Kariyer gelişimi, çoğu zaman eğitim ve iş yaşamıyla ilişkilendiriliyor. Ancak kariyer gelişimini bu şekilde ele almanın doğru olmadığını ifade etmek gerekiyor. Çünkü kariyer süreci, neredeyse bireyin dünyaya gözlerini açmasıyla başlıyor ve yaşam boyu devam ediyor. Elbette bu süreçte kariyeri şekillendiren bazı kırılma anlarından söz etmek mümkün olabiliyor. Okul seçimi, meslek seçimi, iş seçimi gibi birçok nokta kariyer planlaması ve gelişiminde kritik rol oynuyor. Başarılı bir kariyer inşa edebilmek için bu gibi kritik seçimleri doğru yapabilmek gerekiyor.
Hiç şüphesiz ki; doğru seçimler yapabilmek için bireyin kendini iyi tanıması önem taşıyor. Bireyin yeteneklerinin, ilgi alanlarının ve yatkınlıklarının keşfedilmesi başarılı bir kariyer için temel basamaklar oluyor. Özellikle yaşadığımız dönemde bu süreci bireyin tek başına yönetmesi zorlayıcı olabiliyor. Çünkü kariyer danışmanlığı uzmanlık gerektiren bir alan olarak biliniyor. Bu anlamda; doğru kaynaklardan yardım almak önem taşıyor. aba Psikoloji tam da bu noktada devreye giriyor. Üniversite seçimi, meslek seçimi, yetenek yönetimi gibi pek çok alana destek veriyor.
Peki; kariyer gelişiminde ve planlamasında nasıl bir yol izlemek gerekiyor? Yetenek ve ilgi alanlarının tespiti nasıl yapılıyor?
Kariyer Gelişimi İçin Stratejik Yetenek Yönetimi
Stratejik yetenek yönetimi, kariyer planlamasının ana aşamalarından birini oluşturuyor. Adından da anlaşılabileceği gibi stratejik yetenek yönetimiyle; bireylerin yeteneklerinin ve ilgi alanlarını tespiti mümkün olabiliyor. Bu noktada süreç, bazı yetenek, ilgi ve IQ testleri ışığında yürütülüyor. WISC–V bu testlerin başında geliyor. WISC-V, The Wechsler Intelligence Scale for Children–Fifth Edition’ın kısaltması olarak kullanılıyor. Bilişsel yetenek ölçümleri için kullanılan en güncel testlerden biri olarak biliniyor.
Stratejik yetenek yönetimini bir testle sınırlamak elbette mümkün olmuyor. Bu anlamda, yetenek ve ilgi testlerinden de yardım alınıyor. Uygulanan testler ve yürütülen kapsamlı bir araştırmanın ardından ilgi, yetenek ve yatkınlıklara dair verilere ulaşmak mümkün oluyor.
Yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı uzmanlığa dayalı bir süreç olarak biliniyor. Bu anlamda, bu alanda uzmanlaşmış kişi ve kurumlardan yardım almak önem taşıyor. aba Psikoloji bu alanda uzman ekibiyle öğrencileri ve kariyerini şekillendirmek isteyen bireyleri destekliyor.
Kariyer Gelişimi, Planlaması ve Danışmanlığı Neden Önemli?
Yaşadığımız çağda, yanlış yerde konumlanan ve bu yüzden mutsuz olan pek çok bireyle karşılaşmak mümkün olabiliyor. Kariyerini doğru biçimde planlayamayan ve şekillendiremeyen pek çok birey, bulunduğu noktada potansiyelini ortaya koyamıyor. Yanlış okullar, yanlış meslekler; değer üretememe, kendini var edememe gibi problemleri beraberinde getiriyor. Tam da bu nedenle; kariyer seçimi konusunda doğru adımlar atmak önem taşıyor.
Başlangıçta da ifade ettiğimiz gibi kariyer seçimi yalnızca akademik hayatı ve meslek yaşamını kapsamıyor. Kariyer, yaşam boyu süren ve yaşamın akışı içerisinde şekillenen bir olgu olarak biliniyor. Bu noktada; yapılan her seçim bütün bir yaşamı etkiliyor. Eş seçimi, sosyal çevre, ekonomik koşullar gibi pek çok unsur kariyer seçiminden etkileniyor. Bu nedenle; başarılı bir kariyer inşa etmek; mutlu bir yaşam inşa etmek anlamına da geliyor. Bireylerin yaşamı neredeyse bütünüyle kariyer seçimleri etrafında şekilleniyor. Bu yüzden kariyer planlamasının asla hafife alınmaması gerekiyor. Üniversite, meslek seçimi, kariyer değişikliği gibi süreçlerde danışmanlık almak ve uzman görüşüyle hareket etmek önem taşıyor.
Lise tercih dönemi, öğrencilerin kariyerlerini şekillendirmeleri noktasında önemli adımlardan biri olmaktadır. Öğrencilerin, lisede aldıkları eğitim geleceğe dönük bir yatırım niteliğindedir. Bu anlamda; tercih döneminde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Öğrencilerin, lise seçimi yaparken, kendilerini tanıması son derece önemlidir. Öğrencinin ilgi alanları ve yeteneklerinin farkında olması, doğru seçim yapabilmesi için kritik unsurlardan biridir.
Kendi yeteneklerinin yanı sıra; öğrenci; seçim yaparken eğitim sistemini de tanımalıdır. Değerlendirebileceği seçenekler ve seçilecek okulların koşulları hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Öğrenci, lise seçimini hedefleri doğrultusunda yapmalıdır. Seçilecek lisenin koşullarının, öğrenciyi, ileride ulaşmak istediği mesleğe hazırlaması önem taşımaktadır. Lise tercih dönemi için seçim yaparken; öğrencinin bir hedef ortaya koyabilme noktasında meslekleri de tanıması gerekir. Öğrencinin, geleceğin meslekleri ve bu meslekler için sahip olunması gereken nitelikleri biliyor olması önemlidir. Öğrenci lise tercihini, tüm bu konuları değerlendirerek ve birbiriyle ilişkilendirerek yapmalıdır. Doğru okul seçimi, başarılı bir kariyer inşasının ilk adımını oluşturmaktadır.
Elbette, günümüz koşullarında tüm bu konular hakkında bilgi sahibi olmak uzmanlık gerektiren bir süreçtir. Pek çok seçenek arasından doğru olana ulaşabilmek için uzman desteği almak son derece önemlidir. aba Psikoloji; bu noktada devreye girmekte ve lise öğrencilerini tercih dönemlerinde desteklemektedir. Peki; lise tercihi yaparken nasıl bir yol izlemek gerekir? aba Psikoloji’nin bu konuda verdiği hizmetler nelerdir?
