Çocuklarımızın ne kadar bilgiyi aldığını ve muhafaza ettiğini bilmek, ilerideki başarılarına dair öngörüde bulunmak ve onları en doğru şekilde yönlendirmek için büyük önem taşır. Psikolojik değerlendirmeler dünyasında Wechsler Intelligence Scale for Children, Fifth Edition ya da kısaca (WISC-V) bu bilgiyi edinmemiz için güvenilir yöntemlerden biridir. WISC-V, nörogelişimsel ve nörokognitif araştırma, psikoloji, teknoloji ve nüfustaki değişimlerde görülen gelişmeleri yansıtan 70 yılı aşkın araştırmaya dayanır ve bunlara uygun olarak sürekli revize edilir.

6 yaş ve üzeri çocuklar ve gençler için tasarlanmış olan WISC-V, bilişsel beceri ölçekleri arasında en güçlü alternatif olarak kabul ediliyor. WISC-V, daha esnek ve daha tatmin edici bir değerlendirme olarak çocuğunuzun becerilerine dair kapsamlı bir harita ortaya koyar.

WISC-V-öğrenme becerisi

Çocuğunuzun becerileriyle tanışın

Bu değerlendirmeyle çocuğunuzun genel entelektüel becerilerini ölçmenin yanı sıra derslerindeki ve genel anlamdaki performansını etkileyen özel bilişsel alanlara dair bilgi edinirsiniz. Görsel uzamsal yetenek, akıl yürütme ve görsel belleğe dair veriler bunlar arasında önde gelen alanlardandır. Sözel kavrama (VCI), görsel uzamsal beceri (VSI), akıcı akıl yürütme (FRI), işler bellek (WMI), işlemleme hızı (PSI) olmak üzere beş temel değerlendirme gerçekleştirir.

Sözel kavrama (VCI): Sözel akıl yürütme, anlama, kavram oluşturma gibi becerilerin yanı sıra kristalleşmiş zekayı ölçer. Kristalleşmiş zeka, çocuğun hayatı boyunca deneyim ve öğrenme yoluyla edindiği bilgi anlamına gelir. Bu değerlendirmede düşük performans gösteren çocuklarda öğrenme güçlüğü gözlemlenebilir. Bu çocuklar okumayı öğrenmede ya da sözel akademik alanlarda zorluk yaşayabilir.

Görsel uzamsal beceri (VSI): Çocuğun sözel olmayan akıl yürütme ve konsept oluşturma, görsel algılama ve organizasyon, görsel motor koordinasyon ve soyut bilgileri analiz etme ve sentezleme gibi becerilerini ölçer. Bu değerlendirmede düşük performans gösteren çocuklar; matematiğe dayalı konularda, bir yönlendirmeye göre model oluşturmada ya da görsel uyaranları ayırt etmede zorluk yaşayabilir.

Akıcı akıl yürütme (FRI): Çocuğu; niceliksel akıl yürütme, sınıflandırma ve uzamsal becerileri ve bütünün parçalarıyla ilişkilendirme konusunda değerlendirir. Bunun yanı sora çocuğun geçmiş bilgilerinden bağımsız olarak yeni sorunları çözme becerisi anlamına gelen akıcı akıl yürütme yeteneğini ölçer. Bu değerlendirmede düşük performans gösteren çocuklar kavramlar arası ilişki kurmada zorluk yaşayabilir.

İşler bellek (WMI): Çocuğun işitme dikkatini sürdürme, odaklanma ve zihinsel kontrol uygulama becerilerini değerlendirir. Bu değerlendirmede düşük performans gösteren çocukların yeni bilgi öğrenirken daha sık tekrarlamaları gerekir. Çünkü kısa süreli bellekte bilgi toplamada ve tepki vermede güçlük çekerler.

İşlemleme hızı (PSI): Çocuğun bilgiyi ne kadar hızlı ve doğru bir şekilde işleyebildiğini değerlendirir. Hızla ilgili zorluk çeken çocuklar, bilgiyi işleme ve çalışmalarını tamamlama için daha fazla zamana ve buna başlı olarak özel bir çalışma stratejisine ihtiyaç duyar.

Çocuğunuzun öğrenme becerilerine dair detaylı bilgi edinmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Çocukların ders çalışmaya olan ilgisi zaman zaman artıp azalabilir. Bu iniş çıkışlar belli bir ölçüde doğaldır. Bununla birlikte, ciddi bir ilgisizlikle karşı karşıya kaldığınız zaman önlem alarak çocuğunuza uzun vadede yardımcı olabilirsiniz. Bu yazımızda çocukların ders çalışmayı neden sevmediğine ve ders çalışmaya olan ilgisini arttırmak için neler yapabileceğimize göz atacağız.

