Çocukların okulöncesi yaşları gelip çattığı zaman birçok ebeveyn çocukların anaokuluna kaydettirmenin doğru karar olup olmadığını sorgulamaya başlıyor. Çocukların, erken çocukluk döneminde çevrelerindeki dünya hakkında çok şey öğrendiklerini artık birçok bilimsel araştırma kanıtladı. Bu dönemler çocukların potansiyellerinin zirvede olduğu ve birçok yönden gelişmeler gösterdiği dönemlerdir. Bu bakımdan, anaokuluna gitmek çocukların zihinsel, fiziksel ve sosyal duygusal olarak büyümesine büyük katkı sağlamaktadır.

Çocuğunuzun öğrenme sürecinden zevk almasını istiyorsanız, anaokuluna göndermek kesinlikle doğru yoldur. Elbette bütün bu süreçte çocuğun kendi gelişim yoluna saygı duymak ve anlayış göstermek de bir o kadar önemlidir. Çocuğunuzu anaokuluna alıştırırken öğretmenlerde birlikte oryantasyon (alıştırma) planı yapmanızı tavsiye ederiz. Çünkü bu okul çocuğunuzun hayatındaki ilk okul kavramı olacak. 

Bütün anne babalar evde öğrenme sevgisini geliştirmek için ellerinden geleni yaparlar. Ancak okulöncesi çocuğu için en iyi öğrenme yeri anaokuludur. Bu nedenle çocuğa anaokulunun eğlenceli, bol oyunlu, bol gülmeli bir yer olduğunu göstermekte fayda var. Alıştırma planı yapmanın diğer bir faydası da okul fobisinin önüne geçmektir. 

Anaokullarında ise öğretim daha yaratıcı yollarla gerçekleşir. Okulöncesi dediğimiz aman aklımıza gelen ilk şey oyun olmalıdır. Çocuklar oyun yoluyla hayatın provasını alır, çeşitli rollere bürünerek birçok farklı duygu durum ve ifadeleri tecrübe ederler. Anne babaların dikkat etmesi gereken en önemli nokta da aslında budur; çocuğu mümkün olduğunda oyunda tutmak, onu oyunda gözlemlemek, oyun yoluyla öğrenmesini sağlamak. 

Küçük çocuklarla beraber olmak…

Küçük çocuklar diğer öğrenciler gibi değildir. Onların ihtiyaçları eşsizdir ve bunun farkında olmalısınız. Küçük bir çocuğun kendi ailesinin dışında etkileşime girdiği ilk yetişkinlerden biri anaokulundaki öğretmenidir. Bu yüzden anne babalar öğretmen ile karşılıklı güven, sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler kurmaya özen göstermeli. Ebeveynlerinden başlangıçta ayrılmak zor olabilir ve bir öğretmen bu geçiş sürecinde onlara yardım etmelidir. Aynı şekilde anne babalar da sabırlı olmalı ve öğretmene güvenmeli. 

Çocuk anaokulunda daha çok vakit geçirdikçe öğretmene bağlanmaya, ve aralarında bir bağ oluşmaya başlar. İyi öğretmenler çocukların duygusal geçişlerine iyi adapte olabilen öğretmenlerdir. 

Anaokulu çocuğunuzun yaratıcılığını artırır.

Daha önce de belirtildiği gibi, anaokulları her zaman ilginç ve yaratıcı oyunların olduğu, yaparak yaşayarak öğrenmenin olduğu bir yerdir. Ancak, hepsi bu değil. Çocuklar anaokullarında okulda olduğundan çok daha rahat ve özgür hissederler. Bunun nedeni, resimden bloklara, bahçede oynamaktan kendi işlerini kendi başlarına yapmaya kadar çeşitli ifade araçlarını kullanmalarına izin verilmesidir. Bu etkinlikler, çocukların ilgilendikleri bir şeyi bulmalarına ve yaratıcı düşünmelerini teşvik etmelerine yardımcı olur.

References

Read More

Disleksiyi teşhis edebilecek tek bir test yoktur. Bir dizi faktör göz önünde bulundurulur, örneğin; Çocuğunuzun gelişimi, eğitim sorunları ve tıbbi geçmişi. Doktor muhtemelen size bu alanlar hakkında sorular soracak ve herhangi bir aile üyesinin öğrenme güçlüğünün olup olmadığı da dahil olmak üzere ailenin diğer üyeleriyle ilgili bilgi sahibi olmak isteyecektir.

Ev hayatı da göz önünde bulundurulacak faktörlerden biri. Doktor, evde kimin yaşadığı ve evde herhangi bir sorun olup olmadığı da dahil olmak üzere aileniz ve ev yaşamınızın açıklamasını isteyebilir.

Görme, işitme ve beyin (nörolojik) testleri; bunlar, başka bir bozukluğun olup olmadığını saptamak için oldukça önemli testlerdir. Çocuğunuzun zayıf okuma kabiliyeti varsa bu testler sebepleri saptamakta kullanılabilinir. 

