Günümüzde hiperaktivite kavramı ile sıkça karşılaşıyoruz. Hareketli olan hemen her çocuk için “Bu çocuk çok hiperaktif!” cümlesini sıkça duyuyoruz. Peki; hiperaktivite nedir? Bu konuda neler yapılabilir?

Genellikle bu kavram ve dikkat eksikliği birlikte anılıyor. Ancak; “hiperaktivite ve dürtüsellik” ya da yalnızca “dikkat eksikliği” olarak da karşımıza çıkması söz konusu olabiliyor. Dikkat eksikliği yaşayan bireyler çok sık hata yapıyor, dinlemekte zorluk çekiyor, eşyalarını sık sık kaybedebiliyor ya da bıraktıkları yeri unutabiliyorlar. Dikkat eksikliği yaşayan bireyler için organize olmak ya da programlama yapmak oldukça zor olabiliyor. Dış uyaranlara karşı dikkatlerini sürdürmekte de güçlük yaşayabiliyorlar ya da dış uyaranlar ile dikkatleri kolaylıkla dağılabiliyor.

Hiperaktivite Tanısı ve Uygulanan Testler

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna sahip bir kişinin, akademik yaşantısının başlaması ile birlikte, okul ve aile ilişkilerinde problemler yaşaması sonucu bir uzmana yönlendirilmesi söz konusu olabiliyor. Ardından gözlem ve birtakım testlerle birlikte uzmanlar tanı koyabiliyor ve tedavi sürecini şekillendirebiliyor. Hiperaktivite Bozukluğu tanı sürecinde ya da derecelendirmesinde, “çeldirici” olarak adlandırılan uyaranlar içeren testler, envanterler, başarı testleri veya bilişsel performansı ölçen zekâ testleri uygulanıyor ve bu testler çocukların bu süreçte durumunu anlamak adına büyük bir fayda sağlıyor. Dikkat aynı zamanda duygusal süreçlere göre dalgalanma gösterebilen bir durum olduğu için; kaygı, depresyon gibi durumları da değerlendiriyor olmak büyük önem taşıyor.

Yetişkinler Hiperaktiviteden Nasıl Etkileniyor?

Peki; hiperaktivite bozukluğu yetişkinlik döneminde hayatı nasıl etkiliyor? Yetişkinlerde, uykuda düzensizlik görülmesi söz konusu olabiliyor. Hareketlilik, çabuk sıkılma, kendilerini doğru ifade edememe, anlaşılmadıklarını düşünme gibi durumlarla karşılaşılabiliyor. Öfke problemleri yaşanabiliyor, küçük tartışmalar kavgaya dönüşebiliyor. Duygusal iniş çıkışlar söz konusu olabiliyor.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna birtakım tanılar eşlik edebiliyor. Erişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olanlarda; depresyon, manik depresif bozukluk, kaygı bozukluğu, tik bozuklukları, Turet (Tourette) Sendromu, uyku bozuklukları, öğrenme güçlüğü ve kişilik bozuklukları ile karşılaşılabiliyor.

Tedavi Süreci Nasıl Gerçekleşiyor?

Peki; tanı sürecinin ardından dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tedavisi nasıl gerçekleşiyor? Genel olarak, ilk adımda ilaç tedavisinin uygulanması tercih ediliyor. Tanı sürecinin ardından kişinin hayat koşulları ve durumuna bağlı olarak uzman doktorlar ilaç tedavi sürecini başlatıp takip ediyorlar. İlaç tedavisinin yanı sıra hayatı etkileyen durumlar ve yaşanan güçlüklere ilişkin; zaman yönetimi, planlama, organizasyon, sosyal beceri eğitimlerini içeren bireysel cognitive davranışçı terapiler ve grup terapileri uygulanabiliyor. Terapi süreci boyunca iş yaşamında, iş ilişkilerinde ve sosyal ilişkilerindeki problemlerle baş etme becerilerini geliştirmeleri ve farkındalık kazanmaları amaçlanıyor.

Hiperaktivite Bozukluğu kişinin tüm yaşamını ve ilişkilerini etkileyen bir problem. Özellikle çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite belirtileri gözlemliyorsanız bir uzmandan destek almak doğru olacaktır. Bu konu hakkında daha detaylı bilgi almak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir ya da YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Kardeş kıskançlığı sıkça karşılaştığımız bir konu… Kıskançlık öfkeli bir kaygı halidir. Kardeşi olan her çocuk yaşına ve kişilik özelliklerine göre kabullenme sürecini farklı biçimde yaşar. Kıskançlık bu süreçte meydana gelen doğal bir duygudur. Sevilen kişinin bir başkasıyla paylaşılmasından ve temelde güvensizlik kaynaklı bir duygu olduğundan söz edilir. Kardeşi olana kadar kendine yöneltilen ilgi ve dikkatin bir anda kardeşine yöneltildiğini gören çocuklar bu durumdan rahatsızlık duyabilir.

Kardeşinin dünyaya gelmesi ile birlikte kendisine ayrılan zamanın azalması, kardeşine karşı gibi görünen fakat aslında siz ebeveynlerine karşı olan kırgınlık kızgınlık gibi duyguların gelişmesine neden olabilir. Çocuğunuz bu dönemde kendisini terk edilmiş hissedebilir. Desteksizlik ve güvensizlik duygusuna kapılabilir.

