Üniversite tercihi kariyerine ve dolayısıyla geleceğine bilinçli yatırım yapmak isteyen her birey için önemlidir. Seçim sürecinde gerek öğrenciler gerekse aileler birden fazla faktörü göz önünde bulundurarak kapsamlı bir değerlendirme yapmaktadır. Tercih edilecek üniversitenin eğitim kalitesi, mezunlarının istihdam olanakları, öğretim kadrosu, olası eğitim maliyetleri bunlardan bazılarıdır. Ancak 2020 itibariyle yaşamımıza dahil olan covid-19 nedeniyle tercih yaparken değerlendirme sürecine yeni faktörler eklendi.

Pandemi nedeniyle gelen seyahat kısıtlamaları, örgün eğitimin belirsiz süreyle uzaktan eğitime çevrilmesi üniversite tercihlerini etkiledi. Kimi öğrenciler için bu bir avantajken kimileri için dezavantaj oldu. Yıllarca hayalini kurup, kazanmak için büyük özveri gösterdikleri üniversitelerde fiziken bulunamayacak olmak öğrencilerin motivasyonunu kırdı. Aynı şekilde yurtdışı üniversite eğitimi almayı düşünenler için de uzaktan eğitim almak motivasyon kırıcı oldu.

Kimi öğrencilerse tercih ettikleri ülkelerde okumaya başladıklarında gelebilecek bir uluslararası seyahat engelinden endişeli. Dolayısıyla Pandeminin ne zaman biteceğini ön göremiyor olmak öğrencilerin ve ailelerin üniversite tercihini etkiliyor. Peki seçim sürecinde pandemi nedeniyle açığa çıkan dezavantajları nasıl avantaja çevirebiliriz? Seçim yaparken öğrencilerin ve ailelerin önceliği ne olmalı?

Pandeminin seçimlerimizde belirleyici olması seçimlerimizi nasıl etkiler? Kararsızlık yaşamamak ve daha sağlıklı seçim yapabilmek için neler yapabiliriz? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız. Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak, Yurtdışında Üniversite Eğitimi Alacak Gençler için Psikolojik Hazırlık Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Pandeminin Yol Açtığı Dezavantajları Üniversite Tercihi Yaparken Avantaja Çevirmek Mümkün

Bu yıl pandemi dolayısıyla hayalinizdeki üniversite yaşantısına başlayamayacak olabilirsiniz. Uzaktan eğitim nedeniyle kampüste olamamak, yüz yüze kurulacak arkadaşlıkları dijital ortamda kurmaya çalışmak zorlayıcı olabilir. Bu da size hayalinizdeki üniversiteyi değil de herhangi bir üniversiteyi tercih etmenin yeterli olacağını düşündürebilir. Ancak pandemiden bağımsız olarak düşündüğünüzde bir hedefiniz varsa bu hedeften vazgeçmemelisiniz.

Pandemi bitip hayat normale döndüğünde elinizde hangi üniversitenin diplomasını taşımak istiyorsunuz? Pandeminin seçimlerinizi etkilemesine fırsat verdiğinizde bundan 30-40 yıl sonrasına da etki etmiş olacaksınız. Bu hafife alınacak veya hızla karar verilecek bir seçim değil. Bu nedenle özellikle böyle bir dönemde karar verirken çok daha hassas bir değerlendirme yapmak gerekiyor. Peki bu değerlendirmeyi yaparken dezavantajları nasıl daha avantajlı hale getirebilirsiniz?

Öncelikle üniversite tercihiniz ister yurtiçi ister yurtdışı olsun mali açıdan avantajlısınız. Üniversite eğitimi aile yanında da olsa farklı bir şehir/ ülkede de olsa oldukça maliyetli olabiliyor. Özellikle ilk yıl öğrencilerin maddi kazanç elde edebilecekleri işlerde rol alamamaları ailelerin maddi yükünü artırıyor. Pandemi nedeniyle örgün eğitimin uzaktan eğitime dönmesi ise geçici süreyle de olsa maliyeti düşürüyor.

Bu dönemi aile yanında geçiren öğrenciler için ulaşım, konaklama, yeme/içme giderleri azalacak. Bu dönemi avantaja çevirmek isteyen öğrenciler daha rahat birikim yapıp meslekleriyle ilgili eğitim programlarına katılabilirler. Kurslar ve sertifika programları ile kişisel ve mesleki gelişimlerine katkı sağlayabilirler.

Yola veya yalnız yaşarken ev/yurt içindeki diğer sorumluluklara ayıracakları zamanı evde değerlendirebilirler.

Zamandan tasarruf etmenin yanı sıra bu işlere harcadığınız enerji de azalmış olacak. Dolayısıyla artan enerji ve zamanla kendinize, ilgi alanlarınıza, hobilerinize veya derslerinize daha fazla zaman ayırabilirsiniz. Aile yanından uzaklaşmak istemeyen ama puanı aile yanında bir üniversiteye yetmeyen öğrenciler farklı şehirlere yönelebilirler. Böylece hem aile yanında eğitimini sürdürmüş hem de üniversiteye sene kaybetmeden başlamış olabilirler.

Pandeminin ilk yılında mezun olmuş ve ünversite tercihi yapmış olan öğrencilerin deneyimlerine başvurabilirler. Böylece özellikle öğrencisi olmak istedikleri üniversitelerin pandemi sürecindeki eğitim performansları hakkında bilgi alabilirler.

Üniversite Tercihi Pandemi Odaklı Yapıldığında Seçimler Hedeflerden Uzaklaşıyor

Pandeminin getirdiği yaşam değişiklikleri hepimizin temel kaygılarını besledi. Zarar görmekten, zarar vermekten, sevdiklerimizi kaybetmekten endişe duyduk. Değerini fark edemediğimiz rutinlerimizin aslında ne kadar keyifli ve önemli olduğunu fark ettik. Sevdiklerimizle bir arada olabilmenin, kalabalık içerisinde yer alabilmenin, yakınlığın, fiziksel temasın önemini anladık. Dolayısıyla üniversite tercihi yapacak öğrencilerin verecekleri kararlar da bu farkındalıklardan etkilendi.

Aileden uzaklaşmak, olası bir hastalık durumunda hemen gelemeyecek olmak, seyahat engelleri, yasaklar endişeleri artırdı. Pek çok genç kendi ayakları üzerinde durabilmeyi ve hayata atılabilmeyi arzu ediyor. Ancak pek çoğu da yaşadıkları kaygı ile seçimlerinde ikilem yaşıyor. Bugün içinde bulunduğumuz kaotik durum ileride geri dönüşü zor olacak kararlar vermemize neden olabiliyor.

Öğrenciler bu kaygılarla baş edemeyip hedeflerindeki üniversiteyi veya okumak istedikleri bölümü dahi değiştirebiliyorlar. Şu an içinde bulunduğumuz durum hem bireysel hem de evrensel nitelikte kaygı unsuru. Dolayısıyla öğrencinin gelecek kaygısını ailenin ebeveynlik kaygıları pekiştirebiliyor. Böyle bir durumda eğer siz de seçimlerinizin pandemi kaynaklı etkilendiğini hissediyorsanız destek almalısınız. Bu süreçte daha bilinçli ve sağlıklı kararlar verebilmek için profesyonel destek almayı önceliklendirebilirsiniz.

Kariyer danışmanlığı, mentorluk ve/veya psikolojik destek alabilirsiniz. Hedeflerinizle ilgili stratejik planlar çıkarabilir, kaygılarınızı başarınızı destekleyecek düzeye indirebilirsiniz.

Üniversite Tercihi Yaparken Önceliğiniz Hedefinize Ulaşmak Olmalı

Her ne kadar şu an içerisinde bulunduğumuz durum ve koşullar olağandışı olsa da hiçbirimiz yalnız değiliz. Bu süreci hep birlikte geçiriyor, benzer kaygılar taşıyor ve hayatımızı en iyi şekilde sürdürmeye çalışıyoruz. Sınav sonuçları açıklandığında yine derece yapanlar olacak. Hayalini kurduğunuz bölümler, üniversiteler öğrenci kabul edecek ve mezunlar verecek. Çünkü hepimiz bu koşullara uyum sağlamayı öğreneceğiz.

Hayatımız daha izole hale gelmiş olsa da devam ediyor. Okuyor, çalışıyor, üretiyoruz. Şu an içerisinde bulunduğumuz pandemi koşulları alınan önlemler ve aşılama ile sonlanacak. Belki bunun için bugün net bir tarih vermek kolay değil. Ancak biliyoruz ki şimdiden pek çok ülke normalleşmeye geçti.

Henüz farkında olmasanız da en az pandemi kadar zedeleyici bir başka etken de yanlış meslek ve/veya üniversite tercihi. Sizinle örtüşmeyen, hayal ve hedeflerinize hitap etmeyen bir mesleğe yönelmeniz ömür boyu mutsuzluk nedeni olabilir.

Pandemi de bir gün tıpkı diğer salgınlar gibi tarih kitaplarında yerini alacak. Sizse hala aynı mesleği yapıyor, aynı üniversitenin diplomasını taşıyor olacaksınız. Dolayısıyla bugünün koşullarından bağımsız olarak geleceğe dönük seçimler yapmaya odaklanmalısınız. Bu süreci yönetmekte zorlanıyorsanız okul rehberlik biriminden, öğretmenlerinizden veya profesyonel bir danışmandan destek alabilirsiniz.

Sağlıklı Bir Üniversite Tercihi Yapmak ve Kararsızlık Yaşamamak İçin Yapabilecekleriniz

Eğer çevrenizde destek alabileceğiniz bir profesyonel yoksa veya buna bütçe/zaman ayırmak istemiyorsanız aşağıdaki önerilerimizi deneyebilirsiniz.

Hedeflerinizi Gözden Geçirin

Pandemiden önce meslek ve üniversite tercihiniz var mıydı? Varsa, neydi? Bu tercihleri belirlerken nelere dikkat ettiniz? İlgi alanlarınız, becerilerinizi, karakteristik özelliklerinizi göz önünde bulundurdunuz mu? Üniversiteyi, mesleğin avantaj ve dezavantajlarını araştırdınız mı? Seçim sürecinizde etkili olan kişi/kişiler oldu mu? Tüm bunları pandemiden önce belirlediyseniz yeniden üzerinden geçmelisiniz.

Hedefinizin Önündeki Engelleri Belirleyin

Hedefiniz net, araştırmalarınızda yeterli. Ancak şu an gündeminizde pandemi var ve mevcut değerlendirmelerinize yenilerini eklemeniz gerekiyor. Seçtiğiniz meslek veya üniversite pandemiden nasıl etkilendi?

Pandemi belirsiz bir süre daha devam ederse size etkisi nasıl olacak? Size ve hedeflerinize yönelik pandeminin sağladığı herhangi bir avantaj var mı? Bu avantajlar ve mevcut dezavantajlar kıyaslandığında meslek ve üniversite tercihinizi değiştirmeniz gerekiyor mu?  Böyle bir değişikliğe gitmeniz uzun vadede (ilerideki 10-20-30 yıl) sizi nasıl etkileyecek? Tercihinizi değiştirirken profesyonel bir görüş aldınız mı?

Alternatif Seçenekler Oluşturun

Ana hedefinizle örtüşen alternatif hedefler belirleyin. Benzer özellikteki farklı devlet, vakıf veya özel üniversiteler olabilir. Burslu girebileceğiniz üniversiteleri, burs oranlarını araştırabilirsiniz. Pandemi sonrası yatay geçiş olanaklarını şimdiden araştırabilirsiniz. Çift ana dal veya yan dal fırsatlarını değerlendirebilirsiniz. İstediğiniz üniversitenin öğretim kadrosunun alan çalışmalarını takip edebilir varsa herkese açık eğitimlerine katılabilirsiniz.

Akademisyenlerin sosyal medya hesaplarını takip edebilir, canlı yayınlarına katılabilir, bizzat kendilerine mail/mesaj atarak kendinizi tanıtabilirsiniz. Mesleğinizle ilgili kendinizi nasıl daha iyi geliştirebileceğiniz noktasında bilgi toplamaya çalışabilirsiniz.

Tecrübeli Mezunlardan Bilgi Edinin

Üniversite öğrencileri bu yılı uzaktan eğitimle tamamladılar. Pandeminin ilk yılında hayalinizdeki üniversite tercihini yapan ve 1. Yılını tamamlamış olan öğrencilerle konuşabilirsiniz. Sosyal medya hesapları üzerinden onlarla iletişime geçebilirsiniz. Tecrübelerini dinleyebilir, üniversite, bölüm ve eğitim kalitesi hakkında bilgi edinebilirsiniz. Okudukları üniversitenin uzaktan eğitim alt yapısı nasıldı? Akademik kadro süreci iyi yönetebildi mi? Eğitim ve sınav süreçleri verimli geçti mi?

Üniversite, öğrencilerin aidiyet geliştirmesi için herhangi bir çalışma yaptı mı? ve benzeri sorularınızı sorabilirsiniz. Bu konuda ayrıca üniversitelerin danışma ofislerini de arayabilir, öğrenci işlerinden de bilgi alabilirsiniz. Sizinle benzer kaygıları yaşamış kişilerden öneri almak ve tecrübelerini dinlemek daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.

Üniversite Tercihi Yaparken Bir Mentor veya Kariyer Danışmanı ile Görüşebilirsiniz

Pandeminin her yaştan ve her konumdan bireyi oldukça olumsuz etkilediği maddi, manevi oldukça zor bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde geleceği planlamak ve bilinçli adımlar atabilmek ise hiç kolay değil. Kaygılı olmanız, kararsızlık yaşamanız, seçimlerinizin doğruluğundan emin olamamanız oldukça normal. Ne zaman biteceğini öngöremediğiniz bir sürecin bir ömre etki edecek önemli bir seçimi olumsuz etkilemesinden endişe duyabilirsiniz.

Bu endişeyi gidermek için okuduğunuz yazılar, yaptığınız araştırmalar da yeterli hissettirmeyebilir. Özellikle sınava hazırlık ve/veya üniversite tercihi sürecinde zorluk yaşıyorsanız destek almayı ihmal etmemelisiniz. Bu zorlu süreçte sizi motive edecek, kariyerinizi planlamanızı sağlayacak bir uzmandan destek alabilirsiniz. Bu sayede performansınızı potansiyelinizle uyumlu hale getirebilirsiniz. Karakterinize, ilgi, beceri ve isteklerinize uyan şekilde hedefler belirleyebilirsiniz.

Hedefinize ulaşmanız için yapmanız gerekenleri sizi objektif bir şekilde değerlendirecek bir uzmandan destek alabilirsiniz. Böylece hem kaygılarınızı yatıştırabilir hem de daha geniş bir perspektiften bakarak kariyerinizi yapılandırabilirsiniz.

Özellikle yurtdışında eğitim almak isteyenler bir mentor desteği alabilirler. Böylece kendileri için en uygun bölüm, üniversite, ülke seçeneklerini belirleyebilirler. Yurtdışında yaşamanın ülkelere ve üniversite tercihlerine göre olası maliyetlerini ve burs imkanlarını öğrenebilirler. Mentorloops sayfasını inceleyerek bu konuda daha detaylı bilgi edinebilirsiniz. Yine yurtdışında okumak isteyen ancak bu konuda yeterli bilgisi olmayanlarda hayallerinden vazgeçmek yerine bilgi toplamalılar.

