Meslek ve kariyer seçimi, bir bireyin hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu süreç, gençlerin hem kişisel gelişimlerini tamamlamaları hem de gelecekteki yaşam standartlarını belirlemeleri açısından büyük önem taşır. Ancak, bu seçim süreci sadece gençlerin değil, aynı zamanda ailelerin de dahil olduğu karmaşık bir süreçtir. Ailelerin çocuklarının meslek seçimi sürecinde oynadıkları rol oldukça büyüktür ve bu süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli sorulardan biri “Çocuğum ne istiyor?” sorusudur. Aileler, çocuklarına bu soruyu sormalı ve onların istek ve hedeflerini dikkate alarak yönlendirme yapmalıdır.

Çocuğun Hedefini Anlamak

Meslek seçimi yaparken ailelerin en büyük görevlerinden biri, çocuklarının gerçek isteklerini anlamaktır. Çocukların hayalleri, ilgileri ve yetenekleri doğrultusunda doğru bir meslek seçimi yapmalarına yardımcı olmak, uzun vadede onların mutlu ve başarılı bireyler olmalarını sağlar. Bu noktada ailelerin çocuklarına doğru sorular sorması, onları anlamaya çalışması ve en önemlisi çocuklarının hedeflerini ciddiye alması büyük önem taşır. Eğer çocuk bir meslek hedefi belirlemişse, bu hedefin ne kadar doğru ve uygun olduğunu analiz etmek gerekir.

Aileler bazen çocuklarının belirlediği hedefin gerçekçi olmadığını veya çocuklarına uygun olmadığını düşünebilirler. Bu durumlarda, çocukların isteklerini göz ardı etmek yerine, onları doğru yönlendirmek ve neden bu hedefi seçtiklerini anlamak önemlidir. Çocuğun motivasyonu, ilgi alanları ve yetenekleri bu süreçte göz önünde bulundurulmalı, karar alma süreci bu doğrultuda desteklenmelidir.

Ailelerin Endişeleri ve Profesyonel Destek

Meslek seçimi süreci, hem çocuklar hem de aileler için zorlu ve stresli olabilir. Aileler, çocuklarının geleceği hakkında endişeye kapılabilir ve bu süreçte doğru kararları vermekte zorlanabilirler. Özellikle günümüzün hızla değişen iş dünyasında, hangi mesleklerin gelecekte daha geçerli olacağı veya hangi sektörlerin büyüyeceği gibi konularda yeterli bilgiye sahip olmamak ailelerde kaygı yaratabilir.

Bu noktada ailelerin profesyonel destek almayı göz önünde bulundurmaları önemlidir. Meslek ve kariyer danışmanlığı, çocukların ilgi ve yeteneklerini en doğru şekilde analiz ederken aynı zamanda ailelere de yön gösterebilir. Çocuğun yeteneklerine uygun meslekler, gelecekteki iş fırsatları ve eğitim yolları hakkında profesyonel bir bakış açısı sunan danışmanlık hizmetleri, hem çocukların hem de ailelerin bu süreci daha sağlıklı bir şekilde yönetmelerine yardımcı olabilir.

Doğru Meslek ve Kariyer Seçimi İçin Testler ve Değerlendirmeler

Kariyer danışmanlığı sürecinde, meslek seçimi yaparken en önemli adımlardan biri mesleki ilgi ve yetenek testlerinin uygulanmasıdır. Bu testler, bireyin hangi alanlarda yetenekli olduğunu, hangi mesleklere daha uygun olduğunu ve hangi işlerden daha fazla keyif alabileceğini belirler. Test sonuçları, çocuğun ilgi alanlarıyla örtüşen meslekleri belirlemek için yol gösterici olabilir. Aynı zamanda klinik değerlendirmeler, öğretmenlerin geri bildirimleri ve çocuğun kendi hedefleriyle ilgili motivasyonu da meslek seçiminde dikkate alınmalıdır.

Ailelerin çocuklarını yalnızca kendi hayalleri ve beklentileri doğrultusunda yönlendirmeleri, yanlış meslek seçimlerine yol açabilir. Bu süreçte ebeveynlerin, kendi geçmiş deneyimlerine ve “keşke”lerine dayanarak çocuklarına meslek seçiminde baskı yapmamaları önemlidir. Aksi takdirde, çocuklar potansiyellerine uygun olmayan mesleklerde mutsuz olabilirler ve bu durum gelecekte başarılarını olumsuz etkileyebilir.

Meslek Seçiminde Önyargıların Rolü

Ailelerin, çocuklarının meslek seçiminde bilinçli ve tarafsız olmaları büyük önem taşır. Ne yazık ki, bazı aileler çocuklarına kariyer seçimi konusunda kendi önyargılarını dayatabilirler. Örneğin, bazı meslekleri daha değerli görüp, diğerlerini önemsiz olarak değerlendirebilirler. Ancak günümüzde mesleklerin değerini belirleyen şey yalnızca popülerlik veya geçmiş dönemlerdeki başarı oranları değildir. İş dünyası hızla değişmekte ve bazı meslekler önem kazanırken, bazıları ise yerini yeni mesleklere bırakmaktadır.

Ailelerin çocuklarının meslek seçiminde eski bilgilere dayanarak yönlendirme yapmaları, bu süreçte yanlış kararlar almalarına yol açabilir. Örneğin, geçmişte popüler olan bir meslek günümüzde artık rağbet görmeyebilir. Ya da ailelerin kendi dönemlerinde popüler olan bazı meslekler, günümüz gençlerinin ilgi alanları ve yetenekleriyle örtüşmeyebilir. Bu nedenle, ailelerin çocuklarının isteklerini ve yeteneklerini günümüz iş dünyasının dinamikleriyle harmanlayarak değerlendirmeleri gerekmektedir.

Alan Seçiminde Yanlış Yönlendirme

Lise döneminde alan seçimi yaparken de aileler çocuklarına yanlış yönlendirmeler yapabilir. Özellikle sayısal bölümlerin daha değerli olduğu, sözel ve eşit ağırlık gibi alanların ise daha az önemli olduğu gibi önyargılar, çocukların yeteneklerine uygun alanlara yönlendirilmesini engelleyebilir. Ancak her alanın kendi içinde önemli ve değerli olduğunu unutmamak gerekir. Sayısal, sözel ya da eşit ağırlık gibi alanların hepsi, kendi meslek gruplarını yetiştirir ve toplumun her kesimi için bu meslekler vazgeçilmezdir.

Çocuğun ilgi duyduğu ve yetenekli olduğu alanda başarılı olma ihtimali çok daha yüksektir. Dolayısıyla, ailelerin çocuklarını sadece popüler veya zor olarak nitelendirilen alanlara yönlendirmeleri, çocukların kariyerlerinde mutsuz olmalarına ve başarısızlık yaşamalarına neden olabilir. Bunun yerine, her alanın değerli olduğu bilinciyle hareket ederek, çocuğun istek ve yeteneklerini ön planda tutmak en doğru yaklaşım olacaktır.