Okuma ve diğer akademik becerilerin test edilmesi. Çocuğunuz bir dizi eğitim sınavına girebilir ve bu testler bir okuma uzmanı tarafından test edilir.

Disleksi nedir ne değildir?

Disleksi,  bir insanın okuma ve yazma yeteneğine olan etkisiyle bilinen bir hastalıktır. Birçoğumuz, disleksik bir insanın okumaya ya da yazmaya çalıştığında yaşadıklarını, harfleri dışarı fırlamış veya tersi gibi gördüklerini tanımladıklarını görmüş ya da duymuşuzdur.

Disleksi, specific learning disability (SLD) olarak adlandırılır. Böyle adlandırılması disleksik insanların düşük zekalı oldukları anlamına gelmiyor. Aksine disleksik olan insanlar da genel olarak nüfusun geri kalanı ile aynı IQ aralığına sahiptir. Ek olarak, disleksi olmak basılı kelimeleri görmekle ilgili bir sorun değildir; kör olan kişilerin de Braille alfabesini okurken harfleri tersine çevirdikleri bilinmektedir. 

Tedavi

Disleksiye neden olan altta yatan beyin anormalliklerini düzeltmenin bilinen bir yolu yoktur; disleksi yaşam boyu süren bir problemdir. Ancak, belirli ihtiyaçları ve uygun tedaviyi belirlemek için erken teşhis ve değerlendirme söz konusu kişinin başarısını artırabilir.

Disleksik olan insanlarla iletişim kurarken…

Her disleksik insanın farklı olduğunu anlamak çok önemlidir. Bazıları için semptomları o kadar kötü değilken diğerleri için çok şiddetli olabilir. 

  • Sabırlı olun; zaman sinirleriniz bozulmaya ve sabrınız daralmaya başlarsa nefes almak için birkaç dakikanızı ayırın. Unutmayın bu durum o kişi için çok daha sinir bozucu ve tüm hayatı boyunca bununla yaşamak ve baş etmek zorunda
  • Söylemeyin gösterin; Disleksik insanlar genellikle çok görseldir, bu yüzden onlara bir şeyi nasıl yapacağımızı gösterirseniz, genellikle hemen toparlayabilirler.
  • Dinleyin ve sorular sorun; her disleksi vakası farklıdır ve eğer biri size disleksik olduğunu söylerse, bu genellikle bunun hakkında konuşmaya açık oldukları anlamına gelir. Soru sormak rahatsız edici değildir. Sorular sorarak bu konudaki bilginizi genişletebilir o kişiyle daha yakından iletişim kurabilirsiniz.

References

Read More

Yeme Bozukluğu kısaca…

Yemek yeme bozuklukları yeme alışkanlıkları, egzersiz alışkanlıkları, vücut ağırlığı ve şekli ile ilişkilendirilip karakterize edilen bir mental rahatsızlık durumudur. Yemek yeme bozuklukları fiziksel, duygusal ve sosyal sonuçlara yol açabilir. Yeme bozuklukları aynı zamanda tüm psikiyatrik hastalıklar arasından en yüksek ölüm oranına sahiptir. Yeme bozuklukları hem kadınlarda hem erkeklerde hangi kültürel geçmişten geldiği fark etmeksizin etkileyebilir. Alanda yapılana araştırmalar nüfusun yüzde dokuzunun yeme bozukluklarından etkilendiğini göstermektedir.

Yeme bozukluğu Sebepleri ve semptomları 

Bir bireyin neden yeme bozukluğu gösterdiğinin spesifik tek bir nedeni olmamakla birlikte genlerin ve çevrenin bu konuda en önemli faktörler olduğu biliniyor. Günümüzde pek çok genç ideal vücut imajı için endişe etmekte ve kilo vermek için sağlıklı olmayan diyetler ve egzersizler denemektedir. Yemek yeme bozukluklarının kesin sebebi bilinmediğinden, genellikle biyolojik, psikolojik ve / veya çevresel anormalliklerin bir kombinasyonunun bu hastalıkların gelişmesine katkıda bulunduğuna inanılır.

Biyolojik faktörlere örnek olarak aşağıdakileri verebiliriz;

* Düzensiz hormon fonksiyonları

* Genetik (yeme bozuklukları ve bireyin genleri arasındaki bağ hala yoğun bir şekilde araştırılmaktadır, ancak genetiğin hikâyenin bir parçası olduğunu biliyoruz).

