Kariyer planlaması ve akademik başarı, her bireyin hayatında önemli dönüm noktalarıdır. Ancak bu yolda ilerlerken, kişinin kendi yeteneklerini, ilgi alanlarını ve ihtiyaçlarını tam olarak anlaması gerekmektedir. Peki, bu bilgiler ışığında kariyerinizde doğru yönü nasıl bulabilirsiniz? İşte tam da bu noktada “Stratejik Yetenek Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı” devreye giriyor.

Temelleri ve Önemi

Stratejik Yetenek Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı, bireylerin yeteneklerini, ilgi alanlarını, eğilimlerini ve ihtiyaçlarını belirleyerek bunlara uygun bir kariyer planı oluşturmayı amaçlar. Bu süreçte, başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır. Elde edilen veriler, bireyin sosyo-ekonomik ve kültürel çevresi de dikkate alınarak analiz edilir ve bu bilgiler doğrultusunda bir stratejik plan hazırlanır. Plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar, böylece bireylerin akademik ve kariyer hedeflerine ulaşmaları için sağlam bir temel oluşturulur.

Neden Gerekli?

Bireylerin akademik ve kariyer hedefleri, kişisel özellikleriyle uyumlu olduğunda, mutluluk ve başarı kaçınılmaz olur. Stratejik Yetenek Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı, tümevarım yöntemi kullanarak bireyin beceri ve ilgi alanlarından hareketle doğru hedeflere yönlendirilmesini sağlar. Bu sayede gençler, mutsuz ya da başarısız bireylere dönüşmek yerine, kendi potansiyellerini tam anlamıyla kullanarak ilerlerler.

Kimler İçin Uygundur?

Bu yöntem, özellikle öğrenciler başta olmak üzere, kariyer planlarını kişisel özellikleriyle uyumlu bir şekilde şekillendirmek isteyen her yaştan birey için idealdir. Uygulama, sadece gençler için değil, kariyer değişikliği düşünen veya yeni bir yön belirlemek isteyen yetişkinler için de uygundur.

Uygulama Süreci

Stratejik Yetenek Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı, standart testlerin ötesinde bir yaklaşımdır. Uzman psikologlar tarafından uygulanan testlerle ilgi alanları, beceriler ve ihtiyaçlar detaylı bir şekilde analiz edilir. Elde edilen veriler, eğitimciler ve psikologlar işbirliği içinde yorumlanarak stratejik kariyer hedefleri belirlenir. Uygulama ücreti olarak belirlenen 13.000 TL (Şubat 2024 itibarıyla güncellenmiştir), bu kapsamlı hizmetin bir yansımasıdır.

 

Stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı her şeyden önce bir test paketini kapsamaz. Alanında uzman psikologlar ve eğitimciler işbirliği gerçekleştirir. Ardından beceri ve ihtiyaçları tespit edebilmek adına testler uygulayıp değerlendirirler. Elde ettikleri verileri yorumlayarak, sonuçlar ışığında öğrencilerin stratejik hedeflerini belirlemek üzerine harita çıkartırlar. Detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Çocuk gelişimi, birçok farklı faktörün bir araya gelmesiyle şekillenmektedir. Bu faktörler arasında genetik miras, çevresel koşullar, eğitim ve sosyal etkileşimler bulunur. Ancak, çocuğun bilişsel ve duygusal yeteneklerini belirleyen iki önemli faktör de, zeka seviyesi (IQ) ve duygusal zeka (EQ) dır.
Peki; çocuk gelişiminde IQ ve EQ’nun önemi nedir? Bu iki faktör çocuğun hayatını nasıl etkiler?

IQ (Zeka Seviyesi) Nedir?

IQ ya da Zeka Katsayısı, bir bireyin bilişsel kapasitesini ve zihinsel yeteneklerini ölçen değerdir. Bu değer, bireyin yaşına göre problem çözme, mantıksal düşünme, hızlı öğrenme ve bilgiyi kullanma yeteneklerini ifade eder.
IQ değerinin belirlenmesi, genellikle standartlaştırılmış ve bilimsel olarak geçerli kabul edilen testler aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu testler, bir bireyin belirli bir yaş grubuyla karşılaştırıldığında, zihinsel yeteneklerinin düzeyini belirlemeye yardımcı olur.
IQ testleri, genellikle bir dizi farklı görev ve sorudan oluşur. Bu görevler ve sorular, bireyin mantıksal düşünme, problem çözme, hafıza, dil becerileri ve matematiksel yeteneklerini ölçer. Bu nedenle IQ testleri, çocukların eğitim ihtiyaçlarını belirlemek için önemli bir araçtır.

IQ’nun Belirleyici Özellikleri

IQ’nun bazı belirleyici özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Çeşitli materyalleri okumaktan zevk alma
  • Bağımsız olarak uzun süreli çalışabilme
  • Hızlı öğrenme
  • Keskin gözlem yapabilme
  • Kolayca sebep-sonuç ilişkisi kurabilme
  • Aktif hayal gücü kullanımı ve orijinal fikirler üretebilme

IQ’nun Çocuk Gelişimindeki Rolü

IQ, çocuğun akademik başarısını ve öğrenme yeteneğini büyük ölçüde etkiler. Yüksek IQ’ya sahip çocuklar, genellikle daha hızlı öğrenir ve daha karmaşık konuları anlama yeteneğine sahip olabilirler. Bu çocuklar, genellikle daha zorlu akademik programlara ihtiyaç duyarlar. Öte yandan, düşük IQ’ya sahip çocuklar, genellikle daha fazla eğitim desteğine ihtiyaç duyarlar. Bu çocuklar, genellikle daha basit ve somut öğrenme materyalleriyle daha iyi öğrenirler. Öte yandan IQ, yalnızca bir çocuğun akademik potansiyelini değil, aynı zamanda sosyal ve duygusal gelişimini de etkiler.

EQ (Duygusal Zeka) Nedir?

EQ ya da Duygusal Zeka, bir bireyin duygusal farkındalığını, duygusal ifade yeteneğini ve duygusal yönetim becerilerini ölçen değerdir. Duygusal zeka, aynı zamanda bir bireyin başkalarının duygularını anlama ve empati kurma yeteneğini de içerir.

Yüksek duygusal zekaya sahip bireyler, genellikle başkalarıyla etkili iletişim kurabilir, başkalarının duygularını anlayabilir ve empati kurabilirler. Bu da onların sosyal ilişkilerinde ve işbirliği yapma yeteneklerinde önemli bir rol oynar.

