Sınav Stresi Tam Olarak Nedir?

Test kaygısı ya da sınav stresi dediğimiz kaygı türü, sınavlardan önce biraz gergin olmaktan daha fazlasıdır aslında. Sınav kaygısı ile mücadele eden öğrenciler için, sınav öncesi biraz gerginlik bile performansı olumsuz yönde etkileyebilecek endişeler ve korkular yaratır.

Sınav kaygısı yaşayan öğrencilerin karnı ve başı ağrıyor olabilir. Belki ağzında bir kuruluk hissedebilir veya tuvaleti her zamankinden daha fazla kullanmak zorunda kalıyor olabilir. Kaslarında da biraz gerginlik hissedebilir veya vücudu biraz titrek ya da terli bir hal alıyor olabilir. Bütün bunlar olurken, sınavda başarısız olma düşüncesi de eklenince bu durumun çocuğun psikolojisini ve sınav performansını etkilemesi kaçınılmaz olur.

Neden Bazı Çocuklar Sınav Kaygısını Diğerlerinden Daha Fazla Tecrübe Ederler?

Bazı çocukların kaygıya daha duyarlı olmalarının birkaç farklı nedeni vardır. Sınav kaygısı genellikle öğrenme sorunları ile paralel gider. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ya da diğer öğrenme güçlüğü çeken çocuklar genellikle okulla ilgili endişe duyarlar ve bu endişeleri bir sınava girme zamanı geldiğinde yükselir.

Çocuklar, başarısız olmaktan korktukları için endişe duyuyorlar. Hata yapmaktan korkan ya da genel olarak kaygılı bir mizaca sahip olan çocuklar da sınav kaygısını diğerlerine göre daha fazla deneyimler. Tıpkı, erkek çocuklarının matematikte kızlara göre daha başarılı olduğuna inandırılan bir kız çocuğu gibi, belirli bir konuda başarılı olmayacaklarına inanan çocuklar da sınan kaygısını derinden hissederler.

Ebeveynler ve Öğretmenler Neler Yapabilir?

Ebeveynler, sınavlar sırasında çocukları için kolaylaştırıcı bir rol almalıdır. Unutmayın, çocuk sınavlardaki performansları konusunda zaten endişeli ve stresli hissediyor.

  • Olumlu mesajlar verin: Araştırmalar, ebeveynlerin çocukları kendi kendilerine olumlu şekilde konuşmasını teşvik ettiğinde, rahatlama teknikleri sunduğunda ve çocuklara kaygının doğal bir duygu olduğunu anlattığında sınav stresinin azaldığını gösteriyor.
  • İletişime her zaman açık olun: Ebeveynlerin ayrıca çocuklarının öğretmenleriyle de açık iletişim sürdürmeleri gerekir. Çocuklar anne babalarına yansıtmadıkları kaygılarını öğretmenleriyle paylaşabilir ya da tam tersi olabilir.
  • Beklentilerinizi çok yüksekte tutmayın: Bunun yerine ebeveynler sınavlardaki başarının çocuklarının genel performanslarının sadece bir kısmını gösterdiğini anlamalıdır. Hiçbir sınav, bir öğrencinin bildiği veya yapabileceğinin mükemmel bir yansıması değildir.

References

Read More

Hayatımızın her dönemi ve geçirdiğimiz her yıl elbette birbirinden farklı ve değerlidir. Ancak çocukluktan yetişkinliğe geçme sürecinde, yani ergenlik dönemi diye adlandırdığımız dönemde kişide hem fiziksel hem de ruhsal değişimler görülür. Ebeveynler çocuklarını tanıyamaz hale gelebilir. Bu yazımızda çalkantılarla dolu bu dönemi sağlıklı bir şekilde geçirmek için neler yapılması ve nelerden kaçınılması gerektiğini ele alacağız.

Ergenlik Dönemi Nedir? Çocuğu Nasıl Etkiler?

Ergenlik dönemi 12-13 yaşında başlayan, çocuğun birey olmaya başladığı ve yirmili yaşlara kadar devam eden bir gelişim sürecidir. Fiziksel ve zihinsel olarak değişimler yaşanır. Dış görünüş daha önemli hale gelir, beğenilme ve kabul görme arzusu artar. Çocuk bir sosyal çevrede yaşadığının farkına varır ve bu farkındalıkla arkadaş ortamında yer edinme, kendini kabul ettirme çabasına girebilir; zaman zaman yanlış arkadaşlıklar kurabilir. 

