Üniversiteye başvuru süreci, gençler ve aileleri için hayatlarında önemli bir dönemeçtir. Ancak bu süreç, sadece akademik hazırlığı değil, aynı zamanda psikolojik hazırlığı da gerektirir. Başvuru süreçlerinde yaşanan stres, endişe ve belirsizlikle baş edebilmek, gençlerin hem duygusal sağlıkları hem de başvurularının başarıyla sonuçlanması açısından kritik öneme sahiptir. Bu yazımızda, üniversite başvuru sürecinde öğrencilerin psikolojik olarak nasıl hazırlanabileceğine, stres ve kaygı ile başa çıkma yollarına ve başvuru sürecinde duygusal dayanıklılığın nasıl geliştirileceğine dair pratik öneriler sunacağız.

1. Stres ve Kaygının Normal Olduğunu Kabul Edin

Üniversite başvuruları sırasında stresli hissetmek oldukça doğaldır. Yüksek beklentiler, değişen hayat koşulları ve geleceğe dair belirsizlikler, gençlerde kaygı seviyelerini artırabilir. Ancak, bu duyguların normal olduğunu ve herkesin benzer süreçlerden geçtiğini kabul etmek, kaygıyı azaltmaya yardımcı olabilir. Kendinize ve hislerinize karşı anlayışlı olmak, bu zorlu süreçte rahatlamanıza destek olur.

2. Başvuru Sürecini Adım Adım Planlayın

Başvuru süreci, birçok aşamayı içerir: üniversite araştırmaları, başvuru belgelerinin hazırlanması, sınavlar, kişisel beyan yazıları, referans mektupları ve daha fazlası. Bu süreçleri yönetmek zorlayıcı olabilir. Ancak, süreci küçük ve yönetilebilir adımlara ayırarak, kaygıyı azaltabilirsiniz. Belirli bir zaman çizelgesi oluşturmak, her adımı başarıyla tamamladıkça kendinize olan güveninizi artıracaktır. Bu şekilde, başvuru sürecini kontrol altına alabilir ve her adımda ne yapmanız gerektiğini bilerek daha huzurlu hissedebilirsiniz.

3. Mükemmeliyetçilikten Uzak Durun

Başvuru sürecinde gençlerin en çok zorlandığı konulardan biri, mükemmel olma çabasıdır. Ancak, “mükemmel” bir başvuru hazırlama baskısı, stresi artırabilir ve motivasyonu düşürebilir. Unutmayın ki her başvuru süreci kendine özgüdür ve “en iyi” başvuru, sizin kişisel özelliklerinizi ve potansiyelinizi en iyi şekilde yansıtan başvurudur. Mükemmeliyetçilik yerine, kendi güçlü yönlerinize odaklanın ve başvurunuzu özgün ve samimi bir şekilde hazırlamaya çalışın.

4. Destek Alın ve İletişimde Kalın

Üniversite başvuru süreci boyunca bir destek ağına sahip olmak, duygusal olarak daha güçlü hissetmenize yardımcı olabilir. Aileniz, öğretmenleriniz ve arkadaşlarınızla hislerinizi ve yaşadığınız zorlukları paylaşmaktan çekinmeyin. Özellikle duygusal desteğe ihtiyacınız olduğunda bir uzmandan veya danışmandan yardım almak, stresle baş etmede size yol gösterici olabilir. Ayrıca, başvurular hakkında bilgi almak, endişelerinizi azaltabilir ve sürecin kontrolünüz altında olduğunu hissetmenize yardımcı olabilir.

5. Kendi Güçlü Yönlerinizi ve Başarılarınızı Hatırlayın

Üniversite başvuruları, kişinin kendine dair olumlu bir öz değerlendirme yapması gereken bir süreçtir. Bu süreçte, kendi güçlü yönlerinizi, başarılarınızı ve ilgi alanlarınızı hatırlamak, kendinize olan güveninizi artırır. Kendinize güveninizi yeniden kazanmak için geçmişte başardığınız zorlukları ve bu başarıların sizi nasıl geliştirdiğini hatırlayın. Bu şekilde, başvuru sürecine daha olumlu bir bakış açısıyla yaklaşabilirsiniz.

6. Kendinize Zaman Ayırın ve Dinlenmeyi İhmal Etmeyin

Başvuru sürecinin yoğun temposu içinde kendinize dinlenme ve yenilenme fırsatları yaratmak çok önemlidir. Bu dönemde kendinize kısa molalar vermek, stresinizi azaltabilir ve motivasyonunuzu artırabilir. Hobilerinize vakit ayırmak, spor yapmak, doğada zaman geçirmek veya rahatlatıcı bir aktivite yapmak, zihinsel ve duygusal olarak dinlenmenizi sağlar. Unutmayın, enerjinizi yeniden kazanmak, sürece daha güçlü bir şekilde devam etmenizi sağlayacaktır.

7. Negatif Düşünceleri Yeniden Yapılandırın

Başvuru süreci, geleceğe dair belirsizlikler nedeniyle negatif düşünceleri tetikleyebilir. “Ya kabul edilmezsem?”, “Ya yeterince iyi değilsem?” gibi düşünceler, kaygıyı artırabilir. Bu tür düşünceleri fark etmek ve daha olumlu düşüncelerle değiştirmek önemlidir. Örneğin, “Bu başvuru süreci benim için yeni bir deneyim ve öğrenme fırsatı” gibi olumlu bir düşünceye odaklanarak, başvuruların stresini azaltabilirsiniz. Düşüncelerinizi pozitif bir çerçeveye oturtmak, sürecin sizin için daha anlamlı hale gelmesini sağlar.

8. Kendi Yolculuğunuza Odaklanın

Üniversite başvuruları sırasında diğer öğrencilerle kendinizi kıyaslamak, stres ve kaygıyı artırabilir. Başkalarının başarılarını takip etmek yerine, kendi hedeflerinize ve kendi yolculuğunuza odaklanın. Kendi güçlü yönlerinizi, ilgi alanlarınızı ve başarılarınızı keşfetmek, başvurularınızı daha özgün ve etkili hale getirecektir. Bu süreç, yalnızca akademik başarı değil, aynı zamanda kişisel gelişim süreci olarak da değerlendirilmeli. Kendinize özgü bu yolculuğun tadını çıkarın.

9. Sabırlı Olun ve Esnek Kalın

Üniversite başvuru süreci uzun bir süreçtir ve her adımda sabırlı olmak büyük önem taşır. Beklentileriniz ve hayalleriniz doğrultusunda ilerlemeye çalışırken, sürecin doğal dalgalanmalarını kabul edin. Kimi zaman beklenmeyen durumlarla karşılaşabilir veya planlarınızda değişiklikler yapmanız gerekebilir. Esnek ve uyumlu bir yaklaşım sergileyerek, bu sürecin sizin için bir gelişim fırsatı olduğunu hatırlayın.

10. Kendinizi Kabul Edin ve Sonuçları Olgunlukla Karşılayın

Başvuruların sonucunda her zaman istediğiniz üniversiteden kabul almanız mümkün olmayabilir. Ancak, sonuç ne olursa olsun, bu sürecin size kazandırdığı deneyim ve gelişim fırsatlarına odaklanın. Olumlu sonuçlar, çabanızın bir ödülü olabilirken, olumsuz sonuçlar ise bir öğrenme deneyimi olarak değerlendirilebilir. Kendinize değer verin ve başvuru sürecini bir başarı veya başarısızlık ölçütü olarak görmeyin; bu süreç, sizi hayallerinize bir adım daha yaklaştıracak bir aşamadır.

 

Üniversite başvuru süreci, hem akademik hem de psikolojik olarak hazırlık gerektiren bir süreçtir. Başarıya ulaşmak için sadece akademik çabanız değil, aynı zamanda psikolojik dayanıklılığınız da önemlidir. ABA Psikoloji olarak, gençlerin bu yoğun süreçte duygusal sağlıklarını korumalarına ve hedeflerine sağlıklı bir şekilde ulaşmalarına yardımcı olmak için destek sunuyoruz.

Unutmayın, üniversite başvuru süreci sadece bir sınav değil; aynı zamanda kendi potansiyelinizi keşfetme ve geleceğinize dair adımlar atma sürecidir. Kendinize inanarak, olumlu düşünerek ve başvuru sürecini bir gelişim fırsatı olarak görerek bu yolculuğu daha kolay ve verimli hale getirebilirsiniz.

Read More

Yurt dışında üniversite kabul süreci, öğrenciler için heyecan verici olduğu kadar stresli de olabilir. Bu süreç, hem akademik hem de kişisel olarak büyük bir hazırlık gerektirir. ABA Psikoloji olarak, bu süreci psikolojik olarak nasıl yönetebileceğinizi ve sınavlara nasıl hazırlanabileceğinizi sizler için derledik.

1. Planlama ve Zaman Yönetimi

Erken Başlayın

Yurt dışı üniversite başvuruları, detaylı ve zaman alıcıdır. Bu nedenle, başvuru sürecine erkenden başlamak önemlidir. Zamanında tamamlanan başvurular, stres seviyenizi önemli ölçüde azaltır. Hedeflerinizi belirleyin ve bir takvim oluşturun.

Aşamalı Çalışma

Büyük hedefleri daha küçük ve yönetilebilir aşamalara bölmek, motivasyonu artırır ve stresi azaltır. Her aşama için belirli zaman dilimleri ayırın ve bu plana sadık kalmaya çalışın.

2. Psikolojik Hazırlık

Kendinize Güvenin

Kendinize güvenmek, başarıya giden yolda en önemli adımdır. Başarılarınızı ve güçlü yönlerinizi hatırlayarak kendinize olan güveninizi artırın. Bu, zorlu süreçlerde motivasyonunuzu korumanıza yardımcı olacaktır.

Olumlu Düşünce

Olumlu düşünme teknikleri, sınav stresi ve başvuru sürecindeki kaygılarla başa çıkmanıza yardımcı olur. Olumlu düşünceleri benimseyin ve kendinizi motive eden cümleler kurun. “Başarabilirim” ve “Bu süreci en iyi şekilde yönetebilirim” gibi ifadeleri sık sık tekrarlayın.

Stres Yönetimi Teknikleri

Meditasyon, derin nefes egzersizleri ve yoga gibi stres yönetimi teknikleri, sınav öncesinde ve sürecinde rahatlamanıza yardımcı olur. Bu teknikleri düzenli olarak uygulayarak, zorlu süreçlerde daha sakin ve odaklanmış kalabilirsiniz.

3. Sınavlara Psikolojik Hazırlık

Düzenli ve Planlı Çalışma

Düzenli ve planlı çalışma, sınavlara hazırlık sürecinde en etkili yöntemdir. Her gün belirli saatlerde çalışarak bir rutin oluşturun. Bu, hem akademik performansınızı artırır hem de sınav stresinizi azaltır.

Deneme Sınavları

Gerçek sınav koşullarında deneme sınavları çözmek, sınav kaygısını azaltır ve performansınızı artırır. Deneme sınavları sayesinde sınav stratejileri geliştirebilir ve zaman yönetimi konusunda deneyim kazanabilirsiniz.

Uykunun Önemi

Yeterli ve kaliteli uyku, sınav başarısında kritik bir rol oynar. Sınav öncesinde düzenli uyumaya özen gösterin. Uykusuzluk, konsantrasyon ve hafıza problemlerine yol açabilir, bu da sınav performansınızı olumsuz etkiler.

4. Destek Sistemleri

Aile ve Arkadaş Desteği

Aile ve arkadaş desteği, bu zorlu süreçte moralinizi yüksek tutar. Duygusal destek almak, motivasyonunuzu artırır ve stres seviyenizi azaltır. Deneyimlerini paylaşarak sizi destekleyen kişilerle iletişimde olun.

Profesyonel Danışmanlık

Kariyer danışmanları ve psikologlar, yurt dışı üniversite başvuru sürecinde size rehberlik edebilir. Profesyonel destek almak, başvuru sürecini daha yönetilebilir hale getirir ve stresi azaltır. Aba Psikoloji olarak, bu süreçte yanınızdayız ve her adımda size destek sunuyoruz.

5. Kendinize Zaman Ayırın

Hobiler ve Aktiviteler

Hobiler ve ilgi alanlarına zaman ayırmak, zihinsel olarak rahatlamanızı sağlar. Spor yapmak, müzik dinlemek, kitap okumak gibi aktivitelerle stresinizi azaltabilirsiniz. Düzenli olarak hobilerinize vakit ayırın ve zihninizi dinlendirin.

Kısa Molalar

Yoğun çalışma ve başvuru süreçlerinde kısa molalar vermek, zihinsel yorgunluğu azaltır ve motivasyonunuzu artırır. Pomodoro tekniği gibi çalışma yöntemleri, verimliliğinizi artırmanıza yardımcı olabilir.

