Aile içi iletişim eksikliği günümüzün artan ailevi problemi. İnternet, telefon, tablet gibi cihazların ve çevrimiçi uygulamaların kullanımı aynı evin içerisinde birbirimize yabancılaşmamıza neden oluyor. Aile bireyleri farklı odalarda ve hatta yan yanayken birbirleriyle dijital iletişim kaynaklarıyla etkileşime geçebiliyor. Aynı evi paylaştığımız eşimizin, çocuğumuzun mutluluğunu veya mutsuzluğunu paylaştığı bir içerikle herkesle aynı anda öğrenebiliyoruz.

Pek çok aile en başından iletişim modelini iletişimsizlik üzerine inşa ediyor. Kimi aileler ise sonradan edindikleri bu iletişim şekillerinin farkında dahi değil. Eğer bir aile bireyi bu durumdan hoşnut değilse sonunda aile içi iletişim için adım atılıyor.

Aile içi iletişim eksikliği bireyleri aile içerisinde yalnızlaştırıyor. Özgüven, öz değer azalıyor. Özelliklede çocuk ve ergenler aile içi iletişimsizlikten zarar görüyor. Çocuk ve genç aile içerisinde sağlıklı rol modele ihtiyaç duyuyor. Çocuk ve genç ailede duygu ve düşüncelerini paylaşabilmek, onaylanmak, desteklenmek ve sevgi görmek istiyor. Aradığını bulamayan birey için ailedeki iletişim zayıflıkları psikolojik sorunları tetikliyor.

Aile İçi İletişim Temel İhtiyaçlarla Sınırlı Tutulmamalı

İletişim eksikliği olan aileler genellikle temel ihtiyaçları karşılamak üzere iletişime geçiyor. Mutfak ve ev ihtiyaçları, fatura ve ödemeler, cep harçlıkları gibi. Böyle ailelerde aile çoğunlukla yemek masasında ya da eve bir misafir geldiğinde bir araya gelebiliyor. Konuşulan konular temel ihtiyaçlardan ya da sorunlardan öteye gidemiyor. Çocuğun veya gencin hataları, başarısızlıkları başarılarından daha çok söz konusu yapılıyor.

Aile bireyleri birbirlerinin gününü, nasıl hissettiklerini, neler yaşadıklarını merak etmiyor. Aile bireyleri çoğunlukla farklı odalarda veya köşelerde kendi ilgilerine yönelik faaliyetleri sürdürüyor. Böyle bir aile tablosunda çocuk ya da genç aileyi duygu ve düşüncelerini paylaşabilecek yakınlıkta hissetmiyor.

Ailede kendini ifade edemeyen, iletişim için yeterli ilgiyi görmeyen çocuk sosyal yaşamda da geri çekilebiliyor. Bu tarz ailelerde eşler arasında da iletişim zayıf ve mekanik oluyor. Dolayısıyla aile içi iletişim eksikliği aile bireylerini birbirlerinden uzaklaştırıyor.

Ailenin birlikte eğlenemediği, beraber zaman geçirmediği, ortak planlar yapmadığı dolayısıyla sosyal, duygusal paylaşımda bulunmadıkları görülüyor. Oysa ailenin gün içerisinde bir arada ortak zaman geçirmesi, günlerini nasıl geçirdiklerini birbirleriyle paylaşmaları gerekiyor. Bu birbirlerine önem verdiklerini ve günlük meşgalelerini merak ettiklerini karşı tarafa hissettiriyor. Basit bir “günün nasıl geçti?” sorusuyla bile bireyin hayatına dair pek çok bilgi edinilebiliyor.

Arkadaşlık ilişkileri, iş, kazanç, sıkıntılar, sağlık, eğitim ve benzeri pek çok konuda bilgi toplanabiliyor. İletişim düzenli hale geldiğinde aile bireylerinin paylaşım sıklığı doğrudan artıyor. Birbirleriyle zaman geçirmek daha keyifli hale geliyor. Haftalık tatillerde, yıllık izinlerde ailecek planlar yapmak ailenin bir arada keyifli zaman geçirme alışkanlığını geliştiriyor.

