Hayatımızın her dönemi ve geçirdiğimiz her yıl elbette birbirinden farklı ve değerlidir. Ancak çocukluktan yetişkinliğe geçme sürecinde, yani ergenlik dönemi diye adlandırdığımız dönemde kişide hem fiziksel hem de ruhsal değişimler görülür. Ebeveynler çocuklarını tanıyamaz hale gelebilir. Bu yazımızda çalkantılarla dolu bu dönemi sağlıklı bir şekilde geçirmek için neler yapılması ve nelerden kaçınılması gerektiğini ele alacağız.

Ergenlik Dönemi Nedir? Çocuğu Nasıl Etkiler?

Ergenlik dönemi 12-13 yaşında başlayan, çocuğun birey olmaya başladığı ve yirmili yaşlara kadar devam eden bir gelişim sürecidir. Fiziksel ve zihinsel olarak değişimler yaşanır. Dış görünüş daha önemli hale gelir, beğenilme ve kabul görme arzusu artar. Çocuk bir sosyal çevrede yaşadığının farkına varır ve bu farkındalıkla arkadaş ortamında yer edinme, kendini kabul ettirme çabasına girebilir; zaman zaman yanlış arkadaşlıklar kurabilir. 

Arkadaşlarıyla daha çok vakit geçirme ve onlarla daha fazla paylaşımda bulunma eğiliminde olunur. Aileyle iletişimi ve paylaşımı azalabilir. 12-13 yaşına kadar onlara karşılıksız güven duyan çocuk, bu dönemde aileyle daha çok çatışmaya girebilir, onları eleştirmeye ve başka ailelerle kıyaslamaya başlar. Olumsuz tepkiler verme eğiliminde olabilir.

Mutlu Bir Ergenlik Dönemi için Aileye Düşen Görevler

Ergenlik çağına giren çocuk bedensel ve duygusal değişimlerle baş etmekte zorlanabilir. Bu noktada sağlıklı ve mutlu bir ergenlik dönemi için her şeyden önce aile desteği çok önemlidir. Bu dönem ebeveynler öncelikle çocuğa birey olma bilincini kazandırmalıdır. Çocuğun özgüvenli ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir karaktere sahip olmasını sağlayabilmelidirler. 

1. Çocuğunuzun arkadaş çevresine doğrudan müdahale etmeyin

 Bu dönemde çocuk farklı arkadaş çevrelerine adapte olmaya çalışacağından, bu sosyal çevre içinde yanlış arkadaşlıklar kurabilir. Ebeveynler bu durumda çocuğu eleştirmemeli, arkadaşlarını kötülememelidir. Çocuğa arkadaşlık ilişkilerinde yasaklar koymak, seçimlerine karışmak daha da olumsuz sonuçların doğmasına sebep olacaktır. Çünkü bu dönemde beğenilme ve kabul görme arzusunda olan çocuk için arkadaş grupları, kurduğu arkadaşlık ilişkileri her şeyden önemli olacaktır. Bu yüzden yasak koymak ve çocuğu kısıtlamak yerine ne için endişelendiklerini dürüstçe açıklamalı ve çocuğa arkadaşlığına dair farklı bir bakış açısı kazandırmayı hedeflemeli, çocuğun doğruyu görmesine izin vermelidirler.

2. Çocuğunuzun yetişkin bir birey olmaya ilk adımları attığını unutmayın

 Çocuk için bir diğer önemli konu da birey olma çabasıdır. Çocuk kendini yalnızlaştırabilir, aileden daha kopuk bir hayat sürdürmeye meyilli olabilir. Bu noktada çocuğun özel alanına ve mahremiyetine saygı gösterilmeli, hala küçük bir çocukmuş gibi himaye altına alınmaya çalışılmamalıdır. Ayrıca sorumluluk almasına izin verilmeli ve özgüvenini zedeleyecek davranışlarda bulunulmamalıdır. Çünkü ergenlik dönemindeki çocuk zaten duygusal olarak karmaşa ve hassasiyet içinde olacağı için, özgüven zedeleyici en küçük davranış bile çocuğun duygusal dünyasını altüst edebilir. 

3. Gerekirse profesyonel destek almaktan kaçınmayın

Ergenlikte karşılaşılan depresyon ciddi bir psikolojik rahatsızlıktır. Ergenlik dönemindeki bir bireyle yetişkin bir bireyin depresyon belirtileri farklılıklar gösterir. Bu depresyon vakalarında kendine zarar verme davranışları, madde kullanımı, istenmeyen hamilelikler ve intihara teşebbüsler görülebilmektedir.

Ergenlikte depresyon belirtileri şunlardır:

  • Üzüntü, ağlamaklı ruh hali, anlam verilemeyen ağlamalar 
  • En ufak meselelerde bile öfke patlaması yaşamak 
  • Huzursuzluk- durmaksızın hareket halinde olmak ya da fiziksel olarak yavaşlamak 
  • Olağan aktivitelere karşı ilgi ve zevk kaybı 
  • Her zaman ilişki içinde olduğu insanlardan, gruplardan kendini soyutlamak ya da kavgalı olmak 
  • Değersizlik hisleri, kendini suçlamak ve eleştirmeye odaklanmak
  • Reddedilmeye tahammülsüzlük, abartılmış bir güven arayışı 
  • Yavaşlayan düşünme, karar verme mekanizmalarında ve hafızada bozulmalar 
  • İntihar düşünceleri, söylemleri (Ölüm düşüncesi içeren her türlü söylem ciddiye alınmalıdır, şaka dahi olsa!)
  • Kendine zarar verme davranışları (Kesme, yaralama, yakma) 

Bu tür durumlarda aile her zaman çocuğa açıkça destek olacağını belirtmeli, çok soru sormaktan kaçınmalı ve en önemlisi tedavi ve yardım alma konusunda çocuğun yanında olmalıdır.