 

Yurt dışında üniversite kabul süreci, dikkatli planlama ve stratejik hazırlık gerektirir. Bu süreçte psikolojik olarak güçlü kalmak, başarıya giden yolda önemli bir adımdır. Aba Psikoloji olarak, öğrencilerin bu zorlu süreçte en iyi şekilde desteklenmeleri için buradayız. Başvuru sürecinde ve sınavlara hazırlıkta ihtiyaç duyduğunuz her an yanınızdayız.

Unutmayın, başarılı bir başvuru süreci sadece akademik performansla değil, aynı zamanda psikolojik dayanıklılıkla da şekillenir. Daha fazla bilgi almak ve destek hizmetlerimizden yararlanmak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Başarılı bir eğitim ve kariyer yolculuğu dileriz!

Read More

Sınav dönemleri, öğrenciler ve ebeveynler için stresli zamanlar olabilir. Kaygı, performansı etkileyebilecek ve gençlerin ruh sağlığı üzerinde uzun vadeli etkiler bırakabilecek bir faktördür. İşte hem gençler hem de ebeveynler için sınav dönemlerinde kaygıyla başa çıkmak için pratik öneriler ve Aba Psikoloji’nin bu süreçte nasıl destek olabileceğine dair bilgiler.

Gençler İçin Öneriler:

  1. Düzenli Ara Verin: Uzun çalışma saatleri yerine, 25 dakika çalışıp 5 dakika ara vermek gibi zaman yönetimi tekniklerini kullanın. Bu, zihninizi taze tutar ve bilgiyi daha etkili bir şekilde özümsemenize yardımcı olur.
  2. Aktif Öğrenme Yöntemleri Kullanın: Öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle yazmayı deneyin, konu özetleri çıkarın veya bilgi kartları hazırlayın. Aktif öğrenme, bilgiyi daha kalıcı hale getirir.
  3. Yeterli Uyku Alın: Sınavlardan önce yeterli ve düzenli uyku, zihinsel ve fiziksel sağlık için çok önemlidir. Geceleri 7-9 saat arası uyumaya çalışın.
  4. Sağlıklı Beslenin ve Hareket Edin: Düzenli egzersiz ve dengeli bir diyet, sınav kaygısını azaltmaya yardımcı olur. Omega-3 yağ asitleri açısından zengin gıdalar ve yeterli su tüketimi, konsantrasyonu artırabilir.

Ebeveynler İçin Öneriler:

  1. Destekleyici Olun: Çocuğunuzun sınavlara hazırlık sürecinde onlara moral verin ve stresini azaltacak aktiviteler planlayın. Onların sadece notlarıyla değil, genel olarak iyilik halleriyle ilgilenin.
  2. Ortamı Optimize Edin: Çalışma ortamını düzenleyerek, gürültüsüz ve düzenli bir çalışma alanı sağlayın. Bu, çocuğunuzun dikkatini artırır ve verimliliğini maksimize eder.
  3. İletişim Kanallarını Açık Tutun: Çocuğunuzla düzenli olarak konuşarak, hissettiklerini ifade etmeleri için güvenli bir alan oluşturun. Duygularını paylaşmaları, stresle başa çıkmalarına yardımcı olur.
  4. Rehberlik ve Destek İçin Uzmanlara Başvurun: Eğer çocuğunuz aşırı kaygı yaşıyorsa, profesyonel destek almayı düşünün.

Aba Psikoloji ile Nasıl Destek Alabilirsiniz?

Eğer çocuğunuz sınav kaygısı yaşıyorsa ve bu durum onların günlük yaşantısını olumsuz etkiliyorsa, Aba Psikoloji olarak biz buradayız. Deneyimli psikologlarımız ile çocuğunuzun kaygı yönetimi konusunda birebir çalışarak, sınav dönemlerini daha hafif ve başarılı geçirmelerini sağlamak için destek oluyoruz. Daha fazla bilgi ve randevu için bizimle
iletişime geçebilirsiniz. 0 (212) 287 86 06

Sınav dönemleri zorlu geçse de, doğru teknikler ve destekle, bu dönemleri başarıyla atlatabilirsiniz. Aba Psikoloji olarak, gençlerin ve ebeveynlerin yanında yer almaktan mutluluk duyarız.

Sınav kaygısı ile ilgili daha detaylı bilgi edinebilmek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız için Doç. Dr. Gamze Sart ve aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, eğitim ve kariyere dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Sınav kaygısı öğrencilerin başarılarını önemli ölçüde etkileyebiliyor. Kaygının ortaya çıkış nedeni değişiklik gösterse de kaygı düzeyi kontrol edilemediğinde olumsuz sonuçlarla karşılaşılıyor.  Kaygı, psikolojik belirtilerle kendini gösterebileceği gibi fizyolojik belirtiler gözlemlenmesi de söz konusu olabiliyor.  Bu noktada; ailelerin tutum ve davranışları da öğrencilerin kaygı seviyesinin artmasına sebep olabiliyor. Bu bilimsel araştırmalar sonucu ulaşılan bir veri olarak biliniyor.  Aynı zamanda okul ortamı, arkadaşlık ilişkileri gibi farklı faktörler kaygının ortaya çıkmasına sebep olabiliyor.  Çünkü öğrenciyi bulunduğu ekosistem içerisinde bütünsel anlamda değerlendirmek gerekiyor. Bu bütünün içindeki parçalardan her biri öğrenci üzerinde önemli bir rol oynuyor.

Sınav kaygısı, sınava hazırlık dönemlerinde, sınavın hemen öncesinde ya da sınav sırasında ortaya çıkabiliyor. Özellikle; sınav sırasında kaygı seviyesinin yükselmesi odaklanma problemlerini beraberinde getirebiliyor.  Bu durum; öğrencinin sınav sonucunu doğrudan, negatif yönde etkiliyor.

Sınav stresinin psikolojik belirtileri genellikle; odaklanma problemleri, unutkanlık, telaş, gerginlik ve öfke olarak gözleniyor.  Aynı zamanda stres seviyesinin yükselmesi fizyolojik belirtilerin ortaya çıkmasına da neden olabiliyor. Bu noktada; sinirim problemleri ya da yeme bozuklukları ile karşılaşılabiliyor. Ağız kuruluğu, çarpıntı, soluk alıp vermenin hızlanması görülebilen diğer belirtiler arasında yer alıyor.  Baş ağrısı, yorgunluk, uyku düzeninin bozulması kaygı sonucu oluşan fizyolojik etkiler arasında gözleniyor. Aynı zamanda normalden fazla terleme ya da üşüme gibi durumlarla karşılaşılabiliyor.

Sınav Kaygısı Neden Ortaya Çıkıyor?

Öncelikle sınav kaygısının belirli bir düzeyde olması ve kontrol edilebilmesi zaman zaman olumlu etki yaratabiliyor. Kontrol edilebilen kaygı öğrencinin sınav motivasyonu üzerinde olumlu etki yapabiliyor. Böylelikle öğrenci sınava daha rahat odaklanabiliyor. Doğal olarak başarısı yükseliyor. Ancak belirli bir düzeyde tutulamayan kaygı hissi, olumsuz birçok soruna neden oluyor. Peki; sınav stresi hangi durumlarda ortaya çıkıyor? Kaygıyı tetikleyen faktörler neler olabiliyor?

Az önce de sözünü ettiğiniz gibi ailelerin tutum ve davranışları öğrencilerin sınav stresi üzerinde etkili olabiliyor.  Bu noktada ailelerin baskıcı bir tutumdan kaçınmaları tavsiye ediliyor. Öğrencinin her koşulda desteklendiğini hissetmesi  sınav kaygısı ile mücadelenin en önemli adımlarından biri oluyor. Bununla birlikte; öğrenciler zaman zaman arkadaş çevrelerinde kaygıya neden olacak faktörlerle karşı karşıya kalabiliyor. Aynı şekilde okul ortamında kaygıyı tetikleyecek tutumlara ya da zorbalığa maruz kalabiliyorlar. Bu noktada ailelerin devreye girerek öğrencinin yaşadığı negatif durumları minimize edecek çözümler üretebilmesi gerekiyor.

Mükemmeliyetçi yaklaşım kaygı seviyesini yükselten nedenlerden bir diğeri olarak görülüyor. Öğrenci adayının gireceği sınavı son şans olarak gördüğü durumlarda başarısız olma ihtimali kaygı nedeniyle artıyor. Öğrencilerin sınava yeterince hazır olmadıklarını ve eksikleri olduğunu hissettikleri durumlarda da kaygı seviyesinin arttığı gözlemleniyor. Tüm bunlar kaygıyı etkileyen farklı unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.

Sınav Kaygısı ile Mücadele Etmek İçin Neler Yapılabilir?

Daha önce de bahsettiğimiz gibi öğrencilerin akademik olarak kendilerini yetersiz hissetmesi kaygı seviyesini artırıyor. Bu anlamda; sınava hazırlık döneminde belirli bir çalışma planı oturtmak gerekiyor. Stratejik bir çalışma programıyla düzenli şekilde sınava hazırlanan öğrenciler kendilerini çoğu zaman daha rahat hissediyorlar.  Bu durum kaygı seviyesini kontrol altında tutmaya yardımcı oluyor. Çalışmaya yeterince erken başlamak eksikleri giderebilmek için yeterince zamanın sahip olmak öğrencileri rahatlatıyor.

Sınava hazırlık sürecinde ve sınav öncesinde yemek ve uyku düzenine de dikkat etmek gerekiyor. Sınav süreçleri boyunca öğrencilerin yeterli ve dengeli beslenmeye özen göstermeleri önem taşıyor. Uyku düzeninin de sınav kaygısı üzerinde aynı oranda rol oynadığı biliniyor. Çünkü sınav süreçlerinde bedenin ve zihnin yeteri kadar dinlenebilmesi gerekiyor. Böylelikle odaklanma problemi gibi başarıyı olumsuz etkileyen problemlerin önüne geçilebiliyor. Sınava hazırlık süreçlerinde Düzenli egzersiz yapmak da vücudu dinç tutmak konusunda öğrencilere yardımcı oluyor.

Bu noktada ailelere de önemli bir görev düşüyor. Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi ailelerin tutum ve davranışları öğrencilerin stres seviyesini olumsuz etkileyebiliyor.  Bu noktada; öğrencinin ailesinin desteğini hissetmesi büyük bir önem taşıyor.

Sınavın hemen öncesinde kaygı duyulması durumunda motivasyon tekniklerinden yararlanılması tavsiye ediliyor. Sınav motivasyonu öğrencilerin başarı oranını olumlu yönde etkiliyor. Bu durum bilimsel çalışmalar tarafından da kanıtlandığı biliniyor. Nefes egzersizleri ya da meditasyon tekniklerinden faydalanmak sınav motivasyonu üzerinde olumlu etki yaratıyor. Doğru orantılı olarak kaygı seviyesini azaltmaya yardımcı oluyor.

Sınav kaygısı ile ilgili daha detaylı bilgi edinebilmek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız için Doç. Dr. Gamze Sart ve aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, eğitim ve kariyere dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Sınava hazırlık döneminde öğrencilerimiz için neler yapıyoruz? Öğrencilerimize nasıl destek veriyoruz? Eğitim ve kariyer noktasında nasıl bir yönlendirme sağlıyoruz? Yaşadığımız yüzyılda eğitim ve kariyer seçimi yapmak birçok öğrenci için zorlayıcı olabiliyor. Çünkü oyunun kuralları sürekli değişiyor. Bu durum üzerinde teknolojik gelişmelerin büyük bir etkisi olduğu biliniyor. Elbette öğrencilerin önünde çok fazla farklı seçenek bulunması da kafa karışıklığına neden olabiliyor. Süreç planlı bir şekilde yürütülmediği zaman olumsuz durumlarla karşılaşmak söz konusu olabiliyor. Çünkü kariyer planlama sürecinin birçok farklı dinamiği bulunuyor. Bu anlamda; atılacak her bir adımın doğru planlanması önem taşıyor. Bu süreçte stratejik davranabilmek önemli bir noktayı oluşturuyor.

