Gençler için gelecek kaygısı lise yıllarında kendini hissettirmeye başlasa da asıl kaygı üniversiteyi bitirirken başlamaktadır. Gençler, üniversite eğitimini tamamladıklarında artık öğrencilik rollerini tamamlamış ve toplumda nitelikli bir birey olmak için hayata atılmış olacaklar. Hayatın getireceği yeni koşulların belirsizliği, iş bulma, eğitim hayatında öğrendiklerini iş hayatında kullanabilme, gelir elde etme, geçimini sağlama, aile kurma vb. yeni gelecek sorumluluklar kişide kaygı yaratıcı etmenlerden bazıları olarak sıralanabilir. Her öğrenci yükseköğrenime devam etmez, dolayısıyla liseden sonra eğitime ara veren ve iş hayatına atılacak olan bir birey için gelecek kaygısı çok daha erken kendini gösterir. Gelecek kaygısı ile başa çıkmanın önemli bir destekçisi ise hiç şüphesiz ailedir. Peki aileler gençlerin gelecek kaygısı yaşamaması için ne yapabilir?

Doğru Ebeveyn Tutumu ile Yetişen Gençler Gelecek Kaygısı Yaşamıyor

Aile içerisinde söz hakkı olan, duygu ve düşüncelerini rahatlıkla dile getirebilen ve fiziksel-duygusal ihtiyaçlarına ebeveynleri tarafından karşılık verilen bireyler gelecek kaygısı yaşamıyor. Çocuklar bu aile yapılarında koşulsuz sevildiğini hissediyor. Sorumluluk alıyor. Sebep sonuç ilişkisini öğreniyor. Ceza yerine hatalarının sonuçlarından ders çıkarmayı öğreniyor. Kıyaslamalara maruz kalmıyor, kendini olduğu haliyle değerli ve özel kabul ediyor. Böyle bir aile yapısında çocuklar özgüvenli, sorumluluk sahibi, özdenetim sahibi, girişken, hoşgörülü ve vicdanlı yetişiyor. Uyum göstermeyi, zorluklarla çözüm odaklı şekilde başa çıkabilmeyi öğreniyorlar. Çocuğun sevilmesi, dinlenmesi, erken yaşlardan itibaren bireyselliğine önem verilmesi çocukların yetişkin hayatta kendini gerçekleştirme potansiyellerini artırıyor. Literatürde, çocukların bu özellikleri kazanabildiği sağlıklı aile modeline Demokratik, Destekleyici, Hoşgörülü aile tutumu adı verilmektedir.

Baskıcı, otoriter, cezalandırıcı ebeveyn tutumunda ise sağlıksız bir çocuk gelişimi söz konusu oluyor. Çocuk ebeveynlerinden beklediği sevgi ve ilgiyi koşulları karşıladığı sürece alabiliyor. Cezalar ve katı kurallar daha ön planda oluyor. Özellikle baba figürü ev içerisinde sıcaklık duyulmayan korku nesnesi olarak yer alıyor. Korkunun ve mesafenin egemen olduğu bu ailelerde çocuklar duygularını, düşüncelerini paylaşmaya çekiniyor. Hatalarını gizliyor ve cezalandırılmaktan korkuyor. Başarılı olamamak onlar için çok daha büyük bir kaygı nedeni. Geleceği düşündüklerinde hem bu aile ortamından uzaklaşma arzusu yaşıyor hem de ayakları üzerinden nasıl durabileceğine yönelik yoğun kaygı duyuyorlar.

Gevşek, aşırı hoşgörülü, tutarsız ebeveyn tutumlarında da benzer sağlıksız duygusal gelişim görülüyor. Gençler kişisel gelişimleri noktasında zorluk yaşıyorlar. Bu da gelecek kaygılarını perçinliyor. Aileler çocukları kaç yaşında olursa olsun ebeveyn tutumlarını değerlendirmeli, eğer çocuk yetiştirme stillerinde önerilmeyen bir yaklaşım fark ediyorlarsa kendilerini değiştirmek ve geliştirmek noktasında destek almalıdır.

