Motivasyon bir hedefe ulaşmak için kişinin harekete geçmesini, negatif koşullara rağmen devam etmesini sağlayan güçtür. Bu güç içsel yani duygusal, bilişsel, biyolojik kaynaklarla olabileceği gibi dışsal yani sosyal kaynaklarla da oluşabilir. Burada da karşımıza motivasyonu doğrudan etkileyen beklentiler çıkmaktadır. Beklentilerde yine motivasyon gibi içsel ya da dışsal faktörlere göre değişiklik gösterebilir.

Bireyin motivasyonunu doğrudan etkileyen beklenti etkisi yani diğer adıyla Pygmalion etkisidir. Yazımızın devamında pygmalion etkisi nedir? Pygmalion etkisinin motivasyonla ilişkisi nedir? Pygmalion etkisini motivasyonu olumlu yönde etkileyecek şekilde nasıl kullanabiliriz? Detaylarıyla bahsediyor olacağız.

Pygmalion Etkisi (Beklenti Etkisi) Nedir?

Pygmalion etkisi sosyolog Robert King Merton tarafından öne sürülen “kendini gerçekleştiren kehanet” teorisine dayanır. Pygmalion etkisine göre bir nesneye, kavrama, insana olan beklentiler ve tutumlar, algıya dönüştüğü zaman kesinlikle gerçekleşir. Tam tersi kendini gerçekleştiremeyen kehanet ise kişinin algısı ve tutumunu kontrol edebilmesiyle alakalıdır. Bu teoriye göre diğer insanlara yönelik beklentilerimizle onların davranışlarını etkileyebiliriz.

Dolayısıyla pozitif beklentiler performansı pozitif yönde etkilerken, negatif beklentiler performansı negatif yönde etkilemektedir. Bu durumda öğretmenin öğrenciden, ailenin çocuğundan, yöneticinin çalışanından beklentisi neyse gerçekleşecek olan performansta benzer olmaktadır. Yüksek beklentiler bireyin performansında yükselişe neden olmaktadır. Kişi beklentinin aynısını karşılayamasa dahi yapabileceğinin en iyisini yapmaya güdülenmektedir. Olumsuz beklentilerde ise kişinin motivasyonu düştüğü için kişi yapabileceğinden daha azını yapmaktadır.

Diğerleriyle ilgili beklentilerimiz ya da diğerlerinin bizimle ilgili beklentileri dışsal motivasyon etkisi oluşturmaktadır. Ancak bir de bizim kendimizle ilgili beklentilerimiz var. Bu beklentiler özgüvenimiz, potansiyelimiz, kapasitemiz ve koşullarımızla doğrudan ilgilidir. Tıpkı dışsal motivasyonda olduğu gibi kendimizle ilgili beklentilerimizde yüksekse daha yüksek performans, düşükse daha düşük performans sergileriz. Buna da içsel motivasyon denilmektedir.

Bir performansın gerçekleşmesinde en etkili ve uzun süreli olan içsel performanstır. Bu nedenle bireyin başarılı olabilmesi için mutlaka içsel motivasyona dolayısıyla yüksek olumlu beklentiye ihtiyacı olacaktır. Farkında olmasak da başarımız ve başarısızlığımız kendimiz ve gelecekle ilgili beklentilerimiz, hayal ve isteklerimizle ilişkilidir.

Pek çok kişisel gelişim uzmanı, yaşam koçları geleceğe yönelik olumlu hayaller kurdurur. Hatta hayal panosu, kariyer panosu, vision board ve benzeri şekillerde duymuş olabileceğiniz beklenti panoları hazırlatırlar. Pek çok kurumsal şirket yeni bir seneye başlamadan önce çalışanlarına bu tarz çalışmalar yaparak yeni yıla daha olumlu beklentilerle başlamayı hedefler. Aynı şey öğrenciler için de geçerlidir.

Beklentiler sadece öğrencilik ve kariyer hayatıyla da sınırlı tutulmamalıdır. İlişkilerimiz, ebeveynlik rollerimiz, ailemiz, sahip olmak istediğimiz maddi şeyler, kişisel gelişim alanlarımızla da ilgili olabilir.

Pygmalion Etkisi Olumsuz Yerine Olumluya Odaklanmamızı Öneriyor

Pygmalion etkisi bize başarıyı destekleyecek bir motivasyon için neyin kötü olabileceğini değil de neyin daha iyi olabileceğini düşünmemizi öneriyor. “Ne ekersen onu biçersin” atasözümüzde olduğu gibi iyi düşünün iyi olsun mesajı bu teoride öne çıkarılıyor. Tabi bunun olumsuz kullanımları da oldukça fazla. Kötü şeyler düşünmek ve olumsuz beklentilere girmenin sonucu daha olumsuz oluyor.