Çocuğunuzun ders çalışmayı neden sevmediğini öğrenmek için çocuğunuzu izlemek çok önemlidir ve bunun en önemli yollarından biri çocuğunuzla iyi bir ilişki kurmaktır. Sorunları hızlı ve etkili bir şekilde çözmek, ciddi sonuçlar yaşamadan atlatmanıza yardımcı olabilir. Çocukların ders çalışmayı sevmemesinin birçok nedeni olabilir. Bun nedenler; düşük akademik performans, motivasyon eksikliği ya da ilgisini kaybetme olarak ortaya çıkabilir.

1. Dinleme, konsantrasyon veya uzun süre oturmada zorlanma

Çocuğunuz dinleme, konsantre olma ya da uzun süre oturmaya devam etme konusunda zorluklarla karşılaştığında, ders çalışmaya olan ilgisi bundan ciddi şekilde etkilenebilir. Çocuğunuzun arkadaş edinmede zorluk çekmesi, arkadaşlarını çabucak kaybetmesi, konuşmalarla mücadele etmesi, durumlara aşırı tepki vermesi, iş yüküne ayak uyduramaması ve güvenilir olmaması size bu konuda ipucu verebilir.

Sosyal olarak kabul edilebilir ve edilemez şeyler hakkında çocuğunuzla konuşabilirsiniz. Bu konuşma sırasında onu gerçekten dinlediğinizden emin olun. Ayrıca, insanların ekip olarak nasıl hareket edebileceğini görmesi için bir grup sporu veya etkinliğe başlamasını sağlayabilirsiniz. Buralarda arkadaşlıklar edinip iletişim kurmayı öğreneceklerdir.

ders çalışmayı sevmek

2. Bulundukları yerde rahat hissetmeme

Siz elinizden gelenin en iyisini yapmış olsanız da, çocuğunuz herhangi bir nedenden dolayı rahatsız hissedebilir. Bu rahatsızlık çalışmalarını etkilemeye başlar. Gürültülü ve uyarıcı etkenin bulunduğu yerler genellikle ders çalışmak için elverişli değildir. Çalışma ortamını gözden geçirerek onları rahat hissettirecek ögelerin var olduğundan emin olun.

Yapılması gereken diğer bir şey, bol ışık bulunduğundan ve ders çalışmak için yeterli alana sahip olduklarından emin olmaktır. Odadaki dikkat dağıtıcı unsurları en aza indirin ve tutarlı bir çalışma rutin programlayın. Ders çalışırken ihtiyaç duyacağı her türlü materyali kolayca erişebileceği yerlerde bulundurun. Yapılan araştırmalar, insanların kişiselleştirebildikleri ortamlarda daha rahat hissettiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle çocuğunuzu kendi çalışma alanlarına kendi dokunuşlarını ekleyerek rahat bir çalışma alanı oluşturmaya teşvik edin. Rahat bir çalışma alanı yaratmak, ders çalışmayı eğlenceli hale getirmeye yardımcı olur.

3. Ders konularından hoşlanmama

Kabul edelim, kimse tüm ders konularından hoşlanmıyor. Hoşlanmadığımız konularda başarısız olma olasılığımız yükselir. Bu nedenle hoşlanmadığımız konuları çalışmak motivasyonumuzu arttırmanın bir yolunu bulmak önemlidir. Çünkü ne yazık ki, okul müfredatı ve daha başarılı olmak için öğrenilmesi gereken bilgiler bellidir.

Örneğin, matematik çocuğunuzun ilgisini çekmiyorsa, yalnızca kitaplarla çalışmak yerine daha ilginç hale getirmek için çeşitli oyunlar oynamayı deneyebilirsiniz. Yapabileceğiniz bir diğer şey de, bu konuların hayatlarını nasıl kolaylaştıracağı ve bu bilgilerin hayatta nasıl kullanıldığı hakkında onları bilgilendirmek olacak. Çocuklar genellikle gerçek dünyada hiçbir zaman bu bilgileri kullanmayacaklarını düşünüyorlar.

4. Konuyu çok basit ve sıradan bulma

Çoğu zaman çocuklar, yaptıkları işlerde yeterince meydan okuma olmadığını hissederler ve bu da düşük motivasyona neden olur. Durum buysa, ders çalışma yöntemini gözden geçirmekte fayda var. Örneğin, yapılması gereken ödevlerin hemen ardından zorlayıcı bazı konulara çalışmasını sağlayabilirsiniz.

