Posttravmatik stres bozukluğu uzun yıllar sürebilen ve ciddi işgücü kaybına yol açabilen bir hastalıktır. Travmatik yaşantılar, bir insanın kendisinin veya başkalarının hayatını ve güvenliğini tehdit eden tehlikeli, korkunç durumlardır. Savaş, doğal afet, patlamalar, saldırılar, taciz, tecavüz, kaza ve benzeri olaylar travma sonrası stres bozukluğu nedeni olabilir. Trvma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşamak için bizzat travmatik olayın içerisinde yer almak gerekmez.
Şahit olmak da kişilerin travmatize olmasına neden olabilmektedir. Medya, basın yayın kaynakları da bireylerin travmatik olaylara filtresiz şekilde maruz kalmasına neden olabilmektedir. Özellikle çocuklar ve ergenler bu içeriklere kontrolsüzce maruz kalmaktadır.
Peki Travma nedir? kimler travma sonrası stres bozukluğu yaşar? Hangi belirtilerle kendini gösterir? Posttravmatik stres bozukluğu tedavi edilebilir mi? Hangi tedavi yöntemleri etkilidir? Ve daha fazla sorunun yanıtına yazının devamında ulaşabilirsiniz.
Travma Nedir? Hangi Durumlar Travma Kapsamındadır?
Ani ve beklenmedik bir şekilde gelişen, dehşet, kaygı ve panik yaratan olaylara travmatik olaylar denilmektedir. Travma mağdurlarında yoğun çaresizlik duygusu hakim hale gelir. Rutin yaşam içerisinde pek çoğumuz üzüntü, keder, çaresizlik, kaygı ve stres hissederiz. Ancak bunlar sonucunda pek çoğumuz travmatize olmayız. Aynı şekilde travmatik olaylara maruz kalmak veya şahit olmak da her zaman herkeste travma yaratmaz.
Travmalar doğa kaynaklı ve insan kaynaklı olmak üzere ikiye ayrılır. Her ne kadar bu tarz bir ayrım yapılmış olsa da tüm travmalar insan kaynaklıdır. Deprem değil, bilinçsiz yapılaşma ve güvensiz yapılar insan öldürür. Aynı şey diğer doğal olayları için de geçerlidir. Yanlış ve yetersiz yapılaşmalar insanların hayati risk içeren afetler deneyimlemesine neden olmaktadır.
Heyelan oluşabilecek, çığ düşebilecek ya da yanardağ patlaması olabilecek bir alanda yapılaşmak gibi. Dolayısıyla doğanın öldürdüğü insan yoktur, insan ihmali, bilinçsiz yapılaşma ve kalitesiz malzeme sonucu ölüm vardır. Doğal afetlerin yol açtığı insan faktörlü travmaların yanı sıra bir de direk insan tarafından yaratılan travmalar vardır. Tecavüz, savaş, terör, işkence, dayak, ensest, trafik kazası, kimyasal kirlenme gibi.
Posttravmatik stres bozukluğu olaydan 1 ay sonra veya daha uzun süreler sonra belirti vermeye başlar. Daha erken belirtiler ise akut stres bozukluğu denmektedir. DSM V’e göre kurban aşağıdaki bir veya fazla şekilde ölüm, ölüm tehdidi, ciddi yaralanma veya cinsel saldırıya maruz kalan kişidir;
Doğrudan travma ile karşılaşma,
Başkalarının başına gelenlere tanık olma,
Travmatik olayların aile bireyleri veya yakın bir kişinin başına geldiğini öğrenme,
Ekstrem travmatik olaylar ve detaylarına sürekli maruz kalmak, (mesleği gereği olabilir; asker, jandarma, polis, doktor gibi. Bu kişiler de travmatize olabilir ve psikolojik desteğe ihtiyaç duyabilirler.)
Posttravmatik Stres Bozukluğu Nedir ve Nasıl Gelişir?
Travma sonrası stres bozukluğu olaydan 1 ay sonra veya daha uzun süreler sonra belirti vermeye başlar. Daha erken belirtilere ise akut stres bozukluğu denmektedir. Daha öncede belirttiğimiz gibi her travmatik olay ve deneyim herkeste aynı etkiyi yaratmaz. Yapılan araştırmalar bir kişinin travmatize olması için bazı bireysel özelliklerin devreye girdiğini göstermektedir.
Bunlar arasında bireyin hayatında boyunca yaşadığı stresli deneyimler, yaşadığı travmaların miktarı ve ciddiyeti yer alır. Ayrıca kişilik özellikleri, ailede anksiyete ve depresyon öyküsünün olması da travma riskini artırmaktadır. Bunların yanı sıra beynin ve vücudunun strese yanıt olarak saldığı kimyasallar ve hormonları düzenleme şekli neden olabilmektedir.
Posttravmatik stres bozukluğu sıklıkla cinsel şiddet, fiziksel istismar, saldırıya maruz kalma, kazalar, savaş ve silah tehdidi ile gelişir. Ayrıca gasp, adam kaçırma, uçak kazası ve terör de neden olabilmektedir. Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri kişinin yaşam kalitesini son derece düşürmektedir. Eğitim ve/veya profesyonel kariyer zedelenmekte, aile içi ve sosyal ilişkiler zarar görmektedir.
Ayrıca travma sonrası stres bozukluğu beraberinde anksiyete, depresyon, OKB, alkol, madde kullanımı riskleri de artmaktadır. Travmadan hemen sonra bireye psikolojik ilk yardım uygulanması travma sonrası stres bozukluğu görülme riskini azaltmaktadır. Yargılamamak, güven vermek ve temel ihtiyaçlarını karşılamak psikolojik ilk yardım sunacak kişinin birincil görevleridir. Tıpkı tıbbi ilk yardım gibi psikolojik ilk yardım desteği de bilgili kişiler tarafından sunulmalıdır.
Posttravmatik Stres Bozukluğu Hangi Belirtilerle Kendini Gösterir?
Travma sonrası stres bozukluğunu belirtileri olaydan aylar sonra veya yıllar sonra dahi görülebilir. Kişi travma sonrası yeniden yaşama (hatırlama), kaçınma, bastırma, ruh halinde ani değişimler, fiziksel tepkilerle kendini belli edebilir. Kişi olayı tekrar tekrar yaşıyormuş gibi büyük tepkiler verebilir. Uyku problemleri görülebilir. Rüyada olayı yeniden yaşama söz konusu olduğunda uykuya direnç gelişebilir.
Beklenmedik anda gelen dokunma, seslenme gibi durumlara kişi kontrolsüzce aşırı tepki verebilir, kendini korumaya alabilir. Kaçınma belirtilerinde ise olayın gerçekleştiği ortamdan uzak durma , olayı hatırlatacak kişilerle görüşmeme sayılabilir. Posttravmatik stres bozukluğu sonrası kişi hatırlatıcı etkisi olacak mekan, kişi, eşya benzeri her şeyden uzaklaşabilir. Kimi zaman ise kaçınma davranışı tamamen zihinsel bir kaçınmaya yöneliktir. Örneğin kişi olay üzerine düşünmekten, konuşmaktan kaçınabilir.
Depresif belirtiler görülebilir, anksiyete artabilir. İçe kapanma, sosyal ortamlardan ve etkinliklerden uzak durma görülebilir. Özbakım azalabilir veya temizliğe aşırı önem verilebilir. Aşırı alkol kullanımı, riskli araç kullanımı, riskli deneyimler, madde kullanımı ve benzeri davranışlar görülebilir.
Posttravmatik Stres Bozukluğu ve Tedavi Süreci
Travma sonrası stres bozukluğu tedavisi fark edildiğinde hızla tedaviye başvurulması gereken bir hastalıktır. Kişinin yaşam kalitesini düşürmekte ve ikincil hastalıkların gelişimine zemin hazırlamaktadır Tedavi sürecinde psikoterapi öncelikli yöntemdir. Ancak ihtiyaç duyulması halinde ilaç tedavisi de uygulanmaktadır. Bu tedavi yöntemlerini birleştirmek, semptomlarla başa çıkma becerisini geliştirir. Bireyin kendisi, başkaları, gelecek ve dünya hakkında daha iyi düşünmesine katkı sağlar.
Belirtiler herhangi bir tetikleyici sonucunda yeniden açığa çıkabilir. Böyle bir ihtiyale karşılık psikoterapi ile bireye bireysel baş etme yolları öğretilir. Anksiyete, Okb, depresyon, özgüven eksikliği gibi psikolojik sorunların açığa çıkmasını önler. Psikoterapi teknikleri arasında Bilişsel davranışçı terapi ve EMDR tedaviden verimli sonuçlar alınmasını desteklemektedir. Ayrıca çocuklarda oyun terapileri de işlevseldir.
Posttravmatik stres bozukluğu yaşıyor veya benzer şikayetler hissediyorsanız mutlaka profesyonel destek almalısınız. Aba psikoloji olarak danışanlarımızın psikolojik sorunlarıyla ilgileniyoruz. Psikolojik faktörlerin yol açtığı akademik ve profesyonel başarı kayıplarını da tölare etmeye çalışıyoruz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Stresle başa çıkma ihtiyacı çağımızın en temel ihtiyaçlarından biri haline geldi. Stres yaşamın doğal bir parçası. Kozmopolit bir toplumun parçasıyız ve bir arada bulunduğumuz her ana ve ortama kendi stres kaynaklarımızı taşıyoruz. Dolayısıyla strese yönelik birbirimizi etkiliyor ya da birbirimizden etkileniyoruz. Günümüzde stressiz bir yaşam vadetmek gerçekçi değil. Ancak stresle başa çıkma yollarını öğrenerek stresinizin hayatınızdaki negatif enerjisini minimuma indirebilirsiniz.