Lise Tercih Dönemi Nasıl Yönetilmeli?
Yaşadığımız çağda, akademik hayatta ciddi bir rekabet olduğu görülmektedir. Bu yoğun rekabet içerisinde öğrencilerin kendilerini var edebilmesi için bir yol haritasına ihtiyaçları vardır. Bu yol haritası, yeteneklerin tespiti ve belirlenen hedefler doğrultusunda çizilebilmektedir. Lise tercih döneminde, doğru okul seçimi yapabilmek, bu hedeflere giden yolda ilk adımlardan biridir. Peki; lise seçimi yaparken nasıl bir yol izlenmesi gerekir?
Öğrencilerin yetenekleri ve ilgi alanlarına yönelik tercihler yapmasının önemini az önce vurgulamıştık. Bu noktada; stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı devreye girmektedir. Stratejik yetenek yönetimi, öğrencilerin ilgi alanları ve yeteneklerinin belirlenmesinde rol oynar. Bu doğrultuda öğrencilere bir takım zeka ve yetenek testleri uygulanır. Bu testlerin verileri doğrultusunda öğrencinin becerileri, yatkınlıkları, güçlü ve zayıf yönlerinin ortaya çıkması sağlanır. Bu, kariyer danışmanlığı hizmetinin bir parçasıdır.
aba Psikoloji’nin bu kapsamda uyguladığı testler arasında WISC-V zeka testi de bulunmaktadır. Bu teste yetenek ve ilgi testleri eşlik eder. WISC-V bugün dünya çapında uygulanan ve kariyer planlamasında belirleyici rol oynayan testlerin başında gelmektedir. Elbette; zeka ve yetenek testleri uzman pedagog ve psikologlar tarafından uygulanmalıdır. Testlerin uygulanmasından, psikoloji eğitimi almış, liyakat sahibi, alanında yetkin psikologların görev alması en önemli konudur. aba Psikoloji’nin verdiği hizmet bu noktada önem kazanmaktadır. Çünkü kurum bünyesinde görev alan tüm psikologlar alanında uzmanlaşmış, psikoloji alanında lisans ve master eğitimini tamamlamıştır. Bu konu, testlerin uygulanışı ve değerlendirilmesi noktasında kritik önem taşımaktadır.
Lise Tercih Dönemi ve Liselerin Sunduğu Olanaklar
Lise tercih döneminde öğrencilerin yetenekleri kadar liselerin sunduğu olanaklara da dikkat edilmelidir. Seçim yapılmadan önce okulun fiziksel olanakları, eğitmen kadrosu, ders dışı aktivitelere yönelik imkanları incelenmelidir. Özellikle yurt dışı eğitim seçeneklerini değerlendirecekler için ders dışı aktivite ve stajların önemli olduğu bilinmektedir. Kabul süreçlerinde öğrencinin akademik birikimi kadar; gönüllü girişimleri, projeleri ve stajlarına da bakılmaktadır. Kabul sürecinde, ders dışı aktiviteler ve ortaya koyduğu projeler ile ön plana çıkan pek çok öğrenci bulunmaktadır. Bu konu, alınacak akademik eğitim kadar önemli bir noktayı oluşturmaktadır. Bu anlamda, öğrencinin yeteneklerine uygun ve ihtiyaçlarına yanıt verebilecek okullar tercih edilmelidir.
Erteleme davranışı günümüzde pek çok kişide kendini gösterir. Günlük hayatta yapacaklarımızdan başlayarak, alacağımız eğitimlere kadar birçok şeyi ertelemek isteyebiliriz. Ancak erteleme davranışı tamamen psikoloji kavramıyla ilintilidir. O halde erteleme davranışının sebepleri nelerdir? Erteleme davranışı ile nasıl başa çıkarız? Sırayla açıklamaya ne dersiniz?
Erteleme Davranışının Sebepleri Nelerdir?
Ertelemek hem iş yaşamında hem de günlük hayatta dönem dönem verimimizi düşüren bir davranıştır. Ertelemenin sebepleri herkes için farklıdır. Her birini şu şekilde ele alabiliriz.
Yetiştirilme Tarzı
Erteleme davranışını etkileyen en önemli faktörlerden birisi kişinin yetiştirilme tarzıdır. Kimi insan erteleme davranışı büyüme sürecinde ailesinden öğrenir. Bu doğrultuda anne babalar kendi geçmişlerini değiştiremeseler de tutumlarına dikkat etmeleri önemlidir. Anne baba erteleme davranışı konusunda kendini geliştirmeli ve olası durumların çocuklarının yaşamasını önlemelidir.
Kişilik Özellikleri
Erteleme davranışına yol açan sebeplerden biri de kişilik özellikleridir. Geçmiş hayatında olumsuz ve mutsuz olan kişilerin erteleme alışkanlığı daha fazladır. Dolayısıyla geçmiş deneyimlerimizle birlikte gelecek beklentilerimizin davranışlarımız üzerindeki etkilerini düşündüğümüzde,erteleme davranışımızın sebepleriyle ilgili farkındalığımız artacaktır.
İçsel Çatışmalar
Kişi bir işte başarısız olacağı endişesini taşıdığında daha sık erteleme davranışında bulunur. Özellikle birey mükemmeliyetçi bir karaktere sahipse, daha iyiye ulaşma çabasıyla işini ve sorumluluklarını ertelemeye meyillidir. Ayrıca başarısızlıktan korktuğu için de bir işe girişmek yerine ertelemeyi ya da hiç denememeyi tercih edebilir. Bu gibi durumlarda içsel çatışmalara kulak vermek ve tekrar eden şeyler olup olmadığını anlamak önemlidir. Böylece erteleme davranışının sebepleri derinlemesine anlaşılabilir.
Yapılan birçok araştırma erteleme davranışının kronik olarak deneyimlendiğini, suçluluk duygusal depresyon, akıl dışı düşünme ve kaygı gibi etkenlerle ilişkili olduğunu gösterir.
Erteleme Davranışı İle Nasıl Başa Çıkarız?
Erteleme davranışı ile başa çıkmak için öncelikle durumun farkına varmak gerekir. Öncelikle hangi durumlarda ve zamanlarda erteleme davranışı içine girdiğinize dikkat etmelisiniz. Kendinize karşı dürüst olmak yapacağınız işi bilinçli mi yoksa bahane bularak mı ertelediğinizi anlamanızın ilk yoludur. Sorumluluklarınızı ve yapmanız gerekenleri ertelediğinizi anlamanız durumunda şu yöntemleri kullanabilirsiniz.
