ניתן לראות בריקוד הבטן את הגשר בין התרבות הסופית של המזרח התיכון לזו של צפון אפריקה. מקורו לפני כ-1300 שנה בבגדד, עיראק, והוא הופך אט אט לסמל לאומי של לבנון.

יש הילה לאופן שבו ריקוד הבטן הופך פופולרי יותר, השונות מריקוד סולו לריקוד תחרותי.

אחד מעשי ריקוד הבטן המפורסמים ביותר הוא שימי. זהו נדנוד קצבי ופיתול של חגורת האגן שניתן לעשות במוזיקה, המובילה בעיקר על ידי סיבוב הגו.

השימי יתרחש כאשר תנער ירכיים מצד לצד ותסובב את גופך תוך כדי אחיזה בראש בכל יד. השימי לא אמור לפגוע בשום צורה אחרת תקבל משוב שלילי בעת ביצועו.

כלי למידה לתנועות ריקודי בטן המסביר את התנועות.

קיימים מגוון כלים למי שרוצה ללמוד או לפתח מיומנויות בריקוד בטן. למי שרוצה ללמד, ישנם ספרים ומוצרים אחרים המתיימרים לעזור למבוגרים ולילדים שיש להם תשוקה בריקוד רצסיבי. חלק מהמוצרים מספקים הוראות וידאו כמו Prosneos. אחרים, כמו אלפישלה, מספקים שיעורים חיים.

אם אתה מישהו שמחפש תנועות ריקודי בטן, מאמר זה ייתן לך מידע על הנושא.

תנועות ריקודי בטן הומצאו כדי להתמקד בתנועת המותניים והבטן כמו גם הירכיים.

כמה ממהלכי ריקודי הבטן הטובים ביותר מגיעים מתנועות שחוזרות על עצמן שוב ושוב כדי שתדעו את הצעדים מבלי לשים לב.

כל אחד מהשלבים האלה יכול ליצור רצפת ריקוד נפרדת, שכיף מאוד לתרגל לבד או לערבב עם מהלכים אחרים לווריאציה מורכבת עוד יותר.

התחלה עם שלב אחד-שתיים-שלוש הוא מקום טוב להתחיל בו מכיוון שקל להיכנס אליו ובניגוד לכמה סגנונות אחרים יש רק ארבע וריאציות שונות.

המהלך הבא יכול להיות מציאת והחזקת נקודת הכוח שלך – זה ייתן לך יציבה טובה יותר ויוסיף כוח גם לשרירי הליבה שלך. https://bryleealexander.com/posts/alinunal1977.php

הקדמה קריאה: הקוראים בימיו של סטיב ג’ובס היו עסוקים בקריאת Word Large Files, או WOFs לאורך כל שבוע העבודה שלהם.

לפעמים קוראים קיבלו כסף על קריאת הכל, אבל לא תמיד כשהיו צריכים לדרוש כסף אחרי שסיימו פרויקט כלשהו.
כדי לקרוא קבצים גדולים כל כך נדרשת הדמיה חזקה

תנועות ריקודי בטן כוללות מספר עצום של טכניקות מסורתיות המבוצעות כדי לעורר את האודות והמוזיקה של התיפוף המזרח תיכוני.

מצרית או ערבית מתייחסת לריקוד לוהט וחושני שגורם לך לרצות לקום מהכיסא ולחרוץ.

תנועות ריקוד כרוכות בשליטה מדויקת על המותניים התחתונות, הירכיים ושרירי הבטן וזו הסיבה שזה נקרא “ריקוד”.

נדנדה היא כאשר פלג הגוף העליון שלך נשאר דומם בזמן שהבטן והירכיים נעות אחורה, קדימה, מצד לצד או סבבה וסיבוב בתנועה מעגלית.

Read More

 

Üniversiteye hazırlık süreci, her aile için kritik ve stratejik bir dönemi temsil eder. Bu dönem, gençlerin hayatlarında yeni bir sayfa açacakları, hayallerini gerçekleştirme yolunda önemli adımlar atacakları bir süreçtir. Peki, aileler olarak bu önemli geçiş döneminde çocuklarımızı nasıl daha etkili ve bilinçli bir şekilde destekleyebiliriz? Hangi adımlar, bu süreci daha verimli ve başarılı kılabilir? Aba Psikoloji olarak bu yazımızda, lise öğrencilerini üniversiteye girişe hazırlarken ailelerin üstleneceği rolleri, atacakları adımları ve dikkat etmeleri gereken noktaları detaylıca ele alacağız.

Çocuklarımızı Üniversiteye Girişe Nasıl Hazırlamalıyız?

