Yetenek Yönetimi 21.Yüzyılda bireylerin kendi yol haritalarını doğru bir şekilde belirlemede önemli bir rol oynuyor. Kendi ilgi alanlarımızı, bilgi ve becerilerimizi keyfederek hangi mesleklerde daha başarılı olabileceğimizi ortaya koyan bir sistemdir. Özellikle öğrenciler ve anne babaların çocuklarının hangi alanlarda iyi olduklarını, becerilerini bilmeleri gerekiyor. Böylelikle çocukların erken yaşta doğru mesleklere yönlendirilmesi ve hayatları boyunca istedikleri alanda başarılı olmalarını getirir. Bu süreçte, örneğin; Lise çağındaki öğrencilerin üniversiteyi hangi ülkede okuyacağına veya hangi bölümü okuyacağına karar vermeleri gerekir.

Bu belirlemelerden sonra öğrencilerin okul dışı faaliyetlerinde de becerileri ölçülmelidir. Örneğin; spor, müzik, tiyatro bunlardan bazıları. Bu alanlarda bireylerin ne kadar başarılı oldukları veya hangi alanda ilgisinin olduğu da ölçülerek bu süreç yönetilmelidir. Yetenek Yönetimi, tüm bu süreçleri takip ederken, aynı zamanda 21.yy da ’da hangi mesleklerin revaçta olduğunu veya ilerleyen yıllardan hangi alanların en popüler ve gerekliliği arttıracak mesleklerin olduğunu da tespit eder. Böylelikle, bireyleri bu süreçte daha bilinçli ve ileriye dönük istekleri konusunda da doğru yönlendirmeyi sağlar. Bu sürecin en önemli aşaması, bireylerin tüm bu süreci belirli periyotlarda tamamlaması ve sonuca gidilmesini sağlamaktır. Bu periyotları biz 3,6,12,24,48,72 aylık süreçlerde takip ediyoruz. Bu süreçlerde bireylerin eksik alanları ve bu alanlarda kendilerini nasıl geliştirebilecekleri belirlenmiş oluyor. Böylelikle bireyler tüm bu sürecin sonunda kendine daha iyi bir vizyon çizebiliyor, hangi alanlarda başarılı olduğunu görebiliyor ve bununla paralel olarak istediği meslekleri kendisi rahatlıkla seçebilir hale geliyor.

Bu süreçte bir diğer önemli unsur ise, kişilerin bireysel gelişimlerini göz önünde bulundurmaktır. Burada biz, süreç boyunca bunu göz önünde bulundurarak bireylerin gelişimi sırasındaki farklılıkları da takip ediyoruz. Çünkü her bireyin gelişim ve değişime karşı olan farkındalığı, değişim gösterdiği unsurları farklıdır.

Yetenek Yönetimi ile ilgili daha fazla bilgi almak için YouTube videomuza göz atabilirsiniz.

Read More

Moxo testi, dikkat, hiperaktivite, zamanlama ve dürtüsellik performansını ölçen online bir testtir. Uzmanlar tarafından düzenlenen bu test; çocuk, genç ve yetişkin testi olarak 2’e ayrılmaktadır. Test 8 aşamadan oluşmaktadır. Yetişkinlerde 18 dakika, çocuklarda ise yaklaşık 15 dakika sürmektedir. Moxo testi, kişinin çevresel koşullar altındaki dikkat performasını çeldiricilerle objektif bir şekilde ölçmeyi hedefleyen bir testtir. Görsel ve işitsel olmak üzere iki çeldiriciden oluşan testin bir bölümünde çeldirici bulunmazken, bir diğer bölümde bulunmasıyla, kişinin dikkati, zamanlaması ve dürtüselliği ölçülmektedir. Özellikle 6-12 yaş grupları için hazırlanan bir testtir.

Eğer çocuğunuzda bu belirtiler varsa;

  • Derslerinde çalışmasına rağmen başarılı olamıyorsa
  • Dikkat sorunu yaşıyorsa
  • Sınavlarda zamanlama sorunu yaşıyorsa
  • Yerinde duramıyor, sık sık yaralanıyorsa
  • Okula hep geç gidiyorsa ve evden hep geç çıkıyorsa

Moxo testi bu belirtilerde olan çocuklarda uygulanması en sağlıklı testtir. Küçük yaşta hiperaktif olan ve yukarıda belirtilen durumları olan çocuklar, genellikle velileri tarafından ilkokul çağında fark edilmektedir. Erken yaşta fark edilip müdahale edilmesi önemlidir. Aksi halde çocukların ergenlik dönemleri ile birlikte ileriki yaşlarında sorunlarla karşılaşmasına neden olabilmektedir.

Genç ve Yetişkinlerde şu belirtiler varsa;

  • Okulda dersleri dinlemekte zorlanıyorsa
  • Sınavlarda stres yapıyor ve zamanlama sorunu yasıyorsa
  • İş hayatında istenen başarıyı sağlayamıyorsa
  • Toplantılarda dikkati dağılıyorsa
  • Trafikte dikkatini toplayamaması sebebiyle kaza yapıyorsa

Bu gibi belirtilerin yanında yoğun ve dikkat isteyen işlerde çalışan kişilerin de Moxo testini yaptırması önerilir. Örneğin; bankacılık, pilotluk, borsacılık, iş makineleri operatörlüğü gibi mesleklerde çalışanlara kesinlikle tavsiye edilmektedir.