Yeterli bilgiye sahip olmamak öğrencilerin yurtdışı eğitime yönelik önyargı geliştirmelerine neden olabiliyor. Önyargılar ise seçimlerimizi olumsuz etkiliyor. Vazgeçmeden önce bir uzman eşliğinde detaylıca değerlendirme yapmak ise ileride “keşke” denilmesinin önüne geçiyor.

Üniversite tercihiniz ister yurtiçi ister yurtdışı olsun pandemiden etkilenmeden, bilinçli bir seçim yapabilirsiniz. Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle potansiyellerini keşfediyor eğitim alabilecekleri en iyi üniversitelere yerleştiriyoruz.

Read More

Hedefe göre sınava hazırlanmak veya sınav sonucuna göre hedef belirlemek sıklıkla karşılaşılan sınava hazırlanma yöntemleridir. Ancak bu yöntemlerden biri hazırlık sürecinin verimliliğini olumlu yönde etkilerken bir diğeri verimliliği düşürmektedir. Henüz hedef belirlememiş olan, hangi mesleğe yöneleceğini bilmeyen öğrenciler çoğunlukla sınav sonucuna göre karar vermektedir. Hedefe belirledikten sonra sınava hazırlanan öğrenciler ise performanslarını hedeflerine göre ayarlayabilmektedir.

Peki başarı elde etmek için hangisi daha doğru? Bu yazımızda sınava hazırlık sürecinde uygulanan her iki durumu da avantaj ve dezavantajlarıyla değerlendireceğiz. Başarılı ve Mutlu Bir Kariyer İçin Alan Seçimi Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler ve “Hangi Mesleği Seçmeliyim Bilmiyorum!” Karar Verme Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler Neler? yazılarımıza da bakabilirsiniz.

Sınav Sonucuna Göre Hedef Belirlemek

Sınav sonucuna göre hedef belirlemek sınava hazırlık sürecinde iki farklı etkiye neden olabiliyor. Bir kısım öğrenciler sınava hazırlık yaparken hangi mesleğe yöneleceğine karar vermekte zorluk yaşıyor. Ancak seçimleri her ne olursa olsun kendileri için doğru olanı ve iyi bir eğitim alabilecekleri üniversiteyi seçmek istiyorlar. Dolayısıyla da sınava hazırlanırken üniversiteyi ve bölümü seçebilecekleri puanı almaya yönelik çalışıyorlar.

“Puanım ne kadar yüksek olursa seçimlerimde o kadar özgür olurum.” Düşüncesiyle hareket ediyorlar. Bu bakış açısı motivasyonlarını, dikkat sürelerini veya zaman yönetimi gibi başarıyı etkileyen faktörleri olumlu yönde etkiliyor. Bu noktada da hedefe göre sınava hazırlanmak ile aynı etkiye yol açıyor.

Ancak bir yanda da herhangi bir hedefi veya geleceğe yönelik beklentisi olmayan öğrenciler var. Ailelerin meslek seçimi konusunda baskıcı tutumu, ailenin beklentileriyle öğrencinin isteklerinin uyuşmaması da buna neden olabiliyor. Dolayısıyla belirsizlik, hedefsizlik ve aileyle yaşanan çatışmalar sınava hazırlık sürecini ve sınav sonucunu olumsuz etkiliyor. Öğrencinin içsel motivasyonu düşüyor, dikkat ve konsantrasyon güçlükleri yaşanıyor.

Zaman yönetimi zorlaşıyor, verimlilik azalıyor, erteleme davranışı alışkanlık haline gelebiliyor. Sınav yaklaştıkça yeterli hazırlığı olmayan ve sonuca yönelik olumsuz düşünceleri olan çocuklarda sınav kaygısı gelişiyor.

İçsel Motivasyon Düşüyor

Yetersiz motivasyon başarıyı ve üretkenliği engelleyen en büyük etkenlerden biridir. Kariyerinde başarı elde etmek isteyen her yaştan bireyin performans gösterebilmesi için motivasyona ihtiyacı vardır. Harekete geçmek için ihtiyaç duyulan içsel güç ve motivasyona ancak doğru adımlar uygulanarak sahip olunabilir.

Hedefsizlik veya yanlış hedefe yönelmek, özgüven eksikliği, zamanı verimli kullanamamak, fazla iş üstlenmek, işleri ertelemek motivasyon kaybına yol açmaktadır. Ayrıca performansımıza ve potansiyelimize yönelik olumsuz duygu ve düşüncelerimiz, kendimizi daha iyisine layık görmememiz de motivasyonumuzu zedelemektedir.

Bireyin beklentileriyle, hayalleriyle uyumlu, karakteriyle örtüşen, ilgi, beceri alanlarına hitap eden hedefinin olması motivasyonunu artıracaktır. Hedef belirlerken kendi seçimimizi yapabiliyor olmamız, hayatımızla ilgili karar mekanizmasını elimizde tutmamız önemli. Bir hedef kişinin kendisiyle ne kadar örtüşürse o hedefe ulaşma arzusu o kadar yüksek olacaktır. Bu sayede hedefe giden yolda karşılaşılacak engelleri aşmak, yorgunlukla baş etmek ise daha kolay olacaktır. Dolayısıyla da hedefe göre sınava hazırlanmak öğrenciler için avantaj sağlıyor.

Bu nedenle doğru hedef belirlemek motivasyon için oldukça önemlidir. Ancak doğru hedef belirlemekle herhangi bir hedef belirlemek aynı şey değildir. “Üniversite okumayı istemek” bir hedeftir. Ancak bu hedef kişi için yeterli motivasyonu taşımamaktadır. Yeterince yapılandırılmamış bir hedef ise en ufak bir olumsuzlukta motivasyon eksikliği kaynağı olacaktır.

Motivasyon Eksikliği Nedenleri, Sınava Hazırlanırken Motivasyon Artırma Teknikleri ve Motivasyon ve Pygmalion Etkisi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dikkati Odaklamak ve Dikkat Dağıtıcılarla Başa Çıkmak Zorlaşıyor

Herhangi bir hedefi olmayan öğrenciler için sınava tempolu bir disiplin içerisinde hazırlanmak kolay değil. Sınava hazırlık süreci maraton koşmak gibidir. Bu maraton başarılı olmak isteyenler için disiplinli çalışmayı ve günden güne tempoyu artırmayı gerektirir. Ancak hedefi olmayan bireylerde disiplin sağlamak veya tempoyu artırmak için kişiyi harekete geçirecek motivasyon eksiktir. Dolayısıyla dikkat kolayca dağılabilir.

Uzun süre dikkati verimli şekilde sürdürmek, dikkat dağıtıcılarla başa çıkmak da kolay olmayacaktır. Böyle bir durumda öğrencilerde sıklıkta erteleme davranışı görülmekte ve bir alışkanlık haline gelebilmektedir. Erteleme alışkanlığı konuların birikmesine ve sınav yaklaştıkça zaman baskısının artmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla da hedefe göre sınava hazırlanmak öğrenciler için avantaj sağlıyor.

LGS’ye Hazırlanırken Dikkat Dağınıklığı İle Başa Çıkma Önerileri, Dikkat Egzersizleri ile Verimli Ders Çalışma ve Sınava Hazırlanırken Dikkati Toparlamak İçin Yardımcı Teknikler yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Zaman Yönetimi Becerisi Olumsuz Etkileniyor

Hedefsizlik beraberinde zaman yönetimi güçlüklerini getiriyor. Dikkat dağıtıcılarla baş etmek, keyfi öteleyememek verimli zaman kullanımını zorlaştırıyor. Öğrenciler “nasılsa daha çok zaman var” düşüncesiyle veya “çalışsam da istediğim bölümü seçemeyeceğim.” Ve benzeri nedenlerle çalışmayı öteliyorlar. Dolayısıyla sınav yaklaştığında biriken konuları yetiştirmek, konular yetişse bile yeterli soru pratiği geliştirmek mümkün olmuyor.

Zamanı yönetemeyen öğrencilerde çoğunlukla sınav kaygısı gelişiyor. Yetersiz hazırlık ve sınav kaygısı birleştiğinde öğrencilerde sınava yakın veya sınav sonrası süreçte gelecek kaygısı açığa çıkıyor. Dolayısıyla da hedefe göre sınava hazırlanmak öğrenciler için daha büyük avantaj sağlıyor. Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri ve LGS Yaklaşıyor Etkili Zaman Yönetimi ile Eksiklerinizi Tamamlayabilirsiniz yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Gelecek Kaygısı Artıyor ve Sınav Kaygısı Gelişiyor

Gelecek kaygısı belli bir hedefi olmayan, karar vermekte zorlanan çoğu bireyde görülüyor. Öğrenciler hedef belirlemekte zorlansalar da iyi bir gelecek için iyi bir kariyer inşa etmeleri gerektiğini biliyorlar. Sahip oldukları potansiyele yeterince inanmamaları, hedeflerinin olmayışı, yeterli imkana sahip olmadıklarını düşünmeleri öğrencilerin motivasyonlarını düşürüyor. Gelecek Kaygısı Meslek Seçimini Etkiliyor ve Üniversite Öğrencilerine Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkma Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sınav kaygısı ise çoğunlukla ailenin ve çevrenin gerçekdışı beklentileri sonucunda açığa çıkıyor. Öğrenci bu beklentileri karşılamak istemiyor veya karşılayabileceğine inanmıyor. Hayal kırıklığına uğratmak istemeyen veya başarısızlığı kişiliğe atfedilen bir değer olarak gören gençler kaygı yaşıyor. Ayrıca sınava yetersiz hazırlık yapmak ve hedef belirlememek de sınav kaygısını besliyor. Dolayısıyla da hedefe göre sınava hazırlanmak öğrenciler için avantaj sağlıyor.

Gençler Neden Sınav Kaygısı Yaşıyor? Ve Sınav Kaygısı Sınav Başarısı İçin Faydalı Hale Nasıl Getirilir? yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Hedefe Göre Sınava Hazırlanmak

Hedefe göre sınava hazırlanmak bireyin performansını ve motivasyonunu doğrudan etkiliyor. Belirlenen hedef öğrencinin potansiyeliyle ne kadar uyumluysa alınan sonuçtan memnuniyet de o kadar fazla oluyor. Belli bir hedefi olan öğrenci sınava hazırlık sürecini stratejik şekilde planlayabiliyor. Zamanı yönetmekte, dikkat dağıtıcılarla başa çıkmakta zorluk yaşamıyor. Hedefi olan ve bu hedefe ulaşmayı arzu eden öğrenciler içsel motivasyon geliştiriyor.

Sınava hazırlık sürecindeki zorluklar veya aksaklıklar performanslarını etkilemiyor. Aksine hatalarından ders alarak daha başarılı olmak için organize olabiliyorlar. Ancak burada da önemli bir ayrım var; “belirlenen hedef öğrencinin kendi hedefi mi? Bu hedefi belirlerken nelere dikkat edildi? İyi bir kariyer planlaması yapıldı mı?”

Eğer belirlenen hedef öğrencinin hedefi değil de ailenin veya okulun yönlendirmesi ise başarı oranı düşüyor. İyi bir hedef belirlemek için mutlaka bireyin karakterine, ilgi ve becerilerine, ihtisas alanına bakmak gerekiyor. Ancak bu koşullar değerlendirilerek bir hedef belirlendiğinde doğru bir yönelim yapılabilmiş oluyor. Hedefe göre sınava hazırlanmak amaca ulaşmayı kolaylaştırıyor. Ancak öğrencilerin meslek seçimi yaptığı dönem oldukça zorlu bir dönem.

Ergenlik, meslek seçimi, okul başarısı gibi pek çok zorlayıcı faktör kişinin karar verme sürecini etkiliyor. Dolayısıyla pek çok öğrenci için sonucu görmeden bir hedefe yönelmek zor olabiliyor. Bu durumda da öğrencilerin mutlaka sınav sonrası rahat tercih yapabilmesini ve yerleşme olasılığını artıracak oranda plan almayı hedeflemesi gerekiyor.

Hedefe Göre Sınava Hazırlanmak için Kariyer Danışmanlığı Alabilirsiniz

Sınava hazırlık sürecinde kariyer danışmanlığı almak hedefe göre sınava hazırlanmak dışında akademik başarıyı ve kariyer gelişimini destekliyor. Aba Psikoloji olarak uzman kadromuzla danışanlarımıza ihtiyaç duydukları konularda psikolojik destek sağlıyoruz. Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz.

 

Read More

Gelecek kaygısı pek çok öğrencinin ortak sorunudur. Geleceğe yönelik belirsizlikler, gerçekdışı beklentiler, ihtiyaçlar, yaşam zorlukları, yaşanılan coğrafya ve ekonomik imkanlar kaygıyı beslemektedir. Pek çok öğrenci için geleceğe yönelik hayallerin ayağı yere basmaz. Ne zaman hayallerin hedefe dönmesi gerekir ve hedeflerin gerçekleşmesi için performans sergilenir o zaman gerçeklerle yüzleşilir.

Her insanın üretmek, zorluklara göğüs germek ve devam edebilmek için motivasyonunu besleyen hayalleri vardır. Bu hayaller özellikle uzak geleceğe yönelik olduğunda düşüncesi dahi kişiyi mutlu edebilmektedir. Ancak ulaşılabilir olmayan hiçbir hayal başarı için yeterli motivasyonu sağlamayacaktır. Gelecek kaygısı yaşayan bireylerin ya iyi planlanmamış hedefleri vardır ya da hedefleri ulaşılabilir düzeyde değildir.

Bir hedefi başarılı kılan, kişinin potansiyeliyle uyumlu, hayalleriyle örtüşen, ulaşılabilir ve ölçülebilir olmasıdır. Bu özellikleri karşılamayan hiçbir hedef birey için yeterli motivasyonu sağlamayacaktır. Motivasyon ise başarı elde edebilmek için ihtiyaç duyulan temel kaynaktır.

Bireyin gelecek kaygısını besleyen otomatik düşünceleri vardır; “Sınavda başarılı olabilecek miyim?, İş bulabilecek miyim? Kariyerimde başarılı olabilecek miyim? Geçimimi sağlayabilecek miyim? Kişisel gelişimime katkıda bulunabilecek miyim? İyi şartlarda yaşayabilecek miyim? Saygınlık edinebilecek miyim? Gibi. Bireyin bu sorulara net, kesin cevaplar veremiyor oluşu kaygısının gelişmesine neden olacaktır.

Yaşadığımız yüzyılda ekonomik koşullar, istihdam oranları, işsizlik yüzdesi geçim kaygısını ve dolayısıyla gelecek kaygısını beslemektedir. İyi eğitimlerle, kişisel ve mesleki gelişim örnekleriyle bezenmiş pırıl pırıl özgeçmişler bugün iş bulamamaktadır. Bin bir emekle hazırlanılan sınavlardan başarıyla çıkan nice öğrenci, üniversiteyi dereceyle bitiren nice genç mezuniyet sonrası işsiz kalabilmektedir. Dikkat Çeken Bir Cv için Kişisel ve Mesleki Gelişim Önerileri yazımızı da okumanızı öneririz.

Yabancı dil bilen, tecrübe sahibi, çok yönlü pek çok yetişkin bugün işsiz veya terfi beklemektedir. Potansiyelinin çok altında işler yapan, hayalleri yaşamın gerçekliğiyle uyuşmayan nice genç mesleki doyuma ulaşamamaktadır. Tüm bu gerçeklikler gelecek için hazırlık yapan öğrencileri ve iş hayatına hazırlanan genç yetişkinleri endişelendirmektedir.