Anda Kalamamak Aile İçi İletişim Eksikliğini Doğuruyor

Gün içerisinde yaşanılan olumsuzluklar, geleceğe yönelik kaygılar, geçmişe dönük mutsuzluklar şu anı ıskalamaya neden oluyor. Evde bir arada olan ama zihinlerinde bambaşka konularla meşgul olan bireyler birbirlerinin farkına varamıyor. Kendi içerisinde yeterli huzuru, doyum ve mutluluğu bulamayan aile bireyleri birbirlerine de yetemeyeceklerini düşünüyorlar. Oysa aile olmak birbirinden haberdar olmayı, iyisiyle kötüsüyle birbirine destek olmayı gerektiriyor.

Kendi sıkıntılarıyla çocuklarını kaygılandırmak istemeyen ebeveynler sessizliği tercih ederek her şey yolunda mesajı vermeye çalışıyor. Çocuk ve gençler kimi zaman anlaşılmayacaklarını, yargılanacaklarını veya cezalandırılacaklarını düşünerek sessizliği seçiyor. Kimi zamansa aileden edindikleri modellerle sıkıntılarını kendilerine saklayarak ebeveynlerine yük olmak istemiyorlar. Dolayısıyla aile bireyleri problemleri konuşmayarak adeta problem yokmuş gibi davranıyorlar.

Anda kalamamak ve problemleri yok saymak aile içi iletişim eksikliği nedenleri olarak karşımıza çıkıyor. Mindfulness: Bilinçli Farkındalık Nedir? yazımız ile anda kalmanın önemini ve uygulama önerilerini öğrenebilirsiniz.

Zamanı Yönetememek Aile İçi İletişimsizliği Tetikliyor

Önemli bir aile içi iletişim eksikliği nedeni de zamanı verimsiz kullanmak. Özellikle her iki ebeveynin de çalıştığı ailelerde ebeveynler işle evin ihtiyaçlarını bir arada götürmekte zorlanıyor. İş yükü nedeniyle daha fazla meşguliyete zaman ayırmak zorunda kalan ebeveynler zamanı yönetmekte zorlanıyorlar.

Dolayısıyla ebeveynler dinlenmek istediklerinde veya beklenmedik bir durum geliştiğinde ilk önce birbirlerini ihmal ediyorlar. Burada genel düşünce “zaten hep birlikteyiz, bu vakti bir şekilde tölere ederiz.” düşüncesi oluyor. Oysa bir evde birlikte yaşıyor olmak etkin, yeterli ve sağlıklı ilişki kurmak için yeterli olmuyor.

Geri planda bırakma durumu sıklık kazandığında aynı davranış tüm aile bireyleri tarafından uygulanır hale geliyor. Arkadaşlar, iş, hobiler, misafirler, telefon, televizyon, boş zaman etkinlikleri için aile kolayca ikinci plana atılabiliyor.

Şiddet Aile İçi İletişimi Yaralıyor

Aile içerisinde uygulanan şiddetin her türlüsü aile içi iletişim eksikliği gelişmesine neden oluyor. Şiddet sözel, fiziksel, duygusal olarak karşımıza çıkabiliyor. Hepsinin de bireylerde yarattığı tahribat oldukça büyük oluyor. Şiddet gerek eşleri gerekse çocuk ve gençleri olumsuz etkiliyor. Aile içi şiddet özsaygıyı, özgüveni, öz değeri zedeliyor.

Bireyin aile içerisindeki huzuru, birlik ve beraberliği, güven ve korunaklı alan hissi kayboluyor. Şiddet sıklaştığında yıkımları daha da büyüyor. Şiddet eşler arasında olabileceği gibi çocuklar arasında veya ebeveyn çocuk arasında da olabiliyor. Daha yetişmiş çocukların ebeveynine şiddet uyguladığı durumlara da sıklıkla rastlanıyor.

Sağlıklı Bir Birey Yetiştirebilmek İçin Aile İçi İletişim Nasıl Olmalı? Yazımızı da okuyabilirsiniz.

Aile İçi İletişim Eksikliği Yaşayan Aileler Aile Danışmanlığı ile İletişimlerini Geliştirebilirler

Aile içi iletişim eksikliği her ne sebeple gelişmiş olursa olsun çözülebilir bir problemdir. Aile içi sağlıklı iletişimin inşa edilmesi veya onarılması iletişimsizliğin düzeyine göre zaman alabilmektedir. Ancak aile üyeleri istediği sürece iletişimsizlik probleminin üstesinden gelmek profesyonel destek ile mümkün olacaktır.