Kardeş Kıskançlığı Belirtileri

Kardeş kıskançlığı ile birlikte, çocuğunuzun davranışlarında farklılıklar meydana gelebilir. Çocuğunuz kardeşini kıskanıyorsa bazı belirtiler gözlemeyebilirsiniz. Büyük çocuğunuz bebek gibi davranıp, emekleme, biberonla süt içme gibi gerileme davranışları gösterebilir. Kardeşinin doğumuyla birlikte sizden uzaklaşıp içine kapanabilir. Yemek yememeye, zayıflamaya başlayabilir. Büyük tuvaletini tutuyor ya da altına kaçırıyor olabilir. Bunlar kardeş kıskançlığı söz konusu olduğunda görülebilen belirtilerden bazıları olarak karşımıza çıkıyor.

Çocuklar Neden Kıskanır?

Peki çocuklar neden kıskanır? Yeni doğan bebek aile içi dengeleri tamamen değiştirir. İkinci çocuğunuzun dünyaya gelişi evin ilgi odağı olan ilk çocuğunuz için işlerin farklılaşmasına neden olabilir. İlk çocuğunuz her konuda evde ilk ve tek olmaya alıştıysa kardeşinin doğumuyla birlikte ailenin merkezindeki konumunun sarsıldığı hissine kapılabilir. Yeni doğan bebek kendisinden fazla ilgi görürse bu durum onu tedirgin edebilir.
Tabi ki kıskançlık her zaman büyük kardeşin küçük kardeşi kıskanması şeklinde gerçekleşmeyebilir. Tam tersi durumlarla da sıkça karşılaşıyoruz. İlk çocuğun ilk göz ağrısı olma durumu, ebeveynler tarafından daha özel bir yere sahip olduğu düşüncesi küçük kardeşin abla ya da abisini kıskanmasına sebep olabilir.

Rekabeti Arttıran Tutumlardan Kaçınmak Gerekiyor

Bu konuda ebeveynlerin tutumu büyük önem taşır. Kardeşler arası ayrımı pekiştiren tutumlardan kaçınmak gerekir. Anne-babanın ilgisi kardeşler arasında her zaman rekabeti arttıran bir konudur. Bu konuda çocuğunuzun bireysel özellikleri de elbette önem taşır. İletişimi daha güçlü olan kardeş daha fazla ilgi görebilir ya da daha başarılı olan çocuğunuz ilgi odağı konumuna gelebilir. Anne-baba olarak kardeşleri olumlu ve olumsuz yönlerine göre birbirleri ile kıyaslamanız hiçbir zaman doğru bir tavır olmayacaktır. Böyle bir tutum karşısında kardeş kıskançlığı daha ciddi problemlere evrilebilir. Kardeşler arasındaki ilişkiyi dengelerken rekabeti arttıracak davranışlardan kaçınılmalıdır.

Kardeş Kıskançlığı konusunda daha detaylı bilgi edinmek isterseniz aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, sorularınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Psikolojiye dair diğer videolarımıza ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

2 yaş sendromu, 18 ve 36. aylar arasında görülen bir durum. Hem çocuklar, hem de anne-babalar için zorlu bir dönem. 2 yaş, çocuğunuzun motor beceriler, duygusal ve sosyal anlamda değişiklikler yaşadığı bir dönem. Bu dönem, bebeklikten çocukluğa geçiş dönemi olarak da değerlendirilebilir. Çocuğunuz bu dönemde, bireyselliğini, kendini ve dünyayı keşfetmeye başlar.

2 yaş döneminde çocuğunuz sıkça, “Ben yaparım”, “Ben giyerim” gibi cümleler kurar. Motor beceriler anlamında isteklerini karşılayabileceği yetenekleri tam olarak gelişmemiş olsa da bireysellik kazanmak ister. Bu süreçte duygu durumunda dalgalanmalar yaşanması söz konusu olabilir. Bir an daha uyumlu ve neşeliyken bir anda sinirlenebilir. Bu durumun en temel sebebi; dürtü, duygu ve vücudu üzerinde kontrolü sağlamakta zorlanmasıdır.

Çocuğunuzun davranışlarının size yönelik olmadığını bilmeli ve bu dönemi ergenliğe benzer bir dönem olarak değerlendirmelisiniz. Sabırlı, açıklayıcı ve anlayışlı olmalısınız. Böylelikle çocuğunuz anlaşıldığını hissedecektir.

2 Yaş Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Peki; 2 yaş sendromu ne gibi belirtilerle kendini gösterir. Biraz bundan bahsedelim. Hırçınlık, aniden ortaya çıkan öfke nöbetleri, her şeye itiraz etme, kendi isteğini yerine getirebilmek için diretme, aşırı hareketlilik, dürtüsel tepkiler, ağlama nöbetleri, her şeyi tek başına yapmak isteme 2 yaş sendromu yaşayan çocuklarda en çok görülen belirtilerdir.

Ebeveynler Nasıl Davranmalı?

İstediği yapılmadığında inatlaşan çocuğa aynı şekilde karşılık verme yanlış bir tutumdur. Çocuğunuzun yapmayı arzuladığı şeyi kısa bir süre sonra unutacağını bilerek dikkatini hoşlanabileceği bir yöne çekmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.  Anne-baba olarak bilmeniz  gereken ilk şey; bu davranışların dönemsel olduğu ve yaşanan sorunların uzamadan çözülebileceğidir. Bilişsel gelişimin duayenlerinden Psikolog Vygotsky; çocuk gelişimini, “krizler ve devinimler”süreci şeklinde ifade eder.

