Yüz yüze eğitim 6 Eylül Pazartesi günü tüm kademelerde ve tam zamanlı olmak üzere başlıyor. Pek çok kademede eğitim ve öğretim son iki yıldır online ve uzaktan sürdürülüyordu. Yüz yüze devam ettirilen eğitim kademelerinde ise kısıtlamalar getirilmiş ve seyreltilmiş eğitim modeli uygulanmıştı.

Sınıflardaki öğrenci sayıları azaltılmış, kapalı alan ve temas gerektiren etkinliklere de ara verilmişti. Bu yılsa alınan yeni önlemler, artan aşılamalarla yeni eğitim dönemine yüz yüze başlama kararı alındı. Öğrenciler okul ortamını, akranlarıyla bir arada olmayı ve sosyal yaşamı çok özlediler. Dolayısıyla eğitimde sınıflara dönülecek olması öğrenciler için coşkulu ve heyecan verici bir haber oldu.

Ancak iki yıldır uzaktan devam eden eğitimde yüz yüzeye dönmek endişeleri de beraberinde getiriyor. Özellikle ebeveynler okulların açılıyor olmasıyla ilgili kaygı ve endişelerini çocuklara yansıtabiliyor. Nasıl korunacağız? Almamız gereken önlemler neler? Çocukların kaygı ve korkuları nasıl giderilebilir? Ve benzeri konularda merak edilen cevaplara yazının devamında ulaşabilirsiniz.

Pandemide Öğrenci Olmak: Daha İyi Hissetmek için Beslenme ve Aktivite Önerileri yazımızdan faydalanabilirsiniz. Ayrıca Pandemi Sürecinde LGS’ye Psikolojik Hazırlık Nasıl Yapılmalı? Ve  Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak yazılarımıza da bakabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Duygusal, Bilişsel ve Sosyal Gelişim İçin Oldukça Önemli

Akranlarla iletişimde olabilmek, aynı sosyal ortamı paylaşmak, bir arada olabilmek çocuk ve gençler için ihtiyaç. İki yıldır bu ihtiyacın karşılanabilmesi için fiziksel alanlar sanal ortamlara taşındı. Yüz yüze sohbet ve etkileşimlerin yerini online görüşmeler veya mesajlaşmalar aldı. Bu çağın çocukları ve gençleri teknolojiyle kardeş gibi büyüyor. Dolayısıyla dijital platformlar onlara hiç de yabancı değil.

Ancak onlar için bile fiziksel mesafeler rahatsızlık verici boyutlara ulaştı. Öğrenciler okul ortamını, okul düzenini, öğrencilik rutinlerini, sınıflarını özledi. Bu özlemin altında yatan pek çok ihtiyaç faktörü var. Pandemiden önce pek çok öğrenci okulun bu denli önemli ve değerli olduğunun farkında değildi. Sınavlara hazırlanmak, zaman baskısı, müfredat ve benzeri nedenlerle okulun olumlu yönleri geri planda kalıyordu.

Oysa okul bilginin edinildiği bir ortamdan ibaret değildi. Okulda yüz yüze eğitim aracılığıyla öğrenciler sosyalleşirler. Farklılıklar içinde uyum yakalamayı, empati kurmayı, hoşgörüyü, paylaşmayı, saygı duymayı öğrenirler. Okul sayesinde öğrenciler kendilerini değerlendirebilirler, adeta okul bir ayna görevi görür. Bu sayede çocuk kendini akademik, sosyal, karakteristik açılardan değerlendirir, sınıflandırır ve derecelendirir.

Okul ortamında kurallar vardır, disiplin vardır. Ve öğrenciler kural ve disiplinden hoşlanmıyor gibi görünseler de sınırları belli bir organizasyon içerisinde kendilerini daha güvende hissederler. Tıpkı evimiz gibi okulumuzda da konuşulan ve konuşulmayan kurallar olsun isteriz. Bu kurallar bizim sınırlarımızı belirler. Bu sınırlara sadık kalmak bizi güvende tutar. Yüz yüze eğitim ile öğrenmek daha kolay hale gelir.

Online eğitime kıyasla dikkat süresi sınıf ortamında daha uzundur. Öğrenmeye yönelik motivasyon çoğu öğrenci için sınıf ortamında daha yüksektir. Doğrudan iletişim kurabilmek, göz kontağı kurmak, iletişimde beden dilini kullanabilmek etkileşimin kalitesini artırır. Okulun sağladığı tüm bu kazanımlar öğrencilerin duygusal, bilişsel ve sosyal açıdan gelişmesini destekler.

Yüz Yüze Eğitim Ailedeki Rollerin Karışmaması ve Günün Sağlıklı Şekilde Planlanabilmesi İçin Önemli

Pandemi sürecinde sağlığımızı riske atmaksızın eğitime devam edebilmenin en verimli yolu online eğitime geçişti. Ancak ilk geçiş sürecinde pek çok zorluk ve aksama yaşandı. Eğitimlere katılabilmek için evdeki çocuk sayısı kadar bilgisayara ihtiyaç duyulması, internet ihtiyacı bunların bir kısmıydı. Önemli bir diğer konu ise çalışan ebeveynlerin durumuydu.

İşe gitmek zorunda olduğu için evden eğitim alan çocuğunu emanet edecek kimsesi olmayan ebeveynler çok zorlandı. Evden çalışan ebeveynler içinse çocuklarla bir arada çalışmak kolay değildi. Küçük ama kalabalık hanelerde herkesin çalışmak için ayrı bir alana sahip olması mümkün değildi. Bunlar da beraberinde aksaklıklara neden oldu.

Dikkatler kolayca dağıldı ya ebeveynler işlerini aksattı ya öğrenciler derslerini, evdeki küçük çocukları oyalamakta çoğu zaman abilere, ablalara kaldı. Dolayısıyla ev içerisindeki roller bozuldu. Günlük rutinler ve planlamalar da aksadı. Uyku, uyanıklık saatleri, yemek saatleri, öğünlerin niteliği değişti. Fiziksel olarak yorgunluk yaşamayan bedenler için uykuya dalmak zorlaştı. Öz bakım ve kişisel hijyen azaldı.

Okula gidip yüz yüze eğitim alınan dönemlerde öğrencilerin belli bir uyanma ve uyku saatleri vardır. Sabah erken kalkmak, okula gitmek, okulda tüm gün sıralarda oturmak, teneffüslerde koşturmak ve akşam eve dönmek yorucudur. Bu yorgunluğun bir diğer anlamı ise düzen içeren bir rutine sahip olmaktır. Okula gitmeyen öğrenciler ise çoğunlukla derslere dakikalar kala uyanıyorlar.

Kahvaltıyı geciktiriyor, evde okuldakinden daha az hareket ediyorlar. Dolayısıyla bu durum uyku saatlerini ve beslenme alışkanlıklarını da bozuyor. Okul ise tüm aile bireylerinin eski rutinlerine dönmesini kolaylaştırıyor.

Pandeminin Olumsuz Etkileri ve Verimli Zaman Geçirme Önerileri ve Pandemiden Etkilenen Yakınlarınıza Siz de Psikolojik İlk Yardım Uygulayabilirsiniz! Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Tüm Avantajlarına Rağmen Aileleri Endişelendiriyor Olabilir

Okulları özledik, eski rutinlerimizi özledik, sosyal hayata karışmayı özledik. Ancak tüm özlemlere rağmen sağlıklı kalabilmek en büyük temennimiz. Ebeveynlerin en büyük endişesi virüsün okul ortamından öğrenciler aracılığıyla eve taşınması. Aşı yaygınlaşmış, pek çok birey aşılarını olmuş olsa da aşı hastalık kapmayı engellemiyor. Öğrencilerin önemli bir kısmı ise henüz aşılanmadı.

Bu da ebeveynlere “ya çocuğum hasta olursa?” veya “ya çocuğum hastalığı eve taşır ve risk grubundaki aile üyelerimizden biri için tehlike oluşturursa!” endişesi duyuyor. Hastalığa yakalanmak durumunda karantina sürecinde kaçırılacak derslerin nasıl telafi edileceği de başka bir soru işareti. Ancak herkesin en temel kaygısı yüz yüze eğitim sonrası hastalığı alma ve yayma ihtimali üzerinde yoğunlaşıyor. Tüm bu endişeler çocukların okulla buluşma sevincini gölgeliyor.

Özellikle çocuğu okula yeni başlayacak olan okul öncesi grubu velileri ve ilk öğretim velileri endişeli. Normalde de okula ilk kez gidecek olan çocuklar ve aileleri başlangıç öncesi yoğun kaygı duyabilirler. Ebeveynin farkında olmadan yansıttığı kaygılı haller çocuğun da kaygılarını pekiştirir ve zamanla çocukta okul korkusu, fobisi gelişebilir. Şimdi bu sürece birde pandemi faktörü eklendi.

Ailelerin okul, öğretmen seçerken gösterdiği hassasiyet şu an çok daha yüksek. Tabi hassasiyet ve beklentiler artıkça eğitime ayrılan bütçelerde de farklılaşmalar oluşabiliyor. Bu da ebeveynlerin karar sürecinde daha büyük zorluklar yaşamasına neden olabiliyor. Kimi veliler ise yüz yüze yerine eğitimin evden devam ettirilmesini tercih ediyor.

Anaokulu Seçimi Nasıl Yapılmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Beraberinde Okul Fobisini Tetikleyebilir Aileler Yapıcı ve Heveslendirici Olmalı

Hatalı ebeveyn tutumları, mizaç, gelişimsel özellikler, çevresel koşullar, rekabet ve kıyaslamalar okul fobisine neden olabilir. Çocuğun mizacı içe dönük, çekingen nitelikteyse okul korkusu gelişebilir. Ebeveynlerin mizaç özellikleri de okul sendromu gelişimini etkileyebilir. Ayrılık anksiyetesi; ebeveynlerin çocuktan ayrı kalmaya yönelik kaygıları çocuğun okula gitmek istememesine neden olabilir.

Çocuklar okula gittiklerinde ebeveynlerine üzüntü verdikleri için kendilerini üzgün ve suçlu hissedebilirler. Aynı durum pandemide okula başlayacak çocuklar için de geçerlidir. Ebeveynler çocuklarının okula gidecek olmasından duydukları üzüntü ve kaygıyı söz, davranış ve ifadeleriyle yansıtabilirler.

Sürekli hijyen kurallarını hatırlatmak, vücut kırgınlığı, hastalık belirtilerini hemen covid-19’a yormak çocukların doğal davranmasını engelleyecektir. Bu da öğrencinin kendi otokontrolüyle ev dışında, özellikle de yüz yüze eğitim ortamında davranabilmesini engeller. “Hasta olabilir veya hastalığı taşıyabilirim!” endişesiyle çocuk sınıf ve okul ortamında etkin hareket edemeyebilir. Ebeveynin kaygıları yoğunsa bu kaygıyı çocuğun veya gencin fark etmemesi mümkün değildir.

Kaygıyla başa çıkmak ebeveyn için mümkün olmuyorsa profesyonel destek alınabilir. Ancak kaygı kontrol edilebilir düzeylerdeyse kaygının varlığından verim elde edilebilir. Ebeveyn çocuk veya gençle temel kaygılarını paylaşabilir. Ancak kaygılar paylaşıldıktan sonra mutlaka bu kaygılarla nasıl başa çıkabileceği de paylaşılmalıdır. Aynı şekilde çocuk veya gence okulda olmanın sağlık açısından riskleri olsa da pozitif kazanımlarının da olduğu anlatılmalıdır.

Tedbirli davranılıp, alınan önlemlere dikkat edildiği sürece okulda olmanın son derece faydalı olacağı aktarılmalıdır. Okul Fobisi ve Ailelere Öneriler ve Okul Korkusu Nedenleri ve Okula Yeni Başlayacak Çocuklar İçin Ailelere Öneriler yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.  Ebeveyn Tutumları ve Karakter Gelişimine Etkisi yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Başlamadan Önce Çocuklar Detaylı Bilgilendirilmeli

Kaygıyla başa çıkmanın en güzel yolu kayıta dayalı, bilimsel bilgiler eşliğinde hatalı ve eksik bilgilerin kapatılmasıdır. Kaygının en büyük tetikleyici yanlış veya eksik bilgilerdir. Bu nedenle ebeveynler önce kendileri covid-19 sürecinde alınması gereken önlemleri öğrenmeli ve olası riskleri gerçek kaynaklardan tespit etmelidir. Ardından ebeveynler edindikleri bu bilgileri çocuklarının yaşlarına göre uyarlayıp, onlarla da paylaşmalıdır.

Bilgi paylaşımı yapılmadan önce okula yönelik heves uyandırmakta son derece önemlidir. Çocuk okula yeni başlayacaksa okul temalı hikaye kitapları alınıp okunabilir. Çocuğun okul tecrübesi varsa eski okul deneyimleri, okul arkadaşları, öğretmenleri ile ilgili sohbetler edilebilir. Amaç çocuğun okula gitmek için heveslenmesini sağlamak olmalıdır. Ancak çocuğun okula gitmeye istekli olmasında en büyük destek ebeveynin de gönüllü ve istekli olmasıdır.

Yüz yüze eğitim başlamadan kaygıyla başa çıkmak için mutlaka çocuğa covid-19 kapsamında alınması gereken önlemler anlatılmalıdır. Hatta evdeki tüm aile bireylerine ebeveynlerden biri tarafından eğitim dahi verilebilir. Videolar, görseller ve hazırlanabiliyorsa slaytlar, afişler eşliğinde eğitim planlanabilir. Bu eğitim ortamı bir etkinliğe çevrilip, aktivite gibi de dizayn edilebilir. Eğitim sonrası soru cevaplar, bilgi yarışmaları yapılabilir.

Sosyal mesafe, temizlik ve maske kullanımı konusunda bilgi paylaşılmalı. Yine küçük çocuklarda bu bilgilerin yerleşmesi ve kaygı uyandırmaması için oyun ve kitaplardan faydalanılabilir.

Yüz Yüze Eğitim Gelişen Ekran Bağımlılıklarıyla Mücadele Etmeyi de Kolaylaştıracak

Salgın döneminde eve kapanmamız, eğitiminde online olarak sürdürülmesi her yaş grubundan bireyin ekran kullanımını artırdı. Derslerin online olması, akranlarla sosyalleşmek için online platformların kullanılması, boş zaman etkinliklerinin de dijital kaynaklarla yapılması bağımlılık geliştirdi. Türkiye zaten ekran kullanım oranının oldukça yüksek olduğu bir ülkeyken ekran kullanım oranlarımız pandemiyle daha da arttı.

Yüz yüze eğitim başladığında önemli kazanımlardan birisi de ekran kullanımının okul saatlerinde minimuma inecek olması. Ancak yine de öğrenciler ekran kullanımını sınırlandırmakta zorluk yaşayabilirler. Oyun, ekran bağımlılığı gibi faktörlerle mücadele eden bireyler için aşağıdaki yazılarımız faydalı olabilir. Dijital Çağda Öğrenci Olmak ve Oyun Bağımlılığı Çocukların Gelişimini Nasıl Etkiliyor? Yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

 

Read More

Kariyer danışmanlığı almak yıldan yıla popülaritesini artırarak geleceğe yönelik önemli bir yatırım şekli haline geldi. Artık öğrenciler de veliler de eğitim kurumları da çok daha bilinçli ve farkındalıklı. Sadece düzenli ders çalışmanın, sınavlara motive bir şekilde hazırlanmanın başarılı olmak için yeterli olmadığını biliyoruz. Okul seçerken, bir alana, bölüme veya mesleğe yönelirken çok daha farklı değişkenlerin rol oynadığını biliyoruz.

Bireysel faktörler, çevresel etkenler ve tabi ki içinde bulunduğumuz çağın getirileri yönelimlerimizi etkiliyor. Karakteristik özelliklerimiz, ilgi ve becerilerimiz, beklentilerimiz, zeka alanımız, öğrenme şeklimiz bireysel faktörleri oluşturuyor. Yetiştirilme tarzımız, ebeveynlerimizin mizacı, beklentileri, seçimlerimizdeki rolü ve finansal gücü ise çevresel etkenlere giriyor. Öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız, yakın çevremiz ve tabi ki içinde bulunduğumuz toplumun beklentileri de çevresel etkenler arasında.

Çağın getirileri ise bilim, teknik, teknoloji, ekonomi alanlarındaki gelişmeler ve değişmeleri temsil ediyor. Biz tüm bunların etkisi altında seçenekler belirliyor ve bir seçim yapmaya yöneliyoruz. Ancak herkesin tüm bu etkenleri değerlendirebilecek zamanı, finansal kaynağı veya rehberi olmayabiliyor. Kariyer danışmanlığı bu noktada önemli bir ihtiyaca cevap veriyor. Tabi bu hizmete erişebilmek, doğru danışanlarla temasa geçebilmek de oldukça önemli.

Ne yazık ki ülkemizin hala her bölgesinde, şehrinde bu tarz ihtiyaçlara cevap bulunabilecek yeterli kaynak yok. Bazı yerlerde ise hiç kaynak yok. Bu da beraberinde fırsat eşitsizliklerine ve tabi nice cevherin perde arkasında kalmasına neden oluyor.

Aslında bu olgu pandemiyle birlikte bir nebze değişti. Artık online uygulamalara ve danışmanlıklara çok daha aşina hale geldik. Hatta birçok birey online çalışmaları daha elverişli ve avantajlı buluyor. Konfor alanından uzaklaşmadan ihtiyaçlara erişebilmek rahatlık sağlıyor. Bu anlamda bulunduğu şehir ve bölgede arzu ettiği hizmetlere ulaşamayan bireyler dilerlerse online olarak istedikleri kurum veya kişiden destek alabiliyor.

Aba Psikoloji ve Aba Kariyer de tercih eden bireylere ve ailelere bu fırsatı sunuyor. Peki kariyer danışmanlığı neden önemli ve başarıyı artırmaya nasıl bir fayda sağlıyor? Aba ailesi nasıl bir kariyer çalışması yapıyor? Yazının devamında detaylı bilgiye erişebilirsiniz.

Kariyer Danışmanlığı Nedir?