Kaynakça:

http://www.pudra.com/anne-cocuk/ergenlik-donemi/ergen-cocuklarin-aileleri-nelere-dikkat-etmeli-18778.htm

https://www.bengisemerci.com/cocuklarimizin-arkadaslari-ve-biz/

https://bilgihanem.com/ergenlik-nedir/

http://www.hurriyetaile.com/ergenlik/psikolojik-gelisim/ergenlikte-surekli-ofkeli-olmak-depresyon-belirtisi_20692.html

Read More

Tam adıyla otizm spektrum bozukluğu, halk arasında bilinen adıyla otizm, bireyin doğuştan sahip olduğu ya da hayatının ilk yıllarında ortaya çıkan oldukça karmaşık bir nörogelişimsel bir bozukluktur. 

Sebepleri Nelerdir?

Otizm, günümüzde ortalama 120 çocuktan birinde kendini gösteren, yaygın bir bozukluktur. Bu sebeple bilim insanları da bu bozukluğun psikolojik mi yoksa genetik sebeplerden ötürü mü görüldüğü üzerine yoğun araştırmalar yapmaktadırlar. 

1943 yılında ilk kez Leo Kanner tarafından tanımlanan otizmin sebebi, o dönemlerde psikolojik faktörlere dayandırılıyordu. Ancak sonrasında yapılan çalışmalarda görüldü ki çoğu vakanın kaynağının belli değildi. Otizm tanısı konan bireylerin sadece yüzde 5 ila 10’unda kesin bir tıbbi neden teşhis edilebiliyordu. 

İlerleyen zamanlarda otizmin, beyin hücrelerinin normal olmayan bir çalışma biçimine geçişten, hücreler arası iletişimin kurulamamasından kaynaklandığı belirlendi. Bu, genetik bozuklukların yol açabileceği bir durum olduğu gibi, çevresel etmenlerden de kaynaklanıyor olabilir. Bu sebeple araştırmacılar, tanı koydukları bireyler için her iki seçeneğe dair olasılıkları değerlendirmektedirler.

Belirtileri ve Tanısı

Otizm günümüzde kesin olmamakla birlikte henüz anne karnında teşhis edilebilen, genellikle erken çocukluk çağında tam tanısı konabilen, nadir olarak 2 yaşından sonra da belirtilerini gösterebilen bir bozukluktur. Bu belirtiler kendini sosyal yetersizlikler ve tekrar eden davranışlar olarak gösterir.

Sosyal yetersizlik belirtileri arasında; sözlü ve sözsüz iletişimde zorlanma, basit ifadeleri oluşturmada yetersiz kalma, yaşıtlarla ilişki kurmakta güçlük çekme, çevresindeki insanlarla duygu paylaşımında bulunamama, jest ve mimiklerin kullanımında yetersiz kalma ve bunları algılayamama, davranışlara ya da olaylara tepkisizlik ve ilgisizlik, sadece özel ilgi duyulan alana yönelme gösterilebilir. 

Tekrar eden davranışlar ise; rutin olaylara sıkı sıkıya bağlı olma, tekrar eden ve kolay kolay vazgeçilmeyen motor hareketler ile beden hareketleri, değişkenlik gösteren hareketlere ve olaylara karşı aşırı tepkiler, nesnelere olan aşırı takıntı.

Amerikan Psikiyatri Birliği’ne göre otistik spektrum bozuklukları içinde yer alan otizmin kesin tanısı için bireyin sayılan belirtilerden en az altısını gösteriyor olması gerekmektedir. Ayrıca en az bir belirtinin en az 3 yıllık bir süre boyunca kendini göstermiş olması beklenir. 

Otizm Tedavisi Nasıl Olur?

Otizm spektrum bozukluğunun kesin ve kalıcı bir tedavisi olmamakla birlikte doğru yaklaşım ve eğitimlerle, bireylerin hayat kalitesini artırmak mümkündür. Bu eğitim süreçlerinde ailenin çok iyi bir şekilde bilgilendirilmesi, kişiye özel eğitim programlarının seçilmesi, bu programların haftada en az 20-40 saatlik sürelerle uygulanması, psikiyatristler yardımıyla eğitim hedeflerinin belirlenip ona göre bir rota çizilmesi gerekmektedir.

Otizm dernekleri de tedavi aşamalarında ve eğitimlerde aileye ve otizmli bireye destek olabilmektedir. Ailelere yol haritası çizen bu dernekler otizmle yaşamanın nasıl bir şey olduğunu ve nasıl üstesinden gelinebileceğini öğretirler.

Birleşmiş Milletler, nisan ayını Otizm Farkındalık Ayı, 2 Nisan’ı da Otizm Farkındalık Günü ilan etmiştir ve bu günde, otizm konusunda toplumsal bilinçlendirme çalışmaları yapılmaktadır.