Duygusal zeka, aynı zamanda bir bireyin stresle başa çıkma yeteneğini ve genel duygusal sağlığını etkiler. Yüksek duygusal zekaya sahip bireyler, genellikle duygusal stresle daha etkili bir şekilde başa çıkabilir ve duygusal zorlukları daha iyi yönetebilirler.

Duygusal zeka, testleri genellikle standartlaştırılmış testler kullanılarak ölçülür. Testin sonuçları, bir bireyin genel EQ puanını belirlemek için bir araya getirilir.

EQ’nun Belirleyici Özellikleri

EQ’nun bazı belirleyici özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Kendi duygusal durumunu ve başkalarının duygusal durumunu tanıma ve anlama
  • Kendine güvenme
  • Kendi varlığını kabul etme
  • Başkasıyla empati kurabilme
  • Zor anlarda duygu kontrolü yapabilme
  • Hayatın akışı içerisindeki değişimleri kabul etme

EQ’nun Çocuk Gelişimindeki Rolü

Duygusal zeka, çocuğun duygusal sağlığını, sosyal becerilerini ve genel yaşam kalitesini etkileyen bir faktördür. Bu nedenle, çocukların duygusal zekalarını geliştirmek, onların sosyal ve duygusal gelişimlerini desteklemek için önemlidir. Bu, çocukların hem akademik hem de kişisel yaşamlarında başarılı olmalarına yardımcı olur.

IQ ve EQ’nun Dengesi

IQ ve EQ, çocuk gelişiminde birlikte çalışır. Yüksek IQ’ya sahip bir çocuğun duygusal zeka becerileri düşükse, sosyal durumları anlama ve başkalarıyla etkili iletişim kurma konusunda zorluk çekebilir. Benzer şekilde, yüksek EQ’ya sahip bir çocuk, düşük IQ’ya sahipse, akademik becerileri ve problem çözme yeteneği olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle, çocukların hem IQ hem de EQ becerilerini geliştirmek önemlidir.

Çocuklarınızın bu becerilerini geliştirmede IQ ve EQ testleri, eğitim danışmanlığı ve kariyer danışmanlığı almak ve daha fazla bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, kariyer ve eğitim süreçleri hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Psikolojik testler, çocukların gelişimini gözlemlemek ve yeteneklerini tespit etmek konusunda ipuçları barındırmaktadır. Okul öncesi dönem, gelişimsel sürecin gözlenmesi açısından son derece önemlidir. Bu dönemde çeşitli psikolojik testlerle bilimsel verilere ulaşmak mümkün olabilmektedir. aba Psikoloji, farklı yaş gruplarına bu testleri uygulamaktadır. Uyguladığı; zeka ve yetenek testleri ile eğitim ve kariyer süreçlerine destek vermektedir. Okul seçimi, kariyer haritasının çizilebilmesi gibi konularda bu testlerden yardım alınmaktadır. Aynı zamanda, bu testler gelişimsel problemlerin tanı ve tedavisi açısından da önem arz etmektedir.

Peki; okul önceki dönemdeki çocuklara hangi testler uygulanabilir? Bu testlerin uygulanma amacı, kapsamı ve içeriği hakkında bilinmesi gerekenler nelerdir?

Psikolojik Testler: WPPSI Testi

WPPSI Testi, okul öncesi dönemdeki çocuklar için uygulanan bir zeka testidir. Test, 2,5 – 7 yaş aralığındaki çocuklar için uygundur. İlk kez 1967 yılında uygulanmaya başlayan test David Wechsler tarafından geliştirilmiştir. Bugün, dünya genelinde kabul gören zeka testleri arasındadır. Aynı zamanda okul öncesi çocuklar için tasarlanan testler arasında güvenilirliği en yüksek olanlardan bir tanesidir. Testin, uzman psikologlar tarafından uygulanması gerekmektedir. Aynı şekilde test verilerinin değerlendirmesi de uzman pedagog ve psikologlar tarafından yapılmalıdır. Test, yaklaşık 45 dakika içinde tamamlanabilmektedir. Testin amacı, okul öncesi dönemdeki çocukların düşünsel yeteneklerini ölçmektir. Test, uygulanan çeşitli alt testler etrafında şekillenir. Test, toplamda 14 alt testi içermektedir.

Test uygulaması öncesinde herhangi bir ön hazırlık gerekmemektedir. Çocuğun, yeterince uyuduğundan, karnının tok olduğundan ve kendini iyi hissettiğinden emin olmak yeterlidir. Test kapsamında, çocukların; bütüne bakabilme ve bağ kurabilme becerileri ölçülmektedir. Aynı zamanda motor becerileri ve dikkat becerilerine bakılmaktadır. Anlama ve akıl yürütme becerilerinin yanı sıra; sınıflandırma, kavramsal düşünme, konsantrasyon, hafıza gibi noktalar değerlendirilmektedir.

Sonuçlar; çocukların gelişim süreçleri konusunda daha sağlıklı adımlar atılmasına olanak verir. Çocuğun entelektüel vizyonu hakkında fikir sahibi olunmasına yardımcı olur. Aynı zamanda kariyer danışmanlığı ve kariyer planlaması yapılabilmesi noktasında ipuçları verir.

Psikolojik Testler: WIAT III Başarı Testi

WIAT III başarı testi, David Wechsler tarafından tasarlanan bir başka psikolojik testtir. Testin ilk versiyonu 1992 yılında yayınlanmıştır. Test okul öncesi dönemdeki çocukların akademik başarılarının ölçülmesi amaçlanmaktadır. Test daha sonra 2009 ve 2018’de iki kez revize edilmiştir. Bugün kullanılan versiyonu, 2018’de revize edilmiştir ve WIAT III adıyla anılmaktadır. Test eski versiyonlara göre daha fazla akademik bilgiye odaklanmaktadır. Okullarda ve kliniklerde; uzman pedagog ve psikologlar tarafından uygulanması uygun görülmektedir. aba Psikoloji’nin uzman psikologları da testin uygulayıcıları arasında yer almaktadır. WIAT-III 16 farklı alt testten oluşmaktadır. Okuduğunu anlama, sayısal işlem ve problem çözme, dinleme, yazma gibi çeşitli becerileri ölçmeye odaklanmaktadır.

