Yetenek Yönetimi 21.Yüzyılda bireylerin kendi yol haritalarını doğru bir şekilde belirlemede önemli bir rol oynuyor. Kendi ilgi alanlarımızı, bilgi ve becerilerimizi keyfederek hangi mesleklerde daha başarılı olabileceğimizi ortaya koyan bir sistemdir. Özellikle öğrenciler ve anne babaların çocuklarının hangi alanlarda iyi olduklarını, becerilerini bilmeleri gerekiyor. Böylelikle çocukların erken yaşta doğru mesleklere yönlendirilmesi ve hayatları boyunca istedikleri alanda başarılı olmalarını getirir. Bu süreçte, örneğin; Lise çağındaki öğrencilerin üniversiteyi hangi ülkede okuyacağına veya hangi bölümü okuyacağına karar vermeleri gerekir.
Bu belirlemelerden sonra öğrencilerin okul dışı faaliyetlerinde de becerileri ölçülmelidir. Örneğin; spor, müzik, tiyatro bunlardan bazıları. Bu alanlarda bireylerin ne kadar başarılı oldukları veya hangi alanda ilgisinin olduğu da ölçülerek bu süreç yönetilmelidir. Yetenek Yönetimi, tüm bu süreçleri takip ederken, aynı zamanda 21.yy da ’da hangi mesleklerin revaçta olduğunu veya ilerleyen yıllardan hangi alanların en popüler ve gerekliliği arttıracak mesleklerin olduğunu da tespit eder. Böylelikle, bireyleri bu süreçte daha bilinçli ve ileriye dönük istekleri konusunda da doğru yönlendirmeyi sağlar. Bu sürecin en önemli aşaması, bireylerin tüm bu süreci belirli periyotlarda tamamlaması ve sonuca gidilmesini sağlamaktır. Bu periyotları biz 3,6,12,24,48,72 aylık süreçlerde takip ediyoruz. Bu süreçlerde bireylerin eksik alanları ve bu alanlarda kendilerini nasıl geliştirebilecekleri belirlenmiş oluyor. Böylelikle bireyler tüm bu sürecin sonunda kendine daha iyi bir vizyon çizebiliyor, hangi alanlarda başarılı olduğunu görebiliyor ve bununla paralel olarak istediği meslekleri kendisi rahatlıkla seçebilir hale geliyor.
Bu süreçte bir diğer önemli unsur ise, kişilerin bireysel gelişimlerini göz önünde bulundurmaktır. Burada biz, süreç boyunca bunu göz önünde bulundurarak bireylerin gelişimi sırasındaki farklılıkları da takip ediyoruz. Çünkü her bireyin gelişim ve değişime karşı olan farkındalığı, değişim gösterdiği unsurları farklıdır.
Yetenek Yönetimi ile ilgili daha fazla bilgi almak için YouTube videomuza göz atabilirsiniz.
Alışılmış düzenin bozulması büyük küçük herkesi olumsuz etkiler. Fakat çocuklarda düzenin bozulması daha sarsıcı sonuçlar doğurabilir. Çocuğun hayatının herhangi bir alanında bozulan düzeni devrilen domino taşları gibi hayatının diğer alanlarına da etki edecektir.
Bu bağlamda doğru yönlendirmeyle işleri çözmek mümkün. Online eğitim gören çocukların etrafındaki tek uyarıcı anne babalarıdır. Anne babaların doğru müdahaleleri sayesinde çocukların yeni eğitim düzenine uyum sağlamaları kolaylaşacaktır.
Eğitim ve psikoloji alanında yaptığımız çalışmalara dayanarak yeni eğitim düzeninde önünüze ışık tutmaya geldik. Ebeveynleri olarak çocuğunuzu yeni düzene ,online eğitime, alıştırmak için rahatlıkla uygulayabileceğiniz yöntemleri derledik.
1.Dikkat Dağıtıcı Ögeleri Sınırlayın
Ders saatleri dışında çocuğunuzun elektronik eşya kullanımını kısıtlayın. Evde çocukların dikkatini dağıtacak bir çok elektronik eşya var. Online eğitim görürken de okul saatleri doğrultusunda çocuğunuza elektronik eşya kullanım limiti koymanız çocuğunuzun derslere odaklanmasını arttıracaktır.
