Odaklanma, başarılı bir öğrenme sürecinin temel taşıdır. Ancak günümüzün hızlı ve dikkat dağıtıcı dünyasında, öğrenciler için bu beceriyi korumak ve geliştirmek bazen oldukça zorlayıcı olabilir. Özellikle dijital dünyada geçirdikleri süreler ve artan bilgi bombardımanı, öğrencilerin dikkati uzun süre sürdürebilme yetilerini zayıflatıyor. Öğrenme sürecini daha verimli ve etkili hale getirmek için, doğru stratejileri uygulamak büyük önem taşıyor. İşte öğrenme ve odaklanmayı artırmak için adım adım izleyebileceğiniz stratejiler:

1. Hedef Belirleyin ve Plan Yapın

Öğrenme sürecine başlamadan önce belirli hedefler koymak, odaklanma sürecini destekler. Hedeflerinizi kısa, orta ve uzun vadeli olarak belirleyin. Bu hedefler, bir konuyu tamamen öğrenmek ya da sadece bir kısmını kavramak olabilir. Hedeflerinizi belirledikten sonra, bir çalışma planı oluşturun. Çalışma planınız, hangi saatlerde çalışacağınızı, hangi konulara odaklanacağınızı ve hangi materyalleri kullanacağınızı içermelidir. Bu plan sayesinde çalışmalarınız daha düzenli hale gelir ve odaklanmanız kolaylaşır.

2. Odaklanma Alanınızı Düzenleyin

Odaklanmanızı arttırmak için fiziksel ortamınız da büyük önem taşır. Çalışma alanınızın sade, düzenli ve dikkat dağıtıcı unsurlardan arındırılmış olması gerekir. Masa başında gereksiz eşyaların bulunması, odaklanmanızı olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, telefon ve sosyal medya gibi dikkat dağıtıcıları çalışma alanınızdan uzaklaştırmalısınız. Sessiz ve rahat bir ortamda çalışmak, odaklanmayı kolaylaştırır. Eğer mümkünse, doğal ışık alan bir çalışma alanı seçmek de zihinsel performansınızı artırabilir.

3. Pomodoro Tekniği ile Çalışın

Pomodoro tekniği, odaklanma süresini yönetmek için etkili bir yöntemdir. Bu teknik, 25 dakikalık çalışma dilimleri ve 5 dakikalık kısa molalar içerir. 25 dakika boyunca sadece çalışmaya odaklanarak, ardından 5 dakika boyunca dinlenebilirsiniz. Bu döngüyü dört kez tekrarladıktan sonra, 15-20 dakikalık daha uzun bir mola verin. Pomodoro tekniği, beynin kısa süreli odaklanma kapasitesini en verimli şekilde kullanmanıza yardımcı olur ve dikkatinizi toplamakta zorlandığınız zamanlarda etkili bir çözüm sunar.

 

 

4. Düzenli Egzersiz ve Sağlıklı Beslenme

Fiziksel sağlık, zihinsel performansı doğrudan etkiler. Düzenli egzersiz yapmak, beyin sağlığını destekler ve konsantrasyon yeteneğinizi artırır. Özellikle sabahları yapacağınız kısa yürüyüşler veya esneme hareketleri, beyin fonksiyonlarını canlandırır ve öğrenme sürecini daha verimli hale getirir. Bunun yanı sıra, sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmak da odaklanmayı destekler. Omega-3 içeren balık, ceviz, chia tohumu gibi gıdalar ve antioksidan açısından zengin meyveler tüketmek, zihinsel performansınızı güçlendirir.

5. Meditasyon ve Nefes Egzersizleri Yapın

Meditasyon ve nefes egzersizleri, zihni sakinleştirerek odaklanmayı artıran tekniklerdir. Özellikle ders çalışmaya başlamadan önce yapacağınız 5-10 dakikalık nefes egzersizleri, stresi azaltır ve dikkatinizi toplamanıza yardımcı olur. Meditasyon yapmak, düşüncelerinizin dağılmasını engelleyerek çalışma sürecine daha net bir zihinle başlamanızı sağlar. Düzenli olarak meditasyon yaptığınızda, uzun vadede stres yönetimi ve odaklanma yeteneğinizde önemli gelişmeler fark edebilirsiniz.

6. Küçük ve Ölçülebilir Adımlar Atın

Öğrenme sürecini daha verimli hale getirmek için, büyük ve karmaşık görevleri küçük parçalara bölmek oldukça faydalıdır. Bir konuyu tamamen öğrenmek yerine, önce alt başlıklarına odaklanarak daha küçük parçalar halinde çalışın. Her tamamladığınız küçük görev, size bir başarı hissi verecek ve motivasyonunuzu artıracaktır. Ayrıca, bu küçük adımlar sayesinde öğrenme süreciniz daha sistematik hale gelir ve odaklanmanız kolaylaşır.