Stanford Binet Zeka Testi

Okul öncesi dönemdeki çocuklar için uygulanabilecek bir diğer test, Stanford Binet zeka testidir. Bu test, yüksek güvenilirliğe sahip ve dünyaca kabul gören psikolojik testler arasında yer almaktadır. Stanford Binet zeka testi, Alfred Binet ve Theodore Simon tarafından tasarlanmıştır. Test daha çok, çocuklardaki gelişimsel sorunlar ve öğrenme güçlüklerini saptamak amacıyla kullanılmaktadır. Test son olarak 2003 yılında revize edilmiştir. aba Psikoloji’nin uzman psikologları testin Türkiye’deki uygulayıcıları arasında yer almaktadır.

Test bireysel olarak uygulanır. Beş farklı bilişsel beceriyi ölçmeye odaklanır. Bu beş farklı bilişsel beceri şöyle sıralanabilir;

  • Akışkan Zeka
  • Bilgi
  • Niceliksel Akıl Yürütme
  • Görsel – Uzamsal İşleme
  • Kısa Süreli Hafıza

Bu ölçümler zeka geriliği, öğrenme güçlüğü gibi problemler hakkında fikir vermektedir. Stanford – Binet, bu gibi problemlerin tanı ve tedavisi için güvenle uygulanan bir testtir.

Okul öncesi dönemdeki çocuklara uygulanan psikolojik testler hakkında bilgi için için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yetenek yönetimi, kariyer danışmanlığı gibi konularda daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Anaokulu seçimi ve anaokulunda alınacak eğitim, hiç şüphesiz ki her çocuk için oldukça önemlidir. Seçim yaparken göz önünde bulundurulması gereken pek çok unsurdan söz etmek gerekir. Çocuğun ihtiyaçları elbette birinci öncelik olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte; okulun neler sağlayabildiği de oldukça önemli noktalardan bir tanesidir.

Aslında her aile, çocuğunu göndereceği anaokulunu seçerken temel ve benzer bazı kriterleri dikkate alır. Eğitmen kadrosu, finansal koşullar, ulaşım, hijyen gibi temel özellikler her aile için son derece önemlidir. Peki; yalnızca bunları dikkate almak yeterli midir? Anaokulu tercihi, çocuklar üzerinde nasıl bir etkiye sahiptir? Ebeveynler seçim yaparken nelere odaklanmalıdır?

Anaokulu Seçimi Yaparken Nelere Dikkate Edilmelidir?

Anaokulu eğitimi, çocuğun sağlıklı gelişimi için son derece önemlidir. Bu noktada, seçim yaparken titiz davranılması gerekir. Okulun, öğrenciye ne sunduğu bakılması gereken en önemli noktalardan biridir. Bu anlamda, beslenme, hijyen, güvenlik gibi pek çok özellik göz önünde bulundurulmalıdır.

Bir anaokulunda oyun alanlarının ve spor yapılabilecek alanların bulunması gerekmektedir. Bu, çocukların gelişimi ve fiziksel sağlığı açısından önemli bir kriter olarak karşımıza çıkar. Aynı zamanda eğiti ve öğretici materyaller de dikkate alınmalıdır. Oyuncaklar ve eğitici materyaller tüm çocuklar tarafından ortak kullanılmaktadır. Bu materyallerin sağlığı tehdit etmeyecek malzemelerden üretilmiş olması önemlidir. Aynı zamanda hijyenine de dikkat edilmelidir. Okulun, bunu dikkate alması önem taşımaktadır.

Güvenlik belki de anaokulu seçimi yapacak ebeveynler için en önemli konular arasında yer alır. Bu anlamda yalnızca okulun girişinde bir güvenlik personeli olması yeterli değildir. Okulun içinde, çocukların aktif olduğu alanlarda yaralanmalara karşı çeşitli güvenlik önlemlerinin de düşünülmüş olması gerekir.

Eğitmen kadrosu ve verilen eğitim dikkate alınması gereken bir diğer önemli noktadır. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ve eğitmenlerin yetkinliğine bakılması gerekmektedir. Bununla beraber sınıf mevcudu ve sınıfların hangi şekilde oluşturulduğu da dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra; verilen eğitimin kapsamı da oldukça önemlidir. Çocukların becerilerini ve yeteneklerini geliştirebilecekleri okullara öncelik verilmelidir.

Okul öncesi dönemde çocuklar için en önemli konulardan biri sağlıklı beslenmedir. Anaokulu seçimi yaparken ebeveynlerin kararlarını etkileyen en önemli noktalardan biri de budur. Anaokulunda, genellikle çocuklara bir ana ve bir ara öğün sunulur. Bu öğünlerin, içeriği, besin değerleri, saklama koşulları gibi noktalar incelenmelidir. Gıda mühendisleri ile çalışan okullara öncelik verilmelidir.

Okul bünyesinde psikologların görev alıp almadığına bakılmalıdır. Okul öncesi dönem çocukların gelişimi için kritiktir. Bu anlamda; pedagog ve psikologların eğitim sürecine destek vermesi de son derece önemlidir.

Tüm bunlara ek olarak; ulaşım alternatifleri ve ekonomik koşullar değerlendirilmelidir. Daha kolay ulaşım sağlanabilecek okullara öncelik verilebilir. Okulun maddi taleplerine karşılık neler sunduğu da hiç şüphesiz tercihler üzerinde etkili olmaktadır.

Anaokulu Seçimi ve Stratejik Yetenek Yönetimi

Anaokulu tercihi yaparken ebeveynlerin profesyonel destek almaları uzmanlar tarafından tavsiye edilmektedir. Anaokulu eğitimi çocukların yetenek ve yatkınlarının gelişimini destekler. aba Psikoloji, ebeveynleri seçim sürecinde destekleyen kurumlardan bir tanesidir. Verilen destek kariyer danışmanlığının bir parçasıdır. Çocukların kariyer gelişiminin okul öncesi dönemde de desteklenmesi gerektiği unutulmamalıdır. Bu noktada; Stratejik Yetenek Yönetimi ile çocuklar için en doğru seçimin yapılmasını sağlamayı amaçlanmaktadır. Okul öncesi dönemde uygulanan psikolojik testler, çocukların yetenekleri ve güçlü yönleri hakkında ipuçları verir. Böylelikle; çocuklar, becerilerini ve gelişimlerini destekleyecek okullara yönlendirilirler. Bu da bütün bir eğitim ve meslek hayatı için yapılacak planlamanın başlangıç noktasını oluşturur. Bu anlamda profesyonel destek oldukça önemlidir.