Yapacağınız işi minik parçalara bölün. Büyük hedeflerden ziyade kendiniz adına idare edebileceğiniz küçük parçalar üstünde çalışarak daha güvenli ilerlemeniz mümkün.
Kendinize belirgin ve gerçekçi bir zaman dilimi koymaya çalışın. Hem işinizi hem de zamanınızı yapılandırmak hedefinize odaklanmanızı kolaylaştırır.
Gerekli durumlarda hayır demeyi öğrenin. Potansiyelinizin üzerinde görev almamak adına ilk sıradaki işlerinizi bitirmeden önce sizden istenen fazla sorumluluklara hayır diyebilirsiniz.
Yardım istemekten çekinmeyin. Ertelemenizi ve bahane yaratmanızı kabul etmeyecek birinin desteğine başvurabilirsiniz. Çevrenizdekilerin desteğini almak ve amacınızı düşünmenin yanında durumunuzu açıkça dile getirmek de kendinize verdiğiniz sözü tutmanıza fayda sağlayacaktır.
Bir uzmana başvurarak duygu, düşünce ve davranışlarınızla ilgili farkındalık kazanın.
Özgüven eksikliği çocuklarda çok sık rastlanan durumlardan biridir. Özgüveni düşük olan çocuklar genellikle çekingendir. Kendilerini yetersiz bulurlar ve sevilmediklerine inanırlar. Bu yüzden kalabalıklardan uzak dururlar. Arkadaş edinmede zorluk yaşarlar. O halde özgüven eksikliği yaşayan çocuklar nasıldır?Çocuklardaki özgüvensizlik neden kaynaklanır? Çocuklarda özgüven eksiklikleri nasıl giderilir? Sırayla inceleyelim.
Özgüven Eksikliği Yaşayan Çocuklar Nasıldır?
Özgüven eksikliği yaşayan çocukların büyük bölümü kendini ifade etmekte zorlanırlar. Özellikle sınıf ortamında çok fazla aktif değillerdir. Bir konu hakkına bilgi sahibi olsalar dahi kendilerine güven duymadıklarından dolayı söz almaya çekinirler. Bu durum da derslerinde yeterince başarı gösterememelerine yol açar. Sosyal ortamlarda çekingen tavırlar sergiledikleri için bir süre sonra izole olmuş şekilde yaşarlar. Özgüven eksikliği olan çocuklar dışarıdan uslu ve uyumlu görünürler. Fakat böyle görünmelerinin asıl sebebi kendilerine güvenmedikleri için bulundukları ortamda ses çıkarmamalarıdır.
Çocuklardaki Özgüven Eksikliği Neden Kaynaklanır?
Çocuklarda özgüven eksiklikleri için en belirgin sebeplerinden bir tanesi sevgisizliktir. Aile içi şiddete maruz kalan ya da huzurlu bir aile ortamında yetişmeyen çocukların büyük çoğunluğu özgüvensiz yetişir. Bunun yanında kıyaslama da özgüveni olumsuz yönde etkileyen faktörler arasında öne çıkar. Sürekli olarak kardeşleri, kuzenleri ya da arkadaşları ile kıyaslanan çocuklarda özgüven eksikliği kendini gösterir. Ayrıca küçük yaşta zorbalığa maruz kalan ya da alay edilen çocukları da aynı sınıfa dâhil edebiliriz. Son olarak anne babanın çocuğa karşı aşırı koruyucu bir tutum sergilemesi, baskı uygulaması ve aşırı titiz tutuma girmesi de özgüveni tetikleyen durumlardandır.
Çocuğun Özgüven Sorunu Yaşadığını Nasıl Anlarsınız?
Başarısızlık konusunda korkular üretiyorsa,
Sorumluluk duygusundan kaçıyorsa,
Güvendiği kişilerden ayrılırken problem yaşıyorsa,
Kendini her anlamda yetersiz görüyorsa,
Hayır demeye çekiniyorsa,
Arkadaşları tarafından dalga geçiliyorsa,
Kendini ve fiziksek görünümünü beğenmiyorsa,
Karar verme aşamasında zorluk çekiyorsa,
Olumlu taraflarını görmezden gelip, sürekli olumsuz yanlarına odaklanıyorsa,
Çocuğunuz özgüven sorunu yaşıyor demektir. Bu noktada “Çocuğumun özgüvenli olması için neler yapmalıyım?” sorusunu kendinize sormalı ve bu doğrultuda ilerlemelisiniz.
Özgüven Çocuklarda Nasıl Gelişir?
Çocuklarda özgüveni geliştirmenin çeşitli yöntemleri vardır. Bunları aşağıdaki gibi maddeleyebiliriz.
Her şeyden önce anne ve babalar çocuğunda gördüğü özgüven eksikliğinin sebeplerini araştırmalıdır. Sonrasında uygun bir şekilde çözüme kavuşturma yoluna gitmelidir.
Çocuklardaki olumsuz yönlerden ziyade olumlu yönlere odaklanmalı ve iyi yaptığı şeyler takdir edilmelidir.
Aileler çocuklarına destek vermeli ve onları karşılıksız sevdiğini hissettirmelidir.
Bir problem olduğunda mutlaka çocukla konuşmalı, birlikte zaman geçirmeli ve duygu düşüncelerini ifade etmesini sağlamalıdır.
Arkadaşlık kurmaya teşvik etmeli fakat baskı yapılmamalıdır.
Özgüveninin gelişmesi adına çeşitli sosyal faaliyetlere, kurslara katılması yönünde teşvik edilmelidir.
Anne babalar çocuklarına tehdit içerikli cümleler kurmaktan kaçınmalıdır.
Çocuklara küçük küçük sorumluluklar vererek özgüveninin pekişmesini desteklemek gerekir.
Liseden sonra üniversite tercihi önemli bir süreçtir. Çünkü yanlış seçim yapmak kişinin bütün hayatını etkileyecektir. Öğrenci üniversite hazırlık döneminde ne istediğine doğru karar vermeli ve kendine o yönde bir çalışma planı hazırlamalıdır. Bu noktada ebeveynlere önemli roller düşüyor.
