Gelişimsel sorunlarda genetiğin rolü ve ne ölçüde etkili olduğu hala önem bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde yapılan araştırmaların ve teknolojik gelişmelerin de etkisiyle davranışlarımızın pek çoğunun genetik etmenler çerçevesinde şekillendiğini biliyoruz. Ancak aynı zamanda çevresel koşulların da gelişimsel sorunlar üzerinde önemli bir role sahip olduğu düşünülüyor. Bu nokta dikkat çeken konulardan bir tanesi “epigenetik” kavramı… Biyolojide kullanılan epigenetik kavramı, DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan ancak ırsi olarak ortaya çıkan gen ifadesi değişikliklerini tanımlamak için kullanılıyor. Yani; genler kendilerini ifade edebilmek amacıyla belirli çevresel koşullar geliştiriyor ve tıbbi olarak buna müdahale etme olanağı bulunuyor.
Gelişimsel Sorunlarda Genetiğin Rolü: Çevresel Koşullar Etkili Olabiliyor
Çevresel koşullardan söz edildiğinde sosyal bilimlerle ilgilenenler tarafından daha çok psiko-sosyal çevreden bahsedildiği düşünülse de biyoloji bilimiyle uğraşanlar için genin etrafındaki diğer genler dahi çevre olarak değerlendiriliyor. Genin ürettiği proteinler, anne rahmindeki fiziksel koşullar, annenin kanındaki kimyasal koşullar biyologlar tarafından çevre olarak değerlendiriliyor. Stresli bir hamilelik geçiren bir kadını ele aldığımızda; çocuğunun beyninde stres hormonlarının varlığından ve bu hormonların çocuğun beyin gelişimi üzerindeki olumsuz etkisinden söz etmemiz mümkün hale geliyor. Yani çevresel faktörlerin etkisi doğumdan önce anne karnındayken başlıyor ancak; doğumdan sonra daha etkili oluyor. Çünkü; insan beyni doğumdan sonra da gelişimini uzun bir süre devam ettiriyor. Dolayısıyla genetik ve çevresel faktörler birbirine karışabiliyor ve birbirini etkileyebiliyor.
Gelişimsel sorunlarda genetiğin rolü söz konusu olduğunda, gelişimsel sorunlar ve gelişim ile ilgili süreçleri yalnızca genetik ile açıklama düşüncesi tartışmalı bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Hatta genetikçilere kuşku ile yaklaşılması söz konusu olabiliyor. Burada dikkat çekici bir nokta; genetik bilimiyle uğraşan kişilerin de çevresel koşulların etkilerini göz ardı etmemesi hatta pek çok gelişimsel problemi çevresel koşullar çerçevesinde açıklamasıdır.
Bütünlüklü Bir Yaklaşıma İhtiyaç Duyuluyor
Genom Projesinden söz edilmeye başlanan ilk dönemlerde her şeyin açıklanabileceği ve tüm hastalıkların önlenebileceği düşünülüyordu. Fakat bunun gerçekçi bir düşünce olmadığı zaman içinde ortaya çıktı. Benzer bir şekilde genlerin üretildiği proteinlerin bir şeması çıkartıldığında hastalıkların çaresinin de bulunacağına inanılıyordu. Ancak süreç içerisinde bunun da gerçekliğinin olmadığı görüldü. Kısacası; ulaşılan her yeni bilgi aslında araştırılması ve anlaşılması gereken pek çok yeni bilgiyi de beraberinde getiriyor. Gelişimsel sorunları tam anlamıyla açıklayabilmek için karşılıklı bir etkileşim ve kopmazlığa ihtiyaç duyuluyor. Hem gelişimsel bozukluklara yaklaşım anlamında hem de gelişim süreçleri anlamında bunu anlamak gerekiyor. Kişiler arasındaki farklara saygı göstermek, genetik farkları önemsemek, gelişimsel bozukluklar ile ilgili genetik temelleri göz önünde bulundurmak bütünlüklü bir yaklaşım için en önemli noktayı oluşturuyor.
Gelişimsel sorunlarda genetiğin rolü ile ilgili daha detaylı bilgiye ulaşmak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Desteğe ihtiyaç duyuyorsanız ya da sorularınız varsa bizimle iletişim kurabilirsiniz. Psikoloji ile ilgili daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.