Kariyer danışmanı, bireyin karakterini, zeka alanını, öğrenme stilini, yaşam şeklini, beklentilerini, ilgi ve becerilerini dikkate alır. Danışman hizmet sunarken bilimsel ve güncel bilgiden faydalanır. Edindiği tüm öznel ve genel geçer bilgileri danışanın kariyerine en iyi etki edecek şekilde organize eder.

Ayrıca kariyer geçiş fırsatlarını değerlendirme ve iş kaybı gibi travmaları yönetme becerilerini kazandırır. Dolayısıyla kariyer danışmanlığı kısa vadeden çok orta ve uzun vadeli kariyer sonuçları elde etmeyi hedefler.

Kariyer danışmanı bir uzmanın başarılı olabilmesi için koçluk, arkadaşlık, danışmanlık, psiko-sosyal destek sunabilmesi gerekir. Sponsorluk, iş başında eğitim gibi kişilere çok yönlü destek verebilmesi de beklenir. Aynı zamanda iyi bir danışman bireye geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği noktasında da güncel bilgi sunar. İyi bir danışman uluslararası düzeyde güncel ve bilimsel bilgiye erişebilir donanımda olmalıdır.

Kariyer danışmanı tüm bu bilgilerin ışığında danışanını iyi tanımalı, doğru analiz etmeli ve yönlendirebilmelidir. Kariyer danışmanı, bireyin bilmediği veya kullanmadığı güçlü yönlerini keşfetmesi ve kullanması için gereken yönlendirmeyi yapabilmelidir. Danışman, danışanının güçlü yönlerini sergileyebileceği fırsat alanlarını ona gösterebilmelidir. Çünkü akademik veya profesyonel kariyerin hangi aşamasında olunursa olsun güçlü yönler özgüveni destekler.

Güçlü yönleriyle ön plana çıkan bireylerin özgüveni artar, ifade gücü gelişir, girişkenliğe yönelik çekinceleri azalır. Böylece kişi kendisi, bilgi ve yetenekleri ile kariyer olanakları arasında ilişki kurmayı öğrenir. Bu sayede stratejik düşünme ve etkili problem çözme becerileri gelişir.

Danışan çağın getirdiği hızlı ve sürekli değişimler karşısında kendini güncelleyebilir hale gelir. Böylece kişi kapasitesine güvenir, yenilik ve değişimlere ayak uydurabilir, zorluklarla çok daha kolay başa çıkabilir.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Ve Kariyer Planı Yaparken Sorumluluk Kimde Olmalı? Gençlerde mi Ailelerde mi? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kariyer Danışmanları Sadece Öğrencilerle Çalışmıyor

Kariyer danışmanlığı veren uzmanlar kariyerde yaşanan duraksama veya gerilemelerle ilgili de danışanlarına destek sunar. Örneğin; Aynı konumda uzun yıllar çalışmış ve mesleki tatmine ulaşmış bir birey pozisyonunda yükselmek isteyebilir. Ancak çalıştığı kurum yükselme fırsatı sunmuyor ya da bireyin çıkabileceği üst pozisyonlar boşalmıyor olabilir. Bu durum kişinin performansını düşürecek ve mesleki tatmininin azalmasına neden olacaktır.

Bu hem birey hem de iş veren için olumsuz sonuçları beraberinde getirir. Kariyer danışmanı bu noktada kişinin beklenti ve mevcut koşullarını değerlendirerek alternatif kariyer fırsatlarının belirlenmesini sağlayacaktır. Kariyer danışmanları iş ve kişisel yaşam arasındaki dengeyi kurmakta zorlanan bireylere de danışmanlık yapmaktadır.

Staj, mülakat becerisi, beden dili kullanımı, etkili cv hazırlama, referans oluşturma ve benzeri konularda da destek vermektedirler. İyi bir kariyer danışmanı yurt içi istihdam olanaklarının yanı sıra yurt dışı fırsatları da değerlendirmenizi sağlayacaktır. Ayrıca mesleğinizle hangi şehirlerde veya ülkelerde daha iyi kazanç sağlayabileceğinize yönelik de bilgi sunacaktır.

Yüksek Lisans Eğitimi ile İş ve Kariyer Değişikliği Yapabilirsiniz ve Kariyer Hayatında Fark Yaratmak İçin Geliştirilmesi Gereken Beceriler yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Günümüzde Kariyer Danışmanlığı Neden Önem Kazandı?

21.yy.da bilimsel ve teknolojik gelişmelerde çok daha hızlı sonuçlar elde edilebilir hale geldi. Artık internetin ve teknolojinin hakim olmadığı yaşam alanımız neredeyse kalmadı. Bu gelişim insan gücünün yerini teknolojinin alacağına yönelik kaygıları da beraberinde getirmektedir. Bu olasılığı belirgin şekilde gerek eğitimde gerek sağlık ve sanayide görebiliyoruz.

Artık insanlar işi yapan olmaktan uzaklaşıp, işi robotlara, makinelere yaptıran konumuna geliyor. Bu da iş gücüne duyulan ihtiyacın azalmasına yol açıyor. Bu gelişmeler sonucunda eskiden çok daha fazla insanın istihdam edilmesini gerektiren meslekler küçülüyor. Hatta pek çok meslek alt grubu da teknolojideki gelişmelerle beraber yok oluyor.

Evrilen dünya düzeni bize değişime adapte olabilme zorunluluğunu getiriyor. Artık hepimiz dünya insanı haline geldik. Teknoloji ve internet aracılığıyla artık her şeye erişebilmek mümkün.  Eskiden bir yeniliğe erişebilmek, kullanıcı haline gelebilmek için yıllarca beklemek gerekebiliyordu. Pek çok yenilikle tanışmamız zaman alıyordu. Şimdiyse tüm gelişmelerden anlık bilgi sahibi olabiliyor haftalar, aylar içerisinde kullanıcı haline gelebiliyoruz.

Dolayısıyla teknolojinin ve bilimin getirdiklerine direnmek yerine uyum sağlamak gerekiyor. Özellikle meslek seçimi yaparken ve kariyer planlarken bu faktörleri göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kariyer danışmanlığı tam bu noktada önemli bir ihtiyaca yanıt veriyor.  Bu hizmet bireyin kendisine, yetkinliklerine, performansına ve potansiyeline objektif bir bakış sunuyor.

Kariyer danışmanları; “Ben neyim, nelere sahibim, en iyi ne olabilirim? Ve en iyi olmak için şimdikinden farklı neler yapabilirim?” sorularının yanıtlarını bulmayı kolaylaştırıyor.

Kariyer Danışmanlığı Başarıya Nasıl Destek Oluyor?

Kariyer danışmanı ile birlikte çalışmak her şeyden önce öğrenciye farkındalık kazandırıyor. “Geleceğime yön vermek benim elimde, bunu ne kadar doğru yaparsam yarınlarım o kadar iyi olacak!” bilincini kazandırıyor. Ayrıca danışmanlık alan öğrencilerde iç disiplin ve motivasyon gelişiyor. Dışarıdan müdahale veya hatırlatmalara gerek olmaksızın organize olabiliyor, motivasyon sağlayabiliyorlar. Geleceklerini bilinçli şekilde inşa etmeye yönelik arzu, istek ve meraklarında da artış görülüyor.

Yurtiçi ve yurtdışı kariyer fırsatlarını araştırıyor, olumlu örnekleri inceleyerek motive oluyorlar. Bu öğrencilerde sınav kaygısı, erteleme davranışı veya zaman baskısı çok daha az görülüyor. Kariyer danışmanlığı kapsamında yapılan görüşmeler ve uygulamalar sonucunda elde edilen verilerle kişiye özel çalışmalar yapılıyor. Örneğin; baskın zeka alanı tespit ediliyor, öğrenme stili açığa çıkarılıyor.

Kişinin ilgi ve beceri alanları, karakteristik açıdan güçlü ve zayıf yönleri tespit ediliyor. Bu bilgilerle nasıl daha verimli ders çalışılabileceği, bilginin nasıl daha kalıcı hale getirilebileceği öğrenciye aktarılıyor. Yaşam boyu doyum elde etmek için meslek seçiminde karakteristik özellikler, ilgi ve beceriler dikkate alınıyor.

Bütün bu çalışmalar sonucunda toplanan bilgiler seçeneklerin azaltılmasını kolaylaştırıyor. Ancak seçime gidebilmek için başka değişkenlere de bakmak gerekiyor. Seçilecek mesleği bugünü ve geleceği hakkında bilgi toplamak ileriye dönük avantaj sağlıyor. Bu bilgiye henüz mesleği seçmeden önce erişmek öğrencinin ileriye dönük elini güçlendiriyor. “Alanımda öne çıkmak için neler yapabilirim veya yapmalıyım?” sorusunun yanıtına ulaşmak kolaylaşıyor.

Başarılı Bir Kariyer İçin Öğrencilik Yılları Nasıl Daha Verimli Geçirilebilir? Ve Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli! Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişisel Gelişim, Üniversite ve Meslek Seçimi Başarılı Bir Kariyer İçin Ne Kadar Önemli! Ve Meslek Seçiminde Kararsızlık: “Hangi Mesleği Seçmeliyim?” yazılarımız da sizin için faydalı olabilir.

Aba, Psikoloji ve Kariyer Danışmanlığı Alanında Nasıl Çalışmalar Yapıyor?

Aba ailesi sunduğu kariyer hizmetlerinde Stratejik yetenek yönetimi uygulamasından faydalanıyorStratejik yetenek testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanıyor. Yapılan bu testlerin sonucunda uzman kadromuzla birlikte kişiye özel bir stratejik plan oluşturuluyor. Tüm değerlendirmelerden sonra bireyin kısa ve uzun vadeli hedefleri hazırlanıyor. Bu hedeflerin 3, 6, 12, 24 aylara yayılarak düzenlenmesi ihtiyaç halinde hedeflerin değiştirilmesini de kolaylaştırır.

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlamak bireylerin kendi kariyerlerini kontrol altına alabilmelerini kolaylaştırıyor. Böylece süreç içerisinde değişiklik talebi söz konusu olursa kısa ve uzun vadeli hedeflerde güncelleme yapılabiliyor. Bireylerin kişisel kariyer hedefleri belirledikten sonra talep edildiğinde kariyer gelişimleri de düzenli olarak takip edilebiliyor.

Sunduğumuz kariyer danışmanlığı modeli bireyin güçlü ve zayıf yanlarını, tutumlarını, değerlerini kariyer planına dahil ediyor. Ayrıca okul, alan, bölüm, meslek seçimlerinde bireye seçimine yönelik piyasa değerlendirmesi de sunuluyor. Bu sayede danışanların dışarıda onları bekleyen riskleri ve fırsatları öğrenmesi sağlanıyor. Dolayısıyla danışmanlık sunarken danışana bireysel SWOT analizi yapabilmek gerekiyor.

Her sağlıklı birey, yaşının ve içinde bulunduğu koşulların desteklediği biçimde kendini gerçekleştirebilmek istiyor. Ancak ne kadar isteğimiz bu yönde olsa da yaşam içerisinde karşılaştıklarımız çok daha farklı olabiliyor. Bireyin, kişiliğine, öz benliğine uymayan bir mesleğe yönelmesi, bireyin doğal gelişiminin olumsuz yönde etkiliyor. Dolayısıyla yapılan hatalı bir yönelim mutsuz çalışan ve hatta mutsuz bir organizasyon olarak karşımıza çıkabiliyor.

Kariyer danışmanlığı meslek seçerken kişiyi popüler olana, herkesin istediğine değil en doğru seçeneklere yönlendiriyor. Çünkü sevilmeyen bir işte başarılı ve mutlu olmanın çok daha zahmetli olduğunu biliyoruz. Sevilen bir işte çalışmaksa daha verimli, başarılı ve mutlu olmayı destekliyor. Geleceğinize değerli bir yatırım yapın; Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi birlikte planlayalım. Stratejik Yetenek Yönetimi Neden Önemli? Yazımızdan da bilgi alabilirsiniz.

 

Read More

Yapay zeka insan tarafından yapıldığında zeki olarak adlandırılan davranışların makine tarafından yapılması olarak tanımlanabilir. Bu zeka formu düşünülürken tam anlamıyla insan beyninin çalışma ve öğrenme prensibi dikkate alınmalıdır. Yani öğrenme sürecinde eylemleri gerçekleştirmek için kodlar yazmaya gerek yoktur. Öğrenme sürecinde sistem kalıpları deneyimlerinden tanır ve bu verilere dayanarak uygun eylemi üstlenir. Bir anlamda insanlardaki deneme, yanılma ve öğrenme sürecine benzetilebilir.

Bilim ve teknolojideki hızlı ilerleme yapay zeka sistemlerinin de daha yaygın hale gelmesini desteklemektedir. Eskiden sadece bilim kurgu filmlerinde karşımıza çıkan yapay zekalara artık günümüzde pek çok alanda rastlayabilmekteyiz. Artık yıldan yıla değil an be an yeniliklerle değişiyor ve gelişiyoruz. Bu gelişim ve değişimden günlük hayat alışkanlıklarımızdan, akademik ve profesyonel yaşama kadar her alan etkileniyor.

Bu etki alanında en çok önemsememiz gereken noktalar ise eğitim ve kariyer alanları. Çünkü bilim ve teknolojideki ilerleme ne kadar hızlı olsa da meslek sahibi olmamız içir geçen zaman oldukça uzun. Lise eğitimi ve ardından yüksek öğrenimle ortalama 8 yıllık bir mesleğe yönelim süreci var.

Bu sürede bilim ve teknoloji nereye gelecek ve yolun başında seçtiğimiz meslek ne tarz değişimlere uğrayacak bilmiyoruz. Gelecekte bizleri nelerin beklediğine yönelik bugünden fikir edinebilmekse mümkün. Edineceğimiz ön bilgilerle geleceğimize çok daha bilinçli ve avantajlı yön verebiliriz. Bu bilgilere erişmek için alanda profesyonel hizmet veren kariyer danışmanlarından destek alabilirsiniz.

Peki profesyonel destek almadan neler yapılabilir? Yapay zeka meslekleri nasıl etkileyecek ve bu etkiyi avantaja çevirebilmek için neler yapılabilir? Profesyonel destek almak nasıl bir avantaj sağlar? Yazımızın devamında detaylara erişebilirsiniz.

Endüstri 4.0 Okul Öncesi Eğitimden İtibaren Çok Daha Bilinçli Bir Kariyer Planı Yapmayı Gerektiriyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yapay Zeka Neredeyse Tüm Meslek Alanlarında Rol Edinecek

Bugün hala kas gücüne dönük işlerde istihdam fırsatı bulmak mümkün. Ancak gelecek on yıllar içerisinde şimdide etkilerini gördüğümüz üzere mesleklerde kas değil zihin gücü rol alacak. En basit örneğiyle bir aracı kullanabilen değil de o aracı üretebilen, tasarlayabilen veya geliştirebilen beyinler ön plana çıkıyor olacak. Çünkü gelecekte kas gücüne duyulan ihtiyaç minimuma indirilmiş olacak.

Bugün kas gücüyle gerçekleşen, manüel olarak sürdürülen neredeyse tüm iş alanları yapay zeka aracılığıyla otomatize edilecek. Dolayısıyla üretmeyi, geliştirmeyi öğrenmeyi tercih edenler yerine kullanmayı tercih edenler geri planda kalacak. Bugün pek çok genç drone pilotluğunun geleceğin meslekleri arasında olacağını düşünüyor. Oysa artık dronelarda da otomatik pilot sistemleri geliştirildi. Dolayısıyla daha bugünden belli ki gelecekte bu mesleğe yatırım yapanlar hüsrana uğrayabilir.

Bunun yerine akıllı sistemleri dronelara entegre edebilecek mesleklere yönelmek kazandırıyor olacak. Bu basit matematik tüm meslekler için geçerli olacak. Bugün İngilizce bilmemek pek çok birey için büyük eksiklik ve mesleki alanda da istihdam fırsatlarını kaçırmanın önemli bir nedeni. Bugün İngilizce bilmemenin sonuçları neyse gelecekte yapay beyini bilmemenin sonuçları benzer olacak.

Gelecekte adaylarda aranan en temel beceriler dijital okur yazarlık, öğrenebilen yapay sistemleri bilmek ve yaratıcılık olacak. Dijital Okuryazarlık Becerisi Kazanılması Gereken En Önemli Yetkinliklerden Biri yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Tıpta Yapay Zeka Sistemleri Çokça Yer Alacak

Tıp biliminde de öğrenebilen makineler, akıllı ameliyathaneler büyük rol oynayacak. Cerrahi sistemlerde artık robotik sistemlerden çokça faydalanılıyor. Tıp eğitimi ne kadar uzun ve uygulamaya yönelik bir eğitim olsa da her geçen gün hastalıklar çeşitleniyor ve tedavide de pek çok farklı yöntem geliştiriliyor. Bu da teşhis ve tanılama süreçlerini zorlaştırıyor. Doktorların doğru teşhisi koyabilmesinde yapay zeka sistemleri büyük kolaylık sağlıyor.

Özellikle acil servisler gibi doktorların zamanla yarıştığı ve kaosu koordine etmeleri gereken alanlarda önem kazanıyor. Doktorlar gelecekte daha yaygın şekilde kullanabilecekleri yapay beyinler sayesinde çok daha kısa sürede teşhis koyup tedaviye başlayabilecekler. Bu sayede zamanında ve doğru şekilde müdahale edebilmek pek çok hayatın kurtulmasını sağlayacak. Ve belki de ortalama yaşam sürelerinin daha da uzaması sağlanacak.

Dolayısıyla tıp seçmeyi düşünen öğrenciler mutlaka uzmanlık alanlarını seçerken bu faktörleri de göz önünde bulundurmalılar. Gelecekte belki de tıptaki birçok alt dala yönelik doktor ihtiyacı yapay beyinler tarafından karşılanacak. Belki polikliniklerde artık sadece şikayetlerimizi dinleyen yapay sistemler göreceğiz, reçetelerimizi onlar yazacak. Aynı şey eczacılık alanında da geçerli olacak.

