Genetik nedir sorusu merak edilen önemli konulardan bir tanesidir. İnsan davranışlarını etkileyen en önemli iki etmen genetik ve çevre faktörüdür. Burada en önemlisi epigenetik denilen kavramdır. Epigenetik; genlerin kendisinde bulunmadığı halde irsi olarak nitelendirilen, kalıtımsal genlerin normal genlerin üzerindeki baskısı sonucu, genin değişmesini inceleyen bilim dalıdır. Çocuğun gelişiminde kalıtımın etkisi konusunu tartışırken, sıklıkla bahsi geçen hamile annenin bebeğinin genlerinin üzerindeki etkisi gibi örnekler verebiliriz. Mesela, çok duygusal bir hamilelik geçiren annenin bebeği daha duygusal olmaktadır. Veya gebelikte depresyon geçirmiş ve bunun tedavisini almamış kişilerin bebeklerinde, doğumdan sonra aşırı huysuzluk ve huzursuzluk hali görülebilmektedir.
İnsanın genetik yapısı tam olarak çözülebilmiş değildir. Gen-çevre etkileşimi iç içe geçmiş iki kavramdır. Bunu en belirgin şekilde ortaya koyan yine genetik bilimcilerdir. Çünkü genetik bilimciler, bu konuyu en fazla araştıran ve bu konuda en fazla bilgi sahibi olan kişilerdir. Ailelerden geçen genler (kalıtımsal) çözülmesi en fazla zaman alan ve bazı hastalıklar konusunda yön göstericiler olmaktadır. Aynı ailenin çocuğu olan iki kardeşin farklı yapılarda olması, hangisinin anne veya babasından aldığı geni taşıdığı oldukça karmaşık bir konudur. Genetik biliminin ilerlemesiyle hastalıklara çare olabileceği düşünülse de, genetik kodlarımız çözülememiş ve bu konuda hala kesin sonuçlar alınabilmiş değildir.
Genetik Nedir? Gelişimde Kalıtım Neden Önemlidir?
Bebeğin anne karnında maruz kaldığı hormonal ve kimyasal değişimler, çocuklarının ileride yaşayacağı problemlerin başlıca kaynağı olabilmektedir. Örneğin; alkol veya sigara kullanan bir annenin bebeğiyle, bu maddeleri hiç kullanmayan annelerin bebekleri arasında önemli sağlık farklılıkları ortaya çıkmaktadır. Veya annenin hastalıklarının gebelik döneminde bebeğe geçmesini sayabiliriz.
Çevresel faktörler olarak adlandırdığımız olgu, yalnızca bulunduğumuz içinde yaşadığımız ortamı değil, genlerin birbirleriyle olan ilişkilerini de kapsamaktadır. Kişilik gelişiminde genetik ve çevresel faktörlerin etkisi konusunu incelerken görülmektedir ki; Sosyal çevre veya toplumsal çevre kişinin davranışlarına kısmen müdahil olsa bile, genetik çevre çok daha önem arz etmektedir. DNA analizlerinde ortaya konulamayan epigenetik terimi ile adlandırılan kalıtımsal genler, kişilerin yaşamları boyunca hayatlarını etkilemekte olan en önemli faktörlerden biridir.
Gen-Çevre İlişkisi Kontrol Altına Alınabilir Mi?
En azından çevre konusu müdahale etme şansı olan bir alan olduğu için, değiştirilebilir faktörlerdir. Hamile annenin yiyip içtiklerine, kullandığı ilaçlara dikkat etmesi, bulunacağı ortamdaki stres gibi olumsuz faktörlerin azaltılabilmesi mümkündür. Bu anlamda kalıtımsal genlere karşı olmasa bile, çevre faktörüne müdahale edebildiğimiz için, bazı sorunların başlamadan çözülmesini sağlamak mümkündür.
Epigenetik kavramı dahilinde genetik çevreyi açıklamaya çalıştık. Sonuç olarak; genlerin ürettiği proteinler, genlerin maruz kaldığı diğer genetik baskılar gibi faktörlerin, kişinin yaşamı boyunca yanında olacağı ve hastalıklarında veya davranışlarında nasıl ilerleyeceğini ortaya koymaktadır. Genetik faktörlerin de etkilediği insan davranışları ve yetenekleri çocuklarda yapılan psikolojik testler sayesinde ortaya koyulmaktadır. Bu sayede stratejik yetenek yönetimi için gerekli olan veriler elde edilmektedir.
Her hareketli çocuğun hiperaktif olarak etiketlendiği günümüzde, konunun ne olduğu, nasıl tanı konulduğu gibi hususları sizler için açıklamaya çalışacağız. Aslında bir dürtü bozukluğu olan hiperaktivite çocuğun akranlarından çok daha fazla hareketli olması, tabir yerindeyse yoruldukça hareketlenmesi, düşünmeden davranması ve uzun süre bir işe adapte olamamasına denilmektedir.
Hiperaktif çocuğun zekası normal çocuklara oranla daha yüksek olduğu düşüncesi, yaygın bir kanıdır. Fakat zeka durumunun hiperaktif olma durumu ile alakası yoktur. Bazı hiperaktif çocukların zeki olmalarının hiperaktif olmaları ile ilişkilendirilmesi son derece yanlış bir kanaattir. Özellikle erkek çocuklarının çok daha fazla hareketli olması, daha çok yapıları gereğidir. Büyüme çağındaki çocukların vücudunda biriken enerjiyi atacak ortamları olmadığı taktirde, evlerde koltukların üstüne çıkan, yataklarda zıplayan çocuklar görmek mümkündür. Aynı şekilde okullarda özellikle erkek çocuklarının içlerinde biriken enerjiyi atamamaları sonucu koşmaları, hareketli olmaları da son derece doğaldır.
Psikoloji biliminde bu konuya ait bir çalışma alanı bulunmaktadır. Öncelikle bilinmelidir ki bir çocuğun aşırı hareketli olması tek başına o çocuğa hiperaktivite tanısı koymaya yetmez.
Hiperaktif Çocuk Nasıl Anlaşılır?
Hiperaktivite tanısı genellikle okul çağındaki çocuklarda konulmaktadır. Sınıf düzenini bozan, derse adapte olmayan çocuklar, rehberlik öğretmenleri tarafından veliler bilgilendirilmek suretiyle çocuk ve ergen psikiyatrisi alanına yönlendirilmektedir. Bu noktadan sonra, uzman hekim tarafından veli ve öğretmen gözlemleri de dikkate alınarak belirli testler yapılmaktadır. Ayrıca hiperaktif olan çocuklarla iletişim sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır.
Hiperaktivite Tanısı Nasıl Konulur?
Çocuğun aşırı hareketli olması, dikkatini yaşıtlarına oranla daha kısa süre toplaması ve odaklanamaması, olur olmadık zamanlarda farklı hareketler yapması, düşünmeden konuşması gibi eylemler, hiperaktivite tanısı koymak için bazı ipuçları vermektedir. Burada dikkat edilmesi gereken konu, bu saydıklarımızın hepsi veya büyük çoğunluğunun bir çocukta toplanması durumudur. Sadece bir tanesi var, diğer belirtiler yoksa hiperaktiftir denilemez.
