Eğitim hayatı, öğrenciler için birçok fırsat ve deneyim sunarken aynı zamanda yoğun bir stres kaynağı olabilir. Sınavlar, ödevler, beklentiler ve sosyal baskılar; öğrencilerin kaygı seviyelerini artırabilir ve bu da kaygı bozukluğuna yol açabilir. Kaygı bozukluğu, eğitim sürecini olumsuz etkileyebilecek yaygın bir psikolojik sorundur. Peki, kaygı bozukluğunun eğitim hayatına olan etkileri nelerdir ve bu durumla başa çıkmak için neler yapılabilir?

Kaygı Bozukluğu Nedir?

Kaygı bozukluğu, bireyin yoğun bir endişe veya korku hali yaşadığı bir durumdur. Kaygı bozukluğuna sahip bireyler, günlük yaşamlarının birçok alanında sürekli bir tehdit veya tehlike hissi ile yaşarlar. Bu durum, eğitim hayatındaki öğrencilerde daha yaygın hale gelebilir çünkü öğrenciler genellikle sınavlar, performans değerlendirmeleri ve gelecek kaygısı gibi stres faktörleriyle başa çıkmak zorunda kalırlar.

Kaygı bozukluğu olan öğrenciler, genellikle akademik başarıları konusunda sürekli bir endişe hissederler. Sınavlarda düşük not alma korkusu, sosyal ortamlarda reddedilme endişesi ve gelecekle ilgili belirsizlik gibi konular, kaygının artmasına neden olabilir. Bu durum, öğrencinin derslere odaklanmasını zorlaştırabilir, motivasyonunu düşürebilir ve akademik performansını olumsuz yönde etkileyebilir.

Kaygı Bozukluğunun Belirtileri

Kaygı bozukluğunun belirtileri kişiden kişiye değişebilir, ancak eğitim hayatında sıkça karşılaşılan bazı ortak belirtiler şunlardır:

  • Yoğun Endişe ve Korku: Öğrenci, sınavlar, sunumlar veya sosyal etkileşimler gibi durumlar hakkında sürekli ve aşırı endişe hisseder.
  • Konsantrasyon Sorunları: Kaygı, öğrencinin derslere ve ödevlere odaklanmasını zorlaştırabilir.
  • Fiziksel Belirtiler: Baş ağrısı, mide rahatsızlığı, hızlı kalp atışı ve terleme gibi fiziksel belirtiler görülebilir.
  • Uyku Problemleri: Uykuya dalmakta zorlanma, sık uyanma veya huzursuz uyku gibi uyku bozuklukları ortaya çıkabilir.
  • Çekingen Davranışlar: Kaygılı öğrenciler, sosyal ortamlardan kaçınabilir, arkadaşlarıyla etkileşime girmekten çekinebilirler.


Kaygı Bozukluğu ile Baş Etme Yolları

Kaygı bozukluğu, eğitim hayatını olumsuz etkileyen ciddi bir sorun olsa da, başa çıkmak ve yönetmek mümkündür. İşte öğrencilerin kaygı bozukluğunu yönetmelerine yardımcı olabilecek bazı stratejiler:

  1. Nefes Egzersizleri ve Gevşeme Teknikleri: Nefes egzersizleri ve gevşeme teknikleri, kaygıyı azaltmanın etkili yollarından biridir. Derin nefes alarak ve kasları gevşeterek, vücudun strese verdiği tepki azaltılabilir.
  2. Zaman Yönetimi: Zamanı etkili bir şekilde yönetmek, kaygıyı azaltmaya yardımcı olabilir. Öğrenciler, ders çalışma ve dinlenme arasında bir denge kurarak, yoğun programlarının getirdiği stresi hafifletebilirler.
  3. Profesyonel Destek Almak: Kaygı bozukluğu ciddi bir durumsa, profesyonel destek almak önemlidir. Psikologlar ve danışmanlar, bireyin kaygı bozukluğunu yönetmesine yardımcı olacak terapi ve danışmanlık hizmetleri sunabilir.
  4. Fiziksel Aktivite: Düzenli egzersiz yapmak, endorfin salgılayarak kaygıyı azaltmaya yardımcı olabilir. Yürüyüş, koşu veya yoga gibi aktiviteler, stresin etkilerini hafifletebilir.
  5. Destek Aramak: Aile, arkadaşlar ve öğretmenlerle duygularınızı paylaşmak, kaygıyı hafifletmenin önemli bir yoludur. Destekleyici bir sosyal çevre, kaygının etkilerini azaltabilir.