Moxo testi ile ilgili daha fazla bilgi almak için YouTube videomuza göz atabilirsiniz.

Read More

Gittikçe yaygınlaşan corona virüsü yalnızca fiziksel değil ruhsal sağlığımızı da tehlikeye atmaktadır.

Ruhsal sağlığımız iki şekilde tehlikededir

  • Virüsün yayılmasından dolayı artan kaygı
  • Evden çıkılmadığı karantina durumunun ruhsal sağlığı tehlikeye sürüklemesi

Akıl Sağlığı Vakfı (MHF) ve Amerikan Psikoloji Birliği (APA)’ nın verdiği öneriler ve kurumumuzun “stres ve kaygı” konusundaki uzman bilgilerinden yararlanarak virüsle psikolojik olarak baş etmek için yapılabilecekleri listeledik.

1.Dayanaksız görüşlerden uzak durun

Virüsle ilgili dayanaksız bilgiler ortalıkta dolaşmakta. Edindiğiniz fazla ve yanlış bilgiler sizi korkutabilir ya da sizde ekstra kaygı yaratabilir. Bilindik ve güvenilir sağlık sayfaları ve doktorunuz gibi yalnızca güvenilir kaynaklardan bilgi almaya çalışın. Çok fazla ve bilinmeyen kaynaklardan bilgi edinmek sizi fazladan strese sokacaktır. Her duyduğunuza inanmayın. “Corona Virüsüne Karşı Koruyucu Önlemler” ve “Corona Virüsü Mitleri ve Gerçeklikleri”  blog yazılarımızı okuyarak güvenilir bilgiler edinebilirsiniz.

2.Çevrenizle iletişim halinde kalın

Özellikle karantina ve eve kapanma durumlarında çevreyle olan iletişim kesildiği için problemler yaşanabilir. İnsan sosyal bir varlıktır. Çevrenizle iletişim kurmaya devam edin. Telefon ve internet yoluyla sevdiklerinizle iletişim kurmayı sürdürmeye çalışın.

3.Günlük rutininizi sürdürün

Eve kapanmak sizi depresif hale getirebilir. Depresif ve karamsar ruh haline girmemek için günlük rutininizi sürdürebilmeniz faydalı olacaktır.

  • Yemek yeme düzeninizi koruyun
  • Uyku düzeninize dikkat edin
  • Duyduğunuz kaygıyla başa çıkmak için spor, yoga ve meditasyon yapın.

4.Çocuğunuzla konuşun

Çocuklar geleceğe bırakılacak miraslardır. Özellikle bu konuyla ilgili onları bilgilendirmek oldukça mühim. Çocuğunuzun bu konuyla ilgili ne duyduğunu ona sorun. Endişe uyandırmayacak şekilde olanları anlatın. Daha çok haber niteliğindeki bilgileri paylaşmaya çalışın. Alması gereken önlemleri ona açıklayın. Gerektiği kadar açıklama yapın  çünkü çok fazla bu konudan bahsetmeniz çocuğunuzda kaygı ve endişe uyandırabilir.

5.Sizi daha çok kaygılandıracak davranışları kontrol altına alın

Özellikle obsesif kompulsif bozukluğuna (OKB), anksiyete (kaygı) bozukluğuna, sahip bireyler böyle durumlarda diğerlerine göre daha çok endişe duyabilirler. Bu tip psikolojik sıkıntılarınız yoksa bile bu özel durumda kaygı ve endişelerinizin artması çok normal.

  • Sürekli internetten koronavirüs semptomlarını araştırmak
  • Olan olayları sosyal medya ve televizyon yoluyla sürekli, durdurulamaz bir şekilde kontrol etmek

Gibi davranışlar gereğinden fazla endişeli olduğunuzun göstergesi    olabilir.

Semptomlara yalnızca bir kere önlem almak için bakın. Sürekli incelemek sizde “Acaba bende virüsü kapmış olabilir miyim?” düşüncesi yaratabilir. Endişeden dolayı sizde olmayan belirtileri psikolojik olarak hissedebilirsiniz.

Günlük olayları takip etme oranınızı azaltın. Örneğin her akşam yalnızca bir kere haberleri güvenilir kaynaklardan takip etmek gibi uygulamalar etkili olacaktır.

Düzenli nefes egzersizleri, meditasyon ve mindfulness çalışmaları fiziksel semptom hissetme oranınızı ve stresinizi azaltacaktır.

Bu dönemde alınabilecek önlemler için şu yazımıza göz atabilirsiniz.

Koronavirüs (COVID-19) İçin Alınabilecek Önlemler

 

Read More

Yaşadığımız hassas dönemden ötürü çoğu iş yeri kapatıldı ve evden çalışma imkanı olanlar evlerinde bilgisayarlarının karşısında çalışmalarını sürdürmeye başladılar. Fakat evden verimli bir şekilde çalışmak ve motive olabilmek o kadar da kolay değil… Evden çalışırken sizin işe ne zaman başladığınızı kontrol eden bir patronunuz yok. Pijamalarınıza veda edip iş kıyafetlerini giyme derdiniz de yok. En rahat ve huzurlu olduğunuz ortamdasınız. Sıcak yatağınız ve konforlu ev ortamı sizin aklınızı başınızdan almak için tüm cazibesiyle oracıkta, gözlerinizin önünde… Alışık olduğunuz iş düzeni ve disiplin bozulduğunda iş verimimizin düşme olasılığı oldukça yüksek.