İhtiyaca göre bireysel danışmanlık, çift ve aile danışmanlığı almak gerekebilir. Çocuk veya gencin zarar gördüğü durumlarda aile danışmanlığına ek olarak bireysel çalışmalar yapılabilir.

Aba psikoloji olarak aile içi iletişim eksikliği probleminin aile bireyleri üzerindeki olumsuz etkisini aşmak üzere çalışmalar yapıyoruz. Aile içi duygusal doyumun yaşam boyu mutluluğu, akademik başarı ve kariyeri desteklediğini biliyoruz. Çalışmalarımızla ilgili bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. İçeriklerimizi takip etmek için Blog yazılarımızı ve YouTube kanalımızı takip edebilirsiniz.

Read More

Sağlıklı aile içi iletişim bireyin kişilik gelişiminde, kişisel, sosyal ve mesleki yaşamında başarı elde etmesini sağlamaktadır. İletişim sözlü veya sözsüz, yazılı veya sembolik veya jest ve mimikler gibi beden diliyle gerçekleşebilir. İletişimin olabilmesi için en az iki bireye ihtiyaç vardır. Bireyin iletişim becerisi aile içerisinde gelişmektedir.

Doğumla beraber temel bakım veren ile kurulan iletişim bebeğin büyümesi ile beraber sosyal kaynaklara yönelmektedir. Yürüyebilen, konuşabilen çocuk önce aile bireyleriyle sonrasında dahil olduğu sosyal gruplar içerisinde diğerleriyle iletişime başlar. Çocuğun iletişim modeli çoğunlukla rol model aldığı ailesinin iletişim modelidir.

İletişim becerileri gelişirken çocuğun yetiştirildiği ebeveyn tutumları, ailenin iletişim modeli, çocuğun mizacı etkili olmaktadır. Aynı zamanda çocuğun iletişim girişimlerine ailenin ve diğerlerinin verdiği tepkiler de çocuğun iletişim modelini şekillendirmektedir.

Aile içi iletişim nedir?

Aile içerisinde bir arada yaşamanın getirdiği tüm sözlü ve sözsüz diyaloglar aile içi iletişimi oluşturur. Ailede eşlerin birbirleriyle ilişkileri, ebeveynlerin çocuklarıyla ilişkileri ve kardeşlerin birbirleri ile ilişkileri iletişim becerisini etkiler. Ailede kurulan iletişim paylaşımcı, uzlaşmacı ve eşitlikçi ise aile içi iletişim demokratiktir. Böyle bir ailede demokratik-destekleyici ve hoşgörülü ebeveyn tutumu egemendir.

Ailede erkeğin sözü geçerliyse veya kararlarda bir kişinin otoritesi egemense bu ailede ilişkiler hiyerarşiye dayalı otoriter yapıdadır. Bu iletişim türü ilişkiyi zedeler ve sorunlu hale getirir. Bu tarz ailelerde baskın otorite figüründen diğer aile bireyleri çekinip, korkabilir. Yapıcı ilişkilerin olmadığı, sevginin koşullara bağlandığı, cezanın rol oynadığı bu tarz ailelerde sağlıklı iletişim gelişmez.

Böyle bir ailede birey cezadan korktuğu veya sevgiden mahrum kalacağı için kendini yeterince ifade edemez. Bunun sonucunda içe kapanık, çekingen, özgüvensiz bir birey gelişir. Daha da üzücü olan bireye en yakın olması gereken aile korkular nedeniyle en uzak noktaya itilir. Özellikle genç soru ve sorunlarını aileyle paylaşmaktan kaçınır. Genç kendini bulma yolunda riskli ilişkilere ve tecrübelere yönelebilir.

Ergenlikte Aile İçi İletişim Çok Daha Önemli Hale Geliyor

Çocukluktan gençliğe geçiş ve sonrası pek çok birey için zorlu bir dönemdir. Gencin anlayışa, ilgiye ihtiyaç duyduğu bu dönemde ev içerisinde yeterli iletişimin olmayışı bireyin gelişimini örseleyecektir. Babadan korkulan bir evde babayla iletişim çoğunlukla anne üzerinden olmakta ya da iletişim hiç kurulmamaktadır. Bazense buradaki baba rolü yerini anneye bırakmakta evde çekinilen figür anne olmaktadır.