7. Molaları Verimli Kullanın

Uzun süre kesintisiz çalışmak, odaklanma sürenizi kısaltabilir ve verimliliğinizi düşürebilir. Bu nedenle, çalışma sürecinde verdiğiniz molalar büyük önem taşır. Ancak molalar sırasında telefon, televizyon gibi dikkat dağıtıcı aktivitelerden kaçınmalısınız. Bunun yerine, kısa bir yürüyüş yapabilir, nefes egzersizleri uygulayabilir ya da zihninizi dinlendirmek için gözlerinizi kapatarak birkaç dakika meditasyon yapabilirsiniz. Bu tür aktiviteler, beyninizi dinlendirerek bir sonraki çalışma seansınıza daha enerjik başlamanızı sağlar.

8. Düzenli Uyku Alışkanlığı Edinin

Uyku, odaklanma ve öğrenme süreçlerinin sağlıklı bir şekilde işlemesi için hayati öneme sahiptir. Yeterli uyku almak, beynin dinlenmesini sağlar ve öğrenilen bilgilerin kalıcı hafızaya geçmesine yardımcı olur. Düzenli uyku alışkanlığı edinmek, odaklanma yeteneğinizi artırır ve öğrenme sürecini daha verimli hale getirir. Her gün aynı saatte uyumaya ve uyanmaya özen gösterin, böylece vücudunuz biyolojik ritmine uygun bir düzen içinde çalışır.

9. Tekrar ve Pratik Yapın

Öğrenilen bilgilerin kalıcı hale gelmesi için tekrar etmek ve pratik yapmak oldukça önemlidir. Yeni bir konu öğrendiğinizde, birkaç gün içinde bu konuyu tekrar gözden geçirin. Tekrar etmek, bilgilerin uzun süreli hafızaya geçmesine yardımcı olur ve öğrenilen bilgilerin unutulmasını engeller. Ayrıca, öğrendiklerinizi pratiğe dökmek, konuları daha iyi anlamanızı sağlar ve bu süreçte karşılaştığınız zorluklarla başa çıkmayı öğrenirsiniz.

10. Profesyonel Destek Alın

Odaklanma ve öğrenme sürecinde zaman zaman profesyonel destek almak, büyük fark yaratabilir. Özellikle kişisel odaklanma sorunları yaşayan ya da öğrenme sürecinde zorlanan bireyler, bu süreçte bir uzmandan yardım alabilir. ABA Psikoloji olarak, öğrencilerin odaklanma ve öğrenme becerilerini geliştirmek adına bireysel danışmanlık hizmetleri sunuyoruz. Öğrenme süreçlerinizi daha verimli hale getirmek ve odaklanma problemlerinizle başa çıkmak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Sorularınız ve danışmanlık randevularınız için (0212) 287 86 06 numaralı telefondan bize ulaşabilirsiniz.

Sonuç: Öğrenme ve Odaklanma Birbirini Destekler

Öğrenme sürecinde odaklanma, başarıya giden yolda en önemli faktörlerden biridir. Bu yazıda paylaşılan adım adım stratejilerle, hem öğrenciler hem de yetişkinler daha verimli ve etkili bir öğrenme süreci yaşayabilirler. Düzenli ve disiplinli bir şekilde uygulandığında, bu stratejiler yalnızca öğrenme başarısını değil, genel yaşam kalitesini de artıracaktır. Unutmayın, öğrenme yolculuğunuzda odaklanma sorunları yaşıyorsanız, yalnız değilsiniz. ABA Psikoloji olarak her adımda yanınızdayız.

Read More

“Biliyorum ama sınavlarda yapamıyorum.” Bu cümleyi duyduğumuz çok sayıda öğrenci var. Bu ifade aslında öğrencilerin öğrenme yöntemlerine dair iki eksiği ortaya çıkarıyor. Birincisi öğrencilerin tekrarla öğrenmeye çok fazla bağlı olması, ikincisiyse öğrenme konusunda kendilerini değerlendirme konusunda yeterince başarılı olmamaları. Özellikle ikincisi metacognition öğrenmenin önemini ortaya koyuyor.

İlk eksikliğe kısaca bakacak olursak, tekrar ezberleme ve örüntü eşlemeyi amaçlayan pratik ya da tekrarlayan bir uygulamadır. Bu uygulamalar, yüzeysel öğrenmeye yol açar. Öğrenciler bilgileri alır ve benzer problemlerle karşılaştıklarında çözüm üretebilirler. ancak problem farklı göründüğünde sorun yaşarlar.

Bilgiyi yalnızca ezbere bilmek, bu bilgiyi kullanmak için yetersizdir. Örneğin, Almanca kelimeleri ve gramer kurallarını ezberleyebilirsiniz; ancak Almanca konuşmak bu bilgilerden daha fazlasını gerektirir. Yani, ezberlenen bilgi yetersizdir.