“Bir şeyi 40 kere söylersen gerçek olur.”, “Birine 40 kez deli dersen deli olur.”, “Aklıma gelen başıma geldi.” “Zaten ben de şans olsa kadın/erkek doğardım.”, “Böylesi de hep beni bulur.”, “sakınan göze çöp batar” Gibi. Örneklerde de gördüğümüz gibi olumsuz yüklemeler içeren beklentilere pygmalion etkisinin tam tersi Golem etkisi deniyor.

Pygmalion Etkisinin (Beklenti Etkisi) Motivasyon ile İlişkisi Nedir?

Doğada hiçbir nesne bir sebep olmadan kendi hareketsiz durumundan hareketli duruma geçemez. İnsanın eyleme geçme durumu da aynıdır ve hareket edebilmesi, davranışta bulunması için, doğa yasası gereği, birtakım sebepleri olmalıdır.

Bu noktada motivasyon karşımıza çıkmaktadır.  Bireylerin belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere kendi arzu ve istekleri ile harekete geçmeleri, eylemde bulunmaları gerekir. Öğrenciler için bu, akademik hayattaki eylemlerinin türünü, şiddetini, kararlılığını ve amaçlarına ulaşmadaki hızı belirleyen en önemli güçtür. Ancak bu gücün yönünü belirleyen çoğunlukla kendileri, öğrenmeye yönelik kaynakları ve öğrenmenin sonunda elde etmek istedikleriyle ilgilidir. Yani motivasyonu belirleyen kişinin beklentileridir. Bu beklentiler ne denli olumlu ise motivasyon o kadar yüksek olacaktır.

Yeterince motive olmamış bir öğrencinin derse konsantre olması, ders tekrarı için zaman ayırması ya da öğrenmek için arzu duyması beklenmemelidir. Yapılan araştırmalar, motivasyonla başarı arasında pozitif yönlü güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Motivasyonu yüksek öğrencilerin öğrenme içeriğine, öğrenme ortamına, öğretene ve öğrenmeye yönelik algısı ve ilgisi pozitiftir.

Motivasyonu yüksek olanlar güçlüklerle karşılaşıldığında çalışma istikrarını ve öğrenme azmini daha uzun süre sürdürebilmektedirler. Tüm bunlar da bize beklenti etkisinin önemini gösteriyor. Motivasyon ve Pygmalion etkisi arasındaki ilişkiyi açıklamak için birkaç deneysel çalışma örneğinden bahsedelim.

Plasebo Etkisi Olumlu Beklentiyi Geliştiriyor ve Olumlu İçsel Motivasyon Sağlıyor

Plasebo etkisi pygmalion etkisi ile benzer bir etkidir. Plasebo, ağız, burun veya enjeksiyon yoluyla vücuda geçen bir ilaçtır. Kimi zaman cerrahi operasyonlarla da plasebo etkisi yaratılabilir. Aslında plasebonun fiziksel anlamda tedaviye yönelik hiçbir gücü yoktur. Sahip olduğu tedavi gücünü tamamen hastanın verilen ilacın işe yarayacak ilaç olduğunu düşünmesinden alır.

Plasebo, tıbbın bilimsel olarak açıklayamadığı bir şekilde insanların istemeleri halinde kendi kendilerini iyileştirme gücüne yöneliktir. Plasebo etkisi olan ilaç veya işlemler kişinin hastalıktan kurtulacağına yönelik inanç geliştirmesini, moralini yükseltmesini sağlamaktadır. Yani içsel motivasyon plasebo etkisi ile yükselmektedir.

Rosenthal Etkisi Deneyi Hem İçsel hem de Dışsal Motivasyon İçin Güzel Bir Örnek Sunuyor

Pygmalion etkisini görebileceğimiz bir başka deney de California ilköğretim okulundaki öğrencilere yapılıyor. Deneyde öğrencilerin hepsine IQ testi yapılıyor. Öğrencilerin test sonuçları sadece uygulayıcılar tarafından biliniyor ve rast gele bir grup öğrenci seçiliyor. Öğretmenlere bu öğrencilerin çok yüksek puan aldığı ancak sonuçların öğrencilerle paylaşılmaması gerektiği söyleniyor.

Bu öğrencilerin başarı potansiyelinin çok yüksek olduğu ve doğru eğitimi alırlarsa çok iyi yerlere gelebilecekleri öğretmenlere söyleniyor. Gerçekte ise bu öğrenciler ortalama başarı düzeyine sahip öğrenciler ve öğrencilerin bu deneyden haberleri de yok.

Yapılan testin üzerinden bir yıl geçtikten sonra IQ testi yeniden uygulanıyor. Öğretmenlere başarılı olarak verilen ortalama düzeydeki öğrencilerin bu kez ortalamanın çok üzerinde bir sonuç çıkardıkları görülüyor.

Deneyin sahibi Robert Rosenthal neden daha yüksek bir sonuç çıkardığını 4 faktöre bağlı olarak açıklıyor.

