Ebeveynler kreş seçerken çocukları için mümkün olabilecek en iyi alternatifi bulmaya çalışır. Kolay mı, pamuklara sarıp sarmaladıkları çocuklarını evden ilk kez uzaklaştıracaklar. Üstelik bu çocuklar henüz 3 yaş civarlarındalar. Kimisi daha küçük ya da biraz daha büyük. O daha ana kuzusu derken şimdi okul çocuğu olmaya hazırlanıyorlar. Haliyle bu süreç aile için duygusal olarak çalkantılı bir dönem.

Aile bir yandan artık ev ortamının çocuğun gelişimine yeterli gelmediğini, çocuğun daha fazla uyarana ihtiyaç duyduğunu fark ediyor. Başka bir yandan çocuğunun dış dünyayı deneyimlemeye hazır olup olmadığından emin olamıyor. Aslında pek çok aile çocuklarının potansiyelinin farkında ve çocuğunun okul öncesi eğitime uygun olduğunu biliyor. Ancak bu deneyim için çocuklarından önce kendilerini yeterince hazır hissetmiyorlar.

Evde takip etmesi, koruması çok daha kolayken okul ortamına yönelik endişeler taşıyorlar. Bu da onları iyi bir seçim yapmak için tüm kaynakları zorlamaya yöneltiyor. Okul Öncesi Dönemde Kariyer Planı Yapmak: Küçük Ayaklar Geleceğe Büyük Adımlar Atsın yazımızı da okul seçmeden önce okuyabilirsiniz.

Peki Ebeveynler Kreş Seçerken Neleri Değerlendirmeli?

Aileler kreşlerle görüşmeye başlamadan önce kendi kriterlerini listelemeli, ön araştırmalar sonrasında kurumları ziyaret etmelidir. Kurumlarda mutlaka kurum yöneticisi ve sınıf öğretmeniyle ayrı ayrı görüşülmelidir. Varsa kurum psikoloğunun okulda olduğu bir güne görüşme planlanmalı ve psikologla da tanışılmalıdır. Okul aile tarafından dolaşılmalı, fiziki koşullar, güvenlik, eğitim materyalleri yerinde değerlendirilmelidir.

Aile beklentileriyle örtüşen seçenekleri belirledikten sonra bütçesine ve beklentilerine en uygun olan seçeneğe yönelmelidir. Seçenekler belirlendikten sonra karar aşamasına gelindiğinde okullar çocukla beraberde dolaşılmalıdır. Ebeveynler kreş seçerken mümkünse son karar çocuğa bırakılmalıdır. Seçenekler netleştikten sonra iki, üç alternatif içerisinden tercihi çocuğun yapması çocuk için değerlidir. Çocuğun aidiyet geliştirmesi için bu önemli bir basamak olacaktır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Ulaşım Kolaylığını Öncelikli Değerlendirmelidir

Ebeveynler kreş seçerken ilk dikkat edilmesi gereken kriterlerden biridir kolay ulaşılabilirlik. Çocuk okula ilk başladığında muhtemelen birkaç saatle başlatılacak çocuk alıştıkça süre tam güne yayılacaktır. Bu dönemde özellikle çalışan ebeveynler için çocuğu okula geç bırakmak erken almak zor olabilmektedir. Belki çocuğun okula geliş gidişini takip edecek bir aile büyüğünden destek alınabilir.

Ancak çocuk okula tam zamanlı gitmeye başlasa dahi acil durumlarda okul kolay erişilebilir noktada olmalıdır. Gerek ebeveynler gerekse çocukla ilgilenecek diğer bakım verenler için erişim kolaylığı değerlendirilmelidir. Ulaşımın göz önünde bulundurulmasını gerektiren bir diğer önemli konu ise çocuktur. Servise binmeyi veya uzun araba yolculuğu yapmayı gerektiren güzergahlar çocuğun daha çabuk yorulmasına neden olur. Çocuğun daha erken uyanması gerekebilir.

Yolda geçen süre kaynaklı anne baba ile daha az zaman geçirmek de çocuk için üzücüdür. Ulaşımın getirdiği bu sıkıntılar çocuğun okulu istememesine neden olabilir.

Ebeveynler Kreş Seçerken Referans Araştırması Yapmalıdır

Ebeveynler kreş seçerken mümkün olduğunca referans toplamaya çalışmalı. Seçenekleri belirledikten sonra güvenilir kaynaklara okulun güvenilirliği, hijyeni, kalitesi danışılmalıdır. Söz konusu çocuk olduğunda aileler birbirleriyle dayanışma içerisinde olacaktır. Okulu sosyal medyada ve internette araştırabilirsiniz. Çevrenizde daha önce bu okulu tecrübe etmiş tanıdıklarınız varsa deneyimlerini öğrenebilirsiniz. Referans edinebilmeniz karar sürecinde size oldukça yardım olacaktır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Öğretmen Kadrosunu Değerlendirmeli

Okul öncesi eğitimde öğretmen kadrosunun önemsiz olduğunu düşünmek çok büyük yanılgıdır. Okul öncesi eğitim çocuğun evde aldığı eğitimden sonra alacağı ilk eğitimdir. Çocuk evde anne babayı rol model alırken okulda öğretmenini model alacaktır. Öğretmenin iletişim şekli, problem çözme becerisi, disiplin anlayışı, öğretim modeli son derece önemlidir. Bu nedenle ebeveynler kreş seçerken öğretim kadrosuyla ilgili bilgi toplamalıdır.

Direk okul yönetimiyle ve öğretmenlerle görüşebilir ya da özgeçmiş araştırması yapabilirsiniz. Mezun olunan okul, mesleki tecrübe ve öğretmenin nerede ne kadar çalıştığı oldukça önemlidir. Ayrıca öğretim kadrosundaki sirkülasyon da değerlendirilmelidir. Okulda öğretmenler ne sıklıkta değişiyor, kadrodaki en uzun ve kısa kıdem süresi öğrenilmelidir.

Sürekli öğretmen değişikliğinin olması öğretmenlerin kuruma aidiyetinin az olduğunu gösterir. Bu da eğitim kadrosunun okul yönetiminden ve haklarından memnun olmadığını düşündürebilir. Mutsuz çalışanların olduğu bir ortamda mutlu çocukların yetiştirilmesi de çok mümkün olmayacaktır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Sınıftaki Öğrenci Sayısını da Öğrenmelidir

Okul öncesi eğitimden verim alınabilmesi için sınıfların çok kalabalık olmaması gerekir. Öğretmenin takibinde olan öğrenci sayısı az olmalıdır. Bu dönem çocukların fiziksel, bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak hızla geliştikleri bir dönemdir. Dolayısıyla öğretmen gelişimi ve değişimi fark edebilmek için her çocukla yeterince ilgilenebilmelidir.

Çocukların gelişim alanlarını gözlemleyebilmesi, gereken desteği, ilgiyi verebilmesi için öğretmenin zamana ve enerjiye ihtiyacı olacaktır. Ebeveynler kreş seçerken bu detayı da mutlaka değerlendirmelidir. Aksi halde okul öncesi eğitimden beklenen verimi almaları mümkün olmayacaktır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Eğitim İçeriğini Öğrenmelidir

Öncelikle kurumun kendine özel uyguladığı bir eğitim sistemi, müfredat var mı öğrenilmelidir. Var ise bu eğitimin detayları araştırılmalı mümkünse bir ön tanıtım istenilmelidir. Bazı okul öncesi kurumlarında yabancı dil eğitimi verilmektedir. Böyle bir beklentiniz varsa eğitimin detayları ve yoğunluğu hakkında bilgi isteyebilirsiniz. Kullanılan kitaplar, eğitim materyalleri de aile tarafından incelenmelidir.

Ebeveynler kreş seçerken varsa spor ya da sanatsal faaliyetler, atölye çalışmaları hakkında da bilgi almalıdır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Oyuncak ve Materyallerin Kalite ve Hijyenini Değerlendirmelidir

Çocuklara sunulan eğitsel materyallerin kalitesinin değerlendirilmesi oldukça önemli. Ahşap mı yoksa plastik ürünler mi kullanılıyor. Organik boyalar ve materyaller mi tercih ediliyor yoksa kimyasal içerikli materyaller mi? Kurumun anlaşmalı olduğu ya da tercih ettiği markalar neler?

Her öğrenci için ayrı materyal mi var yoksa ortak kullanım mı söz konusu? Oyuncak ve materyaller nasıl ve ne sıklıkta temizleniyor? Oyuncak ve materyaller ne sıklıkta yenileniyor? Eğitici araç-gereçler seçilirken nelere dikkat ediliyor? Ebeveynler kreş seçerken mutlaka bu detayları öğrenmelidir.

Çocuklar oyuncak ve materyalleri ağzına sokabilmektedir. Boyalarla ellerini, vücudunun belli bölgelerini boyayabilmekte hatta bu okulda aktivite olarak da uygulanabilmektedir. Dolayısıyla kullanılan ürünlerin sağlıklı ve organik olması son derece önemlidir. Ancak ürünler ne kadar kaliteli olursa olsun düzenli temizlenmediği sürece bakteri üretmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle temizliğin sıklığı ve tabi ki kullanılan temizlik ürünlerinin öğrenilmesi de önemlidir.

Ebeveynler Kreş Seçerken Okulun Fiziki Koşullarını Yerinde Değerlendirmelidir

Okul öncesi eğitimde kurumun fiziki koşullarının yönetmeliğe uygun olması son derece önemlidir ve denetlenmektedir. Ancak ailelerin yönetmelik dışında kalan beklentileri de olabilmektedir. Kimi zamanda milli eğitime bağlı olmayan bir okulda eğitime başlangıç yapılabilmektedir. Dolayısıyla çocuğun okuldaki fiziki güvenliği için fiziki koşullar değerlendirilmelidir.

Bina çok katlı bir bina ise merdivenlere dikkat edilmelidir. Merdivende tırabzan var mı? merdivenin yüksekliği, basamak sayısı ve genişliği çocuğun inip çıkabilmesi için uygun mu? Her katta tuvalet var mı? tuvalete giderken çocuğun merdiven inip çıkması gerekiyor mu? Ağır ve yüksek eşyalar duvarlara sabitlenmiş mi? Etrafta çocuğun yaralanmasına yol açabilecek eşyalar, dekorasyon ürünleri var mı?

Pencereler güvenli mi? Okulun bulunduğu yer ana caddeye yakın mı? Okul çıkışı güvenli mi? Okul güvenli bir muhitte mi? Okul yolunda çocukların güvenliği için gerekli trafik uyarıları var mı? Okulun bahçesi var mı? bahçede çocuğun oynayabileceği kaydırak, kum, salıncak vb. aktivite araçları var mı? Beslenme alanı var mı?

Mutfak çocuğun güvenliği için uygun mu? Tuvalet ve banyo çocuğun yalnız kullanabileceği şekilde dizayn edilmiş mi? Sınıfların büyüklüğü, ışık ısı dengesi ideal mi? Ebeveynler kreş seçerken bu detayları da göz önünde bulundurmalıdır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Günlük Rutin, Beslenme ve Uyku Hakkında Bilgi Almalıdır

Çocukların ev ortamında mutlaka kendilerine özel bir rutinleri oluyor. Uyanma saati, beslenme saati, devam ediyorsa öğle uyku saati, ara beslenme saatleri gibi. Çocuğun rutinleri eğer esnetilebilir değilse mutlaka bu rutinlere uyabilecek alternatifler değerlendirilmelidir. Okuldan günlük rutin çizelgesi alınmalıdır.

Eğitim kaçta başlıyor, yemek araları ne zaman ve ne kadar sürüyor, öğle uykusu araları var mı öğrenilmelidir. Beslenme için aylık menüler incelenmelidir. Çocukların beslenme menüsü belirlenirken profesyonel bir beslenme danışmanlığı alınıyor mu değerlendirilmelidir.

Yemekler okulda mı hazırlanıyor, dışarıdan mı geliyor öğrenilmelidir. Yemeği hazırlayan firma ya da kişi hakkında bilgi edinilmelidir. Yemek yapan kişinin sağlık kontrolleri düzenli yapılıyor mu sorulmalıdır. Yemeklerde kullanılan marka ve ürünler değerlendirilmelidir. Çocuğun herhangi bir besin alerjisi varsa bunun bilgisi de mutlaka okulla paylaşılmalıdır. Ebeveynler kreş seçerken yorucu olsa da önemli  olan her ayrıntıyı değerlendirmelidir.

Ebeveynler Kreş Seçerken İletişim Ağı Hakkında Bilgi Edinmelidir

Çocuğunuzu okula bıraktıktan sonra aklınız onda kalmadan evinize ya da işinize dönmek isteyeceksiniz. Bu en doğal hakkınız, aksi halde gününüz verimsiz ve endişeli geçecek. Aklınızın çocuğunuzda kalmaması için okuldaki gelişmelerle ilgili okulun ve öğretmenin sizi anlık bilgilendireceğine güvenebilmeniz lazım. Çocuğun güvenliği, sağlığı, psikolojisi gibi aciliyetli ve önemli konularda ebeveynin bilgilendiriliyor olması çok önemli.

Ebeveynler kreş seçerken mutlaka bu konuda okuldan bilgi almalıdır. Bazı kurumlarda öğrenci sayısının fazla olması nedeniyle bu iletişim ağı kurulamamaktadır. Öğretmen öğrencinin gelişimini ve ihtiyaçlarını yakından takip edememekte veya okul böyle bir iletişime gerek duymamaktadır. Böyle bir ortamda çocuğun gördüğü zarar çoğunlukla aile tarafından evde fark edilmektedir. Bu da okula olan güveni zedelemektedir.

Ebeveynler Kreş Seçerken Kurumda Okul Psikoloğu Olmasını Önemsemelidir

Kurumda psikolog bulunması oldukça önemlidir. Okul öncesi dönem çocukların küçük olması nedeniyle hafife alınmamalıdır. Bu dönemde çocukların taşımakta zorlandıkları duygusal yükleri olabilmektedir. Boşanma evresinde olan ya da boşanmış ailelerin çocuklarında psikolojik destek oldukça önemli olabilmektedir. Kardeş kıskançlığı, sevilen birinin kaybı, akran zorbalığı, gelişimsel gerilik ve benzeri durumlar psikolojik desteği gerekli kılar.

Üstelik çocukların IQ, EQ testlerine girmesi, ilgi ve yeteneklerinin belirlenmesi için de okulda psikoloğun olması önemlidir. Çocukların ilgi ve Beceri Alanları Nasıl Keşfedilir? Yazımızı okumak sizin için faydalı olabilir. Ayrıca Mutlu Aileler Başarılı Çocuklar Yetiştiriyor! yazımıza da göz atabilirsiniz.

Üstün zekalı çocukların fark edilmesi, gelişim geriliklerinin tespit edilmesi için de psikoloğu erken teşhisi önemlidir. Çocuk okulda ya da evde yaşadığı zorlukları psikolog ile konuşabilir. Ya da uygulanan projektif testler ve uygulamalar ile çocuğun iç dünyası dışarıya yansıtılabilir.

Psikolog tarafından ailelerle yapılacak grup çalışmaları, ebeveyn eğitimleri de son derece faydalıdır. Ebeveynler kreş seçerken mutlaka psikolog değerlendirmesi yapmalıdır. Ebeveynler psikologla ara ara görüşmelidir. Çocuğun psikolojik gelişimini desteklemek için neler yapılabileceği ihtiyaç durumunda psikoloğa danışılmalıdır.

 

Read More

LGS yaklaşıyor, pek çok öğrenci etkili zaman yönetimi tekniklerini biliyor ama uygulamaya dökemiyor. Süre azaldıkça öğrencilerin üzerindeki zaman baskısı artıyor. Bu nedenle öğrenciler, kalan sürede konuları bitirememekten ya da yeteri kadar soru çözememekten endişe duyuyorlar. Daha fazla zaman yaratabilmek için daha az uyuyup, mola yapmadan çalışan öğrenciler var.

Diğer grupta ise zaten yeterince vaktim yok, yetiştirmem mümkün değil diye düşünenler var. Her iki davranışta öğrencilerin motivasyonu ve başarı inancı için sakıncalı. Öğrenilen bilginin kalıcı hale gelmesi, öğrenmeden keyif ve verim alınması için çalışmayla orantılı şekilde dinlenmek gerekiyor. Doğru saatlerde ve yeterli şekilde uyumak ihtiyacımız olan enerjiyi sağlıyor. Ayrıca gün içinde edinilen bilgiler uyku sırasında kalıcı olarak işleniyor.

Çalışırken mola vermekte oldukça önemli. Çünkü hepimizin belli bir dikkat süresi var. Düzenli olarak kısa ve uzun süreli molalar verilmediğinde dikkat dağılıyor, beden yoruluyor ve öğrenme zorlaşıyor. Zaman kaybetmemek için yapılan bu fedakarlık aslında çok daha fazla zaman kaybetmeye neden oluyor. Dolayısıyla dikkati sürdürmek, dinlenmek ve öğrenirken keyif almak için etkili zaman yönetimi tekniklerini kullanmak gerekiyor.

Eğer sizde “LGS yaklaşıyor, kalan süreyi verimli geçirmeliyim” diyorsanız, pratik teknikler için yazımızı okuyabilirsiniz. Bu tekniklere uyarak zamanınızı daha verimli bir şekilde kullanabilirsiniz.  Peki zaman yönetimi nedir? LGS’ye hazırlanırken zaman yönetimi neden önemlidir? Etkili zaman yönetimi teknikleri nelerdir? Yazımızın devamında zaman yönetimini sizler için detaylarıyla ele alacağız.

Etkili Zaman Yönetimi Nedir?

Zaman hepimiz için oldukça adil. Herkes için ne bir eksik ne bir fazla, bir gün toplam 24 saat. Haftada 7 gün var ve her biri 24 saatten toplam 168 saatimiz var. LGS yaklaşıyor ve siz artık sınava gireceğiniz tarihi ve saati biliyorsunuz. Sınava kaç gün, hafta, ay var biliyorsunuz.

Zaman herkes için eşit olsa da zamanımızı harcadığımız kaynaklar birbirinden oldukça farklı. Örneğin ders saatleriniz, okul ile ev arası mesafe, okul sonrası sorumluluklarınız birbirinden farklı. Bir konuyu öğrenmek, tekrar etmek için ayıracağınız zaman birbirinden farklı. Öğrenme stilleriniz, zeka alanınız, ilgi ve becerileriniz birbirinden farklı.

Evdeki sorumluluklarınız, kültürünüz ve tutumlarınız birbirinden farklı. Dolayısıyla zaman herkes için eşit olsa da zamanı yönetme şekilleriniz farklı. Dikkat dağıtıcılara verdiğiniz yanıtlar ya da onlara ayırdığınız zamanlarda birbirinden farklı.