Üniversite Tercihlerinde Anne Babaların Rolü
Gençlerin üniversiteye hazırlanırken karar verme süreçlerinde ailelerin rolü büyüktür. Pek çok konuda olduğu gibi bu dönemde de ailelerinden etkilenebilirler. Anne babaları her şeyden önce dinleyip kararlarına saygı duymak önem taşıyor. Ancak üniversite seçimi tamamen kişinin kendi hayatını içine alıyor. Dolayısıyla ailelerin adayları strese sokmak yerine sakinleştirmesi ve destek olması gerekiyor. Ebeveyn çocuğun okumayı istediği bölümü kendi içlerinde reddedebilir. Bu doğrultuda yapıcı bir tutum sergilemeli ve onun gelecek hayallerini anlamaya yönelik iletişim kurmalıdır.
Üniversite Tercih Sürecinde Etkili Olan Faktörler
Üniversite tercihi kişinin gelecek hayatında yapacağı mesleği içine alır. Okuduğu bölüm tüm yaşamını etkileyecektir. Dolayısıyla doğru seçim yapması önemlidir. Üniversite tercih sürecinde anne babaların rolü dışında etkili olan diğer faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz.
İstek ve Hayaller
Ailenin Maddi Durumu
Kişinin yeterlilik derecesi ve özellikleri
Başarılı olduğu dal (Sözel, Sayısal)
Seçtiği mesleğe toplumun duyduğu ihtiyaç
Üniversite Tercihinde Yeteneklerin Rolü
Bireyler üniversite tercihlerini genellikle başarılı oldukları dal bazında yaparlar. Sözel bölümde kendini gösteren bir kişi edebiyat öğretmenliği, radyo televizyon, gazetecilik gibi bölümlere yönelir. Aynı şekilde sayısalı yüksek çıkan kişiler de, mühendislik, matematik ve doktorluk gibi dalları seçerler. Ancak doğru üniversite tercihinde sadece alanlar yeterli değildir. Sayısalı güçlü olan kişinin müziğe yeteneği olabilir. Sözeli ağır basan kişinin de matematiksel zekâsı öne çıkabilir. Psikoloji ve felsefe gibi dallarda başarı gösterebilir. Dolayısıyla aileler çocuklarının yeteneklerini ve ilgi alanlarını olabildiğince erken keşfetmelidir. Çocuk yalnızca yeteneği olan alana göre çalışmak da isteyebilir.
Üniversite Tercihinde Kişilik Özellikleri Ne Kadar Etkili?
Üniversite tercihinde kişilik özellikleri es geçilmemelidir. Sabırlı olmak, soğukkanlı tutum göstermek, sinirli olmak, fevri davranmak, içe dönüklük, dışa dönüklük bazı kişilik özellikleri arasındadır. Örneğin; doktor olmak isteyen kişinin ani gelen durumlar karşısında sakinliğini koruması önemlidir. Heyecan ve rehavete kapılmaması gerekir. Aynı şekilde içe dönük bir karakterin halkla ilişkiler okuması da doğru olmayabilir.
Üniversite Tercih Döneminde Hangi Soruları Sormalıyım?
Üniversite tercih döneminde hem öğrencinin hem de ailenin sorması gereken bazı sorular vardır. Aile tutumu ile birlikte ekonomik ve faaliyetler anlamında üniversiteler arasındaki farkı anlamak gerekir.
Tercih edeceğim üniversitenin okuyacağım bölümünde kaç eğitmen var?
Okumayı düşündüğüm üniversitenin teknik yeterlilikleri nasıl?
Üniversitede akademik kaynaklar yeterli mi?
Sosyal faaliyetler beklentimi karşılayacak düzeyde mi?
Okumak istediğim üniversitenin ekonomik şartları elverişli mi?
Yukarıda sıraladığımız sorular üniversiteye göre arttırılabilir. Tercih sürecinde öğrencinin bu sorulardan haberdar olması adına aile tutumu önemlidir. Süreci daha kolay geçirmenin etkin yollarından bir tanesi de terapidir. ABA Psikoloji gençlerin hazırlık süreçlerinde daima yanında.
Kariyer planlaması bireylerin yaşamlarındaki önemli süreçlerden birini kapsar. Her çocuk ya da genç öğrencilik dönemleri sonrasında bir şekilde iş hayatında atılacaktır. Kariyer planlamasında kişilik özelliklerinden mesleki yeterliliklere kadar pek çok faktör etkilidir. Kimi araştırmalara göre bireyler kariyer planlamalarını üniversite seçim sürecinde yapılmalıdır. Fakat bazı beyin araştırmaları da gençlerin yeteneklerinin küçük yaşta belirlenmesi gerektiğine işaret eder. Çünkü anne babalar çocuklarının yeteneklerini erkenden keşfetmesini sağladığı takdirde, onları doğru alanlara yönlendirebilir. Öyleyse kariyerimizi hangi yaşta planlamalıyız? Yeteneklerimizin kariyer planlamasına etkisi nedir?
Yeteneklere Göre Kariyer Planlaması
Bireylerin yetenekleri ortalama 5 ve 7 yaş aralığında kendini göstermeye başlar. Örneğin; müziğe eğilimli bir çocuk seslere ve notalara karşı daha duyarlıdır. Aynı şekilde spora ilgi duyan bir çocuk da koşmaya ve hareket etmeye meyillidir. Aileler çocuklarındaki cevheri fark ettikleri takdirde, onları yeteneklerine yönlendirebilecekleri gibi bir uzmandan da fikir alabilirler. Böylece bireyler küçük yaşlarda yetenekleri bazında kariyer planlama fırsatı kazanmış olur. Son dönemdeki araştırmalar yeteneklerin doğuş itibariyle var olup, 15 yaşına kadar da gelişim dönemini tamamladığına işaret eder. Gençler adına önemli olan yetenek ve ilgi arasındaki bağlantıların 15 yaşında son şeklini aldığını vurgulayabiliriz. Yetenek dediğimizde ilk aklımıza gelen kavramlar ise sanat, bilim ve matematiktir. Fakat bireyin karakter özellikleri özünde kendi yeteneklerini gözler önüne serer.
Kariyer Planlama Sürecinde Öne Çıkan Karakter Özellikleri
Kariyer planlama sürecinde öne çıkan karakter özellikleri şu şekildedir;
İçe Dönük Karakter
Dışa Dönük Karakter
Ekip Çalışmasına Yatkın Olma
İlişki Problemlerini Çözümleyebilme
Sonuç Odaklı Strateji Geliştirme Kabiliyeti
Detaylara ve Bütüne Odaklanma
Yukarıda sıraladığımız karakter özellikleri çok erken yaşlarda kendini gösterir. Ebeveynler çocuklarını doğru yönlendirdiği takdirde, karakter özelliklerine göre beliren yetenekleri de gelişmeye başlar. Unutmamak gerekir ki kariyer planlaması anaokulundan başlayıp, hayatımız boyunca devam eder. Dolayısıyla bireylerin mesleki ilgileri, zihinsel yetenekleri, akademik başarıları ve ailelerin kültürel özellikleri kariyer planlamasında önemlidir.