Siz de eğer bu birkaç günde motivasyonunuzun düştüğünü gözlemlediyseniz ve işleriniz biriktiyse koşa koşa yardımınıza geldik. aba Psikoloji olarak vereceğimiz basit ve pratik tavsiyeler sayesinde kendi iç motivasyonunuzu elde ederek çalıştığınız ortam fark etmeksizin verimliliğinizi koruyabileceksiniz.

Plan yapın

Uzaktan çalışırken verimliliğinizi korumanın en pratik yolu plan yapmaktan geçer. Haftalık yapılacaklar listesi hazırlayarak her akşam bir sonraki gün yapılacakları kontrol etmek sizi iş disiplininde tutacaktır. Salaş ev ortamında düzeni sağlamanıza yardımcı olacaktır.

Ofisteymiş illüzyonu yaratın

İnsan beyni ip uçlarıyla çalışmaktadır. Ev koltuğunda televizyon izlemeye koşullanırken, ofis masanızda çalışmaya koşullanmanız kaçınılmaz derece yüksektir. Daha önce ev koltuğunda yaptığınız şey film izlemekti, beyniniz onu hatırlayarak film izleme iç güdüsüne kapılmanızı sağlayacaktır. Hele bir de ev kıyafetlerinizleyseniz bütün ip uçları sizi film izlemeye sürüklemek için bir araya gelmiş demektir.

İş yerindeymiş gibi davranmaya özen gösterin. Kendinize yeni bir çalışma alanı oluşturun. Sadece çalışmak için kullandığınız bir masanın olması ve bu masanın evin konforlu bölgelerinden uzak olması çalışma motivasyonunuzu arttıracaktır. İllaki iş kıyafeti giymek zorunda değilsiniz ama pijamalarla işlerinize motive olabilmeniz kabul edilmelidir ki oldukça zor. İşinizi yaptığınız süreçte, en azından sizi uyku modundan çıkarabilecek kıyafetler giymeyi tercih edin. Eğer iş yerindeyken işe başlamadan önce kahve içiyorsanız, her zamanki gibi kahvenizi içmeyi unutmayın. İş yerindeki alışkanlıklarınızı çalıştığınız süreçte uygulamaya çalışın. Böylelikle zihniniz çalışmaya daha olumlu bakacaktır, vücudunuz da çalışmaya hazır  ve dinç olacaktır.

İşe erken başlayın

Evde olmak size esnek iş saatleri sağlayacaktır. Bu durum sizi rahata düşürerek işlerinizi ertelemenize sebep olabilir. Halbuki işlerinizi erken bitirirseniz rahatça günün kalanını kendinize ayırabilirsiniz. Aksi taktirde işle ilgilenmediğiniz her an yaptığınız diğer aktivitelerin de tadını çıkaramazsınız. Ertelediğiniz işler zihninizde ve düşüncelerinizde gezinip duracaktır.    İşe gider gibi ofis saatinizde işlerinize başlayarak kendinizi işe hazırlayın. Böylelikle günün kalanı size kalacaktır.

Ara verin

Düzenli aralar vermeye özen gösterin. İşlerinizi hemen bitirip kurtulma şansınız olduğundan evdeyken aralıksız çalışma ihtimaliniz daha yüksektir. Fakat ara vermeden çalışmak verimliliğinizi düşürecektir. Saat başı 10-15 dakikalık kısa aralar ve rahatlamak için 1 saatlik öğle arası vermeyi unutmayın.

Sosyal medya kullanımınıza sınırlar getirin

Hangimiz biraz internette gezineyim de sonra işime dönerim dedikten sonra fark etmeden saatlerce internette gezinmedik ki? Sosyal medya çalışırken kontrol altına alınmalıdır. Sosyal medyada gezinirken zihnimiz gevşediği için ve sürekli yeni şeyler keşfettiğimiz için fark etmeden gereğinden fazla zaman harcarız. Haliyle işlere ayırdığımız vakitten çalarken hem de işe geri dönme motivasyonumuzu azaltır sosyal medya. İş sürecinizde, günlük sosyal medya kullanımınız için bir süre belirleyin. Sosyal medya kullanım süreniz uzadıkça işe dönme isteğinizde azalacaktır. Çalışmaya ara verdiğiniz zaman sosyal medyayla ilgilenecekseniz bunun için 10 -15 dakika gibi kısıtlı, kısa süreler vermeye çalışıp konsantrasyonunuzu ve motivasyonunuzu aktif tutun.

İş arkadaşlarınızla görüntülü konuşun

Ofis hayatınızda insanlarla iç içeyken evde durum aynı değil. Ofisteki insanlarla iletişim halinde olmak da motivasyonu yükseltici bir faktördür. İş arkadaşlarınızla işle ilgili konuları görüntülü konuşarak tartışmaya çalışın. Uzaktan da olsa iş arkadaşlarınızla birbirinize destek olmanız motivasyonunuzu arttıracaktır.

Ev işleriyle ofis işlerinizi birbirinden ayırın

Çalışma aralarınızda bulaşıkları yıkamak ya da çamaşır asmak cazip gelebilir fakat pek de mantıklı değil. Ev işleri  yine “iş” tanımı içerisine girdiği için bölünmenize ve akışınızı bozmanıza sebebiyet verebilir.  Bölünmemek için ya işlerinize başlamadan önce ya da işleriniz bittikten sonra ev işlerinizi halledin.