Bu durum da yine aile içi iletişim ve ilişkilerin bozulmasına yol açar. İletişim bozukluğu ile baş etmenin tek yolu, aile içerisinde açık (doğrudan) iletişim kurabilmektir. Açık iletişim, kiminle konuşmak isteniliyorsa doğrudan o kişi ile iletişim kurmaktır. Aynı zamanda sağlıklı bir aile içi iletişim kurulabilmesi için her aile bireyinin evde rol ve sorumluluğunun olması gerekmektedir.

Anne ve babalık rol ve sorumlulukları çocuk ve genç rol ve sorumlulukları gibi. Her bir aile bireyi özelliklede eşler bireysel alanlarını korumalı, kendi hak ve sorumlulukları noktasında özgür olmalıdır. Eşlerin kendilerine çift olarak zaman ayırabilmesi kadar birey olarak da kendileriyle zaman geçirebilmeleri gerekmektedir. Ebeveynlerin birlikte ve ayrı ayrı çocuklarıyla zaman geçirmesi, kendi iletişim stillerini geliştirmeleri de oldukça önemlidir.

Ergenin Aile İçi İletişim Algısı Çocuklukta Şekillenmektedir

Aile içi iletişim stilleri bireyin iletişim diline çocuklukta yerleşmektedir. Dolayısıyla iletişim modelinde değişikliğe gitmek için ergenlik ve sonrası dönem oldukça geç kalınmış bir dönemdir. Çocukluktan itibaren ebeveynin çocuğuna vakit ayırması, açık iletişim kurması ve onunla karşılıklı etkileşimde olması gerekir. Çocukluktan itibaren ebeveyniyle sağlıklı iletişim geliştiren çocuğun özellikle ergenlikteki bocalamalarında ilk destek kaynağı ailesi olacaktır.

Çocuklukta sağlıklı aile içi ilişkiler gelişmezse ergenlikte bireyler aileden daha da uzaklaşabilmektedir. Aile ergenlik döneminde bireyin arkadaş ilişkilerine uzak kalmamalı ve mümkünse gencin arkadaşlarıyla tanışmaya açık olmalıdır. Hem genç hem de arkadaşları bu dönemdeki duygu, düşünce davranışları açısından eleştirilmemeli iletişim kanalları kapatılmamalıdır. Ceza vermek, yasaklamak, kısıtlamak yerine gence doğruyu bulma ve doğruya yönelme noktasında rehberlik edilmelidir.

Çocuk ve gençle ebeveyn arasında belli kuralların da eşlik ettiği bir arkadaşlık ilişkisi geliştirilebilmelidir. Çocuk ve gençlerin onay bulan davranışları mutlaka taktir edilmeli gerekirse ödüllendirilmelidir. Bu sayede davranışın kazanılması ve tekrarlanması sağlanacaktır. Bu durum çocuğun özsaygısının gelişmesine ve öz benlik kazanmasına yardımcı olacaktır. Bu kazanımlar ergenlik döneminde de gencin sağlıklı şekilde bireyleşmesini destekleyecektir.

Sağlıklı Aile İçi İlişki Nasıl Kurulur?

Sen Dili Değil Ben Dili Kullanılmalıdır

Etkili bir iletişim başlatabilmek ve iletişimi bu yönde sürdürebilmek için sen değil ben dili kullanılmalıdır. Sen dili karşı tarafı suçlayıcı bir konuşma tarzıdır. Sen dilini kullanan kişiler genellikle karşı tarafı eleştiren bir söylemde bulunurlar. Dolayısıyla iletişim içerisinde suçlanan kişi kendini savunmaya geçer. Savunma ve suçlamanın olduğu bir iletişim sağlıklı bir iletişim olmaktan uzaklaşır.