ABA Psikoloji ile Güvende Hissedin

Eğitim hayatında kaygı bozukluğu yaşayan öğrenciler, bu durumla tek başlarına başa çıkmak zorunda değiller. ABA Psikoloji olarak, kaygı bozukluğunu yönetmek ve öğrencilerin potansiyellerini en iyi şekilde gerçekleştirmelerine yardımcı olmak için buradayız. Uzman psikologlarımız, bireylerin kaygılarını anlamalarına, onlarla başa çıkma stratejileri geliştirmelerine ve eğitim hayatlarında başarılı olmalarına destek sağlar.

Kaygı bozukluğu ile mücadele ediyorsanız ve bu durumun eğitim hayatınızı olumsuz etkilediğini düşünüyorsanız, ABA Psikoloji ile iletişime geçin. Profesyonel destek alarak, hem kendinizi hem de geleceğinizi daha güvende hissedebilirsiniz. Unutmayın, kaygı yönetilebilir ve siz bu süreçte yalnız değilsiniz!

Read More

Genetik durumların ya da travmatik olayların etkisiyle kaygı bozukluğu durumu meydana gelebilmektedir. Kaygı problemlerine genetik faktörlerin ya da travmatik olayların neden olduğu bilinmekle birlikte kaygıyı oluşturan gerekçelerin tam  olarak bilindiğini söyleyemiyoruz. İnsan hayatını etkileyebilecek düzeyde, insan yaşamında deneyimlenen olumsuz olayların belirli bir seviyeye kadar kaygı meydana getirmesinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Kaygı düzeyinin, normalin çok üzerinde gerçekleşmesi ve bu durumun kalıcı hale gelmesi ise kaygı sorunu olarak ifade edilmektedir.

Kaygı problemi yaşayan bireylerde;

  • Gerginlik,
  • Titreme durumları,
  • Aşırı terlemenin olması,
  • Çarpıntı hissedilmesi görülen semptomlar arasında yer almaktadır.

Kaygı sorunu yaşayan bireyler, kaygıya neden olan bir durumla karşılaştıklarında yaşanan durumu, olduğundan daha kötü görerek korku duymaktadırlar. Kaygı sorunu yaşayan bireyler, kaygıyı oluşturabilecek her olaydan uzak kalmak için hayatlarında kısıntıya dahi gidebilmektedirler. Durum böyle olunca kaygı problemlerinin ne kadar ciddi sonuçları olabileceğini kestirmemiz mümkündür.

Kaygı Bozukluğu (Anksiyete) Nedir?

Strese neden olabilecek bir olay ya da durum karşısında insan beyninin tepki vermesi faydalı bir durumdur. İnsan beyni dış dünyaya tepki vererek, karşılaştığı olumsuz durumlarla baş etmeye çalışmaktadır. Kaygı, bu açıdan bakıldığında aslında olumlu bir tepkidir. Bireyde yaşam kalitesini düşüren ise kaygının normal düzeyden daha fazla yaşanmasıdır. Kaygı düzeyinin çok üst frekansta yaşanması, insan yaşamını bazı durumlarda çekilmez hale getirebilmektedir.

Kaygı bozukluğu yaşayan bir birey her durumda en olumsuzu düşünmeye meyillidir. Yapılan araştırmalara göre dünya genelindeki bireylerin %18’lik diliminde kaygı problemi mevcuttur.