Düzenli egzersiz yapın

İş yerine gidip gelmek bile bir spor niteliğindedir. Evden çalışmak sizi tembelleştirerek, kilo almanıza sebep olabilir. Dahası spor endorfin ve serotonin (mutluluk hormonları) salgılamanızı sağlar. Eğer güne sporla başlarsanız ardından işlerinize başlamak daha kolay gelecektir. Günü daha dinç ve daha motive geçirmeniz için düzenli egzersiz yapmanın mutlaka faydasını göreceksinizdir.

Read More

Yüzümüze dokunmadan duramayız. Gün içerisinde sık sık yüzümüze dokunuruz. Farkında olmadan yaptığımız bu davranış aslında DNA’mızda var. Yani anne karnındayken bile sık sık yüzüne dokunduğu görülüyor. Bunun en temel nedeni, kendimizi rahatlatma isteğimizdendir. Örneğin şaşırdığımızda, sevindiğimizde, üzüldüğümüzde hep yüzümüze dokunuruz. Yüzümüzdeki belli yerlere farkında olmadan dokunarak baskı kaslarını harekete geçirerek kendimizi rahatlatırız.

Yüzümüze dokunmamamız söylendiğinde, özellikle şu dönemlerde çok sık birbirimize söylediğimiz bu cümle, beynimiz aslında uygulanması pek mümkün olmayan zor bir komutu alır. Uzmanlar bu konuda, beynimizin aldığı bu komutların istemsizce yaptığımız için bu alışkanlığımızı önlemenin bazı yöntemleri olabilir diyor. Örneğin gözlük takmak bir önleyici olabilir. Kadınların daha rahat uygulayabileceği, makyaj yapmak da yüzümüze dokunmamıza engel olabilir. Bunlara ek olarak, ellerimize sık sık krem sürmek de bu anlamda yüzümüze dokunmamızı engelleyebilir. Burada tabii ki bu yöntemlerin uygulanabilmesi yine beynimizdeki komutları yönlendirerek ve bunu uygulamaya çalışarak hayata geçirebileceğimiz önlemlerdir.

Bu alışkanlık aslında sadece insanlara özel değil. Hayvanlarda da görülüyor. Özellikle kediler bunu çok sık yapar. Kediler doğası gereği çok sık kendilerini yalarlar. Özellikle patilerini yüzüne sürtme hareketini çok sık görürsünüz ve bu onları çok mutlu eder. Aynı şey köpekler için ve birçok hayvan için de geçerli.

COVID-19 (Koronavirüs) ülkemizde ve dünyada yaşanan bu sorun, özellikle psikolojik açıdan da değerlendirilmesi gereken bir noktada. Örneğin; şu dönem çok sık haber kanallarını izliyoruz ve doğal olarak olumlu haberler almak için yapıyoruz bunu. Ancak farkında olmadan bu durum, özellikle şu dönem bizlerde farklı psikolojik reaksiyonlara neden olabilir. Korku, anksiyete veya panik gibi duygularımızı tetikleyebilir ve bu duygular bizlerde ileri seviyede sorunlara neden olabilir. Bu durumları engellemek bizlerin elindedir. Örneğin; gün içerisinde yapacaklarınızı listeleyebilirsiniz. Belirli saat dilimlerinde film izlemek, oyun oynamak, kitap okumak gibi evde yapabileceğiniz aktivitelerle hem gününüzü verimli geçirmiş olursunuz hem de farklı konularla meşgul olmak sizi daha iyi hissettirecektir.

Read More

Alışılmış düzenin bozulması büyük küçük herkesi olumsuz etkiler. Fakat çocuklarda düzenin bozulması daha sarsıcı sonuçlar doğurabilir. Çocuğun hayatının herhangi bir alanında bozulan düzeni devrilen domino taşları gibi hayatının diğer alanlarına da etki edecektir.

Bu bağlamda doğru yönlendirmeyle işleri çözmek mümkün. Online eğitim gören çocukların etrafındaki tek uyarıcı anne babalarıdır. Anne babaların doğru müdahaleleri sayesinde çocukların yeni eğitim düzenine uyum sağlamaları kolaylaşacaktır.

Eğitim ve psikoloji alanında yaptığımız çalışmalara dayanarak yeni eğitim düzeninde önünüze ışık tutmaya geldik. Ebeveynleri olarak çocuğunuzu yeni düzene ,online eğitime, alıştırmak için rahatlıkla uygulayabileceğiniz yöntemleri derledik.

1.Dikkat Dağıtıcı Ögeleri Sınırlayın

Ders saatleri dışında çocuğunuzun elektronik eşya kullanımını kısıtlayın. Evde çocukların dikkatini dağıtacak bir çok elektronik eşya var. Online eğitim görürken de okul saatleri doğrultusunda çocuğunuza elektronik eşya kullanım limiti koymanız çocuğunuzun derslere odaklanmasını arttıracaktır.

2.Öğrenmek İçin Alan Yaratın

Çocuğunuzun online eğitimi esnasında kullanacağı özel bir alan yaratın. Okul ortamına benzer bir şekilde masanın olduğu ve koltuk, yatak gibi; konfor içerikli, dikkat dağıtıcı malzemelerin bulunmadığı bir alan tercih edin.  Ders gördüğü ortam ne kadar okul ortamına benzerse bir o kadar odaklanması ve derslere motivasyonu artacaktır.