Bu nedenle meslek seçerken mutlaka yapay zeka sistemlerini öğrenmeli ve mesleğimize entegre etmeye çalışmalıyız. Geleceğin neler getirebileceğini ve sizden neler bekleyeceğini bugünden düşünmeye odaklanın. Mesleğinizle ilgili gelişmeleri, uzman öngörülerini takip edin ve ben farklı olarak bu alanda ne yapabilirim diye düşünün. İleri görüşlü ve öngörülü olmak için kendinizi geliştirmeye çalışın.

Teknoloji ve bilimdeki gelişmeleri takip etmeye çalışın. Sürdürdüğünüz veya yönelmek istediğiniz meslek bu gelişmelerden nasıl etkilenecek irdeleyin. Teknolojiye karşı mesafeli duruyorsanız, en kısa sürede barışın. Açığınızı kapatmak için eğitimlere katılın. Dijital tasarım alanları ileride çok daha değerli hale gelecek. İlginiz veya beceriniz varsa bu alanda kendinizi geliştirmeye çalışın. Yan dal, çift ana dal veya uzaktan eğitim gibi alternatifleri değerlendirin.

Sözel ve Sanatsal Mesleklerde de Değişiklikler Olacak

Şu an yöneldiğiniz meslekle öğrenebilen makineleri ilişkilendiremiyor olabilirsiniz. Sözel veya sanatsal alanlarda yapay sistemlerin yeterince rol alamayacağını düşünüyor olabilirsiniz. Öğretmenler, psikologlar, mimarlar veya hizmet sektöründe rol alan diğer meslek grupları gibi. Ancak pandemi sürecinde de gördük ki eğitime online ve uzaktan da verimli şekilde devam edilebiliyor.

Çoğu okul dersleri online sürdürdü ancak derslere katılamayan öğrenciler ders saatleri dışında derslerin kayıtlarını izlediler. Bu da bize sınıf ortamına ve hatta bir anlatıcıya gerek olmaksızın da eğitimin sürdürülebildiğini gösterdi. İleride öğretmenlik mesleği evrilebilir. Öğretmenler bilgiyi binlerce öğrenciye tekrar tekrar anlatmak yerine yapay zeka sistemine anlatabilir.

Öğretmenler bilginin sisteme anlatılması ve sisteme güncel bilgilerin düzenli aktarılması noktasında rol edinebilirler. Bu da beraberinde daha az öğreticiye ihtiyaç duyulacağının bir göstergesi olabilir. Amerika da psikolojik danışmanlık hizmetlerinde dahi yapay beyinlerden faydalanmak üzere çalışmalar yapılmaktadır. Hizmet sektöründe de yapay beyinlerin rolü giderek artmaktadır.

Hızlı geçiş sağlayan akıllı kasalara ilaveten şimdi akıllı mağazalar tasarlanmaktadır. Bu mağazalarda tüm hizmet akıllı cihazlar aracılığıyla sunulmaktadır. Akıllı kabinler, akıllı kasalar gibi. Örneğin akıllı mağazalarda bir görevliye ihtiyaç duymadan aradığınız ürünün nerede olduğunu veya size uygun bedenin olup olmadığını öğrenebileceksiniz. Ve hatta hangi ürünlerle kombin yapabileceğinizi, bu ürünlerin nerede ve ne kadar olduğunu kolayca öğrenebileceksiniz.

Yapay Zeka Sistemlerini Bilen ve Mesleğine Entegre Edebilenler Kazançlı Çıkacak

Gelecek 10 yıl içerisinde teknolojinin ve akıllı sistemlerin çok daha fazla hayatımıza nüfus ettiğini göreceğiz. Eğitim, sağlık, sosyal yaşam, üretim, ulaşım ve hatta hukuk gibi pek çok alanda varlığını ve etkisini hissedeceğiz. Dolayısıyla hızlı adapte olabilen ve erken dönemde bilgi edinip hazırlık yapanlar avantajlı konuma gelecek. Gelecekte iş gücümüzü sürdürebilmek, istihdam fırsatı yakalamak için bugünden edinmemiz gereken beceriler var.

Her şeyden önce zihninize ve bedeninize iyi bakmanız gerekiyor. Hangi meslek dalında olursanız olun pozitif düşünün, mutlu, enerjik, sağlıklı ve disiplinli olun. Geleceğin neler getirebileceğini ve sizden neler bekleyeceğini bugünden düşünmeye odaklanın. Mesleğinizle ilgili gelişmeleri, uzman öngörülerini takip edin ve ben farklı olarak bu alanda ne yapabilirim diye düşünün. İleri görüşlü ve öngörülü olmak için kendinizi geliştirmeye çalışın.

Okul öncesi eğitimden başlayarak eğitimin her kademesinde teknoloji, bilim ve yapay zeka eğitiminin rolü artırılmalıdır. Çocuk ve gençlerin zeka alanı, ilgi ve becerisi hangi yönde olursa olsun teknolojiden ayrı tutulmamalıdır. Teknoloji bu kadar hızlı gelişirken ister istemez ebeveynler ve çocuklar arasında kuşak farkları açığa çıkıyor. Ebeveynler çocuk ve gençler kadar teknolojiyi etkin takip edemeyebiliyor.

Aynı şekilde çocuklarımızı akademik ve mesleki alanda yönlendirirken de bilim, teknik ve teknolojinin etkisini göz ardı edebiliyoruz. Ancak yeterince önemsemediğimiz veya ihmal ettiğimiz bu önemli etkenler çocuklarımızın geleceğinde mesleki zorlanımlara yol açacak. Aileler çocuklarının eğitim hayatlarına veya meslek seçimlerine yön verirken mutlaka çocuklarına kulak vermeliler.

Ne kadar onlar için en doğrusunu bildiğimizi düşünüyor ve en iyisini istiyor olsak da onlar kadar sürecin içerisinde değiliz. Bilgimiz kendi okul, meslek seçimi dönemimizle sınırlı kalmış olabilir. Çevremizden edindiğimiz bilgiler hatalı veya yetersiz olabilir. Aynı durumlar öğrenciler için de geçerli. Okul, alan, meslek seçiminin önemine yönelik yeterince bilgi ve ilgiye sahip olmayabilirler.

Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yapay Zeka ve Kariyer Danışmanlığı

Yapay akıllı sistemler geleceğimize her alanda ve koşulda yön verecek. Ve hatta belki de bizleri yönlendirecek, yönetecek. Bu nedenle okulunuzu, alanınızı, mesleğinizi seçerken tüm bu faktörleri göz önünde bulundurmalısınız. Ne kadar güncel, kanıta dayalı, bilimsel bilgiye erişirseniz o kadar mantıklı ve avantajlı seçimler yapabilirsiniz.

Dilerseniz okul öncesi dönemden itibaren ihtiyaç duyduğunuz herhangi bir aşamada profesyonel kariyer danışmanlığından da faydalanabilirsiniz. Bir diğer önemli konu ise bu alanda bireysel çabanın yetersiz olacağını şimdiden biliyor olmaktır. Sizin başarılı olabilmeniz için dahil olduğunuz okulun, organizasyonun ve yaşadığınız ülkenin ilgili olması gerekir. Siz ne kadar isteseniz de aradığınız eğitimi veren okulları bulamayabilir veya yerleşemeyebilirsiniz.

Ülkenizde yapay zeka alanında yeterli çalışma yapılmıyor ve bu çalışmalar desteklenmiyor olabilir. Maliyet gibi önemli nedenlerle çalıştığınız organizasyonda da bu işe gereken yatırım yapılmıyor olabilir. Öyleyse bu işi öğrenmek, kendinizi geliştirmek veya bu işi ülkenize, organizasyonunuza getirebilmek için neler yapmalısınız?

Belki de meslek seçiminden hemen sonra bu konuları araştırmaya odaklanmalısınız. Yurtdışı eğitim fırsatlarını değerlendirebilir veya yabancı dil bilginizi geliştirerek yurtdışında ARGE çalışmalarına gönüllü olabilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Geleceğinizi planlarken sizinle birlikte kısa ve uzun vadeli hedeflerinizi belirliyoruz.

Kariyer planınızı yaparken mutlaka geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini de göz önünde bulunduruyoruz. Çalışmalarımızda bilimsel kanıtlardan faydalanıyor, uluslararası düzeyde güncel gelişmeleri takip ediyoruz. Yurtdışı eğitim fırsatları ve burslar konusunda da destek veriyoruz. Yapay zeka sistemlerinin avantaj ve dezavantajlarını değerlendirerek meslek seçimi yapmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Kariyer hedefi belirlerken karar verme sürecinde sıklıkla ailelere de büyük roller düşer. Kariyer planının hem maddi hem manevi destek gerektiren iki yönü bulunmaktadır. Öğrencilerin büyük çoğunluğu için üniversiteyi bitirip iş hayatına atılana kadar ailenin maddi desteğine gereksinim vardır. Ancak yine pek çok öğrenci için alan, meslek, bölüm, okul seçimi süreçlerinde aileyle hemfikir olabilmek manevi destek sağlamaktadır.

Ailenin istek ve beklentileriyle öğrencinin seçenekleri ve kararı uyuşmadığında manevi destek azalabilmektedir. Bu da öğrencilerin hayatlarının bu önemli noktasında kendilerini yalnız hissetmesine ve bocalamasına neden olabilmektedir. Ailenin manevi, maddi ve fiziki desteği öğrencilerin motivasyonunu artırmakta ve başarısını desteklemektedir.

Seçim sürecinde ortak noktada olunabilmesi için ailelerin kariyer hedefi nasıl belirlenir bilmesi gerekir. Kariyer planı çıkartılırken bilimsel verilerden beslenmek, güncel bilgiyi edinmek, öznel nitelikleri göz ardı etmemek gerekir. Ailenin maddi imkanları kariyer planı çıkarılırken göz önünde bulundurulmalıdır. Burs fırsatları da araştırılmalıdır. Peki aileler kariyer planı belirlenirken nelere dikkat etmeli? Profesyonel destek almak seçim sürecini nasıl etkiler? Yazının devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Meslek Seçiminde Kararsızlık: “Hangi Mesleği Seçmeliyim?” yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kariyer Hedefi Bireyin Gelecek 50 yılına Yön Veriyor

Günümüzde hedef belirleme süreci çok daha bilinçli ve planlı şekilde yapılıyor. Kariyer planı yaparken bu planlamanın sadece bir okul ya da bölüm seçmekten ibaret olmadığı artık fark edildi. Bu planlama bireyin gelecek 40-50 yılına etki ediyor. Lise eğitiminden başlayarak seçim sürecinde aktif, bilinçli ve geleceğe yönelik planlamalar yapmak gerekiyor. Çünkü lisede seçtiğimiz alan üniversitede seçeceğimiz mesleki bölümlere yön veriyor.

Alan dışı bölümleri seçmek veya o bölümlere kabul edilmek zorlaşıyor. Dolayısıyla gençler 14-15 yaşlarında hayatlarının yönünü belirleyecek önemli kararlar almak durumunda kalıyor. Hedef belirleme sürecinin belirgin adımları liseye başlarken atılıyor gibi görünse de aslında bireyin kariyer yönü okul öncesi eğitimden itibaren şekilleniyor.

Pek çok öğrenci için henüz bu durum geçerli olmasa da günümüzde aileler okul öncesi eğitimden itibaren geleceğe yönelik yatırımlar yapmaya başlıyor. Bu da liseye gelindiğinde kariyer hedefi belirlemede rekabetin çok daha belirgin olacağını gösteriyor. Ebeveynlerin ve geleceklerini inşa etmekte olan öğrencilerin bu önemli süreçte profesyonel destek almasıysa güven veriyor. Ancak profesyonel kariyer hizmeti almak günümüzde hala ulaşımı kolay olan hizmetler değil.

Artık pek çok kurum online danışmanlık hizmeti de sağlıyor. Fakat finansal süreçler nedeniyle de profesyonel destek fırsatları değerlendirilemeyebiliyor. Bu yazımızda vereceğimiz bilgilerle profesyonel hizmetlerden faydalanmanın sağlayacağı avantajları da paylaşıyor olacağız. Yine hizmet alamayan ebeveynler için kariyer seçiminde odaklanmaları gereken önemli bilgileri de paylaşacağız.

Kariyer Hedefi Belirlerken Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği Mutlaka Bilinmeli

Hedef belirleme sürecinde dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan birisi geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği. Peki bu bilgi ne işe yarar? Günümüzde teknoloji ve bilimdeki hızlı gelişim ve değişim, yapay zeka, dijitalleşme meslekleri hızla değiştiriyor. Kimi meslekler tamamen yok olurken kimilerinin de içeriği, işlevi ve hitap ettiği kitle değişiyor. Örneğin; artık akıllı mağazalar dahi üretilmeye başladı.

Bu mağazalarda satış görevlileri, reyon düzenleyiciler, kasiyerler bulunmuyor. Kasadan, kabine her yerde akıllı ekranlar hizmet veriyor. Dolayısıyla bu gelişmeler bize yakın gelecekte kasiyer, reyon görevlisi, stand hostesi gibi mesleklerin yok olacağını gösteriyor. Bu basit örnek aslında pek çok meslek için aynı gelişim ve değişim olasılığının söz konusu olabileceğini gösteriyor.

Kariyer hedefi belirlerken bu nedenle yönelmek istenilen mesleğin bugünkü koşullarını ve gelecekte ne yöne evrileceğini bilmek gerekiyor. Bu bilgi sayesinde seçilen mesleğin istihdam imkanlarını öğrenebilirsiniz. Yine aynı şekilde mesleğinizde herhangi bir değişiklik söz konusu olursa kendinizi nasıl geliştirebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kariyer Hedefi Planlanırken Finansal Hesaplamalar Çok İyi Yapılmalı

Kariyer planı çizilirken olabildiğince kısa ve uzun vadeli, detayları olan bir plan çıkarılmalı. Eğitim alınacak okula yönelik maliyetler, yaşanacak şehir ve ülkeye yönelik ulaşım, beslenme, konaklama gibi maliyetler hesaplanmalı. Eğitim kaç yıl sürecek, eğitim materyalleri, kitapları, katılınması gereken varsa sertifika programları araştırılmalı. Tabi mezuniyet sonrası ne kadar sürede istihdam olunacak, istihdam fırsatları hangi şehir, bölge veya ülkede daha fazla öğrenilmeli.

Bazı bölümlerde mezuniyet sonrası istihdam alanının genişleyebilmesi için ek eğitimlere veya diplomalara ihtiyaç olabiliyor. Yüksek lisans eğitimi veya sertifika programlarına devam edilmesi gerekiyorsa bunların da maliyeti ve sürelerinin hesaplanması gerekiyor. Hesap yaparken öğrencilik ne kadar sürecek, mezuniyet sonrası mesleğe ne kadar yatırım yapmak gerekecek belirlenmeli. Kariyer hedefi belirlendiğinde bu detayların geri planda bırakılması mesleki gelişim aşamasında aksamalara neden olabilmektedir.

Ortalama ve gerçeğe yakın hesaplamalar yapabilmek ailelerin elini kolaylaştırmaktadır. Aksi halde ebeveynler eğitim sürecinde büyük borçların altına girmek durumunda kalabilmekte ve öğrencilerin eğitim hayatları aksayabilmektedir. Okul dondurma, hatta okulu bırakma, bölüm değiştirme, tekrar sınava hazırlanma gibi zaman, motivasyon kayıpları yaşanabilmektedir.

Üniversite eğitimi devam ederken ücretli staj programları veya yarı zamanlı iş fırsatları değerlendirilebilmektedir. Ancak bu fırsatlar her bölüm, eğitim türü ve okul için mümkün olmamaktadır. Haftanın her günü tüm güne yayılan bir ders programı söz konusuyla okurken çalışmak zor olabilir. Okunan bölüm yoğun dikkat, enerji gerektiren bir bölümse beraberinde çalışmak yorucu olabilir, eğitimdeki verimliliği düşürebilir.

Kariyer hedefi belirlenirken her eğitim kademesi için burs imkanları da araştırılmalıdır. Günümüzde artık okul öncesi eğitimden başlayarak burs desteği sunulmaktadır. Bursların niteliği, süresi ve miktarı farklılık gösterebilir. Örneğin; ulaşım, konaklama, beslenme, eğitim ve benzeri şekilde ayrışabilir. He yurtiçi hem de yurtdışı burs fırsatları için aynı durum geçerlidir. Bu nedenle burs olanakları araştırılırken burs içeriğinin de öğrenilmesi gerekir. Eğer burs her şeyi kapsamıyorsa ebeveynlerin yine geri kalan masraflar için finansal hesaplama yapması önerilmektedir.

Kariyer Hedefi Belirlenirken Bireysel Özellikler de Dikkate Alınmalı

Hedef belirleme sürecinde önem verilmesi gereken bir diğer önemli konu da öğrencinin bireysel özelliklerinin göz önünde bulundurulmasıdır. Tamamen iyi niyetle de olsa seçim sürecinde ebeveynler veya çevre kendi beklentileri ve istekleri doğrultusunda seçim sürecini etkileyebilmektedirler. Okul, bölüm, meslek önerisi yapmadan veya öğrenciyi bir alana yönlendirmeden önce mutlaka öğrencinin özelliklerine bakılmalıdır.

Karakteristik Özellikler Seçim Sürecine Dahil Edilmeli

Karakteristik özellikler hem meslek seçerken hem de okul, şehir, ülke seçerken önemsenmeli. İçedönük, çekingen mizaca sahip bir öğrencinin sosyal olması gereken mesleklere yönlendirilmesi kaygı düzeyini artırabilmektedir. Bu da beraberinde motivasyon kaybı, özgüven eksikliği, performans kaygısı gibi olumsuz sonuçlara neden olabilir. Dolayısıyla karakteristik özellikler seçim sürecinde önemli bir role sahiptir.

Ebeveynler karakteristik özellikleri belirlemekte veya karaktere uygun meslekleri bulmakta zorlanabilir. Böyle bir durumda profesyonel destek almak doğru sonuçlara ulaşmayı kolaylaştırmaktadır. Kariyer hedefi belirleme sürecinde uygulanacak kişilik testleri sayesinde kolayca mesleki yönelim belirlenebilmektedir. Aynı şekilde hedef belirlerken karakteristik özellikleri bilmek okul, şehir, ülke seçimini de kolaylaştırır.

