Güvenli bir yaşam sürmek, sadece fiziksel güvenliği sağlamakla kalmaz; zihinsel, duygusal ve dijital güvenliğinizi de korumayı gerektirir. “SECURITY FIRST” yani “Yaşam Güvenliğinizin Her Şeyden Önde Geldiğidir” sloganıyla yola çıkan ABA Psikoloji olarak, bireylerin kendilerini her alanda koruyarak daha sağlıklı bir yaşam sürmelerini destekliyoruz. Peki, hayatınızda güvenliği nasıl önceliklendirebilir ve psikolojik sağlığınızı nasıl koruyabilirsiniz? İşte güvenli bir yaşam için adım adım öneriler:
1. Tedbirli Olun
Güvende olmanın ilk adımı, her zaman tedbirli olmaktır. Günlük yaşamınızda ve dijital dünyada karşılaşabileceğiniz risklere karşı hazırlıklı olmak, kendinizi güvende hissetmenize yardımcı olur. Evde, işte, sokakta veya dijital platformlarda olası tehlikelere karşı nasıl tepki vereceğinizi bilmek, kaygı ve stres seviyenizi de azaltır. Dijital ortamda da güçlü parolalar kullanmak ve kişisel bilgilerinizi korumak gibi basit önlemler, zihinsel rahatlığınızı sağlar.
2. Kendinize Dikkat Edin
Kendinize dikkat etmek, fiziksel sağlığınız kadar ruhsal sağlığınıza da özen göstermek anlamına gelir. Düzenli olarak spor yapmak, dengeli beslenmek ve kaliteli uyku almak, zihinsel sağlığınız üzerinde pozitif etkiler yaratır. Aynı zamanda, stres yönetimi tekniklerini öğrenmek ve duygularınızı ifade edebilmek, psikolojik dayanıklılığınızı artırır. Sağlıklı bir beden ve zihin, kendinizi daha güvenli ve güçlü hissetmenizi sağlar.
3. Uyanık Olun
Günlük yaşamda uyanık olmak, potansiyel tehlikeleri ve olumsuz durumları daha hızlı fark etmenizi sağlar. Özellikle internet ve sosyal medya kullanımı sırasında kimlerle etkileşimde bulunduğunuza, hangi bilgileri paylaştığınıza dikkat etmek, dijital dünyadaki güvenliğiniz için kritiktir. Uyanık olmak, aynı zamanda çevrenizdeki insanlarla olan ilişkilerinizi doğru değerlendirmek ve manipülasyonlara karşı savunma mekanizması geliştirmek anlamına gelir. Bu farkındalık, psikolojik olarak da güçlü kalmanıza yardımcı olur.
4. İletişim İçinde Olun
Güvenli bir yaşamın temeli, güçlü sosyal bağlar kurmaktır. Aileniz ve arkadaşlarınızla düzenli iletişim halinde olmak, hem duygusal hem de fiziksel güvenliğiniz açısından önemlidir. Zor zamanlarda destek alabilmek, kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. Aynı zamanda, sosyal çevrenizde yaşadığınız olumsuz durumları paylaşmak, çözüm yolları bulmanıza ve yalnız hissetmemenize katkı sağlar. Güçlü iletişim, hem sosyal hem de psikolojik sağlığınızı korumanıza destek olur.
5. İlişkilerinize Dikkat Edin
Hayatımızdaki insanlar, psikolojik sağlığımız üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Sağlıklı ve güvenli ilişkiler, kendimizi güvende ve değerli hissetmemize yardımcı olur. Öte yandan, manipülatif ve toksik kişilerle kurulan ilişkiler, psikolojik olarak zarar görmemize yol açabilir. Bu nedenle, çevrenizdeki insanların davranışlarını değerlendirmek ve kendinizi güvende hissetmediğiniz durumlarda sınırlar koymak önemlidir. İlişkilerinizde sınır koymak, kişisel alanınızı ve zihinsel sağlığınızı korumanın bir yoludur.
6. Sosyal Medya Kanallarınıza Özen Gösterin
Sosyal medya, günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş olsa da, bu platformlar üzerinde dikkatli olmak büyük önem taşır. Kişisel bilgilerinizi ve özel yaşamınızı sosyal medya üzerinden paylaşırken gizlilik ayarlarınıza dikkat edin. Tanımadığınız kişilerden gelen arkadaşlık isteklerini dikkatlice değerlendirin ve şüpheli bağlantılardan kaçının. Sosyal medyada paylaşılan olumsuz yorumlara karşı duyarsız kalmak ve kendinizi korumak, psikolojik sağlığınızı korumanıza yardımcı olur. Dijital dünyada bilinçli bir kullanıcı olmak, kendinizi daha güvende hissetmenizi sağlar.