Gelecek Kaygısı Ekonomik Koşullara Göre Şekillenmektedir

Dolayısıyla fark yaratmak gayesiyle büyük emek veren gençler için mevcut koşullar gelecek kaygısı yaratmaktadır. Kaygının yoğunluğu ise seçimlerimizi etkilemektedir. Geleceğe yönelik beklentiler ve temel ihtiyaçlar gencin meslek seçimine etki etmektedir. Geçim sıkıntısı yaşayan, bir an önce mezun olup iş hayatına atılması gereken genç ile ekonomik desteği olan gencin seçim süreci aynı olmayacaktır.

Ekonomik ihtiyaçlar bireyin daha hızlı para kazanabileceği, ustalaşma, tecrübe kazanma gerektirmeyecek işlere yönelmesine neden olacaktır. Uzun yıllar eğitim almayı ve/veya çıraklıktan başlamayı gerektiren işler ekonomik kaygıları olan bireylere göre değildir. Eğitim hayatında burs imkanı olan, ailenin ekonomik desteğine sahip ve/veya okurken çalışabilecek bireylerin seçimi ise gelecek kaygısı taşımayacaktır.

Gelecek Kaygısı Yaşamamak için Mesleklerin Geleceği, Geleceğin Meslekleri Araştırılmalıdır

Meslek seçimi yaparken geleceğe yönelik fikir edinebilmek için profesyonel danışmanlık almak oldukça faydalıdır. Seçim sürecinde doğru mesleğe yönelebilmek için bugünün popüler meslekleri ile sınırlı kalmamak gerekir. Bugünün meslekleri gelecekte de yeterli geliri getirebilir düzeyde olacak mı araştırılmalıdır. Aynı şekilde bugün popüler olmayan ancak gelecekte ön plana çıkacak mesleklerde araştırılmalıdır.

Üniversite eğitimine henüz başlamamış bir bireyin seçim yaparken en az 4-5 yıl sonra ön plana çıkacak meslekleri öğrenmesi gerekir. Bu bilgiyi edinebilmenin en sağlıklı yolu profesyonel destek almaktır. Bilimsel kanıtlar ışığında geleceğe yönelik mesleki bilgi toplamak seçim sürecinin verimliliğini artıracaktır.

Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkmak için Kariyer Danışmanlığı Alabilirsiniz

Eğer yaşadığınız gelecek kaygısı ve stres düzeyiniz işlevselliğinizi bozacak düzeyde ise psikolojik destek almayı düşünebilirsiniz. Üniversite dönemi başarılı bir kariyer için ön hazırlık yapmanızı gerektiren oldukça önemli bir süreçtir. Mesleğe daha iyi hazırlanmak ve başarılı sonuçlar edinebilmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Aba psikoloji olarak kariyer planı çıkarırken stratejik yetenek yönetimi ile çalışıyoruz. Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz. Stratejik Yetenek Yönetimi ile Gelecek Kaygınızı Yenebilirsiniz yazımızı okuyabilirsiniz.

Böylece yaptığımız çalışmalarla danışanlarımızın gelecek kaygısı yaşamalarının da önüne geçmiş oluyoruz. Mesleklerin geleceği ve geleceğin meslekleri hakkında danışanlarımızı ve ailelerini bilgilendiriyoruz. Böylece öğrencinin bakış açısını genişletiyor, iş hayatıyla ilgili farkında olmadığı çalışma alanlarını da bilgisine sunuyoruz. Üniversite Öğrencilerine Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkma Önerileri yazımız da sizin için faydalı olabilir.

 

 

 

Read More

Sosyal fobi bireyin potansiyelini sınırlı kullanmasına neden olarak kişinin kariyer gelişimini olumsuz etkiliyor. Mesleğinde çok başarılı olabilecek potansiyele sahip nice birey yaşadıkları sosyal anksiyete bozukluğu nedeniyle başarı gösteremiyor. Bu kaygı başarının önünde önemli bir engel oluştururken bireyler başarısızlık nedenlerinin altında yatan bu faktörü çoğunlukla fark etmiyor. Fark etmekten de öte bu fobiyle yüzleşmekten ve aşmaya çalışmaktan büyük endişe duyulabiliyor.

Bir toplantıda söz alacakken, sunum yapacakken, iş görüşmesinde kendinden bahsedecekken bir anda bireyin karşısına çıkıyor sosyal fobi. Potansiyeline yansıyor; beden dilini, diksiyonunu ve hatta organizasyon becerisini olumsuz etkiliyor. Konuşacaklarının sıralaması karışıyor, kelimeler birbirine giriyor, beden dilindeki donukluk ya da telaş heyecanı daha da tetikliyor.

Sosyal ortam içerisinde performans sergileyen bireyde terleme, titreme, kızarma, çarpıntı gibi fizyolojik belirtiler açığa çıkabiliyor. Özgüven eksikliği, utangaç, çekingen mizaçlar, hatalı ebeveyn tutumları sosyal fobiyi etkiliyor. Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! ve  Okul Başarısı İçin Özgüven Nasıl Geliştirilir? Yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Peki Sosyal fobi nedir ve Neden bireyin kariyer gelişimini olumsuz etkiliyor?

Sosyal Fobi Nedir?

Sosyal fobi bireyin sosyal alan içerisinde göz önünde olmasını ya da diğerleriyle etkileşimde bulunmasını gerektiren durumlarda açığa çıkan kaygıdır. Bir diğer adı sosyal anksiyete bozukluğudur. Sosyal fobisi olan bireyler toplum içine girmekten, izlenmekten ve dikkat odağı olmaktan çokça rahatsız olurlar.

Çoğunlukla kaygının altında yatan temel neden diğerleri tarafından olumsuz değerlendirilmek, eleştirilmek ya da yapacağı ve söyleyeceği bir şeyle küçük düşmekten korkmaktır. Birey bu kaygıyı yaşamamak için sosyal etkileşimden kaçınabilir. Mecbur kalmadıkça sosyal aktivitelerden, başkaları önünden performans sergilemekten kaçınır. Zamanla kaçınma davranışı korkunun daha da artmasına neden olabilir.

Sosyal fobinin nedeni tam olarak bilinmese de genetik faktör, mizaç ve yetiştirilme tutumlarının etkili olduğu düşünülmektedir. Çocuklukta çekingen, içe kapanık, utangaç olan bireylerde sosyal fobi görülme olasılığı oldukça yüksektir. Sosyal fobinin toplumda görülme sıklığı da oldukça yüksektir. Özellikle ergenlik dönemi itibariyle sosyal fobinin görülme sıklığı artmaktadır. Bunun en büyük nedeni ergenliğin getirdiği hormonal, bilişsel ve fiziksel değişikliklerdir.

Ergenlikte Sosyal Fobi Görülme Sıklığı Artıyor

Birey bu dönemde bedeniyle daha fazla ilgilenir. Fiziksel gelişiminin getirdiği değişim gencin beden algısına yönelik olumlu veya olumsuz yüklemeler yapmasına neden olabilir. Bu dönemde genç için kendini göstermek, performans sergilemek, kendini ispat etmek önemli bir gelişim hedefidir. Gençte önce aileye, sonra akranlara ve çevresindeki diğer kişilere kendini ispat etme ihtiyacı oluşmaktadır.

Gencin sosyal ilişkilerde ya da diğer gelişim alanlarında sergilediği performans genç tarafından diğerlerinin değerlendirmesine sunulur. Genç için bu değerlendirme soyut düzeydedir. Genç çevresinin verdiği sözsüz mesajları alır ve işler. Bu işlemleme sonrasında genç fiziksel görünüşüne, kişiliğine, becerilerine dolayısıyla bütünüyle kendine bir değer atfeder. Bu değerin derecesi bireyin sosyal fobi geliştirmesine neden olabilir ya da onu sosyal beceriler anlamında başarılı kılabilir.

Ailesi tarafından sürekli eleştirilen, aşağılanan ya da cezalandırılan bireylerde özgüven gelişmemektedir. Aynı şekilde ailesi tarafından çok korunan, her zorluktan sakınılan çocuklarda da çekingenlik söz konusu olmaktadır. Ailelerin gence yaklaşımı özellikle ergenlik döneminde daha yapıcı, şefkatli ve destekleyici olmalıdır.

Ebeveyn Tutumları Sosyal Fobi Gelişimine Etki Ediyor

Ebeveyn tutumlarının sosyal fobi gelişiminde etkisi büyüktür. Kişilik olarak çekingen ve utangaç yapıda olan bir çocuğun ailesinin olumsuz tutumları bu gelişimi desteklemektedir. Aynı şekilde anne babanın da utangaç, çekingen mizaçlı olması, sosyal ortamlardan kaçınması çocuğa olumsuz rol model oluşturmaktadır. Otoriter-baskıcı ebeveyn tutumlarında çocuğun ya da gencin sürekli azarlanması, cezalandırılması sosyal fobiyi desteklemektedir.

Aile içi şiddet; ebeveynlerin birbirine sözlü ya da fiziksel şiddet uygulaması da sosyal fobiyi desteklemektedir. Sosyal fobinin gelişmemesi ve özgüvenin desteklenebilmesi için çocuğun, gencin koşulsuz sevgi alması gerekir. Sevgi herhangi bir göreve, koşula bağlanmamalıdır. Aile bireyleri çocuğun kişilik özellikleri ile alay etmemelidir. Anne babanın çocuğunu başkaları ile sürekli karşılaştırması ve kıyaslaması da çocuğun sosyal ortam içerisinde kaygı geliştirmesine neden olabilmektedir.

Kıyaslama yapmak yerine çocuğun gelişimini kendi geçmiş başarıları üzerinden değerlendirmek gerekmektedir. Yine aynı şekilde başarısızlıklar yerine başarılar vurgulanarak çocuğun başarma arzusu pekiştirilmelidir.

Sosyal Fobi Gelişmemesi için Aileler Erken Dönemde Çocukları İçin Önlem Alabilir

Çocuklarda sosyal fobi gelişmemesi için anne babalar çocukluktan itibaren önlem alabilir. Özellikle ilk iki yaştan sonra çocuğun dikkati çevreye yönelmektedir. Evdeki uyaranlar çocuk için yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle okul öncesi dönemden itibaren çocuğunuzla birlikte sosyal ortamlara girebilirsiniz. Kendi sosyal ilişkileriniz ve iletişim becerilerinizle çocuğunuza rol model olabilirsiniz.

Okul Öncesi Eğitim Değerlendirilmeli

Mümkünse çocuğunuzu 3 yaş itibariyle okul öncesi eğitime başlatabilir daha öncesinde oyun gruplarına gönderebilirsiniz. İlgi ve beceri alanlarına göre sanat ya da spor dallarına yönlendirebilirsiniz. Ev içerisinde görev ve sorumluluklar verebilir, kendi seçimlerini yapması ve karar alması için destekleyebilirsiniz. Çocuğunuzun başarabileceği şeyleri onun adına siz yapmamalısınız. Aksine kendisinin denemesi için cesaretlendirmelisiniz.

Okul Öncesi Eğitim Ne Zaman Başlamalı? Ve Ebeveynler Kreş Seçerken Nelere Dikkat Etmeli? Yazılarımız okul öncesi eğitim hakkında size fikir verebilir. Okul Öncesi Dönemde Kariyer Planı Yapmak: Küçük Ayaklar Geleceğe Büyük Adımlar Atsın yazımızı da okuyabilirsiniz.

Kaç yaşında olursa olsun ona da evde söz hakkı vermeli, fikirlerini paylaşmasını desteklemelisiniz. Konuşurken göz kontağı kurarak, onun seviyesine eğilebilir ya da diz çökebilirsiniz. Beden diliniz çocuğunuzla ilgilendiğinizi ona hissettirmelidir. Akademik Başarı İçin Çocukların Yönetici İşlev Becerisi Geliştirilmeli yazımızı da okumanız sosyal fobi gelişimini engellemek için faydalı olabilir.

Çekingenlik, Utangaçlık Ebeveyn Tarafından Yüceltilmemeli ya da Aşağılanmamalı

Çocuğunuz çekingen, utangaç, içe dönük bir mizaca sahip olabilir. Bu yönlerini aşağılamamalı ya da yüceltmemelisiniz. Bazen çocuğun sessiz, çekingen olması aile tarafından yüceltilmekte, pekiştirilmektedir. Ancak bu pekiştirme çocuğun daha da fazla içe kapanmasına neden olabilmektedir. Bu yönlerinin aşağılanması ise çocuğun daha fazla performans kaygısı geliştirmesine neden olmaktadır.

Çocuk sosyalleşmek için zorlanmamalı, aile bunu çocuk için bir görev ya da zorunluluk haline getirmemelidir. Sosyal fobi sahibi bireyler “el alem ne der?” kaygısını çok yaşamaktadır. Dolayısıyla çocuğun bir düşüncesi, davranışı ya da duygusu için başkası ne der, ayıp gibi yüklemeler yapılmamalıdır.

Ebeveynin mükemmeliyetçiliği Sosyal Fobiyi Tetikliyor

Ebeveynin mükemmeliyetçi yapısı çocuğun performans kaygısı duymasına ve sosyal fobi geliştirmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle çocuğun başarısızlıkları eleştirilmemelidir. “Neden 100 değil de 95” gibi bir soru çocuğunuzun kendini” başarısızım, değersizim ve beklentiyi karşılayamıyorum” şeklinde etkiletmesine neden olabilir. Çocuğunuzun sosyal girişimlerini destekleyin.

Adımlarını başkalarına göre değil kendi mevcut durumuna göre değerlendirin. Bir çocuk için müsamerede şiir okumak kaygı sebebi olmayabilir. Ancak başka bir çocuk için derste parmak kaldırıp söz almak kaygı nedeni olabilir. Dolayısıyla parmak kaldırmaya çekinen bir çocuktan beklenti okul gösterisine katılması olmamalıdır. Sevdiği bir derste söz alması, fikrini paylaşması onun için büyük bir başarı olarak değerlendirilmelidir.

Sosyal Fobi ile Başa Çıkmak için Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Tedavi edilmeyen sosyal fobi bireyin hayatını olumsuz şekilde etkileyecektir. Bu etki çocukluk yıllarından başlayarak yetişkin hayata kadar artarak devam edebilir. Sosyal fobi akademik başarısızlıktan, sosyal izolasyona, yalnızlığa ve kariyerde başarısızlığa kadar etki edebilir. Sosyal fobiye bağlı kaygılar bireyin hayattan, ilişkilerden, işten veya okuldan keyif almasına engel olabilir.

Birey ergenlik itibariyle bu olumsuz duygu ve düşüncelerle başa çıkmak için riskli davranışlara ve kötü alışkanlıklara yönelebilir. Sosyal fobik bireyde madde, alkol kullanımı, intihara meyil, depresif bozukluklar, diğer anksiyete bozuklukları zamanla gelişebilir. Dolayısıyla sosyal fobinin erken teşhisi ve tedavisi oldukça önemlidir. Sosyal fobi yaşıyorsanız ve aşmak için desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Sosyal yaşamınızdan, akademik ve kariyer hayatınıza kadar hayatınızın her alanında yaşadığınız güçlükleri birlikte aşabiliriz. Kariyer gelişimine önem veren, mesleğinde iyi yerlere gelmek isteyen her birey sosyal fobi engelini aşmalıdır. Profesyonel danışmanlık ile üstesinden gelebileceğiniz bu problemin yaşam boyu hayatınızı olumsuz etkilemesine izin vermeyin. Aba psikoloji olarak psikolojik danışmanlık ve kariyer danışmanlığı hizmetlerimizle ilgili bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Stratejik yetenek yönetimi küreselleşmenin etkisiyle günümüzde oldukça önemli bir çalışma konusu haline geldi. Bilim, teknoloji alanındaki gelişmeler, artan nüfus ve azalan istihdam iş dünyasında çalışanlardan beklentiyi artırdı. Artık iş dünyasında “az eleman çok iş” felsefesi egemen hale geldi. Teknoloji ve internetin sağladığı kolaylıklar kullanıcılar için sevindiriciyken insan gücüne ihtiyacın azalması pek çok mesleği yaraladı.