Örneğin; yalnız yaşamak istemeyen, korkuları olan veya tek başına hayatını idame etmekte zorlanacak birini düşünelim. Böyle bir öğrenci kendi tercih etmediği sürece şehir, ülke değişikliğine, yalnız yaşayacağı bir öğrenci evine yönlendirilmemelidir. Yine çok girişken, sosyal, enerjik, konuşkan birinin masabaşı, yalnız çalışacağı bir mesleğe yönelmemesi gerekir. Yaratıcı bir bireyin monoton, tek düze bir işe yönlendirilmesi de yine verim kaybına neden olacaktır.

Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Zeka Alanına Göre Seçim Yapmak Başarı Olasılığını Artırıyor

Kariyer hedefi belirlerken önem verilmesi gereken bir diğer konuda bireyin zeka alanıdır. Yapacağımız alan, bölüm, meslek seçimleri mutlaka zeka alanımızla örtüşmelidir. Sözel zekaya sahip birinin sayısal bir alana yönlendirilmesi başarısızlığı getirecektir. Liseden başlayarak bu öğrenci potansiyelinin gerisinde kalan bir performans sergileyecektir. Motivasyon kaybolacak, zamanla kendine ve potansiyeline olan güveni azalacaktır.

Zeka alanı doğru belirlendikten sonra seçim yapmak ise öğrencinin başarı olasılığını artıracaktır. Doğru seçim yapıldığında öğrenciler karşılaştıkları zorluklarla daha kolay başa çıkabilmektedir. Ve yine motivasyonlarını çok daha zor kaybettikleri görülmektedir. Zeka alanını belirlemek için yine kariyer danışmanlığından faydalanılabilir. Eğitim alınan okulun rehberlik desteği varsa buradan da destek talep edilebilir.

Kariyer Hedefi Belirlemede İlgi ve Beceri Alanları Oldukça Önemli

Hedef belirleme sürecinde sıklıkla ihmal edilen ancak yaşam boyu mesleki doyumu artıran önemli bir etken de ilgi ve beceri alanlarıdır. Alan, bölüm ve meslek seçiminde ilgi ve beceri alanlarını dikkate almak mesleğin gelir getiren bir hobi niteliği kazanmasını sağlamaktadır. Seçim sürecinde karakteristik özellikler, zeka alanı, ilgi ve beceri alanları dikkate alındığında doğru kombinasyona ulaşılmaktadır.

Ancak burada önemli bir noktaya dikkat edilmelidir. Bir konuda ilginiz olabilir ama beceriniz olmayabilir veya bu alanda becerilisinizdir ama ilgili değilsinizdir. Dolayısıyla meslek seçimi yaparken ilgi duymadığınız bir alana sırf becerili olduğunuz için yönelmeniz doğru değildir. Aynı şekilde becerili olmak da ilgili olmadığınız sürece başarılı sonuçlar almanıza yetmeyecektir. Hedef belirleme sürecinde tüm bu detayları dikkate almak doğru bütüne ulaşmayı sağlamaktadır.

Kariyer Hedefi Kariyer Danışmanlığıyla Daha Güvende

Günümüzde kariyer planlama merkezlerine ve danışmanlara verilen önem arttı. Bu artışın en önemli nedeni azalan istihdam fırsatları ve artan işsizlik oranları. Her yıl sayısız öğrenci sayısız bölümden mezun oluyor veya aynı bölümlerde eğitime başlıyor. Kapasitesi dolmuş mesleklerde aynı hızla mezun vermeye devam etmek gelecek yıllardaki işsizlik oranlarının daha da yüksek olacağını gösteriyor.

Geleceğine sağlıklı yatırım yapmak isteyen bilinçli öğrenciler ve ebeveynleri ise bu zorluklarla karşılaşmamak için erkenden önlem alıyor. Önlem almanın en güvenilir yolu ise profesyonel danışmanlık hizmeti almak. Ancak hizmet alınacak kişi ve kurumu belirlemek de hassasiyet gerektiriyor.

Size yardımcı olacak kişi/kurum bu konuda ne kadar deneyimli? Verdiği bilgiler bilimsel kanıtlara dayalı mı, güncel mi ve uluslararası düzeyde geçerliliği var mı? Kariyer hedefi belirleme süreçlerinde kaç kişiye destek vermiş ve başarı oranları nedir? Ve daha pek çok alt detayı bilmeniz alacağınız hizmetin kalitesiyle ilgili ön bilgi edinmenizi kolaylaştıracaktır.

Aba Psikoloji, Aba Kariyer ve Aba Yurtdışı Eğitim işbirlikleri ile kariyer belirleme sürecinizde size profesyonel destek sunmaktadır. Aba psikoloji’de danışanlarımızın kariyer planını çıkarırken Stratejik yetenek yönetimini kullanıyoruz. Bu yöntem sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim süreçleri planlanır.  Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir ve bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planları belirlenir.

Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmaları amaçlanır. Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır. Bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur.

Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de değerlendirilerek oluşturulan plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar. Aba Psikoloji’ de bireyin kariyer hedefi belirlenirken psikologlar ve eğitimciler birlikte çalışır.

Read More

Sınav motivasyonu sınavdan alınacak sonucu büyük ölçüde etkiliyor. Motivasyon düşüklüğü performansı doğrudan etkilerken motive olabilmek başarı olasılığını artırıyor. Sınava hazırlık sürecinde içsel veya çevresel pek çok faktör motivasyonu ve dolayısıyla da performansı etkiliyor. Hatalı alan, bölüm ve meslek seçimi, gerçekdışı beklentiler, sınava yüklenen anlam motivasyon kaybına yol açabiliyor.

Sınav sonucunun kişiliğe atfedilen bir değer olarak algılanması, hatalı ebeveyn tutumları, mükemmeliyetçi kişilikler motivasyonu etkiliyor. Tüm bu olumsuz etkenler sonucunda sınav gerçek anlam ve amacından uzaklaşarak bir stres ve kaygı unsuru haline dönüşüyor. Böylece öğrenciler sınavı bir rekabet aracı, üzüntü kaynağı ve galip gelemeyecekleri bir mücadele olarak görüyor.

Peki sınav motivasyonu geliştirilebilir mi? Motive olmak ve motivasyonu artırmak için neler yapılabilir? Sınava daha iyi hazırlanmak için alınabilecek profesyonel destekler neler? Yazımızın devamında detayları bulabilirsiniz. Başarılı Bir Kariyer İçin Öğrencilik Yılları Nasıl Daha Verimli Geçirilebilir? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Hedefinizi Doğru Belirlediğinizde Sınav Motivasyonu Doğrudan Artar

Hedef belirleme süreci sıklıkla ihmal edilen ve son dakika aceleye bırakılan bir süreçtir. Oysa hedef belirlemeye olabildiğince erken başlamak ve detaylı bir planlama yapmak gerekir. Hedef belirlerken öğrencinin karakteristik özellikleri, ilgi ve beceri alanları, zeka alanı göz önünde bulundurulmalıdır. Öğrenme stili, zaman yönetimi becerisi, çalışma ortamı ve öğrenme kaynakları da hedef belirleme sürecinde dikkate alınmalıdır.

Tüm bu faktörler göz önünde bulundurularak hedef belirlendiğinde hedefe ulaşmak daha kolay ve keyifli hale gelmektedir. Belirlenen amaç kişinin kendi istek, beklenti ve becerileriyle uyumlu olduğunda ulaşmaya yönelik istekte artmaktadır. Hedef belirleme sürecinin önemli bir aşaması da hedefi kısa ve uzun vadeli hedeflere bölerek planlamaktır. Büyük hedefin küçük hedeflere bölüştürülmesi sınav motivasyonu sağlayacaktır.

Çünkü bu sayede öğrenci performansına yönelik sonuçları daha iyi görebilir ve zamanında gerekli müdahaleyi yapabilir. Uzun vadeli hedefler için hazırlanmak çoğu zaman motivasyon kaybına yol açmaktadır. Örneğin bir yıl sonra olacak bir sınava yapacağımız hazırlığın motivasyonu ile yaklaşan sınavın motivasyonu aynı olmayacaktır. Dolayısıyla Uzun vadeli hedefimiz sınavda başarılı olmak ise bu hedefi küçük hedef parçalarına bölüştürebiliriz.

1 ay boyunca konu tekrarı yapmak ve ay sonunda denemeden alacağı puanı 50 puan artırmak kısa vadeli bir hedef olabilir.

Planlı Çalışmak ve Gelişimi Takip Etmek Sınav Motivasyonu için Önemli

Motivasyon artırma adımlarından bir diğeri de planlı çalışmak ve gelişim sonuçlarını takip etmektir. Hedefimiz ne kadar belirgin ve ne kadar parçalara bölünmüş olsa da iyi bir çalışma programı olmadan disiplinli çalışmak mümkün değildir.

Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlendikten sonra bu hedeflere ulaşabilmek için çalışma çizelgeleri hazırlanmalıdır. Günde kaç saat çalışılacak, hangi konulara bakılacak ve kaç soru çözülecek gibi alt detaylar belirlenmelidir.

Zaman Yönetimi Teknikleri Mutlaka Öğrenilmeli

İyi bir ders planı hazırlamak kadar bu plana sadık kalabilmekte önemlidir. Çoğu öğrenci günde ne kadar ve neye çalışması gerektiğini bilir. Ancak çalışmayı sıklıkla öteler ve enerjinin en düşük olduğu saatlere kadar çalışmayı erteler. Ardından bastıran uyku ve yorgunlukla çalışmaya yetersiz zaman bırakılır. Kimi öğrenciler ise çok fazla çalışır, ayrılması planlanandan çok daha fazla zamanı çalışmaya ayırır.

Bu da zaman içerisinde ders dışı faaliyetlere hiç zaman ayrılamamasına neden olur. Bazı öğrenciler ise ders çalışmayı da mola yapmayı da yemek yemeyi de aynı ortamda yapar. Dolayısıyla ders çalışırken kolayca dikkat dağılabilir veya molalardan derse dönmek zorlaşabilir. Sınav motivasyonu için iyi bir zaman yönetimi becerisi edinilmelidir.

Bu beceri düzenli çalışmanın yanı sıra sosyal faaliyetlere ve kişisel zamana da vakit yaratacaktır. Bu da öğrencinin zaman baskısı yaşamasının ve “yeterli zamanım yok, yetiştirmem mümkün değil!” gibi olumsuz düşüncelere kapılmasının önüne geçer. Kanban Tekniği ile Zamanınızı Daha Kolay Organize Edebilirsiniz! Ve Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Öneriler yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Öğrenme Stiline Uygun Ders Çalışılmalı

Motivasyon artırmanın bir diğer etkili yolu ise öğrenme sitilini bilerek ders çalışmaktır. Öğrenciler sınava hazırlık sürecinde çoğunlukla ezbere dayalı öğrenme yöntemlerini kullanmaktadır. Oysa öğrencinin öznel öğrenme stilini öğrenmesi ve bu stile uygun çalışması bilgi kalıcı hale getirmektedir. Yani ezberlenerek öğrenilen bir bilgi sınav sonrası kolayca unutulurken öğrenme stiline uygun kazanılan bilgi ömürlük olabilmektedir.

Sınav motivasyonu kazanmak için öğrenme stilinizi profesyonel destek alarak öğrenebilirsiniz. Okul rehberlik biriminizden veya varsa kariyer ofislerinden de bu konuda destek alabilirsiniz.

Beyin Temelli Öğrenme ve Eğitimdeki Rolü yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sınav Motivasyonu İçin Ödüllerden Faydalanılmalı

Sınava hazırlık süreci yoğun ve yorucu bir tempo içermektedir. Bu tempo içerisinde ödül en çok ihtiyaç duyulan ama en az verilen motivasyon kaynağıdır. Ödülleri hem çok severiz hem de ödüllendirmeyi ihmal ederiz veya ödülleri çoğunlukla dışarıdan, başkalarından bekleriz. Kendimizi örselemekte ve cezalandırmakta ise son derece bonkör davranırız. Bu olumsuz tutum ise sınava yönelik motivasyonumuzu zedeler.

Oysa başarılarımızı, başarmak üzere gösterdiğimiz çabayı ödüllendiriyor olmamız gerekir. Kendimizi taktir etmeyi, kendimize teşekkür etmeyi ve kendimizi yüreklendirmeyi ihmal etmemeliyiz. Ödüllerin pahalı hediyeler veya akla gelmeyecek şeyler olmasına da gerek yok. Sevdiğiniz bir yemeği kendinize ısmarlamanız, ders sonrası izlemek istediğiniz bir filme veya bir arkadaş etkinliğine zaman ayırmanız da ödül olabilir.

Aslında ödüllerinizin niteliğini ve niceliğini belirleyecek olan sizi neyin motive ettiğine göre değişiklik gösterecektir.

Sınav Motivasyonu için Olumsuz Düşüncelerle Başa Çıkmayı Öğrenmelisiniz

Olumsuz düşünceler kar topu gibidir. Ardı arkası kesilmeden bu düşüncelere yeni olumsuz düşünceler eklenir ve hızla olumsuzluk etkisi büyür. Kimi zaman çevremizden duyduklarımız veya çevremizde gördüklerimiz kimi zamansa kişisel deneyimlerimiz olumsuz düşünceleri tetikler. “Başarılı olamayacağım, sınav çok zor, süre çok kısa, yetiştirmem mümkün değil, yeterince iyi değilim!” gibi.

Sınava yüklediğimiz tüm bu anlamlar sınavın gerçek tanımının çok dışında ve tamamen özneldir. Sınav bilgiyi ölçümleme tekniğidir. Herkes için sorularda, sonuçları hesaplama yöntemleri de eşit ve adildir. Sınavın zorluğunu belirleyen sınava hazırlık sürecinde verdiğimiz emektir. Sınava iyi hazırlanan, bol soru çözen, denemelerle zaman kullanım pratiğini geliştiren bir öğrenci için sınav zor olmayacaktır.

Ancak yine de yeterince emek verip, iyi bir hazırlık yapan öğrencilerde de sınav stresi gelişebilmektedir. Bu öğrencilerin olumsuz düşüncelerini bekleyen çevrenin gerçekdışı beklentileri ve mükemmeliyetçi kişilik özellikleridir. Dolayısıyla sınav motivasyonu olumsuz yönde gelişmektedir. Bu durumda olumsuz düşüncelerle başa çıkmak için etkili bir yöntem Lazarus’un stresle baş etme modelidir. Lazarus’un Modeline Göre Stres Yaşadığınızda Şu 3 Sorunun Cevabını Arayın;

Stres ve kaygı uyandıran bir durumda kendinize şu 3 soruyu sormanız kontrolün hala sizde olduğunu, rahatsızlık veren duygu ve düşünce ile başa çıkabileceğinizi size hatırlatacak.

  1. Şu an ne oluyor? (Bu bir olay ya da bir düşünce, duygu, dürtü olabilir)
  2. Bu olan benim için tehlikeli mi?
  3. Peki bununla başa çıkabilir miyim?

Birinci soruda kişi olayı kendi algılayışına göre ele almalıdır. İkinci soruda bu olayın kendisi için tehlikeli olup olmadığını değerlendirmelidir. Üçüncü soruda ise tehlike söz konusu ise başa çıkmak için sahip olduğu kaynakları değerlendirmelidir.

Burada sahip olunan fiziksel (bireyin sağlığı, enerjisi ve dayanma gücü vb.), sosyal (somut ve duygusal destek), psikolojik (inançlar, problem çözme becerileri, benlik saygısı, ahlaki değerler vb.) ve maddi (para, aletler vb.) başa çıkma kaynakları değerlendirilmelidir. Performans Kaygısı Akademik ve Profesyonel Kariyeri Olumsuz Etkiliyor!  Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Boş Zaman Etkinlikleri Planlamak Da Sınav Motivasyonu Sağlıyor

Tıpkı ödüllendirme gibi mola vermek de sınava hazırlık sürecinde ihmal edilen bir ihtiyaç. Öğrenciler sınava hazırlık yıllarını sıklıkla tüm sosyal faaliyetlerden ve boş zaman etkinliklerinden uzak geçiriyor. Dinlenmeye de yeterince zaman ayırmıyorlar. Sonuç olarak deşarj olmak mümkün olmuyor. Yaşadıkları yoğun zihinsel, fiziksel ve duygusal yorgunluk sınava yönelik tutumlarını da olumsuz etkiliyor.

Mola vermenin veya ders dışı faaliyetlere zaman ayırmanın önemli bir zaman kaybı olduğuna yönelik bir yanılgı var. Oysa zihnimizin bir dikkat süresi var ve bu süreyi aştığımızda verimli çalışmak mümkün olmuyor. Yine uyumak, beslenmek gibi fizyolojik ihtiyaçlarımız kadar sosyal ve duygusal ihtiyaçlarımız da var. Doğada yürüyüşe çıkmak, müzik dinlemek, arkadaşlarla vakit geçirmek, sohbet etmek deşarj olmamızı sağlıyor.

Böylece yenileniyor, enerji buluyor ve sınav motivasyonu ile derse çok daha motive şekilde dönebiliyoruz. Aksi halde sınava hazırlık süreci sadece ders çalışarak geçirildiğinde bilinçaltımıza sınavın özgürlük kısıtlayıcı olduğunu öğretiyoruz. Bu da bize sınava hazırlanmanın korkunç olduğunu, mahkum gibi olacağımızı ve pek çok keyifli faaliyetten uzak kalacağımızı hatırlatıyor.

Oysa sınavlarda derece yapan öğrencilerin sınava hazırlanırken ilgi ve beceri alanlarını ihmal etmediğini görüyoruz. Sınav başarısı için ders çalışmanın yanı sıra sanat, spor gibi ilgi alanlarına zaman ayırdıklarını görüyoruz.