Sen dili ile iletişim kişinin hissettiklerinden çok kişiliğe yöneliktir. Bu nedenle sağlıklı bir aile içi iletişim kurabilmek için sen dili yerine ben dili kullanılmalıdır. Ben dilinde kişi iletişim kurarken ben ne hissediyorum? Ben ne düşünüyorum? Bunu karşımdaki kişiye en iyi nasıl aktarabilirim? Diye düşünür. Karşımızdaki kişiye kendimizi anlatmanın en iyi yolu ben dilini kullanmaktır.

İletişimde ben dili yaşanan bir durumun kişiye ne düşündürdüğünü ve ne hissettirdiğini karşı tarafa aktarır. Örneğin; sürekli bağırarak konuşan birine “çok kabasın” demek iletişimde sen dilini kullanmaya örnektir. “Bağırarak konuşuyor olmamız beni incitiyor, kaygı ve korku duyuyorum.” Demek ise ben diline örnektir. Burada kişi duygu ve düşüncelerini karşı tarafa yansıtmaktadır.

Yargılamadan veya suçlamadan duygu ve düşüncenin paylaşılmış olması karşı tarafın daha kolay empati kurmasını sağlayacaktır. “Saat kaç, niye geç kaldın?” kişinin gardını almasına ve kendini savunmaya geçmesine neden olacak bir sorudur. Sağlıklı iletişimi engelleyecektir. “Geç kalman beni oldukça endişelendi, kötü bir şey olmuş olabileceğini düşündüm. Gecikmen söz konusu olduğunda bana haber verebilir misin?” ise çok daha yapıcı bir iletişimi başlatacaktır.

Sağlıklı İletişimi Engelleyen Sözlü ve Sözsüz Mesajlardan Uzak Durulmalıdır

Sağlıklı aile içi iletişim beden dilini, kelimeleri, sözlü ve sözsüz mesajları doğru seçebilmeyi gerektirir. Göz kontağı kurmak, etkin dileme yapmak ve empati kurmakta iletişimin değerini güçlendirmektedir. Ancak ebeveynler bazen otorite kurabilmek bazen kolaya kaçmak bazense yanlış olduğunu bilmedikleri için iletişimi engelleyen mesajlar kullanabilmektedir. Emir vermek, gözdağı vermek, tehdit etmek, nasihat vermek sağlıklı bir iletişim şekli değildir.

Hata aramak, suçlamak, yargılamak ya da “ben anne-babayım” şeklinde otoriteyi kullanmak yapıcı iletişim değildir. Bireyin duygu ve düşüncelerini tahmin etmeye çalışma, sözünü kesme ya da tamamlama iletişim değildir. Konuşurken farklı şeylerle ilgilenme, alaycı imalarda bulunma, uygunsuz jest ve mimikler kullanma iletişimi olumsuz etkilemektedir.

Bireyin duygu ve düşüncelerini kestirip atma, konuyu değiştirme, çıkarsamada bulunma etkili iletişimi engellemektedir. Tüm bu hatalar tekrar ettiğinde bireyler arasındaki sağlıklı iletişim kanalı yok olmaktadır. Bu da beraberinde iletişimden kaçınmayı ya da yanlış anlaşılmaları veya çatışmaları getirmektedir.

İletişimde Etkin Dinlemenin Önemi Göz Ardı Edilmemelidir

İyi bir dinleyici, iletişim kurduğu kişinin yalnızca söylediklerini değil, beden dilinin, jest ve mimiklerinin verdiği mesajları da duyar. Bunu duyabilmek için göz kontağı kurmak, tüm bedenimiz, dikkatimiz ve farkındalığımız ile iletişimde olmak gerekir. İletişim anında burnumuz ile ayak uçlarımız dinlediğimiz kişiye doğru olmalıdır. Zihnimizde başka düşünceler olmamalı, elimiz başka şeylerle ilgilenmemelidir.

Telefonla, tabletle, gazete ve televizyonla ilgilenirken başka birini etkin dinleyebilmeniz mümkün değildir. Siz dinleyebilseniz bile karşınızdakine vereceğiniz mesaj “değersizim, söylediklerimin onun için bir önemi yok” olacaktır. Sağlıklı aile içi iletişim için karşınızdakine söylediklerini ilgiyle dinlediğinizi, merak ettiğinizi sözlü mesajlarla hissettirmeniz gerekir.