Tüm bunların sonucunda bireylerin kendilerini durmaksızın geliştirmesi ve yenilemesi ihtiyacı açığa çıktı.  Ancak gelişimi ve değişimi takip etmek çokta kolay değil. Tam bir yeniliğe alışıyorken onu sindiremeden yeni bir tanesi karşımıza çıkıyor. Dijital dünya ile ilişkisi zayıf olanlar için değişime ayak uydurmak daha da zor hale geliyor. Bu nedenle de iyi bir kariyer planlamaya yönelik ihtiyaç artık çok daha fazla.

Stratejik Yetenek Yönetimi Kariyer Gelişiminde Nasıl Bir Fayda Sağlıyor?

Küresel yaşamın sonucu olarak meydana gelen değişimler iş dünyasının adaylardan beklentilerini de farklılaştırdı. Günümüzde çok iyi üniversitelerden mezun olmuş, donanımlı nice genç işsizlikle mücadele ediyor. Bunun en büyük nedeni iyi bir kariyer için iyi bir üniversite bitirmenin belirleyici kriter olmayışı. Artık iş verenler işe alım sürecinde çok daha kapsamlı değerlendirmeler yapıyor. Adeta adaylar geniş bir kriter filtresinden süzülerek seçiliyor.

Mezun olunan okul, okunan bölüm, stajlar, iş deneyimleri, yabancı dil kriterleri hala önemli. Ancak kişilerin güçlü ve zayıf yönleri, ilgi alanları, yetenek ve yetkinlikleri belirleme noktasında çok daha önemli hale geldi. Çünkü artık neredeyse herkes üniversite mezunu. Herkesin bir diploması hatta birden çok diploması var. Yabancı dil bilmemek günümüzde büyük eksiklik.

Adayların okul yıllarından itibaren farkındalığı eskiye oranla çok daha yüksek. Artık staj yapmak, boş vakitleri mesleki tecrübe edinerek geçirmek önemli. Dolayısıyla tüm bunlar zaten adaylardan temel olarak beklenen donanımlar. Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyerinizde Fark Yaratın yazımızı okumakta size yardımcı olabilir.

Farkı ortaya çıkaransa bireyin çok yönlü oluşu, çeşitliliği. Bu durum da iş verenlerin ya da adayların kariyer planlarını yaparken stratejik davranmalarını gerektiriyor. Kişilerin başarılı olmak için en başında kendileriyle örtüşen bir meslek seçmesi gerekiyor. Sonrasında bu meslek için en iyi eğitimi alabileceği üniversiteleri belirlemesi ve kazanmak için çalışması gerekiyor. Dolayısıyla stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak kişiye büyük fayda sağlıyor.

Ayrıca öğrencilerin üniversite eğitimini verimli geçirmesi, network geliştirmesi ve stajlarla tecrübe kazanması gerekiyor. Bitmiyor, öğrencilerin tüm bunları yaparken çalışma süreleri dışında da aktif bir hayat inşa etmesi gerekiyor. Bir sanat dalıyla, sporla ya da sosyal sorumluluk projesiyle ilgilenmek gibi.

Stratejik Yetenek Yönetimi Diğer Kariyer Danışmanlık Alanlarından Nasıl Farklılaşıyor?

Tüm bu bilgiler kariyer planlama sürecinde olan gençlere okullarda da sunuluyor. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlandığında ise bu bilgilere ek son derece önemli bilgiler veriliyor. 2,5 saatlik bir çalışmanın ardından kişi geniş bir yelpazede ele alınıyor. İlgi alanları, yetenekleri, ihtisası, karakteristik özellikleri, zeka türü, öğrenme stili yapılan uygulamalarla belirleniyor.

Elde edilen verilerle kişinin kültürü, tutumu, sosyo-ekonomik düzeyi de göz önünde bulundurularak meslek alternatifler belirleniyor. Ancak en büyük fark bu uygulama ile bireylere geleceğin mesleklerinin ve mesleklerin geleceğinin anlatılıyor olması. Bu sayede 20-30-40 yıl sonrasında da popüler olacak ve gelir getirecek meslekler öğrenilmiş oluyor. Kişiye, seçeceği meslekte karşılaşacağı olası zorluklar anlatılıyor ve nasıl önlemler alabileceği noktasında da danışmanlık veriliyor.

Gerek meslek seçecek gençler gerekse aileler için gelecekte de önemli olacak bir mesleğin seçilmesi önemli. Yıllarınızı vereceğiniz eğitiminiz, emeğiniz ve hayalleriniz düşünüldüğünde hataya çok yer olmayan bir seçim sürecindesiniz. Alacağınız bu kapsamda bir danışmanlık hizmeti aile ile öğrenci arasındaki kariyer belirleme çatışmalarını da gideriyor. Stratejik Yetenek Yönetimi ile Üniversite Sınavına Hazırlanmak Başarıyı Artırıyor yazımız da sizin için yararlı olabilir.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Size Yakışan Mesleği Giyinin

Kariyerinizi bir kostüme benzetirsek Stratejik Yetenek Yönetimi sizin terzinizdir. Üzerinize göre dikilmiş, renginden, boyuna, kumaşından, dikişine her detayıyla size uyan elbiseyi sizinle birlikte tasarlarız. Bu elbise başkalarının size ödünç verdiği ya da size danışmadan giydirilmeye çalışılan giysiler gibi değildir.

Stratejik yetenek yönetimi ile başından sonuna kadar sizi dinleyerek bir plan oluşturulur. Bu planı çıkarırken ilgileriniz, ihtisasınız, becerileriniz ve en önemlisi karakteristik özellikleriniz göz önünde bulundurulur. Bu sayede süreç içerisinde alacağınız riskler azalır ve hayal kırıklığı yaşama olasılığınız ortadan kalkar.

Yanlış bir mesleğe yönelmenin kişilerin hayatındaki etkisi sadece kariyer ve performans odaklı değildir. Mesleğinde doyum yaşamayan, mutlu olmayan bir kişi zamanla bu mutsuzluğu ailesine de yansıtır. Sosyal ilişkiler zayıflar ve kişi günden güne yaşam alanlarını kısıtlar. Özgüven zedelenir. Üstelik mesleğe başladıktan sonra köklü bir değişime gitmekte çok mümkün değil. Yeniden eğitim almak, sınavlara hazırlanmak ve gelir elde edeceğiniz süreyi birkaç yıl daha uzatmak gerekiyor. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlandığında ise tüm bu negatif gelişmeler minimuma indirilmiş olur.

Başarılı olabilmek için öğrencilik yıllarından itibaren bireylerin kendilerini meslek alanlarında gösterebilmesi gerekiyor. Öne çıkabilmek, farkını gösterebilmek için ise bireylerin işe olabildiğince erken koyulması gerekiyor. Bu rekabette avantajlı olan grup kariyer planlamanın önemini erken fark edenler. Profesyonel bir kariyer danışmanlığı alan öğrenciler sürecin başından sonuna kadar bilinçli ilerliyor. Hayallerini hedefe çeviriyor, hedeflerine ulaşabilmek için gerçekleştirmesi gereken amaçları bir bir gerçekleştiriyor.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer Danışmanlığı Nasıl Yapılıyor?

Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır. Yapılan bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur. Tüm değerlendirmelerden sonra bireylere kısa ve uzun vadeli hedefler çıkarılır. Bu hedeflerin 3, 6, 12, 24 aylara yayılarak düzenlenmesi ihtiyaç halinde hedeflerin değiştirilmesini de kolaylaştırır.

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlamak bireylerin kendi kariyerlerini kontrol altına almaları için oldukça önemlidir. Bireylerin kişisel kariyer hedefleri belirledikten sonra talep edildiğinde kariyer gelişimleri de düzenli olarak takip edilir.

Stratejik yetenek yönetimi, bireylerin kariyerlerini planlarken güçlü ve zayıf yanlarını, tutumlarını, değerlerini belirlemelerine yardım eder. Kişinin kendisine yönelik değerlendirme yapılmasının dışında seçilecek mesleğe ait piyasa değerlendirmesi de yapılır. Bu sayede bireylerin dışarıda onları bekleyen tehditleri ve fırsatları da öğrenmesi sağlanır. Burada bireysel SWOT analizi yapabilmek gerekiyor.

Her sağlıklı birey, yaşının ve içinde bulunduğu koşulların desteklediği biçimde kendini gerçekleştirebilmek ister. Ancak bireyin, kişiliğine, öz benliğine uymayan bir mesleğe yönelmesi, bireyin doğal gelişiminin olumsuz yönde etkiler. Sevilmeyen bir işte başarılı ve mutlu olmak güç olduğu gibi sevilen bir işte çalışmak kişinin daha verimli, başarılı ve mutlu olmasını destekleyecektir.

Geleceğinize yapacağınız en değerli yatırım Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyer danışmanlığı alarak kariyerinize yön vermektir.

Read More

Öğrenciler lisede önce alan sonra meslek seçimi yaparak iki önemli karar sürecinden geçerler. Aynı zamanda ergenlik dönemi sorunları da bireylerin bu dönemde mücadele ettiği bireysel konulardır. Aynı döneme denk gelen bu önemli konular gençlerin üzerindeki baskıyı artırmakta ve karar süreçlerinde dış faktörlerin etkili olmasına neden olmaktadır. Oysa alan seçimi meslek seçiminin ön hazırlık aşamasıdır. Alan seçiminin bilinçli yapılması bireylerin ileriki yaşamlarında hem başarılı hem de mutlu olmaları açısından son derece önemlidir.

Alan Seçimi Neden Önemli?

Alan seçimi öğrencinin kendisine sunulan dört alandan birini seçip eğitimine devam etmesi olsa da işin özü bu kadar basit değildir. Alan seçimi yapmak, bireyin gelecekte yöneleceği meslek için de bir ön hazırlık sürecidir. Çünkü alan seçimi sonrası öğrencilerin belli meslekleri seçebilmesinin önü kesilmiş olmaktadır. Bir meslek seçmek ise bireyin hayatının kalanında vaktinin büyük çoğunluğunu geçireceği çalışma sahasını belirlemesidir. Meslek seçimi ile bireyler sadece gelir kaynaklarını belirlememekte sosyal çevrelerini, hayat standartlarını, potansiyel eşlerini ve ilişkilerini de belirlemektedir. Meslek her şeyden önce bireyin yetenekleri kullanma, kendini geliştirme ve gerçekleştirme alanıdır. Bu nedenle alan seçmekle kalmaz olası mesleğinizi ve yaşam koşullarınızı da Lise döneminde belirlemiş olursunuz.

Alan Seçimi Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?

Gençlerin doğru karar verebilmesi için hem kendini hem de alanları tanıması ve buna göre alan seçimini yapması gerekmektedir. Seçim sürecine gelmeden önce kişinin kendi karakteristik özelliklerini fark etmesi, güçlü ve gelişime açık yönlerini belirlemesi, ilgi alanlarını ve yeteneklerini keşfetmesi gerekir. Bunlar çoğunlukla doğru mesleği seçebilmek için önemli olsa da doğru mesleği seçebilmek doğru alanı belirlemekten geçmektedir. Ayrıca öğrencilerin doğru alana yönelebilmeleri için çoklu zeka testine girerek hangi zeka türünde olduklarını öğrenmesi, görsel, işitsel, duyusal öğrenme stillerinden de hangisi ile daha iyi öğrendiğini tespit etmesi gerekir.

Alan seçiminde doğru karar verebilmek için seçim öncesi sayısal, sözel, eşit ağırlık ve yabancı dil alanlarını detaylarıyla değerlendirmek gerekir. Hangi alanda hangi dersler veriliyor incelenmelidir. Ayrıca o alandan mezun olan öğrencilerin hangi meslekleri seçebileceği de öğrenilmelidir. Alan seçimi yapmadan önce çok yönlü değerlendirme yapılmalı, öğrenciler mümkünse zeka, ilgi, yetenek testlerine katılmalıdır. Çünkü üniversite sınavında başarıyı belirleyecek olan seçilen alana yönelik cevaplanacak sorulardan elde edilecek performanstır. Alan dışı öğrencilerin bu alan sınavlarında başarılı olması oldukça zordur. Ayrıca alan dışından gelen öğrenciler için katsayılarda dezavantajlı konuma düşmelerine neden olmaktadır.

Gençler Neden Hatalı Alan Seçimi Yapıyor?

Gençlerin neden hatalı alan seçimi yaptığını anlamak için öncelikle seçim sürecini etkileyen içsel ve dışsal faktörleri değerlendirmek gerekmektedir. Bireylerin seçim süreçlerinde aşağıda sıralanan faktörler etkili olmaktadır;

  • Biyolojik, fizyolojik, davranışsal özellikler,
  • Genel ve özel yetenekler,
  • İlgi alanları, tutum ve değerler,
  • Geleceğe yönelik tercih ve beklentiler,
  • Özgüven ve benlik algısı,
  • Mantıksal ve duygusal zeka düzeyi,
  • Sosyal ilişkiler,
  • Aile yapısı, sosyo-kültürel ve ekonomik özellikler,
  • Çevredeki öğrenim olanakları ve çalışma alanları tercih sürecini etkilemektedir.

Seçim sürecini etkileyen faktörler biliniyor olsa da gençler çocukluktan itibaren kendilerini, ilgi ve yeteneklerini bilerek yetiştirilmemektedir. Pek çok çocuğun yatkınlıkları, ilgi ve becerileri vaktinde fark edilmediği için yetişkin yaşama yaklaştıklarında bu yatkınlıklar kaybolmaktadır. Fark edilmeyen, gelişimi için yeterince destek verilmeyen ilgi, beceri ve yatkınlıklar için lisede farkındalık geliştirmek oldukça geçtir. “Hadi şimdi kendini değerlendir ve kendin için en doğru kararı ver” denildiğinde öğrenci için karşılanması güç bir talep haline gelmektedir.

Ergenlik Sorunları Alan Tercihi Sürecinde Olumsuz Etki Edebilir

Ergenlik çağı, gençlerin çocukluktan getirdikleri özgüven eksikliği, düşük benlik algısı, kaygı, koşulsuz sevginin eksikliği etkisiyle daha şiddetli geçebilmektedir. Ergenlik döneminin getirdiği yoğun duygu, düşünce ve eksiklikler gençlerin bir hayatı etkileyecek alan ve meslek seçimine pozitif enerji ayırmalarını zorlaştırmaktadır. Üstelik bu dönemde gençler yoğun gelecek kaygısı yaşayabilmekte, geleceğin belirsizliği ve kendilerine yönelik yetersizlik atıfları ile gençlerin korkuları perçinlenebilmektedir.

Tüm bunların ışığında gençler karar vermekten çekinmekte, kararının getireceği sorun ve sorumluluklarla tek başına kalmak istememektedir. Bu nedenle karar sürecini riski ve sorumluluğu paylaşabileceği diğerlerine bırakmaktadırlar. Ailenin ya da okulun karar sürecinde etkin rol edinme isteği gençlerin kaygılarıyla örtüştüğünde karar aile ya da okul tarafından verilebilmektedir.