  1. Öğretmen öğretmeye açık olduğunu bildiği öğrencilere sözel ve davranışsal olarak daha sıcak bir öğrenme ortamı sağlıyor.
  2. Öğretmen öğrenme potansiyeli yüksek olan öğrencilere daha fazla bilgi ve materyal sunuyor.
  3. Öğrencilere söz alması, tahtaya kalkması için pasif öğrencilere oranla daha fazla fırsat sunuluyor.
  4. Öğretmenler başarı beklentisi olan öğrencilerin yanlışları üzerine daha yapıcı şekilde eğiliyor ve doğrusunu anlatıyor. Öğretmen başarı potansiyeli olmayan öğrencilere ise doğrusunu tekrar anlatma gereği duymuyor.

Aynı örneği iş hayatında ve hatta aile içerisinde de görmek mümkün. Yöneticiniz sizin bir davranışınız, fikriniz ya da çalışmanızda başarılı olma potansiyelini keşfederse size yaklaşımı değişiyor. Fikirleriniz daha çok önemsenirken hatalarınız da daha fazla tölere edilebiliyor.

Üstesinden gelebileceğiniz düşüncesi ile size daha fazla iş üretme fırsatı tanınıyor. Geribildirimleriniz daha pozitif oluyor ve toplantılarda da size daha çok söz hakkı sunuluyor.  Böyle bir ortamda da dışsal motivasyon olumlu olduğu için kişinin içsel motivasyonu da olumlu yönde gelişiyor.

Pygmalion Etsini’nin Tersi ise Golem Etkisi Olarak Biliniyor

Pygmalion Etkisi‘nın tam tersine ise literatürde Golem etkisi deniyor. Bu durumda da negatif bir geri bildirim döngüsü oluşturularak, potansiyeline ve yeteneğine inanılmayan kişilere kendilerinin geliştirme konusunda daha az fırsat sunulur ve bu nedenle daha az gelişirler. Örnek olarak bir öğretmenin düşük beklenti içerisinde olduğu öğrenci ile daha az iletişim kurması gösterilebilir.

Pygmalion etkisinde olumlu beklentileri olan bir kişi çoşkulu ve sabırlıdır. Açık iletişime sahiptir. Kişi daima hayallerini gerçekleştirmek için yüksek beklenti içerisindedir. Başkalarının düşüncelerine önem verir, empati kurar. Özgüveni yüksektir. Bu kişi bir yöneticiyse çalışanlarının, öğretmense öğrencilerin başarasını destekler ve ödüllendirir.

Golem etkisinde olan yani olumsuz beklentilere sahip bir kişide ise motivasyon düşüktür. Yani her anlamda pygmalion etkisindeki bir bireyin sahip olduğu özelliklerin tersine sahip olacaktır. Beklentisi düşük olduğu için isteneni veremez ve başarıyı görmezden gelir. Sabırsız ve anlayışsız olabilir. Empatiden yana zayıftır ve başkalarının duygularına karşı ilgisizdir. Başkalarının düşüncelerine de kulak asmaz, iletişim yönünden eksiktir.

Böyle bir iletişime maruz kalan kişinin de motivasyonu olumsuz yönde etkilenmektedir. Dolayısıyla beklentisi düşük ve olumsuz yönde olan bir kişinin etkileşimde olduğu diğer kişiler de olumsuz yönde etkilenecektir. Dersi şevkle anlatmayan, öğrencisine geribildirim vermeyen, ilgi göstermeyen bir öğretmenin dersine öğrencinin duyduğu ilgi ve beklenti düşecektir. Aynı şey iş hayatı için de geçerlidir.

Ailede de çocuğunun başarısız olacağına, yetersiz olduğuna inanan ebeveynlerin olumsuz beklentisi çocuğa yansıyacaktır. Ailesinin sözlerinden, jest, mimik ve beden dilinden olumsuz beklentiyi alan çocuğun içsel motivasyonu da düşecektir.

Yapılan meta-analiz çalışmasına göre Golem etkisinin, Pygmalion etkisinden çok daha etkili olduğu görülmüştür. Yani kişilere karşı olumsuz beklentilere girmemiz karşı tarafı daha fazla etkisi altına almaktadır. “Yuvayı dişi kuş yapar.”, “müşteri daima haklıdır.”, “Büyüklerin sözü kesilmez.” Ve daha pek çok sosyal norm ve beklentiler de beklenti yasası kapsamındadır. Kişinin motivasyonu bu genel yargılara göre şekillenmekte ve davranışa dökülmektedir.

Peki Olumlu Motivasyon Geliştirmek için Pygmalion Etkisinden Nasıl Faydalanabiliriz?

Pygmalion etkisine göre başarılı olmak için sadece performans göstermek yeterli olmuyor. Aynı zamanda başarılı olmak için başaracağına yönelik de inanç geliştirmek gerekiyor. Bu inanç kişinin içsel inancı kadar dışsal kaynakların beklenti ve inançlarıyla da şekilleniyor. Dolayısıyla bu görüşe göre bir kişinin başarılı olacağına yönelik kişinin bizzat iletişimde olduğu diğer kişilerinde inanç geliştirmesi gerekiyor.