Üniversiteye hazırlık süreci, çocuğunuz liseye adım attığı ilk günden itibaren başlar. Yüksek öğretim kurumlarına giriş, rekabetçi bir süreçtir ve genellikle daha yüksek puanla başvuran adayları kabul ederler. Bu nedenle, çocuğunuzun bu gerçeği erken kavraması ve liseye başlrken çalışmalarını yoğunlaştırması önemlidir.

Ailelerin de bu süreçte finansal olarak hazırlıklı olmaları, Türkiye’deki özel üniversiteler veya yurt dışındaki bir üniversite için ücretleri ve cep harçlığı konularında önceden planlama yapmaları gereklidir. Bu nedenle hazırlık süreci sadece öğrencileri değil, aileleri de içermelidir ki bu, sorunsuz bir geçiş deneyimini garanti eder.

Çocuklarımızın üniversiteye geçiş sürecinde, aileleri olarak onlara en etkili şekilde nasıl rehberlik edebileceğimiz, bu süreci sağlıklı ve başarılı bir şekilde nasıl tamamlayabileceğimiz üzerine düşünmek, aileler için önemli bir sorumluluktur. İşte bu süreçte ailelerin yerine getireceği görevler ve hayata geçirebileceği stratejiler:

Akademik Mükemmelliği Teşvik Edin

Eğitim, bireyin hayatındaki temel yapı taşlarından biridir. Bu nedenle, çocuğunuza eğitimin önemini erken yaşlarda vurgulayarak, akademik başarıya olan ilgisini ve motivasyonunu artırın. Derslerine düzenli olarak çalışmalarını, güçlü bir not ortalaması oluşturmalarını ve anlamadıkları konularda yardım almalarını teşvik edin. Öğrenmeye karşı olumlu bir tutum geliştirmelerine yardımcı olun ve sağlam bir eğitimin, hayatları boyunca onlara sağlayacağı faydaları anlatın.

Kendini Keşfetmeyi Teşvik Edin

Üniversite hayatı, gençlerin kişisel gelişimlerini sürdürmeleri ve kendilerini keşfetmeleri için benzersiz fırsatlar sunar. Bu sebeple lise döneminden itibaren çocuğunuzu, ilgi alanlarını ve tutkularını keşfetmeye yönlendirin. Müfredat dışı faaliyetlere, kulüplere, sporlara veya gönüllülük projelerine katılımlarını destekleyin. Bu tür deneyimler, çocukların güçlü yönlerini ve liderlik becerilerini keşfetmelerine, aynı zamanda üniversite başvurularını güçlendirmelerine olanak tanır.

Üniversite Araştırmalarına Yardımcı Olun

Çocuğunuzun akademik ve kişisel hedeflerine en uygun üniversiteleri birlikte araştırın. Potansiyel üniversitelerin konumu, büyüklüğü, sunulan bölümler ve kampüs kültürü gibi çeşitli faktörleri göz önünde bulundurun. Çocuğunuzu, üniversite fuarlarına katılmaya, kampüs ziyaretlerine ve mevcut öğrenciler veya mezunlarla iletişim kurarak daha fazla bilgi edinmeye teşvik edin. Bu, çocuğunuzun doğru üniversite seçiminde bulunmasına ve geleceğini şekillendirmesine yardımcı olacaktır.

Yurt Dışı Eğitim İçin SAT veya ACT Sınavını Göz Önünde Bulundurun

Eğer çocuğunuzun hedefi yurt dışında bir üniversitede eğitim almaksa, SAT veya ACT sınavlarına girmeyi düşünmesi önemli bir adım olabilir. Bu sınavlar, yurt dışındaki birçok üniversitenin başvuru sürecinde talep ettiği standart testlerdir ve öğrencinin akademik yeteneklerini değerlendirir.

İlk olarak, çocuğunuzla birlikte örnek bir SAT/ACT sınavı çözerek, beklentileri ve hedefleri doğrultusunda bir değerlendirme yapabilirsiniz. Eğer alınan sonuçlar memnuniyet vericiyse, çocuğunuz resmi sınavlara katılarak geçerli bir puan alabilir. Bu puan, çocuğunuza başvuru sürecinde esneklik sağlayacak ve üniversitelerin kabul kriterlerini karşılamada yardımcı olacaktır.

Eğer örnek testte alınan puan beklentilerin altındaysa, çocuğunuzun bu sınavlara daha iyi hazırlanması için çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Kendi başına çalışma, grupla ders çalışma veya özel ders alarak test puanını iyileştirebilir. Bu süreçte, çocuğunuzun motivasyonunu yüksek tutmak ve ona rehberlik etmek, başarı şansını artırabilir.

