ettirir. Mindfulness ile aynı zamanda üzüntü ve stres gibi öğrenmeye ket vuran duygularla başa çıkmayı öğreniriz.

Akademik başarının önemli bir boyutu da hedefimizi doğru seçmek. Kendini tanımayan bir insan, ne yazık ki hedeflerini gerçekçi belirleyemiyor. Dolayısıyla enerjisini de verimli kullanamıyor. Mindfulness egzersizlerinin bize kazandıracağı farkındalıkla hedefimizi doğru belirleyebiliriz. Çünkü ne istediğimizi, ne beklediğimizi ve isteklerimiz için neler yapabileceğimizi çözmek çok önemli. Duygularımızı dinleyerek, sınırlarımızı fark ederek hangi yola çıkacağımıza karar veririz. Doğru yola çıkmak da bizi akademik hayatımızla tatmin olacağımız bir noktaya götürür.

Hepimizin farklı akademik çevrelerde ve iş alanlarında sergileyebileceği bir potansiyeli var. Sahip olduğumuz bu potansiyeli gerçekleştirmenin bizi mutlu edeceğinden kuşku yok. Bunun için atılacak öncelikli adım kendimizin ve potansiyelimizin farkına varmak. Mindfulness ile kendi benliğimizi anlayarak akademik başarıya giden yolu zorlanmadan çizebiliriz.

Read More

İnsanın sevdiği ve istediği işi yapması, hayat boyu mutluluğu getiren öncelikli faktörler arasında yer alıyor. Bunun için ne istediğini ve bu yolda nasıl yürüyebileceğini genç yaşta keşfetmek önem kazanıyor. Bu aşamada ebeveynlerin stratejik yetenek yönetimi ile çocuklarını doğru şekilde yönlendirmesi çok değerli. Çünkü ancak çocuğunuzun kendini tanımasına yardımcı olarak doğru mesleği seçmesine yardımcı olabilirsiniz.

Çocukların becerilerinin, ilgi alanlarının, eğilimlerinin ve ihtiyaçlarının belirlenmesini sağlayan stratejik yetenek yönetimi, doğru kariyer planı için önemli bilgiler verir. Gelin, konuya biraz daha yakından bakalım:

İlgi ve yeteneklerin farkına varmak

Çocuğunuzun nelerden keyif aldığı sorusu ona uygun mesleği bulma yoluna çıkış noktasıdır. Bunun için çocuğunuzu iyi tanımanız ve iyi gözlemeniz gerekir. Çocuğunuzun ilgi alanlarına kulak vermeli ve saygı göstermelisiniz.

İlgi alanlarının tamamlayıcısı niteliğinde olan becerileri de çocuğunuzla beraber keşfetmeniz gerekir. Çocuğunuzun güçlü yönlerini ortaya çıkaran bir meslek, onun için muhtemelen uygun olacaktır. Bunun için ilgi alanlarını ve zeka türünü analiz eden WISC-V gibi psikolojik testler çok verimlidir. Tüm bu testleri içeren stratejik yetenek yönetimi, hangi becerilere hangi mesleklerin en uygun olduğunu belirlemede son derece başarılıdır.

stratejik yetenek yönetimi

Zayıf yönleri güçlendirmek

Meslek yöneliminde genelde beceriler ve güçlü yönler vurgulanır. Ancak çocuğunuzun becerilerine kıyasla zayıf olan yönleri geliştirilebilir. Eğer onun hayal ettiği noktaya varması yolunda dezavantaj olan bir özelliği varsa bunu anlamanız kritiktir. Çocuğunuzun zayıflıklarını nasıl daha iyi hale getireceğini anlaması için onu doğru şekilde yönlendirmeniz gerekir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta söz konusu zayıf özelliğini geliştirmenin çocuğunuzu olumlu bir noktaya götürecek olması ve onun da bundan keyif almasıdır. Çocuğunuzun her alanda başarılı olması gerekmiyor. Belli hedefler doğrultusunda davranmak, keyifle öğrenmesine ve gelişmesine yardımcı olur.