* Beslenme eksiklikleri

Psikolojik faktörlere örnek olarak 

* Negatif vücut görüntüsü

* Zayıf benlik saygısı

Yeme bozukluklarının oluşmasına katkıda bulunacak çevresel faktörlere örnek olarak ise;

* İşlevsel olmayan aile dinamiği

* Bale ve modelleme gibi ince ve kilo kaybına neden olan meslekler ve kariyer

* Estetik yönelimli sporlar, artan performans için yalın bir vücuda sahip olmaya önem verilmesi (kürek, güreş, jimnastik, dalış uzun mesafe koşu vb…)

* Aile ve çocukluk çağı travmaları: çocukluk çağı cinsel istismarı gibi ağır travmalar

* Arkadaşlarınız ve iş arkadaşlarınız arasında kültürel ve / veya arkadaş baskısı

* Stresli geçişler veya yaşam değişiklikleri

Yeme bozukluğunu anlayabilmek için bazı sinyaller; 

Birisinin yeme bozukluğu yaşayabileceğine dair bazı fiziksel ve davranışsal işaretler vardır.

Fiziksel işaretler 

* Önemli kilo kaybı veya hızlı kilo değişiklikleri

* Kadınlarda, adet dönemlerinin kaybı veya rahatsızlığı

* Soğuğa duyarlılık- çoğu zaman ılık ortamlarda bile soğuk hissetmek

* Uyuşukluk, yorgunluk

* Baş dönmesi, bayılma

* Konsantre olma yeteneğinde azalma.

Davranış işaretleri 

* Yağ miktarını sürekli olarak azaltmak, kalori saymak, öğün atlamak, bazı yiyecek gruplarını oruç tutmak ve bunlardan kaçınmak (örneğin süt ürünleri, et veya karbonhidratlar)

* Yemek yemekten kaçınmak için bahaneler uydurma

* Aşırı ve / veya zorunlu egzersiz

* Ortalama bir kişiden daha fazla vücut şekli, ağırlık ve görünüm ile meşgul olma

* Yoğun kilo alma korkusu

* Çarpık beden imgesi (ör., gerçekten sağlıklı bir kiloda ya da zayıf olduklarında şişman hissetme ya da şişman görünme şikâyeti)

* Yemek zamanlarında sıkıntı ve / veya öfke

References

  • https://www.eatingdisorderhope.com/information/eating-disorder
  • https://www.rch.org.au/kidsinfo/fact_sheets/Eating_disorders
Read More

1960lardan sonra duymaya başladığımız jenerasyon kavramı sosyal ve siyasi global olayların yansımalarını taşıyan yaş gruplarını tanımlamak için kullanılmaya başlandı. Nesilleri özellikle psikolojik açıdan anlamamızı ve bir manada kategorize etmemizi sağlayan bu kavram ile ortaya çıkan ilk jenerasyon patlama kuşağı da denilen baby boomers oldu. Onu X ve Y kuşakları izledi. Yazımızın konusu olan Z kuşağı ise milenyum ve sonrası doğan nesilleri ifade ediyor. Z kuşağını anlamak için onların arkadaşlık ilişkilerinin ve sosyal iletişim becerilerinin nasıl olduğunu aşağıda inceleyelim. 

1. Teknoloji Çocukları

Dijital çağın ortasına doğmuş ve internetsiz bir dönemin varlığından habersiz Z nesline, teknolojik bağlıklarını göstermek için Kuşak I, iGen veya Instant Online olarak da isimler veriliyor. Bireysel, bağımsız ve özgüveni yüksek olan bu nesil için imkânsız pek de önemli olmayan bir kavramdır. Analitik ve hızlı düşünüp pratik çözüm üretebilen nesil, toplumsal ve grup bilincinden biraz uzak.

2. Günlük Hayatın Vazgeçilmezi: İnternet

Günlük ortalama olarak internette 7 saatten fazla vakit geçiren Z kuşağı için, sanal dünya bir yaşam alanı. Bilgiye ulaşmak, sosyal ilişkiler kurmak ve eğlenceli vakit geçirmek için interneti kullanan bu jenerasyonun gelişimi noktasında bir önceki nesiller oldukça endişeli. Onlara göre Z nesli, internetin yararından çok zararına maruz kalan psikolojik olarak internete bağımlı bir nesil. Ancak dünyaya ayak uydurma konusunda internetin rolü de yadsınamaz derecede önemli.

3. Küresel ve Dijital Bir Dünya

Network çocukları olan Z kuşağı, bir anlamda yaşadığımız bilgi ve teknoloji çağının da gerçeği ve yansımalarıdır. Zihinsel gelişimleri bir hayli hızlı olan nesil, tüm dünyada olup biten her şeye bir tık uzaklıkta olduğundan sınırlardan bağımsız global bir hayat yaşıyor. Z kuşağını beklentileri doğrultusunda bilginin ve mobilitenin sınırlarının olmadığı bir hayatı tanıyan bu kuşak tüm dünyayı akıllı cihazlarının ardından izleyip deneyimleyebiliyor. 