7. Acil Durum Planları Yapın
Acil durumlar, hayatın beklenmedik anlarında karşımıza çıkabilir ve bu durumlarla nasıl başa çıkacağınızı bilmek, kendinizi güvende hissetmenize yardımcı olur. Olası kriz durumlarına karşı bir plan yaparak, hem fiziksel hem de zihinsel olarak hazırlıklı olabilirsiniz. Örneğin, ani stres ve kaygı durumlarında uygulayabileceğiniz nefes teknikleri ve rahatlama yöntemleri, sizi zor anlarda destekler. Ayrıca, aile üyeleriyle birlikte bir acil durum planı oluşturmak, güvende olmanızı sağlar ve endişe seviyenizi düşürür.
8. Güvenlik Eğitimi ve Psikolojik Destek Alın
Güvenlik ve psikolojik dayanıklılık, bazen uzman desteği almayı gerektirir. Özellikle travma yaşamış veya zorbalık gibi olumsuz deneyimler yaşamış bireylerin, profesyonel destek alarak bu süreçleri sağlıklı bir şekilde atlatmaları mümkündür. ABA Psikoloji olarak, kişisel güvenlik ve psikolojik destek konusunda bireylerin yanındayız. Güvenlik eğitimlerimiz ve danışmanlık hizmetlerimizle, ruhsal sağlığınızı ve güvenliğinizi korumanıza yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.
Sonuç: Güvenlik, Sağlıklı Bir Yaşamın Temelidir
Güvende hissetmek, fiziksel ve ruhsal sağlığınız açısından büyük bir öneme sahiptir. Hayatınızda bilinçli adımlar atarak, hem kendinizi hem de sevdiklerinizi koruma altına alabilirsiniz. ABA Psikoloji olarak, güvenli ve sağlıklı bir yaşam için size rehberlik etmekten mutluluk duyuyoruz. Her bireyin kendini güvende hissettiği bir yaşam sürmesi için buradayız.
Sorularınız ve danışmanlık talepleriniz için (0212) 287 86 06 numaralı telefondan bizimle iletişime geçebilirsiniz. Unutmayın, güvenlik sadece bir önlem değil, sağlıklı ve mutlu bir yaşamın anahtarıdır.
Psikolojik destek yaşamın her evresinde her bireyin edinmesi gereken oldukça önemli bir hizmet. Nasıl ki barınma, beslenme, dinlenme gibi temel fizyolojik ihtiyaçlarımızı karşılıyorsak ruhsal ihtiyaçlarımızın da karşılanması gerekiyor. İnsanoğlu gündelik yaşam içerisinde pek çok psikolojik etkenle bir arada yaşıyor. Özellikle metropollerde maruz kalınan psikolojik uyaranlar çok daha fazla.
Ekonomik güçlükler, trafik, işsizlik, şiddet, iletişim aksaklıkları, travmatik olaylar, kazalar, saldırılan, hastalıklar insanları olumsuz etkiliyor. Pek çok olumsuz etkene doğrudan veya dolaylı olarak maruz kalıyoruz. Sosyal medya, televizyon gibi kaynaklar da global düzeyde pek çok olumsuzluğa maruz kalmamıza neden oluyor. Bugün bulunduğumuz noktadan dünyanın bir başka ucunda gerçekleşmiş bir olaydan etkilenebiliyoruz. Dolayısıyla psikolojik destek ihtiyaçlarımız da artıyor.
Gelişmekte olan ülkelerde psikolojik hizmetlere yapılan başvurular ikinci plana atılsa da gelişmiş ülkelerde durum çok farklı. Kişisel yaşam, akademik başarı ve kariyer gelişiminden başlayarak pek çok alan ve konuda insanlar psikolojik hizmetlere başvuruyor. Bu sayede sorunlar kronikleşmeden veya performansı ketlemeden ihtiyaç duyulan önlemler alınmış oluyor.
Gelişmekte olan ülkelerde ise psikolojik kaynaklara erişmek zahmetli ve oldukça maliyetli. Yüksek maliyetler psikolojik hizmetlere başvuruların gecikmesine neden oluyor. Pek çok birey kendini ifade edebilmek ve dinlenebilmek için bir uzmanla konuşmak istiyor. Konuşmak, objektif ve yargısız bir yaklaşımla dinleniyor olmak kişiye kendini iyi ve güvende hissettiriyor.