Çok Yönlü Bir Değerlendirme ile Doğru Karar Vermek

Ailelerin meslek ve kariyer seçiminde çocuklarına doğru rehberlik edebilmesi için çok yönlü bir değerlendirme yapmaları gerekir. Bu süreçte, çocuğun yalnızca akademik başarılarına odaklanmak yerine, ilgi alanları, kişisel yetenekleri, sosyal becerileri ve gelecekteki kariyer hedefleri göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca aileler, çocuklarının sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi seçtiklerini unutmamalıdır.

Doğru kariyer seçimi, sadece finansal kazanç ya da prestij değil, aynı zamanda bireyin mutlu ve tatmin bir hayat sürmesini sağlayacak bir tercih olmalıdır. Bu yüzden aileler, çocuklarını dinlemeli, onların isteklerine saygı göstermeli ve profesyonel destek almaktan çekinmemelidir.

 

Meslek ve kariyer seçimi, hem çocuklar hem de aileler için önemli bir karardır. Ailelerin bu süreçte çocuklarına doğru rehberlik yapabilmesi için “Çocuğum ne istiyor?” sorusunu mutlaka sorması ve çocuklarının istek ve yeteneklerine göre yönlendirmelerde bulunması gerekmektedir. Ayrıca, meslek seçimi sürecinde profesyonel destek almak, doğru kararların verilmesine ve çocuğun gelecekte mutlu, başarılı bir birey olmasına yardımcı olabilir. Aileler, önyargılardan arınarak, çocuklarının yeteneklerine en uygun mesleği seçmelerine destek olmalıdır. Bu sayede, hem çocuklar hem de aileler için daha mutlu ve başarılı bir kariyer yolculuğu mümkün olacaktır.

Read More

Tırnak yeme davranışı dürtü ve kontrol bozuklukları içerisinde yer alan psikolojik temelli bir davranıştır. Çocukluktan itibaren her yaştan bireyde karşılaşabiliriz. Çocuklarda başlangıç yaşı çoğunlukla 3-4 yaşlarıdır. Sıklıkla tırnak yeme alışkanlığının gelişimini tetikleyen bir duygusal faktör vardır. Stres de bu faktörlerin başında gelmektedir. Stresli yaşam, zorlu çalışma koşulları, sınava hazırlık, ergenlik çalkantıları, sosyal destek eksikliği bu davranışı tetikleyebilir.

Korku, yaşam alanı değişikliği, güvende hissetmeme, kaygı, öfke davranışın sıklığını artıracaktır. Ancak kimi zaman yetişkinleri taklit etme sonucunda da bu alışkanlık kazanılabilmektedir. Dışarıdan bakıldığında estetik ve hijyen açısından olumsuz izlenim bırakması, çevreden gelen tepkiler terapiye geliş nedenidir.

Tırnak yeme davranışı estetik kaygıların ötesinde ruhsal ve fiziksel açıdan da bireyi zedelemektedir. Stresini tırnaklarını yiyerek veya tırnak etlerini ısırarak azaltmaya çalışan birey aynı zamanda kendine zarar vermektedir.

Koparılan parçalar tırnak yapısında bozukluğa yol açabildiği gibi açık yaraların zor kapanması, mikrop kapma, enfeksiyon gibi riskleri de barındırmaktadır. Yaralı bölgelerin tekrar tekrar ısırılması ise söz konusu mikropların vücuda alınmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla tırnak yeme estetik, sosyal ve biyolojik açıdan zararlıdır. İleri vakalarda parmakların kullanımı da zorlaşabilmektedir.

Tırnak yeme alışkanlığı olan bireylere fizyolojik tedavi için doktor muayenesi ve sonrasındaysa psikoterapiye başvuru önerilmektedir. Çocuklarda Uyum ve Davranış Bozuklukları ve Çocuklarda Öfke Nöbeti Nedenleri? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz. Psikolojik Destek Ne Zaman Alınmalı? Yazımıza da göz atabilirsiniz.

Tırnak Yeme Davranışı Altında Yatan Nedenler Neler?

Bireyin çoğunlukla farkına varmaksızın yaptığı ve önüne geçmekte zorluk yaşadığı bu davranışın nedenleri aşağıdaki gibidir. Genetik, öğrenme, bilişsel süreçler ve psikolojik faktörler sonucunda tırnak yeme alışkanlığı gelişebilir.

  • Stres,
  • Kaygı,
  • Korku,
  • Öfke,
  • Özgüven Eksikliği,
  • Değersizlik hissi,
  • İstismara maruz kalma,
  • Şiddet görme,
  • Travma,
  • Travmatik olaya maruz kalma,
  • Taklit sınucu öğrenme,
  • Genetik faktörler,
  • Dikkat dağınıklığı,
  • Depresyon,
  • Tik,
  • Zeka geriliği,
  • Duygusal açlık, sevgisizlik, ilgisizlik,
  • Otorite figürü karşısında bastırılma,
  • Sosyal destek eksikliği,
  • Hatalı ebeveyn tutumları,
  • Akran zorbalığı,
  • Ani ortam değişiklikleri, (okul, ev, şehir, ülke)
  • İletişim problemleri,
  • Sevilen birinin kaybı ve benzeri psikolojik ve yaşantısal faktörler tırnak yeme davranışı için zemin oluşturmaktadır. Aynı nedenler davranışın sıklığının artması ve alışkanlığa dönüşmesi için de tetikleyicidir.

Kişilik Gelişimi için İdeal Aile Ortamı Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Çocuklarda Tırnak Yeme Davranışı Nasıl Önlenir?

Ebeveynler çoğunlukla çocuklarının tırnak yeme alışkanlığını anlamlandıramazlar. Bunun bir oyun mu yoksa duygusal bir baskının dışa vurumu mu olduğunu ayırt edemezler. Çoğunlukla bu davranış alışkanlığa dönüştüğünde harekete geçerler. Ancak alışkanlık kazanıldıktan sonra önünü almak biraz daha zordur. Ebeveynlerin en sık yaptığı hatalardan birisi de çocuğun bu davranışını ayıplama, yasaklama ve ceza uygulamadır.

Bu davranışın altında yatan tetikleyiciler iyi bilinmelidir. Ebeveynlerin çözüm önerisi olarak kullandığı tüm yöntemler çocuğun üzerindeki stres ve baskıyı daha da artıracaktır. Çocuğun dikkati farklı yöne çekilmeli, tırnak yeme davranışı gereğinden fazla vurgulanmamalıdır. Çocuğu engellemek yerine bu davranışın açığa çıkmasına neden olabilecek faktörler değerlendirilmelidir.