Erken Yaşlardan İtibaren Sorumluluk Almayı Öğretmek Gerek

Erken yaşlardan itibaren aileler çocuklara yaşlarıyla uyumlu sorumluluklar vermelidir. Sorumluluk becerisi aile içerisinde öğrenilir, sosyal yaşam ve okul ise sorumluluk bilincini geliştirir. Aile içinde sorumluluk alma becerilerini geliştirme fırsatı bulamayan çocuklar aileden uzaklaşıp sosyal hayat, okul gibi bireysel olarak rol almaya başladığı ortamlara girdiğinde kendilerinden bekleneni yapmakta çok zorlanırlar. Evde ebeveynleri tarafından “O daha küçük yapamaz”, “Dur ben halledeyim, yalnız yapamazsın” gibi korumacı yaklaşılan çocuklara “yetersizlik” mesajı verilmektedir. Bu yaklaşımla büyüyen çocuklar okulda öz güveni düşük, kaygılı, unutkan, sorunlarını yardım alamadan çözemeyen, var olan kapasitesini kullanamayan çocuklar olur.

Daha ileri yıllarda lise, üniversite eğitimi içerisinde içe kapanık, özgüvensiz, çekingen, kendini ifade edemeyen ve yoğun gelecek kaygısı yaşayan bireylere dönüşürler. İş hayatı ve yetişkin hayat deneyimleri onlar için ürkütücüdür. Desteklenmeye ihtiyaç duyarlar. Mülakatlara, ilk iş günlerine ebeveynleriyle beraber giden adaylar bunun en üzücü örneğidir. İş hayatında karşılaştığı zorlukları ebeveynlerine ileten ve yöneticileriyle konuşmalarını isteyen gençlerle de sıklıkla karşı karşıya gelmekteyiz.

Kendi Kararlarını Alabilen Çocuklar Sorumluluk Almayı da Öğrenir

Çocuklarınızın özgüven sahibi olabilmesi, kendi sorunlarını tek başına çözebilmesi, duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilmesi ve kendini gerçekleştirebilmesi için erken yaşlardan itibaren çocuklarınıza sorumluluk vermelisiniz. Çocuklarınızın denemeye yönelik isteklerini pekiştirmeli, “yapabilirsin, denemen çok güzel”, “her seferinde daha da iyi olacak”, “isteğini ve çabanı taktir ediyorum” gibi olumlu sözlerle desteklemelisiniz. Çocuğunuza mutlaka karar vermesi için iki, üç seçenek sunmalısınız; erken yaşlardan başlayarak kıyafetinden, yemeğine, oyuncağından, kitabına her konuda seçenekler sunarak onun kararı olmasını desteklemelisiniz. Kendi kararlarını alabilen çocuklar kararlarının getireceği sorumlulukları da öğrenmeye başlayacaktır.

Çocukların yaşları ilerledikçe evdeki sorumluluklarının artırılması da gelecek kaygısı ile baş etmelerini kolaylaştırır. Harçlığını yönetmek, para biriktirmek, birikimleri ile kendi ihtiyaçlarını karşılamak, tatil dönemlerinde kısa süreli iş tecrübeleri edinmek gibi roller verilebilir. Evde anne ve babanın yürüttüğü işlere destek olmaları istenebilir. Kariyerlerini planlamaları, geleceğe yönelik hedef belirlemeleri, öğrencilik rolü gereği sınavlara iyi hazırlanmaları ve gelecekleri için kendilerine yatırım yapmaları yönünde desteklenebilirler.

