Çocukların zor problemlerle karşılaştıklarında “Ben bunu yapamıyorum.” demelerinin ardından “Peki bunu yapmak için neler yapabilirim?” gibi aktif geçişleri sağlamaları önemlidir. Bunun için, nerede tıkandıklarını, onları neyin zorladığını ve bu sorunların üstesinden gelmek için nelere ihtiyaç duyduklarını kendilerine sormaları metacognitive süreci tanımlar. Genel anlamıyla metacognition bunu sağlar.
Öğrenme süreçlerindeki tıkanıkların önünü açan üst-bilişsel (metacognitive) sorular, çocukların kaygılarını yönetmelerine, kendi öğrenme davranışlarının farkına varıp sahip oldukları yetenekleri açığa çıkarmalarına yardımcı olur.
Günümüzde yapılan birçok çalışma, erken dönemde metacognition stratejilerini öğrenen çocukların okulda ve okul dışında daha fazla başarılı olduklarını göstermiştir.
Metacognition ile öğrenme süreci doğru yönetilir
Okullarda, öğrencilere verilen dersler genellikle ne düşünmeleri gerektiği yönündedir; nasıl düşünmeleri gerektiği pek söylenmez. Metacognition yöntemi, okulda pek sık öğretilmese de öğrencilerin öğrenme süreçlerini etkileyen düşünme üzerine düşünme sürecini destekler.
Kendi zihinsel faaliyetleri üzerinde üst-bilişsel farkındalık kazanan çocuklarda gelişen bilişsel faaliyetlerden bazıları: okuduğunu anlama, algı, problem çözme, hafıza, dikkat ve sosyal iletişimdir.
Üst-bilişsel yaklaşım ile potansiyel gerçekleşir
Metacognition, öğrencilerin, kendi bilişsel süreçlerini kontrol edebilme ve doğru bir şekilde yönlendirme becerilerini geliştirir. Öğrenme sürecindeki bu aktif denetim sayesinde, çocuklar daha esnek ve kendilerine karşı duyarlılıklarının arttığı bir zihniyete kavuşurlar.
Baştan kestirip atmak yerine, karşılaştıkları sorunlara karşı çözüm hedefli yaklaşırlar. Bu da sahip oldukları potansiyeli gerçeğe dönüştürmeleri anlamına gelir, ki bu hayatta birçoğumuz için en büyük amaçlardan biridir.
Zihnin odaklanmasına yardımcı olur
Doğru sorular sorarak, daha yolun başındayken neye ihtiyaç duyulup duyulmadığının belirlenmesi öğrencileri büyük bir yükten kurtarır. Bu aynı zamanda zaman tasarrufu anlamına gelir ki zihin gereksiz düşünceler arasında kaybolmaktansa üst-bilişsel sorularla hedefe her zaman daha yakın durur.
Doğru soruları sormak zihnimizin dağılmasını önleyerek, öğrenme sürecine kanalize olmamıza yardımcı olur. Daha iyi odaklanmış bir zihin, başarılı öğrenme süreci için altın değeri taşır.
Bilgi zincirini güçlendirir
Metacognition, daha önceden depolanmış bilginin geri çağırımı için etkili yöntemler sunar. Üst-bilişsel becerilere sahip öğrenciler, öğrendiklerini bir bağlamdan diğerine aktarırken zorluk yaşamazlar.
Problemleri ezberden çözmek, kısa vadeli sonuçlar taşır. Bunun yerine, karşılaşılan durumdaki inceliklerin ve detayların üst-bilişsel olarak değerlendirilmesi, bilgiyi kalıcı kılan bir yaklaşım olacaktır.
İletişimi güçlü kılar
Metacogtivie düşünce esnekliği kazanan çocuklar, karşılaştıkları durumlara farklı açılardan bakabilme becerisine sahip olur. Bu becerileri sayesinde sosyal iletişimlerini etkileyen “empati kurma” yeteneklerini geliştirmiş olurlar. Böylece öğrenmenin önüne geçen önyargılardan kurtulabilirler.