  • Çocuk okulda zorlanıyor olabilir.
  • Ebeveynlerin aile içi iletişimi olumsuz olabilir.
  • Akran zorbalığı veya akademik başarısızlık yaşıyor olabilir.
  • Ebeveynlerini kaybetme korkusu yaşıyor olabilir.
  • Çocuk travmatize olmuş ancak ifade edemiyor olabilir.
  • Yeterince anlaşılmadığını veya yeterince değerli olmadığını hissediyor olabilir.
  • Ebeveynler boşanma sürecinde olabilir.
  • Sevilen birinin kaybı sonucu yas belirtileri gösteriyor olabilir.
  • Kardeş kıskançlığı veya ebeveyne yönelik otorite korkusu duyuyor olabilir.

Dolayısıyla çocuğun korkusunu besleyen faktörler tespit edilip bu faktörler minimuma indirilmelidir. Tırnak yeme davranışı ile başa çıkmanın en verimli yolu olumsuz faktörlerin elimine edilmesidir. Çocuğa zaman ayırmak, ilgi ve şefkat göstermek, ihtiyaçlarını yerinde ve zamanında karşılamak davranış sıklığını azaltacaktır. Çocuğa mutlaka ev içerisinde sağlıklı ve güvenli bir aile ortamı inşa edilmelidir. Bu mümkün olmuyorsa mutlaka aile terapisi ile destek alınmalıdır.

Çocuğun kaldırabileceğinden büyük psikolojik yükler çocuğa yüklenmemelidir. Annenin veya babanın diğer ebeveynle ilgili sorunlarını çocuğa anlatması veya çocuğa yaşından büyük sorumluluklar verilmesi gibi. Örneğin; kendisi de küçük olan bir çocuğa kardeşinin bakımından sorumlu olma sorumluluğu yüklenmemelidir.

Davranışın azaltılması için çocuğun elleri olabildiğince ilgisini çekecek faaliyetlerle meşgul edilmelidir. Hamur, top, el işi kağıtları, kum ve su oyunları, lego, yap boz ve benzeri denenerek çocuğun keyif aldığı faaliyetler tespit edilebilir. Seçilecek etkinliklerde çocuğun iki elini de aktif olarak kullanacağı oyunlara odaklanmak önerilir.

Tırnak Yeme Davranışı Tedavi Edilebilir mi?

Tırnak yeme çoğunlukla çocukluk dönemi başlangıçlıdır ve yetişkinlikte de devam eder. Tedavi için bu nedenle çocukluk döneminde alınacak önlemler son derece önemlidir. Tırnak yeme alışkanlığının pekiştirilmemesi için fark edildiği anda görmezden gelinip çocuğa meşguliyet verilmelidir. “Tırnağını yeme, çok çirkin, iğrenç” gibi utandırıcı, korkutucu ve öfkelendirici tepkiler verilmemelidir. Davranışa yönelik bu tarz tepkiler davranışın sıklığının da artmasına neden olacaktır.

Bunun yerine çocuğa davranışına yönelik bir şey söylemeden elini oyalayacak meşgaleler verilmelidir. Meşgul etme çocuğun her yeme davranışında tekrarlanmalıdır. Eğer meşguliyet işlevsel olmuyorsa ve yeme davranışı sıklığı devam ediyorsa bir uzmandan destek alınmalıdır. Tırnak yeme davranışı atında yatan tetikleyici faktörlerin tespit edilmesi için uzman değerlendirmesi önemlidir. Odağın ortadan kaldırılmasıyla ve pozitif motivasyonla bu durum, tamamen ortadan kaldırılabilir.

Yetişkinlerde de önleyici müdahaleler benzerdir. Çocuktan farklı olarak yetişkinin ellerini kendi farkındalığıyla meşgul etmesi gerekir. Yemek yapma, el işi, örgü, maket, yap boz yapma, resim, heykel, ahşap işleri ve benzeri oyalayıcı olabilir. Tırnaklar olabildiğince kısa kesilmeli ve manikür, pedikür yaptırılmalıdır.  Bu sayede hem hijyen korunmuş ve enfeksiyon riski azaltılmış olur hem de güzel görünen eller tırnak yememek için motivasyon sağlar.

Can sıkıntısı, kaygı ve stres gibi duygusal ve fiziksel tetikleyicilerin de ortadan kaldırılması gerekmektedir. Tırnak yeme davranışı ile başa çıkılamadığında mutlaka profesyonel destek alınmalıdır. Tıpkı çocuklarda olduğu gibi tetikleyici faktörler araştırılmalıdır. Ayrıca acı oje kullanımı da tırnak yeme alışkanlığının bırakılmasına yardımcı olabilir.

Tüm bunlara rağmen tırnak yeme alışkanlığı devam ediyorsa, bilişsel ve davranışsal terapi yaklaşımları ile tırnak yeme hastalığı tedavi edilebilir.

Tırnak Yeme Davranışı Kişiyi Nasıl Etkiliyor?

Bu davranış bireyi sosyal, duygusal ve fizyolojik açıdan olumsuz etkiliyor. Olumsuz faktörlerin yarattığı baskıyı azaltmak için yapılan davranış zamanla bir kısır döngü yaratıyor. Rahatlamak için yapılan davranış aynı zamanda sorunların varlığını ve sürekliliğini de hatırlatıcı rol üstleniyor. Bu davranışın sosyal boyutları oldukça tahrip edici olabiliyor. Ellerdeki deforme olmuş görüntü ve yeme davranışı sosyal çevre tarafından fark ediliyor.

Ellerin hijyenik olmaması ve hatta açığa çıkan enfeksiyon ve tükürüğün yarattığı koku dışlanmaya yol açabiliyor. Bu bireyler sosyal yaşamlarında, eğitim hayatlarında arkadaşları ve iletişimde oldukları kişiler tarafından eleştirilebiliyor. Alay, tenkit kişilerin stres faktörünü daha da artırıyor. Bir diğer önemli konu ise iş hayatına yönelik. Ellerdeki deformasyon ve tırnak yeme davranışı hakkında bilgi veriyor. Dolayısıyla bu bireyler için mülakatlar dezavantajlı başlıyor.

Tırnak yeme hastalığının fizyolojik zararları da oldukça fazla. Parmak, tırnak ve tırnak etrafındaki dokunun hasarlanmasına dolayısıyla zaman içinde şekil bozukluğuna yol açabilir. Ellerdeki açık ve sık sık zarar gören yaralar enfeksiyon riskini artırıyor. Bağışıklık sistemi zayıflıyor ve kişi hastalığa daha meyilli hale gelebiliyor. Uzun dönemde tırnak yatakları zarar görerek tırnak kayıplarına ve şekil bozukluklarına yol açabiliyor.

