Yaşadığımız hassas dönemden ötürü çoğu iş yeri kapatıldı ve evden çalışma imkanı olanlar evlerinde bilgisayarlarının karşısında çalışmalarını sürdürmeye başladılar. Fakat evden verimli bir şekilde çalışmak ve motive olabilmek o kadar da kolay değil… Evden çalışırken sizin işe ne zaman başladığınızı kontrol eden bir patronunuz yok. Pijamalarınıza veda edip iş kıyafetlerini giyme derdiniz de yok. En rahat ve huzurlu olduğunuz ortamdasınız. Sıcak yatağınız ve konforlu ev ortamı sizin aklınızı başınızdan almak için tüm cazibesiyle oracıkta, gözlerinizin önünde… Alışık olduğunuz iş düzeni ve disiplin bozulduğunda iş verimimizin düşme olasılığı oldukça yüksek.

Siz de eğer bu birkaç günde motivasyonunuzun düştüğünü gözlemlediyseniz ve işleriniz biriktiyse koşa koşa yardımınıza geldik. aba Psikoloji olarak vereceğimiz basit ve pratik tavsiyeler sayesinde kendi iç motivasyonunuzu elde ederek çalıştığınız ortam fark etmeksizin verimliliğinizi koruyabileceksiniz.

Plan yapın

Uzaktan çalışırken verimliliğinizi korumanın en pratik yolu plan yapmaktan geçer. Haftalık yapılacaklar listesi hazırlayarak her akşam bir sonraki gün yapılacakları kontrol etmek sizi iş disiplininde tutacaktır. Salaş ev ortamında düzeni sağlamanıza yardımcı olacaktır.

Ofisteymiş illüzyonu yaratın

İnsan beyni ip uçlarıyla çalışmaktadır. Ev koltuğunda televizyon izlemeye koşullanırken, ofis masanızda çalışmaya koşullanmanız kaçınılmaz derece yüksektir. Daha önce ev koltuğunda yaptığınız şey film izlemekti, beyniniz onu hatırlayarak film izleme iç güdüsüne kapılmanızı sağlayacaktır. Hele bir de ev kıyafetlerinizleyseniz bütün ip uçları sizi film izlemeye sürüklemek için bir araya gelmiş demektir.

İş yerindeymiş gibi davranmaya özen gösterin. Kendinize yeni bir çalışma alanı oluşturun. Sadece çalışmak için kullandığınız bir masanın olması ve bu masanın evin konforlu bölgelerinden uzak olması çalışma motivasyonunuzu arttıracaktır. İllaki iş kıyafeti giymek zorunda değilsiniz ama pijamalarla işlerinize motive olabilmeniz kabul edilmelidir ki oldukça zor. İşinizi yaptığınız süreçte, en azından sizi uyku modundan çıkarabilecek kıyafetler giymeyi tercih edin. Eğer iş yerindeyken işe başlamadan önce kahve içiyorsanız, her zamanki gibi kahvenizi içmeyi unutmayın. İş yerindeki alışkanlıklarınızı çalıştığınız süreçte uygulamaya çalışın. Böylelikle zihniniz çalışmaya daha olumlu bakacaktır, vücudunuz da çalışmaya hazır  ve dinç olacaktır.

İşe erken başlayın

Evde olmak size esnek iş saatleri sağlayacaktır. Bu durum sizi rahata düşürerek işlerinizi ertelemenize sebep olabilir. Halbuki işlerinizi erken bitirirseniz rahatça günün kalanını kendinize ayırabilirsiniz. Aksi taktirde işle ilgilenmediğiniz her an yaptığınız diğer aktivitelerin de tadını çıkaramazsınız. Ertelediğiniz işler zihninizde ve düşüncelerinizde gezinip duracaktır.    İşe gider gibi ofis saatinizde işlerinize başlayarak kendinizi işe hazırlayın. Böylelikle günün kalanı size kalacaktır.

Ara verin

Düzenli aralar vermeye özen gösterin. İşlerinizi hemen bitirip kurtulma şansınız olduğundan evdeyken aralıksız çalışma ihtimaliniz daha yüksektir. Fakat ara vermeden çalışmak verimliliğinizi düşürecektir. Saat başı 10-15 dakikalık kısa aralar ve rahatlamak için 1 saatlik öğle arası vermeyi unutmayın.