Strese yoğun olarak maruz kaldığımız önemli bir ortamda kariyer alanımız. Mesleğimiz, çalışma ortamımız, çalışma arkadaşlarımız, işe gidip geldiğimiz yol gibi pek çok noktada stres yaşayabiliyoruz. Hatta stresle yaşamaya o kadar alışığız ki varlığını kimi zaman fark etmiyor stresin yarattığı olumsuzlukları olağan kabul ediyoruz. Dolayısıyla mesleki doyumu düşük, sosyal ilişkileri azalan bireylerle sık sık karşılaşıyoruz.
Stres ilişkilerimizi olumsuz etkiliyor, yanlış anlaşmalara ya da ifade eksikliklerine neden olabiliyor. Stres kaynaklı anın tadını çıkaramıyoruz. Stres yaratıcılığımızı, verimliliğimizi ve motivasyon kaynaklarımızı adeta emip tüketiyor. Peki stres nedir? Stres nasıl açığa çıkar? ve Stresle başa çıkma önerilerimiz neler? Yazımızın devamında ilgili cevaplara ulaşabilirsiniz.
Stres Nedir?
Stres, içsel veya dışsal faktörlerle kişiyi olan faaliyetlerinden ve tepkilerinden sapmaya sevk eden tüm durumlardır. Bir diğer açıklama ile stres, kişinin, fiziksel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi veya zorlanması ile ortaya çıkan psikolojik bir durumdur.
Stres, tehlike anında vücudun kendini korumak için verdiği doğal bir tepkidir. Bu tehlike kimi zaman gerçek bir tehlike iken kimi zaman tamamen kişinin zihinsel tehlike algısıyla ilgili olabilir. Dolayısıyla her tehlike olarak algılanan durum herkes için stres kaynağı değildir. Bu da bize yaşam içerisinde herkes için farklı farklı pek çok stres kaynağı olabileceğini gösterir.
Okula başlama, mezun olma, evlenme, ebeveyn olma, emekli olma gibi yaşamsal değişiklikler stres kaynağıdır. Bunların dışında kişinin varoluşunu tehdit eden hastalık, salgın, kaza gibi travmatik olaylar da stres nedenidir. Boşanma, sevilen birinin vefatı, sevilen birinin ayrılığı, alışkanlıklardan kopma da strese yol açmaktadır.
Mizaç özellikleri, düşünce şekli, geçmiş öğrenmeler de stres yaşamaya neden olabilir. Kaygılı, mükemmeliyetçi kişilik tipleri, özgüven eksikliği, düşük benlik saygısı, olumsuz düşünme eğilimi strese yol açabilir. Dolayısıyla stres herkesin hayatında belirli derecelerde yer alsa da stres kaynakları ve yoğunlukları birbirinden farklıdır. Aynı şekilde herkesin strese vereceği tepki ve stresle başa çıkma yöntemi birbirinden farklı olacaktır.
Stres Nasıl Açığa Çıkar?
Stresin açığa çıkmasına neden olan kaynaklar birden fazladır. Herkesin stres kaynakları benzer olsa da etkilenme düzeyleri birbirinden farklıdır. Ailevi, kültürel, ekonomik, toplumsal, fiziksel, sağlıkla ilgili, performansa yönelik, sosyal sorunlar strese neden olabilir. Stresin birey üzerinde davranışsal, bilişsel, fiziksel, sosyal ve psikolojik ve performansa dayalı etkileri olabilmektedir.
Stresle başa çıkma güçlüğü yaşayan bir birey rahatlamak ya da stresi bastırmak için negatif alışkanlıklara yönelebilir. Sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı veya sıklığının artması, aşırı yemek yeme davranışı gibi. Aynı şekilde bağırma, agresif davranma, huzursuz tavırlar, öfke patlamaları ve yıkıcı davranışlar da görülebilir.
Stres anında bireyde fiziksel tepkiler de açığa çıkmaktadır. Kalp atışı ve nabzın yükselmesi, terleme, kesik ve sık nefes alma, vücutta gerginlik gibi. Yoğun stres sonucu bireylerde uyku sorunları, diş sıkma, diş gıcırdatma, depresyon, kaygı gibi psikolojik sorunlar da görülebilir. Aynı zamanda stres bireyin organize olmasını, dikkatini odaklamasını ve sürdürmesini de güçleştirir.
Yoğun stres altında bireyler sağlıklı karar vermekte zorlanır ve sorumluluk almaktan kaçınabilirler. Stresli yaşam aynı zamanda anı yaşamamızı da güçleştirir. Yoğun stres yaşayan bireyler kendilerini ya çoğunlukla gelecek odaklı ya da geçmişe takılmış halde bulabilirler.
Stresle Başa Çıkma Önerileri
Stres çoğunlukla iletişim eksikliği, verimsiz zaman yönetimi, dikkat dağınıklığı, organize olamama, yetersiz dinlenme, kötü beslenme ve yorgunluk kaynaklı açığa çıkıyor. Erteleme alışkanlığı ve Hayır diyememekte stresi besleyen faktörlerdir. Anda kalamamak ve stres yaratan duruma yönelik olumsuz düşünceleri zihinde tekrar etmek de stresi artırmaktadır.
Stresle Başa Çıkma Becerisi Geliştirmek için Stres Kaynaklarınızı Belirleyin
Stresle başa çıkma becerisi geliştirebilmek için öncelikle kendinize dönüp stres kaynaklarınızı değerlendirmelisiniz. Sizi en çok strese sokan ne? Ne yapmaya hazırlanırken, yaparken ya da yaptıktan sonra stres duyuyorsunuz? Bunu bulabilmek için Lazarus’un stresle başa çıkma modelinden destek alabilirsiniz.
Lazarus’un Modeline Göre Stres Yaşadığınızda Şu 3 Sorunun Cevabını Arayın;
Stres ve kaygı uyandıran bir durumda kendinize şu 3 soruyu sormanız kontrolün hala sizde olduğunu, rahatsızlık veren duygu ve düşünce ile başa çıkabileceğinizi size hatırlatacak.
Şu an ne oluyor? (Bu bir olay ya da bir düşünce, duygu, dürtü olabilir)
Bu olan benim için tehlikeli mi?
Peki bununla başa çıkabilir miyim?
Birinci soruda kişi olayı kendi algılayışına göre ele almalıdır. İkinci soruda bu olayın kendisi için tehlikeli olup olmadığını değerlendirmelidir. Üçüncü soruda ise tehlike söz konusu ise başa çıkmak için sahip olduğu kaynakları değerlendirmelidir.
Burada sahip olunan fiziksel (bireyin sağlığı, enerjisi ve dayanma gücü vb.), sosyal (somut ve duygusal destek), psikolojik (inançlar, problem çözme becerileri, benlik saygısı, ahlaki değerler vb.) ve maddi (para, aletler vb.) başa çıkma kaynakları değerlendirilmelidir.
Etkili İletişim Becerilerinizi Geliştirin
Etkili bir iletişim kurabilmeniz için öncelikle iyi bir dinleyici olmanız gerekir. İletişim halindeyken o an konuşulan konuya odaklanmak gerekir. Ne söyleyeceğinizi düşünmek yerine karşınızdakinin ne söylediğini dinlemeniz etkili bir iletişim kurabilmek için önemlidir. İletişimde sıklıkla yanlış anlaşılma yaşayabilir ya da kendimizi tam olarak ifade edemeyebiliriz. Bunun önüne geçmek için ise doğru kelimeleri seçebilmek gerekir.
Olumlu gibi görünen ama anlam olarak olumsuzluk taşıyan kelimeleri gün içerisinde sık sık kullanırız. Ama, fakat, asla, keşke gibi. Bu kelimelerde doğrudan iletişimimizin gidişatını ve enerjisini etkiler. Sıklıkla yaptığımız bir diğer iletişim hatası ise “Sen Dili” kullanmaktır. “Çok yavaşsın, hep gecikiyorsun, asla beni dinlemiyorsun” gibi. Bu örnekte de görüldüğü üzere sen dilini kullanmak suçlayıcı konuşma niteliğinde.
Dolayısıyla bu sözlerin muhatabı bizimle iletişim kurmaktan çok kendini savunmaya odaklanıyor. Herkes “şimdi ne söylemeliyim” diye düşünürken de etkili bir iletişim kurmak mümkün değildir. Suçlayıcı konuşmalar stresi yükseltiyor. Baskıyı artırıyor. “Sen dili”ni kullanmak stresle başa çıkma noktasında bizi zorladığı gibi karşımızdakine de stres yaratıyor.
Etkili bir iletişim için empatik iletişim kurabilmek de çok önemli. Empatik iletişim kurabilmek için önyargılarımız veya öznel değerlendirmelerimizden uzaklaşıp karşımızdakinin duygu- düşüncelerini anlamaya odaklanmamız gerekiyor. İletişimin verimliliğini artıran bir diğer etken ise beden dilimizi, jest ve mimiklerimizi doğru kullanabilmek. Kelimelerin Gücü: Etkili İletişim İçin Öneriler ve Etkili İletişim Becerileri Kariyer Gelişimini Etkiliyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.
Verimli Zaman Yönetimi Teknikleri Uygulayın, Dijital Uygulamalardan Faydalananın
Zaman herkes için eşit olsa da zamanımızı harcadığımız kaynaklar birbirinden farklıdır. Etkili zaman yönetimi ise herkes için eşit olan zamanın kişinin sorumluluklarına, ilgilerine, fiziksel, duygusal ve kişisel ihtiyaçlarına ve sosyal yaşamına yetecek şekilde adil olarak dağıtılabilmesidir. Pek çoğumuz sorumluluklarımızı yerine getirmeye büyük önem verip kişisel ve sosyal ihtiyaçlarımızı geri planda tutuyoruz.