Arkadaşlarıyla daha çok vakit geçirme ve onlarla daha fazla paylaşımda bulunma eğiliminde olunur. Aileyle iletişimi ve paylaşımı azalabilir. 12-13 yaşına kadar onlara karşılıksız güven duyan çocuk, bu dönemde aileyle daha çok çatışmaya girebilir, onları eleştirmeye ve başka ailelerle kıyaslamaya başlar. Olumsuz tepkiler verme eğiliminde olabilir.

Mutlu Bir Ergenlik Dönemi için Aileye Düşen Görevler

Ergenlik çağına giren çocuk bedensel ve duygusal değişimlerle baş etmekte zorlanabilir. Bu noktada sağlıklı ve mutlu bir ergenlik dönemi için her şeyden önce aile desteği çok önemlidir. Bu dönem ebeveynler öncelikle çocuğa birey olma bilincini kazandırmalıdır. Çocuğun özgüvenli ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir karaktere sahip olmasını sağlayabilmelidirler. 

1. Çocuğunuzun arkadaş çevresine doğrudan müdahale etmeyin

 Bu dönemde çocuk farklı arkadaş çevrelerine adapte olmaya çalışacağından, bu sosyal çevre içinde yanlış arkadaşlıklar kurabilir. Ebeveynler bu durumda çocuğu eleştirmemeli, arkadaşlarını kötülememelidir. Çocuğa arkadaşlık ilişkilerinde yasaklar koymak, seçimlerine karışmak daha da olumsuz sonuçların doğmasına sebep olacaktır. Çünkü bu dönemde beğenilme ve kabul görme arzusunda olan çocuk için arkadaş grupları, kurduğu arkadaşlık ilişkileri her şeyden önemli olacaktır. Bu yüzden yasak koymak ve çocuğu kısıtlamak yerine ne için endişelendiklerini dürüstçe açıklamalı ve çocuğa arkadaşlığına dair farklı bir bakış açısı kazandırmayı hedeflemeli, çocuğun doğruyu görmesine izin vermelidirler.

2. Çocuğunuzun yetişkin bir birey olmaya ilk adımları attığını unutmayın

 Çocuk için bir diğer önemli konu da birey olma çabasıdır. Çocuk kendini yalnızlaştırabilir, aileden daha kopuk bir hayat sürdürmeye meyilli olabilir. Bu noktada çocuğun özel alanına ve mahremiyetine saygı gösterilmeli, hala küçük bir çocukmuş gibi himaye altına alınmaya çalışılmamalıdır. Ayrıca sorumluluk almasına izin verilmeli ve özgüvenini zedeleyecek davranışlarda bulunulmamalıdır. Çünkü ergenlik dönemindeki çocuk zaten duygusal olarak karmaşa ve hassasiyet içinde olacağı için, özgüven zedeleyici en küçük davranış bile çocuğun duygusal dünyasını altüst edebilir. 

3. Gerekirse profesyonel destek almaktan kaçınmayın

Ergenlikte karşılaşılan depresyon ciddi bir psikolojik rahatsızlıktır. Ergenlik dönemindeki bir bireyle yetişkin bir bireyin depresyon belirtileri farklılıklar gösterir. Bu depresyon vakalarında kendine zarar verme davranışları, madde kullanımı, istenmeyen hamilelikler ve intihara teşebbüsler görülebilmektedir.

Ergenlikte depresyon belirtileri şunlardır:

  • Üzüntü, ağlamaklı ruh hali, anlam verilemeyen ağlamalar 
  • En ufak meselelerde bile öfke patlaması yaşamak 
  • Huzursuzluk- durmaksızın hareket halinde olmak ya da fiziksel olarak yavaşlamak 
  • Olağan aktivitelere karşı ilgi ve zevk kaybı 
  • Her zaman ilişki içinde olduğu insanlardan, gruplardan kendini soyutlamak ya da kavgalı olmak 
  • Değersizlik hisleri, kendini suçlamak ve eleştirmeye odaklanmak
  • Reddedilmeye tahammülsüzlük, abartılmış bir güven arayışı 
  • Yavaşlayan düşünme, karar verme mekanizmalarında ve hafızada bozulmalar 
  • İntihar düşünceleri, söylemleri (Ölüm düşüncesi içeren her türlü söylem ciddiye alınmalıdır, şaka dahi olsa!)
  • Kendine zarar verme davranışları (Kesme, yaralama, yakma) 

Bu tür durumlarda aile her zaman çocuğa açıkça destek olacağını belirtmeli, çok soru sormaktan kaçınmalı ve en önemlisi tedavi ve yardım alma konusunda çocuğun yanında olmalıdır.