4. Günümüzün Arkadaşlık İlişkilerinde Sosyallik 

Yemek yerken, uyumadan önce, sabah kalkar kalmaz, yolda yürürken sosyal medya hesaplarını kontrol etmek ve iletilere bakmak Z kuşağının genelinin günlük aktivitelerdendir. Z kuşağı dijital dünyada olan bitenlerden geri kalmama ve her şeyden anında haberdar olma çabası oldukça yüksek bir nesil. Z kuşağı ile iletişim ve onların birbirleri ile arkadaşlık kurma yolu da sosyal medya ile yapılıyor. Ekleme, beğeni yapma, izlenme oranları derken sanal bir iletişim yöntemi tercih ediliyor. 

5. Sosyal Medyanın İlişkilere Etkisi

Sosyal medya, oyunlar ve daha birçok sanal mecralar kişilerin ortak bir paydada bulunmalarını ve onlarda aidiyet duygusunun gelişmesini sağlayan ortamlardır. Paylaşımlar, mesaj yoluyla sohbet etme, birçok fikir ve görüşü okuyup farklı karakterdeki insanlarla tanışma noktasında sanal dünya oldukça faydalı. Tüm bunların neticesi olarak sosyal medyada güçlü iletişim kuran Z kuşağı genç nesil, yüz yüze ilişkilerde de başarılı oluyor. 

Kaynaklar

Read More

Türüne bakılmaksızın tüm kariyer testlerinin amacı aslında aynı diyebiliriz. Her biri adayların başarılı olacağı alanları keşfetmeye ve şirketlerin ihtiyacına uygun olan adayları tespit etmeye yardımcı olur. Tek başlarına bir değerlendirme kriteri olarak kullanılmasalar da değerlendirme pastasındaki payları kayda değerdir. Ana amaç ise başarı ve iş tatmininin sağlanmasıdır. Bu iki maddenin sağlanması hem çalışan hem de işveren için kesinlikle karlı bir ortam yaratır.

Bu testleri içerdikleri sorulara göre 3 türe ayırmak mümkün:

*İlgi Alanı Testleri (Interest Tests)

*Yetenek Testleri (Skill Tests)

*Kişilik Testleri (Personality Tests)

İlgi Alanı Testleri (Interest Tests)

İlgi alanı testleri size hangi tür işleri sevebileceğini ve hangi tür işlerde başarılı olabileceğinizi söyler. Bu testlerin algoritması sizin ilgi alanlarınızı belirlemek ve bu ilgi alanlarını belirli mesleklerle eşleştirmeye dayanır. Doğru uygulama ile tutkuyla yapacağınızı mesleği keşfetmeniz, hatta unuttuğunuz ilgi alanlarınızı yeniden hatırlamanız da mümkün. Bu testlerle ilgili önemli nokta ise cevaplayanın belirli seçeneklere zorlanmaması. Örneğin; 3 şıklı bir soruyla karşı karşıya olduğunuzu düşünelim. Sizden 3 meslekten birini seçmeniz bekleniyor ama siz hiçbirisine yakın hissetmiyorsunuz. Sadece cevap vermek zorunda olduğunuz için herhangi birini seçmeniz sizi yönlendirmesi açısından da, firmaları yönlendirmesi açısından da sağlıklı olmaz. Spesifiklik karakterden çok uzaklaşmayan ancak adayları belirli cevaplara yönlendirmeyen testler ilgi alanı kategorisinden en başarılı sonuç veren testlerdir.

Yetenek Testleri (Skill Tests)

İlk seçenekten farklı olarak burada ilgi alanı değil, yetenek sorgulanır. Sorular adayın sahip olduğu becerileri ortaya koymak ve bu becerileri belirli mesleklerle eşleştirmek için kurgulanır. Kesinliği tartışmaya açık olmakla birlikte, yetenek testlerinin ana fikri adayın yetenekli olduğu alanlara ilgisinin de olduğu varsayımıdır. Doğruluğunu kanıtlar nitelikte örnekleriyle de karşılaştığımız bu iç görü kesindir diyemeyiz. Yetenekli olduğu alanlarla ilgilenmekten zevk almayan adaylar da mutlaka olacaktır. Tam da bu nedenle, hiçbir yetenek testi tek başına bir sonuca varamaz. Adayın görüşleri, deneyimleri, başarıları ve hatta başarısızlıkları da onunla ilgili bütünü oluşturan yargının içinde test çıktılarının yanı sıra mutlaka mevcut olmalıdır.

Kişilik Testleri (Personality Tests)

Kişilik testleri kendinizi daha iyi tanımanızı ve izlemek istediğiniz yol ile ilgili farkındalığınızı artırmanızı sağlar. Bu testler temel değerlerinizi, güçlü ve zayıf yönlerinizi keşfetmeye yarar. Kişilik yapılarını belirli bir sayıda kategoriye bölen bu testler hangi kişilik türüne hangi mesleğin uyumlu olduğunu da ortaya çıkarma potansiyeline sahip. Ancak en başta da belirttiğimiz gibi testlerin sonuçlarını planlarınız için birer yol gösterici olarak düşünmeli ancak kesin-net yargılar olarak değerlendirmemelisiniz. Kariyeriniz ve geleceğiniz için son sözün her zaman sizde olduğunu unutmayın.