Bu da bize öğrencinin başarılı olabilmesi için öğretmenin başaracağına yönelik inanç duymasını ve her öğrenciye başarı adayı olarak bakmasını gerektiriyor. Aynı şekilde ailelerinde çocuklarının potansiyeline güvenmesi ve başaracağına inanması gerekiyor. Ancak başarıya yönelik inanç geliştirmek ile gerçekdışı beklentilere girmek birbiriyle karıştırılmamalı.

Gerçekdışı beklentiler öğrencinin potansiyelinin çok üzerinde bir performans göstermesini beklemektir. Başarıya yönelik inanç ise kişinin mevcut potansiyeline göre gerçekleştirebileceği en iyi performansı gerçekleştireceğine yönelik inançtır.

Olumlu motivasyon geliştirebilmek için olumlu beklentiler kadar olumsuzluklarla da yapıcı şekilde mücadele etmek öğrenilmelidir. Dolayısıyla başarısızlığa da olumlu yönden bakılmaya başlanmalı, “bu başarısızlıktan nasıl bir ders çıkarabilirim?” diye düşünülmelidir. Böylece kişi başarısızlıklarında kırıklığa uğramak yerine gelişim alanlarını ve eksiklerini tespit ederek kişisel ve mesleki gelişimine katkıda bulunabilir.

Motivasyon ile ilgili diğer yazılarımıza da bakabilirsiniz; Motivasyon Eksikliği Nedenleri , Sınava Hazırlanırken Motivasyon Artırma Teknikleri: Aileler Ne Yapabilir? , İş Hayatı için Motivasyon Arttırma Yöntemleri . Tüm yazılarımız için Aba Psikoloji Blog alanımıza bakabilir, Aba Psikoloji YouTube videolarımızı izleyebilirsiniz.

 

 

Read More

Öğrenciler için sınava hazırlık süreci oldukça önemlidir. Kimi öğrenciler çalışmak için kolayca motive olabilirken, öğrencilerin büyük bir bölümü ise yeterince motive olamamaktan şikayet etmektedir. Çalışma verimini etkileyen motivasyon başarılı sonuçlar almak için gereklidir. Öğrenciler olumlu yönde motive olduklarında enerjileri artar, davranış için istekli hale gelirler, dikkat süreleri uzar, çeldiricilere karşı daha dayanıklı olurlar.

Peki motivasyon nedir? nasıl kazanılır? ve sınava hazırlanırken öğrencilere yardımcı olabilecek motivasyon artırma teknikleri nelerdir? Yazımızın devamında cevaplarını bulabilirsiniz.

Motivasyon nedir?

Doğada hiçbir nesne bir sebep olmadan kendi hareketsiz durumundan hareketli duruma geçemez. İnsanın eyleme geçme durumu da aynıdır ve hareket edebilmesi, davranışta bulunması için, doğa yasası gereği, birtakım sebepleri olmalıdır. Bu noktada motivasyon karşımıza çıkmaktadır. Motivasyon bireylerin belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere kendi arzu ve istekleri ile harekete geçmeleri, eylemde bulunmaları durumudur.

Öğrenciler için motivasyon, akademik hayattaki eylemlerinin türünü, şiddetini, kararlılığını ve amaçlarına ulaşmadaki hızı belirleyen en önemli güç kaynaklarından biridir. Yeterince motive olmamış bir öğrencinin derse konsantre olması, ders tekrarı için zaman ayırması ya da öğrenmek için arzu duyması beklenmemelidir. Yapılan araştırmalar, motivasyon ve başarı arasında pozitif yönlü güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Motivasyonu yüksek öğrencilerin öğrenme içeriğine, öğrenme ortamına, öğretene ve öğrenmeye yönelik algısı ve ilgisi pozitiftir. Motivasyonu yüksek olan öğrenciler güçlüklerle karşılaşıldığında, öğrenme içeriği zorlaştığında çalışma istikrarını ve öğrenme azmini daha uzun süre sürdürebilmektedirler. Çözüm odaklı problem çözme becerileri geliştirirler. Kolay öfkelenme, çabuk pes etme gibi ders başarısını olumsuz etkileyecek davranışlar motivasyonu yüksek öğrencilerde daha az görülmektedir.

Motivasyon Nasıl Sağlanır?

Öğrenciler sınav başarılarına ve öğrenme süreçlerine motivasyonlarını artırarak pozitif katkı sağlanmak istiyorlarsa, öncelikle nasıl motive olabileceklerine yönelik bilgi edinmeliler. Motivasyonu sağlayabilmek için ise öncelikle öğrenme ihtiyaçlarının altında yatan nedenler değerlendirilmelidir. Her öğrenci aynı gerekçe ile öğrenmeye yönelmez. Kimi öğrenci için öğrenme çabası negatif motivasyon içerirken başka bir öğrencinin öğrenme isteği pozitif motivasyon içeriyor olabilir. Örneğin; başarısız olunca cezalandırılmamak ya da sınıfta kalmamak gibi bireyi üzen, rahatsızlık verecek sonuçlardan kaçınmak negatif motivasyondur. Negatif motivasyon kişinin çalışmasında etkili olsa da öğrenme sürecinden keyif almasının önüne geçmektedir. Üstelik öğrenme sürecinde başarısızlık yaşaması halinde duygusal olarak çok daha olumsuz etkilenmektedirler.