Artan önemine ve duyulan ihtiyaca rağmen psikolojik hizmetlerle ilgili önyargılar da hala devam ediyor. Psikolojik destek başvuruları çoğunlukla destek ihtiyacı kaçınılmaz hale geldiğinde yapılıyor. Psikolojik desteğe başvuran bireyler belki yıllardır baş etmeye çalıştıkları yaşantısal problemleri destek sayesinde kısa sürede atlatmak istiyor. Oysa yıllarca ötelenmiş bir ihtiyacın istenilen düzeyde karşılanabilmesi de zaman gerektiriyor.
Zamanında destek alınması ise sorunlar oluşmadan önleyici müdahale sağlıyor. Bu açıdan psikolojik danışmanlık hem önleyici hem de iyileştirici rol oynuyor. Peki ne zaman bir uzmanla görüşülmeli? Destek ihtiyacı olduğunda hangi birimlerle görüşülmeli? Uzman seçerken nelere dikkat edilmeli? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.
Psikolojik Destek Hangi Durumlarda Alınabilir?
Psikolojik hizmetlere başvurmak için spesifik bir problem yaşıyor olmaya gerek yok. Duygu, düşünce ve bunların etki ettiği davranışlar üzerine konuşmak için de destek aranabilir. Ancak çoğunlukla destek talebi psikolojik sorunlar kaçınılmaz bir hal aldığında yapılır. Kimi zaman bu belirtiler kişinin kendisini rahatsız eder. Kimi zamansa belirtiler çevre tarafından fark edilir ve kişi bir uzmana yönlendirilir.
Bazen hem kişi hem de çevre durumun farkındadır. Kimi bireyler psikolojik hizmetlerden destek almakta son derece gönüllüdür, kimi bireylerse bu ihtiyacı göz ardı etmektedir. Durum hangisi olursa olsun destek alacak kişinin psikolojik destek almaya gönüllü olması tedaviyi olumlu etkilemektedir.
Depresyon, anksiyete, fobi, mani, dikkat eksikliği, travma, yas, boşanma gibi psikolojik problemlerde profesyonel destek alınmaktadır. Ancak psikolojik desteğe ihtiyaç duyulan çoğu problem erken müdahale ile önlenebilmektedir. Eğitimde, öğretimde, kariyer gelişiminde, iletişim ve sosyal becerilerde de psikolojik hizmetlerden faydalanılabilmektedir.
Destek Alınabilecek Durumlar
Anne karnından başlayarak bebek ve çocuk psikolojisi için hamileler, baba adayları ve ebeveynler psikolojik destek alabilir,
Evlilik, boşanma, çocuk sahibi olma, okul seçme, kariyer belirleme, iş değiştirme gibi önemli süreçlerde de destek alınabilir,
Kişilerarası anlaşmazlıklarda özellikle çiftler ve aileler iletişim ve problem çözme tekniklerine yönelik destek alabilir,
Akademik ve profesyonel kariyere yönelik destek alınabilir,
Afet, kaza, savaş, saldırı, terör ve benzeri travmatik yaşantılara maruz kalan kişiler destek alabilir,
Alt ıslatma, 2 yaş sendromu, tuvalet eğitimi, kardeş kıskançlığı gibi çocukluk çağı problemlerinde destek alınabilir,
Bireyin yaşam kalitesini düşüren, işlevselliğini azaltan konularda destek alınabilir (performans kaygısı, sosyal fobi, panik atak, obsesif kompulsif bozukluk gibi)
Akran zorbalığı
Ergenlik çağı sorunları
Yaşlılık psikolojisi
Özel bakım gerektiren bireyler ve yakınları
Cinsel kimlik
Cinsel problemler (vajinismus, erken boşalma gibi)
Dikkat dağınıklığı, hiperaktivite, öğrenme güçlüğü
Yeme bozuklukları
İstismar ve ihmal
Adli süreçler
Stres
Kaygılar ve fobiler
Bunalım, intihar düşünceleri
Davranım bozuklukları
Alkol, madde bağımlılığı
Temel güven ve bağlanma problemleri ve benzeri pek çok konuda psikolojik destek
Kimlik arayışı, karakter analizi, performans artırma, hedef belirleme, zaman yönetimi, motivasyon ve benzeri durumlarda da destek talep edilebilir.
Psikolojik Destek Almak için Ne Zaman Bir Uzmanla Görüşülmeli?
Psikolojik açıdan destek sunabilecek bir uzmanla görüşmek için psikolojik problemler yaşamaya gerek yok. Zamanında ve düzenli şekilde alınan destek bireylerin kişisel, akademik, profesyonel ve sosyal hayatlarına verim sağlıyor.