İlgi Alanlarını Keşfetmelerine Destek Olun

Bireylerin kendilerine uyan mesleği seçebilmesi ve gelecekte iş hayatlarında daha başarılı ve mutlu olabilmeleri için erken yaşlardan itibaren ilgi alanlarını keşfetmeleri gerekir. İlgi alanlarını keşfedebilmek ise büyük oranda ailenin bilinçli yönlendirme yapmasını gerektirir. Çünkü her çocuk belli yönelimlerle doğar. Çocuk bu yönelimini oyuncaklarıyla nasıl oynadığından başlayarak gösterir. Okul hayatında ise bu ilgiler yeni öğrenmelerle birlikte daha da gelişebilir ya da tamamen körelebilir. Çocuklar ilgi alanları desteklendiğinde hem öğrenme sürecinden daha büyük keyif alır, hem de daha yaratıcı ve üretken hale gelir.

Hareketli çocuklar fiziksel egzersizlerle enerjilerini boşaltabilecekleri sporsal aktivitelere yönlendirilebilir. Müzik ve danstan keyif alan çocuklar bale, dans ya da bir müzik aleti çalmayı öğrenmeye yönlendirilebilir. Taklitten hoşlanan bir çocuk tiyatroya, dramaya yönlendirilebilir. Konuşmayı seven bir çocuk sunucu, anlatıcı olarak rol alabilir. Ancak unutulmamalıdır ki ilgi alanlarını keşfetmek zaman alacaktır. Örneğin spora yönlendirilmiş bir çocuğun hangi spor dalında ya da müziğe yönlendirilmiş bir öğrencinin hangi enstrümanda daha mutlu ve başarılı olacağını bulmak zaman alacaktır. Bu süreci maymun iştahlılık olarak değerlendirmemeli, çocuğun ilgi alanını keşfetmesine fırsat verilmelidir.

Çocukluktan itibaren ilgi alanları keşfedilen çocuklar yetişkin hayata geldiklerinde kendilerini mutlu eden kaynakları tespit etmiş ve mümkünse bu ilgilerini iş hayatlarına da yedirmiş kişiler olurlar. Daha mutlu işler üretir, üretirken keyif alır ve bu keyfi tüm yaşam alanlarına yayarlar. Gençlerin gelecek kaygısı yaşamamaları için aileler erken yaşlardan itibaren çocuklarının ilgilerini fark etmesi ve desteklemesi gerekir.

Geleceğe Hazırlık Yapmalarını Teşvik Edin

Gelecek kaygısı ile başa çıkmanın en verimli yollarından biri de geleceğin yaşam standartlarını belirlemek üzere hazırlık yapmaktır. Eğer çocuğunuz henüz lise yıllarındaysa mesleki ilgi ve yeteneklerini öğrenmek üzere profesyonel destek alabilirsiniz. Çocuğunuza ilgileri, yetenekleri ve karakteri ile uyumlu bir meslek seçebilmesi için lisede doğru alana yönelmesine destek olabilirsiniz. Üniversite eğitiminde başarılı bir iş hayatı için yapması gerekenler noktasında bilgi verebilir, tecrübeleriniz bu konuda yeterli değilse yine profesyonel bir kariyer danışmanlığı alması için çocuğunuzu yönlendirebilirsiniz. Üniversite Öğrencilerine Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkma Önerileri yazımızda üniversitede başarılı bir iş hayatı için gençlerin neler yapabileceğini detaylarıyla ele aldık. Bilgi edinmek için bu yazımızı da okuyabilir, çocuğunuz ile paylaşabilirsiniz.

Gelecek Kaygısı Yaşamamaları için Çocuklarınıza İyi Bir Rol Model Olun

Gelecek kaygısı ile başa çıkmanın bir diğer yolu da çocuklarınız için iyi birer rol model olmanızdır. Çocuklar iş hayatına yönelik algılarını, ev geçindirme, aile sorumluluğu alma gibi önemli rollere yönelik bilgiyi kendi ebeveynlerinin rollerini gözleyerek edinirler. Siz mesleğinize nasıl bakıyorsunuz, nasıl bir çalışma disiplininiz var ya da mesleğinize ne kadar değer veriyorsunuz? Maaşınızı nasıl yönetiyor, harcamalarınıza nasıl öncelik veriyorsunuz? Karşınıza çıkan zorluklarla nasıl başa çıkıyor, problemlerinizi nasıl çözüyorsunuz? Tüm bu sorulara vereceğiniz bireysel yanıtlar çocuklarınızın gelecek kaygısı ile başa çıkmalarını ya da kaygılarının artmasını sağlıyor olabilir.