Pozitif motivasyon ise, öğrencilerin çalışmalarının karşılığında elde edecekleri iyi, olumlu, haz veren sonuçların olmasıdır. Örneğin; başarılı olmak ve bir üst sınıfa geçmek. Başarılı bir gelecek inşa edebilmek için öğrenmek. Hedeflediği üniversiteye girebilmek için çalışmak. Terfi almak için çalışmak, başka diller de konuşabilmek için çalışmak. Günlük hayatta kullanabileceği yepyeni bilgiler kazanmak, kendini daha yeterli ve donanımlı hissetmek için çalışmak pozitif motivasyona örnek olarak verilebilir. Pozitif motivasyon kaygı, korku, kaçınma içermediği ve kişiye umut verdiği için etkisi daha uzun ve değerlidir.

Öğrencilerin motivasyon sağlayabilmesi için önce öğrenme güdülerinin altında yatan nedenleri tespit etmesi sonrasında ise motivasyonlarını pozitif yönde olacak şekilde değiştirmeye çalışmaları gerekmektedir. Aksi halde öğrenme ve sınavda başarılı olma noktasında yeterli enerjiyi, isteği ve azmi hissetmeleri mümkün olmayacaktır.

İçsel ve Dışsal Motivasyon Kaynakları

Öğrenme motivasyonunu etkileyen içsel ve dışsal faktörler bulunmaktadır. İçsel faktörler öğrenmeye yönelik tutumlarımız, ilgilerimiz, dikkat düzeyimiz ve kişilik özelliklerimiz gibi duygusal, sosyal ve fiziksel durumunuz ile ilgilidir.

Öğrenciler için içsel motivasyon öğrenmeye yönelik faaliyette bulunurken faaliyetin kendisini ilgi çekici bulması ya da faaliyetin kendisinden haz duymasıdır. Dışsal motivasyon ise öğrenme faaliyetini gerçekleştirmek ve bu faaliyetten doyum almak için arada motivasyonu sağlayan dışsal bir aracın olmasıdır. İçsel motivasyonda tatmin işin kendisinden kaynaklanmakta iken dışsal motivasyonda tatmin, maddi ve sözlü ödüller gibi dışsal bir aracıyla olmaktadır. Öğrencilerin kalıcı ve başarılı sonuçlar alabilmesi için içsel motivasyon kaynakları geliştirmeleri gerekmektedir. Sınava hazırlanırken motivasyon artırmak için de içsel kaynaklar geliştirmek gerekir. İçsel olarak motive olan birey, ödüllere veya baskıya ihtiyaç duymadan, özgürce ve kendi iradesiyle faaliyetleri gerçekleştirmektedir.

Sınava Hazırlanırken Kullanılabilecek Motivasyon Artırma Teknikleri Nelerdir?

Sınavlara Pareto Prensibi ile Çalışmak Motivasyon Sağlıyor

Pareto prensibi diğer bilinen adıyla 80’e 20 kuralı yaptığımız çalışmalardan gördüğümüz faydaların yüzde sekseninin, gösterdiğiniz çabanın yüzde yirmisinden kaynaklandığını belirtir. Bu prensip, kişisel, profesyonel ve sosyal başarılar dahil hayatın tüm alanlarında kullanılabilir. Sınava hazırlanırken pareto kuralıyla çalışmanız çalışmanızdan verim elde etmenizi ve ders dışı konulara da zaman ayırmanızı sağlar. Aşağıda Pareto kuralını motivasyon kazanabileceğiniz birkaç öneri ile örneklendirdik;

  • Ders çalışırken ve sınava hazırlanırken sizin için faydası olmadığını düşündüğünüz görevleri başkalarına devredebilirsiniz.
  • Gün içerisinde kendinizi ödüllendirmek ya da dinlenmek için ders çalışmak dışında sevdiğiniz şeylere zaman ayırabilirsiniz. Ancak ayırdığınız zaman ders çalıştığınız sürenin %20’sinden fazla olmamalıdır. Örneğin 100 dakikalık bir çalışma planladıysanız, 80 dakikasını çalışarak, 20 dakikasını mola vererek geçirebilirsiniz. Bu süreyi de 20 dakikada bir 5 er dakikalık molalar verecek şekilde bölebilirsiniz. Bu çalışma modeline ise pomodoro tekniği denilmektedir.
  • Zorlandığınız ya da yeni öğrendiğiniz konulara zamanınızın %80’inin ayırırken kolayca yapabildiğiniz dersler için %20’lik bir zaman ayırabilirsiniz.
  • Sınavda alanınızla ilgili olan, size daha fazla puan getirecek derslere az puan getireceklere oranla daha çok çalışabilirsiniz.
  • Boş zaman etkinliklerinizi öğrenmenize destek olacak konuları ekleyerek değerlendirebilir, öğrenmeye katkısı bulunmayacak faaliyetlere ayırdığınız süreyi kısabilirsiniz.
  • Sınav başarınıza destek olacak, motivasyonu yüksek, bilgi paylaşımı yapabileceğiniz arkadaşlarınızla ders başarınıza etkisi olmayacak arkadaşlarınızdan daha fazla zaman geçirebilirsiniz.