Normal düzeyden daha yoğun kaygı yaşayan bireylerin:

  1. Sosyal yaşamları sekteye uğrar,
  2. Psikolojik rahatsızlıklar baş gösterebilir,
  3. Fiziksel rahatsızlıklarda artışlar yaşanabilir.

Kaygı Bozukluğu Türleri Nelerdir?

Kaygı sorunu birbirinden farklı şekil ve yoğunlukta kendini gösterebilmektedir. Günlük hayatta pek çoğumuzda var olan fobiler de bir kaygı problemi olarak tanımlanmaktadır. Fobilerin toplumda yaşayan pek çok kişide görülmesi kaygı problemlerinin ciddiye alınması gerektiğini göstermektedir.

Kaygı problemi türleri:

  • Obsesif Kompulsif Bozukluklar,
  • Sosyal kaygı bozuklukları,
  • Panik bozukluk,
  • Mutizm,
  • Aykırılık kaygısı sorunu,
  • Fobiler vb. şekilde tasnif edilebilmektedir.

Kaygının var olma nedenine bağlı olarak kaygı türlerini genişletmek mümkündür. Kaygı bozukluğu, yapılan araştırmalarda ortaya çıktığı üzere kadınlarda daha sık görülmektedir. Cinsiyet bazında yapılan karşılaştırma dışında kaygı problemi:

  1. Çevresinden sürekli olumsuz sayılabilecek tepkiler alan bireylerde,
  2. Toplum içerisinde baskılanmış insanlarda,
  3. Baskın bir ebeveyn elinde yetişmiş bireylerde sıklıkla görülebilmektedir.

Anksiyetinin Belirtileri Nelerdir?

Kaygı yaratan bir durum karşısında ortaya çıkan olumsuz düşünce ve hissiyatlar bireyde kaygı problemi olduğu anlamına gelmemektedir. Bu nedenle kaygı probleminin var olup olmadığını anlamak için anksiyete belirtilerinin belirli bir süre boyunca gözlemlenmesi gerekmektedir. Anksiyete belirtileri genel olarak:

  • Bireyin sürekli bir tehlike durumunun olduğunu düşünmesi,
  • Abartılı endişe halinin var olması,
  • Bireyin aşırı uyarılmışlık durumunda olması nedeniyle kaygı konusunun dışındaki bir konuya odaklanamaması,
  • Uykuya dalma problemlerinin görülmesi, bireyin uykuya dalamaması,
  • Normalden daha fazla görülen alınganlık durumunun yaşanması,
  • Bireyde fiziksel olarak kas gerginliklerinin yaşanması, normal dışı terleme durumlarının sıklıkla meydana gelmesi.

Yukarıda sayılan belirtilerin tek seferlik ya da çok uzun aralıklarla görülmüş olması bireyde kaygı bozukluğu olduğu anlamına gelmemektedir. Bu durumların belirli süreden beri devam ediyor olması ve bireyin yaşantısını olumsuz yönde etkileyebiliyor olması kaygı probleminin varlığının tespiti açısından önem taşımaktadır.

Kaygı probleminin tedavisinde bireyin hikayesi oldukça önemlidir. Hasta hikayesine ve hikayeyle bağlantılı olarak hastada görülen etkilere dayanılarak tedavi yöntemi belirlenmelidir. Anksiyete durumunun düzeyine uygun olarak hastaya verilen tedavi uygulamaları hastanın günlük yaşamını daha rahat bir şekilde geçirmesine imkan tanımaktadır.

Kaygı bozukluğu problemi hakkında daha detaylı bilgi almak isterseniz aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Aba Psikoloji’nin uzman psikologları eşliğinde kaygı problemine yönelik nasıl bir tedavi yönteminin uygulanması gerektiği konusunda bilgi sahibi olabilirsiniz.