Veya tam tersi ilgilerimize gereğinde fazla zaman ayırıp asıl sorumluluklarımız için yeterli zamanı bulamıyoruz. Bu da zaman baskısı yaşamamıza, fiziksel ve duygusal olarak negatif enerjimizi boşaltamamamıza neden oluyor. Dolayısıyla zamanı verimli kullanamamak stresle başa çıkma becerimizi olumsuz etkiliyor. Zamanı verimli kullanmak için Pomodoro ve Eisenhower Matrisitekniklerini araştırabilirsiniz. Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.
İyi Beslenin, Yeterli Uyuyun ve Egzersiz Yapın
Stresle başa çıkma becerisi kazanmak için düzenli egzersiz, kaliteli uyku ve dengeli beslenmenin önemi büyük. Zihinsel, bedensel ve ruhsal olarak iyi hissetmek için haftada üç kez egzersiz yapmak öneriliyor. Uzmanlar günde yaklaşık 21 dakika egzersiz yapmanın iyi hissetmek için yeterli olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla saatler harcamanıza gerek yok, egzersizinizi risk almamak ve zorlanmamak için yürüyüş olarak da planlayabilirsiniz.
Egzersiz yaparken aynı zamanda zihinsel olarak da gevşemek istiyorsanız meditasyon, yoga da yapabilirsiniz. Böylece stresle başa çıkma becerisi için nefes, beden ve zihin egzersizlerini bir arada yapmış olacaksınız. Youtube egzersiz videoları ya da telefon uygulamaları ile egzersiz programınızı oluşturabilirsiniz.
Azalmış aktivitenin düşük ruh hali, düşük motivasyon ve düşük enerjiye neden olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla hareketsizlik de stresi besleyen bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Stresle Başa Çıkma Yöntemi Olarak Mindfulness ile Tanışın
Mindfulness en basit anlamıyla şimdiki zamana yönelik farkındalık geliştirmektir. Bilinçli farkındalık aracılığı ile içinde bulunduğumuz anda açığa çıkan duygu, düşünce ve olayları o anda değerlendiririz. Bu değerlendirmeyi yaparken duygu, düşünce ve davranış üzerinde bilinç oluşturabilmek, yargısız ve nazik değerlendirebilmek gerekir. Stresle başa çıkmayı, sorunlara yapıcı çözümler getirmeyi kolaylaştırır.
Mindfulness aracılığı ile daha kolay empati kurabilir, kendiniz kadar diğerlerine yönelikte farkındalık geliştirebilirsiniz. Duygu, düşünce ve olaylara yönelik objektif bakış açısı geliştirebilirsiniz. Kendinizi, çevrenizi ve dünyayı daha farklı bir gözle değerlendirebilir, daha yapıcı yaklaşım sergileyebilirsiniz. Dolayısıyla mindfulness kendinizden memnun olmanızı, çevrenizle daha iyi ilişkiler kurmanızı ve kariyerinizde öne çıkmanızı sağlar.
Yaşadığımız deneyimlerden ders çıkarabildiğimiz müddetçe benzer hataları yapmayı bırakırız. Mindfulness yalnızca hoşa giden deneyimleri gözden geçirmek değil hoşumuza gitmeyen deneyimleri de gözden geçirmemizi sağlar. Bu sebepten ötürü, hayatında bilinçli farkındalığı uygulayabilen kişiler hatalarının sebepleri üzerinde yoğunlaşarak kendilerini geliştirme yolunda büyük adımlar atarlar. Mindfulness egzersizlerini düzenli olarak kullanmak stres hormonu olan kortizon üretimini de azaltıyor.
Kaygı, yorgunluk, gerginlik, fiziksel ağrı hissini azaltıyor. Gün içerisinde bu tekniklerin birkaçını denemek, daha etkili bir iş ve yaşam dengesi kurmanızı sağlıyor. Üstelik mindfulness egzersizleri için özel mekanlara, ekipmanlara ya da belli başlı bir süreye ihtiyacınız yok. Günün her anı, her ortamda ve herhangi bir ekipmana ihtiyaç duymaksızın kolayca yapabilirsiniz.
Stresle başa çıkma becerisi hayatımızın her alanında olduğu gibi akademik hayatta da hepimize kolaylık sağlıyor. Stres hepimizin hayatında farklı ya da benzer sebeplerle var. Kimimiz stresi daha yoğun hissederken kimimiz üstesinden daha kolay gelebiliyor. Kimi için stres başarıyı destekleyecek boyutlarda iken kiminin işlevselliğini ketleyebiliyor. Dolayısıyla stres, stresle başa çıkma becerisi geliştirildiğinde sağlıklı bir güç olarak hayatımızda rol alabiliyor.
Stres en açık tanımıyla kişinin üzerinde hissettiği baskı ve gerginlik durumudur. Stresi hayatımızdan çıkarmak mümkün olmasa da onunla baş etmeyi ve sağlıklı şekilde yönetmeyi öğrenebiliriz. Trafik, ulaşım, alışveriş, ekonomi, eğitim, iletişim pek çok konuda stres yaşayabilir ya da yaşatabiliriz. Akademik hayatta da stres kaynaklarıyla sık sık karşılaşmamız olağan.
Akademik başarı elde etme çabasıyla verilen tüm emek, girilen sınavlar, performans sunumları, stajlar, projeler stres kaynağı. Sadece akademik gereklilikler değil akademik hayatın getirdiği tüm uyum, öğrenme ve ilişki geliştirme süreçleri stres taşıyor. Okula uyum, şehre uyum, kurallara uyum, arkadaşlık geliştirme ve sosyal gruba uyum… Eğitim masrafları, ulaşım, geleceğin belirsizlikleri bireyin akademik hayatta da yoğun şekilde stres yaşamasına neden olabilir.
Stresten kaçınmaya çalışsak da kimi zaman onun varlığına ihtiyaç duyarız. Hafif yoğunlukta stres kişiyi harekete geçiren, enerji veren ve eksik yönleri geliştirmek için güdüleyen bir etken olabilir. Buna karşılık yoğun stres duyumu performansınızı olumsuz etkileyerek potansiyelinizin altında işlevsellik göstermenize neden olabilir. Stres verimliliğin yanı sıra, ilişkilerinize, iletişiminize ve yaşam doyumunuza olumsuz etki edebilir.
Peki neden stres yaşıyoruz? Her şey herkes için aynı derecede stresli mi? Akademik hayatta stresle verimli şekilde başa çıkmak mümkün mü? Yazımızın devamında stresle başa çıkma becerileriyle ilgili daha detaylı bilgi bulabilirsiniz.
Stres Nedir ve Neden Stres Yaşıyoruz?
Stres, tehlike anında vücudun kendini korumak için verdiği doğal bir tepkidir. Bu tehlike kimi zaman gerçek bir tehlike iken kimi zaman tamamen kişinin zihinsel tehlike algısıyla ilgili olabilir. Dolayısıyla her tehlike olarak algılanan durum herkes için stres kaynağı değildir. Örneğin terfi almak terfi hayali olan biri için sevindirici bir haberken sorumluluk almaya yönelik endişe olan biri için stres nedenidir.
Bu da bize yaşam içerisinde herkes için farklı farklı pek çok stres kaynağı olabileceğini gösterir. İş, okul, ev değişikliği, mezuniyet, evlenmek, emekliye ayrılmak, terfi ve benzeri yaşam değişiklikleri stres yaratabilir. Yaşamsal değişikliklerin yanı sıra kişinin varoluşunu tehdit eden hastalık, salgın, kaza gibi travmatik olaylar da stres nedenidir. Boşanma, sevilen birinin vefatı, sevilen birinin ayrılığı, alışkanlıklardan kopma da strese yol açmaktadır.
Akademik hayatta da bireyler bu ve benzeri pek çok stresle başa çıkma gerekliliği duyabilmektedir. Ancak stres, her zaman çevresel faktörler sonucunda gelişmez. Mizaç özellikleri, düşünce şekli, geçmiş öğrenmeler de stres yaşamaya neden olabilir. Kaygılı, mükemmeliyetçi kişilik tipleri, özgüven eksikliği, düşük benlik saygısı, olumsuz düşünme eğilimi strese yol açabilir.
Dolayısıyla stres herkesin hayatında belirli derecelerde yer alsa da stres kaynakları ve yoğunlukları birbirinden farklıdır. Aynı şekilde herkesin strese vereceği tepkilerde birbirinden farklı olacaktır.
Akademik Hayatta Sıklıkla Karşılaşılabilecek Stres Kaynakları ve Stresle Başa Çıkma İhtiyacı
Yaşam Değişikliklerine ve Uyuma Dayalı Stresle Başa Çıkma İhtiyacı
Akademik hayat beraberinde yaşam alanı, çevre, sosyal destek ve ekonomik değişiklikleri getirebilmektedir. Üniversite eğitimiyle beraber bireyin yaşadığı şehir ve hatta ülke değişebilmektedir. Ülke ve şehir değişikliği bireyin ailesinden ve alışık olduğu yaşam alanından ayrılmasına neden olmaktadır. Aynı şekilde üniversiteye başlangıç demek Liseden mezun olmayı, alışılan arkadaşlık ilişkilerinden, öğretmenlerden de uzaklaşmayı getirmektedir.