Böylece gündelik stres nedeniyle yaşadığımız fiziksel gerginlik, iletişim kazaları gibi olumsuz sonuçlarla baş etmek kolaylaşıyor. Çözüm odaklı düşünce gelişiyor, düzenli destek aynı zamanda kişiye kendi psikolojik danışmanı olabilme ayrıcalığını sunuyor. Bireyler aldıkları destek sürecinde öğrendikleri ve uyguladıkları teknikleri yaşam boyu karşılaştıkları sorunların çözümünde kullanabilir hale geliyor.
Psikolojik destek için bir psikolog, psikolojik danışman, pedagog veya psikiyatri uzmanıyla görüşmeye ihtiyaç duyduğunuz her an başvurabilirsiniz. Başvurmak için sadece sorun yaşıyor olmaya da gerek yok. Kimi zaman kronikleşen problemlerimizi bir problem olarak görmeyi bırakırız. Veya yaşadığımız performans kayıplarının nedenleri psikolojik sorunlarımızken sorunları farklı kaynaklarda ararız.
Örneğin pek çok uyku probleminin nedeni psikolojiktir. Çok uyumak veya uyuyamamak fizyolojik bir probleme bağlı oluşabileceği gibi psikolojik temelli de olabilir. Diş gıcırdatma, kolayca öfkelenme, ağlama, bağırma, kilo alma veya verme psikolojik bir sorunun belirtisi olabilir. Destek almak için işlerin çıkmaza girmesini beklemek sorunun daha kompleks bir hale gelmesine ve kişilerin olumsuz etkilenmesine neden olur.
Boşanma sürecinde destek almak yerine evlilikteki problemler fark edildiğinde destek almak çok daha işlevsel olmaktadır. Bu nedenle baş etmekte zorluk yaşanan, kişinin bireysel ve sosyal yaşamını olumsuz etkileyen her konuda destek alınabilir.
Psikolojik Destek Nasıl Alınır?
Çoğunlukla psikolojik görüşmeler yüz yüze yapılmaktadır. Ancak özellikle pandemiyle birlikte online danışmanlık da son derece yaygın hale gelmiştir. Psikolojik hizmetten faydalanacak kişilere danışan, hizmeti sunacak kişiye ise danışman denilmektedir. Psikolog, pedagog, psikiyatrist başvurulabilecek psikolojik kaynakların bir kısmıdır. Psikolojik hizmetler de kendi içerisinde ayrışmaktadır. Psikolojik danışmanlık daha kısa süreliyken psikoterapi çok daha uzun sürmektedir.
Kimi durumlarda psikolojik desteğe uzman görüşüyle ilaç tedavisi de eklenmektedir. Danışman psikiyatrist ise ilaç düzenlemesi yapabilmektedir. Ancak görüşmeyi sürdüren kişi psikolog, pedagog veya psikolojik danışman ise psikiyatrik yönlendirme yapılması gerekmektedir. İlerlemiş, kendisine ve çevresine zarar veren, gerçeklik algısı kaybolmuş, oto kontrol kullanamayan bireylerde kimi durumlarda hastaneye yatış yapılabilmektedir.
Psikolojik destek yüz yüze ve online görüşmelerin dışında telefon veya mesajlaşma şeklinde de alınabilmektedir. Ancak bu iki görüşme türünün işlevselliği ve güvenirliği tartışılmaktadır. Görüşmeler ortalama 60 dakika sürmektedir. Kullanılacak tedavi yöntemi ve danışanın ihtiyacına göre görüşme sıklığı belirlenmektedir. Kimi zaman haftada bir veya iki görüşme yapılabilmektedir.
Görüşme sıklıkları 10 günde bir ve takip eden seanslarda ayda bir şeklinde de devam edebilmektedir. Çoğunlukla görüşme sıklığı ve süresi uzman tarafından danışana aktarılmaktadır.
Destek alan bireyler için mahremiyet ve güven ilişkisi son derece önemlidir. Bu nedenle danışman veya terapistin danışanla güvene dayalı bağ kurması gerekir. Danışanın görüşme içerisinde paylaştığı her şey onun özelidir ve danışanla danışman arasında kalmalıdır. Eğer danışanın paylaştığı vaka başka bir uzmanla paylaşılacaksa mutlaka danışandan yazılı onay alınmalıdır.
Psikolojik Destek Almak için Uzman Seçimi Nasıl Yapılmalı?
Destek almaya karar vermek kadar doğru kaynağı belirleyebilmek de önemli. Çoğunlukla psikolojik problemler için ilk başvurular psikiyatri kliniklerine yapılıyor. Bunun bir nedeni danışanların ilaç desteğiyle psikolojik sorunların fiziksel sorunlar gibi çözüleceğini umut ediyor olmalarıdır. Bir diğer nedeni ise psikiyatrik hizmetlere hastanelerde erişimin çok daha kolay olmasıdır. Ancak psikiyatrinin destek olacağı konularla bir psikoloğun veya pedagogun vereceği destek farklıdır.