Kaynakça:

  1. https://iancommunity.org/introduction-autism
  2. https://www.otizmvakfi.org.tr/otizm-belirtileri/
  3. https://www.cdc.gov/ncbddd/autism/treatment.html
  4. https://www.autismspeaks.org/what-autism/world-autism-awareness-day
Read More

Otizm, nörolojik bir gelişimsel bozukluktur. Otizm spektrum bozukluğu olarak da bilinir. Genellikle yaşamın ilk üç yılı içinde ortaya çıkar ve hayat boyu devam eder. Otizmli bir birey; sosyal hayatta, göz teması kurmada, sözel ve sözel olmayan iletişimde sıkıntılar yaşar. Bunun yanı sıra dili kullanma ve anlama güçlüğü, arkadaş edinme konusunda sıkıntı yaşama, olaylar arasında ilişki kurma zorluğu da otizmli bireylerde görülebilecek diğer özelliklerdir. 

Otizmde Erken Teşhis ve Otizm Testi

Doğru uygulanan otizm testi, erken teşhis için çok önemlidir; buna bağlı olarak otizmli olduğu tespit edilen çocuklarda erken yaşlarda özel eğitime başlanır. Çocuğun gelişimiyle ilgili sıra dışı bir durum söz konusu olduğunda, çocuk erken müdahale için bir uzmana yönlendirilmeli ve durumu değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmeler m-chat gibi otizm teşhisine yönelik testleri de içermelidir. 

M-Chat (Otizm Testi) Nedir?

M-chat çocuk hakkında bilgi edinmek için, çocuğun ailesine yöneltilen soruların olduğu bir otizm testidir. 10-15 dakika sürer; 23 maddeden oluşur, çocuk 18 aylık olduktan sonra uygulanır. Soruların yanıtları çocuğun genel durumuna göre verilir. Çocuk o davranışı nadiren yapıyorsa yapmıyormuş gibi yanıtlanır. 

Sorulardan bazıları:

  • Çocuğunuz merak ettiği bir şeyi (sormak amacıyla) işaret parmağıyla gösterir mi?
  • Çocuğunuzla 1-2 saniyeden uzun süreli göz teması (gözünüzün içine bakması) kurabiliyor musunuz?
  • Çocuğunuz küçük oyuncakları (araba, lego gibi) ağzına almadan, fırlatıp atmadan veya elinde sallamadan (amacına uygun) oynar mı?
  • Çocuğunuz yüzünün önünde parmaklarıyla anlaşılmaz hareketler yaparak ellerini seyreder mi?
  • Çocuğunuz ismiyle çağırdığınızda size yanıt verir mi?
  • Çocuğunuz eşyalara (örneğin koltuk, kütüphane) ve benzeri şeylere tırmanmayı sever mi?
  • Çocuğunuz bazı şeyleri (eşyalar, oyuncaklar gibi) göstermek için size getirir mi?

gibi çocuğu tanımaya yönelik cevaplar arar. 

Otizm Testi Nasıl Uygulanmalı?

Ebeveynlerin soruları bir uzman (pedagog/ pdr uzmanı ya da psikolog) yardımıyla yanıtlamaları, otizm testinin kesin sonuç verebilmesi açısından daha faydalı olacaktır. Ebeveynler çocuklarını çok yakından tanıdıklarını düşünseler bile, bir uzmanın dışardan bakışı kişisel gözleme göre çok daha net bir sonuç verir.

Teşhis konulmamış olsa bile, 18-36 ay arası her çocuğun gelişimsel süreci rutin bir şekilde yakından takip edilmelidir. Otizm şüphesi olduğunda test yeniden uygulanmalı ve çocuğun sosyal hayattaki iletişim becerileri ve genel durumları gözlem altında tutulmalıdır.

Otizm Hakkında Kitaplarımız;

Kaynakça

Read More

Nitelikli üniversitelerin iyi bölümlerinde eğitim almak sadece öğrenciler için değil onların velileri için de çok önemlidir. Öğrenciler aldıkları eğitim ve çalışmaları ile neredeyse kreşten lise son sınıfa kadar üniversiteye giriş sınavında başarılı olmak ve hedeflerine ulaşmak için çalışıyorlar. Aileleri ile geçirdikleri stresli ve yoğun tempolu günlerin ardından girilen üniversite sınavı, üniversite macerasının son adımı olmuyor. Sınavdan sonra belki de en kritik ve üzerinde uzun uzadıya düşünülmesi gereken doğru tercih nasıl yapılmalı aşaması başlıyor. 

İstemediğiniz bir şehirde veya istemediğiniz bir bölümde okumak elbette çok zor olacak ve belki de sene kaybı yaşamanıza sebebiyet verecektir. Bu tür olumsuzluklarla karşılaşmamak adına birtakım noktaları göz önünde bulundurarak tercih yapılmalıdır. Peki, doğru tercih yaparak mevcut puanınızı en iyi şekilde değerlendirip severek devam edeceğiniz bir bölümü kazanmak için nelere dikkat etmeniz gerekmekte?  Bu sorunun cevabını aşağıda inceleyebiliriz.  

Doğru Tercih


  1. Gelecekteki “SEN”i Hayal Etmelisiniz

Her şeyden önce yapacağınız tercihin mezun olduktan sonraki iş bulma ve yıllar boyu yapacağınız mesleğin ilk basamağı olduğunu bilmelisiniz. Mutlu bir gelecek mutlu iş hayatıyla bağlantılıdır. Bu sebeple popüler meslekler yerine sizin seveceğiniz alanlara yoğunlaşmalısınız. Hangi alanlara ilginizin olduğunu öğrenmek adına stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı gibi test paketlerinden oluşan uygulamalar ile kendinizi uzmanlar eşliğinde tanıyabilir ve kariyerinizi üniversite tercih döneminde şekillendirebilirsiniz. 