Başka bir fikir ise çok net bir zaman çizelgesi belirlemek olabilir. Böylece yapılan iş basit olsa da belli bir süre içinde bitirmeye çalışmak işin içine biraz heyecan katarak motive edebilir.

ders çalışmak

5. Çalışarak performansını geliştiremeyeceğine inanma

Öğrenciler çabalarının performansını artırma ihtimali olduğuna inanmazlarsa, çok çalışmaya motive olmayacaklardır. Eğer bir görevi tamamlayamayacaklarını ve bu çalışmanın onları ilerletmeyeceğini düşünüyorlarsa ders çalışmak istemeyebilirler. Ayrıca, öğrencilerin bilgi ve öğrenme konusunda motivasyonlarını etkileyebilecek inançları vardır. Eğer öğrenmenin genellikle hızlı ve kolay olduğuna (ya da yavaş ve zor) inanırsa, zorluklarla karşılaştıklarında motivasyonlarını kaybedebilirler. Benzer şekilde, zekanın doğuştan gelen bir şey olduğuna inanıyorlarsa, ne yaparlarsa yapsınlar daha zeki olmayacaklarını düşünebilirler. Bu da çaba göstermemeleriyle sonuçlanır.

Durum böyle ise, onları motive ettiğiniz bazı öğrenme stratejileri belirlemelisiniz. Ayrıca, pratik yapmaları için onlara bol fırsatlar yaratın ve daha sonra onlara geri bildirim verin. Böylece çabalarının onlara neler kattığını görebilirler ve kendilerine olan güven artabilir.

6. Öğrenme güçlüğü

Entelektüel, bilişsel, davranışsal, gelişimsel veya zihinsel sağlık sorunlarına sahip çocuklar uyku bozuklukları, karın ağrısı, baş ağrısı, diyare, ajitasyon ve agresif davranışlar, geri çekilme, güven ve benlik saygısı kaybı, kaygı ve depresyon gibi birçok problem yaşayabilir. Bu, ders çalışırken yorulma ve ilgisini kaybetme, yeteneklerine güvenmeme ve kendileri hakkında olumsuz duygular gibi sorunlara sebep olur.

Yardımcı olmak için çocuğunuzun bu sorunlardan herhangi birine sahip olup olmadığını tespit edebilmek önemlidir. Öğrenme güçlüğü hakkında detaylı bilgi olmak için ilgili sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. En etkili çözüm ise, profesyonel bir yardım alarak çocuğunuzun öğrenme sorunlarını aşmasını desteklemektir. Bu, çocuğunuzun engellerini aşmasına ve ders çalışırken odaklanabilmesine yardımcı olarak onlara ihtiyaç duydukları bir avantaj sağlar.

Read More

Ezberci eğitimi geride bırakıp yaparak öğrenmenin öne çıkarıldığı bir dönemin başlangıcındayız. Artık öğrencilerin yeni bir konu öğrenirken formüller ya da tanımlar ezberlemesi değil, sebepleri ve sonuçları öğrenmesi bekleniyor. Bu yönelimle birlikte eğitim dünyasında “Neden?” sorusu büyük önem kazanıyor.

Peki, “Neden?” sorusuna cevap aramanın öğrencilere ne faydası var?

Derinlemesine öğrenme sağlar

Bir bilgiyi öğrenirken sebebinden hiç bahsetmediğimiz zaman, bu bilgiyi daha sonra hatırlamakta zorlanabiliriz. Örnek vermek gerekirse, “dağlar denize paralel olduğunda nem iç bölgelere ulaşmaz ve buralarda karasal iklim görülür.” Bu bilgiyi tek başına verdiğimiz zaman öğrenci gerçek hayatta bunun karşılığını bulamaz. Diğer taraftan nemin iç kısımlara neden ulaşmadığını, hangi durumlarda nemin ulaşabildiğini tartışmak ve sebepleri keşfetmek; bu bilginin derinlemesine öğrenilmesini ve kolayca hatırlanmasını sağlar.

Ders çalışmayı keyifli hale getirir

Ders çalışırken bilgileri ezberlemeye çalışmak, öğrenciler için sıkıcı bir hal alır. Bu öğrenme modelinde asıl hedef öğrenmek değil, sınavlarda başarılı olmaktır. Diğer taraftan, sebep – sonuç ilişkisi kurarak öğrenmek, öğrencinin kendini daha yetkin hissetmesini sağlayarak öğrenmenin kendisini keyifli hale getirir.

Bir bilginin sebebini araştırmak, öğrencilerin farklı bakış açıları kazanmasını sağlar. Bu nedenle, akademik bilginin ötesinde bir katkı sağlamak için “Neden?” sorusunu sormak gerekir. Yalnızca formül ve tanımların sebebini değil, genel olarak eğitimin ve öğrenmenin sebebini araştırmak öğrencilerin motive olmasına yardımcı olur. Okumak ve yazmak neden önemlidir? Matematik ve fen derslerini neden alırız? Bu bilgiler ne işimize yarar? Tüm bu soruları ciddiye almak ve bu sorulara cevap aramak büyük önem taşır.