Tırnaklara tel tedavisi uygulanarak tırnak yatağı düzeltilebilse de ilerlemiş vakalarda başarı oranı azalabiliyor. Tırnak yiyen kişinin tırnaklarını yutması durumunda, mide enfeksiyonu gibi rahatsızlıklar görülebiliyor. Ayrıca tırnak yeme alışkanlığı diş, diş eti, çene eklemi ve çene kapanık sorunlarına da yol açabiliyor.

Tırnak yeme davranışı duygusal tahribatlara da yol açıyor. Olumsuz beden algısına, özgüven eksikliğine, neden oluyor. Romantik ilişkilerde ve yeni arkadaşlıklar kurmakta zorluk yaşanabiliyor. Benzer sorunlar yaşıyorsanız fizyolojik muayene ve ardından psikoterapi ile hastalıkla başa çıkabilirsiniz. Bu davranış kaynaklı kariyerinizde karşılaştığınız zorluklarla ilgili olarak bizimle iletişime geçebilir, kariyer danışmanlığı alabilirsiniz.

 

Read More

Çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmek ebeveynlerin ve çocukla çalışan profesyonellerin ihtiyacı ve isteğidir. Çocuklarla keyifli ve uyumlu zaman geçirebilmek ebeveyn için mutluluk kaynağıdır. Ancak iletişim hataları, çocuğun verdiği mesajları yanlış okumak çoğunlukla birlikte geçen zamanı zorlaştırır. İnatlaşan, her şeye hayır diyen, istenilenleri yapmayan, sık sık ağlayan veya zorluk çıkaran çocukların verdiği önemli bir mesaj vardır.

Yeterince ilgi görmediklerini ve fark edilmediklerini hisseder, kendilerini göstermek için olumsuz davranışlara girişirler.  Pek çok çocuğun bu olumsuz davranışlarının altında anlaşılmama duygusu yatar. Kimi zamansa çocuklar ebeveynlerinin iletişim tarzlarını taklit ederler. Bağırarak konuşan, şiddet uygulayan veya küserek istediklerini elde eden ebeveyn veya kardeşler olumsuz rol model olurlar.

Aile bireylerinin birbirleriyle ve çocukla sağlıklı ilişki ve iletişim kuramaması çocuğun özbenliğini ve özdeğerini zedeler. Böyle bir ortamda çocuk sağlıklı kişilik oluşturmakta zorlanır. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmek çocuğun benlik değerini, özgüvenini artırır. Her ailenin problem çözme becerileri, iletişim tarzları, ebeveynlik stilleri ve stresle başa çıkma yöntemleri farklıdır.

Çocuk ailenin sahip olduğu bu kaynaklardan beslenerek sorun çözme becerilerini, iletişim tarzını geliştirir. Dolayısıyla ebeveynlerin çocukla kurduğu iletişimin kalitesi ve niteliği çocuğun iletişimine, kendine ifade ediş biçimine yansımaktadır.

Aile içerisinde sürekli bastırılan, görmezden gelinen veya söz hakkı verilmeyen çocuğun davranışlarında agresyon vardır. Bu agresyon çoğunlukla pasif olarak açığa çıkar. Anneye veya babaya doğrudan kızamayan çocuk eşyalarını fırlatabilir. Söz hakkı olmayan çocuk kendini ifade edebilme ihtiyacını karşılamak için kendisinden istenilenleri yapmamakta direnebilir. Aile içerisinde büyük ölçüde şekillenen çocuk sosyal yaşamda ve eğitim hayatında da benzer davranışlar sergiler.

Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak çocuğun hem bugününe hem de geleceğine yapılacak önemli bir yatırımdır. Kimi zamansa ebeveynlerin çocukla iletişimi oldukça iyidir ancak birlikte geçirdikleri zaman çok sınırlıdır. Yoğun koşullarda çalışan ebeveynler çocuklarına ayırabilecek yeterli zamanı yaratmakta zorlanabilir. Ancak yeterince ve kaliteli zaman geçirmemek çocuğun ebeveynine duyduğu özlemi artırır. Çocuk özlemini ifade etmek için ağlama, surat asma, öfkelenme, kapris yapma gibi davranışlar sergileyebilir.

Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak İçin Deneyebilecekleriniz

Çocuklarla sağlıklı bir iletişim geliştirmek ve sağlıklı bir model sunabilmek için aşağıdaki önerilerimizi dikkate alabilirsiniz. Çocuklarda Öfke Nöbeti Nedenleri? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

1.     İletişim Sırasında Çocuğun Boyuna, Göz Seviyesine İnin

Basit bir uygulama ile başlayalım. Bunu evde çocuğunuzla veya diğer aile bireyleriyle deneyebilirsiniz. Siz yere oturun ve karşınızdaki kişi ayakta dikilsin. Ayakta olan kişiden bir şey isteyin veya gününüzün nasıl geçtiğini anlatın. Ayakta duran kişi de sizinle iletişimi sürdürsün. Birkaç dakika sonra durun ayağa kalkın ve bu deneyimin size neler hissettirdiği üzerine konuşun.

Aynı uygulamayı karşı tarafı oturtup, siz ayakta kalarak da deneyimleyebilirsiniz. Çoğunlukla bu uygulamada oturan yani iletişim kurduğu kişinin aşağısında kalan kişi rahatsızlıkla anlatır. Kendini küçük, önemsiz, güçsüz ve çaresiz hissettiklerini ifade ederler. Çocuğunuza fark etmeden bu hisleri her gün yüklüyor ve çocuklarla sağlıklı iletişim kurmaktan uzaklaşıyor olabilirsiniz. Hele ki öfkelendiğinizde ve bağırarak konuştuğunuzda çocuğunuzun yaşayacağı duygular çok daha negatif olacaktır.

İletişimde eşit boy ve göz teması önerilir. Yani çocuğunuzla iletişim kurarken onun boyuna eğilebilir veya dizlerinizin üzerine çökebilirsiniz. Bunu yaptığınızda iletişim her ikiniz içinde daha keyifli olacaktır. Göz temasını sürdürme kişiye dinlendiğini ve önemsendiğini, şu an sadece onunla ilgilenildiğini hissettirir. Bu nedenle sağlıklı bir iletişim için karşımızdakinin boyuna inmek ve göz teması kurmak oldukça önemlidir.

2.     Konuşurken Sadece Ona Odaklanın

Sıklıkla yaptığımız hatalardan bir diğeri de iletişim kurarken birden fazla şeyle ilgilenmemizdir. Oysa ilgimiz farklı bir noktadayken etkin dinleme yapmamız, çocuklarla sağlıklı iletişim kurmamız mümkün değildir. Çocuğunuz sizinle konuşmaya çalıştığında mümkünse işlerinize ara verip ona odaklanmalısınız. Boyuna inmeli, göz teması kurmalı ve farklı bir şeyle ilgilenmeden onu dinlemelisiniz.