 

Read More

Çocuklarda psikolojik gelişim fiziksel gelişim kadar önem arz etmektedir. Çocukların psikolojik gelişimi o zamandan ileriki döneme kadar olan hayat kalitesinde etkin rol oynar. Çocuk psikolojisinde gelişimi etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerin ebeveynler tarafından bilinmesi çocuğu psikolojik olarak etkileyecek davranış, tutum ve durumlardan sakınılması adına etkilidir. Çocukları etkileyen faktörlerden bazıları ebeveynlerin kontrolü dışında olabilir. Örneğin psikolojide mizaç olarak adlandırılan doğuştan gelen karakter özellikleri de psikolojik gelişimi etkileyen bir faktördür.

  1. Yakın Çevredeki Radikal Değişimler

Çocuklarda psikolojik gelişim yakın çevredeki ani değişimlerden etkilenebilir. Çocukluktan beri güvende olma hissine ihtiyaç duyarız. Özellikle küçük yaşlarda sahip olduklarımıza bağlılığımız daha yüksektir. Evimiz ve sevdiğimiz eşyalara ve yakın çevremizdeki insanlara aidiyet duygusuyla bağlanırız. Özetle çocuklara taşınma, ev değişikliği ve hatta odasını değiştirmek bile zor gelebilir. Çocuğun gelişiminde rutinler ve sabit güven hissi önemlidir. Bu nedenle bu değişimler yavaş yavaş ve bilgilendirilerek yapılmalıdır. Çocuğun bilgisi dahilinde gerçekleşmelidir. Yakın çevredeki insanlarla ilgili değişikliklerde de aynı şekilde çocuğun gelişimi için dikkat edilmelidir. Örneğin büyükanneyle yaşayan çocuğun büyükannesi artık taşınacaksa bunu öncesinde çocuğa nedeniyle beraber anlayacağı dilden söylemek gerekir. Boşanma olaylarında da aynı şey geçerlidir. Çocuğun psikolojik gelişiminde negatif etki oluşturmamak adına boşanmadan sonra ne olacağına dair ve süreçle ilgili anlayacağı dilden bilgiler vermek gerekir.

  1. Travmatik Olaylar

Psikolojik gelişim söz konusu olduğunda bu gelişim dönemini negatif yönde etkileyen en çarpıcı olay çocuğun travmatik durumlara maruz kalmasıdır. Özellikle cinsel istismara maruz kalmak ya da cinsel istismar durumuna tanık olmak çocukta travmatik etki yaratan olaylardandır. Bunun yanı sıra birinin ölümüne gözler önünde şahit olmak da travmatik sayılabilir ve çocuğun psikolojik gelişimini yüksek oranda etkileyebilmektedir. Çocuğun aile fertlerinden birisinin kaybı üzerine çalışılmazsa psikolojik gelişim açısından etkileri ilerleyen dönemlerde görülür. Böyle olaylar gelişimi etkileyecek hassas konular olduğundan dolayı benzeri durumlarda çocuk için psikolojik destek alınması önemle tavsiye edilir.

Çocuklardaki Psikolojik Gelişim: Anne ve Babanın Tutumu

Anne ve babanın çocuğa karşı davranışları çocuğun psikolojik gelişim serüvenine etkisini gösterir. Anne ve baba çocuğa karşı güvenli bağlanmayla beraber onun haklarını ihlal etmeyecek şekilde yaklaşmalıdır. Özellikle çocukları cezalandırmanın psikolojik gelişim açısından ileriki dönemlerde birçok negatif sonuçlar doğurduğuna dair birçok araştırma sonucu bulunmaktadır. Anne babanın tutumu bu noktada cezalandırıcı değil yanlış davranışlara karşı ödül vermeme davranışı sergileyici şekilde olmalıdır. Aynı zamanda ödüllendirme de psikolojik sağlık açısından maddi değil manevi ödüller olmalıdır. Örneğin sinemaya gitmek, parka gitmek, birlikte bir etkinlik yapmak gibi ödüller seçilmelidir. Aksi takdirde çocuk maddiyatla fazla bağ kurarak ileriki hayatında maddiyatı mutluluk olarak görebilir. Farklı konularda bilgilendirici videolara erişmek için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More