Enerjinizin En Yüksek Olduğu Saatlerde Çalışın

Enerjiniz düştüğünde, fiziksel ve zihinsel olarak yorulduğunuzda yapacağınız çalışmalardan verim alma olasılığınız da düşük olacaktır. Bunun yerine enerjinizin yüksek olduğu zamanlara ders çalışma planları yapmanız sağlıklı sonuçlar almanızı ve motivasyon kazanmanızı sağlayacaktır. Yorgun olduğunun zamanlarda ise ders dışı faaliyetlerle ilgilenebilir, kişisel zaman geçirerek motivasyonunuzu artırabilirsiniz.

Sabah Uyanır Uyanmaz ve Gece Uyumadan Önce Tekrar Yapın

Sabah dinlenmiş, berrak bir zihinle uyandığınızda ilk olarak öğrenmeniz gereken yeni bilgilere göz atmanız daha kolay öğrenmenizi sağlayacaktır. Yine günün sonunda yatmadan önce öğrendiklerinizi 30-40 dakika tekrar etmeniz öğrenmenizi kolaylaştıracaktır. Telefon, televizyon gibi uyarı bombardımanına maruz kalmadan uyumanız son bilgileri gece boyunca zihninizin işlemesini ve uzun süreli belleğe atmasını sağlayacaktır. Bu da öğrenmenizi, öğrendiklerinizi hatırlamanızı ve motivasyon kazanmanızı kolaylaştıracaktır.

Çalışmaya En Zoru ile Başlayın Motivasyon Kazanın

Eat The Frog tekniği olarak da karşılaşabileceğiniz bu teknik zorlanılan ve yapılmaktan kaçınılan işlerin günün ilk işi olarak yapılmasını önermektedir. Bu sayede güne başlar başlamaz gözünüzde büyüttüğünüz bir işi yapılacaklar listenizden çıkarmış olacaksınız. Günün geri kalanı ise diğer işlerinizi yapabilmek için rahatlamış olacak ve kafanızdaki “istenmeyen iş” etiketinden de kurtulmuş olacaksınız. Sürekli öteleyip, yapmaktan kaçındığınız işin getirdiği olumsuz enerjinin diğer işlerinizi gölgelemesine izin vermemek için önerilen bir tekniktir.

Zor ve Sevilmeyen Derslere Keyif Aldığınız Yer ve Zamanlarda Çalışın

Ders çalışma alanımızın sabit olması sevdiğimiz dersler için olumlu etki yaparken sevmediğimiz derslerde olumsuz etkiye neden olabilir. Ders çalışmak neredeyse tüm öğrenciler için olağanüstü keyifli bir etkinlik değildir. Hele ki ders sevilmiyor ve birde zorsa öğrencinin çalışmak için motivasyon sağlaması daha da zorlaşmaktadır. Bu yüzden sevilmeyen ya da zorlanılan derslere çalışılacağı zaman derse ve konuya sempati geliştirene kadar çalışma ortamı değiştirilebilir. Örneğin; zaman geçirmekten keyif aldığınız bir kafede sevdiğiniz bir kahve eşliğinde ya da açık alanda bir parkta, bahçede çalışabilirsiniz. Çalışırken günün keyif aldığınız zaman dilimlerinde de çalışma yapabilirsiniz.

Kısa ve Uzun Vadeli Hedeflerinizi Belirleyerek Motivasyon Sağlayın

Hedef belirlemek sınavda başarılı olabilmek için yapmanız gereken her şeyin başında geliyor. Motive olmak, dikkatinizi toplamak, zamanı verimli kullanmak, verimli çalışmak, kaygıyı yönetebilmek için önce hedef belirlemeniz gerekiyor. Çünkü bir hedefi olmayan, bir amaç uğrunda hareket etmeyen hiç kimse motivasyon sağlayamaz, başarılı olmaya ihtiyaç duymaz.

İlgi alanınız, karakteristik özellikleriniz, beklentileriniz ve ihtiyaçlarınız doğrultusunda sizin için en uygun hedefleri belirlemeniz motive olmanız için önemlidir. Uzun vadeli hedefler kimi zaman kişinin sıkılmasına ya da yaşadığı zorluklar karşısında kırıklığa uğramasına neden olabilmektedir. Uzun vadeli hedefinize varabilmek için belirleyeceğiniz kısa hedeflerde motivasyon artırma unsuru olarak size destek olacaktır.