Kaynakça:

http://www.pudra.com/anne-cocuk/ergenlik-donemi/ergen-cocuklarin-aileleri-nelere-dikkat-etmeli-18778.htm

https://www.bengisemerci.com/cocuklarimizin-arkadaslari-ve-biz/

https://bilgihanem.com/ergenlik-nedir/

http://www.hurriyetaile.com/ergenlik/psikolojik-gelisim/ergenlikte-surekli-ofkeli-olmak-depresyon-belirtisi_20692.html

Read More

İleride oluşabilecek sorunların önüne geçmeyi hedefleyen gelişim takibi ve sağlıklı iletişim, çocuklarınızı bilinçli şekilde büyütmeniz anlamına gelir. Bu nedenle çocukların sağlıklı ve mutlu büyümesini desteklemek için anne ve babaların zaman zaman profesyonel destek alması gerekebilir.

Anne – babaların çocukları için psikolojik destek almanın zamanı geldiğinde bunun farkında olmaları büyük önem taşıyor. Bazen çocuklarımızın akıl ve ruh sağlığına ilişkin gözlem yapmakta zorlansak da problemleri ertelemeden doğru zamanda çocuk psikologu veya pedagog desteği almak çocuğunuzun geleceğini değiştirebilir! Bu tür problemler ertelendiğinde ise ciddi semptomlar ortaya çıkar.

Çocuğunuzu sürekli gözlemleyin

Ebeveynler için çocuklarının psikolog desteğine ihtiyaç duyması, kabullenmesi zor bir durum olabiliyor. Ancak, psikolojik sorunların diğer hastalıklardan hiçbir farkı olmadığını ve mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini unutmamak gerekiyor.

Ne zaman çocuk psikologuna gideceğinize karar vermek içinse çocuğunuzu sürekli olarak gözlemlemenizde fayda var. Hırçınlaşmak veya sessizleşmek bir şeylerin yolunda olmadığının habercisi olabilir. Özellikle 6 yaşına kadar, çocuklar kızdıkları, sevindikleri veya üzüldükleri şeyleri rahatça anlatmazlar ya da anlatamazlar. Kafalarından geçeni anlamak için davranışlarına ve tavırlarına odaklanmanız gerekir. Daha ileriki yaşlarda çocuklar nispeten daha sık anlatmaya başlasa da gözlem ihtiyacı devam eder.

Çocukların psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğu nasıl anlaşılır?

Çocuğunuz günlük hayatta karşılaştığı olaylara tepki verirken, büyük oranda özgün olsa da desteğe ihtiyaç olduğunu gösteren yaygın belirtilerden söz etmek mümkün. Örneğin, her zamanki yeme içme ya da uyuma düzeni bozulmuşsa, öfke patlamaları, konsantrasyon güçlüğü, kolayca korkma gibi durumlar ortaya çıkmışsa çocuğunuzun baş etmekte zorlandığı bir mesele olduğu sonucuna varabiliriz.

çocuk psikolojisi

Bu sorunu yaşadıkları yer neresiyse orada bulunmamayı isteyebilirler. Örneğin, okulda yaşanan bir olay okula gitmek istememeyle sonuçlanabilir. Bu tür değişimleri özenle gözlemlemelisiniz. Bir sorun olabileceğini düşünüyorsanız, çocuğunuza sizinle iletişim kurabileceği kapılar açmaya hiç olmadığı kadar önem gösterin. Onunla zaman geçirirken onu ne kadar önemsediğinizi belli edin. Sizinle konuşmakta zorlandığını düşünüyorsanız ya da fark ettiğiniz sorunlar belli bir süre devam ederse hiç beklemeden bir psikologla görüşün.

Çocuk terapisine başvurulan yaygın durumlar neler?

Çocukların her birinin hayatı ve psikolojisi farklı olsa da, genellikle çocuk terapisine başvuran ailelere baktığımızda ortak noktalar bulabiliyoruz. Bunlardan biri gelişim problemleri. Örneğin, çocuğunuzun yaşıtlarına göre öğrenmekte geciktiğini, konuşmada zorluk yaşadığını düşünüyorsanız mutlaka uzman desteği alın. Bir diğer sebep ise, travmalar. Çocukların deneyimlediği en sık travmalar aile içi şiddet ya da çocuk istismarı olarak yaşanıyor. Bu durumlarda ebeveynler ya da diğer yakın çevredense profesyonel destek şart.