Gençler Alan Seçimi Yaparken Sorumluluk Almaktan Çekiniyor

Çocukluktan itibaren yeterince sorumluluk verilmemiş, kendi kararlarını alma noktasında desteklenmemiş öğrenciler Lisede de karar verememekte, sorumluluk almaktan çekinmektedir. Gencin kendini, ailenin çocuğunu yeterince tanımadan alan seçimi yapılması bir süre sonra yanlış bir seçim yapıldığının belirtilerini vermeye başlamaktadır. Alan seçiminde yeterince irdelenmeden verilen karar gençlerin akademik başarısında düşüşe neden olmaktadır. Öğrencilerde okula ve derslere ilgi kaybı, dikkat dağınıklığı, öğrenmede güçlük, sınav kaygısı, artan gelecek kaygısı, motivasyon düşüklüğü görülmektedir. Öğrencilerin giderek artan özgüven eksikliği seçimin yanlış olduğunun bir başka göstergesidir.

Bu öğrenciler için ders başarısını sağlamak çok zordur. Hem derse ilgilerinin hem de kendileriyle örtüşen, onları motive edecek bir meslek seçimlerinin olmayışı verimli çalışmalarına engel olmaktadır. Yeterince iyi öğrenemeyen ve ilgi de duymayan bir öğrencinin sınavda başarı sağlaması güçtür. Süre sınırı olan ve 4 yıllık bir eğitim içeriğinden sorumlu tutulan öğrencinin sınavdan başarılı olmasını beklemek polyanacılık olacaktır.

Hatalı Alan Seçimi Yapıldığında Değişiklik Yapmak Mümkün Olmayabilir

Alan seçimi 10. Sınıfta yapılmakta ve 11-12. Sınıflar ağırlıklı alan dersleri ile okutulmaktadır. Öğrencilerin alan seçiminde hata yaptıklarını fark etmeleri ise çoğunlukla seçim sonrası geçen 1 dönemin sonlarına yaklaşıldığında fark edilmektedir. Aslında öğrenciler hatayı çok daha erken fark etmektedirler. Ancak öğrencilerin değişiklik taleplerini dile getirecek kadar zorlandıklarını görmeleri bir dönem sonuna denk gelmektedir.

Pek çok okul kısa bir sürenin ardından alan değişikliğine sıcak bakmamaktadır. Bunun nedeni alan seçimi sonrası müfredatın alanlara göre farklılaşması ve öğrencilerin dahil olmadıkları alan derslerine yönelik eksiklerini tamamlamasının zor olmasıdır. Öğrenciler alan değişikliğine kabul edilse dahi açıklarını kapamak, diğer öğrencileri yakalamak ve çok kısa sürelerle temelini oturtmak zorundadır. Bu normalin 2-3 misli özveri ile çalışmayı gerektirmektedir. Aynı zamanda öğrencinin değişim sonrası sınıf ve öğretmen değişiklikleri olacak bu da yeni bir adaptasyon sürecini doğuracaktır.

Alan değişikliği sonrası eksik kapatma sürecinde zorlanan öğrencilerde yeni bir kaygı da baş göstermektedir. Yaşadıkları stres “ikinci kez yanlış yapmış olabilir miyim”, “ya bu alanda benim için uygun değilse” düşüncelerinin açığa çıkmasına neden olabilmektedir. Öğrencilerin bu süreçte yıpranmaması, en başından kendisi için en doğru kararı vermesi için iyi bir kariyer danışmanlığı alması gerekmektedir.

Hatalı Alan Tercihi Yapmamak için Yapabilecekleriniz

İlgi alanlarınızı keşfetmeye, beceri ve yatkınlıklarınızı geliştirmeye odaklanın. Geleceğe yönelik kısa ve uzun süreli hedefler belirleyin ve gelecekte nasıl bir hayat istediğinizi hayal edin. Dışarıdan gelen sesleri, korkularınızı ve önyargılarınızı bastırmaya çalıştığınızda iç sesinizin size söylemek istediklerine odaklanın. Geleceğe yönelik kaygılarınız en çok hangi konuda yoğunlaşıyorsa o konuda ailenizden, öğretmenlerinizden ya da bir profesyonelden destek alın. Yetersiz bilgi kaygının en büyük sebebidir. Geleceğinize yön verebilmek için alanlar, meslekler ve yapmanız gerekenlerle ilgili çokça bilgi toplayın. Eğer yapılmıyorsa okulunuzdan mesleki ilgi ve yetenek envanterlerinin uygulanmasını, tercih sürecinde size detaylı bilgi verilmesini ve alanların tanıtılmasını talep edin.

Edindiğiniz bilgiler sizin için yeterli değilse daha kapsamlı değerlendirme almak ve kariyerinizi planlamak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi planlayabilir, ilgi, yetenek ve yatkınlıklarınızı birlikte belirleyebiliriz. Hatalı alan seçimi yapmamak başarılı bir kariyer planlamak için kariyer danışmanlığı almak gençlerin kendilerine, ailelerin çocuklarına verebileceği en değerli armağandır.

 

Read More

Küresel dünyada teknolojinin hızla ilerlemesi ve bilimin günlük yaşama adapte edilebilir hale gelmesi, insan yaşamını etkileyen önemli sonuçlara neden oldu. İşgücü de işsizlikte küresel hale geldi. Bu gelişme ülkelerin ve bireylerin varlığını sürdürebilmesi için ekonomik, politik ve organizasyonel hedeflere ulaşma ihtiyacını beraberinde getirdi. Bu ihtiyaca en verimli şekilde cevap verebilmek için ise Kariyer danışmanlığı ve Psikolojik danışmanlık hizmetlerinin önemi ön plana çıktı.

Ülkemizde eğitim sistemi içindeki mesleki rehberlik ve kariyer danışmanlığı hizmetleri, daha çok liseden yüksek öğretime geçişe odaklanmaktadır. Her yıl üniversite sınavına girecek öğrenci sayısı artmakta, öğrenciler açıkta kalmamak için ilgi ve beklentileriyle uyumlu olmayan mesleklere yönelmektedirler. Bu yönelim beraberinde üniversite başarısızlığını, mutsuzluğu, iş bulamamayı ve ekonomik sıkıntıları getirmektedir. 21. yüzyıl yaşam koşulları doğru meslek ve kariyer seçiminin öneminin altını çizerken endüstri 4.0 gibi geleceğin yaşam standartlarını belirleyecek gelişmeler de kariyer danışmanlığının önemini artırıyor.

Bu yazıda Kariyer danışmanlığı hizmeti ile okul rehberlik servislerinde sunulan psikolojik danışmanlık hizmetinin farkını anlatacağız. Kariyer danışmanlığı nedir, Psikolojik danışmanlık nedir, hangi konularda ortak çalışırlar ve kariyer seçiminde hangisi daha önemli role sahip sizlerle paylaşacağız.

21. Yüzyılda Kariyer Seçimi Neden Bu kadar Önemli Hale Geldi?

21.yy.da bilimsel ve teknolojik gelişmelerde çok daha hızlı sonuçlar elde edilebilir hale geldi. Artık internetin ve teknolojinin hakim olmadığı yaşam alanımız neredeyse kalmadı. Günümüzde bu gelişmelerin dünyada geldiği son nokta; sanayileşmenin dördüncü evresini ifade eden Endüstri 4.0’dır. Bu gelişim insan gücünün yerini teknolojinin alacağına yönelik kaygıları da beraberinde getirmektedir. Bu olasılığı belirgin şekilde gerek eğitimde gerek sağlık ve sanayide görebiliyoruz.

Artık insanlar işi yapan olmaktan uzaklaşıp, işi robotlara, makinelere yaptıran konumuna geliyor. Bu da iş gücüne duyulan ihtiyacın azalmasına, eskiden çok daha fazla insanın istihdam edilmesini gerektiren alanlarda küçük grupların çalışmasının yeterli hale gelmesine neden oluyor. Ve hatta pek çok iş kolu bilim ve teknolojideki bu hızlı ilerleyiş sonucunda tamamen yok oluyor. Artık pek çok işimizi bilgisayar üzerinden halledebiliyoruz. ATM’ler, otomatlar, gişe görevlilerinin yerini alan elektronik kartlar… Evrilen dünya düzeni bize değişime adapte olabilme zorunluluğunu getiriyor. Teknolojinin ve bilimin getirdiklerine direnmek yerine uyum sağlamayı ve bu sistemlerin içerisinde mesleki kollar bulabilmeyi, sisteme dahil olmayı gerektiriyor. Bunu yapabilmenin en iyi yolu ise kariyer danışmanlığı almak.

21.yy.da gerekli olan temel yaşam ve kariyer becerileri; işbirliği ve takım çalışmasına yatkınlık, liderlik ve sorumluluk alabilme, girişimcilik ve kendini yönetme becerilerine sahip olmak. Aynı zamanda sosyal ve kültürlerarası iletişim kurabilme, kendine güven, esneklik ve uyum becerilerine sahip olma da gereken beceriler arasında kabul ediliyor. Bu alanda kendini sürekli yenileyen ve güncel gelişmeleri takip eden profesyonellerden destek almak değişen dünya koşullarına adapte olabilmeyi ve beklentileri karşılayabilmeyi daha kolay hale getiriyor.

Okullardaki Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmeti Nasıl İşliyor?

Bireyin yaşam içindeki konumunu, kendini ve yaşamını anlamlandırması, büyük ölçüde yaptığı iş ve meslek ile biçimlenir. Bu nedenle eğitim kademesinde Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetlerinin yer alması oldukça önemlidir. Ülkemizde zorunlu temel eğitim 4+4+4 (ilk-orta-lise) olmak üzere 12 yıldır. 12 yıllık eğitim süresinin özellikle son 4’ün de kariyer seçimi önemli hale gelmektedir. Öğrenciler lise eğitimlerinde mesleki ilgilerine yönelik alanlara dağılmakta ve bu alanlardan sorumlu olarak üniversite sınavına hazırlanmaktadırlar. Kariyer hizmetini verimli bir şekilde alamayan lise öğrencileri, üniversiteye devam edecekleri programları seçerken zorluk yaşamaktadırlar.

Bilinçsiz meslek kararı veren öğrenciler, üniversite eğitimlerinde başarısız ve mutsuz olmakta, değişiklik ihtimalleri yeniden zaman ve emek gerektirdiği için kolay olmamaktadır. Bu durum bireylerin mutlu olmadıkları ve başarı gösteremedikleri mesleklerde hayat boyu performans sergilemek zorunda bırakabilmektedir. Bu nedenle hem okul başarısını artırmak hem de doğru alan ve meslek seçimine yönlendirebilmek için okullarda Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık lisans programlarından mezun olan okul psikolojik danışmanları/rehber öğretmenler bulunmaktadır.

Okullarda Psikolojik Danışmanlık Birimi Ergenlik Dönemi Sorunlarına da Eğiliyor

Ergenlik çağındaki lise öğrencileri içinde bulundukları gelişim döneminin getirdiği zorluklar ve kariyer seçimi baskısı ile psikolojik desteğe ve rehberliğe daha çok ihtiyaç duyuyor. Ergenlere bu süreçte en iyi desteği verebilecek olan kişiler okuldaki psikolojik danışmanlar. Psikolojik danışmanlar öğrencilere alan ve meslek seçiminde rehberlik etmekle kalmamakta öğrencilerin özgüvenli, girişken ve aktif olmasına da yardımcı oluyor. Psikolojik danışmanlar meslek seçiminin yanında sınav kaygısı ile baş etme, zaman yönetimi, verimli ders çalışma, dikkat çalışmaları gibi okul başarısına yönelik çalışmaları da yürütüyorlar. Akran zorbalığı, ergenlik sorunları, özgüven eksikliği, olumsuz beden algısı, okul fobisi gibi ergenlerin zorlandığı konularda da çalışıyorlar. Aile ile öğrenci arasındaki meslek seçimine yönelik anlaşmazlıklarda köprü kuruyor ve uzlaşı ortamının sağlanmasına gayret ediyorlar.

Ancak okullardaki öğrenci sayısına oranlandığında kadroda yer alan psikolojik danışmanların sayısı yetersiz kalmaktadır. Bu eksiklik beraberinde ihtiyaç duyan öğrencilere yeterinde destek verilememesine neden olmaktadır. Psikolojik danışmanlar meslek seçimine yoğunlaşırken diğer gelişim sorunlarına ağırlık verememekte ya da ikisini bir arada götürmeye çalışarak her iki alanda da yeterli verimi sağlayamamaktadırlar. İlgi ve yetenek envanterlerinin uygulanması, değerlendirilmesi, öğrenci ve ailelerle sonuçlar üzerinden görüşmelerin yapılması zaman almaktadır. Ancak bu zamanı planlayabilecek uygun program yaratılamamaktadır. Öğrencilere yapılacak mesleki kariyer danışmanlığı sadece envanterlerin uygulanması değil aynı zamanda alternatiflerin sunulması, avantaj ve dezavantajların değerlendirilmesini de gerektirmektedir. Tüm bu koşullar sağlandığında sağlıklı bir yönlendirme yapabilmek mümkün olmaktadır. Bu hizmetin yeterli şekilde aile ve öğrencilere sunulabilmesi için okullardaki psikolojik danışman sayılarının artırılması gerekmektedir.

Peki Kariyer Danışmanlığı Psikolojik Danışmanlıktan Nerede Ayrılıyor?

Kariyer danışmanı, bireyin tecrübelerini de baz alarak, ilgi, yetenek ve niteliklerinin gelecekteki kariyerini verimli şekilde nasıl şekillendirebileceğini belirlemesinde bireye destek oluyor. Ayrıca kariyer danışmanı, bireyin kariyer geçiş fırsatlarını değerlendirmesini sağlıyor ve iş kaybı gibi travmaları yönetmesinde bireye başa çıkma stratejileri kazandırıyor. Kariyer danışmanlığında temel amaç, kısa dönemli olmaktan çok orta ve uzun vadeli kariyer sonuçları elde etmek oluyor.

Kariyer danışmanlığı yapacak bir uzmanın başarılı olabilmesi için koçluk, arkadaşlık, danışmanlık, psiko-sosyal destek, sponsorluk, iş başında eğitim gibi kişilere çok yönlü destek verebilmesi gerekiyor.

Kariyer danışmanı, bireyin ilgi, yetenek, bilgi, beceri ve sosyo-ekonomik koşullarıyla uyumlu bir kariyer seçmesine destek olurken aynı zamanda geleceğin yükselen meslekleri hakkında da kişilere bilgi veriyor. Bilim ve teknolojinin hızla ilerlediği günümüz koşullarında ayakta kalabilmek ve uzun vadeli işler yapabilmek için çağın gerisinde değil çağın beklentilerini karşılayabilir donanımda olmak gerekiyor. Kariyer seçimi sürecinde destek almayan kişiler değişen ve gelişen dünya fırsatlarından yeterli bilgi sahibi olamayabiliyor. Bu da kişinin seçim yelpazesini daraltıyor; kendisi ve iş dünyası hakkında yeterli olmayan bilgilere sahip olmasına neden olabiliyor.