Eğer çocuğunuzun yapmak istedikleri kendisine ve çevresine zarar vermiyorsa, karşı çıkmayarak onunla aynı fikirde olduğunuz hissini çocuğunuza aşılayabilir; bu dönemi daha rahat atlatabilirsiniz. Çocuğunuzun olumsuz davranışlarını görmezden gelip onu idare edebilir hatta bir süre ilgisiz kalabilirsiniz. Sinirlendiği zaman dikkatini oyuncaklara ya da ilgisini çeken başka bir şeye yöneltebilirsiniz.

Bu dönemde “Sen bilirsin.” cümlesini kurmaktan çekinmemelisiniz. Bu cümle hem çocuğunuzun istek ve itirazlarına saygı gösterdiğinizin bir göstergesidir, hem de çocuğunuzun enerjisini atabilmesine fırsat verir. Kıyafetleri ya da yapmak istedikleri konusunda ona seçme hakkı sunarak, büyüdüğünü hissetmesini sağlayabilirsiniz. Küçük görevler vererek kendisini önemli hissetmesini sağlayabilirsiniz. Aktivite planlayarak motor, bilişsel, emosyonel ve davranışsal durumlarına katkıda bulunabilirsiniz.

Beraber Hangi Aktiviteler Yapılabilir?

Sanat materyalleri ile duygularını dışa vurması konusunda yardımcı olabilirsiniz. İstediği oyuncaklarla oynayıp, istediği karakterleri, istediği biçimde yönetebilirsiniz. Böylece bireysellik anlamında çocuğunuzu desteklemiş olursunuz. Kartona renk isimlerini yazıp, çocuğunuzdan eşleştirme yapmasını isteyebilirsiniz ya da beraber parmak boyama etkinliği yapabilirsiniz. Böylece mukayese becerileri ve renk algısının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz.

Beraber tohum ekip, çiçek sulayabilirsiniz. Çatal kaşıkları yerleştirerek sınıflandırma becerisine katkı sunabilirsiniz. aba Psikoloji, “Eğlenerek Öğreniyorum” kitapları eşliğinde beraber vakit geçirebilirsiniz. 2 yaş sendromu ve 2 yaş için uygun aktiviteler konusunda detaylı bilgi almak ya da soru sormak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Asperger Sendromu ya da Yüksek İşlevli Otizm bir otizm formu olarak ele alınabilir. Bu hastalık adını Hans Asperger ‘den almaktadır. Otizmin ilk tanımlandığı 1940’lı yıllarda onu orijinal olarak tanımladığını bildiğimiz kanserden farklı olarak otizmi tanımlamıştır.

Fakat İngilizce konuşan literatüre biraz geç yıllarda girmiş ve biraz daha farklı bir grup otizmli çocuğu ifade etmektedir. Çoğunlukla üstün zekalı, üstün yetenekleri olan, dil gelişimi normal olan, bazı davranışların ortaya çıkabildiği, dar ilgi alanları olan fakat ilgi alanlarında uzmanlaşma eğilimi olan çocukları ifade eden bir sendrom olarak dikkat çekmektedir.

Dolayısıyla bir anlamda bu sendroma Yüksek İşlevli Otizm isminin verilmesinin sebebi de budur. Tabi buna ait sınıflamalarda biraz farklılıklar bulunmaktadır.

Uzmanlara Göre Asperger Sendromu Tanısı Koymak

Uzmanlar açısından Asperger Sendromu tanısı koymada birazcık uyumsuzluk vardır. Yani tipik bir otizm söz konusu olduğunda yüzlerce uzmanın büyük bir çoğunluğu görüş birliği sahip olabilirken yüksek işlevli otizm için aynı görüş birliği sağlanamaz.

Asperger Sendromu: Tarihi Kişilerde Yüksek İşlevli Otizm

Yüksek işlevli otizmin belki de en çarpıcı yanlarından bir tanesi aslında pek çok bilim insanının özellikle matematik dehasının, bazı sanatçıların, ressamların, Beethoven gibi Mozart gibi bestecilerin, Einstein gibi bilim adamlarının bu sendromun özelliklerini taşıdıkları ve bunların fen bilgisi doğa bilimleri alanında üstün yetenekli olup sosyal ilişkileri konusunda sıkıntılar yaşadıkları görülmektedir.

Özellikle sosyal ilişkilerde pragmatik denilen görgü kuralları, nezaket kuralları ve bir çeşit diplomasi yetilerinin olmayışı ile karakterize oldukları düşünülmektedir. Dolayısıyla birazcık otizmin tanımını genişleten, bize otizmi farklı bir insanlık durumu olarak niteleyen bir bozukluk olarak biçimlenmiştir.

Temple Grandin’in Yüksek İşlevli Otizm Hakkındaki Çalışmaları

Yüksek İşlevli Otizm sendromu olan en ünlü isimlerden bir tanesi dünyaca ünlü Amerikalı Zooloji profesörü olan Temple Grandin adlı kişidir. Temple Grandin’in kitapları ve çalışmaları izlendiğinde bu sendroma olan katkıları çok rahat bir şekilde anlaşılır.

Ayrıca 2010 yılında profesörün ismini taşıyan yani Temple Grandin isimli film oldukça ses getirmiş ve profesörün gerçek hayatta bu hastalığa karşı neler yaptığını ve bu hastalıkla nasıl başa çıktığını anlatan oldukça başarılı bir film olmuştur.

Asperger Özelliği ve Bilgisayar Mühendisleri

Pek çok bilgisayar mühendisinin Asperger özelliği gösterdiği düşünülür. Bu yüzden pek çok bilgisayar mühendisi kendisinden Aspi diye bahseder. Silikon Vadisinde, endüstriyelleşmiş bölgelerde Asperger özelliği gösteren kişilerin oldukça fazla olduğu düşünülmektedir.