Genellikle hiperaktivite ve dikkat eksikliği birlikte görülmektedir. Hiperaktif çocuklar sevdikleri bir aktiviteyle ilgilenirken, uzun süre başında durabilmekte fakat sıkıldığı şeyleri yaparken çok daha kısa sürede başka bir şeyle uğraşmaya başlamaktadır. Yetişkinlerde de görülen sevmediği işle uğraşırken sıkılma durumu, hiperaktif çocuklar söz konusu olduğu zaman dürtüyü kontrol edememekten kaynaklanan bir dikkat dağınıklığı ile sonuçlanmaktadır.
Bu durumun kalıtsal olabileceği de göz ardı edilmemesi gereken konuların başında gelmektedir. Evde yapabileceğiniz dikkat süresi uzatma egzersizleri yetersiz kaldığında çocuğun ileriki dönemlerde başarısının etkilenmemesi için yardım almak gerektiğini unutmamak gerekir. Aba psikoloji olarak hiperaktivite nedir? Sorusuna cevap vermeye çalıştık. Daha fazla bilgi edinmek için kanılımızı takip edebilir ve Aba Psikoloji sosyal medya hesaplarından iletişime geçebilirsiniz.
Dijital ortamda eğitim son dönemlerde iyice yaygınlaştı. Hayatımızın büyük bir kısmını içine alan sınavlar, hep bir koşuşturma ve telaş içerisinde geçmektedir. Sınavlara hazırlanma süreçleri, öğrenilenlerin pekiştirilmesi, stres sebebiyle bildiklerini yapamamak gibi bir çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Böyle durumlarda kişilerin kendilerine özgü çözümleri bulunmakla beraber, asıl sorun kaygı problemini ortadan kaldırmaktır.
Dijital Ortamda Eğitim: Dijital Ortam Desteği Nedir?
Sadece bireyin kitaplar üzerinden giderek değil, internet üzerinden konuları dinleyerek, soru çözümleri yaparak, anlamadığı yerleri tekrar tekrar dinleme imkanı sunan bu ortamın dikkatle kullanılması gerekmektedir. Videolar, yazılı araştırmalar ve soru çözümleri yaparken yanlış yaptığınız soruyu anında görebilmek oldukça değerlidir. Eğitimcilerin de bu alanda varlıklarını göstermeleri sebebiyle, hocaya direk ulaşmak, aynı uygulamaları kullanarak süreci daha iyi yönetebilmenizi sağlamaktadır.
Dijital Ortamın Sunduğu Avantajlar Nelerdir?
Evin rahatından ayrılmadan en azından belirli kıyafet giyme zorunluluğu olmadan, üstelik anlamadığınız yerleri tekrar dinleme imkanı sunduğu için oldukça yararlıdır. Sınav kaygısına yol açan etkenlerden bir tanesinin sınıf ortamı olduğu düşünülürse, evde sınav soruları çözmek bu kaygıyı azaltacaktır. Ayrıca başınızda bir gözetmen olmayışı sebebiyle çok daha özgür hissedebilmek başka bir avantajı da beraberinde getirmektedir.
Dijital Ortamda Eğitim: Evde YGS’ye Çalışmak Nasıl Olmalıdır?
Özellikle lise giriş sınavlarının yaklaşmasıyla daha çok sorulmaya başlanılan bu sorunun cevabı niteliğinde önerilerimiz olacak. Zaman kalmadıysa son bir tekrar yapmaya uğraşmak vakit kaybına yol açacaktır. Bunun için özellikle online sınav soruları çözmek işinizi daha da kolay bir hale getirecektir. Yanlış olan soruların cevaplarına anında ulaşabilmek, eksik olduğunuz konulara göz atma anlamında yardımcı olacaktır.
Evde Sınava Hazırlanmak ve Bu Süreçte Karşılaşılan Sorunlar Nelerdir?
İster lise, ister üniversite ve ister başka bir sınava hazırlanıyor olun, süreci başarıyla yönetmeniz gerekmektedir. Gamze Sart hocamızın söylediği “Konuyu bilmek, soruyu bilmek anlamına gelmiyor.” cümlesi oldukça önemlidir. Çünkü soru pratiği yapmadığınızda, salt bilgi sınavlarda çok da yardımcı olmayacaktır.
Başka bir sorun olan ev ortamının verdiği aşırı rahatlık sebebiyle, kişinin kendini tamamen rahat bırakması ve konsantrasyondan uzaklaşmasıdır. Bazı bireylerin avantaj olarak gördüğü ev ortamında hazırlanma konusu, bazı bireylerde ise dezajantaj olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat yaşadığımız çağda, özellikle içinden geçtiğimiz süreç sonrasında eğitimin tamamen dijital ortamlar vasıtasıyla devam ettirilebileceği gündemdedir. Bu sebeple dijital ortamda eğitim ve dijital ortamda sınava hazırlanmak konusu oldukça önem taşımaktadır.
Sınav Kaygısı Sürecinde Aile Desteği Nasıl Olmalıdır?
Sınavlara evde hazırlanan bireylerin ilk olarak sessiz ve derli toplu bir alana ihtiyacı vardır. Bu bağlamda aile desteği ön plana çıkmakta ve sınava hazırlanan kişiye yardım etme açısından bu ortamı kişilere sunmaları oldukça önemlidir. Zaten sınav kaygısı yaşayan, “acaba başarabilecek miyim?” gibi korkularla baş etmeye çalışan bireylere, ailelerin baskı kurması, üzerilerinde daha büyük sorumluluklar eklemesi negatif sonuçlar almaya sebep olacaktır. Sınav kaygısıyla nasıl başa çıkılır isimli videomuzu izlemek izlenecek yöntemler hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmanız konusunda yardımcı olacaktır.
Sınava hazırlanan bireyler kadar, ailelerinin de desteğe ihtiyacı vardır!
Kaygı bozuklukları konusunda, çocuklar kadar ailelerde -haklı olarak- sınav kaygısı yaşamaktadır. Özellikle günümüzde hayatımızı sınavların yönettiği gerçeği düşünülürse, istedikleri yerleri kazanamayacakları korkusu aileleri de sarmaktadır. Burada önemli olan kendi kaygılarını çocuklarına yansıtmamaları gerektiğinin bilincinde olmaktır.
Aba Psikoloji olarak sadece LGS veya Üniversite sınavına hazırlanan bireylere değil, bu tarz kaygılar yaşayan ailelere de Psikolojik Destek hizmeti sunmaktayız. Kaygı bozukluğu sorununu halleden bireylerin, sınavlarında çok daha yüksek başarılar aldığı kanıtlanmıştır. Bu yüzden bu problemi aşabilmek için destek almak, sınav başarısını katlayacak bir yöntemdir.
Bir çok kişinin aslında tam olarak bilgi sahibi olmadığı, kendilerince çeşitli adlandırmalar yaptığı bir bozukluk olan otizm nedir? Sorusuna verilecek yanıt; kendi içinde çeşitlilik gösteren bir tür fiziksel ve nörolojik etkileri olan bir rahatsızlık olduğudur. Konuya açıklama getirmeden önce belirtmek istediğimiz konu Otizmli kişilerin hepsinin zihinsel engelli muamele görmemesi gerektiğidir. Genellikle üç yaşında belirtilerin anlaşılmasıyla başlayan bu süreç, çocuğun etrafıyla ilişki kuramamasıyla anlaşılmaktadır. Otizmin klasik tanımlarından daha farklı ve daha tatmin edici bir cevap almak isteyenler için Prof. Dr. Barış Korkmaz “sosyal temas yokluğu” şeklinde açıklamaktadır.