Kariyer Danışmanı Bireyin Farkında Olmadığı Yönlerini Keşfetmesini Sağlıyor

Kariyer danışmanı, bireylerin farkında olmadığı ya da kullanma fırsatı bulamadığı güçlü yönlerini keşfetmesi ve kullanması için gereken yönlendirmeyi yapıyor. Kişilerin güçlü yönlerini sergileyebilecekleri fırsat alanlarını onlara gösteriyor. Güçlü yönleriyle ön plana çıkan bireylerde özgüven artar, ifade gücü gelişir, girişkenliğe yönelik çekinceler azalır. Böylece kişi kendisi, bilgi ve yetenekleri ile kariyer olanakları arasında ilişki kurmayı öğrenir ve çok boyutlu değerlendirme becerisini geliştirir. Edindiği stratejik düşünme ve etkili problem çözme becerileri ile kişi çağın getirdiği hızlı ve sürekli değişimler karşısında kendini güncelleyebilir hale gelir. Bu doğrultuda kişi kapasitesine güvenir, yenilik ve değişimlere ayak uydurabileceğine inanır ve zorluklarla da çok daha etkili başa çıkabilir.

Kariyer Danışmanı Karşılaşılan Duraksamalarda Yeni Fırsatlar Yaratma Becerisi Kazandırır

Kariyer danışmanlığına gereksinim duyulan bir başka konu ise kariyer gelişiminde yaşanan duraksamalardır. Örneğin; belli bir konumda uzun yıllar çalışmış ve mesleki tatmine ulaşmış bir birey pozisyonunda yükselmek isteyebilir. Ancak çalıştığı kurum yükselme fırsatı sunmuyor ya da çıkabileceği üst pozisyonlar boşalmıyor olabilir. Bu durum kişinin performansını düşürecek ve mesleki tatmininin azalmasına neden olacaktır. Bu hem birey hem de iş veren için olumsuz sonuçları beraberinde getirecektir. Kariyer danışmanı bu noktada kişinin beklenti ve mevcut koşullarını değerlendirerek alternatif kariyer fırsatlarının belirlenmesine destek olmaktadır.

Kariyer danışmanları aynı zamanda iş ve kişisel yaşam arasındaki dengeyi kurmakta zorlanan bireylere de danışmanlık yapmaktadır. Staj, mülakat becerisi, beden dili kullanımı, etkili cv hazırlama, referans oluşturma gibi kişinin meslek hayatında ihtiyaç duyacağı daha pek çok konuda da kariyer danışmanı kişilere destek vermektedir. İyi bir kariyer danışmanı yurt içi istihdam olanaklarının yanı sıra yurt dışı fırsatları da değerlendirmenizi sağlayacaktır. İyi bir kariyer danışmanı mesleğinizin hangi şehirlerde ya da ülkelerde daha iyi kazanımlar sağlayacağına yönelikte bilgi verebilecek yeterlilikte olacaktır.

Kariyer Danışmanlığı Hizmeti ve Okul Rehberlik Bölümü Değerlendirildiğinde

Türkiye’de eğitim kurumlarında görevli olan psikolojik danışman ve rehber öğretmenlerden beklenen en önemli görev öğrencilerin gelecek meslek ve kariyerlerine yönelik seçimler, kararlar ve hazırlıklarında yardımcı olmalarıdır. Ancak okullarda rehberlik kadrolarına yeterli istihdamın yapılmaması bu kademelerde çalışan uzmanların iş başarısını olumsuz etkilemektedir. Üstelik 21. Yüzyıl yaşam koşullarında danışmanlık hizmeti sadece okul ortamında değil her yaş grubundan yetişkinler için de önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu nedenle kariyer seçimi noktasında eğitim hayatında verilen rehberlik desteği oldukça önemli role sahip olsa da yeterli değildir. Bireylerin eğitim hayatlarında yapacakları okul, bölüm, alan gibi seçimlerden başlayarak, meslek seçimi ve iş hayatındaki kariyer fırsatlarının değerlendirilmesine kadar pek çok noktada danışmanlık verebilecek kapsamda bir hizmetin edinilmesi çok daha sağlıklı olacaktır.

Meslek Seçiminin Önemine Yeterince Önem Verilmiyor

Kariyer danışmanlığı ve psikolojik danışmanlık hizmetlerine yönelik yanlış algılar ve gerçekçi olmayan beklentiler günümüzde hala çok fazladır. Bu durum danışmanlık hizmetlerinden gereken desteğin zamanında alınmamasına neden olmaktadır. Zamanında ve gerektiği şekilde alınmayan destek bireylerin başarısız ve mutsuz olma ihtimallerinin yüksek olduğu mesleklere yönelmesine neden olmaktadır. Meslek hayatındaki mutsuzluk bireyin günlük yaşamına, sosyal ilişkilerine, evliliğine, aile huzuruna etki etmekte ve kişinin yaşamı çok boyutlu etkilenmektedir. Bu durumla başa çıkabilmek için kariyer danışmanlığı almaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bazen bu ihtiyaç seçilen mesleği tamamen değiştirmeği gerektirebilir. Kimi zamansa seçilmiş meslek üzerinden gidilebilecek alternatif çalışma alanlarını değerlendirmek gerekebilir.

Hayatınızın Her Döneminde Kariyer Danışmanlığı Alabilirsiniz

Kariyer danışmanlığı hizmetinin psikolojik danışmanlıktan en büyük farkı bu hizmetin sadece okulda değil, kişinin tüm mesleki yaşamı boyunca devam ettirilebilir bir hizmet olmasıdır. Kariyer danışmanı bu nedenle sadece eğitim ortamında değil, eğitim sonrasında da hizmet verebilecek bağımsız bir konumda bulunmaktadır.

 

Read More

Her bireyin hayata geldiği dönem itibariyle karşılaştığı yaşam koşulları birbirinden farklıdır. Yaşanılan zaman aralığında gerçekleşen teknolojik, ekonomik ve çevresel koşullardaki değişiklikler bireylerin kişiliklerinde ve kariyer hedeflerinde değişikliklere neden olur. Kuşaklar ise yaşanılan bu dönemsel farkları sınıflandırabilmek için tanımlanmıştır. Çağımızın kariyer hayatına atılma evresindeki en genç kuşağı ise Z kuşağıdır.

Z kuşağı bireyleri yaşları itibariyle iş hayatında henüz aktif rol almasa da kariyer hayatlarını şekillendirmek üzere hazırlık aşamasındadırlar. Bir kısmı ise staj ya da erken dönem iş tecrübeleri ile iş yaşamında yeni yeni varlık göstermeye başlamıştır. Teknolojinin içerisine doğan ve teknoloji ile beraber gelişip büyüyen bu kuşak diğer kuşaklardan teknolojinin hatırı sayılır etkisi ile oldukça farklılaşmaktadır. Bu nedenle bu kuşağın kariyer beklentilerini ele alırken diğer kuşaklardan bağımsız düşünmek gerekmektedir.

Yetiştirilme Şekilleri Kariyer Beklentilerini Etkiliyor: Hiyerarşi İstemiyorlar!

Günümüz gençleri daha bilinçli ebeveyn tutumlarıyla yetişmektedir. Eğitim düzeyi yüksek aileler ve planlı gebeliklerle bu çocuklar eski kuşaklara göre ebeveyn sevgilisini daha çok almaktadır. Z kuşağını yetiştiren ailelerin bilinçli doğum kontrol yöntemleri kullanması, kadınların iş hayatındaki artan rolü ve ekonomik faktörlerin etkisi ile çok çocuklu ailelerin sayısı azalmıştır. Z kuşağı çoğunlukla tek çocuk ya da bir, iki kardeşli çocuklardan oluşmaktadır. Ailenin koşulsuz sevgisini almaları ve benmerkezli yetişmeleri nedeniyle Z kuşağının bireyleri iş hayatında hiyerarşiden ve ast üst ilişkisinden hoşlanmamaktadır.

Onlar için fikirleri son derece önemlidir ve fikirlerini sunduklarında bu önemin kendisine hissettirilmesini isterler.  Grup çalışmalarına uyum sağlarlar, ekip olarak hareket etmekten hoşlanırlar ancak grup içerisindeki rollerinin önemini hissetmeleri ve geri planda bırakılmamaları gerekir. Kendi işinin karar ve onay mekanizması olmak isterler. Taktir edilme ihtiyaçları yüksektir, olumsuz geribildirim onlar için itekleyici güç olsa da sürekli hale gelen olumsuz geribildirim karşısında performans göstermeyi bırakır ve çalışan bağlılığını kaybederler.

Z Kuşağı Kariyer Hayatında Otoritelerle Değil Mentor İle Çalışmak İstiyor

Z kuşağı bireylerinin kariyer beklentilerini etkileyen bir diğer faktör ise otorite kavramıdır. Bu bireyler otorite karşısından kendi otoritelerinin de kabul edilmesini isterler. Otorite yerine geçen patron, müdür, işveren rolündeki kişinin kendisini birey olarak tanımasını ve o şekilde yaklaşım sağlamasını beklemektedir. Z kuşağının bu beklentisi Y kuşağında da görülmektedir. Ancak Z kuşağının kariyer hayatından otorite figürüne yönelik bu beklentisi Y kuşağı bireylerine oranla çok daha nettir.

Yöneticilerin Z kuşağı çalışanlarından verim alabilmesi için iş süreçleriyle ilgili fikirlerinin duyulduğunu ve önemsendiğini hissedebilecekleri ortamlar yaratılması gerekmektedir. Z kuşağı geribildirim almayı sever, geribildirimleri gelişimleri için gerekli görürler. Ancak almayı sevdikleri kadar geribildirim vermekten de memnun olurlar. Yöneticiler ve Z kuşağı ile ekip arkadaşı olacak diğer kuşaklardan bireyler Z kuşağının vereceği geribildirimlere de hazır olmalıdırlar. Z kuşağı için ifade özgürlüğünü hissedebilecekleri çalışma alanları işlerine olan bağlılık ve sadakatlerini artırmaktadır.

Z kuşağı için kendisine sürekli direktifler veren bir yönetici ya da neyi yapıp yapmaması gerektiğini söyleyen iş arkadaşları birlikte çalışmaya uygun roller değildir. Bunun yerine, kendisiyle sohbet eden ve aynı zamanda da tecrübelerini paylaşarak onu geliştiren yönetici ve arkadaşlar tercih sebebidir. Bu gençlere yöneticilik yapacak kişiler otoriter olmak yerine mentorluk becerileri gelişmiş kişiler olmalıdır. Ayrıca işveren ve yöneticilerin tüm şirket politikalarında şeffaf ve açık olması Z kuşağı tarafından beklenmektedir. Çalışan bağlılığı ve sadakatinin devamlılığı için işverenin prim, terfi, zam gibi hassas konularda çalışanlarına karşı açık olması bu kişilerce beklenmektedir.

Maddi Kazanç, Ödül ve Rahatlık Kariyer Hayatlarında Öncelikli Role Sahip

Günümüz Z kuşağı bireyleri, tüketimin fazla olduğu bir topluluğun içerisinde büyümektedir. Eski kuşaklardaki aza kanaat etme, elindekinin değerini bilme, bozulanı onarıp kullanmaya devam etme bu dönem için geçerli değildir. Onlar için bir ürünün işlevselliği kadar, tasarımı, kalitesi ve popülerliği de önemlidir. Bu nedenle de bu kuşak tüketim ihtiyaçlarına hitap edecek gelirlerle çalışmak istemektedir. Maddi kazanç onlar için oldukça önemlidir.

İş hayatında Z kuşağının uzun soluklu kalabilmesi için iş birliği içerisinde olduğu kurumun maddi ve manevi beklentileriyle uyumlu olması gerekmektedir. Zam oranlarının düşük olması, terfi imkanının uzun vadeli ya da mümkün olmaması iş arayışına başlamaları için oldukça yeterli sebeplerdir. Yıllık performanslarının düzenli olarak ödüllendirilmesini ve ortalamanın üzerinde bir maaş artışını isterler. İşveren özel sağlık güvencesi, yemek, servis haklarının yanı sıra kişinin çalışma hayatından keyif almasını sağlayacak başka hakları da çalışana sunuyor olmalıdır.

Rahat izin alabilme, önemli günlerde hediye ve tebrikler, şirket içi motivasyon etkinlikleri ve kutlamalar yine çalışan bağlılığı için şirketlerinden bekledikleri koşullardır. Şık giyinmeye, bakımlı ve özenli olmaya önem verseler de kılık kıyafetlerinde takım elbise ile sınırlandırılmak istemezler. Rahat ve şık giyimin kabul edildiği bir şirkette kariyer yapmak isteyebilirler.

Esnek Çalışma Saatleri Kariyer Beklentileri Arasında

Bu kuşak çalışmak için yaşayanların değil yaşamak için çalışanların oluşturduğu bir kuşaktır. Dolayısıyla onlar için önemli olan hayatı yaşamak, anın tadını çıkarmak ve keyif almaktır. Sabit mesai saatlerinde uzun saatler boyunca çalışmak onlara göre değildir. Eğlenmek için haftalık tatillerin gelmesini beklemek ya da yılda sadece iki haftalık izne tabi olmak onlar için hayal ettikleri kariyer koşulları değil. Bu nedenle esnek çalışma saatlerine geçen şirketleri tercih etmeleri olasıdır. Şirket dışında da sürdürebilecekleri, mobil olacakları işler bu gençler için daha uygun olacaktır. Z kuşağı için hakim düşünce “işimi onlar versin ama çalışma saatimi ben belirleyeyim.”, “işimi zamanında yetiştirdikten sonra onların kurallarına bağlı kalmak zorunda değilim.” olacaktır.

Fiziki Koşullar ve Gelişim Fırsatları

İşlerinin tek düze olması Z kuşağı bireylerinin iş yaşamında çabuk sıkılabileceklerini ve işten kolay vazgeçebileceklerini düşündürmektedir. Bunun önüne geçebilmek için iş yerinin fiziki koşullarının değiştirilmesi ve çalışanın da gelişim fırsatlarının desteklenmesi gerekmektedir. Fiziki koşullar düşünüldüğünde molaların verimli değerlendirilebileceği ferah alanlar olması gerekir. Mola alanlarının çalışanların hem eğleneceği hem de sosyalleşebileceği alanlar olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Pek çok işverenin en büyük hatası, teknoloji çağında hala eski bilgisayar ve ofis malzemelerini kullanıyor olmasıdır. Bu da mevcut işlerin aksamasına ve zamanın verimsiz kullanılmasına neden olmaktadır. Bir Z kuşağı üyesinden verimlilik almak istiyorsanız yapmanız gereken son teknoloji ürünleri iş yerinizde tercih etmenizdir.

Z kuşağının özgüveni yüksek ve kariyer odaklı bir nesil olduğunu eğitim hayatlarından görebilmekteyiz. Yenilikçi, yaratıcı, çok yönlü ve girişken olan bu kuşağın bireylerinin iş hayatlarında beklentilerini bulmaları şartıyla çok başarılı olabilecekleri öngörülmektedir. Yenilenmeyi ve gelişmeyi seven bu bireylerin iş hayatında da bu ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir. İş alanlarıyla ilgili eğitimler almalarına fırsat verilmesi, mesleki gelişim, kişisel gelişim eğitimleri ile desteklenmeleri çalışan bağlılığını artıracaktır. Çalışana gün içerisinde bir kafede çay & kahve eşliğinde çalışma imkanının sunulması da Z kuşağının talep ettiği esnekliklerdendir.