Kendi becerilerini doğru değerlendirmenin önemi

İkinci eksiklik olan kendini yanlış değerlendirme, eğitim süreci için son derece önemlidir. Çünkü kişiye uygun olmayan öğrenme yollarının kullanılmasıyla sonuçlanarak verimi düşürür. Öğrenciler, bilgiye sahip olmalarına rağmen sınavlarda başarısız olmaktan şikayet ederler. Peki, bilgiye sahip olduklarını nereden biliyorlar? Kendilerini doğru değerlendiriyorlar mı?

metacognition üstbiliş

Bilgiyi edindiğine inanan öğrencilerin çoğu, aslında ödevlerini yaptığını, denemeler çözdüğünü, konu tekrarı yaptığını vs söylemek ister. Burada yanlış değerlendirilen nokta şudur: öğrenciler bu yöntemlerle genellikle kavramlara aşina olsa da bu kavramların nasıl kullanılacağını öğrenmezler. Öğrenciler, aşinalıkla öğrenmeyi karıştırabilir. Marilla Svinicki (2004) bunu Anlama Yanılsaması (Illusion of Comprehension) olarak adlandırır ve diğerleri buna akıcılığın yanılsaması demişlerdir.

Başa dönüp metacognition’a nasıl başlanmalı sorusuna cevap arayacak olursak, yukarıda sözünü ettiğimiz iki eksikliği odağımıza almak doğru bir karar olabilir. Metacognition, düşünme sürecimize dair bilgi ve düzenlemeyi ifade eder. Daha derin bir anlayış oluşturma stratejileri hakkındaki bilgimiz ve Anlama Yanılması’na dair farkındalığımız üstbilişsel (metacognitive) bilginin içeriklerini oluşturur.

Öğrencilerin üstbilişsel gelişimini nasıl destekleriz?

Düşüncemizi (öğrenme) düzenleme ve uygun öğrenme stratejileri uygulama yeteneğimiz, eleştirel olarak, özellikle üstbilişsel izleme ve değerlendirmede, öğrenme seviyemizin ve öğrenme süreçlerimizin doğru öz değerlendirmesine bağlıdır. Öyleyse, bu alanlarda öğrencilerimizin üstbilişsel gelişimini nasıl destekleyebiliriz?

Öğrencilerin daha geniş bir yelpazedeki öğrenme stratejilerini bilmelerine ve kullanmasına yardımcı olmak için bunları yeni stratejilerle tanıştırıp onlara bunları uygulama fırsatı verebiliriz. Daha derinlemesine öğrenmek için, öğrencilerin prova stratejilerinin ötesine geçmelerine yardım etmeliyiz. Daha derin bir öğrenme, bildiğimiz şeyleri genişletip birleştirmeyi gerektirir ve ayrıntılı ve örgütsel öğrenme stratejileriyle kolaylaştırılır.

Read More

Beyin milyarlarca nöron içeren karmaşık bir ağdır ve her bir nöron kendi sinapsları aracılığıyla binlerce farklı nöronla iletişim kurar. Bununla birlikte nöronlar gelen sinyalleri çok sayıda ‘kollar’ aracılığıyla algılar. Bu yapıya dendritik ağaçlar adı verilir.

1949’da Donald Hebb’in öncü çalışması, öğrenmenin, sinapsların gücünü değiştirerek modifiye edilmesiyle oluştuğunu öne sürmüştü. Bugüne kadar bu düşünce kabul ediliyordu. Ancak, nöronal kültürler üzerine yeni kuramsal sonuçlar ve deneyler kullanan Fizik Bölümünden Prof. Ido Kanter ve Bar-Ilan Üniversitesi’ndeki Gonda (Goldschmied) Multidisipliner Beyin Araştırma Merkezi tarafından yönetilen bir grup bilim insanına göre merkezi Öğrenmenin sadece sinapslarda gerçekleştiğine dair yaklaşık 70 yıllık bu bilgi doğru değil.

Scientific Reports dergisinde yayınlanan bir makalede, araştırmacılar öğrenmenin aslında şu anda sinapslara atfedilen yavaş öğrenme mekanizmasına benzer şekilde birkaç dendrit tarafından yapıldığını göstermek için bu geleneksel bilgiye karşı çıkıyorlar.

Araştırma ekibine göre, “Dendritlerde yeni keşfedilen öğrenme süreci, öğrenmenin sadece sinapslarda gerçekleştiğini öne süren eski senaryoya göre çok daha hızlı bir hızda gerçekleşir. Bu yeni dendritik öğrenme sürecinde, sinaptik öğrenme senaryosundaki binlerce küçük ve hassas olanlarına kıyasla nöron başına birkaç uyarlanabilir parametre vardır.”

öğrenmeZayıf sinapslar öğrenmeyi etkiliyor

Çalışmanın bir diğer önemli bulgusu, beynimizin çoğunluğunu oluştursa da, daha önce önemsiz kabul edilen zayıf sinapsların beynimizin dinamiğinde önemli bir rol oynadığı yönünde. Mevcut sinaptik öğrenme senaryosunda öne sürüldüğü gibi, gerçekçi olmayan sabit uçlara zorlamak yerine, öğrenme parametrelerinin salınımlarını uyarırlar.

Yeni öğrenme senaryosu beynin farklı yerlerinde meydana gelir ve bu nedenle bozuk beyin işlevselliği için mevcut tedavilerin yeniden değerlendirilmesini gerektirir. Bu yüzden, Donald Hebb’in 70 yıllık hipotezini özetleyen popüler cümle “birlikte ateş eden nöronlar birbirine bağlanır” artık yeniden ifade edilmelidir. Buna ek olarak, öğrenme mekanizması son gelişmiş makine öğrenimi ve derin öğrenme başarıları temelinde. Öğrenme paradigmasındaki değişim, farklı derinlemesine öğrenme algoritmaları ve beyin işlevlerimizi taklit eden yapay zeka tabanlı uygulamalar için yeni ufuklar açar – ancak gelişmiş özellikler ve çok daha hızlı. Bu yeni bulgular, öğrenme modellerinin yeniden sorgulanması gerektiğinin de işaretçisi olabilir.