Makul hedefler belirlemek

Doğru meslek seçiminde güçlü yönleri öne çıkarmak ve zayıf yönleri geliştirmek kadar hangi yolda nasıl yürüyeceğini belirlemek de önemlidir. Bu aşamada çocuğunuzun sizin hayal ettiğiniz yaşamaktansa kendi hayallerini gerçekleştirmesi gerektiğini unutmamanız gerekir. Bu yüzden çocuğunuzun kişisel özellikleri kadar tercihleri de baz alınarak bir yol haritası çizilmelidir.

Stratejik yetenek yönetimi makul hedef belirleme noktasında ebeveynler tarafından gözardı edilebilen pedagojik unsurları ortaya çıkarabilir. Böylece çocuğunuzla aranızda köprü olarak onu doğru yere ulaştırmayı amaçlar. Neticede yetenek analizi ve doğru hedefler, çocuğunuzun mutlu olacağı bir iş hayatına sahip olmasının anahtarıdır.

Read More

Oyuncakların çocukların bedensel ve zihinsel gelişiminde önemli bir rol oynadıklarına şüphe yok. Üstelik farklı yaş gruplarına hitap eden envaı çeşit oyuncak var. Bu oyuncaklar çocukların keyifli zaman geçirmesinin yanı sıra onları yetişkinliğe hazırlayan eğitim araçları olarak da çok işlevsel. Peki, hangi oyuncaklar çocuğunuzun gelişimine yardımcı olur? İşte okul öncesi çocuklar için eğitici nitelikteki bazı oyuncaklar.

Legolar

Legolar çocuklar için vazgeçilmez oyuncaklardan biri. Çünkü legolar kendiliğinden sunulan tek biçimli oyuncakların yerine çocuklara yeni bir şeyler yaratma şansı verir. Parçaları sürekli takıp çıkarmak çocukların kaslarına hakim olmasına yardımcı olur, onları duyu ve hareket açısından geliştirir. Çeşitli biçimler ve modeller yaratmak, bir şey inşa etmek çocukların hayal gücünü çalıştırır. Legolar bu yüzden çocuklar için hem bedensel hem ruhsal açıdan faydalıdır.

Top Oyunları

Top, sıradan bir oyuncak olduğu kadar keyifli ve faydalıdır da. Elle veya ayakla topa vurmak çocuklara nesne hakimiyeti kurma becerisi verir. Spor yapmak çocukların kas gelişimini olumlu yönde etkiler.

Top oynamanın sosyal faydaları da önemlidir. Genelde gruplar halinde oynayan çocuklar oyunun kurallarına uymayı, sıranın kendilerine gelmesini beklemeyi öğrenir. Bu yüzden çocuklarınızın yakar top, voleybol, futbol gibi oyunlar oynamasını teşvik etmelisiniz.

oyuncak

Oyun Hamurları

Şekilden şekle giren yapılarıyla oyun hamurları tam da çocukların ihtiyacı olan türden bir oyuncaktır. Çocukları üretmeye teşvik eder. Herhangi bir kuralın olmaması çocukların iç dünyalarını diledikleri gibi ifade edebilmelerine yardımcı olur. Ayrıca oyun hamurları sayesinde eldeki kas yapısının gelişmesi, kalemi daha rahat bir şekilde tutmaya olanak verir. Böyle ince motor becerilerinin kazanımı da başta yazı yazma gibi pek çok önemli konuda çocukların işlerine yarar.

Yapbozlar

Yapbozlarla uğraşmak çocukların şekil tanıma, görsel hafıza, el-göz koordinasyonu ve ince motor becerilerini geliştirir. Bir sürü parçayı bir araya getirebilmek için hem bedenin hem de zihnin ortak çaba göstermesi gerekir.

Yapboz öğrenmenin bir diğer faydası da problem çözme becerisine katkıda bulunmasıdır. Çünkü yapbozlar belli bir amaca, bir şeyi tamamlamaya yönelik tasarlanmıştır. Çocuklar bu amacı başarmak için düşünme kapasitelerini etkili bir biçimde kullanmaya çalışırlar. Yetişkinlerin de önemli bir hobisi olan yapboz, çocuklar için de geliştiricidir.

Read More

Günümüzün sürekli değişen ve hızlı bir akış içerisinde pek çok işe yetişmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla stres ve kaosla bilerek ya da fark etmeden gün boyu uğraşıyoruz. Bundan dolayı, çeşitli psikolojik problemlerle karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz hale geliyor. Bu problemler ve farklı mental sorunlarla baş etmek içinse sanat terapisi son zamanlarda büyük ilgi görüyor.

