Mindfulness yani dilimize geçen diğer anlamıyla bilinçli farkındalık ile yaşadığımız yüzyılın en büyük ihtiyacını karşılayabilirsiniz. Yani anda kalabilir, anda gerçekleşen olaylara ve düşüncelere odaklanır ve bu farkındalıkla olanı olduğu gibi kabul edebilirsiniz. Bu sayede kariyerinizde, kişisel yaşamınızda ve sosyal ilişkilerinizde çok daha başarılı olabilirsiniz. Bu yazımızda bilinçli farkındalık ile kariyerinizde nasıl daha başarılı olabileceğinize değineceğiz.

“Anda olmak” ne ifade ediyor ve “başarılı olmak için buna neden ihtiyacım var?” diyebilirsiniz. Aslında bunun cevabı da yine farkındalık içeriyor. Yaşadığımız yüzyıl insanoğlunu durmaksızın bir şeylerin peşinde koşmaya sevk ediyor. İçinde bulunduğumuz her durum, her ortam bizden bağımsız bir stres taşıyor. Bu yüzyılda üstleneceğimiz tüm roller kendi içinde farklı zorluklar barındırıyor.

Öğrenci olmak; sınavlarda başarılı olmayı, iyi bir kariyer belirlemeyi, iyi bir eğitim için diğerleriyle rekabet etmeyi gerektiriyor. Yetişkin olmak; hayatını kazanmayı, yaşam standartlarını artırmayı dolayısıyla kariyerinde ortalamanın üzerine çıkmayı gerektiriyor. Yaşam içerisinde üstlendiğimiz pek çok rol var. Her rolün kendi içinde sorumlulukları var. Rolleri gerçekleştirirken karşılaştığımız içsel veya dışsal pek çok zorluk var.

Roller, sorumluluklar ve beklentilerle o kadar çevriliyiz ki gelecekle geçmiş arasında uçuşuyor bir türlü anda kalamıyoruz. Duygu ve düşüncelerimizdeki bu zamansal dalgalanmalar ise bizi andan uzaklaştırdığı gibi performansımızı da olumsuz etkiliyor. Konsantre olmakta, dikkati sürdürmekte güçlük yaşıyor, sırf bu nedenle hatalı işler yapıyor ya da ciddi zaman kaybı yaşıyoruz.

İletişim kurarken karşımızdakini etkin dinleyemiyor, empati yapamıyor, yanlış anlayabiliyor ya da yanlış anlaşılabiliyoruz. Zamanı yönetmekte zorlanıyor, zaman baskısı ile organize olmakta güçlük çekiyoruz. İşlerimiz bir türlü yetişmiyor, bitmiyor. Kişisel yaşama, aileye, sevdiklerimize ya da kendimize yeterince zaman ayıramamaktan dert yanıyoruz. Ancak onlarla geçirdiğimiz anlarda da anda kalamıyoruz. İşyerinde onları, onlarlayken biriken işleri düşünüyoruz.

Mindfulness eğitimi ise bize tüm bu zorluklarla başa çıkabilmek için bilinçli farkındalık becerisi kazandırıyor.

Otomatik Pilotta Yaşıyoruz

Pek çoğumuz günümüzün büyük bir bölümünü otomatik pilotta geçiriyoruz. Yani yediğimiz yemeğin, yürüdüğümüz yolun, sürdüğümüz aracın, yaptığımız sohbetin, okuduğumuz metnin ya da çevremizde olup bitenin farkında değiliz. Çiçeklerin arasından geçip kokularını fark etmiyor, denizin kıyısından yürüyüp dönüp bakmıyoruz. Yere basan ayaklarımızın, tenimize değen rüzgarın farkında değiliz.

Otomatik pilotta konuşuyor, otomatik pilotta yaşıyoruz. Anda değiliz, bu nedenle de hiçbir şeyin tadına varamıyoruz. Günümüzün büyük bir bölümü yükselen binalarda, camekanlar arkasında geçiyor. Bilgisayar karşısında, gökyüzünü görmeden çalışıyor, kısa molalarda da bu ihtiyaçlarımızın farkına varamıyoruz. Doğrudan temiz havaya çıkmak, güneşe bakmak, doğada bir yürüyüş yapmak çoğunlukla izin günlerine öteleniyor. Yaptığımız çoğu eylem zorunluluk ya da gereklilikten.

Çalışırken molayı, moladayken işi düşünüyoruz. Tüm gün çocuğumuz burnumuzda tütüyor ama onunlayken de başka işlerle ya da düşüncelerle meşgul oluyoruz. Trafik, rekabet, ekonomik sıkıntılar, salgınlar, şiddet, terör… Günümüzün büyük bölümü ise bu ve çok daha fazla negatif durum, olay ve haberle çevrili. Dolayısıyla güç içerisinde deşarj olamadığımız gibi daha da fazla stres, kaygı ve olumsuzluk yükleniyoruz.

Mindfulness ile edindiğimiz bilinçli farkındalık ise olumsuz duygu, düşünce ve olaylar içerisinde psikolojik sağlamlığı destekliyor.

İlgi Alanlarınıza Zaman Ayırmanız Zihni Dinlendiriyor

İlgi alanlarınıza yönelik mesleklere yönelmeniz başarıyı artırdığı gibi, ilgi alanlarınıza yönelik aktivitelerde bulunmak zihninizi dinlendiriyor. Sadece ilgi alanlarınızda değil çok daha basit aktivitelerle de zihninizi dinlendirebilir, motivasyonunuzu artırabilirsiniz. Molada yapacağınız nefes odaklı mindfulness egzersizi enerjinizi yükseltebilir. Sabahları işe gelmeden önce bilinçli farkındalık ile yapacağınız 15 dakikalık yürüyüş zihniniz için dinlendirici olabilir.

Kendi dinlenme biçiminizi kendiniz oluşturmanız gerekiyor. Zihninizi dinlendirebilmek için bir işi yapmak için değil keyif aldığınız, iyi hissettiğiniz için yapmanız gerekiyor. Araştırmalarında gösterdiği üzere beynimiz gerçekten yapmayı sevdiğimiz aktiviteleri yaptığımızda dinlenmeyi gerçekleştiriyor.  Yorucu olarak gördüğümüz aktiviteler dahi sevdiğimiz ve özümsediğimiz zaman zihinsel olarak rahatlıyoruz. Buna karşılık koca bir yılın yükünü atmak, dinlenmek, deşarj olmak için planladığımız tatillerde dinlenemeyebiliyoruz.

Çünkü beynimizi dinlenme noktasına getirmekte zorlanıyoruz. Çoğu zaman tatile gitmemiz gerektiği için gidiyoruz. Bedenen tatil beldesinde zihnen hala gelecek haftanın işlerinde ya da geçmişin aksiliklerinde oluyoruz. Dolayısıyla hala sizi yoran günlük hayatın stresini yanınızda, zihninizde taşıyorsunuz. Dinlenmek gereklilik ya da planlanmış bir hal aldığında zorlaşabiliyor. Halbuki ilgi alanlarımıza yönelik aktiviteler ya da çok daha basit faaliyetler de dinlenme olabilir.

Sizi şu andan uzaklaştıran her duygu, düşünce, olay dikkatinizi dağıtıyor. Anın tadını çıkarmanızı engelliyor. Hayat anlardan ibaretken, anları ıskalıyor olmanız hayatı da kaçırmanıza neden oluyor. Bu nedenle kaygıyla başa çıkmakta, stresi yönetmekte, konsantre olmakta, hatırlamakta güçlük yaşıyoruz.

Oysa zihin dinlenmek istiyor. Anda kalmak, farkındalıkla olanı, duyguyu, düşünceyi, davranışı kabul etmek istiyor. Zihnin bu talebini gerçekleştirmek için yapılan egzersizlere de mindfulness egzersizleri deniyor.

Bilinçli farkındalık çalışmaları ile birey duygu ve düşüncelerini olduğu gibi, yansız, yargısız, objektif şekilde kabul ediyor. Şu anda da zihniniz, bu yazıyı okuduktan sonra yapacaklarınızda olabilir. Atacağınız bir maili, yapacağınız yemeği, temizliği, çocuğunuzun ihtiyaçlarını düşünüyor olabilirsiniz. Ay sonu ödemelerinizi, iş yerindeki bir olayı düşünüyor kaygı ya da stres duyuyor olabilirsiniz.

Stresle Başa Çıkmak Kolaylaşıyor, Kaygı Azalıyor

Mindfulness egzersizlerini düzenli olarak kullanmak stres hormonu olan kortizon üretimini de azaltıyor. Kaygı, yorgunluk, gerginlik, fiziksel ağrı hissini azaltıyor. Mindfulness eğitimi ile geliştirilecek bilinçli farkındalık becerisi bireye anda kalmayı, duygu, düşünce ve olayları nazikçe kabul etmeyi öğretiyor. Nefese, duyulara ya da duygu ve düşüncelere odaklanan birey bu sayede sakinleşiyor.

Nefes alıp vermek gibi zihne gelen duygu ve düşüncelerde gelir ve giderler. Her gelen duygu ve düşünce kabul edilir, objektif ve yargısız değerlendirilip uğurlanır. Yerine istendiği taktirde daha olumlu ve yapıcı duygu ve düşünceler gelebilir. Bu farkındalık bireyi rahatlatır. Duygu ve düşüncelere karşı hoşgörü gelişir. Yargı azalır. Sonucunda zihin rahatlar, beden rahatlar. Stres ve kaygı bu sayede azalır.

Gün içerisinde bu tekniklerin birkaçını denemek, daha etkili bir iş ve yaşam dengesi kurmanızı sağlar. Üstelik mindfulness egzersizleri için özel mekanlara, ekipmanlara ya da belli başlı bir süreye ihtiyacınız yok. Günün her anı, her ortamda ve herhangi bir ekipmana ihtiyaç duymaksızın kolayca yapabilirsiniz.

Mindfulness: Bilinçli Farkındalık Egzersizleri ile Olumsuz Duygu ve Düşünceleriniz Üzerinde Özdenetim Sağlayabilirsiniz

Bilinçli farkındalık duygu, düşünce ve davranışlara önyargısız, objektif şekilde bakabilmenizi kolaylaştırır. Bu teknik geliştirildiğinde kişinin duygu, düşünce ve davranışları üzerindeki farkındalığı ve özdenetimi artar. Dolayısıyla kişinin performansını düşüren, motivasyonunu kıran olumsuz duygu ve düşüncelerle de daha kolay başa çıkılabilir.

Duygularımıza eşlik eden düşüncelerimizdir. Çoğunlukla bir düşünce duyguyu getirir açığa çıkan duygu daha güçlü bir düşünceyi çağrıştırır ve daha güçlü bir duygu açığa çıkar. Bu duygular bedende farklı duyumsamalara neden olur. Nabızda artış, terleme, titreme gibi. “Başarısız olacağım” düşüncesi olumsuz duyguları tetikler kişiye rahatsızlık veren bu duygular “rezil olacağım, bildiğimi unutacağım, sorulara yanıt veremeyeceğim ” gibi artarak tekrar eden yeni düşünceleri getirir.

Bu düşünceler daha güçlü duyguları doğurur. Sonucunda çarpıntı, terleme, titreme, kızarma, nefes darlığı gibi fizyolojik belirtiler açığa çıkar. Böyle bir durumda duygularınız üzerinde bilinçli farkındalık geliştirmek için kendinize şu 3 soruyu sorabilirsiniz:

  • Şu an ne düşünüyorum?
  • Bedenimde ne hissediyorum?
  • Bu duygu beni hangi davranışa yönlendiriyor?

Bu sorular mevcut duyguyu tanımanızı ve duygunuz üzerinde farkındalık geliştirmenizi sağlar.

Düşünceleri yönelik bilinçli farkındalık geliştirmek için ise iç sesinize ve size ne söylediğinize odaklanmalısınız. Nasıl ki başkalarının söylediklerini duymak için onları dinlemek gerekiyor. Kendi iç sesinizi duymak için de dinlemeniz gerekir. İç sesiniz size ne diyor? Zihninize gelen düşünceler ne? İç sesinizin fısıldadığı mesajları bir yere not edebilirsiniz. Bu mesajları yargısız, objektif şekilde dinlemelisiniz.

Bu mesajlar ne kadar gerçek? ne kadar sizi temsil ediyor? Bu mesajları başkalarıyla paylaşsanız doğruluğunu desteklerler mi? İç sesiniz diğerlerinin düşünceleriyle uyumlu mu? Bugün iç sesinizin size “başarısızım” dediğini duyduysanız objektif değerlendirdiğinizde bu ne kadar gerçeği temsil ediyor. Yöneticiniz, ekip arkadaşlarınız ya da aileniz bu düşüncenizi destekliyor mu? Yoksa kendinize farkında olmadan haksızlık mı ediyorsunuz?

Kendinizi, emeğinizi yeterince taktir etmiyor olabilirsiniz. Mevcut performansınızı alkışlamayı ihmal ediyor, çok daha iyisine ulaşmak için kendinizi zorluyor olabilirsiniz. Ancak başarı için verdiğiniz emek kadar, motivasyonunuzu sağlamak için de emek vermelisiniz.

Mindfulness: Bilinçli Farkındalık ile Kariyerinizde İlerlemek İçin Özgüveninizi Geliştirin

Fiziksel bir rahatsızlığımız ya da bedenimizde bizi mutsuz eden bir değişiklik olmadıkça bedenimizin farkında olmayız. Oysa sahip olduğumuz beden sayısız beceri ve işleve sahiptir. Bu işlevlerin değerini ise çoğunlukla mahrum kaldığımızda fark ederiz.

Mindfulness eğitimi ile bilinçli farkındalık becerisi geliştirdiğinizde bedeninizi, fiziksel özelliklerinizi zarafetle kabul edersiniz. Kendinizi görünüşünüzle, olduğunuz halinizle sever, biricik olduğunuzu ve öz değerinizi fark edersiniz. Kusurlara yönelmektense, sahip olduklarınıza şükreder, minnet duyar ve teşekkür edersiniz.

Bu özü kabul ediş ve değeri fark edilmeyene yönelik farkındalık bireyin özgüvenini geliştirir. Artık performans sergilemek ya da yeni bir ortama girmek daha az stres yaratır. Hatalar ve kusurlar da hayatın bir parçası kabul edilir ve hata yapmaktan korku duyulmaz. Bu sayede topluluk içerisinde performans sergilemek; sunum yapmak, bir toplantıda söz almak, bir projede rol almak daha kolay hale gelir.