Yoğun şekilde sınava hazırlanmanın ardından üniversitenin ilk yılıyla beraber çoğu öğrenci “şimdi ne yapacağım” diyebilmektedir. Öğrencilerin önünde büyük bir sınav hazırlığının kalmamış olması rehavete kapılmalarına neden olabilmektedir. Aynı şekilde üniversitenin ilk yılı yeni ortama, çevreye uyum sağlama, yeni kuralları benimseme yılıdır. Bu yıl ev arkadaşı edinme, yurt arkadaşı edinme, sınıf arkadaşı ve sosyal çevre kurma yılıdır.
Akademik başarıdan ziyade düzen kurma çabası bu yıl daha önemli hale gelmektedir. Aileye ve eski alışkanlıklara duyulan özlem de kişileri zorlayabilmektedir. Ekonomik değişkenler de üniversite eğitimiyle daha belirgin stres kaynağı haline gelebilir. Eğitim masrafı, konaklama, yeme-içme, ulaşım masrafları öğrencileri ve aileleri zorlayabilmektedir. Kimi öğrenciler için üniversite yılları eğitimin yanı sıra ekonomik kazanç ihtiyacı nedeniyle iş hayatının da başladığı bir dönemdir.
Çoğunlukla mesleğe yönelik olmayan maddi kazanç odaklı bu işlerle beraber akademik başarıyı sürdürmek kolay olmayabilir. Dolayısıyla okurken çalışmaya devam etmek de öğrenciler için stres kaynağı olabilmektedir. Tüm bunlar öğrencileri üniversite yıllarında akademik, sosyal ve maddi kazanım noktasında daha faal olmaya itmektedir. Artan yaşam temposuyla beraber gencin stres kaynakları da günbegün artış göstermektedir.
Üniversite aynı zamanda farklı kültürlerden, inanç ve ideolojilerden insanların bir araya geldiği bir yerdir. Burada arkadaşlık geliştirme sürece daha fazla deneme yanılma üzerine kuruludur. Beklentiyi karşılamayan arkadaşlıklar ya da kendine uygun arkadaşlık geliştirememek de stres nedenidir. Aileye özlem duymak, onlarla eskisi gibi bir arada olamamak da streslidir.
Özelliklede ailede hasta ya da bakıma muhtaç birileri varsa duyulan stres daha da artmaktadır. Çevreye uyum sağlama, stresle başa çıkma veya merak kaynaklı sigara, alkol, madde kullanımına yönelim artabilmektedir.
Akademik Beklentiler, Performans ve Hayal Kırıklığına Dayalı Stresle Başa Çıkma İhtiyacı
Hatalı alan, bölüm, meslek seçimi de stres nedenidir. Dersler ilerledikçe ve beklediğini bulamadıkça bireylerin stresi daha da artabilmektedir. Tüm bunların yanı sıra üniversitenin özellikle ilk yılları zaman yönetiminin zayıf olduğu yıllar olabilmektedir. Üniversite sınavının atlatılmış olması ve mezuniyete daha uzun zaman olması nedeniyle zaman baskısı hissedilmemektedir.
Bu nedenle sürekli ertelenen işler, ödevler, sınavlarda başarısızlığa, ödev teslim tarihlerine yetişmekte zorlanmaya neden olur. Bir süre sonra alışkanlık haline gelen erteleme ve biriktirme davranışı nedeniyle önemli tarihlerde stres yaşanır. Önlem alınmadığında ve başarısız sonuçlar elde edildiğinde stres kaygıya dönüşmeye başlayabilir. Erteleme davranışı ve zamanı iyi yönetememe nedeniyle bireyin akademik, sosyal, kişisel yaşamına yeterli zaman kalmaz.
Sosyal yaşama, aktivitelere ve arkadaşlıklara yeterli zaman ayırılamadığında sosyal ilişkileri de giderek zayıflayabilir. Kişisel yaşama zaman ayırılamadığında birey yeterince dinlenemez; uyku, beslenme bozulabilir, kişi yeterince deşarj olamaz. Dolayısıyla tölare edilebilecek ufak problemler dahi stresle başa çıkma zorluğu oluşturabilir. Akademik başarı elde etmekte üniversitede lise eğitimine oranla daha zor olabilmektedir.
Farklı şehirlerden hatta ülkelerden aynı hedefle aynı bölümü seçmiş öğrenciler arasında daha yoğun rekabet olabilmektedir. Akademisyenlerle lisedeki öğretmenlerde birbirinden farklıdır. Ders anlatımından, puanlama, sınavların değerlendirilmesi ve akademisyenlerin beklentilerine kadar pek çok şey Lisedeki gibi değildir.
Dolayısıyla öğrenciler derslere, puanlama sistemine ve akademisyenlerin eğitim tarzına da alışmaya çalışmakta ve stres yaşamaktadır. Öğrenci Lisede elde ettiği başarıyı burada sürdüremez veya kendisinden beklediği performansı gösteremezse de stres duyacaktır.
Başarı noktasında performansının diğerlerince beğenilmemesi, fikirlerin eleştirilmesi bireyin öne çıkmasını engelleyebilmekte, özgüven düşebilmektedir. Üniversitenin sonuna yaklaşıldığında akademisyenlerden referans mektubu alma, tez hazırlama, tez sunma ve stajlar stres kaynağı olabilmektedir. Mezuniyet sonrasıyla ilgili belirsizlikler de strese yol açmaktadır. İş bulabilecek miyim? Geçimimi sağlayabilecek miyim? Mesleğimde mutlu ve başarılı olabilecek miyim? Bireyin kaygı duymasına neden olan faktörlerdir.
Bu dönemde yaşam alanına yönelik belirsizlikler de açığa çıkmaktadır. Üniversite sonrası pek çok öğrenci yetersiz iş olanağı nedeniyle aile yanına geri dönememektedir. İş bulabilecekleri büyük şehirlere yerleşmek durumunda kalmaktadırlar. Bu da beraberinde daha güçlü bir gelecek kaygısı getirmektedir. Öğrencilik rolünden sıyrılıp yetişkin rolünü üstlenmek birey için ayrı bir stres yaratabilmektedir.
İş bulma süreci, mülakatlara hazırlanmak da ayrı bir stres kaynağıdır. Bu süreçte güçlü yönlerin vurgulanması, zayıf yönlerin kontrol altında tutulması, iş verenin dikkatini çekebilmek gerekir. İşe kabul sonrasında da stres kaynakları devam etmektedir.
Yeni bir ortama uyum sağlama, kendini tanıtma, grup içerisinde performans gösterme stres kaynakları olabilmektedir. Aynı zamanda iş hayatında akademik ya da sosyal hayata kıyasla diğerlerinin töleransı daha düşük olacaktır.
Akademik Hayatta Stresle Başa Çıkma Önerileri
Stresle başa çıkma becerisi geliştirebilmek için öncelikle kendinize dönüp stres kaynaklarınızı değerlendirmelisiniz. Sizi en çok strese sokan ne? Ne yapmaya hazırlanırken, yaparken ya da yaptıktan sonra stres duyuyorsunuz? Bunu bulabilmek için Lazarus’un stresle başa çıkma modelinden destek alabilirsiniz.
Lazarus’un Modeline Göre Stres Yaşadığınızda Şu 3 Sorunun Cevabını Arayın
Stres ve kaygı uyandıran bir durumda kendinize şu 3 soruyu sormanız kontrolün hala sizde olduğunu, rahatsızlık veren duygu ve düşünce ile başa çıkabileceğinizi size hatırlatacak.
Şu an ne oluyor? (Bu bir olay ya da bir düşünce, duygu, dürtü olabilir)
Bu olan benim için tehlikeli mi?
Peki bununla başa çıkabilir miyim?
Birinci soruda kişi olayı kendi algılayışına göre ele almalıdır. İkinci soruda bu olayın kendisi için tehlikeli olup olmadığını değerlendirmelidir. Üçüncü soruda ise tehlike söz konusu ise başa çıkmak için sahip olduğu kaynakları değerlendirmelidir.
Burada sahip olunan fiziksel (bireyin sağlığı, enerjisi ve dayanma gücü vb.), sosyal (somut ve duygusal destek), psikolojik (inançlar, problem çözme becerileri, benlik saygısı, ahlaki değerler vb.) ve maddi (para, aletler vb.) başa çıkma kaynakları değerlendirilmelidir.
1. Şu an ne oluyor?
Yeni bir ortama giriyorum. Sevdiğim arkadaşlarımdan, ailemden ayrılıyorum. Başarılı olup olamayacağımı bilmiyorum ve geleceğimi belirsiz buluyorum. Tüm bunlar strese girmeme neden oluyor ve stresle başa çıkma zorluğu yaşıyorum.
2. Bu benim için tehlikeli mi?
Bu benim için önemli bir yaşam dönemi. Yetişkinliğe hazırlanıyorum. Yeni rollerimi başarıyla kazanmam gerekiyor. Ailemin aklı bende kalmamalı ve ben de onların desteği olmadan kendi ayaklarım üzerinde durabilmeyi öğrenmeliyim. Yeni arkadaşlar edinmeli, sosyal açıdan olduğu kadar akademik anlamda da başarımı sürdürmeliyim. Tüm bu süreç beni korkutuyor.
Altından kalkamamaktan, başarısız olmaktan ve yalnız kalmaktan endişe ediyorum. Bu korkularım stresle başa çıkma noktasında beni zorluyor.
3. Bu duygu, düşünce ve kaygılarla başa çıkmak için ne yapabilirim?
Kendime çok yükleniyor ve başarısız olacağımı düşünüyorum ama bir yandan da geçmiş yaşam dönemlerime bakıyorum. Liseye başlangıçta benim için benzer korkuları barındırıyordu. Ancak kısa sürede arkadaşlıklar kurdum, derslerimde başarılı oldum. Sosyal becerilerime güvenmeliyim. Akademik olarak başarılı biriyim ve bu bölüme bu başarım sayesinde girdim. Dolayısıyla diğerlerinden eksik ya da geride değilim.