Otizm Nedir? Otizm Teşhisi Nasıl Konulur?
Otizm nedir sorusu kadar otizm teşhisinin nasıl konulduğu da merak edilmektedir. Çocuğun geç konuşması veya konuşamaması, göz teması kuramaması, çağrıldığında tepki vermemesi ve basit motor becerilerini yapamamasıyla ailenin kaygı duyması başlar. Genellikle bir süre kendiliğinden geçmesi beklenir. Ailenin artık endişeye düşmeye başlamasıyla başvurulan hekimin basit bazı testler uygulayarak tanı koyması oldukça kolaydır. Bu konunun tam olarak açıklığa kavuşması için uzman bir psikologdan yardım alınmalıdır.
Otizm Tedavi Edilebilir Mi? Veya Nasıl Tedavi Edilir?
Otizmin etkinliği kanıtlanmış bir ilaç tedavisi yoktur. Yalnızca otizme eşlik eden diğer rahatsızlıklar için (öfke kontrolü bozukluğu, uyku bozuklukları, davranış bozukluklar, dikkat dağınıklığı vb.) Doğru programlanmış eğitimler sayesinde bireylerin iletişim problemlerini kısmen de olsa aşması mümkündür. Davranış bozuklukları tamamen çözülemese de en aza indirgenebilir. Konuşma bozuklukları ilk başta çözülmesi gereken sorundur. Çünkü birey kendini ifade edemedikçe öfke patlamaları, davranış bozuklukları tedavi edilemez.
Otizm Nedir? Otizm Tedavisinde Aile Desteği Nasıl Olmalıdır?
Sadece çocuğun eğitilmesinin yeterli olmadığı bir davranış bozukluğu olan otizmin, ailenin de eğitimiyle desteklenmesi gerekmektedir. Eğitim ve tedavi süreci uzun soluklu bir süreç olduğu için, aileler bilgilendirilmeli olmuş ve olacak şeylere karşı hazırlanmalıdır. Teşhisi koymakta ilk gözlemler ailelere ait olduğu için, ebeveynlerin çocuğunu dikkatle takip etmesi ve sorun olarak gördüğü şeyleri ilgili hekime bildirmesi önemlidir.
Otizmin Teşhis Edilebileceği Yaş Aralığı Nedir?
Çok daha erken dönemlerde teşhis edilebilen otizm için en uygun yaş aralığı 3 ile 4 yaşlarıdır. Dikkatli ebeveynlerin, bebeğin sekizinci aylarından itibaren tanı konulması açısından doğru teşhisleri olabilmektedir. Üç yaşına kadar olan süreçte tanı koyabilmek için etkin testler bulunmasına rağmen, beyin gelişiminin zirveye ulaştığı üç dört yaşlarını beklemek daha doğru bir karar olacaktır.
Beyin yaşamı boyunca kendini geliştirmeye açıktır. Doğru planlama, eğitim, aile bilinçlendirilmesi gibi etmenler sayesinde %100 bir iyileşme gerçekleşmese bile, başlanılan noktadan çok daha iyi seviyelere gelebilir.
Otizm spektrum bozukluğu farkındalığının giderek arttığı son dönemlerde, en çok merak edilen Otizm Nedir? Sorusunun aslında tam tanımı çok uzun olmakla birlikte, doğuştan gelen nörobiyolojik rahatsızlık çeşidi denilebilir. Tam açılımı otizm spektrum bozukluğu olan bu kavram kısaca otizm olarak anılmaktadır. Bu yazımızda Otizm hakkında bilinmesi gerekenler nelerdir? sorusunu inceleyeceğiz.
Otizm Spektrum Bozukluğu Kalıtsal Mıdır?
Bu konuda yapılan çok sayıda araştırma neticesinde kesinliği kanıtlanmış olan bir konu olan kalıtsallık, hala genetik bilimciler tarafından araştırılmaya devam edilmektedir. Ebeveynlerin soy ağacında karşılaşılması durumunda, çocukların gelişim süreci çok daha sıkı takip edilmeli ve bu seçenek göz ardı edilmemelidir. İlk 18 ayda tanı konulabilse de özellikle üç yaş döneminde çok daha net bir sonuç almak mümkündür.
Otizmin Erkek Çocuklarda Daha Sıklıkla Görüldüğü Doğru Mudur?
Yapılan araştırmalar sonucu erkek çocuklarında kızlara oranla daha sık karşılaşıldığı kanıtlanmış olan bu rahatsızlık, kız çocuklarına oranla 5 kat daha fazla karşılaşılmaktadır. Dünya nüfusunda yoğunluğu %1 oranında olan ve tam olarak nedeni bilinmeyen bu rahatsızlık hakkında, nörolojik ve psikolojik araştırmalar devam etmektedir. X genini daha çok zeka ve davranışları etkilemektedir. Kadın beyninde çift x kromozomu olduğu halde erkek beyninde tek x kromozomu olması, dolayısıyla bir tanesinin bozuk olması halinde sistemin çökmesi durumu bunun bilimsel açıklamasıdır.
Otizm Spektrum Bozukluğunda Tanı Neden Çok Önemlidir?
Bir önceki yazımızda kısmen de olsa açıkladığımız belirtileri fark ettiğinizde, ne kadar erken tanı konulursa, tedavi süreci o kadar erken başlar. Bu hastalığa eşlik eden zihinsel engellilik sıklıkla karşılaşıldığı için, eğitimin yanı sıra ilaç kullanılması da gerektirmektedir. Bu sebeple her hastalıkta olduğu gibi bu rahatsızlık için de erken tanı oldukça büyük önem arz etmektedir. Ayrıca verilecek eğitimde otizmin derecesi ve hangi çeşidi olduğu da farklılıklar göstereceği için, doğru tanı doğru tedavi için önemli bir yol gösterici olacaktır.
Genel olarak üç kısımda incelenen otizm spektrum bozukluğu klasik otizm, asperger sendromu ve atipik otizm olarak adlandırılmaktadır. Klasik otizmde yaygın olarak zihinsel engellilik görülmektedir. Asperger sendromunda ise; zeka sorunları değil, daha çok davranış bozuklukları görülmekteyken, atipik otizmde iki türden de belirtiler görülebilmekte fakat her iki tipe de tam olarak uymamaktadır. Son yıllarda ismini daha sıklıkla duymaya başladığımız Asperger sendromu tanısı konmuş kişilerin, normal gelişim gösteren bireylerle aralarında çok büyük farklar olmadığını da belirtmek isteriz.
Aba psikoloji olarak otizmle ilgili ailelere ve bireylere destek sağlamaktayız. Otizmle ilgili daha detaylı bilgiye sahip olmak için Prof Dr. Barış Korkmaz’ın “Ah Şu Otizm” kitabını incelemek faydalı olacaktır.
