WISC Testi (Çocuklar için Wechsler Zekâ Ölçeği) okullar veya psikologlar tarafından 6-16 yaş arası çocuklara uygulanan IQ testidir. Sınavın amacı, bir çocuğun yetenekli olup olmadığını anlamak ve aynı zamanda öğrencinin bilişsel olarak güçlü ve zayıf yönlerini belirlemektir. WISC Testinin içinde bulunan alt testlerle birlikte testin uygulanma amacı çocuğunuzun değerlendirilme nedenine göre çevrimiçi olarak veya birebir görüşme şeklinde gerçekleştirilebilir. WISC-V’de 10 birincil alt test ve 6 ek alt test vardır. WISC–V, sözlü anlama, görsel uzam, akışkan zekâ, kısa süreli hafıza ve işleme hızı bileşenlerinden oluşan bir değerlendirmeyi kapsıyor. Genel olarak, tam sınav, verilen birincil ve ikincil alt testlerin sayısına bağlı olarak 65-80 dakika sürer. Wisc-v testi güvenilirliliği ve geçerliliği kanıtlanmış, sonuçları genellenebilen, birçok farklı örneklemde denenmiş ve istikrarlı sonuçlar veren dünyaca tanınmış testlerden biridir. WISC-V, zihinsel engellilik, üstün zekâlılık, öğrenme yetersizlikleri, uzmanlık programlarına yerleştirme ve klinik müdahalenin tanımlanması amacıyla kullanılabilir. 

Ek olarak Wısc-v testinin beşinci versiyonu danışan çocuk ve klinisyen arasında özel olarak yapılır. Bu işlem klasik olarak kâğıt kalem kullanılarak yapılır. Bazı durumlarda tablet de kullanılabilir. Wisc-v testinin son versiyonu toplamda 16 alt test içerir, ana başlıklarla sunduğu test sayısı ise 7’dir. 

Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeğinin Güvenilirliği

Bu test, kanıtlanmış güvenilirliği sayesinde çocuklar için entelektüel değerlendirme söz konusu olduğunda altın standartlara sahip bir testtir. Güvenilirlik çok önemli bir belirleyicidir. Belirleyiciliğini daha iyi anlamak açısından bir örnek vermek gerekirse; örneğin bir sınava giren katılımcının bu sınava her girdiğinde birbirine yakın, benzer puanlar aldığını düşünün. Bu şu anlama gelir; bu ölçek artık kendi içinde ( testleri ve alt testleri kastediyoruz) tutarlılığını kanıtlamıştır. 

Birçok araştırma bu testin beşinci versiyonunun güvenilirliğini güçlü bulgular ile kanıtlamıştır; bu, bir çocuğun alt testlerden aldığı puanların ve bu testin indeks ölçeklerinin güvenilir göstergeler olduğunu göstermektedir.

WISC-V testi ile çocuğu gelecekteki akademik başarısı ve potansiyeli öngörülebilir. Bu test, çocukla ilgili entelektüel kapasiteyi ölçerek ıQ’sunun ne seviyede olduğunu söyleyen testlerden biridir. Elde edilen sonuçlar çocuğun becerilerini ve yeteneklerini olumsuz etkileyen problemleri bulmanıza yardımcı olur. Böylelikle, erken müdahale programları geliştirmede uzmanlara ve anne-babalara yol gösterir. Erken müdahale bir çocuğun ilerde akademik ve sosyal olarak birçok sorunla baş edebilmesini kolaylaştırır.

REFERENCES

Read More

Günümüzde, okul başarısı, okul başarısızlığı, zeka puanları, dikkat, öğrenme güçlüğü gibi bir çok ifade ile sıkça karşılaşmaktayız. Bu değerlendirmeler sayesinde, bireyin okul performansına etki eden bilişsel işlem alanlarının nasıl çalıştığı, güçlü ve zayıf yönleri hakkında bilgi edinip ihtiyaçlar doğrultusunda planlamalar yapılarak performansın ileriye taşınması hedeflenir. 

Zamanında uygulanan psikolojik testler eğitimle ilgili kararlar alırken daha öngörülü olmanıza yardımcı olur. birçok zeka testi artık geleceği daha iyi yönlendirmek adına veliler ve eğitmenler tarafından sıkça kullanılmakta. Hayatımıza daha iyi şekilde devam edebilmek daha verimli yaşamak için her zaman yeni teknolojiler arıyoruz. bu durum konu eğitim olduğunda da özellikle önem arz etmektedir. eğitimde kullanılan değerlendirme ölçekleri, bir çocuğun öğrenme potansiyelini tanımlamaya yardımcı olurken ve bunları başarmasını engelleyen faktörleri de ortadan kaldırmayı sağlar.