Anaokulu seçimi hakkında daha detaylı bilgi için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığına dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

 

Read More

Kariyer planlama temel olarak, kariyer süreci için bir yol haritası çıkartmak şeklinde tanımlanabilir. Kariyer yolculuğu düşünülenin aksine üniversiteye hazırlık sürecinde başlamaz. Yalnızca meslek seçimi ve iş yaşamına yönelik hedefler kariyer planını tanımlamaz. Kariyer süreci, erken dönemde başlayan, anaokulundan; lise, üniversite ve meslek seçimine her alanı kapsayan bir süreçtir. Bireyin, kariyer inşası neredeyse doğduğu andan itibaren başlar. Bu anlamda, hedeflerin erken belirlenmesi daha doğru bir harita çıkartmak için son derece önemlidir. Kişi, kariyer hedeflerini belirlemeye ne kadar erken başlarsa o kadar başarılı bir kariyer inşa edebilir.

Peki; kariyer planlaması nasıl yapılır? Planlamaya ne zaman başlamak gerekir? Kariyer danışmanlığı almak neden önemlidir?

Kariyer Planlama Nasıl ve Ne Zaman Yapılmalıdır?

Kariyer planlaması yapabilmek için uzman desteği almak gereklidir. Planlama yaparken; yetenek, yatkınlık, finansal yeterlilik, ihtiyaçlar gibi belirli unsurlar ön plana çıkmaktadır. Doğru bir kariyer planlamasında en önemli konulardan biri bireyin ilgi alanları ve becerileridir. Bu ilgi alanlarının saptanması noktasında Stratejik yetenek yönetimi ve kariyer testlerine başvurulur. Bu testler genellikle 6 – 16 yaş aralığındaki çocuklara uygulanır. Kariyer testleri uzman pedagog ve psikologlar tarafından yapılabilmektedir. aba Psikoloji de stratejik yetenek yönetimiyle çocuk ve gençleri destekleyen kurumlar arasında yer almaktadır.

Uygulanan testler neticesinde, çocuk ve gençlerin; güçlü ve zayıf yönleri ortaya çıkartılabilmektedir. Testler sayesinde, bireyin yatkınlıkları ve yetenekleri saptanabilir. Ancak; stratejik yetenek yönetimi bununla sınırlı kalmaz. Aynı zamanda dünyanın geleceğini analiz etmek de bu kapsamda yer alır. Yani kariyer danışmanları önümüzdeki 50  – 100 yılın haritasını çıkartabilmektedir. Gelecekte hangi alan ve mesleklerin ön plana çıkacağı bu kapsamda değerlendirilir. İhtiyaçlar noktasında; hem dünyanın hem bireyin ihtiyaçları gözetilir. Yani bireyler kendi yetenekleri doğrultusunda, dünyanın ihtiyacı olan alanlarda faaliyet gösterebilecek şekilde konumlandırılırlar.

Elbette, kariyer planlama için önemli bir diğer konu; finansal yeterliliktir. Bireyin finansal durumunun neye el verdiği incelenmelidir. Bu doğrultuda birey uygun alanlara yerleştirilebilir. Burs başvuruları bu veriler doğrultusunda yapılır. Aynı zamanda, iş hayatına adım atıldığında kazancının, giderini karşılayıp karşılamayacağına da bakılır. Stratejik yetenek yönetimiyle, okul ve alan seçiminden meslek hayatına geniş ve uzun bir yolculuğun planlanması amaçlanmaktadır.

Bu planlamaya anaokulunda dahi başlanabilmektedir. Çocukların kendilerine uygun bir anaokuluna gönderilmesi yeteneklerinin gelişimi noktasında önemlidir. Örneğin, dil ve sanat eğitiminin çocuk yaşta verilmesi, gelişim süreçleri açısından önem taşımaktadır. Bireyin becerilerinin küçük yaşta yapılandırılmaya başlaması, hedeflediği noktaya ulaşmasını kolaylaştırır. Ancak elbette kariyer planlaması için ortaokul ve lise yılları da uygun dönemlerdir. Ancak özellikle yurt dışı eğitim düşünülüyorsa; 12. sınıfa kadar beklenmemelidir. Lisedeki bir öğrenci için 9. ve 10. sınıfta alan ve ülke seçiminin yapılmış olması gerekir. Aksi halde geç kalınması söz konusu olacaktır. Bu da hedefe ulaşmayı zorlaştıracaktır.

Kariyer Planlama ve Kariyer Danışmanlığı

Kariyer sürecinde danışmanlık almanın öneminden az öncede söz etmiştik. Bu noktada; kariyer danışmanlığının uzmanlık ve liyakate dayalı bir alan olduğu ifade etmek gerekir. Kariyer danışmanları, bireylerin yeteneklerini ortaya çıkartmanın yanında; geleceği de analiz edebilmelidir. Dünyanın, eğitimin ve teknolojinin nasıl bir rotada ilerleyeceğini yorumlayabilmek son derece önemlidir. Çünkü ancak bu şekilde; bireyler doğru noktalarda konumlandırılabilir. Üniversite, ülke ve meslek seçimleri ancak bu doğrultuda yapılabilmektedir.

Kariyer danışmanlığı, bilimsel verilere dayanır. Güvenilirliği kanıtlanmış ve dünya çapında geçerliliği olan testlerden yararlanır. Kariyer desteği doğru kurumdan ve kişilerden alınmazsa, boşa harcanmış zaman, emek, parayla karşı karşıya kalınması kaçınılmazdır.

Kariyer planlama konusunda daha detaylı bilgi edinmek için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ve kariyer danışmanlığına ihtiyaç duyuyorsanız aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yurt dışı eğitim süreçleri hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Erteleme alışkanlığı çağımızda sıkça görülen problemlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu alışkanlık; bir problem ya da kimi zaman bir hastalık olarak tanımlanabiliyor. Kişinin vakti ve olanağı olmasına rağmen; sorumluluklarını yerine getirmeyi ötelemesi, erteleme davranışı olarak tanımlanabiliyor. Bu gibi durumlarda erteleme davranışı bir ya da birkaç kez tekrarlanabiliyor. Bu davranışı sergileyen kişiler genellikle sorumluluklarını son ana kadar ertelemeyi seçiyor. Kişi sorumluluğunu yerine getirmek yerine o an keyif aldığı bir başka işe ilgilenmeyi tercih edebiliyor.