Tıpkı tıbbi birimlerdeki farklılıklar gibi psikolojik kaynaklarda da farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin; iç hastalıkları uzmanı da tıp mezunudur, kulak burun boğaz doktoru da. Ancak ikisinin de uzmanlıkları birbirinden farklıdır ve fikir sahibi olsalar da birbirlerinin uzmanlık alanlarına girmezler. Psikolojik destek alırken de benzer bir süreç yer almaktadır. Her psikolog her psikolojik sorunla çalışamamaktadır.
Çocuk, ergen, yetişkin, çift, aile, cinsel terapi, spor psikolojisi gibi pek çok ayrı çalışma alanı bulunmaktadır. Bir uzman sadece boşanma süreciyle ilgileniyorken başka biri sadece çocukluk çağı sorunlarıyla ilgileniyor olabilir. Psikiyatri biriminden destek alırken de benzer ayrışmalar görülmektedir.
Çocuk, ergen ve yetişkin psikiyatrisi olarak ayrışabilmektedir. Ayrıca her psikiyatrist, psikolog veya pedagog terapist değildir. Ancak her uzman birbirinin çalışma alanıyla ilgili az da olsa fikir sahibidir. Dolayısıyla doğru kaynağa yönlendirmek için ilk değerlendirme sonrası sizinle bilgi paylaşabilir.
Psikolojik destek almaya karar verildiğinde mutlaka öncesinde görüşülecek kişiden ön bilgi alınmalıdır. Başvuru nedeni paylaşılıp, görüşülecek kişinin bu konuda uzman olup olmadığı araştırılmalıdır. Yapılan bu ön görüşme sayesinde hem zaman hem de maliyetten kazanç elde edilmiş olacaktır.
Üstelik yapılan hatalı seçimler kişinin kendisini tekrar tekrar anlatmasına neden olabilmektedir. Bu ise motivasyonu kırmakta ve çaresizlik hissini beslemektedir. Danışanlar sorunlarının çözümsüz olduğunu düşünebilmekte veya psikolojik hizmetlerin kalitesine olan güvenini kaybedebilmektedir.
Psikolojik Destek ve Kariyer Danışmanlığı İçin Aba Psikoloji İle İletişime Geçebilirsiniz
Aba psikoloji ailesi uzman kadrosu ile her yaştan bireyle profesyonel şekilde çalışmaktadır. Gelişim değerlendirmeleri, kişilik ve yetenek testleri, dikkat ve algı testleri, IQ ve EQ testleri ile çocuk, genç ve yetişkinlerin yeteneklerini keşfediyoruz. Kariyer planlama, hedef belirleme, kariyer değişikliği, sınava psikolojik hazırlık ve performansa yönelik çalışmalar yapıyoruz.
Çocukluk çağı problemleriyle çalışıyoruz. Bu problemlerin karakter gelişimini, sosyal, akademik ve profesyonel hayatı olumsuz etkilememesini hedefliyoruz. Gençlerle çalışıyor ergenlik çağı problemlerinin aynı şekilde akademik ve profesyonel yaşamdaki performansı olumsuz etkilememesi için destek oluyoruz. Aile desteğinin önemini biliyor ve ailelerle de bu süreçte çalışıyoruz. Sosyal beceri ve iletişim üzerine de çalışmalar yapıyoruz.
Psikolojik destek dışında stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hizmeti de sunuyoruz. Siz de destek arayışındaysanız ön bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Bizi Youtube hesaplarımızdan da takip edebilir, her hafta düzenli paylaştığımız içeriklerimizi izleyebilirsiniz.
Çocukluk depresyonu kolay fark edilmediği için çoğunlukla ihmal edilebilmektedir. Aileler çocuğun depresyona yönelik belirtilerini mizaç özelliği, kıskançlık ya da hırçınlık olarak nitelendirebilmektedir. Oysa tıpkı ergenler ve yetişkinler gibi çocuklarda da depresyon görülebilmektedir. Ailenin depresyon belirtilerini gözden kaçırmaması ve erken tanı ve tedavi için farkındalıklı olması gerekir.
Depresyon bebeklikte farlı, erken çocuklukta, çocuklukta ve ergenlikte farklı yoğunluk ve belirtilerde kendini gösterebilmektedir. Depresyon ailenin genetik mirasında varsa çocukta depresyon görülme olasılığı artıyor. Stres altında bulunan veya kayıp yaşayan çocuklar depresyon belirtileri daha kolay gösterebilir. Dikkat, öğrenme, davranış veya anksiyete bozukluğu olan çocukların depresyona yakalanma riski daha fazladır.