Mindfulness Bilinçli Farkındalık Eğitimi Almak İçin Bizimle İletişime Geçebilirsiniz

Mindulness bilinçli farkındalık yöntemiyle sosyal ilişkilerinizden, kariyerinize pek çok alanda daha mutlu ve başarılı olabilirsiniz. Anda kalmakta güçlük yaşıyor, kendinizi sıklıkla geleceğe ya da geçmişe odaklı duygu ve düşünceler içerisinde buluyor olabilirsiniz. Dikkatinizi toplamakta, zamanı yönetmekte, iyi bir dinleyici olmakta güçlük yaşayabilirsiniz. Tüm bu zorluklar ve yol açtığı diğer olumsuzluklar nedeniyle başarısızlık yaşıyor, potansiyelinizi açığa çıkaramıyor olabilirsiniz.

Mindfulness yöntemiyle tüm bu zorlukları aşmanızda Aba psikolojiden destek alabilirsiniz. Uyguladığımız farklı test ve envanterlerle ilgi, beceri ve yetkinlik alanlarınızı belirleyebilir, kariyerinize yön verebilirsiniz. Mindfulness Bilinçli farkındalık eğitiminin yanı sıra stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hizmetimizden de faydalanabilirsiniz.

 

Read More

Mindfulness yani Türkçedeki karşılığı ile bilinçli farkındalık son yıllarda oldukça duyduğumuz ve sıklıkla kullanılır hale gelen bir kavramdır. Bu tekniğe yönelik uygulama örneklerine, içeriğine yönelik bilgilere sosyal medyada, televizyonda ya da internet sayfalarında denk gelmiş olabilirsiniz. Halihazırda çalışan bir bireyseniz iş yerinizde düzenlenen eğitimlere katılmış ya da arkadaşlarınızdan duymuş olabilirsiniz.

Sadece iş hayatında değil akademik yaşamınızda da sık sık mindfulness kavramıyla karşılaşabilirsiniz. Özellikle kalabalık şehirlerin getirdiği kaos, zaman baskısı, bir şeylere yetişme telaşı anı ıskalamamıza neden oluyor. Zihnimizi gelecekteki işlerimiz ya da geçmişteki deneyimlerimizle sürekli olarak meşgul tutuyoruz. Dolayısıyla anda kalamıyor, anı yaşayamıyoruz. Öğrencilerin gelecek için yaptığı yatırımlar, hayatlarının yönünü belirleyen önemli sınavlar bugünden çok geleceğe odaklanmalarına neden oluyor.

Ekonomik kaygılar, stres, zamansızlık, geleceğin belirsizliği ve daha pek çok faktör bizi andan uzaklaştırıyor. Geçmişe dönük olumsuz deneyimler, hayal kırıklıkları bugünü efektif yaşamamızı engelliyor. Tüm bunlar anda kalmak için kişinin duygu, düşünce ve davranışları üzerinde denetim sağlayabilmesini gerekli hale getirdi. Sahip olduğumuz ama koşullar nedeniyle uzaklaştığımız bu beceriyi yeniden geliştirme ihtiyacı açığa çıktı. Mindfulness bu nedenle son dönemde oldukça popülerleşti.

Pandemiyle beraber değişen yaşam düzenimiz ve artan kaygılarımız sonrasında da bilinçli farkındalık çalışmaları yaygınlaştı. Bu yazımızda mindfulness hakkında detaylı bilgi paylaşacağız. Nedir? Ne işe yarar? Tekniklerden örnekler ve kullanım alanları hakkında bilgi vereceğiz.

Mindfulness : Bilinçli Farkındalık Nedir?

Mindfulness en basit anlamıyla şimdiki zamana yönelik farkındalık geliştirmektir. Bilinçli farkındalık aracılığı ile içinde bulunduğumuz anda açığa çıkan duygu, düşünce ve olayları o anda değerlendiririz. Bu değerlendirmeyi yaparken duygu, düşünce ve davranış üzerinde bilinç oluşturabilmek, yargısız ve nazik değerlendirebilmek gerekir.

Dikkatimizin de bu an da gerçekleşen duygu, düşünce ve davranış üzerinde odaklanabilmesi gerekmektedir. Zihne gelen farklı duygu, düşünce ve olaylar ayrıştırılabilmeli, birbiriyle iç içe geçmesine izin verilmemelidir. Bu bahsediş size zorlu bir eylem gibi görünmüş olabilir. Ancak denediğinizde ve geliştirmek üzere pratik yaptığınızda uygulama kolaylığını göreceksiniz. Basit bir uygulama yapalım birlikte.

Şimdi etrafınızdaki herhangi bir nesneye yönelin. Bu masada duran bir kalem, bardak ya da bir meyve olabilir. Şimdi bu nesneyi elinize alın. Daha önce bu nesneyle ilgili öğrendiğiniz, deneyimlediğiniz her şeyi bir kenara bırakın. Sanki onunla ilk kez karşılaşıyormuş, ne olduğunu hiç bilmiyormuş gibi inceleyin onu. Renklerine, şekline, hatlarına, üzerindeki dokulara dikkat edin.

Onu koklayın, herhangi bir kokusu var mı? Bildiğiniz farklı bir koku ile benzer mi? Bu bir yiyecekse tadına bakın. Damağınızda bıraktığı lezzeti değerlendirin. Tatlı mı, tuzlu mu, ekşi mi? Her yerinde aynı lezzet mi var, örneğin kabuğunun lezzeti ile içindeki lezzet aynı mı? Daha iyi olgunlaşmış yerleri ile taze yerlerinin lezzeti aynı mı?

Dikkatinizi vermekte güçlük çekiyor, düşüncelerinizi toparlayamıyorsanız gözlerinizi kapatarak tekrar deneyin. Yaptığınız tüm bu değerlendirme mindfulness tekniğine bir örnek niteliğindedir. Bilinçli farkındalık duygu, düşünce ve davranışlara önyargısız, objektif şekilde bakabilmenizi kolaylaştırır. Bu teknik geliştirildiğinde kişinin duygu, düşünce ve davranışları üzerindeki farkındalığı ve özdenetimi artar.

Mindfulness hiçbir şey düşünmeme ya da düşünceyi bastırma tekniği değildir. Bir din, kültür ya da inanış da değildir. Mindfulness fiziksel rahatlama sağlayan, kasları güçlendiren, denge sağlayan bir egzersiz de değildir. Bilinçli farkındalık kişiye duygu, düşünce ve davranışlarını yargısız, yönsüz, objektif şekilde değerlendirme fırsatı sunar.

Mindfulness Tekniği Neden Önemli, Bizim için Faydası Ne?

Dikkati Odaklamayı ve Sürdürmeyi Kolaylaştırıyor

Mindfulness aracılığı ile yaşadığınız an da kalmanız kolaylaşır. Bu tekniği düzenli olarak kullanan bireyler geçmiş ya da gelecek odaklı duygu, düşünce ve davranışlarında azalma olduğunu iletmektedir. Ayrıca bu teknik bireyin dikkat süresini ve konsantrasyonunu da arttırmaktadır. Gün içerisinde dikkatinizi vermekte zorlandığınız, başka duygu ve düşüncelerle sıklıkla bölündüğünüz durumlarda dikkat önemlidir.

Dikkatimizin kolayca bölünmesi işimizdeki verimliliği, iletişimlerimizin kalitesini ya da öğrenmemizi güçleştirir. Dolayısıyla gerek sosyal ilişkilerde gerekse eğitimde ve iş hayatında dikkati verme ve sürdürme önemli bir beceridir. Mindfulness yani bilinçli farkındalık çalışmaları bireyin dikkatini geliştirmesini sağlamaktadır. Çünkü mindfulness zihne gelen diğer duygu ve düşünceleri dışarıda bırakıp odaklanılan duygu ve düşünceye yoğunlaşmayı sağlar.

Günlük yaşam içerisinde sıklıkla andan uzaklaşırız. İşten eve dönerken yürüdüğümüz yolu fark etmeden varırız eve. Etrafımızda olup bitenden ya da kaç adım attığımızdan, aldığımız nefesten habersiz gireriz eve. Araba kullanırken ya da bir iş yaparken vücudumuz işi yapar ama kafamız bambaşka yerlerde olur. Onca yolu nasıl geldik, o yemeği nasıl pişirdik anlam veremeyiz.

İşte bu farkında olmadan yaptığımız davranışlar bir ezber haline gelir, zihni otomatik pilota devrederiz adeta. Otomatik pilottayken yürürüz, çalışırız, sohbet ederiz, yemek yeriz. Bilinçli farkındalık ile ezbere davranışları farkındalıklı davranışlara çevirebilirsiniz. Yediğiniz yemekten, yürüdüğünüz yoldan, sürdürdüğünüz sohbetten keyif alırsınız.

Empati Kurmayı ve Stresle Başa Çıkmayı Kolaylaştırıyor

Stresle başa çıkmayı, sorunlara yapıcı çözümler getirmeyi kolaylaştırır. Mindfulness aracılığı ile daha kolay empati kurabilir, kendiniz kadar diğerlerine yönelikte farkındalık geliştirebilirsiniz. Duygu, düşünce ve olaylara yönelik objektif bakış açısı geliştirebilirsiniz. Kendinizi, çevrenizi ve dünyayı daha farklı bir gözle değerlendirebilir, daha yapıcı yaklaşım sergileyebilirsiniz. Dolayısıyla mindfulness kendinizden memnun olmanızı, çevrenizle daha iyi ilişkiler kurmanızı ve kariyerinizde öne çıkmanızı sağlar.

Yaşadığımız deneyimlerden ders çıkarabildiğimiz müddetçe benzer hataları yapmayı bırakırız. Mindfulness yalnızca hoşa giden deneyimleri gözden geçirmek değil hoşumuza gitmeyen deneyimleri de gözden geçirmemizi sağlar. Bu sebepten ötürü, hayatında bilinçli farkındalığı uygulayabilen kişiler hatalarının sebepleri üzerinde yoğunlaşarak kendilerini geliştirme yolunda büyük adımlar atarlar.

Mindfulness egzersizlerini düzenli olarak kullanmak stres hormonu olan kortizon üretimini de azaltıyor. Kaygı, yorgunluk, gerginlik, fiziksel ağrı hissini azaltıyor. Gün içerisinde bu tekniklerin birkaçını denemek, daha etkili bir iş ve yaşam dengesi kurmanızı sağlıyor. Üstelik mindfulness egzersizleri için özel mekanlara, ekipmanlara ya da belli başlı bir süreye ihtiyacınız yok. Günün her anı, her ortamda ve herhangi bir ekipmana ihtiyaç duymaksızın kolayca yapabilirsiniz.

Mindfulness, formal ya da informal olarak iki farklı şekilde uygulanabilir. Formal uygulama her gün düzenli olarak bu egzersiz için belli bir zaman ayırmanızı gerektirir. İnformal uygulamada ise uygulamayı istediğiniz her an, her duygu, duyu, düşünce ve olay üzerinde yapabilirsiniz. Egzersizi yaparken sadece nefese odaklanabilir, duyulara odaklanabilir, duygu ve düşüncelere odaklanabilirsiniz.

Mindfulness : Bilinçli Farkındalık Egzersizleri

Nefes Odaklı Mindfulness Egzersizi

Mindfulness için en önemli çalışmalardan biri nefes farkındalığıdır. Nefes zihin ile kurulan en kolay bağlantı adeta beden ile zihin arasındaki bir köprüdür. Stres, kaygı, korku anında ya da duygu ve düşüncelerimiz üzerindeki kontrolümüzü kaybettiğimizde nefes ile yeniden ana odaklanabiliriz. Bu tarz kontrolü kaybettiğimiz ya da andan uzaklaştığımız durumlarda yapmamız gereken nefesimizi takip etmektir.

Ancak bu derin nefesler alıp vermek, nefesi tutup bırakmak, hızlandırmak veya yavaşlatmak değildir. Şimdi bilinçli farkındalık ile basit bir nefes çalışması deneyebilirsiniz. Bu çalışma sürekli değişen düşünceleri, duyguları, bedensel duyumlarımızı fark etmek için bize yardımcı olacak. Bu egzersizi oturarak ya da ayakta yapabilirsiniz. Otururken omurganızı dik tutacak şekilde bir koltuğa ya da sandalyeye yaslanabilirsiniz.

Ayaktaysanız elleriniz açık şekilde uyluk kemiği hizasında durmalıdır. Oturuyorsanız eller açık ve avuç içleri dışarıya dönük şekilde diz üstünde durabilir. Odaklanmak için gözlerinizi kapatabilir ya da aşağıya doğru bakabilirsiniz. Nefesinize odaklanın ve nefesin vücudun hangi bölgesinde toplandığına dikkat edin. Karnınızda mı yoksa göğsünüzde mi? Ardından nefes alışverişlerinizi takip ederek normal bir şekilde nefes almaya devam edin.

Bunları yaparken dikkatiniz dağıldığında neler düşündüğünüzü fark edin ve nefes almaya devam edin. Meditasyonu yaparken sadece nefesinizle birlikte olun nefesinizin akmasına izin verin. Her bir nefeste nefesinizi rahatça hissedebileceğiniz, burun delikleri, karın, göğüs kafesi gibi bir noktaya dikkatinizi verin. Dikkatinizi yoğunlaştırabildiğiniz yerde kalın. Bazı insanlar karnının yükselmesine ve düşmesine odaklanmayı daha kolay bulur.

Kimisi ise buruna giren ve çıkan havaya odaklanmayı seçer. Sizin için en ideal olanı belirleyerek devam edin. Zihninize gelen farklı düşünceler olursa onları nezaketle kabul edin ve ardından zihninizden gönderin. Egzersizi birkaç dakika boyunca sürdürün. Artık gözlerinizi açabilirsiniz. Odağınızı değiştirmeden biraz olduğunuz anda kalın. Bu egzersiz size ne hissettirdi, şu anki duygunuz ne biraz üzerine düşünün.

Duyu Odaklı Mindfulness Egzersizi

Fiziksel bir rahatsızlığımız ya da bedenimizde bizi mutsuz eden bir değişiklik olmadıkça bedenimizin farkında olmayız. Daha çok bedenimize yönelik aksamaları ya da kusurları fark ederiz. Oysa sahip olduğumuz beden sayısız beceri ve işleve sahiptir. Bu işlevlerin değerini ise mahrum kaldığımızda fark ederiz.