  1. Bölümlerin Geleceklerine Geniş Bir Perspektiften Bakmalısınız

Yaşadığımız global çağda dünyadaki meslek trendlerini ve gelişmeleri takip etmeniz de seçeceğiniz bölüm konusunda oldukça fikir verici olacaktır. Klasik ve ülke genelinde rağbet gören meslekler yerine dünya genelinde istihdamı olan iş kolları üzerine eğitim almak üniversite sonrası yaşantınızda önüne birçok fırsatın çıkmasını sağlayacaktır. Öte yandan avukatlık, doktorluk, öğretmenlik gibi kült meslekler ise her zaman ihtiyaç olan alanlar olacaklardır. 


  1. Üniversitelerin Akademik Koşullarını Öğrenmelisiniz

Puanınızı öğrendikten sonra tercih edebileceğiniz üniversiteleri uzmanların yardımıyla sıralayın.  Üniversitelerin akademik kadrosu ve seçeceğiniz bölüm bakımından ne kadar popüler olduğunun araştırılması son derede mühimdir. Akademik yetkinlik sizin donanımlı bir şekilde mezun olmanızı sağlayacaktır. Ayrıca seçmeyi planladığınız bölümde hangi üniversitelerde hangi derslerin verildiğini üniversitelerin resmi sitelerinden araştırmanız da sizin bölüm ve üniversite hakkında önemli fikirler edinmenizi sağlayacaktır. 


  1. Üniversite ve Şehrin İmkânlarını da Göz Önüne Almalısınız

Özel ve devlet üniversiteleri arasında öğrenciye sundukları imkânlar bakımından farklılıklar bulunmaktadır. Üniversitenin şehir merkezinde olması, üniversitenin sunduğu yabancı dil, yurtdışına öğrenci gönderme, kulüpler, sosyal hayat, kampüs ve yurt koşulları gibi ayrıntılar oldukça önemlidir. En az 4 yıl yaşayacağınız şehrin gelişmişliği ve imkânları da üniversite seçimi kadar önemli olan bir diğer detaydır. 

Tüm bunları düşünerek yapacağınız doğru tercihler başarılı ve eğlenceli bir üniversite hayatının ardından güzel bir kariyerin de kapılarını aralamanızı sağlayacaktır. 

Kaynaklar

Read More

Çocuklarda ve gençlerde olduğu gibi yetişkinlerde de görülebilen bir rahatsızlık olarak öğrenme güçlüğü, hayat kalitesini düşüren ve bireyin çevresiyle olan iletişimini kısıtlayan önemli bir sorundur. Öğrenme güçlüğünün belirtilerini özellikle çocuklarda gözlemlemek ve zamanında müdahale etmek önemlidir.

Öğrenme güçlüğü

Nedir?

Öğrenme güçlüğü, organik bir sebebe bağlı olmaksızın kişinin okuma, yazma, anlama, sosyal olguların farkına varma ve temel iletişim becerilerini geliştirme konusunda sorunlar yaşamasına neden olan nörolojik temelli bir bozukluktur. 

Kişinin sorun yaşadığı konuya göre öğrenme bozukluğu çeşitleri vardır. Halk arasında da yaygın olarak bilinen disleksi okuma sorunlarını, disgrafi yazma sorunlarını, diskalküli hesaplama yapma sorunlarını ve dispraksi de motor ve sosyal becerilerde yaşanan sorunları kapsar. Çocuklar ve gençler bu bozukluklardan sadece birini yaşayabileceği gibi tamamını da yaşıyor olabilirler.

Belirtileri Nelerdir?

Öğrenme güçlüğünün erken yaşta belirtilerini görmek mümkündür. 

Bunlar temel anlamda; konuşurken sorun yaşama, dil kullanımında kısıtlama, öğrenmede, kavramları algılamada zorlular çekme, sosyal öğrenme ve motor becerilerde yetersiz kalma şeklinde kendini gösterebilir.

Tanısı Nasıl Konulur?

Öğrenme bozukluğunun tanısı, en sağlıklı şekilde bir uzmanın klinik değerlendirmesi sonucunda yapılabilir. Belirtilerden en az birini taşıyan ve bu sorunu en az 6 aydır yaşayan çocuğun, gencin ya da yetişkinin öğrenme bozukluğuna sahip olduğuna kanaat getirilir. 

Bunun yanında öğrenme bozuklukları testi de ebeveynlerin kolaylıkla erişebilecekleri ve ilk tanıyı koymak adına destek alabilecekleri bir yöntemdir.

Nasıl Tedavi Edilir?

Öğrenme güçlüğü, nedeni bilinmeyen rahatsızlıklardan biridir. Çoğu zaman bir ömür boyunca sürebilmektedir. Bu yüzden kesin bir tedaviden söz etmek doğru olmasa da, bu bozukluklardan doğacak sorunları en aza indirgemek mümkündür. Bireyin yaşadığı duygusal problemleri tespit edebilmek, bu konuda kendisine destek sağlamak, zorlandığı alanlarda onu destekleyecek çalışmalar yapmak bu bozukluğun olumsuz etkilerini azaltmada ilk adım olacaktır. 

Tedavi süresince, ne kadar uzun sürerse sürsün, ebeveyn desteği büyük rol oynamaktadır. Hissedilen destek ne kadar sağlam olursa, kişinin okulda, işinde, özel ilişkilerinde ve toplum düzeninde başarılı olması da o derecede mümkün olabilir. 

Bu süreçte öğrenme bozukluğu dernekleri de ebeveynlere ve çocuklarına gerekli desteği verebilmektedir. Bu derneklerden anne babalara özel eğitimlere, panellere seminerlere erişim sağlanabilir.