İyi Gözlemleyin ve İyi Bir Dinleyici Olun

Gençler ailelerini hayal kırıklığına uğratmamak ya da endişelendirmemek için kaygı veren duygu ve düşüncelerini paylaşmak istemiyor olabilir. Özellikle ailesinden uzakta eğitim alan, yurtta ya da yalnız yaşayan, farklı şehirlerde bulunan öğrenciler gelecek kaygılarını daha fazla bastırabilmektedir. Ailenin maddi zorlukları söz konusu ise, gençlerin bir an önce iş hayatına atılıp para kazanmaları gerekiyorsa kaygı daha yoğun olabilir. Ailenin maddi ve duygusal desteği yetersizse gençlerin gelecek kaygısı daha da artmaktadır.

Çocuklarınızın geleceğe yönelik kaygılarını fark edebilmek için onlarla daha sık zaman geçirmeli, eğitim hayatlarına, sosyal yaşamlarına, arkadaşlık ilişkilerine ve hedef ve hayallerine karşı daha ilgili olmalısınız. Aranızdaki paylaşımlar artıkça sizleri konuşmak, duygu ve düşüncelerini paylaşmak için kendilerine daha yakın hissedeceklerdir. Unutulmamalıdır ki bir çocuğun ya da gencin hayatındaki güvenle sığınabildiğini ilk ve en sağlam limandır aile. Aile ilişkileri güçlü oldukça, aile hoşgörülü, sevecen, ilgili ve alakadar oldukça çocuğun hayatındaki bu öncelik değişmeyecektir.

Gelecek Kaygısı Devam Ediyorsa Profesyonel Destek İhtiyacını Göz ardı Etmeyin

Gelecek kaygısı ile başa çıkmak mümkün olsa da önlem almak için geç kalındığında, gençlerin hayalleri ile potansiyelleri örtüşmediğinde, geleceğe yönelik gerçekçi olmayan beklentilere kapıldıklarında, yeterince sorumluluk bilinçleri gelişmediğinde gelecek kaygısı profesyonel destek almayı gerektirecek aşamaya gelebilmektedir. Ailelerin gelecek kaygısıyla başa çıkmak için yeterli ilgisi, zamanı ve bilgisi olmadığında da destek ihtiyacı kaçınılmaz hale gelmektedir. Çocuğunuza iyi bir gelecek inşa etmek, gelecek kaygılarından arındırmak ve geleceğe yönelik gerekli hazırlıkları yapabilmek için stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planı yapabilirsiniz. Bizimle tanışmak ve detaylı bilgi almak için iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Çocuklarımızın eğitim hayatları adeta bir sınav maratonu. Ders başarısını belirleyen okul sınavları, dil yeterlilik, deneme sınavları, Liseye geçiş, üniversite ve daha fazlası kariyerlerini şekillendirirken başarılı olması gereken sınavlar zinciri. Sorumlu oldukları her sınav ise yükledikleri anlama göre ayrı bir kaygı nedeni. Kaygının başarı için harekete geçirici gücü olsa da fazlası akademik başarısızlıktan, psikolojik rahatsızlıklara kadar giden olumsuz etkilere neden olabilir. Sınav Kaygısı yaşayan öğrencilerle yapılan görüşmelerden kaygılarının altında yatan nedenlerinin pek çoğunun ailenin beklentileri, ailenin sınava yüklediği anlam ve ebeveyn tutumları olduğu görülmektedir. Bu yazımızda sınav kaygısı ile baş etmek için anne ve babaların çocukları için neler yapabileceğine değineceğiz.