Etkili zaman yönetimi sayesinde zaman kişinin sorumluluklarına, ilgilerine, fiziksel, duygusal ve kişisel ihtiyaçlarına, sosyal yaşamına yetecek şekilde planlanabiliyor. Pek çoğumuz sorumluluklarımızı yerine getirmeye büyük önem verip kişisel ve sosyal ihtiyaçlarımızı geri planda tutuyoruz. Ya da tam tersi ilgilerimize gereğinde fazla zaman ayırıp asıl sorumluluklarımız için yeterli zamanı bulamıyoruz. Bu da zaman baskısı yaşamamıza neden oluyor.

Fiziksel ve duygusal olarak negatif enerjimizi boşaltamıyor ve yaptığımız işten verim alamıyoruz. Sınava kalan sürenin hesaplanabilir olması belirsiz olmasından çok daha avantajlı. Bu sayede kalan sürenizi nasıl planlayacağınızı organize edebilirsiniz.

LGS Yaklaşıyor, Sınava Hazırlanırken Etkili Zaman Yönetimi Uygulamanızı Kolaylaştıracak Önerilerimizi Deneyebilirsiniz

Zamanı Verimli Kullanabilmenin İlk Koşulu Elde Edilecek Bir Hedefin Olmasıdır

LGS yaklaşıyor ve siz gireceğiniz sınavda başarı elde etmek için emek veriyorsunuz. Peki neden emek verdiğinizi biliyor musunuz? Gireceğiniz sınavdan elde edeceğiniz başarı sonucunda ulaşmak istediğiniz bir hedefiniz var mı? Sınava hazırlanan öğrencilerle yaptığımız görüşmelerde pek çoğunun sınavda başarılı olmak için çalıştığını görüyoruz. Hedef ise sınav sonucuna göre belirleniyor. Oysa sınava hazırlanırken motivasyonunuzu belirleyecek olan somut hedeflerinizdir.

“İyi bir puan alayım, hedefimi aldığım puana göre belirleyeceğim” düşüncesi belirsiz bir hedeftir. Çünkü bu hedef sizi sınırlandırır. Ölçülebilir, takip edilebilir hedefler belirlemeniz, hedefinize yer, mekan, statü eklemeniz çok daha motive edici olacaktır. Henüz bir hedefiniz yoksa kendinize kısa ve uzun vadeli hedefler belirlemelisiniz. Belirleyeceğiniz hedeflerin net olması ve belirsizlik taşımaması önemlidir.

Zihninizde dağınık ve belirsiz halde duran bir hedef sizi yoracak ve dikkatinizi dağıtacaktır. Hedefinizi belirginleştirmek için önce uzun vadeli hedefinizi belirlemelisiniz. Ardından bu hedefi gelişiminizi takip edebilmek için kısa hedeflere bölebilirsiniz. Her alt hedefi de kendi içerisinde önem ve aciliyet sırasına göre gruplandırabilirsiniz. İşlerinizin önem ve aciliyet derecesini belirlemek için kendinize şu soruları sorabilirsiniz;

  1. Şu an bu işle uğraşmamın benim için önemi ne?
  2. Bu işi farklı bir zamanda yapmak üzere ertelemek bana bir şey kaybettirir mi?
  3. Yapacaklarımı göz önünde bulundurduğumda şu an bu işle uğraşıyor olmam önemli ve acil mi? Yoksa şu an bununla ilgilenme nedenim daha kolay ve keyif verici bir iş olması mı?

LGS yaklaşıyor, Sınava Hazırlanırken Eisenhower Matrisi Etkili Zaman Yönetimi Tekniğini Kullanabilirsiniz

Sınava hazırlanırken pratik ve keyifli bir yöntem olan Eisenhower Matris tekniğiyle zamanı verimli kullanabilirsiniz. Bu teknik ABD eski başkanı Dwight D. Eisenhower tarafından geliştirilmiştir. Tekniğe göre işlerin aciliyet ve önemini belirlemek için 4 çeyreğe bölünmüş bir koordinat çizilir. Yapılacak işler kendi içerisinde dört farklı şekilde kategorize edilir ve öncelik sırasına konur.

Acil Olmayan- Önemsiz İşler

Sorumluluk alanlarımız dışında kalan, keyfi işlerimizdir. Zaman baskısı hissetmediğimiz ve çoğunlukla keyif almak için yaptığımız işler bu gruba girmektedir. Sosyal medyada ve internette zaman geçirme, oyun oynama, telefonla konuşma vb. Bu gruba dahil edilebilecek acil olmayan ve yaşamsal önemi olmayan işlerdir. Bizi akademik olarak ileriye taşımayan ya da maddi bir getirisi olmayan işlerdir.

Bu tarz işlerle meşgul olmak özellikle sınava hazırlık sürecinde zaman yok edici etkiye sahiptir. Acil olmayan ve önemsiz işlerimizle günümüzün önemli bir kısmını geçiririz. Ardından daha acil ve önemli işlerimiz için zaman bulamaz ve stres yaşarız.

Acil Olan- Önemsiz İşler

Çoğunlukla hayır demeyi başaramadığımız, başkalarının istek ve ricalarının zamanımızı böldüğü işler bu gruba girebilir. Örneğin; öncelikli halletmeniz gereken önemli işleriniz varken arkadaşınızın araması. Yarına yetiştirmesi gereken kişisel bir işi için sizden bugün yardım istemesi. Hayır diyemediğiniz durumda gününüzün büyük bölümü arkadaşınızın işi ile geçecektir. Hayır diyebilmek, yaşamsal önemi olmayan işleri başka zamanlara erteleyebilmek de bir etkili zaman yönetimi becerisidir.

Acil Olmayan-Önemli İşler

5 ay sonra girilecek Lise giriş sınavı önemlidir. Ama şimdiden bu sınava hazırlık yapmak acil değildir. Ancak acil olmaması sürekli ertelenebilir öneme sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Bugünden başlayarak planlı şekilde ders çalışmak, eksikleri tamamlamak sınavda başarılı olmak için gereken ön hazırlıklardır.

Acil Olan- Önemli İşler

Bu kategoride toplanan işler çoğunlukla zamanı iyi yönetemediğimiz için son dakikaya kalan, önemli olan işlerimizdir. Ödevler, projeler, sunumlar çoğunlukla bu gruba girer. Etkili zaman yönetimi ile bu işlerin son dakikaya kalması önlenebilmektedir. Stres yaşamamak için ani gelişebilecek işler içinde zaman planında boşluklar bırakmak faydalı olacaktır.

LGS Yaklaşıyor, Sınava Hazırlık Temponuzda Molaları İhmal Etmeyin Pomodoro Tekniği ile Yorulmadan Etkili Zaman Yönetimi Uygulamak Mümkün

Uzun sürelerle ve aralıksız çalışmanın etkili bir çalışma şekli olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıdır. Etkili zaman yönetimi tekniği ile daha kısa sürelerde çok daha verimli çalışmalar yapabilirsiniz. Bu sayede hem daha az yorulur hem de daha uzun süre verimli çalışabilirsiniz. Bu noktada sınava hazırlanırken molalarınızı planlamanızı sağlayacak bir teknik önereceğiz. Bu tekniğin adı Pomodoro tekniği.

Tekniğe göre dikkatinizi vererek çalışabileceğiniz süre ortalama 25 dakika. Yapılan bilimsel çalışmalarda bu süreyi doğruluyor. Bu nedenle teknik size bir çalışma seansını 25-30 dakika olarak planlamanızı öneriyor.  Ardından 5 dakikalık mini bir mola vermeniz gerekiyor. Bu sürenin toplamına yani 30-35 dakikalık süreye 1 pomodoro deniliyor. Ayrıca pomodoro tekniği 4 pomodoroyu tamamladığınızda 25 dakikalık uzun bir mola vermenizi öneriyor.

Günde 8-16 arası pomodoro tamamlamak ideal sayılıyor. Yani molalar dahil 4-8 saatlik bir çalışma sınava hazırlanırken ideal olarak kabul ediliyor. Bu süre size oldukça uzun gibi gelebilir. Ancak bu süreye molalarda dahil olduğu için yorulmadan ve verimli şekilde çalışmış olacaksınız. Bu sayede mola vermeksizin yaptığınız uzun soluklu çalışmalara kıyasla çok daha fazla verim almış olacaksınız.

LGS yaklaşıyor dolayısıyla gününüzün büyük çoğunluğunu ders çalışarak ve test çözerek geçiriyor olabilirsiniz. Pandemi kaynaklı çoğunlukla evde olmanızda vaktinizi ağırlıklı sınav düşüncesi ve derslerle geçirmenize neden oluyor olabilir. Bu koşullarda molaları ihmal ediyor olmanız, kendinize ve dinlenmeye zaman ayırmamanız enerjinizi düşürecektir.

LGS yaklaşıyor olsa da sınava kadar hala uzunca bir süre var. Ara vermeden, keyif alacağınız etkinliklere zaman ayırmadan geçireceğiniz bu süre bir süre sonra yıpratıcı olabilir.

Tekniklere Bağlı Kalmak İstemiyorsanız Etkili Zaman Yönetimi İçin Bunları da Deneyebilirsiniz

  • Gün içerisinde yaptığınız işleri not edebilir ve hangi işe ne kadar zaman ayırdığınızın hesabını tutabilirsiniz. Bu çalışma hangi işe gereğinden fazla zaman ayırdığınızı görmenizi sağlayacaktır. Fazla zaman harcamanıza neden olan işlere daha az zaman ayırmak için neler yapabileceğinizi araştırabilirsiniz. Zamanı verimli kullanan arkadaşlarınızdan, ebeveynlerinizden, öğretmenlerinizden ya da bir profesyonelden de bu konuda destek alabilirsiniz.
  • Sorumluluklarınız, ilgi alanlarınız, sosyal çevreniz ve kişisel zamanlarınız için kendinize zaman sınırlamaları koyabilirsiniz. Planladığınız zaman aralıklarına sadık kalarak zamanınızı yönetme becerinizi geliştirebilirsiniz.
  • Kısa ve uzun vadeli planlar çıkarabilir, günlük, haftalık, aylık planlar yapabilirsiniz.
  • Programlarınıza sadık kaldıkça motivasyonunuzu artırmak için kendinize ödüller verebilirsiniz.
  • Dikkat dağınıklığı ile başa çıkmak için çalışma ortamınızı düzenleyebilir, dikkatinizi dağıtan eşyaları ortamınızdan kaldırabilirsiniz.
  • Etkili zaman yönetimi için vaktinizi verimsiz geçirmenize neden olan sosyal medya gibi amacınız dışındaki etkinlikleri sınırlandırabilirsiniz.
  • Keyif almadığınız veya yapmakta zorlandığınız, gözünüzde büyüyen işleri ertelemek yerine günün erken saatlerinde yapmaya çalışabilirsiniz.

Etkili Zaman Yönetimi için Dijital Uygulamalardan da Faydalanabilirsiniz

Yukarıda önerdiğimiz her teknik için akıllı telefonlarınıza indirip ücretsiz olarak kullanabileceğiniz uygulamalar bulunmaktadır. Pomodoro tekniğine göre kurgulanmış mola saatlerinizi size hatırlatacak uygulamalar edinebilirsiniz. Bir zamanlayıcı alabilir ya da telefonunuzun alarmını kullanarak mola alarmlarınızı düzenleyebilirsiniz. Telefonunuza günlük, haftalık, aylık çalışma programları hazırlayabileceğiniz uygulamalar indirebilirsiniz. Yapılacaklar listesi hazırlayabileceğiniz, üzerine tik atabileceğiniz dijital not defteri uygulamaları kullanabilirsiniz.

Kaç soru çözdünüz, kaç doğru, kaç yanlış yaptınız hesaplayabileceğiniz performans uygulamaları kullanabilirsiniz. Hedeflerinizi görselleştirebilir, okumak istediğiniz okulu, hayalinizdeki geleceği dijital panoda görselleştirebilirsiniz. Hayal panosu ya da vision board adı verilen bu uygulamayla ilgili internetten daha detaylı bilgi edinebilirsiniz. Çalışmanızı sizi motive etmesi için bilgisayar, telefon ekranlarına arka plan yapabilirsiniz. Gerçek bir pano hazırlayıp odanıza, evde sıklıkla görebileceğiniz bir alana asabilirsiniz.

LGS Yaklaşıyor, Etkili Zaman Yönetimi İçin Profesyonel Destek Alabilirsiniz

LGS yaklaşıyor ve siz sınava hazırlanırken Etkili zaman yönetimi becerisi edinmekte zorlanıyor olabilirsiniz. Bu dönemde profesyonel danışmanlık alarak kısa sürede pratiğinizi geliştirebilirsiniz. Hedef belirlemekte, zamanınızı verimli kullanmakta zorlanıyorsanız, zaman baskısı ile yoğun stres yaşıyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik yetenek yönetimi ile sınava hazırlık sürecinde kariyerinizi planlayabilir zamanı daha verimli yönetebilirsiniz.

 

Read More

Meslek seçimi yaparken hayatımızda verebileceğimiz en önemli kararlardan birini veriyoruz. Çünkü verdiğimiz bu karara göre eğitim hayatımızı, kariyerimiz, çevremizi ve ilişkilerimizi belirliyoruz. Yaşam standartlarımız, ortamımız, kültürümüz ve hatta tutumlarımız mesleğimize göre değişiyor ya da gelişiyor. Seçtiğimiz meslek gelecekteki 40-50 yılımıza etki ediyor. Dolayısıyla doğru seçim yapabilmek çok önemli.

Meslek seçimi yaptığımız yıllar ise bir bireyin yaşam döngüsü içerisindeki belki de en çalkantılı yıllar. Ergenlik dönemine denk gelen seçim sürecinde gencin üzerinde inanılmaz bir baskı açığa çıkıyor. Gençlerden bir yandan geleceği için doğru kararlar vermesi, bilinçli adımlar atması bekleniyor. Başka bir yandan kendini tanıması, ilgilerini, becerilerini fark etmesi isteniyor. Bunları yaparken ergenliğin getirdiği hormonal, ruhsal ve bedenler değişimlere de uyum sağlaması bekleniyor.

Hepsinden öte bu dönemde verimli ders çalışması, hedeflerine ulaşabilmek için sınava sıkı hazırlanması gerekiyor. Böylesi zorlu bir dönemden geçen genç gelecek kaygısı yaşayabiliyor. Bu zorlu dönemin üstesinden gelebilmek için gençler sosyal ve duygusal desteğe ihtiyaç duyuyor. Ailenin meslek seçimindeki rolü de tam olarak bu noktada devreye giriyor.

Gençlerin Gelecek Kaygısı Yaşamaması İçin Aileler Ne Yapmalı? Yazımızdan da meslek seçimi sürecinde faydalanabilirsiniz.

Çocuğunuz Meslek Seçimi Yaparken Kişilik Özellikleriyle Uyumlu Bir Meslek Seçmesine Fırsat Vermelisiniz

Kişilik özelliklerine göre meslek seçimi yapmak mesleki doyum, başarı ve mutluluk için oldukça önemlidir. Meslek seçimi yaparken çoğunlukla sınav başarısı, popüler meslekler ve mesleki kazanç dikkate alınır. Oysa meslekte başarıyla ilerlemek ve mutlu olabilmek için kişilik özellikleri, ilgi ve beceriler dikkate alınmalıdır.

Meslek seçimi kişiliğin bir ifadesidir. Dolayısıyla da bireyin kendisine uygun mesleği seçmeden önce kişiliği hakkında cevaplaması gereken pek çok soru vardır. Kişi bu sorulara uygun cevapları bulduğunda iş yaşamında mutlu olur. Meslek hayatındaki mutluluk kişisel yaşamda da huzur ve mutluluğu getirir.

Aile çocuğun kişilik gelişiminde oldukça etkilidir. Ailenin bu süreçteki rolü çocukluktan başlamalıdır. Aileler çocuklarının sağlıklı karakter gelişimine destek olmak için demokratik, destekleyici ve hoşgörülü ebeveyn tutumu sergilemelidir. Ayrıca aileler çocuklarını erken yaşlardan itibaren gözlemlemekte, her durum ve koşuldaki tepkilerini bilmektedir. Dolayısıyla çocuklarının karakteristik özelliklerini iyi tanımaktadırlar.

Aileler bu süreçte çocuklarına güçlü ve zayıf yönlerine yönelik geri bildirim verebilirler. Çocuğun kendi özelliklerini tanıması, zayıf yönlerini güçlendirmesi için profesyonel desteğe de başvurabilirler. Meslek seçimi sürecinde karakter analizi ile daha doğru bile tercih yapmaları desteklenebilir. Ayrıca aileler çocuklarının özgüven geliştirmesinde, özdenetim ve özdeğer kazanmalarında birincil rol modeldir.

Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak yazımızı meslek seçiminde kişilik özelliklerinin etkisini daha detaylı değerlendirmek için okuyabilirsiniz.

Çocuğunuz Meslek Seçimi Yaparken İlgi, Beceri ve Yetkinlikleriyle Uyumlu Mesleklere Yönelmesini Desteklemelisiniz

Doğru meslek seçimi yapabilmek için erken yaşlardan itibaren çocukların ilgi alanlarını keşfetmeleri desteklenmelidir. İlgi alanlarını keşfedebilmek büyük oranda ailenin bilinçli yönlendirme yapmasını gerektirir. Çünkü her çocuk belli yönelimlerle doğar.

Çocuk bu yönelimini oyuncaklarıyla nasıl oynadığından başlayarak gösterir. Okul hayatında ise bu ilgiler yeni öğrenmelerle birlikte daha da gelişebilir ya da tamamen körelebilir. Çocuklar ilgi alanları desteklendiğinde öğrenme sürecinden daha büyük keyif alır. Böylece daha yaratıcı ve üretken hale gelir. Hareketli çocuklar fiziksel egzersizlerle enerjilerini boşaltabilecekleri sporsal aktivitelere yönlendirilebilir.

Müzik ve danstan keyif alan çocuklar bale, dans ya da bir müzik aleti çalmayı öğrenmeye yönlendirilebilir. Taklitten hoşlanan bir çocuk tiyatroya, dramaya yönlendirilebilir. Konuşmayı seven bir çocuk sunucu, anlatıcı olarak rol alabilir. Ancak unutulmamalıdır ki ilgi alanlarını keşfetmek zaman alacaktır.

Örneğin spora yönlendirilmiş bir çocuğun hangi spor dalında ya da müziğe yönlendirilmiş bir öğrencinin hangi enstrümanda daha mutlu ve başarılı olacağını bulmak zaman alacaktır. Bu süreci maymun iştahlılık olarak değerlendirmemeli, çocuğun ilgi alanını keşfetmesine fırsat verilmelidir.