Sınav Motivasyonu İçin Psikolojik Destek ve Kariyer Danışmanlığı Alabilirsiniz

Sınava hazırlık sürecinde tüm çabanıza rağmen olumsuz duygularla ve sınav stresiyle başa çıkmakta zorluk yaşayabilirsiniz. Aynı şekilde hedef belirleme, planlı çalışma, zamanı verimli kullanma becerilerinde de desteğe ihtiyaç duyabilirsiniz. Sınav başarınızı düşürecek ve motivasyonunuzu olumsuz etkileyen konularda psikolojik destek talep edebilirsiniz. Aynı şekilde sınava hazırlık sürecinde daha bilinçli hazırlık yapmak için profesyonel kariyer desteği de alabilirsiniz.

Sınav motivasyonu sağlamada size yardımcı olacak kişi/kurum bu konuda ne kadar deneyimli? Verdiği bilgiler bilimsel kanıtlara dayalı mı, güncel mi ve uluslararası düzeyde geçerliliği var mı? Kariyer hedefi belirleme süreçlerinde kaç kişiye destek vermiş ve başarı oranları nedir? Ve daha pek çok alt detayı bilmeniz alacağınız hizmetin kalitesiyle ilgili ön bilgi edinmenizi kolaylaştıracaktır.

Aba Psikoloji, Aba Kariyer ve Aba Yurtdışı Eğitim işbirlikleri ile kariyer belirleme sürecinizde size profesyonel destek sunmaktadır. Aba psikoloji’de danışanlarımızın kariyer planını çıkarırken Stratejik yetenek yönetimini kullanıyoruz. Bu yöntem sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim süreçleri planlanır.  Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir ve bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planları belirlenir.

Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmaları amaçlanır. Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır. Bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur.

Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de değerlendirilerek oluşturulan plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar.  Sınav motivasyonu sağlamanız için kurumumuzda psikologlar ve eğitimciler işbirliği içinde çalışır.

 

Read More

Kişilik gelişimi, bireyin sosyal ve fiziksel çevresi içinde tutarlı olarak gösterdiği kişilik özelliklerinin oluşumudur. Kişiliğin gelişimi doğumla birlikte başlar ve çocuk 6 yaşlarına geldiğinde büyük oranda tamamlanır. Doğumla birlikte başlandığı söylense de aslında kişilik anne karnındaki yaşantılarla da şekillenmeye başlamaktadır. Annenin gebelik sürecindeki duygu durumu, yaşantısal deneyimleri, gebeliğine yüklediği anlam ve bebeğiyle kurduğu doğum öncesi bağ kişiliği etkilemektedir.

Dolayısıyla doğum öncesinden başlayarak çocuğun ilk altı yılında temel etkileşim kaynağı ailesidir. Kişiliğin şekillendiği bu önemli zaman aralığında kişilik üzerindeki en belirgin rol aileye aittir. Ebeveynlerin kendi kişilik özellikleri, çocuk yetiştirme tutumları, aile içi iletişimleri, problem çözme becerileri çocuğa yansımaktadır. Ebeveynlerin birlikte ve ayrı ayrı sergiledikleri tavır, tutum ve iletişim stilleri çocuğun kişilik gelişimi üzerinde etkilidir.

Peki kişiliğin şekillenmesinde hangi unsurlar rol oynamaktadır? İdeal aile ortamı nasıl olmalıdır? Aile içindeki olumsuzluklar kişiliği nasıl etkilemektedir? Sağlıklı bir kişiliğin gelişebilmesi için bebeklikten başlayarak çocuğun ihtiyaçları nelerdir? Psikolojik destek almak gerekli mi ve hangi durumlarda destek almak düşünülmelidir? Yazımızın devamında cevaplara ulaşabilirsiniz.

Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Yaşam Boyu Başarıya Etkisi ve Ebeveyn Tutumları ve Karakter Gelişimine Etkisi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişilik Gelişimi için Ebeveynle Güvenli Bağ Kurabilmek Oldukça Önemli

0-2 yaş, çocuğun, fiziksel, zihinsel ve duygusal yönden en hızlı geliştiği dönemdir. Bu dönemde çocuğun sadece fiziksel gereksinimlerinin karşılanması yeterli değildir. Bebek yaşamın ilk iki yılında büyük ölçüde bakımıyla ilgilenen kişiye (çoğunlukla bu kişi anne) bağımlıdır. Dolayısıyla bakım verenle kurulan ilişkinin niteliği bebeğin zihinsel ve duygusal gelişimi için son derece önemlidir.

Anneyle bebek arasında kurulan bağın sağlıklı, bebeğin gelişimini destekleyecek yeterlilikte olmasına güvenli bağlanma denir. Annenin, emzirme ya da besleme tarzı, bebeğiyle kurduğu fiziksel temas ve onu rahatlatma biçimi bu bağın gelişimini destekler. Dolayısıyla çocuğun kişilik gelişimi de sağlıklı yönde ilerler. Annenin bebeğin ihtiyaçlarına duyarlılığı, bebeğe duygusal yakınlığı, yanında olduğu konusunda verdiği güven de oldukça önemlidir.

Bebeğin temel duygusal ve fiziksel ihtiyaçları yeterli ve düzenli şekilde karşılanmadığında kurulan bağın gücü zayıflamaktadır. Bu yetersizlik de güvensiz bağlanmaya neden olmaktadır. Bebek ebeveynine güvenli şekilde bağlanırsa kendi öz değerini ve çevresini algılayış biçimini bu güven üzerinden nitelendirir. Güvenli bağlanan bir bebek kendini değerli, yeterli, güvenilir hissederken çevresine yönelik de benzer anlamlar yükler.

Bebek sevilmeye, bakılmaya değer bir birey olduğunu daha bu dönemden kurduğu ilişkinin niteliğiyle kodlamaya başlar. Güvensiz bağ geliştiren bebek ise kendisinin sevilmeye ve bakılmaya layık olmadığı yanılgısına kapılır. Böyle bir bebek yetersizlik, güvensizlik ve değersizlik duygularıyla yoğrulur. Çevresini de güvenilmez ve tehlikeli olarak kodlar. Yalnızlık duygusu çok daha belirgin hale gelir. Öfke veya öğrenilmiş çaresizlik gelişebilir.

Kişilik Gelişimi Anne Karnında Başlıyor, Yaşamın İlk 6 Yılında Belirginleşiyor! Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişilik Gelişimi Ebeveyn Tutumlarıyla Şekil Alıyor

Ebeveyn tutumları kişiliğin belirlenmesin etkili rol oynuyor. Ebeveynlerin benzer roller sergilemesi ve birbirinden tamamen farklı olması da kişiliğin nasıl şekilleneceğini etkiliyor. Yaygın ebeveyn tutumlarına bakıldığında otoriter tutum, demokratik tutum, mükemmeliyetçi tutum, ihmalkar ve tutarsız tutumlarla karşılaşılabiliyor.

Otoriter tutumda daha çok ebeveyn ceza ve otorite gücüyle evde hakimiyeti sağlıyor. Fiziksel ve duygusal cezalar, sevgiden mahrum bırakma gibi olumsuz yaklaşımlar uygulanabiliyor. Bu ebeveyn tutumunun kişilik gelişimi açısından son derece zedeleyici olduğu klinik araştırmalarca da destekleniyor.

Bir diğer sağlıksız ebeveyn tutumu ise İhmalkar veya tutarsız ebeveyn tutumları. İhmalkar tutumda çocuğun varlığı ve ihtiyaçları sıklıkla göz ardı ediliyor. Dolayısıyla özgüven, öz benlik gelişmiyor. Çocuk fiziksel, duygusal ihtiyaçlarından mahrum ediliyor. Böyle bir aile ortamında güvenli bağ gelişmediği gibi kişi çevresini ve hatta kendisini de güvensiz buluyor.

Mükemmeliyetçi tutumda da yine sağlıksız kişilik özelliklerine yatırım yapıldığını görüyoruz. Mükemmeliyetçi ebeveynler gerçekdışı beklentilerle çocukları yıpratıyor. Sınav ve performansa yönelik kaygılar en çok bu ebeveynlerin çocuklarında görülüyor. Yetersizlik duyguları bu çocuklarda çok daha baskın hale geliyor.

Sağlıklı kişilik gelişimi için ise ihtiyaç duyulan ebeveyn tutumu demokratik-hoşgörülü ebeveyn tutumu. Bu tutumun başarılı ve tutarlı şekilde uygulandığı ailelerde ideal aile ortamı görülüyor. Bu ailelerde çocuk hata yaptığında cezalandırılmıyor. Bunun yerine hatalarından ders çıkarması ve neden sonuç ilişkisi kurması desteklenir.

İyi ve kötü deneyimlerde aile birbirinin yanında oluyor ve birbirine ışık tutuyor. Böyle bir ortamda yetişen çocuğun kişiliği de sağlıklı, dengeli ve tutarlı oluyor. Kendi içinde mutlu, huzurlu ve memnun olan çocuk sosyal çevreyle ilişkisinde ve davranışlarında da uyumlu ve dengeli oluyor. Ebeveyn Tutumları ve Karakter Gelişimine Etkisi ve Kıyaslama ve Rekabet Çocukları Nasıl Etkiliyor? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Ebeveynlerin Problem Çözme Becerileri ve İletişim Stilleri Kişilik Gelişimi Üzerinde Etkili

Aile içi iletişim modelleri ve elbette aile bireylerinin karşılaştıkları problemlere nasıl çözüm ürettiği doğrudan çocuğa rol model oluşturuyor. İdeal aile ortamında iletişim saygı çerçevesinde, suçlama ve hakaret içermeden, duygu ve düşüncelerin paylaşılmasıyla sağlanıyor. Aile bireyleri birbirleriyle iletişim kurarken etkin dinleme yapıyor, empati kuruyor ve ben diliyle konuşuyor. Küsme, trip atma, alaya alma gibi pasif agresif tepkiler kullanılmıyor.

İletişim kazalarına yol açabilecek kelimelerden ve olumsuz beden dilinden uzak duruluyor. İdeal aile ortamında meydana gelebilecek iletişim kazaları, kırgınlıklar veya tartışmalarda aile üyeleri sorunları çözmeye odaklanıyor. Ailede veya sosyal, profesyonel hayat içerisinde karşılaşılan problemlerle nasıl baş edildiği kişilik gelişimi için belirleyici.

Sorunlar konuşarak, medeni şekilde tartışılarak mı hallediliyor yoksa sesler yükseltilip, fiziksel güce mi başvuruluyor? Sorun çözme yöntemi olarak empati mi kurulmaya çalışılıyor yoksa açık arayarak zayıflıklardan faydalanmaya mı çalışılıyor? Aile İçi İletişim Eksikliği Nedenleri ve Sağlıklı Bir Birey Yetiştirebilmek İçin Aile İçi İletişim Nasıl Olmalı? yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişilik Gelişimi Tekrar Eden Olumsuz Fiziksel ve Duygusal Yaşantılarla Zedeleniyor

Ailede, faal olarak zaman geçirilen sosyal çevrede maruz kalınan fiziksel, duygusal şiddet karakter gelişimini zedeliyor. Bağırarak iletişim kurmak, vurmak, sevgiden mahrum bırakmak, ceza vermek, ihtiyaçlarını karşılamamak, alay etmek, hakaret etmek bunlara örnek verilebilir. Fiziksel ve duygusal şiddetin hakim olduğu bir aile ortamında ideal aileden bahsetmek mümkün değildir. Bu tarz ortamlarda çocuk ve ebeveyn arasında güvensiz, korkulu bağlanma söz konusudur.

Çocuğun özgüveni, benlik değeri ve özsaygısı gelişmez. Çocuk ebeveyni gibi otoriter gördüğü akranlarından, öğretmenlerinden ve diğer kişilerden de korkar. İçe kapanık, pasif bir kimlik geliştirebileceği gibi olumsuz yaşantıları da modelleyebilir. İsyankar, zarar veren, istek ve ihtiyaçlarını zorla elde eden bir kişilik geliştirebilir. Fiziksel, Duygusal, Sözel Şiddete Maruz Kalmak Çocuğun Dünyasını Nasıl Etkiliyor? Ve Çocuklarda Regresyon ve Nedenleri Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Ailenin ve Çocuğun Alacağı Psikolojik Destek Kişilik Gelişimi için Destekleyici Olacaktır

Sağlıklı ebeveyn tutumları sergilemek, çocuğunuzun karakter gelişimine daha yapıcı katkı sağlamak için psikolojik destek alabilirsiniz. Aile içi ilişkilerin iyileştirilmesinde, çift ve aile sorunlarının giderilmesinde aile danışmanlığından faydalanabilirsiniz. Ayrıca okul, bölüm, meslek seçmeden önce karakter gelişimi ve karakter analizi hakkında bilgi edinmek de oldukça önemli. Meslek veya alan/bölüm seçimi yapmadan önce çocuğunuzun kişilik testine katılmasını sağlayabilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Oyun Terapisi Nedir? Çocuk ve Aileler için Faydaları yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişilik gelişimi ve testleriyle ilgili bilgi almak veya diğer psikolojik hizmetlerimizden faydalanmak isterseniz bize ulaşabilirsiniz. Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak ve “Çocuğumu Hangi Uzmana Götürmeliyim?” Pedagog, Çocuk Psikoloğu ve Çocuk Psikiyatristi Kimdir? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Read More

Beyin temelli öğrenme sistemi ezberci eğitim anlayışından çok uzakta öğrencilere anlayarak ve bağ kurarak öğrenmeyi öğretiyor. Ülkemizde her yıl pek çok kademeden öğrenci eğitim hayatları ve kariyerleri için önemli sınavlara hazırlanıyor. Sınava hazırlık yapmanın yanı sıra okul puanlarının da yüksek tutulması gerekiyor. Dolayısıyla öğrenciler bilgiyi kalıcı olarak edinmek üzere değil sınavdan iyi sonuçlar almak amacıyla çalışıyor.

Dolayısıyla sınav sistemi bilginin ömürlük değil de sınav bitimine kadar kazanılmasının yeterli olacağı yanılgısını doğuruyor. Bu da öğrencilerin, öğrenmeden veya bilgiyi ilişkilendirmeden direk olarak ezberlemeye çalışmasına neden oluyor. Sınavlara ve eğitim sistemindeki açıklara yönelik aksaklıklar Ülkemizde yıllarca ezberci eğitimin uygulanmasına yol açtı.

Ancak uzun vadede ezberleyerek öğrenilen bilgilerin işlevini yitirdiği görüldü. Dolayısıyla sınavdan çıkan öğrenciler hayatları boyu faydasını görebilecekleri ve kullanabilecekleri bilgileri dahi unuttular. Öğrencilerin bilgiyi sentezleme, analiz etme, ilişkilendirme ve mantık yürütme becerileri gelişmedi. Soru kalıplarına kadar pek çok bilgiyi ve yöntemi ezberlemek durumunda kaldılar. Üniversiteye kadar ezbere dayalı eğitim alan öğrenciler için üniversitede özgün, yaratıcı düşünce, mantık ve muhakeme zayıf kaldı.

Günümüzde artık erken eğitim kademelerinden itibaren beyin temelli öğrenme sistemine geçilmeye çalışılıyor. Tabi burada sistemin kavranabilmesi ve uygulanabilmesi için eğitimcilerin de bu sistemi benimsiyor olması gerekiyor. Bilgiyi ezberlemek yerine anlayan, anlamlandıran ve ilişkilendiren öğrencilerin başarı oranları da artıyor. Üstelik bu sistem hem sınav hem de okul başarısını destekliyor. Sınavdan sonra da edinilen bilgiler uzun süreli olarak kullanılabilir hale geliyor.

Peki Beyin temelli eğitim sistemi nedir? Ezberci eğitim sisteminden farkı nedir? Eğitimde öğrencilere ve eğitmenlere ne tarz avantajlar sağlamaktadır. Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Yapay Zeka Meslekleri Nasıl Etkileyecek? Ve Endüstri 4.0 Okul Öncesi Eğitimden İtibaren Çok Daha Bilinçli Bir Kariyer Planı Yapmayı Gerektiriyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Beyin Temelli Öğrenme Nedir?

Bireyin özelliklerine, beynin yapısına, fonksiyonlarına ve genel çalışma prensiplerine uygun bir öğrenme biçimidir. Bu yöntemle gerçekleşen öğrenmenin çok daha hızlı ve kolay olacağına inanılmaktadır. Burada temel olarak; öğrenmeye yönelik uygulamaların beynin öğrenme sistematiğine uygun şekilde düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

Bu yönteme göre beyin paralel bir işlemcidir. Bu paralellik bir bilginin kazanımında ve/veya kullanımında birçok işlemin bir arada yapıldığını göstermektedir. Beyin öğrenme sürecinde bilgiyi depolarken duygu, düşünce, duyu, davranış, hayal gibi pek çok süreçten beslenmektedir. Kazanılan bilgi ne kadar çok yönlü şekilde depolanırsa kalıcılığı ve işlevselliği o denli artmaktadır. Beyin temelli öğrenme sistemine bir örnek verelim.

Coğrafya dersinde ülkemizde yetişen sebze ve meyvelerden bahsederken sadece ezber yapmak işe yaramamaktadır. Bunun yerine öğrencilere sebze ve meyvelerin nasıl yetiştiğine yönelik belgesel izletilebilir. Tarım alanlarına geziler düzenlenip, ekip, dikim veya hasat dönemlerine katılım yapılabilir. Çiftçilerle veya pazarcılarla röportaj ödevleri verilebilir. Öğrencilere kendi amatör belgesellerini çekme fırsatı tanınabilir.

Bu sebze ve meyvelerin ülkemizin hangi topraklarında daha elverişli yetişebileceği veya yetişemeyeceği anlatılabilir. Toprağın yapısı, iklim, rüzgar, yağış gibi detayların yetiştiricilikteki rolü anlatılabilir. Tohumların varsa tarihi bilgileri anlatılabilir. Bu tohumlar nasıl keşfedilmiş? ülkemize nereden gelmiş veya ilk bizde mi bulunmuş? ilk bulunduğunda bu meyve ve sebzeler hangi amaçla kullanılmış? anlatılabilir.

Farklı beslenme türlerine, meyve ve sebzenin beslenme zincirimizdeki yerine ve önemine değinile bilinir. Tüm bunlar beyin temelli sistemin işleyişine örnektir. Kitapta yazan bilginin okunup ezberlenmesi yerine bilginin pek çok kaynaktan toplanarak işlenmesi desteklenmektedir.