3.Ara vermesine özen gösterin

Rutin ve program okula giden çocuklar için oldukça önemlidir. Çocukların okuldaki rutinlerine benzer rutinler yaratmaya çalışın.

  • Ders araları için okul zilini andıracak şekilde alarm kurmak
  • Öğlen dersleri bittikten sonra balkonda hava almalarını sağlayın

4.Arkadaşlarıyla Görüntülü Konuşmasına Fırsat Tanıyın

Sosyal çevrelerinden uzaklaşmak çocukları olumsuz etkileyecektir. Özellikle ilkokul grubundaki çocuklar için arkadaş ilişkileri değerlidir. Bu yüzden çocuklarınızın düzenli olarak arkadaşlarıyla görüntülü konuşmalara katılmasına özen gösterin. Destekleyerek sevdiği arkadaşlarıyla bağlarının sürmesini sağlayın.

5.Ekran Kullanım Süresini Kısıtlamaya Çalışın

Sürekli ekrana maruz kalmak çocuklarda baş ağrısı ve yorgunluğa sebep olabilir. Ders dinledikleri saatler dışında çocuğunuzun ödevlerini ya da kurs materyallerini çıktı almanız, basılı kitaplardan yaralanmanız fayda sağlayacaktır.

6.Diğer Velilerle İletişim Halinde Kalın

Sanal yollarla diğer velilerle iletişiminizi kesmeyin. Tüm çocuklu aileler için evden eğitim yeni bir deneyim. Başkalarının deneyimlerinden faydalanın ve deneyimlerinizi paylaşın.

7.Program Yapın

Çocukların sürekli evde olması onlara yapılacak sorumlulukları olmadığı izlenimini verebilir. Bundan ötürü çocuğunuz ve kendiniz için haftalık  programlar yapın. Çocuğunuzun ders dışında yapacağı ödevleri ve projeleri düzene sokun. Aksi taktirde eğitim düzenleri bozulan çocukların beslenme ve uyku düzenleri de bozulacaktır.

8.Çocuğunuzun Tatildeymiş Gibi Davranmasına İzin Vermeyin

Bu zamanlar çocuklara tatil gibi gelebilir. Lakin çocukların eğitimlerinin devam ettiğinin farkında olmaları gerekmektedirler. Çocuğunuzun ders saatlerine uyduğuna ve ödevlerini tamamladığına emin olun.

9.Programınıza Eğlenmeyi Eklemeyi Unutmayın

Çocukların sosyal hayatlarındaki eksiği kapatarak eğlenmeleri de gereklidir bu süreçte. Belki de çocuğunuzla yoğun iş hayatınız sebebiyle bu kadar vakit geçiremiyordunuz. Durumu bir avantaja çevirin ve akşamları çocuğunuzla ailecek oynanabilecek çeşitli oyunlar oynayın.

 

Read More

Stratejik Yetenek Yönetimi öğrencilerin yeteneklerini ortaya çıkartan bir yöntemdir. Özellikle İngiltere, Amerika, Japonya gibi ülkelerde stratejik yetenek yönetimi sistemi uygulanmaktadır. Bu yöntem sayesinde, kişiler yeteneği olduğu mesleklere yönlenebiliyor ve işletmecilerde bu anlamda yeteneği olan kişileri işe alabiliyorlar. Böylelikle daha verimli ve dinamik bir çalışma sistemi elde edilebiliyor.

Stratejik Yetenek Yönetimi, özellikle 6-12 yaş, 12-18 yaş, 18-25 ve 25 yaş üzeri gençlerin kabiliyet ve yeteneklerini ortaya çıkarmak gerekiyor. Bu yaş aralıkları, gelişim ve dinamizmin en verimli zamanlarıdır. Bu nedenle yetenek yönetiminin çocuklarda ve gençlerde iyi bir şekilde analiz edilip saptanması, gelecekteki hayatları için önemlidir.

Stratejik Yetenek Yönetiminde en önemli unsurlardan biri saptamadır. Bu nedenle öğrencilerin yeteneklerini doğru saptayabilmek için bazı psikolojik testler bulunuyor (IQ&EQ, Liderlik, Girişimcilik veya İnovasyon gibi). Bu testler kişinin yetenek ve becerilerini belirleyen testlerdir. Bu testler eğitimciler için sadece ön bir değerlendirmedir.

Öğrencilerin özellikle ilkokul çağlarından itibaren bedenen, ruhen ve beynen birçok konuda gelişim gösterirler. Bu gelişimleri nasıl değerlendirip gerçek istek ve becerilerini ortaya çıkaracaklarını bilmeleri gerekiyor. Bu anlamda Stratejik Yetenek Yönetimi, öğrencilerin ilkokul, orta okul ve Lise çağlarında hangi üniversitede okuması gerektiğini, hangi ülkeyi seçmesi gerektiğini sonrasında da öğrencilere eğitimine yön verecek stratejiler belirlemektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi, gelişen bu global dünyaya öğrencileri entegre etmek için kendilerini keşfetmelerini ve doğru bir eğitim hayatı ile iş dünyasına da hazırlanabilmelerini hedeflemektedir.

Konu ile ilgili daha fazla bilgi almak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube videosuna göz atabilirsiniz.