Sınava hazırlık döneminin öncesinde öğrencinin hangi alana yönelik bir hazırlık yapacağını belirlemek gerekiyor. Elbette bu noktada; öğrencinin ilgi alanları ve becerileri belirleyici rol oynuyor. aba Psikoloji sürecin ilk adımlarından biri olan bu noktada devreye giriyor. Öğrencilerin ilgi alanlarının tespit edilebilmesi için stratejik yetenek yönetimi ve kariyer testi uygulamalarına başvuruluyor. Bu noktada tek bir test yaparak karar vermek yeterli olmuyor. En az 5 farklı test uygulayarak ve elde edilen verileri değerlendirerek bir sonuca varmak gerekiyor. Stratejik yetenek yönetimi ve kariyer testi uygulamalarının güncelliği de önem taşıyor. Sürecin doğru yürütülebilmesi ve değerlendirilebilmesi uzmanlık istiyor. Bu noktada doğru kariyer danışmanlarıyla çalışmak önem taşıyor.

Sınava Hazırlık Dönemi Nasıl Yürütülmeli?

Öğrencilerin ilgi alanları ve yeteneklerinin tespit edilmesini ülke, okul ve bölüm seçimi süreci izliyor. Bu süreçte son derece dikkatli davranmak gerekiyor. Her üniversitenin farklı alanlarda uzmanlaştığını bilerek hareket etmek gerekiyor. Aynı zamanda kimi alanlar için bazı ülkelerin de daha ön planda olduğu görülebiliyor. Örneğin; moda tasarımı eğitimi almak isteyen bir öğrenci için İtalya uygun bir seçim olabiliyor. Benzer şekilde; Mühendislik eğitimi almak isteyen bir öğrenciyi Hollanda üniversitelerine yönlendirmek doğru bir karar olabiliyor. Bu noktada; üniversitelerin isimlerine ve popülerliğine odaklanmak yerine niteliklerini dikkate almak gerekiyor. Aksi halde dünyanın en iyi üniversitelerinden kabul alıp mutsuz olmak söz konusu olabiliyor.

Sınava hazırlık dönemi öncesinde bölüm seçimi yaparken geleceği öngörebilmek de önem taşıyor. Bir mezunun 40 – 60 yıl değer üretebileceği düşünülerek dünyanın o günkü konumunu öngörebilmek gerekiyor. Yani planlama sürecini yalnızca üniversiteye kabul alma noktasına kadar yapmak doğru bir yaklaşım olmuyor. 40 – 60 yıllık süreci planlayabilmek gerekiyor. Bu noktada; kariyer danışmanlığı alınması kesinlikle tavsiye ediliyor. aba Psikoloji’nin uzman kadrosu dünyanın bugünkü ve gelecekteki konumunu değerlendirerek gerekli yönlendirmeleri yapıyor. Dünyanın sosyo – ekonomik durumu, toplumsal gelişmeler ve problemler, teknolojinin varacağı noktalar bu süreçte değerlendiriliyor. Öğrencinin yeteneklerine ve beklentilerine en uygun okul, bölüm ve ülke seçimini yapması sağlanıyor.

Sınava Hazırlık Döneminde Nelere Dikkat Edilmeli?

Yurt dışı eğitim söz konusu olduğunda hangi sınavların alınması gerektiği de önem taşıyor. Üniversiteler için kimi sınavlar ve diploma programları daha fazla ön plana çıkıyor. SAT sınavları bu sınavların en önemlilerinden biri olarak biliniyor. Bu sınav öğrencilerin yalnızca akademik yeterliliğini ortaya çıkartmıyor. Aynı zamanda eleştirel düşünme, analiz gibi becerileri hakkında da ipuçları veriyor. Bu anlamda üniversiteler SAT sınavının mutlaka alınmasını talep ediyor.

Diploma programlarında ise AP ve IB programları ön plana çıkıyor. AP programının daha avantajlı olduğu kabul ediliyor. Çünkü AP programı daha fazla ülke tarafından kabul görüyor. Aynı zamanda AP programı veren liselerde okumayan öğrenciler de sınavları alabiliyor. Bu da akademik yeterliliği belgelendirmenin en önemli adımlarından biri oluyor. Elbette hem SAT hem de AP için sınava hazırlık dönemini titizlikle yürütmek gerekiyor.

Dil yeterliliği önem taşıyan bir başka konu olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktada ise IELTS ve TOEFL sınavlarının alınması bekleniyor. Üniversiteler çoğunlukla her iki sınavı da kabul ediyor. Ancak bazı üniversiteler için bir sınav daha fazla ön plana çıkabiliyor. Bu noktada seçimi üniversitelerin başvuru şartlarını inceleyerek yapmak gerekiyor.

aba Psikoloji’nin tüm bu sınavlara hazırlık sürecinde öğrencileri desteklediği biliniyor. aba Academy bünyesinde sınavlara yönelik dersler yürütülüyor. aba Academy uzman kadrosu ile öğrencileri, en doğru öğrenme yöntemi ile destekliyor. Her öğrenci için farklı bir planlama ve çalışma sistemi uygulanıyor. Böylelikle her öğrenci kendine en uygun öğrenme biçimi ve öğrenme hızı ile sınava hazırlık yapma fırsatı bulabiliyor.

Sınavlara Psikolojik Olarak Hazırlanmak

Sınav süreçleri öncesinde akademik hazırlık kadar psikolojik hazırlık da önem taşıyor. Kariyer seçimi ve sınav dönemlerinde öğrencilerin sınav stresi gibi olumsuz durumlarla da mücadele etmesi gerekebiliyor. aba Psikoloji’de öğrenciler bu noktada da destek alabiliyorlar. Hatta bu destek öğrencilerle sınırlı kalmıyor. Aileler ve öğrencinin içinde bulunduğu ekosisteme yönelik çalışmalar da yürütülüyor. Motivasyonun artırılması ve stresin minimize edilmesine yönelik çalışmalar yürütülüyor. Bu sayede öğrencilerin başarı oranının artırılması sağlanabiliyor.

Kısacası öğrenciler aba Psikoloji tarafından hem psikolojik hem akademik olarak destekleniyor. Sınav alımları ve yerleştirmeleri konusunda uygun şekilde yönlendiriliyorlar. Okul, bölüm ve ülke seçimi konusunda yardım alabiliyorlar. İlgi ve yeteneklerin tespitinden sınavlara, stajlardan istihdam süreçlerine kadar her aşamada öğrenciler destekleniyor.

Sınava Hazırlık ve kariyer süreçleri hakkında detaylı bilgi için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Kariyer danışmanlığı desteği almak için Doç. Dr. Gamze Sart ve aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, eğitim ve kariyere dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Sınav stresi başarıyı etkileyen en önemli unsurlardan biri olarak kabul ediliyor. Sınav kaygısı belirtileri fiziksel ya da psikolojik olarak ortaya çıkabiliyor. Peki; sınav stresiyle nasıl mücadele etmek gerekiyor?

Sınav öncesinde stres yaşamak son derece olağan bir durum olarak görülüyor. Ancak stres belirli bir seviyenin üzerine çıktığında başarıyı olumsuz etkileyebiliyor. Bu nedenle stres seviyesini kontrol altında tutabilmek önem taşıyor. Peki; sınav kaygısı belirtileri nelerdir? Stres, telaş, hızlı öfkelenme, ağız kuruluğu, odaklanma güçlüğü, unutkanlık gibi belirtilerle ortaya çıkabiliyor.

Bununla birlikte sınav stresinin; kalp çarpıntısı, sindirim sistemi sorunları, yeme bozukluğu gibi ciddi belirtileri de olabiliyor. Baş ağrısı, terleme, üşüme, yorgunluk gibi fiziksel belirtiler de sınav stresinden kaynaklanabiliyor.

Sınav Stresi Neden Ortaya Çıkar?

Sınav kaygısı nedenleri bireylere göre farklılık gösterebiliyor. Ancak hemen her öğrencinin sınav kaygısı ile mücadele ettiği biliniyor. Peki; sınav stresini tetikleyen unsurlar nelerdir? Nelere dikkat etmek gerekiyor?

Öncelikle; ebeveynlerin kıyaslamadan kaçınması gerekiyor. Öğrenci başkalarıyla kıyaslandıkça hissettiği baskı artıyor. Başarısız olma korkusu öğrencinin stres seviyesinin artmasına neden olabiliyor. Bu noktada ebeveynlerin tutumu önem taşıyor. Mükemmeliyetçi tavırlardan kaçınılması sınav stresiyle mücadelede önemli bir rol oynuyor. Başarısız olma ihtimalinin de var olduğunu ve bunun bir son olmadığını bilmek öğrencileri rahatlatıyor.

Bununla birlikte yetersizlik hissi kaygıyı tetikleyen nedenler arasında yer alıyor. Sınav kaygısı nedenleri arasında bulunuyor.  Öğrencinin sınava dair kendini yetersiz hissetmesi stres seviyesini arttırıyor. Eksiklerini tamamlamak için yeterli zamanı kalmadığını düşünen öğrenci kaygıya kapılabiliyor. Hatta kaygı seviyesi olması gerekenin çok üstüne çıkabiliyor.

Sınav Stresi ile Mücadele Etmek İçin Neler Yapılmalı?

Peki; sınav stresiyle mücadele etmek için neler yapmak gerekiyor? Öncelikle düzenli ve yeterli çalışmak kaygının azalması konusunda öğrencilere yardımcı olabiliyor. Bu anlamda; bir çalışma programı yapmak ve bu programa sadık kalmak gerekiyor. Yeterli zaman varken çalışmaya başlamak, yetersizlik hissini ortadan kaldırmak için önemli bir adım olarak karşımıza çıkıyor. Zaman daraldıkça telaşa kapılan öğrencinin stres seviyesi de yükseliyor. Bu durum, bildiğini unutma, odaklanma problemi, kafa karışıklığı gibi sonuçlar doğuruyor. Bu anlamda iyi bir planlama stresle mücadelenin altın kuralları arasında yer alıyor.

Uyku düzeni ve yemek düzeni sınav stresi ile mücadelede önemli diğer unsurlar arasında yer alıyor. Sınav kaygısı ile başa çıkabilmek için yeterli uyku ve dengeli beslenmeye ihtiyaç duyuluyor. Uyku problemleri, dikkat eksikliği, odaklanma problemi gibi sorunları beraberinde getirebiliyor. Dengeli beslenmenin ise mental sağlık üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu biliniyor.

Düzenli egzersiz yapmak stres ile mücadele için önemli bir başka yol olarak karşımıza çıkıyor. Fiziksel aktivitenin mental sağlığı olumlu etkilediği biliniyor. Düzenli egzersiz yapmak, anksiyete, depresyon, panik atak gibi rahatsızlıkların önüne geçilmesinde önemli bir rol oynuyor. Stres seviyesini kontrol etme noktasında da önemli bir işleve sahip olduğu biliniyor.

Düzenli Yapılan Nefes Egzersizleri ve Meditasyon Stresi Azaltıyor

Sınav stresi ile mücadeleyi kolaylaştıran diğer unsurlar nefes egzersizleri ve meditasyon olarak karşımıza çıkıyor. Nefes egzersizleri veya meditasyon yapmak kaygı seviyesini kontrol altında tutma konusunda yardımcı olabiliyor. Böylelikle sınav kaygısının azalması da söz konusu olabiliyor. Nefes egzersizleri, kan basıncını dengelemeye yardımcı oluyor. Düzenli yapılan nefes egzersizleri, sindirim sisteminin düzene girmesini ve iç organların daha sağlıklı çalışmasını sağlıyor. Bu nedenle özellikle sınav öncesi süreçlerde nefes egzersizi ve meditasyondan yardım alınabiliyor.

Sınava odaklanmak başarı için büyük bir önem taşıyor. Ancak; küçük molalara ihtiyaç duyulabileceğini de unutmamak gerekiyor. Bu anlamda ders dışı aktivitelere zaman ayırmak kaygıyla mücadeleye yardımcı olabiliyor. Bazen ara verip, nefes almak; sınava odaklanmayı da daha kolay hale getirebiliyor.

Sınav stresi ve mücadele yöntemleriyle ilgili detaylı bilgi için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız için Doç. Dr. Gamze Sart ve aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Eğitim, kariyer ve psikolojiye dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Sınav kaygısı pek çok gencin mevcut potansiyelini performansa dökememesine neden oluyor. LGS, YGS gibi yılda bir kez olan ve öğrencilerin uzun soluklu çalışmalarını gerektiren sınavlara hazırlık sürecinde kaygı da beraberinde gelişiyor. Kariyer planı yapan, hedeflerine ulaşmak için özveriyle çalışan öğrenciler içsel veya dışsal faktörlerle kaygı yaşayabiliyor.

Sınava yönelik olumsuz düşüncelere kapılmak, gerçekdışı beklentilere girmek, mükemmeliyetçilik, hatalı ebeveyn tutumları sınav kaygısının gelişmesine zemin oluşturuyor. Hatalı ebeveyn tutumlarından baskıcı otoriter, aşırı korumacı veya mükemmeliyetçi ebeveynler kaygıyı besliyor. Ailenin, okulun, öğretmenlerin öğrenciye yönelik gerçek dışı beklentilere girmesi de öğrencinin kaygısını artırıyor. Sınav başarısını kişiliğe atfedilen bir değer olarak algılamak sınavın amacından sapmasına neden oluyor.