Örneğin basit bir nezlede burnumuz tıkanır ve koku almanın ne kadar güzel olduğunu fark ederiz. Tat duyumuz azalınca, yediğimiz yemeklerin lezzetini alamıyor olmanın mutsuzluğunu yaşarız. Elimiz, ayağımız yaralandığında rahat rahat işlerimizi halledemiyor, yardımsız hareket edemiyor olmanın hüznünü yaşarız. Oysa olumsuz tecrübelere gerek olmaksızın bedenimiz şükretmeyi hakkediyor. Bedenimiz bizi anda tutan ve andan uzaklaşmayan tek parçamız.

Duygu ve düşüncelerimiz geleceğe ya da geçmişe akıp giderken bedenimiz bu anda bekler. Dolayısıyla mindfulness için beden farkındalığı son derece önemlidir. Bedeninizin farkında olmanız sizi geleceğin ya da geçmişin etkisinden çıkarıp bu ana geri getirecektir. Bilinçli farkındalık çalışmalarına nefesle başlamak her zaman daha kolaydır ve teknikleri ilerletmek için iyi bir başlangıçtır. Biraz tecrübe geliştirdikten sonra farkındalığınızı bedeninize, duyu organlarınıza yönlendirmeye başlayabilirsiniz.

Giysilerinizin teniniz üzerindeki hareketini ve teninizdeki baskıyı, giysinin teninizdeki dokusunu hissetmeye çalışın. Oturduğunuz sandalyeye değen her bir vücut parçanızı hissedin. Ayakkabınızı, çorabınızı hissetmeye çalışın. Ayağınızın zemine nasıl değdiğine odaklanın. Takılarınızın, vücudunuza ait olmayan eşyaların üzerinizdeki varlığına sırasıyla odaklanın. Bulunduğunuz ortamdaki kokulara yoğunlaşın. Birbirinden ayırt etmeye çalışın. Farkında olmadığınız seslere odaklanın.

Bu ses nereden geliyor olabilir, klimanın sesi, araç sesleri ya da saatin tik taklarını duymaya çalışın. Varlığına alıştığınız ve artık bilinçlilik düzeyinde duyumsamadığınız ne çok ses var değil mi?

Duygu ve Düşünce Odaklı Mindfulness Egzersizi

Duygularımıza eşlik eden düşüncelerimizdir. Çoğunlukla bir düşünce duyguyu getirir açığa çıkan duygu daha güçlü bir düşünceyi çağrıştırır ve daha güçlü bir duygu açığa çıkar. Bu duygular bedende farklı duyumsamalara neden olur. Nabızda artış, terleme, titreme gibi. Böyle bir durumda duygu üzerinde bilinçli farkındalık geliştirmek için kendinize şu 3 soruyu sorabilirsiniz:

  • Şu an ne düşünüyorum?
  • Bedenimde ne hissediyorum?
  • Bu duygu beni hangi davranışa yönlendiriyor?

Bu sorular mevcut duyguyu tanımanızı ve duygunuz üzerinde farkındalık geliştirmenizi sağlar.

Düşünceleri yönelik bilinçli farkındalık geliştirmek için ise iç sesinize ve size ne söylediğinize odaklanmalısınız. Nasıl ki başkalarının söylediklerini duymak için onları dinlemek gerekiyor. Kendi iç sesinizi duymak için de dinlemeniz gerekir. İç sesiniz size ne diyor? Zihninize gelen düşünceler ne?

Mindfulness Bilinçli Farkındalık Eğitimi Almak İçin Bizimle İletişime Geçebilirsiniz

Aba Psikoloji olarak, mindfulness yöntemiyle danışanlarımızın dikkat dağıtıcı ve işlevsiz unsurları dikkat dışı bırakarak içinde olunan yer ve zamana odaklanmasına yardımcı oluyoruz. Öğrenmeyle ilgili en önemli ve ilgi çekici kısımlar, dünyayı etkileyici hale getiren, kendine güveni ve kişisel gelişimi teşvik eden parçalardan oluşur. İşte mindfulness yöntemiyle bu parçaların izini sürüyoruz.

Mindfulness : Bilinçli farkındalık yöntemiyle gerçekleştirilen meditasyon çalışmalarının öğrenme sürecindeki bireylere en büyük katkıları, edinilen bilgiyi kalıcı hale getirmesi ve odaklanma becerisini geliştirmesi. Aba Psikoloji’de öncelik verdiğimiz bu yöntem, duygusal dengeyi destekleyerek odaklanma ve motivasyona dayalı öğrenme sürecine direkt fayda sağlar.

 

Read More

Pasif agresif davranışlar kişinin ilişkilerini zedeliyor, performansına olumsuz etki ediyor. Dolayısıyla pasif agresif tutum eğitim ve/veya kariyer alanında başarıyı engelliyor. Pasif agresif davranış bireyin performansı kadar etkileşimde olduğu diğer kişilerin performansını da olumsuz etkiliyor. Üstelik eğitimde de kariyerde de pasif agresif bireyler oldukça sık karşımıza çıkıyor.

Pasif agresif bir bireyle sosyal yaşamda, öğrencilik yıllarınızda ya da mesleğinizde karşı karşıya gelebilirsiniz. Hatta pasif agresif bir bireyle evlenebilir ya da pasif agresif çocuklar yetiştirebilirsiniz. Sorunun ne olduğunu kabul etmeyen, sorun ya da çözüme yönelik oklar kendine döndüğünde sessizliğe bürünen, sık sık küsen, konuşmak yerine kaçınmayı tercih eden kişiler var mı hayatınızda?

Bir işin yapacağını söyleyen ama sık sık geciktiren, geçiştiren ya da erteleyen kişiler? İletişim dilinde bol bol kinayeler, imalar ve eleştiriler kullanan kişiler? Ekipte herkes kendine düşen işi yapmaya çalışırken payına düşeni yapmayan, elini taşın altına koymayıp birde işi bol bol eleştiren kişiler? Eleştirilmekten, geribildirim almaktan hoşlanmayan ama bol bol eleştiren, kolay kırılan ve küsen kişiler?

Eğer bunlar tanıdık geliyorsa pasif agresif davranışlar gösteriyor olabilir veya böyle biriyle zaman geçiriyor olabilirsiniz.

Pasif Agresif Davranışlar Sergileyen Bireylerin Yaygın Duygu, Düşünce ve Davranışları

Pasif agresif davranışlar sergileyen bireyler çoğunlukla çocuklukta duygu, düşünce ve davranışlarını bastırarak yetiştirilmiştir. Dolayısıyla ebeveyn tutumları bireylerin pasif agresif davranış geliştirmesine neden olabilmektedir. Öfke gibi olumsuz duygularını çocuklukta açıkça ifade edemeyen bireyler yetişkin hayatta bu duyguyu sağlıklı yansıtamamaktadır. Bu nedenle birey diğerleri tarafından kabul edilmek ya da cezalandırılmamak için olumsuz duygularını bastırmaktadır.

Ancak birey bu duygularını bir şekilde ifade etmeye ihtiyaç duymaktadır. Karşısındakine duygu ve düşüncelerini olduğu gibi ifade edemeyen birey farklı bir iletişim geliştirmektedir. Kişi sessiz kalarak, göz ardı ederek, erteleyerek, ima ederek veya eleştirerek pasif agresif davranışlardan faydalanıyor. Pasif agresif davranışlar sıklaştığında ve şiddeti artığında kişinin diğerleri tarafından olumsuz algılanmasına neden oluyor.

Grup içerisinde istenmeyen, ahengi bozan, motivasyonu düşüren, hoşnutsuz bireyler haline geliyorlar. Pasif agresif davranışlar sosyal ilişkilerden, eğitim ve kariyer hayatına kadar pek çok alanda kendisini gösteriyor.

Pasif Agresif Davranışlar Nelerdir?

Pasif agresif davranışlar karşı tarafa doğrudan zarar veren davranışlar olmadığı için fark edilmesi zaman alabilir. Sıklığı artıkça ve kişinin uyum bozan davranışları şiddetlendikçe daha kolay fark edilir hale gelir. Bu rahatsız edici davranışlar diğerleri tarafından fark edilse dahi isimlendirilememektedir. Yıkıcı etkileri fark edilmeye başlandığında pasif agresif bireyin davranışlarının olağandışılığı kendini belli etmektedir.

Sıklıkla görülen davranışlar şu şekilde sıralanabilir;

  • Anlaşmazlık ya da çatışma halinde olunan kişiyle konuyu konuşmaktansa sessiz kalma, sinirli davranma, ortamdan uzaklaşma gibi davranışlar sergilenir.
  • İmalar, mecazlar ya da dolaylı ifadelerle olumsuz duygu ve düşünceler ifade edilir.
  • Başkalarının duygu, düşünce ve davranışlarına yönelik eleştirilerde bulunur. Başkalarının ilişkilerini ya da işlerini bilerek ya da bilmeyerek sabote eder.
  • Olaylar karşısında sonuçlara yönelik çoğunlukla başkalarını suçlar. Kendi eksik ve hatalarını görmek yerine, başkalarının eksik ve hatalarına odaklanır.
  • Kendisinden beklenen yardım, ilgi ve sevgiyi koşul olarak sunar ya da ceza olarak esirger.
  • Huysuz, memnuniyetsiz, sürekli olumsuza odaklanan, şikayetçi bir tavırları vardır.
  • Göz ardı edildiklerinde, yeterince önemsenmediklerinde kolayca incinir, küser ve ortamdan uzaklaşırlar.
  • Jest ve mimiklerinden, beden dili kullanımından öfkeleri, olumsuz duygu ve düşünceleri fark edilir.
  • Tahammülsüz, kıskanç, inatçı ve kincidirler.
  • Üzerine gidildiğinde baskı hissedip kolayca ağlayabilirler. Konuşmak yerine ağlamayı ya da saldırgan davranışta bulunmayı seçerler.
  • Öfke anlarında içsel konuşmaları vardır sessiz kaldıklarında zihinlerinde durmaksızın konuşurlar ama bunu dışarıya ifade etmezler.
  • Zihin okuma eğilimindedirler. Başkalarının kendisiyle ilgili olumsuz duygu ve düşünceleri olduğunu düşünürler. Diğerlerini yeterince güvenilir bulmazlar.
  • Yapmak istemediği bir şeyi yapması istendiğinde kızar, surat asar veya tartışmaya girer.
  • Tavsiye verilmesinden, iş öğretilmesinden hoşlanmaz.
  • Yanlış ifade ettiğini kabul etmez, yanlış anlaşıldığını ileri sürer. Kendini kusursuz görür. Bu nedenle hata yapıyorsa bu başkaları yüzündendir.
  • Diğerleri için neler yaptığını sık sık dile getirir, ancak karşılık görmediğinden yakınır. Bunu yaparken kanıtlarla konuşur.
  • Tüm yeniliklere ilk etapta sorgusuz sualsiz karşı çıkar, açığını arar. Olumsuz fikirlerini sıklıkla dile getirir ve kendine yandaş arar. Bu davranışın altında yatan duygu ise yeniliğe adapte olamama korkusudur.
  • Bu kişileri motive etmek kolay değildir. Sık sık alttan alınmaya, pof poflanmaya, övülmeye ihtiyaç duyarlar.
  • Empati kurmakta güçlük yaşar. Buna ihtiyaçta duymaz. Ancak başkalarının kendisine empatik yaklaşmasını ister.

Pasif Agresif Davranışlar İş Hayatında Kendini Nasıl Gösterir?

Pasif agresif davranışlar iş hayatında sıklıkla karşımıza çıkar. Kimi zaman yöneticimiz kimi zamansa ekip arkadaşımız tarafından pasif agresif davranışlara maruz bırakılırız. Bu davranışların sıklığı ve şiddeti davranışın bir bozukluğa dönüşmesine neden olur. Her pasif agresif davranış kişilik bozukluğu değildir.

Zaman baskısı, performans kaygısı veya rekabet nedeniyle açığa çıkan pasif agresif davranışlar savunma mekanizması olabilir. Davranışın sıklığı ve şiddeti artığında ise işe yönelik performansı, verimliliği ve kişilerarası ilişkileri zedelemektedir.

İş hayatında verimliliği düşüren, performansı olumsuz etkileyen ve ilişkileri bozan davranışları şu şekilde örneklendirebiliriz;

  • Ekip arkadaşlarının ya da yöneticilerinin fikirlerini destekler, över. Ancak fikrin hayata geçirilmesi sürecinde gerçekleşmesi için ekibe destek vermez. Projenin olumsuzluklarını dile getirmeye başlar ya da kendisine verilen sorumlulukları aksatır.
  • Öne çıkmaktan, sorumluluk almaktan, liderlik etmekten hoşlanmaz. Ancak ekip içerisinde bu yönleri baskın olan kişilere karşı da olumsuz duygu ve düşünceler geliştirir. Ekipte başka birinin taktir edilmesini, övülmesini ya da yüceltilmesini istemez.
  • Ekipten birisi terfi alır ya da ödüllendirilirse sıklıkla kendisini onunla kıyaslar. Kişinin başarısının altında yatanın performansı değil networkleri olduğunu savunur. Kulis oluşturup, kişiyle ilgili olumsuz duygu ve düşüncelerini başkalarıyla paylaşır. Kişinin başarısını gölgelemeye uğraşır, açıklarını arar.
  • Kendisine verilen işleri özelliklede yapmayı istemediği işlerse geciktirir. Eksik yapar. Unuttuğunu ya da zorlandığını dile getirir.
  • Acil bir iş yetiştirilmesi gerekiyorsa ve ona da iş düşüyorsa sıklıkla bahane üretir, çok yoğun olduğunu, başka iş ve planları olduğunu dile getirir.
  • Kendi hataları başkaları tarafından gösterildiğinde hatanın asıl kaynağı olarak başkalarını gösterir. “O bana böyle demişti”, “bana böyle anlatılmamıştı”, “evrakları geç getirmişti.” Gibi.
  • Terfi, zam, pirim gibi beklentilerini ilgili birimlerle görüşmekten çekinir. Ancak arka planda sık sık terfiyi hak ettiğini, zam ve pirim istediğini ama talebinin karşılanmadığını dile getirir.
  • Duygu, düşünce ve isteklerinin kendisi tarafından dile getirilmeden karşılanmasını ister.
  • Yönetici, ekip arkadaşları ve şirket çalışanları ile ilgili düşüncelerini ilgili kişiyle paylaşmaktan kaçınır. Ancak bu olumsuz düşünce ve değerlendirmelerini kişinin kendisi dışındaki diğer kişilerle paylaşabilir.