Read More

Çocuklar büyüdükçe ve geliştikçe, bazen okulda zorluk çekebilir, konulara yoğunlaşmakta sorunlar yaşayabilirler, ya da başkaları ile başa çıkmakta zorlanırlar. Bu tür durumlar ile karşılaşıldığında psikolojik testler zorlukların nerede olduğunu belirleyebilir.

Psikolojik Değerlendirme Nedir?

Psikolojik bir değerlendirme, çeşitli alanlarda güçlü ve zayıf yanları değerlendirmek için yapılandırılmış bir dizi görüşme, standartlaştırılmış test ve ankettir. Bu testler, örneğin öğrenme stillerini ve sosyal-duygusal işleyiş biçimlerini tanımlayabilir.  Bazı ebeveynler, çocuklarının gösterdiği bazı davranışların getirdiği endişelerden yola çıkarak psikolojik bir değerlendirme talep edebilir. Öte yandan bazı ebeveynlere, bir ya da daha fazla profesyonel tarafından, bu bir eğitimci, bir akıl sağlığı uzmanı ya da çocuk doktoru olabilir, psikolojik testlere başvurmaları önerilebilir. 

Çocuklar İçin Psikolojik Değerlendirmeler

Psikolojik değerlendirmeler, insanların kendileriyle ve davranışlarıyla ilgili ne bildiğini göstermek ve duyguları anlamaya ve açıklamaya yardımcı olmak için neler yapabileceklerini ortaya çıkarmak için kullanılır.  Hangi testin uygulandığına bağlı olarak kişiyi izlemeyi, soru sormayı ve kişinin bazı görevleri yerine getirmesi gibi adımları içerebilir. 

Psikolojik testler çocuklar ya da gençler okulda zorluk çekerken veya beklenmeyen şekillerde hareket edip problemli davranışlar geliştirdiklerinde kullanılabilir. Söz konusu kişiler genç insanlar olduğundan, genç bir insanın neler yapabileceğini öğrenmesi ve bazı durumlarla yüzleşmesi zaman zaman zor bir hal alabilir. Sonuçlar genellikle okul ve ev için beraber çalışmak üzere program planlamalara yardımcı olur. Ek olarak diğer olası çözüm önerileri için bir öngörü oluştururlar.  

Sonuç olarak bir testin yapılması, bir çocuğun dünyasındaki herkesin aynı hedeflere doğru çalışmasını sağlamak içindir. 

Çocuklar İçin Psikolojik Testler Düşünülürken…

  • Değerlendirme dönemleri ve toplantı öncesi, sırası ve sonrasında sorular sorun. Anlamadığınız yerleri mutlaka kafanızda netleştirin.
  • Kendi endişelerinizi paylaşın. Değerlendirme sırasında tüm alanları dikkate almak önemlidir.
  • Çocuğunuzun doktoruyla raporları ve sonuçları paylaşmak ve danışmak yararlı olabilir.

Sürmekte Olan Bir Değerlendirmede Ebeveynler Neler Beklemeli?

İlk randevu almadan önce, ebeveynler çocuğun gelişimsel, tıbbi, sosyal ve akademik tarihiyle ilgili anketleri doldurarak psikolojik bir değerlendirmenin ilk adımını tamamlarlar. Bir sonraki aşama, hem ebeveynler hem de çocuk ile yapılan görüşmelerden oluşmaktadır. Ebeveynler çocuğun güçlü ve zayıf yönleri hakkında bilgi verir ve özel ilgi alanlarını tartışırlar. Sırada ise çocuğun bilişsel, eğitsel ve sosyal-duygusal işleyişi inceleyen birkaç test oturumu vardır. Yazılı rapor tamamlandığında, testi yürüten kişi sonuçları gözden geçirmek ve tavsiye edilen önerileri tartışmak için velilerle görüşür.

References

https://www.beyondbooksmart.com/executive-functioning-strategies-blog/psychological-testing-for-your-child-who-benefits-and-why

https://www.cyh.com/HealthTopics/HealthTopicDetails.aspx?p=114&np=122&id=2942

Read More

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) nedir?

DEHB, en yaygın çocukluk çağı bozukluklarından biri olan dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğudur. Semptomlar dikkatsizlik, dürtüsellik ve hiperaktiviteyi içerir, ancak kişiden kişiye farklılık gösterir. Hem çocuklar hem de yetişkinler DEHB olabilir, ancak belirtiler her zaman çocuklukta başlar. DEHB’si olan çocuklar uzun süre hareketsiz oturmada, talimatları ve evde veya okuldaki görevleri tamamlamada zorluk çekebilirler.