Sınavların son haftasında ne yapılması gerektiği en çok tartışılan konulardan biridir. “Çalışmaya devam mı etmeliyim? Biraz kafamı dağıtıp dinlenmeli miyim? Son tekrarlarımı nasıl yapmalıyım?”. Özellikle sınava son bir hafta kala bu tip düşünceler öğrencilerin zihinlerini karıştırır. En başarılı öğrenciler bile sınavın yaklaşmasıyla birlikte kendilerine olan güvenlerinde sarsılmalar yaşayabilirler. Öğrencilerin stres ve gerginlik oranları artma eğilimi gösterir. Peki bu neden oluyor? Neden sınavın son dönemleri bu kadar geriliyoruz ve zorlanıyoruz? Bu sorunun cevabıyla beraber özellikle YKS için son dönemde yapılan çalışmaların ne şekilde olması gerektiğini, sınav gerginliğiyle nasıl baş edebileceğimizden bahsettik. Son olarak aileleri de unutmayarak ailelerin desteğinin ne şekilde olması gerektiğine de blog yazımızda değindik.
Neden Son Dönemler Bu Kadar Geriliyoruz?
Bir tarım işçisi gibi dört yıl boyunca ektiniz ve biçtiniz. Şimdi ise emeklerinizin meyve vermesini bekliyorsunuz. Arkasında bu kadar emek yatan yılların ardından ektiklerinizin filizlendiğini görme isteğinizin artması kadar doğal bir şey yok. Başarılı olmaya odaklanmış dört koca yılın ardından tek bir gün ve sayılı saatte tüm potansiyelinizi göstermeniz bekleniyor. Ve bu potansiyeli göstermeniz gereken zaman geldi çattı. Maratonun son haftasına girdik. YKS gibi bir sınavın sizi heyecanlandırmamasını beklemek gerçek dışı bir beklenti olurdu. Elbette ki gerileceksiniz. “Sakin ol” diyenlere aldırış etmeyin. Biz Aba Psikoloji ekibi olarak öğrencilerimizin yanındayız ve onları anlıyoruz. Önemli olan gerginliği ortadan kaldırmak değil çünkü bu mümkün değil. Önemli olan bu gerginliğinizin sınav performansınızı olumsuz yönde etkilememesi sağlamak.
Son Hafta Gerginliğini Nasıl Kontrol Altına Alırız?
Son bir haftalık süreçte aslında yapmanız gereken en önemli şey gerginliğinizi kontrol altına almaktır. Bu yüzden öncelikle ihtiyaçlarınızı atlamadan bu bir haftayı geçirmeniz en faydalısı olacaktır. Gerginliğinizi kontrol altına almak için dikkat etmeniz noktaları sizin için listeledik.
Son Hafta Uykusuzluğa Dikkat!
Elbette ki son tekrarlarınızı yapmanın ve denemelere devam etmenizin faydası olacaktır. Fakat son bir hafta dinlenmeye ihtiyaç duyduğunuzda aksatmadan molalar vermeniz oldukça değerli aslında. Belki de son dönem kendinizi daha çok hırpalama eğilimi göstereceksinizdir. Bu sınav öğrencilerinde sık sık görülen bir durumdur. Yetişmeyen konuları yetiştirmek için saatlerce ayakta kalma eğiliminiz olabilir. Fakat aslında yaşadığınız uyku bozuklukları gerginliğinizi arttıracaktır. Bedeninize sahip çıkarak uyumaya ihtiyaç duyduğunuz an bırakın.
Son Hafta Beslenme Düzeninizi Korumanız Önemli
Son dönemde besin değerlerinizin yerinde olması en iyi performansınızı sergilemenizde etkin rol oynar. Beslenme sınav öğrencileri tarafından atlanabilen bir konu. Özellikle son günler test çözmek ve çalışmaya ağırlık veren öğrenciler soru çözmekten başlarını kaldıramaz hale gelebiliyorlar. Bunun sonucunda yeme düzenleri de olumsuz etkileniyor. Çalıştıklarınızı işleme sokan merkez beyindir. Beynin çalışması ve en iyi performansınızı sergileyebilmesi için beslenmenize dikkat etmeniz gerekir.
Dinginlik Sağlayacak Aktiviteler Yapın
Her gün meditasyon, yoga ya da yürüyüş yapmak, dinlendirici müzikler dinlemek zihninizi ve psikolojinizi koruyacaktır. Beden ve zihin bir bütündür. Son haftayla birlikte gerginliğiniz bedeninize yansımasını daha çok hissedeceksinizdir. Bedensel dinginlik sağlayacak aktiviteler bedeni dinlendirirken zihni de rahatlatacaktır.
Düşen Netlerinize Aldırış Etmeyin
Son hafta netlerinizde düşme gözlemleyebilirsiniz. Sakın buna aldırış etmeyin. Netlerin son dönemde düşmesi YKS sınavına giren öğrencilerde sıkça rastlanan bir durumdur. Daha önce de söz ettiğimiz gibi sınava verdiğimiz değerden ötürü zaman kısıtlandıkça gerginliğimiz artıyor. Haliyle gerginliğimiz denemelerimize yansıyor. Burada yapmanız gereken net düşüşlerinin gerginlikten olduğunu kabul etmeniz ve gerginliğinizi azaltacak çalışmalara ağırlık vermeniz. “Sınav Kaygısı ile Nasıl Başa Çıkılır?” (https://abapsikoloji.com/sinav-kaygisi-ile-nasil-basa-cikilir/) adlı yazımızdan bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi elde edebilirsiniz.
Duygularınızı Paylaşın
Duygularınızı güvendiğiniz yakınlarınızla paylaşmanız hafiflemenizi sağlayacaktır. Bazen çözüm sadece anlatmaktadır. Birilerinin sizi anladığını hissetmeye ihtiyacınız olabilir. Yakınınızdakinin desteği hem içinizi ısıtacaktır hem de son günlerin yarattığı ağırlığı üstünüzden alacaktır.
Doğaya Karışın
Açık havada yürümek, varsa ormanlık, yeşillik alanlarda vakit geçirmek rahatlamanız için bire birdir. Toprağa yalın ayaklarınızla basın. Fazla basit gelebilir ama deneyince etkisini göreceksiniz. Buna topraklanmak adı verilmektedir. Topraklanmanın bedeni fiziksel ve zihinsel olarak dengelemek için doğayla bağ kurulmasıdır. Doğaya ait olmayan bir canlı yoktur. Biz bazen doğadan çok uzak kalıyoruz. Özellikle de böylesine yoğun zamanlarımızda. Yeşil bir alanda nefes almak ve küçük bir gezinti gerginliğinizi üzerinizden alacaktır.
Son Hafta Öğrenciler Ne Yapmalı?
Son hafta ne yapılmasının daha iyi olacağı en çok zihni kurcalayan soru işaretidir. Kafa karışıklığını gidermek için en faydalı olabilecek önerilerle yardımcı olmak isteriz. Yapılan bilimsel araştırmalara dayanarak yapmanız gerekenleri analiz ettik.
Dinlenmeyi İhmal Etmeyin
Yukarıda da değindiğimiz gibi fiziksel durumunuz da sınav performansınız üzerinde etkilidir. Bu nedenle son dönem hiç durmaksızın aralıksız çalışmanızı değil. Öncelikli olarak dinlenmeyi ihmal etmemenizi öneririz. YKS yalnızca bilginizi değil dikkatinizi de ölçen bir sınavdır. Dikkatli olabilmeniz için iyi dinlenmiş olmanız gerekir.