Özgüveni arttırır

Bir bilginin sebebini bilen öğrenciler için her bir bilginin daha sonra kolayca hatırlatan hikayesi vardır. Bir matematik problemi çözerken formülün sebebini bilerek hareket eden öğrenciler için sonuçtan emin olma olasılığı artar. Öğrendiklerini kolayca hatırlayan öğrencilerin özgüveni artar. “Neden?” sorusu genellikle beşeri bilimler alanlarına ait bir soru olarak görülse de tüm alanlarda sorulması gerekir. Bu nedenle çocukların doğru soruları sorarak öğrendikleri bir bilginin sebebini keşfetmesi için yol göstermek büyük öneme sahiptir. Eleştirel düşünceye yönlendiren ve derinlemesine öğrenmeyi sağlayan bir eğitim ile kendine güvenen, üretken bir yeni nesil yaratabiliriz.

Read More

Matematik eğitiminin ilkokulda hatta daha da ileri yaşlarda tam anlamıyla öğrenildiğine dair genel bir görüş olsa da yapılan çalışmalar bunun pek de öyle olmadığını gösteriyor. Okul öncesi eğitimde uzamsal akıl yürütme ve geometri eğitimi daha sonraki matematik eğitimi için önemli bir temel oluşturuyor. Bu yaşlarda, çocukların aktivitelerini hafife almaktansa gerçekten uzamsal yani diğer bir kullanımla mekansal ya da uzaysal akıl yürütme becerisini geliştirmeye odaklanan eğitimler, ileriki yaşlarda matematik başarısında direkt bir etkiye sahip.

Yaptıkları bir çalışmanın sonucunu somut olarak görmek, çocukları yeni bir şey keşfetme heyecanıyla daha fazla öğrenmeye motive eder. Bu nedenle ilk uzamsal akıl yürütme çalışmaları için lego blokları ve yapbozlar son derece ideal materyaller ve muhtemelen birçoğunuzun evinde bulunan oyuncaklar.

İpucu: Bir grup lego bloğunu alarak bunlardan istediği bir şey yapmasını isteyerek, süreci daha maceralı bir oyuna dönüştürebilirsiniz.

Matematik sayılardan ibaret değildir

Daha önceden matematiğin yalnızca sayılarla ilgili olduğuna dair yanlış bir bakış açısı yaygındı. Ancak bugün eğitmenler bu tarz oyunların ve aktivitelerin matematik olduğu konusunda hemfikir. Diğer taraftan genellikle uzamsal yerleştirmeyle ilgili kelime dağarcığına sahip olmayan çocukların, başta elleriyle çizerek gösterdiği şekilleri zaman içinde kelimelerle ifade etmesi de aktif bir öğrenme sürecinde olan çocukların artan ilgilerinin bir kanıtı.

uzamsal akıl yürütme

Okul öncesinde başlayan uzamsal akıl yürütme eğitimi, belli bir aşamadan sonra uzamsal ve geometri kavramlarına çizgisi sayısı gibi sayısallık kavramlarını ekleyerek daha kapsamlı bir hale gelebiliyor. Örneğin, öğrencilerin büyüklük kavramını anlamalarına yardımcı olmak için çizgi aralarına bloklar koydukları zaman işin içine sayılar da girmiş oluyor.

Matematik öğrenimi için hazır olmak neden önemli?

4 – 8 yaş arasındaki çocukların, adına direkt matematik denmese de matematiğin temellerine aşina olması daha sonrasında özgüvenle ve heyecanla matematik öğrenmelerine yardımcı oluyor. Daha önceki eğlenceli çalışmalarını hatırlatacak matematik eğitimi, çocukları tedirgin eden ya da korkutan bir sürece değil, daha da detaylandırılmış bir oyuna ya da aktiviteye dönüşür. Bu da öğrenmek için duydukları motivasyonu önemli ölçüde arttırır. Çocuklar matematiksel işlemleri daha kolay algılayarak soruları hızla görselleştirebilirler.

Read More

Günümüzde eğitmenler, okulların dersler dışında dikkat etmesi ve katkıda bulunması gereken şeyler olduğu konusunda bir uzlaşı içerisindeler. Ancak yine de bu “şeyler”in ne olduğu biraz karmaşık bir mesele olmaya devam ediyor. Çünkü karakter, cesaret, bilişsel olmayan beceriler gibi çok sayıda kavram işin içine giriyor.

Son yıllarda sosyal ve duygusal beceriler büyük önem taşımaya ve sorgulanmaya başladı. Temel olarak standart testlerle öğrencilerin becerilerini belirlemenin ve bunları bir puanla ölçmenin çok doğru bir yöntem olmadığına dair görüşün yaygınlaşması sonucunda empati ve bakış açısı edinmenin önemi hakkında çaba gösteren eğitmenler sık sık karşımıza çıkıyor.