Anne ve Babalar Kaygılı ise Çocukların Sınav Kaygısı Daha Yüksek

Çocuğunun sınav kaygısı ile ilgili destek almak için gelen ailelerin ciddi bir bölümünde anne babaların da bu sınava yönelik yoğun kaygısının olduğu görülüyor. Ailenin sınava hazırlık sürecinde aşırı stresli olması, sözleri, davranışları ve motivasyon şekli ile çocukların kaygı düzeylerini daha da artırdığı görülüyor. Ailesi kaygılı olan çocuklar sınavı “ölüm kalım” meselesi haline getiriyor ve kaybetmenin büyük bir yıkım olacağına inanıyorlar.

Çocukların sınav kaygısından önce anne babaların sınav kaygısı üzerine çalışıldığında doğrudan çocuğun da sınav kaygısı düşmeye başlıyor. Öyleyse aileler kendi kaygılarını fark etmeli ve mutlaka başa çıkmak için profesyonel destek talep etmeliler.

Verdiğiniz Mesajlar Tutarsızsa Çocuklar Daha Çok Kaygı Duyuyor

Özellikle çocukların kaygıları sözlü, davranışsal ve duygusal olarak kendini belli etmeye başladığında aileler hemen kendine çeki düzen verirler. Çocuklarıyla konuşur, “Hiçbir şey senin sağlığından daha önemli değil, bu sadece bir sınav. Sen elinden geleni yapıyorsun.” gibi rahatlatıcı konuşmalar yaparlar. Ancak çocukların farkındalıkları çok yüksektir ve tutarsızlıkları hemen fark ederler.

Çevrenizdekilerle konuştuklarınız, telefon görüşmeleriniz, çocuğunuzun hayallerinden bahsederken ki heyecanınız çocuklara bu sınavın çok ama çok önemli olduğu mesajını verir. Örneğin; “o ders çalışsın diye evde TV bile açmıyoruz.”, “Özel ders alsın diye tatil bütçemizi kullandık. Yeter ki başarılı olsun.” gibi örtük mesajlar çocuklar tarafından hemen fark edilir ve çok daha güçlü sınav kaygısı duymalarına neden olur.

Çabasını Övün Sınav Koçluğu Yapmayın

Çocuğunuzun sınava yönelik çabalarını takdir edin. Ona “sen zaten çok akıllısın, zekisin” demek yerine “ne kadar çok çalıştığını görüyorum, çabanın sonucunu alacağına inanıyorum” gibi yapıcı, destekleyici sözlerle onu teşvik edin.

Ancak yaptıklarınızla çocuğunuzun “sınav koçu” haline gelmeyin.  Sizin böyle bir rol üstlenmeniz hem sizi hem de çocuğunuzu daha çok strese sokacaktır. Üzerinize anne baba rolleriniz dışında alacağınız bu sorumluluk çocuğunuzun başarı ya da başarısızlığından kendinize daha fazla pay çıkarmanıza ve ikinizi de başarılı kılabilmek için daha fazla mücadele etmenize neden olacaktır. Böyle bir görevi ebeveynlik rolünüzün yanı sıra üstlendiğinizde çocuğunuzla olan ilişkiniz zayıflayacak, çocuğunuz sizi artık güvenli, huzurlu bir liman olarak göremeyecektir. Sizin en değerli rolünüz ebeveynliğiniz. Çocuğunuzdan koşulsuz sevginizi eksik etmeyin.

Çözüm Odaklı Problem Çözme Becerileri Geliştirin

Odak noktanız sorunun ne olduğundan ziyade sorunu nasıl çözebileceğiniz olmalı. Çocuğunuz sizden yardım istiyor ya da zorlandığı konu ile başa çıkamıyorsa isteyeceği son şey sorunun üzerine konuşarak daha fazla zaman harcamaktır. Beklediği ve ihtiyaç duyduğu bu sorunla nasıl başa çıkabileceğini öğrenmektir. Örneğin; “yeterince verimli ders çalışamıyorum” diyen bir çocuğa “evet, yeteri kadar çalışmıyorsun, çalıştığın zamanlarda da notlarında artış olmuyor, ben de farkındayım.” gibi sorunu tekrar tekrar yineleyen bir cevap verilmemelidir. “Bunu fark etmiş olman çok güzel. Nasıl daha verimli çalışabileceğini birlikte araştıralım. Neler yapabileceğinle ilgili bir fikrin var mı? Bizim sana yardımcı olabileceğimiz bir konu var mı? Bu konuda öğretmenine danışmamız faydalı olur mu?” gibi çözüm odaklı bir diyalog kurulmalıdır.