Dolayısıyla Asperger Sendromu bir hastalık gibi değil de bir durum gibi ele alınmalıdır. Aba Psikoloji resmi internet ve sosyal medya uygulamalarında alanında uzman kişilerden bu ve benzeri konular hakkında bilgi alabilirsiniz.

Ayrıca resmi Aba Psikoloji Youtube kanalından Doç. Dr. Gamze Sart tarafından bu ve benzeri psikolojik durumlar ile ilgili bilgilendirici videolara ulaşabilirsiniz.

Read More

Eylemlerimizin bilinçli bir şekilde farkında olarak değişim yaratabilir miyiz? Yaptığımız çoğu eylemin farkında bile değiliz. Günlük hayatımız rutinlerden oluşmakta ve eylemler otomatiğe bağladığında düşünülmeden yapılmaktadır. Düşünmediğimiz zamanlar ise yaptığımız eylemler amacını kaybedebilmektedir. “Bilinçli Farkındalık Nedir? Ne İşe Yarar?” blog yazımızda bilinçli farkındalığın faydalarına da değinmiştik. Psikoloji ve nöroloji alanında yapılan son araştırmalar ise bilinçli farkındalığın büyük bir faydasını daha tespit etmiştir. Bilinçli farkındalığın beyinde yüksek oranda pozitif değişim yarattığı saptanmıştır.

Beyini Dinlendirerek Değişim

Dinlendiğimizi zannettiğimiz çoğu an aslında dinlenemiyoruz. Tatile çıkıp dinlenemeden döndüğünüz anları anımsayın. Sizce bu neden oluyor? Basitçe beyninizi dinlenme noktasına getirmekte zorlanıyorsunuz. Çoğu zaman tatile gitmemiz gerektiği için gidiyoruz. Dinlenmeyi bir zorunluluk olarak görüyoruz. Günümüzde tatil anlayışı yapay bir şekilde oluşturulmuş konseptlerden ibaret olabiliyor. Bir tatil köyünde şezlonga ayağınızı uzattığınızı düşünün. Eğer zihniniz hala geride bıraktığınız yapılacak işlerdeyse aslında beyninizde bir değişim gözlenmiyor. Hala sizi yoran günlük hayatın stresini yanınızda, zihninizde taşıyorsunuz.

Dinlenmek gereklilik ya da planlanmış bir hal aldığında zorlaşabiliyor. Halbuki basit aktiviteler de dinlenme olabilir. İş arasında verdiğiniz derin ve farkındalıklı bir nefes, sabahları işe gelmeden önce 15 dakikalık yürüyüş zihniniz için dinlendirici olabilir.  Kendi dinlenme biçiminizi kendiniz oluşturmanız gerekiyor. Bir işi yapmak için değil zevk aldığınız için yapmak gibi bir durum bu esasında. Araştırmalarında gösterdiği üzere beynimiz gerçekten yapmayı sevdiğimiz aktiviteleri yaptığımızda dinlenmeyi gerçekleştiriyor. Yorucu olarak gördüğümüz aktivitelerin bile sevdiğimiz ve özümsediğimiz zaman bizi zihinsel olarak rahatlattığı gözlemlenmiştir bilim dünyasında. Beyin aktivasyonunda da değişim gözlemlenmiştir. Sevdiğimiz aktiviteleri, anda kalarak yaparken beynin iki lobunun uyumlu bir şekilde aktive olduğu tespit edilmiştir.

Severek yaptığımız ve eylemlerin içinde başka şeyleri düşünmeden akışı sağladığımız aktivitelerin bilinçli farkındalıkla bağlantısı vardır. Bilinçli farkındalık da özünde andaki deneyimi beynin farklı ve engelleyici düşüncelerle bölünmeden tadabilmesidir. Eğer bir aktivite sevdiğimiz bir aktiviteyse bilinçli farkındalığı gerçekleştirmek daha da kolay. Bu aktiviteler de gün içerisinde farkında olmadan yaptığımız, strese ve endişeye yol açan aktivitelerin yoruculuğunu azaltan, dinlendiren bir eylem halini alır. Sonuç olarak beyin dinlenmeye geçtiği için aktivasyon biçiminde pozitif değişim ortaya çıkıyor.

Bilinçli Farkındalık Yoluyla Adım Adım Değişme

Beynin dinginliğini ve stresi azaltmak için de adım adım sevdiğimiz aktiviteler yoluyla bilinçli farkındalık kolayca uygulayabiliriz.

  1. Yaparken sevdiğiniz ve akışta hissettiğiniz aktiviteleri listeleyin.
  2. Her güne bir aktiviteyi yerleştirin.
  3. Mutlaka dinlendirici aktivitelerinizden birine gün içinde zaman ayırın.
  4. Zamanınızın olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Böyle durumlarda ise iş arası verin ve her şeyi bırakın.
  5. Her şeyi bıraktığınız anda 2 dakikalığına birkaç farkındalıklı nefes alın. Bu bilinçli nefes alma uygulaması bile stresinizin dinginleşmesinde etkili olacaktır.

Konu hakkında ayrıntılı bilgi almak için Aba Psikoloji ve Danışmanlık Merkezi‘ne ulaşabilirsiniz.