Kariyer Planlama İçin Doğru Yaş Nedir?
Karakter özellikleri ve yetenekleri baz aldığımızda kariyer planlamasının adımlarını doğru yöntemlerle küçük yaşlarda atmak mümkündür. Kişi yeteneklerine göre bir meslek seçimi yaptığında üniversite eğitimini de aynı doğrultuda tamamlayacaktır. Okuduğu bölüm çerçevesinde 1.sınıf itibariyle kariyer planlamasına başlaması ona zaman kazandıracaktır. Birey alanıyla ilgili etkinliklere ve fuarlara katılarak kariyer inşa sürecini başlatabilir. Aynı zamanda öğrencilik döneminde yapacağı stajlar sayesinde de yavaş yavaş deneyim elde eder. Böylece kişinin 18-19 yaşlarında girişkenliği artacak, sosyalleşmesi ve etkili iletişim kurması kolaylaşacaktır. Profesyonel iş hayatına karşı hazırlıklı bir profile bürünür. Sadece iyi bir meslek seçimi ve kariyer planlamasında yol alabilmek adına ailelerin çocukları erkenden fark etmesi önemlidir. Çünkü kişi yanlış alan üzerine gittiğinde, hayat boyu kendisini etkileyecektir.
Çocuklara yönelik çoklu zeka testleri nedir? Sorusunu pek çok ebeveynin araştırma alanını kapsar. Çocuğun zeka alanlarını belirlemek ve ilgi alanlarını saptamak için çoklu zeka testleri uygulanır. O halde öncelikle çoklu zeka nedir? Yakından inceleyelim.
Çoklu Zeka Nedir?
Howard Garner ve onun Harvard Üniversitesi ekibi 1980’li yıllarda zekanın tek değil birden fazla yolu olduğu fikrini öne sürdüler. Bunun sonucunda zekayı bir kapasiteden ziyade çoklu kapasite olarak tanımladıklarını söyleyebiliriz. Bu teoriye göre zekâ, sorunları çözme, etkili ürünler yaratma ve yeni problemler yaratma potansiyeli olarak ortaya çıkar.
Çoklu Zeka Testleri Neleri Kapsar?
Çoklu zekâ testi kuramı sayesinde günümüzde birçok farklı zekâ çeşidi olduğu anlaşılabilir. Howard Garner’a göre sekiz adet zekâ türü mevcuttur;
Mantıksal ve Matematiksel Zeka
Mantıksal ve matematiksel zekası kuvvetli olan kişiler, yüksek oranda eleştirel düşünme yeteneğine sahiplerdir. Matematik ve mantığı doğru biçimde harmanlayabilirler.
Müziksel Zeka
Müzikal zekâ isminden anlayabileceğimiz gibi notalara, seslere ve bestelere duyarlı kişilerde kendini gösterir. Müzikal zekâya sahip kişiler şarkı söyleyebilecekleri gibi kolaylıkla enstrüman öğrenebilirler. Ayrıca beste yapmada son derece becerikli olduklarını söyleyebiliriz.
Görsel Uzamsal Zeka
Çoklu zekâ çeşitleri içerisinde görsel uzamsal zekâ; tamamen zihinde resim çizme yeteneği ile alakalıdır. Günümüzde çok satan bilim kurgu yazarları görsel uzamsal zekâ sınıfında sayılabilir. Çünkü zihinlerinde çizdikleri taslakları başarılı biçimde kâğıda dökebilirler.
İçsel Zeka
İçsel zekâ özelliği gösteren kişilerin farkındalıkları yüksektir. Zayıf taraflarını tanıyıp keşfedebilecekleri gibi bu tarz durumlarda nasıl tepki vereceklerini iyi kestirebilirler. Ayrıca harekete geçirecekleri eylemleri de uzun ve kısa vadeli diye detaylı planlama eğilimleri vardır.
Kişilerarası Zeka
Dışa dönük, kendini rahatça ifade eden ve özgüveni yüksek bireyler, kişilerarası zeka sınıfında yer alır. Özellikle grup çalışmalarında çok başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Başka insanların ruh hallerini ve duygularını okuma yeteneğine sahiplerdir. Yüz ifadelerinden kişilerin ruh durumlarını kolaylıkla çözebilirler.
Kinestetik-Bedensel Zeka
Kinestetik-bedensel zeka türü özelliği gösteren bireyler, fizikselliği içeren her konuda başarı sağlarlar. Günümüzde isim yapmış başarılı sporcuları bedensel zekâ türü çerçevesinde örnek verebiliriz.
Sözel Zeka
Sözel zekâ sınıfına mensup kişilerin kelimelerle kusursuz bir ilişkileri vardır. Ne zaman hangi kelimeleri kullanacaklarını iyi bilirler. Bunun yanında kelimeleri kolaylıkla ezberleyebilme eğilimleri vardır. Kurduğunuz cümleleri, söylediğiniz sözleri unutmayan bir arkadaşınız varsa, muhtemelen sözel-dilbilim zekâ türüne sahiptir.
Naturalist Zeka (Doğa Zekası)
Gardner’ın araştırmaları kapsamında zekâ boyutlarına en son eklenen natüralist zekâ, doğada yalnız kaldıklarında en iyi adapte olabilecek kişileri tanımlar. Çocukluk döneminde izcilik ya da çobanlık yapmış, ebeveynleriyle avcılık trekking gibi aktivitelere katılmış kişilerin natüralist zekası yüksektir. Üstelik bu kişiler bitki ve hayvanlarla ilgilenmekten de büyük ölçüde keyif alırlar. Yetişkinlik dönemlerine biyolog, zoolog ve antropolog olabilirler.
Yetişkinler kadar çocuklarda kendilerince sorunlar yaşayabilen bireylerdir. Fakat çocuklar yetişkinlere nazaran daha hassas bir yapıda olduklarından, sorunlarına erkenden müdahale etmek gerekir. Aksi takdirde sorunları içselleştirebilir ve ilerde daha büyük hasarlar ortaya çıkabilir. Sadece, çocukların iletişim becerileri yetişkinlerden biraz daha farklıdır. Çocuklarla etkili iletişim kurmanın en iyi yolu oyun terapisidir.
Oyun terapisi, çocukların duygu ve düşüncelerini oyun yoluyla ifade etme biçimidir. Kurdukları oyun sayesinde dünyayı, duygu düşüncelerini, ihtiyaç ve arzularını gösterirler. Başka bir deyişle, insan olmanın bütün ruhsal süreçlerini oynadıkları oyunla ortaya koyarlar. O halde oyun terapisinin faydaları nelerdir? Yakından inceleyelim.