Böyle bir konuşma sonrasında ihtiyaçlarını belirleyip, çözüme yönelik adımlar atmaya başlayabilirsiniz. Örneğin; birlikte çalışma ortamını düzenlemek ve dikkat dağıtıcıları kaldırmak, çalışma saatlerini düzenlemek, mola sıklığını artırmak, zorlandığı dersler için özel ders planlamak, çalışmasını teşvik edecek arkadaş bulmak, rehberlik birimiyle görüşmesini sağlamak gibi. Tüm bunlar “hadi çalış artık, hiç çalışmıyorsun, böyle giderse başarısız olacaksın” demekten çok daha yapıcı ve çözüm odaklı öneriler olacaktır. Yönteminiz bu olduğunda çocuğunuzun sınav kaygısı ile başa çıkması daha kolay olacak.

Çocuğunuzun Potansiyelini Kabul Edin!

“Boynuz kulağı geçsin”, çocuğumuz bizden daha iyi olsun isteriz ve tüm imkanlarımızı da bu uğurda feda ederiz. Oysa bu bakış açımız bile çocuklarımızın üzerine ne büyük sorumluluk yüklüyor. Her çocuğun kapasitesi ile uyumlu bir potansiyeli var. Bu potansiyel yeterli çalışma ile daha iyi ortaya çıkartılabilir ya da yetersiz çalışma ile potansiyelinin altında da kalabilir. Öyleyse çocuğunuzla ilgili beklentilerinizi onun kapasitesi, potansiyeli, içinde bulunduğu koşullar, okulunun eğitim kalitesi, aile içi ilişkileriniz gibi başarısını etkileyecek faktörleri de göz önünde bulundurarak değerlendirmelisiniz. Potansiyelinin üzerinde bir beklentiye girmeniz çocuğunuzun sınav kaygısı yaşama olasılığını artıracaktır.

Kıyaslama Yapmayın

Çocuğunuzu bebeklik yıllarından başlayarak, hayatının hiçbir evresinde başkalarıyla kıyaslamayın. Akranlarıyla ya da kardeşleriyle kıyaslanmak çocukların ciddi performans kaygısı duymasına neden olabilmekte ve ailenin sevgisini kazanmak için başkaları gibi başarılı olmak zorunluluğu hissettirmektedir. Kıyaslanan çocuklarda zamanla özsaygı düşmekte ve kaygı düzeyleri yükselerek anksiyete bozukluğuna kadar gidebilmektedir. Sınav kaygısı yaşatmamak için kıyaslamalardan uzak durulmalıdır.

Dengeli Beslenme, Uyku Düzeni ve Fiziksel Egzersiz Çok Önemli

Sınav kaygısı ile baş etmede yeterli uyku uyuma ve dengeli beslenmenin oldukça önemli olduğu araştırmalarca tespit edilmiştir. Sınav son bir gün kala bile çocuğunuzun alışık olduğu saatte uyuması, uyku öncesi rutini varsa bunu yerine getirmesi ve yeme düzenini değiştirmemesi çok önemlidir. Çocukların masa başında oturma süreleri uzun ve bu da kaslarının zayıflamasına, çabuk yorulmalarına neden olabilmekte. Düzenli spor yapıldığında kasları güçlenecek ve daha az fiziksel ağrı yaşayacaklardır. Ayrıca spor aracılığı ile vücutlarında biriken negatif ve fazla enerjiyi de sağlıklı şekilde atmış olacaklardır. Çocukların beslenme şekillerinde kafein, kakao, şeker gibi huzursuzluklarını artıracak ve uyku düzenlerini bozacak yiyeceklere de mümkün olduğunca az yer verilmelidir.