Sosyal medya kullanımınıza sınırlar getirin

Hangimiz biraz internette gezineyim de sonra işime dönerim dedikten sonra fark etmeden saatlerce internette gezinmedik ki? Sosyal medya çalışırken kontrol altına alınmalıdır. Sosyal medyada gezinirken zihnimiz gevşediği için ve sürekli yeni şeyler keşfettiğimiz için fark etmeden gereğinden fazla zaman harcarız. Haliyle işlere ayırdığımız vakitten çalarken hem de işe geri dönme motivasyonumuzu azaltır sosyal medya. İş sürecinizde, günlük sosyal medya kullanımınız için bir süre belirleyin. Sosyal medya kullanım süreniz uzadıkça işe dönme isteğinizde azalacaktır. Çalışmaya ara verdiğiniz zaman sosyal medyayla ilgilenecekseniz bunun için 10 -15 dakika gibi kısıtlı, kısa süreler vermeye çalışıp konsantrasyonunuzu ve motivasyonunuzu aktif tutun.

İş arkadaşlarınızla görüntülü konuşun

Ofis hayatınızda insanlarla iç içeyken evde durum aynı değil. Ofisteki insanlarla iletişim halinde olmak da motivasyonu yükseltici bir faktördür. İş arkadaşlarınızla işle ilgili konuları görüntülü konuşarak tartışmaya çalışın. Uzaktan da olsa iş arkadaşlarınızla birbirinize destek olmanız motivasyonunuzu arttıracaktır.

Ev işleriyle ofis işlerinizi birbirinden ayırın

Çalışma aralarınızda bulaşıkları yıkamak ya da çamaşır asmak cazip gelebilir fakat pek de mantıklı değil. Ev işleri  yine “iş” tanımı içerisine girdiği için bölünmenize ve akışınızı bozmanıza sebebiyet verebilir.  Bölünmemek için ya işlerinize başlamadan önce ya da işleriniz bittikten sonra ev işlerinizi halledin.

Düzenli egzersiz yapın

İş yerine gidip gelmek bile bir spor niteliğindedir. Evden çalışmak sizi tembelleştirerek, kilo almanıza sebep olabilir. Dahası spor endorfin ve serotonin (mutluluk hormonları) salgılamanızı sağlar. Eğer güne sporla başlarsanız ardından işlerinize başlamak daha kolay gelecektir. Günü daha dinç ve daha motive geçirmeniz için düzenli egzersiz yapmanın mutlaka faydasını göreceksinizdir.

Read More

Kendinizi genellikle yüksek motivasyonlu bir birey olarak mı tanımlarsınız yoksa olaylara karşı ilgisiz ve düşük motivasyonlu olarak mı? İçsel motivasyonun az oluş hali klinik psikoloji dünyası tarafından “ davranışsal apati” olarak tanımlanmıştır. Apati ilgisizlik ve alakasızlık anlamına gelmektedir. Kendini motive etme gücü az olan insanlara genelde “tembel” etiketi konulmaktadır. Fakat bunun değiştirilmeyecek bir özellik olarak algılanması ve insanları “tembel” olarak etiketlemek pek de doğru değildir. Siz de kendinizi motivasyonu düşük ve tembel olarak tanımlıyorsanız “Ben böyleyim.” “Bu değişmeyecek.” “Huyum bu işte.” gibi cümleleri kurduğunuzu duyar gibiyim. Bilim dünyası tarafından beynin nöronlarında esneklik olduğu kanıtlanmış bir gerçek. Bu sebeple kişiliğinizin dış faktörler ve bazı kişisel uygulamalar yoluyla değişebilme ihtimali imkansız değil!

Belki de siz tembel değilsiniz sadece “davranışsal apati”niz var ve her psikolojik rahatsızlık gibi gerekli koşullar sürdürüldüğü taktirde apatinizden kurtulabilirsiniz!