Denemelere Ağırlık Verin
Dinlenin diyoruz ama aynı zamanda kendinizi hırpalamadan günlük düzenli deneme çözümlerine ağrılık vermenizi öneririz. Hepimizin bildiği gibi YKS bir test sınavı. Bu yüzden son dönemlerde örnek denemeler çözmeniz en faydalısı olacaktır. Zihniniz böylelikle aktif kalacaktır.
Son Hafta Yeni Konular Öğrenmeye Çalışmayın!
Sınavın son haftası yeni konular öğrenmeye çalışmak iyi bir fikir değil. Yeni konular bildiğiniz bilgilerin karışmasına neden olabilir. Bildiğiniz konuları tekrar etmek ve yanlış yaptığınız soruların cevaplarını öğrenmeniz bu aşamada en faydalısı olacaktır.
Olumluya Çağrışım Yapın
Olumlunun gerçekleştiğini ve gerçekleşeceğini hayal etmek, başarıya inanmak son hafta için kritiktir. Son hafta netlerinin düşüş sebebi belirttiğimiz gibi sınava duyulan kaygı ve korku halidir. Bu korku ve kaygı haliyle baş etmenin en etkin yollarından biri de olumluyu çağırmaktır. Bol bol yatmadan önce başardığınızı hayal edin. Kendinize başaracağınızı söyleyin.
Kendinize Neye İhtiyacınız Olduğunu Sorun
Fiziksel ve zihinsel ihtiyaçlarınız karışmış durumda olabilir. Mantığınız ve kalbiniz farklı şeyler söylüyor olabilir. Gerçekten neye ihtiyacınız olduğunu bilmeniz, potansiyellerinizin farkında olmanız kendinizi gereksiz zorlamamanızı sağlayacaktır. Son dönem olaylara gerçekçi bakmamız gerekiyor. İhtiyacınıza ve potansiyelinize göre günlerinizi geçirin. Canınızın çalışmak istememesiyle başka şeyler yapmaya ihtiyaç duymak arasında fark vardır. Çalışmaya odaklanamayacak durumdaysanız o an çalışmanızın bir anlamı olmayabilir. Kontrollü şekilde bırakın ve biraz dinlendikten sonra çalışmaya dönün. Öte yandan saatlerce hiç durmadan çalışmanın sizi yorsa da gerekli olduğunu düşünmeniz mantıklı bir yaklaşım değil. Dinlenmek de bir ihtiyaçtır. Saatlerce aralıksız çalışmanız, boşu boşuna masa başında vakit geçirmeniz anlamına gelebilir.
Son Hafta Pişmanlıkların Zamanı Değil
Son hafta pişmanlıklar artabilir. Daha çok çalışabilmiş olmayı, daha çok soru çözmeyi diliyor olabilirsiniz. Fakat geçmiş pişmanlıkların zamanı değil. Elinizde olanlara odaklanmanız gereken sayılı günlerdeyiz. Elinizdekilerle yapabileceklerinizi iyi değerlendirerek cebinize topladığınız deneyimleri en etkili şekilde kullanmanın yollarını araştırın. Ne olursa olsun, kendinize elinizden geldiği kadar çalıştığınızı hatırlatın. Sınırlı zaman ve sınırlı süreli bir çalışmadan söz ediyoruz. Her şeyin bir sınırı var. İnsanın da sınırı olduğu gibi… Mükemmel olamayız. Daha fazla çalışsaydınız da bu süreçte gerektiği kadar çalıştığınızı hissetmeyecektiniz. Yüksek hedefler pişmanlık yanılgısına düşürebilir. Sınırları ve kusurları olan bir birey olduğunuzu aklınızda bulundurun.
Sınavın Ölüm Kalım Meselesi Olmadığını Kendinize Hatırlatın
Kabul ediyoruz: YKS öğrencilerimizin geleceğini belirleyen en önemli sınavlardan birisi. Ancak sınavın önemini bilirken gözde büyütmemek de önemli. Son günler sınavın değerini gözünüzde daha da büyütme eğilimi gösterebilirsiniz. Hiçbir şeyin sizden daha değerli olmadığına inanın. Kendi potansiyelinizin birkaç saate sığdırılmış bir anla ölçülemeyeceğini unutmayın. Başarısız olmanız sizi hayatın her alanında başarısız kılmayacaktır. Sınav başarısı dışında sizi siz yapan pek çok güzel özelliğiniz var.
Son Hafta Ailelere Düşen Sorumluluklar
Sınav performansı sadece öğrencinin değil ailelerin yaklaşımından da etkilenir. Sınava giren öğrencilerin kendileri kadar etrafındakilerin de performansları üzerinde etkisi olacaktır. Bu nedenle ailelerimizin de son hafta yapmaları gerekenleri blog yazımızda değinmek istedik.
Ebeveynlerin Stres Kontrolü Yüksek Olmalı
Yaşanılan kırılmaz bir döngü var. Ebeveyn stres yapınca gençlerimiz de stres altında hissediyor, gençlerimiz stres olunca ebeveyn de stres altında hissediyor. İkisi birden stres üreterek birbirlerinin streslerini arttırıyorlar. Bu nedenle gençlerimizin başarışı için ebeveynlerin stres yönetimleri sağlanmalı. Sizin korkmanız evladınızın da korkusunu tetikliyor. Endişelenmenizi anlıyoruz. Yalnızca özellikle sınava son bir hafta kala bu stresinizi ona olabildiğince yansıtmamaya çalışın.
Destekleyici Davranın
YKS öğrencilerinin yaşları gereği duygularını ifade etmekte zorluk çekebilirler ve en yakınları aileleriyle bile iletişim kurmakta zorlanabilirler. Bu noktada ebeveynlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Çocuğun ruhsal ihtiyaçlarını kontrol etmek son hafta sizin göreviniz. Onu dinlemeye ve anlamaya çalışın. Baskı altında hissettiğinde yanında olduğunuzu ve her ne olursa olsun yanında olacağınızı dillendirmekten çekinmeyin. Maddi, manevi imkanlarınızı ve desteğinizi doğru bir dille dile getirmeniz rahatlamasını kolaylaştıracaktır.
Baskıcı Davranmayın
Son haftalar öğrencilerimizin üstündeki baskı tavan yapmaktadır. Eğer çocuğunuzun çalışmadığını gördüğünüzde ya da onu düzensiz bulduğunuzda zorlama eğilimi gösterirseniz stresi artacaktır. Bu bir hafta boyunca sınav konusunda karışmamaya çalışın. Onun yerine düşünmeyin. Kendi bildiğini yapması daha faydalı olacaktır bu dönem için. Siz yalnızca yardıma ihtiyacı olduğunda onun yanında olacağınızı gösterin.
Anne-Baba Olarak İş Birlikçi Davranın
Ebeveynlerin kafa kafaya vererek manevi ve maddi konuları konuşmasının tam zamanı şuan. Anne-baba olarak olabilecek aksilikleri tartışın. Çocuğunuzun heyecandan ya da dış faktörlerden sınavda beklediği performansı gösteremeyebileceğini kabullenerek B ve C planları yapın. Böyle bir durumda finansal olarak ne kadar destek olabileceğiniz konusunu ilk önce anne baba olarak çocuğu işin içine karıştırmadan kendi aranızda konuşmanız gerekir. Durum analizi yaptıktan sonra sınava son hafta kala çocuğunuzu rahatlatmak için desteğinizi dile getirmeniz etkili olacaktır.