Çocukluktan itibaren ilgi alanları keşfedilen çocuklar yetişkin hayata geldiklerinde ilgileriyle uyumlu şekilde meslek seçimi yapabilmektedir. İlgi alanlarıyla örtüşen mesleklere yönelen bireyler kariyerlerinde çok daha başarılıdırlar. Daha mutlu işler üretir, üretirken keyif alır ve bu keyfi tüm yaşam alanlarına yayarlar. Gençlerin gelecek kaygısı yaşamamaları için aileler erken yaşlardan itibaren çocuklarının ilgilerini fark etmesi ve desteklemesi gerekir.

Çocuğun ilgi ve beceri alanları doğru tespit edildiğinde okul öncesi dönemden başlayarak performansında yükseliş olacaktır. Doğru yönlendirme sayesinde çocuk eğitim hayatında, meslek yaşamında ve sosyal ilişkilerde de daha başarılı olacaktır. Bu sayede çocuğun meslek seçimi yaparken ilgi ve beceri alanına göre seçim yapması kolaylaşacaktır. Bu seçim çocuğun mesleğinden keyif almasını, daha kaliteli işler ortaya çıkarmasını sağlayacaktır.

Çocukların ilgi ve beceri alanları keşfedildiğinde tüm hayatına etki edecek bir farkındalık kazanılmış olur. Eğer bu keşif sürecinde ebeveynler olarak zorlanıyor ya da tespitlerinizin doğruluğundan emin olamıyorsanız destek alabilirsiniz.

Meslek Seçimi Yaparken Çocuğunuzun Zeka Alanını da Mutlaka Göz Önünde Bulundurmalısınız

Aileler çocuklarının meslek seçiminde çoğunlukla kendi tecrübelerine ve zeka alanlarına göre seçim yaparlar. Aslında bu karar süreci çok daha erken lise döneminde alan seçimi yaparken başlar. Anne babalar kendi bilgi, beceri ve yetkinliklerine göre çocuklarının alan seçimine etki ederler. Bu yanlış bir tutumdur. Çünkü zekanın kalıtsal etkisi olsa da her bireyin baskın zeka alanı farklıdır.

Dolayısıyla sayısal zekaya sahip bir bireyin sözel zekaya sahip çocuğu olabilir. Aileler yanlış yönlendirme yapmamak için mutlaka çocuklarının baskın zeka alanını dikkate almalıdır. Meslek seçimi yaparken sıklıkla çoklu zeka kuramına göre mesleki yönlendirme yapılmaktadır. Çoklu zeka kuramı bireyin baskın zeka alanlarının belirlenmesinde elverişlidir. Ancak seçim yaparken sadece zeka alanının dikkate alınması da doğru bir seçim için yeterli olmayabilir.

Bireyin doğru mesleğe yönelebilmesi için ilgisinin, becerisinin, bilgisinin ve yeteneğinin o alana elverişli olması gerekir. Örneğin bir bireyin müzikal alana ilgisi olabilir, ancak bilgi ve yeteneği olmayabilir. Başka birinin müzikal alanda bilgi ve becerisi vardır ama ilgisi yoktur. Ya da müzikal alanda onu ileriye taşıyacak sözel zekası yeterli olmayabilir. Bu nedenle Meslek seçimi yaparken değerlendirme bu nedenle çok yönlü yapılmalıdır.

Çoklu zeka kuramına göre 8 farklı zeka alanı bulunmaktadır. Meslek seçimi yaparken Uzamsal, Kinestetik, Müziksel, Sözel, İçsel, Sosyal, Matematiksel, Doğasal Zeka alanlarından baskın olan dikkate alınarak seçim yapılmalıdır. Aileler çocuklarının zeka alanını belirlerken yine profesyonel destek alabilir ya da okul rehberlik biriminden yardım talep edebilirler.

Meslek Seçimi Önerileri: Çoklu Zeka Kuramı yazımızı da seçim sürecinde zeka alanına uygun mesleklerle ilgili bilgi almak için okuyabilirsiniz.

Meslek Seçimi Yaparken Zorluk Yaşayabilirsiniz Profesyonel Kariyer Danışmanlığı ile Çocuğunuzun Geleceğine Bilinçli Yatırım Yapabilirsiniz

Meslek seçimi söz konusu olduğunda ailenin rolünün ne derece büyük olduğu alan araştırmalarında görülmektedir. Ailenin seçim sürecinde yapıcı rol oynayabilmesi, çocuğunun geleceğine bilinçli yön verebilmesi için kariyer planlamasına hakim olması gerekir. Doğru yönlendirme için mesleklerin geleceğini, geleceğin mesleklerini bilmek, bölüm ve üniversiteleri tanımak gerekir. Bunların yanı sıra eğitim ve kariyer fırsatlarını da bilmek önemlidir.

İyi bir eğitim için çocuğun yurtiçi ve yurtdışı burs imkanı var mı araştırılmalıdır. Ayrıca üniversite eğitimi oldukça masraflıdır. Şehir, ülke değişikliği gerekecek mi, konaklama, ulaşım ve eğitim masrafları ne olacak hesaplanmalıdır. Aile çocuğun eğitimini finanse edebilecek güce sahip mi belirlenmeli, seçim sürecinde bütçe de dikkate alınmalıdır.

Aile çocuğunun karakterine, ilgi ve becerisine göre bir seçim yapmasına rehberlik etmelidir. Bu konuda zorluk yaşamak olağandır. Bu durumda aile mutlaka öğretmenden, rehberlik biriminden ya da profesyonel bir kaynaktan destek almalıdır. Aile meslek seçimi sürecinde çocuk için önemli bir duygusal kaynaktır. Ancak kimi zaman özellikle ergenlik döneminin etkisiyle ailelerle çocuklar arasında iletişim problemleri olabilmektedir.

Çocuklarınızla iletişim kurmakta zorlanıyor, akademik başarılarında iletişim ve yaklaşım modellerinizle olumsuz etkide bulunduğunuzu düşünüyorsanız psikolojik destek ve aile danışmanlığı alabilirsiniz. İhtiyacınız olan profesyonel destek için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik Yetenek Yönetimi ile çocuğunuzun kariyerini planlayabilir, ilgi, yetenek ve yatkınlıklarını birlikte belirleyebiliriz. Meslek seçimi yaparken kariyer danışmanlığı almak gençlerin kendilerine, ailelerin ise çocuklarına verebileceği en değerli armağandır.

Read More

Hayalinizdeki üniversitenin öğrencisi olabilirsiniz.” Kiminiz için bu sözümüz kulağa erişilmesi zor geliyor olabilir. Ancak hayal ettiğiniz üniversiteye girmeniz imkansız değil. Peki hayalinizdeki üniversite hangisi? Üniversitenin hangi özellikleri öğrencisi olmak için onu tercih etmenize neden oluyor? Doğru duydunuz, üniversite sizi değil aslında siz üniversiteyi seçiyorsunuz. Yani bir üniversitenin başarılı olması, onu tercih eden öğrencilerin kalitesi ile orantılı oluyor.

Hayalinizdeki üniversitenin öğrencisi olmak için öncelikle algınızı değiştirmelisiniz. Bir hayaliniz varsa o hayale tutunmalısınız. Gerçekleşeceğine inanmalı ve gerçekleştirmek için çalışmalısınız. Unutmayın, orada okuyan diğer öğrencilerin sizden hiçbir farkı yok. Çoğunlukla başarılı olan öğrencilerin çok daha farklı eğitim olanaklarına, ayrıcalıklara sahip olduğu düşünülmektedir. Oysa başarı elde eden öğrencilerin başarısız olanlardan en büyük farklarının başarıya olan inançları olduğu görülmektedir.

Öyleyse siz de hayalinizdeki üniversitenin öğrencisi olabilirsiniz. Peki bu hayali hedefe çevirmek ve gerçekleştirmek için ne yapabilirsiniz? Yazımızın devamında size hayalinize ulaşmanıza yardımcı olacak önerilerde bulunacağız. Ancak bir önerimiz daha var ki o da meslek seçiminizle ilgili olacak.

Üniversite seçerken çoğunlukla üniversitenin başarısına, sosyal imkanlarına ve prestijine bakılmaktadır. Oysa iyi bir üniversite, seçtiğiniz mesleğe sizi en iyi şekilde hazırlayacak olan üniversitedir. Popüler bir üniversitede okumak eğitim hayatınız süresince size keyif verecektir. Ancak mezuniyet sonrası mesleğe atıldığınızda asıl işinize yarayacak olan mesleki donanımınız olacaktır. Seçeceğiniz mesleğin gelecek 40-50 yılınızı etkileyeceğini varsayarsak üniversite seçiminizi meslek odaklı yapmanız daha sağlıklı olacaktır.

Önce size uygun mesleği seçmeli sonrasında mesleki donanımı kazanabileceğiniz yeterlilikte üniversite tercihi yapmalısınız. Hangisi Daha Doğru: Üniversiteye Göre Meslek Seçmek mi, Mesleğe Göre Üniversite Seçmek mi? yazımız da sizin için faydalı olabilir. Üniversite Seçimi Yaparken Hayal Kırıklığına Uğramamak İçin Dikkat Etmeniz Gerekenler yazımıza da seçim sürecinde bakabilirsiniz.

Stratejik Yetenek yönetimi ile Hayalinizdeki Üniversitenin Öğrencisi Olabilirsiniz!

Meslek seçimi, bireyin hayatı boyunca verdiği en önemli kararlardan biri, belki de birincisidir. Çünkü hayatımızın en güzel yıllarını bir mesleğe hazırlanarak diğer büyük bir kısmını ise onu icra ederek geçiririz. Üniversite yılları ise mesleğimizi seçtiğimiz ve mesleğe kabul koşullarını karşılamaya çalıştığımız yıllardır. Bu yüzden hayatımızın önemli bir noktasıdır üniversite.

Öğrenciler bu önemi bilerek sınava hazırlık sürecinde yoğun stres yaşar. Hatta öğrencilerin önemli bir bölümünde sınav kaygısı yaygın olarak görülür. Çünkü üniversite seçerken sadece üniversite kazanmayı istemek yeterli değil. İstediğimiz üniversitenin öğrencisi olabilmek için sınavda yeterli puanı almanız gerekiyor. Bu koşul da özellikle popüler üniversitelerin derecesini yükseltiyor.

Hal böyle olunca üniversite sınavına hazırlanmak her öğrenci için belli düzeyde stres ve kaygı yaratıyor. Kimisi için bu duygular çok baskın ve günlük yaşamı zorlaştıracak düzeydeyken kimisi için sınavla ilgili önemli konular karşısında hissediliyor. Yaşanan kaygı bireyin motivasyonunu engelleyebilir. Çoğu zaman başarısızlık korkusu performansı ketliyor.

Çok başarılı olan, iyi dereceler yapabilecek öğrenciler sınava yükledikleri anlam nedeniyle başarısız olabiliyor. Bu noktada stratejik yetenek yönetimi öğrencilerin başarı elde etmesine destek oluyor. Stratejik yetenek yönetimi ile hayalinizdeki üniversitenin öğrencisi olabilirsiniz. Stratejik kariyer planlaması ile üniversite sınavına hazırlanmak öğrencilerin başarılı sonuçlar almasına destek oluyor. Bu yöntem gençlerin geleceklerinden daha emin olmalarını ve hayal kırıklığı yaşamamalarını sağlıyor.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kısa ve Uzun Vadeli Hedeflerinizi Belirleyerek Hayalinizdeki Üniversitenin Öğrencisi Olabilirsiniz

Hedef belirlemek sınav başarısı için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Ancak bir üniversitenin öğrencisi olmayı hayal etmek başarılı olmak için yeterli bir hedef değildir. Öğrenciler belirli bir hedefleri olmadığında neden çalışmaları gerektiğini, çabalarının sonucunda ne kazanacaklarını somutlaştırmakta zorlanırlar. Ayrıca hedefsizlik kişinin belirsiz bir yolda ilerlemeye çalışmasına neden olur. Hedef belirlerken daha somut, ölçülebilir, esnetilebilir ve ulaşılabilir hedefler seçmek gerekir.

Bir hedefin ölçülebilir olması hedefe giden yolda kontrol noktaları bulundurmayı gerektirir. Yani büyük hedefe ulaşabilmek için küçük hedefler planlamak gerekir. Stratejik yetenek yönetimi sayesinde sizin için uygun üniversite hedefini belirlersiniz. Bu yöntemde size hedefe ulaşmak için 3 aylık periyotlarla gelişim planları çıkarılır.

Uzun vadeli hedefiniz net olsa da kısa vadeli hedefler sayesinde verim alamadığınız stratejilerde değişikliğe gidilebilir. Böylece gelişiminizi daha kolay takip edebilirsiniz. Ayrıca başardığınız kısa vadeli hedefler büyük hedefi de başarabileceğinize yönelik inancınızı artırır.

Farklı Alternatifleri Öğrenerek Ufkunuzu Genişletebilir, Hayal Ettiğiniz Üniversitenin Öğrencisi Olabilirsiniz

Stratejik yetenek yönetimi ile sadece hedef belirlemiş olmazsınız. Hayalinizdeki üniversitenin özelliklerini öğrenerek size sizin için uygun olan yeni alternatifler sunarız. Seçim sürecinde ufkunuzun genişlemesine destek oluruz. Hayal ettiğiniz üniversite koşullarına erişebileceğiniz farklı şehir ve ülkelerdeki üniversite alternatiflerini değerlendirmenize yardımcı oluruz. Alternatifleri olan bir hedef belirlemeniz sınava hazırlık sürecinizde çok daha kolay motive olmanızı sağlar. Sınava ve geleceğe yönelik kaygınız azalır.

Seçebileceğiniz üniversiteler için almanız gereken puanlar ve uygulamanız gereken çalışma metoduna yönelikte bizden bilgi edinebilirsiniz. Dolayısıyla stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı alarak çok daha kolay hayalinizdeki üniversitenin öğrencisi olabilirsiniz.

Stratejik yetenek yönetimi ile hedefinize ulaşmak için, nerede olduğunuzu ve farklı neler yapmanız gerektiğini öğrenebilirsiniz. Bu sayede sınava hazırlık sürecinde özdenetim kazanır ve gelişim alanlarınızı kolayca tespit edebilirsiniz. Hedefinizin ve bir yol haritanızın olması dikkat dağıtıcılarla başa çıkmanızı da kolaylaştıracaktır. “Benim ulaşmak istediğim bir hedefim var, öyleyse zamanı iyi yönetmeliyim. Şu an bana faydası olmayan şeyleri dışarıda bırakmalıyım.” Özdenetimini kazanabilirsiniz.

Etkili Zaman Yönetimi ve Verimli Ders çalışma Teknikleri ile Hayalinizdeki Üniversitenin Öğrencisi Olabilirsiniz

Sınava hazırlık sürecinde istenilen verimi almak için sadece hedef belirlemek yeterli değil. Öğrencilerin zamanlarını etkin kullanabilmesi için verimli ders çalışma tekniklerini de öğrenmesi gerekir. Aynı zamanda her öğrenci birbirinden farklı şekilde öğrenir. Biri için en verimli öğrenme stili görsel öğrenme stili iken, diğeri için işitsel ya da kinestetik öğrenme stili olabilir.

Öyleyse bu süreçte verimli çalışabilmek için öğrenme stiline uygun bir çalışma programı geliştirmek gerekir. Bu becerileri edinmeniz için daha önce paylaştığımız kapsamlı yazılarımızı okumanızı önerebiliriz.

Zaman yönetimi için  Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımızı okuyabilirsiniz. Öğrenme stilinizi öğrenmek için Öğrenme Stiline Göre Akademik Başarıyı Yükseltecek Ders Çalışma Teknikleri yazımızı okuyabilirsiniz. Verimli ders çalışma teknikleri için Çoklu Zeka Kuramına Göre Verimli Ders Çalışma Önerileri yazımızı okuyabilirsiniz. Bu uygulamalar sonrasında hayalinizdeki üniversitenin öğrencisi olabilirsiniz.

İlgi Alanlarınıza Zaman Ayırarak Hayalinizdeki Üniversitenin Öğrencisi Olabilirsiniz

Sınava hazırlanırken verimli ders çalışmak, plan-program yapmak ve bu planlara sadık kalmak çok önemlidir. Ancak aralıksız ders çalışmak verimli ders çalışmak değildir ve bir süre sonra çalışma isteğinizin azalmasına neden olur. Hem zihniniz hem bedeniniz yorulur ve ders çalışma zamanları gözünüzde büyümeye başlar. Stratejik yetenek yönetimi size ders çalışma süreleri dışında keyif alabileceğiniz aktivitelerle kendinizi motive etmenizi önerir.

Etkili zaman yönetimi tekniklerini geliştirdiğinizde de kişisel ilgileriniz için ayırabileceğiniz vaktiniz kalır. Böylece akademik hayatınız ile kişisel yaşantınız arasında bir denge kurma imkanı bulursunuz. Bu denge daha mutlu olmanızı sağlar ve motivasyonunuza da olumlu etki eder. Sınava hazırlık süreci yorucu, yoğun ve uzun bir maratondur. Bu maratonda es vermez, kişisel ihtiyaçlarınıza zaman ayırmazsanız hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.

Yorgunluk, stres ve sürekli çalışmak hedefinizi ulaşılmaz görmenize neden olabilir. Bu nedenle ilgi alanlarınıza ve ihtiyaçlarınıza zaman ayırarak hayalinizdeki üniversitenin öğrencisi olabilirsiniz.

Stratejik Yetenek Yönetimi Siz ve Aileniz Arasında Uzlaşı Sağlamak için Bilimsel Kaynaklardan Faydalanır

Sınava hazırlık sürecinde öğrencilerin karşılaştığı bir diğer zorluk; kendi kariyer hedefleri ile ailelerinin beklentilerinin uyuşmamasıdır. Ailelerinin çocuklarına yönelik gerçekdışı beklentileri olabilmektedir. Aileler çocuklarının performansına, ilgilerine, yeteneklerine, karakteristik özelliklerine ya da potansiyeline bakmaksızın mesleki yönlendirme yapabilmektedir. Aileler kendi kariyer tecrübelerinde ve eğitim hayatlarında karşılaştıkları zorluklardan çocuklarını korumaya çalışmaktadır.

Ancak aileler kendi deneyimleriyle çocuklarına rehberlik ederken çocuklarının daha büyük mutsuzluklar yaşamasına neden olabilmekteler. Stratejik yetenek yönetimi aracılığı ile size üniversite ve meslek alternatifleri sunarken bilimsel kanıtlardan faydalanıyoruz. Uyguladığımız test ve envanterler, yaptığımız alan çalışmaları ile sizin için en doğru seçenekleri belirliyoruz. Ailelere bu süreçte kariyer planının detaylarını, neden ve nasıllarını açıklıyoruz.