Agresif davranışlar, uyku problemleri ve yeme bozuklukları ise çocuklarla ilgili en yaygın diğer semptomlar. Çocuğunuzda kendine veya (ısırma – vurma gibi yollarla) diğerlerine zarar verme eğilimi var mı? Aşırı sinirli ve kontrol etmekte zorlandığı bir öfkesi var gibi mi görünüyor? Kusma ya da mide bulantısından şikayet ediyor mu? Yemek yemede zorlanıyor ve yattıktan sonra uykuya dalamıyor mu? Sık sık gördüğü kabuslardan bahsediyor mu? Bir anda okula gitmek ve arkadaşlarını görmekten nefret etmeye mi başladı?

Tüm bu sorular, çocuğunuzu gözlemlerken size yol gösterebilir. Siz ne kadar ilgili ya da bilinçli yaklaşırsanız yaklaşın, çocuğunuzun da tıpkı yetişkinler gibi bir psikolojisi olduğunu unutmayın. Baş etmekte zorlandığı sorunları küçümsemeden ve tahmini yollarla çözmeye çalışmadan mutlaka bir psikolog desteği alın.

Read More

Bütün ebeveynler çocuklarının hayatta başarılı olmasını ister. Bu nedenle de onlara amaçlarına nasıl ulaşabileceklerini öğretmeye çalışırlar. Onlara pek çok tavsiyede bulunur ve kaçınmaları gereken şeyleri iyice kafalarına sokmak için ellerinden geleni yaparlar. Ancak son araştırmalar bu yönlendirmelerin bazılarının yanlış olduğunu ortaya koyuyor.

Geleceğe değil, içinde bulunduğun ana odaklan

Çocuklarımıza genellikle geleceğe, hedeflerine odaklanmasını ve beklediği ödülü kazanmak için çalışmasını söylüyoruz. Ancak geleceğe odaklanmak çok sayıda negatif duyguyu açığa çıkarır. Sürekli en iyi notları almaya veya en iyi üniversiteye kabul almaya odaklanan bir zihin endişe ve korkuyla dolar.

Küçük stresler motivasyonu arttırsa da, uzun dönemli kronik stres sağlığımızı ve dikkat ve hafıza gibi zihinsel becerilerimizi zayıflatır. Bu nedenle ana odaklanmayı, içinde bulundukları anın tadını çıkarmayı öğrenen çocuklar hem daha iyi performans gösterir hem de daha mutlu hisseder. Üstelik, çalışmalar mutluluğun %12 daha üretken olmayı sağladığını gösteriyor.

Stresin üstüne gitmek yerine sakinleşmenin yollarını keşfet

Dersler, sosyal ortamdaki hiyerarşiler, ailelerin beklentileri, kendi hayalleri derken çocuklar gittikçe daha küçük yaşta kaygıyla tanışmaya başlıyor. Çocuklara, stresin hayatın kaçınılmaz bir parçası olduğunu söylemek ne yazık ki pek işlevsel sayılmaz. Çocuklara antidepresan ilaçlar, uyku hapları, kahveyi azaltmak gibi tavsiyelerde bulunmaktansa, onlara stresli bir olayla karşılaştıklarında neler yapabileceklerini öğretmek daha doğru bir karar olacak.

Hayatımızı, yaşadıklarımızı her zaman değiştiremesek de stresli olaylar karşısında kendimizi sakinleştirmek için meditasyon, yoga, nefes teknikleri gibi birçok teknik yardımımıza koşar. Bu teknikleri çocukken deneyimlemelerini sağlamaksa, çocuğunuz için yapacağınız en iyi şeylerden biri olacak.

Sürekli meşgul olmaktansa boş zamanların tadını çıkar

Çocuklarınız için bitmek bilmeyen programlar, kurslar, planlar yapmaktan vazgeçmelisiniz. Araştırmalar, beynimizin odaklanmadığı zamanlarda muhteşem fikirler ürettiğini gösteriyor. Bu nedenle çocuğunuzu tıklım tıklım bir program çizmektense, onlara boş zaman verin. Bırakın, evde boş otururken kendi eğlenceli ve yaratıcı oyunlarını üretsinler.

Üstelik böyle zamanlarda çocuğunuzun ilgi ve becerilerini keşfetmeniz çok daha kolaylaşır. Çünkü kendi haline kalan çocuğunuz büyük olasılıkla yapmaktan en çok keyif aldığı şeye yönelir.

Read More