Sınav kaygısı yaşayan gençler için sınav sadece öğrenilen bilgileri ölçmüyor. Sınavda başarısız olduklarında başkaları tarafından olumsuz değerlendirileceklerine inanıyor, değer kaybı yaşamaktan endişe duyuyorlar. Başarılarını ispat ettiklerinde de toplum tarafından daha saygın ve değer gören kişiler olacaklarına inanıyorlar. Dolayısıyla sınavda başarısız olmak “dünyanın sonu, bir felaket” gibi nitelendirilebiliyor. Kaygı fark edilmediğinde gençlerin akademik başarısına ve sınav sonuçlarına olumsuz şekilde yansıyor.

İlerleyen aşamalarda depresyon, kaygı bozukluğu gibi diğer psikolojik sorunlara da zemin hazırlayabiliyor. Yazımızın devamında gençlerin sınav kaygısı yaşamasına neden olan içsel ve dışsal faktörleri detaylarıyla ele alacağız.

Hedef Belirlemeyen, Kariyer Planı Yapmayan Gençler Sınav Kaygısı Yaşıyor

Hedef belirlemek sınava hazırlık sürecinde gençlerin iç motivasyonunu sağlayabilmesi için oldukça önemli bir kaynak. İlgi alanlarına, karakterine, becerisine ve bilgisine hitap eden hedefi belirleyen gençler sınava önde başlıyor. Gencin kendisine uygun hedefi belirlemiş olması hedefe ulaşmak için daha istekli, planlı, motive çalışmasını sağlıyor. Kendi hedefini belirleyen genç karşısına çıkan zorluklarda da kolay kolay demoralize olmuyor.

Hedef belirlemek kadar kariyer planı yapmakta gencin sınav kaygısı yaşama riskini azaltıyor. Kariyer planı sayesinde genç kısa ve uzun vadeli hedeflerini ve bu hedeflere nasıl ulaşacağını belirliyor. Bu planlama gencin olası riskleri, avantaj ve dezavantajları da sürecin en başında görmesini sağlıyor.

Hedefi olmayan bireyler ise çalışmak, boş zamanlarından feragat etmek için bir amaç bulamıyor. Dolayısıyla zamanı etkin kullanamıyor, verimli ders çalışamıyor, dikkat dağıtıcılarla başa çıkamıyor. Çünkü tüm bunlar için motive olmasını gerektirecek bir amaç bulamıyor. Hedefi olmayan birey yeteri kadar çalışmıyor çünkü hedefine ulaşması için ne kadar çalışması gerektiğini hesaplayamıyor.

Alan, bölüm, meslek, okul seçimi yapamayan genç dolayısıyla istediği mutlu olacağı yer için kaç puana ihtiyacı olduğunu bilmiyor. Kimi zamanda genç ailesinin veya çevresinin yönlendirmesi ile kendine ait olmayan hedeflere yöneliyor. Ancak bu hedef bireyi yeteri kadar motive etmiyor.

Motivasyonu olmayan genç çalışmak için organize olamıyor ve çok daha kolay demoralize oluyor. Dolayısıyla da genç sınava girip bir performansa tabi olduğunda stres yaşıyor. Belli bir amacı olan, hedefini belirleyen, planlı ve programlı çalışan gençler ise bu stresi çok daha az yaşıyor. Hedefi olmayan bir birey kaygısını yönetmekte zorlanırken hedefleri olan bireyler kaygıyı sağlıklı düzeyde tutabiliyor. Erken Dönemde Kariyer Planı Yapmak Başarıyı Destekliyor ve Kariyer Planı Yaparken Sorumluluk Kimde Olmalı? Gençlerde mi Ailelerde mi? yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Sınava Yeterince Hazırlık Yapmayan Gençler Sınav Kaygısı Yaşıyor

Gençlerin sınav kaygısı yaşamasının önemli bir nedeni de sınava yeterince hazırlık yapılmamış olmasıdır. Genelde hazırlık yapılmamasının en büyük nedeni doğru hedefi belirleyememiş olmaktır. Hedefi olmayan gençler için zamanı yönetmek ve derslere konsantre olmak oldukça zordur. Dolayısıyla ihtiyaç duyulandan daha az çalışarak sınava hazırlanırlar. Yetersiz hazırlık sınav tarihi yaklaştığında zaman baskısını ve yetersizlik hissini artırır.

Sınavı hafife almak, sınava ve önemine yönelik yeterli bilgiye sahip olmamak da yetersiz hazırlığa neden olmaktadır. Sınav yaklaştığında denemelerden düşük puanlar alan gençlerin kaygısı yükselmektedir.

Hatalı Ebeveyn Tutumlarıyla Yetişen Gençler Sınav Kaygısı Yaşıyor

Ebeveyn desteği gençlerin sınav sürecinde en önemli duygusal ihtiyacı. Ebeveynleri tarafından sevilen, çabası görülen, doğru yönlendirilen, maddi manevi desteklenen gençler sınava daha rahat hazırlanıyor. Sınava hazırlık sürecinde ailenin gencin sırtını sıvazlaması, “çabanı görüyoruz, azmini takdir ediyoruz” demesi çok büyük motivasyon sağlıyor.  Moral motivasyon kadar gence uygun çalışma ortamının sağlanması, varsa gencin üzerindeki iş yükünün hafifletilmesi gerekiyor.

Özellikle pandemi döneminde sınava hazırlık yapan gençler okul ve dershanelerden uzak kaldı. Dolayısıyla çalışmalarını çoğunlukla evde sürdürüyorlar. Küçük kardeşi olan veya evde kendine ait çalışma alanı olmayan gençler ev halkıyla bir aradayken derse konsantre olmakta zorlanıyor. Dikkat çok kolay dağılıyor. İhtiyaç duydukları sessizliği kolay kolay bulamıyorlar.

Burada ailenin daha özverili davranması ve gencin sınava hazırlık sürecini kolaylaştırmak için uygun ortamı sağlaması gerekiyor. Ailenin bu desteğinin yanı sıra kullandığı ebeveyn tutumlarında da yapıcı tutum sergilemesi gerekiyor. Hatalı ebeveyn tutumlarıyla yetişen gençler daha fazla sınav kaygısı yaşıyor.

Mükemmeliyetçi ve Rekabetçi Aileler Kaygıyı Besliyor

Mükemmeliyetçi aileler çocuklarıyla ilgili gerçekdışı beklentilere kapılabiliyor. Çocuklarını potansiyellerinin üzerinde performansa zorlayabiliyorlar. Bu durumda da çocuk ve gençlerde kaygı gelişiyor. Beklentileri karşılayamadığını gören genç yetersizlik hissine kapılıyor, başarısız ve kusurlu olduğunu düşünebiliyor. Gencin motivasyonu kırılıyor aile ise çocuğunun başarısız olduğunu düşünerek mutsuz oluyor. Burada gencin de ailenin de gerçekçi beklentilere girmesi gerekiyor.

Beklentileri gerçekçi tutabilmek için gencin potansiyelinin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Baskın zeka alanı, öğrenme stili, ilgi alanları, karakteristik özellikleri, dikkat düzeyi, öğrenme ortamı ve öğrenme kaynağı bireyin kapasitesini belirliyor. Mükemmeliyetçi ailelerin gerçekdışı beklentiler dışında yaptığı bir başka hataysa motive etmek için genci başkalarıyla kıyaslamasıdır.

Kıyaslama içerisinde rekabeti de barındırmaktadır. Ancak kıyaslanmak veya başkalarıyla rekabet etmek her genç için uygun bir motivasyon şekli değildir. Kimi bireyler motive olmak için taktir edilmeye, alkışlanmaya, olumlu geri bildirimlere ihtiyaç duyar. Kimi ise rekabetten hoşlanır ve yarış içerisinde olduğunda daha disiplinli ve organize çalışabilir. Dolayısıyla ailenin çocuğunu iyi tanıması gerekir.

Duygusal yönü daha güçlü olan bir genç rekabet içerisinde zarar görebilir, demoralize olabilir.

Koşullu Sevgi Kaygıya Yol Açıyor

Çocuklar da gençler de ailelerinden sevgiyi koşulsuz alabilmek istiyor. Çünkü sevgi koşullara bağlandığında aile içi ilişkiler zayıflıyor, gencin aileye ve kendisine duyduğu güven azalıyor. Çocuk ve genç başarılarında olduğu kadar başarısızlıklarında da desteğe ihtiyaç duyuyor. Hatta başarısızlıklarda, hatalarda ailenin koşulsuz ilgisi ve sevgisini almak çok daha iyileştirici öneme sahip oluyor.

Genç ailenin desteğiyle hatalarından ders almayı, zorluklarla başa çıkmayı öğreniyor. Ailenin desteği olmadığında ve sevgi başarıya koşullandırıldığında ise genç kendini yalnız, değersiz hissediyor. Özgüven gelişmiyor, benlik değeri düşüyor. Dolayısıyla genç sınav başarısını kişiliğine atfedilen bir değer olarak algılıyor.

Aşırı Korumacı Tutum

Aşırı korumacı yetiştirilen gençler üniversiteyi kazanma, evlilik gibi aileden uzaklaşmayı gerektiren yaşam döngülerinde kaygı yaşayabilmektedir. Bunun en büyük nedeni ailenin gencin özerkleşmesine, sorumluluk almasına ve büyümesine yeterince izin vermemesidir. Gençlerin çocukluktan itibaren tüm büyüme sinyalleri de aile tarafından bastırılmıştır.

Aile “Sen yapamazsın, sen daha küçüksün, dur ben yardım edeyim, ben de seninle geleyim” müdahaleleri ile genci engellemiştir. Böylece gencin gerçek yaşam koşullarıyla karşı karşıya kaldığında yetersizlik hissetmesi kaçınılmaz olmaktadır. Aşırı korumacı yetişen gençlerde “başaramayacağım, yalnız yapamam” korkusu geliştirmektedir. Böyle bir aile yapısında yetişen çocuklar ailelerinden uzaklaşmak istememektedir. Dolayısıyla gençler ayrılığı öteleyebilmek için çeşitli mantığa uydurulmuş bahaneler geliştirebilmektedir.

Ayrılığın mecburi olduğu durumlardaysa bireyler derinden sarsılmakta depresyon, sosyal fobi gibi psikolojik rahatsızlıklar baş gösterebilmektedir. Aşırı korumacı ailede yetişen çocuklar dış dünyada yalnız kaldığında kendilerini korumasız ve tehditlere açık hisseder. Dolayısıyla bu gençler için sınav hem aileden ayrılma hem de ailenin yanında kalabilme ihtimallerini taşır.

Genç sınav sonucu yeterliyse ailenin yanında bir okul tercih edebilir. Puanı yetmez ise aileden uzaklaşması veya bir yıl daha sınava hazırlanması gerekebilir. Bu ihtimallerin farkında olan genç için sınav sadece performansı ölçmemektedir. Gencin sınava yüklediği bu iki uçlu anlam sınav kaygısı gelişmesine neden olmaktadır.

Ayrılık Anksiyetesi Yaşayan Gençler Sınav Kaygısı Yaşıyor

Güvenli bağlanma geliştiremeyen çocuklar dünyayı tehlikeli, beklenmeyen tehditlerle dolu bir yer olarak algılar. Çocuklar temel bakım veren kişiyle kurdukları bağın içeriğine göre kendilerini ve etkileşim içerisinde oldukları diğerlerini de güvenli ya da güvensiz olarak değerlendirirler.

Ebeveynleri ile güvenli bağ kuran çocuklar ergenlik ve yetişkinlikte daha az bağımlı kişilik özellikleri gösterir ve ayrılık anksiyetesi taşıma riskleri de azalır. Ancak aileyle güvenli bağ kuramayan, aileye aşırı bağımlı olan veya ailenin çocuğu merkeze koyduğu durumlarda ayrılık anksiyetesi gelişebilmektedir. Genç aileden uzakta kendi ayakları üzerinde duramayacak olmaktan endişe duyabilmektedir.

Aile ile güvenli bağ kuramayan genç dış dünyada diğerlerine de güvenmekte zorluk yaşayabilmektedir. Kimi zaman da ailenin karakteristik özellikleri, zor ve geç çocuk sahibi olma çocuğa aşırı bağımlı ebeveyn tutumu gelişmesine neden olabilmektedir. Dolayısıyla genç evden ayrılmanın aileyi çok üzeceğini bilmektedir. Aileyi üzecek olmak gencin tercihlerini etkileyebilmektedir. Genç nerede olursa olsun ailenin yanında kalabilmek için beklentilerini ve hedeflerini değiştirebilmektedir.