2.Öğrenmek İçin Alan Yaratın
Çocuğunuzun online eğitimi esnasında kullanacağı özel bir alan yaratın. Okul ortamına benzer bir şekilde masanın olduğu ve koltuk, yatak gibi; konfor içerikli, dikkat dağıtıcı malzemelerin bulunmadığı bir alan tercih edin. Ders gördüğü ortam ne kadar okul ortamına benzerse bir o kadar odaklanması ve derslere motivasyonu artacaktır.
3.Ara vermesine özen gösterin
Rutin ve program okula giden çocuklar için oldukça önemlidir. Çocukların okuldaki rutinlerine benzer rutinler yaratmaya çalışın.
Ders araları için okul zilini andıracak şekilde alarm kurmak
Öğlen dersleri bittikten sonra balkonda hava almalarını sağlayın
Sosyal çevrelerinden uzaklaşmak çocukları olumsuz etkileyecektir. Özellikle ilkokul grubundaki çocuklar için arkadaş ilişkileri değerlidir. Bu yüzden çocuklarınızın düzenli olarak arkadaşlarıyla görüntülü konuşmalara katılmasına özen gösterin. Destekleyerek sevdiği arkadaşlarıyla bağlarının sürmesini sağlayın.
5.Ekran Kullanım Süresini Kısıtlamaya Çalışın
Sürekli ekrana maruz kalmak çocuklarda baş ağrısı ve yorgunluğa sebep olabilir. Ders dinledikleri saatler dışında çocuğunuzun ödevlerini ya da kurs materyallerini çıktı almanız, basılı kitaplardan yaralanmanız fayda sağlayacaktır.
6.Diğer Velilerle İletişim Halinde Kalın
Sanal yollarla diğer velilerle iletişiminizi kesmeyin. Tüm çocuklu aileler için evden eğitim yeni bir deneyim. Başkalarının deneyimlerinden faydalanın ve deneyimlerinizi paylaşın.
7.Program Yapın
Çocukların sürekli evde olması onlara yapılacak sorumlulukları olmadığı izlenimini verebilir. Bundan ötürü çocuğunuz ve kendiniz için haftalık programlar yapın. Çocuğunuzun ders dışında yapacağı ödevleri ve projeleri düzene sokun. Aksi taktirde eğitim düzenleri bozulan çocukların beslenme ve uyku düzenleri de bozulacaktır.
8.Çocuğunuzun Tatildeymiş Gibi Davranmasına İzin Vermeyin
Bu zamanlar çocuklara tatil gibi gelebilir. Lakin çocukların eğitimlerinin devam ettiğinin farkında olmaları gerekmektedirler. Çocuğunuzun ders saatlerine uyduğuna ve ödevlerini tamamladığına emin olun.
9.Programınıza Eğlenmeyi Eklemeyi Unutmayın
Çocukların sosyal hayatlarındaki eksiği kapatarak eğlenmeleri de gereklidir bu süreçte. Belki de çocuğunuzla yoğun iş hayatınız sebebiyle bu kadar vakit geçiremiyordunuz. Durumu bir avantaja çevirin ve akşamları çocuğunuzla ailecek oynanabilecek çeşitli oyunlar oynayın.
Stresin çalışmaya olan motivasyonumuzu arttırdığını söylesek şaşırır mıydınız?
Stresli olmak sanıldığı gibi olumsuz bir şey değildir. Hayatımızda bizi zorlayan ve kısıtlayan durumlara verdiğimiz tepkiye stres denir. Bu tepkinin hayatımız için önemli bir işlevi vardır. Yeterli kadarı bizim yaptığımız işi önemsediğimizi ve o işle ilgili endişelerimiz olduğunu gösterir. Hatta bu duyulan endişe bizi daha iyi çalışmaya yöneltir. Fakat çoğu kişi stresin gereğinden fazlasını yaşar. Böyle bir durumda stres hayatımız için faydalı bir etkenken hayatımızın işleyişini engelleyen olumsuz bir tepkiye dönüşür. Bu olumsuzlaşan duyguyu yönetmek özellikle profesyonel hayatımız için oldukça önemlidir. İş hayatında başarıyı sağlayan insanların çoğu sanıldığı gibi stres oranı az olan insanlar değil stres yönetimi güçlü olan insanlardır.