Yaklaşım Nasıl Olmalıdır?

Bu hastalığa olan yaklaşımda en önemli nokta kesinlikle destektir. Ailelerin çocuklarının olumlu yanlarını ön plana çıkarmaları, bu konuda çocuklarını da bilinçlendirmeleri, spesifik başarılar üstünden sınırlandırma ve sınıflandırma yapmamaları, hayal kırıklığı yaşamamak adına beklentilerine hâkim olmaları, her çocuğun kendine has özgü olduğunu unutmamaları gerekmektedir. 

Kaynakça:

  1. https://ldaamerica.org/types-of-learning-disabilities/
  2. https://www.medicalpark.com.tr/ogrenme-guclugu-nedir/hg-1401
  3. http://disleksidernegi.org/
Read More

Psikoloji biliminin ortaya çıktığı günden beri, psikolojik testler de bu bilimle beraber varlığını sürdürmeye başlamış, ortaya atılan teorilerle birlikte gelişme kaydetmeye devam etmiştir. Günümüzde psikolojik testlerin kullanım alanları çok çeşitli olmakla birlikte aslında bireylere de fayda sağlamaktadır.

1. İlgi ve tutumlarınızı keşfetmenize yardımcı olur.

Psikolojik testlerin ilgi ve tutumlara yönelik olan testleri sayesinde eğilimli olduğunuz alanları fark edebilirsiniz, bu sayede kendinizi daha başarılı olabileceğiniz alanlara yönlendirebilirsiniz. Bu testler sayesinde aynı zamanda düşünme biçiminiz ölçülür, dünyayı algılama şekliniz ortaya konulur. (1)

2. Güçlü ve zayıf yönlerinizin farkına varabilirsiniz, kendinizi bu şekilde yönlendirebilirsiniz.

Bazı psikolojik testler kişisel yeteneklerinizi ve becerilerinizi ölçmektedir, bu testler sayesinde zayıf ve güçlü yönlerinizin analizi yapılır ve sonrasında tercihinize göre bu analizlere göre bir plan geliştirilir. Kişisel yeteneklerinizi bilmek size aynı zamanda meslek ve kariyer planlamasında da yardımcı olacaktır. (2)

3. Kariyer planında ve meslek seçiminde size yol gösterir.

İnsanların hayatlarını sürdürebilmesi ve kendilerini geliştirebilmeleri için bir kariyere sahip olması günümüzün vazgeçilmez gereksinimlerinden biridir. Meslek seçimi bireylerin hayatında zor ve kritik kararlardan biridir, ancak psikolojik testler sayesinde bireylerin ilgi alanları dâhilinde kendilerine uygun meslekleri bulabilmeleri mümkündür. Bu testlerle birlikte ilgi alanları ve kişisel yetenekler incelenir, başarılı bir hayata ulaşmak için bir plan yapılabilir. (2)

4. Bireylerin özel ihtiyaçlarını ortaya koyar.

Psikolojik testlerin bilimsel olarak ortaya çıktığı zamanlarda ilk amacı insanların farklılıklarını ortaya koymaktı. (3) Günümüzde ise hâlâ bu amaca uygun çalışmalara yardımcı olan psikolojik testler aktif olarak uygulanmaktadır. Bireylerin özel ihtiyaçları bu testler sayesinde belirlenir, bu ihtiyaçlara hizmet eden ya da tedavi edici yöntemler bu testlerle birlikte geliştirilebilmektedir. (4)

5. Geçerli ve bağlı oldukları için doğru sonuçları gösterme ihtimali yüksektir.

Bir psikolojik testin uygulanabilir olması için geçerlilik ve bağlılık değerlerinin yüksek olması gereklidir. (5) Geçerlilik bir testin uygulanmaya uygunluğunu temsil ederken bağlılık ise testin içinde kullanılan materyallerin ve maddelerin tutarlı ve güvenilir olması anlamına gelmektedir. Bu iki etmen ile birlikte testin doğru sonuçları gösterme uygunluğu ortaya konulmuştur.

6. Bilimseldir, bu yüzden araştırmalarda enstrüman olarak kullanılabilir.

Psikolojik testlerin geçerli ve bağlı olması bilimsel olduğu anlamına da gelmektedir. (5) Bu yüzden birçok bilimsel araştırmada, özellikle psikoloji alanında, psikolojik testler ölçmeye ve değerlendirmeye dayalı birer materyal olarak kullanılabilmektedir. Bu sayede psikolojik testler bilimsel araştırmalara da katkı sağlamaktadır.

Kaynakça

 (1): http://www.dbe.com.tr/Yetiskinveaile/tr/uygulanan-psikolojik-testler-ve-envanterler/ilgi-ve-tutum-testleri/

(2): http://www.assessment.com.tr/tr/testler/yetenek-testleri

(3): http://docs.neu.edu.tr/staff/gonul.tascioglu/psy331_3.pdf

(4): https://www.ets.org/disabilities

(5):https://www.pdr.gen.tr/pdr-yazilari/psikolojik-olcme-araclarinda-bulunmasi-gereken-teknik-ozellikler/

Read More

Öğrenme güçlüğü nörolojik temelli bir bozukluk olup çeşitli anlama ve kavrama gibi süreçlerde sorun yaşanmaktır. Genellikle çocuklarda ve gençlerde görüldüğü için erken yaşta belirtilerini görmek ve müdahale etmek mümkündür.