Çocukluk depresyonu ne kadar erken dönemde belirti verirse genetik faktörlerin etkisi o kadar fazla olmaktadır. Çocuklukta başlayan ve zamanında tedavi edilmeyen depresyon ilerleyen yaşlarda da devam etmektedir. Süre uzadıkça görülen belirtiler de artmakta ve yoğunlaşmaktadır. Fark edilmeyen çocukluk çağı depresyonu çocuğun duygusal, fiziksel, sosyal ve bilişsel gelişimine zarar vermektedir. Çocukta özgüven kaybı, içe kapanıklık, olumsuz duygu ve düşünceler artarak gelişmektedir.
Depresyon nedeniyle çocukta sosyal beceri eksikliği, anksiyete ve korkular baş gösterebilmektedir. Bu nedenle çocukluk depresyonunun erken fark edilmesi açısında anne-baba ve öğretmenlere büyük görevler düşmektedir. Özellikle çocuğun depresyon geliştirmesine neden olacak tetikleyici yaşam olayları söz konusu ise;
travmatik yaşam olayları,
erken dönemde anneden ayrılık,
Anne ile güvensiz bağlanma,
Aile içi şiddet,
anne-baba ayrılığı,
hatalı ebeveyn tutumları,
performansa yönelik gerçekdışı ebeveyn beklentileri,
uzun süreli, hastaneye de yatış gerektirebilen hastalık (çocuk kendisi hasta olabilir veya sevdiği bir aile bireyi de hasta olabilir)
yeni bir kardeş,
okula başlangıç,
sevilen birinin kaybı,
taşınma, şehir-yer değişikliği,
okul değişikliği gibi mutlaka çocuğa profesyonel destek sunulmalıdır.
Çocukluk Depresyonu Belirtileri Nelerdir?
Çocukluk depresyonu belirtileri aileler tarafından sıklıkla yanlış yorumlanabilmektedir. Çocuğun mizaç özelliği, şımarıklığı, hırçınlığı veya kıskançlığı olarak değerlendirilmektedir. Özellikle her iki ebeveynin çalıştığı ve çocuğun bir başkası tarafından bakıldığı durumlarda depresyon gözden kaçabilmektedir. Çocuklarda depresyon belirtileri sıklıkla aşağıda şekillerde kendini göstermektedir. Çocukların %3’ü ergenlerin ise %5-10’u depresyon belirtileri gösterebilmektedir.
Kolayca ağlama,
Uyku düzeninde bozukluk; zor uyuma, kolay uyanma veya sürekli uyuklama, uyumak isteme ve uzun süre uyuma görülebilir,
Kilo kaybı, iştahsızlık görülebilir. Ancak çocuklarda kilo kaybından ziyade gelişim ayına göre yeterli kilo almamada belirti kabul edilir.
Huysuzluk, hırçınlık,
İlgilerinde azalma, oyuncaklarına eskiden sevdiği şeylere ilgi göstermeme,
Kurallara karşı çıkma, bilinçli olarak uymama görülebilir,
Göz teması azalabilir, aileyle fiziksel temas azalabilir,
Sindirim sorunları, kabızlık, gaz problemleri yaşanabilir,
Suçluluk duyguları artabilir, çocuk kendisiyle ilgili olmayan konularda da kendisinde suç, kusur arayabilir,
Arkadaşlarıyla görüşmek istemeyebilir, oyunlara dahil olmak istemeyebilir,
Dikkati sürdürmekte ve odaklamakta güçlük yaşayabilir,
Öz değer algısı düşüktür, sevilmediğini ve sevgiyi hak etmediğini düşünebilir,
Öğrenme güçlüğü yaşayabilir,
Özgüven eksikliği yüksek olasılıkla görülmektedir,
Okul başarısızlığı görülebilir,
Performans gerektiren konularda aşırı, heyecan, stres, kaygı yaşayabilir,
Yalnız olduğunu düşünebilir,
İstenmediğini düşünebilir,
Aşırı alıngan olabilir,
Mutsuz bir yüz ifadesi, yavaş ve coşkusuz hareketler görülebilir,
Daha az konuşabilir, temel ihtiyaçlar dışında iletişime girmeyebilir,
Öz bakımını ihmal edebilir,
İntihar veya ölüm hakkında sıklıkla düşünmeye başlayabilir.
Korkular geliştirebilir.