Oyun Terapisinin Faydaları
Oyun terapisi çocukların problemlerini çözmede en iyi yöntemlerden biridir. Oyun terapisinin çocuğa faydalarını ise şu şekilde ele alabiliriz.
Çocuklar yaşadıkları problemlerle mücadele etme gücü kazanırlar.
Kendilerine güvenmeyi öğrenirler.
Çocuğa sorumluluk duygusu aşılar.
Korkmamayı öğrenirler.
Oyun terapisi sayesinde çocuklar, hem yetişkinlerle hem de diğer çocuklarla güçlü ilişkiler kuracak hale gelirler.
Çözüm üretme yetisi kazanırken, gelecekte karşılarına gelecek sorunlarla başa çıkabilirler.
Oyun Terapisi Hangi Yaşlarda Uygulanır?
Oyun terapisi hangi yaşlarda uygulanır? Anne babaları düşündüren sorulardan biridir. Literatür bazında oyun terapisinin 2 ve 12 yaş arasındaki çocuklara uygun olduğunu söyleyebiliriz. Özünde oyun terapötik bir araçtır. Dolayısıyla bu terapi yönteminin de belli bir yaş sınırı yoktur. Üstelik günümüzde birçok terapist oyun terapisini yetişkinler üzerinde de kullanabilir.
Hangi Durumlarda Oyun Terapisi İşe Yarar?
Oyun terapisi travmatik deneyim yaratan ya da yaratmaya meyilli her koşulda işe yarar. Özellikle zorbalığa uğrayan çocuklarda çabuk sonuç verir. Aynı zamanda zorbalık yapan, anne-babası boşanmış ve yas-kayıp yaşayan çocuklar üzerinde de etki gösterir. Ayrıca akademik başarısızlık, kardeş kıskançlığı, yalan ve hırsızlık gibi durumlar için de oyun terapisi en iyi yöntemdir. Onun dışında oyun terapisinin işe yaradığı durumlar şöyledir;
Kaygı Bozukluğu,
Hiperaktivite ve Dikkat Eksikliği,
Tırnak Yeme, Parmak Emme, Saç Yolma ve Tik,
Duygusal, Fiziksel ve Cinsel İstismar Travmaları.
Oyun Terapisinin Ebeveynlere Faydaları Nelerdir?
Anne babalar oyun terapisi sayesinde çocuklarının iç dünyasını keşfederler. Çocuğun verdiği sesli ya da sessiz mesajları duyarak onun dilini kullanabilirler. Yanlış davranan ebeveynler ise tutumlarını fark edip, sağlıklı bir tavır içine girmeyi seçebilirler. Çocuklarıyla iletişim kurarken düştükleri hataları düzeltebilirler. Kendi çocukluklarının bugünkü tutumuna ne ölçüde yansıdığını görürler. Dolayısıyla ebeveynler çocuklarıyla daha kaliteli zaman geçirme yoluna giderler.
ABA Psikoloji uzman kadrosu eşliğinde çocukluk çağı travmaları üzerinde oyun terapisi ile özenle çalışır. Sizde çocuğunuzun sorunlarıyla daha güçlü başa çıkıp, kendini rahat ifade edebilmesini istiyorsanız ABA Psikolojiye başvurabilirsiniz. Oyun terapisi ile birlikte çocuklarda uyguladığımız dikkat, yetenek ve kişilik testleri hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.
Stratejik Yetenek Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı Nedir?
yüzyılda anne babalar için çocuklarının yeteneklerini, ilgi alanlarını ihtiyaçlarını belirlemek önemli bir görev haline geldi. Bu doğrultuda stratejik yetenek yönetimi bireyin nasıl bir yol haritası izlemesi gerektiği konusunda sizlere rehberlik ediyor. Başka bir deyişle bireylere gerçekte bilgi ve becerilerinin neler olduğunu gösteriyor.
SYYK Neden Önemli?
Günümüzde herkes kendindeki beceri ve yetenekleri doğru bir şekilde keşfetmeyi ister. Akademik hedeflere ulaşabilmek adına da belirlediğiniz hedeflerin kişisel özelliklerinizle uyumlu olması şarttır. Bu test ile mutsuz ya da başarısız bireylere dönüşmemek için tümevarım yöntemi kullanılır. Ardından ilgi alanlarından, becerilerden ve ihtiyaçlardan hareketle bir hedefe yönlendirme aşaması başlar.
Sosyal Faaliyetlerde Stratejik Yetenek Yönetimi
21.yüzyılda tüm öğrenme sürecinin yanında dijital dünyayı dengelemek gerekiyor. Öğrencilerin sadece okuyacağı bölüm ve seçeceği meslek ile sınırlı kalmayarak, hangi okul dışı faaliyetlerde iyi olduklarını görmek önemlidir. Örnek verirsek; spor, dans, drama, müzik bu faaliyetlerden birkaçıdır. Okul dışı sosyal aktivitelerin de bireyin kişisel gelişimine katkı sağladığını es geçmemeliyiz. SYYK sosyal faaliyetlerin net bir biçimde ortaya çıkmasında etkilidir.
Stratejik Yetenek Yönetimi İle Performans Alanınızı Belirleyin!
Bireyler öğrencilik sonrası temek olarak beş alanda faaliyet gösterirler. Girişimci olup kendi işlerini kurabilecekleri gibi, profesyonel yönetici olabilirler. Aynı şekilde araştırma-geliştirme alanında çalışıp akademisyenlikte ilerleyebilirler. Kişi sıraladığımız alanlardan sadece bir tanesine değil, birkaç tanesine de eğilimli olabilir. Dolayısıyla bireyin memnuniyet alanını arttırabilmesi için performans alanını iyi bilmesi gerekir. Özellikle “z” kuşağının bu anlamda çok fazla sıkıntı yaşadığını belirtmeliyiz.
Kimler SYYK Almalıdır?
Beceri ve yetkinliklerini tanımlamak isteyen herkes SYYK danışmanlığı alabilir. En başta öğrenciler olacak şekilde, akademik veya kariyer hedeflerini kişisel özellikleriyle uyumlu planlamak isteyenler bu sınıfa dâhildir. Yaş fark etmeksizin her birey test ve danışmanlıktan yararlanabilir.
Stratejik Yetenek Yönetimi Testleri Nedir?