Apati Durumunda Beynin Aktivasyonu

Oxford Üniversitesi’nde yapılan beyin araştırmaları sonucunda apati ve beynin karar verme mekanizması arasında beklenmeyen bir bağlantı tespit edilmiş. İlk olarak araştırmaya katılan katılımcıların apatileri (isteksizlikleri) mi var yoksa motivasyonları yüksek mi diye tespit edilmiştir. Sonrasında katılımcılar düşünce ve ilgi gerektiren bir oyun oynarlarken tüm süreç boyunca aktive olan beyin bölgeleri incelenmiş. Beyinde harekete geçmemize karar verirken aktifleşen bölge (premotor korteks) apati duygusu yüksek olan (motivasyonu düşük olan) insanlarda oyun sırasında karalar verirken daha fazla aktifleşmiş. Kısaca karar verme aşamasında apati duygusu fazla olan insanların beyinlerinin premotor bölgesi daha çok enerji harcıyor. Tersine ilgisiz ve motivasyonları düşük olan apati sahibi bireylerin beynin karar verme mekanizmasını az kullandıkları düşünülürken böyle bir sonuçla karşılaşmak araştırmacıları hayrete düşürmüş.

Fakat bu bulgular sayesinde araştırmacı psikologlar konuya yeni bir yorum getirmişlerdir:

Apatik (isteksiz, motivasyonu düşük) insanlar için kararları aksiyona çevirmek motivasyonu yüksek olanlara göre beyin enerjilerini daha fazla harcamalarını gerektirmektedir!

 Özetle, motivasyonu düşük insanlar karar verme mekanizmalarını az kullanmak yerine gereğinden fazla kullanıyorlar. Haliyle işlerini tamamlama ve yapma motivasyonları aksiyona dönüşmüyor. Onun yerine düşüncede takılı kalıyor. Bu bulgunun sonucunda araştırmacıların önerisi: “Karar verirken çok düşünmeden, ertelemeden kararlarınızı uygulamaya dökün” olmuştur. Beyindeki nöronların esnekliği sayesinde bunu sürekli uygulamanız durumunda zihninizin artık değişeceği düşünülmektedir. Değişimin sonucunda ise artık kalıcı olarak motivasyonunuzun artacağı düşünülmektedir.

Siz de eğer yapacağınız işleri düşünüp uygulamaya dökemiyorsanız hala umut var! Farkındalığınızı yüksek tutup kendinizi kontrol ederek yüksek motivasyona sahip olabilirsiniz. Hayattan yüksek haz almanın en sağlam yolu yüksek motivasyona sahip olmaktır. Ki araştırma sonuçlarının da gösterdiği gibi bu sandığınız kadar zor ya da imkansız değil! Kendinizi değiştirebilirsiniz. Motivasyon düşüklüğü kalıtsal ve değişmeyecek sizinle bütünleşmiş bir özellik değildir.

 

 

Read More

Eğitim hayatıyla birlikte sorumluluklarımız da oluşmaya başlar. Öğrencilik ve iş hayatımız boyunca yapmamız gereken bir sürü görevimiz ve sorumluluğumuz vardır. Birer yetişkin olduğumuzda , özellikle finansal özgürlüğümüze kavuştuğumuzda, ise kendi ayaklarımızın üzerinde durmamız gerekir. Sorumluluklarımız gün geçtikçe, yaş aldıkça artar. Bu sorumlukları anlamlı kılmak hayatımızı etkili ve mutlu bir şekilde sürdürebilmemiz için oldukça önemlidir.

Sorumluluklarımızı anlamlı kılmamız  motivasyona sahip olmamıza bağlıdır.

Motivasyon yaptığımız işleri ve hedeflerimizi, dışsal ya da içsel faktörler yoluyla bir sebebe bağlayarak isteyerek yapmaktır. Eylemi yapmak için arzuya sahip olmaktır.

Motivasyon kendi içinde ikiye ayrılmaktadır:

Dışsal Motivasyon

Dışsal motivasyon dış faktörlerin etkisiyle bir aktiviteyi gerçekleştirme arzusudur. Genellikle bir ödül almak ya da cezadan kaçmak  çin edinilmiş bir motivasyon biçimidir.