Bu anlamda stres düzeyimizi azaltacak ve can sıkan rutinlere nefes olacak bu terapilerinin ne olduğu büyük bir merak konusu. Şimdi gelin, sanat terapisi nedir ve kimler uygulayabilir birlikte bakalım.

Sanat terapisi nedir?

Genel anlamda, danışanların hayal dünyasını bir araç olarak kullanan psikolojik bir tedavi ve destek yöntemidir. Kişilerin günlük streslerini, endişelerini ve atlatmaya çalıştıkları travmatik olayların etkilerini azaltmak üzere geliştirilmiştir.

Bilinçli bir şekilde sözel olarak sorunları ifade etmek bazen zor olabilir. Diğer taraftan farklı kişi ve durumlar için sözel ifadedense sanat yoluyla ifade etmek daha verimli sonuç verebilir. Bu noktada sanat terapileri; resim, heykel gibi sanatsal aktiviteler sayesinde danışanların, iç dünyalarını ve bilinçaltlarını ifade etmek için kullanılan bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. 

Sanat kişilerin yaratıcılıklarını kendi başlarına anlamlandırarak oluşturdukları tüm somut ve soyut ürünlerin kapsamını içerir. Bu yüzden müzik, hikâye yazma, resim, heykel vs. gibi birçok sanat kolu bu terapide kullanılabilir.

sanat terapisi nedir

Sanat terapisi kimlere uygulanabilir?

Bilinçaltında bastırılan problemleri olan ve bunların olumsuz etkilerini yaşayan, günlük hayatta baş edemediği stresi olan, geçmişte yaşadığı travmaları olan bireylerde başarılı sonuç gösterir. Sorunlarla baş etme yetisi kazandırılmak üzere kullanılan bir psiko-terapi yöntemi olan sanat terapisi, aslında hemen herkes için uygun bir yöntemdir.

Örneğin çocukların yaşadığı çekingenlik, utangaçlık, dikkat eksikliği, asosyallik, okula adaptasyon gibi günümüzün yaygın sorunlarında sanat terapisi son derece etkilidir. Aynı zamanda geçmişte trajik bir olay ve büyük kayıplar yaşamış konuşma güçlüğü çeken, anksiyete ve panik atak yaşayan yine günümüz sorunlarından şikayetçi bireylerin tedavisinde de kullanılabilir.

Sadece psikolojik bir rahatsızlık yaşayan kişiler mi sanat terapisi alır?

Kesinlikle, hayır… Duygularını açığa çıkarmak isteyen, günlük hayatta kendini daha iyi ifade etme arzusunda olan her birey için sanat terapisi anlamlı ve yardımcı bir destek terapisidir.

Sanat terapisi bireyin içinde tuttuğu gürültülü sessizlikleri tekrar dışa vurup sorunlarını azaltmayı hedeflemiş bireysel bir yöntemdir. Geçişlerin çok yumuşak olması kişinin zaman içerisinde güçlü adımlar atarak sanatın estetiği ile kendini ifade etmesi, iç dökmesi sürecini kapsar.

Read More

Doğumdan itibaren hızla gelişmeye başlayan bebekler, daha bir yaşına gelir gelmez el ve konuşma becerilerini büyük oranda tamamlarlar. Bununla birlikte davranışlarında da değişimler olur. Çocuklar her yaş döneminde farklı hareketler sergilerler. Okula başlayana dek çocukların gelişimini en iyi şekilde desteklemek hayat boyu fayda sağlamak anlamına gelir. 

Okul öncesi dönemde doğru adımları atmak için çocukların gelişim sürecini bilmek gerekiyor. Bu nedenle gelin önce çocukların farklı yaşlardaki gelişimine birlikte göz atalım.

Yaş aralıklarına göre çocuk gelişimi

Bir yaşını dolduran bebekler inatçı davranışlar göstermeye başlar. Örneğin, annenin yapma dediği şeyi bebek ciddiye almaz ve zevk alınacak bir aktivite olarak algılar. Ancak kararlılıkla olumsuz davranışı uyarmanızla bebeğiniz bunun önemli olduğunu anlar ve davranışını düzeltir.