Pasif Agresif Davranışlar Gösteren Kişilere Nasıl Yaklaşmalıyız?

Öncelikle pasif agresif davranışlar sergileyen bireylerin davranış sergilerken sakin ve soğukkanlı olduğunu göz ardı etmeyin. Onların sakinliği karşısında sizin öfkelenmeniz haklıyken haksız duruma düşmenize neden olabilir. Sakin olun ve fevri davranışlardan, ani duygu patlamalarından kaçının. Her ne kadar rahatsız edici davranışlar olsa da kişinin bu davranışları bilinçli olarak yapmadığını unutmayın.

Asıl problemin siz, sizin davranışınız ya da başarınız olmadığını kendinize hatırlatın. Sorun siz gibi görünüyor olsa da pasif agresif bir bireyin asıl sorunu kendisiyle ilgilidir.

Pasif agresif bireyle konuşurken kendisini güvende hissedeceği, bakışların ona yönelmeyeceği bir ortam seçin. İletişim dilinizi sen dili ile değil de ben dili ile sürdürün. Örneğin pasif agresif kişi bir davranışınıza alaycı şekilde yaklaşabilir. “Sunum sırasında yaptığın espri sonrası kendimi oldukça kötü hissettim. Bu sunuma çok iyi hazırlanmıştım. Ekip arkadaşım olarak sizlerin desteğini önemsiyorum. Eksik bir nokta tespit edersen bunu benimle daha farklı bir biçimde paylaşabilir misin?” Bu yaklaşımınız kişinin sizinle empati kurabilmesini sağlayacak ve kendi davranışına da ayna tutacaktır.

İletişim kurarken varsayımlar üzerinden konuşmayın, özellikle pasif agresif davranışlar ile ilgili geribildirim verirken yer, zaman, durum ifade ederek örnekler verin. Suçlayıcı konuşmaktan, cezalandırmaktan ya da hedef göstermekten kaçının.

Pasif Agresif Davranışlar ile Başa Çıkmak İçin Bunları Deneyebilirsiniz

Pasif agresif davranışlarınızla ilgili çevrenizden geribildirim almış olabilir ya da kendinizde bu farkındalığı kazanmış olabilirsiniz. Duygu, düşünce ve davranışlarınız üzerinde otokontrol geliştirmek için güvendiğiniz kişilerden düzenli geribildirim alabilirsiniz. Diğerlerinin sizinle paylaştığı ya da sizin fark ettiğiniz pasif agresif davranışlarınızı not edebilirsiniz. Fark ettiğiniz her davranışın altında yatan duygu ve düşünceyi bulmaya çalışabilirsiniz.

Bu davranışımı tetikleyen düşüncem ne? Bu düşünce nasıl bir duygulanıma neden oluyor? Bu duygumu olumlu yönde değiştirebilir miyim? Sorularının cevaplarını arayabilirsiniz. Olumsuz duygu ve düşüncelerinizi tespit ettiğinizde düzeltebilecekleriniz ve değiştirebilecekleriniz üzerine çalışabilirsiniz.

İlgi alanlarınıza yönelmeniz, boş zamanlarınızda kendinize ve hobilerinize zaman ayırmanız da pasif agresif davranışlar ile başa çıkmayı kolaylaştırmaktadır. Olumsuz duygularla başa çıkmak için meditasyon, yoga yapabilir, fiziksel egzersizlerle negatif enerjinizi atabilirsiniz.

Sessiz kalma, ortamdan uzaklaşma, öfkelenme gibi pasif agresif davranışları fark ettiğinizde nefes egzersizleri çalışabilirsiniz. Ortamı terk etmeden, duygu ve düşüncelerinizi karşı tarafa sözlü olarak iletmeyi deneyebilirsiniz. Bu ilk zamanlar sizi oldukça zorlayabilir. Çevrenizdekileri bu kişisel gelişim sürecinizle ilgili önceden bilgilendirirseniz girişimlerinizi destekleyeceklerdir. Dolayısıyla bu tarz duygu ve düşüncelerinizi etrafınızdakilerle paylaşabilmeniz çok daha kolay olacaktır.

Pasif Agresif Davranışlar ile Başa Çıkmak İçin Psikolojik Destek Alabilirsiniz

Pasif agresif davranışlar sergiliyor ya da pasif agresif davranışları olan bir bireyle yaşıyor olabilirsiniz. Her ikisi de sağlıklı iletişimi bozan ve başarıyı, mutluluğu ve verimi olumsuz etkileyen durumlardır. Üzerine çalışmalar yaptığınız halde başarı elde edememiş ve pasif agresif tutumunuzu değiştirememiş olabilirsiniz. Böyle bir durumda bireysel, sosyal ve kariyer yaşamınızda daha fazla olumsuzluk yaşamamak için profesyonel destek almayı mutlaka değerlendirmelisiniz.

Pasif agresif davranışlarınızın başarınızı gölgelemesine, ilişkilerinizi zedelemesine izin vermeyin. Psikolojik danışmanlık ile üstesinden gelebileceğiniz bu olumsuz duygu, düşünce ve davranışları göz ardı etmeyin. Aba psikoloji olarak sağlığınızı, bireysel yaşamınızda ve kariyerinizde mutlu olmanızı önemsiyoruz.

Pasif agresif davranışlar ile başa çıkmak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Yaşadığınız bu durum kariyerinizde olumsuzluklara neden olmuş olabilir, kariyerinizde gerileme ya da duraklama yaşıyor olabilirsiniz. Danışmanlık sürecinde kariyerinizde yeniden gelişim yaşayabilmeniz için de talep etmeniz halinde destek vermekteyiz. Stratejik yetenek yönetimi ile sunduğumuz kariyer danışmanlığı sayesinde kariyer beklentilerinizi karşılamanıza destek olacağız.

Read More

Bugün kariyer planı yaparken sorumluluk ailede mi gençte mi olmalı sorusunu tartışacağız. Kariyer planı yapmak, hayal ettiğimiz yaşam standartlarına ulaşmamızda bize rehberlik edecek yol haritasını tasarlamaktır. Kariyer planı yapmak, motivasyonumuzu artırır, hedeflerimizi belirlememize ve hedeflerimize varmak için özveriyle çalışmamıza yardım eder. Ancak kariyerimizi planladığımız dönem etkilenmeye ve yönlendirilmeye oldukça açık olduğumuz yaşlara denk gelmektedir.

Lise yılları kariyerimize bilinçli olarak yön vermemiz gereken yıllardır. Lisede öncelikle alan seçimi yapılmakta, sonrasında da seçilen alana göre üniversite sınavına hazırlanılmaktadır. Doğru üniversiteyi seçebilmek için meslek seçimi yapmak gerektiği gibi seçim esnekliği elde edebilmek için sınavdan da iyi puan almak gerekir. Alan seçimi, meslek ve üniversite seçimi ve tüm bunları yapabilmek için gerekli olan okul ve sınav başarısı öğrenciyle ilgilidir. Fakat kariyer planı yaparken aile seçim sürecinde baskın rol oynayabilmektedir.

Kariyer Planı Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?

Kariyer planı yaparken öncelikle öğrencilerin kendilerini tanıması, kişilik özellikleri, ilgi alanları, yetenek ve yatkınlıkları hakkında bilgi sahibi olması gerekmektedir. Öğrenme stilinin tespit edilmesi, Mantıksal zeka, duygusal zeka testlerinin yapılması önerilir. Okul başarısının ve sayısal, sözel, eşit ağırlık, dil alanlarından hangisi için daha uygun olduğunun değerlendirilmesi de gerekir. Tüm bu değerlendirmeler için öğrencilerin ilgi, yetenek, kişilik ve zeka testlerine alınması doğru yönlendirme için önemlidir.

Bugünün Genci Z Kuşağı, Nasıl Bir Kariyer İstiyor?  Ve Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyerinizde Fark Yaratın yazılarımızı da kariyer planı yaparken faydalanmak için okuyabilirsiniz.

Kariyer Planı Yaparken Gençler Geleceğine Sahip Çıkmalı Son Söz Kendisine Ait Olmalı

Kariyer planı yaparken iyi bir kariyeriniz olması için çevrenizdeki herkes size kendilerince doğru olduğunu düşündükleri yönlendirmeler yapacaktır. Oysa lisede yapacağınız alan seçiminden başlayarak mesleğinizi ve okuyacağınız üniversiteyi belirlemeye kadar tüm süreçte son söz sizde olmalıdır. Aileniz, öğretmenleriniz, arkadaşlarınız karar verirken size yönlendirme yapabilir. Hatta bir noktada bu yönlendirmeyi onlardan siz isteyebilirsiniz. Geleceğiniz için vereceğiniz bu önemli kararda sorumluluğu başkalarıyla paylaşmak istemeniz olağan. Yapacakları yönlendirmelerin ve verecekleri önerilerin sizin iyiliğiniz için olacağı da kesin.

Ancak kimi zaman kendimiz için doğru olan başkaları için tamamen yanlış olabilir. Kariyer planı yaparken rol sahibi olması gereken karakteriniz, ilgi alanlarınız, öğrenme şekliniz, yetenekleriniz ve zeka türünüz olmalıdır. Sayısal zekaya sahip bir ebeveynin çocuğu olmak sayısal alanda başarılı olabilecek bir çocuk olmak demek değildir. Zihni sayılarla, hesaplarla, olasılıklarla çalışan bir anne-babanın sözel zekaya sahip bir çocuğu olabilir. Ebeveyn, kendisi sayısal alanda daha başarılı olduğu için çocuğunun da başarılı olacağını düşünebilir. Ama gerçek böyle değildir.

Kariyer planı yaparken yanlış alan seçmeniz gelecek haritanızın hayal etmediğiniz bir noktaya varmasına neden olacaktır. Çünkü alan seçimi meslek seçiminin ön hazırlığıdır. Alan seçimi sonrası alan dışı mesleklerin seçilebilme olasılığı azalmaktadır. Bazı meslekler için ise seçim hakkı tamamen kalkmaktadır. Size uygun olmayan bir alanda okuyarak akademik başarı elde etmeniz, sınavda derece yapabilmeniz mümkün değildir. Yine size uygun olmayan bir alanda meslek seçmeniz ise gelecek 40-50 yılınızı etkileyecektir.

Kariyer Planı Yaparken Ailenin Rolü Ne Olmalı?

Kariyer planı yaparken ailelerin rolü oldukça önemlidir. Ancak bu rol, öğrenci adına alan ve meslek seçimi yapmak değildir. Aileler çocuklarının erken yaşlardan itibaren ilgi alanlarını keşfetmelerini desteklemeli, yeteneklerini geliştirmeleri için teşvik etmelidir. Ebeveynler çocuklarının, özsaygısı olan, özgüvenli, sorumluluk sahibi bireyler olabilmesi için erken yaşlardan itibaren çocuklarıyla olumlu ilişkiler geliştirmelidir. Olumlu ilişkilerin kurulabilmesi ise ebeveynle çocuk arasında doğumdan itibaren güvenli bağın kurulmasına bağlıdır.

Çocuğun yetiştirilmesinde sağlıklı ebeveyn tutumu uygulanması da gencin sağlıklı kişilik gelişimi için önemlidir. Aile çocuğun ev içerisinde küçük yaşlardan itibaren sorumluluk almasını desteklemelidir. Çocuklar yine erken yaşlardan itibaren kendi kararlarını alabilecek özdenetimde yetiştirilmelidir. Karar vermekte zorlanan çocuklara hangi seçeneğin daha doğru olacağını söylemek yerine neden-sonuç ilişkisini öğretmek gerekmektedir.

Aileler alan ve meslek seçimi yaparken destek isteyen çocuklarına kendi doğruları, ilgileri ve becerileriyle yönlendirme yapmaktan kaçınmalıdır. Destek talebi karşılıksız bırakılmamalı gençler bilinçli ve objektif yönlendirmeler için rehberlik servisine ya da profesyonel kariyer danışmanlığına yönlendirilmelidir.

Ailelerin kariyer planı yaparken rol üstlenecekleri bir diğer konu ise bütçe planlamasıdır. Öğrencinin yapacağı seçimlerin ekonomik boyutu olacaktır. Aile eğitimin kaç yıl süreceğini göz önünde bulundurarak konaklama, eğitim giderleri, ulaşım, yemek masraflarını hesaplamalıdır. Yine erken yaşlardan itibaren çocuğa harçlık vererek parasını idare etme becerisi kazandırılmalıdır.

Aileler sınava yönelik kaygı ve beklentilerini mümkün oldukça çocuğa yansıtmamalıdır. Kaygı düzeyi kontrol edilemiyorsa mutlaka destek alınmalıdır. Kariyer planı yaparken beklentiler gerçekçi olmalı, öğrencinin potansiyelinin çok üzerinde bir performans beklentisine girilmemelidir. Sonuç her ne olursa olsun çocuğa olan sevginin değişmeyeceği hissettirilmeli, sevgi ve ilgi kaybı ceza olarak sunulmamalıdır. Doğru Meslek ve Kariyer Seçimi İçin Anne ve Babalara Öneriler yazımızı kariyer planı yaparken faydalanmak için okuyabilirsiniz.

Kariyer Planlaması Yaparken Aile Gencin En Büyük Destekçisi Olmalıdır

Kariyer planlaması yaparken karar sürecini belirleyen gencin kendisi olsa da ailenin desteği çok önemlidir. Karar sürecinin ergenlik dönemine gelmesi, bu dönemin kimi gençler için duygusal ve fiziksel olarak daha zorlu yaşanmasına neden olmaktadır. Hissedilen baskı, duyulan stres ve geleceğe yönelik kaygı gençlerin seçim sürecini olumsuz etkileyebilmektedir. Gençlerin kendilerini yalnız ve korunmasız hissetmemesi için ailelerin desteklerini sözle, davranışsal ve duygusal olarak hissettirmesi önemlidir. Gencin maddi özgürlüğünün olmayışı, ailenin bakımı altında oluşu da ailenin karar sürecinde ekonomik kaynaklarını düzenleyebilmesi için önemlidir.