Tıpkı danışmanlık alan öğrenciler gibi ailelere de mesleklerin geleceği ve geleceğin meslekleri detaylarıyla anlatıyoruz. Ailelerin amacı çocuklarına mutlu olabilecekleri ve kendi ayakları üzerinde kolayca durabilecekleri bir gelecek inşa etmek. Dolayısıyla yaptığımız çalışmalardan elde edindiğimiz bilgilerle ailelerinizin kaygılarını dindiriyor, beklentilerinizin birbiriyle uyuşmasını sağlıyoruz. Stratejik yetenek yönetimi sayesinde ailenizin de desteğini alarak hayalinizdeki üniversitenin öğrencisi olabilirsiniz.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Hayal Kırıklığı Yaşamadan Hayalinizdeki Üniversitenin Öğrencisi Olabilirsiniz

Sınava hazırlanırken Stratejik yetenek yönetimi ile kariyerinizi planladığınızda geleceğe yönelik alacağınız riskleri azaltmış olursunuz. Böylece gelecekte hayal kırıklığına uğrama olasılığınızı eleminize edersiniz. “Başarılı olacak mıyım? Hayalini kurduğum üniversite benim için doğru bir tercih mi? Seçeceğim üniversite ihtiyacım olan mesleki bilgiyi bana kazandırır mı? gibi hayalinizdeki üniversiteye yönelik kaygılarınızın olası cevaplarını öğrenirsiniz. Kaygılarınızdan arınmış, berrak bir zihin ile sınava hazırlanırsınız. Dolayısıyla Stratejik Yetenek Yönetimi ile hayal kırıklığı yaşamadan hayalinizdeki üniversitenin öğrencisi olabilirsiniz.

Read More

Stratejik yetenek yönetimi ile doğru alan seçimi yapmak mümkün. Lise eğitiminin en zorlu dönemlerinden biridir seçim süreci. Bu seçim hem genç hem de ailesi için son derece önemlidir. Sadece aile ve genç için değil okul için de öğrencilerin yapacağı seçim önemlidir. Doğru seçim yapmak öğrencinin kariyer gelişimine başarılı bir yön verir.

Doğru alan seçimi yapan öğrenci okulunun akademik başarısını yükseltir ve sıralamada okul başarısının yükselişini destekler. Dolayısıyla doğru seçim yapabilmek önce gence, sonra çocuğunun geleceğine önem veren aileye kazandırır. Geniş perspektifte bakıldığında da okul, toplum ve iş veren kazançlı çıkar. Basit bir seçim gibi değerlendirilen bu karar aslında bu kadar önemlidir.

Doğru alanı seçmek eğitimde başarılı ve mutlu olmayı sağlar. Bu mutluluk beraberinde verimli çalışmayı destekler ve performans sınav sonuçlarına yansır. İyi bir puan alan öğrenci istediği mesleğe yönelik eğitim almak için dilediği üniversiteye yerleşebilir. Potansiyeli ve beklentileriyle uyan üniversitede eğitim gören çocuk başarılı ve mutlu olur. Bu başarı bireyin kişisel ve mesleki gelişimine yatırım yapmasını sağlar.

Gelişimini önemseyen birey iş verenin karşısına daha donanımlı çıkar ve beklentileri karşılar. İşine yapacağı katkı ve vereceği değer ortaya çıkacak işin kalitesini yükseltir. Kalite bir markanın değerini, tüketicinin memnuniyetini artırır. Bunlarla da kalmaz işinde verimli, üretken ve mutlu olan bir birey sosyal ve kişisel yaşamında da verimli olur. Bu sayede de çok daha mutlu bireyler, aileler ve toplumlar gelişir.

Bu sağlıklı ve verimli sürecin işletilebilmesi için bireylerin alan seçiminden başlayarak doğru yönlendirilmeye ihtiyacı vardır. Stratejik yetenek yönetimi ile bunu sağlamak mümkündür.

Doğru Alan Seçimi Neden Önemli?

Alan seçimi, bireyin gelecekte yöneleceği meslek için bir ön hazırlık sürecidir. Çünkü alan seçimi sonrası öğrencilerin belli meslekleri seçebilmesinin önü kesilmiş olmaktadır. Bir meslek seçmek ise bireyin hayatının kalanında vaktinin büyük çoğunluğunu geçireceği çalışma sahasını belirlemesidir. Meslek seçimi ile bireyler sadece gelir kaynaklarını belirlememekte sosyal çevrelerini, hayat standartlarını, potansiyel eşlerini ve ilişkilerini de belirlemektedir.

Meslek her şeyden önce bireyin yetenekleri kullanma, kendini geliştirme ve gerçekleştirme alanıdır. Bu nedenle alan seçmekle kalmaz olası mesleğinizi ve yaşam koşullarınızı da Lise döneminde belirlemiş olursunuz.

Alan Seçimi Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?

Gençlerin doğru karar verebilmesi için hem kendini hem de alanları tanıması gerekir. Stratejik yetenek yönetimi bireyin kişilik özelliklerini, ilgi ve beceri alanlarını görmesinde etkilidir. Ayrıca kişinin güçlü ve gelişime açık yönlerini belirlemesi ve buna göre seçim yapması önemlidir. Bu farkındalıklar çoğunlukla doğru mesleği seçebilmek için gereklidir. Ancak doğru mesleği seçebilmek doğru alanı belirlemekten geçmektedir.

Ayrıca öğrencilerin doğru alana yönelebilmeleri için baskın zeka yönlerini ve öğrenme stillerini bilmesi gerekir. Stratejik yetenek yönetimi içerisinde uygulanan test ve envanterlerle IQ, EQ ve öğrenme stilleri de belirlenmektedir. Alan seçiminde doğru karar verebilmek için seçim öncesi sayısal, sözel, eşit ağırlık ve yabancı dil alanlarını detaylarıyla değerlendirmek gerekir. Hangi alanda hangi dersler veriliyor incelenmelidir.

Ayrıca o alandan mezun olan öğrencilerin hangi meslekleri seçebileceği de öğrenilmelidir. Alan seçimi yapmadan önce çok yönlü değerlendirme yapılmalı, öğrenciler mümkünse zeka, ilgi, yetenek testlerine katılmalıdır. Çünkü üniversite sınavında başarıyı belirleyecek olan seçilen alana yönelik cevaplanacak sorulardan elde edilecek performanstır.

Alan dışı öğrencilerin bu alan sınavlarında başarılı olması oldukça zordur. Ayrıca alan dışından gelen öğrenciler için katsayılarda dezavantajlı konuma düşmelerine neden olmaktadır. Alan seçimiyle ilgili doğru bilgilerin edinilmesi, avantaj ve dezavantajların belirlenmesinde de stratejik yetenek yönetimi gereklidir.

Peki Stratejik Yetenek Yönetimi Nedir?

Stratejik yetenek yönetimi, en akılda kalıcı haliyle bireylerin yeteneklerinin ve yetkinliklerinin yönetilmesi anlamına gelir. Stratejik yetenek yönetimi sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim süreçleri planlanır.  Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir ve bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planları yapılır. Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmaları amaçlanır.

Başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır ve kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur. Öğrencilerin sosyo–ekonomik ve kültürel koşulları değerlendirilerek 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefler planlanır.

Aba Psikoloji’ de bireyin stratejik yetenek yönetimi hedeflerini belirlemek için psikologlar ve eğitimciler birlikte çalışır. Bu sayede katılımcı hakkındaki veriler hiçbir şeyi gözden kaçırmadan analiz edilir. Tüme varım yöntemiyle hedefler belirlenir. Uygulamanın ardından bireyin kişilik özelliklerine, ilgi alanlarına bilgi düzeyine, yeteneklerine uyacak şekilde yol haritası çizilir.

Hedefler belirlenirken 3,6,12 ve 24 hedefleri ve öngörüleri kapsar. Ancak bu süre içerisinde kişinin hedeflerinde değişiklik ihtiyacı olursa planlar yeniden düzenlenir ve değişikliğe gidilebilir. Bu nedenle hedeflerin 3, 6, 12, 24 aylık sürelerle planlanması çok daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi Neden Önemli?

Alan seçerken verdiğimiz karar hayatımıza ilişkin diğer kararları da büyük ölçüde etkiler. Alan seçimi yaptığımızda bazı meslekleri seçme şansımızı kaybederiz. Alacağımız alan dersleri ise üniversite sınavında sorumlu olacağımız konulara yöneliktir. Doğru seçim yapmamız alanda dolayısıyla sınavda başarılı olmamızı sağlar. Yanlış bir seçim ise okul başarısızlığından, sınav başarısızlığına kadar gidebilir. Dolayısıyla alan seçimindeki performansımız meslek seçimimize de etki eder.

Meslek kişinin değer yargılarına, dünya görüşüne, günlük yaşama tarzına, başkaları ile ilişkilerine etki eder. Seçeceğimiz mesleği yapabilmemiz ve başarılı olabilmemiz için bu mesleğin gerektirdiği ilgi, bilgi ve beceriye ihtiyacımız vardır. Bilgi alan seçimi sonrasında kazanılacaktır. İlgi ve beceri ise alan seçmeden önce tespit edilmelidir. Stratejik yetenek yönetimi de kişinin bu süreçte doğru kararlar almasını destekleyecektir.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Alan Seçimi Yaparken Şu Sorulara Cevap Bulabilirsiniz

Kendinizi, beklentilerinizi ve ilgi alanlarınızı yeterince iyi tanıyor musunuz?

Pek çoğumuz kendimize yönelik yeterince bilgiye sahip değiliz. Güçlü yönlerimiz neler, zayıf yönlerimiz neler? Çevremiz bizi daha çok hangi yönlerimizle tanıyor? Aile içinde nasıl, sosyal yaşamda nasıl biriyiz? Tüm bunları yeteri kadar biliyor muyuz? Kendimizle ilgili farkındalığımız alan ve meslek seçimimizde oldukça önemli bir yere sahip.

Seçmek istediğiniz alan ya da meslekle ilgili yeterince bilgiye sahip misiniz?

Seçim yapabileceğiniz dört alan var. Sayısal, sözel, yabancı dil ve eşit ağırlık. Bu alanlardan hangisi sizin için daha uygun? Bilginiz, beceriniz, zeka alanınız, ilgileriniz ve beklentileriniz için hangisi daha doğru bir seçim olacak? Seçtiğiniz alan sonrası hangi mesleklere yönelebilirsiniz? Mesleğinizde başarılı olmak için hangi üniversitede okumak sizi avantajlı hale getirir?

Okurken yapmanız gereken farklı çalışmalar var mı (stajlar, araştırma çalışmaları vb.) mezuniyet sonrası ortalama iş bulma süreniz ne?  Başlangıç düzeyde bu mesleğin maaş getirisi nedir? İlerleyen yıllarda maaş artışı nasıl olacak? Fiziksel özellikleriniz, cinsiyetiniz, yaşım, kültürünüz bu meslek için uygun mu? Bu meslekte başarılı olmak için yabancı dil, bilgisayar bilgisi gibi farklı donanımlar gerekiyor mu?

Seçmek istediğiniz alan ve meslek için seçim özgürlüğünüz var mı? Ailenizin bu seçimdeki rolü ne? Sizi maddi, manevi destekliyorlar mı? Ailenizi seçim sürecinde yanınızda olmaya nasıl ikna edebilirsiniz? Kuşkusuz bu sorular çoğaltılabilir ve verilecek yanıtlarda kişinin profesyonel bir danışmanlığa duyacağı ihtiyacı artırabilir. Stratejik yetenek yönetimi ile tüm bu soru işaretlerine yönelik cevapları bulabilirsiniz.

Alan seçimi yaparken önyargılarınızdan etkileniyor musunuz?

Alan seçimi yaparken bazen önyargılarımız asıl istediklerimizi düşünmemize engel olabilir. Sözel alanda başarılı ve mutlu olabilecek bir öğrenci başkaları ne der düşüncesiyle yanlış alana yönelebilir. “Sözel seçersem başarısız olduğumu düşünecekler.” “Annem-babam sayısal okumuş, ben de onlar gibi sayısal okumak zorundayım, yoksa onlara layık olamam.” Bunlar önyargılı düşüncelerdir. Oysa sözel okuması gereken bir öğrenci sayısal seçerse “başarısız” olma olasılığı çok daha yüksek olacaktır.

Başarısız olması ne kendisinin ne de ailesinin istediği bir sonuç değildir. Çevremiz seçim süreçlerimizde doğruyu bulmamıza destek olmak ister. Kendi bilgi ve deneyimleriyle bizlere yönlendirmede bulunurlar. Aslında niyet her zaman masumdur. Yardım etmek amacıyla yapılan bu öneri ve yönlendirmeler kimi zaman olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.

Herkesin karakteri, ilgisi, becerisi, zeka alanı, kariyerden beklentisi farklıdır. Aynı aile içerisinde, anne-baba ve çocuklar arasında dahi çok büyük farklılıklar vardır. Bizleri özel ve biricik kılan da bu farklılıklardır. Dolayısıyla başkalarının öneri ve tecrübelerinden ziyade somut ve bilimsel kanıtlar eşliğinde tercih yapılmalıdır. Bunu sağlayan en iyi yöntem ise stratejik yetenek yönetimi ile yapılan kariyer planlamasıdır.

Alan seçimi sonrası bazı meslekleri seçme şansını kaybedeceğini biliyor musun?

Hangi mesleği seçmek istediğinizle ilgili bir fikriniz olmayabilir. Ya da zaman içerisinde fikirleriniz değişiklik gösterebilir. Ancak yapacağınız alan seçimi sonrasında bazı meslekleri seçme şansınız ortadan kalkmış olacak. Dolayısıyla alan seçimi yapmadan önce meslekler üzerine düşünmeniz ileride hayal kırıklığı yaşamamak için gereklidir.

İlginizi çeken meslekleri araştırabilir, hangi meslek için hangi alana yönelmeniz gerektiğini seçim yapmadan önce öğrenebilirsiniz.

Alan seçimi sürecinde ailenizi seçiminize ikna edebilecek misiniz?

Hayatımıza yön verirken yapacağımız seçimlerde ailenin rolü oldukça büyüktür. Bu rol bazen destekleyici güce sahipken bazen de hayal ve hedeflerimizle örtüşmeyen bir güce dönüşebilir. Önemli olan karar verirken her iki tarafın da somut performans çıktılarını dikkate alarak karar verebilmesidir.

Alan seçimi yaparken bazen aileler çocuklarının performansı, ilgi ve yetenekleriyle hiç örtüşmeyen yönlendirmeler yapabilmektedir. Bazen de öğrenciler kendi potansiyelinin dışında bir karara yönelebilmektedir. Bu noktada her iki taraf görüş ve önerilerini sunmalıdır. Eğer uzlaşı sağlanamıyorsa mutlaka kariyer danışmanlığı alınarak alan seçimi yapılmalıdır.

Stratejik Yetenek Yönetimi Hatalı Alan Seçimi Riskini Azaltır

Alan seçimi yapmadan önce ilgi alanlarınızı keşfetmeye, beceri ve yatkınlıklarınızı geliştirmeye odaklanın. Geleceğe yönelik hedefler belirleyin ve gelecekte nasıl bir hayat istediğinizi hayal edin. Dışarıdan gelen sesleri, korkularınızı ve önyargılarınızı bastırmaya çalıştığınızda iç sesinizin size söylemek istediklerine odaklanın. Geleceğe yönelik kaygılarınız hangi konuda yoğunlaşıyorsa o konuda ailenizden ya da profesyonelden destek alın. Yetersiz bilgi kaygının en büyük sebebidir.

Geleceğinize yön verebilmek için alanlar, meslekler ve yapmanız gerekenlerle ilgili çokça bilgi toplayın. Okulunuzdan mesleki ilgi ve yetenek envanterlerinin uygulanmasını, tercih sürecinde detaylı bilgi verilmesini, alanların tanıtılmasını isteyin. Daha kapsamlı değerlendirme almak ve kariyerinizi planlamak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi planlayabilir, ilgi, yetenek ve yatkınlıklarınızı birlikte belirleyebiliriz. Alan seçimi yaparken kariyer danışmanlığı almak gençlerin kendilerine, ailelerin çocuklarına verebileceği en değerli armağandır.

Read More

Stratejik yetenek yönetimi genç ve yetişkinlerin gelecek kaygısı ile başa çıkmalarına destek oluyor. Öğrencilikten başlayarak iş hayatındaki acemilik yıllarına kadar her aşamada gelecek kaygısı duyulabiliyor. Eğer yanlış bir meslek seçimi yapıldıysa bu kaygı ilerleyen yaşlarda da devam ediyor.

Bireysel rol ve sorumluluklarımız artıkça üzerimizdeki psikolojik baskıda artış gösteriyor. Yaşanan coğrafyanın sosyo-kültürü, ekonomisi, gelişmişlik düzeyi, mezuniyet sonrası istihdam oranları bu kaygının şiddetini belirliyor. Başarılı olabilecek miyim? iş bulabilecek miyim? kendimi gerçekleştirebilecek miyim? Bir aile kurabilecek, onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek miyim? Bu yeni yaşam döneminde de sevilecek, değer görecek, “ben” olarak kabul edilebilecek miyim?

Tüm bu belirsizlikler ve geleceğin koşullarına yönelik beklentiler kişinin gelecek kaygısını beslemektedir. Ancak alacağınız stratejik yetenek yönetimi ile gelecek kaygınızı yenebilirsiniz.

Peki Stratejik Yetenek Yönetimi Nedir?

Stratejik yetenek yönetimi, en akılda kalıcı haliyle bireylerin yeteneklerinin ve yetkinliklerinin yönetilmesidir. Bu yöntem sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim planları hazırlanır. Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir ve bu hedeflere en verimli şekilde ulaşmak hedeflenir. Bir diğer hedef ise gerçekleştirilmek istenen amaca en iyi performansla ulaşabilmektir.

Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır ve bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur. Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de değerlendirilerek oluşturulan plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar.

Aba Psikoloji’ de bu uygulama yapılırken bireyin hedeflerini belirlemek için psikologlar ve eğitimciler birlikte çalışır. Bu sayede katılımcıya yönelik veriler eksiksiz analiz edilir ve tüme varım yöntemiyle hedefler belirlenir. Hedeflere ulaşmak için bireyin kişilik özelliklerine, ilgi alanlarına bilgi düzeyine, yeteneklerine uyacak şekilde yol haritası çizilir.

Hedefler belirlenirken 3,6,12 ve 24 hedefleri ve öngörüleri kapsar ancak bu süre içerisinde kişinin hedeflerinde değişiklik ihtiyacı söz konusu olursa planlar yeniden düzenlenir ve değişikliğe gidilebilir. Bu nedenle hedeflerin bölünerek 3, 6, 12, 24 aylık sürelerle planlanması çok daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi Neden Önemli?