Read More

Dikkat eksikliği konsantrasyon ve kişinin odaklanma yeteneğini etkileyen bir semptomdur. Bu durum, kişinin ruh halini etkileyebileceği gibi farklı sosyal sorunların ortaya çıkmasına da neden olabilir. Peki; dikkat eksikliği neden ve hangi koşullarda ortaya çıkar?

Dikkat Eksikliği Hangi Koşullarda Ortaya Çıkar?

Aile içinde yaşanan iletişim bozukluğu gibi problemler çocukta dolaylı olarak dikkat eksikliğinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bunun dışında fiziksel ya da duygusal şiddet söz konusu ise çocuğun dikkati bu durumdan önemli ölçüde etkilenir. Sürekli baskı gören çocuklar da dikkat eksikliğiyle karşı karşıya gelebilirler. Ebeveynler çocuklarına sürekli olarak yapması gerekenleri söylediğinde ve dikte ettiğinde; çocuk bir süre sonra bir çeşit savunma mekanizması olarak görmezden gelmeyi seçebilir. Çekirdek aile içinde gelişen bu durumun çevreye yansıması da yüksek bir ihtimaldir.

Dikkat Eksikliği Tanısı Nasıl Konur?

Peki; dikkat eksikliği tanısı nasıl konur? Bu tanı; yalnızca belirli karakteristik davranışlar göz önüne alınarak konulabilir. Bu davranışlar çocuklara ve cinsiyetlere göre farklılık gösterir. Uzmanlara göre erkeklerin dikkat eksikliğinden muzdarip olma olasılığı kızlara göre üç kat daha fazladır. Çocuklarda görülen belirtiler genellikle yetişkinlerin gösterdiği belirtilerden oldukça farklıdır. Çocuklarda dikkat eksikliğinin en büyük göstergesi; yaşına uygun olmayan ve diğer çevresel, psikolojik ya da fiziksel faktörlerden kaynaklanmayan dikkatsizliktir.

Dikkat eksikliği olan çocuklar oyuncaklarını ya da eşyalarını kaybedebilir ya da unutabilirler. Ayrıntılara dikkat etmezler ve düzensizdirler. İşleri genellikle yarım kalır ya da sıkıldıkları için işi bırakırlar. Bir olayı planlamada ve sürdürmekte, günlük aktiviteleri hatırlamakta güçlük çekerler. Unutkandırlar. Dinliyor gibi gözükseler de konuşmaları takip edemezler. Dikkat eksikliği genellikle hiperaktivite ve dürtüsellik ile birlikte ortaya çıkar.

Hiperaktivite Nedir?

Hiperaktivite, çocuklarda plansızlık ve aşırı hareketlilik ile ortaya çıkan dürtüsel bir bozukluktur. Hiperaktivite bozukluğu dürtülerin kontrol edilmesinde yaşanan güçlük sebebiyle ortaya çıkar. Çocuklar rahatsız edici davranışları kasten ya da şımarıklık nedeniyle yapmazlar. Eğer bu problem, hiperaktivite ve dürtüsellik beraber görülüyorsa; dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olarak adlandırılır.

Aileler Nelere Dikkat Etmeli?

Peki; aileler bu durumda nelere dikkat etmeli? Dikkat eksikliğinin tedavisi yoktur ve iyileşmeyen bir hastalıktır. Bu yüzden; ailelerin asıl yapması gereken çocuklarına hayatla baş etme stratejilerini öğretmek olmalıdır. Bu süreç oldukça zorlu ve uzundur. Sabır gerektirir. Ailenin vereceği destek çocuğun kendine olan güveninin gelişmesine ve bir sonraki problemi çözmek için daha cesaretli olmasına yardımcı olur. Unutulmamalıdır ki; çocuklar ebeveynlerinden öğreneceği ve aynalayacağı bilgiler dahilinde kendi benliğini oluşturur.

Çocuğun çok sık unutkanlık yaşayabileceğini hatırlamak ve bunu doğal karşılamak önemldir. Bu noktada çocuğun unutmaması için stratejiler geliştirmek yararlı olacaktır. Dikkat eksikliğinden muzdarip olan çocuklar düzenli ve yapılandırılmış ortamlarda daha kolay hareket eder ve daha kolay öğrenirler. Çocuğun dikkat eksikliğinden kaynaklanan davranışları kasten yapmadığı unutulmamalıdır. Çocuğun doğru ve başarılı davranışlarını ödüllendirmek onu motive eder. Cezalandırma yöntemine başvurmak doğru olmayacaktır. Ödüllendirmeyi seçmek her zaman daha olumlu sonuç verir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite hakkında daha detaylı bilgi edinmek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Öğrenme güçlüğü normal ya da normalin üzerinde zekâya sahip; herhangi bir fiziksel sorunu olmayan bireylerde görülebilen; dinleme, konuşma, okuma ve yazma, problem çözme, matematiksel becerilerin kazanılmasında ve kullanılmasında zorluk yaşamaya sebep olan bir bozukluktur.

Disleksi ve diskalkuli öğrenme bozukluğu çeşitlerindendir. Disleksi, kelimeleri ve hatta harfleri tanımada ve okumada güçlük yaratır. Bu sebeple çocukların okumaya geç başlaması söz konusu olabilir. Diskalkuli ise, sayılarla ilgili konuları kavramada, matematiksel ilişkileri anlama, sayısal sembolleri tanımada eksiklik olarak açıklanabilir. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarda yalnızca akademik başarısızlık değil sosyal ve duygusal problemlerle de karşılaşılabilir.

Öğrenme Güçlüğü Neden Ortaya Çıkar?