Ailede hasta, bakıma muhtaç birinin olması da ayrılık anksiyetesini ve seçimleri etkilemektedir. Tek ebeveynli ailede çocuk olmak da kalan ebeveyne bağımlılık geliştirmeye neden olabilmektedir. Dolayısıyla sınav kaygısı da aileden ayrılmak istemeyen gencin ayrılık anksiyetesinin sonucu olarak gelişebilmektedir. Genç için sınav sonucu oldukça önemlidir.

Özellikle büyük şehirlerde yaşayan gençler için ailenin yanında bir okula yerleşmek kolay değildir. Fazla talep gören üniversite ve bölümlere yerleşmek için gençlerin oldukça yüksek puanlar alması gerekir. Ayrılık Anksiyetesi Üniversite Seçimini Etkiliyor yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Zaman Yönetimi ve Hızlı Okuma Alışkanlığı Olmayan Gençler Sınav Kaygısı Yaşıyor

Sınava hazırlık sürecinde başarıyı doğrudan etkileyen iki önemli faktör zaman yönetimi ve hızlı okuma becerisidir. Zamanı verimli kullanabilen gençler sınava hazırlık sürecini çok daha verimli geçirirler. Sınava hazırlık sürecinde ders çalışmak kadar mola yapmak, bireysel ve sosyal hayata zaman ayırmak da gerekir. Kendine, dinlenmeye ve eğlenmeye de zaman ayırabilen gençler motivasyonlarını daha uzun süre sürdürebilirler.

Aynı şekilde zamanı verimli kullanabilen gençler sınav anında da sınav süresini verimli organize edebilirler. Böylece zaman yönetimi kötü olan diğer öğrencilere oranla sınavda daha avantajlı konuma geçerler. Zorlandıkları sorulara daha fazla zaman ayırma veya emin olamadıkları sorulara tekrar bakma imkanı bulabilirler. LGS Yaklaşıyor Etkili Zaman Yönetimi ile Eksiklerinizi Tamamlayabilirsiniz ve Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

Hızlı okuma alışkanlığı ise genci yine sınavda avantajlı konuma getirir. Sınavlarda çoğunlukla uzun paragraf soruları, mantık soruları yer almaktadır. Soruları hızlı ve doğru okumak, okuduğunu anlamak hızlı okuma alışkanlığı olan öğrenciler için daha kolaydır. Hızlı okuma alışkanlığı da zaman yönetimini kolaylaştırır. Kişiye zorlandığı veya emin olamadığı sorularda daha çok zaman geçirme avantajı sağlar.

Sınav kaygısı yaşamamak ve hızlı okuma alışkanlığı kazanmak için Okuma Alışkanlığı Kazanmak Sınav Başarısı Getiriyor yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Read More

Sınav kaygısı, öğrenilen bilginin sınav sırasında doğru şekilde kullanımına ket vuran ve başarıyı olumsuz yönde etkileyen yoğun endişe halidir. Kaygının yoğunluğu kontrol altında tutulabildiğinde konsantrasyonu desteklemekte ve hatırlamayı kolaylaştırmaktadır. Kaygı aynı zamanda verimli yönetildiğinde zaman yönetimine de destek olmaktadır. Ancak kaygı yoğunlaşıp başarıyı olumsuz etkilemeye başladığında ve fizyolojik tepkilere yol açtığında kontrolden çıkmaktadır.

Sınava her yıl pek çok öğrenci katılmaktadır. Bilginin ölçülecek olması ve sınavların yılda bir kez yapılıyor olması sınav stresini yaratmaktadır. Bu stres sınava katılan herkesi etkilemektedir. Ancak duyulan kaygının yoğunlaşması, olumsuz duygu, düşünce ve tepkilerin gelişmesi herkeste görülen bir sonuç değildir. Sınav kaygısı gelişimini etkileyen kişiye özel spesifik nedenler olabilir. Ancak yoğun kaygı duyan bireylerin ortak özellikleri de bulunmaktadır.

Kişinin sınava yüklediği anlam, ailenin ve birey için önemli olan diğer kişilerin sınava yönelik beklentileri kaygıyı beslemektedir. Aynı zamanda sınavın kazandıracakları ve kaybettirecekleri de kaygının gelişimine etki etmektedir. Zamanı verimli kullanamama, yanlış alan ve meslek seçimi de sınav kaygısına yol açmaktadır. Sınava hazırlık sürecinde tek meşguliyetin akademik performans olması, aralıksız çalışma temposu da sınav kaygısını desteklemektedir.

Sınav Kaygısı Sınav Başarısı İçin Faydalı Hale Nasıl Getirilir? yazımızı da okuyabilirsiniz.

Ailenin Gerçekdışı Beklentileri Sınav Kaygısı Nedeni

Sınav kaygısı yaşayan çocukların büyük bir bölümünün ailesinde de sınava yönelik yoğun kaygısının olduğu görülüyor. Ailenin sınava yönelik kaygıları çocuklarına yaklaşımlarını, sözlü ve davranışsal motivasyon desteklerini etkiliyor. Kaygılı ailelerin çocukları sınavı “ölüm kalım” meselesi haline getiriyor ve kaybetmenin büyük yıkım olacağına inanıyorlar. Çocukların sınav kaygısından önce ebeveynlerin sınav kaygısı üzerine çalışıldığında çocuğun da sınav kaygısı düşmeye başlıyor.

Öyleyse aileler kendi kaygılarını fark etmeli ve mutlaka başa çıkmak için profesyonel destek talep etmeliler. Aileler çocuklarına iyi bir gelecek inşa edebilmek için tüm imkanlarını seferber etmektedir. “Bizden daha iyi koşullarda yaşasın, sıkıntı çekmesin” düşüncesi ile ailelerin çocuklarına yönelik beklentisi yükselmektedir. Her dönemin yaşam koşulları, eğitim olanakları ve herşeyden önce çocuğun kapasitesi ve motivasyonu farklılık gösterir.

Dolayısıyla aileler beklentilerini kendi öğrencilik yıllarına ve yaşam koşullarına göre değil çocuğun dünyasına göre belirlemelidir. Akademik olarak çok başarılı olmayan bir çocuğun sınavda derece yapmasını, deneme sonuçlarının çok üzerinde sınav başarısı kazanmasını beklememek gerekir. Bu süreçte aile beklentilerini çocuğun performansına ve potansiyeline göre belirlemezse sınav sonrası hayal kırıklığı yaşayacaktır. Aile çocuğun başarısına yönelik beklentisini sözlü olarak açıkça ifade etmeyebilir.

Ancak çocuk ve gençler için ailelerinin duygu beklentilerini kestirmek zor değildir. Çocuk başarabileceğinin çok üzerinde beklentileri olan ailesini mutlu etmeyi çok ister. Kendini başarı için zorlayabilir, ancak girişimleri başarısızlıkla sonuçlandıkça motivasyonu kırılır. Ailenin beklentisine yaklaşamayan çocuk sınava yönelik olumsuz duygu ve düşünceler geliştirir. Çocukta sınav kaygısı ailenin tutum ve beklentisi devam ederse bir süre sonra yoğunlaşır.

Her çocuğun kapasitesi ile uyumlu bir potansiyeli var. Bu potansiyel yeterli çalışmayla ortaya çıkartılabilir veya yetersiz çalışma ile potansiyelinin altında da kalabilir. Dolayısıyla aileler beklentilerini çocuğun kapasitesi, potansiyeli ve içinde bulunduğu koşullara göre belirlemelidir. Okulunun eğitim kalitesi, aile içi ilişkiler de çocuğun akademik başarısını belirleyecek faktörlerdir.

Sınav Kaygısı İle Baş Etmek İçin Anne ve Babalara Öneriler yazımız da sizin için faydalı olabilir.

Zaman Yönetimi Eksikliği Sınav Kaygısı Yaşatıyor

Zamanı verimli kullanabilmek sınava hazırlık sürecinde öğrencinin elini güçlendiren bir beceridir. Zaman yönetimi yapabilen çocuk veya genç derslere daha verimli çalışabilir. Aynı zamanda ders dışı faaliyetlere de vakit bulabilir. Zaman kullanımı verimsiz olduğunda ders çalışma süreleri uzamakta ve alınan verim azalmaktadır. Zihnen ve bedenen birey daha fazla yorgunluk hissetmekte, dikkat dağılmaktadır.

Zamanı yönetemeyen çocuk ve genç, sınava hazırlık sürecinde uyku sürelerinden ve mola ihtiyacından feragat ederek çalışabilmektedir. Oysa öğrenilen bilginin işlenebilmesi ve kalıcı hale gelmesi için çalışmak kadar dinlenmekte gereklidir. Özellikle kaliteli uyku öğrenmenin verimini artırmaktadır. Ayrıca yeterince dinlenmeyen, ders dışı faaliyetlere zaman ayıramayan öğrencinin sınava hazırlık temposu yükseldikçe motivasyonu düşecektir. Sınav kaygısı yaşamamak için zaman yönetimi becerisi geliştirilmelidir.

Bunun için kullanılabilecek methodlar ve dijital uygulamalar bulunmaktadır. Daha detaylı bilgi için Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımızı da okuyabilirsiniz.

Yanlış Alan ve Meslek Seçimi Sınav Kaygısı Yaratıyor

Alan seçimi bireyin hangi mesleğe yöneleceğini büyük ölçüde belirlemektedir. Çünkü alan seçimi sonrası alınan ağırlıklı dersler farklılaşmaktadır. Bu farklılık alan sınırlamasını getirmekte ve alan seçimi sonrası bazı mesleklerin tercih edilebilme olasılığı kalmamaktadır. Bu nedenle alan seçimi yaparken büyük ölçüde seçilebilecek meslekler düşünülerek tercih yapılmalıdır. Ancak meslek seçimi de ciddi bir karar sürecidir.

Bireyin bir ömür boyu sürdüreceği mesleğini seçmesi bir anlık bir seçim olmamalıdır. Mesleki doyum elde edebilmek için seçim sürecinde bireyin karakterine, ilgi ve beceri alanlarına, bilgi birikimine uyan mesleklere yönelmesi gerekmektedir. Hatalı alan seçimi kişinin ders çalışma verimini, derslere olan ilgisini olumsuz etkileyecektir. İlgilenmediğiniz, sevmediğiniz bir alanda okumanız ve başarı elde etmeniz çok daha fazla efor harcamanızı gerektirir.

Motivasyonunuz dışsal etkenlerden çok kolay etkilenecek ve düşecektir. Yeniden motive olmanız ise çok daha zor hale gelecektir. Dolayısıyla ilgilerinizle uyuşmayan bir alana yönelik başarılı performans göstermeniz zorlaşacaktır. Bu durum bir süre sonra sınav kaygısı geliştirmenize neden olacaktır. Kaygı yaşamamak için mümkün olduğunca erken dönemde kariyerinizi planlamanız gerekir. Planlama yaparken karakterinizi, beklentileriniz, ilgi ve beceri alanlarınızı da göz önünde bulundurmalısınız.

Herkesin karakteri, ilgisi, becerisi, zeka alanı, kariyerden beklentisi farklıdır. Aynı aile içerisinde, anne-baba ve çocuklar arasında dahi çok büyük farklılıklar vardır. Bizleri özel ve biricik kılan da bu farklılıklardır. Dolayısıyla başkalarının öneri ve tecrübelerinden ziyade somut ve bilimsel kanıtlar eşliğinde tercih yapılmalıdır. Bunu sağlayan en iyi yöntem ise stratejik yetenek yönetimi ile yapılan kariyer planlamasıdır.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Lise’de Doğru Alan Seçimi Yapabilirsiniz ve Başarılı ve Mutlu Bir Kariyer İçin Alan Seçimi Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz. Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak yazımıza da bakabilirsiniz.

Sınav Kaygısı Gelecek Kaygısı ile İlişkili Olabilir

Sınav Kaygısı gelecek kaygısını tetikleyebildiği gibi gelecek kaygısı da sınav kaygısına yol açabilmektedir. Geleceğin belirsizliği, başarısız olma ihtimalinin getireceği olumsuz sonuçlar bireyin gelecek kaygısını beslemektedir. Sınavı kazanamazsam ne yapacağım? Okulu başarıyla tamamlayabilecek miyim? Sınavda başarısız olursam seçeceğim okul benim için iyi olacak mı? İş bulabilecek miyim? Ve benzeri kaygılar bireyin gelecek kaygısını temsil etmektedir.