Sosyal desteğim şu an için burada olmasa da yeni insanlarla tanışana kadar ailemle, eski arkadaşlarımla görüşmeye devam edebilirim. Sosyal medya, telefon ve internet aracılığı ile onları daha çok yanımda hissedebilirim. Sosyalleşmek için kulüplere, sosyal aktivitelere dahil olabilirim. Arkadaşlık edinene kadar vaktimi derslere yoğunlaşarak geçirebilirim. Ders çalışma tekniğimi gözden geçirebilir, daha iyi nasıl çalışabileceğimi öğrenebilirim.
Zamanı verimli kullanma teknikleri öğrenebilirim. Stresle başa çıkma tekniklerini uygulayabilir ve meditasyon, nefes egzersizi çalışmaları yapabilirim.
Stresle Başa Çıkma Önerileri Olarak Bunları da Yapabilirsiniz
Stresle başa çıkma söz konusu olduğunda psikolojik sağlamlık, fiziksel iyi oluş ve özgüven oldukça önemlidir. Aynı şekilde sosyal desteğin varlığı da önemli bir başa çıkma kaynağıdır.
Zaman yönetimi eksikliği de zaman baskısı nedeniyle strese yol açabilmektedir. Stresle başa çıkma becerinizi geliştirmek için zaman yönetimi tekniklerini öğrenebilirsiniz. Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımızdan faydalanabilirsiniz.
Belirsizlikler de stres yaratan durumlardır. Geleceğinizle ilgili stres yaratan belirsiz durumları netleştirmek için bilgi toplamaya çalışabilirsiniz. Geleceğin size getirebileceği olumlu ve olumsuz durumları tespit ederek kendinizi olası koşullara hazırlayabilirsiniz.
Gerçekdışı beklentiler edinmek de stres yaşatabilmektedir. Bu beklentiler kimi zaman mükemmeliyetçi yönümüzün kimi zaman ise çevremizin empoze ettiklerinin sonucu olabilir. Ancak gerçekdışı beklentiler kişinin sınırlarını gereğinden fazla zorlamasına neden olacaktır. Çoğu zamanda ulaşılamayan hedefler bireyin özsaygısını ve özgüvenini düşürecektir. Beklentiler performans ve potansiyelle uyumlu olmalıdır.
Başkalarını değil kendinizi memnun etmeye odaklanın. Diğerlerinin beklentilerini değil kendi beklentilerinizi gerçekleştirmeye çalışın. Her zaman daha iyi ve daha kötüsünün bulunduğunu hatırlayın. Sürekli gelişmeye çalışmakla birlikte sınırlarınızın farkına varın ve onları kabul edin. Kendiniz için gerçekçi hedefler koyun. Başarınızı kendi kişisel gelişiminiz içinde değerlendirin.
Negatif enerjinizi boşaltmak, deşarj olmak ve daha iyi hissetmek için ilgi ve beceri alanlarınıza hitap eden hobiler edinin. Yeterince dinlenin, egzersiz yapın ve iyi beslenin. Tüm önerilerimize rağmen akademik hayattastresle başa çıkma zorluğu yaşarsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Sınav kaygısı belirtileri fizyolojik ya da psikolojik olarak görülebilir. Bireyler stres altındayken kaygı hissedeler. Aslında bu son derece doğal bir durumdur. Öğrenciler için sınavlar hayatlarının önemli bir parçasını oluşturur ve çoğu zaman kaygı hissetmelerine sebep olur. Kaygı belirli bir düzeyin üstüne çıkmadığı sürece vücudu olumlu etkileyebilir ancak kaygı düzeyinin yüksek oluşu ve kontrol altında tutulamaması bazı problemlere neden olur. Sınav kaygısı, odaklanma sorunu, bildiğini unutma gibi sorunların yanı sıra fiziksel problemlere varan ciddi bir tabloya dönüşebilir. Peki; sınav kaygısı belirtileri nelerdir?
Sınav Öncesinde Ya Da Sınav Sırasında Görülen Belirtiler
Sınav kaygısı, sınav öncesinde ya da sınav sırasında bazı belirtilerle kendini gösterir. Bu belirtileri şöyle sıralayabiliriz;
Telaş, unutkanlık, organize olmada zorluk yaşama
Odaklanma sorunu
Sindirim sistemi problemleri (mide bulantısı, ishal, kabızlık)
Ağız Kuruluğu
Kalp çarpıntısı, hızlı soluk alıp verme
Normalden fazla terleme ya da üşüme
Baş ağrısı
Yeme bozuklukları (iştahsızlık ya da aşırı yeme)
Uyku düzeninin bozulması
Yorgunluk
Uzaklaşma Arzusu
Gerginlik ya da Çabuk Öfkelenme
Tüm bu belirtiler sınav kaygısı belirtileri olarak karşımıza çıkar. Önemli sınavlardan önce ya da sınav esnasında bu belirtilerden bir ya da birkaçını gösteriyorsanız sınav kaygısı yaşıyorsunuz demektir. Peki sınav kaygısı neden ortaya çıkar?
Neden Sınav Kaygısı Yaşarız?
Sınav kaygısı öğrencilerin sıkça yaşadığı bir problem olarak karşımıza çıkar. Peki; hangi düşünce ya da durumlar sınav kaygısını tetikler? Öğrenciler sınava yeterince hazır olmadıklarını düşündüklerinde kaygı hissetmeye başlarlar. Zamanları daraldıkça kaygı miktarı da artar. Özellikle ebeveynleri tarafından sürekli olarak başkalarıyla kıyaslanmaları kaygının ortaya çıkmasının önemli sebeplerinden biridir. Başarısız olmaktan korkan öğrenci kaygıya kapılır. Mükemmeliyetçi bir yaklaşıma sahip olmak da kaygıyı tetikleyebilen nedenler arasındadır. Mükemmele ulaşma isteği ve beraberinde getirdiği yetersizlik hissi kaygının ortaya çıkmasına ya da kaygı düzeyinin artmasına neden olabilir.
Sınav Kaygısının Kontrol Edilememesi Ne Gibi Sonuçlara Yol Açar
Sınav kaygısı kontrol edilemeyecek düzeyde olduğunda bilgilerin aktarılması mümkün olmaz. Dikkat eksikliği ve odaklanma problemi ortaya çıkar. Zihinsel beceriler zayıflayacağı için okuduğunu anlama ve/veya hatırlama zorlaşır, unutkanlık problemi ortaya çıkar. Kaygı seviyesinin üst düzeyde olması sınav öncesi ya da sınav esnasında fiziksel sorunların yaşanmasına neden olur.
Sınav Kaygısı ile Baş Etme Yöntemleri Nelerdir?
Peki; sınav kaygısı ile baş etme yöntemleri nelerdir? Bu konuda neler yapabiliriz? Her şeyden önce mutlaka bir çalışma programı hazırlanmalı ve programa uyulmalıdır. Çalışmayı son ana bırakmak kaygının artmasına neden olacaktır. Çalışmaya vaktinde başlamak eksiklerin giderilmesi için yeterli zamanı sağlar ve kaygı hissinin azalmasına yardımcı olur. Çalışmanın son ana bırakılması kafa karışıklığına ve telaşa sebep olacaktır.
Sınav öncesinde yeteri kadar uyumak ve dinlenmek dikkat eksikliği sorununu ortadan kaldırmanıza yardımcı olur. Sınav saatinden önce kendinize birkaç saat izin vermek ve sınav dışı konulara odaklanmak kafa karışıklığını önler ve rahatlamanızı sağlar.
Unutmayın ki; kendinizi başkalarıyla kıyaslamak size bir şey kazandırmaz. Bu ve benzeri düşüncelerden uzak durmak, başarıya odaklanmak ve kendinize inanmak ise motivasyonunuzu arttırır.
Sınav öncesinde omuz egzersizleri ya da nefes egzersizleri gibi küçük dokunuşlarla vücudunuzu rahatlatabilirsiniz. Burundan nefes alıp aldığınız nefesi ağızdan yavaşça vererek vücudunuzu ve zihninizi gevşetmeyi deneyebilirsiniz. Ya da sınavdan bir süre önce meditasyon tekniklerine başvurabilir düzenli meditasyon ile kendinizi rahatlatmayı deneyebilirsiniz.
Sınav stresinin öğrenciler üzerindeki fiziksel etkileri belki de psikolojik etkilerden çok daha fazladır. Çoğu öğrenci sınav anında ve sürecinde farkında olmadan bile bu fiziksel belirtileri gösterebiliyor. “Nedenini anlamadım ama çok heyecanlandım.” ,“Sanki o an oradaki ben değildim.” gibi cümleler öğrencilerden sık sık duyulanlardandır. Ancak aslında, sınavdan dolayı oluşan fiziksel sıkıntılar psikolojik nedenlerden ortaya çıkmaktadır. Bunları engellemenin tek yolu psikolojik yaklaşımı ve psikolojik sağlamlığı geliştirmektedir.
Hazırlık Süreci: Sınav Stresinin Öğrenciler Üzerindeki Fiziksel Etkileri
Sınav stresinin fiziksel etkileri sınava hazırlık sürecinde kendini göstermeye başlar. Aslında iyi bir gözlemci olan öğrenciler bu stresi sınav öncesinde fark ederek sınavda aksilik çıkmaması adına çalışmalar yapabilirler. Sınav stresini yoğun yaşayan öğrenciler hazırlık sürecinde uykusuzluk, çok yemek yeme ya da yeme içmeden kesilme davranışları gösterebilir. Özellikle sindirim sisteminin stresten sıklıkla etkilendiği gözlemlenmektedir. Kabızlık ya da ishal gibi problemler stresli dönemlerde kişinin metabolizmasının yapısına göre değişkenlik göstererek ortaya çıkabilir. Bunun dışında baş ağrıları mide bulantısı gibi belirtiler de sınav stresi doğrultusunda ortaya çıkabilen sıkıntılardandır. Kişinin kendini gözlemlemesi bu problemlerin stres kaynaklı olduğunu anlamasında oldukça önemlidir. İç görüsü yüksek bireyler bu problemlerin kökenini daha iyi anlayacaktır.