İş hayatında stresle başa çıkmanın yollarını konuşmadan önce iş hayatındaki stres olmamızın sebeplerini bilmek önemli:
Uzun çalışma saatleri
Kısıtlı son teslim tarihleri
Görev değişiklikleri
Sıkıcı işler
İşe karşı yeteneğe sahip olmamak ya da yetersiz hissetmek
Uygunsuz iş ortamı
İş arkadaşlarıyla iletişim problemleri
Yukarıda verilen sorunlarla başa çıkmak için aşağıda listelediğimiz bilişsel-davranışsal terapi yöntemlerini uygulamanın büyük faydasını göreceksiniz.
Gevşeme Teknikleri: Gereğinden fazla stres hissettiğiniz durumlarda “ savaş ya da kaç” içgüdünüz uyanacaktır. Bu oldukça ilkel bir içgüdüdür. Beynin sizi olası tehdit durumlarından korumak için devreye soktuğu bir tepkidir. Fakat günlük hayatımızdaki stres kaynakları genellikle yüzleşmemiz gerekenlerdir. İşinizi yapmadan işten kaçmanız günümüz şartları için uygun bir çözüm değildir. Savaşmak bir çözüm olabilir fakat doğru yönetildiğinde. Savaşma içgüdüsü doğru yönetilmediğinde panikle hareket ederek işin hakkını veremeyip işleri berbat edebilirsiniz. Bu içgüdünün modern hayat biçimimize uyarlanması ve doğru bir şekilde yönetilmesi için üretilen teknikler “gevşeme teknikleri” dir.
Örneğin progresif kas gevşetme tekniği stresin getirdiği kas ağrılarını azaltmak için üretilen bir tekniktir.
Ayaklarınızı yukarı kaldırın. 10 saniye gergin, 20 saniye gevşek tutarak kaslarınızı sistematik olarak gerin ve gevşek bırakın. Kaslarınızı her gevşettiğinizde içinizden kendinize “sakin ol” deyin. Kaslarınızı gererken nefes alırken kaslarınızı gevşetirken nefes vermeye başlayın.
Bu uygulama ve buna benzer gevşeme teknikleri endişe, kaygı ve stresinizi azaltmanıza katkı sağlayacaktır.
Problem Çözme: Problem çözme tekniği kullanmak stresle etkili baş etme yöntemlerinden biridir. Size zorluklarla karşılaştığınızda hangi adımları atmanız gerektiğini öğretecek bir tekniktir.
Bu yöntem problemi tanımlamaktan başlayıp beyin fırtınasıyla potansiyel çözüm yollarını bulmaya yöneltir. Daha sonra aksiyon planı ve seçilen çözümü test etmeyle devam eder.
Sizi strese sokan problemi tanımlayıp yazın
Çözüm yolları düşünün
Çözüm yollarını sıralayarak listeleyin
Çözüm yollarını problem çözülene kadar sırasıyla deneyin
Sorunlar aklımızda dolanırken gözümüzde büyümektedirler. Bunları yazılı hale getirip çözümle ilgili planlar yapıp ardından planları aksiyona dökmek stresinizi azaltacak ve sizi rahatlatacaktır..
Mindfulness: Mindfulness anda kalabilmek, şu ana odaklanabilmek anlamına gelmektedir. Stres gelecek ya da geçmiş odaklıdır. Geçmiş odaklı streste, geçmişte yaşadığınız bir deneyim yüzünden şuan yaşanan problem size çözülmesi zor gelmektedir. Gelecek odaklı streste ise gelecekte ne yapacağınızı düşünerek şuana odaklanamazsınız ve ne yapacağınızı düşünmekten sorunu çözmek için herhangi bir aksiyonda bulunmazsınız.
Mindfulness becerisi sizin bu anda kalamama alışkanlığınıza ket vuracaktır. Mindfulness becerinizi pratik yaparak güçlendirebilirsiniz. Bir rehber eşliğinde meditasyonlar yapmak ve yaptığınız eylemlerin farkına vararak yapmak (farkındalıklı bir şekilde yürüyüş yapmak gibi) sizi bu konuda geliştirecektir. Ayrıca bu konuda bir çok telefon uygulaması bulunmaktadır ya da mindfulness’la ilgili uzmanlaşmış hocalardan destek alabilirsiniz.