Beyin Temelli Öğrenme Eğitimde Nasıl Kullanılıyor?

Türkiye de uzun yıllar üzülerek ezberci eğitim sistemi eğitim kademelerimizde kullanıldı. Koşullar, beklentiler ve sınav sistemindeki zorluklar bu sistemin kanıksanmasına neden oldu. Oysa ezbere dayalı eğitimde bilgilerin kavranması ya da anlaşılmasından ziyade zihinde tutabilmek ve istenildiğinde bilgiyi aynı şekilde sunabilmek önem taşımaktaydı.

Öğrencilerin bilgiyi yorumlama, analiz etme gibi yetenekleri bu yaklaşımda oldukça geri planda kalıyordu. Bu nedenle bilginin davranışa dönüşmesi ya da yaşamda uygulanabilir olması mümkün olmuyor. Beyin temelli öğrenme modeli ise gelişen teknoloji, dijitalleşme ve globalleşme ile hızla benimsendi. Bilgi her an değişiyor, gelişiyor ve artıyor.

Artık global bir evrende yaşıyor ve internet aracılığıyla dünya genelindeki tüm gelişmeleri takip ediyoruz. Dolayısıyla bunca bilgiyi ezberleyebilmek ve işleyebilmek mümkün görünmüyor. Teknoloji ve internet geldiğimiz noktada bilgi ürütme, edinme ve geliştirme fırsatları sunuyor.

Artık öğrenciler okulda ve derslerde yalnızca kitaplardan değil; hareketli grafiklerden, dijital öykülerden, animasyonlardan yararlanıyorlar. Bu yeni yöntemler öğrencilere daha akılda kalıcı, zaman ve mekandan bağımsız, yoruma ve analize açık bir öğrenme deneyimi sunuyor.

Eğitimde Beyin Temelli Öğrenme Yenilikçi, Kişiye Özel ve Geliştirilebilir Öğrenme Ortamı Sunuyor

Bu modelde öğrencinin bilgiyi edinmesi çok yönlü, deneyimleyerek ve dahil olarak gerçekleşiyor. Eğitim sürecinde öğrencilerin zeka alanları, öğrenme stilleri, ilgi ve becerileri baz alınıyor. Aynı zeka alanına sahip öğrenciler de dahi farklı öğrenme stilleri veya farklı ilgi ve beceriler rol alabiliyor. Bir öğrenci görsel-uzamsal yolla daha kolay öğrenirken, bir başka öğrenci tecrübe ederek daha kolay öğrenebiliyor.

Öğrenme sürecine ilgilerin ve becerilerin dahil edilmesi öğrenmenin daha kalıcı ve keyifli olmasını sağlıyor. Örneğin; yüzmeyi seven ve yüzme sporuyla aktif olarak uğraşan bir öğrenci için matematikte havuz problemleri daha dikkat çekici olabilir. Tabi ki her öğrencinin ilgi ve beceri alanını ya da öğrenme stilini öğrenmek bir öğretmen için kolay değildir.

Aynı şekilde öğrenilse dahi tüm öğrencilerin ilgisini çekecek şekilde her öğrenciye özel örnekler yapılması mümkün değildir. Fakat öğrencilere öğrenmenin mantığını aktarılabilir ve kendi bilgi edinme süreçlerinde bu sistemi kullanmaları teşvik edilebilir. Böylece derse katılmak, kendi örneklerini üretmek, yaratıcı düşünmek, ödev yapmak çok daha kolay ve keyifli hale gelir.

Beyin temelli öğrenme sistemi kişisel yaşanmışlıkların, kültürün ve eski öğrenmelerin de yeni bilgilerin ediniminde rol oynadığını gösteriyor. Aynı şekilde öğrenme sürecinde farkında olmasak da bilinçdışı süreçler de rol oynuyor.

Bu model eğitim sistemimizde yaygınlaşmaya başlasa da hala pek çok eğitim kurumunda ezberci sistem devam ettiriliyor. Artık geride kalması gereken ezberci eğitimin dezavantajları öğrencileri eğitim ve kariyer hayatlarını tehdit ediyor. Ezberci sistemin negatif etkilerinden korunabilmenin önemli bir yolu ise profesyonel eğitim ve kariyer desteği almaktır. Bu sayede okul ortamınızda olmasa dahi alternatif öğrenme ortamlarında ve bireysel çalışmalarınızda bu yöntemi kullanabilirsiniz.

Aba Psikoloji ile eğitim ve kariyer hayatınızı daha planlı ve bilinçli şekilde sürdürmenizi destekliyoruz. Uzman kadromuzla danışanlarımızın zeka alanlarını, ilgi ve becerilerini, öğrenme stillerini keşfediyoruz. Stratejik yetenek yönetimi uygulamamızla kariyer planınızı belirlemenize yardımcı oluyoruz. Çalışmalarımızda bilime, güncel bilgiye, teknolojiye ve beyin temelli öğrenme sistemine önemle yer veriyoruz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Yabancı öğrenciler için son yıllarda Türkiye’de üniversite eğitimi almak nitelikli bir alternatif haline geldi. Yurt dışından her yıl çok sayıda öğrenci üniversitelerimize başvuru yapıyor. Eğitim kalitesi ve buna kıyasla düşük eğitim ve konaklama maliyetleri başvuruları artırıyor. Mezuniyet sonrası istihdam fırsatları da öğrencilere cazip geliyor.

Peki yabancı uyruklu öğrencilerin ülkemizde eğitim alabilmesi için neler yapması gerekiyor? Eğitim olanakları neler? Türkiye’de eğitim almanın bireysel kazanımları neler? Türkiye’de eğitim alan ve alacak yabancılar için yaşamı kolaylaştıracak öneriler neler? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Yabancı Öğrenciler Türkiye’de Eğitim Almadan Önce Ne Yapmalı?

Yabancı uyruklu öğrenciler Türkiye’de devlet üniversitelerine veya özel üniversitelere başvuru yapabilmektedir. Her iki üniversite türünde de yabancı öğrenci kabul şartları aynıdır. Ancak bazı üniversitelerin öğrencilerden talep ettiği farklı belgeler ve şartlar olabilmektedir. Öğrencilerin başvuru yapmadan önce üniversitelerin başvuru koşullarını araştırması gerekir.

Koşullar karşılanıyorsa, talep edilen belgeler hazırlanarak müracaatlar yapılmalıdır. Bu aşamada özellikle öğrenciler Türkiye’yi ve Türk okullarını yeterince bilmiyorlarsa profesyonel destek almalıdır. Okulların kabul koşulları ve başvuruda istenen belgeler öğrenilmelidir. Ancak bunların dışında da öğrencilerin Türkiye’ye gelmeden veya eğitim hayatlarına başlamadan önce edinmeleri gereken bilgiler bulunmaktadır.

Seçecekleri okulun bulunduğu şehir, şehirdeki yaşam olanakları, konaklama, ulaşım, yeme, içme gibi detaylar öğrenilmelidir. Hastane, güvenlik, mümkünse sigorta işlemleri önceden araştırılmalı ve gerekli başvurular yapılmalıdır.

Yabancı öğrenciler tüm bu detayların dışında seçtikleri üniversiteyi, bölümü, akademik kadroyu ve mesleği iyi araştırmalıdır. Türkiye’de veya ülkelerine dönme düşünceleri varsa ülkelerinde seçtikleri mesleği sürdürme olasılıkları şimdiden öğrenilmelidir. Mesleklerinin geleceğini ve bugününü iyi değerlendirmeliler. Seçtikleri üniversitenin yabancı uyruklu öğrencilere tanıdığı fırsat ve olanaklar da öğrenilmelidir.

Yabancı Öğrenciler Türkiye’de Eğitim Almak için Ne Yapmalı?

Türkiye’de eğitim almak isteyen yabancı uyruklu öğrencilerden başvurular için beklenen belge ve koşullar aşağıdaki gibidir;

  • Öğrenci Vizesi: Sınavlarda başarı gösteren ve üniversiteye girme hakkı kazanan yabancı uyruklu öğrencilere üniversite tarafından kabul mektubu gönderilir. Yurtdışındaki öğrenciler bu kabul mektubuyla Türkiye konsolosluğuna giderek öğrenci vizesi alması gerekir. Türkiye’deki öğrenciler ise Türkiye Dış Temsilcikleri tarafından öğrenci vizesi alabilirler.
  • Türkiye’de üniversite eğitimi almak isteyen yabancı uyruklu öğrencilerin oturma izni alması gerekir. Oturma izinleri yaşanılan şehirlerdeki Göç İdaresi tarafından verilir. İlgili yasaya göre yabancı uyruklu öğrenciler Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra bir (1) ay içerisinde oturma izni almalıdır. Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Oturma izinleri her yıl yenilenir.
  • Yabancı öğrenciler başvurulacakları üniversiteye ait üniversite kabul formunu eksiksiz doldurmalıdır,
  • Lise veya dengi kademedeki eğitime yönelik mezuniyet diploması (Türk Dış Temsilcilikler veya noter tarafından onaylanmış ve Türkçeye çevrilmiş olmalıdır),
  • Transkript (öğrencinin lisede aldığı derslerin adları ve not çizelgesini gösteren belge) Transkript okul tarafından veya noter ile dış temsilcikler tarafından onaylanmış ve Türkçeye çevrilmiş olmalıdır.
  • Finansal teminat mektubu: öğrenci Türkiye’ye geldiğinde maddi ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak, konaklama, ulaşım, eğitim gibi masraflar kim tarafından veya nasıl karşılanacak)
  • Kayıt Ücreti: Varsa başvurulacak üniversitenin kayıt ücreti yatırılmalı ve ödeme dekontu ile belgelendirilmeli.
  • Dil Sınavı Yeterlilik Belgesi: Dil yeterlilik sınavlarında gerekli puanı alamayan yabancı öğrenciler bir (1) yıl boyunca dil hazırlık eğitimi alır. Bu eğitimlerin ardından dil yeterliliğini sağlayan öğrenciler üniversite programlarındaki bölüm derslerine girmeye hak kazanırlar.
  • Uluslararası geçerliliği olan GCE, ACT, SAT gibi sınavlardan yeterli puanı almış olmak veya Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı’ndan (YÖS) talep edilen puan alınmalıdır.
  • YÖS sınav sonucu da yine belgeler arasında bulunmalıdır. Her üniversite YÖS sınavını kendi düzenlemekte ve yapmaktadır. Üniversitelerin internet sayfasından sınav tarihlerini, başvuru koşullarını ve taban puanlarını öğrenebilirsiniz.

Başvuru aşamasında eksik belge bırakmamak ve kabul olasılığını artırmak için profesyonel kariyer danışmanlığı desteği alabilirsiniz.

Türkiye’de Eğitim Almanın Yabancı Öğrenciler için Avantajları

Türkiye’de eğitim almanın yabancı uyruklu öğrenciler için avantajları yıldan yıla artış gösteriyor. Türkiye hem artan eğitim kalitesi hem eğitimdeki çeşitliliği ile dikkat çekiyor. Elbette ki doğal ve kültürel güzellikleri, jeopolitik konumu turistler kadar öğrencilerin de ilgisini çekiyor. Bir diğer önemli tercih nedeni de Türkiye’nin eğitimdeki yeridir. Türkiye okullaşma oranının oldukça yüksek olduğu ve her yıl oranını artıran bir ülkedir.

Yurtdışından öğrenci kabul ettiği gibi yurtdışına da çok sayıda ülkemizden öğrenci gitmektedir. Türkiye Avrupa Yüksek Eğitim alanında da yer almaktadır. Türkiye Bologna Sürecini dört dörtlük uygulamakta ve Türk okullarının verdiği diplomalar tüm Avrupa ülkelerinde tanınmaktadır. Türkiyede Erasmus, Farabi, Mevlana gibi pek çok öğrenci değişim programı da aktif şekilde kullanılmaktadır. Öğrenci değişim programlarıyla ilgili detaylı bilgiler üniversitelerin öğrenci işlerinden öğrenilebilmektedir.

Yabancı öğrenciler için Türkiye’de eğitim alma isteklerinin bir diğer önemli nedeni de eğitimdeki çeşitliliktir. Türkiye’de toplam 209 üniversite bulunmaktadır. Bu üniversitelerde öğrencilerin tercih edebileceğin çok sayıda lisans, ön lisans ve yüksek lisans programı bulunmaktadır. Türkiye eğitim alınabilecek üniversite ve okunabilecek bölüm çeşitliliği ile tercih sebebidir.

Türkiye’nin doğal güzellikleri, iklimi, boğazları, kültürel zenginlikleri, çok dinli ve çok dilli yapısı, misafirperverliği de cazibesini artırmaktadır. Aynı zamanda mutfak kültürümüzdeki zenginlik de ülkemizin Avrupa’da ve dünyada ismini ön plana çıkarmaktadır. Tarihi dokusu, öğrenci dostu şehirleri, sanata, bilime ve kültüre verilen önem de dikkat çekmektedir.

Türkçeye ilgisi ve merakı olan öğrenciler için de Türkiye’de eğitim almak yeni bir dil edinme olasılığını artırmaktadır. Türkçe maruz kalarak ve kullanarak öğrenmesi daha kolay olan bir dildir. Yabancı öğrenciler için Türkiye’de eğitim almak aynı anda iki dili öğrenme ve geliştirme fırsatı olabilir. Eğitimde İngilizceyi, günlük yaşamda Türkçeyi kullanarak kısa sürede dil becerilerini ilerletebilirler. Türkçe eğitim veren bölümlerde ise öğrenciler dil yeterlilik sınavını geçemezse hazırlık okuyarak Türkçe/ingilizce öğrenebilirler.

Türkiye’de Eğitim Alan ve Alacak Olan Yabancı Öğrenciler için Yaşamı Kolaylaştıran Öneriler

Hiç bilmediğiniz veya yeterince bilgi sahibi olmadığınız bir ülkeye üniversite eğitimi almak için geliyor olabilirsiniz. Ne kadar ilginiz, merakınız ve isteğiniz olsa da gideceğiniz her ülkede yaşayabileceğiniz gibi burada da bocalayabilirsiniz.

Özellikle ön hazırlığınız yoksa ilk zamanlarınız biraz daha meşakkatli geçebilir. Her zaman eğitim kariyer ofislerinden destek alabilirsiniz ancak yine de ön bilgi edinmek faydalı olacaktır. Türkiye’ye gelmeden önce aşağıdaki önerilerimizi değerlendirmeniz Türkiye’deki ilk aylarınızı daha rahat geçirmenizi sağlayacaktır.

Konaklama Alternatiflerini İyi Araştırmalısınız

Türkiye’ye bir yakınınız yanına geliyor olabilirsiniz. Eğer konaklamayı yakınınızın yanında yapacaksanız bu aşamada çok zorluk yaşamayacaksınızdır. Muhtemelen ülkeyi sizden daha iyi bilen ve sizi daha iyi yönlendirebilecek birinin yanında olacaksınız. Ancak konaklayacak yeriniz yoksa hızlıca yurtları araştırabilirsiniz.

İlk aşamada eve çıkmak ve ev arkadaşı bulmak sizin için zor olabilir. Bu etapta mümkünse özel veya devlet yurdunda konaklamanız hem güvenlik hem de maliyet açısından faydalı olacaktır. Okula, çevreye alışıp yeni arkadaşlar edindikçe eve çıkma opsiyonunu değerlendirebilirsiniz.

Yabancı Uyruklu Öğrenciler için Sağlık Sigortası Oldukça Önemli

Türkiye sağlık sisteminde oldukça gelişmiş bir ülkedir. Ancak yine de imkan ve olanaklarını yeterince bilmediğiniz bir ülkede sigortanızın olması oldukça önemlidir. Yabancı öğrenciler için uygulanan sağlık sigortası türlerinden sizin için uygun olanı yaptırmanız önerilmektedir. Böylece öğrenciliğiniz ve ülkede kaldığınız süre boyunca sağlık hizmetlerinden kesintisiz ve daha düşük ücretlerle faydalanabilirsiniz.

Sağlık sigortaları sıklıkla gençler tarafından ihtiyaç duyulmayacağı gerekçesiyle ihmal edilebilmektedir. Ancak sigortası olmayan bireylerin sağlık hizmetlerinden bir kez faydalanması dahi neredeyse sigorta bedellerine ulaşan maliyetleri bulabilmektedir. Sağlık sigortası sadece yabancı uyruklu öğrenciler için değil türk öğrenci ve vatandaşlar için de önemlidir.

Ulaşım Ağını ve Temel İhtiyaç Noktalarınızı Önceden Öğrenin

Gideceğiniz ülke neresi olursa olsun gitmeden önce ülkenin ulaşım ağını öğrenmeniz avantajlıdır. Özellikle sıklıkla kullanacağınız güzergahları belirlemelisiniz. Okulunuz nerede, nerede konaklayacaksınız, hastane, marketler, toplu taşıma nerede öğrenmelisiniz. Sıklıkla kullanacağınız bu noktaları belirledikten sonra birbirlerine uzaklıklarını ve bu noktalar arasında hangi ulaşım türlerini kullanabileceğinizi öğrenmelisiniz.

Yabancı öğrenciler için uzaklıkların ilk etapta yürüme mesafesinde veya toplu taşımayla birkaç dakika olması önerilir. Bulunduğunuz bölgeyi ve şehri daha iyi tanıdıkça sizin de hareket özgürlüğünüz ve ulaşım çeşitliliğiniz artacaktır.

Acil Durum Numaralarını ve Temel Yasal Haklarınızı Öğrenin

Nerede olursanız olun bu bilgilere ihtiyaç duymamanız temennimiz olsa da mutlaka bilinmesi gereken bilgilerdir. Vatandaşı olduğunuz ülkenin Türk konsolosluğunun yerini ve numarası, Polis İmdat (155), Acil Yardım (112) bilinmelidir. Bunların dışında mutlaka oturma izni, öğrenci vizesi, yabancı hakları bilinmelidir.