Mimikleriniz ve beden dilinizle iletişiminizi kuvvetlendirmeli ve bu iletişimden keyif aldığınızı, etkilendiğinizi ona hissettirmelisiniz. Tabi her zaman işimizi bırakmamız ve çocukla etkin iletişim kurmamız mümkün olmayabilir. Böyle bir durumda dinliyormuş gibi yapmak, duymazdan gelmek veya kızmak doğru değildir. Bunun yerine çocuğunuza ilgilendiğiniz şeyin önemini, aciliyetini anlatabilir, işinizi bitirir bitirmez onu dinleyeceğinizi söyleyebilirsiniz.

Bunu yaparken yine boyuna inmeniz, göz kontağı kurmanız, sarılıp, öpmeniz olumlu duyguları pekiştirir. Çocuk geçiştirildiğini düşünmeden ebeveyninin müsaitliğini bekler. Ancak kimi zaman verilen sözler unutulabilmekte ve çocuklar hayal kırıklığına uğramaktadır. Çocuğunuza verdiğiniz sözü unutmamalı, verdiğiniz geri dönüş süresine sadık kalmalısınız. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak için konuşurken telefon, televizyon, bilgisayar ve benzeriyle oyalanmamak da oldukça önemlidir.

Eğer verdiğiniz söze sadık kalamamanıza neden olacak bir durum olduysa bunu mutlaka çocuğunuzla paylaşın. Yeni bir iletişim randevusu planlayın ve bu sefer kesinlikle randevunuza sadık kalın. Ertelediğiniz süreye bağlı olarak iletişim sürenizi de artırabilirsiniz.

3.     Beden Diliniz ve Cümlelerinizle Onu Dinlediğinizi Hissettirin

Çocuğunuzla iletişiminizi iyileştirmeye başlamadan önce iletişiminizdeki hataları tespit edin. Örneğin; konuşurken çocuğunuzu ne kadar dinliyor ne kadar dinliyormuş gibi yapıyorsunuz? Çocuğunuz “seni duydum” demenize rağmen tekrar tekrar aynı şeyleri söylüyor mu? Onu dinlemediğinizi düşünüp size sitem ediyor veya öfkeleniyor mu? Eğer bunlardan herhangi biri varsa çocuğunuz onu gerçekten dinlediğinizi hissetmiyor.

Konuşurken göz teması kurmanızı, bedeninizi onun olduğu yöne doğru yöneltmenizi istiyor. Anlattığı şeyler karşısında duygularınızı görebilmek istiyor. Bu nedenle beden dilinizi ve mimiklerinizi değerlendiriyor. Eğlendiğinizi, üzüldüğünüzü veya kızdığınızı ifadelerinizde görmeye çalışıyor. Ancak ifadeleriniz belirsiz olduğunda veya konuyla ilişkisiz olduğunda samimiyetiniz çocuğa geçmiyor. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmek için beden dili ve cümle seçimleri doğru uygulanmalıdır.

4.     Sen Dili Değil, Ben Dili Kullanın

Yine yetişkinler olarak sıklıkla yaptığımız bir hata iletişimde çokça sen diline yer vermektir. Çocuklarsa olumsuz örneklere maruz kalmadıkça iletişimde ben dilini kullanırlar. Örneğin; “yine odanı toplamamışsın, yeter artık sorumsuzluğun!” tamamıyla sen diliyle kurulmuş bir cümledir. Sen toplamamışsın, sen sorumsuzsun. Bu ifadeler yargı, eleştiri, memnuniyetsizlik içermektedir. Sen dili çoğunlukla suçlayıcı bir mesaj barındırır.

Suçlanmak ise karşı tarafı kendini aklamak ve korumak yönünde tetikler. Suçlanan bir birey veya çocuk kendini korumaya alır ve tüm kaynaklarını kullanarak savunur. Dolayısıyla bu noktada mantığa bürüme, yalan söyleme gibi istemediğimiz davranışlar görülebilir. Bunun yerine iletişimde ben dilini kullanmaksa empatiyi artırır ve çocuklarla sağlıklı iletişim kurmayı destekler.

Örneğin; “Odanı toplamadığını gördüm. Odanı böyle görmek beni üzüyor. Her gün odanı toplamak için çok uğraşıyorum; bu beni yoruyor ve üzüyor. Odanı toplarken bana yardımcı olman veya oyunun bittiğinde oyuncaklarını toplaman daha az yorulmamı sağlar. Bu davranışın beni çok mutlu eder.” Bu konuşmada ise yargı yok, duygu ve düşüncelerin sağlıklı bir şekilde paylaşımı var.

“Üzülüyorum.”, “Toplamak için uğraşıyorum.”, “Yoruluyorum.”, Yardımcı olman beni mutlu eder.” Bu cümlelerse kişinin kendi duygu ve düşüncelerine yöneliktir. Yargı, kinaye, eleştiri barındırmaz. Çocuk kendini savunmak veya korumak yerine ebeveyniyle empati kurar. Böylece iletişim daha sağlıklı hale gelir.

5.     Öfke Anında Dikkat Dağıtma Tekniği ile Odağını Değiştirin

Çocuğunuz öfkelendiğinde onun iletişim dalgasına kapılmak yerine tam tersi ilişki kurabilirsiniz. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak için sakin, dingin ve akıcı bir konuşma ile onu dinleyin. Öfkesinin nedenlerini öğrenmeye çalışın. Eğer bu işe yaramıyorsa yine sakin, dingin ama çocuğun dikkatini çekecek bir biçimde çocukla konuşarak dikkatini farklı bir yöne yönlendirebilirsiniz.

Örneğin; mağazada oyuncak almak için tutturan çocuğun dikkatini dağıtmak için farklı bir mağazanın vitrinini gösterebilir, etraftaki insanlara dikkatini vermesini sağlayabilirsiniz. Böylece çocuğun dikkati dağılır, öfkelenmesine yol açan konuya yönelik olumsuz düşünceleri azalır. Sakinleşir ve farklı şeylerle ilgilenmeye başlar. Bu teknik yetişkinlerde de işe yaramaktadır.

6.     Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak için Konuşma Ritminizi Düzenleyin

Çocukların öfkeli ve bağırarak konuşmasına ebeveynler çoğunlukla sinirlenir ve benzer tepkiler gösterirler. Aslında çocuğun öfkeli konuşması ve kendini bağırarak ifade etmesi iletişimi bu şekilde model almış olmasındandır. Dolayısıyla çocuğunuz sizinle veya başkalarıyla bağırarak konuşuyorsa kızmadan önce kendi iletişiminize bakın.