Sınav Sonuçları Övgü ya da Utanç Nedeni Olmamalı

Çocuğunuz bir sınavdan başarısız olduğunda bunu büyük övgüler ve kutlamalarla taçlandırıp, başarısız olduğunda büyük üzüntü duyuyor ya da sitem ediyorsanız çocuklarınız için size sınav sonuçlarını getirmek çok daha zor hale gelebilir ve sınav kaygısı da körüklenir. Mümkün olabildiğince çocuklarınızın başarılarında övgüyü dozunda, üzüntüyü de hissettirmeden yaşayın. Örneğin başarılı olduğunda “bu ders için çok çalıştın, emeğinin karşılığını almana çok sevindim. Tebrik ederim güzel kızım/oğlum” deyip bir kucaklaşma, öpme oldukça kararında bir tepkidir.

Başarısızlığı Kayıp Değil Gelişim Unsuru Olarak Gösterin

Yukarıda başarılı olduğunda verilebilecek yerinde bir tepki örneği paylaştık şimdi de başarısız olduğunda ne yapabileceğinize bakalım. “Başarılı olmayı istediğini ve bu sonuç için şu an üzüldüğünü biliyorum. Ancak bazen başarılı olabilmek için başarısız olmayı da bilmek gerekir. Nerelerde hata yaptığına bakıp eksiklerini tamamlarsan bir sonraki sınava daha iyi hazır olacaksın.” denilebilir. Burada anne baba kendi üzüntüsünden değil çocuğun neler hissettiğini anlayabildiğinden bahsetmiş ve ona çözüm önerileri sunmuştur. Bir çocuğun ihtiyaç duyduğu da ailesini üzmek değil, başa çıkamadığı bir zorluğun nasıl üzerinden gelebileceğini öğrenmektir.

Yanlış Ebeveyn Tutumları Kaygılı Çocuklar Yetiştiriyor

Ailenin küçük yaştan başlayarak, çocuktan yüksek başarı beklemesi, çocuğu eleştirmesi, yargı ifadesi taşıyan sıfatlarla nitelemesi ve cezalandırması çocuğun kendine olan güvenini sarsar ve kaygı düzeyini yükseltir. Kaygı düzeyi yüksek çocukların geçmişlerinde mutlaka yanlış ebeveyn tutumları olduğu görülmektedir. Otoriter- baskıcı ebeveyn tutumları ya da Reddedici-ilgisiz ebeveyn tutumları çocukların sınav kaygısı yaşamalarını beslemektedir.

Çocukların ihtiyacı olan ise tüm yaşamları boyunca onları daha sağlıklı bir birey olabilmek yolunda destekleyen Hoşgörülü-Demokratik ebeveyn tutumudur. Çocuklarınıza küçük yaşlardan itibaren evde söz hakkı verir, başarıları ile mutlu olup başarısızlıklarında rehberlik ederseniz mutlu, özgüvenli, başarılı çocuklar yetiştirebilirsiniz.

Sınav Başarısızlığını Ceza Haline Getirmeyin

Bu yolun sonunda başarılı olmak kadar başarısız olmakta var. Unutulmamalı ki ülkemiz sınav sistemi içerisinde çok başarılı öğrencilerde hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Çocuğunuza sınavda başarısız olursa gideceği liseyi ya da üniversiteyi bir ceza gibi sunmayın. “Başarısız olursan arkadaşların X Lisesine giderken sen Y Lisesine gidersin” demeyin. Çocuğunuz Y Lisesine gitmek durumunda kalırsa, Lise eğitimi boyunca okuduğu okulu ceza gibi görecek ve kendini oraya ait hissetmeyecek, utanç duyacaktır.