WISC-R Testi: Daha Başarılı Bir Akademik Başarı İçin

WISC-R ölçeği bir çocuğun akademik ilerlemesini ve potansiyelini değerlendirmek için kullanılan en yaygın ve güvenilir testlerden biridir. güvenilirliği ve tutarlığı birçok örnekleme üzerinden genelleme yapılarak kanıtlanmıştır. Bir çocuğun öğrenme potansiyelinin sınırlarının daha kapsamlı bir resmini sağlamak için yeniden birçok kez değerlendirilen Wisc-R testi, yeniden revize edildi. gösterilememiş yetenekleri, fark edilmemiş becerileri ortaya çıkarmamızı sağlar Wisc-r testi. eğitimden daha verim alabilmek adına günümüzde birçok eğitimci ve ebeveynler tarafından kullanılmaktadır.

6- 16 yaş arasındaki çocuklara bireysel olarak uygulanan Wisc-r testi, çocuğun sözel, performans alanları ve tüm zeka kapasitesi ile ilgili bilgi verir. Testin yapılması 90 ila 120 dakika arasında sürüyor. Çocuğunuzun genel entelektüel kapasitesini ve bilişsel yeteneğini tespit eden Tam Ölçekli IQ sonucu üretir. Sonuçlar, çocuğunuzun öğrenme yeteneğini etkileyen sorunları tanımlamaya yardımcı olur. sonuç olarak ileriye dönük en iyi erken müdahale yöntemlerini belirleyip gelecek adına daha başarılı kararlar alabilirsiniz. Alanda yapılan bazı araştırmalar ve çalışmalar da bunu kanıtlamaktadır. Yapılan bir araştırmada, zeka ve sosyoekonomik geçmiş karşılaştırıldığında gelecekteki başarıyı öngörmede zekanın daha belirleyici bir faktör olduğu kanıtlandı. Geleneksel söylem bize ‘ne biliyorsanız osunuzdur’ derken şunu kastetmektedir; kariyer başarısı söz konusu olduğunda sosyal geçmişiniz ve profesyonel ağlarınız yetenekleri aşmaktadır. Oysa ki doğru bağlantıları yapmak sadece ayağınızı o kapıdan içeri sokmanızı sağlar. Gelecekteki başarınız tamamen size bağlıdır. Bu araştırma Tel Aviv Üniversitesi’nin akademisyenlerinden Yoav Ganzach tarafından yapılmıştır.

Read More

Dikkat eksikliği bozukluğu (ADD), eğitime katılma zorluğu, okul çalışmalarına odaklanma, ödevlere devam etme, talimatları takip etme, görevleri tamamlama ve sosyal etkileşim gibi çeşitli davranış sorunlarına neden olan nörolojik bir hastalıktır. ADD ayrıca davranış problemleriyle birlikte hiperaktivite içerebilir. ADD’li öğrencilerin öğrenme güçlüğü olabilir bu durum okulda fark edilip anlayışla karşılanmadığı taktirde çocuk için başka sosyal sorunlara da sebebiyet verebilir. Ne yazık ki yetişkinler ve akranlar, bu tür öğrencilerin verilen yönergelere dikkat etmemeleri ve ödevlerini yerine getirmemelerinin sebeplerini tembel oldukları için yapmadıklarını düşünürler. ADD son derece yaygın olsa da, hastalıkla ilgili yanlış algılar kabul görüp yerleştiği için tanı koyması ve fark edilmesi zor olabiliyor.

Hiperaktivite içermeyen dikkat eksikliği

Hiperaktivite bileşeni olmayan ADD’li çocuklar sınıf etkinliklerinde sıkılmış veya ilgisiz görünebilir. Hayal etmeye ya da unutkanlığa yatkın olabilir, yavaş tempoda çalışabilir veya işlerini eksik bir şekilde tamamlayabilirler. Yaptıkları ödevleri de tıpkı masaları ve kullandıkları diğer alanlar gibi düzensiz görünebilir. Okulda, evde veya okul çalışmalarında materyal ya da kişisel eşyalarını kaybedebilir ve ödevlerde başarısız olabilirler. Bu, öğretmenleri, ebeveynleri sinirlendirebilir ve çocuğun sınıfta kötü not almasına neden olabilir.

Teşhis aşaması

Eğer çocuğunuzun hiperaktivite içeren ya da içermeyen bir ADD olduğundan şüpheleniyorsanız, uygun tedavi için çocuğunuzun okul danışmanı, öğretmeni veya hekimi ile en kısa zamanda konuşmalısınız. Herhangi bir endişeniz varsa, en iyisi bunu en kısa sürede masaya yatırmaktır.