Cezadan kaçmak için olanlar

Sınıfı geçmek için çalışmak

Kovulmamak için fazladan mesaiye kalmak

 Ödül almak için olanlar

Bir dersten en yüksek notu almak için çalışmak

Maaşın yükselmesi için fazladan mesaiye kalmak

İçsel Motivasyon

İçsel motivasyon adıyla paralel olarak kişinin içinden gelmektedir. Dışsal motivasyona göre çok daha etkilidir. Zevk aldığınız konu üzerine ve sevdiğiniz meslek alanlarında çalıştığınızda motive olmanız her zaman daha kolaydır. Kendi isteğiniz doğrultusunda ve zorunda hissetmeden yaptığımız eylemler tartışılmaz yapmaktan en çok hoşlandıklarımızdır. İçsel motivasyona sahip olduğumuzda eylemlerin sonuçları değil eylemin yapıldığı süreç zevk vermektedir.

Motivasyonun Öğrenciler ve Çalışanlar için Önemi

Hayatımızın çoğunluğu öğrenciysek okulda, çalışansak iş yerinde geçmektedir. Eğer okula ve işe gitmeye yeterince motivasyonumuz olmazsa hayatı anlamsız bulmamız kaçınılmazdır. Sorumluluklarımızla ilgili yüksek motivasyona sahip olmak hayatı anlamlı bulmamızı sağlayacaktır. Neden işe gittiğinin ya da okula gittiğinin sebebini kendi içinde çözememiş bir birey gün içerisinde okulda ve iş yerinde yaptığı eylemleri anlamsız ve sıkıcı bulacaktır.

Bu yüzden yaptığımız işlere ve sorumluklarımıza karşı yüksek motivasyona sahip olmak yaşam kalitemizi olumlu yönde etkilemektedir. Depresyon, kaygı ve stres gibi psikolojik duygu bozukluğu problemlerinin temelinde motivasyon eksikliği yatmaktadır.

Motivasyon ve Başarı Arasındaki ilişki

Çocukluktan itibaren yüksek motivasyona sahip olmak çocukken ve ileride kişinin hayatta başarılı olmasını sağlayacaktır. Bu başarı devam ettikçe kişinin motivasyonu artacak başarının sürekliliği sağlanmış olacaktır.

Örneğin matematiği sevdiği için içsel motivasyona sahip olan bir çocuk düşünelim:

Başarılı oldukça motivasyonun artması, motivasyon arttıkça başarılı olmak pozitif bir döngü olarak devam edecektir. Öğrencilik hayatından itibaren edinilen bu döngünün iş hayatında da devam etmesi çok daha kolay olacaktır.

Read More

Son zamanlarda anksiyete, kaygı bozukluğu, bipolar gibi çokça duyduğumuz ve zamanla etrafımızdaki insanlarda da gördüğümüz psikolojik bir hastalık olan tükenmişlik sendromu.

1974 yılında Herbert Freudenberger tarafından güç ve enerji kaybı, yıpranmışlık, bireyin özgüven eksili hissetmeye başlaması, hedef koyamama ve hedeflerine ulaşamama, iştahsızlık, başarısızlık gibi duyguların bütününe verdiği isimdir tükenmişlik sendromu. Bu hastalığın tanısını koymak için ilgili araştırmalarda bulunan Christina Maslachb, genellik iş hayatında aktif rol oynayan, yüz yüze iletişimin hakim olduğu pozisyonlarda isteklerin, taleplerin sonunun gelmediği ve bunun sonunca duygusal taleplere de maruz kalan bireylerde görünen psikolojik aynı zamanda fiziksel bir bitkinlik hatta aşılamayan uzun süreli bir yorgunluk olarak da adlandırılabilir. Sürekli negatif düşünmenin, çaresiz hissetmenin, umutsuzluk duygularının sürekli yaptığı işlere de yansıması ile oluşan bir sendrom olarak tanımlanır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Hastalık Sınıflandırması listesine alınmıştır.

İş hayatında bulunan bir bireye gereğinden fazla sorumluluk yüklenmesi sonucu, çalışan kişilerin yaptıkları işe karşı mutsuz, stresli bir bireye dönüşmesi olağandır. Bu süreçte ayakların üzerinde durarak hala görev alıyor olması ve zamanla ona sorumlulukların kar topu gibi büyümesiyle beraber bireyin git gide depresyona girmesi, sorumlulukların altın ezilmesi, bu koşulları altında çalışmak zorunda olmasının verdiği bir sonuçtur. Bu sürecin sonunda bireyler tükenmiş, mutsuz, ümitsiz bir çalışan haline gelmektedirler. Hastalık buraya bireyi bulur ve git gide aşağı çeker. Doğru yönlendirilmemesi sonucu tükenmişlik sendromuna girerler.
Günümüz çalışma şartlarına ayak uydurmakta zorlanan bireyler ile beraber bilinirliği artan bu psikolojik rahatsızlık gündeme bazı ünlü isimlerin aracılığıyla gelmiştir.