Aba Psikoloji olarak uyguladığımız mindfulness odaklı terapide ise depresyon ve anksiyete semptomlarınızı azaltmaya yönelik uygulamalar gerçekleştirmekteyiz.
Olumsuz düşünceleri tekrar gözden geçirmek: Stres ve endişesi kronikleşmiş kişi otomatik olarak olayları negatif yorumlamaya meyillidir. Kişi herhangi bir kanıt olmadığı halde olumsuz sonuçlara varabilir (“Patronum yetersiz olduğumu düşünüyor”) ve gerekenleri yerine getiremediği zaman gerçekleşecek olumsuzlukları düşünebilir (“Bu işi yeterince iyi yerine getiremezsem kovulurum.”).
Gerçekleşmemiş varsayımlarda bulunduğunuzun farkına varın. Olumsuzlukların gerçekleşme ihtimali varken neden olumluların da gerçekleşme ihtimali olmasın? Olumlu olasılıkları da düşünün ve gözden geçirin. Her şeyin olabileceğini ama bunun sizden bir şey kaybettirmeyeceğinin farkına varmaya çalışın.
Herhangi bir durumda yaşadığınız stresi kontrol edemiyor ve panik atağa dönüştüğünü hissediyorsanız, YouTube videomuzu izlemenizi tavsiye ederiz.
Eğitim hayatıyla birlikte sorumluluklarımız da oluşmaya başlar. Öğrencilik ve iş hayatımız boyunca yapmamız gereken bir sürü görevimiz ve sorumluluğumuz vardır. Birer yetişkin olduğumuzda , özellikle finansal özgürlüğümüze kavuştuğumuzda, ise kendi ayaklarımızın üzerinde durmamız gerekir. Sorumluluklarımız gün geçtikçe, yaş aldıkça artar. Bu sorumlukları anlamlı kılmak hayatımızı etkili ve mutlu bir şekilde sürdürebilmemiz için oldukça önemlidir.
Sorumluluklarımızı anlamlı kılmamız motivasyona sahip olmamıza bağlıdır.
Motivasyon yaptığımız işleri ve hedeflerimizi, dışsal ya da içsel faktörler yoluyla bir sebebe bağlayarak isteyerek yapmaktır. Eylemi yapmak için arzuya sahip olmaktır.
Motivasyon kendi içinde ikiye ayrılmaktadır:
Dışsal Motivasyon
Dışsal motivasyon dış faktörlerin etkisiyle bir aktiviteyi gerçekleştirme arzusudur. Genellikle bir ödül almak ya da cezadan kaçmak çin edinilmiş bir motivasyon biçimidir.
Cezadan kaçmak için olanlar
Sınıfı geçmek için çalışmak
Kovulmamak için fazladan mesaiye kalmak
Ödül almak için olanlar
Bir dersten en yüksek notu almak için çalışmak
Maaşın yükselmesi için fazladan mesaiye kalmak
İçsel Motivasyon
İçsel motivasyon adıyla paralel olarak kişinin içinden gelmektedir. Dışsal motivasyona göre çok daha etkilidir. Zevk aldığınız konu üzerine ve sevdiğiniz meslek alanlarında çalıştığınızda motive olmanız her zaman daha kolaydır. Kendi isteğiniz doğrultusunda ve zorunda hissetmeden yaptığımız eylemler tartışılmaz yapmaktan en çok hoşlandıklarımızdır. İçsel motivasyona sahip olduğumuzda eylemlerin sonuçları değil eylemin yapıldığı süreç zevk vermektedir.
Motivasyonun Öğrenciler ve Çalışanlar için Önemi
Hayatımızın çoğunluğu öğrenciysek okulda, çalışansak iş yerinde geçmektedir. Eğer okula ve işe gitmeye yeterince motivasyonumuz olmazsa hayatı anlamsız bulmamız kaçınılmazdır. Sorumluluklarımızla ilgili yüksek motivasyona sahip olmak hayatı anlamlı bulmamızı sağlayacaktır. Neden işe gittiğinin ya da okula gittiğinin sebebini kendi içinde çözememiş bir birey gün içerisinde okulda ve iş yerinde yaptığı eylemleri anlamsız ve sıkıcı bulacaktır.