Peki; öğrenme güçlüğü neden ortaya çıkar? Öğrenme güçlüğünde genetik faktörlerin etkisinin büyük olduğu bilinmektedir. Erken doğum ya da doğum sonrası komplikasyonlar çocuklarda öğrenme güçlüğüne sebep olabilir. Doğum öncesi ya da sonrası geçirilen kazalar neticesinde de bu problem görülebilir.

Öğrenme Güçlüğünün Belirtileri Nelerdir?

Öğrenme güçlüğünün erken dönem belirtileri; okuma, yazma, matematiksel anlama, kavrama becerilerinde sorunlar olarak sıralanabilir. Bunlara ek olarak; hiperaktivite, dikkatsizlik, dürtüsellik görülmesi de söz konusu olabilir. Belirtiler genellikle 4-5 yaş civarında belirgin hale gelmeye başlar. Okul dönemi ile birlikte dikkat eksikliğine bağlı öğrenme sorunları görülür. Ergenlik döneminde ise akademik başarısızlığın yanı sıra davranış sorunları ve aile karşı gelişen tutumlar gözlenir.

Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar okul öncesi dönemde kelimeleri telaffuz etmekte zorlanırlar. Konuşmaya geç başlarlar ya da kelime dağarcığında yaşa göre eksiklikler görülür. Rutin işleri yapmakta zorluk çekme, sakarlık, sabırsızlık, iletişim kuramama gibi problemler ve makasla kesme ya da ayakkabı bağcığı bağlamada yetersizlikler görülebilir. İlkokul döneminde okumayı geç öğrenme ya da isteksizlik gibi sorunlar yaşarlar. Yazarken harf atlar ya da harf eklerler. Yönergeleri takip etmekte güçlük çekerler. Organize olmayla ilgili sorunlar yaşarlar. Tüm bunlar; çocukların psikososyal hayatlarında da sorunlara sebep olur. Lise ve sonrası dönemde ise soyut konuları öğrenmede, açıklamaları anlama ve kavramada zorluk yaşarlar.

Öğrenme Güçlüğü Yaşayan Çocuklara Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklara, yaşadığı tüm bu zorlukların zekâsı ile ilgili bir problemden kaynaklanmadığını yalnızca öğrenmek için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini anlatmak gerekir. Öğrenme sorunları yaşayan çocuklarla çalışırken sabırlı ve hoşgörülü olmak, onları cesaretlendirmek son derece önemlidir. Çocuğun kendine özgü stratejiler geliştirerek bağımsız çalışabilmesi desteklenmelidir.

Öğrenme ile ilgili sorunlar yaşayan çocuklar düzenli ortamlara ihtiyaç duyarlar. Hatırlamaya, yönlendirilmeye ihtiyaç duyarlar. İpuçları, kodlar, gruplandırmalar öğrenmelerine yardımcı olur. Basit cümleleri kavramak onlar için daha kolay olacaktır. Büyük bir işi, küçük parçalara bölerek yapmak çocukların işlerini kolaylaştırır. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların başarılarının ödüllendirilmesi onları motive eder ve cesaretlendirir.

Eğer çocuğunuzda öğrenme güçlüğü olduğunu düşünüyorsanız ya da öğrenme güçlüğüne dair belirtiler görüyorsanız; semptomların ilerlememesi, doğru adımların atılması ve çözüm yolları bulunabilmesi için bir uzmandan yardım almanız son derece önemlidir. Öğrenme güçlüğüne dair sorularınız varsa bizimle iletişime geçebilir, konu hakkında daha fazla bilgi almak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir ya da YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Üniversite Bölümleri Neye Göre Seçilmeli?” adlı bloğumuzda bölüm seçiminin meslek seçimi üzerindeki etkisinden bahsetmiştik. Bölümünüzü seçerken mesleğinizi seçme yolunda ilk adımlarınızı atıyorsunuz. Bu nedenle üniversite seçim döneminde kaygılarınızın ve tedirginliklerinizin artması çok normaldir. Fakat endişelenmeyin eğer üzerinde düşünerek seçimler yaparsanız süreci doğru yöneterek gelecek yolunda doğru adımlar atmış olursunuz. Bu kritik seçim sürecinde Aba Psikoloji olarak destek olmak istedik. Öğrenciler meslek seçimi nasıl yapacakları konusunda sık sık kafa karışıklığı yaşadığı için yol gösterici nitelikte bir blog yazısı yazmak istedik.

Meslek Seçimi için Yetenek Analizi

Yeteneklerinizi analiz etmeniz meslek seçimini kolaylaştıracaktır. Biz insanların yetenekli olduğumuz işlerde başarılı, başarılı olduğumuz işlerde yetenekli olma eğilimimiz vardır. Başarılı oldukça da mutluluğunuz ve hayat kaliteniz artacaktır. Kendi sınırlarınızı ve yeteneklerinizi bilmeniz meslek seçimi için önemlidir.

Karakter Analizi

Sadece yetenekleriniz değil karakteriniz de meslek seçimi için gözden geçirilmelidir. Kendine, karakterine uymayan tercihler yaparak seçtikleri alandan pişman olan öğrencileri sıkça duymuşsunuzdur. Bunu engellemek için kişinin kendisini iyi tanıması gerekir. Fakat üniversite tercihlerinin yapıldığı dönem kişiliğin yeni oturduğu 18 yaş dönemine denk gelir. Gençler kendilerini yeni keşfetmeye başlarken aynı zamanda bu zorlu kararı vermeleri istenir. Yaşın verdiği kendini betimlemekte zorlanma yakınların tanımlarıyla daha da netleşebilir. Öğrencilerin etrafındaki kişilerin “Nasıl biridir?” sorusuna cevap vermeleri meslek seçimi konusunda öğrenciye yol gösterici olabilir. Öğrencilerin kendileri üzerinde düşünerek başkalarının da düşüncelerini objektif değerlendirmeyi başararak üniversite tercihlerinde etkili olan meslek seçimini başarıyla gerçekleştirebilirler.