Genç Yöneticiler Olmak Ya da İş Kurmak

Z kuşağının kariyer hedefleri dinlendiğinde pek çoğunun kariyer hayatından beklentisi hızla yükselmek, enerjilerinin yüksek olduğu gençlik yıllarında yönetici mertebelerine erişebilmek. Eğer maddi imkanları varsa pek çoğunun hayali kendi işini kurmak ve işinin patronu olabilmek. Onların yenilikçi yapısı, yüksek enerjisi, risk alabilme kabiliyeti ve her ne iş yaparlarsa yapsınlar sosyal medyayı kullanarak reklam yapabilme becerileri var. Her olasılığı fırsata çevirebiliyor ve her fırsatı para getirecek bir iş olarak dönüştürebiliyorlar. Özgüvenleri yüksek, iletişimleri başarılı ve kendilerinden oldukça eminler. Uygun fırsatları yakaladıkları sürece çalıştıkları alanda yukarılara tırmanacak ya da kendi işlerini kurmaktan geri durmayacaklardır.

Sosyal Medyada Olumlu İzlenimi Olan Şirketlerde Kariyer Yapmak İstiyorlar

Z kuşağı gençleri bir işe başvuracakları zaman, o işe kabul edilmişçesine detaylı araştırmaya girerler. Şirketi ilk önce sosyal medya hesaplarında aratırlar. Çalışan değerlendirmelerine, yorumlara bakarlar. Şirketin alanıyla ilgili ne tarz çalışmalar yaptığına, öncülük ettiği projelere bakarlar. Şirketin fiziki konumu, dış görünüşü ve fiziki özellikleri de onlar için belirleyici değere sahiptir. Şirketi Instagram, Youtube, Facebook, Twitter, LinkedIn gibi sosyal medya platformlarından araştırır, yakından takip eder ve işletmenin faaliyetlerini öğrenmeye çalışırlar. Sosyal medyadan bilgi edinemedikleri bir şirket onlar için çağın gerisinde kalmış ve popülerliği olmayan bir şirkettir. Böyle bir şirket ilgilerini çekmez ve bu yapıya dahil olmak istemezler.

Şirket sahiplerinin Z kuşağı tarafından tercih edilebilir olması için mutlaka sosyal medyaya giriş yapmaları ve kendilerini bu alanda da göstermeleri gerekir. Ayrıca şirketlerin internet sayfalarının da aktif ve ulaşılabilir olması gerekmektedir.

Z Kuşağı İle Çalışacak Olmanın Faydaları

Z kuşağının en belirgin özelliği iyi eğitimli olmaları ve rekabet ortamında varlık sürdürebilmek için kendilerini sürekli geliştirmeye çalışmalarıdır. Ekibinize Z kuşağından bireyler kattığınızda güncel gelişmeleri yakından takip edebilir, eski bilgilerinizi yenileriyle tazeleyebilirsiniz. Ayrıca Z kuşağı bireylerinin iş yaşamındaki varlığının artmasıyla teknolojinin iş yerlerinde kullanım oranı çok daha fazla olacaktır. Teknoloji ile el ele büyüyen bu kuşak için tüm ekipmanların dijitalleştirilmesi ihtiyacını doğuracaktır. Bu sayede manuel yapılan işler azalacak zaman tasarrufu sağlanacaktır. Pek çok iş otomatize edilecek, robotik sistemlerin kullanımı çok daha yaygın hale gelecektir. Daha çok dijital ekran kullanılacak ve yazılı basımın olduğu içerikler azalacaktır.  Bu da beraberinde kâğıt israfının azalmasını sağlayacaktır.

Z kuşağının sabit mesai ile çalışmaktan hoşnut olmaması İnsan kaynakları birimlerinin esnek çalışma saatlerini çalışma yönetmeliklerine ekletmelerini bir süre sonra zorunlu hale getirecektir. Zaman ve mekana bağlı olmaksızın esnek çalışabilmek çoğu şirketin gündeminde olacak. Bu sayede hem çalışanlar memnun olacak hem de şirketlerin her saat aralığında performans alabilecekleri çalışma düzenleri olabilecektir.

Z kuşağının şirketlere getireceği yeni fikirler, yaratıcılıkları ve diğer kuşaklara göre gözle görünür enerjileri şirketlerin başarısını artıracaktır. Ayrıca risk alma cesaretleri, sonuç odaklı olmaları, enerjileri ve yükselme hedefleri ile bu çağın gençlerinden oldukça başarılı liderler çıkacak. Z kuşağını kadrosuna alan şirketler dijital platformda daha ön planda yer alacak, sosyal medya kullanımları ve internet ortamındaki tanıtım çalışmaları ile kendilerini daha iyi ifade edebilecektir.

Z Kuşağı İle Çalışmak İstiyorsanız Kurum Kültürünüzü Gözden Geçirmelisiniz

Bu kuşak yenilikçi olmayan, kendini geliştirmeyen, fikirlere açık olmayan, katı kuralların olduğu ve eski sistemlerin işletildiği bir iş ortamından kolayca kopabilir. Yan hakları olmayan, kişisel alana ve özel yaşama saygı duymayan çalışma koşullarına tahammül edemez. Gelişimini desteklemeyen ve yükselme fırsatı sunmayan şirketlerde performans sergilemek istemez. Günümüz gençlerinin kariyer belirleme sürecinde sizlerle ilerlemesini istiyor, onları kurumunuzu ileriye taşıyacak beyinler olarak düşünüyorsanız kurum kültürünüzü ve çalışma koşullarınızı gözden geçirmelisiniz.

Read More

Geleceğine yön vermek üzere olan bir gencin meslek ve kariyer seçimi konusunda vereceği karar hem kendisi hem ailesi için oldukça önemli. Kimi ailelerde bu seçimin önemi o kadar büyüktür ki yoğun strese ve hatta aile içi çatışmalara neden olabilir.

Aileler bu önemli kararda kendi tecrübelerinden yola çıkarak çocuklarının hata yapmasının önüne geçmek isterler. Mesleklerin getireceği potansiyel yaşam koşullarını düşünerek çocuklarını kendi uygun gördükleri mesleğe yönlendirmeye çalışabilirler. Ya da çocuğun potansiyeliyle uyuşmayan, gerçek dışı beklentiler içerisine girebilirler. Peki meslek ve kariyer seçimi neden bu kadar önemli ve ailelerin bu seçim sürecinde rolü ne olmalı?

Meslek ve Kariyer Seçimi İçin Karakter, İlgi ve Yetenekler Belirleyici Role Sahip

İlk çocukluk yıllarından itibaren bireylerin karakteristik özellikleri, ilgi alanları, yetenek ve becerileri kendini göstermeye başlıyor. Okul eğitiminin başlaması ile beraber çocukların öğrenme stilleri ve kapasiteleri daha net şekilde görülebilir hale geliyor. Karakter, ilgi, bilgi, yetenek ve beklentiler meslek ve kariyer seçiminde belirleyici role sahip olsa da ülkemiz eğitim sistemi içerisinde bir mesleğe yönelmek lise yıllarına kadar erteleniyor.

Çocuklar lise eğitiminin 2. yılında alan seçimine yönlendiriliyor ve bu noktada mesleki yönelimlerini belirleyecek bir seçim yapıyorlar. Sonrasında seçtikleri alanın ağırlıkta olduğu dersleri alıyor ve bu dersler üzerinden üniversite sınavına hazırlanıyorlar. Aslında ailelerin meslek ve kariyer seçimi noktasındaki zorlayıcı yönlendirmeleri de burada hissedilir hale geliyor. Çocukların doğru seçim yapabilmesi için ailelerin burada objektif olabilmesi ve kendi beklentilerini bir kenara koyup gerçeğe odaklanmaları gerekiyor. Seçim yaparken çocuğun potansiyeli, ilgi alanları, öğrenmeye yatkınlığı, bilgisi ve meslek yaşamından beklentileri ön planda olmalı.

Meslek ve Kariyer Seçimi Yaparken “Çocuğum Ne İstiyor?” Sorusu Mutlaka Sorulmalı!

Meslek seçimi yaparken ailenin önem vermesi ve değerlendirmesi gereken “çocuğum ne istiyor?” sorusunun cevabı olmalıdır. Çocuklarına aileler bu soruyu mutlaka sormalı, çocuğun bir hedefi varsa bu hedefin ne kadar doğru ve çocuğa uygun bir hedef olduğu değerlendirilmelidir. Aileler bu süreçte zorlanabilirler, meslek seçimiyle ilgili güncel ve yeterli bilgiye sahip olmayabilirler. Endişeye kapılmamalı ve seçim sürecinde alınabilecek profesyonel destekler araştırılmalıdır. Meslek ve kariyer seçiminde iyi bir rehberlik hizmeti almayan ve kariyer danışmanlığından faydalandırılmayan çocuklar potansiyelleriyle örtüşmeyen, mutsuz ve büyük olasılıkla başarısız olacakları alanlara yönlendirilebilmektedir.

Doğru bir meslek ve kariyer seçimi yaptırabilmek için önce bireye mesleki ilgi ve yetenek testi uygulanmalıdır. Klinik değerlendirme, öğretmen görüşü ve çocuğun hedefiyle ilgili motivasyonu da seçim sürecinde göz önünde bulundurulmalıdır. Ailelerin kendi beklentileri, istekleri ve keşkeleri ile yaptığı yönlendirmeler; çocuklar için mutsuz, başarısız ve başka keşkeler ile dolu bir hayatın kapısı olabilir.

Meslek ve Kariyer Seçimi Yaparken Önyargılarınızın Belirleyici Olmasına İzin Vermeyin

Aileler çocuklarının meslek ve kariyer seçimi sürecinde günümüz eğitim sistemini ve hayat koşullarını göz ardı ederek geçmiş tecrübe ve önyargıları ile hareket edebilmektedir. Oysa ailelerin eğitim aldıkları dönemde revaçta olan bölümler ve meslekler şu an aynı popülerlikte olmayabilir. Hatta o dönem herkesin hayali olan bir meslek günümüzde tamamen yok olmuş bile olabilir.

Bir diğer önyargılı düşünce ise lisede yapılan alan seçimlerinde alanları iyi ya da kötü olarak ayrıştırmaktır. Aileler çoğunlukla bu hataya düşer, çocuklarını popüler ve zorluk derecesi yüksek olan bölümlere göndermek ister. Geri kalan bölümlerin başarısız olduğunu düşünürler. “Sayısal okusun, sayısalda seçilebilecek çok meslek var”, “Sayısal okusun, sayısalı yapan zaten hepsini yapar” gibi yanlış bilgi ve kanılarla çocuklara hatalı yönlendirme yapabilirler.

Bu hem çocuğun doğru karar verebilmesini engeller hem de kötü olarak nitelenen bölümleri seçen öğrenciler için motivasyon kırıcı etkisi olabilir. İyi ya da kötü alan gibi bir ayrım olmamalıdır. Her alan çok değerli, her alanın yetiştirdiği meslekler var ve bu mesleklerin varlığı sayesinde hayatlarımızı kaliteli şekilde sürdürüyoruz. Aksi halde herkesin en popüler alan hangisi ise onu seçmesi ve en iyi meslekler hangisi ise onu yapması gerekir.

Aileler, Çocukları Meslek ve Kariyer Seçimi Yaparken Çok Yönlü Değerlendirme Yapabilmelidir

Unutulmamalıdır ki çoğunluğa hitap eden bizim ilgi ve becerilerimizle uyumlu olmayabilir. Doğru kariyeri seçmek herkesin seçtiğini değil kişinin kendisine en uygun olanı seçmesidir. Günümüz koşullarında meslek ve kariyer seçimi yaparken ailelerin göz önünde bulundurması gereken kriterler şu şekilde olmalıdır;

  • Öğrencinin okul başarısı,
  • İlgi alanları ve yetenekleri,
  • Karakteristik özellikleri, güçlü ve zayıf yanları,
  • Öğrenme stili ve potansiyeli,
  • Çalışma koşullarından beklentileri,
  • Gelişim alanları,
  • Ailenin ekonomik koşulları (konaklama, ulaşım, yemek ve eğitim giderleri için),
  • Seçilebilecek mesleklerin geleceği,
  • Mezuniyet sonrası istihdam olanakları.

Doğru Yönlendirme Yapabilmek İçin Bilgi Toplamak Oldukça Faydalı

Ülkemizde son yıllarda üst üste eğitim ve sınav sistemlerinde değişiklikler yaşandı. Üstelik 2020 yılında hayatımıza giren pandemi koşullarıyla eğitim sistemimiz farklı bir boyuta da geçmek durumunda kaldı. Aileler çocuklarından yüksek beklenti içerisindeler ama talep ederken günümüz koşullarını da göz önünde bulundurmalılar. Ayrıca ailelerin doğru yönlendirme yapabilmesi için değişen eğitim ve sınav sistemini öğrenmesi, avantaj ve dezavantajlarını tespit edebilmesi gerekir.

Aileler doğru lise seçimi yapabilmek için tercih öncesi lise türlerini araştırmalı, liseleri yerinde görmeli ve fiziki koşulları, eğitim sistemi ve müfredatı hakkında bilgi edinmelidir. Yine Lisede yapılacak alan seçimi öncesinde aileler mutlaka sayısal, eşit ağırlık, sözel ve yabancı dil alanları ile ilgili araştırma yapmalı, profesyonel danışmanlık almayı ihmal etmemelidir. Alan seçiminde çocuğun ilgileri, karakteristik özellikleri, yetenekleri ve bilgi düzeyi belirleyici rolde olmalıdır. Aileler meslek ve kariyer seçimi sürecinde çocuklarına yeterli desteği veremiyorsa mutlaka okul rehberlik biriminden ya da kariyer danışmanlık firmalarından destek almalıdır.

Yurt Dışı Eğitim Fırsatları ve Geleceğin Meslekleri Öğrenilmeli

Başarılı bir kariyer inşa edebilmek için yurtiçi eğitimin yanı sıra yurtdışı eğitim de günümüzde son derece önemli bir aşamaya gelmiştir. Yine öğrencilerin ikinci hatta üçüncü dili biliyor olması kariyer gelişiminde hızla ilerlemeleri için önemli bir etkendir. Ailelerin yurtdışı eğitim koşulları, çocuklarının kariyerine yapacağı katkı ve maddi boyutu noktasında da araştırma yapmalıdır.

Bugün ailelerin adını dahi bilmediği meslekler gelecek on yıllar içerisinde popüler hale gelecek ve çok kazandıran meslekler olacaktır. Ailelerin meslek ve kariyer seçimi yaparken geleceğin yükselen meslekleri hakkında da bilgi edinmesi gerekir. Çocuklarının seçmek istediği mesleklerle ilgili ailenin yeterli bilgisi yoksa çocuğun talebi reddedilmeden önce ailenin bu mesleğin geleceğini araştırması önerilmektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı İle Çocuklarınızın Geleceğine Yatırım Yapın

Çocuklarınızın kariyerlerinde başarılı ve mutlu olmaları, kendi ayakları üzerinde durabilir hale gelmeleri biliyoruz ki sizin için paha biçilemez öneme sahip. Bu süreçte hem sağlıklı ve doğru rehberlik yapabilmek hem de ilişkilerinizi yıpratmadan ilerleyebilmek istiyorsunuz. Kimi aileler bunu başarabilse de pek çok aile için bu koşulların hepsini birden elde edebilmek kolay değil. Oldukça fazla bilgi edinmek, riskleri hesaplayabilmek, çocuğun akademik başarısına ve sistemin kendisine yönelik detaylara hakim olabilmek gerekiyor. Bu da fazlaca zaman, sabır ve emek gerektiriyor. Çocuklarımız bu özveriye fazlasıyla değecek olsa da bazen bizim koşullarımız bu beklentiyi karşılamaya yetmiyor.