Bu yüzden yaptığımız işlere ve sorumluklarımıza karşı yüksek motivasyona sahip olmak yaşam kalitemizi olumlu yönde etkilemektedir. Depresyon, kaygı ve stres gibi psikolojik duygu bozukluğu problemlerinin temelinde motivasyon eksikliği yatmaktadır.
Motivasyon ve Başarı Arasındaki ilişki
Çocukluktan itibaren yüksek motivasyona sahip olmak çocukken ve ileride kişinin hayatta başarılı olmasını sağlayacaktır. Bu başarı devam ettikçe kişinin motivasyonu artacak başarının sürekliliği sağlanmış olacaktır.
Örneğin matematiği sevdiği için içsel motivasyona sahip olan bir çocuk düşünelim:
Başarılı oldukça motivasyonun artması, motivasyon arttıkça başarılı olmak pozitif bir döngü olarak devam edecektir. Öğrencilik hayatından itibaren edinilen bu döngünün iş hayatında da devam etmesi çok daha kolay olacaktır.
Motivasyonunuzu güçlü tutmanız için bazı pratik stratejilere geçmeden önce bilmeniz gereken önemli bir şey var.
Nasıl ki bir ev sağlam temelleri olmayan bir araziye yapılırsa uzun süre dayanmayacağı gibi hedefiniz belli olmazsa izleyeceğiniz yöntemin hiçbir anlamı olmayacaktır. Motivasyonu yüksek tutmakla ilgili yöntemler uygulamadan önce ulaşmak istediğiniz hedefler konusunda net ve kararlı olmanız gerekmektedir. Aksi taktirde uygulanan yöntemlerin size hiçbir faydası olmayacaktır.
Önceliklerinizle bağlantılı hedefler seçip bu hedeflere ulaşmak için izleyeceğiniz yolları belirlemeye çalışın. Kendinize birkaç soru sorarak hedefleriniz konusundaki kararlılığınızı kendinize kanıtlayabilir, yanlış seçimler yapmadığınız konusunda ikna olabilirsiniz.
Sorular
Neden bu hedef sizin için doğru ya da iyi bir hedef?
Neden bu hedefe ulaşmalısınız?
Bu hedefe ulaşmak neden önemli ya da ilgi çekici?
Şimdi hedeflerinizi sağlam temellere dayandırdığımıza göre hedefe ulaşma süreciniz boyunca motivasyonunuzu yüksek tutmanın yollarına geçelim:
1. Hedeflerinizi Yazıya Dökün
Ne istediğinizi tanımlayın ve yazın. Bu konuyla ilgili hem somut (ölçülebilen, hesaplanabilen) hem de soyut (duygusal) beklentilerinizi yazın. Bu beklentileriniz ve hedefiniz doğrultusunda yapmanız gerekenleri not edin. Düşünceler havada kalır. Duygularınızı ve beklentilerinizi kağıda dökmek iyi gelecektir. Planlarınızı yazmak uygulamanızı kolaylaştıracaktır.
2. Dikkatinizi Kontrol Altına Alın
Dikkatimiz dağıldığı zaman ilerlemekte zorlanır ve yerimizde saymaya başlarız. Günlük yapılacak işleri organize etmek dikkatimizi daha rahat toplayabilmemizi sağlayacaktır. Hedefinize giden yolda ilerlemenizin durduğunu fark ettiğiniz her an kendinizi gözlemleyin. Neden yerinizde saydığınızı inceleyin. Sizin düzeninizi bozan dikkatinizi dağıtan faktörü tespit edip buna engel olun. Öncelikleriniz doğrultusunda oluşturduğunuz hedefinizi düşünerek motivasyonunuzu tekrar eski haline getirebilirsiniz.