Erken Yaş Belirtileri

Bu belirtiler genelde 0-6 yaşlar arasında görülen ve bozukluğun tespit edilebilmesini kolaylaştıran belirtilerdir.

  • Konuşmaya başlamakta büyük oranda gecikme,
  • Kelimeleri telaffuzda, algılamada ve öğrenmede yavaşlık,
  • Motor becerilerde gerilik; bunlar taşırmadan boya yapamamak, ayakkabı bağcıklarını bağlayamamak, çatal kaşık tutamamak şeklinde görülebilir.
  • Renkleri, yönleri, benzerlikleri algılayamamak.

İlköğretim Dönemi Belirtileri

Bu belirtiler öğretim yıllarının başlangıcında kendini göstermeye başlar ve çocuğun okul hayatında, diğer çocuklarla olan iletişiminde, sosyal aktivitelerinde sorunlar yaşamasına neden olur. 

  • Derslerinde yaşına göre beklenenden daha geride kalma,
  • Okurken ve bazı harfleri telaffuz ederken güçlük çekme,
  • Yazım yanlışları yapma, çoğu zaman tersten yazma,
  • Alfabe ve çarpım tablosunu ezberlemede sorun yaşama,
  • Tarih ve zamanı algılamada zorluk çekme,
  • Yeni beceriler edinmede zorlanma,
  • Yüksek sesle okumaktan kaçınma,
  • Rutinlere uyum sağlamakta zorlanma,
  • Daha önce öğrenilenleri hatırlamada ve bunlardan sonuç çıkarmada güçlük çekme,
  • Yaşıtlarla geçinememe, onlara kaba ve ölçüsüz davranma.

Öğrenme Güçlüğü Belirti Tarama Testi

Öğrenme güçlüğü belirtileri çoğu zaman açık ve kolayca tespit edilebilir olsa da ebeveynlerin kolayca ulaşabilecekleri öğrenme güçlüğü tarama testleri de mevcuttur.

Bu testlerde çocuğun akademik başarısı, okuma, işitme, yazma ve görsel algı becerisi, aritmetik yetenekleri, yönelimleri, çalışma alışkanlıkları, motivasyon durumu vb. başlıklar altında sıralanmış sorularla ilk teşhis yapılabilir. Ancak bu testlerden kesin yargılar çıkarmamak, belirtileri gösteren çocukları uzman bir doktora, klinik değerlendirmeye yönlendirmek daha doğru olacaktır. 

Bu belirtileri gösteren, kesin teşhis konmuş çocuklara destek olmak çok önemlidir. Tarih, öğrenme güçlüğü yaşayan ve buna rağmen büyük isimlere dönüşmüş insanlarla doludur. 

Kaynakça:

Read More

Disleksi, zihinsel süreçlere bağlı olarak ortaya çıkan gelişimsel okuma bozukluğudur. Genellikle okul hayatının ilk yıllarında fark edilir, oldukça yaygın görülür. Doğum sırasında plesenta anormalileri, geçirilen ateşli bir hastalık ya da gebelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenme disleksiye sebep olabilmektedir. Ayrıca kalıtımsal olarak da disleksi ortaya çıkabilmektedir.  Disleksi bir zekâ geriliği değildir. Özel eğitim ve kaynaştırma yöntemiyle disleksi tanısı konulan çocuklar sınıf ortamına adapte edilebilir. Disleksi problemine aritmetik bozukluğu (discalculi), yazılı anlatım bozukluğu (discrafi), dikkat bozukluğu, hiperaktivite de eşlik edebilmektedir.

Disleksi ile İlgili İlk Görüşler

Disleksi ile ilgili ilk bulgular 1896 yılında Pringle Morgan adında bir İngiliz doktor tarafından keşfedilip British Medical Journey’de yayınlandı. Pringle Morgan makalesinde 14 yaşında Percy adında bir erkek çocuğundan bahsediyordu. Percy’nin sosyalleşme, akıl yürütme becerileri ve fiziksel gelişim konusunda yaşıtlarıyla eşdeğer olduğu görülüyordu ancak Percy okumada güçlük çekiyordu. Harflerin yerlerinin karıştırılması, benzer harflerin yanlış okunması ve tersten algılanmasıyla ilgili olarak başlarda disleksinin görme sistemine bağlı bir rahatsızlık olabileceği düşünüldü ve bu yönde tedaviler uygulandı. (1) Ancak daha sonra dil sistemiyle ilgili bir okuma bozukluğu olabileceği fikri öne atıldı. Son dönemlerde ise en çok kabul gören yaygın tanım ise merkezi sinir sisteminin işleyişiyle ilgili bir bozukluk olduğudur.

Disleksi Tanısı Konan Bir Çocuğun Davranışları

Disleksi problemine sahip bir çocuğun özellikleri şöyle sıralanabilir:

  • Eş anlamlı veya benzer anlamdaki kelimeleri birbiri yerine kullanma. (teyze-hala / halı-kilim vb.)
  • Harflerin öncelik ve sonralık sırasını karıştırma (kot-tok)
  • Zaman ve yön kavramlarını ayırt edememe (sağ-sol / dün-yarın)
  • Noktalama işaretlerini kullanımda zorlanma
  • Bir iş yaparken kullanılacak el konusunda belirgin bir seçim yapamama
  • Harfleri yazarken ters yazma (b/d) ve benzer sesleri ayırt etmede zorlanma, birbiri yerine kullanma (b/m)
  • Şekil ve sembolleri karıştırma (+/x)
  • Uzaklık ve derinlik kavramlarını algılamada zorlanma
  • Görsel ve işitsel hafızanın zayıflığı
  • Dikkat bozukluğu
  • Soyut kavramları algılamada problem yaşama

Disleksi Tanısı Konan Bir Çocuğa Nasıl Davranılmalı?