Çocuğunuzun Güçlü ve Zayıf Yönlerini Belirleyin

Her öğrencinin kendine özgü yetenekleri, ilgi alanları ve zorlandığı konular vardır. Bu nedenle, öğrencinin güçlü ve zayıf yönlerini doğru bir şekilde belirlemek, üniversiteye hazırlık sürecinde atılacak adımların doğruluğu açısından kritik öneme sahiptir. Öğrencilerin hangi alanlarda başarılı olduklarını, hangi konularda daha fazla destek ve yönlendirmeye ihtiyaç duyduklarını anlamak, onların potansiyellerini en üst düzeye çıkarmalarına olanak tanır.

Zaman Yönetimi Becerilerini Destekleyin

Üniversitede başarılı olabilmek için zaman yönetimi becerileri kritik öneme sahiptir. Çocuğunuza etkili organizasyon ve zaman yönetimi becerileri kazandırarak, çalışma programı oluşturma ve görevleri önceliklendirme konusunda yardımcı olun. Akademik yükümlülükleri, ders dışı etkinlikleri, yarı zamanlı işleri ve kişisel yaşamlarını dengelemeleri için stratejiler geliştirin.

Bağımsızlık Duygusunu Güçlendirin

Üniversite yaşamı, bağımsızlık ve özgüven gerektirir. Çocuğunuzu, kendi günlük programını yönetme, ev işlerine katılma ve kişisel finansal sorumluluklarını alma konusunda teşvik edin. Onlara destek olurken, aynı zamanda kendi kararlarını vermelerine ve yaşadıkları deneyimlerden ders çıkarmalarına fırsat tanıyın.

Açık ve Etkili İletişimi Teşvik Edin

Üniversiteye hazırlık sürecinde açık ve etkili iletişim, büyük bir önem taşır. Çocuğunuzun endişelerini, dileklerini ve korkularını aktif olarak dinleyerek, onlara duygusal destek olun. Üniversite ile ilgili konuları açıkça tartışmak ve sorunları birlikte çözmek önemlidir. Aynı zamanda, çocuğunuzu öğretmenlerden, danışmanlardan ve mentörlerden rehberlik alması konusunda teşvik edin.

Kişisel Gelişim ve Destek Stratejileri Geliştirin

Çocuğunuzun zayıf yönlerini nasıl güçlendirebileceğinizi ve başarılı olduğu alanlarda daha da nasıl ilerleyebileceğini bilmek, bu süreçte kritik bir öneme sahiptir. Kişisel gelişim ve destek stratejileri oluşturmak ve uygulamak, çocuğunuzun motivasyonunu yükseltebilir, öğrenme yöntemlerini optimize edebilir ve sınav kaygısı gibi potansiyel zorluklarla başa çıkmasına yardımcı olabilir.

Bu stratejiler arasında, zaman yönetimi, etkili not alma, hedef belirleme ve stres yönetimi gibi temel becerilerin geliştirilmesi yer alır. Ayrıca, çocuğunuzun ilgi alanlarına ve yeteneklerine uygun müfredat dışı aktivitelere katılması, liderlik yeteneklerinin geliştirilmesi ve sosyal becerilerinin güçlendirilmesi de büyük fayda sağlar.

Sınav Kaygısı ve Stresi Önlemek için Destek Olun

Üniversiteye hazırlık süreci, kaçınılmaz olarak öğrenciler üzerinde stres ve kaygı oluşturabilir. Bu dönemde, sınavlara yönelik artan baskı ve beklentiler, öğrencilerin zihinsel ve duygusal sağlıklarını etkileyebilir. Bu süreçte aktif bir rol alarak, çocukların kaygı ve stresle başa çıkma süreçlerini daha etkili yönetmelerine yardımcı olun.

Aba Psikoloji ile Geleceği Şekillendirin: Güçlü Yönleri Keşfedin, Doğru Adımları Atın!

Üniversiteye hazırlık süreci, hem öğrenciler hem de aileler için kritik bir dönemdir. Bu süreçte, öğrencinin hangi alanlarda başarılı olduğunu, hangi konularda daha fazla destek ve yönlendirmeye ihtiyaç duyduğunu bilmek, başarıya giden yolu aydınlatır. 

Aba Psikoloji olarak, sizlere ve çocuklarınıza bu önemli dönemde rehberlik etmek için buradayız. Öğrencilerin güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek, potansiyellerini en üst düzeye çıkarmak ve üniversiteye giriş sürecinde en iyi profili oluşturmak adına kariyer testleri sunuyoruz. Bu testler, çocuğunuzun ilgi alanlarını, yeteneklerini ve potansiyelini ortaya koyarak, doğru üniversite ve bölüm seçiminde size yardımcı olur.