Tüm bunlar çocukluk depresyonu belirtilerine örnektir. İhmal edildiğinde çocukluk çağı depresyonu çocukta gerilemelere neden olabilmektedir. Bilişsel, duygusal, fiziksel ve sosyal gelişim yavaşlayabilir veya gerileyebilir. Akranlarının gösterdiği gelişim özellikleri depresif çocuklarda geriden gelebilir. (Geç yürüme, geç konuşma, tuvalet alışkanlığını geç kazanma gibi.)
Çocukluk Depresyonu için Aileler Ne Yapmalı?
Aileler çocukluk depresyonunu fark etmekte güçlük yaşayabilir. Ancak biricik çocuklarımızın başa çıkmakta zorlandığı bu durum ancak bizlerin farkındalığı ile çözülebilmektedir. Bu nedenle aile çocuğunun duygularına, davranış ve düşüncelerine karşı daha ilgili olmalıdır. Bu ilgiyi gösterebilmek için çocuğa etkin zaman ayırabilmek ve çocuğu gözlemlemek gerekmektedir. Ebeveynler çocukla gün içerisinde yeterince vakit geçirmelidir.
Birlikte oyun oynamak, sohbet etmek, etkinlik yapmak çocuk için değerlidir. Çocuk yalnız olmadığını, duygu ve düşüncelerinin ebeveynleri tarafından önemsendiğini hissetmelidir.
Ev içerisinde huzursuzluk varsa, eşler arası tartışmalar çocuğun önünde yaşanıyorsa çocuk için depresyon nedeni olabilmektedir. Aile çocuğun yanında mümkün olduğunca çocuğu korkutacak fiziksel veya sözel saldırılardan uzak olmalıdır. Aile çocuğun önünde bir sorun yaşadıysa barışma da çocuğun önünde yapılmalıdır. Çocuk böylece sorunların nasıl çözüldüğünü bilecektir. Aile gereğinden fazla çatışıyorsa, hakaret, küfür kullanılıyorsa veya şiddet söz konusuysa mutlaka profesyonel destek alınmalıdır.
Çocukluk depresyonu belirtileri çoğunlukla aile tarafından önemsenmemekte ve düzelmesi için zamana bırakılmaktadır. Kimi zaman ise aile çocukta görülen belirtileri şımarıklık, ilgi çekme çabası olarak değerlendirebilmektedir. Ailenin depresif belirtilere bu açılardan bakması yanlış tepkilerin verilmesine neden olmaktadır.
Cezalandırma, kısıtlama, görmezden gelme veya sevgiyi esirgeme çocuğu daha da kırıklığa uğratmaktadır. Çocuk anlaşılmadığını hissettiği gibi en ihtiyaç duyduğu dönemde ailenin ilgi ve sevgisinden de mahrum kalmaktadır. Bu da çocuğun ev içerisinde kendini yalnız hissetmesine ve bu hissi her ortama taşımasına neden olmaktadır.
Uzun süre devam eden ve fark edilmeyen depresyon belirtileri aile tarafından yanlış yorumlandığında çocukta yıkıcı davranışlar gelişebilmektedir. İntihar, ölüm, kendine zarar verme düşünceleri çocukta gelişebilmektedir.
Aile depresyona yönelik belirtiler gözlemlediğinde mutlaka tedaviye yönelik profesyonel destek alınmalıdır. Çocuğa bu süreçte koşulsuz ilgi ve sevgi verilmeli, zaman ayırılmalıdır. Çocuk ailesi için değerli ve önemli olduğunu ailenin sözlerinden, davranış ve ilgisinden hissetmelidir.
Çocukluk Depresyonu Okul Başarısında Düşüşe Neden Olmaktadır, Ailenin Yaklaşımı Başarıyı Etkilemektedir
Çocukluk depresyonu belirtilerinden biride okul başarısızda görülen düşüştür. Aslında başarı düşmeye başladıysa çocuğun depresyon belirtilerinin ilerlediği de düşünülebilir. Çocukta derslere ve okula karşı ilgisizlik, sorumluluklarını aksatma görülebilir. Burada düşen başarıya ailenin nasıl tepki vereceği önemlidir.
Başarısızlığa tepki negatif olursa çocukta daha yoğun duygusal ve bilişsel baskı gelişebilir. Çocuğun yaşadığı zorlanıma ailenin olumsuz yaklaşımı eklendiğinde süreç daha da katlanılması zor bir hal almaktadır. Ailenin çocuğun yaşadığı durumun farkında olması gerekir. Dolayısıyla bu dönemde ailenin akademik başarıdan önce psikolojik iyi oluşu hedeflemesi gerekmektedir.