Disleksi tanısı konan bir çocuk uzmanlar tarafından özel eğitimle desteklenmeli, yaşıtlarına ve sınıf ortamına adapte edilmelidir. Disleksi sorunu yaşayan bir çocuk kendini yaşıtlarından geride görüp, anormal, yanlış ve eksik olduğunu düşüneceği için bu aşamada çocuğun özgüvenini sağlamlaştırmak adına yapamadıkları değil, yapabildikleri ve yetenekleri üzerinden hareket edilmeli, kıyaslama yapılmamalıdır. Bunun yanında, sosyal faaliyetlere yönlendirilmeli ve yapıldıkları takdir edilmelidir. Her koşulda disleksinin bir zekâ geriliği olmadığı unutulmamalı ve çözüm odaklı ilerlenmelidir.

Kaynakça

(1): https://www.bmj.com/content/313/7065/1096

https://www.zicev.org.tr/disleksimakale

http://akademidisleksi.com/uzman/disleksi-nedir/

http://www.wiki-zero.co/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRGlzbGVrc2k

 

Read More

Eğitim-öğretim döneminin yaklaşması ile birlikte pek çok veli çocuğu için ideal ilkokulu aramaya başladı. Ülkemizde hem devlet okulları hem de özel okullar velilere pek çok farklı imkân sunarken bu kadar çeşitli bir ortamda çocuğunuz için en doğru ilkokulu nasıl seçebileceğinizi 10 maddede inceleyelim. 

1 – Eğitim Anlayışı

Dünya’da çok farklı eğitim anlayışları ve sistemleri mevcut. Fakat her ekol velilere ve çocuklara farklı tarzlarda ve anlayışlarda eğitim sunmakta. Bu yüzden çocuğunuz için seçeceğiniz okulda bu ekollerden hangisine göre eğitim verildiğini araştırmanızda fayda var. Seçeceğiniz okulun köklü bir eğitim sisteminden gelip gelmediğini ve eğitime ne kadar yatırım yaptığını araştırmanız çocuğunuzu emin ellere teslim etmenizi sağlayacaktır. 

2- Dil Eğitimi

Psikologlar ve çocuk gelişim uzmanları ikinci ve üçüncü dil eğitiminin çok küçük yaşlardan itibaren çocuklara verilmesini öneriyorlar. Hatta geçtiğimiz aylarda BBC Türkçe’de yayımlanan bir habere göre, Amerikalı uzmanlar bir yabancı dili kusursuz konuşabilmek için yaş sınırının 10 olduğunu düşünüyorlar. Bu yüzden çocuklarınızı çift dille eğitim veren okullara göndermenizin onların dil gelişimine çok büyük yararı olacaktır. 

3- Teknolojik İmkânlar

Endüstri 4.0’ın, nesnelerin internetinin konuşulduğu bir çağda tabii ki çocuklarınızı eğitim ile teknolojinin birlikte yürütüldüğü, akıllı sınıfların olduğu bir okula göndermeniz, onları geleceğin dünyasına ve mesleklerine hazırlayacaktır. Ayrıca günümüzde pek çok okul kodlama eğitimini çok küçük yaşlardan itibaren vermekte. Çocuğunuzu böyle bir okula göndererek ona geleceğin dilini öğrenmesinde yardımcı olabilirsiniz. 

4- Öğretmen Kadrosu

Çocuğunuz için seçeceğiniz okulda alanında uzman, tecrübeli ve daha önce farklı yerlerde deneyimleri olmuş ve başarılı öğrenciler yetiştirmiş öğretmenlerin olmasına dikkat ediniz. 

5- Başarı

Seçeceğiniz okulun hatırı sayılır bir başarısının olup olmadığını ve mezunlarının hangi işlerle meşgul olduklarını muhakkak araştırınız. 

6- Geleneksel Değil, Modern

Seçeceğiniz okulun geleneksel eğitim sistemi yerine çağdaş ve öğrenci merkezli bir eğitim sistemi olmasına dikkat ediniz. Örneğin, bilgileri teoriyle değil daha çok deneyle ve pratikle öğreten, öğrenciye eleştirel düşünceyi aşılayan ve öğrencilere grup çalışmaları ile kendilerini daha iyi ifade etmesini sağlayan okulları listenizin en başına yazınız. 

7- Psikolojik Destek

Çocuklarınızın zihinsel ve davranışsal gelişimlerinin takip edilmesi ve arkadaşlarıyla yaşayabilecekleri sorunların kolayca çözülebilmesi için seçeceğiniz okulda güçlü bir psikolojik danışmanlık ve rehberlik servisi olmasına dikkat ediniz. 

8- Sağlık İmkânları

Çocuklar çok hareketli oldukları için okulda sık sık küçük kazalar yaşayabilirler veya hasta olabilir. Bu gibi durumlara anında müdahale için seçeceğiniz okulda sağlık servisi olup olmadığını muhakkak araştırınız. 

9- Kampüs ortamı

Seçeceğiniz okulda çocuğunuzun yararlanabileceği spor salonu, yüzme havuzu, kütüphane, müzik odası, laboratuvarlar, oyun odaları olmasına ve öğrencilerin doğayla buluşabileceği küçük de olsa bir yeşil alan olmasına dikkat ediniz.