Yabancı Öğrenciler Uyulması Gereken Toplumsal ve Yasal Kuralları da Bilmelidir

Her ülkenin benzer ve birde kendine özgü kültürel ve toplumsal kuralları vardır. Kendi ülkenizde uyduğunuz kurallara burada da uymaya devam etmelisiniz. Bu kuralları bilmeniz ve uymanız toplumsal yaşama uyumunuzu, huzur ve güvenliğinizi sağlayacaktır. Bu bilgileri gelmeden önce araştırarak da öğrenebilirsiniz. Ancak öğrenmenin en iyi yolu gözlemlemek ve tecrübeli birinden destek almaktır.

Hafta Sonu Tatillerinizi Değerlendirebileceğiniz Aktiviteleri Araştırın

Türkiye’de eğitim almak hem verimli hem de keyiflidir. Ancak eğitim sürenizi unutulmaz ve keyifli kılmanın bir diğer yolu da boş zaman etkinlikleridir. Hafta sonu tatillerinizi değerlendirmek üzere etkinlikler planlayabilirsiniz. Bu etkinlikler için grup gezilerine katılabilir veya okul arkadaşlarınızla kendi grubunuzu kurabilirsiniz.

Bireysel olarak da vakit geçirebilirsiniz. Bulunduğunuz şehrin veya yakın bölgelerin tarihi dokusunu keşfedebilirsiniz. Türkiye’nin doğal güzelliklerini gezip görebilir, sanat faaliyetlerine katılabilirsiniz. Hem sosyalleşebileceğiniz hem de keyifli zaman geçirebileceğiniz kurs ve aktivitelere de dahil olabilirsiniz. Varsa üniversitenizin öğrenci kulüplerinde de yer alabilirsiniz.

Sosyal Ağınızı Genişletin

Yaşayacağınız şehirde özellikle de konaklayacağınız bölgede veya okuyacağınız okulda kendi ülkenizden yabancı öğrenciler varsa tanışın. Bir arada olmanız bulunduğunuz yere alışmanızı sağlayacaktır. Mümkünse sizden çok daha önce gelen ve sizin yaşayabileceğiniz zorlukları yaşamış olan yabancılarla iletişim kurun. Tecrübeli öğrenciler veya ülkede kalmayan devam eden mezunlar sizin için iyi referanslar da olabilirler.

Referanslarınızın olması pek çok açıdan size kolaylık sağlayacaktır. Mümkünse gelmeden önce sosyal medya veya tanıdıklar aracılığıyla gideceğiniz yere yönelik sosyal çevre oluşturmaya çalışın. Aynı şekilde geldikten sonra da bu çevrenizi geliştirmeye özen gösterin. Sosyal ağınızın genişlemesi hem kendinizi daha iyi ve güvende hissetmenizi sağlar hem de yalnızlık hissetmezsiniz.

Yabancı Öğrenciler ve Kariyer Danışmanlığı

Gideceğiniz ülke, yaşayacağınız şehir ve okuyacağınız okulla ilgili ön bilgi yapmanız sizin için oldukça faydalıdır. Ancak ne kadar araştırma yaparsanız yapın destek alabileceğiniz tecrübeli biri yoksa eksik kalan noktalar olabilir. Araştırma sürecinde aklınıza gelmeyen basit detaylar dahi Türkiye’ye seyahatinizden sonra alışma sürecinde sizi zorlayabilir. Başvuru sürecinden başlayarak yaşam şekli, fırsat ve olanaklarla ilgili profesyonel destek alınması önerilmektedir.

Yabancı öğrenciler kadar Türk öğrencilere de profesyonel destek oldukça faydalı sonuçlar vermektedir. Bu alanda uzun süredir ve yoğun şekilde destek veren, güncel ve bilimsel bilgiye sahip kurumlar öncelikle değerlendirilmelidir. Aba Psikoloji, Aba Yurtdışı Eğitim ve Aba Kariyer olarak profesyonel destek ihtiyacı olan öğrenci ve ailelere hizmet vermekteyiz. Siz de Türkiye’de eğitim almak istiyor, nereden nasıl başlayacağınızı bilmiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Psikoloji mezunları için kariyerlerine yön verebilecekleri fırsat alanları mezuniyet sonrası belirginleşmektedir. Psikoloji lisans eğitimi mezunlara psikolog unvanını tanısa da pek çok psikolog alanında ilerlemek için uzmanlığa yönelmektedir. Uzmanlık dallarıysa gelişim, klinik, sosyal, adli, endüstri ve örgüt psikolojisi ve benzeri şekilde ayrışmaktadır.

İnsan kaynakları, halkla ilişkiler, Pazar ve piyasa araştırmaları, bilişim, finans, reklamcılık, eğitim bu alanlardan bazılarıdır. Ayrıca psikologlar mezuniyet sonrası herhangi bir alt alanda uzmanlaşmadan da çok farklı alanlarda çalışabilmektedir. KPSS’ye hazırlanan ve sınavdan geçerli puan alan psikologlar devlet kurumlarında da rol alabilmektedir.

Peki psikoloji bölümünü bitirenler lisans diploması ile nerelerde hangi unvanlarla çalışabilirler? Psikologlar hangi alanlarda uzmanlaşabilirler, psikolojinin alt uzmanlık alanları neler? Psikologlar psikoterapist unvanını alabilirler mi? Psikoterapist olmak için ne yapmaları gerekir?

Psikologlarla psikiyatristlerin farkı nedir? Psikoloji mezunları klinik veya danışmanlık merkezi açabilir mi? Psikologlar lisans diplomaları ile devlet kurumlarında çalışabilir mi? Devlette çalışmak için neler yapılması gerekir? Psikologlar kariyer fırsatlarını artırmak için mezuniyet sonrası neler yapabilir? Yazımızın devamında detaylı bilgiye erişebilirsiniz.

“Çocuğumu Hangi Uzmana Götürmeliyim?” Pedagog, Çocuk Psikoloğu ve Çocuk Psikiyatristi Kimdir? Ve Psikolojik Destek Ne Zaman Alınmalı? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Psikoloji Mezunları Lisans Diploması ile Nerelerde Çalışabilir?

Psikoloji bölümünü bitiren mezunlar lisans diplomalarıyla birlikte psikolog unvanını kazanmaktadır. Psikoloji alanında bu unvan hizmet verebilmek için yeterlidir. Ancak mezunların büyük çoğunluğu iş hayatına atıldıktan sonra ileri uzmanlık dallarına yönelmektedir. Böylece çalışma alanlarını, bilgi ve tecrübelerini genişletmektedirler.

Ancak bir psikoloğun hangi alanda ilerlemek istediğine karar verebilmesi için üniversite eğitiminden başlayarak alt uzmanlık dallarını deneyimlemesi gerekir. Üniversite eğitimi içerisinde zorunlu tutulan staj programları bu deneyimleri kazanabilmek için değerlidir. Fakat zorunlu stajların yanı sıra mümkün olabildiğince gönüllü staj, çalışma programlarına da dahil olunması önerilmektedir. Çünkü psikolojide yönelebilecek alt dal sayısı oldukça fazladır.

Ancak zorunlu stajlar hepsini tecrübe edebilmek için yeterli değildir. Bu nedenle psikoloji mezunları meslek hayatlarının ilk yıllarında ilgi duydukları alt alanlara yönelerek tecrübe edinmektedir. Bu süreç hem kazanç elde edebilecekleri hem de uzmanlık eğitimleri ile kendilerini geliştirebilecekleri bir dönemdir. Psikoloji eğitimini tamamlayanlar herhangi bir uzmanlık dalına yönelmeden önce psikolog olarak şu alanlarda çalışabilirler;

  • Anaokulu, kreş, gündüz bakım evi, ilk öğretim, lise ve üniversitelerde psikolog olarak,
  • Kurumsal şirketlerde insan kaynakları uzmanı olarak,
  • Yine kurumsal firmalarda ve eğitim danışmanlık merkezlerinde Eğitmen olarak,
  • Belediyelerde sosyal çalışmacı veya psikolog olarak,
  • Vakıflarda sosyal çalışmacı veya psikolog olarak,
  • Devlet kurumlarında psikolog olarak (devlet kurumları için belirlenen sınav, başvuru koşulları karşılanıyor olmalıdır), (Hastaneler, aile planlama merkezleri, hapishaneler, adliye, çocuk esirgeme kurumları, Evlat edinme kurumları gibi)
  • Özel eğitim merkezleri, huzurevleri, bakım evleri, diyaliz merkezleri ve benzeri kurumlarda psikolog olarak çalışabilirler.
  • Psikoteknik merkezleri ve testör olarak çalışabilecekleri özel kurumlarda da psikolog olarak görev alabilirler.

Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak ve Stratejik Yetenek Yönetimi ile Lise’de Doğru Alan Seçimi Yapabilirsiniz yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Psikoloji Mezunları Hangi Alanlarda Uzmanlaşabilir?

Dört yıllık psikoloji lisans eğitimini bitirenler psikolog unvanıyla mezun olurlar. Ancak uzmanlık unvanı alabilmek için yüksek lisans eğitimine devam edilmelidir. Alınacak yüksek lisans eğitiminin içeriği psikoloğun uzmanlık dalını belirleyecektir. Yüksek lisans eğitimi sonrasında istenirse doktora programlarına da devam edilebilmektedir. Psikolojinin bilimsel gelişmelere paralel olarak artan birçok alt alanı bulunmaktadır.

Bunların bazıları klinik psikoloji, sosyal psikoloji, deneysel psikoloji, bilişsel psikoloji, gelişim psikolojisi, sağlık psikolojisi, endüstri ve örgüt psikolojisidir. Her yıl ihtiyaca ve talebe göre açılan uzmanlık programları farklılaşabilmektedir. Bazı üniversitelerde yine bazı programlar birkaç yıl arayla açılabilmektedir. Bu nedenle zaman kaybı yaşamamak için üniversitelerin öğrenci kabul ettiği programlar güncel olarak takip edilmelidir.

Psikoloji mezunları yüksek lisans eğitiminin ardından uzman psikolog unvanını alırlar. Alınan bu unvan uzmanlık alanlarına göre psikologların çalışma sahasını özelleştirir. Örneğin uzman klinik psikolog unvanına sahip bir psikolog ağırlıklı olarak seans alarak, görüşme yapacaktır. Gelişim psikolojisinde uzmanlaşan bir psikolog Çocuk psikoloğu olarak görev alıp çocuklarla çalışabilir. Geriatride uzmanlaşan bir psikolog yaşlılarla çalışabilir.

Psikologlar mezuniyet sonrası doktora programlarına da devam edebilmektedirler. Eğitimin bu kademesi çoğunlukla akademisyen, öğretim görevlisi ve araştırmacı olmak isteyen, daha çok bilim boyutuyla ilgilenen bireyler için avantajlıdır.

Psikoloji Mezunları Psikoterapist Olmak için Ne Yapmalıdır?

Psikoterapistler, psikoterapi eğitimini tamamlamış ruh sağlığı uzmanlarıdır. Psikologlar, psikiyatristler, psikolojik danışmanlar psikoterapist olabilirler. Türkiye’de psikologların psikoterapistlik eğitimine başlayabilmesi için yüksek lisans eğitimine başlamış veya bitirmiş olması gerekir. Bazı psikoterapi alt alanları lisans mezuniyetini de kabul etmektedir. Psikoterapi alt alanları da tıpkı psikoloji uzmanlık alanları gibi çok dallıdır. Bir ruh sağlığı uzmanı aşağıdaki alt dallarda psikoterapi eğitimi alarak psikoterapist unvanı kazanabilir.

Psikoterapi eğitimleri sıklıkla uluslararası geçerliliği olan eğitim sertifikaları ile belgelendirilir. 1 yıllık psikoterapi eğitimleri olabildiği gibi 3, 5, 7 yıla varan psikoterapi eğitimleri de bulunmaktadır. Eğitimlerde teorik eğitim, uygulama ve supervizyon aşamaları yer almaktadır. Çoğu psikoterapi eğitimi lisans ve yüksek lisans eğitimleri gibi mezuniyet koşullarına sahiptir. Bitirme projesi, supervizyon sayısı, klinik görüşme sayısı ve benzeri bu koşullardan bazılarıdır.

Bazı psikoterapi eğitimlerinde aktif çalışıyor olmak, belli bir seans süresine ulaşmış olmak gibi koşullar vardır. Ayrıca eğitime kabul için kendi terapi sürecinden geçmiş veya geçiyor olmak gerekebilmektedir. Psikoloji mezunları ve diğer ruh sağlığı uzmanları için psikoterapi eğitimi alınabilecek alanlar aşağıdaki gibidir;

  • Bütüncül Psikoterapi
  • Çift ve Aile Psikoterapisi
  • Psikodinamik Psikoterapi
  • Psikodrama
  • Gestalt Psikoterapi
  • Varoluşçu Psikoterapi
  • Bilişsel Psikoterapi
  • Davranışçı Psikoterapi
  • Cinsel Psikoterapi
  • Oyun Psikoterapisi
  • Sanat Psikoterapi

Kendi Psikoterapi Sürecinden Geçmiş veya Geçiyor Olmak Neden Önemli?

Psikologlarda tıpkı psikolojik desteğe başvuran bireyler gibi yaşamlarının herhangi bir aşamasında desteğe ihtiyaç duyabilirler. Her şeyden önce sağlıklı bir hizmet verebilmek için bir psikoloğun kendi terapi sürecinden geçerek kendini keşfe çıkması gerekir. Güçlü ve zayıf yönlerini, zaaflarını, karakterini keşfetmelidir. Varsa travmalarını iyileştirmelidir. Meslekte aktif çalışan psikologlar gün içerisinde birbirinden farklı ve zorlu konularla peş peşe çalışmaktadır.

Her ne kadar danışanın terapiye getirdiği konu terapi odasında kalsa da yükü terapisti de etkilemektedir. Zorlu vakalarla başa çıkabilmek için terapistin de kendini ifade edebilmesi, bu yüklerden arınabilmesi gerekir. Kendi terapi sürecinden geçen ve/veya düzenli terapiye giden psikologlarda mesleki deformasyon ve tükenmişlik çok daha az görülmektedir.

Psikolog ve Psikiyatristlerin Farkı Nedir?

Psikoloji mezunları ile psikiyatristler arasındaki en temel fark aldıkları eğitim içeriği ve yetki alanlarına yöneliktir. Psikologlar 4 yıllık psikoloji eğitimi alırken psikiyatristler tıp eğitimi alıp üzerine psikiyatride uzmanlaşmaktadır. Psikologlar çeşitli yöntem, teknik ve envanterlerle ağırlıklı konuşarak görüşme yaparken, psikiyatristler reçete yazıp, ilaç verebilmekte, hastaneye yatış yapabilmektedir. Ayrıca psikiyatristler de psikologlar gibi psikoterapi eğitimi alabilmektedir.

Böylece psikoterapist olabilmekte ve teşhis koyma, tanılama ve reçete yazma dışında hastalarını konuşarak tedavi edebilmektedir. Psikiyatristler ve psikologlar farklılıklara rağmen pek çok açıdan iş birliği içerisinde çalışmaktadır. Sıklıkla psikiyatri kliniklerinde psikologlar da görev almaktadır. Benzer teknikleri, yöntemleri ve testleri uygulamakta birbirlerine yönlendirme yapmakta ve görüş almaktadırlar.

Psikoloji Mezunları Devlet Kurumlarında Çalışabilir mi?

Evet psikologlar lisans eğitiminin ardından devlet kurumlarında çalışabilmektedirler. Ancak devlet kurumlarında çalışma koşulları her yıl resmi kurumlar tarafından açıklanmaktadır. Sözleşmeli veya kadrolu çalışma durumuna göre başvuru koşulları değişiklik gösterebilmektedir. Kadrolu kademeler için çoğunlukla KPSS şartı aranmaktadır. KPSS sınav sonucunun geçerlilik süresinde atamalar için tercih yapılabilmektedir.

Her yıl ihtiyaca göre devlette istihdam edilen psikolog sayısı farklılaşmaktadır. KPSS puanı artıkça yerleşme olasılığı da yükselmektedir. Psikolojiden mezun olanlar KPSS’de genel yetenek ve genel kültür alanlarından sorumludur.

Psikoloji mezunları KPSS ile aşağıdaki alanlara atanabilmektedirler;

  • Sağlık Bakanlığı’na atanabilirler. Psikologlar sağlık bakanlığında atandıkları yere göre farklı görev tanımları alabilirler. Burada çoğunlukla MMPI, Rorschach gibi kişilik testleri yapmaktadırlar. Poliklinikte çalışan psikologlar psikiyatristlerle birlikte vizitlere katılabilirler. Klinik tecrübe kazanmak açısından son derece avantajlıdır.

Pek çok psikoloji öğrencisi üniversite yıllarında da hastanelerde staj yaparak benzer tecrübeler edinebilmektedir. Bu sayede klinikte psikologların hangi vakalarda çalışabileceğini veya psikiyatriye yönlendirme gerektiren vakaları da görmüş olurlar.

  • Yanı sıra psikoloji mezunları KPSS atamalarıyla il veya ilçe sağlık müdürlüklerine, toplum sağlığı merkezlerine atanabilir. Buralarda eğitimler verebilir, seminerler, etkinlikler düzenleyebilir, konuşmacı olabilirler. Evrak işleri yapabilir, toplum sağlığı merkezlerine gelen danışanlarla da görüşebilirler.

  • Adliyeler ve cezaevleri de psikologların atanabildiği devlet kurumlarıdır.
  • Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne de psikolog olarak atanabilirler.
  • Devlet üniversitelerine, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ve diğer pek çok devlet kurumlarına atanabilmektedirler.
  • Rehberlik ve Araştırma Merkezleri ve Milli eğitim kurumları da psikologların atanabildiği kurumlardır.

Psikoloji Mezunları için Kariyer Danışmanlığı

Psikoloji bölümü son on yıldır yıldan yıla popülaritesini artıran ve her yıl talep görmeye devam eden önemli bir alandır. Psikologların çalışma alanları da yıldan yıla artış göstermektedir. Psikologların birey, toplum ve endüstrideki katkıları her yıl daha fazla fark edilmektedir. Artan nüfus, şehirleşme, ekonomik kısıtlılıklar, globalleşme, teknoloji psikologlara duyulan ihtiyacı artırmaktadır.