Araştırmalara göre 3 ila 5 yaş aralıklarındaki çocukların öğrenme yeteneği bir profesörünkinden 2,5 kat daha hızlıdır. 3 yaşında bir çocuğun beyni ise bir yetişkinden 2,5 kat daha fazla çalışır. Bu noktada çocuğun en verimli olabileceği ve temelini oluşturacağı okul öncesi dönemini uygun değerlendirmek çok önemli.

Okul öncesi dönemde çocuklar ilköğretime, öğrenmeye, dayanışma ve sosyalleşmeye aileleri, çevreleri ve okul öncesi eğitim veren kurumlarla hazırlanır. Öğrenme potansiyellerinin en yüksek olduğu bu dönemde uygun fiziksel ve sosyal çevre koşullarına ulaştırılabilen çocuklar daha sağlıklı ve başarılı bir gelişim gösterir.

çocuk-gelişiminde-okul-öncesi

2,5 yaşına gelen çocuklar fizyolojik olarak hızla gelişmeye başlar. Bu yüzden bu dönemde çocuklarda dengesizlik, kararsızlık ve olumsuzluk görülür. Aslında tamamen kendi bağımsızlıklarını kurmaya çalıştıkları dönemdir. Her şeyi kendi başlarına yapmak isterler. Bu yaş döneminde çocuklar tuvalet eğitimi ile tanıştırılır. Ebeveynler için en iyi yardım ise bu dönemlerinde çocuklarına bol sevgi vermek ve sabretmek olacak.

3 ila 6 yaş aralığı çocukta pek çok gelişimsel değişimin yaşandığı aralıktır. Çocuk benlik duygusunu öğrenir, motor gelişimleri tamamlanmıştır. Bilişsel gelişimleri ise daha yoğun bir eğitime başlamaya hazır kapasiteye gelmiştir.

Çocuğu ilkokul eğitimine en iyi hazırlayan kurumlar; okul öncesi eğitim kurumları 3-6 yaş aralığında çok kritik ve önemli. Çocuğun soyut ve somut düşünme yetisini interaktif bir şekilde geliştirdiği, deneyerek öğrenmeyi gerçekleştirdiği yer olan bu kurumlarda eğitimlerini alan çocukların birinci sınıfta daha başarılı oldukları biliniyor.

Read More

Çocukluk fizyolojik ve psikolojik gelişimin en hızlı yaşandığı dönemdir. Çocukların iletişim kurma biçimleri doğal olarak yetişkinlerden farklıdır. Her çocuğun kendini ifade etme şekli yaşına, karakterine ve yetiştiği aile ortamına bağlı olarak değişebilir. Bu yüzden, ailelerin çocukların gelişimini ve yaşadığı çeşitli problemleri çocuk terapistleri eşliğinde takip etmesi çocuğun duygusal ve ruhsal gelişimi açısından oldukça faydalı olacaktır.

Terapinin çocuğa sağladığı faydalar

Çocuk terapisi, çocuğun gelişim sürecinde olağandışı bir durum söz konusu olmadığında bile çocuğa olumlu katkı sağlar. Terapide kendini iyi ifade edebilen çocuğun özgüveni yükselir. Terapi, çocuğun kurduğu insan ilişkilerindeki olası çatışmaları engeller. Çocuk daha kolay arkadaş edinir ve çevresiyle daha uyumlu bir birey olur. Çünkü etrafındaki insanlarla sakin ve sağlıklı bir şekilde iletişim kurmayı öğrenir.

Örneğin, bir çocuk kendini yeteri kadar ifade edemediği bir ortamdaysa, yakınları tarafından dinlenmediğini hissediyorsa derdini öfke patlamalarıyla anlatmaya çalışabilir. Çocuk terapisi bu noktada çocuğa duygularını ve düşüncelerini oyun, etkinlik gibi keyifli araçlarla ifade etme fırsatı tanır. Böylece olası öfke nöbetlerini dizginler. Aynı zamanda ailenin çocuğun tepkilerini tanıyıp sağlıklı biçimde değerlendirebilmesine de yardımcı olur.

cocuk-terapisi

Çocuk Terapisi Çocuğun kendini tanımasına yardımcı olur

Ailenin çocuğu tanımasından daha kritik olan nokta, çocuğun kendisini tanımasıdır. Kendi kendinde anlamlandıramadığı süreçleri terapi sayesinde fark etmeye başlayan çocuk, eski problemlerini belli bir mantık örgüsüne oturtarak kendi içinde çözme becerisi kazanabilir. Korkularını kendi içinde getirdiği mantıksal çözümlerle yenebilir.