Sosyal ve duygusal yeterlik öğrenmeyi destekliyor

Her geçen gün öğretmenler, sosyal ve duygusal yeterliğin önemini daha çok ön plana taşımaya başlıyor. Çünkü öğrenme sürecine neyin dahil edileceği ve neyin dışarıda bırakılacağı genellikle uzlaşması zor bir konu olarak karşımızda duruyor. Buna sosyal ve duygusal beceriler de dahil.

sosyal ve duygusal beceriler

Genel olarak baktığımızda 21. yüzyılda eğitim ve öğrenme dediğimiz zaman, eleştirel düşünce, iş birliği, iletişim ve yaratıcılıktan bahsediyoruz. Yaşam ve kariyer anlamındaysa, en önemli beceriler arasında bilgi, medya ve teknoloji becerileri geliyor. Bir diğer yaklaşıma göreyse asıl önemli olan ve üzerine çalışılması gereken şey, öğrencilerin güçlü yanları: cesaret, motivasyon, iyimserlik, öz kontrol, sosyal zeka ve merak. Burada en önemli konu, belli bir karakteri iyi ve diğerini kötü ya da yetersiz olarak etiketlemeksizin; bu kavramlar ve karakter özellikleri üzerine düşünmek.

Her türlü beceri pratikle geliştirilebilir

Bu noktada “growth mindset”ten mutlaka bahsetmeliyiz. Çünkü bu terim, pratik yaparak olumlu becerilerin (zeka da bunlara dahil) geliştirilebileceğine işaret ediyor. Sosyal ve duygusal beceriler de, geliştirilebilir beceriler kapsamının içinde ve özellikle öğrenme becerisinin en önemli destekçilerinden biri olarak görülüyor. Güvenli bir ortamda ve güvenilir ilişkiler kurduklarında ögrenciler öğrenmek için hazır hale gelirler.

Çocuklar ve gençler davranışsal olarak bir başarı elde ettiklerinde kendi davranışlarını kontrol edebildiklerini ve daha iyi seçimler yapabileceklerini fark ederler. Böylece becerilerini geliştirmek için belli bir motivasyona sahip olurlar.

Read More

Okul öncesi, ilkokul, üniversite ve hatta doktora… kaç yaşında olursanız olun akademik başarı beraberinde stres getirebilir. Bu nedenle bu yazıyı aslında hangi aşamada olursa olsun tüm öğrenciler ve akademisyenler için yazıyoruz. Akademik hayat çokça stres vadetse de bu stresle baş etmek için pek çok yöntem var. Bu yöntemleri ister kendiniz için isterseniz çocuklarınız için kullanabilirsiniz.

Egzersiz yapmayı ihmal etmeyin

En klişe yöntemle başladığımızı düşünmüş olabilirsiniz. Evet, stresle baş etmek ya da motivasyon arttırmak söz konusu olduğunda egzersiz yapmak bu yazıdan önce birçok yerde önerildi. Diğer taraftan bunun ne kadar uygulandığı kocaman bir soru işareti. Harvard’da yapılan bir çalışma bile düzenli sporun stresi yendiğini söylese de, birçoğumuz bunu ihmal etmeye ve stresli olan diğer işlerimizi öncelikli tutmaya devam ediyoruz. Spor yapın, stresiniz azalsın ve başarınız artsın!

Stres

Not: Eğer bu yazıyı çocuğunuzu motive etmek için okuyorsanız, onu bir spora yönlendirmeyi düşünebilirsiniz.

Destekleyici insanlarla zaman geçirin

Stresle baş etmenin en önemli yöntemlerinden biri de destekleyici insanlarla birlikte zaman geçirmektir. Bir mola da sevdiğiniz biriyle yarım saat kahve içmek bile bütün haftanın güzel geçmesini sağlayabilir. Çocuğunuzun okulla ilgili stresi olduğunu düşünüyorsanız, bu destekleyici kişi siz olabilirsiniz. Onun rahatlamasını sağlayacak aktiviteler yapabilir veya onunla okul hakkında olumlu şeyler konuşarak yardımcı olabilirsiniz.

Mindfulness ile öncelik sıralaması yapmayı öğrenin

Farkındalık olarak Türkçeye çevirebileceğimiz mindfulness yöntemiyle, çevrenizdeki dikkat dağıtıcı ve işlevsiz unsurları dikkat dışı bırakarak içinde olunan yer ve zamana odaklanabilirsiniz. Üstelik hedeflerinizinve sorumluluklarınızın öncelik sıralamasını yapma becerisi kazanarak hedefe ulaşma süreçlerinizi yönetme konusundaki motivasyonunuzu sürekli yüksek tutmayı öğrenebilirsiniz.

Kendinizi/Çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslamaya son verin

Mesele akademi olduğu zaman, kendimizi başkalarıyla kolayca kıyaslayabiliyoruz. “Okumayı kim daha önce öğrendi?” sorusundan başlayıp “Tez sunumunu yaparken kim daha özgüvenli konuştu?” sorusuna varana kadar zamansız ve mekansız biz kıyaslamadan bahsediyoruz. Herkes bazı konularda çok iyi, bazı konularda daha az iyi olabilir. Kıyaslamalar değil, özgüveninizi arttıracak bir çalışmaya zaman ayırmak başarınızı ikiye katlar.