3. Potansiyel Zorlukların Farkında Olun
Hedefe doğru ilerlerken elbette bazı bedeller ödememiz gerekmektedir. Bizi yoran yollar ve tırmanması zor yokuşlar mutlaka karşımıza çıkacaktır. Önemli olan bu zorluklara karşı pes etmemek. Pes etmemek için motivasyonumuzu yüksek tutmamız şart. Eğer potansiyel zorlukların yola çıkmadan önce farkına varırsanız pes etmemeniz kanısına daha rahat varırsınız.
Potansiyel zorlukları bir yere not edin. Not ettikten sonra kontrol edemeyeceğiniz zorluklara ayrı bir işaret koyun. Bazı şeyler potansiyelimizi aşabilir. İşaret koyduğunuz zorlukların sizin kontrolünüz dışında olduklarını fark edince onlar üzerinde durmamaya çalışın. Savaşamayacağınız ve değiştiremeyeceğiniz şeyler için boşa enerji harcamayıp yolunuza devam edin. Böylelikle motivasyonunuz kırılmayacaktır.
4. Pozitifi Kucaklayın
Kendinizle pozitif konuşun. “Ben başarılıyım, ben elimden geleni yapıyorum, hedefime ulaşma gücüne sahibim.” demek sizi daha güçlü kılacak ve motivasyonunuzu taze tutacaktır.
Sizi mutlu eden aktivitelere zaman ayırmayı ihmal etmeyin. Mutlu olmak motivasyonumuzu zinde tutacaktır. Unutmayın kendimizle olan olumsuz konuşmalar ve gereğinden fazla kendimizi eleştirmeniz hedefinizi gerçekleştirmeye olan motivasyonunuzu düşürecektir. Bu sebeple onun yerine kendinizle pozitif konuşmalar yapın ve kendinize karşı geliştirici eleştiriler de bulunun.
5. Kendinizi Ödüllendirin
Ödüller insanı mutlu eder. Üzerimizde pozitif etki yaratması için ödüllerin illaki büyük ödüller olması gerekmez. Bazen yoğun temponuz arasında mola vermek bile ödül olabilir. Kendinize tatlı yeme ödülü vermek, sevdiğiniz bir aktiviteyi yaparak ödüllendirmek vb. motivasyonunuzun yüksek kalmasını sağlayacaktır. Hedefinize giden yolu göründüğünden daha az yorucu ve eğlenceli hale getirecektir.
Ezberci eğitimi geride bırakıp yaparak öğrenmenin öne çıkarıldığı bir dönemin başlangıcındayız. Artık öğrencilerin yeni bir konu öğrenirken formüller ya da tanımlar ezberlemesi değil, sebepleri ve sonuçları öğrenmesi bekleniyor. Bu yönelimle birlikte eğitim dünyasında “Neden?” sorusu büyük önem kazanıyor.
Peki, “Neden?” sorusuna cevap aramanın öğrencilere ne faydası var?
Derinlemesine öğrenme sağlar
Bir bilgiyi öğrenirken sebebinden hiç bahsetmediğimiz zaman, bu bilgiyi daha sonra hatırlamakta zorlanabiliriz. Örnek vermek gerekirse, “dağlar denize paralel olduğunda nem iç bölgelere ulaşmaz ve buralarda karasal iklim görülür.” Bu bilgiyi tek başına verdiğimiz zaman öğrenci gerçek hayatta bunun karşılığını bulamaz. Diğer taraftan nemin iç kısımlara neden ulaşmadığını, hangi durumlarda nemin ulaşabildiğini tartışmak ve sebepleri keşfetmek; bu bilginin derinlemesine öğrenilmesini ve kolayca hatırlanmasını sağlar.
Ders çalışmayı keyifli hale getirir
Ders çalışırken bilgileri ezberlemeye çalışmak, öğrenciler için sıkıcı bir hal alır. Bu öğrenme modelinde asıl hedef öğrenmek değil, sınavlarda başarılı olmaktır. Diğer taraftan, sebep – sonuç ilişkisi kurarak öğrenmek, öğrencinin kendini daha yetkin hissetmesini sağlayarak öğrenmenin kendisini keyifli hale getirir.