Başınızla onaylama, mimiklerinizle duyguya eşlik etme iletişimi güçlendirir. Ara ara “bunu mu söylemek istedin, doğru mu anladım” gibi teyit alma mesajlarını iletişime ekleyebilirsiniz.

Çocuğun Duygu, Düşünce ve Davranışları Ebeveyn Tarafından Çocuğa Geri Yansıtılmalıdır

Çocuğun veya gencin ailesi tarafından anlaşıldığını hissedebilmesinin bir diğer yolu da verdiği mesajların aile tarafından yansıtılmasıdır. Aile içi iletişimin etkili olabilmesi için iletişimde yansıtmalar kullanılmalıdır. Ağlayan bir çocuğa “canın yandı ve şu an ağlıyorsun”, “korktun ve ağlıyorsun”, “üzüldün ve ağlıyorsun” demek duygunun yansıtılmasına örnektir.

Çocuğun duygusunun ebeveynin kelimeleriyle çocuğa geri yansıtılması engelleme, kısıtlama veya bastırmadan daha etkilidir. “Yeter artık ağlama! bunda ağlayacak ne var? ağlama bak kızarım! ağlama üzülüyorum. Erkek adam ağlar mı? “Gibi müdahale ve engellemelerden çok daha etkili bir yöntemdir. Çocuğa “Şu an ben ağlıyorum ve ebeveynim neden ağladığımı anlıyor.” Duygusunu hissettirir.

Oyuncaklarını kıran bir çocuğa “hiçbir şeyin değerini bilmiyorsun, artık bunlarla oynamak yok.” Demek yerine “şu an çok öfkelisin, çok sevdiğin halde oyuncağına zarar verdin. Öfkenin nedenini konuşmak ister misin? Seni bu kadar kızdıran ne?” denilebilir.

Duygu, düşünce ve davranışın yapıcı dille geri yansıtılması sağlıklı aile içi iletişim için değerlidir. Bu yansıtmalar hem çocuğun olumsuz duygu, düşünce ve davranışını hafifletecek hem de çocuğa “anlaşıldım” hissini yaşatacaktır. Aile içi iletişim becerilerinizi geliştirmek ve çocuğunuzun sağlıklı gelişimine destek olmak için profesyonel destek alabilirsiniz. Aile danışmanlığı alabilir, çocuğunuzun iletişim becerilerini geliştirmek için oyun terapisini de değerlendirebilirsiniz.

Read More

Çocuk ve aile iletişimi küçük yaşlarda önem taşıdığı kadar ilerleyen süreçlerde de kişi üzerinde etkisini gösterir. Genelde çocukluk döneminde aileyle olan ilişkinin çocuğun davranışlarına ve karakterine etkisinden söz edilmektedir. Ancak ilerleyen süreçlerde bile kişinin davranışlarının özellikle anne ile olan iletişimden etkilendiğiyle ilgili araştırmalar bulunmaktadır. Yaş arttıkça aileyle evlerin ayrılmasıyla beraber anne ile olan iletişimden sıyrılma yaşandığı düşünülse de hala etkisinin devam ettiğine dair bulgular vardır. Bu hayat boyu etkisi süren iletişimin nasıl olmasının faydalı olacağına dair bazı pratik bilgileri blog yazımızdan edinebilirsiniz.

Çocuk ve aile iletişimi başlangıçtan sağlam bağlarla oluşturulmalıdır. İlerleyen dönemlerde, özellikle ergenlikte çocuğuyla iletişim kurmakta zorlandığını belirten ebeveynlerin çoğu çocuklukta da bazı yanlış bağ kurma yolları denemiş olabilir. Ergenlik dönemi çocuğun kendini tanımaya başladığı ve anne babadan ayrı bir birey olduğunu kavramaya başladığı bağımsızlığı öğrendiği bir dönemdir. Elbette bu dönemde ebeveynle çocuk arasında çatışmalar olacaktır. Ancak çocukla iletişimi güçlü olan aile bu sorunları daha sağlıklı bir şekilde atlatabilmektedirler. Örneğin çocuğun sorunlarını kendiyle paylaşmadığını iddia eden ebeveynlerin () sorunlara yaklaşımıyla ilgili iletişim problemi yaşıyor olmaları muhtemeldir. Ebeveynin iletişim gücü baştan işlevselleştirilirse ergenlik gibi kritik dönemlerde çocuk üzerinde iz bırakıcı sorunlar yaşanma olasılığı azalacaktır.