Meslek Seçimi için Acele Etmeyin

Meslek seçimi yapmak üniversite tercihi için önemli desek de mesleğinizin her ayrıntısını seçin demiyoruz. Genel hatlarıyla sahip olmak istediğiniz mesleklere karar vererek seçim yapın. 15 adım ötesini henüz düşünmenin zamanı değil. Bazı öğrenciler kendilerini kısıtlayarak çok spesifik alanlara yönelebiliyorlar. Fakat özellikle 21. yüzyılda geleceğiniz için bunu yapmak pek de mantıklı olmayacaktır. Örneğin elektrik mühendisi mi yoksa inşaat mühendisi mi olmak istediğinizi seçmeniz gerekir bu aşamada. Ancak inşaat mühendisi olup hangi sektörde çalışacağınızı ayrıntılı şekilde belirlemeniz sizi şuan için sınırlayacaktır.

Mesleklere daha genel bir bakış açısıyla yaklaşmaya özen gösterin. Genel hatlarıyla alanın sizin ilginizi çekmesi, o alanda yapılan mesleklerin hoşunuza gitmesi üniversite seçim aşamasında beklenen meslek seçimidir. Örneğin avukat olmayı seçebilirsiniz. Bu seçimi yapmak için de adaleti sağlamaktan hoşlanmanız ve okumaktan hoşlanmanız yeterli olabilir ama ticaret hukuku üzerinde ilerleyen bir avukat olmayı seçmek için çok erken. Alanda derin kararlar almak için daha çok yolunuz var. Bazı şeyler de okurken şekillenecektir. Mesleğin ya da bölümün içerisindeki yöneliminiz bölümünüzü seçtikten sonra süreç içerisinde, üniversite hayatındaki deneyimlerinizle şekillenecektir. 21. Yüzyılda tek bir alana yoğunlaşmak pek de akıllıca olmayacaktır. Gelecek kendi alanını yaratanlarındır. Birden farklı alanla kendinizi beslemeniz her zaman için faydalı olacaktır. Fakat acele etmeyin. Farklı alanlara yoğunlaşabilmek için genelden özele doğru gitmek gerekir. Seçtiğiniz alanın yanında kendinizi nasıl geliştireceğiniz, ne konuda spesifik olarak ilerleyeceğiniz okurken şekillenecektir. Acele etmeyin.

Okul, üniversite seçimi veya meslek seçimi için aklınız karışıksa, kendinizi tanımakta zorluk çekiyorsanız Aba Psikoloji ekibi olarak danışanlarımızın yanındayız. Stratejik yetenek, IQ ve EQ testleri yoluyla mesleki yöneliminizi öğrenebilir; eğitim ve kariyer danışmanlığı yoluyla geleceğinize emin adımlarla şekil verebilirsiniz.

Read More

Ödev yapma ve ders çalışma akademik yaşantının bir parçası… Artık, akademik hayat olarak nitelendirdiğimiz okul ve eğitim hayatı 5 yaş civarında başlıyor. Ödev vermek konusundaki yaklaşımlar kurum ve öğretmenlere göre değişiklik gösterse de 1. sınıf itibariyle çocukların görev ve sorumlulukları arasında ödev yapmak yer alıyor. Peki; çocuklarda ödev yapma ve ders çalışma alışkanlığı nasıl kazanılır?  Çocuğuna ders çalışma alışkanlığı kazandırmak isteyen ebeveynler için ne gibi prensipler vardır?

Çocukların sorumlulukları ödev yapmaya başlamak ile değil kabiliyetleri gereği yapabilecek oldukları işlerle başlıyor. Motor kabiliyetleri yeterli ölçüde gelişen bir çocuğun; kendi kendine giyinebilmesi, kendi kendine yemek yiyebilmesi ev içerisindeki iş bölümünde belli görevlerinin olması bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

Ders Çalışma ve Ödev Yapma Alışkanlığını Etkileyen Faktörler

Ödev yapma ve ders çalışma alışkanlığı her yaştaki bireyler için söz konusu olan bir sorumluluk ve aynı zamanda yaşanabilen bir problemdir. Peki; hangi yaş dönemlerinde hangi durumlar bu alışkanlığı etkiliyor olabilir?

Az önce de sözünü ettiğimiz gibi henüz oyun çağındaki çocukların akademik hayat için adım atmalarıyla birlikte ödevleri olabiliyor. Ödevlerini yapacağı zaman dilimi hakkında çerçeveleyici şekilde konuşmak ya da çocuğu yönlendirmek zihnen bir sınır koymuş olmak anlamına geliyor ve bu motivasyon konusunda yardımcı olabiliyor. Fakat bunun yalnızca ders ve ödevler konusunda değil günlük yaşamdaki tüm faaliyetler için uygulanıyor olması gerekiyor. Zaman kontrolünün etkili biçimde uygulanması ancak bu şekilde mümkün hale gelebiliyor. Zihnen çizilen sınırın görselleştiriliyor olması önem taşıyor.