Kariyer planlaması yaparken lise alan seçimini beklemeden harekete geçmeniz ve karar sürecinde kendinizi iyi değerlendirmeniz doğru seçim yapabilmek için önemlidir. İyi bir kariyer, başarılı bir planlama ile mümkündür. Kendinizi daha iyi tanımak, meslekler, üniversiteler hakkında detaylı bilgi almak, burs ve yurtdışı eğitim imkanlarını değerlendirmek için kariyer danışmanlığı alabilirsiniz. Aba psikoloji ile iletişime geçerek kariyerinizi stratejik yetenek yönetimi ile planlayabilirsiniz. Kariyer yolculuğunuzda başarılar dileriz.

Read More

Küresel dünyada teknolojinin hızla ilerlemesi ve bilimin günlük yaşama adapte edilebilir hale gelmesi, insan yaşamını etkileyen önemli sonuçlara neden oldu. İşgücü de işsizlikte küresel hale geldi. Bu gelişme ülkelerin ve bireylerin varlığını sürdürebilmesi için ekonomik, politik ve organizasyonel hedeflere ulaşma ihtiyacını beraberinde getirdi. Bu ihtiyaca en verimli şekilde cevap verebilmek için ise Kariyer danışmanlığı ve Psikolojik danışmanlık hizmetlerinin önemi ön plana çıktı.

Ülkemizde eğitim sistemi içindeki mesleki rehberlik ve kariyer danışmanlığı hizmetleri, daha çok liseden yüksek öğretime geçişe odaklanmaktadır. Her yıl üniversite sınavına girecek öğrenci sayısı artmakta, öğrenciler açıkta kalmamak için ilgi ve beklentileriyle uyumlu olmayan mesleklere yönelmektedirler. Bu yönelim beraberinde üniversite başarısızlığını, mutsuzluğu, iş bulamamayı ve ekonomik sıkıntıları getirmektedir. 21. yüzyıl yaşam koşulları doğru meslek ve kariyer seçiminin öneminin altını çizerken endüstri 4.0 gibi geleceğin yaşam standartlarını belirleyecek gelişmeler de kariyer danışmanlığının önemini artırıyor.

Bu yazıda Kariyer danışmanlığı hizmeti ile okul rehberlik servislerinde sunulan psikolojik danışmanlık hizmetinin farkını anlatacağız. Kariyer danışmanlığı nedir, Psikolojik danışmanlık nedir, hangi konularda ortak çalışırlar ve kariyer seçiminde hangisi daha önemli role sahip sizlerle paylaşacağız.

21. Yüzyılda Kariyer Seçimi Neden Bu kadar Önemli Hale Geldi?

21.yy.da bilimsel ve teknolojik gelişmelerde çok daha hızlı sonuçlar elde edilebilir hale geldi. Artık internetin ve teknolojinin hakim olmadığı yaşam alanımız neredeyse kalmadı. Günümüzde bu gelişmelerin dünyada geldiği son nokta; sanayileşmenin dördüncü evresini ifade eden Endüstri 4.0’dır. Bu gelişim insan gücünün yerini teknolojinin alacağına yönelik kaygıları da beraberinde getirmektedir. Bu olasılığı belirgin şekilde gerek eğitimde gerek sağlık ve sanayide görebiliyoruz.

Artık insanlar işi yapan olmaktan uzaklaşıp, işi robotlara, makinelere yaptıran konumuna geliyor. Bu da iş gücüne duyulan ihtiyacın azalmasına, eskiden çok daha fazla insanın istihdam edilmesini gerektiren alanlarda küçük grupların çalışmasının yeterli hale gelmesine neden oluyor. Ve hatta pek çok iş kolu bilim ve teknolojideki bu hızlı ilerleyiş sonucunda tamamen yok oluyor. Artık pek çok işimizi bilgisayar üzerinden halledebiliyoruz. ATM’ler, otomatlar, gişe görevlilerinin yerini alan elektronik kartlar… Evrilen dünya düzeni bize değişime adapte olabilme zorunluluğunu getiriyor. Teknolojinin ve bilimin getirdiklerine direnmek yerine uyum sağlamayı ve bu sistemlerin içerisinde mesleki kollar bulabilmeyi, sisteme dahil olmayı gerektiriyor. Bunu yapabilmenin en iyi yolu ise kariyer danışmanlığı almak.

21.yy.da gerekli olan temel yaşam ve kariyer becerileri; işbirliği ve takım çalışmasına yatkınlık, liderlik ve sorumluluk alabilme, girişimcilik ve kendini yönetme becerilerine sahip olmak. Aynı zamanda sosyal ve kültürlerarası iletişim kurabilme, kendine güven, esneklik ve uyum becerilerine sahip olma da gereken beceriler arasında kabul ediliyor. Bu alanda kendini sürekli yenileyen ve güncel gelişmeleri takip eden profesyonellerden destek almak değişen dünya koşullarına adapte olabilmeyi ve beklentileri karşılayabilmeyi daha kolay hale getiriyor.

Okullardaki Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmeti Nasıl İşliyor?

Bireyin yaşam içindeki konumunu, kendini ve yaşamını anlamlandırması, büyük ölçüde yaptığı iş ve meslek ile biçimlenir. Bu nedenle eğitim kademesinde Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetlerinin yer alması oldukça önemlidir. Ülkemizde zorunlu temel eğitim 4+4+4 (ilk-orta-lise) olmak üzere 12 yıldır. 12 yıllık eğitim süresinin özellikle son 4’ün de kariyer seçimi önemli hale gelmektedir. Öğrenciler lise eğitimlerinde mesleki ilgilerine yönelik alanlara dağılmakta ve bu alanlardan sorumlu olarak üniversite sınavına hazırlanmaktadırlar. Kariyer hizmetini verimli bir şekilde alamayan lise öğrencileri, üniversiteye devam edecekleri programları seçerken zorluk yaşamaktadırlar.

Bilinçsiz meslek kararı veren öğrenciler, üniversite eğitimlerinde başarısız ve mutsuz olmakta, değişiklik ihtimalleri yeniden zaman ve emek gerektirdiği için kolay olmamaktadır. Bu durum bireylerin mutlu olmadıkları ve başarı gösteremedikleri mesleklerde hayat boyu performans sergilemek zorunda bırakabilmektedir. Bu nedenle hem okul başarısını artırmak hem de doğru alan ve meslek seçimine yönlendirebilmek için okullarda Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık lisans programlarından mezun olan okul psikolojik danışmanları/rehber öğretmenler bulunmaktadır.

Okullarda Psikolojik Danışmanlık Birimi Ergenlik Dönemi Sorunlarına da Eğiliyor

Ergenlik çağındaki lise öğrencileri içinde bulundukları gelişim döneminin getirdiği zorluklar ve kariyer seçimi baskısı ile psikolojik desteğe ve rehberliğe daha çok ihtiyaç duyuyor. Ergenlere bu süreçte en iyi desteği verebilecek olan kişiler okuldaki psikolojik danışmanlar. Psikolojik danışmanlar öğrencilere alan ve meslek seçiminde rehberlik etmekle kalmamakta öğrencilerin özgüvenli, girişken ve aktif olmasına da yardımcı oluyor. Psikolojik danışmanlar meslek seçiminin yanında sınav kaygısı ile baş etme, zaman yönetimi, verimli ders çalışma, dikkat çalışmaları gibi okul başarısına yönelik çalışmaları da yürütüyorlar. Akran zorbalığı, ergenlik sorunları, özgüven eksikliği, olumsuz beden algısı, okul fobisi gibi ergenlerin zorlandığı konularda da çalışıyorlar. Aile ile öğrenci arasındaki meslek seçimine yönelik anlaşmazlıklarda köprü kuruyor ve uzlaşı ortamının sağlanmasına gayret ediyorlar.

Ancak okullardaki öğrenci sayısına oranlandığında kadroda yer alan psikolojik danışmanların sayısı yetersiz kalmaktadır. Bu eksiklik beraberinde ihtiyaç duyan öğrencilere yeterinde destek verilememesine neden olmaktadır. Psikolojik danışmanlar meslek seçimine yoğunlaşırken diğer gelişim sorunlarına ağırlık verememekte ya da ikisini bir arada götürmeye çalışarak her iki alanda da yeterli verimi sağlayamamaktadırlar. İlgi ve yetenek envanterlerinin uygulanması, değerlendirilmesi, öğrenci ve ailelerle sonuçlar üzerinden görüşmelerin yapılması zaman almaktadır. Ancak bu zamanı planlayabilecek uygun program yaratılamamaktadır. Öğrencilere yapılacak mesleki kariyer danışmanlığı sadece envanterlerin uygulanması değil aynı zamanda alternatiflerin sunulması, avantaj ve dezavantajların değerlendirilmesini de gerektirmektedir. Tüm bu koşullar sağlandığında sağlıklı bir yönlendirme yapabilmek mümkün olmaktadır. Bu hizmetin yeterli şekilde aile ve öğrencilere sunulabilmesi için okullardaki psikolojik danışman sayılarının artırılması gerekmektedir.

Peki Kariyer Danışmanlığı Psikolojik Danışmanlıktan Nerede Ayrılıyor?

Kariyer danışmanı, bireyin tecrübelerini de baz alarak, ilgi, yetenek ve niteliklerinin gelecekteki kariyerini verimli şekilde nasıl şekillendirebileceğini belirlemesinde bireye destek oluyor. Ayrıca kariyer danışmanı, bireyin kariyer geçiş fırsatlarını değerlendirmesini sağlıyor ve iş kaybı gibi travmaları yönetmesinde bireye başa çıkma stratejileri kazandırıyor. Kariyer danışmanlığında temel amaç, kısa dönemli olmaktan çok orta ve uzun vadeli kariyer sonuçları elde etmek oluyor.

Kariyer danışmanlığı yapacak bir uzmanın başarılı olabilmesi için koçluk, arkadaşlık, danışmanlık, psiko-sosyal destek, sponsorluk, iş başında eğitim gibi kişilere çok yönlü destek verebilmesi gerekiyor.

Kariyer danışmanı, bireyin ilgi, yetenek, bilgi, beceri ve sosyo-ekonomik koşullarıyla uyumlu bir kariyer seçmesine destek olurken aynı zamanda geleceğin yükselen meslekleri hakkında da kişilere bilgi veriyor. Bilim ve teknolojinin hızla ilerlediği günümüz koşullarında ayakta kalabilmek ve uzun vadeli işler yapabilmek için çağın gerisinde değil çağın beklentilerini karşılayabilir donanımda olmak gerekiyor. Kariyer seçimi sürecinde destek almayan kişiler değişen ve gelişen dünya fırsatlarından yeterli bilgi sahibi olamayabiliyor. Bu da kişinin seçim yelpazesini daraltıyor; kendisi ve iş dünyası hakkında yeterli olmayan bilgilere sahip olmasına neden olabiliyor.

Kariyer Danışmanı Bireyin Farkında Olmadığı Yönlerini Keşfetmesini Sağlıyor

Kariyer danışmanı, bireylerin farkında olmadığı ya da kullanma fırsatı bulamadığı güçlü yönlerini keşfetmesi ve kullanması için gereken yönlendirmeyi yapıyor. Kişilerin güçlü yönlerini sergileyebilecekleri fırsat alanlarını onlara gösteriyor. Güçlü yönleriyle ön plana çıkan bireylerde özgüven artar, ifade gücü gelişir, girişkenliğe yönelik çekinceler azalır. Böylece kişi kendisi, bilgi ve yetenekleri ile kariyer olanakları arasında ilişki kurmayı öğrenir ve çok boyutlu değerlendirme becerisini geliştirir. Edindiği stratejik düşünme ve etkili problem çözme becerileri ile kişi çağın getirdiği hızlı ve sürekli değişimler karşısında kendini güncelleyebilir hale gelir. Bu doğrultuda kişi kapasitesine güvenir, yenilik ve değişimlere ayak uydurabileceğine inanır ve zorluklarla da çok daha etkili başa çıkabilir.

Kariyer Danışmanı Karşılaşılan Duraksamalarda Yeni Fırsatlar Yaratma Becerisi Kazandırır

Kariyer danışmanlığına gereksinim duyulan bir başka konu ise kariyer gelişiminde yaşanan duraksamalardır. Örneğin; belli bir konumda uzun yıllar çalışmış ve mesleki tatmine ulaşmış bir birey pozisyonunda yükselmek isteyebilir. Ancak çalıştığı kurum yükselme fırsatı sunmuyor ya da çıkabileceği üst pozisyonlar boşalmıyor olabilir. Bu durum kişinin performansını düşürecek ve mesleki tatmininin azalmasına neden olacaktır. Bu hem birey hem de iş veren için olumsuz sonuçları beraberinde getirecektir. Kariyer danışmanı bu noktada kişinin beklenti ve mevcut koşullarını değerlendirerek alternatif kariyer fırsatlarının belirlenmesine destek olmaktadır.

Kariyer danışmanları aynı zamanda iş ve kişisel yaşam arasındaki dengeyi kurmakta zorlanan bireylere de danışmanlık yapmaktadır. Staj, mülakat becerisi, beden dili kullanımı, etkili cv hazırlama, referans oluşturma gibi kişinin meslek hayatında ihtiyaç duyacağı daha pek çok konuda da kariyer danışmanı kişilere destek vermektedir. İyi bir kariyer danışmanı yurt içi istihdam olanaklarının yanı sıra yurt dışı fırsatları da değerlendirmenizi sağlayacaktır. İyi bir kariyer danışmanı mesleğinizin hangi şehirlerde ya da ülkelerde daha iyi kazanımlar sağlayacağına yönelikte bilgi verebilecek yeterlilikte olacaktır.

Kariyer Danışmanlığı Hizmeti ve Okul Rehberlik Bölümü Değerlendirildiğinde

Türkiye’de eğitim kurumlarında görevli olan psikolojik danışman ve rehber öğretmenlerden beklenen en önemli görev öğrencilerin gelecek meslek ve kariyerlerine yönelik seçimler, kararlar ve hazırlıklarında yardımcı olmalarıdır. Ancak okullarda rehberlik kadrolarına yeterli istihdamın yapılmaması bu kademelerde çalışan uzmanların iş başarısını olumsuz etkilemektedir. Üstelik 21. Yüzyıl yaşam koşullarında danışmanlık hizmeti sadece okul ortamında değil her yaş grubundan yetişkinler için de önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu nedenle kariyer seçimi noktasında eğitim hayatında verilen rehberlik desteği oldukça önemli role sahip olsa da yeterli değildir. Bireylerin eğitim hayatlarında yapacakları okul, bölüm, alan gibi seçimlerden başlayarak, meslek seçimi ve iş hayatındaki kariyer fırsatlarının değerlendirilmesine kadar pek çok noktada danışmanlık verebilecek kapsamda bir hizmetin edinilmesi çok daha sağlıklı olacaktır.