Tedavi

ADD bazen Ritalin gibi uyarıcı ilaçlarla tedavi edilir. Bazı durumlarda, uyarıcı ilaçlar ADD’li öğrencilerin görev başında kalmasına ve odaklanmasına yardımcı olabilir. Bununla birlikte, bazı uyarıcı ilaçlar ciddi yan etkilerle ilişkilendirilmiştir. Sonuç olarak, birçok ebeveyn, ADD’yi tedavi etmek için Ritalin, Adderall veya diğer ilaçları kullanmaktan çekinmektedir. Çoğu doktor ve çocuk psikoloğu ilaç kullanmayı tercih etsin ya da etmesin ebeveynlere çocuklara adaptif davranış becerilerini öğretmeyi ve istenmeyen davranışları azaltmak için bir davranış müdahale planı geliştirmelerini tavsiye eder. Peki bu durumu önlemek mümkün mü? Tıp bilimi henüz ADD’i önlemenin bir yolunu bulamadı. ADD genetik olarak ebeveynden çocuğa bulaşan ve tüm çocukların% 10-15’inde mevcut olan insan ırkının en sık görülen kalıtsal hastalıklarından biridir. ADD’li çocuklar ve yetişkinler de dahil olmak üzere birçok kişi, rahatsızlıklarının ciddiyetine bağlı olarak, dikkatsizliklerini ve düzensizliklerini bir dereceye kadar kontrol edebilmektedir.

References

  • https://www.psychologytoday.com/intl/blog/suffer-the-children/201502/30-ways-prevent-adhd
  • https://www.helpguide.org/articles/add-adhd/attention-deficit-disorder-adhd-in-children.htm/
Read More

Ailelerin İş Stresleri ile Çocuk ve Ergenlerin Psikolojik Uyumlanmaları

Ebeveyn çalışma stresinin aile bireyleri arasındaki etkileşimde olumsuz etkileri olabilir. Dolayısıyla çocukların ve ergenlerin durumlarında da etkileri gözlemlenebilir.  Etkiler direkt olduğu gibi dolaylı yoldan da çocuklara ulaşabilir. İş stresi ebeveynlerin aşırı yüklenmiş ve tükenmiş hissetmesine sebep olabilir. bu durum da daha sonra ebeveyn cocuk ilişkisini olumsuz etkiler. Daha az geçirilen zaman, daha az kaliteli çocuk-ebeveyn etkileşimi, daha negatif tutumlar olarak örnekler verebiliriz.

Ebeveyn iş stresi, çocukların psikolojik işleyişini doğrudan etkiliyor gibi görünmemektedir. Daha ziyade, ebeveynlerin iş deneyimleri, çocukların davranışlarını, ebeveynlerin işle ilgili hisleri üzerinden etkilemektedir.

Anne Babaların Stresi Çocukları Nasıl Etkiler?

Ebeveynler, çocuklarını evde ne kadar göründüklerine ve onları gerçekten dinledikleri konusunda yanılabilirler. Çocuğu olumsuzluklardan ve yetişkinlerden kaynaklanan problemlerden korumak için ebeveynin doğal içgüdüsüdür. Amerikan Psikoloji Derneği’nin Amerika’daki Stres araştırmasına göre, artan stres oranı yetişkinleri fiziksel ve zihinsel sağlıklarını etkilediğini bildirmektedir. Yetişkinlerin üçte biri ya da yüzde 33’ü uyku alışkanlıklarındaki değişiklikleri rapor ederken, yüzde 32’si baş ağrısını rapor ediyor ve yüzde 27’si stres nedeniyle konsantre olmadığına işaret ediyor.  Bunların genel olarak sebebi ise stres. Sadece bununla da kalmıyor, yetişkinlerin yüzde 47’si eşiyle ilişkilerinde sabrını kaybettiğini ve bağırdığını bildiriyor. yüzde 46’sı ise stres nedeniyle çocuklarıyla benzer şekilde ilişki kurduğunu söylüyor.

 Stres artık ne yazık ki hayatımızın bir parçası. Her aile farklı zamanlarda ve farklı nedenlerle farklı derecelerde stres yaşarlar. Bununla birlikte, bu durumun üstesinden gelmek ve daha iyi başa çıkmak için ebeveyn stresini tetikleyen faktörlerden haberdar olunması önemlidir. Stres kaynaklarına ve çeşitlerine örnek vermek gerekirse; Zamansal sıkıntılar Finansal stres, Kariyer stresi Medeni / ilişkisel stres, Kişisel sağlık sorunları, Ailenizi etkileyen sağlık sorunları, Ebeveynlik sorumluluklarının paylaşılmaması, Kendinden şüphe ve belirsizlik. Tetikleyicilerinizi tanımak kadar önemli olan diğer bir şey ise ergenlerde ve çocuklarda stresin nasıl tezahür ettiğini anlayabilmektir. Bağırmak ve bunalmış hissetmek genelde ebeveynler sınırlarının sonuna geldiklerinde ortaya çıkan yüzeyse belirtileridir.