10- Heterojen Sınıflar

Çocuğunuzun yaşadığı toplumu daha yakından tanıması için farklı sosyal çevrelerden gelen ailelerin gittiği okulları tercih edebilirsiniz. Ayrıca seçeceğiniz okulda yabancı öğretmenlerin veya öğrencilerin olması da çocuğunuzun farklı kültürleri ve ülkeleri tanımasına yardımcı olacaktır.

Kaynakça

http://ftp.iza.org/dp8371.pdf 

https://www.egitimpedia.com/bir-egitim-ortami-nasil-olmali/ 

https://www.sabah.com.tr/galeri/egitim/10-maddede-dogru-okul-secimi

https://alternatifanne.com/ilkokul-secerken-nelere-dikkat-ettim/ 

https://okul.com.tr/ilkokul/makaleleri/ozel-ilkokul-tercih-ederken-44 

https://www.teachthought.com/learning-models/the-characteristics-of-a-good-school-great-school/ 

https://www.thoughtco.com/characteristics-of-a-quality-school-8341 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43963764 

Read More

Üniversite tercihleri birçok öğrenci için geri kalan hayatta büyük bir önem yaratacak, seçim yapması en zor süreçlerden biridir. Geçmişten günümüze çoğu öğrenci tercih sürecinde belli bir alanda çalışmaya karar verse de spesifik bir bölüm mü, yoksa üniversite mi seçeceğine karar veremiyor. Zorlu geçen tercih sürecini kolaylaştırabilmeniz için yetenek ve ilgileriniz dâhilinde size kılavuzluk edecek bir rehber hazırladık.

Öncelikle gelecekte ne yapmak istediğinizi hayal edin, buna göre bir plan çizmeye çalışın.

Bazı meslekler bütün ömrünüz boyunca sizin yaşam tarzınız haline gelen, üzerine emek ve gönül vermeniz gereken mesleklerdir. Örneğin doktor olduğunuzda bütün kariyer hayatınızı bu meslek etrafında geliştirecek, bir alanda spesifikleşip o alanda uzmanlık yapacaksınız. Üniversitedeki bazı bölümler ise çalışma alanlarınızda biraz daha esneklik sunabilen, kendinizi yönlendirme durumuna göre gelişebileceğiniz ya da akademik anlamda kendinizi yönlendirebileceğiniz bölümlerdir. (1) Bu yüzden, öncelikle gelecekte ne yapmak istediğinize ana hatlarıyla karar vermeniz, meslek seçecekseniz bu meslekler hakkında detaylı araştırma yapmanız önemlidir. Aynı şekilde seçeceğiniz üniversitedeki bölümün de sizin ilgi alanlarınızla uyuşmasına önem vermelisiniz.  

Seçmek istediğiniz üniversitelerin imkânlarını araştırın.

Bir üniversite, size salt eğitim veren ve sizi alanınızda yetkin hale getiren bir kurum olmaktan ziyade aynı zamanda içeride sosyalleştiğiniz, kendi ilgi alanlarınızı edindiğiniz, bir bakış açısı kazandığınız ve hayata dair fikir sahibi olabildiğiniz ortamlardır. Bu açıdan bir üniversitenin sahip olduğu kimlik, misyon ve vizyon, öğrenci ve akademik personel durumu size çok şey söyleyebilir. Aynı zamanda üniversitenin sahip olduğu fiziksel ve sosyal imkânlar hakkında fikir edinmek de doğru yerde olabilmenizi kolaylaştıracaktır. 

Tercih edeceğiniz üniversitenin size ilgi alanlarınıza dair neler sunabileceğini araştırmak, bu konuda sosyal faaliyetleri hakkında fikir edinmek işinizi kolaylaştıracaktır. Bunun için üniversitelerin tercih dönemlerindeki tanıtım günlerine katılmanız ya da üniversitenin internet ve sosyal medya sayfalarını incelemeniz buna yardımcı olabilir.

Bölümlerin müfredatına ve verilen derslere bakın, buna göre seçim yapın.

Üniversite departmanları genel olarak belli bir çizginin içinden çıkmasa da her üniversitenin kendine has bir sistemi ve yönetmeliği bulunmaktadır, bölümlerin müfredatları ve verilen dersler de üniversitenin sistemi etrafında şekillenir. Tercih yapacağınız üniversitenin seçmeli ders imkânlarına bakmalı, seçeceğiniz bölümün müfredatını ve hangi alanlarda uzmanlıkların olduğunu araştırmalısınız. Özellikle çeşitli alanlarda yetkinlik kazanmak istiyorsanız tercih edeceğiniz üniversitenin çift ana dal ve yan dal imkânlarını araştırmak size yol gösterici olabilir. Aynı şekilde, seçmeli ders imkânlarınızı, hangi dersleri alabileceğinizi öğrenmek de size doğru bir yol gösterebilir.

Kendi becerilerinize ve eğiliminize uygun bölüm ya da üniversite tercihi yapın.

Üniversite tercihleri zamanında, kendi kişiliğinizi, becerilerinizi ve kişisel yeteneklerinizi bilmek akademik planlama yapmanızı kolaylaştırır, böylece kariyer planınıza daha kolay ve sistemli bir şekilde yön verebilirsiniz. Uzman psikolog ya da psikolojik danışmanlar size bu tarz bilgilerinizi öğrenmeniz için psikolojik testler uygulayabilir ve kişilik analizlerini yapabilirler. Bu sayede kişisel yeteneklerinizi öğrenebilir, hangi kişilik tipine sahip olduğunuzu ve bu kişilik tipine uygun meslek ve kariyer planlarını görebilirsiniz. 

Read More