Bu kapsamda, beşeri veya kavramsal becerileri ölçmek üzere testler mevcuttur. Ülkemizde genellikle eski testlere başvurulsa da, bu oldukça yanlış bir uygulamadır. Örneğin; 2000 doğumlu bir birey üzerine eski testler doğru sonuç vermeyebilir. Aba Psikoloji olarak stratejik yetenek yönetiminde WISC-V testini kullanıyoruz. Aynı zamanda kullandığımız 8 test daha vardır.
SYYK Uygulama Yöntemleri
Stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı her şeyden önce bir test paketini kapsamaz. Alanında uzman psikologlar ve eğitimciler işbirliği gerçekleştirir. Ardından beceri ve ihtiyaçları tespit edebilmek adına testler uygulayıp değerlendirirler. Elde ettikleri verileri yorumlayarak, sonuçlar ışığında öğrencilerin stratejik hedeflerini belirlemek üzerine harita çıkartırlar. Detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.
Çocuğun akademik başarısı için aile içi iletişim, aile bireyleri arası sıcak ilişki ve ailenin bir arada olması önemlidir. Ailenin birlikteliği ve iletişimin kalitesi bebeklikten yetişkinliğe kadar bireyin her döneminde oldukça etkilidir. Toplumun en temel yapı taşlarından biri olan aile, çocuğun başarılı bir yetişkin olmasını destekler.
Çocuğun özgüveni, sosyal becerisi, iletişim ve problem çözme becerisi ailenin rol modelliği aracılığı ile gelişir. Dolayısıyla ebeveynlerin birlikteliği, çocuklarıyla sağlıklı bir iletişimde olmaları ve gereksinimlerini karşılamaları çocuklar için önemlidir. Bireyin duygusal farkındalığının yüksek olduğu çocukluk ve ergenlik yıllarında aile içi sorunlar ve boşanma bireyin dünyasını olumsuz etkileyebilmektedir.
Dolayısıyla çocuğun akademik başarısı boşanma sürecinde ve sonrasında ilk etkilenen performans alanı olmaktadır. Yetişkinlikle beraber bireyin sorumlulukları, sosyal çevresi geliştikçe ve ekonomik olarak bağımsızlaştıkça boşanmanın birey üzerindeki etkisi azalmaktadır. Çocukluk yıllarında akademik temel oluşturabilmek için çocuğun akademik başarı edinebilmesi önemlidir. Lisede ise genç artık kariyerine yön vermeye başlayacaktır.
Bu dönemde alan seçimi, meslek seçimi, üniversite seçimi gibi önemli kararlar gencin hayatının merkezine yerleşmektedir. Çocuk ve genç için aile yıkılmaz, sarsılmaz temellere sahiptir. Birey aileden aldığı bu güvenle yoluna cesaretle devam edebilir. Aile bireyin özelliklede çocuk ve gencin denge merkezidir. Ailede bir sorun varsa çocuğun tüm yaşam alanlarındaki duygusal dengesi sarsılacaktır.
Boşanma çocuk ve gencin gelecek kaygısını besleyecek, ayrılık anksiyetesini ve aile birliğine yönelik güvenini sarsacaktır. Anne-babanın boşanmasıyla yeni bir döneme giren çocuk ve gençte duygusal sorunlar kolayca gözlenebilir. Kendini kötü hissetme ve içe kapanmayla başlayan süreç depresyona, riskli davranış ve arayışlara kadar gidebilir.
Çocuk ve gençlerde boşanma sonrası duygusal, düşünsel ve davranışsal farklılıklar görülebilmektedir. Kaygı bozuklukları, okb, ayrılık anksiyetesi, okul fobisi, akademik başarısızlık, regresyon, özgüven eksikliği, içe kapanma, sosyal fobi, uyku ve yeme bozukluğu, takıntı ve tikler bunlardan bazılarıdır. Yazımızın devamında boşanmış ailede çocuğun akademik başarısı ele alınacaktır. Boşanma çocuğun akademik başarısını nasıl etkiliyor? Düşen akademik başarı için aile neler yapabilir? Detaylarıyla bahsedeceğiz.
Çocuğun Akademik Başarısı Boşanma Sonrası Olumsuz Etkilenebiliyor
Akademik başarı bireyin doğru öğretim yöntemleriyle potansiyelinin üstünde başarı elde edebilmesidir. Akademik başarı bireyin performansı, motivasyonu, potansiyeli, zekası ve dikkat süresi ile ilişkilidir. Ancak akademik başarı için duygusal faktörlerde oldukça önemlidir. Sosyal destek, başarmaya yönelik motivasyon kaynakları, ailenin varlığı, desteği çocuk ve genç için oldukça önemlidir. Boşanma sonrası ebeveynlerin birliğinin bozulması gencin önemli bir motivasyon kaynağını kaybetmesine neden olmaktadır.
Ailenin varlığı, bütünlüğü ve işlevlerini yerine getiriyor olması çocuk için oldukça önemlidir. Aile çocuğun gözlerini açtığı ilk dünyadır. Çocuk tüm ilk tecrübelerini bu dünyada deneyimleyecek burada prova ettiği tüm becerileri gerçek dünyada uygulayacaktır. Dolayısıyla ailedeki bir kayıp, eksiklik ve değişiklik çocuğun duygusal dengesini bozacak, gücünü düşürecektir. Ailenin geçirdiği bu olumsuz süreç çocuğun gelecek kaygısını, kaybetme ve terkedilme korkusunu tetikleyecektir.
Kaygı, korku ve belirsizlik içerisinde debelenen çocuğun akademik başarısı düşebilmektedir. Aile, çocuğun yetiştirilmesinde, sosyalleştirilip topluma uyum sağlamasında, kimlik ve kişilik oluşumunda oldukça etkilidir. Çocuk önce ailede şekil alır, temellerini oluşturur ardından dış dünyaya açılarak bireysel kimliğini geliştirir. Böylece çocuk ve genç dış dünyada bir birey olarak yer edinmeye başlar.
Ailenin çocuğa tüm bu katkıları yapabilmesi için çocuğunun yanında olabilmesi gerekmektedir. Ebeveynin çocuğa rol model sunması, maddi ve manevi destek vermesi oldukça önemlidir. Ancak boşanma sürecinde yaşanan aile içi sorunlar ve sonrasında boşanmanın getirdiği yaşam değişiklikleri çocuk ve genci altüst edebilmektedir. Bu süreçte aile ebeveyn rollerini aksatabilmekte çocuk ve gencin duygusal ihtiyaçlarının karşılanması ihmal edilebilmektedir.