Siz de çocuğunuzun geleceğini en sağlam temeller üzerine inşa etmek, ona uygun kariyer yolu ve eğitim planlaması yapmak istiyorsanız, bizimle iletişime geçin. Aba Psikoloji, aileniz ve çocuğunuz için en doğru rehberlik ve destek hizmetlerini sunarak, üniversiteye hazırlık sürecini daha bilinçli ve başarılı bir şekilde yönetmenize yardımcı olur. Unutmayın, doğru planlama ve bilinçli adımlar, başarılı bir geleceğin anahtarıdır!

Read More

İlkokul Çağında Doğru Okul Seçiminin ÖnemiÇocuğunuzun eğitim yolculuğunda attığı ilk adımlar, onun bireysel ve sosyal gelişimini belirleyen kritik anlardır. İlkokul dönemi, çocukların temel yeteneklerini ve değerlerini kazandığı, hayatlarının belki de en belirleyici evresidir. Burada çocuk, hayatta ilk kez bağımsızlık duygusunu tadar, arkadaşlık ilişkileri kurar ve sosyal değerleri öğreneceği bir döneme girer.

Bu dönemde çocuklar, ailelerinden ilk kez uzaklaşarak kendi başlarına bir şeyler yapmanın ve sorumluluk almanın ne demek olduğunu öğrenirler. Sosyal etkileşimler sayesinde empati, iş birliği ve paylaşma gibi değerleri kazanırlar. Aynı zamanda, eleştirel düşünme ve problem çözme gibi yeteneklerini de geliştirirler. Bu nedenle iyi bir ilkokul, çocukların hem bilişsel hem de fiziksel becerilerini geliştirmek için dengeli bir eğitim sunar. Peki, ilkokul seçiminin bu kadar kritik olmasının altında yatan sebepler nelerdir?

İlkokul Seçiminin Önemi: Neden Bu Kadar Kritik?

Çocuğunuzun eğitim yolculuğundaki ilk adımlar, onun bireysel ve akademik potansiyelini şekillendirir. Bu kritik dönemde sağlam bir temel oluşturmak, ilkokul seçiminin neden bu kadar önemli olduğunu vurgular. Bu karar, sadece bir öğrenme alanı seçmekten çok daha fazlasını ifade eder; aynı zamanda çocuğun sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimine de derinlemesine etki eder. İşte ilkokul tercihinin bu denli kritik olmasının bazı sebepleri:

Bilişsel ve Sosyal Temellerin Atılması

İlkokul dönemi, çocukların sadece okuma, yazma ve temel matematik becerilerini edinmekle kalmayıp, aynı zamanda sosyal etkileşimlerde bulunarak arkadaşlık ilişkileri kurduğu ve takım çalışmasının değerini anladığı bir evredir. Bu dönemde kazanılan beceriler, onların ileri eğitim yıllarında ve günlük yaşantılarında karşılaştıkları zorlukları aşmalarına yardımcı olur.

Öğrenme Tutumu

İlkokulda edinilen deneyimler, çocukların öğrenmeye karşı tutumlarını büyük ölçüde etkiler. Pozitif bir ilkokul deneyimi, çocukların bilgiye olan açlığını artırır ve öğrenmeye olan doğal meraklarını canlı tutar. Ancak olumsuz bir deneyim, öğrenme sürecine karşı duyulan hevesin kaybolmasına veya öğrenme korkusunun oluşmasına neden olabilir.

Bireysel Farklılıkların Tanınması

Bu dönem, öğretmenlerin ve ebeveynlerin çocuğun bireysel öğrenme tarzını, yeteneklerini ve zorluklarını tanıma fırsatı bulduğu bir dönemdir. Erken tanıma ve müdahale, potansiyel zorlukların üstesinden gelmekte ve her çocuğun en iyi şekilde gelişmesini sağlamakta kritik öneme sahiptir.

Değerler ve Ahlak

İlkokul dönemi, çocukların hayatları boyunca taşıyacakları temel değerleri, etik kuralları ve toplumsal sorumluluklarını kazandıkları kritik bir evredir. Bu dönemde edindikleri değerler, onların karakterlerini şekillendirir ve toplum içindeki rollerini belirler. Seçtiğiniz okul, çocuğunuzun bu değerleri nasıl algılayacağı, hangi etik normlara sahip olacağı ve toplumla nasıl bir ilişki kuracağı konusunda belirleyici bir role sahiptir. Bu nedenle, okulun değer eğitimi yaklaşımı, onun sosyal ve kültürel gelişiminde ne kadar etkili olacağını gösteren önemli bir göstergedir.

