Kıyaslama ve rekabet yaşamın ilk yılları itibariyle baş gösteriyor. Kıyaslama çoğunlukla aile ve çevre tarafından yapılıyor. Rekabet ise çocuğun karakteri, çevrenin yönlendirmesi, ortam ve koşullara göre gelişebiliyor. Aslında neredeyse her çocuk dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren rekabete başlıyor.
Bebek temel bakım verenin dikkatini çekebilmek ve ihtiyaçlarını karşılatabilmek için var gücüyle diğerleriyle rekabet ediyor. Bu rekabet kimi zaman ailedeki ilgiye ihtiyaç duyan diğerlerine yönelik oluyor. Kimi zamansa annenin zamanını ayırması gereken, dikkatini dağıtan diğer sorumluluklarıyla ilgili olabiliyor. 4-5 yaş dolaylarında elektra veya oidipus kompleksi yaşanmaya başlıyor. Dolayısıyla çocuk hemcinsi ebeveyniyle rekabete başlıyor.
5-6 yaşlarında ise kıyaslama ve rekabet çocuğun dünyasında daha ön plana çıkıyor. Çocuk bu dönemde fiziksel görünümünden, eşya ve oyuncaklarına, yeteneklerinden beğenilerine her şeyini akranlarıyla kıyaslıyor.
Evde kardeşler varsa tabi onlarla da rekabet etmek kaçınılmaz oluyor. Kıyaslama ve rekabet doğru kullanıldığında çocuğun gelişimini destekliyor. Ancak rekabet kontrolsüz olduğunda çocukların özgüveni zedeleniyor, benlik algısı gelişmiyor.
Çocuk için Kıyaslama ve Rekabet Ailede Başlıyor, Ailede Öğreniliyor
Bebek dünyaya gözlerini açtığında temel ihtiyaçlarını karşılatabilmek ve hayatta kalabilmek için temel bakım verenle ilişki kuruyor. Bebeğin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için verdiği sinyalleri temel bakım verenin doğru alması ve zamanında karşılaması gerekiyor. Eğer ihtiyaçlar yerinde, zamanında ve yeterince karşılanmazsa çocuğun rekabeti başlıyor. Verdiği mesajları anneye iletemeyen bebek kendini gösterebilmek ve duyurabilmek için mesajlarının miktarını ve yoğunluğunu artırıyor.
Böylece daha çok ağlama, daha uzun sürede sakinleşme, anneden ayrılmak istememe gibi rekabet davranışları başlıyor. Bebek biraz daha büyüyüp 3 yaş dolaylarına geldiğinde cinsiyet farklılıklarını fark ediyor. Bu dönemde kızlar için anne erkekler için baba adeta bir rakip haline dönüşüyor. Anne-baba çocuğun çok sevdiği ama bir yandan da karşı cinsteki ebeveynini paylaşmak istemediği hemcinsi haline geliyor.
Kız çocuğu babayı anneden, erkek çocuğu anneyi babadan kıskanıyor. Bu masumane rekabet ebeveynlerin tavır ve tutumuna göre sancılı bir hale gelebiliyor. Çocuğun rekabetine ebeveyn de eşlik ederse çocuğun karakteristik ve duygusal gelişimi örseleniyor. Çünkü ebeveyn çocuğun kazanmasına müsaade etmiyor. Belki de bu sayede çocuk ilk ve en sancılı kaybını yaşıyor.
Anne veya babayla olan rekabetini kazanamayacağını anlayan çocuk pes ediyor. Çocuğun bu vazgeçişi ileri çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik hayatına da olumsuz şekilde yansıyor. Dolayısıyla kıyaslama ve rekabet ailede başlıyor. Aynı şekilde ailede de öğreniliyor. Bu nedenle ailenin rekabet ve kıyaslama noktasında çocuğa doğru rol model olabilmesi gerekiyor.
Ebeveynler Kendi Duygu, Düşünce, Davranış ve Tutumlarıyla Çocuklarına Örnek Olmalı
Ebeveynlerin mutlaka kendi davranış ve tutumlarını değerlendirmesi gerekiyor. Aileler kendilerini, ilişkilerini, bireysel veya ebeveynlik rollerini başkalarıyla kıyaslıyorlar mı değerlendirmeliler. İlgi alanlarını, yetenek ve becerilerini başkalarıyla kıyaslayan anne ve/veya babanın çocuğa öğrettiği de bu olacaktır. Çocuk ebeveynlerinin davranışlarından yola çıkarak akranlarıyla veya kardeşleriyle rekabet etmeyi öğrenecektir. Bu rekabet ona keyif de verebilir, stres ve kırıklık yaşamasına da neden olabilir.