Read More

Stresin çalışmaya olan motivasyonumuzu arttırdığını söylesek şaşırır mıydınız?

Stresli olmak sanıldığı gibi olumsuz bir şey değildir. Hayatımızda bizi zorlayan ve kısıtlayan durumlara verdiğimiz tepkiye stres denir. Bu tepkinin hayatımız için önemli bir işlevi vardır. Yeterli kadarı bizim yaptığımız işi önemsediğimizi ve o işle ilgili endişelerimiz olduğunu gösterir. Hatta bu duyulan endişe bizi daha iyi çalışmaya yöneltir. Fakat çoğu kişi stresin gereğinden fazlasını yaşar. Böyle bir durumda stres hayatımız için faydalı bir etkenken hayatımızın işleyişini engelleyen olumsuz bir tepkiye dönüşür. Bu olumsuzlaşan duyguyu yönetmek özellikle profesyonel hayatımız için oldukça önemlidir. İş hayatında başarıyı sağlayan insanların çoğu sanıldığı gibi stres oranı az olan insanlar değil stres yönetimi güçlü olan insanlardır.

İş hayatında stresle başa çıkmanın yollarını konuşmadan önce iş hayatındaki stres olmamızın sebeplerini bilmek önemli:

  • Uzun çalışma saatleri
  • Kısıtlı son teslim tarihleri
  • Görev değişiklikleri
  • Sıkıcı işler
  • İşe karşı yeteneğe sahip olmamak ya da yetersiz hissetmek
  • Uygunsuz iş ortamı
  • İş arkadaşlarıyla iletişim problemleri

Yukarıda verilen sorunlarla başa çıkmak için aşağıda listelediğimiz bilişsel-davranışsal terapi yöntemlerini uygulamanın büyük faydasını göreceksiniz.

Gevşeme Teknikleri: Gereğinden fazla stres hissettiğiniz durumlarda “ savaş ya da kaç” içgüdünüz uyanacaktır. Bu oldukça ilkel bir içgüdüdür. Beynin sizi olası tehdit durumlarından korumak için devreye soktuğu bir tepkidir. Fakat günlük hayatımızdaki stres kaynakları genellikle yüzleşmemiz gerekenlerdir. İşinizi yapmadan işten kaçmanız günümüz şartları için uygun bir çözüm değildir. Savaşmak bir çözüm olabilir fakat doğru yönetildiğinde. Savaşma içgüdüsü doğru yönetilmediğinde panikle hareket ederek işin hakkını veremeyip işleri berbat edebilirsiniz. Bu içgüdünün modern hayat biçimimize uyarlanması ve doğru bir şekilde yönetilmesi için üretilen teknikler “gevşeme teknikleri” dir.

Örneğin progresif kas gevşetme tekniği stresin getirdiği kas ağrılarını azaltmak için üretilen bir tekniktir.

Ayaklarınızı yukarı kaldırın. 10 saniye gergin, 20 saniye gevşek tutarak kaslarınızı sistematik olarak gerin ve gevşek bırakın. Kaslarınızı her gevşettiğinizde içinizden kendinize “sakin ol” deyin. Kaslarınızı gererken nefes alırken kaslarınızı gevşetirken nefes vermeye başlayın.

Bu uygulama ve buna benzer gevşeme teknikleri endişe, kaygı ve stresinizi azaltmanıza katkı sağlayacaktır.

Problem Çözme: Problem çözme tekniği kullanmak stresle etkili baş etme yöntemlerinden biridir. Size zorluklarla karşılaştığınızda hangi adımları atmanız gerektiğini öğretecek bir tekniktir.

Bu yöntem problemi tanımlamaktan başlayıp beyin fırtınasıyla potansiyel çözüm   yollarını bulmaya yöneltir. Daha sonra aksiyon planı ve seçilen çözümü test etmeyle devam eder.

  • Sizi strese sokan problemi tanımlayıp yazın
  • Çözüm yolları düşünün
  • Çözüm yollarını sıralayarak listeleyin
  • Çözüm yollarını problem çözülene kadar sırasıyla deneyin

Sorunlar aklımızda dolanırken gözümüzde büyümektedirler. Bunları yazılı hale getirip çözümle ilgili planlar yapıp ardından planları aksiyona dökmek stresinizi azaltacak ve sizi rahatlatacaktır..

Mindfulness:  Mindfulness anda kalabilmek, şu ana odaklanabilmek anlamına gelmektedir. Stres gelecek ya da geçmiş odaklıdır. Geçmiş odaklı streste, geçmişte yaşadığınız bir deneyim yüzünden şuan yaşanan problem size çözülmesi zor gelmektedir. Gelecek odaklı streste ise gelecekte ne yapacağınızı düşünerek şuana odaklanamazsınız ve ne yapacağınızı düşünmekten sorunu çözmek için herhangi bir aksiyonda bulunmazsınız.

Mindfulness becerisi sizin bu anda kalamama alışkanlığınıza ket vuracaktır. Mindfulness becerinizi pratik yaparak güçlendirebilirsiniz. Bir rehber eşliğinde meditasyonlar yapmak ve yaptığınız eylemlerin farkına vararak yapmak (farkındalıklı bir şekilde yürüyüş yapmak gibi) sizi bu konuda geliştirecektir. Ayrıca bu konuda bir çok telefon uygulaması bulunmaktadır ya da mindfulness’la ilgili uzmanlaşmış hocalardan destek alabilirsiniz.