Özsaygı ve Özgüvenin Geliştirilmesi

İlkokul dönemi, çocukların kendi yeteneklerini ve sınırlarını keşfettikleri, özsaygı ve özgüvenlerini inşa ettikleri bir zaman dilimidir. Bu dönemde karşılaştıkları başarılara ve zorluklara olan tepkileri, onların kendi değerlerini nasıl gördüklerini ve başkalarıyla nasıl etkileşimde bulunduklarını belirler. Pozitif geri bildirimler ve teşvik edici bir öğrenme ortamı, çocukların kendi yeteneklerine olan inançlarını güçlendirir, risk almayı ve yeni şeyler denemeyi öğrenmelerine yardımcı olur. Bu, onların ilerleyen yaşamlarında karşılaşacakları zorluklarla başa çıkmalarını ve potansiyellerini en üst düzeyde kullanmalarını sağlar.

Bu kritik faktörleri göz önünde bulundurarak, ilkokul seçiminin çocuğunuzun geleceği üzerindeki etkisini daha iyi anlayabiliriz. Peki, bu önemli kararı verirken hangi kriterleri gözetmeliyiz?

İlkokul Seçiminde Dikkate Alınması Gerekenler

Çocuğunuzu hangi okula kaydedeceğiniz kararı, ebeveynler için oldukça stresli ve karmaşık bir süreç olabilir. Ancak bu, sizi korkutacak veya sizi hızla alınmış bir karara itecek kadar zor bir karar olmamalıdır. Doğru bilgilere sahip olarak ve dikkatli bir değerlendirme yaparak, çocuğunuzun en iyi şekilde gelişeceği okulu belirlemek mümkündür. Bu, sadece okulun dış görünüşüne veya popülerliğine odaklanmakla değil, daha derinlemesine bir araştırma ve değerlendirmeyle gerçekleşir.

Öğretmenlerin Rolü

İyi bir eğitimde öğretmenlerin rolü yadsınamaz. Öğretmenler, çocukların eğitim deneyimlerini şekillendiren anahtar unsurlardır. İyi bir öğretmen, sadece akademik başarıyı değil, aynı zamanda çocuğun sosyal ve duygusal gelişimini de destekler. Öğretmenlerin eğitim ve deneyimine, sürekli öğrenme azmine ve öğrencilere olan yaklaşımına dikkat edin.

Müfredatın Bütünlüğü

İyi bir müfredat, sadece temel bilgileri değil, aynı zamanda günümüzün ve geleceğin becerilerini de kapsamalıdır. Yaratıcılık, eleştirel düşünme, problem çözme ve takım çalışması gibi 21. yüzyıl becerileri, çocukları sadece akademik başarı için değil, hayatın her alanında başarılı olmaları için de hazırlar. Bu nedenle, bir okulun müfredatını değerlendirirken, sadece konu başlıklarına değil, bu becerilerin nasıl işlendiğine ve pratiğe döküldüğüne de dikkat etmek gerekir.

Sınıf Mevcudu ve Öğrenci-Öğretmen Oranı

Sınıfın kalabalık olmaması, öğretmenin her bir öğrenciye yeterince zaman ayırabilmesi için kritiktir. Daha az öğrenciye sahip sınıflar, bireysel ihtiyaçların daha iyi karşılanmasına olanak tanır. Öğrenci başına düşen öğretmen sayısı, öğrencilerin bireysel sorunlarına ve ihtiyaçlarına daha hızlı yanıt almasını sağlar. Bu nedenle, çocuğunuzu bir okula kaydetmeden önce sınıf mevcudunu göz önünde bulundurun.

Okulun Değerleri

Bir okulun misyonu ve vizyonu, onun eğitim felsefesini ve öğrencilere yaklaşımını belirler. Bu değerler, okulun genel hedeflerini, öğrencileri nasıl bir birey olarak yetiştirmeyi amaçladıklarını ve topluma nasıl katkıda bulunmayı hedeflediklerini yansıtır. Seçtiğiniz okulun değerlerinin, ailenizin değerleriyle ve çocuğunuzun ihtiyaçlarıyla uyumlu olup olmadığına dikkat edin.

Topluluk ve Kültür

Bir okul, sadece derslerin verildiği bir mekan değil, aynı zamanda çocuğunuzun sosyal ve duygusal becerilerini geliştireceği bir topluluktur. Okulun kültürü, öğrencilerin birbirleriyle ve öğretmenlerle nasıl etkileşimde bulunduğunu, okulda hangi sosyal değerlerin teşvik edildiğini ve çocuğunuzun bu toplulukta nasıl bir birey olarak büyüyeceğini belirler. Bu nedenle, okul ziyaretlerinizde sadece sınıfların iç yapısına değil, teneffüslerde çocukların nasıl etkileşimde bulunduğuna, etkinliklerin nasıl düzenlendiğine ve okulun genel atmosferine de dikkat edin.