Erteleme davranışının sebebinin çoğu zaman tembellik olduğu düşünülüyor. Ancak tembellik söz konusu olduğunda umursamazlık, isteksizlik gibi davranışlar da gözleniyor. Erteleme alışkanlığında ise kişi, yerine getirmesi gereken sorumluluğun yerine başka bir işi koymayı tercih ediyor. Bu noktada iki problemi birbirinden ayırmak gerekiyor. Erteleme alışkanlığının altında çok farklı sebepler yatabiliyor. Peki; bu sebepler nelerdir? Erteleme davranışı kimlerde görülür? Erteleme alışkanlığıyla nasıl başa çıkılabilir?

Erteleme Alışkanlığı Kimlerde Görülür ve Sebepleri Nelerdir?

Erteleme davranışı söz konusu olduğunda; belirli bir yaş aralığı ya da cinsiyetten söz etmek mümkün olamıyor. Erteleme davranışı, çağımızın sık rastlanan problemleri arasında yer alıyor. Erteleme alışkanlığının çoğunlukla motivasyon eksikliği nedeniyle ortaya çıktığı düşünülüyor. Motivasyon eksikliği, kişinin yerine getirmesi gereken sorumluluk konusunda kendisini yetersiz hissetmesine neden olabiliyor. Bununla birlikte mükemmeliyetçilik de erteleme davranışını tetikleyen unsurlardan biri olarak görülüyor. Daha iyiye ulaşma arzusu ve bu noktada ortaya çıkan başarısız olma kaygısı, erteleme davranışına yol açabiliyor. Etkili zaman yönetimi yapamamak ve plansızlık da erteleme davranışının görülebildiği durumlar olarak biliniyor.

Erteleme alışkanlığı, zaman içerisinde kronikleşebiliyor. Bu durum çocukluk döneminde başlayabileceği gibi nadir olarak ileri yaşlarda da ortaya çıkabiliyor. Çocukluk döneminde ebeveynleriyle sağlıklı ilişki kuramayan çocuklarda kronik erteleme davranışına rastlanabiliyor. Koşulsuz sevgi ve ilgi görmeyen, otoriter ailelerde büyüyen çocuklar bu problemle başa çıkmak zorunda kalabiliyor. Bu durum, çocuklarda pasif bir tepki hali ortaya çıkarabiliyor. Mükemmeliyetçi bir aile ortamı ve kendini ispatlama kaygısı çocukları erteleme davranışına itebiliyor. Bu durum zaman içerisinde kronik bir hal alıyor. Kronik erteleme davranışı gösteren bireylerde, öfke problemleri, stres, huzursuzluk gibi problemler de görülebiliyor. Bu durum, çeşitli psikolojik rahatsızlıklara da zemin hazırlayabiliyor.

Erteleme Alışkanlığı ile Nasıl Başa Çıkılır?

Erteleme alışkanlığıyla başa çıkabilmek için kişinin alabileceği bazı önlemler bulunuyor. Bununla birlikte; kimi zaman uzman desteğine ihtiyaç duyulabiliyor. aba Psikoloji, özellikle üniversiteye hazırlık ve kariyer seçimi sürecindeki öğrencilere bu konuda da destek veriyor. Her şeyden önce erteleme davranışının nedenini bulmak önem taşıyor. Sorunun kaynağına ulaşıldığında, ortadan kaldırmak çok daha kolay olabiliyor.

Erteleme alışkanlığının önüne geçebilmek için etkili zaman yönetimi ve planlı olarak hareket edebilmek gerekiyor. Günlük ve haftalık çalışma planları hazırlamak, sorumlulukların altından daha kolay kalkmaya yardımcı oluyor.

Çalışma sürelerini ve dinlenme sürelerini dengeli biçimde ayarlamak motivasyonu olumlu etkiliyor. Uzmanlar bir kişinin verimli çalışma süresinin 20 – 25 dakika arasında olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle verimli bir çalışmanın ardından verilen kısa molalar çalışma isteğinin artmasına yardımcı olabiliyor.

Pek çok kişi yapılacak işin zorlayıcı olduğunu düşündüğü için ertelemeyi seçiyor. Bu noktada; işi parçalara bölmek ve en kolay kısımdan başlamak avantajlı olabiliyor. İşe başlamanın verdiği motivasyon bitirmeyi de kolaylaştırıyor.

Erteleme alışkanlığı hakkında daha fazla bilgi almak için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, yetenek yönetimi, kariyer gibi konularda daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

 

Read More

WISC-R zeka testi, ana ve alt testlerden oluşan, bir zihinsel performans ölçeği olarak biliniyor. Test, 1939 yılında, Rumen-Amerikalı ruh bilimci David Wescler tarafından geliştiriliyor. Önceleri yetişkinler üzerinde uygulanan test daha sonra çocuklara uygulanabilir biçimde güncelleniyor. WISC-R farklı yetenekleri ölçmek üzere yapılandırılan ana ve alt testlerden oluşuyor. Performans ve sözel olmak üzere iki bölüm halinde uygulanıyor. Her bölüm için altı farklı test bulunuyor. Bölümler, 5 ana ve 1 alt testi içeriyor.

WISC-R, Türkiye’de de uygulanan zeka testlerinden biri olarak biliniyor. Test, tıpkı diğer zeka testleri gibi zihin performansını ölçmeye odaklanıyor. Ancak diğer testlerden farklı olarak, öğrenme kapasitesinin yanı sıra; sosyal çevreye adaptasyonu da ölçüyor. WISC-R zeka testi, pek çok yeteneği aynı anda ölçülebiliyor oluşuyla tanınıyor.

WISC-R 1939 yılından beri yetişkinlere ve 1949 yılından beri çocuklara uygulanabiliyor. Çeşitli revizelerle beraber günümüze kadar varlığını sürdüren zeka testlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Uzun yıllar boyunca WISC-R’ın en güvenilir zeka testleri arasında gösterildiği biliniyor. Bu nedenle güncelliğini koruduğu yıllar boyunca en çok tercih edilen zeka testleri arasında da gösteriliyor. Fakat son dönemlerde WISC-R zeka testinin güncelliğini kaybettiği görülüyor. Artık, yetenek ve ilgi alanlarının tespiti noktasında WISC-R’dan yardım alınmıyor. Peki; ama neden? WISC-R’ın artık tercih edilmeme sebebi nedir? WISC-R yerini hangi teste bıraktı?