Semptomları iyi bilmek en doğru müdahaleyi bulmamızı sağlar. Fiziksel belirtiler: baş ağrısı, sindirim sorunları, sık veya uzun süreli soğuk algınlığı, yarış kalp, göğüs ağrısı veya baş dönmesi. Bilişsel belirtiler: yarış düşünceleri, hafıza problemleri veya yoğunlaşan zorluklar. Duygusal belirtiler: sürekli endişe, sinirlilik veya sarhoş hissetme, bunalmış veya izole. Davranışsal belirtiler: yeme alışkanlıklarındaki değişiklikler, uyku bozukluğu, sosyal etkileşimden kaçınma veya erteleme

Referanslar

https://health.usnews.com/wellness/for-parents/articles/2017-04-21/how-parental-stress-negatively-affects-kids

http://www.psy.miami.edu/faculty/dmessinger/c_c/rsrcs/rdgs/peers_social_general/Crouter_workstress_childdjust.curdir2001.pdf

Read More

Kardeşlik İlişkileri Neden Önemlidir?

Kardeşler çoğu zaman hayat boyu ilişkilerimiz olan tek insanlardır. Birçok insan için yaşam boyunca kaybolmayacak olan en iyi arkadaş anlamına gelir. Kardeşler çoğu zaman hayat boyu ilişkilerimiz olan tek insanlardır. Arkadaşlıklar sahci olabilir ama gelip geçebilir de, oysa ki kardeşlerin ilişkisi daimidir. Kardeş bağları birçok insan için hayatındaki en uzun ilişkilerden biri olarak kalır. Kardeş ilişkileri otantiktir. kardeşler genellikle aynı çevrede büyürler, aynuı ebeveynlere sahiptirler aşağı yukarı aynı deneyimlerden geçerler. Elbette günün sonunda birbirinden çok farklı bireyler haline gelirler. Kardeşlerimiz bizim aile ağacımızdır. Onlar bizim kim olduğumuzun yadsınamaz bir parçasıdır. Kardeşlerin arasındaki paylaşılmış olan ortak tarih onların ilişkilerinin biricikliğini yaratır.

Sağlıklı Kardeşlik İlişkileri Sürdürmek için Ebeveynler Neler Yapabilir?

Kardeşlikle ilgili düşüncemelerimşz kulaga ve kalbe çok hoş gelir elbette. Peki sağlıklı bir kardeş ilişkisi için neler yapabiliriz, neleri destekleyebiliriz? Bir çocuk kardeşi olacağını ögrendiğinden geride bırakılmış hissetmesin, kardeşiyle arasında sağlıklı bir bağlanma olsun diye neleri teşvik edebiliriz. Öncelikle bu fikre alıştırmaya erken başlayın. Ebeveynler, kardeşler arasındaki saygıyı her zaman özendirmelidir. Kardeşler arasındaki çatışmalarda olumsuz ve zararlı davranışları tolere etmeyin. Çocuklarınızın sizinle kaliteli zaman geçirmeleri için gerekli zamanı sağlayın. Kardeşler arası rekabet olmasını önlemek için ikisine de özel oldugunu ve onları çok sevdiğinizi hissettirin. 

Çocuklardan birini kayırmaktan, diğer bir deyişle favorileştirmekten kesinlikle kaçının. Kardeşlerin küskünlüğünün en yaygın sebeplerinden birisi budur. Çocuklarınızın her birine bire bir zaman ayırmayı sevdiğinizi ve her birine değer verdiğinizi bilmelerini sağlayın. Aile toplantıları için planlar yapın. Aylık veya haftalık… tüm ailenin bir araya gelip kaygılarını, duygularını ve düşüncelerini paylaşması herkese iyi gelecektir. Kardeşler arasında sağlıklı iletişimi teşvik edin. Anlaşmazlık varsa, onların sağlıklı bir şekilde çalışmasına izin verin. Onlara nasıl orta yolu bulabileceklerini, uzlaşabileceklerini ve nasıl kazan-kazan çözümleri bulabileceklerini öğretin.

Çocuklar büyüdükçe beraber bir şeyler yapmaları konusunda onları daha çok teşvik edin. 

Kardeşler Nasıl Davranabilir?

Kardeşler arasındaki en büyük kırgınlık kaynağı, bir ebeveynin diğer çocuğu daha çok sevdiğinin düşünülmesidir. Böyle bir durumda kardeşler birbirlerinin bakış açılarına önem vermeli ve dinlemelidir. Özel bir alana konuldugu düşünülen çocuk için de her şey göründüğü kadar kolay değildir. Kardeşinizle konuştuğunuzda, siyaset, din, hatta travmatik çocukluk anılarını yeniden canlandırmak gibi çekişmeye sebep olan  hiçbir şeyi masaya sohbet konusu olarak getirmeyin.Bazı konuların limit dışı olacağını kabul edin.