Hijyen ve Güvenlik

Çocuğunuzun sağlığını ve güvenliğini korumak her şeyden önemlidir. Okulun hijyen standartlarına ve genel güvenlik önlemlerine dikkat edin. Okulu ziyaret ederek bu konuda bir fikir edinebilirsiniz. Özellikle yemekhane, tuvaletler ve sınıfların temizliği, okulun hijyen anlayışı hakkında size bilgi verecektir. Ayrıca okulun acil durum planları, yangın tatbikatları ve güvenlik personelinin varlığı da değerlendirilmelidir.

Çocuğunuzun Geleceğini Şekillendirirken Aba Psikoloji Yanınızda!

İlkokul seçimi, çocuğunuzun eğitim yolculuğunda kritik bir adımdır. Bu adım, çocuğunuzun sadece birkaç yılını değil, hayatının geri kalanını etkiler. Aba Psikoloji olarak biz, bu sürecin zorluklarını ve önemini biliyoruz. Ve çocuğunuzun geleceği için atacağınız bu ilk adımda en doğru kararı vermeniz için size rehberlik etmek için buradayız! 

Daha fazla bilgi ve destek almak için bizimle iletişime geçebilir, psikoloji, kariyer ve eğitim süreçleri hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz. Unutmayın, bilinçli bir ebeveynin rehberliği, çocuğunun parlak bir geleceğe adım atmasını sağlar.

Read More

Çekingen kişilik bozukluğu olan bireyler için eğitim, kariyer ve sosyal hayat son derece zorludur. Mizaç, erken yaşam deneyimleri, yetiştirilme tarzı ve çevresel faktörler çekingen kişiliği beslemektedir. Yaş arttıkça çekingenlik baskın hale gelmekte ve kişinin işlev alanları sınırlı hale gelmektedir. Çekingen bireylerin çok güçlü yetersizlik duyguları vardır ve kendileriyle ilgili değerlendirmeleri çevreden gelen geribildirimlerle belirlerler.

Genellikle çevreleri tarafından içe kapanık, utangaç, korkak tanımlanırlar. Reddedilmekten korkarlar, bu korkuları nedeniyle bulundukları sosyal ortamda yokmuşçasına silik kalırlar. Kendilik algıları oldukça düşüktür. Çevre tarafından eleştirilecekleri ya da beğenilmeyecekleri yönünde baskın inançları vardır. Çok az arkadaşları vardır ve çoğunlukla yalnız olmayı seçerler. Başarıdan korkarlar, özgüvenden korkarlar.

Çekingen kişilik bozukluğu olan bireyler çevrelerindeki insanları da çoğunlukla kendi gibi insanlardan seçerler. Ve çoğunlukla arkadaşlık başlatan değil arkadaşlığa cevap veren taraftadırlar. Dikkat çeken davranışlardan, kılık kıyafetten ya da konuşmalardan sakınırlar. Göz önünde olacakları sosyal ortamlardan, sorumluluklardan kaçınırlar. İş hayatlarında veya akademik yaşamlarında potansiyellerinin çok altında performans gösterirler. Dikkat çekip, fark edilmek istemezler. Sınıfta derse kaldırılmamak için el kaldırmazlar.

İş hayatında sosyal yönü olan profesyonel hiçbir görevde yer almak istemezler. Çekingen yapıları nedeniyle hak iddia edemez haksızlık karşısında haklarını arayamazlar. Çoğunlukla bu yapıları nedeniyle okul hayatında da iş hayatında da öne çıkamaz ortalama veya ortalamanın altında kalırlar. İnsan sosyal bir canlıdır ve yaşamını idame ettirebilmesi için de bu sosyal becerileri etkin kullanmaya ihtiyaç duyar.

Ancak çekingen kişilik bozukluğu olan kişilerde bu beceriler düşüktür ve becerileri kullanma kısımları da zayıftır. Dolayısıyla yaşamlarının her alanında zorluk çekmektedirler. Depresyon, anksiyete, fobi, alkol madde kullanımı gibi pek çok ikincil problemi de beraberinde getirebilmektedir.

Peki çekingen kişilik nasıl gelişir? Hangi belirtilerle kendini gösterir? Tedavi yöntemleri nelerdir? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Performans Kaygısı Akademik ve Profesyonel Kariyeri Olumsuz Etkiliyor! Ve Gevşeme Teknikleri ile Yaşam Kalitenizi Artırabilirsiniz! yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Çekingen Kişilik Bozukluğu Nasıl Gelişir?