Siz de konuşurken kendinizi duyurmak veya ifade etmek için bağırma ihtiyacı duyuyor musunuz? Konuşurken sık sık bağırdığınızı fark ediyor veya bu konuda geribildirim alıyor musunuz? Öyleyse şimdi çocuğunuzun ve kendinizin düzensiz iletişim ritmini düzene sokmalısınız. Size bağırdığında bağırarak karşılık vermek yerine sakin ve düşük tondan konuşabilirsiniz. İletişimin en önemli kurallarından biri birbirine uyumlanmaktır.

Sizin sakinliğiniz ve dingin ses tonunuzla çocuğunuzun da öfkesi yatışacak, sesi alçalacaktır. Bunu başarabildiğinizde kısa sürede çocuğunuz sizin iletişim ritminize uyumlanır.

7.     Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak için İçeriği Yaşına Uygun Düzenleyin

Çocuklar iletişimi yaşlarına, gelişimlerine, ihtiyaçlarına ve ilgilerine göre oluşturulduğu zaman en iyi şekilde öğrenirler. İyi nitelikli ve verimli iletişim çocuk gelişiminin temellerini, bu gelişimi ve öğrenmeyi nasıl besleyeceğimizi anlamakla başlar. Yaşın ilerlemesiyle çocuklar daha karmaşık içeriği, bağlamları ve biçimleri hem anlayabilir hem de talep edebilir hale gelir. Her bir yaş grubunun kendine has özellikleri, bu özelliklerin gerektirdiği iletişim ihtiyaçları bulunmaktadır.

Sadece aile içi veya sosyal iletişimde de değil, medyada maruz kalınan içeriklerde de çocuğun yaşına ve ihtiyaçlarına uygunluk aranmalıdır. Çocuğun yaşının altında kalan içerikler gelişimini ketleyebilir veya çabuk sıkılmasına, dikkatini kaybetmesine neden olabilir. Yaşından büyük içeriklerse çocuğun kendini yetersiz hissetmesine, anlamakta zorlanmasına, ilişkilendirememesine neden olabilir. Ayrıca yaşına uygun olmayan içerikler çocuğun duygusal ve psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine de neden olabilir.

Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak için Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Aile içinde sağlıklı iletişim kurabilmek, stresle başa çıkmayı ve problem çözme becerilerini etkin kullanabilmek gerekir. Bu gereklilikler sağlandığında çocuklarla sağlıklı bir iletişim kurmak mümkün olur. Çocuğunuzla veya diğer aile bireylerinizle kurduğunuz iletişimi beğenmiyor ve daha iyisini arzu ediyor olabilirsiniz. Daha iyisinin olabileceğine yönelik inancınız zor durumlarla başa çıkmanızı da kolaylaştırır.

Eğer aile içerisinde veya çocuğunuzla olan iletişiminizde pürüzler olduğunu düşünüyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz. Alacağınız destek çocuğunuz veya sizin için bireysel destek veya genel olarak aile terapisi şeklinde de olabilir. Çocuklarla çalışırken oyun terapisi teknikleri etkin olarak kullanılmaktadır. Çocuğunuz veya kendinizle ilgili destek ihtiyacınız varsa detaylı bilgi için bizi arayabilirsiniz.

Aba Psikoloji olarak çocuklarla sağlıklı iletişim kurulmasını önemsiyor, aile içi iletişimin karakter gelişimini etkilediğini biliyoruz. Kullandığımız terapi ve danışmanlık modellerimizle danışanlarımıza ihtiyaç duydukları hizmetleri sağlıyorum.

Read More

Oyun ve oyuncağın önemi çocuk psikolojisinde oldukça büyük. Çünkü oyun çocuğun dili. Bir yetişkin nasıl kendini kelimelerle ifade ediyor, beden dilini kullanarak kelimelerine bambaşka anlamlar yüklüyor çocukta bunu kurduğu oyun ve kullandığı oyuncaklarla yapıyor. Oyun aracılığı ile yetişkin çocuğun duygu ve düşüncelerini duyuyor. Çocuk oyun içerisinde her türlü role girebiliyor. Girdiği rollerle hayatı keşfediyor, empati becerisini geliştiriyor ve öğreniyor.

Aynı zamanda oyun çocuğun içsel çatışmalarını çözmesini, olumsuz duygularını ifade etmesini, negatif enerjisini boşaltmasını sağlıyor. Çocuk oyun aracılığı ile rahatlıyor, duygusal dengesini buluyor. Oyun ve oyuncağın önemi aile ve çocukla iletişim kurmak isteyen diğer yetişkinler tarafından da bilinmeli.

Çocuk için oyuncağın türü, çeşitliliği, kalitesi yaşına, ilgilerine ve ihtiyaçlarına göre değişiklik gösteriyor. Bu nedenle yazımızın devamında oyun ve oyuncak nasıl seçilmeli, aileler nelere dikkat etmeli detaylarıyla paylaşacağız.

İletişim, Öğrenme ve İfade Unsuru Olarak Oyun ve Oyuncağın Seçimi Yaşlara Göre Farklılaşıyor

Oyun ve oyuncağın önemi yeni doğandan başlayarak çocuğun ilgisine, ihtiyacına ve yaşına göre değişiklik gösteriyor. Çocuk için oyuncağın maddi değerinden çok onunla nasıl oynayabileceği, nelere dönüştürebileceği önem arz ediyor. Hele bu oyuncak ebeveyniyle oynayabilmesini sağlıyorsa o çok daha değerli hale gelmiş oluyor.

Yeni doğanın İlk 6 Ayında Oyun ve Oyuncağın Önemi

Yaşamın ilk 6 ayı bebeğin dünyası bizim için çok küçük onun için ise oldukça geniştir. Dünyaya merhaba diyen yeni doğan için henüz oyun ve oyuncağın önemi yoktur. Yeni doğan bir bebeğin ilk oyunu annesinin yüzü, elleri, mimikleridir.

Annesinin onunla iletişime geçmesi, gülümsemesi, dokunması, sevmesi, beslemesi bebeğin haz duymasına ve keyif almasına yardım eder. Dolayısıyla yeni doğan için ilk oyun annesinin ilgisini tanımak, davranışlarını takip etmek ve onunla bir arada olmaktır. Yani çocuğun ilk oyuncağı da annesidir. Çocuk annesinin düzenli ilgisini, bakım ve sevgisini aldıkça fiziksel olduğu kadar duygusal ve bilişsel açıdan da gelişmektedir.