Bir bilginin sebebini araştırmak, öğrencilerin farklı bakış açıları kazanmasını sağlar. Bu nedenle, akademik bilginin ötesinde bir katkı sağlamak için “Neden?” sorusunu sormak gerekir. Yalnızca formül ve tanımların sebebini değil, genel olarak eğitimin ve öğrenmenin sebebini araştırmak öğrencilerin motive olmasına yardımcı olur. Okumak ve yazmak neden önemlidir? Matematik ve fen derslerini neden alırız? Bu bilgiler ne işimize yarar? Tüm bu soruları ciddiye almak ve bu sorulara cevap aramak büyük önem taşır.
Özgüveni arttırır
Bir bilginin sebebini bilen öğrenciler için her bir bilginin daha sonra kolayca hatırlatan hikayesi vardır. Bir matematik problemi çözerken formülün sebebini bilerek hareket eden öğrenciler için sonuçtan emin olma olasılığı artar. Öğrendiklerini kolayca hatırlayan öğrencilerin özgüveni artar. “Neden?” sorusu genellikle beşeri bilimler alanlarına ait bir soru olarak görülse de tüm alanlarda sorulması gerekir. Bu nedenle çocukların doğru soruları sorarak öğrendikleri bir bilginin sebebini keşfetmesi için yol göstermek büyük öneme sahiptir. Eleştirel düşünceye yönlendiren ve derinlemesine öğrenmeyi sağlayan bir eğitim ile kendine güvenen, üretken bir yeni nesil yaratabiliriz.
Öğrenciler, öğretmenlerini sevdiklerinde ve onlara güvendiklerinde daha iyi öğrenirler. Bu nedenle her bir öğrenciyle iletişim kurmak büyük bir önem taşır. Bu durumun ebeveynler için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Bir çocuk, anne ve babasına ne kadar çok güvenirse fikirlerine ve önerilerine de o kadar çok değer verir.
Onları iyi yönlendirmek ve gençlere hedef belirlemede destek olmak için eğitmenlerin ve ailelerin dikkatli olması gerekiyor. Peki, onlara size en çok ihtiyaç duydukları dönemde en iyi desteği sağlamak için neler yapabilirsiniz?
Hedef belirlemek motivasyonu arttırır
Stanfordlu psikolog William Damon; bir hedefe sahip olmayı, hayatta bir numaralı motivasyon kaynağı olarak görüyor. Bunun için de belirlenmesi gereken öncelikli iki konu var: birincisi kendisi için neyin önemli olduğu ve ikincisi ise çalışmaları sonucunda nasıl bir hayat yaşamak istediği. Buna karşılık lise öğrencilerinin büyük kısmı yalnızca kendine söyleneni yerine getiriyor ve gerçek dünyadan koparılmış gibi bir hayat sürüyor.
Başarılı olmak isterken, başarılı olmanın tanımını kendi için tam olarak yapmamış çocuklar istenmeyen sonuçların ya da başarıya giden yolun verdiği stresle baş etmekte zorlanabiliyor. Diğer taraftan gençlerin hedef belirleme konusunda da pek rahat olmadıklarını biliyoruz. Bu aşamada ebeveynlerin ve eğitmenlerin yapabileceği en iyi şey tutarlı bir esneklik sağlamak.
Gençlerin kendine güvenini arttırın
İçinden çıkamadıklarını düşündükleri anlarda çeşitli aktivitelerle sahip oldukları becerilerin ve güçlerin farkına varmalarına destek olmak da gençleri desteklemenin en iyi yöntemleri arasında sayılabilir. Öğrencilerinizin ya da çocuklarınızın size ve özellikle de kendilerine güvenmeye ihtiyacı var. Böylece kendileri için anlam taşıyan alanları keşfederken, kişisel tercihlerini görmezden gelmeyecekler.
Öğrencilerin kim oldukları, ne yöne gitmek istedikleri ve hedeflerini nasıl başaracakları hakkında düşünmelerine yardımcı olmak onlara ne yapmaları gerektiğini söylemekten çok daha motive edicidir. Böylece, yalnızca kariyer anlamında değil, genel olarak hayattan beklentilerini fark ederler ve ayakları yere daha sağlam basar. Bu da belli bir hedef için yol alırken çevresel faktörleri en doğru şekilde değerlendirmelerine, dikkat dağıtıcı unsurları devre dışı bırakmalarına yardımcı olur.