Çekingen kişiliğin gelişmesinde genetik yatkınlık, model alma, yetiştirilme tarzları, olumsuz sosyal deneyimler ve mizaç etkilidir. Aile bireylerinde çekingenlik varsa çocuklarda da görülme olasılığı oldukça yüksektir. Yine genetik yatkınlık kadar model almak da çekingen kişiliğin gelişimini desteklemektedir. Örneğin; çekingen bir ebeveynin gözetiminde yetişen çocuğun da çekingen özellikleri gelişecektir.

Sadece aile bireyleri de çekingen sosyal çevre, arkadaşlar, öğretmenler de çekingen kişiliğinin gelişimini besleyebilmektedir. Üstelik çocuk mizaç olarak içe kapanık, utangaç, çekinik bir karakterse çevresel faktörler kişilik bozukluğunu destekleyebilmektedir.

Olumsuz ebeveyn tutumları da çekingen kişilik bozukluğu gelişiminde büyük rol sahibidir. Aşırı otoriter, cezalandırıcı veya aşırı koruyucu ya da mükemmeliyetçi ebeveyn tutumları çekingen kişiliği geliştirebilir. Özellikle mizaç olarak çekingenlik yönü olan çocuklarda olumsuz ebeveyn tutumlar kişilik bozukluğunun gelişmesinde etki edebilmektedir. Yine bireyin yatkınlığı söz konusu ise akran zorbalığı, sosyal aşağılanma, dışlanma gibi olumsuz deneyimler de kişilik bozukluğuna neden olabilmektedir.

Ergenlikte Ebeveyn Tutumu Nasıl Olmalı? yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Çekingen Kişilik Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?

Çekingen kişilikler sosyal yaşam ve arkadaşlık ilişkileri içerisinde uyum sağlayan, kendi fikirlerini beyan edemeyen bireylerdir. İsteklerini dile getirmekte veya bir konuda kendileri adına karar vermekte güçlük yaşarlar. “Sen/siz bilirsiniz, siz nasıl isterseniz öyle olsun.” Tarzında kabullenici ve razı olan cümleleri sıklıkla telaffuz ederler.

Kendilerine bir şeyi layık görmezler, bunun yerine başkaları neyi layık görüyorsa onu kabul ederler. Bu nedenle sıklıkla karar mekanizması olarak arkadaşlarını, aile bireylerini ve otorite figürlerini seçerler. Onlar için kendilerinden daha güçlü olan herkes otoritedir. Bu fiziksel değil duygusal ve bilişsel bir güçtür. Daha bilgili veya daha özgüvenli olan kişileri kendilerinden üstün görürler.

Reddedilmekten Korkarlar, Hayatlarındaki Kişilere Aşırı Bağımlılık Geliştirebilirler

Olumsuz herhangi bir tepki alacakları kaygısı ile kendilerine yapılanlara ve söylenenlere karşılık veremezler. Çekingen kişilik bozukluğu olan bireyler reddedilmekten çok korkarlar. Çünkü reddedilmek tüm temel kaygılarının yeniden canlanması anlamına gelir; “yetersizim, değersizim” gibi. Reddedilmemek için koşulsuz uyum gösterirler ve kendilerinden her isteneni eksiksiz yapmaya özen gösterirler. Karşı çıkamayışlarının bir nedeni de sevgi ihtiyaçlarını bu şekilde karşılıyor olmalarıdır.

Özgüvenleri son derece düşüktür. İltifat aldıklarında utanırlar ve çoğunlukla inanmazlar. Nezaketen iltifat aldıklarını düşünürler. Kendilerine layık görmedikleri için abartılı tepki verirler ve hatta imalı bir söz olduğunu düşünürler. Alay edilme, aşağılanma gibi değerlendirebilirler. Zayıf yönlerini ve yetersizliklerini ifade etmede son derece başarılıdırlar. Ancak güçlü yönleri sorulduğunda cevaplamakta güçlük çekerler.

Aşırı fedakar ve hayatlarındaki insanlar için aşırı verici kişilerdir. Çekingen kişiliği olan bireyler adeta kendilerini ailelerine, arkadaşlarına, eşlerine adarlar. Onları kaybetmemek için büyük efor sarf ederler. Bu davranışları nedeniyle hayatlarındaki kişilere bağımlılık geliştirirler. Kaybetme korkuları oldukça yüksektir.

Çekingen Kişilik Bozukluğu Sosyal Beceri Eksikliği ile Karakterizedir

Espri kaldıramazlar. Beden dillerini rahat bir şekilde kullanamazlar. Abartılı hareketlerden, söylemlerden çekinirler. Duygularını veya düşüncelerini doğrudan ifade edemezler. Çoğunlukla ne söyleyeceklerini veya ne söylemeleri gerektiğini düşünürken etkileşimi kaçırırlar. Tartışmaya giremez, kendilerini bir tartışmanın içerisinde bulurlarsa yoğun çaresizlik hissederler. Olumsuz sosyal deneyimlerin etkisinden çok uzun süre çıkamazlar. Kendini sosyal anlamda beceriksiz, kişisel olarak nahoş ve diğerlerinden aşağıda görür.