Motivasyon Konuşmaları Önem Taşıyor

Eğer çocuğun sorumlulukları konusunda bir problem yaşanıyorsa, bunu durumu ders esnasında ya da ilişkinin gergin olduğu bir zamanda olmamak kaydıyla özel olarak ayrılan bir zaman dilimi içerisinde paylaşmak gerekiyor. Bu durumu paylaşırken baskılayıcı ya da karşılıklı çatışmayı güçlendirecek diyaloglardan kaçınmak önem taşıyor. Özellikle ergenlik dönemindeki gençler için bu noktada dikkatle hareket etmek gerekiyor. Ergenlik dönemindeki bireylere sorumluluk ve ödevlerinin gerekliliğini motivasyon konuşmaları ile anlatmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Zaman zaman bu tip konuşmaları bireyin kendi kendine yapması ve motivasyon kaynaklarını keşfetmesi de söz konusu olabiliyor. Uzun vadede neler planlıyor? Bu planlarını yerine getirebilmesi için ona neler yardımcı olabilir? Kimler yardımcı olabilir? Ne tür desteklere ihtiyacı var? Bunun üzerine nasıl bir plan ona yardımcı olacaktır? Hedeflerine ulaşması ve çalışmaları konusunda performansını engelleyen riskler var mı? Bunların önüne nasıl geçebilir, ne tür önlemler alabilir? Bu soruları yanıtlayabiliyor olması, ders çalışma sorumluluğunu yerine getirmesini ve çalışmasını engelleyecek konularda hem kendisine hem çevresine karşı “Hayır!” diyebilmesini sağlayacak önemli faktörler arasında yer alıyor.

Etkili Bir Çalışma İçin Nelere Dikkat Etmek Gerekiyor?

Etkili ve verimli bir ders çalışma için ortam ve düzen önem taşıyor. Motivasyon düşüklüğü ve erteleme davranışını engelleyebilmek için düzen birincil şart… İkinci olarak ders çalışma alışkanlığı olmayan bir kişinin kendisi için doğru ve gerçekçi bir zaman belirlemesi gerekiyor. Aynı anda iki işi birden yapmaya çalışmak verimi düşüren bir durum… Etkili çalışma yöntemlerinde en çok önerilen zamanlama; 25 dakika çalışma ve ardından 5 dakika mola verme şeklinde gerçekleşiyor. Bu durum hafıza ve bilgiyi depolama anlamında da önem taşıyor. Cep telefonunu yakında bulundurmak verimin ve motivasyon düşmesi noktasında en dikkat edilmesi gereken unsurlardan bir tanesi… Çünkü dağılan dikkati toplamak oldukça güç olabiliyor.

Ders çalışma, ödev yapma, öğrenmeye dayalı beceriler, bilgileri uzun süreli hafızaya iletme yöntemleri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Kendinize özel yöntemleri keşfetmek için test yaptırabilir ya da bu konuda danışmanlık hizmeti alabilirsiniz. Konu hakkında detaylı bilgi ve destek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Moxo testi, dikkat, hiperaktivite, zamanlama ve dürtüsellik performansını ölçen online bir testtir. Uzmanlar tarafından düzenlenen bu test; çocuk, genç ve yetişkin testi olarak 2’e ayrılmaktadır. Test 8 aşamadan oluşmaktadır. Yetişkinlerde 18 dakika, çocuklarda ise yaklaşık 15 dakika sürmektedir. Moxo testi, kişinin çevresel koşullar altındaki dikkat performasını çeldiricilerle objektif bir şekilde ölçmeyi hedefleyen bir testtir. Görsel ve işitsel olmak üzere iki çeldiriciden oluşan testin bir bölümünde çeldirici bulunmazken, bir diğer bölümde bulunmasıyla, kişinin dikkati, zamanlaması ve dürtüselliği ölçülmektedir. Özellikle 6-12 yaş grupları için hazırlanan bir testtir.

Eğer çocuğunuzda bu belirtiler varsa;

  • Derslerinde çalışmasına rağmen başarılı olamıyorsa
  • Dikkat sorunu yaşıyorsa
  • Sınavlarda zamanlama sorunu yaşıyorsa
  • Yerinde duramıyor, sık sık yaralanıyorsa
  • Okula hep geç gidiyorsa ve evden hep geç çıkıyorsa

Moxo testi bu belirtilerde olan çocuklarda uygulanması en sağlıklı testtir. Küçük yaşta hiperaktif olan ve yukarıda belirtilen durumları olan çocuklar, genellikle velileri tarafından ilkokul çağında fark edilmektedir. Erken yaşta fark edilip müdahale edilmesi önemlidir. Aksi halde çocukların ergenlik dönemleri ile birlikte ileriki yaşlarında sorunlarla karşılaşmasına neden olabilmektedir.

Genç ve Yetişkinlerde şu belirtiler varsa;

  • Okulda dersleri dinlemekte zorlanıyorsa
  • Sınavlarda stres yapıyor ve zamanlama sorunu yasıyorsa
  • İş hayatında istenen başarıyı sağlayamıyorsa
  • Toplantılarda dikkati dağılıyorsa
  • Trafikte dikkatini toplayamaması sebebiyle kaza yapıyorsa

Bu gibi belirtilerin yanında yoğun ve dikkat isteyen işlerde çalışan kişilerin de Moxo testini yaptırması önerilir. Örneğin; bankacılık, pilotluk, borsacılık, iş makineleri operatörlüğü gibi mesleklerde çalışanlara kesinlikle tavsiye edilmektedir.

Moxo testi ile ilgili daha fazla bilgi almak için YouTube videomuza göz atabilirsiniz.

Read More