Sınav Günü: Sınav Stresinin Öğrenciler Üzerindeki Fiziksel Etkileri
Sınav gününde sınav stresinin fiziksel etkileri sınav sonucunu etkileyebilir. Sınav anında heyecanlanmak ellerin titremesine neden olabilir. Ellerin titremesi soruları çözerken kalemi aktif kullanmayı engelleyebilir ve odaklanmayı bozabilir. Kişi ellerinin titrediğini fark ettikçe daha da stres olarak kaygıdan kağıda odaklanamayabilir. Sınav anında yaşanan stresten dolayı terleme ve karın ağrısı gibi hastalık belirtileri yaşayan öğrenciler de bulunmaktadır. Hatta stresin ileri boyutunu yaşayan bazı öğrenciler sınav anında panik atak bile geçirmektedirler. Ayrıca bu tip stres unsurları dikkat dağıtıcı niteliktedir. Kişi hali hazırda stresliyken zihin akılda dönen stres unsurlarıyla oyalanmaktadır. Üstüne vücut sistemi stresle savaş halinde olduğu için belirtiler gösterirken sınav anında kalabilmek ve soruları sağlam kafayla çözmek zorlaşır.
Sınav Stresinin Fiziksel Etkileri için Öneriler
Sınav stresinin öğrenciler üzerindeki fiziksel etkileri stresi somut olarak anlamamız ve tanımlamamız açısından değerlidir. Aslında yaşanan krizi fırsata çevirmek adına fiziksel belirtiler bir şanstır. Öncelikle kişinin kendini gözlemlemesi daha önce yaşamadığı bazı durumları deneyimlediğini fark etmesi gerekir. Sınav öğrencileri kendilerine yönelme ve öz bakım konusunda sıkıntılar yaşayabiliyor. Özellikle önemli yerleştirme sınavlarına hazırlanan öğrenciler fiziksel ihtiyaçlarını bir kenara bırakıp kendilerini olabildiğince çok çalışmaya verebiliyorlar.
Ancak stres metabolizmayla alakalıdır. Metabolizmayı sağlam tutmak da dinlenmekten, iyi beslenmekten ve eğlenmekten geçer. Bu üçlü konusunda dikkatli olmak adına günlük çalışma saatleri ve kendimizle ilgilenme saatleri planlı hale getirilebilir. Sınav stresinin fiziksel belirtilerine karşı farkındalık yaratarak günü yazmak, planlamak ve ihtiyaçlarımızı göz ardı etmemek faydalı olacaktır. Sınav öncesinde öz bakımı sağlamak, düzenli uyku ve beslenmeyle strese karşı biyolojik bağışıklık kazanma psikolojik yıpranmaya da iyi gelecektir. Diğer bir yandan sınav anındaki strese karşı ekstrem tepkilerinin ortaya çıkmasında da engelleyici olacaktır.
“Sınav stresi nasıl yenilir ?” sınava girmek isteyen öğrencilerinin çoğunun cevabını aradığı sorudur. IELTS söz konusu olduğunda ise stresle baş etmek çok önemlidir. IELTS kısıtlı sürede cevap verilmesi gereken alt bölümlere ayrılmış bir sınavdır. Sınav stresi tetiklendiği an bir bölümde çıkan sıkıntı tüm bölümleri etkileyecektir. Stres anında sınava odaklanma problemleri, özgüvende azalma ve endişeden kaynaklı elin ayağın birbirine dolaşması gibi yan etkiler ortaya çıkabilir. Kişinin baştan sınav stresini yenmesinin en etkili çözüm olmasıyla beraber sınav anında beklenmedik stres olma durumunda da kontrolün sağlanması önemlidir. Bu nedenle bugünkü blog yazımızda IELTS sınav stresini nasıl yenebileceğimizden bahsedeceğiz.
Sınav stresini yenmek için altında yatan sebeplerin bulunması gerekir. IELTS () konusunda sizi stres olmaya sürükleyen faktörün ne olduğunu anlamak için üzerinde düşünmeniz gerekir. “Neyden korkuyorsunuz?” sorusu bu noktada etkili bir soru olabilir. Sınav stresi nasıl yenilir sorusunun cevabına en kolay yoldan ulaşmamızı sağlayan bizi kaygılandıran ya da korkutan faktörü bulabilmektir. IELTS konusunda strese girmenizin nedeni yüksek ihtimalle sınavın kendisinden değil sonucundan korkmanızdır. İyi bir sonuç alamazsanız istediğiniz hedefe ulaşamamak ya da insanların ne düşüneceği sizi etkiliyor olabilir. Böyle durumlarda sonucu düşünmenin sınav performansını daha da olumsuz etkilediğini bilmek ve sınav anına odaklanabilmek gerekir.
Sınav stresi nasıl yenilir denilince akla bazı bilişsel yöntemler gelir. Sınav konusunda sizi kaygılandıran nedenleri bir kağıda yazın. Ardından kaygılarınıza karşılık antitezler bulun. Örneğin “IELTS’den 6.5 alamazsam istediğim üniversiteye kabul alamayacağım.” Negatif yargısı üzerinden tartışalım. Bu yanlış bir bilgi değil. Evet dil koşulu olarak IELTS’ten 6.5 isteyen bir üniversiteye 6.5 alamazsanız kabul alamazsınız. Ancak eğer sürekli buna odaklanıyorsanız sıkıntı yaşarsınız. Sürekli 6.5 almalıyım diye düşünmeniz daha çok stres yaparak sınav anında performansınızın düşmesine neden olacaktır. Dolayısıyla antitez olarak kağıda “6.5 alamasam da bu başarısız biri olduğumu göstermez.” Yazabilirsiniz. “ Sınav anında beklenmedik durumlardan dolayı da 6.5 alamamış olabilirim.”, “Bir anlık performansım genel başarımı belirlemez.” gibi yönergeler rahatlamanızı sağlayacaktır.
Sınav Stresi Nasıl Yenilir? Stres Yaşayan Ne Yapmalı?
Sınav stresi yaşayanların ihtiyacı olan şey: Rahatlamaktır. IELTS’e karşı duyulan sınav stresi nasıl yenilir sorusunun bir diğer cevabı da rahatlamayı sağlayan aktiviteler yapmaktır. Sınavı gereğinden fazla önemsemeniz sizi kaygılandırıyor olabilir. Sınavı ölüm kalım meselesi haline getirirseniz stresiniz artacaktır. Stresinizi azaltmak ve rahatlamak için sınava çalışma sürecinizde günlük boş zaman aktivitelerine zaman ayırmanız iyi gelecektir. Özellikle fiziksel aktivite rahatlamanızı sağlayacaktır. Stresli durumlarda sempatik sinir sistemi dediğimizi bizi tehlikede olduğumuzda tetikte tutan sistem aktifleşir. Tersine yönelik, bizi rahatlama noktasına getiren parasempatik sinir sistemimizi aktifleştirmek sınav konusunda sakinleşmemizi sağlayacaktır. Özellikle yoga, meditasyon ve nefes egzersizleri parasempatik sinir sistemini aktifleştirdiği bilimsel olarak kanıtlanmış uygulamalardır. Düzenli olarak yapılan bu tür aktiviteler kişinin stresli anlarında kontrolünü sağlamasında etkilidir. IELTS sınav stresi için de etkili olacaktır.
Genç olmanın doğasındaki düşünce: “Kimse beni anlamıyor.“ Özgür ruhları anlamak zor gelirken bir de onları kısıtlayarak evde tutmalıyız… Kişilik karmaşalarının içerisinde oradan oraya savrulmak genç olmanın doğasında var. Hadi bir de özel koşullardan ötürü özgür bir ruhun kanadını kestiğimizi düşünelim: “Artık dışarı çıkamıyorsun.”
Onlar için kolay olmadığı kadar evdeki otorite için de kolay değil… Bu durumda ebeveynlerin ne yapması gerektiği oldukça tartışmalı.
“Onunla nasıl baş edeceğiz şimdi?” “Onu zorlamalı mıyım?” “Karışmamam mı gerekir?” “Benimle iletişimi güçlü değil, nasıl iletişim kurmalıyım?” “Odasından çıkmıyor, bizimle iletişime geçmek istemiyor.” “Uyku ve yeme düzeni çok bozuldu bu konuda ne yapmalıyım.”
Maalesef bu soruların tek bir cevabı yok. Her ergenlik çağındaki birey her insan gibi farklı düşüncelere sahiptir. Hepsinde işe yarayacak bir çözüm bulmak imkansız… Fakat fikirlerine, kişiliğine ve durumu algılayış biçimine göre sizi nasıl davranmanız gerektiğiyle ilgili sonuca ulaştırabiliriz!
Farklı Davranış Örüntüleri
Temelinde ergenlik çağındaki bireyler sosyalleşme ihtiyacı duyarlar ve kendilerini kanıtlama iç güdüsü içerisindedirler. Bu sebeple eskiden olsa eve kapanmak her genç bireye zor gelir diyebilirdik. Yalnız artık durum farklı. Sosyal medyayla iç içe yaşadığımız bu çağda bazısına evde kalmak daha cazip bile gelebilir.