Aile çocuğa yönelik gerçekdışı akademik beklentilere girmemelidir. Çocuğun bu süreçte geri kaldığı dersler ve konular olacaktır. Tedavi sürecinde ekstra akademik destek sağlanarak çocuğun eğitim açığı tolore edilebilir.
Çocukluk Depresyonu İhmal Edildiğinde İleriye Dönük Sorunlara Neden Oluyor
Çocukluk depresyonu tedavi edilmesi gereken, ihmal edildiğinde büyük ve ileriye dönük sorunlara neden olan psikolojik bir hastalıktır. Tedavide sosyal destek ve aile desteği oldukça önemlidir. Tedavi sürecinde aile kadar öğretmenin ve çocuğun bakımıyla ilgilenen diğer kişilerin de desteği önemlidir.
Çocukluk depresyonu tedavi edilirken oyun terapisi, aile danışmanlığı, bireysel terapi, ilaç tedavisi, psikoeğitim kullanılmaktadır. Ayrıca çocukta depresyon gelişmesine neden olan ailenin farklı bireylerinde depresyon söz konusu ise diğer bireyler için de tedavi düzenlenmelidir.
Psikolojik destek genelde ağır travmatik olaylar ya da hayattan zevk almama durumları için alınsa da aslında farklı işlevleri de vardır. Psikolojik destek neredeyse artık her bireyin almayı tercih ettiği bir hizmettir. Yoğun ve yorucu metropolitan hayatlarımızda stres ya da kısa süreli sıkıntılar bizi zihinsel olarak yorabiliyor. Fiziksel problemlerimizde bir doktora danışmayı alışkanlık haline getirmişken duygusal problemler için bir bilene danışmayı ihmal edebiliyoruz. Böyle bir hizmeti almak nedense bize abartı gelebiliyor ya da ihtiyaçmış gibi gelmiyor. Halbuki mental destek özellikle yoğun bir kariyere sahip olanlar için rahatlatıcı etki yaratacaktır.
Yoğun Çalışma Saatleri için Psikolojik Destek
Yoğun çalışanlar için psikolojik destek almanın önemli bir yeri vardır. Profesyonel hayatlarımız kendi bazı gerçek düşünce ve duygularımızı saklamamızı gerektirir. Bazı sosyal normlar çerçevesinde ve başkalarının bizimle ilgili düşüncelerinin değerli olduğu bir ortama sürekli maruz kaldığınızı düşünün. Bunu düşünmek zor olmamalı çünkü kariyer hayatımız tam olarak böyle bir ortama sahiptir. Sıklıkla kendimizi ve davranışlarımızı kontrol etme ihtiyacı duyarız. Ancak uzun vadede bu ihtiyaca yönelik duygularımızı ifade etme alanı açma ihtiyacı da duyabiliriz.
Mental destek söz konusu olduğunda özellikle güçlü, idari bir makamda olan otorite figürüne sahip bir iş hayatı olanlar için faydalı bir hizmettir. Bu tarz çalışanlar için eve geldiklerinde aileleriyle de duygusal paylaşımlar yapmaları zor olabiliyor. Kariyerinde güçlü bir otorite figürü çizmeye alışık olan kişi için çevresine gerçek düşüncelerini yansıtması da zorlaşabiliyor. Bundan ötürü psikolojik destek almak iş hayatında iç dünyayı dışa vurmak ve rahatlamak için bir ihtiyaçtır.
Stresli İş Hayatı için Mental Destek
İş hayatında yoğun stresli bir ortama sahip olan çalışanlar için psikolojik destek tartışmasız alınması gereken bir hizmettir. Stresli iş hayatı ilerde ciddi fiziksel sorunlara yol açabilir. Örneğin kalp krizinin temelinde stres problemleri yatmaktadır. Sürekli duyguların belli edilmemesi ve stresli ortama ilerleyen dönemlerde fazla maruz kalmak kişinin fiziksel problemler yaşamasına yol açıyor. Mental destek zannedildiği gibi sadece problemler üzerinden tavsiyeler verilen bir hizmeti sağlamaz. Sadece içinizi dökmeniz ve problemler ile ilgili paylaşımda bulunmanız bile bir psikolojik destek olabilir. Psikologlar sizi anladıkları ve sizi tanıyanlar gibi “Sen gibi biri nasıl böyle hissedebilir?” yaklaşımında bulunmadıkları için psikoloğa ihtiyaç duyabiliyoruz. Bazen bir sorunu sadece dinlenmesi için dile getirebiliriz. Stresimizin azalması için bu bir ihtiyaç olabilir. Bu ihtiyacı da en objektif yorum yapmadan karşılayacak kişi ise psikologlardır.