Beklenmedik Durumlara Karşı Hazırlıklı Olun
Son günler beklenmedik sonuçlarda maddi olarak karşılayamayacağınız durumlar söz konusuysa çocuğunuza ikinci bir şans daha vermek üzerine düşünmenin tam zamanı. Şuan geçtiğimiz dönemin zor bir dönem olduğunu hatırlayarak anlayışlı davranın. Korona süreci hepimizi olduğu kadar çocuklarımızı da etkiledi. Evden, bu koşullarda çalışmak YKS öğrencilerimiz için kolay olmadı. Gerekirse çocuğunuza bir şans daha vermenizi öneririz. Bir yıllık tekrardan hazırlık büyük bir kayıp olmayacaktır. Eğer bunu kabul edebiliyorsanız önce çocuğunuzun ebeveyni olarak kendi aranızda konuşun. Ardından eğer iki taraf için de uygunsa çocuğunuza desteğinizi gösterin. Ortak kararınız doğrultusunda destek olduğunuzu ve bir kere daha hazırlanmak isterse yanında olduğunuzu sözlü olarak iletin. Bu çocuğunuza güvence verecek ve stresini azaltacaktır.
Daha fazla bilgi edinmek için YKS’nin son 21 gününün önemini anlatan Aba Psikoloji youtube kanalı videomuzu aşağıdan izleyebilirsiniz.
Sınav kaygısı YKS için son bir hafta kala ciddi anlamda görülebilen bir endişe hali. “Eyvah çocuğumun sınavı var!” Ebeveynler de sınav sürecinde çocukları kadar gergin. YKS için maratonun sonuna yaklaşıyoruz. Sınava sayılı günler kaldı. Gerginlik zaman daraldıkça artıyor. “YKS’de Son Hafta Nasıl Değerlendirilmeli?” blog yazımızda da ailelerin sergilemesi gereken tutumdan kısaca bahsetmiştik. Konunun daha ayrıntılı tartışılmasının gerekli olduğu kanısına vardık. Unutulmamalıdır ki sınav kolektif olarak değerlendirilmelidir. Evin içerisindeki frekans ve aile bireyleri öğrencilerin sınav performansı üzerinde etkilidir. Ebeveynleri olarak destekleyici tutumunuz çocuğunuzun sınav anındaki performansını arttıracaktır. İşte karşınızda anne ve babası olarak çocuğunuza karşı sergilemenizde faydalı olacak tutumlar:
Çıkan Sonuca Değil Çabaya Önem Verin
Çocukların sınav esnasında süreç yerine sonuca odaklanmaları başarılarını düşürecektir. Sürece tamamen konsantre olmak başarının en büyük anahtarlarından biridir. Haliyle sizin de sonuca değil sürece değer verdiğinizi göstermeniz ve onu bu yönde desteklemeniz içinin rahatlamasını sağlayacaktır. Ona her zaman gösterilen çabanın istediğimiz gibi sonuç veremeyebileceğini hatırlatarak bunun sizin için bir sorun olmadığını söyleyin. Önemli olanın gösterdiği çaba olduğunu ve çabasının farkında olduğunuzu dile getirin.
Sınav Kaygısı Sonucu Oluşan Stresi Normal Karşılayın
Çocuğunuzun stres oranı yükseldiğinde bu sizi korkutmasın. Daha mantıksal yaklaşmaya çalışın. Biliyoruz, ebeveyn olarak çocuğunuz bir duygu yaşadığında benzer duygular hissetmemek elde değil. Mutlaka üzülürsünüz ya da sizin de stresiniz artar. Fakat bu üzüntünüzü, stresinizi yansıtmamanız en mantıklısı olacaktır. Siz üzüldükçe ya da stres yaptıkça onun da stresi artma eğiliminde olacaktır. Onun yerinde olsaydınız sizin de benzer duygular içerisinde olabileceğinizi kabullenmeniz mantıksal yaklaşarak stresi normal karşılamanızı sağlayacaktır. Böylelikle çocuğunuzun da sınav stresi oranı düşecektir.
Günlük Ödüller Düzenleyin
Özellikle bu son dönemde öğrenciler motivasyona çok ihtiyaç duyarlar. Son dönem sınavın yaklaşmasıyla beraber öğrencilerin gerginlikleri ve stresleri artar, hatta tavan yapar. Ebeveyn olarak bu gerginliği azaltmak için günlük ödüllendirmeler yapabilirsiniz. Onun en sevdiği yemekleri yapmanız, arada bir rahatlaması için onu dışarı çıkarmanız basit ama etkili ödüllendirme yöntemleridir. Ödüllendirilen çocuklar bir yandan biraz olsun emeklerinin karşılığını aldıklarını hissederler. Diğer yandan sizin verdiği emeğe saygı duyduğunuzu görmeleri de psikolojik olarak rahatlatıcı olacaktır.
Sınav Kaygısı Oluşmaması İçin Konuşmalarınızla Destek Olun
Zaten bildiğini düşünerek söylemediğiniz cümleleri çocuğunuzun duymaya ihtiyacı olabilir. “Senin yanındayım.” “Ben sana güveniyorum.” “Ne olursa olsun seni seviyorum.” Gibi cümleler rahatlamasını sağlayacaktır. Baba aynı zamanda finansal figür olarak görüldüğü için babanın maddi ve manevi olarak yanında olduğunu göstermesi sınav stresini azaltmak için çok ama çok değerlidir.
Duygularını Paylaşması için Çocuğunuza Fırsat Tanıyın
Ebeveyn olarak diğer göstermenizin faydalı olacağı tutum ise ona duygularını paylaşması için fırsat tanımaktır. Sınav öğrencileri zaman zaman yüksek streslerini aileleri üzülmesin diye yansıtamayabilir ya da bazı duygularını paylaşmakta zorluk çekebilirler. “Nasıl hissediyorsun?” “Stresli olmanı anlıyorum. Stresli olmakta çok haklısın” “ Neler seni zorluyor. Belki konuşmak iyi gelebilir sana da.” Gibi cümlelerle duygu paylaşımını kolaylaştırmanız ona huzur verecektir.
Ailelerin tutumu konusunda daha fazla bilgi almak için Aba Psikoloji youtube kanalımızdaki “Sınav Yaklaştıkça Artan Kaygıya Karşı Ne Yapmalıyız? Ailenin Yapması Gerekenler” videomuzu aşağıdan izleyebilirsiniz.
Sınav performansını etkileyen birçok faktör var bunlardan birisi de beslenme. Sınav anındaki başarının sadece çalışma miktarınızla ilgili olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bir çok dolaylı etken sınav performansınızı etkileyecektir. Özellikle YKS’ye son hafta kala beslenmenin önemine değinmek istedik. Daha önce “YKS’de Son Hafta Nasıl Değerlendirilmeli?” blog yazımızda da beslenmenin öneminden kısaca bahsetmiştik. Şimdi ise bu konuyu daha da detaylandırmak istedik. Beslenmenin sınav üzerindeki etkisini anlatmak ve son haftaya girmişken “Nasıl beslenmeliyiz ?” konusuna değinmek istedik.