Diğer bir yandan gençlerin geçirdiğimiz döneme bakış açıları da kişisel farklılıklar gösterecektir. Bazı gençler hiç panik yapmazken, bazısı çeşitli sebeplerden korku ve endişe besleyebilir. Örneğin özellikle sosyal yönleri güçlü çocukların: “Zaman kaybediyorum!” diye düşünmesi ya da yarım kalan planlarına üzülme eğilimi göstermesi beklenen bir durumdur.
Ne Düşündüğünü Anlamaya Çalışın
Farklılıkların olması ebeveynleri olarak sizi korkutmasın. Buradaki kilit nokta genç olmanın ortak özelliği “kendilerini kanıtlama iç güdüsü” dür. Kendilerini değerli hissetme ihtiyacı duyan gençlere ilk uygulamanız gereken taktik durumla ilgili düşüncelerini sormak duygularını anlamaya çalışmak olmalıdır.
Yargılamayın
Duygularını açıklarken daha çok olumsuz duygular içerisinde olduğunu ve geleceğe ümitsiz baktığını fark edebilirsiniz. Böyle bir durumda yargılamayın. Böyle hissetmek için birçok geçerli nedeni olduğunu anlamaya çalışın. Ergenlik döneminde yapmak istenilen şeyleri yapmak bir ihtiyaçtır. Ergenlik kimlik arayışıdır. Yani gençler yapmak istenilen her türlü etkinliği yaparak özünün neyden beslendiğini bulmaya çalışır bu süreçte. Hareket alanı kısıtlandığı için büyük ihtimalle olumsuz duyguları artacaktır. Onu anlamaya çalışın. Olumsuz duyguları eleştirmek yerine onu anladığınızı ve üzücü bir durum olduğunu belirtin. Ardındansa geleceği ve şuanı kapsayan umut verici cümleler kurmaya çalışın:
“ Her şey düzelecek, merak etme. “
“ Hepimiz yapmak istediklerimizi yapamıyoruz, hepimiz için zaman durdu. Yalnızca sen değil arkadaşlarında aynı durumdalar. ”
“ Güven bana gerekli önlemleri aldığımız sürece bugünleri de sağlıklı bir şekilde atlatacağız.”
Bağlılık, Yeterlilik ve Özerklik İhtiyacını Karşılayın
Bu üç psikolojik ihtiyacı sakın unutmayın. Özellikle gençler bu üç psikolojik ihtiyaca yoğun bir şekilde gereksinim duymaktadırlar.
Bağlılık için aile ruhunu yansıtmanız, çocuğunuzun yanında olduğunuzu hissettirmeniz yetecektir.
Yeterlilik için ona çocuk gibi davranmayın. O artık bir çocuk değil. Basit sorumluluklar konusunda uyarmayın. Mesela ona kalkmasını söylemeyin. Aslında bu süre aynı zamanda onların sorumluluk alıp almadıklarını gözlemlemenizi sağlayacaktır.
Özerklik için gerekli oranda özgürlük alanı sağlayın. Emir verici cümleler kurmayın. Ona günlük planını sorun. Ardından yapması gerektiğini düşündüğünüz bir sorumluluk varsa (örneğin ev işlerine yardım etmesi gibi) planına bunu da ekleyebilir misin diyerek kibarca rica edin. Sorumluluğun içinde onu boğmayın. Fakat kendi ayaklarının üstünde durmayı öğrenmeye başladığı gençlik döneminde sorumluluk almayı öğrenmesi gerekmektedir. Kolay ve az miktarda, rica yoluyla görevler vermekten çekinmeyin.
Plan Yapması İçin Yönlendirin
Okulun olmaması onu plansızlığa itebilir ve düzeni bozulabilir. O artık yetişkinlik için ilk adımlarını atmış bir birey. Bu yüzden onun planını siz oluşturamazsınız. Bunun yerine onu plan yapmaya yönlendirebilirsiniz. Sabahları ya da akşamları gün içerisinde neler yaptığını sorun, bu onu günlerini düşünerek değerlendirmeye itecektir. Sorumluluklarının yerinde saymadığını hissedecek ve plan yapmaya kendiliğinden yönelecektir. Örneğin meraklı bir şekilde online derslerinde ya da kendi kendine çalışırken ne çalıştığını, neler öğrendiğini sormak bu bağlamda işe yarayabilir.
Zamanını Sürekli Verimli Geçirmesine Gerek Yok
Gerginlik ve kaygı duyulan süreçlerde ,yaş grubu fark etmeksizin, sürekli kendimizi bir şeyler yapmaya zorlamak doğru değildir. Süreç içinde gençlerin zamanını sürekli verimli geçirmemesi beklenen ve hatta önerdiğimiz bir durum. Ara sıra bırakın ne istiyorlarsa onu yapsınlar. Yalnızca tek yönlü etkinliklere ağırlık vermemesi konusunda dikkatli olun. Özellikle sürekli internetle vakit geçiriyorsa değişik yöntemler uygulamakta fayda var. Her gün ailecek oynayabileceğiniz eğlenceli bir kutu oyunu oynamak güzel bir çözüm olabilir.
Moxo testi, dikkat, hiperaktivite, zamanlama ve dürtüsellik performansını ölçen online bir testtir. Uzmanlar tarafından düzenlenen bu test; çocuk, genç ve yetişkin testi olarak 2’e ayrılmaktadır. Test 8 aşamadan oluşmaktadır. Yetişkinlerde 18 dakika, çocuklarda ise yaklaşık 15 dakika sürmektedir. Moxo testi, kişinin çevresel koşullar altındaki dikkat performasını çeldiricilerle objektif bir şekilde ölçmeyi hedefleyen bir testtir. Görsel ve işitsel olmak üzere iki çeldiriciden oluşan testin bir bölümünde çeldirici bulunmazken, bir diğer bölümde bulunmasıyla, kişinin dikkati, zamanlaması ve dürtüselliği ölçülmektedir. Özellikle 6-12 yaş grupları için hazırlanan bir testtir.
Eğer çocuğunuzda bu belirtiler varsa;
Derslerinde çalışmasına rağmen başarılı olamıyorsa
Dikkat sorunu yaşıyorsa
Sınavlarda zamanlama sorunu yaşıyorsa
Yerinde duramıyor, sık sık yaralanıyorsa
Okula hep geç gidiyorsa ve evden hep geç çıkıyorsa
Moxo testi bu belirtilerde olan çocuklarda uygulanması en sağlıklı testtir. Küçük yaşta hiperaktif olan ve yukarıda belirtilen durumları olan çocuklar, genellikle velileri tarafından ilkokul çağında fark edilmektedir. Erken yaşta fark edilip müdahale edilmesi önemlidir. Aksi halde çocukların ergenlik dönemleri ile birlikte ileriki yaşlarında sorunlarla karşılaşmasına neden olabilmektedir.
Genç ve Yetişkinlerde şu belirtiler varsa;
Okulda dersleri dinlemekte zorlanıyorsa
Sınavlarda stres yapıyor ve zamanlama sorunu yasıyorsa
İş hayatında istenen başarıyı sağlayamıyorsa
Toplantılarda dikkati dağılıyorsa
Trafikte dikkatini toplayamaması sebebiyle kaza yapıyorsa
Bu gibi belirtilerin yanında yoğun ve dikkat isteyen işlerde çalışan kişilerin de Moxo testini yaptırması önerilir. Örneğin; bankacılık, pilotluk, borsacılık, iş makineleri operatörlüğü gibi mesleklerde çalışanlara kesinlikle tavsiye edilmektedir.
Moxo testi ile ilgili daha fazla bilgi almak için YouTube videomuza göz atabilirsiniz.
Stresin çalışmaya olan motivasyonumuzu arttırdığını söylesek şaşırır mıydınız?
Stresli olmak sanıldığı gibi olumsuz bir şey değildir. Hayatımızda bizi zorlayan ve kısıtlayan durumlara verdiğimiz tepkiye stres denir. Bu tepkinin hayatımız için önemli bir işlevi vardır. Yeterli kadarı bizim yaptığımız işi önemsediğimizi ve o işle ilgili endişelerimiz olduğunu gösterir. Hatta bu duyulan endişe bizi daha iyi çalışmaya yöneltir. Fakat çoğu kişi stresin gereğinden fazlasını yaşar. Böyle bir durumda stres hayatımız için faydalı bir etkenken hayatımızın işleyişini engelleyen olumsuz bir tepkiye dönüşür. Bu olumsuzlaşan duyguyu yönetmek özellikle profesyonel hayatımız için oldukça önemlidir. İş hayatında başarıyı sağlayan insanların çoğu sanıldığı gibi stres oranı az olan insanlar değil stres yönetimi güçlü olan insanlardır.
İş hayatında stresle başa çıkmanın yollarını konuşmadan önce iş hayatındaki stres olmamızın sebeplerini bilmek önemli:
Uzun çalışma saatleri
Kısıtlı son teslim tarihleri
Görev değişiklikleri
Sıkıcı işler
İşe karşı yeteneğe sahip olmamak ya da yetersiz hissetmek
Uygunsuz iş ortamı
İş arkadaşlarıyla iletişim problemleri
Yukarıda verilen sorunlarla başa çıkmak için aşağıda listelediğimiz bilişsel-davranışsal terapi yöntemlerini uygulamanın büyük faydasını göreceksiniz.