Read More

Önyargılar, net ve mantıklı düşüncenin yolunu tıkayarak öğrenme sürecini olumsuz etkiler. Düşünce süreçlerimizin gerektiği gibi işlemesinin önündeki engellerden biri de bilişsel önyargılardır. Bilişsel önyargı, çevrenizde olup biteni nasıl algıladığınızı ve iyi yönde mantıksal kararlar verme biçimlerinizi etkiler.

Bugüne kadar tanımlanmış 100’den fazla düşünce önyargıları vardır. Bunlar insan etkileşiminin çok olduğu, kişilerin belli pratiklere zorlandığı ve başarı ile başarısızlığın test edildiği yerlerde sıkça görülür. Bu faktörlere baktığımız zaman, düşünce önyargılarının okullarda görülmesine pek şaşırmıyoruz. Ancak, şaşırmıyor olmamız, bunun önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü bu önyargılar, öğrencilerin öğrenme süreçlerini engelliyor.

Eleştirel düşünce bilişsel olarak güçlendiriyor

Önyargıların gölgesinde öğrenme sürecini zorlaştırmaktan kurtulmak için yapılabilecek şeyler var. Bunlardan biri de eleştirel düşünce pratiğinin geliştirilmesi. Öğrenme sürecinin verimliliği için; öğrencilerinize ya da çocuklarınıza görevlerin kendisine değil, göreve yaklaşımına odaklanmayı öğretin.

Metacognition olarak adlandırılan farkındalık geliştirme ve düşünce sürecini yönetme becerisi önyargılara savaş açmanın en barışçıl yolu. Önyargıların sınırlarından kurtulan zihin, etkin bir şekilde öğrenmeye açıktır. Peki, bunun için öğrencileri nasıl yönlendirebiliriz?

Hedef belirlemelerine destek olun

Öğrencilerin hazırlık yapmanın ne kadar önemli olduğunu ve hedef belirlemenin hayatı nasıl kolaylaştırdığını anlamasına yardım edin. İyi bir hedef belirlemek için kısa vadeli ve uzun vadeli hedefleri birbirinden ayırmasını sağlamak etkili olacaktır. Hedeflerine ulaşırken karşılaşabilecekleri sorunlar üzerine düşünmesini sağlayın. Proaktif yaklaşım daha güçlü hissetmelerini destekler.

 

Eleştirel Düşünce

Kendilerini tanımaya teşvik edin

Düşüncelerimizin ve hislerimizin farkında değilsek, onları yönetmekte zorlanabiliriz. Çocuklar ve gençler için benlik farkındalığı daha da zor olabiliyor, çünkü sürekli değişimden geçiyorlar. Günlük tutmak, bu nedenle çocuklar ve gençler için çok faydalı olabiliyor. Bunun yanı sıra günlük tutmanın, fiziksel sağlık ve zihinsel refahı arttırdığını gösteren araştırmalar bulunuyor.

Doğru soruları sormaya yönlendirin

Bir görev, ödev ya da proje söz konusu olduğunda; süreci üçe ayırmak gerekir: görev öncesi, görev sırası, görev sonrası. Her bir aşama için doğru soruları sorma becerisi kazanan çocuklar, gidiş ve düşünce yollarını belirlemekte daha başarılı oluyor. Göreve başlamadan önce, “Bu, yaptığım önceki görevlere benzer mi?” Ve “Önce ne yapmalıyım?” sorularını sormak önemlidir. Görev sırasında “Doğru yolda mı gidiyorum?” ve “Fikrini alabileceğim kimler var?” soruları önemli hale gelir.

Bu sırada öğretmenlerin ve ebeveynlerin öğrencilerin performanslarını izlemeleri ve gerekirse düzeltmeler yapmaları gerekiyor. Sonunda, bir görevin ardından, öğrenciler “Nasıl geçti?” sorusuyla, “Daha fazla geliştirmek için neye ihtiyacım var?” ve “Bir dahaki sefer farklı ne yapardım?” sorularıyla düşüncelerini geliştirebilirler.

Read More

Her çocuk kendine özgü beceri ve eğilimlere sahiptir. Her yaşta ve her koşulda geçerli olan bir değişken olarak farklı öğrenme biçimleri karşımıza çıkıyor. Bu nedenle eğitimcilerin pek çok öğrenme ve öğretme modelinden her bir çocuk için uygun olanını seçmesi gerekiyor.

