Günümüzde eğitmenler, okulların dersler dışında dikkat etmesi ve katkıda bulunması gereken şeyler olduğu konusunda bir uzlaşı içerisindeler. Ancak yine de bu “şeyler”in ne olduğu biraz karmaşık bir mesele olmaya devam ediyor. Çünkü karakter, cesaret, bilişsel olmayan beceriler gibi çok sayıda kavram işin içine giriyor.
Son yıllarda sosyal ve duygusal beceriler büyük önem taşımaya ve sorgulanmaya başladı. Temel olarak standart testlerle öğrencilerin becerilerini belirlemenin ve bunları bir puanla ölçmenin çok doğru bir yöntem olmadığına dair görüşün yaygınlaşması sonucunda empati ve bakış açısı edinmenin önemi hakkında çaba gösteren eğitmenler sık sık karşımıza çıkıyor.
Sosyal ve duygusal yeterlik öğrenmeyi destekliyor
Her geçen gün öğretmenler, sosyal ve duygusal yeterliğin önemini daha çok ön plana taşımaya başlıyor. Çünkü öğrenme sürecine neyin dahil edileceği ve neyin dışarıda bırakılacağı genellikle uzlaşması zor bir konu olarak karşımızda duruyor. Buna sosyal ve duygusal beceriler de dahil.
Genel olarak baktığımızda 21. yüzyılda eğitim ve öğrenme dediğimiz zaman, eleştirel düşünce, iş birliği, iletişim ve yaratıcılıktan bahsediyoruz. Yaşam ve kariyer anlamındaysa, en önemli beceriler arasında bilgi, medya ve teknoloji becerileri geliyor. Bir diğer yaklaşıma göreyse asıl önemli olan ve üzerine çalışılması gereken şey, öğrencilerin güçlü yanları: cesaret, motivasyon, iyimserlik, öz kontrol, sosyal zeka ve merak. Burada en önemli konu, belli bir karakteri iyi ve diğerini kötü ya da yetersiz olarak etiketlemeksizin; bu kavramlar ve karakter özellikleri üzerine düşünmek.
Her türlü beceri pratikle geliştirilebilir
Bu noktada “growth mindset”ten mutlaka bahsetmeliyiz. Çünkü bu terim, pratik yaparak olumlu becerilerin (zeka da bunlara dahil) geliştirilebileceğine işaret ediyor. Sosyal ve duygusal beceriler de, geliştirilebilir beceriler kapsamının içinde ve özellikle öğrenme becerisinin en önemli destekçilerinden biri olarak görülüyor. Güvenli bir ortamda ve güvenilir ilişkiler kurduklarında ögrenciler öğrenmek için hazır hale gelirler.
Çocuklar ve gençler davranışsal olarak bir başarı elde ettiklerinde kendi davranışlarını kontrol edebildiklerini ve daha iyi seçimler yapabileceklerini fark ederler. Böylece becerilerini geliştirmek için belli bir motivasyona sahip olurlar.