Read More

Her çocuk, fiziksel, duygusal, sosyal ve entelektüel anlamda benzersiz bir kişiliğe sahiptir. Aynı şekilde, her çocuğun algı düzeyi ve baskın zeka türleri de birbirinden apayrıdır. Kimisi kendisini en iyi ifade etmek için resim yaparken kimisi kelimelere ya da müziğe başvurur. Kimisi haritaları ezberlemekten, kimisi hesaplamalar yapmaktan hoşlanır. Bu nedenle, her çocuk, gelişim süreçleri boyunca, kendilerine özgü yetileriyle ele alınmalıdır. 

Öğrenme süreçlerinde de bu durumu dikkate almak, çocukların kendilerini güçlü bir şekilde ifade ettikleri yolları bulmaları ve bilişsel becerilerini en iyi şekilde geliştirmeleri açısından önem taşır. Bu aşamada farklı zeka testleri faydalı olabilir.

“Her insan eşsiz bir zeka birleşimine sahiptir. Eğitimin önündeki en temel zorluk budur.”

Howard Gardner

Farklı zeka türleri

Harvard Üniversitesi profesörü, çoklu zeka kuramcısı Howard Gardner’a göre çocuklarda toplamda 8 farklı zeka türüne rastlanabilir. Bu zeka türleri şöyle sıralanabilir;

  • Sosyal zeka, empati yeteneğinin varlığına işaret eder. 
  • İçsel zeka, iç benliğin, duygu ve düşüncelerin farkındalığını yansıtır.
  • Kinestetik zeka, kordinasyon becerilerinin yüksek olduğu; dans ve ritmik jimnastik gibi sporlarla uğraşan kişilerde görülür.
  • Müziksel zeka, enstrüman çalma becerisi ve şarkılara mırıldanma veya tempo tutma isteğini birlikte getirir.
  • Uzamsal zeka, yön duygularının kuvvetli olmasını sağlayarak görsel detayların başarılı bir şekilde fark edilmesini sağlar.
  • Mantıksal-matematiksel zeka, soyut problemlerin, hesaplamaların, matematik işlemlerinin kolayca yapılmasını destekler.
  • Sözel zeka, konuşma, okuma ve yazmanın erken öğrenilmesini, kelimelerle aranın iyi tutulmasını sağlar.
  • Doğasal zeka, doğayı anlama ve üzerine düşünme merakını yansıtır.

farklı zeka türleri

Tüm bu zeka çeşitlerinin gelişimi, sınıf içerisinde çocukların algı düzeylerinin farklı olmasına sebep olur. Doğru yaklaşım ve doğru takip sayesinde çocuklar, kendi kapasitelerini açığa çıkaracaktır. Peki, çocukların öğrenmelerini kolaylaştırmak için ebeveynler olarak neler yapabilir?

Ebeveynlere tavsiyeler

  1. Yaşıtlarıyla onun arasında kıyaslamalarda bulunmaktan kaçınılmalısınız.
  2. Kimi zaman onun dilinden konuşup onu anladığımızı gösterirsek, onlarla daha kolay arkadaş olur ve onlar hakkında birçok şey öğrenebileceğimiz değerli paylaşımlarda bulunabiliriz.
  3. Kimse emirleri sevmez, çocuklar bir şeyi yapmak istemiyorsa onları yapmaları için zorlamak pek anlam ifade etmez. Neyi neden ve ne için yapması gerektiğini bilen çocuklar, öğrenirken keyif alır ve öğrenmeye de daha çok meraklı olurlar.
Read More

Metacognition diğer bir adıyla üstbiliş, eğitim alanında son yıllarda hızla gelişmeye başlamış bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Metacognition yönteminin bu kadar çok kabul görmesinin en önemli sebebi, aktif bir öğrenme sürecinin gerçekleştirilmesinde önemli rol oynaması. Böylece bu yöntem kullanılarak öğrencilere, planlama ve değerlendirme becerileri kazandırılıyor ve sonunda öğrenme süreci güçlendirilebiliyor.

Son zamanlarda yapılan araştırmaların sonuçlarına göre de, metacognition stratejilerinin öğrencilere pek çok beceriyi kazandırdığı bilimsel olarak kabul ediliyor. Çünkü, öğrencilerin aktif düşünmesini sağlarken iyi bir öğrenme deneyimi sunuyor.

Metacognition nedir?

En genel tanımıyla;

  • öğrencinin bilişsel süreçlerini yönlendirmesi,
  • bir sorun karşısında buna yönelik planlama yapması,
  • izleme ve değerlendirme yöntemlerini kullanabilmesi ve
  • kendi bilişsel yapısına ilişkin farkındalık kazanması temeline dayanan öğrenme stratejisidir.