Ancak ülkemizde psikoloji bölümüne verilen önemden çok daha fazla psikoloji öğrencisi ve mezunu bulunmaktadır. Bu da psikoloji mezunları arasındaki rekabeti artırmakta ve istihdam olamama kaygıları benzer meslek gruplarının alanlarının ihlal edilmesine neden olabilmektedir. Bu tarz istenmeyen sonuçların yaşanmaması için psikoloji bölümünü seçmeden ve mezun olmadan önce destek alınmalıdır.

Psikoloji bölümünü seçmek isteyen öğrencilerin profesyonel kariyer danışmanlığı alarak bu alana yönelmesi önerilmektedir. Bunun en büyük avantajı psikolog olmak için bireyin mizaç, kişilik özelliklerinin elverişli olup olmadığının değerlendirilmesidir. Pek çok psikoloji öğrencisi eğitim hayatına terapist olma isteğiyle başlamaktadır. Ancak kişilik özellikleri veya mesleki beklentileri eğitim hayatları içerisinde farklı alanlara yönelmelerini tetikleyebilmektedir.

Bölüm seçmeden önce kariyer danışmanlığı almak doğru mesleğe veya uzmanlık dalına yönelebilmeyi kolaylaştırmaktadır. Psikoloji mezunları da mezuniyet öncesinde kariyer danışmanlığı edinmelidir. Bu sayede hangi uzmanlık alanına yönelmek onlar için daha doğru ve avantajlı olacak öğrenebilirler. Ayrıca iyi bir profesyonel destek adaylara bilimsel ve güncel bilgiyi de sunmaktadır.

Örneğin yurtdışında şu an terapistlerin verdiği psikolojik desteğin yapay zekalar tarafından verilip verilemeyeceğinin çalışmaları yapılmaktadır. Dolayısıyla gelecekte psikolojinin çalışma konularına psikolojiyi yapay zekaya öğretmek, entegrasyon sağlamak gibi konular dahil olabilir. Bu alanı seçecek veya alandan mezun olacak bireylerin bu detayları biliyor olması çalışma konularını farklılaştırmalarına yarayabilir. Henüz kimsenin üzerinde çalışmadığı konularda araştırmalara, projelere katılarak öncü isimlerden olabilirsiniz.

Aba psikoloji uzmanları her yaştan danışanına akademik, mesleki danışmanlık sunuyor. Psikoloji mezunları ve diğer tüm meslek grupları da çalışma konularımız içerisinde yer alıyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle  danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz.

Read More

Çocuklarda benlik gelişimi çocuğun sadece kendine yönelik algısıyla ilgili değildir. Çocuğun çevresi, ailesi, öğretmeni, arkadaşları da çocuğun benliğini etkiler. Dolayısıyla benlik bireyin fiziksel ve sosyal çevresiyle olan etkileşimleri sonucu kazandığı duygu, düşünce ve değerlerdir. Bir başka ifadeyle benlik, bireyin kendini algılayış biçimi, kim ve ne olduğuna yönelik düşüncesidir.

Benlik imajımız (kendimizi nasıl gördüğümüze yönelik değerlendirmelerimiz) ideal benliğe (olmak istediğimiz benliğe) yaklaştıkça benlik saygısı gelişir. Benlik saygısı kişinin ne olduğuyla ne olmak istediği arasındaki farka ilişkin duygu ve düşüncelerdir. Benlik saygısı artıkça, özgüven artar, kişi kendinden hoşnut olur ve kendiyle barışıktır. Çocuklar benlik değerlerini geliştirebilmek için kendilerini başarılı hissetmelerini sağlayacak etkinliklere yönelirler.

Başarılı olamadıklarında ise olumlu düşünmeyi sürdürebilecekleri etkinlik ve aktivitelere yönelirler. Böylece başarısızlığı öz değerlerine atfetmezler. Bunu başarabilen çocuklarda yüksek benlik saygısı gelişirken yapamayanlarda düşük benlik saygısı gelişecektir. Dolayısıyla çocuklarda benlik gelişimi yüksek benlik saygısı ve düşük benlik saygısı olarak ikiye ayrılabilir. Yüksek benlik saygısı olan bir çocuk kendisine potansiyeliyle uyumlu gerçekçi hedefler koyabilen çocuktur.

Bu çocuk hedeflerini gerçekleştirmek üzere çalışır ve hedefe ulaşabileceğine yönelik inanca ve motivasyona sahiptir. Düşük benlik saygısına sahip bir çocuk ise okulda ve diğer performans alanlarında kapasitesinin altında hedefler belirleme eğilimindedir. Peki yüksek benlik saygısı ve düşük benlik saygısına neden olan faktörler neler? Benlik gelişimini desteklemek için neler yapılabilir? Yazımızın devamında detaylara ulaşabilirsiniz.

Kıyaslama ve Rekabet Çocukları Nasıl Etkiliyor? Ve Çocuklarda Sosyal Beceri ve Ailenin Etkisi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Yüksek Benlik Saygısı

Yüksek benlik saygısı olan çocuklar başarılarının veya başarısızlıklarının kaynağı olarak kendilerini görür. Başarısız olduklarında neden olarak başkalarını sorumlu tutmazlar. Başarısızlıklarından veya yanlışlarından ders çıkararak yeniden denemek ve daha iyisini yapmak için iç motivasyon geliştirirler. Otokontrol sahibidirler. Duygu ve düşüncelerinin farkındadırlar ve objektif kalabilirler. Daha yapıcı, pozitif ve suçlamalardan uzak bir dil kullanırlar.

Problemlerle başa çıkmak için akılcı stratejiler kullanırlar. “Fizik sınavım kötü geçti. Ancak nerelerde zorlandığımı ve hata yaptığımı biliyorum. Bir sonraki sınava çok daha iyi hazırlanacağım. Öğretmenimle konuşup düşük sınav notumu tölare etmek için neler yapabileceğimi öğreneceğim.” Gibi. Zorluklarla çok daha kolay baş edebilirler. Sosyal becerileri daha gelişmiştir ve kendilerini çok daha iyi ifade edebilirler.

Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Düşük Benlik Saygısı

Düşük benlik saygısı olan çocuklarda ise başarı veya başarısızlığın neden olarak başkaları görülür. Örneğin; Fizik sınavından hoca düşük not vermiş. Bana taktı, kasten puanımı kırıyor.” Veya “Sınavdan yüksek not aldım çünkü öğretmen soruları çok kolay sormuştu.” Gibi. Düşük benlik saygısına sahip çocuklarda özgüven de düşüktür. Kendilerine ve potansiyellerine yeterince inanmazlar.

Yapabileceklerinin çok altında performans sergiler ve kendilerini zorlayacakları sorumluluklar altına girmezler. Yapabileceklerine yönelik inançları oldukça düşüktür. Kendi hayatlarına yönelik sorumluluk almakta veya seçimler yapmakta güçlük çekerler. Yaşamın her alanında ve döneminde desteklenmeye ihtiyaç duyarlar. Duygu ve düşünceleriyle ilgili olarak da kendilerinden emin değildirler.

Şu an ne hissettikleri veya düşündükleri çevrenin duygu ve düşüncelerine göre kolayca değişebilir. Bu anlamda yönlendirilmeye ve manipüle edilmeye açık bireylerdir. Dilleri ve iletişim şekilleri çoğunlukla suçlayıcı ve olumsuz yöndedir. “Senin yüzünden yeterince çalışamadım.”, ödevlerime yardım etseydin böyle olmazdı.” Gibi.

Çocuklarda benlik gelişimi ideal benlikle benlik algısı arasındaki fark açıldıkça düşük benlik saygısına yol açıyor. Ve düşük benlik saygısı geliştiren çocuklarda şu ortak özellikler görülüyor;

  • Sorumluluk almaktan kaçınır, yapabileceğinin çok altından görev ve sorumlulukları kabul eder.
  • Sınav kaygısı, performans kaygısı görülme sıklığı oldukça yüksektir,
  • Daha içedönük, pasif çocuklardır,
  • Pasif agresif davranışlara daha sık rastlanır,
  • En ufak bir başarısızlıkta, hatada veya hayal kırıklığında pes eder, yaptığı işi bırakır,
  • Kolayca küser,
  • Başarısızlıklarında başkalarını suçlar, mazeretler bulur, mantığa bürümeye çalışır,
  • Olumsuz benlik algısı, özgüven eksikliği, yetersizlik duygu ve düşünceleri baskındır,
  • Övülmekten hoşlanmaz, nasıl karşılık vereceğini bilemez veya alay edildiğini düşünerek öfkelenebilir,
  • Eleştirilmekten hoşlanmaz,
  • Otorite kabul ettiği kişilerin duygu ve düşüncelerinden kolayca etkilenir,
  • Hak ararken aşırı pasif ya da aşırı saldırgan davranışlar sergileyebilir.

Çocuklarda Benlik Gelişimi Nasıl Desteklenebilir?

Çocuklarda sağlıklı bir benlik gelişimini desteklemek için ebeveynlere düşen sorumluluklar oldukça fazladır. Benlik saygısı yüksek çocukların ebeveynleri tarafından sevilen, desteklenen ve kabul edilen çocuklar olduğu görülmektedir. Bu çocuklar aile içerisinde hem özerktir hem de ailenin temel kurallarına uymakla yükümlüdür. Çocukların aile içerisinde söz hakkı vardır, yaşlarıyla uyumlu sorumluluklar alırlar, kendileriyle ilgili konularda karar verebilirler.

Ebeveynler çocuklarının sadece başarılarını değil başarmak üzere verdikleri çabayı da taktir ederler. Düşük benlik saygısına sahip çocuklar ise güvensiz bir aile ortamında yetişmektedir. Bu çocuklar çoğunlukla ihmal edilen, cezalandırılan veya yok sayılan çocuklardır. Kimi çocuklar ise ailelerinin büyümeyen bebekleridir. Aşırı korunmaya maruz kalırlar ve bağımsızlaşamazlar. Kendi kararlarını veremez, sorumluluk alamaz, becerilerini sınayamazlar.

Çocuklarda benlik gelişimi aşağıdaki ebeveyn rolleri doğru şekilde gerçekleştirildiğinde yüksek benlik saygısına ulaşabilmektedir.

Çocuğa Güven Ortamı Sağlanmalıdır

Çocuk kendini ve geleceğini güvende hissetmek ister. Ancak güven ortamı olduğunda ve çocuk kendini güvende hissettiğinde yüksek benlik değeri inşa edilebilir. Güvensizlik söz konusu olduğunda çocuğun kendini değerli hissetmesi, özgürce ifade etmesi mümkün değildir. Güvensiz bir ortamda çocuk daha çekinik ve ürkek bir kişilik geliştirecektir.

Çocuğun Aidiyet Bilinci ve Hissi Geliştirilmelidir

Her çocuk güven ihtiyacından sonra kendini bir yere ait hissetmek ister. Bu aidiyet aileden başlar, arkadaş ortamı, okul gibi sosyal çevreler içerisinde devam eder. Çocuk ait olduğu ortam içerisinde kabul edildiğini, sevildiğini ve değerli olduğunu hisseder. Böyle bir ortamda çocuk başarısız olmaktan, hata yapmaktan çekince duymaz. Aidiyet hissi olmayan çocuklarda benlik gelişimi zarar görür.

Kendilerini yalnız, başı boş ve savunmasız hissederler. Savunmasızlık hissi ise daha hırçın, saldırgan olmalarına veya pasif agresif davranışlar sergilemelerine neden olabilir.

Çocuğunuza Güven Verin

Çocuk güven duygusunu ilk önce ailede ebeveynleriyle olan ilişkisi içerisinde öğrenir. Yaşamın ilk yılında bebek bakıma muhtaçtır. Temel bakım veren çocuğun duygusal, fiziksel ve fizyolojik ihtiyaçlarını zamanında ve yeterli şekilde karşılamalıdır. Ancak bu koşulda çocuk ebeveyniyle güvenli bir bağ kurabilir. Bu güvenli bağ hissi çocuğa sevilebilir, değerli ve önemli olduğu hissini verir.

Ailede başlayan bu güven ilişkisini çocuk sosyal yaşamı keşfettikçe çevresindeki diğer kişilere yönlendirir. Ebeveyniyle güvenli bağ kuran çocuk kendini değerli ve sevilebilir gördüğü gibi güvenli de görür. Dolayısıyla güvenli bağ kurmuş bir çocuk için hem ailesi hem kendisi hem de çevresi güvenlidir.

Tam tersi bir durumda ise çocuk başta ebeveynini, ebeveyni aracılığıyla kendisini ve sonrasında da çevresini güvensiz tayin eder. Güvenin olmadığı bir ortamda ise çocuklarda benlik gelişimi zarar görür.

Sorumluluk Alma ve Karar Verme Becerileri Desteklenmelidir

Ebeveynlere düşen en önemli rollerden birisi de çocukların yaşıyla uygun şekilde sorumluluk almasına fırsat verilmesidir. Çocuğa neleri yapabileceğini göstermesi için sorumluluk verilmelidir. Çocuk sorumluluk almak yönünde yüreklendirilmelidir. Üstesinden gelebildiği sorumluluklarda çocuğa rutin görevler verilmeli ve bu davranışı pekiştirilmelidir. Üstesinden gelemediği sorumluluklarda motivasyonunu kırmadan daha küçük görevler verilmeli ve neden zorlanmış olabileceği çocuğa anlatılmalıdır.

Önemli bir diğer rol ise çocukların karar verme ve seçim yapma becerilerinin desteklenmesidir. Çocuklar yaşlarıyla uygun şekilde seçim yapmaya teşvik edilmelidir. Yemek istedikleri yemekleri, giymek istedikleri kıyafetleri, oynamak istedikleri oyunları seçebilirler. Alışveriş yaparken kendileriyle ilgili ihtiyaçları seçmelerine fırsat verilebilir. Örneğin; çocuğa kitap alınacaksa birkaç seçenek içerisinden hangisinin alınmasını istediğini seçmesi sağlanabilir.

Çocuklarda Benlik Gelişimi için Çocuğa Ev İçerisinde Söz Hakkı Verilmelidir

Kaç yaşında olursa olsun çocuk evin bir ferdidir. Evde yaşanan iyi kötü her şeyden çocuk doğrudan etkilenmektedir. Dolayısıyla ev içerisinde önemli konularla ilgili çocuğun da fikrine danışılmalıdır. Eve alınacak bir şey veya yapılacak bir değişiklik varsa çocuğun da fikri alınabilir. Yapılacak bir etkinlikte çocuğun da istekleri sorulabilir. Yemek sofrasında herkes gibi çocuğun da gününün nasıl geçtiği sorulabilir.

Ev içerisinde böyle bir ortam sağlandığında çocuk kendisini çok daha değerli hissedecektir. Bu basit uygulama çocuğun ileriki yaşamında kendini çok daha özgür ve doğru ifade edebilmesini sağlayacaktır. Evde söz hakkı olan, sorumluluk alan, kendiyle ilgili konularda karar verebilen çocuklarda benlik gelişimi yüksek benlik saygısı ile sonuçlanacaktır.

Başarıyı Değil Çabayı Taktir Edin

Aşırı mükemmeliyetçi veya başarı odaklı ebeveynlerde çocuğun sadece başarısı taktir edilmektedir. Bu da çocuğun başarısızlık duygusuyla başa çıkamamasına neden olmaktadır. Çocuk başarısız olduğunda performans kaygısı, sınav kaygısı gibi istenmeyen durumlarla boğuşabilmektedir. Çocuğun sağlıklı bir benlik inşa edebilmesi için sadece başarılarının değil başarmak üzere verdiği tüm çabaların da taktir edilmesi gerekir.

Çabası taktir edilen çocuk sonuç kadar süreçten de keyif almayı öğrenir. Sadece başarmak için değil, öğrenmek ve deneyimlemek için de motive olur.

Çocuklarda Benlik Gelişimi Sağlıklı Rol Modellerle Desteklenmelidir

Tüm bu önerilerin yanı sıra sağlıklı bir benlik gelişimi inşa edebilmek için çocukların doğru rol modelleri ihtiyacı vardır. Ebeveynler, öğretmenler veya arkadaş çevresi düşük benlik saygısına sahipse çocuğun da modeli eksik kalacaktır. Sağlıklı benlik gelişimi için başta ebeveynler olmak üzere çocukla doğrudan ilişki kuran herkesin benlik değeri önemlidir.

İçe kapanık, kendini ifade edemeyen, sorumluluk bilinci gelişmemiş rol modellerle yetişen çocukların benlik değeri profesyonel kaynaklarla desteklenebilir.

Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Profesyonel Destek

Kimi zaman ailevi faktörler, kimi zaman mizaç özellikleri veya çevresel koşullar düşük benlik saygısına neden olabiliyor. Bazen ailenin büyük özveride bulunmasına karşılık arkadaş çevresi, akademik ortam veya çevresel koşullar benlik değerini olumsuz etkiliyor. Akran zorbalığına maruz kalmak, sık öğretmen, okul veya şehir değiştirmek benlik gelişimini olumsuz etkileyebiliyor.

Travmatik olaylara maruz kalmak veya şahit olmak da benlik değerinin düşmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla benlik gelişimi bu ve benzeri nedenlerle profesyonel olarak desteklenmeyi gerekli kılabiliyor. Oyun terapisi, sanat terapisi, müzik veya kum terapisi gibi çocuklara yönelik uygulamalarla çocuğun benliği destekleniyor.

Aba psikoloji olarak uzman kadromuzla çocuklarda benlik gelişimi üzerine çalışıyoruz. Düşük benlik saygısı nedeniyle kişisel, sosyal veya akademik alanda zorluk yaşayan çocuklara ve ailelere uzman kadromuzla danışmanlık sunuyoruz. Stratejik yetenek yönetimi ile çocuklara kariyer planlaması yapıyor okul başarılarındaki engelleri aşmalarına destek oluyoruz. Çocuklara kariyer planını yaparken ilgi, beceri alanlarını dikkate alıyor, zeka ve karakter özelliklerinize ve beklentilerinize uygun hedefler belirliyoruz.

 

Read More