Ekonomik zorluk yaşayan ailelerin çocuklarında ve mükemmeliyetçi ailelerde çocukların gelecek kaygısı daha yüksek olabilmektedir. Stratejik Yetenek Yönetimi ile Gelecek Kaygınızı Yenebilirsiniz yazımızı da okuyabilirsiniz.

Sınava Yönelik Olumsuz Duygu ve Düşünceler Sınav Kaygısı Yaratıyor

Öğrencilerin sınav kaygısı yaşıyor olmalarının en büyük nedeni gittikçe artan olumsuz düşüncelerinin gerçekliğine olan inançlarıdır. Öğrenciler değer verdikleri kişilerin kendilerinden çok fazla şey beklediğini fark ettiklerinde onları üzecek olmanın kaygısını duymaya başlıyor. Bu kaygıyı dindirebilmek için çevrelerine davranışsal ve sözlü mesajlar vererek aslında bekledikleri kadar iyi olmadığını göstermeye çalışıyor.

“Yeterince iyi değilim”, “sınavı kazanmak çok zor”, “çalışıyorum ama başarısız olacağım.” benzeri düşüncelerini dile getiriyor ve “benden bu kadar fazla şey beklemeyin” demeye uğraşıyor. Ancak bu beklentiyi düşürme çabası ile söylenen sözler zamanla öğrencilerin gerçek düşünceleri haline gelmeye başlıyor. Üstelik başarısız olunmuş bir deneme, tam olarak anlaşılmayan bir ders ya da hatırlanmakta zorlanan konular varsa olumsuz düşünceler iyiden iyiye pekişiyor.

Kişinin kendini rahatlatmak ve çevresindeki yoğun beklentiyi düşürmek için uyguladığı bu strateji zamanla gerçek kaygı haline geliyor, fiziksel belirtiler açığa çıkıyor ve sınav başarısı düşüyor. Öğrencilerde zaman içinde heyecan, huzursuzluk, terleme, çarpıntı, mide bulantısı, karın ağrısı görülmeye başlıyor. İştahta düşüş, yeme bozukluğu, uyku problemleri de eşlik edebiliyor.

Ders çalışmayı erteleme, özgüven eksikliği, dikkat dağınıklığı ve konsantre olmakta güçlük gibi problemler görülebiliyor. Zamanla öğrencinin zihnine “başarısız olacağım, ne kadar uğraşsam da her şeyi öğrenmem mümkün değil.”, “yeterince iyi öğrenemiyorum. Rakiplerim benden çok daha iyi.” Düşünceleri hakim oluyor.

Sınav Kaygısı ile Başa Çıkmak için Kendinize Zaman Ayırın

Sınava hazırlık sürecinde kişisel gelişime, ilgi alanlarına, aktivite ve sosyal etkileşimlere de zaman ayırmak gerekir. Öğrenci negatif enerjisini boşaltıp, sınava yönelik düşüncelerden uzaklaşabildiği ölçüde motivasyonunu koruyabiliyor. Derslerle boş zaman aktiviteleri arasında denge sağlayabilmek sınav kaygısı ile başa çıkmayı kolaylaştırıyor. Uyku ve beslenme düzeni de sınav kaygısı olasılığını düşürüyor.

Fiziksel egzersiz de en az uyku ve beslenme kadar sınav kaygısı ile başa çıkmada etkili. Gün boyu okul sıralarında, evde ders çalışırken hareketsiz vakit geçiren çocuklar doğalarına aykırı şekilde sınırlandırılmaktadırlar. Oysa çocukların hareket etmesi, enerjilerini atması gerekir. Gelişim çağındaki öğrencilerde uzun süre hareketsiz kalma iskelet- kas gelişimi için zararlıdır.

Henüz gelişim sürecinde olan çocukların eklem ağrısı, şekil bozukluğu, kas spazmı, tutukluk gibi fiziksel rahatsızlık yaşamaması için egzersiz yapmaları gerekmektedir. Egzersiz hem fiziksel gelişimlerini destekleyecek hem de biriken enerjilerini sağlıklı yollarla boşaltma imkanı tanıyacaktır. Hareketsizlik yorgunluk, mutsuzluk, olumsuz duygu ve düşünceleri beraberinde getirmekte stres ve kaygıya neden olmaktadır.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer Planlamak Sınav Kaygısı Riskini Azaltıyor

Kimi zaman duyulan sınav kaygısı ve başarısız olma korkusu akademik potansiyelinizden daha baskın hale gelebilir. Kaygınızla başa çıkamadığınızı, fiziksel, bilişsel ve duygusal olarak olumsuz etkilendiğinizi hissediyorsanız destek almayı ihmal etmeyiniz. Sınav başarısı ne kadar önemli olsa da çok daha önemli olan “sizsiniz”. Kaygınızı kontrol altına alamıyor ve okul başarınız olumsuz etkileniyorsa mutlaka psikolojik destek ve kariyer danışmanlığı almalısınız.

Her sağlıklı birey, yaşının ve içinde bulunduğu koşulların desteklediği biçimde kendini gerçekleştirmek ister. Ancak bireyin, kişiliğine, öz benliğine uymayan bir alana-mesleğe yönelmesi, bireyin doğal gelişiminin olumsuz yönde etkiler.

Sevilmeyen bir alanda veya meslekte başarılı ve mutlu olmak güçtür. Buna karşılık sevilen bir alana- mesleğe yönelmek kişinin daha verimli, başarılı ve mutlu olmasını destekleyecektir. Bu nedenle geleceğinize yapacağınız en güvenli ve değerli yatırım Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer danışmanlığı alarak gelecek hedeflerinizi belirlemek olacaktır

Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi planlayabilir, ilgi, yetenek ve yatkınlıklarınızı birlikte belirleyebiliriz. Sınav kaygısı ile başa çıkmak için kariyer danışmanlığı ve psikolojik destek almak gençlerin kendilerine, ailelerin çocuklarına verebileceği en değerli armağandır. Stratejik Yetenek Yönetimi hakkında daha detaylı bilgi edinmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Öğrenciler için sınava hazırlık süreci oldukça önemlidir. Kimi öğrenciler çalışmak için kolayca motive olabilirken, öğrencilerin büyük bir bölümü ise yeterince motive olamamaktan şikayet etmektedir. Çalışma verimini etkileyen motivasyon başarılı sonuçlar almak için gereklidir. Öğrenciler olumlu yönde motive olduklarında enerjileri artar, davranış için istekli hale gelirler, dikkat süreleri uzar, çeldiricilere karşı daha dayanıklı olurlar.

Peki motivasyon nedir? nasıl kazanılır? ve sınava hazırlanırken öğrencilere yardımcı olabilecek motivasyon artırma teknikleri nelerdir? Yazımızın devamında cevaplarını bulabilirsiniz.

Motivasyon nedir?

Doğada hiçbir nesne bir sebep olmadan kendi hareketsiz durumundan hareketli duruma geçemez. İnsanın eyleme geçme durumu da aynıdır ve hareket edebilmesi, davranışta bulunması için, doğa yasası gereği, birtakım sebepleri olmalıdır. Bu noktada motivasyon karşımıza çıkmaktadır. Motivasyon bireylerin belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere kendi arzu ve istekleri ile harekete geçmeleri, eylemde bulunmaları durumudur.

Öğrenciler için motivasyon, akademik hayattaki eylemlerinin türünü, şiddetini, kararlılığını ve amaçlarına ulaşmadaki hızı belirleyen en önemli güç kaynaklarından biridir. Yeterince motive olmamış bir öğrencinin derse konsantre olması, ders tekrarı için zaman ayırması ya da öğrenmek için arzu duyması beklenmemelidir. Yapılan araştırmalar, motivasyon ve başarı arasında pozitif yönlü güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Motivasyonu yüksek öğrencilerin öğrenme içeriğine, öğrenme ortamına, öğretene ve öğrenmeye yönelik algısı ve ilgisi pozitiftir. Motivasyonu yüksek olan öğrenciler güçlüklerle karşılaşıldığında, öğrenme içeriği zorlaştığında çalışma istikrarını ve öğrenme azmini daha uzun süre sürdürebilmektedirler. Çözüm odaklı problem çözme becerileri geliştirirler. Kolay öfkelenme, çabuk pes etme gibi ders başarısını olumsuz etkileyecek davranışlar motivasyonu yüksek öğrencilerde daha az görülmektedir.

Motivasyon Nasıl Sağlanır?

Öğrenciler sınav başarılarına ve öğrenme süreçlerine motivasyonlarını artırarak pozitif katkı sağlanmak istiyorlarsa, öncelikle nasıl motive olabileceklerine yönelik bilgi edinmeliler. Motivasyonu sağlayabilmek için ise öncelikle öğrenme ihtiyaçlarının altında yatan nedenler değerlendirilmelidir. Her öğrenci aynı gerekçe ile öğrenmeye yönelmez. Kimi öğrenci için öğrenme çabası negatif motivasyon içerirken başka bir öğrencinin öğrenme isteği pozitif motivasyon içeriyor olabilir. Örneğin; başarısız olunca cezalandırılmamak ya da sınıfta kalmamak gibi bireyi üzen, rahatsızlık verecek sonuçlardan kaçınmak negatif motivasyondur. Negatif motivasyon kişinin çalışmasında etkili olsa da öğrenme sürecinden keyif almasının önüne geçmektedir. Üstelik öğrenme sürecinde başarısızlık yaşaması halinde duygusal olarak çok daha olumsuz etkilenmektedirler.

Pozitif motivasyon ise, öğrencilerin çalışmalarının karşılığında elde edecekleri iyi, olumlu, haz veren sonuçların olmasıdır. Örneğin; başarılı olmak ve bir üst sınıfa geçmek. Başarılı bir gelecek inşa edebilmek için öğrenmek. Hedeflediği üniversiteye girebilmek için çalışmak. Terfi almak için çalışmak, başka diller de konuşabilmek için çalışmak. Günlük hayatta kullanabileceği yepyeni bilgiler kazanmak, kendini daha yeterli ve donanımlı hissetmek için çalışmak pozitif motivasyona örnek olarak verilebilir. Pozitif motivasyon kaygı, korku, kaçınma içermediği ve kişiye umut verdiği için etkisi daha uzun ve değerlidir.

Öğrencilerin motivasyon sağlayabilmesi için önce öğrenme güdülerinin altında yatan nedenleri tespit etmesi sonrasında ise motivasyonlarını pozitif yönde olacak şekilde değiştirmeye çalışmaları gerekmektedir. Aksi halde öğrenme ve sınavda başarılı olma noktasında yeterli enerjiyi, isteği ve azmi hissetmeleri mümkün olmayacaktır.

İçsel ve Dışsal Motivasyon Kaynakları

Öğrenme motivasyonunu etkileyen içsel ve dışsal faktörler bulunmaktadır. İçsel faktörler öğrenmeye yönelik tutumlarımız, ilgilerimiz, dikkat düzeyimiz ve kişilik özelliklerimiz gibi duygusal, sosyal ve fiziksel durumunuz ile ilgilidir.

Öğrenciler için içsel motivasyon öğrenmeye yönelik faaliyette bulunurken faaliyetin kendisini ilgi çekici bulması ya da faaliyetin kendisinden haz duymasıdır. Dışsal motivasyon ise öğrenme faaliyetini gerçekleştirmek ve bu faaliyetten doyum almak için arada motivasyonu sağlayan dışsal bir aracın olmasıdır. İçsel motivasyonda tatmin işin kendisinden kaynaklanmakta iken dışsal motivasyonda tatmin, maddi ve sözlü ödüller gibi dışsal bir aracıyla olmaktadır. Öğrencilerin kalıcı ve başarılı sonuçlar alabilmesi için içsel motivasyon kaynakları geliştirmeleri gerekmektedir. Sınava hazırlanırken motivasyon artırmak için de içsel kaynaklar geliştirmek gerekir. İçsel olarak motive olan birey, ödüllere veya baskıya ihtiyaç duymadan, özgürce ve kendi iradesiyle faaliyetleri gerçekleştirmektedir.

Sınava Hazırlanırken Kullanılabilecek Motivasyon Artırma Teknikleri Nelerdir?