Günümüzde eğitim ve iş alanında rekabet oldukça yoğun. Pastadan doyurucu pay alabilmek için kişilerin iyi okullara girebilmesi, iyi eğitimler alabilmesi gerekiyor. Ancak bunu başarabilmek için çok yönlü değerlendirme yapabilmek gerekiyor. Önce bireyin kendisini tanıması, gelecekten beklentilerini belirlemesi gerekiyor.

Meslek yaşamında mutlu ve başarılı olabilmek için ilgi, beceri, yetenek ve yetkinliğine göre meslek seçmek gerekiyor. Bununla da kalmıyor ekonomik koşullar, kültür ve tutumlar meslek seçimine yön veriyor. Gelecek 10 yıllardaki yaşam koşullarının olası getirilerini de öngörebilmek gerekiyor. Mesleklerin geleceğini ve geleceğin mesleklerini bilerek seçim yapmak başarılı seçim yapma olasılığını artırıyor.

Dolayısıyla iyi yerlerde istihdam edilmek için en başından hedef belirleyip bu hedefe uygun hazırlanmak gerekiyor. Ancak bu kararı vermek o kadar da kolay değil. Bir ömür boyunca yapacağınız mesleği seçmek bir anlık bir karar süreci olmamalıdır.

Öğrenciler ilgi, istek ve ihtiyaçlarını bir kenara bırakıp risk almamak için seçimi ailelerine bırakabilmektedir. Bu süreçte önyargıları, korkuları ya da çevrelerinden edindikleri çarpıtılmış gerçekler gençlerin cesaretlerini kırabilmektedir. Stratejik yetenek yönetimi size tüm bu etkenler sonucunda açığa çıkabilecek gelecek kaygınızı yenmenizde destek olur. İyi bir planlama yapıldığında gelecek kaygısı yaşama olasılığınız dahi ortadan kalkar.

Stratejik yetenek yönetimi sayesinde kişiler, kendini keşfetme fırsatı yakalar. Böylece gençler doğru bölümleri ve üniversiteleri tercih ederek kendine en uygun akademik kariyer planını gerçekleştirir. Stratejik yetenek yönetiminin en önemli katkılarından biri de küresel ve bilimsel bir bakış açısıyla kişilerin eğilimlerinin değerlendirilebilmesidir.

Stratejik Yetenek Yönetimi Gelecek Kaygısı Yaşamayı Nasıl Önlüyor?

Öğrenciler için üniversiteyi kazandıktan sonra “kariyerimde ne yapacağım?” sorusunun cevabını bulamamak en büyük dert. Öğrencilerin büyük çoğunluğunun hayali üniversiteye gelene dek üniversiteyi kazanmak oluyor. Ama üniversiteyi kazandıklarında “biz şimdi ne yapacağız?” diyor ve adeta sudan çıkmış balığa dönüyorlar. Çünkü üniversiteye kadar sadece bu sınavı kazanmaya odaklanıyor sonrası için çoğunlukla bir plan yapmıyorlar.

Oysa iyi bir kariyer için iyi bir akademik eğitim almak yeterli değil. Mesleğe yönelik daha planlı ve stratejik çalışmalar yapmak gerekiyor. Yetersiz hazırlık ise gençlerin gerçek hayat koşullarıyla yüzleştiğinde gelecek kaygısı yaşamasına neden oluyor. Üniversiteyi kazanana kadar verilen emek ve yaşanan kaygı oldukça büyük. Dolayısıyla gelecek kaygısının yüksek olması da bir o kadar normal.

Belli bir noktaya kadar bu kaygıyı hissetmek olumsuz değil aksine öğrenciler için oldukça faydalı. Çünkü kaygı bizi uyararak geleceğe yönelik önlem almamızı ve hazırlık yapmamızı sağlıyor. Kaygı hissettikçe bu duyguyu hafifletebilmek için çareler arıyoruz. Stratejik yetenek yönetimi duyulan gelecek kaygısıyla başa çıkabilmek için kişilerin geleceğe tam donanımlı hazırlanmasını destekliyor.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kısa ve Uzun Vadeli Hedeflerinizi Belirleyin

Üniversiteye hazırlanırken nasıl bir yol izlediniz? Karakterinizle, ilgi alanlarınız, kişisel beklentileriniz ve yeteneklerinizle örtüşen, sevip mutlu olabileceğiniz bir meslek seçtiniz mi? eğer bu sorunun cevabı evet ise bugüne kadar oldukça başarılı bir strateji izlediğinizi söyleyebiliriz. Ancak bu süreci ilk başta bahsettiğimiz stratejiler ile geçirmediyseniz de endişe duymayın.

Eğitim hayatınızın ya da kariyerinizin hangi döneminde olursanız olun stratejik yetenek yönetimi ile başarılı olabilirsiniz. Eğitim hayatınız, mesleğinizle ilgili kısa ve uzun vadeli hedeflerinizin olması gelişiminizi takip edebilmek için önemlidir. Hedefler motivasyonunuzu sağlar, başarı için gerekli koşulları karşılamanıza yardım eder. Hedefler beklentilerinize, bilgi birikiminize, potansiyelinize ve çalışma koşullarınıza göre düzenlenir. Bu sayede zamanı daha verimli kullanır, çalışma süreleriniz dışında kendinize de zaman ayırabilirsiniz.

Stratejik yetenek yönetimi ile rehavete kapılmadan, zamanı kaçırmadan planlı ve programlı geleceğe hazırlanabilirsiniz. Özellikle üniversitenin ilk yılı, öğrencilerin sınav stresinden kurtulmakla rehavete kapıldıkları bir yıldır. Yeni bir ortamı keşfediyor olmakta akademik çalışmaları geri planda bırakır. Meslek hayatında da kişiler belli bir yılın üzerine çıktıklarında rehavete kapılır, yükselme imkanı bulamazlarsa motivasyonlarını kaybederler. Stratejik planlama sayesinde duraklama dönemlerinizi de nasıl değerlendirebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Üniversitenin ilk yılından başlayarak başarılı çalışmalar yapabilir, networkünüzü nasıl geliştirebileceğinizi, mesleğe yönelik neler yapabileceğinizi öğrenebilirsiniz. Mesleğinizde de duraklamaya girdiğinizde de yükselme ya da farklı kariyer fırsatlarını değerlendirmeniz için size uyan planlar çıkartılır. Bazen duraklamanın nedeni mesleki ya da kişisel yetkinliklerdeki eksiklikler olabilir. Bu noktada da size gelişim alanlarınızı öne çıkarmak için yeni hedefler planlanacaktır.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kişisel ve Mesleki Gelişim Alanlarınızı Destekleyin

Kişisel gelişim alanları, gelir elde etme amacı olmaksızın yapılan, keyif alınan uğraşlar olarak değerlendirilebilir. Kişisel gelişim faaliyetleriyle bireylerin boş zamanlarını değerlendirmesi; duygusal, bilişsel, sosyal ve davranışsal becerilerini geliştirmesi amaçlanır.

Kişisel gelişim alanları kulüplere katılmak, spor, dans, sanatla ilgilenmek, dijital içerik üretmek, fotoğrafçılık gibi örneklendirilebilir. Bu etkinlikler aracılığı ile bireyler boş zamanlarını verimli geçirmekle kalmaz farklı kazanımlar da elde ederler. En başta sosyal ilişkilerini ve iletişim becerilerini geliştirir, network elde ederler. Kişisel uğraşları sayesinde zamanı verimli kullanma, çok yönlü düşünme gibi iş hayatına etki edecek kazanımlar da elde ederler.

Üstelik günümüzde kişisel gelişim alanlarına yatırım yapan bireyler iş verenler tarafından tercih edilmektedir. Stratejik yetenek yönetimi sayesinde kişisel gelişim alanlarınızı kolayca belirleyebilirsiniz. Gelişim alanlarınıza yatırım yapabilir yaptıklarınıza mesleğinize katkı sağlayacak şekilde özgeçmişinizde yer verebilirsiniz.

Mesleki gelişim alanlarınızı doğru tespit etmenizde de stratejik yetenek yönetimi yardımcı olmaktadır. Bu yöntem ile eğitim hayatınızı en verimli şekilde değerlendirmeniz hedeflenir. Mesleğinizi en iyi şekilde yapabilmeniz için mümkün olan en iyi üniversitelerden eğitim almanıza rehberlik edilir. Üniversite döneminde networkünüzü geliştirmeniz için önerilerde bulunulur. İyi referanslar edinebilmeniz için neler yapabileceğiniz anlatılır.

Stratejik planlama sayesinde mesleki gelişim için neler yapabileceğinizi öğrenebilirsiniz. Staj programlarınız, cv hazırlığınız, katılacağınız mesleki eğitimler, sertifika programları konusunda neler yapabileceğiniz sizinle paylaşılır. Mesleğinizde başarılı olmanız için gerekli olan yabancı dil yetkinliği, bilgisayar, araç kullanımı konusunda da yönlendirilirsiniz.

Belirsizlikleri Netleştirmek Gelecek Kaygısı Duymanıza Engel Olacak

Stratejik yetenek yönetimi ile yeterli bilgi sahibi olmadığınız sorulara yönelik size uygun cevaplar bulabilirsiniz. Bu soruların mantıksız ya da gereksiz olduğunu düşünmeyin, eğer size kaygı veriyorsa önemlidir. Cevabını bulmanız da sizi rahatlatacaktır. İş bulma sürecini nasıl yönetebileceğinize yönelik sorularınız, iş verenleri nasıl etkileyebileceğiniz, rakiplerinizin neler yaptığı önemlidir.

Cevapları araştırırken eksiklerinizi tespit ederek gelişiminiz için hedefler belirleyebiliriz. Tüm bu soru işaretlerine stratejik yetenek yönetimi ile objektif yanıtlar bulabilirsiniz. Bilinçli şekilde yapacağınız tüm bu hazırlıklar gelecek kaygısı yaşamanızı engelleyecektir.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Risk Almadan Sorumluluk Alın, Gelecek Kaygısı Yaşamayın

Sorumluluk sahibi olmak bireylerin erken yaşam dönemleri itibariyle geliştirmeleri gereken önemli bir beceridir. Sorumluluk sahibi bireyler çok daha kolay özdenetim geliştirirler. Stresle kolayca başa çıkabilir, görevlerini ve kendilerinden beklenenleri yerine getirebilmek için daha planlı hareket edebilirler. Sorumluluk sahibi bireyler işlerini başkalarına yaptırmak yerine bizzat kendileri yapan, sonuçlarıyla yüzleşen bireylerdir.

Sorumluluk sahibi bireyler daha rahat karar verebilir, kendi hayatlarının kontrolünü ellerinde tutabilirler. Gelecek kaygısı yaşasalar dahi bu kaygıyı başa çıkabilecek düzeyde tutabilirler. Sorumluluk almak kimi zaman kaygı verici olabilir. Özelliklede potansiyelinin farkında olmayan bireyler için sorumluluklar ürkütücü olabilir.

Stratejik yetenek yönetimi sonucunda bireyler sorumluluk almaya yönelik cesaretlenirler. Güçlü yönleri, bilgi birikimi, tecrübeleri göz önünde bulundurularak bireylerin sorumluluk almaları desteklenir. Sorumluluk becerisi kazanmak hem mesleki başarı hem de kişisel yaşam için önemlidir.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Karar Sürecinizde Ailenizin Desteğini Alabilirsiniz

Gelecek kaygısı yaşayan bireyler için çevrelerinde onları destekleyen arkadaşlarının ve sıcak aile ilişkilerinin olması değerlidir. Geleceğin belirsizliği karşısında kaygılar ile başa çıkmada aile ve sosyal destek oldukça etkilidir. Sevildiğini ve desteklendiğini bilen, yalnızlık hissetmeyen bireyler başarmaya daha kolay odaklanır. Ancak özellikle alan ve meslek seçerken isteklerimiz ailemizin beklentileriyle uyuşmayabilir.

Bizim için doğru olan onlar için riskli olabilir. Onlar için doğru olan bizim bilgimiz ve ilgilerimizle örtüşmeyebilir. Dolayısıyla da seçim sürecimiz beklediğimizden daha karmaşık ve stresli hale gelebilir. Ailenin seçimine yönelmek daha mutsuz olacağımız bir geleceğe merhaba demek anlamına gelebilir. Aileyle çatışmak ise duygusal ve maddi desteğimizi kaybetme riskini almaya neden olabilir.

Stratejik yetenek yönetimi ise birey için en doğru meslek alternatiflerini ve kariyer planlarını çıkaracaktır. Test ve envanter sonuçları ile mesleklere yönelik yapılan bilimsel çalışmalar ışında yapılacak yönlendirmeler daha güvenilirdir. Ailelere detaylı bilgilendirme yapılmakta ve tüm sonuçlar ailelerin soru işaretlerini giderecek şekilde paylaşılmaktadır.

Stratejik yetenek yönetimi sayesinde aile ile genç arasında uzlaşı sağlanır. Gencin sevdiklerinin desteğiyle kendini gerçekleştirmeye yönelik inancı perçinlenir ve kendini bu süreçte daha güçlü hisseder. Bu dönemde kaygılarınızı aileniz ve sosyal çevreniz ile paylaşabilmeniz sizi rahatlatır. Sosyal ve duygusal destek yaşayacağınız gelecek kaygısının yoğunluğunu azaltır.

Read More

Kişilik özelliklerine göre meslek seçimi yapmak mesleki doyum, başarı ve mutluluk için oldukça önemlidir. Meslek seçimi yaparken çoğunlukla sınav başarısı, popüler meslekler ve mesleki kazanç dikkate alınır. Oysa meslekte başarıyla ilerlemek ve mutlu olabilmek için kişilik özellikleri, ilgi ve beceriler dikkate alınmalıdır.

Kişilik, doğuştan gelen mizaç özelliklerinin çevrenin etkisiyle şekillenmesi sonucu oluşur ve kolay kolay değişmez. Bu nedenle kişilik özellikleri, belirli bir sürede oluşan ve nispeten tutarlı davranış biçimleridir. Kişiliğe ait özellikler sayesinde kişiyi diğerlerinden ayırır ve kişinin olası davranışlarına yönelik tahminlerde bulunabiliriz. Dolayısıyla zaman içerisinde gelişen, kolay kolay değişmeyen bu tutarlı özelliklerin doğru meslek seçiminde rolü büyüktür.

Meslek seçimi kişiliğin bir ifadesidir. Dolayısıyla da bireyin kendisine uygun mesleği seçmeden önce kişiliği hakkında cevaplaması gereken pek çok soru vardır. Kişi bu sorulara uygun cevapları bulduğunda iş yaşamında mutlu olur. Meslek hayatındaki mutluluk kişisel yaşamda da huzur ve mutluluğu getirir. Bu yazıda kişilik özelliklerine göre doğru meslek seçimi yapmak için Holland’ın tipoloji kuramını ele alacağız.

Holland’ın Tipoloji Kuramı ile Meslek Seçimi Yapmak

Holland’ın tipoloji kuramının temel amacı bireylerin mesleki doyum elde etmesini sağlamaktır. Bu kuram, kişilik ile mesleklerin gerektirdiği etkinlik veya çevre arasındaki ilişkiye dayanır. Holland, bireyleri kişilik özellikleri açısından altı grupta toplar. Ayrıca bu grupların oluşturduğu çevreleri de aynı isimlerle gruplandırır.

Holland’ın altı kişilik tipi; Realistik (Realistic), Araştırıcı (Investigatory), Yaratıcı (Artist), Sosyal (Social), Girişimci (Enterprising) ve Düzenli (Conventional) kişilik tipleridir. Holland, bu kişilerin yaşadıkları çevreleri de aynı isimlerle kategorize etmiştir. Bunlar realistik çevre, araştırıcı çevre, yaratıcı çevre, sosyal çevre, girişimci çevre ve düzenli çevredir.

Bireyler bu tiplerden bir, ikisine ya da hepsine benzeyebilirler. Bireyin mutlu ve başarılı olabilmesi için kişilik tipiyle uyumlu çevre içerisinde yer alabilmesi gerekir. Dolayısıyla kişi hangi özelliğe sahipse, aynı özelliğe uygun mesleki çevrede mutlu olacak ve kendini geliştirecektir.

Realistik Kişilik Tipi ve Realistik Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Realistik kişilik tipine sahip bireyler soyuttan değil, somut olandan, teorikten değil pratik olandan hoşlanırlar. Gerek ilgi alanlarında gerek mesleklerinde alet, edevat ve araçlarla çalışmaktan hoşlanırlar. Mekanik yetenekleri diğer tiplere göre daha fazla gelişmiştir. Oldukça doğal, hoşgörülü ve sabırlı kişilerdir. Ayrıca statü, para ve maddi-manevi güçlü olmaya önem verirler.

Sosyal ilişkilerde ve aktivitelerde girişken değillerdir, iletişim kurmaktan ve sözel olarak kendilerini ifade etmekten hoşlanmazlar. Doğru meslek seçimi yapmak için çalışma alanlarını seçerken bu kişilik özelliklerini göz önünde bulundurmalıdırlar. Doğada hayvanlarla, toprakla iç içe çalışmak, fabrikada makinelerle, araçlarla çalışmak, tamir-onarım yapmak onlar için keyiflidir.

Mutlu olacakları çalışma ortamı iş makinelerinin olduğu, araziler, inşaat alanları, şantiye, maden, fabrika, tamir atölyesi, tarım arazisi, hayvancılık, sera olabilir. Otomativ tamiratı, elektronik tamiratı, tesisatçılık, teknisyenlik, bahçıvanlık, hayvancılık yapabilirler. Onlar için makinelerle, araçlarla ya da bitki ve hayvanlarla zaman geçirmek insanlarla sosyalleşmekten daha keyiflidir.

Daha kurumsal düzeyde çalışmak istenirse mühendislik yapabilirler, tamir eden değil icat eden olabilirler. Sanayi alanlarının gelişimi için proje üretebilir, ihtiyaçları tespit edebilirler.

Araştırıcı Kişilik Tipi ve Araştırıcı Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Araştırıcı kişilik tipine sahip bireyler bilimsel ve teknik konularla ilgilenmekten hoşlanırlar. Sosyal alanları bu kişilerin de oldukça zayıftır. Zekâlarını kullanabilecekleri alanlar, bilimsel ya da teknik araştırma ve okumalar yapabilecekleri ortamlar onlar için keyiflidir.

Sosyalleşmekten, başkalarının kişisel sorun ve ilgilerine vakit ayırmaktan keyif almazlar. Kendilerini gibi bilim ve tekniğe ilgisi olan kişilerle sohbet etmekten, tartışmaktan hoşlanırlar. Günlük hayattaki sohbet konuları da çoğunlukla bilim, teknik, araştırma sonuçları odaklıdır. Laboratuvarlar, akademik ortamlar onlar için oldukça keyifli yerlerdir. İnsanlarla iç içe olacakları, sosyal beceri sergilemelerini gerektirecek şekilde meslek seçimi yapmak onlara mutsuzluk getirecektir.