WISC-R Zeka Testi Neden Güncelliğini Kaybetti?

Öncelikle WISC-R zeka testinin hala uygulanıyor olduğunu ifade ederek söze başlamak gerekiyor. WISC-R artık eskisi kadar tercih edilmiyor olsa da; kimi kurumlar testi uygulamayı sürdürüyor. aba Psikoloji ise testi kullanmayı tercih etmeyen kurumlar arasında bulunuyor.

Stratejik yetenek yönetimi söz konusu olduğunda, “güncellik” kritik bir noktayı oluşturuyor. Bu anlamda güncellenmiş ve yapılandırılmış testlerden faydalanmak gerekiyor. En doğru verilere, en güncel testler ışığında ulaşılabiliyor. Çünkü dünya ve nesiller değişiyor. Teknoloji, eğitim, toplumsal yapı yıllar içerisinde değişime uğruyor. Elbette; insan zekası ve yetenekleri de değişen yapıya ayak uyduruyor ve kendini yeniliyor. Günümüzde yaşamını sürdüren bir çocuğun zekasını ve yeteneklerini, 1939’da ortaya çıkmış bir testle ölçmek mümkün olamıyor. Güncel olmayan testlerle, doğru sonuçlara ulaşılamıyor. Bu nedenle aba Psikoloji’nin uzman ekibi artık WISC-R testinden faydalanmayı doğru bulmuyor. Peki; WISC-R yerine hangi test tercih ediliyor?

WISC-R Zeka Testi Yerini Hangi Teste Bıraktı?

Bir süredir stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı için yapılan testler arasında WISC-R yer almıyor. Ancak elbette; yetenek yönetimi için zeka testlerinden yardım alınması gerekiyor. Bu noktada; WISC-R yerine farklı bir test tercih ediliyor.

Bu test, WISC-V adıyla anılıyor. Bu test de tıpkı WISC-R gibi 6 – 16 yaş aralığındaki çocukların zihinsel performansını ölçmeyi amaçlıyor. Test aracılığıyla çocukların, güçlü ve zayıf yönleri bilişsel anlamda ölçülebiliyor. aba Psikoloji’nin uzman ekibi bu testi Amerikan normlarına göre uyguluyor. Test, analiz becerileri, hafıza, akıl yürütme gibi pek çok noktaya dair ipuçları veriyor. Test sayesinde ulaşılan verilen detaylandırılması ve kişiselleştirilmesi mümkün oluyor. Test aracılığıyla çocukların zayıf yönleri de tespit edilebiliyor. Öğrenme güçlüğüne yönelik bulgulara rastlanması durumunda erken yaşta önlem alınarak, doğru yönlendirme yapılabiliyor.

WISC-R zeka testi ve WISC-V hakkında daha detaylı bilgi için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yetenek yönetimi, kariyer danışmanlığı gibi konularda daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

 

Read More

WISC-V zeka testi, 6 – 16 yaş arası çocuklara uygulanan bir IQ testidir. Stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı konusunda, yardım alınan testler arasında yer almaktadır. Test, çocukların hangi alanlara eğilimli olduğu konusunda ipuçları verir. Aynı zamanda çocukların güçlü ve zayıf yönlerinin ortaya çıkarılmasında rol oynar.

WISC-V, çevrimiçi ortamda da uygulanmaya olanak vermektedir. Uygulama amacına göre uygulama biçimi değişiklik gösterebilir. Ancak testin yüz yüze gerçekleştirilmesi pek çok psikolog ve kurum tarafından tercih edilmektedir. Test, yalnızca yetenek ve ilgi alanlarına yönelik ipuçları barındırmaz. Aynı zamanda öğrenme güçlüğü ya da üstün zekalılık gibi durumların anlaşılması için de kullanılabilir.

WISC-V güncel olarak, en güvenilir ve geçerli zeka testleri arasındadır. Testin geçerliliği ve güvenilirliği pek çok farklı yöntemle kanıtlanmıştır. Bugün, dünya çapında uygulanmaktadır. Testin uygulandığı ülkelerden biri de Türkiye’dir.  Testin, Türkiye’deki uygulayıcılarından biri de aba Psikoloji’dir.  Peki; WISC testi nasıl uygulanır? Test neticesinde hangi yeteneklerin ve yatkınlıkların ölçülmesi amaçlamaktadır?

WISC-V Zeka Testi Nasıl Uygulanır?

Test ana ve alt testler etrafında şekillenmektedir. WISC-V yaklaşık olarak, 1 – 1 buçuk saatlik bir süre içerisinde uygulanır. Testin uygulanma amacına göre hangi alt testlerden yardım alınacağı değişiklik gösterebilir. Test kapsamında; sözlü anlama, akışkan akıl yürütme, visospatiyal kapasite, işlem hızı, iş belleği alanlarındaki beceriler değerlendirilir. Test, bireysel olarak uygulanır. Testin uzman bir psikolog  tarafından uygulanması önem taşımaktadır. aba Psikoloji, uzman ekibi ile WISC-V testinin uygulayıcıları arasındadır. Test, aba Psikoloji’nin uzman psikologları eşliğinde, Amerikan normlarına uygun biçimde yapılır.

Testin tamamlanmasının ardından, değerlendirme ve raporlama sürecine geçilir. Değerlendirme ve raporlama aşamasında pedagog ve psikologlar görev almaktadır. Test sonucu, entelektüel kapasitenin yanı sıra; analitik düşünme, görsel hafıza gibi konularda da ipuçları verir. Stratejik yetenek yönetimi için en önemli veriler WISC testi aracılığıyla sağlanmaktadır. Kariyer danışmanlığı için güncellik önemli bir noktayı oluşturur. Hali hazırda uygulanmakta olan WISC-V ise testin en güncel versiyonudur.  Önceki versiyonlara oranla; daha detaylı, kişiselleştirilmiş bir yol haritası ortaya çıkartmaya olanak vermektedir. Bu sayede; günümüz koşullarına uygun yöntemler ışığında kariyer planlaması yapmaya olanak verir. Akademik yaşam ve kariyer gelişimi için doğru bir yol haritası WISC-V verileri ışığında çizilebilir.

WISC-V Zeka Testi Neden Önemli?