Çocuk terapisiyle ayrıca, çocukların bazen farkında bile olmadan bilinçdışına itelediği travmatik deneyimlerin erken yaşta çözülmesi ve erişkinlik hayatına taşınmaması hedeflenir. Bu da ilerleyen yaşlarda görülme ihtimali artan olası psikolojik sorunları engeller.

Çocuk terapisinin bir diğer hayati önemi de ortaya çıkma potansiyeli olan gelişim problemlerinin fark edilmesini sağlamasıdır. Çocukta zeka geriliği, öğrenme güçlüğü, otizm gibi beklenmedik bir gelişim sorunu varsa bunun erken teşhis edilmesi hayat kurtarıcı olabilir. Terapide çizilen yola göre tedavi yöntemleri geliştirilebilir. Bu tarz özel durumların erken fark edilip tedaviye yönlendirilmesi terapinin çocuğun hayatında yapabileceği en hayati değişikliktir.

Read More

Mindfulness, bireyin içinde bulunduğu anın tam anlamıyla farkında olması olarak tanımlanıyor. Mindfulness eğitimleri, kişiye ana odaklanabilmek, duyguları kontrol altında tutabilmek gibi yetiler kazandırıyor. Bu eğitimle farkındalığın arttırılmasının, öğrencilerin akademik gelişimine de katkı sağladığı yönünde araştırmalar mevcut.

Beyin aktivitelerini bütünsel bir süreç olarak algılamamızı sağlayan bilimsel gelişmeler, duygu ve düşüncenin birbirinden çok da ayrı kavramlar olmadığını gösteriyor. Bu çalışmalara göre, duygular iyi kontrol edilmediğinde düşünme ve öğrenme süreci de baltalanabiliyor.

Akademik başarı için yüksek farkındalık

Ülkelerin eğitim sistemlerini verimli hale getirmeyi amaçladığı reformlar, öğrenen bireyin ruhsal durumunun da en az eğitim araç gereçleri kadar önemli olduğuna dikkat çekmeye başladı. Bu bütünsel bakışı benimseyen eğitim metodlarına göre, öğrencilerin öğrenme kapasitesinin arttırılması, akademik başarı yolunda bir anahtar. Doğal ortamlarda gerçekleştirilebilecek birtakım dikkat egzersizleri ve nefes kontrolleriyle başlanan mindfulness eğitimleri, öğrencinin ruhsal dengesini sağlamasına yardımcı olma amacı taşıyor.

İçlerinde bulunduğu ana odaklanabilmeyi öğrenmek, gençlerin öğrenme motivasyonunu ve dikkatini güçlendiriyor. Dikkat kapasitesi, doğuştan gelen bir özellik olmaktan ziyade egzersizlerle geliştirebilir bir nitelik. Mindfulness eğitimi de dikkati ve odaklanmayı sağlıyor. Öğrencinin beynini öğrenmekte olduğu o ana odaklayarak bilgiyi işleme kapasitesini azami seviyeye çıkarıyor. Öğrenme anına odaklanan öğrencinin daha sonra çalışırken de bilgiyi sindirmesi kolaylaşıyor.

mindfulness-akademik-başarı

Stresle baş etmek için mindfulness

Stres, akademik başarının en büyük düşmanlarından biri. Öğrencilerin öğrendiğini uygulayabilmesini olumsuz etkileyen öncelikli faktör stres. Mindfulness eğitimi, bireye içinde bulunduğu anda sakin kalma becerisi kazandırarak stresi kontrol etmeye yardımcı oluyor. Akademik hayatında daha özgüvenli ve motive öğrenciler ortaya çıkarıyor.