Gevşeme Teknikleri: Gereğinden fazla stres hissettiğiniz durumlarda “ savaş ya da kaç” içgüdünüz uyanacaktır. Bu oldukça ilkel bir içgüdüdür. Beynin sizi olası tehdit durumlarından korumak için devreye soktuğu bir tepkidir. Fakat günlük hayatımızdaki stres kaynakları genellikle yüzleşmemiz gerekenlerdir. İşinizi yapmadan işten kaçmanız günümüz şartları için uygun bir çözüm değildir. Savaşmak bir çözüm olabilir fakat doğru yönetildiğinde. Savaşma içgüdüsü doğru yönetilmediğinde panikle hareket ederek işin hakkını veremeyip işleri berbat edebilirsiniz. Bu içgüdünün modern hayat biçimimize uyarlanması ve doğru bir şekilde yönetilmesi için üretilen teknikler “gevşeme teknikleri” dir.
Örneğin progresif kas gevşetme tekniği stresin getirdiği kas ağrılarını azaltmak için üretilen bir tekniktir.
Ayaklarınızı yukarı kaldırın. 10 saniye gergin, 20 saniye gevşek tutarak kaslarınızı sistematik olarak gerin ve gevşek bırakın. Kaslarınızı her gevşettiğinizde içinizden kendinize “sakin ol” deyin. Kaslarınızı gererken nefes alırken kaslarınızı gevşetirken nefes vermeye başlayın.
Bu uygulama ve buna benzer gevşeme teknikleri endişe, kaygı ve stresinizi azaltmanıza katkı sağlayacaktır.
Problem Çözme: Problem çözme tekniği kullanmak stresle etkili baş etme yöntemlerinden biridir. Size zorluklarla karşılaştığınızda hangi adımları atmanız gerektiğini öğretecek bir tekniktir.
Bu yöntem problemi tanımlamaktan başlayıp beyin fırtınasıyla potansiyel çözüm yollarını bulmaya yöneltir. Daha sonra aksiyon planı ve seçilen çözümü test etmeyle devam eder.
Sizi strese sokan problemi tanımlayıp yazın
Çözüm yolları düşünün
Çözüm yollarını sıralayarak listeleyin
Çözüm yollarını problem çözülene kadar sırasıyla deneyin
Sorunlar aklımızda dolanırken gözümüzde büyümektedirler. Bunları yazılı hale getirip çözümle ilgili planlar yapıp ardından planları aksiyona dökmek stresinizi azaltacak ve sizi rahatlatacaktır..
Mindfulness: Mindfulness anda kalabilmek, şu ana odaklanabilmek anlamına gelmektedir. Stres gelecek ya da geçmiş odaklıdır. Geçmiş odaklı streste, geçmişte yaşadığınız bir deneyim yüzünden şuan yaşanan problem size çözülmesi zor gelmektedir. Gelecek odaklı streste ise gelecekte ne yapacağınızı düşünerek şuana odaklanamazsınız ve ne yapacağınızı düşünmekten sorunu çözmek için herhangi bir aksiyonda bulunmazsınız.
Mindfulness becerisi sizin bu anda kalamama alışkanlığınıza ket vuracaktır. Mindfulness becerinizi pratik yaparak güçlendirebilirsiniz. Bir rehber eşliğinde meditasyonlar yapmak ve yaptığınız eylemlerin farkına vararak yapmak (farkındalıklı bir şekilde yürüyüş yapmak gibi) sizi bu konuda geliştirecektir. Ayrıca bu konuda bir çok telefon uygulaması bulunmaktadır ya da mindfulness’la ilgili uzmanlaşmış hocalardan destek alabilirsiniz.
Aba Psikoloji olarak uyguladığımız mindfulness odaklı terapide ise depresyon ve anksiyete semptomlarınızı azaltmaya yönelik uygulamalar gerçekleştirmekteyiz.
Olumsuz düşünceleri tekrar gözden geçirmek: Stres ve endişesi kronikleşmiş kişi otomatik olarak olayları negatif yorumlamaya meyillidir. Kişi herhangi bir kanıt olmadığı halde olumsuz sonuçlara varabilir (“Patronum yetersiz olduğumu düşünüyor”) ve gerekenleri yerine getiremediği zaman gerçekleşecek olumsuzlukları düşünebilir (“Bu işi yeterince iyi yerine getiremezsem kovulurum.”).
Gerçekleşmemiş varsayımlarda bulunduğunuzun farkına varın. Olumsuzlukların gerçekleşme ihtimali varken neden olumluların da gerçekleşme ihtimali olmasın? Olumlu olasılıkları da düşünün ve gözden geçirin. Her şeyin olabileceğini ama bunun sizden bir şey kaybettirmeyeceğinin farkına varmaya çalışın.
Herhangi bir durumda yaşadığınız stresi kontrol edemiyor ve panik atağa dönüştüğünü hissediyorsanız, YouTube videomuzu izlemenizi tavsiye ederiz.
Hobi edinmek sadece çocukların değil aynı zamanda ebeveynlerin de ruhsal gelişimlerine ve fiziksel sağlığına da katkı sağlamaktadır. Bireylerin kendilerini keşfetmesine ve sınırlarını keşfetmesine katkı sağlar. Rutin hayatın stresini azaltırken günlük motivasyon artışına da katkı sağlamaktadır.
Hobi Edinmenin Yararları
Kendini Tanımak
Hobiler sadece zaman geçirmek için değil, kişinin nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını keşfetmesine yol açar. Kişinin kendini ifade etmesinin bir farklı yolu da hobi edinmek ve bunu gerçekleştirmektir. Kendi zevklerinize ait edineceğiniz hobiler üretme arzunuzu ortaya çıkarabilir. Bazı zamanlarda sözel olarak ifade edemeyeceğimiz duygu ve düşünceleri edindiğimiz hobiler aracılığıyla ifade edebiliriz. Aynı zamanda bizi huzursuz ve mutsuz eden şeylerden uzaklaşmak için de hobilerimizi kullanabiliriz. Bir resim yaparken kimseye anlatamadığınız iç dünyanızı anlatabilirisiniz. Rahatsız olduğunuz ve sizi huzursuz eden bir konu hakkında çektiğiniz fotoğraflar sizin içinizdeki düşünceleri dışa aktarmaya neden olarak duygularınızı konuşmadan da ifade edebilirsiniz. Çektiğiniz fotoğrafta gördüğünüz farklı bir ayrıntıdan bile çıkacak olan anlam sizi farklı hobi edinmeye itebilir veya farklı keşiflerin kapısını aralayabilir.
Stresle Başa Çıkmak
Çalışma hayatında veya eğitim hayatındaysanız günlük rutinlerinizi ve sorumluluklarınızı tamamladıktan sonra kendinize ayıracağınız vakti kalite geçirmek zihinsel olarak bireyin kendini daha iyi hissetmesine neden olacaktır. Bireyin farklı aktiviteler yapıyor olması sahip olduğu sorumluluklara ayırdığı vakitlerde daha rahat odaklanmasına sebep olduğu için daha verimli bir eğitim hayatı veya daha verili bir iş hayatı geçirmesine katkı sağlar.
Depresyonu ve psikolojik çoğu rahatsızlığı tetikleyen olgu strestir. Günlük rutinine hobiyi etkileyemeyen bireyler okul veya iş hayatını sadece sorumluluk veya zorunluluk olarak gördüğü için bulunduğu durumdan git gide uzaklaşır, mutsuzlaşır ve soğur. Bu durum bireylerin ruh sağlığını daha sonrasında ise fiziksel sağlığına olumsuz etki etmektedir. Fakat hobiler, vücutta bulunan bulunan stresi azaltması ve bunu pozitif strese çevirmesiyle gerekli motivasyonu edinmemizi sağlıyor.
Yaratıcılığı Ön Plana Çıkarmak
Kişinin edindiği hobiyi gerçekleştirirken kendi sınırlarını keşfetmesi, genişletmek için farklı şeyler yapması yaratıcılığını geliştirmesine fayda sağlayacaktır. Kendi yaratıcılığını genişletmesi de eğitim hayatında bir şey öğrenirken daha farklı düşünmesine, daha pratik kavramasına ve problemleri çözerken ki düşünce yapısının farklılaşmasına sebep olmaktadır. Bu da bireyin daha farklı düşünmesini etkiler.
Eğer keyif aldığınız ve sizin yeteneğiniz olan bir hobi keşfederseniz kendi sınırlarınızı, neyi ne kadar iyi yapabildiğinizi de görebilirsiniz. Herhangi bir spor veya sanat dalıyla ilgilendiğiniz takdirde bedeninizin ve hayal gücünüzün marifetlerini keşfetmek hem daha öz güvenli hem de daha sağlıklı bir hayat sürmek için fazlasıyla önemli.
İş ve Okul Hayatındaki Başarıya Katkısı
Dünyaca ünlü girişimciler veya CEO’lar çalışanları için oluşturduğu iş ortamına aynı zamanda kaliteli zaman geçirmeleri için salıncaklar, oyun konsolları, masa tenisi, yüzme havuzları veya aktivite odaları bulundurur. Eğitim kurumlarında da bulunan aktivite alanları aslında bireylerin başarıya giden yolda hobilerini sürdürebilmelerinin ne kadar önemli olduğunu anlatmaktadırlar. İş dünyasının önde gelen liderleri, kariyer koçları iş hayatındaki krizi fırsata çevirmenin önemini vurguluyor. Dünyanın en genç girişimcilerinden biri olan Mark Zuckerberg, şirketine dahil olacak potansiyel bireylerin sadece öz geçmişine değil aynı zamanda edindiği hobilere de önem veriyor. Hobileri veya spesifik alanları olan insanların diğer insanlara göre bakış açılarının ne kadar farklı olabileceğini biliyor. Hobi edinmek, sadece zaman geçirmek değildir. Sizi sosyal alanda, eğitim alanında ve iş hayatında diğer çalışma arkadaşlarınızdan farklı kılmak için edinmeniz gereken bir aktivitedir.