Aba Psikoloji olarak uyguladığımız mindfulness odaklı terapide ise depresyon ve anksiyete semptomlarınızı azaltmaya yönelik uygulamalar gerçekleştirmekteyiz.

Olumsuz düşünceleri tekrar gözden geçirmek: Stres ve endişesi kronikleşmiş kişi otomatik olarak olayları negatif yorumlamaya meyillidir. Kişi herhangi bir kanıt olmadığı halde olumsuz sonuçlara varabilir (“Patronum yetersiz olduğumu düşünüyor”) ve gerekenleri yerine getiremediği zaman gerçekleşecek olumsuzlukları düşünebilir (“Bu işi yeterince iyi yerine getiremezsem kovulurum.”).

Gerçekleşmemiş varsayımlarda bulunduğunuzun farkına varın. Olumsuzlukların gerçekleşme ihtimali varken neden olumluların da gerçekleşme ihtimali olmasın? Olumlu olasılıkları da düşünün ve gözden geçirin. Her şeyin olabileceğini ama bunun sizden bir şey kaybettirmeyeceğinin farkına varmaya çalışın.

Herhangi bir durumda yaşadığınız stresi kontrol edemiyor ve panik atağa dönüştüğünü hissediyorsanız, YouTube videomuzu izlemenizi tavsiye ederiz.

 

 

Read More

Özgüven sahibi kişi kendisini olduğu gibi kabullenme ve kendisiyle barışık olma özelliklerini taşır. Kişinin kendisi hakkında olumlu düşüncelere sahip olması ve gerçekçi hedefler koyarak güçsüz yanlarını geliştirmek istemesi özgüvenli bir davranışa örnek olabilir. Kendini tanıyabiliyor olmak ve kendini diğerleriyle bir rekabete sokmak yerine kendi kapasitesine uygun emin adımlarla ilerleyebilmek kişisel gelişim için oldukça önemlidir.

Okul veya iş hayatında özgüveni yüksek kişiler fikirlerini belirtmekten ve kendilerini göstermekten kaçınmazken, özgüven eksikliği yaşayan insanlar ise konuşmaktan çekinir, fikirlerini dile getirmez ve sessiz kalmayı seçebilirler. Etraftaki insanları kendinden daha başarılı, yetenekli veya dış görünüşlerini kendilerine kıyasla daha güzel görmek; kendilerini ise yetersiz, başarısız, değersiz hissetmek özgüven eksikliği yaşayan insanların yaşadığı zor ve gerçek dışı yargılardan yalnızca birkaçı. Bu negatif düşünceler kişinin karar verme ve sosyal ortamlarda öne çıkabilme eylemlerini olumsuz olarak etkiler ve başarısız olma, etrafındaki insanlar tarafından yargılanma korkusu kişinin kapasitesinin önüne geçer. Okul ve kariyer hayatında özgüven eksikliği yaşayan insanlar sunum yapmakta ve herkesin içinde konuşmakta zorlanırlar, diğer bireylerle göz teması kuramazlar ve kendilerini ifade edemeyebilirler.

Özgüven kişinin çocukluk zamanları itibariyle şekillenmeye başlar ve ailenin tavrı kişinin özgüven geliştirebilmesi açısından önemli rol oynar, aile içi davranışlar çocuğun özgüvenine güçlü bir zemin inşa edebilir. Çocukluk yıllarından itibaren söz hakkı verilen ve yaptığı küçük şeyler için dahi takdir edilen çocuklar daha özgüvenli bireyler haline geliyor.

Çocukluk döneminde ihmal edilmiş olmak, aile için şiddete maruz kalmak, dış görünüşü ile barışık olmamak, taciz, ailenin büyük beklentileri ise bireyin özgüvenini sarsan bazı olaylardır. Lütfen şiddetin her türlüsü ve taciz için destek almaktan çekinmeyin.

Özgüven insanın hayatının farklı dönemlerinde farklı seviyelerde olabilir. Ergenlik döneminde içine kapanık bir kişi, lise ve üniversite zamanlarında kendisine çok daha güvenen birine dönüşebilir. Dönemsel bazı başarısızlıklar yaşayan birinin, akranlarıyla aynı zamanda meslek sahibi olamayan bir üniversite mezununun ya da etrafındakilerden daha düşük sınav notları alan bir öğrencinin kendisine olan özsaygısı o dönem epey azalabilir. Özgüven kazanmanın yollarından bazıları şöyledir:

  • Gerçekçi hedefler koymak ve bunları başardığında kendini tebrik etmek
  • Gerçekten ne istediğini bilmek
  • Sabretmek ve gayretmek, hedefe odaklanmak
  • Kendine karşı çok katı olmamak ve zorlamamak
  • Başarısızlık korkusunu unutmak
  • Kendini olduğu gibi kabul etmek
  • Kendini başkalarıyla kıyaslamamak
  • Yapıcı olmayan eleştirileri kabul etmemek

Özgüven eksikliği, gelişimi ve özgüven kazanmanın yolları ile ilgili daha fazla bilgi almak için YouTube videomuza göz atabilirsiniz.

Read More

Çoğu anne babanın krizi olan çocuklarda internet bağımlılığı, hareketsiz zaman geçirme, sosyal aktivitelerde bulunmama ve her şeye kolay ulaşma gibi yeni alışkanlıklar… Peki milenyum çocukları bu alışkanlıklara nasıl sahip olur? Ebevenyler bunun önüne geçmek için neler yapmalı?