Yaşadığımız yüzyılda, doğru bir kariyer inşa etmek son derece önemlidir. Kariyer seçimlerini bireyin istekleri dışında, yetenekleri ve ilgi alanları belirler. Yatkınlıklarına ve becerilerine uygun seçimler yapmak, bireyin değer üretmesine olanak verir. Potansiyelini ortaya koymayı başaran birey, kariyerinde başarıyı ve memnuniyeti yakalar. Bu noktada, yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığının önemi ortaya çıkmaktadır. Bu noktada en doğru yöntem, kariyer planlamasını IQ ve yetenek testleri ışığında yapmaktır. Elbette, bireyin bunu tek başına gerçekleştirmesi mümkün değildir. Bu noktada; uzmanlardan yardım almak bir gerekliliktir.

WISC-V tam da bu noktada devreye giren testler arasında bulunmaktadır. WISC-V zeka testinin verileri, başarılı bir kariyerin anahtarı niteliğindedir. Testin uygulanması, bu sebeple son derece önemlidir. aba Psikoloji’nin uzman ekibi kariyer süreçlerinde WISC testinin yanı sıra; pek çok farklı test uygulamaktadır. Böylelikle, farklı yeteneklerin, güçlü ve zayıf yönlerin açıkça görülmesi ve değerlendirilmesi mümkün olmaktadır.

WISC-V zeka testi hakkında daha detaylı bilgi almak için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, kariyer ve eğitim süreçleri hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

 

Read More

Otizm nedir?” sorusu ile sıkça karşılaşmaktayız. Otizmin nasıl ele alınması gerektiği konusunda pek çok kişinin aklında soru işaretleri bulunmakta… Otizm bir hastalık mıdır? Otizmli bireyler engelli midir? Otizm neden ortaya çıkar, nasıl teşhis edilir? Otizm tedavi edilebilir mi? Bu ve benzeri pek çok soru; otizm hakkında araştırma yapanlar tarafından sorulmaktadır. Otizmle ilgili internet üzerinde araştırma yapıldığında ciddi bir bilgi kirliliği olduğu görülmektedir. Otizmli bireylere daha doğru yaklaşabilmek için doğru kaynaklardan faydalanmak gerekir.

Öncelikle otizmin bir zihinsel engel olduğu hakkındaki yanlış kanıya yanıt vermek gerekir. Otizmli bireyler engelli değildir. Ancak kimi zaman otizme zihinsel engel eşlik edebilir. “Otizm nedir?” sorusuna cevap olarak; bu noktada; genetik faktörlerden söz edilebilmektedir. Otizm tek başına bir zihinsel engellilik durumu olarak tanımlanmamaktadır. Aksine, otizmli bireylerin üstün zekalı olmaları söz konusu olabilir.

Peki; otizm hastalık mıdır? “Ah şu Otizm” adlı kitabın da yazarı olan Prof. Dr. Barış Korkmaz, otizmi bir hastalık olarak tanımlamamaktadır. Otizm, beynin normal biçimde gelişmemesi neticesinde ortaya çıkan bir tablodur. Otizmli olmayan bireylerde de otizm benzeri özellikler ortaya çıkabilmektedir. Çocukların gelişimi sırasında, otizm belirtileri görülebilmektedir. Bu noktada otizmi bir hastalık olarak ele almak doğru değildir. Peki; Otizm tanısı nasıl konur? Otizm hangi belirtilerle kendini gösterir? Kısacası; otizm nasıl anlaşılır?

Otizm Nedir ve Otizm Nasıl Anlaşılır?

Otizm, gelişim sürecindeki çocuklarda ortaya çıkar. Otizm şüphesine neden olan bazı belirtiler bulunmaktadır. Çocuğun göz teması kurmuyor oluşu, bu belirtilerin başında gelmemektedir. Çocuğa ismiyle seslenildiğinde tepki vermemesi bir başka belirti olarak karşımıza çıkar. Çocuklar genellikle, bakım veren kişi ya da kişilerin kucağında olmaktan hoşlanır ve bunu talep ederler. Huzursuz oldukları durumlarda kucağa alınarak sakinleştirilebilirler. Otizmli bireylerde bu davranışlar görülmemektedir. Kucağa alınmayı istemez ya da huzursuzluk yaşadıkları durumlarda kucakta sakinleşmezler.

Çocuğun yaşıtlarına karşı ilgili davranmaması, oyun oynamak istememesi de otizmin göstergeleri arasında yer alır. Otizmin belirgin özelliklerinden bir diğeri ise dil gelişimi ile ilgilidir. Otizmli çocuklarda dil gelişiminde gecikme görülür. Bu en önemli belirtiler arasında değerlendirilmektedir. Elbette kesin tanı konulabilmesi için çocuğun bazı testlere tabi tutulması gerekmektedir. Otizm testleri, 18 aylık dönemden itibaren yapılmaktadır. 3 yaştan itibaren ise otizm için kesin tanı konulabilmektedir. aba Psikoloji bünyesinde, kesin tanı için otizm testleri yapılabilmektedir.

Otizm Nedir ve Neden Ortaya Çıkar?

Otizm bir sosyal ilişki ve iletişim bozukluğu olarak da tanımlanabilir. Beyinde sosyal ilişkileri ve iletişimi düzenlemekle görevli sinirsel devrelerdeki bozukluktan kaynaklanmaktadır. Bu devrelerin yanlış bağlantılar oluşturması neticesinde otizm ortaya çıkar. Sanılanın aksine, aile tutumu, kazalar, aşılar, gıdalar gibi nedenlerle otizm ortaya çıkmamaktadır. Otizmin genetik faktörlerden mi yoksa çevresel faktörlerden mi kaynaklandığı bir tartışma konusudur. Çevresel faktörlerin etkili olduğuna dair bir inanış mevcuttur. Ancak; yapılan pek çok araştırma otizmin genetik faktörlerden kaynaklandığını göstermektedir. Bununla birlikte; genetik faktörlere çevresel faktörlerin eşlik edebileceği de ön görülmektedir. Bu konuya dair araştırmalar sürdürülmektedir.

Otizm Tedavisi Mümkün Müdür?

Otizm tedavisi tam anlamıyla mümkün olmayan bir durumdur. Beyindeki sinirsel devrelerde meydana gelen bozukluk tam anlamıyla düzeltilememektedir. Fakat otizm belirtileri kendiliğinden ortadan kaybolabilir. Çocukların adaptasyon yetisi zaman içerisinde gelişebilir. Özellikle erken dönemde otizm tanısı konması ve buna yönelik terapilere başlanması iyileşme gözlenmesini sağlayabilmektedir. Terapilere otizmin beraberinde getirdiği davranış bozukluklarını gidermek için ilaç tedavileri de eşlik edebilir. Bu noktada asıl önemli olan, otizmi anlamak ve otizmli bireyler için doğru yol haritasını çizmektir.