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) çocuğunuzun okuldaki başarısını ve ilişkilerini etkileyebilen karmaşık bir nörogelişimsel bozukluktur. DEHB belirtileri çocuktan çocuğa değişmekle beraber bazen tanı koymak zor olabilir. DEHB genellikle çocuklarda, ergenlik çağında teşhis edilse de ortalama tanı yaşı 7’dir. Semptomlar sergileyen daha büyük çocuklar da olabilir, ancak semptomlar genellikle çocukluk yıllarında belirgin bir şekilde kendini gösterir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktiviteli çocukları olan aileler için iletişim önerileri

Unutmayın asıl düşmanınız çocuğunuz değil DEHB’dir. Başkalarını ve dış faktörleri suçlamayı bırakıp çocuğunuzun ve kendinizin iyi yönlerine odaklanın. Çocuğunuzun, diğer tüm çocuklar gibi, kusursuz olmadığını kabul edin. Çocuğunuzla ilgili “normal” olmayan bir şeyler olduğunu kabul etmek kolay değildir. Ancak, ebeveynlerinin kızgınlığını ve çocuklarıyla ilgili karamsarlıklarını algılayan bir çocuğun, mutlu ve sağlıklı bir yetişkin olabilmesi için ihtiyaç duyacağı özsaygı yeterince gelişmez. Ve bu da başka sorunlara yol açar.

Tedavinin gücünü hafife almayın. Günümüzde DEHB tedavisi için kullanılan ilaçlarla ilgili birçok farklı görüş duymak mümkün. İlaçların çocukları uyuşturduğu, kalıcı bir çözüm sağlamadığı hatta daha da zarar verdiği gibi söylemleri duymak mümkün. Yine de, DEHB’li
birçok çocuk için doğru ilaçların doğru zamanda kullanılması davranışlarında büyük bir fark yaratacaktır. Fark yaratan tek şeydir ilaç değildir. Kendi çabalarınızı ve çocuğunuzun çabalarını da dikkate alın. Birçok davranışının çocuğun kontrolü dışında gerçekleştiğini
unutmayın ve bu yüzden çocuğunuzu cezalandırmayın. Bu noktada disiplin ve ceza arasındaki farkı bildiğinizden emin olun. Günümüzde birçok ebeveyn disiplin ve ceza terimlerini birbirinin yerine kullanmaktadır.

DEHB’li çocuğunuzu disipline etmenin en iyi yolu onun için yaşına uygun, yapılabilir görevler vermektir. Bu davranışı kalıcı hale gelene kadar sistematik olarak pekiştirmek gerekir. Ödül vermek yerine bu süreçte gösterdiği çabayı takdir edebilir, yanınızda olduğunu hissettirebilir, onunla daha kaliteli vakit geçirebilirsiniz.

Çocuğunuzun olumlu davranışlarına daha fazla dikkat edin. Birçok ebeveyn çocuk davranış bozukluğu gösterdiğinde diğer olumlu davranışları ve çabaları gözden kaçırır. Ortaya çıkan mutsuzluk ise kimse için iyi olmaz.

References

  • https://www.webmd.com/add-adhd/childhood-adhd/adhd-children#1
  • https://www.healthline.com/health/adhd/signs
Read More

Kişinin harekete geçmesini sağlayan stres faktörü, ideal düzeyde olduğunda üretkenliği artırıyor. Bu sebeple başarının gerçekleşmesinde önemli rolü olan stres, heyecanı artırıp hedefe odaklanmak gibi pozitif işlevlere sahip. Öte yandan stres seviyesini her zaman optimum düzeyde tutmak oldukça zor. İş ortamı, okul dersleri, şehir hayatının karmaşası ve özel hayatta yaşanan birtakım çıkmazlarla stres seviyemiz artıyor ve olumsuzluklarla baş etme yeteneklerimiz azalıyor. 

Yoğun stresin kişiye hem duygusal hem de fiziksel açıdan birçok zararı var. Ancak tepkilerimizi yöneterek strese karşı direnmek mümkün. Stres yönetimi faydaları ile olumlu düşünceler kazanıp kendinize olan güveniniz ile emin adımlarla hedeflerinize ulaşmanızı sağlayan son derece etkili bir yöntemdir. Stres yönetimi eğitimi denilen bu metotla hedeflerimize nasıl ulaşıp başarıyı elde edeceğimizi hep birlikte öğrenelim. 

Stresin Kaynağını Keşfetme

Stresin kaynağına inmek ve sizi nelerin çıkmaza soktuğunu tespit etmek ilk adımdır. Baskı altında olduğumuz anlarda beynimiz derhal negatif düşünceler üretmeye başlar. Bu durum sorunlarımıza çözüm üretmek yerine canımızı acıtmaya başladığında kontrol mekanizmamız işlevsiz kalacaktır. Stres yönetimi aşamaları ile kaygının tetikleyicilerini keşfetmek ve onlara karşı değişen duygu durumumuzu saptamak önemlidir. Bu durum düşüncelerimizi düzenleyip yönetmek için oldukça faydalıdır. 