Çocuk anne ile kurduğu iletişim aracılığıyla güvenli bağlanma geliştirecek, diğer insanları, kendini ve dünyayı anlamlandıracaktır. İlk 6 ay temel oyun da oyuncak da ebeveynlerdir. Dolayısıyla burada çocuğa oyuncak almak yerine ebeveynin sesinin, dokunuşunun, mimiklerinin yer aldığı oyunlar kurulmalıdır.

https://youtu.be/QCNE-vuczmE

Ebeveyn bebeğe şarkı söyleyebilir, masal anlatabilir, ce -ee oynayabilir. Taklit yapılabilir. Çocuğa düzenli duş aldırılması, masaj yapılması da vücudunu fark etmesi ve duyularının gelişmesi için önemlidir.

6-12 Ayda Oyun ve Oyuncağın Önemi

6 aydan sonra çocuk destekle oturabilmeye başlar, ek gıda süreci devreye girer. Bu dönemde çevreye de ilgi artar. Çıngıraklar, bez kitaplar, pelüş küpler, yumuşak toplar ve diş kaşıyıcılar bebeğin ilgisini çekecektir. Dişler çıkmaya hazırlanırken çocuk dişlerini kaşımak ve de keşif yapabilmek için her şeyi ağzına sokmak isteyecektir. Bu da çocuğa verilecek oyuncakların yumuşak, yutamayacağı ve zarar görmeyeceği şekillerde olmasını gerektirir.

Her türlü oyuncak ağıza alınarak keşfedileceği için oyuncağın temizliği, sağlığa zararı olmayan materyallerden olması önemlidir. Ancak çocuk için oyun ve oyuncağın önemi hala bir yetişkinle oynandığı sürece daha keyiflidir. Renkli, sesli, farklı dokularda oyuncaklar çocuğun ilgisini çekecektir. Oyun halısında oynatabileceğiniz uzanmasını, sürünmesini, boynunu kaldırıp etrafına bakınmasını destekleyecek oyunlar da önerilmektedir.

Bu dönemde çocuğun iletişim becerilerini geliştirmek ve ilk kelimelerine hazırlık yapmak için ebeveynler çocukla konuşmalıdır. Neyi neden yaptığınızı anlatmak, nesnelerin, yiyeceklerin adını söylemek, duyguları isimlendirmek çocuğun dil gelişimini destekler. Etkileşim kurmak, sesinizi tanıtmak, iletişimi öğretmek ve kelimeleri tanıtmak için onunla bol bol konuşmalısınız.

“Şimdi seni yıkıyorum. Vücudunu köpüklüyorum. Saçlarını tarıyorum. Bu bir tarak. Şimdi sana krem sürüyorum. Kollarına masaj yapıyorum.” Gibi. Çocukla sözel iletişim doğumla beraber başlamalı ve hatta daha anne karnındayken de çocukla doğrudan iletişim kurulmalıdır. İsmiyle hitap etmekte çocuk için önemlidir.

1-3 Yaş Arası Oyun ve Oyuncağın Önemi

1 yaşla beraber yürümeye başlayan ve dünyayı keşfetmek isteyen çocuk her şeye ellemek ister. Bu keşif yürümeye başlamadan önce emekleme ve tutunarak adımlama sürecinde de aktiftir. Ebeveynden bağımsız hareket edebilen çocuk için bu beceri olağanüstü heyecan vericidir. Artık oyun alanı ve oyuncak çeşitliliği de genişlemiştir.

Bu dönemde aile çocuğa çeşitli oyuncaklar almakta ve ilgisini çekmeye çalışmaktadır. Oysa çocuk için etraftaki her şey bir oyundur ve her nesne oyuncağa dönüşebilir. Dolayısıyla bu dönemde oyun ve oyuncağın önemi kadar çevrenin güvenli hale getirilmesine de önem verilmelidir.

Çekmeceleri açıp kapatabilir, koltuğa çıkıp inebilir, eşyaları eline alıp istediği yere bırakabilir. Prizleri merak edebilir, parmağını veya bulduğu nesneleri boş deliklere sokmaya çalışabilir. Bu dönemde güvenlik önlemleri artırılmalı çocuğun zarar görebileceği sivri köşeler korunaklı hale getirilmelidir. Prizlere çocuk kilidi, cam eşyalar ve pencereler için önlem alınmalıdır. Çocuğun kendisine zarar verebileceği eşyaların olduğu çekmeceler çocuk kilidi ile güvenli hale getirilmelidir.

Parmağının sıkışabileceği ağır çekmeceler, kapılar için de önlem alınmalıdır. Çocuk yürümenin ve etrafı keşfetmenin heyecanına varınca oyuncaklar biraz daha ilgisini çekmeye başlayacaktır. Özellikle 2 yaş itibariyle dil gelişimindeki artık çocuğun karşılıklı sözlü iletişime girebilmesini sağlayacaktır. Bu dönemde çocuk oyun kurmaya, oyuna ebeveyni davet etmeye başlayacaktır. Çocuk henüz kurallı oyunlara katılmayı veya oyununa kural koymayı bilmez. Oyun ve oyuncağın önemi henüz hala ben merkezlidir.

Paylaşım yoktur, tek taraflı oynayacak, oyunu istediği gibi yönetecektir. Yetişkin rollerine yönelik taklit oyunları, su kum oyunları, hamur, boya kalemleri, bebekler ilgisini çekecektir. Renkleri, sayıları, hayvanları öğrenmek, çevresindeki her nesnenin ismini öğrenmek onun için başka bir oyundur. Sorular sorabilir, her şeyin nedenini, ismini sorabilir. Deve cüce, büyük küçük oyunları oynayabilir. Saklambaç, yakalamaca oynamaktan keyif alabilir.

Ebeveyn hala en iyi oyun arkadaşı konumundadır. Salıncak, kaydırak, parkta vakit geçirmek, denge oyunları da ilgisini çekecektir. Diğer çocukların farkına varsa da henüz onlarla iletişim ve oyun kurmaya ihtiyaç duymaz. Onları uzaktan gözlemler, görünüşleri, oyuncak ve aksesuarları ilgisini çeker.

3 Yaş ve Sosyalleşme ile Oyun ve Oyuncağın Önemi Farklılaşıyor

Üç yaş çocuğun sosyalleşme yaşıdır. Bu yaşa kadar akranlarıyla iletişime geçmeyen ve oyunlarında yalnız olmayı seçen çocuğun beklentileri değişmiştir. Artık kendi yaşıtı ve özellikle kendi cinsinde oyun arkadaşı arayacaktır. Bu dönemde özellikle akranı olmayan çocuğun oyun arkadaşı hala aile olacaktır. Ancak gününün büyük çoğunluğunu oyunla geçiren çocuk için ailenin kısıtlı arkadaşlığı yeterli hazzı vermemeye başlar.