Otizm nedir?” sorusu hakkında daha detaylı bilgi edinmek için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, kariyer ve eğitim süreçleri hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

 

Read More

Genetik durumların ya da travmatik olayların etkisiyle kaygı bozukluğu durumu meydana gelebilmektedir. Kaygı problemlerine genetik faktörlerin ya da travmatik olayların neden olduğu bilinmekle birlikte kaygıyı oluşturan gerekçelerin tam  olarak bilindiğini söyleyemiyoruz. İnsan hayatını etkileyebilecek düzeyde, insan yaşamında deneyimlenen olumsuz olayların belirli bir seviyeye kadar kaygı meydana getirmesinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Kaygı düzeyinin, normalin çok üzerinde gerçekleşmesi ve bu durumun kalıcı hale gelmesi ise kaygı sorunu olarak ifade edilmektedir.

Kaygı problemi yaşayan bireylerde;

  • Gerginlik,
  • Titreme durumları,
  • Aşırı terlemenin olması,
  • Çarpıntı hissedilmesi görülen semptomlar arasında yer almaktadır.

Kaygı sorunu yaşayan bireyler, kaygıya neden olan bir durumla karşılaştıklarında yaşanan durumu, olduğundan daha kötü görerek korku duymaktadırlar. Kaygı sorunu yaşayan bireyler, kaygıyı oluşturabilecek her olaydan uzak kalmak için hayatlarında kısıntıya dahi gidebilmektedirler. Durum böyle olunca kaygı problemlerinin ne kadar ciddi sonuçları olabileceğini kestirmemiz mümkündür.

Kaygı Bozukluğu (Anksiyete) Nedir?

Strese neden olabilecek bir olay ya da durum karşısında insan beyninin tepki vermesi faydalı bir durumdur. İnsan beyni dış dünyaya tepki vererek, karşılaştığı olumsuz durumlarla baş etmeye çalışmaktadır. Kaygı, bu açıdan bakıldığında aslında olumlu bir tepkidir. Bireyde yaşam kalitesini düşüren ise kaygının normal düzeyden daha fazla yaşanmasıdır. Kaygı düzeyinin çok üst frekansta yaşanması, insan yaşamını bazı durumlarda çekilmez hale getirebilmektedir.

Kaygı bozukluğu yaşayan bir birey her durumda en olumsuzu düşünmeye meyillidir. Yapılan araştırmalara göre dünya genelindeki bireylerin %18’lik diliminde kaygı problemi mevcuttur.

Normal düzeyden daha yoğun kaygı yaşayan bireylerin:

  1. Sosyal yaşamları sekteye uğrar,
  2. Psikolojik rahatsızlıklar baş gösterebilir,
  3. Fiziksel rahatsızlıklarda artışlar yaşanabilir.

Kaygı Bozukluğu Türleri Nelerdir?

Kaygı sorunu birbirinden farklı şekil ve yoğunlukta kendini gösterebilmektedir. Günlük hayatta pek çoğumuzda var olan fobiler de bir kaygı problemi olarak tanımlanmaktadır. Fobilerin toplumda yaşayan pek çok kişide görülmesi kaygı problemlerinin ciddiye alınması gerektiğini göstermektedir.

Kaygı problemi türleri:

  • Obsesif Kompulsif Bozukluklar,
  • Sosyal kaygı bozuklukları,
  • Panik bozukluk,
  • Mutizm,
  • Aykırılık kaygısı sorunu,
  • Fobiler vb. şekilde tasnif edilebilmektedir.

Kaygının var olma nedenine bağlı olarak kaygı türlerini genişletmek mümkündür. Kaygı bozukluğu, yapılan araştırmalarda ortaya çıktığı üzere kadınlarda daha sık görülmektedir. Cinsiyet bazında yapılan karşılaştırma dışında kaygı problemi:

  1. Çevresinden sürekli olumsuz sayılabilecek tepkiler alan bireylerde,
  2. Toplum içerisinde baskılanmış insanlarda,
  3. Baskın bir ebeveyn elinde yetişmiş bireylerde sıklıkla görülebilmektedir.

Anksiyetinin Belirtileri Nelerdir?

Kaygı yaratan bir durum karşısında ortaya çıkan olumsuz düşünce ve hissiyatlar bireyde kaygı problemi olduğu anlamına gelmemektedir. Bu nedenle kaygı probleminin var olup olmadığını anlamak için anksiyete belirtilerinin belirli bir süre boyunca gözlemlenmesi gerekmektedir. Anksiyete belirtileri genel olarak:

  • Bireyin sürekli bir tehlike durumunun olduğunu düşünmesi,
  • Abartılı endişe halinin var olması,
  • Bireyin aşırı uyarılmışlık durumunda olması nedeniyle kaygı konusunun dışındaki bir konuya odaklanamaması,
  • Uykuya dalma problemlerinin görülmesi, bireyin uykuya dalamaması,
  • Normalden daha fazla görülen alınganlık durumunun yaşanması,
  • Bireyde fiziksel olarak kas gerginliklerinin yaşanması, normal dışı terleme durumlarının sıklıkla meydana gelmesi.

Yukarıda sayılan belirtilerin tek seferlik ya da çok uzun aralıklarla görülmüş olması bireyde kaygı bozukluğu olduğu anlamına gelmemektedir. Bu durumların belirli süreden beri devam ediyor olması ve bireyin yaşantısını olumsuz yönde etkileyebiliyor olması kaygı probleminin varlığının tespiti açısından önem taşımaktadır.

Kaygı probleminin tedavisinde bireyin hikayesi oldukça önemlidir. Hasta hikayesine ve hikayeyle bağlantılı olarak hastada görülen etkilere dayanılarak tedavi yöntemi belirlenmelidir. Anksiyete durumunun düzeyine uygun olarak hastaya verilen tedavi uygulamaları hastanın günlük yaşamını daha rahat bir şekilde geçirmesine imkan tanımaktadır.

Kaygı bozukluğu problemi hakkında daha detaylı bilgi almak isterseniz aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Aba Psikoloji’nin uzman psikologları eşliğinde kaygı problemine yönelik nasıl bir tedavi yönteminin uygulanması gerektiği konusunda bilgi sahibi olabilirsiniz.

 

Read More