Çocukta açığa çıkacak duygulanım çoğunlukla karakteriyle alakalı olacaktır. Ebeveynler mesleğinde veya kişisel ve sosyal alanında başkalarıyla rekabet ediyorsa çocuğun aileden öğrendiği de bu olacaktır. Dolayısıyla çocuk ilgi ve beceri alanlarına vakit ayırmaktan çok başkalarından üstün gelmeyi öncelikli hale getirecektir.
Başarısız olması halinde çocuk ilgisini çeken ve yetenekli olduğu bu alanda kazanan olamadığından geri çekilecektir. Dolayısıyla ebeveynlerin kendi davranış, tutum ve düşüncelerinin farkına varması gerekir. Rekabetçi biri olduğunu ve bunun kendisini olumsuz etkilediğini fark eden ebeveyn bu konuda destek alabilir. Ebeveynin yapacağı bu iç görü farkına varmadan çocuğuna neyi empoze ettiğini de gösterecektir.
Çocuğun Dünyasında Kıyaslama ve Rekabet Ne Ölçüde Olmalı?
4-6 yaş aralığındaki çocuklarda rekabetçi davranışlar ön plana çıkar. Bu dönemde çocuk kendini diğerleriyle kıyaslayarak öz benliğini keşfeder. Yeteneklerini, kişiliğini, bilgisini ve ilgilerini diğerleriyle kıyaslamalar yaparak ayırt eder. Aynı şekilde çocuk akranlarıyla girdiği rekabet içerisinde elde ettiği başarı ve başarısızlıklar sonrası diğerlerinin hayatındaki değerini belirler. Çocuk başarısızlıklarına rağmen sevilmeye, değer görmeye devam ettiği ortamlarda kendini daha mutlu ve güvende hisseder.
Bu dönemde çocuğun rekabetçi tavırlarının altında yatan neden kendine yetebilir hale gelmiş olmasıdır. Ailesinden belli ölçüde bağımsızlaşan, okul ortamında temel ihtiyaçlarını kendi başına halledebilen, sosyalleşen çocuk özgüven kazanır. Dolayısıyla çocuk kendine yetebilir oluşundan güç alarak becerilerini akranlarıyla kıyaslar. Bu yaş döneminde çocuğun kontrolsüz rekabete ve kıyaslamalara maruz kalmaması gerekmektedir. Bu nedenle çocuk kazanmanın, kaybetmenin veya başarı sıralamalarının olduğu oyunlara, sporlara yönlendirilmemelidir.
Özellikle müsabakaların olduğu sporlar ve gösterilerin olduğu bale gibi sanat dallarında rekabet ön plandadır. Ailenin ve antranörlerin rekabetçi yapısı çocuğun spor ve /veya sanattan uzaklaşmasına neden olabilmektedir. Çocuk için kıyaslama ve rekabet ön plana çıkmaya başlasa da onun için hala en önemlisi aldığı keyiftir. Ancak yeterince alkışlanmayan, madalya almayan, kürsüye çıkamayan çocuk için kaybetmiş olmak büyük bir hayal kırıklığı olacaktır.
Bu yaş grubunda ailenin ve antranörlerin amacı çocuğa derece kazandırmak değil spora, sanata ilgi uyandırmak olmalıdır. Çocuğun ilgi ve beceri alanlarını keşfetmek temel amaç olmalı, kazanma duygusu gelecek yıllara bırakılmalıdır.
Ben Merkezci Dönemde Hatalı Ebeveyn Tutumları Nedeniyle Kıyaslama ve Rekabet Çocuğun Karakter Gelişimini Olumsuz Etkiliyor
6-9 yaş aralığında çocuklarda ben merkezci döneme girilir. Bu dönemde aşırı hoşgörülü ebeveyn tutumları çocuğun ben merkezci yapısının kontrolsüz gelişmesine neden olur. Her istediği yapılan, her istediği alınan çocukta doyumsuzluk gelişir. Zaman içerisinde çocuk eşyalarının ve kendisi için yapılanların kıymetini fark etmemeye başlar. Ayrıca çocuk ailesinin bu tutumunu çevresindeki herkesten beklemeye başlar.
Çocuk öğretmenleri, arkadaşları, arkadaşlarının aileleri de ailesiyle benzer tutumlar sergilesin ister. Bu yaklaşım çocuğun ben merkezci yanını besler ve empati gelişmez. Çocuk paylaşmayı bilmeyen, her şeyi kendine isteyen ve sahip olamadığında kırıklığa uğrayan bir hale gelir. Çocuk akranlarıyla ilişki kurmakta, gruba ve kurallara uyum sağlamakta zorluk yaşar.
Çok kolay kırılan, öfkelenen, ağlayan veya küsen bir karakter geliştirebilirler. Pasif agrasif davranışlar gösterebilirler. Dolayısıyla gelecekte bu çocuklar bencil, hoşgörüsüz, empatik ilişki kuramayan, doyumsuz bireyler olarak karşımıza çıkabilir.