Göz önünde olmaktan, ilgi odağı olmaktan hoşlanmazlar. Çevrelerinde az ve öz kişi vardır. Analitik düşünen, eleştirel, meraklı, bağımsız, alçakgönüllü, pasif, çekingen, mantıklı kişilik özellikleri taşırlar. Biyolog, genetikçi, veteriner, cerrah, fizikçi, matematikçi ve antropolog gibi meslekler, araştırıcı mesleki tip grubunda yer alır. Bilim insanı olabilir, bilim odaklı çalışmalarda yer alabilirler. Araştırıcı tipe sahip bireyler araştırmacılık ile ilgili mesleklerden hoşlanırlar.

Yaratıcı Kişilik Tipi ve Yaratıcı Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Yaratıcı kişilik tipine sahip bireyler bilimsel araştırmalardan, teknik çalışmalardan ya da kurallı işlerden hoşlanmazlar. Onlar hayal güçlerini sınırsız kullanabilecekleri, özgür oldukları çalışma alanlarında daha mutludurlar. Materyalleri dönüştürmeyi, resmetmeyi, yazmayı, çizmeyi, üretmeyi severler. Kendilerini resim, müzik veya edebiyat gibi sanatsal alanlarda ifade etmeyi severler. Mesleki gelişimlerini de bu alanlarda gerçekleştirmek isterler.

Ruh halleri değişkendir, çok mutlu bir anlarında duygulanabilir, hiç beklenmedik olay ve durumlarda ilham bulabilirler. Karşılaştıkları problemleri artistik becerilerini kullanmaya çalışarak çözmeye çalışırlar. Sezgilerine güvenirler, kurallara uymaktan, sınırlandırılmaktan hoşlanmazlar. Ressam, sanatçı, dekoratör, moda tasarımcısı ve mimarlık gibi meslekleri tercih edebilirler. Mekanik işlerle meşgul olmalarını gerektirecek yönde meslek seçimi yapmak ya da kurallı çalışma ortamlarında bulunmak onlar için uygun değildir.

Mutlu ve başarılı olabilecekleri çevresel koşullar yaratıcılığı destekleyen ve yaratıcı ürünler çıkarılabilecek ortamlardır.  Yaratıcı ortam, rahat, açık, kişisel ifadeyi ve yaratıcılığı teşvik eden özgür ortamdır. Fotoğrafçılık, oyunculuk, yönetmenlik ve grafik tasarımcılığı gibi mesleklere de yönelebilirler.

Sosyal Kişilik Tipi ve Sosyal Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Sosyal kişilik tipine sahip bireyler için önemli olan diğerleridir. Bu kişiler diğer insanlara kişisel ve mesleki problemlerinde yardım etmeyi severler. Sosyal sorumluluk projeleri düzenlemekten ve projelerde yer almaktan keyif alırlar. Maddi kazançtan çok manevi tatmini önemserler. İnsanla etkileşimin olmadığı, tek düze, durağan, masa başı işler onlara uygun değildir. Bilgisayar karşısında tek başına çalışmaktan keyif almazlar.

Bu bireyler çalışma alanı olarak sosyal ortamları, sosyal meslekleri tercih ederler. Herhangi bir problemle karşılaştıklarında bu sorunları sosyal becerilerini kullanarak çözmek isterler. Yapıcı, birleştirici, uzlaştırıcı kişilerdir. Bir ekibin, grubun aranan yüzleridirler. Çözüm odaklı bir iletişim kurar, empatik dinler ve problemleri yapıcı bir dille çözerler. Takım olmaktan, grupla hareket etmekten keyif alırlar. Doğru Meslek seçimi yapmak için sosyal yönü olan işleri tercih etmelidirler.

Bu tip bireyler, dost canlısı, içgörü sahibi, sorumlu, sosyal, cömert, idealist, nazik, anlayışlı, ince düşünceli kişilerdir. Psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, psikolojik danışmanlar ve öğretmenler bu mesleki tipe sahip özellikleri taşımaktadır. Verimli çalışabilmeleri için sosyalleşebilecekleri, kendilerini sözlü olarak ifade edebilecekleri, insanlarla etkileşim kurabilecekleri ortamlara ihtiyaç duyarlar. Hastaneler, okullar, danışmanlık merkezleri, organizasyon alanları bu kişiler için keyifli ortamlardır.

Girişimci Kişilik Tipi ve Girişimci Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Girişimci kişilik tipi özelliklerini taşıyan bireyler çalışma alanlarında kendilerini gösterebilecekleri, ön planda olabilecekleri işlere yönelmekten hoşlanırlar. Özgüvenli, girişken, sosyal ve konuşkan kişilerdir. İkna kabiliyetleri gelişmiştir. Kelimeleri iyi seçer, beden dillerini etkili kullanabilirler. Görünüşlerine, diksiyonlarına oldukça önem verirler. Liderlik, yöneticilik, antranörlük, koçluk, patronluk onlar için uygun rollerdir.

İyi bir satışçı, reklamcı, mümessil, avukat olabilirler. Kendilerine ve yeteneklerine güvenen, maceracı, risk almayı seven, hırslı ve inatçı kişilerdir. Güçlü ve zayıf yönlerini iyi bilirler; güçlü yönlerine etkili kullanırken, güçsüzlüklerini de kontrol altında tutabilirler. Finansal ve ekonomik unsurların önemli olduğu ve ödüllendirilmek için risklerin alınabileceği ortamlarda çalışmaktan hoşlanır ya da kendi işlerini kurabilirler.

Düzenli Kişilik Tipi ve Düzenli Çevreye Göre Meslek Seçimi Yapmak

Düzenli kişilik tipine sahip bireylerin önceliği gündelik yaşam alanlarından başlayarak yer aldıkları her ortamda düzen oluşturmaktır. Arşivlemek, kategorize etmek, sadeleştirmek onların verimli çalışabilmesi ve rahat edebilmesi için gereklidir. Ajanda tutmak, zamanı dahi dakikalara saatlere bölerek planlamak onlar için önemlidir. Sistemsiz, düzensiz çalışma koşulları onlar için uygun değildir. Kendilerine ait çalışma alanına sahip olmayı ve o alanın düzenine hakim olmayı isterler.

Kendi düzenlerine karışılmasından ve düzenlerinin bozulmasından hoşlanmazlar. Detaylı kayıt tutar, yazıları dosyalar, onları daha önce planlanmış bir düzende arşivlerler. Karşılaştıkları problemleri geleneksel yöntemlerle çözmeyi tercih ederler. Belli kurallara bağlı çalışmaktan hoşlanır, emir ve kurallara harfiyen uyum gösterirler. Belirsizlik onlar için önemli bir motivasyon kaybı kaynağıdır. Belirsizlik içerisinde strese girer ve çalışmalarından verim elde edemezler.

Düzen oturtamayacakları, çalışma saatleri belli olmayan, kuralları olmayan işlere yönelik meslek seçimi yapmak mutsuzluğu getirecektir. Kütüphane görevlileri, depo sayım memurları bu tipteki kişilere örnek sayılabilir. Dosyaların, klasörlerin, bilgisayar, fotokopi makinesi gibi sarf malzemelerinin yer aldığı çalışma ortamları onlar için uygundur.

Risk almaktan, değişikliklerden ve yeniliklerden hoşlanmaz, uyum sağlamakta zorlanırlar. Bu mesleki tipe sahip bireyler, banka veznedarı, postacı, muhasebeci ve sekreterlik gibi meslekleri tercih ederler. Bankalar, tapu ve vergi daireleri gibi kuruluşlarda büro işlerini yürüten bireyler bu mesleki tipin üyeleridir. Hayal güçleri zayıftır, kendilerine verilen işi ne artı ne eksi tam istenen şekilde yapmaya özen gösterirler.

Meslek Seçimi Yapmak Çok Yönlü Değerlendirme Yapabilmeyi Gerektirir

Doğru bir meslek seçimi yapmak için kişinin ilk önce kendini objektif şekilde değerlendirmesi gerekir. Bu değerlendirmeyi yapabilmek kolay değildir. Özellikle güçsüz yönlerimizi kabul etmekte çoğunlukla zorlanırız. Doğru bir mesleğe yönelebilmek için kişilik özelliklerimizi biliyor olmamız, güçlü ve zayıf yönlerimizi belirlememiz gerekir. Bununla da kalmaz doğru seçim için ilgi ve beceri alanlarımızın da göz önünde bulundurulması gerekir.

Sosyo- ekonomik düzeyimiz, bilgi birikimimiz, eğitimimiz, yaşadığımız kültür, tutumlarımız ve beklentilerimizde seçimimizi desteklemelidir. Bazen yeterli bilgiye sahip olmamak geleceğimiz için büyük fırsatları kaçırmamıza neden olabilir. Hayalini kurduğumuz meslek için yeterli ekonomik gücümüz olmadığını düşünerek hedefimizi değiştirebiliriz. Oysa burs imkanlarını bilmek hedefimizde ilerlememize destek olabilir.

Bizim için biçilmiş kaftan bir meslek şu an adı duyulmamış bir meslek olabilir ve biz ondan bir haber olabiliriz. Oysa şu an değerlendirmediğimiz bu meslek mezun olduğumuzda çok popüler olacak bir meslek olabilir. Geleceğin mesleklerini ya da mesleklerin geleceğini bilmek seçimlerimizi etkileyebilir. Yaşadığınız ya da yaşamak istediğiniz ülke, şehir dahi seçimlerinizden alacağınız verimi etkileyecektir.

Tüm bu süreci yürütmek ve yönetmek kolay değildir. Özelliklede meslek seçimine yönlendirildiğimiz ergenlik yaşlarında objektif değerlendirme yapabilmek oldukça zordur. Gençlerin üzerindeki sınav baskısı ve yaşadıkları gelecek kaygısı seçimlerine etki edebilmektedir.

Aba psikoloji olarak kariyer gelişiminizi önemsiyoruz. Kariyere bilinçli yön vermek sadece mesleki doyum elde etmek için gerekli değildir. Mesleğinizde elde edeceğiniz başarı ve mutluluk sayesinde hayatınızın her alanına mutluluğunuzu taşıyabilirsiniz. Biz Aba ailesi olarak bireylerin kendilerini ve yeteneklerini keşfetmesine destek oluyoruz.

Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz. Doğru meslek seçimi yapmak için bizimle iletişime geçebilir, stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hizmetimizi alabilirsiniz.

 

Read More

Meslek seçimi yaparken sıklıkla çoklu zeka kuramına göre mesleki yönlendirme yapılmaktadır. Çoklu zeka kuramı bireyin baskın zeka alanlarının belirlenmesinde elverişlidir. Ancak seçim yaparken sadece zeka alanının dikkate alınması doğru bir seçim için yeterli olmayabilir. Bireyin doğru mesleğe yönelebilmesi için ilgisinin, becerisinin, bilgisinin ve yeteneğinin o alana elverişli olması gerekir. Meslek seçimi yaparken değerlendirme bu nedenle çok yönlü yapılmalıdır.

Çoklu zeka kuramı bireyin mesleki ilgisini belirlemek için oldukça başarılıdır. Ancak seçim yaparken bireyin sadece mesleki ilgisi değil bilgisi, becerisi ve yeteneği de dikkate alınmalıdır. Örneğin bir bireyin müzikal alana ilgisi olabilir, ancak bilgi ve yeteneği olmayabilir. Başka birinin müzikal alanda bilgi ve becerisi vardır ama ilgisi yoktur. Ya da müzikal alanda onu ileriye taşıyacak sözel zekası yeterli olmayabilir.

Dolayısıyla başarılı bir kombinasyon için ilgi, bilgi, beceri, yetenek bir arada olacak şekilde mesleki yönlendirme yapılmalıdır. Bu yazımızda bireylerin zeka alanları göz önünde bulundurularak yönelebilecekleri mesleklere yer verilmiştir. Ancak meslek seçimi yaparken çok daha derinlemesine çalışılması gerektiği göz ardı edilmemelidir. Mesleklerin geleceği, geleceğin meslekleri bilinmelidir. Sosyo-ekonomik ve kültürel koşullar, karakteristik özellikler, beklentiler ve tutumlar da göz önünde bulundurulmalıdır.

Aba psikoloji olarak meslek seçimi sürecinde danışanlarımızın hayal kırıklığı yaşamaması için çok yönlü değerlendirmeler yapıyoruz. Meslekleri sadece bugünüyle değil 40-50 yıl sonrasına yönelik gelişimiyle inceliyoruz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı yapıyor; kariyerinde mutlu, başarılı ve verimli bireyler kazanmayı hedefliyoruz.

Çoklu Zeka Kuramı Nedir?

Çoklu zeka kuramı 1983’te Gardner tarafından geliştirilmiştir. Bu kurama göre insan zekası IQ testiyle sınırlandırılamayacak kadar çok yönlü yetenekleri içermektedir. Çoklu zeka kuramına göre insan beyni sekiz zeka alanını içermektedir. Gardner, bütün insanlarda çeşitli zeka alanlarının var olduğuna inanmaktadır. Ona göre bir zeka alanı herkeste farklı ağırlıkta yer almaktadır.

Herkesin aynı zeka alanına sahip olması mümkün değildir. Nasıl insanlar fiziksel olarak birbirinden farklı ise zeka bakımından da farklıdırlar. Ayrıca Gardner, her bireyin doğuştan getirdiği zekasını iyileştirip, geliştirebileceğini öne sürmektedir. Gardner’a göre zeka türleri arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır ve beyin bir bütün halinde çalışır.

Örneğin yabancı dil bilen biri, bu dili profesyonel düzeyde kullanırken sözel zekasını kullanır. Dili sayesinde seyahat edip başka insanlarla tanışıp yeni ilişkiler geliştirirken sosyal zekasını kullanır. Bu bilgisini mesleğe çevirip turizm rehberi olabilir burada yine sosyal zekası devrededir. Bir akrobat işini yaparken dengede durmak için bedensel zekasını kullanır. Ancak mesafeyi, derinliği görsel-uzamsal zekasıyla ölçer.

Zeka Alanlarının Gelişimini Etkileyen Başka Faktörler de Vardır

Her insanda baskın olan farklı zeka alanları olsa da bu alanların gelişimi de bazı değişkenlere bağlıdır. Armstrong, zekaların gelişmesinde avantaj ya da dezavantaj yaratan çevresel etkenler olduğunu belirtmektedir. Bu değişkenlerde bireylerin meslek seçimi yaparken bireysel yönelimlerine etki etmektedir.

  1. Kaynaklara ulaşım şansı: Bir bireyin müzikal zeka alanı baskın olabilir. Ancak imkansızlıklar kaynaklı çocuğa müzikal alanda kendini geliştirme fırsatı verilememiş olabilir. Çocuk piyano, gitar, keman gibi bir enstrümanı hiç görmemiş ya da temin edememişse bu alanda kendini de geliştiremeyecektir.
  2. Tarihsel-kültürel faktörler: İçinde bulunulan yüzyıl, koşullar ve kültür neyi gerektiriyorsa zeka alanlarımızdaki yönelim de bundan etkilenecektir. Örneğin; matematik ve fene dayalı bir eğitim alan öğrencinin ister istemez bu alanda gelişimi olacaktır.
  3. Coğrafi faktörler: Kırsalda yetişmiş bir çocuk ile şehir merkezinde yaşayan çocuğun bedensel zekası çoğunlukla aynı değildir. Boş zamanlarını sokakta oynayarak ya da çobanlık yaparak geçiren çocuğun bedensel zekası daha çok gelişir. Şehir merkezinde, apartmanda büyümüş bir çocuğun ise bedensel zekasını geliştirebileceği alanlar daha sınırlıdır.
  4. Ailesel faktörler: Sanatçı olmak isteyen bir çocuğun ailesi, avukat olmasını istiyorsa sözel zekası bu yönde desteklenecektir.
  5. Durumsal faktörler: Kalabalık bir ailede büyümüş ve kalabalık bir ailede yaşayan bireyler doğalarında sosyallik olmadıkça, kendilerini geliştirmek için daha az zamana sahip olurlar.

Çoklu Zeka Kuramına Göre Meslek Seçimi Nasıl Yapılır?

Meslek Seçimi Önerileri: Sözel-Dilsel Zeka ve Meslek Seçimi

Sözel-Dilsel zeka alanı baskın olanların soyut ve simgesel düşünme becerisi yüksektir. Kavram oluşturma, dilbilgisi, şiir, hikaye yazma ve anlatma konularında beceriklidirler. Üstelik kelimeleri yaratıcı şekilde kullanabilirler, yazarlık ve anlatıcılıkta çok başarılı olabilirler. Mizah gibi güldürürken düşündürmeyi gerektiren içerikler üretmekte başarılıdırlar.

Sözel-dilsel zeka alanı baskın olan bireyler kendi ana dilini, gramer yapısını, sözdizimini profesyonelce kullanabilirler. Sözcüklerin telaffuzunu ve anlamını büyük bir ustalık ile kullanır başkalarının hatalarını da kolayca fark ederler. Yazılı ya da sözlü olarak etkili hitabet, ikna ve güdüleme yeteneğine sahiptirler.

Sözel-dilsel zeka alanı baskın bireyler meslek seçimi yaparken sözel ifade alanına ya da yazı alanına yönelebilirler. Yaratıcı yazarlık, edebiyat, editörlük, medya, gazeteci, şair, reklamcılık, tarih, kütüphaneci, olabilirler. Hukuk, Tercümanlık, siyaset bilimi, politika alanlarına da yönelebilirler.

Sayısal-Mantıksal Zeka ve meslek seçimi

Sayısal-Mantıksal zekası baskın olanlar matematik bilmeyi ve kullanmayı gerektiren alanlarda başarılı, verimli ve mutlu olurlar. Bu kişiler veri toplamayı, organize etmeyi, analiz etmeyi, yorumlamayı ve tahmin yürütmeyi severler. Nesneler arasındaki ilişkiyi daha kolay bulur ve problem çözme becerilerinde de daha yeteneklidirler. Soru sorarak düşünürler, araştırmacıdırlar ve bilgi edinmede meraklıdırlar.

Sayıları akıllıca kullanırlar, mantıksal modelleri, kategorileri, ilişkileri sebep ve sonuç ilişkilerini anlama yetenekleri vardır. Küçük yaşlardan itibaren strateji oyunlarından, bulmacalardan ve deney yapmaktan hoşlanırlar.

Meslek seçimi yaparken; Muhasebe, banka, bilgisayar sistemleri, mühendislik, yatırımcılık, araştırmacı, bilim adamı olabilirler. Uzay, fizik, kimya, matematik, elektrik-elektronik, nükleer mühendislik, ekonomi, finans, istatistik alanlarına da yönelebilirler.