 

References 

https://www.psychologytoday.com/us/blog/teen-angst/201404/healthy-sibling-relationships

Read More

Çocuklar etraflarındaki dünyayı keşfetmeye ve olup bitenleri anlamlandırmaya başladıkları andan itibaren soru sormaya başlarlar. Merak ve öğrenme dürtüsünden ileri gelen sorular çocuğun gelişimi için oldukça önemlidir. Bazen çocuğun sürekli soru sorması ebeveynlerinin bunalmasına neden olabilir. Ancak çocuğun soru sorması onun konuşma becerisinin gelişmesi ve zihinsel kapasitesinin artmasını sağlamaktadır. Bu nedenle sorular ne kadar sık gelse de çocukların merak duygusunun körelmemesi ve öğrenmeye olan hevesinin bitmemesi için her sorusu yanıtlanmalıdır. Yazımızda çocukların sordukları ilginç sorulara nasıl cevap verilmesi gerektiğini hep birlikte öğrenebiliriz. 

1. Kısa Açıklamalar Yapılmalıdır

Çocuğunuzun sorduğu soruya detaylı ve uzun uzadıya bir açıklama yapmak yerine kısa bir cevap vermeniz daha iyidir. Çocukların ilgisi kolayca dağılabildiğinden uzun bir açıklamayı dinlemek onu sıkabilir. Ayrıca detaylı cevaplar çocuğun bağlamdan kopmasına ve kafasının karışmasına da neden olur. 

2. Her Soruya Cevap Verilmeli Midir?

Çocuklar genellikle o an yaşadıkları korku, sevinç, heyecan gibi duygular neticesinde soru sorarlar. Bu gibi durumlarda bir cevap bulmak yerine bu duyguyu neden yaşadığını ve neler hissettiğini öğrenmeye çalışmak daha iyi olacaktır. Bu durum onu anladığınızı gösterecektir. 

3. Soru Sorması Teşvik Edilmelidir

Çocuğun çok soru sorması durumunda “yine mi soru, artık yeter, işim var veya nereden çıktı şimdi bu” demek yerine onu doğrulayıp destekleyecek açıklamalar yapılmalıdır. Bu durum çocukların özgüvenlerinin gelişimi için gereklidir. Hatta merak ettiklerinden yola çıkarak siz de ona sorular yöneltip bir sohbet ortamı yaratabilirsiniz. Böylece aranızdaki iletişim de güçlenmiş olur.

4. Ses Tonunuz ve İfadeniz Yumuşak Olmalıdır

Özellikle çocuğun cinsellik soruları ile karşılaştığınızda onu azarlamak veya başınızdan savmak yerine “küçükken ben de merak etmiştim” ile başlayan cümleler kurmanız onu desteklediğinizi, onla aynı süreçleri yaşadığını göstermenizi sağlar. Bu gibi durumlarda yaşına uygun açıklamalar yapmalısınız. Ayrıca ses tonunuz ve ifadeleriniz de çocuğunuzu korkutmamak ve sorduğu soruların doğal olduğunu ona yansıtmanız adına her zaman yumuşak ve sakin olmalıdır. 

5.  Dürüst Olmak Tüm Sorulara Doğru Cevap Vermek Değildir

Çocuğun sorduğu sorular özellikle ölüm gibi travmatik olaylar üzerineyse yetişkin insanların bildiği şekliyle doğru cevaplar vermek onu korkutup çıkmaza ve sıkıntıya sokacağı gibi psikolojisi için de uygun olmaz. Bu nedenle bu tür sorulara yerine göre tatmin edici ancak içerisinde mizahi ögeler olacak ve çocuğu da rahatsız etmeyecek şekilde cevaplar verilmelidir. 

6. Çocuklara Suçluluk Yükleyen Cevaplardan Kaçınılmalı

Çocuklar kötü bir olayın nedeni hakkında soru sorduklarında “yaramazlık yapmış, yemeğini yememiş, oyuncaklarını toplamamış da ondan böyle olmuş” gibi cevaplar verilmemelidir. Bu tür yanıtlar çocuklarda suçluluk duygusunun oluşmasına ve hatta onların içe kapanık hale gelmelerine neden olur. 

Kaynaklar

Read More

Konuşma ve iletişim zorlukları neden meydana gelir?

Çocuklarda meydana gelen dil ve konuşma bozukluklarını kapsamlı şekilde anlamak için öncelikle ayrı ayrı dil, iletişim ve konuşma kavramlarını ele almak gerekir.  Dili belli kurallara dayalı semboller sistemi olarak tanımlayabiliriz. Dilin öğrenilmesi bilişsel bir süreçtir. Bir dilin öğrenilmesiyle ilgili otorite olarak kabul edilen bilim insanlarının birçok kuramları vardır. Ancak biz bu yazımızda kuramlara ayrıntılı olarak değinmeyeceğiz. Dilin öğrenilmesi zihinsel birtakım yeterlilikler gerektirdiği için zihinsel gerilik yaşayan çocukların dili pratik bir şekilde kullanması akranlarına kıyasla daha fazla zaman alabilir. Yine de her çocuğun kendi gelişim yolunu o çocuğa özel olarak ele almakta fayda var. Zira bireysel farklılıkları görmezden gelmek çocukla ilgili gözlem yaparken bizi yanıltabilir. İletişim ise insanlar arasındaki duygu, düşünce ve yaşantıların sözlü ya da sözsüz olarak ifade edilmesidir.  Son olarak konuşma kavramı ise insanların dili kullanarak sözlü iletişim kurma yöntemidir. Konuşma, dildeki seslerin ve konuşma organlarının (Dudak, dil, çene, yumuşak damak, ses telleri gibi..) akustik sinyaller haline getirilmesidir. Dili öğrenmek zihinsel bir süreç iken konuşmak ise motorik bir süreçtir. 