Dolayısıyla çocuk ve genç ebeveynlerinin boşanma sürecinde sosyal ve psikolojik açıdan süreçten olumsuz etkilenebilmektedir. Bu da çocuk veya gencin okul hayatına ve akademik başarısına olumsuz yansıyabilmektedir. Okul başarısını etkileyen pek çok değişken vardır. Aile içi ilişkilerin dengeli ve düzenli olması nasıl çocuğun başarısını olumlu açıdan etkiliyorsa düzensiz olması da başarıyı olumsuz etkilemektedir.
Boşanma Sonrası Çocuğun Akademik Başarısı Ebeveynler Tarafından Nasıl Desteklenebilir?
Boşanma sürecinde ebeveynin önem vermesi gereken ilk konu çocuğun psikolojisi olmalıdır. Çift arasındaki ilişki ne kadar sorunlu olursa olsun tartışmalar, kavgalar ve elbette şiddet, hakaret içeren negatif olaylar çocuğun yanında yaşanmamalıdır. Çocuk ebeveynleri arasındaki ilişkinin eskisi gibi olmadığını, problemler olduğunu gözlemlemelidir. Ancak çocuğa aksedilen problemler çocuğun anne ve babasına yönelik olumlu değerlendirmelerini etkilememelidir.
Çocuk ve/veya gence boşanma süreci sakin bir dille, abartıya kaçılmadan anne ve baba tarafından açıklanmalıdır. Varsa soruları yanıtlanmalı, duygu ve düşünceleri dinlenmelidir. Çocuğa bu süreçte alınan yeni kararlarla ilgili bilgi verilmelidir. Çocuğun/gencin yaşam alanında olacak değişiklik, evden ayrılacak ebeveyniyle nasıl ve ne sıklıkta görüşebileceği anlatılmalıdır. Geleceğe yönelik mümkün olduğunca belirsizlik yaratılmamalıdır.
Net olmayan konularda kaygı verici açıklamalar yerine “henüz bu konu netleşmedi, karar aldığımızda ilk seninle paylaşacağız.” Denilebilir. Her iki ebeveyninde yeni yaşam alanında çocuk için yer olmalıdır. Mümkünse ona da bir oda yapılmalı, odasının kendisinin hazırlamasına, eşyalarını seçmesine fırsat verilmelidir. Ebeveynler evliliklerini nasıl bitirirlerse bitirsinler birbirleriyle ilgili olumsuz duygu ve düşüncelerini çocuğa yansıtmamalıdır.
Ebeveynin diğerini kötülemesi, suçlaması çocuğun üzerindeki duygusal baskıyı daha da artıracaktır. İçe kapanık, duygularını yeterince paylaşmayan çocukların böyle bir dönemde daha da fazla içe kapanması olasıdır. Aile bu dönemde çocuğun sessizliğini dikkate almazsa akademik başarısızlığın dışında sorunların gelişmesine de fırsat verebilir.
Çocuğun akademik başarısı düştüğünde çocuk yargılanmadan, cezalandırılmadan dinlenmeli, başarıyı etkileyen kaygı ve düşünceleri üzerine konuşulmalıdır. Varsa çocuğun destek talebi karşılanmalıdır. Çocuğun hayatında kaygılanmasını gerektirecek bir yaşam değişikliği olmayacağı ona hissettirilmelidir. Anne ve baba boşanma sürecinde ve sonrasında çocuğa düzenli zaman ayırmaya devam etmelidir.
Bu dönemde çocuğun başarısını etkileyen önemli bir sorun çocuğun artık konsantre olmakta güçlük yaşıyor olmasıdır. Anda kalamayan sürekli geçmiş anılar ve geleceğe yönelik kaygılar taşıyan çocuk derse odaklanmakta güçlük yaşamaktadır. Çocuk bu dönemde olumsuz ortam ve durumlardan uzaklaşabilmesi, negatif enerjisini boşaltabilmesi için bilinçli yönlendirilmelidir. Spor ya da sanat çalışmalarına katılması, gün içerisinde egzersiz yapması çocuğu rahatlatacaktır.
Mindfulness çalışmalarına katılması, nefes egzersizlerini öğrenmesi, yoga veya meditasyon yapması faydalı olabilir. Çocuğun yaşına göre oyun terapisi yapılması ya da psikolojik destek verilmesi de faydalı olabilir. Mutlu Aileler Başarılı Çocuklar Yetiştiriyor! yazımızı da okuyabilirsiniz.
Boşanma Sonrası Çocuğun Akademik Başarısı Olumsuz Etkileniyorsa Psikolojik Destek Alınmalıdır
Bu dönemde açığa çıkabilecek akademik başarısızlıkların aile tarafından anlayışla karşılanması ve yapıcı şekilde desteklenmesi gerekir. Ancak çocuğun başarısız olmasına katkıda bulunan boşanma süreci ebeveynler için de yıpratıcı bir dönem olabilmektedir. Çocuğun yaşadığı kaygıların benzerleri ebeveynler için de geçerlidir. Dolayısıyla kendi duygu, düşünce ve endişeleri içerisinde bocalayan ebeveyn bu dönemde çocuğunu ihmal edebilmektedir.
Boşanma sürecinde ve sonrasında çocuk ve diğer aile bireyleri psikolojik destek alarak yeni döneme daha kolay adapte olabilir. Boşanmanın getirdiği kaos içerisinde eşlerin de kendilerine dönmesi, duygularının farkına varması zorlaşmaktadır. Bu nedenle psikolojik destek ihtiyacı çocuk ve/veya genç kadar ebeveynler için de gerekli olabilmektedir. Özellikle çocuğun/gencin akademik başarısı düşüyorsa destek ihtiyacı göz ardı edilmemelidir.
Boşanma planlı da plansız da olsa çiftler için zorlu bir süreçtir. Ayrılığı isteyen birey özellikle çocuklar olduğunda kendini suçlu hissedebilmektedir. Ayrılığı istemeyen birey için de hem kendisi hem de çocuğunun iyi oluşu için psikolojik destek zaruri bir ihtiyaç haline gelebilmektedir.
Boşanma sonrası çocuğun akademik başarısı iyi takip edilmelidir. Okul ve öğretmenlerle iletişimde olmak çocuğun okul ve sınıf içi durumundan haberdar olmak gerekir. Çocukların boşanmaya tepkisi iyi gözlenmeli çocuktaki duygu, davranış değişiklikleri takip edilmelidir. Kaygı, depresyon, uyku-yeme sorunları, akademik başarısızlık gibi sorunlar görülebilir. Çocuğa psikolojik destek verilmesi ya da ailenin bu süreci daha iyi yönetmek için psikoeğitim alması faydalı olacaktır.