Baskın giden başka bir zeka alanı daha varsa birden fazla alan değerlendirilerek meslek seçilebilir.

Görsel-Uzamsal Zeka ve meslek seçimi

Görsel-Uzamsal zeka alanı güçlü olan kişiler görsel uyaranları daha iyi fark eder, öğrenir ve hatırlayabilirler. Görsel alanı baskın kişilerin görme duyusu çok daha gelişmiştir. Görsel uyaranları diğerlerinden farklı değerlendirir ve fark edilmeyeni çok daha kolay fark edebilirler. Resimler, imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, 3 boyutlu nesneleri algılama, muhakeme etme ve görsel ögelerle açıklayabilme yetenekleri ön plandadır.

Düşünürken şekillerle, resimlerle düşünürler. Hayal güçleri daha kuvvetlidir. Görsel/uzamsal zekanın dili; renkler, şekiller, desenler, dokular, imajlar, resimler ve diğer görsel sembollerdir. Kağıtların kenarına şekiller çizerler. Haritaları, çizelgeleri ve diyagramları daha kolay okurlar. Çeşitli açılardan objeler arasındaki benzerlik ve farklılıkları tanıyabilirler.

Meslek seçimi yaparken yönelebilecekleri alanlar oldukça geniştir. Mimar, mühendis, ressam, artist, fotoğrafçı, kameraman, heykeltıraş, tasarımcı, dekoratörlük, grafiker, stilist, tasarımcı olabilirler. Kaptan, pilot, izci, endüstri mühendisi, şehir planlamacısı, koruma, ajan, asker, polis olabilirler.

Bedensel-Kinestetik Zeka ve meslek seçimi

Bedensel-Kinestetik zeka alanı baskın olan bireyler beden diline, kas gücüne hakim bireylerdir. Vücutlarını kullanarak ön plana çıkabilecekleri mesleklerde daha başarılı olurlar. Dans, cimlantik, tiyatro gibi sahne sanatları, antranörlük, spor dalları, psikodrama, oyunculuk gibi meslekleri seçebilirler.

Meslek seçimi yaparken denge veya aktif beden kullanımı gerektiren meslekler açısından çok başarılı olabilirler. Yoga, pilates, meditasyon gibi zihin ve beden uyumu gereken alanlarda da başarılıdırlar. Pandomim, akrobasi, kareografi de yönelebilecekleri meslekler içerisindedir. Cerrahlık ince motor beceri gerektiren bir tıp dalıdır. Görsel-uzamsal zeka alanı güçlü olan bireyler, bedensel zekaları da güçlüyse cerrahlığa da yönelebilirler.

Bu zeka türü, vücut hareketlerini kontrol etmeyi ve yorumlamayı, fiziksel nesneleri kontrol etmeyi ve yorumlamayı, vücut ile zihin arasında bir uyum oluşturmayı sağlar. Bilgiyi vücutlarındaki hislerle işlerler. Hareket etmeyi, kişilerle konuşurken onlara dokunmayı, jest ve mimiklerini kullanmayı severler.

Meslek Seçimi Önerileri: Ritmik Zeka ve Meslek Seçimi

Müzikal-Ritmik zeka alanı baskın olan bireylerin ritme ve seslere karşı farkındalığı daha yüksektir. Çevresel seslere, insan sesi ve müzik aletlerine karşı duyarlıdırlar. İnsanların ruh hallerini ses tonlarından, vurgulardan kolayca anlayabilirler. Her ne iş yaparlarsa yapsınlar ses ve müziğe ihtiyaç duyarlar. Konsantre olmaları müzik eşliğinde daha kolaydır. Müzik yoksa kendileri şarkı mırıldanır ya da parmakları, el ve ayaklarıyla ritim tutarlar.

Yeni bir şeyler öğrenirken melodik şekle getirerek akıllarında tutmaya çalışırlar. Bir müzik aletini kolayca çalabilirler. Enstrümanlara meraklıdırlar ya da hedefleri bir enstrümanı öğrenmek üzerine olabilir. Bir melodiyi bir kez duymaları, tekrarlayabilmeleri için yeterlidir. Müzikal-ritmik zeka alanı baskın bireylerde bir çok alan bir arada değerlendirilmelidir.

Notaların matematiksel uyumunu fark edebilmek için müzikal zeka ile birlikte sayısal zeka da baskın olmalıdır. Müzik aletlerinin etkin kullanımı için bedensel zeka da müzikal zekaya eşlik etmelidir. Beste, şarkı sözü gibi eserler verebilmek için iç dünyasını yansıtabilmesi açısından içsel zekanın da müzikal zekaya eşlik etmesi gerekir. Sözlerdeki ritmi yakalayabilmesi için sözel zeka alanından beslenebilir olması gerekir.

Meslek seçimi yaparken müzik ve ritim barındıran işlere yönelebilirler. Besteci, orkestra şefi, dansçı, müzisyen, müzik terapisti, müzik öğretmeni, şarkı sözü yazarı, ses mühendisi olabilirler.

Meslek Seçimi Önerileri: Doğacı Zeka ve meslek seçimi

Doğacı zekaya sahip bireyler doğaya yönelik her türlü ayrıntıya karşı diğerlerine göre çok daha duyarlıdır. Hayvanları ve doğayı korumaya yönelik özveriyle çalışırlar. Doğal çevreyi anlama, tanıma, bitki ve hayvanların türlerini fark etme konusunda becerikli, ilgili ve bilgilidirler. Doğa ve hayvan türlerine yönelik belgeseller izlemekten keyif alırlar. Doğada olmaktan, doğa ile iç içe yaşamaktan hoşlanırlar.

Toprakla, doğayla, hayvanlarla iç içe olduklarında dinlenir, sakinleşir ve enerji dolarlar. Doğanın verdiği mesajları fark eder ve doğru yorumlarlar. Doğa ile ilgilenen bilimlerde başarı gösterirler.

Doğacı zekaya sahip bireyler doğaya ve çevreye yönelik farkındalık kazandırmayı amaçlayan, duyarlı bireylerdir. Doğayı kirletmez, temiz tutulması için büyük çaba sarf ederler. Organik ürünler kullanır, çevreye zarar verecek materyalleri kullanmazlar. Doğal kaynakları bilinçli kullanmayı ve onlardan en iyi şekilde yararlanmayı hedeflerler.

Meslek seçimi yaparken; Ziraat mühendisliği, veterinerlik, meteorolog, biyolog, jeolog, coğrafya, zoolog, turizm, çevrebilimci olabilirler. Botanik ve zooloji, organik kimya, böcek bilimi, denizcilik, arkeolog, kaşif, çiçekçi, aktar da olabilirler. Dağcı, izci, çiftçi, bahçıvan, çoban, doğa fotoğrafçısı olabilir, belgesel çekebilirler.

İçsel Zeka ve meslek seçimi

İçsel zeka alanı baskın bireyler iyisiyle kötüsüyle, güçlü ve zayıf yanlarıyla kendilerini çok iyi tanırlar. Kendini iyi tanıyor olmaları potansiyellerini gerçekleştirmeleri açısından onlara yardımcı olur. Duygu, düşünce ve davranışları üzerinde kolayca hakimiyet kurabilirler. Gerektiğinde soğukkanlı, gerektiğinde empatik olabilirler. Kendilerine değer verir, kendileriyle meşgul olmaktan keyif alırlar. Özgüven, özdenetim ve özdeğer sahibidirler.

İçsel zeka sahibi bireyler hümanizme katkı sunacak mesleklerde daha başarılı olurlar. Hatalarından ders alır ve her zorluğu kendilerini geliştirecek deneyimler olarak kabul ederler. içsel zekâsı gelişmiş kişiler, neler yapabilecekleri konusunda neredeyse kusursuz bir öngörüye sahiptirler. Dolayısıyla, başladıkları işte başarılı sonuçlar elde etme olasılıkları yüksektir.

Meslek seçimi yaparken; yazar, şair, filozof, psikoterapist, psikolog, iş adamı, araştırmacı, sanatçı, heykeltıraş, ressam, hemşire olabilirler.

Sosyal Zeka ve meslek seçimi

Sosyal zeka alanı baskın bireyler kişilerarası sözlü ve sözsüz iletişim dilini kullanmada oldukça iyidir. Grup içerisinde aranan kişilerdir, grubu harekete geçiren, motive eden yapıdadırlar. Empati becerileri oldukça yüksektir. İletişime geçtikleri kişinin ruh halini kolayca fark eder ve onun frekansından konuşabilirler.

Kitleleri, grupları ve bireyleri etkileri altına alabilirler. İkna kabiliyetleri yüksektir, networkleri geniştir. Bir ortama girdiklerinde çoğunluk tarafından tanınan kişilerdir. Grupları organize etme yetenekleri vardır. Liderlik vasıflarını taşırlar. Bu nedenle iyi bir takım lideri, yönetici, koç, antranör olabilirler.

Sosyal zeka alanı baskın kişiler diğerlerini etki altına alabilir, başkalarının duygu ve düşüncelerini yönlendirebilirler. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alabilirler. Sosyal zekânın gelişmiş olması kişiye geniş bir çevre, sevilen kişi olma, kabul edilme gibi avantajlar sağlar.

Meslek seçimi değerlendirildiğinde; politikacılar, dini liderler, öğretmenler, psikologlar sosyal zeka alanının baskın olmasını gerektiren mesleklerdir. Halkla ilişkiler, mümessillik, satış elemanı, turist rehberi, emlakçı vb. olabilirler.

Read More

Çoklu zeka kuramına göre öğrencinin baskın zeka alanları belirlenerek verimli ders çalışma teknikleri geliştirilebilmektedir. Öğretmenlerin ders anlatım ve işleyiş şekilleri de çoklu zeka kuramından beslenerek her öğrenciye hitap edecek şekilde düzenlenebilmektedir.

Çoklu zeka kuramı 1983’te Gardner tarafından geliştirilmiştir. Bu kurama göre insan zekası IQ testiyle sınırlandırılamayacak kadar çok yönlü yetenekleri içermektedir. Çoklu zeka kuramına göre insan beyni sekiz zeka alanını içermektedir. Gardner, bütün insanlarda çeşitli zeka alanlarının var olduğuna inanmaktadır. Ona göre bir zeka alanı herkeste farklı ağırlıkta yer almaktadır.

Herkesin aynı zeka alanına sahip olması mümkün değildir. Nasıl insanlar fiziksel olarak birbirinden farklı ise zeka bakımından da farklıdırlar. Ayrıca Gardner, her bireyin doğuştan getirdiği zekasını iyileştirip, geliştirebileceğini öne sürmektedir. Gardner’a göre zeka türleri arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır ve beyin bir bütün halinde çalışır. Bu nedenle dersin anlatımından, öğrencinin dersi tekrar edişine kadar tüm öğrenme ve öğretim süreçleri çok yönlü düzenlenmelidir.

Sözel- Dilsel Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Sözel-Dilsel zeka alanı baskın olan öğrencilerin soyut ve simgesel düşünme becerisi yüksektir. Kavram oluşturma, dilbilgisi, şiir, hikaye yazma ve anlatma konularında beceriklidirler. Üstelik kelimeleri yaratıcı şekilde kullanabilirler. Öğrendikleri bilgileri kelimelerle betimleyebilirler. Çok iyi not tutarlar. Hafızaları oldukça kuvvetlidir. Sözlük kullanmayı sever ve yeni kelimelere ilgiyle yaklaşırlar. Bulmacalardan büyük keyif alırlar.

Verimli ders çalışma önerisi olarak bulmaca hazırlama, makale yazma, araştırma yapma görevleri verilebilir. Konuyla ilgili kısa oyun ya da hikaye yazabilirler. Öğrenilecek konuya yönelik röportaj, söyleşi düzenleyebilirler. Öğrenilecek konuyla ilgili akılda kalıcı sloganlar oluşturabilirler. Okul dergisi, sınıf dergisi çıkarabilir, editörlük yapabilirler. Derslerde konu anlatımı yapabilir, sunum hazırlayabilirler.

Sözel-Dilsel zeka alanı baskın öğrenciler hangi ders için çalışıyor olurlarsa olsunlar öğrenme konularını hikayeleştirmeye çalışmalıdırlar. Yazarak çalışmak, kağıt-kalem kullanmak, öğrendiklerini kendi cümleleriyle not etmek öğrenmelerini kolaylaştırır. Aile bireyleriyle, sınıf arkadaşlarıyla öğrenme konusuyla ilgili beyin fırtınası yapabilir, bu sayede öğrendiklerini yaşantı içerisinde de pekiştirmiş olurlar. Sesli olarak konu tekrarı yapmak, soru çıkarmak, cevaplarını bulmaya çalışmakta öğrenmeyi kolaylaştırır.

 Mantıksal- Matematiksel Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Mantıksal-matematiksek zekası baskın öğrenciler veri toplamayı, organize etmeyi, analiz etmeyi, yorumlamayı ve tahmin yürütmeyi severler. Nesneler arasındaki ilişkiyi daha kolay bulur ve problem çözme becerilerinde de daha yeteneklidirler. Soru sorarak düşünürler, araştırmacıdırlar ve bilgi edinmede meraklıdırlar.

Sayıları akıllıca kullanırlar, mantıksal modelleri, kategorileri, ilişkileri sebep ve sonuç ilişkilerini anlama yetenekleri vardır. Küçük yaşlardan itibaren strateji oyunlarından, bulmacalardan ve deney yapmaktan hoşlanırlar.

Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken öğrenme konularına yönelik matrisler ya da çizelgeler hazırlayabilirler. Çalışma konusunu, problemi, harita ya da akış şeması haline getirebilirler. Zihin haritası çıkarabilirler. Sokratik sorgulama yapabilirler. Bu sayede derse yönelik öğrenilecek konuyu çok yönlü değerlendirebilir, bilgiler arasında neden sonuç ilişkisi kurabilirler.

5N 1K sorularını (Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden, kim) sorarak düşünmeleri öğrenmeyi pekiştirir. Öğrendiklerini matematiksel bir formüle dönüştürebilir, konuyla ilgili bir strateji oyunu hazırlayabilirler.

Görsel- Mekansal Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Görsel- mekansal zeka alanı baskın öğrenciler düşünürken şekillerle, resimlerle düşünürler. Hayal güçleri daha kuvvetlidir. Görsel/uzamsal zekanın dili; renkler, şekiller, desenler, dokular, imajlar, resimler ve diğer görsel sembollerdir. Kağıtların kenarına şekiller çizerler. Haritaları, çizelgeleri ve diyagramları daha kolay okurlar. Çeşitli açılardan objeler arasındaki benzerlik ve farklılıkları tanıyabilirler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken öğrenme konusuyla alakalı akılda kalıcı karikatürler çizebilirler. Ders notlarını, kitaptaki metinleri renklerle kodlayabilir akılda kalıcı hale getirebilirler. El kartları hazırlayabilir, öğrendiklerini hatırlatıcı kısa notlara çevirebilirler. Öğrendiklerini tablo haline getirebilir, sayısal bilgileri grafikleştirebilirler. Bilgisayar üzerinde çalışma yapabilir, 3 boyutlu çalışmalar tasarlayabilirler.

Öğrenilecek konuyla ilişkili ya da konuyu açıklayan resimler bulabilir, yetenekleri varsa çizebilirler. Farklı renklerle yazıların altlarını çizebilirler. Zihin haritası veya kavram haritası çıkarabilirler. Hikayedeki olayları sıralayan zaman çizelgesi ya da grafikler hazırlayabilirler. Öğrenme konularıyla alakalı videolar, sunumlar hazırlayabilirler.

Bedensel- Kinestetik Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Bedensel- kinstetik zeka alanı baskın öğrenciler beden diline, kas gücüne hakimdir. Bilgiyi vücutlarındaki hislerle işlerler. Hareket etmeyi, kişilerle konuşurken onlara dokunmayı, jest ve mimiklerini kullanmayı severler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak bu zeka alanına sahip öğrenciler öğrendikleri bilgileri başkalarına anlatabilirler. Ders çalışırken hareket halinde olabilirler. Spor yaparken, dans ederken, yürürken bir yandan da ders notlarına göz atabilirler. Sabit oturmaları gerekiyorsa ellerine kalem, top alarak onu hareket ettirebilirler.

Drama yoluyla, tiyatral etkinliklerle öğrenmeleri çok daha kolaydır. Öğrendiklerini jest ve mimikleriyle bir başkasına anlatmaya çalışabilir. Böylece öğrenirken hem eğlenir hem de anlatım şekli beden kayıtlarına geçerek hatırlaması kolaylaşır.

Müziksel- Ritmik Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Müzikal-Ritmik zeka alanı baskın olan bireylerin ritme ve seslere karşı farkındalığı daha yüksektir. Çevresel seslere, insan sesi ve müzik aletlerine karşı duyarlıdırlar. İnsanların ruh hallerini ses tonlarından, vurgulardan kolayca anlayabilirler. Her ne iş yaparlarsa yapsınlar ses ve müziğe ihtiyaç duyarlar. Konsantre olmaları müzik eşliğinde daha kolaydır. Müzik yoksa kendileri şarkı mırıldanır ya da parmakları, el ve ayaklarıyla ritim tutarlar.

Yeni bir şeyler öğrenirken melodik şekle getirerek akıllarında tutmaya çalışırlar. Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken öğrenme konusuyla ilgili tekerlemeler yapabilirler. Bilgiyi şarkı sözleri gibi besteleyebilir, melodik bir şekilde tekrar edebilirler. Ders konularını coşkulu bir şekilde, tonlama ve vurgularla sesli şekilde tekrar edebilirler. Konuyla ilişkili ya da konuya benzer temada şarkılar bulabilirler. Okurken ya da yazarken tempo tutabilirler.

Sosyal Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Sosyal zeka alanı baskın bireyler kişilerarası sözlü ve sözsüz iletişim dilini kullanmada oldukça iyidir. Grup içerisinde aranan kişilerdir, grubu harekete geçiren, motive eden yapıdadırlar. Empati becerileri oldukça yüksektir. İletişime geçtikleri kişinin ruh halini kolayca fark eder ve onun frekansından konuşabilirler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken grup ile çalışmaktan daha çok verim alabilirler. Etkileşim kurarak, başkalarına soru sorarak ya da anlatarak daha iyi öğrenirler. Münazaralar ya da röportajlarla öğrenmeleri daha kolay olur. Başkasına öğretmek, ders vermek ya da başkasının gelişimini takip etmek öğrenmelerini pekiştirir.