Beslenme Neden Sınav Performansı Üzerinde Etkilidir?
Beyin hiç durmadan çalışan bir organizmadır. Uyurken bile beynimiz çalışmaya devam etmektedir. Beynin bu yoğun temposunun üzerine onu daha da yoracak iş yükü bindirdiğinizi düşünün. Sınav öğrencilerimiz beyinlerini belki de normal bir insandan çok daha fazla kullanmaktadırlar. Özellikle YKS gibi önemli bir sınav için eminiz ki öğrencilerimiz beynin kullanabilir maksimum kapasitesini günlerce kullandılar.
Beyinin çalışabilmesi için yakıta ihtiyacı varıdır. Harcadığı enerji de arttıkça yakıt ihtiyacı artacaktır. Bu yakıtı da beslenme sağlamaktadır. Sınav esnasında beyninizin maksimum kapasitesini kullanacağınız için sınava yakın dönemdeki beslenmeniz, konsantrasyon ve beyninizi daha aktif kullanmanız için performansınızı etkileyecek en önemli etkenlerden biridir.
Sınav Dönemlerinde Hangi Besin Türlerine Ağırlık Vermeliyiz?
Omega 3
Omega 3 yağ asitleri unutkanlığı engelleyen ve beyin sinyalleri arasındaki iletişimi kuvvetlendirir. Beyin hücreleri arasındaki iletişimi arttırmaya yarar. Bu nedenle iki açıdan bu son hafta omega 3 içeren besinler tükenmek önemli.
Eski bilgilerinizi tazeleme dönemindesiniz. Sınav öncesi son tekrarlarınızı yaparken daha iyi hatırlamanızı sağlayacaktır.
Sınav esnasında bazen bildiğiniz halde hatırlamak zor olabiliyor bildiklerinizi daha rahat ve hızlı bir şekilde hatırlamak için etkili olacaktır.
Hatırlama konusundaki faydası bilim insanları tarafından kanıtlanan omega 3’ü beslenme planınıza dahil etmeniz sınav performansını olumlu etkileyecektir.
Yumurta
Beyniniz olduğundan daha fazla enerji yaktığı için sık sık acıkma ihtimaliniz artacaktır sınav döneminde. Bu nedenle tok tutan ve protein oranı yüksek bir beslenme düzeni oluşturmak beyninizin ve vücudunuzun ihtiyaç duyduğu enerjiyi almasını sağlayacaktır. Yumurta hem protein oranı açısından yüksek hem de oldukça sağlıklı bir besindir. Gerekli protein ihtiyacını karşılamanız için oldukça etkili olacaktır.
Muz
Muz içerisinde bol miktarda lif, triptofan ve potasyum barındırır. Muzun sınav öğrencilerinin beslenmesine 2 önemli katkısı vardır.
Odaklanmanızı arttırır.
Mutluluk hormonu salgılamanızı sağlayarak stresinizin ve gerginliğinizin azalmasına destek olur.
Beslenme İçin Magnezyum
Magnezyum beyni rahatlatırken gevşemeyi sağlar. Magnezyumun sınav performansı için 3 farklı önemi vardır.
Sınavın getirdiği huzursuzluğa ve gerginliğe iyi gelecektir.
Heyecan, stres ya da geceleri ayakta kalarak çalışma durumlarında oluşan uykusuzlukla savaşmakta bire birdir.
Beslenmenin beyine ve günlük hayata olan etkisinin oldukça fazla olduğu bilim tarafından da kanıtlanmıştır. Beslenmenizin hayat boyunca düzene girerse mental ve fiziksel sağlığınızı korumak çok daha kolay olacaktır. Aba Yayıncılık olarak yayınladığımız, editörlüğünü kurucumuz Doç. Dr. Gamze Sart’ın yaptığı “30 Günlük Ketojenik Arınma” adlı kitapla beslenmenizi hayat boyu düzene sokabilirsiniz. Aba Yayıncılık sayfasından kitabı temin edebilirsiniz.
“Sınavbaşarısı yüzünden tercihlerim nasıl etkilenecek?”, “Ya başarısız olursam, o zaman iyi bir eğitim alamayacak mıyım?” gibi sorular da başarısızlık korkusunu tetikler. “YKS’de Son Hafta Nasıl Değerlendirilmeli?” blog yazımızda son günlerin gerginliğinden bahsetmiştik. Bu gerginliği arttıran etkenlerden birinin de sınav sonrasında öğrencilerin yanlış tercih yapma korkusu olduğunu biliyor muydunuz? Öğrenciler belli etmese de aslında puanlarının istedikleri gibi bir eğitim alamamalarına sebep olmasından çok korkmaktalar. Bundan ötürü bu blog yazımızda sınav başarınızın tercihinize olan etkisine değinmek istedik.
Sınavdan İstediğiniz Gibi Bir Sonuç Alamamanız Her Şeyi Kaybettiğiniz Anlamına Gelmez
Öğrenciler sık sık eğitim sürecinin tek yönlü olduğunu düşünürler. Yapılan tek bir hatanın her şeyi mahvettiği yanılgısına düşerler. Tek bir sınav başarısıyla geleceklerinin, hedeflerinin tamamen etkilendiğini düşünürler. Özellikle de söz konusu YKS yani üniversite sınavı olduğunda. Aslında durum pek de öyle değil. Sına
1. Sınav Başarısı: Doğru Üniversite Seçimi
Seçeceğiniz alanda bilindik ve bolca imkan sağlayan üniversiteleri seçmenin avantajlı olacağı yadırganamaz bir gerçektir. Puanınız yetiyorsa tercihinizin bu yönde olması kariyerinize 1-0 önde başlamanızı sağlar. Fakat az önce de belirttiğimiz gibi eğer istediğiniz gibi bir puan alamadıysanız bu demek değildir ki kariyerinizde başarısız olacaksınız ve her şey bitti. Burada da yine stratejik davranarak seçeceğiniz alan doğrultusunda puanınızın yeterliliğine en uygun üniversiteyi seçmeniz faydalı olacaktır. Size göre düşük ve hakketmediğiniz bir puanı almanız
üniversite seçiminizi sandığınız kadar çok etkilememektedir. Hatta ortalama bir üniversitede iyi puanlar alıp yüksek ortalamayla mezun olmak çok daha kolay. Yüksek ortalamayla mezun olmak da sizi kariyer hayatında başarılı kılacaktır.
Bunun dışında istediğiniz gibi bir puan alamadıysanız bile doğru üniversite seçimi için bazı pratik yollar izlenebilir:
Örneğin sağlık alanında bir bölüm düşünüyorsanız yüksek puanlı olmayan fakat hastane bağlantısı olan okulları tercih edebilirsiniz. Bu yolla okul başarınızla birlikte o üniversitenin hastanesinde staj yapmak ve hatta ilerde çalışmak adına imkanlarınız artmış olacaktır.
Üniversitelerin öğretim üyelerine bakmak faydalı olabilir. Çok iyi bir üniversite olmadığı halde bazı iyi hocaların bulunduğu üniversiteler de var aslında. İstediğiniz bölümde başarılı hocalar bulunan ortalama düzeydeki üniversiteleri seçmeniz avantajdır. O hocalar hem size bir şeyler öğretecektir hem de ayrı bir bağ kurduğunuz sürece iyi bir referansa sahip olacaksınızdır. Kariyerinizde sıçrama yapmanızda hocalardan aldığınız referanslarda etkilidir.