Çocuk ve Aile İletişimi Nasıl Gerçekleşir?

Çocuk ve aile iletişimi başlarda ailenin ilgisi ve bağ kurma biçimiyle şekillenecektir. Çocuk belli bir döneme kadar konuşamasa bile dış dünyayı ailesiyle, bakım verenleriyle kurduğu iletişime bağlı olarak tanımaya başlayacaktır. Bu dönemde ailenin iletişimi çok önemlidir. Bebeklerin anne karnında bile dış dünyadaki sesleri algılayabildiklerine dair bulgular vardır. Bu nedenle bebeklik döneminde hatta anne karnından itibaren şefkatli konuşmalar ve paylaşımlar yapmak değerli olacaktır. Bebekliğin ilk dönemleri çocuğu olabildiğince yalnız bırakmamak gereklidir. Anne ile olan bağı ilk dönemler çocuğun dünyasıdır. Bu nedenle o bağı zedelememek adına ilk birkaç ay annenin bebekle vaktinin neredeyse tümünü geçirmesi değerli olacaktır. Araştırmalar bebeklerin ilk 8 aya kadar kaybolan objeleri aramadıklarını bulmuştur. Bu bilgiden yola çıkarak 8 aya kadar bebeğin annesinin görebileceği bir yerde olmasının annesinin kaybolduğu korkusu yaşamaması adına faydalı olacağını söyleyebiliriz.

Çocuk ile aile iletişimi için ilerleyen süreçte farklı bir tutum sergilenmelidir. 6-24 aylık dönemde çocuğun bakım verenlerle olan bağı iyice şekillenmeye başlayacaktır.  Bu dönemde çocukta ayrılık kaygısının oluşması olması beklenen bir şeydir. Bu bakım verenle doğru bir bağlanma içerisinde olduğunu gösterir. Ancak bu dönemde özellikle 8. Aydan sonra annenin çocuğu alıştıracak şekilde çocuğa “Ben birazdan geleceğim.” diyerek birkaç dakikalığına başka bir odaya gidip gelmesinde sakınca yoktur. Hatta sağlıklı bağlanma adına etkili olacaktır. Çocuğun sizin belirtmenizle beraber geri geldiğinizi görmesi güven duygusunu pekiştirecektir

ve zamanla sizin ortadan kaybolmanıza dair kaygıları sağlıklı oranda azalacaktır. Çocuğun tamamen bağımsız olup sizin yokluğunuzda hiç endişelenmemesi de beklenen ve istenen bir şey değildir. Doğru iletişim yoluyla bunu dengelemek önemlidir. Gidileceği zaman ne zaman dönüleceği bilgisiyle beraber belirtilmesi en sağlıklısı olacaktır.

Bu Konuda Nelere Dikkat Edilmelidir?

Çocuk ve aile iletişimi çocuğun algısının artmasıyla sözel iletişim yönüne doğru kayar. Sözel iletişimin ilk dönemleri söylenilen şeyler ve açıklamalar elzemdir. Çocuklar yeni konuşmayı öğrenecekleri dönemler dikkat kesilirler ve her duyduklarını kaydederler diyebiliriz. Bu nedenle ilk konuşma dönemleri sadece çocukla konuşmalarınız değil onun yanındayken başkalarıyla olan konuşmalarınız da kıymetlidir. Bunlara da dikkat edilmelidir. Genel hatlarıyla her yaşta çocuğa yapabilecekleri göz önünde bulundurularak özgürlük alanı tanınmalıdır. Algısı geliştikçe hem özgüveni açısından hem de kendinin bir birey olduğunu anlaması adına bazı yaşına uygun kararları vermesi için ona izin verilmeli ve fikri sorulmalıdır. Bu çocukluktaki aile ile olan pozitif etkili iletişimin izleri yetişkinlik dönemindeki özgüvene ve sosyal yeterliliğe yansıyacaktır.

Çocuk ve aile iletişimi hakkında detaylı bilgi almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Farklı konularda bilgilendirici videolara ulaşmak için aba Psikoloji YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More