Peki konuşma ve dil bozukluklarına neler sebebiyet verebilir?

Doğuştan gelen engeller ( işitme engelli olmak, zihinsel engelli olmak vs) dil ve konuşma bozukluğunda birincil sebepler olarak sıralanabilir. İşitme engelli bireyler sesleri duyamadıkları için konuşma organlarının normal gelişimi gerçekleşemez ve bu da bozukluklara yol açar. 

Konuşmayla ilgili organlardaki yapısal bozukluklar da dil ve konuşmada rötardasyona sebep olabilir. Örnek olarak yarık damak/ yarık dudak ve dişlerin yapı bozukluğu verilebilir. Bu tür sorunlar genelde erken dönemlerde fark edilir ve erken müdahale yapılırsa en az zararla atlatılabilir. Erken müdahale bu noktada oldukça kritik bir öneme sahiptir. Zira erken müdahale yapılmazsa ileride tedavi daha zor bir hal alır. 

Son olarak nörolojik nedenleri sıralayabiliriz. Beyinde dil ve konuşmayı yöneten bölgelerin doğum sırasında ya da doğumdan sonra hasar görmesi de çeşitli dil ve konuşma bozukluklarına sebep olabilir. 

Bütün bunların yanı sıra, bir dizi çevresel faktör sıralamak da mümkün. Örnek vermek gerekirse beslenme yetersizliği, eğitim olanaklarının kısıtlılığı, çocuğa bakım veren kişilerin (bu kişi genelde anne babadır) çocukla yeteri kadar iletişim kurmaması ve son olarak iki dil konuşulan evlerde büyüyen çocuklarda da bazı dil ve konuşma bozuklukları görebilmek mümkün.

Çözüm olarak

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi erken tanı ve erken müdahale oldukça kritik bir öneme sahip. Bu tür durumlarla başa çıkarken daime her çocuğun kendi gelişim yolu olduğunu, her çocuğun gelişimini kendi hızında ve tarzında tamamladığını hatırlamalıyız. Erken yaşlardan itibaren çocuklarla temiz, akıcı ve kibar bir dille konuşmaya özen göstermeliyiz. Bebek gibi konuşmak kulağa hoş gelse de çocuğun dil gelişimine bir katkısı olduğunu söyleyemeyiz.

Referanslar

http://tbssmhnf.blogcu.com/dil-ve-iletisim-bozuklugu-olan-cocuklar-ve-egitimleri/12875418

http://orgm.meb.gov.tr/alt_sayfalar/DilveKonusmaGelisimi.html

Read More

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı bölümlerine yapılan başvuruların en sık sebeplerinden biri olan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu nedir sorusuna 7 yaşından önce başlayan psikiyatrik bir sorun olduğu cevabı verilebilir. DEHB, gelişim sürecine göre normal karşılanmayacak şekilde dikkati çabuk dağılan, odaklanma sorunu ile unutkanlık yaşayan ve yaşıtlarından daha hareketli olan çocuklarda görülmektedir. Psiko-sosyal ve genetik etmenlerin neden olduğu düşünülen DEHB ile birlikte öğrenme bozukluğu, depresyon ve sosyal ilişkilerde uyumsuzluk gibi sorunlar da yaşanmaktadır. 

Erken tedavi ve Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu eğitimi ile çocukların davranış ve duygu durumlarında büyük ölçüde iyileşme sağlandığı bilinmektedir. Bunun yanında çocuğun ebeveyn ve öğretmenleri ile kuracağı doğru iletişim de tedavinin önemli bir parçası olarak görülüyor. Yazının devamında Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olan çocuklarla iletişimi güçlendiren yolları inceleyebiliriz.

Kısa Cümleler Kurun

DEHB’li çocukların dikkatleri kolayca dağılabilir. Bu sebeple çocuğunuzla konuşurken kısa ve net cümleler kurmaya özen gösterin. Çocuğunuzdan bir şey istediğinizde yapması gerekenleri adım adım söyleyin. İlk adımı gerçekleştirdiğinde ikinci adımı anlatın. Talimatlar şeklinde ilerlemek çocuğunuzun verdiğiniz görevin tamamını unutmadan yapabilmesini sağlar. 