Böyle bir durumda hem gönül rahatlığı ile hareket edebilmeniz hem de çocuğunuzun doğru meslek ve kariyer seçimi yapabilmesi için stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı almayı değerlendirebilirsiniz. Aba psikoloji ailesi olarak uzman kadromuz ile sizlere bu önemli süreçte eşlik etmemizi isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Üniversite sınavına hazırlık, yeni bir işe başlama, evlenme, yeni bir iş kurma, emekliye ayrılma, işten çıkarılma gibi alışılmış, rutine dönmüş bir yaşam şeklinden yeni bir alışma, öğrenme, kabullenme sürecine geçiş gerektiren dönemlerde hepimiz kaygı, stres, zorlanım yaşar ve psikolojik desteğe ihtiyaç duyabiliriz. Üniversite sınavına hazırlık dönemi de diğer önemli yaşam döngüleri gibi pek çok genç için psikolojik desteğe ihtiyaç duyulan önemli bir süreçtir. Gençler bu dönemde onları zihnen, ruhen ve fiziken yoran çok fazla konuyla meşgul olurlar. Bugüne kadar kimi zaman çocuk, kimi zaman genç olarak hitap edilirken artık onlar genç yetişkin statüsüne girmiş ve hayatlarıyla ilgili büyük kararlar verme noktasına gelmişlerdir.

Meslek seçimi, kariyerin belirlenmesi, şehir-ülke değişikliği ihtimali, beklentileri karşılama sorumluluğu, ilgi alanlarına eskisi gibi vakit ayıramaması  ve elbette çevrenin de söylemleri kişinin bu dönemi daha da keyifsiz geçirmesine neden olabilir. Rollerimizden sıyrılarak objektif bir gözle bakmaya çalıştığımızda üniversite sınavına hazırlık dönemindeki bir bireyin fedakarlık, sorumluluk ve çokça değişiklik gerektiren bir süreç içerisinde olduğunu kabul etmeliyiz. Üstelik bu dönemde gençlerin bulundukları yaş grubu itibariyle farkındalıkları çok daha yüksek, aile içi sorun ve sorumluluklar noktasında üstlendikleri görevler de daha fazladır. Artık daha fazla özel hayatları var, romantik ilişkileri olabilir, kalp kırıklıkları olabilir, beden algılarıyla ilgili onları mutsuz eden noktalar olabilir.

Kısaca bu dönemde odak sadece üniversite sınavına hazırlık olmayabilir. Ve tüm bu yaşadıkları duygu, düşünce ve yaşantılar kendilerine özel olsa dahi benzer süreçlerden geçen akranlarının sayısı da hiç ama hiç az değil. Öyleyse bu dönem oldukça önemli bir dönem ve psikolojik destek alma ihtiyacı duyulması da çok doğal.

Üniversite Sınavına Hazırlık Sürecinde Psikolojik Olarak Nasıl Daha İyi Hissedebilirsiniz?

1.Kaygınızın altında yatan nedenleri keşfedin! Sınav kaygınız yoğunsa lütfen önce bu kaygının altında yatan nedenleri araştırın. Bu noktada desteğe ihtiyaç duyuyorsanız psikolojik destek almayı ertelemeyin. Çoğu zaman sınav kaygısının altında yatan nedenler kişinin akademik başarısı dışında sınava yüklediği anlam, kariyer seçiminden emin olamama, meslek seçiminde ailenin karar verici olması, şehir-ülke değişikliğine yönelik duyulan kaygı, kişinin mizaç özellikleri, alıştığı düzenin değişmesinden duyduğu endişe, ailenin ekonomik durumuyla ilgili sorumluluk duygusu ve benzeri sınav kaygısını körükleyebilir. Bu da kişinin ders çalışması gereken sürelerde onu kaygılandıran bu düşüncelerle boğuşmasına neden olabilir.

Öyleyse kendi listenizi oluşturmalı ve kaygınızın altında yatan temel nedenleri bulmalısınız. Nedenlerinizi bulduktan sonra kaygınızla başa çıkmak çok ama çok daha kolay olacak. Bunu tek başınıza yapmakta zorlanıyorsanız hayatınızın en önemli geçiş dönemlerinden biri olan üniversite sınavına hazırlık sürecinde kariyer danışmanlığı almanızı öneririz.

  1. Hedefinizi belirleyin! Hedefsizlik en büyük motivasyonsuzluk Hedefiniz olmadan yeterince çalışamazsınız. Organize olamaz, ilerleyemez ve verim de alamazsınız. Hangi mesleği yapmak istiyorsunuz, ilgileriniz, yetenekleriniz, bilginiz ve beklentilerinizle örtüşen meslekler hangileri belirlemelisiniz. Yine bu süreçte de kariyer danışmanlığı alabilirsiniz.
  2. Hayal kurun ve bunları somutlaştırın! Mesleğinizi, hatta gitmek istediğiniz üniversiteyi, yaşayacağınız yeri belirlediyseniz şimdi hayal kurma vakti. O üniversitede okuduğunuzu, çok güzel arkadaşlıklar edindiğinizi, başarılı ve keyifli bir üniversite hayatınız olduğunu, şehirde geçirdiğiniz keyifli zamanları hayal edin. Hayallerinizi temsil eden görseller çıkartın ve bunları sık sık görüp motive olabileceğiniz bir yere asın, bilgisayarınıza ya da telefonunuza arka plan da yapabilirsiniz. Bu görsel şölen size yorulduğunuz, motivasyonunuzu kaybettiğiniz her an yeniden canlanmak için ilham verecek.
  3. Olumlama Mesajları Hayallerinizi işlediğiniz panonuza sizi motive edecek olumlama cümleleri ekleyin. Sizi harekete çevirecek, iyi hissettirecek cümleleri belirleyin, bu cümleleri dikkat çekici renkler ve yazı stilleri ile panonuza işleyin. Ve her gün negatif duygu ve düşüncelere kapıldıkça panonuza bakın ve cümlelerinizi okuyun.
  4. Nefes Egzersizleri kulağa hep çok basit gelir ve etkisi çoğu kişi tarafından yabana atılır. Oysa doğru nefes egzersizleri pek çok derde deva olduğu gibi uygulaması çok basit ve maliyetsizdir. Şimdi size önerimiz, kaygılandığınız, negatif duygu ve düşüncelere kapıldığınız anda her ne iş yapıyorsanız bir kenara bırakmanız ve nefes egzersizi için kendinize zaman tanımanız olacak.

Nefes Egzersizi için;

Odaklanın, gözlerinizi kapatıp, kendinizi çok iyi ve güvende hissettiğiniz bir yeri hayal edin. Zihninizi orada tutun, bir süre o sahnede keyifli olduğunuzu düşleyin ve bir yandan da diyafram nefesi alarak 4 saniyede burundan aldığınız nefesi 8 saniyede ağzından yavaşça verin. Bu egzersizi en fazla arka arkaya 5 kez yapın. Gün içerisinde istediğiniz sıklıkla yapabilirsiniz.  Nefes egzersizi gerginliğinizi azaltacak, kaygınızı kontrol altına almanızı sağlayacaktır.

Bu nefes ve güvenli yer alıştırmasını bugünden itibaren uykudan önce, sabah kalkınca ve ders çalışırken dikkatiniz dağıldığında uygulamaya başlayın. Böylece sınav anında da benzer bir durumla karşılaştığınızda aynı uygulamayı yapabilir ve önceden pratiğiniz olduğu için daha kısa sürede odaklanabilirsiniz.

  1. Zamanı Verimli Kullanın Üniversite sınavına hazırlık sürecinde kişinin kaygı yaşamasına ve motivasyonunu kaybetmesine neden olan en güçlü etkenlerden biri de zamanı verimli kullanamamaktır. Zamanı verimli kullanamadığınızda hem çalışmanızdan beklediğiniz verimi alamazsınız hem de ders dışı aktivitelere ayıracak vaktiniz kalmaz. Zamanı verimli kullanmayı öğrendiğinizde hem daha verimli çalışabilir hem de kendinize vakit ayırabilirsiniz. Yaptığınız iş ne olursa olsun, etkili zaman yönetimi ile daima potansiyelinizi en iyi şekilde ortaya koyar ve başarılı olursunuz.
  2. Motive edici kaynaklara zaman ayırın! Başarılı öyküler okuyun, motive edici filmler izleyin, sizi güldürecek yazı, film ve videolara da zaman ayırın ve düzenli olarak kahkaha atın. Gülmek enerjinizi yükseltecek ve olumsuz duygularınızı gölgede bırakacak.
  3. Biteceğini Kendinize Hatırlatın bu dönem ömrünüz boyunca sürmeyecek. Önünüzde sınava gireceğiniz tarihe kadar verimli değerlendirmeniz gereken bir yolculuk süresi var. O gün gelip sınavdan çıktığınızda tüm bu yolculuk tamamlanmış olacak. Şu an ki yorgunluğunuzu sınavdan çıktıktan sonra üzerinizden atıp, şimdi keyfine varamadığınız her ne varsa keyifle yapabileceksiniz. Bunu kendinize sık sık hatırlatın.
  4. Mola verin Çalışma programınızı olumsuz etkilemeyecek sürelerle molalar verin. Yapılan çalışmalar çalışma süresi uzadıkça çalışma veriminin düştüğünü ve dikkatin dağıldığını gösteriyor. Sizin çalışma alanında uzun süre oturmuş olmanız çok çalışmış olmanız anlamına gelmiyor. Kendinize dürüst davranın ve çalışma programınıza düzenli aralıklarla kısa molalar ekleyin. Mola sürelerinizi çalışma alanınızdan uzaklaşarak değerlendirin ve çalışma alanınızı sadece ders çalışmak için kullanın.
  5. Performansınızı çıkarın Gün sonunda kaç soru çözdünüz, kaç doğru kaç yanlış yaptınız, kaç kez mola verdiniz. Zorlandığınız kaç konunun üstesinden kolayca gelebildiniz, yeni kaç konu öğrendiniz ve benzeri gelişim sonuçlarını çıkarın ve görselleştirin. Performansınızı yazabilir, resmedebilir ya da sizi motive edecek şekilde bilgisayar programları üzerinde de hazırlayabilirsiniz. Ortaya çıkan sayısal değerleri mutlaka her gün güncelleyin ve fotoğraflarını çekerek, ya da duvara asarak kat ettiğiniz gelişmeye ara ara dönüp bakıp.
  6. Performansınızı Başlangıç ve Varış Noktasına İçerisinde İlerletin! Yukarıdaki önerimizde belirlediğiniz performans sonuçlarınızı dikkate alarak, gitmek istediğiniz üniversite, yapmak istediğiniz meslek ve belki yaşamak istediğiniz şehir ya da ülkeye ait resimlerin olduğu bir kolaj çalışması hazırlayın ve bunu üniversite sınavına hazırlık sürecinin sonunda varılacak bir nokta olarak tasarlayın. Kendi karikatürünüzü de bu yolun başına koyabilir ve gelişim kat ettikçe karikatürünüzü yol üzerinde hedef noktaya doğru yaklaştırabilirsiniz. Bu çalışma sizi günden güne motive edecek ve daha verimli çalışmanızı sağlayacaktır.
  7. Olumsuz değerlendirmeler yapmayın Olumsuz düşünceler aklınıza geldiğinde zihninizden geçen her cümle için bir kağıda olumlu cümle karşılıkları yazın. Ve zihninize her olumsuz cümle geldiğinde hemen sesli olarak kağıdınızda bu cümleye karşılık yazdığınız olumlu cümlenizi okuyun. Örneğin; “Başarısız olacağım” yerine “Elimden geldiğince çalıştım ve bunun sonucunu olumlu şekilde alacağım”
  8. Düzenli Uyuyun Her gün en az 7 saat uyuyun. Uykudan önce size keyif verecek bir kitap okuyabilir, sevdiğiniz sakinlik veren bir müzik dinleyebilirsiniz. Nefes egzersizini tekrar edebilir yine egzersiz sırasında size iyi gelen bir hayal, mekan, anı ile egzersizinizi yapabilirsiniz.
  9. Sağlıklı Beslenin beslenme şeklinizin, duygu durumunuz üzerinde önemli bir etkisi var. Sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmeniz üniversite sınavına hazırlık sürecinde size fiziken, zihnen ve bedenen oldukça fayda sağlayacak.

Aileler Üniversite Sınavına Hazırlık Sürecinde Psikolojik Destek İçin Neler Yapabilir?

  1. Rollerinizi değiştirmeyin çoğu ebeveyn üniversite sınavına hazırlık sürecinde ebeveyn rolünü bir kenara bırakıp “sınav koçu” rolünü üstleniyor. Böyle bir ihtiyacınız varsa çocuğunuz için profesyonel destek almanız hem size hem de çocuğunuza daha faydalı olacaktır. Çocuğunuzun size ebeveyni olarak ihtiyaç duyduğunu ve sizi farklı bir rolde görmeye ihtiyacı olmadığını kendinize sık sık hatırlatın.
  2. Sınav sonucunun sevgi bağınıza etki etmeyeceğini ona hissettirin Çocuğunuz için güvenli liman olmanız, “her koşulda seni çok seviyoruz ve yanındayız” mesajını sözleriniz, beden diliniz ve yaklaşımınız ile çocuğunuza hissettirmeniz çok önemli. Üniversite sınavına hazırlık sürecinde olan çoğu gencin en büyük kaygı nedeni başarısız olduklarında ailelerini hayal kırıklığına uğratmak ve ilişkilerinin artık eskisi gibi sevgi dolu olmayacağını düşünmeleridir.
  3. Başkalarıyla Kıyaslamayın çocuğunuzu başkalarının başarısı ya da başarısızlığı ile değerlendirmeyin. Kıyaslama yapacaksanız çocuğunuzun geçmiş sınav sonuçlarını baz alabilirsiniz. Geri bildirimlerinizi her daim pozitif yapın.
  4. Mola vermesine izin verin çok çalışmak verimli çalışmak değildir. Zihnini boşaltması, hareket etmesi ve dinlenmesi için mola vermesine fırsat verin.
  5. Kariyerini Belirlemesinde Eşlik Edin çocuğunuzun kariyerini belirlemesinde karar verici değil, eşlik eden kişi olun. Çocuğunuzun gerçek kapasitesi ile örtüşen, bilgi, beceri, ilgi ve beklentileri ile uyumlu bir meslek seçmesinde ona özgürlük tanıyın. Seçiminin sonuçlarının olumsuz olabileceğinden endişe duyuyorsanız kariyer danışmanlığı
  6. Hayallerine Kulak Verin hayallerini ailesiyle paylaşabilen çocuklar kaygılarını da paylaşabilir. Ona hayallerini sizinle konuşabileceği güven ortamını sunun.
  7. Gözlemleyin üniversite sınavına hazırlık sürecinde çocuğunuzun fiziksel, duygusal tepkilerini gözlemleyin, sınav kaygısı, depresyon, öfke, içe kapanma gibi dikkatinizi çeken farklılıklar var ise mutlaka bir uzmandan destek alın.

Üniversite sınavına hazırlık süreci içerisinde zamanı yönetmekte zorlanıyor, nereden ve nasıl başlayacağınızı bilmiyor, meslek seçimi, kariyeri belirleme gibi aslında tüm hayatınıza etki edecek bir karar sürecinde kararsızlık yaşıyor iseniz kariyer danışmanlığı hizmetinden faydalanmanızı ve psikolojik olarak kendinizi yeterince iyi hissetmiyor, desteklenmeye ihtiyaç duyuyorsanız bir profesyonelden psikolojik destek almanızı önerir, size hayat boyu başarılar dileriz.

Güncel konularda hazırlanmış videolara erişmek için aba Psikoloji YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More