Oyun ve oyuncağın önemi bu dönemde sosyal ilişkiyi destekleyici nitelikte olmalıdır. Çocuk artık daha kurallı oyunlar oynayabilir. Oyuna kurallar koyup uyulmasını isteyebilir veya kurallı oyunlara dahil olabilir. Bir oyuncakla oynama süresi uzamıştır. Yaratıcılığı ile materyalleri bambaşka şekillerde kullanabilir.

-Mış gibi yapmak oldukça yaygındır. Sizin için kumanda olan onun için direksiyon veya telefon olabilir. Bu nedenle bu dönemde çocuğun elindeki oyuncağa çocuk bir isim vermeden etiket yapılmaması önemlidir. “o elindeki kumanda mı?” demek yerine “ a elinde bir şey görüyorum, bu nedir?” diyerek onun isimlendirmesi beklenmelidir.

Aksi halde çocuğun tepkisi “hayır o bir araba” olabilir. Üstelik çocuk oyununa dahil olmadığınız için size bozulabilir. Yap-bozlar, evcilik oyunları, bebekler, kutu oyunları, aktivite kitapları, boya kalemleri, sticker kitapları ilgisini çeker. Legolarla ihtiyacı olan oyuncakları kendisi tasarlayabilir.

Kitaplar yaşamının ilk yılından itibaren çocuğun rutinine katılmalıdır. Bebeklikten itibaren kitap okuma saati olan bir çocuğun 2 yaş sonrası kitaplara ilgisi artacaktır. Okumak istediği kitapları kendi seçebilir, okuduklarınızı aklında tutup o da gün içerisinde bir köşeye geçip kitap okuyormuş gibi yapabilir. Kendisi hikayeler uydurabilir, size masallar anlatabilir.

Ev işlerindeki rollerinizi taklit edebilir size mutfakta, temizlikte yardım etmek isteyebilir. Evciliklerinde anne-baba rollerini sık sık canlandırabilir.

Hayali Arkadaşla Oynanan Oyun ve Oyuncağın Önemi

Bu dönemde çocuğun dünyasına hayali arkadaş da eklenir. Bu oldukça sağlıklıdır. Ebeveynler endişe etmemelidir. Çocuk ailenin tepkisini çekmemek için olumsuz duygularını, hatalarını, korkularını hayali arkadaşı üzerinden ebeveynine anlatabilir. “Arkadaşım Eylül’ün kardeşi var ama o onu hiç sevmiyor. Geri gitmesini istiyor.” Gibi. Aile çocuğun hayali arkadaşının söylediklerini iyi dinlemelidir. Çünkü bu çocuğun iç sesinin ta kendisidir.

İç ses yargılanmamalı, ayıplanmamalı, cezalandırılmamalıdır. Çocuk sonuna kadar dinlenmeli, duygusunu boşaltmasına fırsat verilmeli, ilgi ve şefkat gösterilmelidir. Oyun ve oyuncağın önemi kadar sizin çocuğun oyununa ve hayal dünyasına yaklaşımınız da önemlidir. Çocuk için bu dönemde kurallı oyunlar başlasa da sizin kurallarınızı değil kendi kurallarını koyabilmeyi ister. Dolayısıyla onun oyununa istediğiniz gibi dahil olamaz, istediğiniz gibi oyunu yönlendiremezsiniz.

Size tepki gösterebilir, “anne-baba sen git! kapıyı çalacaksın, ben sana kim o? diyeceğim. Sen de bana komşuluğa geldim diyeceksin.” Gibi sizi yönlendirebilir. Bu nedenle çocuğun oyununa katılırken “Peki ben şimdi ne diyeyim?”, “Ben kim olayım?”, “Ben ne yapayım?” diye çocuğa sormalısınız.

Böylece ona oyunun sahibi olduğunu, onun kurallarına ve kararlarına saygı duyduğunuzu gösterebilirsiniz. Çocuğunuzun öz benlik gelişimine, özgüvenine oyundaki bu tutumunuzla destek olacaksınız. Çocuklarda Özgüven Nasıl Gelişir? Ve Okul Öncesi Dönemde Kariyer Planı Yapmak: Küçük Ayaklar Geleceğe Büyük Adımlar Atsın yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Okul Çağında Oyun ve Oyuncağın Önemi

3 yaş sonrasında da oyun ve oyuncağın önemi ihtiyaca, yaşa ve ilgilere göre farklılaşarak devam ediyor. Kurallı oyunlar, akranla ve grupla oynanan oyunlar artıyor. Çocuk ev içerisinde hala ebeveynle zaman geçirmeye ve oyun oynamaya ihtiyaç duyuyor. Ancak çocuk oyun ihtiyacını çoğunlukla okulda arkadaşlarla karşılıyor.

Burada aileyle geçirilen zamanın artık duygu, düşünce ve kaliteli zaman paylaşmaya yönelik olması gerekiyor. Birlikte film izlemek, kitap okumak, kutu oyunları oynamak, yarışmalar yapmak, yemek yapmak, ev dışında da vakit geçirmek, sohbet etmek gibi. Ancak birlikte geçirilen zaman her nasıl değerlendirilse değerlendirilsin anda kalabilmek gerekiyor.

Oyun ve Oyuncağın Önemi Kadar Anda Kalabilmek de Önemli

Ebeveyn için günün yorgunluğunun ardından çocukla uzun süreler oyun oynamak zor olabilir. Aslında çocuğun kurallarına uymak, onun verdiği replikleri tekrar etmek ebeveyn için de kolaydır. Şimdi ne söylemeliyim veya oyuna ne eklemeliyim diye düşünmesine gerek kalmaz. Hem çocuk daha mutlu olur hem ebeveyn rahat etmiş olur. Ancak çocukla oyun oynarken “şimdi ve burada, tamamen onunla olabilmek” gerekir.

Çocukla yan yana olmak ama zihnen bambaşka işlerle meşgul olmak çocuğunuzla kaliteli zaman geçirmek değildir. Çocuklar ebeveynlerinin duygularını hemen fark eder. Sıkıldığınızı, orada olmadığınızı hemen anlarlar. Ona özel ayıracağınız 30 dakika bile birlikte verimsiz geçireceğiniz saatlerden daha değerlidir.

Dolayısıyla çocuk için Oyun ve oyuncağın önemi kadar ebeveyniyle aynı anda kalabilmek de önemli. Mindfulness: Bilinçli Farkındalık Nedir? yazımız ile anda kalmanın önemini ve uygulayabileceğiniz pratik yöntemleri öğrenebilirsiniz. Anda kalmakta zorlanıyor, çocuğunuzla iletişiminizde zorluklar yaşıyorsanız profesyonel destek için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Oyun Terapisi ve Çocukluk Çağı Problemleri yazımızdan da destek alabilirsiniz.

Read More