2. Doğru Bölüm Seçimi
Üniversite sizi 4-5 yıl etkilerken seçtiğiniz bölüm sizi hayatınız boyunca etkiler. Üniversite seçmekten ziyade sizi tanımlayan bölümleri tercih etmek çok daha önemlidir aslında. Sınavda başarısız olma durumu kurtarılmayacak bir durum değil. Diyelim ki puanınız hayal ettiğiniz gibi yüksek sıralamalı bir üniversiteye gitmeye yetmedi. İstediğiniz bölümü iyi seçtiğiniz taktirde üniversite hayatınız boyunca çeşitli seminerlere, eğitimlere katılarak, bol bol okuma yaparak kendinizi geliştirerek istediğiniz başarıyı yakalayabilirsiniz. Üniversiteden mezun olduktan sonra kişisel özellikleriniz ve kendi çabanızla iyi yerlere gelmeniz mümkündür. İstediğiniz alanı bilirseniz ve o yönde ilerlerseniz başarılı da olursunuz. Bölüm seçimi çok önemli çünkü seçtiğiniz bölüm sizin geleceğiniz konusunda yıllarca yapacağınız işi tanımlayacaktır.
Özetle düşük puan almanız akademik, eğitim ve kariyer hayatınızın sona erdiği anlamına gelmez. Sınav her şey değildir. Eğitim sürekliliği olan bir şeydir. Sizin gösterdiğiniz çaba ve tutkunuz sınavbaşarısı için çok büyük bir etkendir. Üniversite hayatınızda da etkili çalışarak araştırmalar yaparak başarılı olabilirsiniz.
Üniversite tercihiyle ilgili daha fazla bilgi edinmek için Aba Yurt Dışı Eğitim kanalımızdaki “Doğru Üniversite Nasıl Seçilir?” isimli videoya aşağıdan ulaşabilirsiniz:
“YKS’ de Son Hafta Nasıl Değerlendirilmeli?” adlı yazımızda son hafta boyunca gerginlikle nasıl baş edebileceğinizden bahsetmiştik. Bu blog yazımızda daha ayrıntılı şekilde YKS sınav stres kontrolü konusuna değinmek istedik.
Bu gibi sözler sınava hazırlanan öğrencilerimizde hiçbir etki yaratmaz. Sınav anında kaygı ve stres kaçınılmaz. Stres ve kaygı ortadan kaldırılamaz. Önemli olan kaygıyı ve stresi sınav performansını etkileyemeyecek şekilde kontrol edebilmek.
Kaygılanmak oldukça normaldir. Özellikle çocukların hayatını etkileyen YKS gibi böylesine önemli bir konuda kaygılanmak… Fakat kaygının gereğinden fazlası sorunlar yaratabilir.
“Kısıtlı süreler içerisinde çözmeniz gereken soru kitapçığınız önünüzde. Siz ise “Acaba doğru mu yapıyorum? Denemelerdeki gibi iyi yapamadım sanki. Ya iyi bir şey alamazsam…” gibi düşüncelere kapılıyorsunuz. Önünüzdeki sorulara odaklanamazsanız nasıl doğru yapabilesiniz ki?”
Bu tip problemler yüksek oranda sınav stresi yaşayanlarda görülür. Çoğu birey aslında başarılıyken başarılarını sınav anında göstermekte güçlük çeker. Bunun sebebi çok fazla sonuç odaklı olmaları ve anda kalmakta zorlanmalarıdır. Oldukça anlaşılır bir durum aslında çünkü sınavın sonucuna göre üniversiteye ya da liseye yerleşimleri gerçekleşiyor. Onlar için bir hayli elzem. Yalnızca sonuca odaklanırken sınav anında zaman kaybediyor ve gerçek performanslarını yansıtamıyorlar. Her yapamadıkları soruda hayal kırıklığına uğrayıp “Başarısız olacağım.” düşüncesine kapılıyorlar.
Sınav Stres Kontrolü İçin Çözümler
Faydalanmak isteyenler için ufak da olsa yazımızda yapabileceğiniz bazı sınav stres kontrolü yöntemlerinden bahsetmek istedik.
Anda Kalma Pratikleri Yapın
Belirttiğimiz gibi en büyük sıkıntı anda kalamamaktan doğuyor. Sınavın yaklaştığı bu dönemlerde anda kalma pratikleri yapmanın tamda zamanı.
Artık öğrencilerimizin bol bol deneme sınavları çözdüğü dönemlerdeyiz. Çözdüğünüz deneme sınavlarında soruları çözüp çözememek üzerine değil elinizden geleni yapmak üzerine odaklanmaya çalışın. Her sınav bitiminizde kendinize “Ben elimden geleni yaptım.” demeyi ihmal etmeyin.
Sınava hazırlanmak dışındaki etkinliklerinizde anda kalmayı bir pusula haline getirmekte fayda var:
Yaptığınız işlere kendinizi vererek ve tam konsantre olarak yapmaya çalışın.
Bir işi yaparken birden fazla iş yapmamaya çalışın.
Şuan dışarı çıkıp yürümek sık sık yapabileceğimiz bir şey değil fakat çıkabildiğiniz zamanlar farkındalıklı yürüyüşler yapmak etkili olacaktır. Yürürken etrafınıza odaklanarak yürüyün.
Kaygılanan çoğu öğrencimiz olumsuz düşüncelere kapılmakta, kendilerinin sürekli başarısız oldukları senaryoyu düşünmekteler. Fakat olumlunun olma ihtimali varken neden olumsuzu düşünerek kendimizi üzelim. Olumsuz düşünmek sınava 1-0 geride başlamaya neden olur. Başaramayacağınıza inanmanız başarısız olmanızı sağlar. Düşünceler performansımıza yansır.
Geceleri yatmadan önce kendinizi başarmış olarak hayal edin. Böylelikle sabahları uyandığınızda daha enerjik olacaksınız ve güne daha olumlu başlayacaksınız.
Evin duvarlarına ve aynalarına “Yaparsın sen! Her şey güzel olacak!” gibi olumlu yazılar yazın. İster istemez yazıları gördükçe kendinize olan güveniniz artacaktır.
Kendinize bu sınavın “ölüm kalım meselesi” olmadığını hatırlatın. Evet, YKS oldukça önemli fakat her şey gibi bu da gelip geçecek. Kadere inanmaya çalışın. Başınıza gelen kötü olarak yorumlanan olaylar aslında hayatınızın önemli parçaları ve sizin gelişmenizi sağlıyor. Sizi ilerideki siz yapmak için bazen işlerin istediğiniz gibi gitmemesi gerekebilir.
Hiçbir şeyin sizden değerli olmadığını unutmayın. Sınav her ne kadar önemli olsa da sizi tanımlayan tek olgunun sınav sonucu olmadığını hatırlayın. Birçok özgün, güzel ve özel özellikleriniz var. Sınavdan başarısız olmanız hayat boyu başarısız olacağınız anlamına gelmez.
Başarısız olacağınıza inandığınızda olumlu özelliklerinizi, geçmiş başarılarınızı aklınıza getirerek olumsuz düşüncelerinizden uzaklaşmaya çalışın.