Olumlu ve Yapıcı Düşünce

Kişinin stresten uzak başarılı bir hayat sürmesi öncelikle kendini tanımasından geçiyor. Gün içerisinde çözmemiz gereken bir sorunla karşılaştığımızda kendi kendimize konuşur, kafamızda birçok muhasebe yaparız. Ancak olaylara aşırı tepkiler verdiğimiz durumlarda düşüncelerimiz de negatif ve önyargılı olacağından stres seviyemiz hızla yükselir. Başarılı olmak adına olumsuzluklardan ziyade olumlu ve yapıcı şeyleri düşünmek her zaman daha motive olmamızı sağlayacaktır.

Başarı= Zaman İyi Kullanma 

Başarının gerçek sırrı üzerine konuşurken iyi bir kariyere sahip insanların çoğu zamanlarını verimli kullandıklarından bahsederler. Gün içerisinde uyku haricinde çalışmak ve üretmek için aslında bir hayli zamanımız oluyor. Ancak yapmamız gereken görevlerimizi sürekli ertelediğimizde ödevlerimizi zamanında teslim edemiyor, sunumlarımızı vaktinde hazırlayamıyor veya toplantılarımıza geç kalıyoruz. İşte bu noktada yetiştirememe duygusu yoğun bir stresin ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu nedenle zamanımızı iyi kullanmak için listeler yapmak ve planlı olmak işlerimizde başarı elde etmemizi sağlayacaktır. 

Spor ve Egzersizler

Hobi edinmek stresi azaltmak için etkili bir yöntemdir. Yaşam kalitenizin artmasını sağlayan bir diğer metot ise spor ve nefes egzersizleri. Yoğun baskı altında olduğunuzu düşündüğünüz zamanlarda işlerinizi birkaç dakikalığına bırakıp rahatlatıcı nefes tekniklerini uygulayabilirsiniz. Bir anlamda hayata es vermenin yolu olan bu teknikler özellikle sınav sırasında konsantrasyonu bozulan öğrencilerin sakinleşmelerinde çok etkilidir. Gün içerisinde yapılan basit bir yürüyüş, bisiklete binme gibi sporlar da kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır. 

Kaynaklar

Read More

Hayatın dönüm noktalarından biri de hangi mesleği yapacağına karar verme aşamasıdır. Meslek kişinin hayatını belli bir standartta sürdürebilmesi için yaptığı ve maddi getirisi olan bir faaliyettir. Ancak yalnız başına maddi kazanç kişiye her zaman manevi doyum olan mutluluğu getirmeyebilir. Yaptığı işte mutlu olmayan kişiler yoğun stres altında mutsuz bir yaşam döngüsü içerisinde olduklarından ruh halleri de olumsuz bir hal içerisindedir. 

Hayatın daha en başında üniversite ve eğitim alınacak bölüm seçimi yapılırken aslında ilerideki potansiyel mesleğimizi de belirlemiş oluyoruz. Tam da bu noktada yetenek ve ilgi testi uygulamalarından faydalanabiliriz. Yetenek testlerinin amacı hangi meslek dalına daha yatkın olduğunuzun belirlenmesi olarak ifade edilebilir. Bireysel yetenek ve ilgi alanlarının ölçüldüğü bu testler, sayısal, sözel gibi alanlardaki becerilerinizin ve akabinde bu alanlarda kendinizi geliştirebileceğiniz mesleklerin ayrıntılı bir analizinin ortaya çıkmasını sağlıyor. İlgi ve yetenek testleri çerçevesinde tasarlanan bir gelecek ise iş yaşamında birçok avantajı da beraberinde getiriyor. 

1. Motivasyon

İş yaşamında amaçlara ulaşmak için her şeyden önce güçlü bir motivasyon gereklidir. Yapılan işten alınan zevk ve işi sevmek motivasyonun devam etmesini sağlayan yegâne noktalar olarak sayılabilir. Mesleki ilgi testleri ile yeteneklerinize uygun bir iş seçimi yapıldığında motivasyonunuz da azalmayacağından başarı kaçınılmaz olacaktır.

2. Mutlu Bir İş Hayatı

Etrafımız “iş yerine giderken ayaklarım geri geri gidiyor” diyenler, “yarın yine iş var” diye sürekli sızlanan insanlarla dolu. Bu durumun işin zorluğu, mesafelerin uzunluğu veya maaşın yetersizliği gibi birçok nedeni olabilir. Bunlar haricinde akla getirilmesi gereken bir diğer önemli neden de kişilerin yaptıkları işi sevmemeleridir. Üretmekten ve her gün yeni bir şeyler denemekten mutlu olduğumuz işler aynı zamanda ilgilerimize hitap eden ve bizi manevi yönden doyuran işlerdir.