Metacognition yöntemiyle öğrenen çocukların özgüven düzeylerinin daha yüksek ve öğrenme motive oldukları ortaya çıkıyor. Bunun sonucunda akademik performanslarının da daha iyi olduğunu görüyoruz. Bu yönleriyle, bu yöntem öğrenme sürecini destekleyip güçlendiriyor.

metacognition

Metacognition Yöntemiyle Öğrenme

Metacognition yöntemi ile öğrenme, bireylerin üstbilişsel düşünmesini sağlama ve üst düzeyde düşünme becerisi kazandırma yönünden oldukça etkili bir stratejidir. Bireyin bilgiyi kazanma ve onu işlemesinin farkında olmasına yardımcı olur. Örneğin, bireyin en etkili öğrenme süreçlerinin hangi zaman diliminde olduğu noktasında bunu keşfini sağlar. Sabahları zihinsel performansının daha iyi olduğunu keşfeden öğrenci, daha etkili ve verimli bir öğrenme için bunu kullanır.

Metacognition yöntemi, öğrencinin iş, ödev ve diğer görevlerinde ihtiyaç duydukları hakkında farkındalık kazanmasına yardımcı olur. Örneğin, hikaye kitabının özeti ve proje ödevi olan öğrenci, hangi çalışmanın zorluğunu ve ne kadar zaman alacağını hesaplayarak çalışmalarını bu doğrultuda yönlendirir. Aynı şekilde, işyerinde farklı türden görevleri olan bir çalışan, görevlerin zorluğu, görevlerin alacağı zaman gibi faktörleri düşünerek en iyi performansını göstermeye çalışır.

Bu yöntem bireyin öğrenmeye ilişkin stratejilerinin ne zaman ve nerede kullanacağı ile ilişkili bilgi sunar. Örneğin, dil öğrenmeye çalışan bir kişi nerede, hangi koşullarda, hangi yöntemlerle, hangi eğiticilerle ve hangi uygulamalarla nasıl bir yol izleyeceğine dair tasarım oluşturur. Tüm bu metabilişsel yöntemler öğrenme sürecinin zamanlanması, planlanması, öğrenme deneyiminin kazandırılması ve güçlendirilmesi noktasında destek olmaktadır.

Read More

Kendi düşündüklerimizin farkında olup bildiklerimizi düzenleme ve kontrol edebilme yeteneğini kazanmak için zihnimiz belirli stratejilere ihtiyaç duyar. Bu sayede en etkili zihinsel işlemleri gerçekleştirir. Üstbilişsel kontrol ya da diğer bir tanımıyla üstbilişsel stratejiler de, zihinsel işlemleri kapsayan üstbilişsel süreci stratejik bir biçimde kullanabilme yeteneğini ifade eder.

Üstbiliş alanında yapılan araştırmaların birçoğu bu stratejiler üzerinedir. Üstbilişsel kontrolün şimdiye kadar üzerinde yoğunlaştığı 4 temel üstbilişsel beceri bulunur. Bunlar:

1 – Tahmin

Üstbiliş süreci, daha çalışmaya koyulmadan, yapacaklarımızla ilgili kendimize soru sormamızla başlar. Hedeflediğimiz şeylere ulaşmak için ne kadar zaman ve uğraş gerektiği üzerine bir tahminde bulunmak, katedilecek yol hakkında bize fikir verir. Lucangeli ve Cornoldi (1997), belirli bir işten önce yapılan ve tetiklenen tahminlerin öğrenmeyi etkilediğini belirtiyor.

Tahmin etme becerisi, öğrenenlerin karşılaştıkları görevlerin ya da durumların zorluklarını önceden görebilmelerini sağlar. Buna ek olarak, görevin zor ya da kolay olmasına göre o görev üzerinde çalışma biçimlerini (hızlı ya da yavaş) ayarlama imkânı da verir. (Desoete ve Roeyers, 2002)

Bu süreçte sorulan sorular arasında: “Bu iş için ne kadar zamana ihtiyacım var?”, “Bu konuda neler biliyorum?” soruları vardır.

üstbilişsel kontrol

2 – Planlama

Çalışma performansımızın artması ve olumlu sonuçlar elde etmemiz için stratejileri uygun bir şekilde seçmemiz ve var olan kaynakları doğru bir şekilde kullanmamız gerekir.

Düşünsel anlamda bir çalışma taslağı hazırlamak için sorulan sorular arasında: “İlk olarak ne yapmalıyım?”, “Bunu yapmaktaki amacım ne?”, “Nasıl bir çalışma sırası izlemeliyim?”, “Bana fayda sağlayacak kaynaklar neler ve onları nasıl kullanmalıyım?” soruları bulunur.

3 – İzleme

Bilişsel süreç içerisinde kendi performansımızın gidişatının farkında olmamız, emin adımlarla ilerlememize olanak tanıyacaktır. “Doğru ilerliyor muyum?”, “Bundan sonra ne yapmalıyım?”, “Neyi değiştirmeliyim?” gibi sorular, bu sürece destek sorulardır.