Ancak iş eğitmenlerle bitmiyor; anne ve babaların da çocuklarının kendine has öğrenme yöntemini keşfetmesi büyük önem taşıyor. Çünkü ona özel yöntemi keşfettiğiniz zaman akademik başarısını desteklemenin yanı sıra özgüvenini ve motivasyonunu arttırmasına yardımcı olabileceksiniz.

Çocukları öğrenme güçlüğü çeken aileler, zaman zaman paniğe kapılabiliyor. Bu durum önemli bir sorunun habercisi olabileceği gibi, yalnızca çocuğunuzun farklı bir öğrenme yöntemi olduğunu gösteriyor da olabilir. Bu nedenle, paniğe kapılmadan önce çocuğunuzu anlamaya çalışın ve ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız profesyonel destek almaktan çekinmeyin.

Çocuğunuzu sürekli olarak gözlemleyin

Çocuklar duygularını genellikle mimik ve jestleri aracılığıyla belli ederler. Bu nedenle onları gözlemlemek çocuğunuzu tanımanız için size büyük oranda yardımcı olur.

Bazı çocuklar öğrenme sürecinde daha fazla harekete ihtiyaç duyar. Dokunarak, parmaklarıyla sayarak öğrenenleri bu gruba dahil edebiliriz. Bazıları için sesli bir şekilde çalışmak, diğerleri içinse okumak en iyi yöntem olabilir. Ebeveynler, çocuklarını bir şeyler öğrenmeye çalışırken müdahale etmeksizin gözlemlemeli ve kendi yollarına izin vermelidir.

Öğrenme yönteminin keşfi için ebeveynlere çocuklarının 6 ya da 7 yaşına gelmesini beklemeyi öneririz. Ancak bu uzun bir süreç olacak, çocuğunuz büyüdükçe eğilimleri de değişecek. Bu değişimlere açık olun ve kendini bulması için onu yeterince özgür bıraktığınızdan emin olun.

Uygun öğrenme koşulları sağlamaya çalışın

Her çocuğun kendine has bir öğrenme yöntemi olduğu gibi, ideal öğrenme ortamı da vardır. Bazı çocuklar için sokaktan gelen bir inşaat sesi öğrenmeyi imkansız hale getirebilecekken diğerleri bu sesin farkına bile varmayabilir. Kimi zamanda ortam sıcaklığı ve hatta ışığın rengi bile önemli birer değişken olarak karşımıza çıkıyor.

Çok soğuk ve çok sıcak ortamlarda yeterince odaklanamayan çocukların öğrenme performansı düşüyor. Farklı ışıklandırmalar dikkat dağıtıcı bir etki yaratabiliyor.

Çocuğunuzu tanımanız hem onun hayatını kolaylaştıracak hem de aranızdaki ilişkiyi güçlendirecek kadar önemli. Ona da kendinize de bu şansı tanımak için, öğrenmekte zorlandığı veya kolayca öğrendiği konuları, çalışma yollarını ve çalışma ortamlarını gözlemleyin. Onunla konuşarak neler hissettiğini, neyi neden yaptığını anlamaya çalışın.

Read More

Anne ve babalar çocuklarının hayal dünyalarının, dillerinin gelişmesi için onlara kitap okurken bir taraftan da öğrenmeyi sevmelerine yardımcı olurlar. Birlikte yapılan aktiviteler genellikle çocukların en sevdiği şeyler arasında yer alarak, davranışları üzerinde olumlu etki sağlar.

Ancak çocukların meraklı hallerinin yetişkin olduklarında da devam etmesi için biraz daha fazla çabaya ihtiyaç olabilir. Özellikçe okul çağında öğrenmenin notlar ve okul başarısı olarak geri dönüyor olması, çocukların öğrenmenin eğlenceli kısmını gözden kaçırmasına ihtiyaç duyar. Bu nedenle öğrenme sonuna, yüksek not almak gibi bir hedef koymak yeterince motive etmeyebilir.

Peki, çocukları öğrenmeye motive etmek için ne yapmak gerekir?

Kendi tutkulu olduğunuz konulardan bahsedin

Çocuklarınız için en önemli örnek sizsiniz. Bu nedenle, öğrenmekten zevk aldığınız şeyler hakkında çocuğunuzla konuştuğunuz zaman öğrenmeye bakışını değiştirebilirsiniz. Sevdiğiniz şey, spor, edebiyat, tarih, çiçek yetiştirme gibi herhangi bir şey olabilir. Bunu yapmayı neden sevdiğinizi, öğrenmek için nasıl yollar izlediğinizi anlatın ve onun fikirlerini alın. Öğrenme sürecine farklı bir pencereden bakmasına yardımcı olun.

Onları kitap okumaya yönlendirin

Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, kitaba erişimi kolay olan çocuklar okumayı daha çok seviyor. Bu nedenle evinizde çocuğunuzun da okuyabileceği dergiler, gazeteler, kitaplar bulundurmaya özen gösterin. Sadece resimlerine baktığını bilseniz bile yatağının yanına, mutfak tezgahına, tuvalete, yani erişebileceği pek çok yere kitaplar bırakın. Aktif katılım imkanı onu mutlaka motive edecek.