Ödüller Verin, Seçenekler Sunun

Çocuğunuzdan bir şey yapmasını istediğinizde dinlemeyip sizi görmezden gelebilir. Örneğin yemeğini yemesi için ona seçenek sunarak pilav mı yoksa makarna mı yemek istersin diye sormak işleri kolaylaştırabilir. Ayrıca çocuğunuzla aranızdaki iş birliğinde “ödül” de etkilidir. Ödüllendirme iyi davranışın pekişmesini sağladığı gibi aynı zamanda çocuğunuz için motivasyon kaynağı olacaktır. 

Yapıcı ve Sabırlı Olun

Çocuğunuzun başarısızlıkları yerine tamamlayabildiği görevler ile öğrendiklerine odaklanın. Küçük meseleleri dert etmemek hem sizin huzurlu olmanızı hem de çocuğunuzun sakin kalmasını sağlayacaktır. Çocuğunuz evde bir şey kırıp döktüğünde de bunun DEHB sorunu sebebiyle olduğunun bilincinde olarak sabırlı olmalısınız. 

Düzenli Bir Ortam Yaratın

Çocuğunuzun organize olmasını sağlamak için öncelikle evinizdeki her eşyanın yeri belli olmalıdır. Düzenli ve sessiz bir ev çocuğunuzun odaklanmasını ve dikkatini toplayabilmesini sağlayacaktır. Ayrıca evinizde geçerli olan kuralları sürekli olarak sözel bir şekilde söylemek yerine bu kuralları basit ve kısa cümleler halinde kağıtlara yazarak evin birkaç noktasına asabilirsiniz. 

İletişim Yönteminizi Belirleyin

Çocuğunuzla iletişim kurarken göz teması kurmaya çalışın. Ondan bir davranışı yapmasını beklediğinizde ipucu da verebilirsiniz. Örneğin uyku vaktinin geldiğini ifade etmek için pijamalarını veya yemek vakti için en sevdiği kupasını göstererek iletişim sağlayabilirsiniz. Bunlara ek olarak çocuğunuza hikayeler okumak ve onunla okuduklarınız üzerine sohbet etmek de aranızdaki bağın güçlenmesini ve çocuğunuzun cesaretlenmesini sağlayacaktır. 

Kaynaklar

Read More

Başarının tanımı herkes için çok farklıdır. Kimileri okul, kimileri ise iş yaşamındaki ilerlemeleri başarı olarak görür. Başarı hayatın her anında beklentilerimize karşılayabilme gücümüzle doğru orantılı gelişen eylemlerin sonucudur. Öte yandan beklentilerimizi elde etmemiz için birtakım koşullar gereklidir. Bu koşulların çoğu ise yine kendi içimizde yani özümüzde saklıdır. Bu yazımızda başarılı olmak için gereken faktörler ve koşulların neler olduğuna değineceğiz. 

Ben Kimim Sorusunun Cevabını Bulun

Kendini tanıma yolunda nelerin sizi mutlu edip nelerin mutsuz ettiğini belirlemeniz başarıya ulaşmanızda oldukça önemli bir adımdır. Kendiniz tanımaya çalışırken ikinci olarak hangi alanlarda yetenekli olduğunuzu keşfetmelisiniz. Becerilerinizi doğru yerde kullanmanız sizi hızlıca başarıya götürecektir. Yetenekler haricinde başarı yolunda sizi yavaşlatan eksikliklerin belirlenmesi ve bu noksanlıkların tamamlanmaya çalışılması da başarılı olmak için gereken bir diğer aşamadır.

Hedefinizi Belirleyin, Plan Yapın ve Harekete Geçin

Bir hedef olmaksızın başarının elde edilmesi zordur. Hedef sizin tüm süreç boyunca motivasyon kaynağınız olduğu gibi aynı zamanda başlangıçtan itibaren tüm gelişiminizi görebileceğiniz bir göstergedir. Başarılı olmak için gerekenler kısa ve uzun vadeli planlamalardır. Bu planlar ilerlemeyi görmek ve hedefiniz dışındaki sapmaları önlemek için iyi bir yoldur. Tüm bunları yaptıktan sonra ise geriye kalan tek şey tüm cesaretinizi toplayarak bahane üretmeden harekete geçmek ve çalışmaya başlamaktır. 

Sosyal Olun ve Yetkinliklerinizi Geliştirin

Başarının gerçekleşmesi sizin kendinizi ne kadar geliştirdiğinize bağlıdır. Başarılı olmanın yolları salt çalışmak değil çalışırken aynı zamanda sosyal olup etrafın farkında olmaktır. Ayrıca yeni bir dil öğrenmek ve az bildiğiniz bir dili geliştirmek de hem okul hem iş hem de sosyal başarılarınız için önemlidir. Başarı için gerekli koşulları ve ortamı yaratmanız adına etkinliklere, workshoplara katılmak, yeni insanlarla tanışmak sosyalleşmenin bir parçası olarak faydalı sağlayacaktır.