Meslek Seçiminin Önemine Yeterince Önem Verilmiyor

Kariyer danışmanlığı ve psikolojik danışmanlık hizmetlerine yönelik yanlış algılar ve gerçekçi olmayan beklentiler günümüzde hala çok fazladır. Bu durum danışmanlık hizmetlerinden gereken desteğin zamanında alınmamasına neden olmaktadır. Zamanında ve gerektiği şekilde alınmayan destek bireylerin başarısız ve mutsuz olma ihtimallerinin yüksek olduğu mesleklere yönelmesine neden olmaktadır. Meslek hayatındaki mutsuzluk bireyin günlük yaşamına, sosyal ilişkilerine, evliliğine, aile huzuruna etki etmekte ve kişinin yaşamı çok boyutlu etkilenmektedir. Bu durumla başa çıkabilmek için kariyer danışmanlığı almaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bazen bu ihtiyaç seçilen mesleği tamamen değiştirmeği gerektirebilir. Kimi zamansa seçilmiş meslek üzerinden gidilebilecek alternatif çalışma alanlarını değerlendirmek gerekebilir.

Hayatınızın Her Döneminde Kariyer Danışmanlığı Alabilirsiniz

Kariyer danışmanlığı hizmetinin psikolojik danışmanlıktan en büyük farkı bu hizmetin sadece okulda değil, kişinin tüm mesleki yaşamı boyunca devam ettirilebilir bir hizmet olmasıdır. Kariyer danışmanı bu nedenle sadece eğitim ortamında değil, eğitim sonrasında da hizmet verebilecek bağımsız bir konumda bulunmaktadır.

 

Read More

Her bireyin hayata geldiği dönem itibariyle karşılaştığı yaşam koşulları birbirinden farklıdır. Yaşanılan zaman aralığında gerçekleşen teknolojik, ekonomik ve çevresel koşullardaki değişiklikler bireylerin kişiliklerinde ve kariyer hedeflerinde değişikliklere neden olur. Kuşaklar ise yaşanılan bu dönemsel farkları sınıflandırabilmek için tanımlanmıştır. Çağımızın kariyer hayatına atılma evresindeki en genç kuşağı ise Z kuşağıdır.

Z kuşağı bireyleri yaşları itibariyle iş hayatında henüz aktif rol almasa da kariyer hayatlarını şekillendirmek üzere hazırlık aşamasındadırlar. Bir kısmı ise staj ya da erken dönem iş tecrübeleri ile iş yaşamında yeni yeni varlık göstermeye başlamıştır. Teknolojinin içerisine doğan ve teknoloji ile beraber gelişip büyüyen bu kuşak diğer kuşaklardan teknolojinin hatırı sayılır etkisi ile oldukça farklılaşmaktadır. Bu nedenle bu kuşağın kariyer beklentilerini ele alırken diğer kuşaklardan bağımsız düşünmek gerekmektedir.

Yetiştirilme Şekilleri Kariyer Beklentilerini Etkiliyor: Hiyerarşi İstemiyorlar!

Günümüz gençleri daha bilinçli ebeveyn tutumlarıyla yetişmektedir. Eğitim düzeyi yüksek aileler ve planlı gebeliklerle bu çocuklar eski kuşaklara göre ebeveyn sevgilisini daha çok almaktadır. Z kuşağını yetiştiren ailelerin bilinçli doğum kontrol yöntemleri kullanması, kadınların iş hayatındaki artan rolü ve ekonomik faktörlerin etkisi ile çok çocuklu ailelerin sayısı azalmıştır. Z kuşağı çoğunlukla tek çocuk ya da bir, iki kardeşli çocuklardan oluşmaktadır. Ailenin koşulsuz sevgisini almaları ve benmerkezli yetişmeleri nedeniyle Z kuşağının bireyleri iş hayatında hiyerarşiden ve ast üst ilişkisinden hoşlanmamaktadır.

Onlar için fikirleri son derece önemlidir ve fikirlerini sunduklarında bu önemin kendisine hissettirilmesini isterler.  Grup çalışmalarına uyum sağlarlar, ekip olarak hareket etmekten hoşlanırlar ancak grup içerisindeki rollerinin önemini hissetmeleri ve geri planda bırakılmamaları gerekir. Kendi işinin karar ve onay mekanizması olmak isterler. Taktir edilme ihtiyaçları yüksektir, olumsuz geribildirim onlar için itekleyici güç olsa da sürekli hale gelen olumsuz geribildirim karşısında performans göstermeyi bırakır ve çalışan bağlılığını kaybederler.

Z Kuşağı Kariyer Hayatında Otoritelerle Değil Mentor İle Çalışmak İstiyor

Z kuşağı bireylerinin kariyer beklentilerini etkileyen bir diğer faktör ise otorite kavramıdır. Bu bireyler otorite karşısından kendi otoritelerinin de kabul edilmesini isterler. Otorite yerine geçen patron, müdür, işveren rolündeki kişinin kendisini birey olarak tanımasını ve o şekilde yaklaşım sağlamasını beklemektedir. Z kuşağının bu beklentisi Y kuşağında da görülmektedir. Ancak Z kuşağının kariyer hayatından otorite figürüne yönelik bu beklentisi Y kuşağı bireylerine oranla çok daha nettir.

Yöneticilerin Z kuşağı çalışanlarından verim alabilmesi için iş süreçleriyle ilgili fikirlerinin duyulduğunu ve önemsendiğini hissedebilecekleri ortamlar yaratılması gerekmektedir. Z kuşağı geribildirim almayı sever, geribildirimleri gelişimleri için gerekli görürler. Ancak almayı sevdikleri kadar geribildirim vermekten de memnun olurlar. Yöneticiler ve Z kuşağı ile ekip arkadaşı olacak diğer kuşaklardan bireyler Z kuşağının vereceği geribildirimlere de hazır olmalıdırlar. Z kuşağı için ifade özgürlüğünü hissedebilecekleri çalışma alanları işlerine olan bağlılık ve sadakatlerini artırmaktadır.

Z kuşağı için kendisine sürekli direktifler veren bir yönetici ya da neyi yapıp yapmaması gerektiğini söyleyen iş arkadaşları birlikte çalışmaya uygun roller değildir. Bunun yerine, kendisiyle sohbet eden ve aynı zamanda da tecrübelerini paylaşarak onu geliştiren yönetici ve arkadaşlar tercih sebebidir. Bu gençlere yöneticilik yapacak kişiler otoriter olmak yerine mentorluk becerileri gelişmiş kişiler olmalıdır. Ayrıca işveren ve yöneticilerin tüm şirket politikalarında şeffaf ve açık olması Z kuşağı tarafından beklenmektedir. Çalışan bağlılığı ve sadakatinin devamlılığı için işverenin prim, terfi, zam gibi hassas konularda çalışanlarına karşı açık olması bu kişilerce beklenmektedir.

Maddi Kazanç, Ödül ve Rahatlık Kariyer Hayatlarında Öncelikli Role Sahip

Günümüz Z kuşağı bireyleri, tüketimin fazla olduğu bir topluluğun içerisinde büyümektedir. Eski kuşaklardaki aza kanaat etme, elindekinin değerini bilme, bozulanı onarıp kullanmaya devam etme bu dönem için geçerli değildir. Onlar için bir ürünün işlevselliği kadar, tasarımı, kalitesi ve popülerliği de önemlidir. Bu nedenle de bu kuşak tüketim ihtiyaçlarına hitap edecek gelirlerle çalışmak istemektedir. Maddi kazanç onlar için oldukça önemlidir.

İş hayatında Z kuşağının uzun soluklu kalabilmesi için iş birliği içerisinde olduğu kurumun maddi ve manevi beklentileriyle uyumlu olması gerekmektedir. Zam oranlarının düşük olması, terfi imkanının uzun vadeli ya da mümkün olmaması iş arayışına başlamaları için oldukça yeterli sebeplerdir. Yıllık performanslarının düzenli olarak ödüllendirilmesini ve ortalamanın üzerinde bir maaş artışını isterler. İşveren özel sağlık güvencesi, yemek, servis haklarının yanı sıra kişinin çalışma hayatından keyif almasını sağlayacak başka hakları da çalışana sunuyor olmalıdır.

Rahat izin alabilme, önemli günlerde hediye ve tebrikler, şirket içi motivasyon etkinlikleri ve kutlamalar yine çalışan bağlılığı için şirketlerinden bekledikleri koşullardır. Şık giyinmeye, bakımlı ve özenli olmaya önem verseler de kılık kıyafetlerinde takım elbise ile sınırlandırılmak istemezler. Rahat ve şık giyimin kabul edildiği bir şirkette kariyer yapmak isteyebilirler.

Esnek Çalışma Saatleri Kariyer Beklentileri Arasında

Bu kuşak çalışmak için yaşayanların değil yaşamak için çalışanların oluşturduğu bir kuşaktır. Dolayısıyla onlar için önemli olan hayatı yaşamak, anın tadını çıkarmak ve keyif almaktır. Sabit mesai saatlerinde uzun saatler boyunca çalışmak onlara göre değildir. Eğlenmek için haftalık tatillerin gelmesini beklemek ya da yılda sadece iki haftalık izne tabi olmak onlar için hayal ettikleri kariyer koşulları değil. Bu nedenle esnek çalışma saatlerine geçen şirketleri tercih etmeleri olasıdır. Şirket dışında da sürdürebilecekleri, mobil olacakları işler bu gençler için daha uygun olacaktır. Z kuşağı için hakim düşünce “işimi onlar versin ama çalışma saatimi ben belirleyeyim.”, “işimi zamanında yetiştirdikten sonra onların kurallarına bağlı kalmak zorunda değilim.” olacaktır.

Fiziki Koşullar ve Gelişim Fırsatları

İşlerinin tek düze olması Z kuşağı bireylerinin iş yaşamında çabuk sıkılabileceklerini ve işten kolay vazgeçebileceklerini düşündürmektedir. Bunun önüne geçebilmek için iş yerinin fiziki koşullarının değiştirilmesi ve çalışanın da gelişim fırsatlarının desteklenmesi gerekmektedir. Fiziki koşullar düşünüldüğünde molaların verimli değerlendirilebileceği ferah alanlar olması gerekir. Mola alanlarının çalışanların hem eğleneceği hem de sosyalleşebileceği alanlar olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Pek çok işverenin en büyük hatası, teknoloji çağında hala eski bilgisayar ve ofis malzemelerini kullanıyor olmasıdır. Bu da mevcut işlerin aksamasına ve zamanın verimsiz kullanılmasına neden olmaktadır. Bir Z kuşağı üyesinden verimlilik almak istiyorsanız yapmanız gereken son teknoloji ürünleri iş yerinizde tercih etmenizdir.

Z kuşağının özgüveni yüksek ve kariyer odaklı bir nesil olduğunu eğitim hayatlarından görebilmekteyiz. Yenilikçi, yaratıcı, çok yönlü ve girişken olan bu kuşağın bireylerinin iş hayatlarında beklentilerini bulmaları şartıyla çok başarılı olabilecekleri öngörülmektedir. Yenilenmeyi ve gelişmeyi seven bu bireylerin iş hayatında da bu ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir. İş alanlarıyla ilgili eğitimler almalarına fırsat verilmesi, mesleki gelişim, kişisel gelişim eğitimleri ile desteklenmeleri çalışan bağlılığını artıracaktır. Çalışana gün içerisinde bir kafede çay & kahve eşliğinde çalışma imkanının sunulması da Z kuşağının talep ettiği esnekliklerdendir.

Genç Yöneticiler Olmak Ya da İş Kurmak

Z kuşağının kariyer hedefleri dinlendiğinde pek çoğunun kariyer hayatından beklentisi hızla yükselmek, enerjilerinin yüksek olduğu gençlik yıllarında yönetici mertebelerine erişebilmek. Eğer maddi imkanları varsa pek çoğunun hayali kendi işini kurmak ve işinin patronu olabilmek. Onların yenilikçi yapısı, yüksek enerjisi, risk alabilme kabiliyeti ve her ne iş yaparlarsa yapsınlar sosyal medyayı kullanarak reklam yapabilme becerileri var. Her olasılığı fırsata çevirebiliyor ve her fırsatı para getirecek bir iş olarak dönüştürebiliyorlar. Özgüvenleri yüksek, iletişimleri başarılı ve kendilerinden oldukça eminler. Uygun fırsatları yakaladıkları sürece çalıştıkları alanda yukarılara tırmanacak ya da kendi işlerini kurmaktan geri durmayacaklardır.

Sosyal Medyada Olumlu İzlenimi Olan Şirketlerde Kariyer Yapmak İstiyorlar

Z kuşağı gençleri bir işe başvuracakları zaman, o işe kabul edilmişçesine detaylı araştırmaya girerler. Şirketi ilk önce sosyal medya hesaplarında aratırlar. Çalışan değerlendirmelerine, yorumlara bakarlar. Şirketin alanıyla ilgili ne tarz çalışmalar yaptığına, öncülük ettiği projelere bakarlar. Şirketin fiziki konumu, dış görünüşü ve fiziki özellikleri de onlar için belirleyici değere sahiptir. Şirketi Instagram, Youtube, Facebook, Twitter, LinkedIn gibi sosyal medya platformlarından araştırır, yakından takip eder ve işletmenin faaliyetlerini öğrenmeye çalışırlar. Sosyal medyadan bilgi edinemedikleri bir şirket onlar için çağın gerisinde kalmış ve popülerliği olmayan bir şirkettir. Böyle bir şirket ilgilerini çekmez ve bu yapıya dahil olmak istemezler.

Şirket sahiplerinin Z kuşağı tarafından tercih edilebilir olması için mutlaka sosyal medyaya giriş yapmaları ve kendilerini bu alanda da göstermeleri gerekir. Ayrıca şirketlerin internet sayfalarının da aktif ve ulaşılabilir olması gerekmektedir.