4 – Değerlendirme

Son aşama, “Neler öğrendim?” “Öğrendiklerim ne kadar etkili?”, gibi sorular sorarak, yapılmış olanı tekrar ele alıp değerlendirmeyi, verimliliği denetlemeyi ve hatta kullanılan stratejileri geliştirmek için değerlendirmede bulunmayı kapsar.

Üstbilişsel kontrol yeteneği her öğrenen için düşünce kontrolü ve verimliliği açısından değerli olduğu kadar öğrencilerin okullardaki öğrenme süreçlerine pozitif katkı sağlaması açısından da oldukça önem taşır.

Read More

Çalışmanın önemli bir kısmı neyi ne kadar çalışmanız gerektiğini bilmektir. Bir konuda uzmanlaştığınızda çalışmayı bırakmak ve ihtiyaç duyduğunuz başka konulara odaklanmak zamanı verimli kullanmanızı sağlar. Bunun için de metacognition becerisi gerekir.

Metacognition temel olarak “ne bildiğimizi bilmek” anlamına gelir. Bir konuyu ne kadar bildiğinizi düşündüğünüz ve o konudaki gerçek performansınız arasında yüksek bir korelasyon olması, yüksek bir metacognition becerisine işaret eder. Ancak çalışmalar öğrencilerin bu ayrımı her zaman yapamadığını gösteriyor. İşte, bu becerinizi geliştirmeniz için bazı yollar.

Metni kavradığınızdan emin olun

Okuduğunuz metni iyice kavramanın yollarını bulmalısınız. Araştırmacılar Anderson ve Thiede deney gruplarından çalışma metinlerini okuduktan hemen sonra veya biraz ara verdikten sonra özet çıkarmalarını istemişler. Özeti biraz ara verdikten sonra çıkaranların metacognitive becerilerinin daha yüksek olduğunu gözlemlemişler.

Metne zamanla tekrar bakmak metnin özüne ulaşmakta, anafikri kavramakta yardımcı oluyor. Aksine metni okuduktan hemen sonra geri dönmek küçük detaylara odaklanmaya, böylece metnin özünden kopmaya neden oluyor. Bu pratik, metacognition becerisini ileri taşıyor.

metacognition

Detayları hafızanızın derinliklerinden çıkarın

Hatırlamanın en temel öğrenme yollarından biri olduğu malum. Bilgileri zihinden geri çağırmak öğrenme sürecinde etkili. Ayrıca metacognition becerisini de geliştiriyor. Araştırmalara göre deney gruplarının soruları ne kadar iyi cevaplayabileceklerini tahmin etmeden önce metnin detayları hatırlamalarını istemek, “ne bildiğini bilme” becerisine olumlu katkıda bulunuyor.

Mutlaka geribildirim alın

Geribildirim almak bir şeyin doğrusunu öğrenmek için önemli olduğu kadar, metacognition becerilerini geliştirmek için de kritik. Araştırmacılar Rawson ve Dunlosky, hatırlama pratiğinin ardından soruların doğru cevaplarına dair geribildirim almanın önemini vurguluyor. Böylece öğrenmeye yardımcı olan beceri daha da geliştirilebiliyor.

Öğrencilere sıcağı sıcağına düzeltici cevaplar vermek öğrenmeyi pekiştirmenin yanısıra metacognition becerisi adına da oldukça faydalı. Sonuç olarak, öğrencilerin çalışma sürecini etkili biçimde düzenleyebilmesi için ne bildiğimizi bilmek önemli. Bunu geliştirebilen öğrenciler, iyi bildikleri bir konu üzerinde vakit kaybetmeyecek ya da bir konuyu iyice kavramadan çalışmayı bırakmayacaktır.

Yukarıda sözü edilen üç adımı uygulamak, neyi ne kadar bildiğinize dair farkındalığınızı geliştirecek ve sonuçta daha verimli biçimde çalışmanızı sağlayacaktır.

Read More

Öğrenme güçlüğü, konuşma ve dili kullanma, okuma, yazma, matematiği kullanma, iletişim kurma ve sosyal becerileri geliştirme gibi alanlarda ortaya çıkan gelişimsel bir bozukluktur. Öğrenme güçlüğünün zeka gelişimiyle ile ilgisi yoktur, nörolojik kökenlidir. Yani, öğrenme güçlüğünün zeka ile doğrudan bağlantısı bulunmuyor.

Çocuklarınızdaki öğrenme güçlüğünü fark edebilmeniz için beş belirti:

Konuşmada zorluk

Öğrenme güçlüğünün en belirgin olarak görüldüğü alanlardan biri konuşmadır. Eğer çocuğunuz belli bir yaşı geçmesine rağmen heceleri karıştırıyor (mavi-vami) gibi, sözcükleri hatırlamakta zorlanıyorsa bu durum bir soruna işaret ediyor olabilir.

Öğrenme güçlüğüne sahip çocukların dil kullanımı, sözcük dağarcığı kısıtlı olabilir. Çocuğunuzun dile hakimiyetini yakından takip etmenizde fayda var.

Okulda geç öğrenme

Öğrenme güçlüğü, aileler tarafından genelde ilkokula başlayan çocuğun okuma yazmayı öğrenememesiyle fark edilir. Okumayı öğrenme süreci bu konuda büyük bir ipucudur. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların harf-ses uyumu gelişemeyebilir. Yazıları okunaksızdır.