Gündelik Sorumluluklar

Çocuklarınızın günlük yapması gereken sorumlulukları hatırlatarak ona sorumluluk verin. Uyandığında yüzünü yıkaması, yatağını toplaması, okula zamanında gitmesini hatırlatın ve bu süreçlerde ona destek olun.  Yatağını toplamak yerine beraber toplayın, sabah yüzünü yıkaması için banyoya kadar eşlik edin, okula beraber gidin. Ödev gibi sorumlulukları var ise zamanında yapmasını sağlayın ve dikkatini dağıtacak aktivitelerde bulunmayın. Ödevleri bittikten sonra beraber aktivite zamanları planlayın. Egzersiz yapın, hobiler için yönlendirmeler yapın, arkadaşları ile zaman geçirmesini ve sosyal becerilerini geliştirmesine destek olun.  Akşam yemeklerinde tabağına yemeğini koyup çekilmeyin. Ne kadar yemek istiyorsa tabağına kendisinin koymasına yardımcı olun. Hatta bulaşıkları temizlemesi için ondan yardım isteyin. Motor becerilerinin gelişmesinin yanında günlük yakması gereken kaloriler için yardım etmiş olursunuz. Yürüyüşlere çıkabilir akşam sinemalarına gidebilirsiniz. Aile iletişiminden yoksun olan çocukların motor becerileri, sosyal ilişkileri köreleceği gibi hareketsiz bir çocuk olarak hayatına devam edecek buda zamanla tembel, enerji sahibi olamayan, hedef koyamayan, üşenen bir çocuk olmasına neden olabilir. Çocuklarda tembellik ilerledikçe sağlığına da kötü yönde etki eder ve egzersiz yapmayan hareket etmeyen çocukların obeziteye yakalanma riski daha fazladır.

Rol Almak Değil Yol Haritası Çizmek!

Ebevenylerin en bu süreçte en çok yaptığı hatalardan biri ise çocukları için fazla koruyucu davranmasıdır. Onların sorumluluklarını üstlenmek çocuklardaki sorumluluk bilincini olumsuz etkiler. Okulların tekrar açılmasıyla ödevlerini ve projelerini yapmak için masa başına oturan ebeveynler çocuklarına katkı sağlamak yerine aşılaması gereken sorumluluk bilincini köreltmiş olacaktır. Çocukların ödevlerini yapmak yerine nasıl araştırılacağını anlatarak yön vermek ve çocuğunun kendisinin araştırmasını sağlamak en sağlıklı yöntem olacaktır. Araştırırken yeni şeyler öğrenmesine farkında olmasan engel olan ebeveynler aynı zamanda çocuklarının araştırması sonucu belleğini genişletmesine izin vermemektedir. Bu şekilde çocuklar sorumluluklarından kaçarak daha hazıra ulaşan daha emek sarf etmeden sorumluluklarının sonucuna sahip olmaya alışacaktır. Çocuğunuzun sorumluluklarını yapmak yerine nasıl yapacağını öğretip onu izlemek ve yapamadığı zaman yardım etmek daha sağlıklıdır.

Zaman Yönetimi

Zaman yönetimini çocukların tecrübesine bırakmak en büyük hatadır. Zamanı yönetmek sizin görevinizdir. Çocuğunuza zaman disiplinini aşılamak tamamen sizin sorumluluğunuzdadır. Sabahları yapması gereken sorumluları sürekli uyararak değil daha anlaşılır bir dil kullanmak ve sabırlı olmak gerekmektedir.  Sorumluluklarının sonuçlarına katlanması gerektiğini öğretin. Okula geç kalmaması gerektiğini, dersleri kaçırabileceğini ve sonucunda sınavlardan düşük not alacağını öğretebilirsin. Sabah kahvaltısından sonra dişlerini fırçalamazsa nasıl sağlık sorunlarıyla karşılacağını, trafik kurallarına uymazsa ne tür kazalar atlatabileceğini, hayvanlara saygı göstermezse ne kadar kötü bir insan olabileceğini, spor veya egzersiz yapmazsa sağlıklı büyüyemeyeceğini anlatın.  Günün hangi saatlerinde hangi aktivitelerin yapılması gerektiğini öğretin. Doğru zamanda doğru yerde olmasına katkı sağlayın. Sorumluluk bilincini aşılayarak onun da bir birey olduğunu hissettirin.

Bu şekilde büyütülen çocuklar, araştırma tekniklerini öğrendiği için isteği bilgiye nasıl ulaşabileceğini kavrar. Yaşamsal sorumluklarını yerine zamanında getirir, yatağını toplamak, odasını dağıtmamak, ödevlerini yapmak, dişlerini fırçalamak, spor yapmak veya hobi edinmek gibi alışkanlıkları edinerek sosyal bir birey olarak kendini yetiştirir. Her zaman algıları açık olan bu çocuklar tembelliğe yatkın değil araştırmayı, gezmeyi, yeni şeyler öğrenmeye istekli olur. Eğer çocuğunuzun gereğinden fazla tembel olduğunu düşünüyorsanız en kısa sürede kendinize bu şekilde bir yol haritası çizebilirsiniz. Çocukların rol modelleri her zaman ebeveynleridir, bunu unutmamak gerekir.

 

Read More