Z Kuşağı İle Çalışacak Olmanın Faydaları

Z kuşağının en belirgin özelliği iyi eğitimli olmaları ve rekabet ortamında varlık sürdürebilmek için kendilerini sürekli geliştirmeye çalışmalarıdır. Ekibinize Z kuşağından bireyler kattığınızda güncel gelişmeleri yakından takip edebilir, eski bilgilerinizi yenileriyle tazeleyebilirsiniz. Ayrıca Z kuşağı bireylerinin iş yaşamındaki varlığının artmasıyla teknolojinin iş yerlerinde kullanım oranı çok daha fazla olacaktır. Teknoloji ile el ele büyüyen bu kuşak için tüm ekipmanların dijitalleştirilmesi ihtiyacını doğuracaktır. Bu sayede manuel yapılan işler azalacak zaman tasarrufu sağlanacaktır. Pek çok iş otomatize edilecek, robotik sistemlerin kullanımı çok daha yaygın hale gelecektir. Daha çok dijital ekran kullanılacak ve yazılı basımın olduğu içerikler azalacaktır.  Bu da beraberinde kâğıt israfının azalmasını sağlayacaktır.

Z kuşağının sabit mesai ile çalışmaktan hoşnut olmaması İnsan kaynakları birimlerinin esnek çalışma saatlerini çalışma yönetmeliklerine ekletmelerini bir süre sonra zorunlu hale getirecektir. Zaman ve mekana bağlı olmaksızın esnek çalışabilmek çoğu şirketin gündeminde olacak. Bu sayede hem çalışanlar memnun olacak hem de şirketlerin her saat aralığında performans alabilecekleri çalışma düzenleri olabilecektir.

Z kuşağının şirketlere getireceği yeni fikirler, yaratıcılıkları ve diğer kuşaklara göre gözle görünür enerjileri şirketlerin başarısını artıracaktır. Ayrıca risk alma cesaretleri, sonuç odaklı olmaları, enerjileri ve yükselme hedefleri ile bu çağın gençlerinden oldukça başarılı liderler çıkacak. Z kuşağını kadrosuna alan şirketler dijital platformda daha ön planda yer alacak, sosyal medya kullanımları ve internet ortamındaki tanıtım çalışmaları ile kendilerini daha iyi ifade edebilecektir.

Z Kuşağı İle Çalışmak İstiyorsanız Kurum Kültürünüzü Gözden Geçirmelisiniz

Bu kuşak yenilikçi olmayan, kendini geliştirmeyen, fikirlere açık olmayan, katı kuralların olduğu ve eski sistemlerin işletildiği bir iş ortamından kolayca kopabilir. Yan hakları olmayan, kişisel alana ve özel yaşama saygı duymayan çalışma koşullarına tahammül edemez. Gelişimini desteklemeyen ve yükselme fırsatı sunmayan şirketlerde performans sergilemek istemez. Günümüz gençlerinin kariyer belirleme sürecinde sizlerle ilerlemesini istiyor, onları kurumunuzu ileriye taşıyacak beyinler olarak düşünüyorsanız kurum kültürünüzü ve çalışma koşullarınızı gözden geçirmelisiniz.

Read More

Üniversiteden önce kariyer danışmanlığı almak 21. yüzyıl yaşam koşulları içerisinde zaruri bir ihtiyaç haline gelmiştir. Çünkü bir meslek seçerken aynı zamanda kalan hayatınızın potansiyel koşullarını, yaşayacağınız çevreyi, iletişim ve etkileşimde olacağınız sosyal ağı, kariyer olanaklarınızı ve sizi şekillendiren bu yapı içerisinde hayatınızı paylaşacağınız potansiyel partnerinizi seçmiş olursunuz. Bu nedenle sadece meslek seçmekle kalmaz hayatınızın akışına önemli bir yön verirsiniz.

Her birey için kariyer farklı anlamlar taşısa da kariyer seçiminde baskın rol oynayan etkenler; bireyin sosyal ve ekonomik gereklilikleri, değer gelişimi ve bireysel farklılıkları ile kişisel beklentileridir.

Günümüzde popülerliği ve istihdam olanağı azalmış mesleklere ait bölümlerden her yıl düzenli olarak mezun verilmektedir ve işsizlik oranı günden güne artmaktadır. Arzu ettiği mesleğe ait iş bulamayan ve ilgi, beceri, yetenek ya da bilgisi dışında kalan alanlara yönelerek iş hayatındaki varlığını sürdürmeye çalışan bireylerin kendini gerçekleştirme ihtiyacını karşılamaları oldukça zordur.

Oysa “Harika işler yapabilmenin tek yolu yaptığın işi sevmektir” Steve Jobs.

Z Kuşağı İçin Üniversiteden Önce Kariyer Danışmanlığı Almanın Önemi Günden Güne Artıyor

Günümüzün gençlerini oluşturan Z kuşağı için 21. Yüzyıl kariyer inşa etme dönemidir. Bu yüzyıla dek kariyer danışmanlığı geleneksel yöntemlerle yapılıyor ve gençler ya sınavdan aldıkları puanlara göre mesleklere yönlendiriliyor ya da anne ve babanın istek ve beklentilerine göre kariyerlerini şekillendiriyorlardı. Oysa günümüz Z kuşağı için bu geleneği sürdürmek artık söz konusu değil! Z kuşağı için iş hayatını tüm yaşamlarının merkezi konumuna getirmek geçerliliğini kaybetti.

Bunun yerine bireyler, kendileri ve aileleri için yaşam kalitesini artıracak iş ve kariyerler tercih etmeye yöneldiler. Bu yönelim, kişinin iş hayatı içerisinde de keyif alabileceği, bilgi, beceri ve yaratıcılığını sergileyebileceği, ihtiyaçlarına ve beklentilerine hitap eden, sosyo-ekonomik koşullarıyla uyumlu meslekler seçmesini öncelikli hale getirdi. Doğru meslek seçimi yapabilmek için ise üniversiteden önce kariyer danışmanlığı almak önemli bir ihtiyaç haline geldi.

Anne ve Babaların Çocuklarına Kariyer Rehberliği Yapmasında Üniversiteden Önce Kariyer Danışmanlığı Almak Oldukça Önemli

Bireyin vereceği bu önemli kararda anne ve babalara da büyük görev düşmektedir. Meslek seçiminde bireyi etkilemede ailenin rolü büyüktür. Çünkü bireyin hayata dair ilk algıları ve amaçları ailede oluşur. Ebeveynler olarak çocukların ilgi ve yetenekleri doğrultusunda doğru meslekleri seçmelerine rehberlik yapabilmek için meslekleri tanımaları, gelecek 10 yıllar içerisinde popülerleşecek ve değerini sürdürecek meslekleri bilmeleri ve eğitim masrafları noktasında da bütçelerini hesaplayabilmeleri için mutlaka üniversiteden önce kariyer danışmanlığı almalıdırlar.

Çocuklarının mizaç ve karakteristik özelliklerini bilen, onları her haliyle gözlemleyen ebeveynler için üniversiteden önce kariyer danışmanlığı alarak çocuklarının geleceğine yön vermek ebeveynlerin çocuklarına bırakacakları en değerli miras olacaktır.

18-22 yaş aralığında olan gençlerin kariyer belirleme sürecinde ailelerinden etkilenme oranlarının daha ileri yaşlarda olan bireylere göre daha yüksek olduğu yapılan bilimsel araştırmalarda görülmüştür.

Öyleyse üniversiteden önce kariyer danışmanlığı almanın kariyer yolunu belirleme heyecanını yaşayan üniversite hazırlık sürecindeki gençler ve aileleri için ne derece önemli olduğunu detaylarıyla inceleyelim.

Üniversiteden Önce Kariyer Danışmanlığı Almanın Bireyin Kendisi ve Ailesi Açısından Faydaları Nelerdir?

  • Uzun yıllar popüler kalacak meslekleri Öğreneceksiniz! Bilim ve teknolojinin hızla ilerleyişi, mesleklerdeki ihtiyaç dağılımlarının ve popüleritenin yıldan yıla azalmasına neden olmakta ve hatta bazı meslekler tamamen yok olabilmektedir. Kariyer danışmanlarının bilimsel çalışmalara dayanarak kişiye çizecekleri yol haritasında bu kriterler göz önünde bulundurulacak ve gelecekteki 30-40 ve belki 100 yıl boyunca popülerliğini ve işlevselliğini sürdürecek olan meslekler kişiye önerilecektir.
  • Her yönüyle size hitap eden mesleği keşfedeceksiniz! Doğru mesleği seçmek sadece bir mesleğe yönelmek değil bireyin kendi özelliklerine uygun, bilgi, beceri, yetenek ve ilgisiyle örtüşen, sosyo-ekonomik yapısına da hitap edecek bir seçim yapmasıdır. Bu çok boyutlu değerlendirme günümüz koşullarında ancak bu işe dedike olmuş, bilimsel araştırmalar yapan, süreci yakından takip edebilecek ve bireye koçluk edebilecek profesyonel bir danışmanlık hizmeti alarak mümkün olabilmektedir.
  • Bütçe planlamasını erkenden yapabileceksiniz! Üniversite Öncesi Kariyer danışmanlığı almak ailelere, çocuklarının meslek seçimi sonucu açığa çıkabilecek bütçe ihtiyacını tespit etmesi ve finanse edebilmek için kaynak planlaması yapabilmeleri noktasında kolaylık sağlayacaktır.
  • Ekonomik koşullara uygun planlama! Eğitim, konaklama, ulaşım, beslenme giderleri bütçelendiğinde özellikle şehir dışı veya yurtdışı eğitim alma durumlarında giderler ailenin karşılamakta zorlanabileceği bir tutara ulaşabilmektedir. Her ülkenin, şehrin, üniversitenin ve fakültenin eğitim alacak kişi açısından açığa çıkaracağı masraflar farklılık gösterebilir ve sizin ortalama rakamları biliyor olmanız seçim yapmanızda etkili olabilir.
  • Burs İmkanlarından Haberdar Olma! Üniversiteden önce kariyer danışmanlığı alındığında ailelere potansiyel burs imkanları hakkında da detaylı bilgiler aktarılmaktadır. Böylece ailenin ekonomik koşulları ile çocuğun beklentileri arasında uzlaşı sağlanabilmektedir.
  • Ruh ve Beden Sağlığını Koruma! Karakteriyle örtüşmeyen, bilgi, beceri ve ilgisi dışında kalan bir mesleğe aile ya da çevrenin yönlendirmesi ile kendini mecbur bırakılmış hisseden çocuklarda sınav kaygısı, depresyon, içe kapanma, anksiyete ve riskli davranışlara yatkınlık görülebilmektedir. Bu noktada çocuğunuza sunduğunuz mesleki seçenekleri bir kariyer danışmanı eşliğinde belirlemeniz çocuğunuzun hem okul başarısı hem de psikolojik sağlığı açısından önemlidir.

Kariyer Danışmanlığı Başka Hangi Faydaları Sunuyor?

  • Yurtdışı Eğitimine Ön Hazırlık Avantaj Sağlar! Yurtdışı eğitimine ilgi ülkemizde yıldan yıla artış göstermekte ancak resmi yazışmalar, hazırlıklar, planlamalar, üniversitelerin ülkelere ve bölümlere göre farklılaşan kabul koşulları gibi sayısız detay karşısında aileler ve bireyler organize olmakta zorlanabilmektedir. Bu noktada üniversiteden önce kariyer danışmanlığı almak zamanınızı ve bütçenizi doğru planlamak ve eksizsiz bir ön hazırlık yapmak için oldukça önemlidir.
  • Bilgi Edinmek! Seçtiğiniz üniversite, bölüm, meslek, gideceğiniz şehir, yeni tanışacağınız kültür gibi yeterli bilgiye sahip olmadığınız unsurlarla ilgili erkenden bilgi sahibi olmak düş kırıklığı olasılığınızı minimuma indirecektir.
  • Mesleki Yeterlilik İçin Ön Hazırlık! Kariyer hedefinize ulaşmak için ihtiyaç duyacağınız iş becerilerini de alacağınız danışmanlık ile erkenden teşhis ederek üzerine çalışma fırsatı edinebilirsiniz.
  • Kaygısız Sınav Başarısı! Doğru mesleği seçen ve kendisi bekleyen koşullardan haberdar olan bireylerin sınav kaygısı oranları diğerlerine göre çok daha düşüktür.
  • Başarılı Bir Kariyer İnşa Etmenin İp uçları! Üniversiteden önce kariyer danışmanlığı aldığınızda sadece meslek seçiminizle ilgili değil, mesleği seçtikten sonra başarılı bir kariyer inşası için atabileceğiniz sağlam temeller hakkında da bilgi edinebilirsiniz; nasıl bir staj programı uygulamalısınız, referans edinmek için neler yapmalısınız, etkileyici bir cv için eğitim hayatınızda yapabilecekleriniz, mülakatlarda dikkat etmeniz gerekenler gibi kariyerinizi inşa etmeye yönelik tüm detaylara yönelik üniversiteden önce kariyer danışmanlığı alarak bilgi edinebilirsiniz.
  • Mesleki koşullarla erken tanışma fırsatı! Kariyer danışmanlığı aldığınızda, gelecekte sizi nasıl bir çalışma hayatı bekliyor ve duyduklarınız size keyif veriyor mu, değerlendirme fırsatı bulabilirsiniz.
  • İş ve Özel Hayat Dengesi! Karakteristik özellikleriniz, ilgi alanlarınız, kişisel hayatınızda zaman ayırmaktan keyif aldığınız etkinlikler göz önünde bulundurulduğunda seçeceğiniz meslek sizin için doğru bir tercih mi değerlendirmek için erkenden bilgi edinebilirsiniz.