Bu çocuklar, zekaları seyrinde olmasına rağmen matematikte de yaşıtlarına kıyasla sorun yaşayabilirler. Çarpım tablosunu öğrenmekte, geometrik şekilleri çizmekte zorlanıyor olabilirler.

ögrenme güçlüğü

Sosyal ilişkilerde sorunlar

Öğrenme güçlüğü, sosyal hayatı yakından etkiler. Çocuğunuz, okul kurallarına uymakta zorlanıyor ve arkadaşlarıyla ilişkilerinde aksaklık yaşıyorsa bu davranışsal bir bozukluktan ziyade öğrenme güçlüğüne işaret ediyor olabilir. Plan yapmakta zorlanma, etkinlikleri sıkılıp yarım bırakma, şarkı ve şiir ezberleyememe gibi durumlar da diğer sosyal belirtilerdir.

Farklı motor beceriler

Denge ve koordinasyon sorunları da belirtilerden arasındadır. Bisiklet kullanmak, ip atlamak, topu takip etmek gibi koordinasyon gerektiren etkinliklerde zorluk yaşayan çocuklarda öğrenme güçlüğü olma ihtimali yüksektir.

Tersten yazma, hangi eli kullanacağını tercih etmede gecikme gibi sorunlar da motor becerilerin edinilememesinden kaynaklanır. Ayrıca öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar aşırı dikkatsiz ve sakar olabilir.

Özgüven eksikliği ve anksiyete

Bu durum, öğrenme güçlüğünün bir sonucu gibidir. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuk, bunun sıkıntısını psikolojik anlamda da yaşayabilir. Kendini yaşıtlarıyla karşılaştırdığı için özgüvensiz hissedebilir. Anksiyete belirtileri gösterebilir. Ancak aileler iyi gözlem yapıp yeterli özeni gösterirse öğrenme güçlüğünün bir uzmandan alınacak özel eğitimle tedavi edilmesi zor değildir.

Read More

Nasıl başarılı ve bilişsel becerilerini aktif olarak kullanan çocuklar yetiştirebileceğinizi biliyor musunuz? WISC-V, geleceğin kariyer sahibi bireylerinden biri olmak üzere çocuğunuzu yolun başında tanımanızı sağlayacak en önemli testlerin başında gelir. Bu test ile sağlanan stratejik yetenek yönetimi, çocuğunuzun öğrenme ve gelişme sürecini en iyi şekilde yönlendirmenize yardımcı olur.

The Wechsler Intelligence Scale for Children®–Fifth Edition, kısaltılmış adıyla WISC–V, çocukların yeteneklerine dair ayrıntılı bir harita çıkarmayı amaçlar. Uluslararası alanda güvenirliği kanıtlanmış yetenek ölçüm testlerinin sonuncusudur. Önceki versiyonlarından daha fazla esneklik, geniş alan kapsama ve daha fazla içerik imkânı sunan detaylı sonuçlar veren bir testtir.

Stratejik yetenek yönetimi ile öğrenme süreci güçlenir

Her yaştan çocuk için olası öğrenme güçlüğü problemlerinin keşfi ve bunların çözümünde en belirleyici analizleri sunan WISC-V ile çocuğunuzun stratejik yetenek yönetimini güvenli ve doğru yoldan yapmak elinizde. Bu test sonucunda çocuğunuzun görsel bulmaca, şekil ağırlıkları gibi detaylarla test edilen yatkınlıkları raporlanır. Bu sayede hem ebeveynler hem de eğitimciler, çocukların iç dünyası ile daha kolay ve hızlı bir şekilde tanışma fırsatı yakalar.

Uzman psikolog ve pedagoglar tarafından analiz edilen testler sözlü anlama, görsel uzam, akışkan zekâ, kısa süreli hafıza ve işleme hızı gibi bileşenlerden oluşur. Bu sonuçlara göre stratejik yetenek yönetimi şu faydaları sağlar:

stratejik yetenek yönetimi

Proaktif davranabilirsiniz

Stratejik yetenek yönetimi ile çocuğunuzu daha iyi tanıyıp yatkınlıkları ve potansiyel eksik kalacağı alanları önceden keşfederek bu alanlara yoğunlaşırsınız. Bu farkındalıkla gelecekteki olası problemlerin önüne geçmeniz kolaylaşır.

Bilişsel yetenekleri önceden ayrıntıları ile belirlenen çocuğunuzun önceden sahip olduğu becerileri geliştirmesine yönelik bir eğitim programı ile tanıştırılması başarılı bir gelişim sağlarken, ileride çeşitli alanlarda zorlanma riskini de azaltacaktır.

Doğru öğrenme yöntemini keşfedersiniz

Stratejik yetenek yönetiminin çocuğunuza en önemli faydalarından birisi de niceliksel akıl yürütme becerisi, görsel hafıza gücü gibi konular üzerine güncel tespitler yapmasıdır. Test sayesinde çocuğunuzun karşı karşıya kaldığı sorunları tespit etme şansına ulaşmış olursunuz.