Tükenmişlik sendromu belirtileri nelerdir?

  • Bedensel tükenmişlik hissi
  • Duygusal tükenmişlik hissiyatı
  • Kişiyi esir alan olumsuz düşünceler
  • Karamsarlık
  • Basit işleri bitirmekte zorlanma
  • İşten soğuma
  • Umutsuzluk
  • Kendini değersiz hissetme
  • Azalmış mesleki özgüven
  • Unutkanlık ve dalgınlık
  • Sürekli yorgunluk ve bitkinlik hissiyatı
  • Dikkat dağınıklığı
  • Uyku problemleri
  • Kabızlıkve ishal gibi sindirim sistemi düzenine ilişkin bozukluklar
  • Kalp çarpıntısıve solunum güçlüğü
  • Baş, sırt ve bacaklar olmak üzere vücudun belirli bölgelerinde ağrılar

Tükenmişlik sendromu tedavi yöntemleri nelerdir?

Tedavisi sonucunda normal hayata dönmelerinin yüzdesi oldukça yüksek olan tükenmişlik sendromunun tedavisi oldukça kolay ve etkilidir. Tedavi süreci çinde bulunduğu sendromun ilerlemişlik durumuna göre değişkenlik gösterebilmektedir.

İlerlemeyen durumlarda birey kendi kendine durumu kontrol altına alabilir, iş hayatında ve sosyal hayatında yapacağı köklü değişlikler ile sendromu atlatabilir. Profesyonel olarak destek almak isteyen bireyler ise mutlaka testlerden geçmeli, sorunun kaynağına inmeli ve doğru tedavi için doktorun yönlendirmelerine sadık kalmalıdır. Sendromu ilerlemiş, sosyal ve iş hayatına sağlıklı olarak devam edemeyen bireyler ise profesyonel bir destek alırken doktorunun tavsiyesi üzerine verilen ilaçları kullanmaları gerekmektedir.

Profesyonel desteklerin yanında bireyler bu süreçte kendilerine bol bol zaman ayırmalılar. Hobiler edinebilir, spora başlayabilir, yüzme veya ilgili kurslara yazılabilir, sevdikleri ile zaman geçirebilir, kısacası psikolojik olarak ona iyi gelecek tüm aktiviteleri hayatında barınması gerekmektedir. İş hayatını ise mesai saatleri içerisinde bırakması, evde ise kendisine, ailesine zaman ayırması gerekmektedir. Uyku saatlerini düzenlemek, beslenme düzenini programlamak ve dinlenmek için kaliteli zamanlar geçirmek tedavi sürecine yardımcı olan durumlardır.
Kendinizde veya bir yakınınızda tükenmişlik sendromu olduğunu düşünüyorsanız her hastalık gibi erken teşhiste hastanın tedavi süreci daha kısa sürmektedir. Tedavi olunmaması durumunda ilerler ve sendromun olumsuz yönlerini her alanda hissedeceğiniz gibi iş, okul ve sosyal alanda başarısızlık silsilesi biz daha derin bir depresyona götürebilir.

Read More

Motivasyonunuzu güçlü tutmanız için bazı pratik stratejilere geçmeden önce bilmeniz gereken önemli bir şey var.

Nasıl ki bir ev sağlam temelleri olmayan bir araziye yapılırsa uzun süre dayanmayacağı gibi hedefiniz belli olmazsa izleyeceğiniz yöntemin hiçbir anlamı olmayacaktır. Motivasyonu yüksek tutmakla ilgili yöntemler uygulamadan önce ulaşmak istediğiniz hedefler konusunda net ve kararlı olmanız gerekmektedir. Aksi taktirde uygulanan yöntemlerin size hiçbir faydası olmayacaktır.

Önceliklerinizle bağlantılı hedefler seçip bu hedeflere ulaşmak için izleyeceğiniz yolları belirlemeye çalışın. Kendinize birkaç soru sorarak hedefleriniz konusundaki kararlılığınızı kendinize kanıtlayabilir, yanlış seçimler yapmadığınız konusunda ikna olabilirsiniz.