Olumsuzlardan Kendinizi Kurtarın

Mükemmeliyetçi olmak olumlu bir durum gibi algılansa da aslında kişiyi başarıdan alıkoyan bir duygudur. Mükemmeli elde edememek pes etmenize neden olabilir. Ayrıca kendinizi diğer kişilerden yetersiz görmek de başarının gerçekleşmesini engelleyecektir. Başarı için istikrar ve kendine güven gereklidir. 

Mindfulness (Farkındalık) İle Gelen Başarı

Mindfulness ile duygularınızı bilinçli bir şekilde kontrol edebilme yetisi kazanırken stresle nasıl başa çıkacağınızı da öğrenebilirsiniz. Bu sayede olumsuz duygusal durumlar olmadan yeteneklerinizi geliştirebilir, motivasyonunuzu yükseltebilir ve kendinize olan güveninizi artırabilirsiniz. Özellikle odaklanma sorunu olan kişiler için oldukça faydalı bir yöntem olan mindfulness sayesinde öğrenme şeklinizi bulup başarı için gerekli koşulu da yaratabilirsiniz. 

Kaynaklar

Read More

Okul öncesi eğitimin vazgeçilmez etkinliklerinden olan el işi çalışmaları öğretmenler tarafından oldukça tercih edilen sınıf içi çalışmalardandır. Bu tür çalışmaların birçok faydası olsa da genel itibariyle önceden tasarlanan ve sonucu belli olan bir ürünü elde etmek için yapılan etkinlik araçlarıdır. 

Başka kelimelerle ifade etmek gerekirse el işi çalışmaları ürünü ortaya çıkarırken geçen ve yaratıcılığın en fazla olduğu zamana odaklanmaktansa sonuca yani ürünün bitmiş haline odaklanır. 

El işine bir alternatif olarak görünen süreç sanatı ise ürünün son haline değil yapım sürecine odaklanarak çocukların yaratıcılığını artırıyor. Süreç sanatı nedir sorusuna cevap bulmak bu sanatının okul öncesi eğitimdeki önemi ve çocuklar üzerindeki faydalarını öğrenmek için yazımızı okuyabilirsiniz. 

Motor Becerilerini Güçlendirir

Bir şey üretirken kil, boya, kâğıt, oyun hamuru gibi malzemelerle oynayan çocukların motor becerileri gelişir. Çocukların zihinsel gelişimlerinin de bir parçası olan motor becerisi kasların kuvvetlenmesini sağlar. Çocukların ayakkabı bağlama, çatal-kaşık tutma gibi gün içindeki basit ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri motor becerilerinin gelişimine bağlıdır. Süreç sanatı çocukların malzemelerle uzun süre oynamalarını ve ellerini kullanmalarını sağlıyor.

Yaratıcılıklarını Artırır

Önceden bir planlama yapılmadan tamamen yaratıcılık ve hayal gücüne dayalı olan süreç sanatında çocuklar oldukça özgürdür. Bu özgürlük sayesinde istedikleri gibi olmadığında küçük dokunuşlarla işleri üzerinde değişiklikler de yapabilirler. Bu durum onların yaratıcılıklarının gelişmesi haricinde problem çözme becerilerinin artmasını ve yeniliklere açık olmalarını sağlar. 

Yorumlama Yeteneği Kazandırır

Özellikle bu noktada ebeveynler çocukları ile onların ürettikleri ürünler üzerine konuşmalı ve çocuklarının yaptığı çalışmaları anlatması için onları teşvik etmelidir. Çocuklar olağan ve beklentiye uygun olmayan sıra dışı ürünler yapsalar da ebeveynleri onları sorgulamadan ve müdahale etmeden dinlemelidir. Ürünlerin yapım süreci ve malzemeler hakkında konuşmak çocukların yorumlama ve değerlendirme yetilerinin gelişmesine yardımcı olacaktır.

Kendilerini Keşfetmelerini Sağlar

Çocuklar malzemeleri ile bir sanat yaparken aslında hayal güçleri ile iç dünyalarını ortaya çıkarmaktadır. İstediği malzemeyi, rengi ve deseni kullanan çocuklar aynı zamanda kendilerini de keşfetmiş olmaktadır. 

Düşünüp Sorgulama Yetisi Kazandırır

Çocuklar önlerinde duran malzemelerle ne yapacakları konusunda hayal kurarken düşünür, sorgular ve bağlantılar kurar. Ev içindeki yaşam, sokakta tanık oldukları olaylar ile daha birçok ortam ve olayı bir arada kurgularken aynı zamanda sorgulama da yaparlar. Tüm bunlara ek olarak detaylara odaklanırken bütünü de görebilme süreç sanatının kazanımlarından bir diğeridir. 

Kaynaklar

Read More