3. Yüksek Performans

Negatif ve motivasyonun düşük olduğu bir iş ortamında yüksek performans beklemek boşuna olacaktır. Oysa ki kişiler beceri ve meraklı olduğu alanlarda çalışsalar sonuçlar hem çalışan hem de iş veren için bir hayli mutlu edici olacaktır. Mühendis, öğretmen, avukat, mimar, eczacı hangi mesleği yapıyor olursak inovatif ve yüksek performanslı olmak her zaman kendimize uygun mesleği seçmekle doğru orantılıdır.

4.  Özel Yaşamda Huzur

Yetenek ve ilgi alanı testleri yardımıyla belirlenen kişiye uygun meslekler aynı zamanda özel yaşamdaki dengenin kurulmasına da etki edecektir. Günün büyük bir bölümünün geçirildiği iş yerinde sıkıntıdan uzak, kendine bir şey katabilen ve mutlu olan bireyler iş dışındaki ilişkilerinde de yapıcı olacaklardır. 

Kaynaklar

 

Read More

Dikkat eksikliği bozukluğu (ADD), eğitime katılma zorluğu, okul çalışmalarına odaklanma, ödevlere devam etme, talimatları takip etme, görevleri tamamlama ve sosyal etkileşim gibi çeşitli davranış sorunlarına neden olan nörolojik bir hastalıktır. ADD ayrıca davranış problemleriyle birlikte hiperaktivite içerebilir. ADD’li öğrencilerin öğrenme güçlüğü olabilir bu durum okulda fark edilip anlayışla karşılanmadığı taktirde çocuk için başka sosyal sorunlara da sebebiyet verebilir. Ne yazık ki yetişkinler ve akranlar, bu tür öğrencilerin verilen yönergelere dikkat etmemeleri ve ödevlerini yerine getirmemelerinin sebeplerini tembel oldukları için yapmadıklarını düşünürler. ADD son derece yaygın olsa da, hastalıkla ilgili yanlış algılar kabul görüp yerleştiği için tanı koyması ve fark edilmesi zor olabiliyor.

Hiperaktivite içermeyen dikkat eksikliği

Hiperaktivite bileşeni olmayan ADD’li çocuklar sınıf etkinliklerinde sıkılmış veya ilgisiz görünebilir. Hayal etmeye ya da unutkanlığa yatkın olabilir, yavaş tempoda çalışabilir veya işlerini eksik bir şekilde tamamlayabilirler. Yaptıkları ödevleri de tıpkı masaları ve kullandıkları diğer alanlar gibi düzensiz görünebilir. Okulda, evde veya okul çalışmalarında materyal ya da kişisel eşyalarını kaybedebilir ve ödevlerde başarısız olabilirler. Bu, öğretmenleri, ebeveynleri sinirlendirebilir ve çocuğun sınıfta kötü not almasına neden olabilir.

Teşhis aşaması

Eğer çocuğunuzun hiperaktivite içeren ya da içermeyen bir ADD olduğundan şüpheleniyorsanız, uygun tedavi için çocuğunuzun okul danışmanı, öğretmeni veya hekimi ile en kısa zamanda konuşmalısınız. Herhangi bir endişeniz varsa, en iyisi bunu en kısa sürede masaya yatırmaktır.

Tedavi

ADD bazen Ritalin gibi uyarıcı ilaçlarla tedavi edilir. Bazı durumlarda, uyarıcı ilaçlar ADD’li öğrencilerin görev başında kalmasına ve odaklanmasına yardımcı olabilir. Bununla birlikte, bazı uyarıcı ilaçlar ciddi yan etkilerle ilişkilendirilmiştir. Sonuç olarak, birçok ebeveyn, ADD’yi tedavi etmek için Ritalin, Adderall veya diğer ilaçları kullanmaktan çekinmektedir. Çoğu doktor ve çocuk psikoloğu ilaç kullanmayı tercih etsin ya da etmesin ebeveynlere çocuklara adaptif davranış becerilerini öğretmeyi ve istenmeyen davranışları azaltmak için bir davranış müdahale planı geliştirmelerini tavsiye eder. Peki bu durumu önlemek mümkün mü? Tıp bilimi henüz ADD’i önlemenin bir yolunu bulamadı. ADD genetik olarak ebeveynden çocuğa bulaşan ve tüm çocukların% 10-15’inde mevcut olan insan ırkının en sık görülen kalıtsal hastalıklarından biridir. ADD’li çocuklar ve yetişkinler de dahil olmak üzere birçok kişi, rahatsızlıklarının ciddiyetine bağlı olarak, dikkatsizliklerini ve düzensizliklerini bir dereceye kadar kontrol edebilmektedir.

References

  • https://www.psychologytoday.com/intl/blog/suffer-the-children/201502/30-ways-prevent-adhd
  • https://www.helpguide.org/articles/add-adhd/attention-deficit-disorder-adhd-in-children.htm/
Read More