Hedeflerinizi Görselleştirin ve Kendinize Sık Sık Hatırlatın

Hedef belirlemek motivasyon için oldukça etkili olsa da hedeflerimizi görülebilir hale getirmek motivasyon artırma noktasında çok daha etkili olacaktır. Kazanmak istediğiniz okulun bir resmini odanıza asabilir, telefonunuza, bilgisayarınıza arka plan görseli yapabilirsiniz. Okulları gidip ziyaret edebilir, o atmosferi soluyabilirsiniz. Sizi motive edecek görseller tasarlayabilir ya da bizzat hedefinizle tanışarak onu elde etmeye yönelik arzunuzu artırabilirsiniz.

Her sabah kalktığınızda ve gece yatmadan önce hedeflerinizi gerçekleştirdiğinizi hayal edebilir, enerjiniz düştüğünde ya da olumsuzluğa kapıldığınızda hedeflerinizi kendinize hatırlatabilirsiniz.

Motivasyon için Öğrenme Stilinize Göre Sınava Hazırlanın

Evet her öğrenci öğrenebilir, ama her öğrenci farklı öğrenme stillerinden faydalanarak öğrenir. Etkili ve verimli şekilde çalışabilmek, sınava hazırlanırken sizin için en kolay öğrenme sitilini bulabilmek için nasıl daha iyi öğrendiğinizi gözlemleyebilirsiniz. Görsel uyaranlarla mı, işitsel mi yoksa duyusal olarak mı daha iyi öğreniyorsunuz. Öğrenme stilinizi fark etmek, sınava çalışırken verimli çalışma teknikleri geliştirmenizi sağlar. Öğrenme Stiline Göre Akademik Başarıyı Yükseltecek Ders Çalışma Teknikleri Yazımızı okuyarak öğrenme stilleriyle ilgili detaylı bilgi edinebilir ve motivasyon için kullanabilirsiniz.

Dikkat Dağıtıcıları Ödül Olarak Kullanarak Motivasyon Sağlayın

Telefon, internet, sosyal medya, televizyon gibi ders çalışmaktan daha çok keyif aldığımız dikkat dağıtıcı faktörlere karşı koymak kolay olmayabilir. Ancak bu çeldiricilerin sınava hazırlanırken başarınıza destek olacak araçlar olmadığını siz de çok iyi biliyorsunuz. Pek çoğumuz teknolojik cihazlar karşısında harcadığımız vaktin ne kadar çok olduğunu fark etmiyor, farkına vardığımızda ise vicdan azabı çekiyoruz. Günümüzde teknolojiden, internetten ve sosyal ağlardan uzak kalmamız artık çok mümkün değil. Kimi zaman öğrenmek, kimi zaman eğlenmek ya da zaman öldürmek için değerlendiriyoruz.

Ancak sınav döneminde performansımızı gölgelemelerine ve zamanımızı boşa harcamalarına müsaade etmememiz gerekiyor. Bu nedenle çalışma alanlarınızda ve ders çalışma sürelerinizde bu tarz çeldiricileri bulundurmamanızı öneriyoruz. Dikkatinizi dağıtan telefon, tablet, televizyon gibi uyaranları ders dışı zamanlarda çabanızı ödüllendirmek için motivasyon artırma kaynağı olarak değerlendirebilirsiniz. Denediğinizde üzerinizdeki pozitif etkisini ve olumlu ders sonuçlarını göreceksiniz.

Sınava hazırlanırken motivasyon artırma tekniklerini uygulamakta zorlanıyor, hedef belirleyemiyor ya da kariyerinizi planlamakta zorluk yapıyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz. Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi sizin için en uygun şekilde planlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Motivasyon eksikliği herkesin zaman zaman başına gelebilecek bir şeyken sınava hazırlanırken kontrol altına alınması gereken bir şeydir. SAT sınavınız belli bir zamanda yapılacağı için konularınızın eksik kalmaması için ders çalışma planınıza günü gününe uymanız gerekir.  Motivasyon eksikliğini gidermek için motivasyon eksikliğinin sebebini göz önünde bulundurmak önemlidir. Ardından motivasyonu tekrardan kazanmak adına yapılabilecekler eksikliğin nedeninden yola çıkarak oluşturulabilir. Blog yazımızda motivasyon eksikliğine neden olan etkenler ve bu etkenleri nasıl ortadan kaldırabileceğimizi tartışacağız.

Motivasyon Eksikliği Nedenleri: Habituation (Alışma/Alışkanlık Geliştirme)

Özellikle SAT sınavı gibi önemli ve uzun süre çalışılan sınavlara karşı motivasyonun düşmesinin en basit ama yaygın nedeni: Sıkılmaktır. Motivasyon eksikliği temelinde yaptığınız eylemden artık zevk almamaktan oluşur. Önceden zevk veren bir şeyin artık zevk vermemesi psikoloji biliminde habituation (alışma/alışkanlık geliştirme) olarak bilinmektedir. Sürekli aynı uyarana maruz kalan birisi artık uyarana karşı tepki vermeyi bırakır. Sürekli aynı konulara çalışan bir öğrenci, her gün aynı şeyleri yaptığı için sıkılır ve motivasyon eksikliği yaşar.