İçsel Zeka ve Verimli Ders Çalışma

İçsel zeka alanı baskın bireyler iyisiyle kötüsüyle, güçlü ve zayıf yanlarıyla kendilerini çok iyi tanırlar. Kendini iyi tanıyor olmaları potansiyellerini gerçekleştirmeleri açısından onlara yardımcı olur. Duygu, düşünce ve davranışları üzerinde kolayca hakimiyet kurabilirler. Gerektiğinde soğukkanlı, gerektiğinde empatik olabilirler. Kendilerine değer verir, kendileriyle meşgul olmaktan keyif alırlar. Özgüven, özdenetim ve özdeğer sahibidirler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak çalışırken öğrenmeleri gereken konuları kendi hayatlarını göz önünde bulundurarak içselleştirmelidirler. “Bu bilgi benim için neden gerekli? bunu nasıl işlevsel hale getirebilirim? değerlendirmelidirler.

Kendi sorularını çıkarmalı ve yine kendi cevaplarını oluşturmalıdırlar. Tarih, felsefe, sosyoloji, edebiyat gibi derslerde kişi, olay ve dönemlerle ilgili özdeşim kurabilirler. Kişi, konu ve dönemleri empatik değerlendirebilirler. Fen bilimlerine yönelik derslerde konulara yaklaşım günlük hayata katkısını değerlendirme odaklı olmalıdır. Bu bilgi nerede kullanılabilir, bu bilgiyi pratiğe nasıl dökebilirim diye değerlendirebilirler.

Doğacı Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Doğacı zekaya sahip bireyler doğaya yönelik her türlü ayrıntıya karşı diğerlerine göre çok daha duyarlıdır. Hayvanları ve doğayı korumaya yönelik özveriyle çalışırlar. Doğal çevreyi anlama, tanıma, bitki ve hayvanların türlerini fark etme konusunda becerikli, ilgili ve bilgilidirler. Doğa ve hayvan türlerine yönelik belgeseller izlemekten keyif alırlar. Doğada olmaktan, doğa ile iç içe yaşamaktan hoşlanırlar.

Verimli ders çalışma önerisi olarak çalışırken doğayla iç içe ortamlarda ders çalışabilirler. Ya da çalışma alanlarına doğadan figürler, organik nesneler koyabilirler. Öğrendiklerini doğayla bağdaştırarak değerlendirebilirler. Bu bilginin doğaya faydası nedir, bu bilgi doğada nasıl kullanılabilir gibi. Ders çalışırken doğa sesleri dinleyebilirler. Hayvanlar üzerinden hikayeleştirmeler yapabilirler. Tüm bilgileri hayatta kalma, doğal yaşamda var olabilme becerilerini destekleyecek şekilde irdeleyebilirler.

Öğrenme Stiline Göre Akademik Başarıyı Yükseltecek Ders Çalışma Teknikleri yazımızda verimli ders çalışma becerinizi geliştirmenize yardımcı olabilir. Size özel düzenlenmiş, öğrenme stilinize, zeka alanınıza göre hazırlanmış çalışma programları ile başarınızı artırabilirsiniz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyerinizi planlayabilir, geleceğinize bilinçli farkındalıkla yatırım yapabilirsiniz. Detaylı bilgi için Aba psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

 

 

Read More

Yabancı dil konuşma korkusu küreselleşmeyle birlikte kaçınılmaz hale gelen ikinci dil gerekliliğiyle fobi haline geldi. Bu fobi ikinci bir dili bilmiyor olmak değil, bilip de konuşamamakla ilgilidir. Pek çoğumuzun duyduğu ya da söylediği bir cümledir “anlıyorum ama konuşamıyorum.” İşte bu fobi de tam olarak okuyabilen, anlayabilen ya da yazabilen ama konuşamayanların yaşadığı korkudur.

Yabancı dil konuşma korkusu önüne geçilmediğinde kariyer gelişimini büyük oranda olumsuz etkilemektedir. Çok uluslu şirketler başta olmak üzere artık neredeyse tüm iş verenler yabancı dil yetkinliği aramaktadır. Bunun en önemli nedeni dünyadaki gelişmeleri yakından takip edebilmek ve doğrudan iletişim sağlayabilmektir. Ülkeler arası yazışmalar, görüşmeler, ziyaretler, toplantılar dil bilinmediği sürece zorlaşmaktadır. Çevirmen ile iletişim kurmak hem sıcak ilişkilerin kurulmasını engellemekte hem de daha maliyetli hale gelmektedir.

İşverenin beklentisi ikinci kimi zaman üçüncü dili bilen adaylar arasından seçim yapabilmektir. İyi üniversiteler bitirmiş, mesleki bilgisi ve tecrübesi olan adaylar dil eksikliği nedeniyle geri planda kalabilmektedir. Peki yabancı dil eğitimi ülkemizde uzun yıllardır eğitim müfredatının içerisindeyken İngilizce konuşamıyor olmamızın nedeni nedir? Yazımızda yabancı dil konuşma korkusu neden gelişir ve kariyerinizin önüne geçmesin diye neler yapabilirsiniz paylaşacağız.

Yabancı Dil Konuşma Korkusu: Zenoglosofobi Nedir?

Ülkemizde yabancı dil öğrenmek artık bir lüks değil zaruri ihtiyaç haline gelmiştir. Artık okul öncesi dönemden başlayarak tüm okullarda yabancı dil eğitimi verilmekte, dil öğrenmenin önemi vurgulanmaktadır. Ancak buna rağmen bireylerin en çok zorlandığı konuların başında yabancı dil konuşma pratiği gelmektedir.

Öğrenciler dil sınavlarından ve imkanları olduğu halde dil ağırlıklı okulları tercih etmekten kaçınıyorlar. Yetişkinler dil beklentisi yüksek olan, yabancı dilde hazırlanmış iş ilanlarına başvurmaya çekiniyorlar. Ülkemizde zorunlu eğitimin içerisinde yoğunlaştırılmış yabancı dil eğitimi olduğu halde her yerde dil kursları var. İnsanlar okulda yabancı dil öğreniyor, yeterli gelmiyor kurslara gidiyor. Takviye kitaplar, online eğitimler alınıyor. Ancak yine de ülkece yabancı dil konuşma konusunda oldukça gerideyiz.

Zenoglosofobi yabancı dil konuşma korkusu demektir ama yabancı dili öğrenmekten değil öğrendiklerini konuşmaktan korkmak anlamına gelir. Ülkemizde yaygın olarak öğrenilmeye çalışılan ve okullarda da müfredat dersi olan yabancı dil İngilizcedir. Peki okul öncesi dönemden itibaren öğretilmeye çalışılan bu dili konuşma noktasında çekince yaşamamızın nedeni nedir?

Yabancı Dil Konuşma Korkusu Neden Gelişiyor?

Yabancı dil konuşma korkusu birden fazla nedene bağlı olarak açığa çıkabilir. Karakteristik özellikler, yüklenen anlamın büyüklüğü, performans kaygısı, başarısızlık korkusu, özgüven eksikliği, yetersiz bilgi neden olabilmektedir. Kültür, sosyo-ekonomik düzey ve eğiticinin rolü de konuşmaya yönelik tutumu etkilemektedir.

Karakteristik Özellikler Korkuyu Tetikliyor

Karakteristik özellikler bireylerin konuşma pratiği için girişimde bulunmalarını engelleyebilmektedir. Özellikle mükemmeliyet beklentisi yüksek olan kişiler kusursuz konuşabilmeyi arzu etmektedir. Ancak kusursuz konuşabilmek için bol pratik yapmak ve bol bol yabancı dile maruz kalmak gerekir. Akıcı konuşabilmek doğru telaffuz, geniş bir kelime haznesi ve her konuda konuşabilecek genel kültürü gerektirir. Bu gereklilikler kendi dilimiz için de geçerlidir.

Yeterli bilgiye sahip olmadığımız bir konuda akıcı ve detaylı konuşmamız güçtür. Kelime hazinemizi geliştirmez, yeni kelimeler öğrenmezsek ifade gücümüz azalır. Konuşmamız sıradanlaşır. Öyleyse yabancı dilde konuşabilmek için de konuşulan konuya hakim olmak gerekir. Bütün bunları sürekliliği sayesinde konuşma becerisi kazanılır. Ancak hata yapmaktan hoşlanmayan, mükemmeli arayan kişiler için bu süreç oldukça sancılı geçmektedir.

Yabancı dil öğrenen birçok kişi dili konuşurken stres, endişe ve kaygı yaşadıklarını belirtir. Yabancı dil konuşma korkusu yaşayanlar eleştirilmekten, yanlış ifade etmekten ya da anlaşılamamaktan endişe duyarlar. Bu kişiler çoğunlukla mükemmeliyetçi veya otoriter ebeveynlerce yetiştirilmiş ya da böyle bir öğretmenden eğitim almışlardır. Dolayısıyla konuşmaya veya öğrenmeye yönelik zihinlerinde bariyerler vardır ve bariyerleri aşmak onlar için kolay değildir.

Yabancı Dil Derslerine Yüklenen Anlam Korkuya Etki Ediyor

Yabancı dil öğrenmeye yüklenen anlam da dil öğrenimini zorlaştırabilmektedir.  Yabancı dilin amacı farklı coğrafyalardaki diğer insanlarla aynı dili konuşabilmek ve iletişim kurabilmektir. Ancak yabancı dil konuşma safhasında ortaya çıkan kaygı durumu iletişimi daha başlamadan bitirmektedir. Bunun en büyük nedeni yabancı dil derslerinin müfredatta zorunlu bir ders olarak sunulmasıdır.

Öğrencilerin derslere yönelik algısı kalmak ve geçmek üzerinedir. Lise, üniversite sınavlarında başarılı olmak için gerekli olan bilgi araçları olarak görürler dersleri. Oysa yabancı dil öğreniminin amacı karneye etki edecek bir puandan çok daha ötedir. Öğrencilerin yabancı dil eğitimini yaşam ve etkileşim alanını genişletecek bir araç olarak görmesi sağlanmalıdır.

Horwitz ve arkadaşları yabancı dil kaygısının “akademik ve sosyal ortamlarda performansın değerlendirilmesi” ile ilgili olduğunu ifade ederek bunu üç tür kaygı ile bağdaştırmıştır. Bunlar; “iletişim korkusu”, “sınav kaygısı” ve “olumsuz değerlendirilme korkusu” dur.

Pratik Eksikliği ve Maruz Kalma Yetersizliği

Yabancı dil konuşma korkusu gelişimine etki eden bir diğer faktör ise günlük hayatta pratik yapamamalarıdır. Ülkemizde yabancı dil konuşma sıklığı ve ortamı oldukça azdır. Turistik bölgelerde dahi insanlar yabancılarla konuşmaya çekinmektedir. Konuşmak zorunda kaldıklarında da büyük stres yaşamakta cümle kurmaya çalışmak yerine beden dilini kullanmaktadırlar.

Diyalog bitip, güvenli alana geçtiklerinde ise kurabilecekleri alternatif cümleler zihinlerine hücum etmektedir. Ancak beklenmedik anda kendilerine soru yöneltilmesi, konuşma için yeterli pratiklerinin olmayışı ve hatasız cümle kurma beklentileri iletişim girişimlerini engellemektedir.

Okullarda dahi yeterli konuşma pratiği derslerde yapılmamaktadır. Yazma, okuma, dinleme alanlarında öğrenciler kendilerini geliştirebilse de konuşma için zorunluluk bulunmamaktadır. Sınavlarda dahi konuşmaya yönelik değerlendirme bulunmamaktadır.

Dil öğrenme ve konuşma bireyin onu pratiğe dökmesi gereken durumlar ortaya çıktığında mümkündür. Anadilimizde de konuşma öncesi dönemde kimse bize dilbilgisi öğretmez, mükemmel konuşmamız beklenmez. Kurallı konuşmayı ve yazmayı çoğunlukla okul çağında öğreniriz. Onun dışında edindiğimiz dil evde ve sosyal yaşam içerisinde maruz kalma sonucu gelişir.

Kapalıçarşı gibi turistik bölgelerde ya da tatil beldelerinde esnafın eğitimi olmadan akıcı konuşabilmesi buna örnektir. Kurallı konuşmaz, mükemmel cümle kurmaya çalışmazlar. Hedefleri doğru iletişim kurmak, karşı tarafın anlayabileceği şekilde kendilerini ifade edebilmektir.

Yetersiz Bilgi ve Performans Kaygısı Yabancı Dil Konuşma Korkusu Gelişimini Destekliyor

Yetersiz bilgi sahibi olduğumuz her konuda performans sergilememiz beklendiğinde kaygı yaşarız. Bu yabancı dil için de olağan bir durumdur. Okullarda yabancı dil müfredata dahil edilmiş bir ders olsa da her okulun yabancı dil eğitim kalitesi aynı değildir. Kimi zaman ise okulun eğitim kalitesi yüksekken öğrencinin dil öğrenmeye ilgisi yoktur. Bazen eğitim iyidir, öğrenci ilgilidir ama öğretmenin yaklaşımı öğrenciyi dersten uzaklaştırır.

Sonuç olarak nedeni her ne olursa olsun bilginin eksikliği kaygının gelişimini besler. Performans kaygısı ve başarısızlık korkusu da yabancı dil konuşma korkusu oluşmasına neden olmaktadır. “Başarısız olacağım. Yanlış telaffuz edeceğim. Alay edecekler. Herkes gülecek.” Bu tarz negatif duygu ve düşünceler kişinin baskı hissetmesine ve potansiyeli altında performans sergilemesine neden olmaktadır.

Oysa turistler bizimle Türkçe konuştuğunda hepimiz mutlu oluruz. Dilimizi konuşma çabalarını taktir ederiz. Onlarla alay etmez, aksine eksik yanlış kurmaya çalıştıkları cümleleri anlamaya çalışırız. Ve onlara yardımcı olabildiğimizde de mutlu oluruz.

Aynı şey bizim yabancı dil konuşma serüvenimizde de geçerlidir. Konuştuğumuz kişiler bizi dinlerken anlamaya çalışırlar. Telaffuz hatalarımızı bulmaya odaklanmazlar. Çabamızı taktir eder ve ortak bir dilde anlaşabiliyor olduğumuz için mutlu olurlar.

Yabancı Dil Konuşma Korkusu Nasıl Yenilir?

Okul Öncesi Dönemde Yapılabilecekler

Okul öncesi çağda henüz önyargıların oluşmadığı dönemde çocukların yabancı dile maruz bırakılması yararlıdır. Berrak zihinle hem daha hızlı hem de doğru öğrenmeleri mümkün olacaktır. Erken yaşlardan itibaren çocuklarda yabancı dil öğrenimine ilgi ve merak uyandırılmalıdır. Okuma kitaplar, aktiviteler, müzikler, çizgi filmlerle ilgileri desteklenmelidir. Mümkünse evde de çocukla yabancı dil konuşulmalıdır.

Yabancı dilini geliştirmesi için pratik yapabileceği akranlarıyla bir araya gelmesi desteklenmelidir. Hataları değil, doğruları pekiştirilmeli, çabası her daim taktir edilmelidir. Dil bilmenin temel amacı çocuğa anlatılmalıdır. Dil öğrenimini bir performans unsuru değil, sosyalleşme ve evrenselleşme aracı olarak görmesi sağlanmalıdır.

Okul Döneminde Neler Yapılabilir?

Okul dönemi artık İngilizcenin ders olarak anlatılmaya başlandığı dönemdir. Burada işin içerisine puanlama girdiği için performans kaygısının gelişmesi olasıdır. Kaygının olumlu düzeyde tutulabilmesi için öğretmenin öğrencilere yaklaşımı ve derse yönelik tutumu son derece önemlidir. Öğretmen öğrencilerinin hatalarını vurgulamak yerine çabalarını taktir etmeli, yanlışlarını rencide etmeden düzeltmelidir.

Sınıf içerisinde bol konuşma pratiği yapılmalı, mümkünse ders içerisinde ana dil konuşturulmamalıdır. Derse katılım, soru sorma, soruya cevap verme olağan hale gelmeli öğrenciler interaktif eğitimden keyif almalıdır. Okul dışında da İngilizce konuşmayı teşvik edecek çalışmalar yapılmalıdır. Konuşma kulüpleri kurulmalı, öğrenciler okul dışında da yabancı dil konuşacak şekilde sınıf içerisinde eşleştirilmelidir. Ders içerisinde öğrencilere konu anlatımı yaptırılabilir, yabancı dilde münazaralar düzenlenebilir.

Öğrenciler yabancı dil konuşma korkusu yaşamamak için okul dışında dil pratiklerini artırabilecekleri alanlar araştırmalıdır. Online programlarla konuşma pratiği yapabilir, online konuşma sınıflarına katılabilirler. Kitap okuyabilir, yabancı gazete ve dergileri takip edebilirler. Sosyal medya aracılığı ile yabancı ülkelerden akranlarıyla iletişime geçebilirler.

Üniversite eğitiminde yurtdışı öğrenci değişim programlarına katılabilir, başka bir ülkede eğitimlerini bir süreliğine devam ettirebilirler. Staj programlarını çok uluslu şirketlerde yapabilir, iş ortamında da yabancı dile maruz kalmalarını sağlayabilirler.

Yetişkinlikte Neler Yapılabilir?

Yetişkinlikte dil öğrenimi çocukluktaki kadar kolay değildir. Sıfırdan öğrenmek zor olsa da imkansız değildir. Hızlandırılmış ve yoğunlaştırılmış dil programlarına katılabilirsiniz. Mevcut bilgiyi geliştirmek ise çok daha kolaydır. Belli düzeyde İngilizce alt yapınız varsa destek alarak kısa sürede konuşabilir hale gelebilirsiniz. Burada amacınızı doğru belirlemeniz konuşma motivasyonunuz için oldukça önemlidir. Konuşmayı neden istiyorum, konuşmaya neden ihtiyacım var? Sorularını yanıtlamalısınız.

Cevap kariyerinizde yeni fırsatlar edinmek ya da tamamen globalleşebilmek olabilir. Farklı ihtiyaçlarınızda olabilir. Ancak özellikle eğitim alırken amacınızın belli olması önemlidir. İş İngilizcesi ile günlük İngilizce eğitimi birbirinden farklı olacaktır. Konuşma kulüplerine katılmak, bol diyalog, sesli okumalar, müzik dinleme, film-dizi izleme faydalı olmaktadır. Yurtdışı seyahatleri düzenlemek, dili yerinde kullanmakta kişilerin öğrenme ve konuşma isteklerini artırmaktadır.

Yabancı dil konuşma korkusu kariyerinizin önüne geçmesin. Tüm çabanıza rağmen kaygınız performansınızı düşürüyor, iletişim kurmanıza engel oluyorsa profesyonel destek alabilirsiniz. İkinci bir dil dahi bazı meslekler için yeterli değildir. Kariyerinizde başarı elde edebilmek, fark yaratmak ve evrensel düzeyde gelişmeleri takip edebilmek için yabancı dil becerinizi geliştirmelisiniz.

Read More