Böylece çocuğunuz için uygun olan öğrenme yöntemini keşfedebilirsiniz. Çünkü her çocuğun kendine özgü bir öğrenme yöntemi vardır. Bunu erken yaşta fark ettiğinizde, çocuğunuzun öğrenme sürecini verimli hale getirebilirsiniz.

Potansiyeli gerçekleştirme şansı bulursunuz

WISC-V testi stratejik yeteneklerin yönetiminde dünya başarı ölçütlerine sahip, çocuklar hakkında güvenilir ve güçlü analizler sunan bir test. Kişiye özel olarak elde edilen veriler ile hazırlanan kişisel raporlarla sonucunda çocuğunuza becerilerini sağlıkla geliştirme şansı vermiş olursunuz.

WISC-V testi ile çocuğunuzun okuma, yazma ve matematiksel becerilerine yönelik bilişsel becerileri keşfedilir. Bu sayede bu alanlardan herhangi birinde öğrenme güçlüğü yaşadığı tespit edilen çocuklarda erken yaşta uygun eğitim programı hazırlanarak bu güçlüğün en iyi şekilde üstesinden gelmeleri sağlanmış olur.

Read More

Çocukların zor problemlerle karşılaştıklarında “Ben bunu yapamıyorum.” demelerinin ardından “Peki bunu yapmak için neler yapabilirim?” gibi aktif geçişleri sağlamaları önemlidir. Bunun için, nerede tıkandıklarını, onları neyin zorladığını ve bu sorunların üstesinden gelmek için nelere ihtiyaç duyduklarını kendilerine sormaları metacognitive süreci tanımlar. Genel anlamıyla metacognition bunu sağlar.

Öğrenme süreçlerindeki tıkanıkların önünü açan üst-bilişsel (metacognitive) sorular, çocukların kaygılarını yönetmelerine, kendi öğrenme davranışlarının farkına varıp sahip oldukları yetenekleri açığa çıkarmalarına yardımcı olur.

Günümüzde yapılan birçok çalışma, erken dönemde metacognition stratejilerini öğrenen çocukların okulda ve okul dışında daha fazla başarılı olduklarını göstermiştir.

Metacognition ile öğrenme süreci doğru yönetilir

Okullarda, öğrencilere verilen dersler genellikle ne düşünmeleri gerektiği yönündedir; nasıl düşünmeleri gerektiği pek söylenmez. Metacognition yöntemi, okulda pek sık öğretilmese de öğrencilerin öğrenme süreçlerini etkileyen düşünme üzerine düşünme sürecini destekler.

Kendi zihinsel faaliyetleri üzerinde üst-bilişsel farkındalık kazanan çocuklarda gelişen bilişsel faaliyetlerden bazıları: okuduğunu anlama, algı, problem çözme, hafıza, dikkat ve sosyal iletişimdir.

metacognition öğrenme

Üst-bilişsel yaklaşım ile potansiyel gerçekleşir

Metacognition, öğrencilerin, kendi bilişsel süreçlerini kontrol edebilme ve doğru bir şekilde yönlendirme becerilerini geliştirir. Öğrenme sürecindeki bu aktif denetim sayesinde, çocuklar daha esnek ve kendilerine karşı duyarlılıklarının arttığı bir zihniyete kavuşurlar.

Baştan kestirip atmak yerine, karşılaştıkları sorunlara karşı çözüm hedefli yaklaşırlar. Bu da sahip oldukları potansiyeli gerçeğe dönüştürmeleri anlamına gelir, ki bu hayatta birçoğumuz için en büyük amaçlardan biridir.

Zihnin odaklanmasına yardımcı olur

Doğru sorular sorarak, daha yolun başındayken neye ihtiyaç duyulup duyulmadığının belirlenmesi öğrencileri büyük bir yükten kurtarır. Bu aynı zamanda zaman tasarrufu anlamına gelir ki zihin gereksiz düşünceler arasında kaybolmaktansa üst-bilişsel sorularla hedefe her zaman daha yakın durur. 

Doğru soruları sormak zihnimizin dağılmasını önleyerek, öğrenme sürecine kanalize olmamıza yardımcı olur. Daha iyi odaklanmış bir zihin, başarılı öğrenme süreci için altın değeri taşır.

Bilgi zincirini güçlendirir

Metacognition, daha önceden depolanmış bilginin geri çağırımı için etkili yöntemler sunar. Üst-bilişsel becerilere sahip öğrenciler, öğrendiklerini bir bağlamdan diğerine aktarırken zorluk yaşamazlar.

Problemleri ezberden çözmek, kısa vadeli sonuçlar taşır. Bunun yerine, karşılaşılan durumdaki inceliklerin ve detayların üst-bilişsel olarak değerlendirilmesi, bilgiyi kalıcı kılan bir yaklaşım olacaktır.

İletişimi güçlü kılar

Metacogtivie düşünce esnekliği kazanan çocuklar, karşılaştıkları durumlara farklı açılardan bakabilme becerisine sahip olur. Bu becerileri sayesinde sosyal iletişimlerini etkileyen “empati kurma” yeteneklerini geliştirmiş olurlar. Böylece öğrenmenin önüne geçen önyargılardan kurtulabilirler.

Read More