Sınavlara Pareto Prensibi ile Çalışmak Motivasyon Sağlıyor

Pareto prensibi diğer bilinen adıyla 80’e 20 kuralı yaptığımız çalışmalardan gördüğümüz faydaların yüzde sekseninin, gösterdiğiniz çabanın yüzde yirmisinden kaynaklandığını belirtir. Bu prensip, kişisel, profesyonel ve sosyal başarılar dahil hayatın tüm alanlarında kullanılabilir. Sınava hazırlanırken pareto kuralıyla çalışmanız çalışmanızdan verim elde etmenizi ve ders dışı konulara da zaman ayırmanızı sağlar. Aşağıda Pareto kuralını motivasyon kazanabileceğiniz birkaç öneri ile örneklendirdik;

  • Ders çalışırken ve sınava hazırlanırken sizin için faydası olmadığını düşündüğünüz görevleri başkalarına devredebilirsiniz.
  • Gün içerisinde kendinizi ödüllendirmek ya da dinlenmek için ders çalışmak dışında sevdiğiniz şeylere zaman ayırabilirsiniz. Ancak ayırdığınız zaman ders çalıştığınız sürenin %20’sinden fazla olmamalıdır. Örneğin 100 dakikalık bir çalışma planladıysanız, 80 dakikasını çalışarak, 20 dakikasını mola vererek geçirebilirsiniz. Bu süreyi de 20 dakikada bir 5 er dakikalık molalar verecek şekilde bölebilirsiniz. Bu çalışma modeline ise pomodoro tekniği denilmektedir.
  • Zorlandığınız ya da yeni öğrendiğiniz konulara zamanınızın %80’inin ayırırken kolayca yapabildiğiniz dersler için %20’lik bir zaman ayırabilirsiniz.
  • Sınavda alanınızla ilgili olan, size daha fazla puan getirecek derslere az puan getireceklere oranla daha çok çalışabilirsiniz.
  • Boş zaman etkinliklerinizi öğrenmenize destek olacak konuları ekleyerek değerlendirebilir, öğrenmeye katkısı bulunmayacak faaliyetlere ayırdığınız süreyi kısabilirsiniz.
  • Sınav başarınıza destek olacak, motivasyonu yüksek, bilgi paylaşımı yapabileceğiniz arkadaşlarınızla ders başarınıza etkisi olmayacak arkadaşlarınızdan daha fazla zaman geçirebilirsiniz.

Enerjinizin En Yüksek Olduğu Saatlerde Çalışın

Enerjiniz düştüğünde, fiziksel ve zihinsel olarak yorulduğunuzda yapacağınız çalışmalardan verim alma olasılığınız da düşük olacaktır. Bunun yerine enerjinizin yüksek olduğu zamanlara ders çalışma planları yapmanız sağlıklı sonuçlar almanızı ve motivasyon kazanmanızı sağlayacaktır. Yorgun olduğunun zamanlarda ise ders dışı faaliyetlerle ilgilenebilir, kişisel zaman geçirerek motivasyonunuzu artırabilirsiniz.

Sabah Uyanır Uyanmaz ve Gece Uyumadan Önce Tekrar Yapın

Sabah dinlenmiş, berrak bir zihinle uyandığınızda ilk olarak öğrenmeniz gereken yeni bilgilere göz atmanız daha kolay öğrenmenizi sağlayacaktır. Yine günün sonunda yatmadan önce öğrendiklerinizi 30-40 dakika tekrar etmeniz öğrenmenizi kolaylaştıracaktır. Telefon, televizyon gibi uyarı bombardımanına maruz kalmadan uyumanız son bilgileri gece boyunca zihninizin işlemesini ve uzun süreli belleğe atmasını sağlayacaktır. Bu da öğrenmenizi, öğrendiklerinizi hatırlamanızı ve motivasyon kazanmanızı kolaylaştıracaktır.

Çalışmaya En Zoru ile Başlayın Motivasyon Kazanın

Eat The Frog tekniği olarak da karşılaşabileceğiniz bu teknik zorlanılan ve yapılmaktan kaçınılan işlerin günün ilk işi olarak yapılmasını önermektedir. Bu sayede güne başlar başlamaz gözünüzde büyüttüğünüz bir işi yapılacaklar listenizden çıkarmış olacaksınız. Günün geri kalanı ise diğer işlerinizi yapabilmek için rahatlamış olacak ve kafanızdaki “istenmeyen iş” etiketinden de kurtulmuş olacaksınız. Sürekli öteleyip, yapmaktan kaçındığınız işin getirdiği olumsuz enerjinin diğer işlerinizi gölgelemesine izin vermemek için önerilen bir tekniktir.

Zor ve Sevilmeyen Derslere Keyif Aldığınız Yer ve Zamanlarda Çalışın

Ders çalışma alanımızın sabit olması sevdiğimiz dersler için olumlu etki yaparken sevmediğimiz derslerde olumsuz etkiye neden olabilir. Ders çalışmak neredeyse tüm öğrenciler için olağanüstü keyifli bir etkinlik değildir. Hele ki ders sevilmiyor ve birde zorsa öğrencinin çalışmak için motivasyon sağlaması daha da zorlaşmaktadır. Bu yüzden sevilmeyen ya da zorlanılan derslere çalışılacağı zaman derse ve konuya sempati geliştirene kadar çalışma ortamı değiştirilebilir. Örneğin; zaman geçirmekten keyif aldığınız bir kafede sevdiğiniz bir kahve eşliğinde ya da açık alanda bir parkta, bahçede çalışabilirsiniz. Çalışırken günün keyif aldığınız zaman dilimlerinde de çalışma yapabilirsiniz.

Kısa ve Uzun Vadeli Hedeflerinizi Belirleyerek Motivasyon Sağlayın

Hedef belirlemek sınavda başarılı olabilmek için yapmanız gereken her şeyin başında geliyor. Motive olmak, dikkatinizi toplamak, zamanı verimli kullanmak, verimli çalışmak, kaygıyı yönetebilmek için önce hedef belirlemeniz gerekiyor. Çünkü bir hedefi olmayan, bir amaç uğrunda hareket etmeyen hiç kimse motivasyon sağlayamaz, başarılı olmaya ihtiyaç duymaz.

İlgi alanınız, karakteristik özellikleriniz, beklentileriniz ve ihtiyaçlarınız doğrultusunda sizin için en uygun hedefleri belirlemeniz motive olmanız için önemlidir. Uzun vadeli hedefler kimi zaman kişinin sıkılmasına ya da yaşadığı zorluklar karşısında kırıklığa uğramasına neden olabilmektedir. Uzun vadeli hedefinize varabilmek için belirleyeceğiniz kısa hedeflerde motivasyon artırma unsuru olarak size destek olacaktır.

Hedeflerinizi Görselleştirin ve Kendinize Sık Sık Hatırlatın

Hedef belirlemek motivasyon için oldukça etkili olsa da hedeflerimizi görülebilir hale getirmek motivasyon artırma noktasında çok daha etkili olacaktır. Kazanmak istediğiniz okulun bir resmini odanıza asabilir, telefonunuza, bilgisayarınıza arka plan görseli yapabilirsiniz. Okulları gidip ziyaret edebilir, o atmosferi soluyabilirsiniz. Sizi motive edecek görseller tasarlayabilir ya da bizzat hedefinizle tanışarak onu elde etmeye yönelik arzunuzu artırabilirsiniz.

Her sabah kalktığınızda ve gece yatmadan önce hedeflerinizi gerçekleştirdiğinizi hayal edebilir, enerjiniz düştüğünde ya da olumsuzluğa kapıldığınızda hedeflerinizi kendinize hatırlatabilirsiniz.

Motivasyon için Öğrenme Stilinize Göre Sınava Hazırlanın

Evet her öğrenci öğrenebilir, ama her öğrenci farklı öğrenme stillerinden faydalanarak öğrenir. Etkili ve verimli şekilde çalışabilmek, sınava hazırlanırken sizin için en kolay öğrenme sitilini bulabilmek için nasıl daha iyi öğrendiğinizi gözlemleyebilirsiniz. Görsel uyaranlarla mı, işitsel mi yoksa duyusal olarak mı daha iyi öğreniyorsunuz. Öğrenme stilinizi fark etmek, sınava çalışırken verimli çalışma teknikleri geliştirmenizi sağlar. Öğrenme Stiline Göre Akademik Başarıyı Yükseltecek Ders Çalışma Teknikleri Yazımızı okuyarak öğrenme stilleriyle ilgili detaylı bilgi edinebilir ve motivasyon için kullanabilirsiniz.

Dikkat Dağıtıcıları Ödül Olarak Kullanarak Motivasyon Sağlayın

Telefon, internet, sosyal medya, televizyon gibi ders çalışmaktan daha çok keyif aldığımız dikkat dağıtıcı faktörlere karşı koymak kolay olmayabilir. Ancak bu çeldiricilerin sınava hazırlanırken başarınıza destek olacak araçlar olmadığını siz de çok iyi biliyorsunuz. Pek çoğumuz teknolojik cihazlar karşısında harcadığımız vaktin ne kadar çok olduğunu fark etmiyor, farkına vardığımızda ise vicdan azabı çekiyoruz. Günümüzde teknolojiden, internetten ve sosyal ağlardan uzak kalmamız artık çok mümkün değil. Kimi zaman öğrenmek, kimi zaman eğlenmek ya da zaman öldürmek için değerlendiriyoruz.

Ancak sınav döneminde performansımızı gölgelemelerine ve zamanımızı boşa harcamalarına müsaade etmememiz gerekiyor. Bu nedenle çalışma alanlarınızda ve ders çalışma sürelerinizde bu tarz çeldiricileri bulundurmamanızı öneriyoruz. Dikkatinizi dağıtan telefon, tablet, televizyon gibi uyaranları ders dışı zamanlarda çabanızı ödüllendirmek için motivasyon artırma kaynağı olarak değerlendirebilirsiniz. Denediğinizde üzerinizdeki pozitif etkisini ve olumlu ders sonuçlarını göreceksiniz.

Sınava hazırlanırken motivasyon artırma tekniklerini uygulamakta zorlanıyor, hedef belirleyemiyor ya da kariyerinizi planlamakta zorluk yapıyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz. Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi sizin için en uygun şekilde planlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Üniversiteye başlamak, bireyin hayatındaki diğer önemli dönüm noktaları gibi kaygı uyandırıcıdır. Çocukluktan ergenliğe geçen birey fiziksek, zihinsel ve duygusal farklılıklar yaşar, büyümenin de getirdiği artan sorumluluklar ile yeni bir döneme girilir. Bu yeni dönem kaygı uyandırır çünkü beraberinde pek çok bilinmezliği getirir. Birey tam bu yeni döneme alışmaya başlamışken bir yeni dönem daha başlar; meslek belirleme, kariyer sahibi olma. Bu yeni dönem de beraberinde alınması gereken yeni sorumlulukları getirir ve yepyeni bir belirsizlik süreci daha başlangıç gösterir. Gelecek kaygısı öğrenciler için önemli bir problemdir.

Başarılı olabilecek miyim, iş bulabilecek miyim, kendimi geçindirebilecek miyim? Bir aile kurabilecek, onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek miyim? Bu yeni yaşam döneminde de sevilecek, değer görecek, “ben” olarak kabul edilebilecek miyim? Aslında yaşam döngüsünde yaşanan her önemli değişim bireye Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde sıraladığı ihtiyaçları karşılayıp karşılayamayacağının belirsizliğini yaşatır ve bu da kaygıyı doğurur. Tüm bu belirsizlikler ve geleceğin koşullarına yönelik beklentiler kişinin gelecek kaygısı içerisine girmesine neden olmaktadır.

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi (Maslow Teorisi) Nedir?

Maslow’un teorisine göre bireylerin içsel olarak karşılanmasına gereksinim duyduğu 5 temel ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçlar birey için büyük bir motivasyon kaynağıdır ve birey kendini hangi ihtiyaç basamağında hissediyorsa motivasyon kaynağı da o ihtiyacının karşılanıp karşılanmayacağına yöneliktir. Temel ihtiyaçlar karşılandıkça birey daha üst ihtiyaçların karşılığını aramaya başlar. Temel ihtiyaçlar karşılanmadığı durumda bireylerin daha yüksek ihtiyaçları karşılama çabaları ertelenmektedir. Maslow bireyin kişilik gelişiminin, bireyin içinde bulunduğu ihtiyaç kategorisinin niteliğine göre belirlendiğini söylemektedir. Yani birey için o an baskın olan gereksinimler hangi kategoriye ait gereksinimler ise kişinin kişilik gelişimi de bu kategorinin kişiye verebileceği yeterlilik düzeyinde olacaktır.

Örneğin; kıt kanaat geçinen bir ailenin üniversiteyi bitirmiş çocuğu, uzun dönem iş bulamamışsa bu kişinin önceliği iyi bir pozisyonda, yüksek maaş ve haklarla çalışacağı, saygınlık bekleyeceği üst düzey bir iş olmayacaktır. Bu birey hem geçimini sağlamak hem mesleki tecrübe edinebilmek için beklentilerini daha düşük tutarak iş arayışını sürdürecektir. Eğer arayış süreci uzun sürerse temel ihtiyaçlarının karşılanma ihtimali azalacağı için beklentisini değiştirerek belki de “ne iş olsa yapabilirim” beklentisine geçecektir. Buna karşılık mesleğini oturtmuş, belli bir tecrübeye ulaşmış kişi işinde motive olabilmek için maddi ya da pozisyona bağlı bir motivasyona ihtiyaç duyacak ve zam/pirim beklentisi ya da terfi arayışına girebilecektir.