Ayrıca mindfulness eğitimi, öğrenciler arasında yaygın bir sorun olan erteleme huyunu da engellemeyi amaçlıyor. Gençlerin anlık farkındalığını arttırarak onlara zamanı verimli kullanmayı öğretiyor. Sorumlulukları zamanında yerine getirmeyi öğrenen öğrenciler, akademik hayatını kolayca düzene sokabiliyor.

Kişisel sorunlar özellikle ergenlik döneminde bireyin hayatında büyük yer kaplıyor ve akademik hayatı ikinci plana itebiliyor. Mindfulness eğitimi sayesinde, genç bireyler sorunlara pozitif bakabiliyor, sorunlarla sakince baş edebilmeyi öğreniyor. Bu eğitim sayesinde duygusal bir istikrara ulaşabilen gençler, etkili öğrenme ve düzenli çalışmayla akademik hayatlarında istedikleri yere gelebiliyor.

Read More

Günümüz çocukları, birçoğumuzdan farklı şekilde sürekli çok sayıda ekrana maruz kalıyor. Özellikle tatil zamanlarında bilgisayar, tablet ya da televizyon başında geçen saatler artabiliyor. Böyle zamanlarda çocuklar yeni oyunlar ve uygulamaların heyecanını yaşayadursun anne ve babalar, durumla nasıl baş edeceklerine dair kaygılanabiliyor. Bu yazıyı tam da bu nedenle hazırlamaya karar verdik.

Çocukların teknolojiyle ilişkisi sıklıkla araştırmalara ve çalışmalara konu oluyor. Böyle çalışmalar ebeveynlerin karar verme süreçlerine destek olacak sonuçlar ortaya çıkarıyor. Bu sonuçlara birlikte bakalım.

Teknoloji fırsatları ve riskleri birlikte getiriyor

UNICEF yakın zamanda dünyanın her yerinden çocukların ve gençlerin online deneyimlerine dair bir araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Sonuçlar gösteriyor ki, ergenlik dönemindekiler ve gençler en çok online olan jenerasyonuyken 18 yaşın altındaki çocuklar dünyada internet kullanıcılarının 3’te 1’ini oluşturuyor. Bunun illa kötüye işaret olması gerekmiyor. Çünkü dijital kaynaklar eğitimin de önemli bir bölümünde yer alıyor.

çocuk-teknoloji

Ancak yine de cinsel tacizden akran zorbalığına kadar çok sayıda ciddi zararın da internetten gelebileceğini unutmamak gerekiyor. Günümüzde internet kullanımı ile kaygı ve depresyon gibi ruh sağlığı sorunları arasında direkt bağlantı olduğu kanıtlanmış durumda. Ancak, yalnızca bu bilgiye odaklanarak çocuğunuzu teknolojiden azade yetiştirmek yerine ebeveyn kontrolü olan cihazlar sunmaya çalışmak gerekiyor.

Çocuğunuzun çağı yakalaması önem taşıyor. Bu nedenle, online olduğu sıralarda çocuğunuzun ne yaptığını bilmek için önleminizi alın ve teknolojiyi faydalı şekilde kullanması için onu yönlendirmeye çalışın.

Çocuklarda sorunlu biçimde teknoloji kullanımı

Çocukların teknolojiyle kurdukları ilişkinin sorunlu olup olmadığını değerlendirmek her zaman çok kolay olmayabilir. Bu nedenle uzmanlar ebeveynlere yardımcı olmak için bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırma kapsamında 4 ila 11 yaşları arasında çocukları olan ebeveynlerle çocuklarının medya ve genel ruh sağlıkları üzerine görüşmeler yapıldı.

Verilen cevaplar arasında sıklıkla şunlar yer aldı:

  • “Çocuğumu ekranın karşısından kaldırmak neredeyse imkansız.”
  • “Çocuğum kötü bir gün geçirdiği zaman internet daha iyi hissetmesine yardımcı olabilen tek şey.”
  • “Çocuğumun ekran karşısında geçirdiği zaman ailemiz için sorunlara sebep oluyor.”
  • “Çocuğumun ekran karşısında geçirmek istediği süre sürekli artıyor.”
  • “Çocuğum gizli gizli online mecraları kullanıyor.”

Siz de çocuğunuz için bu ifadelerden bazılarını kullanıyorsanız, çocuğunuzun teknolojiyle ilişkisinde sorun olma olasılığı yüksek görünüyor.

Read More