Sorular

Neden bu hedef sizin için doğru ya da iyi bir hedef?

Neden bu hedefe ulaşmalısınız?

Bu hedefe ulaşmak neden önemli ya da ilgi çekici?

 

Şimdi hedeflerinizi sağlam temellere dayandırdığımıza göre hedefe ulaşma süreciniz boyunca motivasyonunuzu yüksek tutmanın yollarına geçelim:

 

1. Hedeflerinizi Yazıya Dökün

Ne istediğinizi tanımlayın ve yazın. Bu konuyla ilgili hem somut (ölçülebilen, hesaplanabilen) hem de soyut (duygusal) beklentilerinizi yazın. Bu beklentileriniz ve hedefiniz doğrultusunda yapmanız gerekenleri not edin. Düşünceler havada kalır. Duygularınızı ve beklentilerinizi kağıda dökmek iyi gelecektir. Planlarınızı yazmak  uygulamanızı kolaylaştıracaktır.

 

2. Dikkatinizi Kontrol Altına Alın

Dikkatimiz dağıldığı zaman ilerlemekte zorlanır ve yerimizde saymaya başlarız. Günlük yapılacak işleri organize etmek dikkatimizi daha rahat toplayabilmemizi sağlayacaktır. Hedefinize giden yolda ilerlemenizin durduğunu fark ettiğiniz her an kendinizi gözlemleyin. Neden yerinizde saydığınızı inceleyin. Sizin düzeninizi bozan dikkatinizi dağıtan faktörü tespit edip buna engel olun. Öncelikleriniz doğrultusunda oluşturduğunuz hedefinizi düşünerek motivasyonunuzu tekrar eski haline getirebilirsiniz.

3. Potansiyel Zorlukların Farkında Olun

Hedefe doğru ilerlerken elbette bazı bedeller ödememiz gerekmektedir. Bizi yoran yollar ve tırmanması zor yokuşlar mutlaka karşımıza çıkacaktır. Önemli olan bu zorluklara karşı pes etmemek. Pes etmemek için motivasyonumuzu yüksek tutmamız şart. Eğer potansiyel zorlukların yola çıkmadan önce farkına varırsanız pes etmemeniz kanısına daha rahat varırsınız.

 

Potansiyel zorlukları bir yere not edin. Not ettikten sonra kontrol edemeyeceğiniz zorluklara ayrı bir işaret koyun. Bazı şeyler potansiyelimizi aşabilir. İşaret koyduğunuz zorlukların sizin kontrolünüz dışında olduklarını fark edince onlar üzerinde durmamaya çalışın. Savaşamayacağınız ve değiştiremeyeceğiniz şeyler için boşa enerji harcamayıp yolunuza devam edin. Böylelikle motivasyonunuz kırılmayacaktır.

 

4. Pozitifi Kucaklayın

Kendinizle pozitif konuşun. “Ben başarılıyım, ben elimden geleni yapıyorum, hedefime ulaşma gücüne sahibim.” demek sizi daha güçlü kılacak ve motivasyonunuzu taze tutacaktır.

 

Sizi mutlu eden aktivitelere zaman ayırmayı ihmal etmeyin. Mutlu olmak motivasyonumuzu zinde tutacaktır. Unutmayın kendimizle olan olumsuz konuşmalar ve gereğinden fazla kendimizi eleştirmeniz hedefinizi gerçekleştirmeye olan motivasyonunuzu düşürecektir. Bu sebeple onun yerine kendinizle pozitif konuşmalar yapın ve kendinize karşı geliştirici eleştiriler de bulunun.

 

5. Kendinizi Ödüllendirin

Ödüller insanı mutlu eder. Üzerimizde pozitif etki yaratması için ödüllerin illaki büyük ödüller olması gerekmez. Bazen yoğun temponuz arasında mola vermek bile ödül olabilir. Kendinize tatlı yeme ödülü vermek, sevdiğiniz bir aktiviteyi yaparak ödüllendirmek vb. motivasyonunuzun yüksek kalmasını sağlayacaktır. Hedefinize giden yolu göründüğünden daha az yorucu ve eğlenceli hale getirecektir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Read More