Maslow’un belirlediği beş temel kişisel ihtiyaç aşağıdaki gibi sıralanabilir;

  1. Fizyolojik ihtiyaçlar (nefes alma, besin, yemek, su, cinsellik, uyku, sağlıklı metabolizma, boşaltım)
  2. Güvenlik ihtiyacı (beden, iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği)
  3. Ait olma, sevgi ihtiyacı (arkadaşlık, aile, cinsel mahremiyet)
  4. Saygınlık ihtiyacı (özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı duymak, başkaları tarafından saygı duyulmak)
  5. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı (erdemli, yaratıcı, içten, problem çözücü, önyargısız ve hakikatleri kabul eder olmak)

Bireylerin üniversite mezuniyeti, ilk iş deneyimi, iş değişikliği, askerlik, evlilik, çocuk sahibi olma, emeklilik gibi önemli hayat döngülerinde de Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi gündeme gelmektedir. Bu yeni hayat döngüsü içerisinde temel ihtiyaçlarımı karşılayabilecek yeterlilikte olacak mıyım? sorusunun cevabına yönelik belirsizlik kişilerin gelecek kaygısı duymasına neden olmaktadır.

Peki Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkmak İçin Ne Yapılabilir?

Öğrenciler için üniversiteyi kazandıktan sonra “kariyerimde ne yapacağım?” sorusunun cevabını bulamamak en büyük dert. Öğrencilerin büyük çoğunluğunun hayali üniversiteye gelene dek üniversiteyi kazanmak oluyor. Ama üniversiteyi kazandıklarında “biz şimdi ne yapacağız?” diyor ve adeta sudan çıkmış balığa dönüyorlar. Çünkü üniversiteye kadar sadece bu sınavı kazanmaya odaklanıyor sonrası için çoğunlukla bir plan yapmıyorlar.

Üniversiteyi kazanana kadar verilen emek ve yaşanan kaygı ne denli büyükse şu an gelece yönelik duydukları kaygının büyük olması da bir o kadar normal. Belli bir noktaya kadar bu kaygıyı hissetmek olumsuz değil aksine öğrenciler için oldukça faydalı. Kaygı her ne kadar bizi huzursuz eden bir duygu olsa da aynı zamanda bizi uyararak önlem almamızı ve hazırlık yapmamızı da sağlıyor. Kaygı hissettikçe bu duyguyu hafifletebilmek için çareler arıyoruz. Gelecek kaygısı hissedilmeye başlandığında da öğrenciler kaygıyla başa çıkmak için yöntemler geliştirirler. Aşağıda gelecek kaygısı yaşayan öğrencilerin bu duyguyla başa çıkmalarında yardımcı olacak önerilerimizi paylaşıyoruz.

Geleceğe Dair Somut Hedefler Belirlendikçe Gelecek Kaygısı Azalıyor

Üniversiteye hazırlanırken nasıl bir yol izlediniz? Örneğin; karakterinizle, ilgi alanlarınız, kişisel beklentileriniz ve yeteneklerinizle örtüşen, sevip mutlu olabileceğiniz bir meslek seçtiniz mi? eğer bu sorunun cevabı evet ise bugüne kadar oldukça başarılı bir strateji izlediğinizi söyleyebiliriz. Bundan sonrasında da benzer bir hazırlık yapmanız yani yeni dönem hedeflerinizi belirlemeniz sizin için son derece verimli olacak. Ancak bu süreci ilk başta bahsettiğimiz stratejiler ile geçirmediyseniz de endişe duymayın, iş hayatına yönelik şimdi yapabileceğiniz hazırlıklarla açığınızı olabildiğince kapatabilirsiniz.

Öncelikle üniversitenin ilk yılı balayı gibidir. Hedefine ulaşan ve istediği bir bölüm olsun olmasın artık bir üniversiteli olan öğrenciler yaşadıkları rahatlama ile bir rehavete kapılırlar. Üniversitenin ilk yılı çoğunlukla yeni ortamı keşfetme, arkadaş edinme, doğru yerde olup olmadığını değerlendirme ile geçmektedir. İkinci yılda ise farkındalık artar. İkinci yıl ayrışma yılıdır. Burada yöneleceğiniz alana göre ders seçmeye başlarsınız. Bu yıl aynı zamanda kariyerinizde fark yaratmak için ikinci bir yan dal da seçebileceğiniz bir yıl olmaktadır.

Özgeçmiş, Staj ve Yurtdışı Eğitim Fırsatları Önemli

Özgeçmiş yine ikinci yılın ikinci döneminde ağırlık verilmesi gereken yeni bir detay olarak çıkıyor karşımıza. Özellikle üçüncü sınıfın başında artık bir özgeçmiş oluşturmalısınız. Üçüncü sınıf çok kilit bir sınıf çünkü bu sınıf aynı zamanda üniversite yıllarının en verimli geçirilmesi gereken yılı. Dördüncü sınıf çok geç olduğu için üçüncü sınıfı öğrencilerin tabiri caizse dört karpuzu birden bir arada taşıması gereken bir yıl.

Üniversite yıllarınızda mutlaka her boşluğunuzu; yaz tatilleri, dönem tatilleri gibi stajlarla değerlendirmeye çalışın. Yapacağınız her staj mesleğinizi sürdürebileceğiniz çalışma alanlarını keşfetmenizi ve hangisinin size daha uygun olduğunu bulmanızı sağlayacak. Bu tecrübelerinizin sonucunda da kariyerinizin gelecek dönemini belirlemeye başlayacaksınız. Kariyer hedeflerinizi belirlemek ise gelecek kaygısı hissinizi hafifletecek.

Yine üniversite eğitiminiz içerisinde öğrenci değişim programlarını araştırabilir, eğitiminize yurtdışı eğitim tecrübesini de eklemeyi değerlendirebilirsiniz. Bu aşamada bütçe planlamaları da önemli hale gelecektir. Burs fırsatlarını da değerlendirebilirsiniz. Yurtdışı eğitim almak istiyor ancak gerekli hazırlıklar sürecinde nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız yurtdışı kariyer danışmanlığı alabilir ya da öğrenci ofisinizden destek talep edebilirsiniz.

Hedeflerinize Ulaşmak İçin Hazırlık Yapın Gelecek Kaygısı Yaşamayın

Hedefinizi belirginleştirdikten sonra artık bu hedefe erişmek için neler yapabileceğinizi araştırmak gerekiyor. Stajlarınızı verimli şekilde geçirdiyseniz staj yaptığınız yerlerde kendinize iyi referanslar toplamış olma ihtimaliniz çok yüksek. Burada iletişim becerinizin de iyi olması gerekiyor. Yine staj yaptığınız yerlerde mezuniyet sonrası istihdam olasılığınız olduğunu da unutmayın ve staj bağlantılarınızla ilişkilerinizi koparmayın.

İyi bir cv hazırlamak ve mülakat becerilerinizi geliştirmekte hedeflerinize ulaşmakta size yardımcı olacak. Olumsuz tecrübelerinizde motivasyonunuzu kaybetmeden nerede eksikleriniz olduğunu tespit edin. Eksiklerinizi iyileştirmeye odaklanmanız gelişmenizi daha da hızlandıracaktır.

Üniversitede eğitim aldığınız akademisyenlerle, asistanlarla, okul arkadaşlarınızla ve tabi ki staj yaptığınız bağlantılarla ilişkilerinizi sürdürmeye çalışın. Alanınızla ilgili seminerler, araştırmalar, konferanslara katılın ve network toplamaya odaklanın. Network ağınızın geniş olması iş bulma sürecinizi oldukça kolaylaştıracak.

Belirsizlikleri Netleştirmek Gelecek Kaygısı Duymanıza Engel Olacak

Öncelikle yeterli bilgi sahibi olmadığınız ve size kaygı veren her soru işaretini not edin. Sonrasında tüm sorularınızın cevaplarını arayın. Bu soruların mantıksız ya da gereksiz olduğunu düşünmeyin, eğer size kaygı veriyorsa sizin için mutlaka önemli detaylardır ve cevabını bulmanız da sizi rahatlatacaktır. İş bulma süreci, nerelere başvuru yapabileceğiniz, iş verenleri nasıl etkileyebileceğiniz, rakiplerinizin neler yaptığı, mesleki gelişim için sizden beklenenlerin neler olduğu gibi pek çok soruya yönelik cevapları araştırabilir araştırdıkça eksiklerinizi tespit ederek bir bir tamamlamaya çalışabilirsiniz. Yapacağınız tüm bu hazırlıklar gelecek kaygısı yaşamanızı engelleyecektir.

Etkili Problem Çözme Becerileri Geliştirmek Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkmaya Yardım Ediyor

Ne kadar hazırlık yaparsak yapalım her şeyi erkenden kontrol etmemiz mümkün değil. Elbette ki hayatın akışı içerisinde karşımıza çıkacak yeni engeller, belirsizlikler ya da aksamalar olacaktır. Önemli olan karşılaştığımız güçlükler karşısında sergilediğimiz tutum ve onunla nasıl başa çıkmayı seçtiğimizdir. Eğer zorluklarla baş etmek için size uygun, yapıcı ve çözüm odaklı problem çözme becerileri geliştirebilirseniz bu becerileri mesleğinizde dahil olmak üzere tüm yaşam alanlarınızda kullanabilir hale gelebilirsiniz.

Gelecek Kaygısı Yaşamamak için Sorumluluk Almayı Öğrenin

Sorumluluk sahibi olmak bireylerin erken yaşam dönemleri itibariyle geliştirmeleri gereken önemli bir beceridir. Sorumluluk sahibi bireyler çok daha kolay özdenetim geliştirirler. Stresle daha rahat başa çıkar, görevlerini ve kendilerinden beklenenleri yerine getirebilmek için daha planlı ve programlı şekilde hareket edebilirler. Sorumluluk sahibi bireyler zamanı daha verimli kullanır, daha başarılı işler çıkarabilir, potansiyellerini gerçekleştirmekte daha az zorluk yaşarlar. Şimdiye kadar sorumluluk alma yönünüz çok fazla gelişmediyse bugünden itibaren sorumluluklarınız üzerine daha fazla eğilebilirsiniz. Sorumluluk sahibi bireyler işlerini başkalarına yaptırmak yerine bizzat kendileri yapan, sonuçlarıyla yüzleşen bireylerdir. Sorumluluk sahibi bireyler daha rahat karar verebilir, kendi hayatlarının kontrolünü ellerinde tutabilirler. Gelecek kaygısı yaşasalar dahi bu kaygıyı başa çıkabilecek düzeylerde tutabilirler.

Sosyal Destek ve Aile ile Pozitif İlişkiler Önemli

Gelecek kaygısı yaşayan bireyler için çevrelerinde onları destekleyen arkadaşlarının ve sıcak aile ilişkilerinin olması çok değerlidir. Geleceğin olumsuz yaşam ihtimalleri ve belirsizliği karşısında kaygılar ile başa çıkmada aile ve sosyal destek oldukça etkilidir. Sevildiğini ve desteklendiğini bilen, yalnızlık hissetmeyen bireyler başarmaya daha kolay odaklanır. Sevdiklerinin desteğiyle kendini gerçekleştirmeye yönelik inancı perçinlenir ve kendini bu süreçte daha güçlü hissedebilirler. Bu dönemde kaygılarınızı aileniz ve sosyal çevreniz ile paylaşmanız sizi hem rahatlatacak hem de size olan inanç ve desteklerini görmeniz size iyi gelecektir. Aynı zamanda benzer süreçlerden geçen arkadaşlarınızla etkileşim kurmanız da bu duyguların sadece size özel olmadığını gösterecek ve yaşadığınız kaygının olağan olduğunu fark etmek sizi daha da rahatlatacaktır.

Gelecek Kaygısı Yaşamamak İçin Kariyer Planınızı Erkenden Oluşturun

Eğer yaşadığınız gelecek kaygısı ve stres düzeyiniz işlevselliğinizi bozacak düzeyde ise psikolojik destek almayı düşünebilirsiniz. Üniversite dönemi başarılı bir kariyer için ön hazırlık yapmanızı gerektiren oldukça önemli bir süreçtir. Bu dönemde daha emin adımlar atmak, mesleğe daha iyi hazırlanmak ve başarılı sonuçlar edinebilmek için bizimle iletişime geçebilir stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz.

Read More