Başarısızlıkla Karşılaşma

Diyelim ki SAT’ye hazırlanırken çözdüğünüz bir deneme sınavdan umduğunuzdan düşük bir performans sergilediniz. Bu durumda motivasyon eksikliği yaşamanız oldukça doğaldır. İlk anda herkesin yaptığı gibi olumsuz düşüneceksiniz ve kafanız karışacak.  İlk anda “Ya gerçek sınavda aynı şey başıma gelirse?” diye düşünmeniz olağandır. Fakat daha ilk başarısızlıkta “Ben zaten başarısızım.”, “Kesin başaramayacağım.” Gibi düşünceler geçiriyorsanız zihninizde kendinize haksızlık ediyorsunuzdur. Bu yolla motivasyonunuzun düşmesi çok normaldir. Zaten başarılı olacağınıza inancınızı yitirdiniz. “O zaman neden çalışıyorum ben?” diyerek basit bir mantıkla motivasyon düşüklüğünüzle beraber her şeyi bırakmanız beklenilesi bir senaryodur.

Motivasyon Eksikliği: Çözümleri

Motivasyonunuzu tekrar kazanmak için nedenler üzerinde çalışmalıyız. Motivasyon eksikliği nedeniniz eğer habituation (alışma/alışkanlık geliştirme)’den dolayı ortaya çıkan yaptığınız çalışmalardan sıkılmaysa çalışmalarınıza farklılık getirmeniz işe yarayacaktır. Örneğin her gün SAT sınavı formatında denemeler çözüyorsanız biraz ara verebilirsiniz. Bu ara esnasında tekrar yapmaya devam edebilirsiniz. Tekrarlarınıza farklılık katmak için odanıza renkli hatırlatıcı postitler yapıştırabilirsiniz. Arkadaşlarınızla sohbet ederek çalışmak gibi alternatif yolları deneyebilirsiniz. Çalışmayı tamamen kesmeniz bildiklerinizi unutturabilir. Bırakmanızı tavsiye etmeyiz fakat yavaşlatabilirsiniz. Çok fazla dinlenmeden yapılan çalışmalar da sıkılmaya sebep olabilir. Size iyi gelen uzun süredir yapmadığınız etkinliklere birazcık zaman ayırarak molalar vermekte fayda vardır.

Başarısızlıkla karşılaşma durumu motivasyon eksikliği yaratıyorsa düşüncelerinizi yeniden çerçevelemeniz en iyi çözüm olacaktır. Yukarıda da söz ettiğimiz gibi başarısızlıkla ilk karşılaştığınız an olumsuz düşünmeniz normaldir. Ancak bu olumsuzlukları genellemeniz uzun süreçli kendinize güveninizi azaltarak motivasyonunuzu düşürecektir. Zaten başarısız olacağınıza inanarak yalnızca bir tane başarısızlıkta pes etme eğilimi gösteriyor olabilirsiniz. Eğer bu aşamadaysanız kendinize mantıklı düşünmediğinizi kanıtlamanız gerekir. Bir başarısızlığın genele yayılmayacağını arada bir böyle şeyler olabileceği, belki de bir tık daha fazla çalışmanız gerektiği çıkarımını yapmanız gerekir. Şanslısınız ki gerçek SAT sınavında

değil yalnızca kendi yaptığınız sınavda başarısız oldunuz. Yanlışlarınız üzerine odaklanarak bunları düzeltmek için fırsat kazanmışsınızdır demektir. Tersine motivasyonunuzu arttırarak yaptığınız yanlışları düzeltmenin tam zamanıdır. Kazanmayı canı gönülden istediğiniz üniversiteyi düşünerek hayal ederek motivasyonunuzu yerine getirin ve savaşmayı bırakmayın. Başarılı insanlar motivasyonu düştüğünde, zorluklarla karşılaştığında bunu düzeltmek için çabalayan başarı uğruna yola devam edenlerdir.

Bu süreçte motivasyon eksikliğini azaltarak sınava konsantre olmak gerekmektedir. Doğru bir çalışma planı ve verimli bir SAT hazırlık süreci için Aba Academy’nin SAT derslerine katılabilirsiniz. Aba Academy’de verilen SAT derslerinde doğru anlatım teknikleri ve sınava yardımcı taktikler uzman bir kadro aracılığı ile sunulmaktadır.

Sat dersleri hakkında detaylı bilgi almak için Aba Academy ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca sınavda ve hazırlık sürecinde motivasyon eksikliği yaşıyorsanız Aba Psikoloji’den destek alabilirsiniz. Sınavlar hakkında bilgilendirici videolara ulaşmak için Aba Yurt Dışı Eğitim YouTube kanalına da abone olabilirsiniz.

 

Read More