Aileler Kıyaslama ve Rekabet İçeren Söylem ve Davranışlardan Uzak Durmalı
Aileler çocuklarını motive edebilmek, hırslandırmak için çoğu zaman kıyaslama ve rekabet içeren söylemlerde bulunabilmektedir. Aileler akademik başarı, fiziksel gelişim, ilgi ve beceri alanları, diksiyon, karakteristik özellikler, davranış ve tutumlara göre çocuklarını başkaları üzerinden değerlendirebilmektedir.
“Ayşe matematikte senden daha başarılı.”, “Ali senden daha uzun.”, “Fatma okulu daha çok seviyor.”, “Ömer annesini hiç üzmüyor.”, Elif çok güzel yüzüyor.” Aileler bu cümleleri aslında çocuklarını üzmek için değil kendi beklentilerini ifade etmek için kullanırlar. Bir nevi onların çocuklarından temennisidir bu sözler. Ancak bu kıyaslama çocuğun dünyasında bambaşka kaygılara yol açabilmektedir.
Çocuk kimi zaman akranlarıyla, en yakın arkadaşıyla veya kardeş ve akrabalarıyla kıyaslanır. Bu kıyas çocuğu rekabete sürükler. Eğer rekabet edebilecek durumdaysa çocuk rekabete koyulur. Ancak o gücü kendinde bulamazsa çok çabalamadan pes edebilir. Üstelik çocuk pes ettiğinde sadece rekabeti kaybetmiş olmaz, ailenin de sevgisini kaybettiğini düşünebilir.
Ailenin tutumu çocuğu başkalarıyla kıyaslamak yerine kendisiyle kıyaslamak olmalıdır. Çocuk geçmiş başarı ve başarısızlıkları üzerinden değerlendirilmelidir. Çocuk kendisini başkalarıyla kıyaslayabilir. Çocuğun söylemlerinden başkalarıyla rekabet içerisinde olduğunu fark edebilirsiniz. Burada çocuğu dinlemeli ayıplamak veya cezalandırmaktan aynı şekilde diğerlerini de yüceltmekten veya yermekten kaçınmalısınız. Çocuğu objektif dinlemeli, herkesin farklı gelişim ve beceri alanları olduğunu çocuğa vurgulamalısınız.
Çocuğa kendini diğerlerinden üstün görmenin diğerlerini nasıl etkileyeceği uygun bir dille anlatılmalıdır. Aynı şekilde aile kendi davranış, tutum ve rekabet anlayışıyla çocuğa örnek olmalıdır. Çocuğun başarı ve başarısızlığının diğerleriyle kıyaslanması çocuğun benlik değerini düşürmektedir.
Çocuk başarılı olduğu sürece aile tarafından sevilebilir olduğunu düşünmektedir. “Ne kadar başarılıysam o kadar sevileceğim.” Düşüncesi çocuğun duygusal gelişimine zarar vermektedir. İlerleyen yıllarda da özgüven, benlik saygısı gelişmemekte ve performansa dayalı kaygı bozuklukları açığa çıkabilmektedir.
Çocuğa yaklaşım kıyaslama ve rekabet yerine özendirme, teşvik etme, gelişimine katkıda bulunma amaçlı olmalıdır. Çocuğun ilgi ve becerilerini keşfetmesi, hayal dünyasını geliştirmesi hedeflenmelidir. Tabi tüm bunların yanı sıra çocuğun keyif almasına da önem verilmelidir.
Çocuklar Kıyaslama ve Rekabet Yerine Koşulsuz İlgi ve Sevgiye İhtiyaç Duyar
Çocukluk yılları çocuğun kıyaslama ve rekabet ile başa çıkamayacak kadar savunmasız olduğu yıllardır. Koşulsuz sevgi, ilgi ve destek arayan çocuk için rekabete dayalı ilişkiler oldukça yorucu olacaktır. Çocuğunuzu ödüllendirmek istiyorsanız onun çabasını, azmini, emeğini ödüllendirmelisiniz. Başarısızlıklarını yermek veya cezalandırmak yerine nedenlerini keşfetmesini desteklemelisiniz. Başarısızlıklarından ders almayı ve gelişim alanlarını tespit etmeyi öğrenmesini öğretmelisiniz.
Kıyaslama ve rekabet noktasında çocuğunuzu yanlış yönlendirdiğinizi fark ediyor olabilirsiniz. Aynı şekilde çocuğun eğitim hayatında veya ilgi ve beceri alanlarında da rekabet ve kıyas olabilir. Hatalı ebeveyn tutumları kadar öğretmen ve antranörlerin tutumları da çocuğun gelişimi üzerinde olumsuz etki edebilir. Psikolojik destek ve kariyer danışmanlığı noktasında Aba psikoloji’den çocuğunuz, kendiniz ve aileniz için destek alabilirsiniz.