Konu ile İlgili Diğer Avantajlar da Dikkat Çekici

  • Dil bilgisi gerekli mi? Seçeceğiniz meslek için ikinci, üçüncü ve belki daha fazla dil bilmeniz gerekiyor mu? Gerekliyse şimdiden yapabilecekleriniz neler üniversiteden önce kariyer danışmanlığı alarak öğrenebilirsiniz.
  • Alternatif Yelpazeniz Daha Geniş Olur! Bir üniversitenin başarısı ile isim yapması tüm bölüm ve fakültelerinin alanında en iyisi olduğunun garantisini vermez. Sizin için en iyi üniversiteyi seçebilmek için eğitim alacağınız bölümün bağlı olduğu fakültenin başarısına, akademisyenlerine, bu bölümü bitirenlerin iş hayatında ne kadar sürede istihdam edinip başarılı bir konuma gelebildiklerine bakarak karar vermek gerekir. Bu noktada üniversiteden önce kariyer danışmanlığı almak size mesleğinizi en iyi şekilde yapmanız için gerekli donanımı sağlayacak üniversiteyi seçebilmenizde koçluk eder. Tek bir üniversite ile sınırlı kalmayıp, size en uygun koşulları sağlayacak üniversiteleri bir yelpaze şeklinde başarı dağılımına göre size sunar ve böylece üniversiteye yerleşme oranınızı daha da artırmış olursunuz.
  • Sertifikasyon! Bu mesleği yapabilmek için üniversite eğitimi dışında edinmeniz gereken belge ve sertifikalar var mı kariyer danışmanlığı alarak öğrenebilirsiniz.
  • Başka Sınavlar Olacak mı? Bu mesleği yapabilmek için üniversite eğitimine kabul edilmeniz dışında katılmanız gereken farklı sınavlar olacak mı kariyer danışmanlığı alarak öğrenebilirsiniz.
  • Üniversite sonrası eğitim! Üniversiteyi bitirdikten sonra istediğiniz mesleği yapabilmek için devam etmeniz gereken lisansüstü eğitim var mı?
  • Cinsiyetin rolü! Seçeceğiniz meslek için cinsiyet farklılıkları önemli mi? Önemli ise bu sizin meslek hayatınızı nasıl etkileyecek?

Ve daha pek çok ihtiyaç duyacağınız ve merak ettiğiniz konularla ilgili detaylı bilgi almak için üniversiteden önce kariyer danışmanlığı almanızı önermekteyiz.

“Eğer sevdiğin işi yaparsan, hayatında bir gün bile çalışmış sayılmazsın” Diyebilmek İçin Üniversiteden Önce Kariyer Danışmanlığı Almalısınız

Unutulmamalı ki bilginizin yetersiz kaldığı, kendinizi geliştiremediğiniz, başarılı olmak için gereken alt yapıya sahip olmadığınız bir meslekte kendinizi gösterme olasılığınız düşüktür. İlgi duymadığınız bir meslek içerisinde özgün, yaratıcı, yenilikçi olmanız oldukça zordur. Becerinizin olmadığı bir meslekte diğer meslektaşlarınız arasından sıyrılabilmeniz için daha fazla efor ve zaman harcamanız gerekecektir.

Konfüçyüs’ün “Eğer sevdiğin işi yaparsan, hayatında bir gün bile çalışmış sayılmazsın” sözü Z kuşağının meslek seçiminden beklentilerinin adeta bir tanımı gibi. Bu tanıma uygun bir meslek seçebilmek, yaşam kalitenizi belirlemek ve “keşke”siz bir meslek edinebilmek için Üniversiteden önce kariyer danışmanlığı almalısınız.

Güncel konularda hazırlanmış videolara erişmek için aba Psikoloji YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Yetenek Yönetimi 21.Yüzyılda bireylerin kendi yol haritalarını doğru bir şekilde belirlemede önemli bir rol oynuyor. Kendi ilgi alanlarımızı, bilgi ve becerilerimizi keyfederek hangi mesleklerde daha başarılı olabileceğimizi ortaya koyan bir sistemdir. Özellikle öğrenciler ve anne babaların çocuklarının hangi alanlarda iyi olduklarını, becerilerini bilmeleri gerekiyor. Böylelikle çocukların erken yaşta doğru mesleklere yönlendirilmesi ve hayatları boyunca istedikleri alanda başarılı olmalarını getirir. Bu süreçte, örneğin; Lise çağındaki öğrencilerin üniversiteyi hangi ülkede okuyacağına veya hangi bölümü okuyacağına karar vermeleri gerekir.

Bu belirlemelerden sonra öğrencilerin okul dışı faaliyetlerinde de becerileri ölçülmelidir. Örneğin; spor, müzik, tiyatro bunlardan bazıları. Bu alanlarda bireylerin ne kadar başarılı oldukları veya hangi alanda ilgisinin olduğu da ölçülerek bu süreç yönetilmelidir. Yetenek Yönetimi, tüm bu süreçleri takip ederken, aynı zamanda 21.yy da ’da hangi mesleklerin revaçta olduğunu veya ilerleyen yıllardan hangi alanların en popüler ve gerekliliği arttıracak mesleklerin olduğunu da tespit eder. Böylelikle, bireyleri bu süreçte daha bilinçli ve ileriye dönük istekleri konusunda da doğru yönlendirmeyi sağlar. Bu sürecin en önemli aşaması, bireylerin tüm bu süreci belirli periyotlarda tamamlaması ve sonuca gidilmesini sağlamaktır. Bu periyotları biz 3,6,12,24,48,72 aylık süreçlerde takip ediyoruz. Bu süreçlerde bireylerin eksik alanları ve bu alanlarda kendilerini nasıl geliştirebilecekleri belirlenmiş oluyor. Böylelikle bireyler tüm bu sürecin sonunda kendine daha iyi bir vizyon çizebiliyor, hangi alanlarda başarılı olduğunu görebiliyor ve bununla paralel olarak istediği meslekleri kendisi rahatlıkla seçebilir hale geliyor.

Bu süreçte bir diğer önemli unsur ise, kişilerin bireysel gelişimlerini göz önünde bulundurmaktır. Burada biz, süreç boyunca bunu göz önünde bulundurarak bireylerin gelişimi sırasındaki farklılıkları da takip ediyoruz. Çünkü her bireyin gelişim ve değişime karşı olan farkındalığı, değişim gösterdiği unsurları farklıdır.

Yetenek Yönetimi ile ilgili daha fazla bilgi almak için YouTube videomuza göz atabilirsiniz.

Read More

Yaşadığımız hassas dönemden ötürü çoğu iş yeri kapatıldı ve evden çalışma imkanı olanlar evlerinde bilgisayarlarının karşısında çalışmalarını sürdürmeye başladılar. Fakat evden verimli bir şekilde çalışmak ve motive olabilmek o kadar da kolay değil… Evden çalışırken sizin işe ne zaman başladığınızı kontrol eden bir patronunuz yok. Pijamalarınıza veda edip iş kıyafetlerini giyme derdiniz de yok. En rahat ve huzurlu olduğunuz ortamdasınız. Sıcak yatağınız ve konforlu ev ortamı sizin aklınızı başınızdan almak için tüm cazibesiyle oracıkta, gözlerinizin önünde… Alışık olduğunuz iş düzeni ve disiplin bozulduğunda iş verimimizin düşme olasılığı oldukça yüksek.

Siz de eğer bu birkaç günde motivasyonunuzun düştüğünü gözlemlediyseniz ve işleriniz biriktiyse koşa koşa yardımınıza geldik. aba Psikoloji olarak vereceğimiz basit ve pratik tavsiyeler sayesinde kendi iç motivasyonunuzu elde ederek çalıştığınız ortam fark etmeksizin verimliliğinizi koruyabileceksiniz.

Plan yapın

Uzaktan çalışırken verimliliğinizi korumanın en pratik yolu plan yapmaktan geçer. Haftalık yapılacaklar listesi hazırlayarak her akşam bir sonraki gün yapılacakları kontrol etmek sizi iş disiplininde tutacaktır. Salaş ev ortamında düzeni sağlamanıza yardımcı olacaktır.

Ofisteymiş illüzyonu yaratın

İnsan beyni ip uçlarıyla çalışmaktadır. Ev koltuğunda televizyon izlemeye koşullanırken, ofis masanızda çalışmaya koşullanmanız kaçınılmaz derece yüksektir. Daha önce ev koltuğunda yaptığınız şey film izlemekti, beyniniz onu hatırlayarak film izleme iç güdüsüne kapılmanızı sağlayacaktır. Hele bir de ev kıyafetlerinizleyseniz bütün ip uçları sizi film izlemeye sürüklemek için bir araya gelmiş demektir.

İş yerindeymiş gibi davranmaya özen gösterin. Kendinize yeni bir çalışma alanı oluşturun. Sadece çalışmak için kullandığınız bir masanın olması ve bu masanın evin konforlu bölgelerinden uzak olması çalışma motivasyonunuzu arttıracaktır. İllaki iş kıyafeti giymek zorunda değilsiniz ama pijamalarla işlerinize motive olabilmeniz kabul edilmelidir ki oldukça zor. İşinizi yaptığınız süreçte, en azından sizi uyku modundan çıkarabilecek kıyafetler giymeyi tercih edin. Eğer iş yerindeyken işe başlamadan önce kahve içiyorsanız, her zamanki gibi kahvenizi içmeyi unutmayın. İş yerindeki alışkanlıklarınızı çalıştığınız süreçte uygulamaya çalışın. Böylelikle zihniniz çalışmaya daha olumlu bakacaktır, vücudunuz da çalışmaya hazır  ve dinç olacaktır.

İşe erken başlayın

Evde olmak size esnek iş saatleri sağlayacaktır. Bu durum sizi rahata düşürerek işlerinizi ertelemenize sebep olabilir. Halbuki işlerinizi erken bitirirseniz rahatça günün kalanını kendinize ayırabilirsiniz. Aksi taktirde işle ilgilenmediğiniz her an yaptığınız diğer aktivitelerin de tadını çıkaramazsınız. Ertelediğiniz işler zihninizde ve düşüncelerinizde gezinip duracaktır.    İşe gider gibi ofis saatinizde işlerinize başlayarak kendinizi işe hazırlayın. Böylelikle günün kalanı size kalacaktır.

Ara verin

Düzenli aralar vermeye özen gösterin. İşlerinizi hemen bitirip kurtulma şansınız olduğundan evdeyken aralıksız çalışma ihtimaliniz daha yüksektir. Fakat ara vermeden çalışmak verimliliğinizi düşürecektir. Saat başı 10-15 dakikalık kısa aralar ve rahatlamak için 1 saatlik öğle arası vermeyi unutmayın.

Sosyal medya kullanımınıza sınırlar getirin

Hangimiz biraz internette gezineyim de sonra işime dönerim dedikten sonra fark etmeden saatlerce internette gezinmedik ki? Sosyal medya çalışırken kontrol altına alınmalıdır. Sosyal medyada gezinirken zihnimiz gevşediği için ve sürekli yeni şeyler keşfettiğimiz için fark etmeden gereğinden fazla zaman harcarız. Haliyle işlere ayırdığımız vakitten çalarken hem de işe geri dönme motivasyonumuzu azaltır sosyal medya. İş sürecinizde, günlük sosyal medya kullanımınız için bir süre belirleyin. Sosyal medya kullanım süreniz uzadıkça işe dönme isteğinizde azalacaktır. Çalışmaya ara verdiğiniz zaman sosyal medyayla ilgilenecekseniz bunun için 10 -15 dakika gibi kısıtlı, kısa süreler vermeye çalışıp konsantrasyonunuzu ve motivasyonunuzu aktif tutun.

İş arkadaşlarınızla görüntülü konuşun

Ofis hayatınızda insanlarla iç içeyken evde durum aynı değil. Ofisteki insanlarla iletişim halinde olmak da motivasyonu yükseltici bir faktördür. İş arkadaşlarınızla işle ilgili konuları görüntülü konuşarak tartışmaya çalışın. Uzaktan da olsa iş arkadaşlarınızla birbirinize destek olmanız motivasyonunuzu arttıracaktır.

Ev işleriyle ofis işlerinizi birbirinden ayırın

Çalışma aralarınızda bulaşıkları yıkamak ya da çamaşır asmak cazip gelebilir fakat pek de mantıklı değil. Ev işleri  yine “iş” tanımı içerisine girdiği için bölünmenize ve akışınızı bozmanıza sebebiyet verebilir.  Bölünmemek için ya işlerinize başlamadan önce ya da işleriniz bittikten sonra ev işlerinizi halledin.

Düzenli egzersiz yapın

İş yerine gidip gelmek bile bir spor niteliğindedir. Evden çalışmak sizi tembelleştirerek, kilo almanıza sebep olabilir. Dahası spor endorfin ve serotonin (mutluluk hormonları) salgılamanızı sağlar. Eğer güne sporla başlarsanız ardından işlerinize başlamak daha kolay gelecektir. Günü daha dinç ve daha motive geçirmeniz için düzenli egzersiz yapmanın mutlaka faydasını göreceksinizdir.

Read More

Stratejik Yetenek Yönetimi öğrencilerin yeteneklerini ortaya çıkartan bir yöntemdir. Özellikle İngiltere, Amerika, Japonya gibi ülkelerde stratejik yetenek yönetimi sistemi uygulanmaktadır. Bu yöntem sayesinde, kişiler yeteneği olduğu mesleklere yönlenebiliyor ve işletmecilerde bu anlamda yeteneği olan kişileri işe alabiliyorlar. Böylelikle daha verimli ve dinamik bir çalışma sistemi elde edilebiliyor.

Stratejik Yetenek Yönetimi, özellikle 6-12 yaş, 12-18 yaş, 18-25 ve 25 yaş üzeri gençlerin kabiliyet ve yeteneklerini ortaya çıkarmak gerekiyor. Bu yaş aralıkları, gelişim ve dinamizmin en verimli zamanlarıdır. Bu nedenle yetenek yönetiminin çocuklarda ve gençlerde iyi bir şekilde analiz edilip saptanması, gelecekteki hayatları için önemlidir.

Stratejik Yetenek Yönetiminde en önemli unsurlardan biri saptamadır. Bu nedenle öğrencilerin yeteneklerini doğru saptayabilmek için bazı psikolojik testler bulunuyor (IQ&EQ, Liderlik, Girişimcilik veya İnovasyon gibi). Bu testler kişinin yetenek ve becerilerini belirleyen testlerdir. Bu testler eğitimciler için sadece ön bir değerlendirmedir.

Öğrencilerin özellikle ilkokul çağlarından itibaren bedenen, ruhen ve beynen birçok konuda gelişim gösterirler. Bu gelişimleri nasıl değerlendirip gerçek istek ve becerilerini ortaya çıkaracaklarını bilmeleri gerekiyor. Bu anlamda Stratejik Yetenek Yönetimi, öğrencilerin ilkokul, orta okul ve Lise çağlarında hangi üniversitede okuması gerektiğini, hangi ülkeyi seçmesi gerektiğini sonrasında da öğrencilere eğitimine yön verecek stratejiler belirlemektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi, gelişen bu global dünyaya öğrencileri entegre etmek için kendilerini keşfetmelerini ve doğru bir eğitim hayatı ile iş dünyasına da hazırlanabilmelerini hedeflemektedir.

Konu ile ilgili daha fazla bilgi almak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube videosuna göz atabilirsiniz.

Read More