Çocuğunuzun ilgi alanlarını keşfedin

Çocuğunuza sürekli kendi sevdiğiniz şeyleri empoze etmeye çalışmanız onun öğrenmeyi sevmesi için yeterli değil. Bunun için çocuğunuzu mutlaka gözlemlemeli ve ilgisini çeken konuları keşfetmelisiniz. Onda diğer çocuklar gibi ya da kendiniz gibi olmasını beklemeksizin ilgi alanlarına saygı duyun ve ona imkan sağlayın. Futbol oynayan bir kız çocuğu ya da dans etmeyi seven bir erkek çocuğu, sevdiği şeyleri yapmaya devam ederek özgüvenini ve motivasyonunu arttırdığında öğrenmeyi daha çok sevecek.

Doğru soruları sorun

Sorular sormak hem yetişkinler hem de çocukların farkındalık geliştirmesi için çok önemli bir yöntem. Ona doğru soruları sorarak hayal dünyasını geliştirebilir ve ne kadar fazla şeyi öğrenme şansı olduğunu fark ettirin. Üstelik bunların birçoğu okul başarısıyla direkt alakalı değil! Örneğin, “Neden kuşlar hep aynı yere konuyor sence?” gibi bir soru hayvanlara bakış açısını değiştirerek onlar hakkında daha fazla şey öğrenme isteği uyandırabilir.

Read More

Etkin öğrenmenin sağlanabilmesi için öğrencilerin yalnızca hafızalarını ve içselleştirdikleri dil becerilerini kullanmaları yeterli olmaz. Öğrenme sürecinin tam anlamıyla başarılı bir şekilde tamamlanması öğrencilerin kendilerine has öğrenme biçimlerini geliştirmeleriyle mümkün olur. Öğrenmeyi öğrenen kişiler sürecin kontrolünü ellerine almış olurlar. Bu da zihinsel süreçlerini etkili bir şekilde yönetme becerisi geliştirmelerini sağlar. İşte bu yolda izlenecek olan yöntememetacognition’ adı veriliyor.

Metacognition öğrenmeye nasıl yardımcı olur?

Metacognition sayesinde öğrenciler öğrenme sürecine daha aktif bir katılım sağlayarak başarılı bir deneyim için tüm kaynaklarını kullanmayı başarır. Bunun için nasıl öğrendiklerini bilmeleri ve bilgi edinme, problem çözme ve görev tamamlama olmak üzere izlenecek yolun farkında olmaları gerekiyor.

Sözlük anlamı olarak baktığımız zaman metacognition terimini düşünmeyi düşünme olarak tanımlamamız mümkün. Peki, bu ne anlama geliyor? Bir örnek üzerinden gidecek olursak, iyi bir okuyucu olmak için kişinin okuyacağı metinin kendisine ne düşündüreceği üzerine düşünmek için kendine zaman tanıması öneriliyor. “Bu metin sonunda ne edinmiş olacağım?” Bu soruyu sormak metni okurken faydalı olan bilgileri öğrenmeyi hızlandıracak. Metacognition başlığı altında buna benzer pek çok yöntem öğrenme sürecini hızlandırıyor.

Kendi bilişsel ve zihinsel sürecinin farkında olmak olarak düşünebileceğimiz metacognition örneklerini çoğaltalım. Örneğin, bilgileri hatırlamak için kendi kendinize keşfedeceğiniz yöntemler, en iyi öğrenme biçiminizin ne olduğunu fark etmeniz, problem çözmek için en etkili stratejileri bulmak metacognition yönteminin parçaları olarak görülebilir.

Metacognition

Çocukların biricik becerilerini keşfetmesini sağlayın

Çocuklar kendi güçlü ve zayıf yönlerini keşfettikçe kendi öğrenmeleri üzerinde daha fazla etkili oluyor. Çünkü güçlü yönlerini kullanarak zayıf yönlerini geliştirmek için kendilerine has yöntemler bulma fırsatı buluyorlar. Bu da öğrenme sürecini yönetmek için kendi biricik becerilerini kullanmak anlamına geliyor.

Metacognition, özetle bir öğrenme sürecinden önce, süreç boyunca ve sonrasında düşünme ve ona uygun davranmayı içerir. Metacognition, bir görevi tamamlamak üzerine düşünmeye başlandığı zaman başlar. Bu sayede en etkili stratejilerin seçilmesi sağlanır ve sonuçların tatmin edici olup olmadığının düşünülmesine kadar uzun bir süreci içine alır. Bu sürecin verimli geçmesi için çocukların alternatifler denemeye ve yeni fikirler ortaya atmaya cesaret etmeye teşvik edilmesi gerekir.

Read More