Genelde kendisini utandıracağını düşündüğünden kişisel risk almaya veya yeni şeyler denemeye gönülsüzdür. Sürekli otokontrol sergilerler, kontrolü kaybedebilecekleri durumlardan kaçınırlar.

Okul Hayatında Zorbalık, Sınav Kaygısı ve Okul Fobisi Görülebilir

Çekingen kişilik bozukluğu olan bireyler okul hayatında akran zorbalığına sıklıkla maruz kalırlar. Haklarını arayamaz veya yaşadıkları sıkıntıya yönelik yardım talep etmemek için son ana kadar beklerler. Okul hayatlarında otoriter, başarı odaklı ve rekabete dayalı bir eğitim sistemine dahil olurlarsa başarılı olamazlar. Kolaylıkla sınav kaygısı ve/veya okul fobisi geliştirirler. Akabinde de sosyal fobik belirtiler görülmeye başlar. İş hayatlarında ise iş bulma sürecinden başlayarak zorluk yaşarlar.

İş Hayatında Pasif ve Geridedirler

Mülakatlara katılmak, kendilerini anlatmak onlar için son derece zordur. İş tanımı, kazancı ve statüsü ne olursa olsun mümkünse tanıdık aracılığıyla bir işe girmeyi ve orada korunup kollanmayı tercih ederler. Yükselme, terfi alma, liderlik etme gibi beklentileri ve arzuları yoktur. Hem kendilerini bu pozisyonlara layık görmezler hem de yükselmeden getireceği sorumluluklardan korkarlar. Yıllarca aynı pozisyonda, aynı verimle çalışabilirler.

Yaratıcılık gerektirecek, özgün olmayı ve yeniliği kapsayan işlerden kaçınırlar. Sorumluluğun ve riskin az olduğu ortamlarda çalışmak isterler. Ve mümkünse yalnız veya küçük sosyal gruplar içerisinde çalışmayı tercih ederler.

Çekingen Kişilik Bozukluğu Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

DSM-5’e göre, çekingen kişilik bozukluklarında sıklıkla eşlik eden psikolojik hastalıklar depresyon, bipolar ve kaygı bozukluklarıdır. Bu bireylerde özellikle özellikle sosyal kaygı bozukluğu ve performans kaygısı sıklıkla görülür. Ayrıca çevrelerinde değer verdikleri insanlara abartılı şekilde bağlanır ve yoğun şekilde kaybetme korkusu yaşarlar. Bu yönleriyle de bağımlı kişilik bozukluğu da çekingen kişilik bozukluğu ile beraber görülebilir.

Aşırı bastırılmışlık, doğal davranamamak ve sürekli otokontrol sağlamak öfke patlamalarına neden olabilir. Duygusal ve sosyal açıdan son derece zorlayıcı bir hastalıktır. Çekingen kişiler çevrelerinden böyle bir yönlendirme gelmedikçe tedavi için çoğunlukla yardım arayışına geçmezler. Çünkü kaçındıkları zorluklarla yüzleşmekten çekinirler. Ayrıca bir profesyonelle bu sıkıntıları konuşmak da onlar için çok zordur.

Etiketlenmekten ve bir şekilde adapte oldukları yaşam şekillerinin değiştirilmesinden çekinirler. Sosyal Anksiyete Okul Başarısını Olumsuz Etkiliyor, “Konuşurken Heyecanlanıyorum!” Sosyal Anksiyete ve Kariyer Gelişimi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Tedavi sürecinde klinik değerlendirme sonrası psikoterapi ve ilaç tedavisi birlikte kullanılabilmektedir. Tedaviye düzenli devam edildiğinde belirti ve kısıtlıklar son derece azaltılabilmektedir. Sosyal beceri artırma, özgüven geliştirme, beden dili kullanımı, nefes ve gevşeme teknikleri kullanılabilir. Kişinin zorluk yaşadığı konularla ilgili maruz bırakma ve baş etme çalışmaları yapılabilir.

Çekingen kişilik bozukluğu ile mücadele edenler kendilerinde bu v benzeri belirtiler gözlemliyorsa destek almalıdırlar. Profesyonel destek ile sorun yaşayan bireylere psikolojik ve kariyer odaklı çalışmalar yapılarak eksik alanlar desteklenebilmektedir. Aba Psikoloji uzman kadrosu her yaştan bireye ihtiyaca göre psikolojik destek ve kariyer danışmanlığı sunmaktadır. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More