Mola Vermesine Müsaade Edin

Aralıksız ders çalışarak başarı elde etmek, çalıştığından verim almak mümkün değildir. Bir süre sonra çocuğunuzun dikkati dağılır, sabit durmaktan vücudu yorulur. Mola vermesine mutlaka müsaade edin. Mola sürelerinde çalışma alanından uzaklaşıp farklı bir şeyle ilgilenmesi ya da sadece oturup dinlenmesi için ona zaman verin. Çocuğunuz çalışma ve mola sürelerini nasıl ayarlayacağını bilmiyorsa ona Pomodoro tekniğini önerebiliriz.

Bu tekniğe göre dikkatinizi vererek çalışabileceğiniz süre ortalama 25 dakika. Bu nedenle bir çalışma seansını 25 dakika olarak planlamanızı ve ardından 5 dakikalık mini bir mola vermenizi öneriyor. Bu sürenin toplamına yani 30 dakikaya 1 pomodoro deniliyor.

Bu teknik toplamda 4 pomodoroyu tamamladığınızda 25 dakikalık uzun bir mola vermenizi öneriyor. Günde 8-16 arası pomodoro tamamlamak ideal sayılıyor, yani molalar dahil 4-8 saatlik bir çalışmanın ideal olduğunu öneriyor. Bu süre size oldukça uzun gibi gelebilir ancak bu süreye molalarda dahil olduğu için yorulmadan ve verimli şekilde çalışmış olacaksınız. Hiç mola vermeksizin yaptığınız uzun soluklu çalışmalara kıyasla çok daha fazla verim almış olacaksınız.

Nefes Egzersizleri Yapın

Sınav kaygısı ile başa çıkmak için çocuğunuza nefes egzersizleri yapmasını önerebilir hatta bu egzersizler sırasında ona siz de eşlik edebilirsiniz.

Nefes egzersizi yaparken, gözlerinizi kapatıp, kendinizi çok iyi ve güvende hissettiğiniz bir yerde hayal edin. Zihninizi orada tutun, bir süre o sahnede keyifli olduğunuzu düşleyin ve bir yandan da diyafram nefesi alarak 4 saniyede burundan aldığınız nefesi 8 saniyede ağzından yavaşça verin. Bu egzersizi en fazla arka arkaya 5 kez yapın. Gün içerisinde istediğiniz sıklıkla yapabilirsiniz.

Bu nefes ve güvenli yer egzersizini uykudan önce, sabah kalkınca, ders çalışırken ya da kaygı duyulan herhangi bir zamanda yapılabilir. Böylece sınav anında da benzer bir durumla karşılaştıklarında aynı uygulamayı yapabilir ve önceden pratik kazandıkları için daha kısa sürede odaklanabilirler.

Birlikte Keyifli Zaman Geçirin

Çocuğunuzun Sınav kaygısı sınavı tamamladığında bitecek ama çocuğunuzla paylaştığınız iyi ya da kötü her tecrübenin ikinizde de anıları kalacak. Sonuç her ne olursa olsun geçen günlerin geri gelmeyeceğini ve keşkeleri telafi etmenin de çok kolay olmadığını bilerek çocuklarınızla geçirdiğiniz her anın keyifli olmasına özen gösterin. Sizin sevginiz, desteğiniz ve ilginiz olduğu sürece çocuğunuz başarılı olmak için potansiyelini aşmaya ve kendini gerçekleştirmeye çalışacaktır.

Nasıl ki ilk adımlarını atarken düşmeyi de öğrendi ve siz düşe kalka büyüyeceğini, düştükçe ayakta durmayı daha iyi öğreneceğini anlattınız. Başarısızlıklarında da hala aynı çocuğun karşınızda olduğunu ve sizin sevginize desteğinize ihtiyacı olduğunu hatırlayın. Sınav kaygısı ile başa çıkmada bu önerilerimiz ile sonuç alamıyorsanız mutlaka profesyonel destek almanızı öneririz.

Read More